Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah: "Ey Âdem! Bunların isimlerini onlara bildir." dedi. Âdem isimleri onlara bildirince, Allah meleklere: "Göklerin ve yerin gaybını Ben bilirim; Ben, sizin açıkladıklarınızı da içinizde gizlediklerinizi de bilirim, dememiş miydim?" dedi....
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: "Ben size, Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyuyorum." De ki: "Kör ile gören bir olur mu? Niçin düşünmüyorsunuz?"...
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarı yalnızca O'nun yanındadır. O'ndan başka hiç kimse onları bilemez. Karada ve denizde olan her şeyi bilir. Bir yaprak düşse mutlaka onu bilir. Yerin karanlığında tek bir dane, canlı ve cansız yoktur ki apaçık bir kitapta olmasın....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Gökleri ve yeri hakikat ile yaratan O'dur. O gün, "Ol!" der o da oluverir. O'nun sözü haktır. Sura üfleneceği gün mülk O'nundur. Gaybı da görüneni de bilendir. O, En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: "Allah dilemedikçe, kendime bir yarar sağlamak ya da kendimden bir zararı uzaklaştırmak benim elimde değil. Eğer gaybı bilseydim, elbette daha çok yararıma olan şeyi yapardım ve bana bir kötülük de dokunmazdı. Ben, inanan bir halk için sadece bir uyarıcı ve haber verenim."...
Tövbə Suresi, 78. Ayet:
Bilmiyorlar mı ki, Allah onların sırlarını da fısıldaşmalarını da bilmektedir. Allah, gaybı bilendir....
Hud Suresi, 31. Ayet:
"Ben size, "Allah'ın hazineleri benim yanımdadır." demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Yine "Ben meleğim." de demiyorum. Hor gördüğünüz kimseler için, "Allah, onlara hiçbir hayır vermeyecektir." de demiyorum. İçlerinde olanı Allah daha iyi bilir. Böyle bir şey yaptığım takdirde zalimlerden olurum."...
Hud Suresi, 123. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Bütün işler O'na döndürülür. Öyleyse yalnızca O'na kulluk et ve yalnızca O'na tevekkül et. Rabb'in, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
İşte bu sana vahiyle bildirdiğimiz;
gaybi
haberlerdendir. Yusuf'un kardeşleri bir araya gelip, tuzak kurmak için plan yaparlarken sen yanlarında değildin....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı, yalnızca Allah'a aittir. Sa'at'in emri de yalnızca göz açıp kapamak veya ondan daha az bir zamanda olacaktır. Kuşkusuz, Allah Her Şeye Kadir'dir....
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
O, gaybı mı biliyor? Yoksa Rahman'dan bir söz mü aldı?...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilemez. Onlar ne zaman diriltileceklerinin bilincinde olamazlar."...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Kafirler: "Bize o Sa'at gelmeyecek." dediler. De ki: "Bilakis! Gaybı bilen Rabb'ime ant olsun ki, o kesinlikle size gelecektir. Göklerde olsun, yerde olsun zerre kadar da olsa hiçbir şey O'ndan gizli kalmaz. En küçüğünden en büyüğüne kadar her şey Kitab-ı Mubin'dedir....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Onun ölümünü gerçekleştirdiğimiz zaman; ölümünü, "minsee"yi kemiren "debbetularz"dan başka bir şey ortaya çıkarmadı. Yere kapandığında ortaya çıktı ki; cinler o gaybı bilselerdi, o alçaltıcı azap içinde kalmazlardı....
Səba Suresi, 48. Ayet:
De ki "Benim Rabb'im gerçeği ortaya koyar. O, bütün gaybı en iyi bilendir."...
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Kuşkusuz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Kuşkusuz O, göğüslerde olanı en iyi bilendir....
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Göklere ve yere işleyiş yasalarını koyan, gaybı ve görüneni bilen Allah'ım! Kullarının aralarında çekiştikleri şeyler hakkında hüküm verecek olan Sen'sin."...
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı görendir....
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Yoksa o gaybın bilgisine sahip de onu mu görüyor?...
Qələm Suresi, 47. Ayet:
Veya gaybın bilgisine sahipler de oradan mı yazıyorlar?...
Cin Suresi, 26. Ayet:
O, gaybı bilendir. Ve O, gaybını hiç kimseye bildirmez;...
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
Ellezîne yu’minûne bil
gaybi
ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne)....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
yu'minûne
: îmân ederler
3.
bi
: ile, ... e
4.
el
gaybi
: gayb, bilinmeyen
...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Hitap etti): "Yâ Adem (yoktan var olmuş, Esmâ ile hayat bulmuş) varlığındaki isimlerin hakikatinden onlara söz et. " Adem onlara (varlığını oluşturan Allâh) isimlerinin işaret ettiği mânâlardan haber verince (yani bu isimlerin özellikleri kendisinde açığa çıkınca); Allâh onlara fark ettirdi: "Demedim mi size ben, muhakkak ki bilirim semâlar (şuur boyutu) ve arz (beden) boyutunun gaybını (açığa çıkmamış sırlarını, özelliklerini). . . Ve ben bilirim gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı!"...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim."...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allah): «Ey Âdem! Bunlara onların isimlerini haber ver» buyurdu. Âdem onlara sözü edilen eşyanın isimlerini haber verince (Allah meleklere): «Size demedim mi, Ben göklerin ve yerin gaybını (görünmeyen, sizlerce bilinmeyen şeylerini de) elbette bilirim ve sizin açıkladığınızı da, gizli tuttuğunuzu da bilirim.» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Ey Adem bunlara onları isimleriyle haber ver buyurdu. Bu emir üzerine Adem onlara isimleriyle onları haber veriverince de buyurdu ki demedim mi size Ben her halde Semavüt-ü Arzın
gaybi
ni bilirim, ve biliyorum ne izhar ediyorsunuz da ne ketmeyliyordunuz...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Dedi ki: "Ey Adem! Onların isimlerini şunlara bildir / bunları onlara isimleriyle bildir." İsimlerini onlara bildirince, "Size, göklerin ve yerin gaybını ben bilirim, açıkladıklarınızı / açığa vurduklarınızı da (tübdune) gizlediklerinizi de (tektümun) biliyorum / bilirim dememiş miydim?" dedi....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allah) : «Ey Âdem, onları adlariyle kendilerine haber ver» deyib de o da onları isimleriyle söyleyiverince (şöyle) dedi: «Size demedim mi ki göklerin ve yerin gaybını şübhesiz ben bilirim. Neyi açıklarsanız, neyi de gizlemişseniz ben biliyorum.» ...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allah:) 'Ey Âdem! Onların isimlerini kendilerine (meleklere) bildir!' buyurdu. Bunun üzerine (Âdem) onların isimlerini kendilerine bildirince (Allah): 'Size demedim mi? Göklerin ve yerin gaybını (size gizli olan sırlarını) şübhesiz ben bilirim! Ve (siz) neyi açıklarsanız ve (içinizde) neyi gizlerseniz, (ben) bilirim!' buyurdu....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah: -Ey Adem! Onlara, bunların isimlerini haber ver, dedi. Adem de meleklere onların isimlerini haber verince Allah: -Size göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ben bilirim demedim mi? Sizin açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de ben bilirim, dedi....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allah:) «Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver» dedi. O da, bunları onlara isimleriyle haber verince, (Allah) dedi ki: «Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da ben bilirim.»...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah buyurdu: "Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını." Adem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim."...
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Zâlike min enbâil
gaybi
nûhîhi ileyk(ileyke), ve mâ kunte ledeyhim iz yulkûne eklâmehum eyyuhum yekfulu meryeme, ve mâ kunte ledeyhim iz yahtesımûn(yahtesımûne). ...
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
min enbâi
: haberlerinden
3.
el
gaybi
: gayb
4.
nûhî-hi ileyke
: onu sana vahyediyoruz
...
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum alel
gaybi
ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun)....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
1.
mâ kâne
: olmadı, değildir
2.
allâhu
: Allah
3.
li yezere
: bırakır, terkeder
4.
el mu'minîne
: mü'minler
<...
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, habis olanı (kötüyü), temiz olandan (mü'min olanı, mü'min gözükenden) ayırıncaya kadar mü'minleri, sizin bulunduğunuz hâl üzere (mü'min olanla mü'min gözükenin bir arada olduğu bir durumda) terk edecek değildir. Ve Allah sizi gayba muttali edecek (gaybı bildirecek) değildir. Ve lâkin Allah, resûllerinden dilediği kimseyi seçer (gaybı o resûlüne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun resûllerine îmân edin. Ve eğer âmenû olur ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için "Büyük Ecir" vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü’minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah, size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). O hâlde, Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, inananları, şu bulunduğunuz halde bırakmayacak, sonucu, pisi temizden mutlaka ayırt edecek. Ve Allah size gaybı da bildirecek değil, fakat peygamberlerinden dilediğini seçer, gaybı bildirir ona. İnanır ve sakınırsanız hiç şüphe yok ki size büyük bir ecir var....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, müminleri (şu) bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırdeder. O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takvâ sahibi olursanız sizin için de çok büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Ey münafıklar, Allah müminleri, üzerinde bulunduğunuz şu iyi ile kötüyü karıştırıcı halde bırakacak değildir. Nihayet pisi temizden ayıracaktır; Allah size gaybı da bildirecek değildir. Fakat, Allah o gaybı (münafıkları) Rasûllerinden dilediğine seçer bildirir. Onun için, Allah’a ve Peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız size çok büyük bir mükâfat vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah inananlari sizin durumunuzda birakacak degildir, temizi pisten ayiracaktir. Allah size
gaybi
bildirecek degildir; fakat Allah peygamberlerinden diledigini secip, ona
gaybi
bildirir. Artik Allah'a ve peygamberlerine inanin; inanir ve sakinirsaniz size buyuk ecir vardir....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah mü'minleri de şu bulunduğunuz hâl üzere bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Allah sizi, (Peygamberi vahiy yoluyla gaybden haberli kıldığı gibi) gaybden haberli kılacak da değildir; ama Allah peygamberlerinden dilediğini seçer (de ona gaybı bildirir). O halde siz Allah'a ve Peygamberine imân edin. Eğer inanır (ve Allah'tan korkup kötülüklerden) sakınırsanız, size büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah inananları sizin durumunuzda bırakacak değildir, temizi pisten ayıracaktır. Allah size gaybı bildirecek değildir; fakat Allah peygamberlerinden dilediğini seçip, ona gaybı bildirir. Artık Allah'a ve peygamberlerine inanın; inanır ve sakınırsanız size büyük ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, müminleri (şu) bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırdeder. O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takvâ sahibi olursanız sizin için de çok büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, inananları bulunduğunuz hal üzere bırakacak değildir. Sonunda murdarı temizden ayıracaktır. Allah, sizlere gaybı bildirecek değildir; fakat Allah ona peygamberlerinden dilediğini seçer. Onun için Allah'a ve peygamberlerine inanın; inanır ve korunursanız size büyük bir mükafat vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, müminleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir, pisi temizden ayıracaktır. Ve Allah sizi gayba vakıf kılacak da değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçip (gaybı bildirir). O halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve günahlardan korunursanız, sizin için büyük bir mükafat vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah müminleri, şimdi içinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir, pis olanı temiz olandan ayıracaktır. Ayrıca Allah sizi, gaybın bilgisine de erdirecek değildir. Fakat Allah bunun için peygamberlerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve O'nun peygamberlerine inanınız. Eğer iman eder ve günahlardan sakınırsanız size büyük bir ödül vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah mü'minleri sizin üzerinde bulunduğunuz (şu halde) bırakacak değildir. Nihayet murdarı temizden ayıracakdır. (Bununla beraber) Allah size ğaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden kimi dilerse onu seçer (ğaybe onu muttali' kılar). Onun için siz Allaha ve peygamberlerine inanın. Eğer inanır ve (günahlardan) sakınırsanız size de çok büyük mükâfat vardır. ...
