Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bələd Suresi, 9. Ayet:
Habelə, bir dil və iki dodaq (vermədikmi)?!...
Fəth Suresi, 1. Ayet:
(Ya Peyğəmbər!) Həqiqətən, Biz sənə (müsəlmanların fütuhatının başlanğıcını qoyan, Kəbənin yerləşdiyi Məkkə şəhərinin, habelə bir çox başqa məmləkətlərin fəthinə səbəb olacaq Hüdeybiyyə sülhü ilə) açıq-aşkar bir zəfər bəxş etdik!...
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Sonra kalpleriniz yine katılaştı; kaya gibi, hatta kayadan da katı. Zira öyle kayalar var ki içinden nehirler fışkırır, yine öyle kayalar vardır ki yarılıp bağrından su çıkar. Yine öyleleri vardır ki Allah'a duyduğu içtenlikli saygıdan harekete geçerler. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz o kimselersiniz ki; birbirinizi öldüren, bir kısmınızı yurtlarından çıkarıp, onlara karşı günahta ve düşmanlıkta iş birliği yapanlarsınız. Bir de esir olarak size gelirlerse, onlarla fidyeleşiyorsunuz. Oysa onları yurtlarından çıkarmak, üzerinize haram kılınmıştı. Yoksa böyle yapmakla Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz. Sizden böyle yapanların cezası dünya hayatında aşağılanma, Kıyamet Günü'nde de en şiddetli azaba uğramaktır. Zira Allah, yaptıklarınızda...
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
Ne zaman onlara, Allah'tan, yanlarındakini tasdik edici bir elçi gelse, Kitap Ehli'nden bir grup, sanki hiç haberleri yokmuş gibi, elçinin getirdiğine sırt çevirirler....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Kitap'ı okuyup durdukları halde, Yahudiler: "Hıristiyanlar geçerli bir inanç üzerinde değildirler." derler. Hıristiyanlar da: "Yahudiler geçerli bir inanca sahip değildirler." derler. Oysa Kitap'ı okuyorlar. Kitap'tan habersiz olanlar da onların sözlerinin aynısını söylediler. Allah, onların anlaşmazlığa düştükleri konuda Kıyamet Günü hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Yakup'un ve onların soyundan gelenlerin Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı iddia ediyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?" Allah'tan gelen bir gerçeği kendi yanında gizleyen kimseden daha zalim kim olabilir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Senin, yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Seni, razı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Bundan böyle yüzünü, Mescid-i Haram tarafına çevir. Ve siz de nerede olursanız olun, yüzlerinizi o tarafa çevirin. Kitap verilenler, onun Rabb'lerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Çünkü bu Rabb'inden gelen Hakk'tır. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetti. Allah; onlara, haber verici ve uyarıcı nebiler gönderdi. Anlaşmazlığa düştükleri konularda aralarında Hakk ile hükmetmeleri için onlarla beraber Kitap indirdi. Kitap verilenler, kendilerine apaçık kanıtlar gelmesine rağmen, aralarındaki ihtiras nedeniyle onda anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah, iman edenleri Kendi izni ile onların üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Zira Allah, hak edeni doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Bu süreyi tamamlayınca, kendi haklarında verecekleri meşru kararlarda sizin için bir sorumluluk yoktur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıktan vermeniz güzeldir. Ancak fakirlere yapacağınız yardımı gizliden yaparsanız bu sizin için daha hayırlıdır. Bu, kötülüklerinizin bir kısmının kapanmasını sağlar. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahipleri için, Rabb'lerinin katında, içinde sürekli kalacakları, içinden nehirlerin aktığı Cennetler, arındırılmış eşler ve Allah'ın rızası vardır." Kuşkusuz, Allah, kullarını Hakkıyla Gören'dir....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın ayetlerini küfredenler, haksız yere nebilerini öldürenler, insanlardan hakkaniyetli olmayı isteyenleri öldürenler var ya, onlara can yakıcı bir azabı haber ver....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Bir resul olarak İsrailoğulları'na: "Doğrusu size Rabb'inizden bir ayetle geldim. Sizin için çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratırım. Ona üflerim, Allah'ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm. Allah'ın izni ile ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yediğinizi ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mümin iseniz kuşkusuz bunda sizin için bir ayet vardır."...
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Bunlar, gerçeğin haberleridir. Allah'tan başka ilah yoktur. Kuşkusuz, Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: "Ey Kitap Ehli! Gerçeği görüp bildiğiniz halde, niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek, inanmak isteyenleri O'nun yolundan döndürmeye çalışıyorsunuz! Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir."...
