Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah kitab əhlindən olub onlara (müşriklərə) yardım edənləri qalalarından endirdi və qəlblərinə qorxu saldı. Siz onların bir qismini öldürür, bir qismini də əsir götürürdünüz. (Bu ayədə, Xəndək döyüşündə müsəlmanlara xəyanət edib müşriklərlə əlbir olan Bəni-Qüreyzə adlı yəhudi qəbiləsinə işarə olunur. Xəndək döyüşündəki qələbədən sonra müsəlmanlar onların məskunlaşdığı qalaya hücum etdilər və iyirmi beş
günlük
mühasirədən sonra qalanı ələ keçirdilər.)...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi bilmədən içdiyiniz andlara görə məsuliyyət daşımır, lakin bilərəkdən içdiyiniz andlara görə sizi məsuliyyətə cəlb edir. Bunun əvəzi ailənizə yedizdirdiyiniz məbləğin orta hesabla on kasıbı doyurmaq, geyindirmək və ya rəqibini azad etməkdir. Ancaq bunları ödəyə bilməyənlər üçün üç
günlük
siam var. Bu, pozduğunuz andlarınızın qiymətidir. Vədlərinizi pozmayın. Allah Öz ayələrini sizə belə izah edir. Ümid edirəm minnətdar olarsınız....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimlerinizi, nikah çağına erişinceye kadar gözetleyin. Olgunluk yaşına geldiklerinde mallarını kendilerine verin. Büyüyünce onlara kalacak düşüncesiyle, mallarını acelece ve haddi aşarak yemeyin. Durumu iyi olan malı yemeye tenezzül etmesin. Durumu iyi olmayan da maldan uygun bir şekilde yararlansın. Onlara mallarını teslim ettiğinizde, onlar adına tanıklar bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Olgunluk çağına erişinceye kadar, iyiliği için olmadıkça yetimin malına dokunmayın. Ölçü ve tartıyı hakkaniyetle yapın. Biz, gücünün yettiğinden fazlasını kişiye teklif etmeyiz. Yakın akrabanız da olsa konuştuğunuz zaman adaleti gözetin. Allah'a verdiğiniz sözü tutun. O, size bunları böylece öğütte bulundu, umulur ki öğüt alırsınız....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine halkının ne de etrafındaki Bedevi Arapların, Allah'ın Resul'ünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarının kaygısına düşmeleri olacak şeydir. Çünkü Allah yolunda katlanacakları susuzluk, yorgunluk, açlık ve Kafirleri kızdıracak bir yeri zapt etmeleri ve düşmana karşı elde ettikleri başarı, kendilerine salih bir amel olarak yazılacaktır. Zira Allah, muhsin olanların kazanımlarını yok etmez....
Yusif Suresi, 22. Ayet:
Olgunluk çağına erişince ona hükmetme yeteneği ve bilgi verdik. İşte Biz, iyi davrananları böyle ödüllendiririz....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada, kendilerine hiçbir yorgunluk dokunmaz ve oradan hiç çıkarılmayacaklardır....
İsra Suresi, 34. Ayet:
Olgunluk çağına erişinceye kadar, iyiliği için olmadıkça yetimin malına dokunmayın. Ve verdiğiniz sözleri yerine getirin. Verilen söz insanı sorumlu yapar....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
O ki, bizi lütfundan kalınacak bir yurda yerleştirdi. Orada bize bir yorgunluk dokunmayacak ve orada bize bir usanç gelmeyecek....
Mömin Suresi, 67. Ayet:
O, sizi topraktan yaratandır. Sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan. Sonra sizi bir bebek olarak dünyaya getiriyor. Nihayet olgunluk çağına ulaşır, derken yaşlanırsınız. Kiminiz bu süreci tamamlamadan vefat ettirilir. Kiminiz de belirlenen süreye kadar yaşarsınız. Umulur ki aklınızı kullanırsınız....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, anne ve babasına çok iyi davranmasını öğütledik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle bıraktı. Onun taşınması ve ayrılması otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına ulaştığı ve kırk yaşını tamamladığında: "Ey Rabbim! Bana, anne ve babama bağışladığın nimetlerin karşılığında şükretmede ve hoşnut olacağın işler yapmada beni başarılı kıl. Ve soyuma da düzgün ve düzeltici olmayı nasip et. Kuşkusuz ben, Sana yöneldim. Ve kuşkusuz ben, Sana teslim olanlardanım." dedi....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Ant olsun ki gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri bir yorgunluk olmaksızın altı günde yarattık....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden çoğu hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasedden dolayı sizi imânınızdan sonra küfre döndürmeyi çok arzu ederler. Allah'ın (bu husustaki) emri, hükmü gelinceye kadar (onları) bağışlayın ve (olgunluk gösterip) vazgeçin. Şüphesiz ki Allah' in kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günler olarak (oruç size farz kılındı)! Fakat içinizden kim hasta olur veya yolculukta bulunursa, artık (tutamadığı günler) sayısınca başka günler(de oruç tutsun)! Ona gücü yetmeyenlerin üzerine ise, (tutamadıkları her gün için) bir fakirin (bir
günlük
) yiyeceği kadar fidye (verme borcu) vardır. Buna rağmen kim gönlünden koparak bir hayır işlerse(daha fazla verirse), o takdirde bu, onun için daha hayırlıdır. Bununla berâber bilirseniz,(güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayır...
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana BEN'den sorarlarsa, şüphesiz ki ben Kariyb'im (anlayış sınırı kadar yakın!) ("Şahdamarından yakınım" âyetini hatırlayalım). . . Yönelip isteyene (dua) icabet ederim. O hâlde onlar da bana icabet etsinler ve bana iman etsinler ki olgunluklarını yaşasınlar....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden biri ölür ve ardından kadınlar bırakırsa, yeniden evlenmeleri için dört ay on
günlük
bir bekleme süresi geçirmeleri gerekir; bekleme süresinin sonuna vardıklarında kendileri ile ilgili olarak meşru şekilde ne yaparlarsa yapsınlar bir günah yoktur. Ve Allah tüm yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 243. Ayet:
Binlerce kişilik kalabalık olarak ölüm korkusu ile yurtlarından kaçan kimseleri görmedin mi? Allah onlara önce «ölün» dedi, arkasından kendilerini yeniden diriltti. Hiç kuşkusuz Allah insanlara karşı kerem sahibidir, ama insanlar çoğunlukla şükretmezler....
Ali-İmran Suresi, 46. Ayet:
Beşikteyken de, olgunluk çağındayken de insanlarla konuşacaktır ve o, temiz kişilerdendir demişti de....
Ali-İmran Suresi, 46. Ayet:
"Beşikte ve kehlde (olgunluk döneminde) insanlara konuşacaktır. Sâlihlerdendir. "...