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, mü’minleri üzerinde bulunduğunuz hâlde bırakacak değildir; nihâyet, pis olanı temiz olandan (münâfığı mü’minden) ayıracaktır. Allah size gaybı bildirecek de değildir; fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (ve onlara gaybı bildirir); öyle ise Allah’a ve peygamberlerine îmân edin! Artık îmân edip (günahlardan) sakınırsanız, o takdirde sizin için(pek) büyük bir mükâfât vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah; mü'minleri oldukları halde bırakacak değildir. Nihayet murdarı temizden ayıracaktır. Allah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer. Bunun için siz, Allah'a ve peygamberlerine inanın. İnanır ve sakınırsanız; size çok büyük bir mükafat vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, iyiyi kötüden ayırmak için müminleri sizin üzerinizde bulunduğunuz bu durumda bırakmayacaktır. Size gaybı da bildirecek değildir. Fakat, Allah, peygamberlerden dilediğini seçer. Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve günahlardan korunursanız size büyük bir mükafat vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, müminleri şu üzerinde bulunduğunuz halde bırakmayacaktır. Sonuçta pisi temizden ayıracaktır. Allah sizi gaybı bilir duruma da getirmeyecektir. Şu var ki Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde Allah'a ve resullerine inanın. Eğer inanır, korunursanız sizin için büyük bir ödül vardır....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Er ricâlu kavvâmûne alân nisâi bi mâ faddalallâhu ba’dahum alâ ba’dın ve bi mâ enfekû min emvâlihim. Fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil
gaybi
bi mâ hafizallâh(hafizallâhu). Vellâtî tehâfûne nuşûzehunne fe ızûhunne vahcurûhunn (vahcurûhunne) fîl medâcıı vadrıbûhunne, fe in ata’nekum fe lâ tebgû aleyhinne sebîlâ(sebîlen). İnnallâhe kâne aliyyen kebîrâ(kebîran)....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
1.
er ricâlu
: erkekler
2.
kavvâmûne
: kâim olanlar, idareciler, koruyup gözetenler
3.
alâ en nisâi
: kadınlar üzerinde
4.
bi m...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Er olanlar kadınlar üzerinde hâkim dururlar, çünkü bir kerre Allah birini diğerinden üstün yaratmış bir de erler mallarından infak etmektedirler, onun için iyi kadınlar itaatkârdırlar, Allah kendilerini sakladığı cihetle kendileri de gaybı muhafaza ederler, serkeşliklerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince: evvelâ kendilerine nasıhat edin, sonra yattıkları yerde mehcur bırakın, yine dinlemezlerse döğün, dinledikleri halde incitmeye behane aramayın, çünkü Allah çok yüksek, çok büyük bulunuyor...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler, kadınlar üzerine hâkimdir (onların reisidir)ler. (Bu,) Allah’ın(insanlardan) bazılarını (erkekleri), bazısından (kadınlardan) üstün kılması ve (erkeklerin kendi) mallarından sarf etmeleri sebebiyledir. Sâliha kadınlar ise, itâatkâr olanlardır. Allah’ın(kendilerini) korumasına mukabil, gaybı (kocasının yokluğunda, koruması gerekenleri)muhâfaza eden kadınlardır.İtâatsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince, artık onlara nasîhat edin; sonra (bu fayda etmezse) onları yataklar(ın)da yal...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler kadınların üzerinde ziyâde kâimdirler. Çünkü Allah Teâlâ onların bazısını bazısı üzerine tafdil buyurmuştur. Ve mallarından infak etmektedirler. İmdi sâlih kadınlar itaatlidirler. Allah Teâlâ'nın hıfzı sayesinde gaybı muhafazakardırlar. Serkeşliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince onlara nasihat veriniz, ve onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövünüz. Fakat size itaat ederlerse artık onların aleyhlerinde bir yol aramayınız, şüphe yok ki, Allah Teâlâ çok yücedir. Çok büyüktür....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû le yebluvennekumullâhu bi şey’in mines saydı tenâluhu eydîkum ve rimâhukum li ya’lemallâhu men yahâfuhu bil gayb(
gaybi
), fe meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun elîm(elîmun). ...
Maidə Suresi, 94. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ulaşmayı dileyenler
3.
le
: elbette, mutlaka
4.
yebluven...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: “Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Ve gaybı bilmiyorum. Size, muhakkak ki ben bir meleğim demiyorum. Ancak bana vahyedilene tâbî olurum.” “Basiretle gören ve görmeyen bir olur mu, hâlâ tefekkür etmiyor musunuz?” de....
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.” De ki: “Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?”...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: "Size, Allâh'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. . . Gaybı da bilmem! Size 'Muhakkak ki ben bir meleğim' de demiyorum. . . Ben, sadece bana vahyolunana tâbi olurum". . . De ki: "Hiç âmâ ile gören eşit olur mu? Hâlâ tefekkür etmiyor musunuz?"...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: 'Ben size 'Allah'ın hazineleri yanımdadır' demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Size benim melek olduğumu da söylemiyorum. Sadece bana vahyedilene uyuyorum.' De ki: 'Görmeyenle gören bir olur mu? Düşünmüyor musunuz?'...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: "Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam." De ki: "Kör olanla, gören bir olur mu? Yine de düşünmeyecek misiniz?"...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: “- Ben, Allah’ın hazineleri yanımdadır, diye size söylemiyorum, gaybı da bilmem. Size, “Melek’im” de demiyorum. Ben, ancak bana vahyolunan Kur’an’a uyarım. De ki:”- Gözü kör olanla gören, bir olur mu? Artık düşünmez misiniz?...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: «Size Allah'in hazineleri elimdedir, demiyorum;
gaybi
da bilmiyorum; size, ben melegim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum.» De ki: «Gorenle gormeyen bir midir? Dusunmuyor musunuz?» *...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: Ben size Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmem. Size, elbette ben bir meleğim de demiyorum. Ben ancak bana vahyedilene uyarım. De ki: Görmeyenle gören bir midir ? Artık düşünmez misiniz ?...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: 'Size Allah'ın hazineleri elimdedir, demiyorum; gaybı da bilmiyorum; size, ben meleğim demiyorum, ben ancak bana vahyolunana uyuyorum.' De ki: 'Görenle görmeyen bir midir? Düşünmüyor musunuz?'...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki «ben size Allahın hazineleri benim yanımdadır demem gaybı da bilmem, size ben melekim de demem, ben ancak bana verilen vahye ittiba' ederim»; de ki: «Kör, görenle bir olur mu? Artık bir düşünmez misiniz?»...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: «Ben size «Allah'ın hazineleri benim yanımdadır.» demiyorum; gaybı da bilmem, size «Ben meleğim.» de demiyorum; ben ancak bana verilen vahye uyarım.» De ki: «Kör ile gören bir olur mu? Artık biraz düşünmez misiniz?...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: «Size Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. Ve size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum.» De ki: «Kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?»...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: "Size Tanrı'nın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam." De ki: "Kör olanla gören bir olur mu? Yine de düşünmüyor musunuz (tetefekkerun)?"...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: «Size benim yanımda Allahın hazîneleri var demiyorum. Ben gaybı bilmem. Size hakıykat ben bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyolunmakda olan (Kur'an) dan başkasına uymam. De ki: «Görmeyenle gören bir olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz»? ...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: 'Size, 'Allah’ın hazîneleri benim yanımdadır!’ demiyorum; gaybı da bilmem; size, 'Şübhesiz ben bir meleğim’ de demiyorum! (Ben) ancak bana vahyolunana tâbi' olurum.' De ki: 'Kör ile gören (kâfir ile mü’min) bir olur mu?' Hiç düşünmez misiniz?...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: Size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben, gaybı da bilmem. Ve size bir melek olduğumu da söylemiyorum. Ben; bana vahyolunandan başkasına uymam. De ki: Hiç görenle görmeyen bir olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: «Ben size demiyorum ki, benim yanımda Allah Teâlâ'nın hazineleri vardır. Ve ben gaybı da bilmem ve size 'Ben hakikaten meleğim' de demiyorum. Ben bana vahyolunandan başkasına tâbi olmam.» De ki: «Kör ile görür kimse müsavî olur mu? Hiç düşünmez misiniz?»...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: “Ben size 'Allah'ın hazineleri benim yanımdadır. ' demiyorum. Gaybı da bilmem. Ve size bir melek olduğumu da söylemiyorum. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. ” De ki: “Hiç kör ile gören bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?”...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: -Size, yanımda Allah’ın hazinelerinin olduğunu söylemiyorum. Gaybı bilmem; size, bir melek olduğumu da söylemiyorum. Ben, ancak bana vahyedilene tabi oluyorum. De ki: “Hiç görmeyen ile gören bir olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: "Ben, size Allah’ın hazîneleri benim yanımdadır" demiyorum. Yok, "Ben gaybı bilirim." Yok, "Ben meleğim." de demiyorum. Bana ne vahyediliyorsa, ben ancak ona tabi olurum" De ki: "Kör, görenle bir olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?"...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: "Ben size, Allâh'ın hazineleri yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmem. Size 'Ben meleğim' de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum." De ki: "Körle, gören bir olur mu? Düşünmüyor musunuz?"...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: «Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam.» De ki: «Kör olanla, gören bir olur mu? Yine de düşünmeyecek misiniz?»...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki: Ben size 'Allah'ın hazineleri benim yanımda' veya 'Ben gaybı bilirim' demiyorum. 'Ben bir meleğim' de demiyorum. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. 'Kör ile gören bir olur mu?' de. Hiç düşünmüyor musunuz?...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?"...
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Ve indehu mefâtihul
gaybi
lâ ya’lemuhâ illâ huve, ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahr(bahri), ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn(mubînin)....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
1.
ve inde-hu
: ve onun yanında
2.
mefâtihu
: anahtarlar
3.
el
gaybi
: gayb, bilinmeyen
4.
lâ ya'lemu-hâ
: onu bil...
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Ve gaybın anahtarları, onun yanındadır. Onu O'ndan başkası bilmez.Ve denizde ve karada ne varsa bilir. O bilmeksizin, bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içinde hiçbir yaş ve kuru bir dane yoktur ki, “Kitab-ı Mübîn”de bulunmasın....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın (algılayamadıklarınızın) anahtarları (bilgisi) "HÛ"nun indîndedir! (Hiç kimse) bilmez onları, ancak "HÛ"! Karada (açığa çıkmış - algılanabilen) ve denizde (derinde - ilimde) ne var ise O bilir. . . O'nun bilgisi dışında bir yaprak düşmez (çünkü her bir şey "HÛ"nun Esmâ'sıyla açığa çıkmıştır). . . Ne Arz'ın karanlıklarında bir habbe (tane), ne de yaş ve kuru (bir şey) yoktur ki Kitab-ı Mubiyn'de (apaçık evren kitabında) bulunmasın....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O'nun yanındadır. Onu, O'ndan başkası bilmez. Karada ve denizde olanları da bilir. O'nun bilgisi dışında bir tek yaprak bile düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane dahil, yaş ve kuru ne varsa hepsi açık bir kitaptadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları, Allah’ın katındadır. Onları ancak Allah bilir. Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O’nun ilmi dışında bir toprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek tane, yaş ve kuru her şey Allah’ın ilmindedir (Levhi Mahfuzdadır)....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybi
n anahtarlari O'nun katindadir, onlari ancak O bilir. Karada ve denizde olani bilir. Dusen yapragi, yerin karanliklarinda olan taneyi, yasi kuruyu ki apacik Kitap'tadir ancak O bilir....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları (veya hazineleri) O'nun katındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, denizdeki ve karadaki şeyleri bilir. Bir yaprak düşmez ki O bilmesin ; yerin kararılıkldrındaki bir daneyi de O bilir. Yaş kuru ne varsa hepsi o açık, her şeyi açıklayan kitaptadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O'nun katındadır, onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı kuruyu ki apaçık Kitap'tadır ancak O bilir....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybi
n anahtarları onun yanındadır, onları ancak o bilir, hem kara ve denizde ne varsa bilir, bir yaprak düşmez, ve Arzın zulümatı içine bir habbede gitmez ki o bilmesin, ne bir yaş ne de bir kuru yoktur ki her hal bir kitabı mübînde olmasın...
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O'nun yanındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde ne varsa yine O bilir. Bir yaprak düşmez ve yerin karanlıklarına bir tane gitmez ki O bilmesin. Yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki, o herşeyi açıklayan kitapta bulunmasın....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O'nun katındadır, onları O'ndan başkası bilmez, karada ve denizde olanları O bilir ve bir yaprak düşmez ki, onu O bilmesin; ne toprağın karanlıklarında bir tane, ne de kuru ve yaş hiçbir şey yoktur ki, o herşeyi açıklayan Kitap'ta bulunmasın....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O'nun katındadır. O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir. O bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları Onun yanındadır. Kendinden başkası bunları bilmez. Karada ve denizde varsa hepsini O bilir. Onun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru (hiç bir şey) müstesna olmamak üzere hepsi apaçık bir kitabdadır. ...
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Ve gaybın anahtarları O’nun katındadır; onları ancak O bilir. Hem karada ve denizde ne varsa bilir. Hiçbir yaprak da düşmez ki onu bilmesin; hem ne yerin karanlıklarında bir dâne, ne yaş ne de kuru (hiçbir şey) yoktur ki, apaçık bir Kitab’da(Kur’ân’da) bulunmasın!...
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O'nun katındadır. O'ndan başka kimse bilmez. Karada ve denizde olanı da O bilir. Bir yaprak düşmez ki; onu bilmesin. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru müstesna olmamak üzere her şey apaçık bir kitabtadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Ve gaybın anahtarları O'nun (Cenâbı Hakk'ın) yanındadır. Onları O'ndan başkası bilemez. Ve karada ve denizde ne varsa bilir. Bir yaprak düşmez, ve yerin zulmetleri içinde bir habbe de bulunmaz ki, illâ O bilir. Ve bir yaş ve bir kuru da yoktur ki, illâ apaçık bir kitaptadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları Allah'ın katındadır, onları O'ndan başkası bilemez. Karada ve denizde olanı da O bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru her şey apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz'da) yazılmıştır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O’nun yanındadır. Onları, kendisinden başkası bilmez. Karada ve denizde olan her şeyi bilir. Onun bilgisi olmadan hiç bir yaprak düşmez ve yerin karanlıklarında hiçbir tane, hiç bir yaş ve hiç bir kuru yoktur ki apaçık bir kitapta bulunmasın....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse onu bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü o bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları Onun katındadır; başkası onu bilemez. Karada ve denizde olanı da O bilir. Onun bilgisi olmadan ne bir yaprak düşer, ne de yerin karanlıklarında bir tane saklı kalır. Yaş ve kuru ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları O'nun yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde olanı da bilir. O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Toprağın karanlıklarındaki bir dâne, yaş ve kuru her şey apaçık bir Kitap'ın içindedir....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), ve yevme yekûlu kun fe yekûn(yekûnu), kavluhul hakk(hakku), ve lehul mulku yevme yunfehu fîs sûr(sûri), âlimul
gaybi
veş şehâdeh(şehâdeti), ve huvel hakîmul habîr(habîru). ...