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
Hani, Resul sizi çağırdığı halde; siz, kimseye dönüp bakmadan uzaklaştınız. Bunun üzerine, Allah, sizi üzüntü üstüne üzüntüyle cezalandırdı. Allah'ın sizi affetmesi, elinizden kaçırdığınıza ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diyedir. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, tayyib olanı habis olandan ayırmadan; Mü'minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah, sizi gaipten haberdar edecek de değildir. Ancak Allah, resullerinden dilediğini seçer. O halde, Allah'a ve resullerine iman edin. Eğer iman edip, takvalı davranırsanız, sizin için büyük bir ödül vardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın, lütuf olarak verdiği şeylerden cimrilik eden kimseler, bu tutumlarının kendi yararına olacağını sanmasınlar. Bu, onlar için sadece bir kötülüktür. Cimrilikle yanlarında tuttukları mal, Kıyamet Günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yeryüzünün mirası yalnızca Allah'a aittir. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer, her ikisinin arasının bozulmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem belirleyin, eğer uzlaşmak isterlerse, Allah onların aralarını bulur. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlara, güven veya korkuyla ilgili bir haber geldiği zaman, onu hemen yayarlar. Oysaki onu Resul'e ve kendilerinden olan ulu'l-emre bildirselerdi; işin iç yüzünü bilenler, ne olup bittiğini, bilirlerdi. Eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız hariç hepiniz şeytana uyardınız....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, iyice araştırın; size selam veren kimseye; dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: "Sen Mü'min değilsin." demeyin. Allah'ın yanında sayısız ganimetler vardır. Daha önce siz de öyleydiniz de Allah size iyilik yaptı. Öyleyse, iyice araştırın. Kuşkusuz, Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın, kocasının nuşuzundan veya kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşmaya çalışmalarında bir sakınca yoktur. Uzlaşmak, daha hayırlıdır. Zira benlikler bencilliğe eğimlidir. Eğer arayı düzeltmek ister ve takvalı davranırsanız; Allah, Yaptığınız Her Şeyden Haberdar'dır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Kendinizin, anne ve babanızın ve akrabalarınızın aleyhine bile olsa; tanıklık ettiğiniz kimseler, zengin de olsa, fakir de olsa, Allah için hakkaniyetli tanıklar olarak adaleti gerçek anlamıyla yerine getirin. Allah, onlara sizden daha yakındır. Haddi aşarak, tutkunuza tabi olmayın. Eğer gerçeği çarpıtıp, yüz çevirirseniz, Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 165. Ayet:
Haber verici ve uyarıcı olarak resuller gönderdik ki, resullerden sonra insanların Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah için gerçeğe bağlı kalmada kararlı olun! Hakkaniyetli tanıklar olun! Bir halka olan düşmanlığınız sizi adaletsizliğe yöneltmesin. Adil olun, bu, takvalı olmaya en uygun olandır. Allah'a karşı takvalı olun. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Maidə Suresi, 14. Ayet:
Ve "Biz Nasarayız." diyenlerden de söz aldık. Öğütlendikleri şeyden nasiplenmeyi unuttular. Biz de kıyamet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin yerleştirdik. Ve Allah, ne iş yaptıklarını yakında haber verecektir....
Maidə Suresi, 60. Ayet:
De ki: Allah'ın katında ceza olarak bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah'ın lanet ettiği, gazabına uğrattığı ve onlardan maymunlar, domuzlar ve tağuta kulluk eden kimseler yapmışsa, işte bunlar, durumları bakımından en kötü olan ve doğru yoldan sapmış olanlardır....
Maidə Suresi, 105. Ayet:
Ey iman edenler! Siz, kendinizden sorumlusunuz. Eğer siz doğru yol üzerindeyseniz, sapan kimseler size zarar veremez. Dönüşünüz Allah'adır. Yaptığınız şeyleri size haber verecektir....
Ənam Suresi, 5. Ayet:
Fakat kendilerine gelen hakkı yalanladılar. Onlara, yakında kendisi ile alay ettikleri şeyin haberleri gelecek....
Ənam Suresi, 18. Ayet:
O, kullarının üzerinde mutlak egemenlik sahibidir. En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Ant olsun, senden önce de resuller yalanlanmıştı. Yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşı Bizim yardımımız ulaşıncaya kadar sabrettiler. Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç yoktur. Nitekim senden önce gönderilmiş elçilerin bir kısım haberleri sana gelmiştir....
Ənam Suresi, 48. Ayet:
Biz elçileri ancak haberdar edici ve uyarıcı olarak gönderdik. Kim iman eder kendisini düzeltirse, onlara korku yoktur, onlar üzülmeyecekler de....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O'dur geceleyin sizi öldüren, gündüz elde ettiğiniz şeyleri bilen. Sonra, bilinen ecelin gerçekleşmesi için diriltendir. Sonunda O'nadır dönüşünüz. Sonra da her ne yaptıysanız onu size haber verecektir....
Ənam Suresi, 67. Ayet:
Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır. Yakında bileceksiniz....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Gökleri ve yeri hakikat ile yaratan O'dur. O gün, "Ol!" der o da oluverir. O'nun sözü haktır. Sura üfleneceği gün mülk O'nundur. Gaybı da görüneni de bilendir. O, En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Gözler O'nu idrak edemez; O, gözleri idrak eder. O, Bütün Ayrıntıları Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Allah'ın yanı sıra yöneldiklerine hakaret etmeyin ki onlar da hadlerini aşarak cahillikle Allah'a hakaret etmesinler. Her ümmetin yaptıklarını, kendilerine süslü gösterdik. Sonra Rabb'lerine döneceklerdir. O, onlara yaptıklarını haber verecektir....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Gerçek şu ki: Rabb'in, gerçeklerden habersiz bir beldenin halkını haksız yere asla yok etmez....
Ənam Suresi, 132. Ayet:
Herkesin yaptığı işe göre derecesi vardır. Rabb'in onların yaptıklarından habersiz değildir....
Ənam Suresi, 143. Ayet:
Sekiz çift; koyundan iki, keçiden iki. De ki: "İki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya iki dişinin rahminde bulunanı mı haram etti? Eğer doğru söyleyenler iseniz bana bir bilgiye dayanarak haber verin."...
Ənam Suresi, 156. Ayet:
"Kitap, bizden önce yalnızca iki topluluğa indirildi, biz onların edindikleri bilgiden habersizdik." dememeniz için;...
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: "Allah, her şeyin Rabb'iyken, ben O'ndan başka bir Rabb mı arayayım?" Herkesin kazandığı yalnız kendisine aittir. Hiç kimse bir başkasının yükünü yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabb'inizedir. O, size ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Kesin bir bilgi ile onlara yaptıklarını anlatacağız. Zira Biz yaptıkları hiçbir şeyden habersiz değiliz....