Ali-İmran Suresi, 46. Ayet:
O beşikte iken de, insanlarla olgunluk çağındaki peygamber vasfıyla, sâlih kimselerden biri olarak konuşacak....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
1.
ve ibtelû
: ve deneyin, imtihan edin
2.
el yetâmâ
: yetimleri
3.
hattâ
: ... oluncaya kadar
4.
izâ belagû
: eri...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri evlenme çağına gelmelerine kadar deneyin. Olgunluk çağına erdiklerini hissederseniz mallarını kendilerine teslim edin. Büyüyecekler diye o malları israfla ve çarçabuk yemeyin. Zengin olan dokunmasın. Fakir olan da uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğinizde yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
(Himayeniz altındaki) yetimleri, evlenme çağına gelinceye kadar deneyin ; onlarda (din ve dünya işlerinde, malı koruma ve bilerek harcama hususunda) bir olgunluk görürseniz, mallarını kendilerine teslîm ediniz. Büyürler de (geri alırlar) diye mallarını tezelden gereksiz harcayıp yemeyiniz. Zengin olan (vasî ya da veli) müstağni davransın ; fakir olanı ise örfe uygun şekilde yesin. Bir de yetimlerin mallarını (vakti gelip) kendilerine teslîm ettiğiniz zaman onlara karşı şâhid tutunuz. Hesap soruc...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Evlenme yaşına eriştiklerinde yetimleri sınayın. Onlarda olgunluk görürseniz kendilerine mallarını verin. Onlar büyüyecek diye savurganlık ve aceleyle mallarını yemeyin. Zengin, (malın korumasına gösterdiği çabanın ücretinden) vazgeçsin. Fakir ise uygun bir miktarda harcasın. Mallarını kendilerine tanıklar huzurunda geri verin. Hesap görücü olarak ALLAH yeter....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Nikâh çağına varıncaya kadar öksüzleri deneyin, eğer onlarda bir olgunluk görürseniz, mallarını kendilerine verin. Büyüsünler diye alıkoyup israf ile tez elden onların mallarını yemeğe kalkmayın. Zengin olan, çekinsin; yoksul olan da (malın muhafazası için gösterdiği çabaya ve ihtiyacına) uygun şekilde yesin. Onlara mallarını geri verdiğiniz zaman da yanlarında şâhid bulundurun. Hesapçı olarak da Allâh yeter (O, her yaptığınızı hesâbetmektedir)....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri, nikâh çağına gelmelerine kadar gözetleyip deneyin. O zaman onlarda içinize sinecek bir olgunluk ve erginlik görürseniz, mallarını onlara geri verin. Büyüyecekler diye bu malları tez elden saçıp savurarak yemeyin. Zengin olan, iffetli davransın. Fakir olan ise örfün gerekli kıldığı oranda yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğiniz zaman yanlarında tanıklar bulundurun. Hesap sorucu olarak Allah yeter....
Maidə Suresi, 59. Ayet:
De ki: Ey Kitap Ehli! Bizden hoşlanmayışınızın şundan başka bir sebebi mi var: Biz Allah'a, bize indirilene ve bizden önce indirilene inanıyoruz; siz ise çoğunlukla yoldan çıkmış kimselersiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, gelişigüzel, kasıtsız yaptığınız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, cezalandırmaz. Fakat kasıtlı, bile bile yaptığınız yeminlerden sizi sorguya çeker, cezalandırır. Bozulan yeminlerin keffareti, cezası, ailenize yedirdiğinizin
günlük
ortalamasıyla çevresi, çaresi olmayan on yoksulu doyurmak, yahut on yoksulu giydirmek, yahut bir köleyi esaret boyunduruğundan kurtararak hürriyetine kavuşturmaktır. Bunları bulamayan, bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutmalıdır. İşte ettiğiniz yemi...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
An o zamanı ki Allah ey Meryemoğlu İsa, hatırla sana ve annene verdiğim nîmetimi demişti, hatırla ki seni Rûh-ül-Kudüs'le kuvvetlendirdim de beşikteyken de insanlarla konuştun, olgunluk çağında da. Hani sana kitabı, hikmeti, Tevrât-ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani topraktan kuş şeklinde bir şey yapardın iznimle de ona üfürürdün, o da iznimle kuş olurdu ve anadan doğma körün gözünü açar, abraş illetine uğrayanı o illetten kurtarırdın iznimle ve hani ölüyü, iznimle mezardan çıkarmış, diriltmiştin. H...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah o zaman: 'Ey Meryem’in oğlu Îsâ, senin ve annenin üzerindeki nimetlerimi hatırlayarak şükret. Hani seni, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni içeren, ihyâ eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kitabı getiren elçi Cebrâil ile desteklemiştim. Beşikte iken de, insanlarla olgunluk çağındaki peygamber vasfınla konuşuyordun. Sonra okuma yazmayı, kutsal kitaplara vukufu, ilmi, hikmeti, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, hekimliği, yazılı ve şifahî bilgil...
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanizin disinda, haram olanlari genisce anlatmisken adinin uzerine anildigi seyden yemiyorsunuz? Dogrusu cogunluk, heva ve heveslerine uyarak, bilmeden sapitiyorlar. Asiri gidenleri en iyi bilen Rabbindir....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanızın dışında, haram olanları genişçe anlatmışken adının üzerine anıldığı şeyden yemiyorsunuz? Doğrusu çoğunluk, heva ve heveslerine uyarak, bilmeden sapıtıyorlar. Aşırı gidenleri en iyi bilen Rabbindir....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
(Yetim) olgunluk yaşına ulaşıncaya kadar, en güzel şekilde idare amacı hariç, yetimin malına yaklaşmayın. . . Ölçme ve tartmayı adaletle tam yapın. . . Hiçbir nefse kapasitesinin üstündekini teklif etmeyiz. Söylediğiniz zaman da hakkı söyleyin, isterse yakınınız olsun! Allâh'a olan sözünüzü yaşayın! Aklınızı kullanmanız için, (Allâh) size bu uyarıyı yapar!...
Əraf Suresi, 186. Ayet:
Allah'ın şaşırttığına kimse kılavuzluk edemez. O bırakır onları ki, kudurgunlukları içinde bocalayıp dursunlar....
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Eğer içinizde çıkmış olsalardı bozgunluk etmekten başka bir faideleri olmıyacak ve sizi fitneye uğratmak maksadiyle aralarınıza saldıracaklardı, içinizde de onları dinliyecekler vardı, Allah o zalimleri bilir...
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Eğer sizin aranızda (cihada) çıkacak olsalardı, size bozgunluktan başka birşey arttırmış olmayacaklardı ve sizin aranıza fitne sokmak isteyerek koşar dururlardı. Ve sizin aranızdan onları ziyâdesiyle dinleyenler de vardır. Allah Teâlâ o zalimleri tamamıyla bilicidir....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
1.
mâ kâne
: olmaz, olmadı
2.
li ehli el medîneti
: Medine halkı için, şehir halkı için
3.
ve men
: ve kimse (ler)
4.