Ənam Suresi, 73. Ayet:
1.
ve huve
: ve o
2.
ellezî halaka
: ki o yaratandır
3.
es semâvâti
: semâlar, gökler
4.
ve el arda
: ve arz, yery...
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Ve semaları ve arzı (yeryüzünü) hak ile yaratan O'dur. Ve “Ol!” dediği gün (herşey) olur. O'nun sözü haktır, mülk O'nundur. O gün sur'a üfürülür (sur'a üfürüldüğü gün hükümranlık O'nundur). Bilineni (görüneni) ve bilinmeyeni (gaybı) bilen O'dur. Ve O, hüküm sahibidir, haberdar olandır....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
O, gökleri ve yeri, hak ve hikmete uygun olarak yaratandır. Allah’ın “ol” deyip de her şeyin oluvereceği günü hatırla. O’nun sözü gerçektir. Sûr’a üflendiği gün de mülk (hükümranlık) O’nundur. Gaybı da, görülen âlemi de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
"HÛ" ki, semâlar ve arzı Hak olarak yaratmıştır. . . Ne zaman "Ol" dese hemen oluverir. . . Hak, O'nun sözüdür! Sur'a üflendiği (bedene veya sisteme - olay içten dışadır) süreçte, mülk O'nundur! Gaybı ve şehâdeti bilendir. . . "HÛ"dur; Hakiym, Habiyr....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "ol" dediği gün (her şey) oluverir, O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı ve müşahede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
O gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "ol" dediği gün (her şey) oluverir. O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı ve müşahade edilebileni bilendir. O hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun «ol» deyiverdiği gün (her şey) oluverir, O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı da müşahede edebileni de bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Onlara, olup bitenleri tam bir bilgi ile, ayrıntılarıyla anlatacağız. Biz bunlara ilgisiz olamayız. Gaybı, gayb âlemini bilemeyenler değiliz....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
1.
kul
: de ki
2.
lâ emliku
: ben malik değilim (güce sahip değilim)
3.
li nefsî
: nefsim için, kendim için, kendime
4.
nef'an<...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: “Allah'ın dilemesi hariç, ben kendime fayda veya zarar verecek güce malik değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, hayrı mutlaka çoğaltırdım, bana bir kötülük dokunmazdı. Ben ancak mü'min olan kavim için bir nezir (uyaran) ve müjdeleyiciyim....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.”...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: "Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: "Allâh'ın dilediği dışında, nefsim için ne bir fayda ve ne de bir zarar oluşturabilirim. . . (Mutlak) gaybı biliyor olsaydım, elbette hayrına çoğaltırdım. . . Bana kötülük de dokunmazdı. . . Ben ancak bir uyarıcı ve iman eden topluluğa bir müjdeleyiciyim. "...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: 'Allah dilemedikçe ben kendime herhangi bir yarar veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer gaybı biliyor olsaydım, hayrı artırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. [16] Ben sadece iman eden bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciyim.'...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: "Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben, iman eden bir topluluk için, bir uyarıcı ve bir müjde vericiden başkası değilim."...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: “- Ben Allah’ın dilediğinden başka, kendi kendime ne bir menfaatı kazanmağa, ne de bir zararı defetmeğe sahip değilim. Eğer ben
gaybi
bilseydim, (zarar ve tehlikelerden sakınıp) elbet daha çok hayır yapardım ve bana hiç bir fenalık dokunmazdı, (hiç yenilmez ve bir ihtiyaç içinde kalmazdım.) Ben ancak kâfirleri cehennemle korkutucu ve imân edecekleri cennetle müjdeleyici bir Peygamberim.”...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: Ben —Allah'ın dilediği dışında— kendi kendime bir yarar ya da bir zarar vermeye sahip değilim. Eğer gaybı bilmiş olsaydım, iyilik yapmayı daha da çoğaltırdım ve bana kötülük de dokunmazdı. Ama ben ancak imân eden bir milleti (tehlikeye karşı), uyaran, (onları sonsuz bir saadet ile) müjdeleyen bir peygamberim....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: «Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.»...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: ben kendi kendime Allahın dilediğinden başka bir menfaate de malik değilim bir mazarrata da, eğer ben bütün
gaybi
bilir olsa idim daha çok hayır yapardım ve kötülük denilen şey yanıma uğramazdı, ben o değil, ancak iyman edecek bir kavm için inzar-u bişarete memûr bir Peygamberim...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: «Ben kendi kendime Allah'ın dilediğinden başka herhangi bir yarar ya da zarar sağlamaya malik değilim. Eğer ben bütün gaybı bilseydim, daha çok hayır yapardım ve kötülük denilen şey yanıma uğramazdı. Ben ancak iman edecek bir kavmi uyarmak ve müjdelemek için görevli bir peygamberim.»...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki, ben kendi kendime Allah'ın dilediğinden başka ne bir menfaat elde etmeye, ne de bir zararı önlemeye malik değilim. Ben eğer gaybı bilseydim daha çok hayır yapardım ve kötülük denilen şey yanıma uğramazdı. Ben iman edecek bir kavme müjde veren ve uyaran bir peygamberden başka biri değilim....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki; ben kendime, Allah'ın dilediğinden başka bir yarar ya da zarar dokunduracak güçte değilim. Eğer görünmeyeni, gaybı bilseydim, daha çok iyilik elde ederdim. Ve başıma hiçbir kötülük gelmezdi. Ben sadece müminler toplumuna seslenen bir uyarıcı ve müjdeciyim....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: "Tanrı'nın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjde vericiden başkası değilim."...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: «Ben kendim için, Allahın dilediğinden başka, ne bir fâide (yi celb etmi) ye, ne de bir zarar (ı savmıy) a muktedir değilim. Eğer ben ğaybı bilseydim elbet daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiç bir fenalık da dokunmazdı. Ben îman edecek her hangi bir kavme (Başlarına gelecek) azabın habercisi, (Cennetin) müjdeci (si) olmakdan başka (bir şey) değilim». ...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: 'Benim kendim için, Allah’ın dilemesi dışında, ne bir faydaya, ne de bir zarara mâlik değilim! Çünki gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde ederdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı! Ben ancak, îmân edecek bir kavim için bir korkutucu ve bir müjdeleyiciyim.'...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: Ben, kendime Allah'ın dilediğinden başka ne fayda verebilirim, ne de zarar. Eğer ben, gaybı bileydim; daha çok hayır yapmak isterdim. Ve bana, hiç bir fenalık da dokunmazdı. Ben, sadece iman eden bir kavme uyarıcı ve müjdeciyim....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: «Allah Teâlâ'nın dilediğinden başka nefsim için ne bir faideye ve ne de bir zarara mâlik değilim. Ve eğer ben gaybı bilir olsa idim, elbette hayırdan daha çok şeyler yapardım, ve bana kötülük de dokunmazdı. Ben imân eden bir kavim için korkutucu ve müjdeleyiciden başka değilim.»...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: “Ben kendime Allah'ın dilediğinden başka ne bir fayda ne de bir zarar vermeye sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir kötülük dokunmazdı. Ben sadece iman eden bir topluluk için uyarıcı ve müjdeciyim. ”...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: "Ben kendim için bile Allah dilemedikçe hiçbir şeye kadir değilim:Ne fayda sağlayabilirim, ne de gelecek bir zararı uzaklaştırabilirim.Şayet gaybı bilseydim elbette çok mal mülk elde ederdim, bana hiç fenalık da dokunmazdı. Ama ben iman edecek kimseler için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeleyiciyim."...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: "Ben kendime, Allâh'ın dilediğinden başka ne bir fayda, ne de bir zarar verme gücüne sâhip değilim. Eğer gaybı bilseydim, elbete çok hayır (mal ve mülk) elde ederdim. Bana kötülük dokunmamış (beni cin çarpmamış)tır. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: «Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben, iman eden bir topluluk için, bir uyarıp korkutucu ve bir müjde vericiden başkası değilim.»...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: Allah dilemedikçe benim kendime ne bir yararım dokunur, ne de bir zararım. Eğer ben gaybı bilmiş olsaydım bundan pek çok yarar sağlardım; kötülük de bana dokunmazdı. Oysa ben iman edecek olanlara bir uyarıcı ve bir müjdeleyiciyim, o kadar....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapardım. Ama bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve müjdeciden başkası değilim."...
Tövbə Suresi, 78. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın bilgisine sahip olandır....
Tövbə Suresi, 78. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Tanrı, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Tanrı, gaybın bilgisine sahip olandır....
Tövbə Suresi, 78. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın bilgisine sahip olandır....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Ya'tezirûne ileykum izâ reca'tum ileyhim, kul lâ ta'tezirû len nu'mine lekum kad nebbe enallâhu min ahbârikum, ve se yerâllâhu amelekum ve resûluhu summe tureddûne ilâ âlimil
gaybi
veş şehâdetî fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta'melûn(ta'melûne)....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
1.
ya'tezirûne
: özür beyan ederler
2.
ileykum
: size
3.
izâ reca'tum
: siz geri döndüğünüz zaman
4.
ileyhim
: onl...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Onlara geri döndüğünüz zaman size mazeret (özür) beyan ederler. “Özür beyan etmeyin size asla inanmayız.” de. Allah, sizin haberlerinizi (durumunuzu) bana bildirmişti. Ve Allah ve O'nun Resûl'ü, sizin amellerinizi görecek. Sonra gaybı (görünmeyeni) ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. Böylece yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.”...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: "Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, sizin durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir, O'nun Resulü de. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O, yapmakta olduklarınızı size haber verecektir."...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Savaştan geri dönüp münafıkların yanına vardığınız zaman, onlar size özür dileyecekler. De ki: “- Boşuna özür dilemeyin, size inanmıyacağız. Doğrusu Allah bize durumunuzdan bir çok haberler verdi. Bundan böyle Allah ve Rasûlü, yaptıklarınızı görecektir. Sonra gaybı ve hazırı bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O vakit size, Allah, ne yapmış olduğunuzu haber verecektir.”...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: "Özür belirtmeyin, size kesin olarak inanmıyoruz / güvenmiyoruz (len nümine). Tanrı bize durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Tanrı görecektir, O'nun elçisi de. Sonra gaybı da, müşahade edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O yaptıklarınızı size haber verecektir."...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Geri döndüğünüzde size özür beyan ederler. De ki: -Özür beyan etmeyin, size inanmayacağız. Allah haberlerinizi bize bildirmiştir. Allah da yaptıklarınızı görecektir, Resulü de. Sonra gaybı ve görünenleri bilene döndürüleceksiniz. O da size yaptıklarınızı haber verecektir....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: «Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, sizin durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir, O'nun Resulü de. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O, yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.»...
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
Ve kuli’melû fe se yerâllâhu amelekum ve resûluhu vel mu’minûn(mu’minûne), ve se tureddûne ilâ âlimil
gaybi
veş şehâdeti fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne)....
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
1.
ve kuli'melû (kul i'melû)
: ve de ki amel edin, yapın
2.
fe se yerâ allâhu
: o zaman, halbuki Allah görecek
3.
amele-kum
: sizin amellerinizi
4.
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: “(İstediğinizi) yapın. Allah ve O'nun Resûl'ü ve mü'minler sizin amellerinizi görecek. Gaybı (görünmeyeni) ve müşahade edileni (görüneni) bilene, döndürüleceksiniz. O zaman, sizin yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek.”...
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de, mü’minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.”...
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: "Yapıp edin. Allah sizin yapıp ettiklerinizi (amellerinizi) görecektir. O'nun elçisi ve mü'minler de. Yakında gaybı ve müşahede edilebileni Bilen'e döndürüleceksiniz ve O, size yaptıklarınızı haber verecektir."...
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: “- Ey tevbekârlar, çalışın (İstediğinizi yapın)! Çünkü yaptıklarınızı Allah da, Rasûlü de, müminler de görecektir. Hepiniz mutlaka gaybı ve hazırı bilenin (Allah’ın) huzuruna çevrileceksiniz ve o zaman, ne yapmış olduğunuzu, O, size haber verecektir....
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: "Yapıp edin. Tanrı sizin yapıp ettiklerinizi (amellerinizi) görecektir. O'nun elçisi ve inançlılar da. Yakında gaybı ve müşahede edilebileni bilene döndürüleceksiniz ve O size yaptıklarınızı haber verecektir."...
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
Ve de ki: «(Dilediğinizi) Yapınız. Elbette ki, Allah Teâlâ ve O'nun Peygamberi ve mü'minler sizin yaptıklarınızı göreceklerdir. Ve siz gaybı da, meşhut olanı da bilen zâta elbette döndürüleceksinizdir. Artık o da neler yapar olduğunuzu size haber verecektir.»...