Əraf Suresi, 53. Ayet:
Onun verdiği haberin gerçekleşmesini mi bekliyorlar? Onun haberinin gerçekleştiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar diyecekler ki: "Gerçekten Rabb'imizin resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bir şefaatçi var mıdır ki bize şefaatte bulunsun veya geri döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?" Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. Uydurdukları şeyler kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur....
Əraf Suresi, 101. Ayet:
İşte o beldeler ki sana bazı haberlerini anlatıyoruz. Resulleri onlara beyyinat getirmişlerdi. Ancak onlar, daha önce yalanlamış oldukları şeye inanmak istemediler. Allah Kafirlerin kalplerini işte böyle mühürler....
Əraf Suresi, 172. Ayet:
Kıyamet günü, "Biz bundan habersizdik." demeyesiniz diye. Rabb'in, ademoğullarının sırtlarından soylarını çıkardı. Ve onları kendilerine tanık yaptı. "Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?" dedi. "Evet, Rabb'imizsin, Tanıklık ediyoruz." dediler....
Əraf Suresi, 175. Ayet:
Onlara, o kimsenin haberini de oku, ki ona ayetlerimizi vermiştik de onlardan sıyrılıp ayrıldı. Şeytan da onu kendine tabi kıldı. Böylece azgınlardan oldu....
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: "Allah dilemedikçe, kendime bir yarar sağlamak ya da kendimden bir zararı uzaklaştırmak benim elimde değil. Eğer gaybı bilseydim, elbette daha çok yararıma olan şeyi yapardım ve bana bir kötülük de dokunmazdı. Ben, inanan bir halk için sadece bir uyarıcı ve haber verenim."...
Tövbə Suresi, 3. Ayet:
Bu Allah ve Resul'ünden; Hacc-ı Ekber gününde, insanlara bir duyurudur. Allah ve Resul'ü müşriklerden uzaktır. Ey müşrikler! Eğer tevbe ederseniz, bu sizin için hayırlı olandır. Eğer yüz çevirirseniz, iyi bilin ki Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. Kafirleri can yakıcı bir azaptan haberdar et....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz, Allah'ın içinizden cihat edip, Allah'tan, Resul'ünden ve Mü'minlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Tövbə Suresi, 34. Ayet:
Ey iman edenler! Doğrusu, ahbar ve ruhban kimselerin çoğu, insanların mallarını haksız şekilde yerler. İnsanları Allah'ın yolundan çevirirler. Altın ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar var ya işte onları can yakıcı bir azaptan haberdar et....
Tövbə Suresi, 64. Ayet:
Münafıklar, kendileri hakkında kalplerinde olanı haber verecek bir surenin indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin bakalım! Kuşkusuz Allah, çekindiğiniz şeyi açığa çıkaracaktır."...
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Âd ve Semud halklarının, İbrahim halkının ve Medyen sahiplerinin ve mutefikelerin haberi gelmedi mi? Resulleri onlara açık kanıtlar getirmişti. Allah, onlara haksızlık etmiş değildi. Fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yapıyorlardı....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Onlara döndüğünüz zaman size mazeret ileri sürerler. De ki: "Mazeret ileri sürmeyin, size asla inanmayacağız. Allah, durumunuzdan bizi haberdar etti. Allah ve Resulü yapacaklarınızı görecektir. Sonra, görüneni ve görünmeyeni bilene döndürüleceksiniz. O, bütün yaptıklarınızı size bildirecektir."...
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: "Ne yaparsanız yapın. Yaptıklarınızı Allah, O'nun Resulü ve Mü'minler görecekler. Sonra, görüneni de görünmeyeni de Bilen'e döndürüleceksiniz. O, size yaptıklarınızı haber verecektir."...
Yunus Suresi, 2. Ayet:
İçlerinden birine: "İnsanları uyar ve iman edenlere Rabb'leri katında gerçek üstünlük makamı olduğunu haber ver!" diye vahyetmemiz, şaşılacak bir şey mi ki Kafirler: "Bu apaçık bir büyücüdür." dediler....
Yunus Suresi, 18. Ayet:
Onlar, Allah'ın yanı sıra bir de kendilerine, ne bir zarar, ne bir yarar sağlamayan şeylere kulluk ediyorlar ve "Bunlar, Allah'ın katında bizim şefaatçilerimizdir." diyorlar. De ki: "Allah'a, göklerde ve yerde kendisinin bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?" Allah, onların ortak koştuklarından Münezzeh'tir ve Çok Yüce'dir....
Yunus Suresi, 23. Ayet:
Ama onları kurtarınca, yeryüzünde haksız yere taşkınlık yaparlar. Ey insanlar! Sizin azgınlığınız ancak kendiniz içindir. Dünya hayatı bir geçimliktir. Sonunda bize döneceksiniz. Yaptıklarınızı size haber veririz....
Yunus Suresi, 29. Ayet:
Sizinle bizim aramızda tanık olarak Allah yeter. Doğrusu, sizin bize kulluğunuzdan haberimiz yoktu....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara, Nuh'un haberini anlat. Hani o halkına: "Ey halkım! Eğer aranızda durmam ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, bilin ki ben yalnızca Allah'a güveniyorum. Öyleyse yapacağınızı yapmak için şirk koştuklarınızla toplanıp karar verin. Sonra ne yapacaksanız yapın. Sonra bana fırsat vermeden aldığınız kararı hemen uygulayın!" demişti....
Hud Suresi, 1. Ayet:
Elif, Lam, Ra. Bu, Yasa Sahibi, Her Şeyden Haberdar Olan tarafından, ayetleri sağlamlaştırılmış ve ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitap'tır....