havle-hum...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine (şehir) halkı ve bedevî Araplar'dan onun çevresinde olanlar için Allah'ın Resûl'ünden geri kalmaları ve kendi nefslerini, onun nefsinden üstün tutmaları (rağbet etmeleri) olmaz. Çünkü böylece onlara, Allah yolunda (aşırı) bir susuzluk, bir yorgunluk (bitkinlik) ve şiddetli açlık isabet etmesi, küffarı (kâfirleri) öfkelendirecek bir yere ayak basarak (işgal ederek), düşmana karşı bir zafere nail olmaları yoktur ki; onunla, onlara salih amel yazılmış olmasın. Muhakkak ki Allah, muhsinlerin ...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkı ve onların çevresinde bulunan bedevîlere, Allah’ın Resûlünden geri kalmak, kendi canlarını onun canından üstün tutmak yaraşmaz. Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere adım atmaları ve düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları gibi hiçbir olay yoktur ki karşılığında kendilerine iyi bir amel(in sevabı) yazılmış olmasın. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükâfatını elbette zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medinelilere ve gerekse onların etrafındaki bedevilere Allah'ın Peygamberinden geriye kalmaları ve kendi canlarını onun canına tercih etmeleri yaraşmaz. Çünkü onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık çekmeleri, kâfirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları ve düşman karşısında bir başarı sağlamaları dolayısıyla mutlaka kendileri için bir salih amel yazılır. Şüphesiz Allah iyilik edenlerin ecirlerini zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah'ın elçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kâfirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medîne’lilere ve civarlarındaki çöl bedevilerine, Rasûlüllah’ın emrine aykırı hareket etmek (ve yaptığı savaştan geri kalmak) uygun olmadığı gibi, kendisinin bizzat katlandığı zahmetlere onların da katlanmaya rağbet etmemeleri yaraşmaz. Muhalefetin câiz olmayışının sebebi şudur: Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri kızdıracak bir yeri çiğnemeleri ve düşmana karşı bir muvaffakiyete erişmeleri yoktur ki, mukabilinde kendilerine sâlih bir amel ya...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevresindeki Bedevilere (savaşta ve diğer umumu ilgilendiren konularda) Allah'ın Peygamberinden geri kalmaları ve kendilerini tercih edip Peygamberden yüzçevirmeleri yakışmaz ve yaraşmaz. Bu böyledir; çünkü onlara Allah yolunda bir susuzluk veya yorgunluk veya bir açlık sıkıntısı ; kâfirlerin öfkesini kabartacak bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarıya nail olmaları karşılığında mutlaka kendilerine iyi-yararlı bir amel yazılır. Şüphesiz ki Allah iyilerin mükâfatını...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne şehir halkı, ne de onların çevresindeki Araplar, ALLAH'ın elçisinden geri kalmamalı ve kendilerini ona tercih etmemelidir. Zira ALLAH yolunda uğrayacakları her bir susuzluk, bir yorgunluk ve bir açlık, kafirleri öfkelendirecek her bir adım ve düşmana karşı kazandıkları her bir başarı, kendileri için bir kredi olarak yazılır. ALLAH iyi davrananların mükafatını yitirmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne medenîlerin ne de etraflarındaki bedevîlerin Resulullahtan tahallüf etmeleri, ve onun nefsinde ne yaptığına bakmayıb da kendi nefisleriyle mukayyed olmaları yaraşmaz, çünkü onların Allah yolunda ne bir susuzluk, ne bir yorgunluk, ne bir açlık çekmeleri ve ne küffarı gayza getirecek bir mevkii çiğnemeleri ne de düşmandan bir muvaffakıyyete nâil olmaları olmaz ki mukabilinde kendileri için mutlak bir ameli salih yazılmış bulunmasın, çünkü Allah muhsinlerin ecrini zayi' etmez...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve civardaki bedevilere, Resulullah'ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı gibi, onun katlandığı zahmetlere öbürlerinin katlanmaya yanaşmamaları da yakışık almaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık, ayrıca kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine salih bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah, güzel iş yapanların mükafatını zayi ...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medineliler'e ve gerekse çevrelerinde yaşayan Bedeviler'e savaşta peygamberden geri kalmak ve kendi canlarının kaygısını onun canının kaygısının önüne geçirmek yakışmaz. Çünkü Allah yolunda çekecekleri her susuzluk, katlanacakları her yorgunluk, karşılaşacakları her açlık, kâfirleri öfkelendirecek her bir karış toprağa ayak basmaları; düşmanın zararına kazanacakları her tür başarı karşılığında mutlaka hesaplarına iyi amel yazılır. Hiç şüphesiz Allah, iyi işler yapanları ödülsüz bırakmaz....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine ehline ve çevresindeki bedevilere, Tanrı'nın elçisinden geri kalmaları, kendi nefslerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Tanrı yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Tanrı, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medîneliler için, gerek çevrelerindeki bedeviler için (savaşda ve diğer hususlarda) Allahın Resulünden geri kalmaları, (onun emirlerine muhaalefetde bulunmaları) ve bizzat kendisine (katlandığı zahmetlerde) onların da canla başla (katlanmıya) rağbet etmemeleri yasakdır. Bunun sebebi şudur: (Çünkü onların) Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık (çekmeleri), kâfirleri kızdıracak bir yere ayak basmaları, bir düşmana karşı muvaffakiyyete erişmeleri (gibi hiç bir hal ve hareket) y...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medîne halkının ve çevresindeki bedevîlerin, Allah’ın Resûlünden geri kalmaları ve onun canından (önce) kendi canlarını düşünmeleri (doğru) olmaz! Bu, şundandır: Gerçekten onlar, kendilerine Allah yolunda (çekecekleri) bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık isâbet etmez ve kâfirleri kızdırarak ayak basacakları bir yer ve düşmana karşı kazanacakları bir zafer yoktur ki, mukabilinde kendilerine bu sebeble sâlih bir amel yazılmış olmasın! Çünki Allah, iyilik edenlerin mükâfâtını zâyi' etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medine'liler için, gerekse onların çevresinde bulunan Bedeviler için; Allah'ın peygamberinden geri kalmak, kendilerini ona tercih etmek yaraşmaz. Çünkü Allah yolunda susuzluk, yorgunluk, açlık, kafirleri kızdıracak bir yere ayak basmak ve düşmana karşı başarı kazanmak karşılığında; onlara mutlaka bir salih amel yazılır. Muhakkak ki Allah, ihsan edenlerin mükafatını zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
(Peygamber) şehrinin halkına da, onların çevresinde (yaşayan) bedevilere de (seferde) Allah'ın Elçisi'ne katılmaktan kaçınmak ve kendi canlarını o'nunkinden fazla gözetmek yaraşmaz. Çünkü, onlar Allah yolunda ne zaman susuzluk, yorgunluk ya da açlık çekseler; ne zaman hakkı inkar edenleri şaşırtan bir adım atsalar; ve ne zaman başlarına gelmesi mukadder olan şeye düşman eliyle uğratılsalar (sonuç ne olursa olsun) bu onların lehine mutlaka kaydedilmektedir. Çünkü Allah, iyilik yapanların emekleri...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medîne ahalisi için ve ne de onların civarında bulunan bedeviler için sahih olmaz ki, Allah Teâlâ'nın Resûlünden geri kalsınlar ve onun kendi nefsinde ne yaptığına bakmayıp da kendi nefislerine rağbet göstersinler. Çünkü onlara Allah yolunda ne bir susuzluk ve ne bir yorgunluk ve ne de bir açlık isabet etmez ki ve ne de kâfirleri kızdıracak bir mevkie ayak basmazlar ki ve ne de bir düşmana karşı bir muvaffakiyete nâil olmuş olmazlar ki, illâ onun mukabilinde kendileri için bir sâlih amel yazı...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına da onların çevresinde bulunan bedevilere de Allah'ın Peygamber'inden geri kalmak, onun canından önce kendi canlarını düşünmek yakışmaz. Çünkü Allah yolunda susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmak ve düşmana karşı bir başarı kazanmak karşılığında mutlaka bir sâlih amel yazılır. Çünkü Allah muhsinlerin mükâfatını zâyi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine halkının, ne de etrafındaki bedevîlerin,Allahın Resulünden geri kalmaları ve ona ihtimam göstermeyip kendi canlarının derdine düşmeleri olacak şey değildir (Bunu yapacak bir tek kişi bile çıkmasın). Bu böyledir, çünkü onların Allah yolunda uğrayacakları hiçbir susuzluk, yorgunluk, açlık,kâfirleri öfkelendirecek tarzda bir yere ayak basıp ele geçirmeleri ve düşmana karşı başarı kazanmaları yoktur ki, mutlaka o sebeple kendilerine güzel bir iş ve sevap yazılmış olmasın. Çünkü Allah iyi d...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine halkının, ne de onların çevresinde bulunan bedevi Arapların, Allâh'ın Elçisinden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarının kaygısına düşmeleri, onlara yakışmaz. Böyledir, çünkü Allâh yolunda uğrayacakları hiçbir susuzluk, yorgunluk, açlık; kâfirleri öfkelendirecek bir yeri çiğne(yip zaptet)meleri ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları yoktur ki mutlaka bunlarla kendilerine iyi bir amel yazılmış olmasın. Allâh güzel davrananların ecrini zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, peygamberden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kâfirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine halkına, ne de çevresindeki bedevîlere, Allah Resulünden geri kalmak veya onun canından önce kendi canlarının derdine düşmek yakışmaz. Zira onlar ne zaman Allah yolunda susuzluk, yorgunluk veya açlık çekseler, yahut kâfirleri öfkelendirecek şekilde bir yere ayak basacak olsalar veya düşman eliyle onlara iyi veya kötü birşey ulaşacak olsa, mutlaka onun karşılığında kendilerine bir iyilik yazılır. Çünkü Allah iyilik yapan ve iyi kulluk edenlerin ödülünü zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevrelerindeki Bedevî Araplara, Allah resulünden geri kalmaları ve onu bırakıp da kendi canlarının derdine düşmeleri yakışmaz. Çünkü Allah yolunda uğrayacakları bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere ayak basmaları, düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları durumunda kendileri için, barışa yönelik iyi bir amel mutlaka yazılacaktır. Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez....