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: «Yapıp edin. Allah sizin yapıp ettiklerinizi (amellerinizi) görecektir, O'nun Resulü ve mü'minler de. Yakında gaybı da, müşahede edilebileni de Bilen'e döndürüleceksiniz ve O, size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.»...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
«ORabbinden ona (Muhammed'e) bir mucize indirilse ne olur!» derler. Onlara de ki: «
Gaybi
bilmek Allah'a muhsustur; bekleyin, dogrusu ben de sizinle birlikte beklemekteyim."*...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
'Rabbinden ona (Muhammed'e) bir mucize indirilse ne olur!' derler. Onlara de ki: 'Gaybı bilmek Allah'a mahsustur; bekleyin, doğrusu ben de sizinle birlikte beklemekteyim.'...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
Bir de «Ona Rabbinden daha başka bir âyet indirilse ya!» diyorlar. De ki: «Gaybı bilmek ancak Allah'a mahsustur, bekleyiniz bakalım, ben de sizinle beraber bekleyeceğim şüphesiz.»...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
Bir de «Ona Rabbinden daha başka bir âyet indirilse ya!» diyorlar. De ki: «Gaybı bilmek ancak Allah'a mahsustur, bekleyiniz bakalım, ben de sizinle beraber bekleyeceğim şüphesiz.»...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
Bir de kalkmış: "O Peygambere Rabbi tarafından bambaşka bir mûcize indirilse ya!" diyorlar. Sen de ki: "Gayb âlemi ancak Allah’ındır. Gaybı bilmek O’na mahsustur. O halde bekleyin bakalım, ben de sizinle beraber bekliyorum....
Yunus Suresi, 20. Ayet:
Bir de 'Ona Rabbinden bir âyet indirilse ya' diyorlar. De ki: Gaybı bilmek Allah'a mahsustur; siz bekleyedurun. Ben de sizinle beraber bekliyorum....
Hud Suresi, 31. Ayet:
1.
ve lâ ekûlu
: ve ben demiyorum
2.
lekum
: size
3.
indî
: yanımdadır
4.
hazâin allâhi
: Allah'ın hazineleri
...
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ve size: “Allah'ın hazineleri yanımdadır.” demiyorum. Ve gaybı bilmiyorum ve: “Muhakkak ki; ben bir meleğim.” demiyorum. Ve gözlerinizin hakir gördüğü kimselere (Allah'a ulaşmayı dileyenlere): “Allah asla bir hayır vermeyecek.” demiyorum. Onların nefslerindekileri Allah bilir. O taktirde (doğruyu söylemezsem) muhakkak ki; ben, elbette zalimlerden olurum....
Hud Suresi, 31. Ayet:
Size ben, “Allah’ın hazineleri yanımdadır”, demiyorum; gaybı da bilmem. “Ben bir meleğim” de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için, “Allah, onlara asla hiçbir hayır vermez” de diyemem. Allah, onların içlerindekini daha iyi bilir. Böyle bir şey söylersem, o zaman ben gerçekten zâlimlerden olurum....
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ve ben, Allah'ın hazîneleri yanımda demediğim gibi gaybı bilirim de demiyorum ve ben bir meleğim gibi bir söz de etmiyorum, fakat sizin gözünüze hor görünenler hakkında, Allah onlara hiçbir sûretle ve kesin olarak bir hayır vermez de diyemem. İçlerinde ne var, Allah daha iyi bilir. Ancak onları kovar, haklarında bu çeşit sözler söylersem mutlaka zulmedenlerden olurum....
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ben size: "Allah'ın hazineleri benim yanımdadır" demiyorum, gaybı da bilmem. "Ben bir meleğim" de demiyorum, sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler için, "Allah onlara asla bir hayır vermeyecektir" diyemem. Onların kalplerinde olanı, Allah daha iyi bilir. Onları kovduğum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum."...
Hud Suresi, 31. Ayet:
"Size, Allâh'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. . . Gaybı da bilmem. . . Ben bir meleğim de demiyorum. . . Hor-hakir gördüğünüz kimseler için, Allâh asla onlara bir hayır vermez de demiyorum. . . Onların içlerinde ne olduğunu Allâh daha iyi bilir. . . (Bunların aksini söylersem) ben kesinlikle zâlimlerden olurum. "...
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ben size: 'Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Gaybı da bilmiyorum. 'Ben meleğim' de demiyorum. Sizin gözlerinizin küçük gördüğü şahıslar hakkında: 'Allah onlara bir hayır vermeyecektir' de diyemem. Allah onların içlerinde olanı daha iyi bilir. O takdirde ben, zalimlerden olurum.'...
Hud Suresi, 31. Ayet:
"Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum. Melek olduğumu söylemiyorum ve gözlerinizin aşağılık gördüklerine, Allah kesin olarak bir hayır vermez de demiyorum. Nefislerinde olanı Allah daha iyi bilir. Bu durumda (bunun aksini yaparsam) gerçekten o zaman zalimlerdenim (demek)dir."...
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ben size, Allah’ın hazineleri yanımdadır ve gaybı da bilirim, demiyorum. Ben bir meleğim de demiyorum. Gözlerinizin hor gördüğü mümin kimseler hakkında, Allah onlara, hiç bir hayır vermez , de demem. Onların içlerindekini en iyi bilen Allah’dır. Ben, bunları söylediğim takdirde, zalimlerden olmuş olurum.”...
Hud Suresi, 31. Ayet:
«ize, Allah'in hazineleri yanimdadir demiyorum;
gaybi
da bilmem; dogrusu melek oldugumu da soylemiyorum; kucuk gorduklerinize Allah iyilik vermeyecektir diyemem; iclerinde olani Allah daha iyi bilir. Yoksa suphesiz haksizlik edenlerden olurum.»...
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Gözlerinizin, küçük görüp hafife aldığı kişilere Allah hiç hayır vermeyecek de demem. Onların içyüzünü Allah daha iyi bilir. Aksi halde şüphe etmeyin ki zâlimlerden olurum....
Hud Suresi, 31. Ayet:
'Size, Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum; gaybı da bilmem; doğrusu melek olduğumu da söylemiyorum; küçük gördüklerinize Allah iyilik vermeyecektir diyemem; içlerinde olanı Allah daha iyi bilir. Yoksa şüphesiz haksızlık edenlerden olurum.'...
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ben size: «Allah'ın hazineleri benim yanımdadır» demiyorum, gaybı da bilmem. «Ben bir meleğim» de demiyorum. Sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler için, «Allah onlara asla bir hayır vermeyecektir» diyemem. Onların kalplerinde olanı, Allah daha iyi bilir. Onları kovduğum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum.»...
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ben size ne Allahın hazîneleri benim yanımda, ne de gaybı bilirim demiyorum, ben bir Meleğim de demiyorum, o sizin gözlerinizin horladıkları hakkında Allah, onlara hiç bir hayır vermez de demem, onların içlerindekini en iyi bilen, Allahdır, ben o halde zalimlerden olmuş olurum....
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ben size, «Allah'ın hazineleri benim yanımdadır.» demiyorum. Ne gaybı bilirim, ne de « Ben bir meleğim.» diyorum. O sizin gözlerinizin horladığı kişiler hakkında: «Allah, onlara hiçbir hayır vermez.» de demem. Onların içlerindekini en iyi bilen Allah'tır. O takdirde zalimlerden olmuş olurum!» dedi....
Hud Suresi, 31. Ayet:
"Ben size Tanrı'nın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum. Melek olduğumu söylemiyorum ve gözlerinizin aşağılık gördüklerine Tanrı kesin olarak bir hayır vermez de demiyorum. Nefslerinde olanı Tanrı daha iyi bilir. Bu durumda (bunun aksini yaparsam) gerçekten o zaman zalimlerdenim (demek)dir."...
Hud Suresi, 31. Ayet:
«Ben size: Allahın hazîneleri benim nezdimdedir demiyorum. Ben ğaybı bilmem. Ben hakıykatde bir melek'im de demiyorum. Bununla beraber gözlerinizin hor gördüğü kimseler (mü'minler) hakkında Allah onlara asla bir hayr vermeyecekdir dahi diyemem. Allah, onların özlerindekini ençok bilendir. (Eğer bunları tard edersem) o takdirde şübhesiz ki ben zaalimlerdenimdir». ...
Hud Suresi, 31. Ayet:
'Ve (ben) size: 'Allah’ın hazîneleri yanımdadır’ demiyorum; hem gaybı (ben de)bilmem; 'Ben şübhesiz bir meleğim’ de demiyorum; sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler için: 'Allah onlara aslâ bir hayır vermeyecek’ de demem! Allah, onların içlerinde olanı en iyibilendir. (Eğer o mü’minleri kovar ve böyle dersem) o takdirde doğrusu ben mutlaka zâlimlerden olurum!'...
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ben, size: Allah'ın hazineleri yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmem. Meleğim de demiyorum. Hor gördüklerinize Allah iyilik vermeyecektir de demiyorum. İçlerinde olanı en iyi bilen Allah'tır. Yoksa ben de zalimlerden olurum....
Hud Suresi, 31. Ayet:
«Ve ben size, 'Benim yanımda Allah Teâlâ'nın hazineleri vardır' demiyorum. Ve ben gaybı bilmem. Ve ben demem ki, 'Ben muhakkak bir meleğim', veya demem ki, 'Sizin gözlerinizin hor gördüğü kimselere Allah Teâlâ elbette hayır vermeyecektir.' Allah Teâlâ onların nefislerinde olanı da bihakkın bilendir. Şüphe yok ki, ben o vakit zalimlerden olmuş olurum.»...
Hud Suresi, 31. Ayet:
“Ben size: 'Allah'ın hazineleri benim yanımdadır. ' demiyorum, gaybı da bilmem. 'Ben bir meleğim. ' de demiyorum. Gözlerinizin hor ve hakir gördüğü mümin kimseler için: 'Allah onlara hiçbir hayır vermeyecektir. ' diyemem. Özlerinde olanı daha iyi bilen Allah'tır. Bunu söylediğim takdirde mutlaka ben de zâlimlerden olurum. ”...
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ben, size, “Allah’ın hazineleri yanımdadır” demiyorum. Gaybı bilmem. Ben, bir meleğim de demiyorum. Gözlerinizin hor gördüklerine “Allah kesinlikle iyilik vermez” de demiyorum. Onların kalplerinde olanı en iyi Allah bilir. Eğer bunları söylersem zalimlerden olurum....
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ben size: "Yok Allah’ın hazineleri benim elimdedir!" yok: "Ben gaybı bilirim!"yok: "Ben bir meleğim!" demiyorum. Hor gördüğünüz müminlere "Allah hiçbir hayır, hiçbir meziyet vermez!" de demem. Allah onların içlerinde olanı pek iyi bilir. Böyle bir şey yaptığım takdirde ben elbette zalimlerden olurum."...
Hud Suresi, 31. Ayet:
Ben size: "Allâh'ın hazineleri benim yanımdadır." demiyorum. Gaybı da bilmem. "Ben meleğim," de demiyorum. Sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler için "Allâh onlara bir hayır vermeyecek" de demem. Allâh, onların içlerinde olanı daha iyi bilir. Böyle bir şey yaptığım takdirde ben, mutlaka zâlimlerden olurum."...
Hud Suresi, 31. Ayet:
«Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum. Melek olduğumu söylemiyorum ve gözlerinizin aşağılık gördüklerine, Allah kesin olarak onlara bir hayır vermez de demiyorum. Nefislerinde olanı Allah daha iyi bilir. Bu durumda (bunun aksini yaparsam) gerçekten o zaman zalimlerdenim (demek) dir.»...
Hud Suresi, 31. Ayet:
'Ben size Allah'ın hazineleri benim yanımda demiyorum. Ben gaybı bilirim de demiyorum. Ben meleğim de demiyorum. Sizin gözünüzde horlanan insanlar için 'Allah bunlara bir hayır nasip etmez' de demiyorum. Onların içlerinde olanı Allah bilir. Böyle birşey diyecek olsam, işte o zaman zalimlerden biri olurum.'...
Hud Suresi, 31. Ayet:
"Ben size demiyorum ki, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır. Ben gaybı bilmem. Ben bir meleğim de demiyorum. Ama gözlerinizin horlayarak baktığı kişiler için, 'Allah bunlara hiçbir hayır vermeyecek' diyemem. Onların benliklerinde neyin saklı olduğunu Allah daha iyi bilir. Başka türlü davranırsam kesinlikle zalimlerden olurum."...
Hud Suresi, 49. Ayet:
Tilke min enbâil
gaybi
nûhîhâ ileyk(ileyke), mâ kunte ta'lemuhâ ente ve lâ kavmuke min kabli hâzâ, fasbır, innel âkıbete lil muttekîn(muttekîne). ...
Hud Suresi, 49. Ayet:
1.
tilke
: bunlar
2.
min enbâi
: haberlerden
3.
el
gaybi
: gayb (bilinmeyen)
4.
nûhî-hâ
: onu vahyediyoruz
Hud Suresi, 49. Ayet:
İşte bunlar, sana vahiy ile bildirdiğimiz gaybî haberlerdir. Daha önce ne sen bunu biliyordun, ne de kavmin biliyordu. Öyleyse sen de sabret. Sonunda kazanacak olanlar, elbette Allah'tan korkup (kötülüklerden) sakınanlardır....