Hud Suresi, 2. Ayet:
Allah'tan başkasına kulluk yapmayın. Kuşkusuz ben, O'nun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve haber vericiyim....
Hud Suresi, 49. Ayet:
"İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları ne sen ne de halkın daha önce bilmiyordunuz. O halde sabret. Sonuç, takva sahiplerinindir."...
Hud Suresi, 69. Ayet:
Ant olsun elçilerimiz İbrahim'e haber vermek için gelip, "Selam!" dediler. "Selam!" dedi ve hemen gidip kızarmış buzağı eti getirdi....
Hud Suresi, 100. Ayet:
Bunlar, o kentlere ait sana bildirdiğimiz haberlerdir. O kentlerden, yerinde duran da var, biçilmiş ekin gibi olan da....
Hud Suresi, 111. Ayet:
Rabb'in onların yaptığı her şeyin karşılığını tam olarak verecektir. O, onların yaptıklarından haberdardır....
Hud Suresi, 120. Ayet:
Elçilerin haberlerinden, kalbini kuvvetlendirecek her şeyi sana anlatıyoruz. Bu hususta sana Hakk, müminlere de öğüt ve hatırlatma geldi....
Hud Suresi, 123. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. Bütün işler O'na döndürülür. Öyleyse yalnızca O'na kulluk et ve yalnızca O'na tevekkül et. Rabb'in, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Yusif Suresi, 13. Ayet:
"Onu götürmeniz beni tasalandırır." dedi. "Sizin ondan habersiz olduğunuz bir sırada kurdun onu yemesinden korkarım."...
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Haberci geldiği zaman, onu yüzüne koyunca gözü hemen görmeye başladı. "Ben size demedim mi, ben Allah'tan sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim." dedi....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
İşte bu sana vahiyle bildirdiğimiz; gaybi haberlerdendir. Yusuf'un kardeşleri bir araya gelip, tuzak kurmak için plan yaparlarken sen yanlarında değildin....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Peki, herkesin ne yaptığını gözeten O değil mi? Onlar yine de ilahlarını Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Onları istediğiniz isimle isimlendirin bakalım. Yoksa siz, O'na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yoksa boş sözlere mi aldanıyorsunuz?" Aslında Kafirlere planları güzel gösterildi de doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi saptırırsa artık ona yol gösterecek kimse olamaz....
İbrahim Suresi, 9. Ayet:
Sizden öncekilerin; Nuh, Âd, Semud halklarının ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Allah'tan başkası onları bilmez. Resulleri onlara beyyinelerle geldiği halde onlar zorla susturmaya çalışarak: "Biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeyi küfrediyoruz; bizi çağırdığınız şey konusunda kaygı verici ikilem içindeyiz." dediler....
Hicr Suresi, 49. Ayet:
Kullarıma haber ver: "Ben, Çok Bağışlayıcıyım, Kesintisiz Rahmet Sahibiyim."...
Hicr Suresi, 51. Ayet:
Onlara İbrahim'in misafirlerinden haber ver....
Hicr Suresi, 63. Ayet:
Elçiler: "Hayır! Biz sana hakkında kuşku duyulan azabın haberini getirdik;"...
Nəhl Suresi, 21. Ayet:
Diri değil, ölüdürler. Diriltilecekleri zamandan habersizdirler....
Nəhl Suresi, 58. Ayet:
Onlardan birisine, çocuğunun kız olduğu haberi verildiği zaman, kızgınlığından yüzü kapkara kesilir....
Nəhl Suresi, 59. Ayet:
Aldığı haberin kötülüğünden, insanların yüzüne bakamaz olur! Bu zillete karşı onu yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Dikkat edin, verdikleri hüküm ne kötüdür!...
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
Biz, o gün, her ümmet için kendi aralarından üzerlerine bir tanık getireceğiz. Seni de teslim olanlar için yol gösterici, rahmet ve haber verici olarak sana indirdiğimiz kitap ile her şeyin açıklandığına dair bunlara tanıklık yapman için getireceğiz....
İsra Suresi, 10. Ayet:
Ahirete inanmayanlara can yakıcı bir azap hazırlandığını haber verir....
İsra Suresi, 17. Ayet:
Nuh'tan sonra böyle nice nesilleri yok ettik. Kullarının suçlarını görmede ve haberdar olmada tek başına Rabb'in yeter....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabb'in, dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bir ölçüye göre verir. O, kullarından Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
İsra Suresi, 96. Ayet:
De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter." Kuşkusuz O, kulları için Her Şeyden Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
İsra Suresi, 105. Ayet:
Onu hakk ile indirdik. Ve hakk ile indi. Seni, haber verici ve uyarıcı olmandan başka bir şey için göndermedik....
Kəhf Suresi, 11. Ayet:
Böylece onları yıllar yılı mağarada dış dünyadan habersiz yaptık....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece, Allah'ın verdiği sözün gerçek olduğunu, o Sa'at'in kesin olduğunu bilmeleri için onları haberdar ettik. O zaman, onların durumu hakkında aralarında tartışıyorlardı. "Onların üzerlerine bir bina yapın; onların Rabb'leri, onları daha iyi bilir." dediler. Düşünceleri kabul edilenler: "Onların üzerlerine bir mescid yapalım." dediler....
Kəhf Suresi, 56. Ayet:
Biz, resulleri ancak haberdar ediciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kafirler ise Hakk'ı Batıl ile ortadan kaldırmak için mücadele ediyorlar. Ve onlar, ayetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya alıyorlar....
Kəhf Suresi, 68. Ayet:
"Haberdar edilerek iç yüzünü kavrayamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"...