Hud Suresi, 65. Ayet:
Onu, ayaklarını keserek öldürdüler! Dedi ki: "Üç
günlük
ömrünüz kaldı evlerinizde! İşte bu yalanlanmayacak bir bildirimdir. "...
Hud Suresi, 65. Ayet:
Fakat halk o deveyi tepeleyince Salih onlara: "Yurdunuzda üç
günlük
bir ömrünüz kaldı. Sonra helâk olacaksınız. İşte hilafı olmayan kesin söz!" dedi....
Yusif Suresi, 22. Ayet:
Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız....
Yusif Suresi, 22. Ayet:
Olgunluk çağına erişince ona hikmetle hükmetme becerisi ve ilim verdik. Ve işte iyiliği, yardımseverliği huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız....
Yusif Suresi, 22. Ayet:
Yusuf olgunluk çağına erişince, ona hüküm ve ilim verdik. İyilik yapan ve iyi kulluk edenleri Biz böyle ödüllendiririz....
Yusif Suresi, 37. Ayet:
(Yusuf:) "Daha yiyeceğiniz
günlük
azığınız önünüze konmadan rüyalarınızın gerçek anlamını size haber vereceğim, (ki başınıza gelecek olanı) vuku bulmadan önce (bilesiniz); çünkü bu bana Rabbimin öğrettiği şeylerdendir. (Önce) bilin ki, ben, Allah'a inanmayan, ve ahiret gerçeğini tanımaktan ısrarla kaçınan bir toplumun izlediği yolu terk ettim;...
Rəd Suresi, 11. Ayet:
İnsanın önünde ve arkasında, Allah’ın var ettiği ve koruduğu düzenin gereği olarak kendisini koruyan ve davranışlarını zapta geçiren
günlük
nöbet tutmakla görevli koruma melekleri ve zabıt kâtibi melekler vardır. Bir millet, sahip olduğu ilahî-insanî değerleri, benliğini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe, Allah o milletin elinde olan nimetleri değiştirmez, sosyal, siyasî ve ekonomik düzenlerini bozmaz. Allah toplumların başına hak ettikleri bir felâket getirmek, onları cezalandır...
İbrahim Suresi, 34. Ayet:
O, size, istediğiniz düşündüğünüz şeylerin bir kısmını verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. İnsan çoğunlukla zâlimce ve nankörce davranıyor....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
1.
lâ yemessu-hum
: onlara dokunmaz
2.
fî-hâ
: orada
3.
nasabun
: yorgunluk, bitkinlik
4.
ve mâ
: ve değildir
...
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Onlara, orada bir yorgunluk dokunmaz. Ve onlar, oradan çıkarılacak değildirler....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Onlara orada hiçbir yorgunluk dokunmaz, onlar oradan çıkarılacak da değillerdir....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada ne bir yorgunluk duyarlar, ne de oradan çıkarılırlar....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Onda onlara bir yorgunluk dokunmaz (enerjileri tükenmez). . . Onlar oradan hiçbir zaman çıkarılmazlar....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değildirler....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada onlara hiç bir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak değildirler....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Onlar orada bir yorgunluk hissetmezler. Oradan cikarilacak da degillerdir....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada onlara hiçbir zahmet ve yorgunluk dokunmaz ve onlar bir daha oradan çıkarılacak da değillerdir....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Onlar orada bir yorgunluk hissetmezler. Oradan çıkarılacak da değillerdir....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada onlara hiç bir yorgunluk dokunmaz ve oradan da çıkarılacak değillerdir....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada onlara hiç bir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak değildirler....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada bunlara hiçbir yorgunluk ve zahmet değmeyecek. Oradan bunlar çıkarılacak da değildirler. ...
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak kimseler değillerdir....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Onlara orada hiç bir yorgunluk ve zahmet değmez. Oradan çıkarılacak da değillerdir....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada (bu esenlik, bahtiyarlık içinde) yorgunluk, bitkinlik ilişmeyecek onlara; ve oradan asla çıkarılmayacaklar....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz. Onlar oradan çıkarılacak da değillerdir....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Onlara, orada hiçbir yorgunluk ve zahmet hissetmeleri yoktur. Ve onlar, oradan hiç çıkarılmazlar....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada onlara hiç bir yorgunluk dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak değildirler....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada yorgunluk nedir bilmezler; ve oradan hiçbir zaman çıkarılacak değillerdir....
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Orada kendilerine zahmet/yorgunluk dokunmaz. Oradan çıkarılmazlar da....
Hicr Suresi, 85. Ayet:
İmdi, (unutma ki,) Biz gökleri ve yeri ve bu ikisi arasında var olan her şeyi, onları (içsel) bir gerçekliğe bağlı kılmadan yaratmadık; (Bu gerçeğin bütünüyle apaçık ortaya çıkacağı) Saat mutlaka gelecektir. Bunun içindir ki, (insanların kusurlarını) güzel, katıksız bir olgunlukla karşıla!...
Nəhl Suresi, 7. Ayet:
1.
ve tahmilu
: ve taşırsınız
2.
eskâle-kum
: ağırlıklarınız, ağır eşyalarınız
3.
ilâ beledin
: bir beldeye (şehire)
4.
lem tek...
Nəhl Suresi, 48. Ayet:
Onlar Allah’ın yarattığı şeylerin gölgelerinin Allah’a secde halinde, kısmen koyu, çoğunlukla hafif gölgeler şeklinde sürünerek, uzayıp kısalarak yer değiştirdiğini görüp düşünmüyorlar mı?...
İsra Suresi, 18. Ayet:
Kim, dünya hayatının
günlük
geçici kazancını isterse, istediğimize, sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olan kadarını dünyada âcilen veririz. Sonra da, ona cehennemi hazırlarız. Kınanmış ve rahmetimizden kovulmuş olarak oraya yaslanır....
Kəhf Suresi, 62. Ayet:
1.
fe
: böylece, bundan sonra
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
câvezâ
: ikisi mesafe katettiler (bir yerden bir yere geçtiler, gittiler)
4.
Kəhf Suresi, 62. Ayet:
Orayı geçip gittiklerinde (Mûsâ) uşağına: "Kahvaltımızı bize getir (de yiyelim), andolsun ki, bu yolculuğumuzdan (epey) yorgunluk çektik." dedi....
Kəhf Suresi, 66. Ayet:
Mûsa ona dedi ki: "Sana öğretilenden bana da bir olgunluk/bir bilgi öğretmen şartıyla sana tâbi olayım mı?"...
Kəhf Suresi, 82. Ayet:
“Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.”...
Kəhf Suresi, 82. Ayet:
Duvar ise, şehirdeki iki yetim gence aitti. Altında da onlara ait bir hazine vardı. Babaları temiz ve iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben, bunları kendiliğimden yapmadım. İşte bu sabredemediğin işlerin gerçek yüzüdür....