Yusif Suresi, 52. Ayet:
Zâlike li ya’leme ennî lem ehunhu bil
gaybi
ve ennallâhe lâ yehdî keydel hâinîn(hâinîne). ...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
1.
zâlike
: bu
2.
li ya'leme
: bilmesi içindir
3.
ennî
: muhakkak ben
4.
lem ehun-hu
: ona ihanet etmedim
Yusif Suresi, 52. Ayet:
Bu işte şunun için ki bilsin hakıkaten ben, ona gaybında hıyanet etmedim ve hakıkaten Allah hâinlerin hiylesini muvaffakıyyete erdirmez...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Irciû ilâ ebîkum fe kûlû yâ ebânâ innebneke serak(seraka), ve mâ şehidnâ illâ bimâ alimnâ ve mâ kunnâ lil
gaybi
hâfizîn(hâfizîne)....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
1.
ırciû
: dönün
2.
ilâ ebî-kum
: babanıza
3.
fe kûlû
: böylece deyin, söyleyin
4.
yâ ebâ-nâ
: ey babamız
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Babanıza dönün ve şöyle söyleyin: “Ey babamız! Senin oğlun, gerçekten hırsızlık yaptı. Biz bildiğimizden başka bir şeye şahit olmadık (görmedik). Ve biz gaybı (nasıl olduğunu) da bilmiyorduk."...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
“Siz babanıza dönün ve deyin ki: “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şahitlik ettik. (Sana söz verdiğimiz zaman) gaybı (oğlunun hırsızlık edeceğini) bilemezdik.”...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Babanıza dönün ve deyin ki: "Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Siz babanıza dönün ve deyin ki: 'Ey babamız! Oğlun hırsızlık etti. Biz bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Gaybın kollayıcıları da değildik....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
"Dönün babanıza ve deyin ki: '-Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz."...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Siz, babanıza dönün ve ona şöyle deyin: “- Ey babamız! İnan ki, oğlun hırsızlık etti. Biz ancak bildiğimize şâhidlik ediyoruz; yoksa gaybın bekçileri değiliz....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Siz babanıza dönünüz ve ona deyiniz ki: «Ey babamız, şüphen olmasın ki, senin oğlun hırsızlık etti. Biz ancak bildiğimize göre şahit olduk ; gaybı bilen gözcüler değiliz.»...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Babanıza dönün ve deyin ki: «Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Siz dönün babanıza da deyin ki ey bizim babamız, inan oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şehadet ediyoruz yoksa
gaybi
n hafızları değiliz...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Siz dönün de babanıza deyin ki: «Ey babamız, inan ki oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimize şahitlik ediyoruz, yoksa gaybın bekçileri değiliz....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
«Siz dönün de babanıza deyin ki: Ey babamız! İnan ki, oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimize şahitlik ediyoruz. Yoksa gaybın bekçileri değiliz.»...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
"Dönün babanıza ve deyin ki: "Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz."...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
«Siz dönün, babanıza da deyin ki: — Ey pederimiz, oğlun, inan ki, (zaahiri emre nazaran) hırsızlık etdi. Biz bildiğimizden başkasına şâhidlik yapmadık. Gaybın bekçileri de değildik». ...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
'(Siz) babanıza dönün de: 'Ey babamız! Gerçekten oğlun (Bünyâmin) hırsızlık etti. Hâlbuki (biz) ancak bildiğimize şâhidlik ettik; gaybın muhâfızları da değiliz, (sana söz verirken Bünyâmin’in hırsızlık edeceğini bilemedik)’ deyin!'...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Siz, babanıza dönün de deyin ki: Ey babamız; doğrusu oğlun hırsızlık etti. Ve biz bildiğimizden başka bir şey görmedik. Hem biz gaybın bekçileri de değildik....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
«Babanıza dönün de deyiniz ki, Ey pederimiz! Şüphe yok ki, oğlun hırsızlıkta bulundu. Biz bildiğimiz şeyden başkasına şehâdet eder olmadık, ve biz gaybı (bilip onu) hıfzediciler değiliz.»...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
«Dönün babanıza ve deyin ki: 'Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz.'»...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
'Babanıza dönün ve deyin ki: Baba, oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimiz şeye şahitlik ediyoruz. Yoksa biz gaybın bekçisi değiliz....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Babanıza dönüp şöyle deyin: "Ey babamız, oğlun hırsızlık etti. Biz sadece bildiğimize tanıklık ettik. Biz gaybı bilenler değiliz."...
Yusif Suresi, 102. Ayet:
Zâlike min enbâil
gaybi
nûhîhi ileyk(ileyke), ve mâ kunte ledeyhim iz ecmaû emrehum ve hum yemkurûn(yemkurûne). ...
Yusif Suresi, 102. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
min enbâi
: haberlerinden
3.
el
gaybi
: gayb
4.
nûhî-hi
: onu vahyediyoruz
Yusif Suresi, 102. Ayet:
İşte bu sana vahyettiğimiz gaybın haberlerindendir. Ve onlar, tuzak hazırlıyorken, işleri için karar verdikleri zaman, sen onların yanında değildin....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
İşte bunlar, ey Resulüm, sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz gaybî hadiselerdendir. Yoksa onlar, tuzak kurmak ve planlarını kararlaştırmak için toplandıklarında elbette sen onların yanında bulunmuyordun....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
Âlimul
gaybi
veş şehâdetil kebîrul muteâl(muteâli)....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
1.
âlimu
: bilir
2.
el
gaybi
: gaybı
3.
ve eş şehâdetil
: ve şehadet edileni, görüleni
4.
kebîru
: büyük olan
...
Rəd Suresi, 9. Ayet:
Görünen (şahit olunan) ve görünmeyeni (gaybı) bilir. Büyüktür, Âlî (yüce)dir....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
O, gaybı da görülen âlemi de bilendir, çok büyüktür, çok yücedir....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
(O) gaybı da görüneni de bilendir, büyüktür, yücedir....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
O, gaybı ve hazırı bilen çok büyük üstün varlıktır....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
O gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
O, gaybı da, müşahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir....
Rəd Suresi, 9. Ayet:
Gaybı da görünen âlemi de bilendir/Âlim'dir O... Kebîr, sınırsızca büyük O'dur; Müteâl, sonsuzca yüce O'dur....
Hicr Suresi, 18. Ayet:
1.
illâ
: ancak
2.
men
: kim
3.
isteraka
: hırsızlık yaptı (gaybî bilgileri çalmak istedi)
4.
es sem'a
: duyma, iş...
Hicr Suresi, 18. Ayet:
Ancak kim duyma hırsızlığı yaptıysa (gaybî bilgileri çalmak istediyse), o zaman onu açıkça yakıcı bir ateş parçası takip etti....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
1.
ve lillâhi (li allâhi)
: ve Allah'a aittir
2.
gaybu es semâvâti
: semaların gaybı (görünmeyen, bilinmeyen ilim)
3.
ve el ardı
: ve yeryüzü
4.
<...
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Ve semaların ve yeryüzünün gaybı Allah'a aittir. O saatin (kıyâmetin) emri ancak göz kırpmak kadar veya ondan daha hızlıdır. Muhakkak ki Allah, herşeye kaadir (gücü yeten)'dir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet’in kopması, bir göz kırpması gibi veya daha az bir zamandır. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Kıyametin kopması ise, göz açıp kapama gibi veya daha az bir zamandan ibarettir. Şüphesiz Allah, her şeye kadirdir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. (Kıyamet) saatin(in) işi ancak bir göz kırpma gibi yahut daha yakındır. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. (Kıyamet) Saatin(in) emri de yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır. Şüphesiz, Allah her şeye güç yetirendir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Bütün göklerin ve arzın gaybını bilmek Allah’a mahsustur. Kıyametin oluş işi de (veya Allah’ın ilminde kıyametin geliş vakti) ancak göz kırpması gibidir, yahud ondan daha sür’atlidir. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Goklekin ve yerin
gaybi
Allah'a aittir, kiyamet saatinin kopusu bir goz kirpmasi kadar veya daha cabuk bir zaman icinde olur. suphesiz Allh her seye Kadir'dir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir, kıyamet saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar veya daha çabuk bir zaman içinde olur. Şüphesiz Allah her şeye Kadir'dir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Kıyametin kopması ise, göz açıp kapama gibi veya daha az bir zamandan ibarettir. Şüphesiz Allah, her şeye kadirdir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Bütün Semavât-ü Arzın gaybını bilmek de Allaha mahsus, saat emri ise sâde lemhi basar gibi yâhud daha yakındır, şüphe yok ki Allah her şey'e kadir...
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a aittir. Kıyametin kopuşu yalnız bir göz kırpması veya daha az bir zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Tanrı'ya aittir. (Kıyamet) Saatin(in) buyruğu da yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır. Şüphesiz, Tanrı her şeye güç yetirendir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin ğaybı (nı bilmek) Allaha mahsusdur. Saat (kıyamet) haadisesi de (başka değil) ancak göz kırpma gibidir. Yahud o, daha yakındır. Çünkü Allah her şey'e hakkıyle kaadirdir. ...
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Hâlbuki göklerin ve yerin gaybı Allah’a âiddir. Kıyâmetin kopması ise, ancak bir göz açıp kapama gibi veya daha yakındır. Şübhesiz ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır. Saat hadisesi ise ancak bir göz kırpma gibi veya daha yakındır. Şüphesiz ki Allah; her şeye Kadir'dir...
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Ve göklerin ve yerin gaybı, (onları bilmek) Allah'a mahsustur. Kıyametin işi ise başka değil, ancak göz kırpıp açacak kadardır veya ondan daha yakındır. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ her şeye kâdirdir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a âittir. Kıyamet saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar yahut daha yakın bir zamanda olur. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Kıyamet vakti ancak bir göz açıp kapama kadardır. Veya daha kısadır. Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Bütün göklerin ve yerin gaybını bilmek de Allah’a mahsustur!Kıyametin oluş işi ise, başka değil, ancak göz açıp kapama yahut daha da kısa bir anda olup biter. Şüphe yok ki Allah her şeye kadir!...
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. O sâ'atin işi, bir göz açıp yumma gibi, yahut daha yakın(kısa)dır. Şüphesiz Allâh, her şeye gücü yetendir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. (Kıyamet) Saatin(in) emri de yalnızca (süratli) bir göz çarpması gibidir, veya daha yakındır. Şüphe yok, Allah her şeye güç yetirendir....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır. O saate/dünyanın sonuna ilişkin emirse bir göz açıp yummak gibi, hatta ondan da yakındır. Allah her şeye kadirdir....
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
Se yekûlûne selâsetun râbiuhum kelbuhum, ve yekûlûne hamsetun sâdisuhum kelbuhum recmen bil gayb(
gaybi
), ve yekûlûne seb'atun ve sâminuhum kelbuhum, kul rabbî a'lemu bi ıddetihim mâ ya'lemuhum illâ kalîl(kalîlun), fe lâ tumâri fîhim illâ mirâen zâhirâ(zâhiren), ve lâ testefti fîhim minhum ehâdâ(ehâden)....
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
1.
se yekûlûne
: diyecekler
2.
selâsetun
: üç
3.
râbiu-hum
: onların dördüncüsü
4.
kelbu-hum
: onların köpeği
...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
Ve gaybı taşlayarak (bilmeden tahminde bulunarak) diyecekler ki: “(Onların sayısı) üçtür, dördüncü onların köpeğidir.” “Beştir, altıncı onların köpeğidir.” diyecekler. Ve “Yedidir, sekizinci onların köpeğidir.” diyecekler. De ki: “Onların adedini en iyi Allah bilir. Pek azı hariç, onlar bilmezler.” Onlar hakkında, zahir olandan (bilinenden) başka tartışma (mücâdele etme)! Onlar hakkında, onlardan birisine soru sorma (açıklama isteme)!...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
"Üçtür, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. . . "Beştir, altıncıları köpekleridir" diyecekler. . . Ki bu gaybı taşlamaktır (bilmedikleri hakkında atıp tutmaktadırlar)! "Yedidir, sekizincileri köpekleridir" derler. . . De ki: "Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. . . Onları bilen azdır". . . Onlar hakkında fikir alışverişi haricinde tartışma! Onlar hakkında, onlardan hiç kimseye de bir şey sorma!...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
(Kimileri): «Üçtür. Dördüncüleri köpekleridir.» diyecekler; (kimileri de): «Beştir, altıncıları köpekleridir.» diyecekler. Her ikisi de
gaybi
taşlama=bilinmeyen şey hakkında tahmin yürütmektir. (Bir kısmı da): «Yedidir, sekizincileri köpekleridir.» diyecekler. De ki: «Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir; onları insanlardan ancak pek azı bilir.» Artık bunlar hakkında bildirilenin dışında bir tartışmaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye birşey sorma!...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
«(Sayıları) üçdür, dördüncüleri köpekleridir» diyecekler, «Beşdir, altıncıları köpekleridir» diyecekler. (İkisi de) ğaybı taşlamakdır. «Yedidir sekizincileri kelbleridir» diyecekler. Söyle ki: «Rabbim onların sayısını daha iyi bilendir. Onları (insanların) birazından başkası bilemez». O halde bunlar hakkında zaahirî bir münâkaşadan gayrı ile mücâdele etme. Bunlara dâir içlerinden hiç bir kimseden fetva da isteme. ...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
“Onlar üçtür, dördüncüleri köpekleridir. ” diyecekler. “Beştir, altıncıları köpekleridir. ” diyecekler. Bunlar gaybı taşlamaktır. “Yedidir, sekizincisi köpekleridir. ” diyecekler. De ki: “Rabbim onların sayısını daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. ” Onun için, onlar hakkında ortaya konulandan fazlası ile bir münâkaşa yapma ve onlar hakkında kimseye bir şey sorma....