Kəhf Suresi, 103. Ayet:
De ki: "Size, yaptıklarından dolayı en çok kayba uğrayanları haber verelim mi?"...
Taha Suresi, 99. Ayet:
İşte böylece geçmişlerin haberlerinden sana anlatıyoruz. Gerçek şu ki sana katımızdan bir zikir verdik....
Həcc Suresi, 34. Ayet:
Rızık olarak verilen hayvanların üzerine Allah'ın adını anmaları için bütün ümmetlere mensek tayin ettik. Sizin ilahınız bir tek ilahtır. Artık yalnızca ona teslim olun. Samimi insanları haberdar et....
Həcc Suresi, 63. Ayet:
Allah'ın gökten indirdiği su ile yeryüzünü nasıl yeşerttiğini görmüyor musun? Allah, Bütün Ayrıntıları Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Həcc Suresi, 72. Ayet:
Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman, o Kafirlerin yüzlerindeki hoşnutsuzluğu görürsün. Nerede ise kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: "Size bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Ateş! Allah'ın Kafirlere sözüdür. O, ne kötü bir varış yeridir."...
Həcc Suresi, 75. Ayet:
Allah; meleklerden de resuller seçer, insanlardan da. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyden Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Ant olsun ki üzerinizde yolların yedisini yarattık. Ve Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz....
Nur Suresi, 23. Ayet:
Hiçbir şeyden haberi olmadığı halde muhsan mü'min kadınlara iftira atan kimseler dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azap vardır....
Nur Suresi, 28. Ayet:
Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer geri dönmeniz istenirse hemen geri dönün. Bu sizin için daha nezihtir. Allah yaptığınız şeyi hangi amaçla yaptığınızdan haberdardır....
Nur Suresi, 30. Ayet:
Mü'min erkeklere söyle, bakışlarından bir kısmını sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu onlar için daha arınmış çadır. Allah, davranışlarından haberdardır....
Nur Suresi, 53. Ayet:
Münafıklar, kendilerinden istediğin takdirde kesinlikle savaşa çıkacaklarına dair en kuvvetli yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki: "Yemin etmeyin. Bağlılık ma'ruftur." Kuşkusuz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Nur Suresi, 64. Ayet:
Unutmayın! Göklerde ve yerde olan her şey Allah'ındır. O sizin ne üzerinde olduğunuzu kesinlikle bilir. O'na döndürüldükleri gün, onlara yaptıklarını haber verecektir. Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir....
Furqan Suresi, 22. Ayet:
Suçları kendilerini kuşatmış olanlar, melekleri görecekleri gün, onlar için hiç de sevindirici olmayacak, melekler onlara: "Boşuna beklemeyin size sevindirici haber imkansız." diyecekler....
Furqan Suresi, 48. Ayet:
Rahmetinin önünde rüzgarı haberci olarak gönderen O'dur. Biz, gökten tertemiz bir su indirdik....
Furqan Suresi, 56. Ayet:
Biz, seni haberci ve uyarıcı olmanın dışında başka bir şey için göndermedik....
Furqan Suresi, 58. Ayet:
Ve sen, ölümsüz Olan'a güvenip dayan. Ve O'nu övgü ile yücelt. O'nun kullarının suçlarından haberdar olması sana yeter....
Furqan Suresi, 59. Ayet:
O; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yarattı. Sonra arşa isteva etti. O, Rahman'dır. Öyleyse her şeyden haberdar olandan iste....
Şüəra Suresi, 6. Ayet:
Sonra da kesin olarak yalanladılar. Fakat alay ettikleri şeyin haberleri yakında onlara gelecek....
Şüəra Suresi, 69. Ayet:
Onlara İbrahim'in haberini anlat....
Şüəra Suresi, 221. Ayet:
Şeytanların kimlere indiğini size haber vereyim mi?...
Nəml Suresi, 2. Ayet:
İnananlar için doğru yola iletici ve haber vericidir....
Nəml Suresi, 7. Ayet:
Hani Musa, yakınlarına: "Bir ateş fark ettim. Size ondan bir haber veya ısınmanız için kor halinde bir parça ateş getireceğim." demişti....
Nəml Suresi, 22. Ayet:
Çok geçmeden geldi. Ve: "Senin kuşatamadığın bir şeyi kuşattım. Sana Sebe'den kesin doğru olan bir haber getirdim." dedi....
Nəml Suresi, 88. Ayet:
Dağı görürsün, onu hareketsiz sanırsın. Oysaki o bulut gibi hareket eder. Her şeyi mükemmel yapan Allah'ın işidir bu. Kuşkusuz O, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Nəml Suresi, 93. Ayet:
Ve de ki: "Hamd Allah'adır. Size ayetlerini gösterecek, siz de onları tanıyacaksınız." Senin Rabb'in, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Qəsəs Suresi, 3. Ayet:
Biz, sana inanan bir halk için ders alsınlar diye Musa ve Firavun'un haberinden bir kısım gerçeği anlatacağız....
Qəsəs Suresi, 15. Ayet:
Musa, şehir halkının habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri de düşman olan taraftan kavga eden iki kişi buldu. Kendi tarafından olan, diğerine karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine Musa onu yumrukladı ve ölümüne neden oldu. Musa: "Bu şeytanın işindendir. Kuşkusuz o, saptırıcı apaçık bir düşmandır." dedi....
Qəsəs Suresi, 29. Ayet:
Musa, süresini tamamlayınca, ailesi ile yola çıktı. Tur tarafında bir ateş fark etti. Ailesine: "Bekleyin. Ben bir ateş gördüm. Belki size ondan bir haber veya ısınmanız için bir ateş getiririm." dedi....