Ənbiya Suresi, 19. Ayet:
Göklerde ve yerde kim varsa hep O’nundur. O’nun katındakiler, ne O’na ibadetten çekinir (ve büyüklenir) ne de yorgunluk (ve bıkkınlık) duyarlar....
Ənbiya Suresi, 19. Ayet:
Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur. O'nun yanında olanlar, O'na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar....
Ənbiya Suresi, 19. Ayet:
Halbuki Göklerde Yerde kim varsa onundur, ve onun huzurundakiler ona ibâdetten ne çekinirler ne de yorgunluk duyarlar...
Ənbiya Suresi, 19. Ayet:
Oysa göklerde, yerde kim varsa O'nundur, O'nun huzurundakiler O'na ibadet etmekten ne çekinirler ne de yorgunluk duyarlar....
Ənbiya Suresi, 19. Ayet:
Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur. O'nun yanında olanlar, O'na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar....
Ənbiya Suresi, 19. Ayet:
Ve göklerde ve yerde kim varsa O'nun içindir ve O'nun huzurundakiler, O'na ibadette bulunmaktan asla kibirlenmezler ve yorgunluk da duymazlar....
Ənbiya Suresi, 19. Ayet:
Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur, O'nun yanında olanlar, O'na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve onlar yorgunluk da duymazlar....
Ənbiya Suresi, 51. Ayet:
Andolsun ki biz İbrahim'e daha önceden rüşdünü (olgunluk düşüncesi - hanîflik) verdik. . . Biz Onu bilirdik....
Ənbiya Suresi, 51. Ayet:
Biz, peygamber olarak görevlendirilmeden önce İbrâhim’e, doğruluk olgunluk, akıl yürütme, tahlil kabiliyeti ve ufuk aydınlığı nasip etmiştik. Biz onun olgunluğu ve üstün hasletlere sahip olmayı hak ettiğini biliyorduk....
Ənbiya Suresi, 51. Ayet:
Daha önce Biz İbrahim'e de doğru yolu bulmasını sağlayacak bir sağduyu ve olgunluk vermiştik; çünkü onun buna lâyık olduğunu biliyorduk....
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar, eğer öldükten sonra diriltilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, sizi, biz topraktan yarattık. Bir daha düşünün, size kudretimizi göstermek için, spermden, yumurtadan ana rahmiyle bağ kurarak rahim duvarına yerleşen döllenmiş yumurtaya, döllenmiş yumurtayı, oluşumu tamamlanmış ve oluşumu tamamlanmamış embriyoya dönüştürdük. Sünnetimizin, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olanları belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde tutarız, sonra sizi bir bebek olarak dı...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, şu muhakkak ki, Biz sizi topraktan, sonra nutfe (sperma) den, sonra alaka (yapışkan bir madde)dan, sonra da uzuvları görünen ya da görünmeyen bir et parçasından yaratmaktayız ki, size (ne olduğunuzu) anlatalım. Dilediğimizi de belli bir süreye kadar rahimlerde durdururuz. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız, sonra da olgunluk çağına gelmeniz için geliştiririz. Bununla beraber, içinizden kiminizin canı alınıyor, kiminiz de biraz bilgi...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, (bilin ki) ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir alekadan (embriodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız, sonra sizi, olgunluk çağına erişmeniz için bırakırız. Bununla beraber kiminiz öldürülür, kiminiz de önceki bilgisinden sonra, hiçbir şey bilmemek üze...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey İnsanlar! Ölümden sonra kalkış (olgusun)dan şüphedeyseniz, o zaman, (hatırlayın ki,) Biz, gerçekten de sizi(n her birinizi) topraktan, sonra bir döl suyu damlasından, sonra döllenmiş hücreden, sonra (temel unsurları ve istidatlarıyla) tamamlanmış ama (bütün ögeleriyle) henüz tamamlanmamış bir ceninden yarattık ki, size (menşeinizi böylece) açıklayalım. Ve (doğmasını) dilediğimizin, (annesinin) rahminde (Bizce) belirlenmiş bir süre için kalmasını sağlarız; sonra sizi çocuk olarak dünyaya getir...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Kıyamet gününde diriltilmekten şüpheniz varsa, şu bir gerçek ki, Biz sizi önce topraktan, sonra bir nutfe'den, sonra bir aleka'dan, sonra kısmen şekillenmiş, kısmen şekillenmemiş bir çiğnem etten yarattık-tâ ki size âyetlerimizi açıklayalım. Dilediğimizi belirlenmiş bir vakte kadar rahimlerde yerleştiririz. Sonra sizi bebek olarak çıkarır, sonra olgunluk çağınıza kadar büyütürüz. Sonra kiminiz öldürülür, kiminiz ise ömrün en düşkün çağına döndürülür de, evvelce bildiği şeyleri bilme...
Həcc Suresi, 27. Ayet:
İnsanlar içinde haccı ilan et ki, gerek yaya olarak gerekse derin vadilerden gelerek, yorgunluktan incelmiş binitler üzerinde sana ulaşsınlar....
Furqan Suresi, 53. Ayet:
O, iki denizi birbirine salıverendir. Bu tatlı, susuzluğu gidericidir. Şu da tuzlu ve acıdır. Aralarına farklı yoğunlukta dikey bir su tabakası engeli, görünmez ve geçilmez bir sınır koyan da odur....
Şüəra Suresi, 56. Ayet:
'Biz ise çoğunluk olarak alarmda olmalıyız.'...
Şüəra Suresi, 103. Ayet:
Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz....
Şüəra Suresi, 121. Ayet:
Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz....
Şüəra Suresi, 139. Ayet:
Böylece onu yalanladılar. Nihayet biz de onları yok ettik. Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz....
Şüəra Suresi, 158. Ayet:
Ve ceza onları yakaladı. Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz.'...
Şüəra Suresi, 190. Ayet:
Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz....
Nəml Suresi, 61. Ayet:
Bu düzmece ilahlar mı daha iyi yoksa dünyayı dengeli bir yaşama alanı yapan, kara parçaları üzerindeki nehirler akıtan, yeryüzünde köklü dağlar yükselten ve farklı yoğunluktaki iki deniz arasına set koyan Allah mı?...
Qəsəs Suresi, 14. Ayet:
Mûsâ, olgunluk çağına ulaşıp gelişimini tamamlayınca, biz ona ilim ve hikmet verdik. Biz, iyilik edenleri böyle mükâfatlandırırız....
Qəsəs Suresi, 14. Ayet:
Musâ olgunluk çağına erişip ölçü ve itidalini bulunca, ona hüküm, hikmet ve ilim verdik. Biz, iyi-güzel işlerde bulunanları böyle mükâfatlandırırız....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve: "Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz" de demişlerdir....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve: "Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz" de demişlerdir....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve: «Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve biz azaba uğratılacak da değiliz» de demişlerdir....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
1.
ellezî
: o ki, ki o
2.
ehalle-nâ
: bizi yerleştirdi
3.
dâre
: yurt, diyar
4.