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
"Üç kişiydiler, dördüncüleri köpekleriydi." diyecekler. Şunu da diyecekler: "Beş kişiydiler, altıncıları köpekleriydi." Gaybı taşlamaktır/bilinmeyen şey hakkında atıp tutmaktır bu. Şöyle de derler: "Yedi kişidirler, sekizincileri de köpekleridir." De ki: "Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan, çok azdır." O halde, onlar hakkında yüzeysel bir tartışma dışında hiçbir çekişmeye girme. Onlar hakkında, konuşup duranlardan hiç kimseye bir şey sorma....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
1.
kulillâhu (kuli allâhu)
: de ki Allah
2.
a'lemu
: en iyi bilir
3.
bimâ
: şeyi (ne kadar)
4.
lebisû
: kaldılar
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: “Ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir.” Semaların ve arzın gaybı, O'na (Allah'a) aittir. Onu (gaybı) en iyi işitir, en iyi görür. Onların, O'ndan başka dostları yoktur. Hükmüne kimseyi ortak etmez....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: “Kaldıkları süreyi Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na aittir. O, ne güzel görür; O, ne güzel işitir! Onların, O’ndan başka hiçbir dostu da yoktur. O, hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez.”...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allâh daha iyi bilir. . . Semâların ve arzın gaybı O'nundur! Görmesi ve işitmesi akılla kavranılamayandır O! Onların, O'nun dûnunda bir Veliyy'i de yoktur! O'nun hükmüne ortak olacak da yoktur!"...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: 'Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O ne güzel gören ve ne güzel duyandır. Onların O'ndan başka hiçbir dostları yoktur ve O hükmüne kimseyi ortak etmez.'...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz."...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: “-Allah, ne kadar durduklarını daha iyi bilir; göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na mahsustur. O, öyle güzel görür, öyle güzel işitir ki!... Bütün gökler ve yer halkına, O’ndan başka hiç bir veli yoktur. O, hiç kimseyi, hükmünde ortak yapmaz?”...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: «Onlarin ne kadar kaldiklarini en iyi Allah bilir. Goklerin ve yerin
gaybi
O'na aittir. O, ne mukemmel gorendir! O ne mukemmel isitendir! Insanlarin O'ndan baska dostu yoktur. O, hic kimseyi hukumranliga ortak kilmaz.»...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: Onların ne kadar kaldığını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybını (gizli kapalı hususlarını) bilmek Allah'a aittir. O ne güzel görür ve ne güzel işitir! Onların O'ndan başka bir dostu ve yardımcısı yoktur. O, hiç kimseyi hükmünde ortak tutmaz....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: 'Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O, ne mükemmel görendir! O ne mükemmel işitendir! İnsanların O'ndan başka dostu yoktur. O, hiç kimseyi hükümranlığa ortak kılmaz.'...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
Allah, de: ne kadar durduklarını daha iyi bilir, Göklerin Yerin
gaybi
onundur, o, öyle güzel görür öyle güzel işitir ki!... Bütün onlara ondan başka velâyet eden yoktur, o, kimseyi hukmünde teşrik de etmez...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: «Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir!» Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O Öyle güzel görür, öyle güzel işitir ki, onlara O'ndan başka yardımcı yoktur; O hiçbir kimseyi hükmünde ortak kabul etmez!»...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: «Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.» Göklerin ve yerin gaybı O'na aittir. O ne güzel görendir! O ne mükemmel işitendir! Onların, O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Ne kadar kaldıklarını Tanrı daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz."...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: «Allah, ne kadar eğlendiklerini daha iyi bilendir. Göklerin ve yerin ğaybı (nı bilmek) Ona haasdır. O, ne güzel görendir! Ne güzel işidendir! (Bütün) bunların Ondan başka hiçbir yardımcısı yokdur. O, hiçbir (kimseyi, hiçbir şey'i) hükmüne ortak da yapmaz. ...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: 'Allah (onların) ne kadar kaldıklarını en iyi bilendir! Göklerin ve yerin gaybı(nı, gizliliklerini bilmek) O’na âiddir. (O,) ne güzel görür ve ne güzel işitir! Onların(göklerde ve yerde olanların) O’ndan başka hiçbir dostu yoktur. Hem (O,) hükmünde hiçbir kimseyi ortak kılmaz.'...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: «Ne kadar durduklarını Allah Teâlâ daha iyi bilendir. Göklerin ve yerin gaybı O'nun içindir. O ne güzel görür, ne güzel işitir! Onlar için O'ndan başka bir yardımcı yoktur ve hükmünde hiçbir kimseyi ortak kılmaz.»...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: “Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O ne güzel görür ve ne güzel işitir! Onların O'ndan başka dostu yoktur. O, kendi hükmüne hiç kimseyi ortak yapmaz. ”...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: “Ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. O ne güzel gören ve işitendir. Onların Allah’tan başka bir velisi yoktur. Otoritesine hiç kimseyi ortak etmez.”...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
Sen şöyle söyle: "Ne kadar kaldıklarını asıl Allah bilir. Zira göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na mahsustur. O öyle güzel görür, öyle güzel işitir ki!Oysa onların O’ndan başka hâmileri yoktur. O, kendi hükmüne kimseyi ortak yapmaz." de....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını Allâh daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O ne güzel görendir, ne güzel işitendir! Onların, O'ndan başka bir yardımcısı yoktur. Ve O, kendi hükmüne kimseyi ortak etmez."...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: «Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.»...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. O'nun elindedir göklerin ve yerin gaybı. Ne güzel görendir O, ne güzel işitendir. Onların, O'ndan başka bir dostları da yoktur. Ve O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez."...
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
Cennâti adninilletî vaader rahmânu ibâdehu bil gayb(
gaybi
), innehu kâne va’duhu me’tiyyâ(me’tiyyen)....
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
1.
cennâti
: cennetler
2.
adninilletî (adnin elletî)
: adn (cenneti) ki onu
3.
vaade
: vaadetti
4.
er rahmânu
: Ra...
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
O, gayba muttali mi oldu (o, gaybı görüp bildi mi, vakıf mı oldu)? Yoksa Rahmân'ın indinde (huzurunda) bir ahd mi aldı?...
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
Gaybı mı görüp bilmiş, yoksa Rahmân’dan bir söz mü almış?...
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
O, gaybı mı bildi, yoksa Allah'ın katından bir söz mü aldı?...
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
Gaybı mı biliyor, yoksa Rahmân'ın katından bir söz mü almıştır?...
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
O, gaybı mı bildi, yoksa Allah'ın katından bir söz mü aldı?...
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
O (kâfir), gaybı mı bildi? Yoksa Rahmân (olan Allah) katından bir söz mü aldı?...
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
Gaybın bilgisi mi önüne açıldı, yoksa rahmeti bol olan Allah'dan kesin söz mü aldı?...
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
O gaybı mı biliyor, yoksa Rahman'ın katından bir söz mü almıştır?...
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
O gaybı mı biliyor, yoksa Rahman’dan bir söz mü almış?...
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
Ne o, bu adam gaybı öğrenmenin yolunu mu buldu, yoksa Rahman’dan kesin bir söz mü aldı?...
Məryəm Suresi, 78. Ayet:
Bu adam gaybı mı öğrendi, yoksa Rahman katında bir söz mü aldı?...
Ənbiya Suresi, 49. Ayet:
Ellezîne yahşevne rabbehum bil
gaybi
ve hum mines sâati muşfikûn(muşfikûne). ...
Ənbiya Suresi, 49. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler ki, onlar
2.
yahşevne
: huşû duyarlar
3.
rabbe-hum
: onların Rabbi
4.
bi el
gaybi
: gaybt...
Möminun Suresi, 91. Ayet:
(91-92) Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Âlimil
gaybi
veş şehâdeti fe teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne)....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
1.
âlimi
: bilen
2.
el
gaybi
: gayb, görünmeyen
3.
ve eş şehâdeti
: ve görülen
4.
fe teâlâ
: işte o çok yüce
<...
Möminun Suresi, 92. Ayet:
(Allah), gaybı (görünmeyeni) ve görüneni bilendir. Ve onların şirk koştukları şeylerden çok yücedir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
(91-92) Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Allah, gaybı da şehâdeti de bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Gaybı da şehâdeti de Bilen'dir. . . Onların ortak koşmalarından yücedir!...
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Gaybı da görüneni de bilendir. Onların ortak koştuklarından yücedir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Gaybı ve müşahede edilebileni bilendir; onların ortak koştuklarından yücedir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Allah, gaybın ve hazırın âlimidir; O, müşriklerin koştukları şirklerden çok yücedir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Gaybı da, hazır olanı da bilendir; onların ortak koştukları şeylerden çok yücedir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Allah, gaybı da şehâdeti de bilendir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Allah, gaybı da aşikar olanı da bilendir. O, onların koştukları ortaklardan çok yücedir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Allah, gaybı da, açık olanı da bilir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Gaybı ve müşahede edilebileni bilendir; onların ortak koştuklarından yücedir....
Möminun Suresi, 92. Ayet:
Gaybı da, müşahede edilebileni de bilendir; onların ortak koştuklarından yücedir....
Furqan Suresi, 6. Ayet:
(Onlara) de ki: «Onu göklerde ve yerdeki ğaybı bilen (Allah) indirdi.» Şübhesiz ki O, (bilhassa mü'minleri) çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. ...
Furqan Suresi, 6. Ayet:
De ki: «O'nu o zât indirmiştir ki, göklerde ve yerde olan gaybı bilir. Şüphe yok ki O, çok yarlığayan, çok merhamet edendir.»...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: "Göklerde ve yeryüzünde gaybı, Allah'tan başka kimse bilemez. Ve ne zaman beas edileceklerinin bilincinde (şuurunda) olamazlar."...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.”...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: "Semâlarda ve arzda gaybı Allâh'tan başka kimse bilmez. . . Ne zaman bâ's olunacaklarına da şuurları yoktur!"...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: 'Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman diriltileceklerinin farkında değillerdir.'...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar."...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
(Ey Rasûlüm), de ki: “- Göklerde ve yerde olan kimse gaybı bilmez; ancak Allah bilir.” Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: «Goklerde ve yerde
gaybi
Allah'tan baska bilen yoktur.» Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez ve onlar da ne zaman diriltilip kaldırılacaklarının bilincinde değillerdir. Hayır, onların Âhiret hakkındaki bilgisi kıt ve yetersizdir. Hayır, Âhiret hakkında (devamlı) şüphe içindedirler. Hayır, onlar Âhiret'ten yana (o hususta) kördürler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: 'Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka bilen yoktur.' Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: Göklerde ve Yerde Allahdan başka kimse
gaybi
bilmez, onlar da ne zaman ba'solunacaklarını bilmezler...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: «Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Onlar, ne zaman yeniden diriltileceklerini bilmezler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki; «Bilinmezi, gaybı ne göktekiler bilir ne de yerdekiler. Onu sadece Allah bilir». Onlar ne zaman yeniden diriltileceklerini de bilemezler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Tanrı'dan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar."...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: «Göklerde ve yerde ğaybı Allahdan başka kimse bilmez. Onlar da ne zaman diriltileceklerini bilmezler. ...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: 'Göklerde ve yerde Allah’dan başka kimse gaybı bilmez.' (Onlar) ne zaman diriltileceklerini de bilmezler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Ne zaman diriltileceklerini de farketmezler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: «Göklerde ve yerde olanlar gaybı bilemezler, lakin Allah bilir ve onlar ne zaman tekrar diriltileceklerini de bilmezler.»...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: “Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler. ”...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: "gerek göklerde gerek yerde olanlardan hiç kimse gaybı bilemez, gaybı yalnız Allah bilir. "Dolayısıyla, onlar ne zaman diriltileceklerini de bilemezler....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: "Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler."...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: «Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar.»...
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: Allah'tan başka, ne göklerde, ne de yerde hiç kimse gaybı bilmez. Onlar ne zaman diriltileceklerinin de bilincinde değildir....
Nəml Suresi, 65. Ayet:
De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'tan başka hiç kimse gaybı bilmez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler."...
Nəml Suresi, 66. Ayet:
De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez ve onlar da ne zaman diriltilip kaldırılacaklarının bilincinde değillerdir. Hayır, onların Âhiret hakkındaki bilgisi kıt ve yetersizdir. Hayır, Âhiret hakkında (devamlı) şüphe içindedirler. Hayır, onlar Âhiret'ten yana (o hususta) kördürler....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
Zâlike âlimul
gaybi
veş şehâdetil azîzur rahîm(rahîmu)....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
1.
zâlike
: işte
2.