Ənkəbut Suresi, 8. Ayet:
Biz, insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan bir şey ile Bana şirk koşman için seninle cihad ederlerse, onları dinleme. Dönüşünüz ancak Bana'dır. O zaman yapmış olduklarınızı size haber vereceğim....
Loğman Suresi, 7. Ayet:
Ona ayetlerimiz okunduğu zaman sanki onları duymamış, sanki kulakları sağırmış gibi, küstahça umursamazlıktan gelir. Öyleyse onu, çok acı veren bir azaptan haberdar et....
Loğman Suresi, 15. Ayet:
Eğer o ikisi, hakkında bilgin olmayan bir şeyi Bana ortak koşman için seninle cihad ederlerse, o zaman sakın onlara itaat etme. Dünyada onlarla güzel geçin. Bana yönelen kimselerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz Bana'dır. O zaman yaptığınız şeyleri size haber vereceğim....
Loğman Suresi, 16. Ayet:
"Ey oğulcuğum! Yaptıkların bir hardal tanesi kadar olup da bir kayanın içinde veya gökyüzünde veya yer altında bile olsa, Allah onu meydana çıkarır. Kuşkusuz Allah, Bütün Ayrıntıları Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır."...
Loğman Suresi, 23. Ayet:
Kim de Kafirlik ederse, artık onun Küfrü seni üzmesin. Onların dönüşü yalnızca Bize'dir. Yaptıkları şeyleri haber vereceğiz. Kuşkusuz Allah, sinelerde olanı en iyi bilendir....
Loğman Suresi, 29. Ayet:
Allah'ın; geceyi gündüze, gündüzü de geceye çevirdiğini görmüyor musun? Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına aldı. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar hareketini sürdürüyor. Kuşkusuz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Loğman Suresi, 34. Ayet:
Sa'atin bilgisi, Allah'ın yanındadır. Ve O, yağmuru yağdırır, rahimde olanı bilir. Kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Kimse nerede öleceğini de bilemez. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Əhzab Suresi, 2. Ayet:
Rabbinden sana vahyedilen neyse yalnızca ona uy. Kuşkusuz Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve hikmetini aklınızdan çıkarmayın. Kuşkusuz Allah, Bütün Ayrıntıları Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Əhzab Suresi, 45. Ayet:
Ey Nebi! Biz seni tanık, haber veren ve uyarıcı olarak gönderdik....
Əhzab Suresi, 60. Ayet:
Eğer, münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar, şehirde yalan ve kötü haber yayanlar bu davranışlarına son vermezlerse, ant olsun ki, seni onlara musallat ederiz de seninle bir arada daha fazla kalamazlar....
Səba Suresi, 1. Ayet:
Hamd, göklerde ve yerde olan şeyler kendisine ait olan Allah içindir. Hamd, ahirette de O'na aittir. O, En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Səba Suresi, 7. Ayet:
Kafirler alayımsı bir şekilde: "Çürüyüp, lime lime parçalandığınız zaman, sizin yeniden dirileceğinizi haber veren bir adamı size gösterelim mi?" dediler....
Səba Suresi, 28. Ayet:
Biz, seni bütün insanlığa yalnızca haber verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ne var ki insanların çoğu bu gerçeği anlamıyorlar....
Fatir Suresi, 14. Ayet:
Eğer onları çağırırsanız, çağrınızı işitmezler. İşitmiş olsalar bile size cevap veremezler. Kıyamet Günü, kendilerine yakıştırdığınız şirki reddederler. Sana, Her Şeyden Haberdar Olan'ın, haber verdiği gibi hiç kimse haber veremez....
Fatir Suresi, 24. Ayet:
Kuşkusuz Biz seni, gerçek ile bir haber verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Her ümmet içinde bir uyarıcı geçmiştir....
Fatir Suresi, 31. Ayet:
Sana Kitap'tan vahyettiğimiz, kendisinden öncekileri tasdik edici olarak gerçektir. Kuşkusuz Allah, Kullarından Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Yasin Suresi, 11. Ayet:
Sen ancak Zikir'e uyan ve görmediği halde Rahman'a haşyet duyan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesine bağışlanma ve çok şerefli bir ödülü haber ver....
Sad Suresi, 21. Ayet:
Birbirleriyle davalıların haberi sana geldi mi? Duvarı aşarak mihraba gelmişlerdi!...
Sad Suresi, 67. Ayet:
De ki: "O, çok büyük bir haberdir."...
Sad Suresi, 88. Ayet:
Onun haberini bir zaman sonra kesinlikle bileceksiniz....
Zümər Suresi, 7. Ayet:
Eğer Küfrederseniz; bilin ki Allah'ın size hiçbir ihtiyacı yoktur. O, kullarının Küfründen hoşnut olmaz. Eğer şükrederseniz ondan hoşnut olur. Hiç kimse bir başkasının yükünü yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabb'inizedir. Böylece yapmış olduklarınızı size haber verecektir. Kuşkusuz O, sinelerde olanı en iyi bilendir....
Fussilət Suresi, 4. Ayet:
Haber verici ve uyarıcı olarak. Fakat insanların çoğu ondan yüz çevirmekte ve onu dinlememektedirler....
Şura Suresi, 27. Ayet:
Eğer Allah, kullarına rızkı genişletseydi, kesinlikle yeryüzünde azarlardı. Fakat O, dilediği kadarını indirir. Kuşkusuz O, kullarının Her Şeyinden Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Zuxruf Suresi, 17. Ayet:
Onlardan biri, kendisine, Rahman'a layık gördüğü kız çocuğu haberi verildiği zaman, yüzü simsiyah kesilir, içini üzüntü kaplar....