el mukâmeti
: ikâmet edilen yer, k...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Ki O, bizi fazlından kalınacak (ikâmet edilecek) bir yurda yerleştirdi. Orada bize bir yorgunluk dokunmaz ve orada bize (açlık ve meşakkatten dolayı) bir bıkkınlık ve usanç dokunmaz....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
“O, lütfuyla bizi kalınacak yurda yerleştirendir. Bize orada bir yorgunluk dokunmaz. Bize orada usanç da gelmez.”...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Öyle bir mâbuttur ki bizi, tam konaklanacak yurda kondurdu lütfuyla; burada bize ne bir yorgunluk gelir, ne bir usanç gelir....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Ki O, bizi fazlından Dâr-ül Mukame'ye (cennet yaşamını yaşatacak özellikli yapıya) yerleştirdi. . . Onda ne bir yorgunluk dokunur bize, ne de bir usanç....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
'Lütfuyla bizi asıl oturulacak yere, Cennete yerleştiren Allah’a hamdolsun. Burada bize yorgunluk çektirilmeyecek, açlık hissetmeyeceğiz, zafiyete düşmeyeceğiz usanmanın adı anılmayacak' derler....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Ki O, bizi kendi lütfuyla kalınacak yurda yerleştirdi. Burada bize ne bir yorgunluk dokunur, ne de bir bıkkınlık dokunur....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
"Ki O, bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz."...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
O Rab ki, fazlından bizi durulacak yurda (cennete) kondurdu. Burada bize yorgunluk değmiyecek, burada bize usanç gelmiyecek.”...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
«izi lutfuyla, temelli kalinacak cennete O yerlestirdi. Orada bize ne bir yorgunluk gelecek ve ne de usanc gelecektir.»...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Bizi kendi fazl-u kereminden sonsuza dek kalınacak bir konağa yerleştirdi. Artık burada bize ne bir yorgunluk dokunur, ne de burada bize usanç ve bıkkınlık gelir, derler....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
'Bizi lütfuyla, temelli kalınacak cennete O yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk gelecek ve ne de usanç gelecektir.'...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
O (Rab) ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Fadlından bizi durulacak yurda kondurdu, burada bize yorgunluk gelmiyecek, burada bize usanç gelmiyecek»...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Lütfundan bizi durulacak yurda kondurdu. Burada bize yorgunluk gelmeyecek, burada bize usanç gelmeyecektir.»...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
«Lütfundan bizi durulacak bir yurda kondurdu. Burada bize yorgunluk gelmeyecek, burada bize usanç gelmeyecektir.»...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
«O bizi lütfu ile içinde sürekli oturacağımız bir yurda yerleştirdi. Burada bize ne yorgunluk değecek ve ne de bıkkınlık ilişecektir.»...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
"Ki O, bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz."...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
«Ki fazl (-u inayet) inden bizi (ebedî) durulacak bir yurda kondurdu O. Burada bize hiçbir yorgunluk değmeyecek burada bize hiçbir usanç dokunmayacak». ...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
'O (Rab) ki, lütfundan bizi (asıl) oturulacak yurda (Cennete) yerleştirdi. (Artık)orada bize ne bir yorgunluk dokunur, ne de orada bize bir usanç dokunur.'...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Ki O; lutfuyla bizi kalınacak diyara yerleştirdi. Orada bize ne bir yorgunluk dokunacaktır, ne de bıkkınlık gelecektir....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
O, lütfuyla bu konak yerine bizi yerleştirdi: orada bize ne bir çatışma ve gerginlik bulaşır, ne de yorgunluk ya da bıkkınlık!"...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
«Öyle (bir Rabb-i Kerîm) ki, bizi fazlından bir ikametgâh olan yurda kondurdu. Burada bize bir yorgunluk dokunmayacaktır ve burada bize hiçbir usanç dokunmayacaktır.»...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Bizi lütfuyla ebedî kalınacak cennete O yerleştirdi. Orada bize hiçbir yorgunluk dokunmaz ve orada bize usanç da gelmez....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Çünkü lütfu ile bizi kalıcı yurda yerleştirdi. Bize orada ne bir yorgunluk ne de bir bıkkınlık gelir....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Çünkü O, lütfu ile bizi devamlı kalınacak olan yerde yerleştirdi. Burada artık bize ne yorgunluk dokunacak, ne de usanç gelecek....
Fatir Suresi, 35. Ayet:
"O (Rab) ki lutfuyla bizi durulacak yurda kondurdu. Orada bize ne bir yorgunluk dokunur ve ne de orada bize bir usanç dokunur."...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
«Ki O, bizi kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz.»...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Lütfuyla bizi durulacak yurda kondurdu. Orada bize hiçbir yorgunluk dokunmaz. Orada bize hiçbir usanç da dokunmaz."...
Sad Suresi, 41. Ayet:
(Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyûb’u da an. Hani o, Rabbine, “Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu” diye seslenmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
(Resûlüm!) Kulumuz Eyyub'u da an. O, Rabbine: Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
Kulumuz Eyyub'u da an. Hani o Rabbine: 'Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve azab dokundurdu' diye seslenmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
Kulumuz Eyyub'u da an; Rabbine: «Dogrusu seytan bana yorgunluk ve azap verdi» diye seslenmisti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
Kulumuz Eyyûb'u da an. Hani o, Rabbına şöyle seslenmişti: «Şeytan elbette bana sıkıntı, yorgunluk ve işkence dokundurdu.»...
Sad Suresi, 41. Ayet:
Kulumuz Eyyub'u da an; Rabbine: 'Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azap verdi' diye seslenmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
(Resûlüm!) Kulumuz Eyyub'u da an. O, Rabbine: Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
Ey Muhammed! Kulumuz Eyyub'u da an. O Rabb'ine «Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azab verdi» diye seslenmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Kulumuz Eyyûb’u da an! Hani, Rabbisine: 'Doğrusu şeytan(hastalığımdan dolayı yakınlarıma verdiği vesveseleriyle) bana bir yorgunluk ve bir elem dokundurdu!' diye seslenmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
Kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani Rabbına: Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azab verdi, diye seslenmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
Resulüm! Kulumuz Eyyub'u da an! O Rabbine: "Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi. " diye nidâ etmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
Kulumuz Eyyub’u da an. Hani Rabbine: “Şeytan bana bir yorgunluk ve azap verdi." diye seslenmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
Kulumuz Eyyûb’u da hatırla! Hani o Rabbine: "Ya Rabbî, şeytan bana bir yorgunluk ve işkence dokundurdu." diye yalvarmıştı....
Sad Suresi, 41. Ayet:
Kulumuz Eyyûb'u da an: (O) Rabbine "Şeytân, bana bir yorgunluk ve azâb dokundurdu" diye seslenmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
Kulumuz Eyyub'u da an ki, 'Yorgunluk ve acı yüzünden Şeytan bana sıkıntı verdi' diye Rabbine dua etmişti....
Sad Suresi, 41. Ayet:
Kulumuz Eyyûb'u da an! Hani, Rabbine şöyle seslenmişti: "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu."...
Mömin Suresi, 49. Ayet:
Ateşte olanlar, Cehennem bekçilerine derler ki, «Rabbımıza duâ edin de bizden bir
günlük
(olsun) azabı hafifletsin.»...
Mömin Suresi, 67. Ayet:
O, sizi (önce) topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra “alaka”dan yaratan, sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl erdirmeniz için yapar....
Mömin Suresi, 67. Ayet:
O'dur sizi (önce) bir topraktan yaratan sonra bir nutfeden (bir damla sudan), sonra bir yapışkan maddeden; sonra da sizi bir bebek olarak çıkarıyor, sonra olgunluk çağına eresiniz diye büyütüyor, sonra da yaşlanasınız diye, içinizden kimi de daha önce vefat ettirilir. Belirli bir süreye eresiniz ve gerek ki aklınızı kullanasınız diye....
Mömin Suresi, 67. Ayet:
Sizi topraktan, sonra bir sperm damlasından ve sonra bir döllenmiş hücreden yaratan O'dur ve sonra O, sizi çocuklar olarak hayata getirir ve sonra olgunluk çağına erişmenizi ve ardından yaşlanmanız(ı emreder) -ama bir kısmınız için daha erken ölüm (verir)- ve (bütün bunları takdir eder ki O'nun) belirl(ediğ)i vadeye erişesiniz ve aklınızı kullan(mayı öğren)esiniz....