âlimu
: bilen
3.
el
gaybi
: gayb, görünmeyen
4.
ve eş şehâdeti
: ve müşahade edilen, görünen
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte O, gaybı (görünmeyeni) ve görüneni bilen Azîz'dir (yüce), Rahîm'dir (Rahîm esmasıyla tecelli eden)....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte Allah, gaybı da görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte (Allâh) gaybı (algılanamayan) da şehâdeti (algılanan) de Bilen'dir; Aziyz'dir, Rahıym'dir....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, üstün ve güçlü olan, esirgeyen O'dur....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
Odur işte
gaybi
de şehadeti de bilen, azîz rahîm...
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, üstün ve güçlü olan, esirgeyen O'dur....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte O, gaybı ve şehâdeti (görünmeyeni ve görüneni) bilen, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Rahîm (çok merhametli olan)dır....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte gaybı ve şehadeti, görünmeyen ve görünen âlemleri bilen, mutlak galebe ve kudret, mutlak rahmet sahibi O’dur....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte gaybı da, müşahede edilebileni de bilen, üstün ve güçlü olan, esirgeyen O'dur....
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte budur Allah! Gaybı da görüneni de bilen O'dur. Azîz'dir o, Rahîm'dir....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Ve kâlellezîne keferû lâ te’tînes sâah(sâatu), kul belâ ve rabbî le te’tiyennekum âlimil gayb(
gaybi
), lâ ya’zubu anhu miskâlu zerretin fîs semâvâti ve lâ fîl ardı ve lâ asgaru min zâlike ve lâ ekberu illâ fî kitâbin mubîn(mubînin)....
Səba Suresi, 3. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
keferû
: kâfir oldular, inkâr ettiler
4.
lâ te'tîne
: gelm...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Ve kâfirler: "O saat (kıyâmet) bize gelmeyecek." dediler. De ki: "Hayır, gaybı bilen Rabbim, mutlaka onu size getirecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar (bir şey bile) O'ndan gizli kalamaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü dahi hariç olmamak üzere Kitab-ı Mübın (Apaçık Kitab)'ın içindedir."...
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkâr edenler, “Kıyamet bize gelmeyecektir” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbime andolsun ki, Kıyamet size mutlaka gelecektir. Ne göklerde ve ne de yerde zerre ağırlığında bir şey bile O’ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır.”...
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkârcılar: Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır)....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Hakikat bilgisini inkâr edenler: "O saat (ölümle hakikati fark etmek) bize gelmeyecek" dediler. . . De ki: "Hayır, gaybı bilen Rabbime yemin ederim ki elbette size gelecektir! Semâlarda ve arzda zerre ağırlığınca bir şey dahi O'ndan gizli kalmaz! (Hatta) ondan daha küçük ve daha büyük (ne varsa o da) Kitab-ı Mubiyn'dedir (apaçık kitap olan fiiller âleminde). "...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Yeniden dirilişi inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar: 'Bize, kıyametin kopacağı an gelmeyecek' dediler. 'Evet, duyu ve bilgi alanı ötesini, gaybı bilen Rabbin hakkı için kıyametin kopacağı an mutlaka size de gelecek. Göklerde ve yerde, zerre kadar bir şey O’nun ilminden kaçmaz, O’na gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de, şüphesiz doğruları, hakkı ortaya koyan kâinatın kayıt sicilinde, kanunlar ve ilkeler kitabında, bilgi işlem merkezinde Levh-i Mahfuz’dadır.' de....
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkâr edenler: 'Bize kıyamet gelmeyecek' dediler. De ki: 'Hayır. Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki o size muhakkak gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir şey O'ndan gizli değildir. Bundan küçük olsun büyük olsun ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır....
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkâr edenler, dediler ki: "Kıyamet saati bize gelmez." De ki: "Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiç bir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır."...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Kâfir olanlar ise şöyle dediler: “- Bize, o kıyamet vakti gelmiyecek.” (Ey Rasûlüm, onlara) de ki: “-Öyle değil, doğrusu
gaybi
bilen Rabbim hakkı için, kıyamet muhakkak size gelecektir. O’ndan (Rabbimin ilminden), göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi muhakkak bir Kitab-ı Mübîn’dedir= Levh-i Mahfuz’da yazılıdır....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfre saplananlar, «Kıyamet bize gelmez» derler. De ki: Hayır, gaybı bilen Rabbıma and olsun ki elbette Kıyamet size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O'nun ilminden uzak kalmaz. Bundan daha küçüğü de, daha büyüğü de mutlaka o açık ve açıklayıcı kitaptadır....
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkârcılar: Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitaptadır (yazılıdır)....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfredenler ise «bize o saat gelmez» dediler, de ki hayır, rabbım hakkı için o size behemehal gelecek,
gaybi
bilen rabbım ki ondan Göklerde ve Yerde zerre mikdarı bir şey kaçmaz, ne ondan daha küçüğü, ne de daha büyüğü, hepsi mutlak bir «kitabı mübîn» dedir...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfredenler ise: «Bize o kıyamet gelmez.» dediler. De ki: «Hayır, gaybı bilen Rabbime yemin ederim ki, o size kesinlikle gelecektir. O'nun ilminden göklerde ve yerde zerre kadar birşey kaçmaz. Ondan daha küçüğü de, daha büyüğü de hep apaçık bir kitaptadır....
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkâr edenler: «Bize o kıyamet saati gelmez.» dediler. De ki: «Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbim hakkı için kıyamet size mutlaka gelecektir. O'nun ilminden göklerde ve yerde zerre kadar bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi muhakkak açık bir kitaptadır.»...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Kâfirler; «Kıyamet anı hiç gelmeyecek» dediler. Onlara de ki: «Hayır, gaybın bilgisi tekelinde olan Rabb'im adına yemin ederim ki, o an mutlaka gelecektir. Göklerdeki ve yerdeki zerre kadar küçük bir nesne ya da zerrenin daha küçüğü ve daha büyüğü O'nun bilgisi dışında değildir, bunların tümü apaçık bir kitaptadır.»...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfredenler dediler ki: "Kıyamet saati bize gelmez." De ki: "Hayır, gaybı bilen rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiç bir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır."...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfredenler: «O saat bize gelmeyecek» dedi (ler). Sen de ki (Habîbim): «Hayır, ğaybı bilen Rabbim hakkıyçün o, size mutlakaa gelecekdir. Ne göklerde, ne yerde bir zerre mıkdârı Ondan (Onun ilminden) kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük (hiçbir şey) müstesna olmamak üzere (hepsi) muhakkak apaçık bir kitabda (yazılıdır). ...
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkâr edenler ise: 'Bize kıyâmet gelmez' dedi(ler). De ki: 'Hayır! Gaybı hakkıyla bilen Rabbime yemîn ederim ki, (kıyâmet) size mutlaka gelecektir! Ne göklerde, ne de yerde zerre ağırlığınca (bir şey) O’ndan gizli kalmaz; ve ne bundan daha küçük, ne de daha büyük hiçbir şey yoktur ki, apaçık beyân eden bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da) bulunmasın!'...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfredenler dediler ki: Kıyamet saatı bize gelmeyecektir. De ki: Hayır, gaybı Rabbıma andolsun ki; o saat muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O'nun ilminin dışında değildir. Ondan daha küçüğü de, büyüğü de istisnasız, mutlaka apaçık kitabtadır....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Ve kâfir olanlar dedi ki: «Bize o saat gelmeyecektir.» De ki: «Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun ki elbette size gelecektir.» Ondan ne göklerde ve ne de yerde bir zerre miktarı ve ondan daha küçük ve daha büyük bir şey uzaklaşamaz; hepsi de ancak apaçık gösteren bir kitaptadır....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Kâfirler: "Kıyamet saati bize gelmez. " dediler. De ki: "Hayır! Gaybı bilen Rabbime andolsun ki, o mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçüğü de daha büyüğü de, şüphesiz ki apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz'da)dır. "...
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkar edenler: -Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: -Hayır, Rabbi’me yemin ederim ki, o size mutlaka gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile gaybı bilenden gizli kalmaz. Bundan daha küçük veya daha büyük birşey yoktur ki apaçık bir kitapta bulunmasın....
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkâr edenler: "O Sâ'at bize gelmez," dediler. De ki: "Hayır, gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca bir şey, O'ndan gizli kalmaz. Ne bundan küçük, ne de bundan büyük hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitapta bulunmasın....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfre sapanlar, dediler ki: «Kıyamet saati bize gelmez.» De ki: «Hayır, gaybı bilen Rabbime andolsun, o muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiç bir şey O'ndan uzak (saklı) kalmaz. Bundan daha küçük olanı da, daha büyük olanı da, istisnasız, mutlaka apaçık bir kitapta (yazılı)dır.»...
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkâr edenler 'Kıyamet başımıza gelmez' dediler. De ki: Evet, gaybı bilen Rabbime and olsun ki o sizin başınıza gelecek. Ne göklerde ve ne de yerde, zerre ağırlığında birşey bile Ondan uzak kalamaz. Ondan küçük olsun, büyük olsun, ne varsa hepsi apaçık bir kitapta yazılmıştır....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfre sapanlar şöyle dediler: "Kıyamet saati bize gelmez!" De ki: "Hayır, öyle değil! Gaybı bilen Rabbime yemin olsun ki, o size mutlaka ve mutlaka gelecektir! Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile Rabbimden gizli kalmaz." Zerreden daha küçük veya daha büyük hiçbir istisna olmamak üzere, her şey apaçık bir Kitap'ta belirlenmiştir....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Onun ölümüne hükmettiğimiz zaman ölümünün ortaya çıkmasına, sadece bastonunu yiyen bir ağaç kurdu delil (sebep) oldu. Ancak yere kapandığı zaman, (ölümü) cinlere belli oldu (cinler, onun öldüğünü o zaman anladılar). Eğer gaybı bilmiş olsalardı, muhîn (alçaltıcı) azabın içinde kalmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurt gösterdi. Süleyman’ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki, eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Süleyman’ın ölümüne karar verip, icra ettiğimiz zaman, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadı. Yalnız ağaç kurdu, Süleyman’ın dayandığı asâsını yiyordu. Asânın yenmesi sonucu, Süleyman yere yıkılınca, cinler aldatıldıklarını öğrendiler. Eğer cinler bilgi alanları ötesini, gaybı bilmiş olsalardı, o zillet içinde bırakan, alçaltıcı cezaya, mahkûmiyete benzeyen ameleliğe devam etmezlerdi....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimizde, onun ölümünü, bastonunu yiyen ağaç kurdundan başka onlara gösteren olmadı. Böylece o yere yıkılınca, anlaşıldı ki cinler eğer gaybı biliyor olsalardı aşağılayıcı azabın içinde kalmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Böylece onun (Süleymanın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp düşünce, açıkca ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp yaşamazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Vakta ki Süleyman’a ölümü hükmettik (de bir yıl kadar ölü olarak değneğine dayalı kaldı). Ölümüne işaret eden (bir alâmet) olmadı, ancak bir güve böceği değneğini yiyordu. (Böceğin değneği yemesi sebebiyle) Süleyman yere düşünce, anlaşıldı ki, eğer cinler
gaybi
(Süleyman’ın ölümünü) bilmiş olsalardı o zilletli azab içinde bekleyib durmazlardı, (inşasına memur edilib de bir yılda zahmetle ikmal ettikleri Beytü’l-Makdis’i inşa etmezlerdi)....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Ne vakit ki Süleyman'a ölümü hükmettik; (çalıştırdığı) cinlere onun ölümünü ancak değneğini yiyen ağaçkurdu gösterdi. Süleyman (ölmüş vaziyette) yere kapanınca, şu gerçek ortaya çıktı ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, o horlayıcı, aşağılayıcı azâbın içinde kalmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Sonra vaktâ ki ona ölümü hukmettik, onlara onun ölümünü sezdiren olmadı, yalnız bir güve böceği (Arza) dayandığı asasını yiyordu, bu sebeble yıkıldığı zaman tebeyyün etti ki Cinler eğer
gaybi
bilir olsalar o zilleti azâb içinde bekleyib durmazlardı...
Səba Suresi, 14. Ayet:
Sonra onun ölümüne hükmettiğimizde onlara onun ölümünü sezdiren olmadı, yalnız bir güve (böceği) dayandığı asasını yiyordu. Bu sebeple yere yıkıldığında besbelli oldu ki, eğer cinler gaybı bilselerdi, o horlayıcı azap içinde bekleyip durmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Ne zaman ki Süleyman'a ölümü hükmettik, cinlere onun ölümünü sezdiren olmadı. Yalnız bir güve böceği yere dayandığı asâsını yiyordu. Bu sebeple Süleyman yere yıkılınca ortaya çıktı ki, cinler eğer gaybı bilir olsalar o zilletli azab içinde bekleyip durmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Süleyman'ın canını aldığımızda ancak değneğini kemiren bir kurt onun öldüğünü cinlere fark ettirdi. Onun ölüsü yere düşünce belli oldu ki, eğer cin'ler gaybı bilselerdi, o onur kırıcı angaryaların sıkıntısını çekmeye devam etmezlerdi....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Böylece onun (Süleyman'ın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara, asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi. Artık o, yere yıkılıp düşünce, açıkca ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılayıcı bir azab içinde kalıp yaşamazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Sonra biz ona ölüm hükmünü infaz edince (dayandığı) asaasını yemekde olan ağaç kurdundan başka bir şey bunun ölümünü onlara göstermedi. Bu suretle yere kapanıb yıkıldığı zaman besbelli oldu ki eğer cinler ğaybı bilmiş olsalardı öyle horlayıcı bir azâb içinde kalıb durmazlardı. ...