Casiyə Suresi, 8. Ayet:
Böyle kimseler, kendilerine okunan Allah'ın ayetlerini duyduktan sonra, büyüklük taslayarak sanki hiç duymamış gibi davranır. Artık onu can yakıcı bir azapla haberdar et....
Əhqaf Suresi, 5. Ayet:
Allah'ın yanı sıra, Kıyamet Günü'ne kadar kendisine cevap veremeyecek ve edilen dualardan haberleri olmayana yönelen kimseden daha sapkın kim olabilir?...
Məhəmməd Suresi, 31. Ayet:
İçinizden cihad edenleri ve sabredenleri ortaya çıkarıncaya kadar sizi sınava tabi tutarız. Ve haberlerinizi de sınava tabi tutacağız....
Fəth Suresi, 8. Ayet:
Biz, seni bir tanık, haber verici ve uyarıcı olarak gönderdik....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevi Araplardan geri kalanlar, sana: "Mallarımız ve ailemiz bizim seninle gelmemize engel oldu. Haydi, Allah'tan bağışlanmamızı dile." diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: "Eğer Allah, size bir zarar veya yarar dilerse, buna kim engel olabilir?" Bilakis, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Hucurat Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Eğer fasık bir kimse, size bir haber getirirse doğru olup olmadığını araştırın. Yoksa bir topluma cahilce kötülük edersiniz de sonra yaptığınız şeye pişman olursunuz....
Hucurat Suresi, 13. Ayet:
Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız için sizi kabilelere ve sülalelere ayırdık. Allah'ın yanında en kerim olanınız, en çok takva sahibi olanınızdır. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Zariyat Suresi, 26. Ayet:
Habersizce ailesine gidip, hemen kızarmış buzağı eti getirdi....
Zariyat Suresi, 60. Ayet:
Kendilerine haber verilen azap günü geldiğinde, Kafirlerin vay haline....
Nəcm Suresi, 36. Ayet:
Musa'nın sayfalarında olanlar haber verilmedi mi?...
Qəmər Suresi, 4. Ayet:
Ant olsun ki onlara, yanılgılarını giderecek nice haberler geldi....
Qəmər Suresi, 5. Ayet:
Yüksek seviyede hikmetli haberler. Buna rağmen uyarıların bir yararı olmadı....
Qəmər Suresi, 28. Ayet:
Onlara, suyun bölüşüldüğünü haber ver. Her içiş hazır kılınmıştır....
Hədid Suresi, 10. Ayet:
Size ne oluyor ki, göklerin ve yerin son sahipliği Allah'ın olduğu halde, Allah'ın yolunda harcamıyorsunuz? Sizden, fetihten önce Allah yolunda harcayan ve savaşanla, fetihten sonra harcayan ve savaşan bir değildir. Onlar daha üstün derece sahibidirler. Allah, hepsine "en iyiyi" söz verdi. Allah, Yaptıklarınızdan En İyi Haberdar Olandır....
Mücadilə Suresi, 3. Ayet:
Hanımlarına zihar yapıp sonra da kararlarından dönenlerin, ilişkiye girmeden önce bir rekabeyi özgürlüğüne kavuşturması gerekir. İşte size, yapmanız gereken öğütleniyor. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Mücadilə Suresi, 6. Ayet:
Allah, onları dirilteceği gün, kendilerine yaptıklarını haber verecektir. Allah, onların unuttuklarını tek tek sayacak. Allah, Her Şeye Tanıktır....
Mücadilə Suresi, 7. Ayet:
Allah'ın gökte ve yerde olan her şeyi bildiğinden haberin yok mu? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüleri kesinlikle O'dur. Beş kişinin, O altıncısıdır. Bundan az veya çok olsunlar ve nerede olurlarsa olsunlar O, kesinlikle onlarla beraberdir. Sonra Kıyamet Günü, yaptıkları şeyleri onlara haber verecektir. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir....
Mücadilə Suresi, 8. Ayet:
Gizlilik içinde konuşmaktan yasaklandıkları halde, bu yasağa uymayarak günah, düşmanlık ve Resul'e karşı gelmek amacıyla gizlilik içinde bir araya gelenlerden haberin var mı? Sana geldikleri zaman, Allah'ın seni selamlamadığı şeyle seni selamlarlar. Kendi aralarında da: "Söylediğimiz şeylerden dolayı Allah bize azap etse ya!" diyorlar. Onlara Cehennem yeter. Ona yaslanacaklar. Orası ne kötü varış yeridir....
Mücadilə Suresi, 11. Ayet:
Ey inananlar! Meclislerde size: "Yer açın!" denildiği zaman, hemen yer açın. Allah da size yer açar. "Dağılın!" denildiği zaman da hemen dağılın! Allah, sizden inananların ve ilim verilmiş olanların derecelerini yükseltir. Allah, yaptığınız Her Şeyden Haberdardır....
Mücadilə Suresi, 13. Ayet:
Gizli bir şey konuşmadan önce sadaka vermek ağır geldi değil mi? Bunu yapamayınca Allah, size tevbe etti.. Artık salatı ikame edin, zekatı yapın; Allah'a ve Resul'üne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Həşr Suresi, 18. Ayet:
Ey inananlar! Allah'a karşı takva sahibi olun! Herkes yarın için ne hazırladığına baksın! Allah'a karşı takva sahibi olun. Kuşkusuz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Cümə Suresi, 8. Ayet:
De ki: Kendisinden kaçtığınız ölüm, kesinlikle karşınıza çıkacaktır. Sonra, görünmeyen ve görünen her şeyi bilene döndürüleceksiniz. O, size yaptıklarınızı haber verecektir....