Mömin Suresi, 67. Ayet:
Sizi önce topraktan, sonra bir nutfe'den, sonra bir aleka'dan yaratan, sonra da olgunluk çağına ve nihayet ihtiyarlığa erişmeniz için bebek olarak çıkaran Odur. Kiminiz bundan önce öldürülür; kiminiz de, aklınızı kullanırsınız diye, belirlenmiş bir vakte erişecek kadar yaşatılır....
Fussilət Suresi, 35. Ayet:
Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: “Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.”...
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, ana ve babasına iyilik etmesini öğütledik. Anası onu zahmetle taşır, zahmetle doğurur. Ana karnında taşınması ile sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet olgunluk çağına erince ve kırk yaşına varınca: 'Rabbim, bana, anama ve babama verdiğin nimete şükretmeğe ve razı olacağın yararlı işler yapmağa beni yönelt. Benim soyumu islah et. Ben tövbe edip, sana teslim olanlardanım,' demelidir....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz o insana anne babasına güzel davranmayı tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle karnında taşıdı ve zahmetle doğurdu. Onun taşınması ile sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına ulaşıp kırk yaşına girdiği zaman: «Ey Rabbim, beni öyle yönlendir ki, bana ve anama babama verdiğin nimetine şükredeyim ve hoşnut olacağın iyi bir iş yapayım. Soyumdan gelenleri de benim için iyi kimseler eyle. Çünkü ben, gerçekten tevbe ile Sana yüz tuttum ve ben gerçek müslümanlardanım.» der....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana ana ve babasına iyilik yapmayı tavsiye ettik. Anası onu zahmetle karnında taşıdı ve zahmetle doğurdu. Onun ana karnında taşınması ile sütten kesilme süresi otuz aydır. Nihayet insan olgunluk çağına ulaşıp, kırk yaşına geldiğinde der ki: «Ey Rabbim! Bana ve ana babama ihsan ettiğin nimetlerine şükretmemi ve senin hoşnut olacağın salih amel işlememi ilham et. Benim neslimden gelenleri de salih kimseler kıl. Doğrusu ben tevbe edip sana yöneldim. Ve ben gerçekten müslümanlardanım.»...
Əhqaf Suresi, 33. Ayet:
O kâfirler şu gerçeği hâlâ anlamadılar mı ki; gökleri ve yeri yaratan ve yarattıktan sonra hiçbir yorgunluk çekmeyen Allah, ölüleri diriltmeye de, haydi haydi kadirdir! Evet, O her şeye kadirdir....
Rəhman Suresi, 20. Ayet:
Aralarında farklı yoğunluktan kaynaklanan yüzey gerilimi sebebiyle dikey bir su tabakası engeli var. Birbirlerine geçip karışmıyorlar....
Müzzəmmil Suresi, 6. Ayet:
Gerçek, gece (yatağından ibâdete) kalkan nefs (yok mu?) o, hem uygunluk i'tibariyle daha kuvvetlidir, hem kıraatçe daha sağlamdır. ...
Qiyamə Suresi, 20. Ayet:
Dünyaya aldanmayın! Aslına bakarsanız, siz dünya hayatını,
günlük
geçici kazancı seviyorsunuz....
İnsan Suresi, 27. Ayet:
Onlar dünya hayatını,
günlük
geçici kazancı seviyorlar. Sorumluluğu ağır bir günü arkalarına atıyorlar....
Bələd Suresi, 14. Ayet:
1.
ev
: veya
2.
ıt'âmun
: doyurma
3.
fî yevmin
: günde
4.
zî
: sahip, ...oldu
Təkəsur Suresi, 1. Ayet:
(1-2) Cogunluk olmak iddianiz sizi o kadar mesgul etti ki, mezarlari ziyaretle oradakileri de sayacak kadar oldunuz....
Təkəsur Suresi, 1. Ayet:
(1-2) Çoğunluk olmak iddianız sizi o kadar meşgul etti ki, mezarları ziyaretle oradakileri de sayacak kadar oldunuz....
Təkəsur Suresi, 2. Ayet:
(1-2) Cogunluk olmak iddianiz sizi o kadar mesgul etti ki, mezarlari ziyaretle oradakileri de sayacak kadar oldunuz....
Təkəsur Suresi, 2. Ayet:
(1-2) Çoğunluk olmak iddianız sizi o kadar meşgul etti ki, mezarları ziyaretle oradakileri de sayacak kadar oldunuz....
Fil Suresi, 2. Ayet:
Onların kurdukları tuzağı bozgunluk içinde kılmadı mı?...
Hud Suresi, 116. Ayet:
Fakat, ne yazık ki, (yok ettiğimiz) sizden önceki kuşaklar arasından, yeryüzünde yozlaşmaya karşı çıkan -(doğru yolu izledikleri için) kendilerini kurtardığımız küçük toplulukların dışında- akıl / iz'an ve erdem sahibi kimseler çıkmadı. Ve zulme eğilim gösteren çoğunluk yalnızca kendilerini yozlaştıran hazların peşine düşüp günaha gömülüp gittiler....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
halaknâ
: biz yarattık
3.
es semâvâti
: gökler
4.
ve el arda
: ve yeri
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Ve andolsun ki, gökleri ve yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yarattık. Ve Bize (hiç)bir yorgunluk dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde (altı evrede) yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Ve andolsun ki biz, gökleri ve yeryüzünü altı günde yarattık ve bir yorgunluk gelmedi bize....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun ki semâları, arzı ve ikisi arasında olanları altı süreçte yarattık! Bize yorgunluk dokunmadı!...
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun biz gökleri, yeri ve ikisinin arasındaki varlıkları ve imkânları altı günde, altı devirde yarattık. Bizde, yorgunluktan eser yok....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun, Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık; Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Celâlim hakkı için, biz göklerle yeri ve aralarındakileri altı günde yarattık, bize bir yorgunluk da dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
And olsun ki, gokleri, yeri ve ikisinin arasinda bulunanlari alti gunde yarattik ve Biz bir yorgunluk da duymadik....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
And olsun ki gökleri, yeri ve ikisi arasındaki şeyleri altı gün (devir)de yarattık. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
And olsun ki, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattık ve Biz bir yorgunluk da duymadık....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Gökleri, yeri ve aralarındakileri altı günde yarattık. Hiç bir yorgunluk da duymadık...
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Şanım hakkı için biz o Gökleri ve Yeri ve aralarındakileri altı günde halk ettik, bize bir yorgunluk da dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun ki Biz, o gökleri, yeri ve aralarındakileri altı günde yarattık. Bize bir yorgunluk da dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun, biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunan şeyleri altı günde yaratmışızdır. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmamışdır. ...
Qaf Suresi, 38. Ayet:
And olsun ki, gökleri ve yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun ki; Biz, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattık. Ve Bize hiç bir yorgunluk da dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Kasem olsun ki, gökleri ve yeri ve bunların aralarındakilerini altı günde yarattık ve Bize yorgunluktan bir şey dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Şüphesiz ki biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında olan şeyleri altı günde yarattık. Buna rağmen bize hiçbir yorgunluk dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık. Hiçbir yorgunluk da duymadık....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Biz gökleri, yeri, ikisinin arasındaki bütün varlıkları altı günde yarattık da Bize en ufak bir yorgunluk dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun, biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık, bize hiçbir yorgunluk dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Andolsun, biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık; bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık da Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Yemin olsun, biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri altı günde yarattık. Ve bize hiçbir yorgunluk dokunmadı....
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
ve hakikati yalanlamayı
günlük
gıdanız olarak mı görüyorsunuz?...
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Ve kesinlikle Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı evrede oluşturduk. Ve Bize hiçbir yorgunluk dokunmadı. ...