Səba Suresi, 14. Ayet:
Artık onun (Süleymân’ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, onlara (Süleymân’ın)ölümünü ancak asâsından yemekte olan dabbetü’l-arz (bir ağaç kurdu) fark ettirdi. Bunun üzerine (Süleymân) yere yıkılınca, (onun ölümünü ancak bu şekilde anlamalarıyla) cinler için açıkça belli oldu ki, eğer gaybı biliyor olsalardı (o öldüğü hâlde), o aşağılayıcı azâb içinde kalmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Onun ölümüne hükmettiğimiz zaman; ölümünü onlara ancak değneğini yiyen canlı farkettirdi. Yere düşünce ortaya çıktı ki; eğer onlar gaybı bilselerdi, horlayıcı azab içinde kalmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Sonra vaktâ ki onun üzerine ölüm ile hükmettik, onun vefat etmiş olduğuna asasından yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası onlara delalet etmiş olmadı. Ol vakit ki yere düşüverdi. Cin tâifesi anlamış oldu ki, eğer gaybı bilmiş olsalar idi o ihânetli azap içinde kalmış olmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak asasını yiyen kurt onun ölümünü cinlere farkettirdi. Süleyman yıkılıp yere kapanınca cinler anladılar ki, eğer onlar gaybı bilselerdi, öyle zilletli azap içinde kalıp durmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Süleyman’ın ölümünü takdir ettiğimiz zaman, onun ölümünü ancak değneğini kemiren bir kurt gösterdi. Yere yıkılınca, cinlerin gaybı (görülmeyeni) bilmedikleri ortaya çıktı. Böyle olmasaydı kendilerini alçaltan azap içinde kalmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Süleyman’ın ölüm fermanını çıkarmamızdan sonra, cinler ve çevresindekiler onun öldüğünü, ancak dayandığı asasını bir ağaç kurdunun yemesi sonucunda, kendisinin yere yıkılmasından sonra anlayabildiler. O, yere düşünce cinler kesin olarak anladılar ki şayet gaybı bilmiş olsalardı kendilerini zelil ve perişan eden angarya işlerde devam edip gitmezlerdi....
Səba Suresi, 14. Ayet:
(Süleymân'ın) Ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Kurdun yemesiyle değnek çürüyüp de ona dayalı duran Süleymân) Yıkılınca (onun öldüğü anlaşıldı ve) anlaşıldı ki eğer cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azâb içinde kalmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Böylece onun (Süleyman'ın) ölümüne karar verdiğimiz zaman, ölümünü, onlara asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başka haber veren olmadı. Artık o, yere yıkılıp düşünce, açıkça ortaya çıktı ki; şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp yaşamazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Süleyman'ın ölümünü takdir ettiğimizde, asâsını kemiren bir ağaç kurdu bunu onlara fark ettirdi. Süleyman düşünce anlaşıldı ki, cinler gerçekten gaybı bilmiş olsalardı, o aşağılayıcı azap içinde daha fazla kalmazlardı....
Səba Suresi, 14. Ayet:
Sonunda, Süleyman için ölüm hükmünü verdiğimizde, onun ölümünü, değneğini yiyen dâbbetül arzdan/ağaç kurtçuğundan başkası onlara göstermedi. Süleyman yere yığılınca, açıkça anlaşıldı ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı, o alçaltıcı azap içinde bekleyip durmazlardı....
Səba Suresi, 48. Ayet:
De ki: Kuşkusuz, Rabbim gerçeği ortaya koyar. Çünkü O, gaybı çok iyi bilendir....
Səba Suresi, 48. Ayet:
De ki: "Muhakkak ki benim Rabbim Hakk'ı şiddetle ortaya atar! Allam-ül Ğuyub'dur (her şeyin gaybını çok iyi bilen)!"...
Səba Suresi, 48. Ayet:
De ki: Kuşkusuz, Rabbim gerçeği ortaya koyar. Çünkü O, gaybı çok iyi bilendir....
Səba Suresi, 53. Ayet:
Ve kad keferû bihî min kabl(kablu), ve yakzifûne bil
gaybi
min mekânin baîd(baîdin)....
Səba Suresi, 53. Ayet:
1.
ve kad
: ve olmuştu
2.
keferû
: inkâr ettiler
3.
bihî
: onu
4.
min kablu
: önceden
Fatir Suresi, 18. Ayet:
Ve lâ tezirû vâziretun vizre uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil
gaybi
ve ekâmûs salâh(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihî), ve ilâllâhil masîr(masîru)....
Fatir Suresi, 18. Ayet:
1.
ve lâ tezirû
: ve günahını yüklenemez
2.
vâziretun
: yük taşıyan, günahkâr
3.
ni'mete allâhi
: Allah'ın ni'metleri
4.
lâ tuh...
Fatir Suresi, 38. Ayet:
İnnallâhe âlimu
gaybi
s semâvâti vel ard(ardı), innehu alîmun bi zâtis sudûr(sudûri)....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
1.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
2.
âlimu
: bilen
3.
gaybi
: gayb
4.
es semâvâti
: semalar, gökler
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Muhakkak ki Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Muhakkak ki O, sinelerde olanı en iyi bilendir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. O, kalplerin içinde ne varsa onu da hakkıyla bilendir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Muhakkak ki Allâh semâların (Esmâ hakikatinden gelen beyindeki kapasitenin) ve arzın (beyindekilerin) gaybını bilendir. . . Şüphesiz ki O, sadırların (derûnlarınızın) zâtı (hakikati) olarak Aliym'dir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Gerçek şu ki O, sinelerin özünde (saklı) olanı bilir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin gaybını (gizli olan her şeyini) bilendir. Elbette O, kalblerde gizlenenleri tamamiyle bilir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Allah suphesiz, goklerin ve yerin
gaybi
ni bilir. Dogrusu O kalplerde olani bilendir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Allah şüphesiz, göklerin ve yerin gaybını bilir. Doğrusu O kalplerde olanı bilendir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. O, kalplerin içinde ne varsa onu da hakkıyla bilendir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Şübhe yok ki Allah, Göklerin ve Yerin
gaybi
ne âlimdir. Elbette o sînelerin künhünü bilir...
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Şüphe yok ki Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Elbette o, sinelerin içinde olanları da bilir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Hiç kuşkusuz Allah, göklerin ve yeryüzünün "gaybı"nı bilir. O kalplerin özünü bilir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Şüphesiz Tanrı, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Gerçek şu ki O, sinelerin özünde (saklı) olanı bilir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Muhakkak ki Allah, göklerin ve yerin gaybını (bütün gizliliklerini) bilendir. Doğrusu O, sînelerin içinde olanı (dahi) hakkıyla bilicidir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Muhakkak ki Allah; göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz ki O; göğüslerde olanı da bilicidir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Şüphe yok ki Allah, göklerin ve yerin gaybına alîmdir. Muhakkak ki O, sinelerde gizli olanları tamamıyla bilendir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin gaybını bilendir. Şüphesiz ki O göğüslerin özünü bilendir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. O, kalplerin özünü bilir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Allâh göklerin ve yerin gaybını bilendir. O, göğüslerin özünü bilir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Hiç şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir. Gerçek şu ki O, sinelerin özünde (saklı) olanı bilir....
Fatir Suresi, 38. Ayet:
Allah, göklerin ve yerin gaybını bilendir/Âlim'dir. O, göğüslerin özündekini de çok iyi bilir....
Yasin Suresi, 11. Ayet:
İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gayb(
gaybi
), fe beşşirhu bi magfiretin ve ecrin kerîm(kerîmin). ...
Yasin Suresi, 11. Ayet:
1.
innemâ
: fakat, ancak, sadece
2.
tunziru
: uyarırsın
3.
men
: kim, kimse, kişi
4.
ittebea
: tâbî oldu
...
Yasin Suresi, 11. Ayet:
Sen ancak Zikre (hatırlatılan hakikate) tâbi olan ve gaybı olarak Rahman'dan haşyet duyanı uyarırsın. Onu bir mağfiret ve kerîm bir bedel ile müjdele!...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
Kulillâhumme fâtıras semâvâti vel ardı âlimel
gaybi
veş şehâdeti ente tahkumu beyne ıbâdike fî mâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne). ...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
allâhumme
: Allah'ım
3.
fâtıre
: yaratan
4.
es semâvâti
: semalar, gökler
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Allah'ım! Gökleri ve yeri yaratan, gaybı (görünmeyeni) ve görüneni bilen Sensin. Kullarının arasında, ihtilâf etmiş oldukları şeyler hakkında hüküm verecek olan Sensin."...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’ım! Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin.”...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Ey Allâh'ım, semâların ve arzın Fâtır'ı; gaybı ve şehâdeti bilen; tartıştıkları konuda kulların arasında sen hüküm verirsin!"...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahede edilebileni bilen Allah'ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin."...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: “- Ey gökleri ve yeri yaratan,
gaybi
ve hazırı bilen Allahım! Kularının arasında, o ayrılığa düştükleri (dine ait) şeyler hakkında sen hüküm vereceksin.”...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan (fatır), gaybı ve müşahede edilebileni bilen Tanrım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin."...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: «Ey gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve müşahade edilebileni de bilen Allah'ım. Anlaşmazlığa düştükleri şeylerde, kullarının arasında sen hüküm vereceksin.»...
Əhqaf Suresi, 9. Ayet:
(Ey Rasûlüm, onlara) de ki: “- Ben peygamberler içinden bir türedi değilim. Bana ve size (dünya ve ahirette bütün tafsilatı ile) ne yapılacağını da bilmiyorum, (
gaybi
Allah bilir); ancak bana gönderilen vahye uyuyorum. Ben sırf (Allah’ın azabından) korkutan bir peygamberim....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
1.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
2.
ya'lemu
: bilendir
3.
gaybe
: gaybını
4.
es semâvâti
: göklerin
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Muhakkak ki Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Ve Allah yaptıklarınızı görendir....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı görendir....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Muhakkak ki Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, bütün yaptıklarınızı da görür....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Dogrusu Allah, goklerin ve yerin
gaybi
ni bilir. Allah, yaptiklarinizi gorendir. *...
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Şüphesizki, Allah, göklerin ve yerin gaybını (görünmeyen her şeyini) bilir. Allah, yapageldiğiniz şeyleri görüp bilendir....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Doğrusu Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı görendir....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Göklerin Yerin gaybını Allah bilir ve Allah görür her ne yaparsanız...
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Şüphesiz Tanrı, göklerin ve yerin gaybını bilir. Tanrı, yaptıklarınızı görendir....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Şübhesiz göklerin ve yerin gaybını Allah bilir. Allah, ne yapıyorsanız hakkıyle görücüdür. ...
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Muhakkak ki Allah; göklerin ve yerin gaybını bilir. Ve Allah; yaptıklarınızı görendir...
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ göklerin ve yerin gaybını bilir ve Allah Teâlâ işlediğinizi görücüdür....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Şüphesiz ki Allah göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah yaptıklarınızı görmektedir....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Allah, şüphesiz göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı görmektedir....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Muhakkak ki Allah göklerin ve yerin gaybını bilir. Bütün bunları bilen Allah, sizin yaptığınız her şeyi de elbette görür....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Hiç şüphesiz Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yapmakta olduklarınızı görmekte olandır....
Hucurat Suresi, 18. Ayet:
Şu bir gerçek ki, Allah göklerin ve yerin gaybını bilir. Allah, yaptıklarınızı iyice görmektedir....
Tur Suresi, 41. Ayet:
Yahut, gaybı bilmek kendilerine aittir de, onlar mı yazıyorlar?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
E indehu ilmul
gaybi
fe huve yerâ....
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
1.
e'indehu
: onun yanında
2.
ilmu
: ilmi
3.
el
gaybi
: gaybın
4.
fe
: böylece
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Gaybın ilmi onun yanında mı? Böylece o mu görüyor?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Acaba gaybın bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Gaybın ilmi onun indînde de, o mu görüyor?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Gaybın ilmi onun yanında da o mu görüyor?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Gaybın ilmi, o cimrinin yanındadır da, (başkasının günahını kaldıracağını, bir gerçek olarak) kendisi mi görüyor?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Gaybın ilmi, onun yanındadır da onu o mu görüyor?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Acaba gaybın bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Gaybın bilgisi yanında da görüyor mu?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Gaybın bilgisi kendi yanındadır da, o mu görüyor?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Acaba gaybın bilgisine sahiptir de o alemin sırlarını mı görüyor?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Gaybın ilmi onun yanında da o mu görüyor?...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Gaybın ilmi onun nezdindedir de kendisi mi görüyor?! ...
Nəcm Suresi, 35. Ayet:
Gaybın ilmi onun yanında mıdır ki, o (amelinin netîcesini) görüyor (da göze alabiliyor)!...