Fatir Suresi, 34. Ayet:
(34,35) "Onlar orada, “Tüm övgüler, bizden o üzüntüyü gideren ve bizi armağanlarından, kendisinde bize yorgunluk gelmeyen, kendisinde bizim için usanç olmayan, durulacak bu yurda girdiren Allah'a özgüdür; başkası övülemez. Gerçekten Rabbimiz çok bağışlayıcı ve çok karşılık vericidir” derler. "...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
(34,35) "Onlar orada, “Tüm övgüler, bizden o üzüntüyü gideren ve bizi armağanlarından, kendisinde bize yorgunluk gelmeyen, kendisinde bizim için usanç olmayan, durulacak bu yurda girdiren Allah'a özgüdür; başkası övülemez. Gerçekten Rabbimiz çok bağışlayıcı ve çok karşılık vericidir” derler. "...
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Cennette kendilerine hiçbir yorgunluk dokunmaz. Onlar oradan çıkarılacak da değildirler. ...
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Ve Biz insana, ana ve babasına iyileştirmeyi-güzelleştirmeyi yükümlülük olarak ulaştırdık. Anası onu zahmetle taşıdı ve zahmetle bıraktı/ doğurdu. Ve onun taşınması ve ayrılması otuz aydır. Sonunda insan, olgunluk çağına ulaştığı ve kırk seneye geldiğinde: “Rabbim! Bana ve anama-babama ihsan ettiğin nimetlerine karşılık ödememi ve Senin hoşnut olacağın sâlihi işlememi sağla. Benim için soyumun içinde düzeltmeler yap/ sâlih kimseler ver. Şüphesiz ben Sana yöneldim. Ve ben şüphesiz müslümanlardanı...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
"Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilmekten kuşkuda iseniz, bilin ki ne olduğunuzu size ortaya koymak için, şüphesiz Biz, sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra bir embriyondan, sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından oluşturmuşuzdur. Ve Biz, dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak, sonra da olgunluk çağına erişmeniz için çıkartırız. Bununla beraber kiminiz geçmişte yaptıkları ve yapması gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırılır/öldürül...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
(120,121) "Medîne halkı ve bedevi Araplardan civardakiler için, Allah'ın Elçisi'nden geri kalmaları ve O’nun canından evvel kendi canlarını düşünmeleri olacak şey değildir. İşte bu, Allah yolunda isabet eden her susuzluk, her yorgunluk ve her açlık, kâfirleri; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenleri öfkelendirecek olması, ayak bastıkları her yer ve düşmana karşı elde ettikleri her başarı karşılığında kendilerine kesinlikle sâlih bir amel yazılmış olması, Allah yolunda yaptıkl...
Tövbə Suresi, 121. Ayet:
(120,121) "Medîne halkı ve bedevi Araplardan civardakiler için, Allah'ın Elçisi'nden geri kalmaları ve O’nun canından evvel kendi canlarını düşünmeleri olacak şey değildir. İşte bu, Allah yolunda isabet eden her susuzluk, her yorgunluk ve her açlık, kâfirleri; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenleri öfkelendirecek olması, ayak bastıkları her yer ve düşmana karşı elde ettikleri her başarı karşılığında kendilerine kesinlikle sâlih bir amel yazılmış olması, Allah yolunda yaptıkl...
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
Hayır, (nereden onu getirebilirler?) Kim Allah'ı görürcesine (bir duygu taşır da ibâdet ve
günlük
işlerinde) kendini Allah'a verip tam bir teslimiyet gösterirse, işte onun için Rabbi katında mükâfat vardır. Onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Onda siz dediniz: “Ey Musa! Biz eyni cür yeməklərə dözməyəcəyik. Ona görə də bizim üçün Rəbbinə bizə yerin bitirdiklərindən – tərəvəzindən, xiyarından, sarımsağından, mərciməyindən və soğanından yetirməsi üçün dua et!” O dedi: “Siz xeyirli olan şeylərin daha dəyərsiz şeylərlə əvəz olunmasınımı istəyirsiniz? Şəhərə girin! Şübhəsiz ki, (orada) istədiyinizi taparsınız!” Onlara zəlillik və düş
günlük
üz verdi və onlar Allahın qəzəbinə düçar oldular. Bu (cəza) ona görə idi ki, onlar Allahın ayələrini ...
Fatir Suresi, 35. Ayet:
Öz lütfü ilə bizi əbədi iqamətgahda yerləşdirən Odur. Orada bizə nə bir yorğunluq üz verəcək, nə də bir üz
günlük
toxunacaqdır!”...
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Rəbbinin sözü (Onun tovhidə dəvəti, həmçinin sonuncu kitabı və şəriəti mənasında) düz
günlük
və (qanunvericilik mərhələlərində) ədalət baxımından kamil oldu. Onun sözlərini (kitab və şəriətini) əsla dəyişdirən olmayacaqdır. Odur eşidən və bilən!...
İbrahim Suresi, 30. Ayet:
Onlar (insanları) Allahın yolundan azdırmaq üçün Ona şəriklər qoşdular. De: «(Bir neçə
günlük
bu dünyanızda) bəhrələnin ki, dönüşünüz mütləq oda tərəfdir.»...
Qəsəs Suresi, 3. Ayet:
Biz iman gətirən qövm(ü düz yola gətirmək) üçün Musa və Fironun xəbərindən (sərgüzəştindən) bəzisini haqq və düz
günlük
lə (Cəbrailin dili ilə) sənə oxuyuruq....
Rum Suresi, 34. Ayet:
Nəticədə Bizim onlara verdiklərimizə nankorluq etsinlər deyə. Belə isə, (ey kafirlər, bir neçə
günlük
) bəhrələnin, tezliklə başa düşəcəksiniz!...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Bu, bir neçə
günlük
dür. Sizlərdən xəstə və ya səfərdə olanı varsa, (orucu) eyni sayda başqa günlərdə tutmalıdır. Buna taqəti olmayanlar isə bir kasıbı yedirtməklə fidyə (əvəz) verməlidirlər. Kim könüllü olaraq daha yaxşısını edərsə, bu, onun üçün daha xeyirli olar. Bilsəydiniz, oruc tutmanız sizin üçün (necə də) xeyirlidir !...
Beyyinə Suresi, 5. Ayet:
Halbuki onlara ancaq Allaha ibadət edərək, həniflər kimi dini yalnız Ona xas etmək, namaz qılmaq və zəkat vermək əmr olunmuşdu. Düz
günlük
dini bax budur!...
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Dində zorakılıq/ikrah etdirmək yoxdur; iman küfrdən [Allahın məbud və rəbb olduğunu bilə-bilə inkar etməkdən]; yaxşı pisdən, gözəl çirkindən, düz
günlük
azğınlıqdan həqiqətən yaxşıca ayrılmışdır. Elə isə hər kim tağutu[#346] inkar etsə; onu rədd edərək Allaha iman gətirsə, qopmaq bilməyən möhkəm bir dəstəkdən yapışmış olar. Allah, ən yaxşı eşidəndir, ən yaxşı biləndir....
İsra Suresi, 80. Ayet:
Və də ki: "Ey Rəbbim! Məni, düz
günlük
lə daxil et və düz
günlük
lə çıxar. Və mənə Öz dərgahından köməkçi bir qüvvə ver."...
Fussilət Suresi, 40. Ayet:
Şübhəsiz işarətlərimiz/nişanələrimiz haqqında düz
günlük
dən ayrılıb inkara yönələn kəslər Bizdən gizli qalmaz. O halda, atəşə atılacaq olan kəs daha xeyirlidir, yoxsa qiyamət günü əmin-amanlıq içində gələcək kəs? İstədiyinizi edin. Şübhəsiz ki, Allah etdiklərinizi ən yaxşı görəndir....