Münafiqun Suresi, 11. Ayet:
Allah, süresinin sonu gelmiş hiç kimseyi asla ertelemez. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Təğabun Suresi, 5. Ayet:
Kafirlerin yaptıkları şeylerin bedelini nasıl ödediklerinin haberi size gelmedi mi? Onlar için acı bir azap vardır....
Təğabun Suresi, 7. Ayet:
Kafirler kesinlikle tekrar diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: "Rabb'ime ant olsun ki kesinlikle diriltileceksiniz. Sonra yaptıklarınızın tamamı size haber verilecektir. Ve bu, Allah için çok kolaydır....
Təğabun Suresi, 8. Ayet:
O halde, Allah'a, Resul'üne ve indirdiğimiz nura inanın. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Təhrim Suresi, 3. Ayet:
Hani Nebi, eşlerinden birine aralarında kalmak üzere bir hadis söylemişti. Fakat o eşi, söylenen şeyi başkasına söyleyince, Allah Nebi'ye bunu izhar etti. Nebi de bir kısmını açıklamış ve bir kısmından da vazgeçmişti. Eşine, bundan haberdar olduğunu söyleyince, eşi: "Bunu sana kim haber verdi?" deyince, Nebi: "Bana, Her Şeyi Bilen, Her Şeyden Haberdar Olan bildirdi." demişti....
Mülk Suresi, 14. Ayet:
Yaratan, yarattığını bilmez mi? O, Bütün Ayrıntıları Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Qiyamə Suresi, 13. Ayet:
İzin Günü, o insan, yaptıklarından da yapması gerektiği halde yapmadıklarından da bir bir haberdar edilir....
Nəbə Suresi, 2. Ayet:
Büyük haberden mi?...
İnşiqaq Suresi, 24. Ayet:
O halde onları elem verici azapla haberdar et!...
Adiyat Suresi, 11. Ayet:
İzin Günü Rabb'lerinin her şeylerinden haberdar olduğunu....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
O korunanlar ki gayb (fizik ötesinden verilen ilâhî haberler)e inanırlar ; namazı vakitlerinde kılmaya devam ederler; kendilerine rızık olarak verdiğimiz nimetlerden (Allah'ın hoşnutluğuna erişmek için) harcarlar....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Allah'ı ve inanları kandırırlar sanki. Halbuki haberleri yok, ancak kendilerini kandırırlar....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
(Kanaatlarınca, kalblerinde olan küfrü örtmekle) Cenâb’ı Allah’ı ve müminleri (sahabeyi) aldatırlar. Bilmezler ki, ancak kendi nefislerini aldatırlar....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Haberiniz olsun ki, onlar, onlardır ancak fesadçılar, ama farkında değillerdir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Haberiniz olsun ki müfsid olan şahıslar, onların kendileridir. Fakat bunu anlamazlar....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Haberiniz olsun; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Onlara, "İnsanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "Yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı?" derler. Haberiniz olsun ki, kafası çalışmayan düşük seviyeliler onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
0 fâsıklar ki, Allah'ın (Elestu bi-Rabbiküm = Ben sizin Rabbınız değil miyim ? hitabındaki veya semavî kitaplarda geleceği haber verilen son peygambere inanmaları hususundaki) ahdini tevsîk ettikten sonra bozarlar. Allah'ın (biraraya getirilip) bitiştirilmesini emrettiği (dinî, ahlâkî, içtimaî bağları) keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte zararda kalanlar ancak onlardır....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
alleme
: öğretti
3.
âdeme
: Âdem
4.
el esmâe
: isimler
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve (Allah), Âdem'e, (Allah'ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki hikmetleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları isimleri ile bana haber verin (söyleyin).”...
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Âdem'e bütün adları bildirmişti de meleklere o adlarla anılan şeyleri gösterip hadi demişti, doğrucuysanız bunların adlarını haber verin....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin" dedi....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Allah, Hz. Âdem Aleyhisselâma bütün isimleri öğretti. Sonra eşyayı meleklere gösterip: “- Eğer (her şeyin iç yüzünü bilen) sâdıklarsanız bunların isimlerini bana haber verin.” buyurdu....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Allah, Âdem'e (gerekli olan) bütün (eşyanın) isimlerini öğretti. Sonra o eşyayı meleklere göstererek, (iddianızda) doğrular iseniz, bunların isimlerini Bana haber verin, buyurdu....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Ademe bütün esmayı ta'lim eyledi, sonra o âlemîni melâikeye gösterip «Haydin davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin» buyurdu...
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Adem'e bütün isimleri öğretti. Sonra o isimlerin delalet ettiği şeyleri meleklere gösterip: «Haydi davanızda doğru iseniz, Bana şunları isimleriyle haber verin!» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Âdem'e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: «Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin.» dedi....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Âdeme bütün isimleri öğretmişdi. Sonra onları (onların delâlet etdikleri âlemleri, eşyayi) meleklere gösterib: «Doğrucular iseniz (her şeyin iç yüzünü biliyorsanız) bunları adlarıyle bana haber verin» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve (Allah Teâlâ) bütün eşyanın isimlerini Âdem'e bildirdi. Sonra bu eşyayı meleklere göstererek, «Bunların isimlerini Bana haber veriniz, eğer siz sâdık iseniz» diye buyurdu....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: «Eğer doğru sözlüler iseniz, bunları bana isimleriyle haber verin» dedi....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Âdem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz."...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ âdemu
: ey Âdem
3.
enbi'-hum
: onlara haber ver, bildir
4.
bi esmâi-him
: O'nun (Allah'ın) is...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allah): “Ey Âdem! Bunları onlara, isimleriyle haber ver (bildir).” dedi. Âdem onları isimleriyle onlara bildirdiği zaman (Allah, meleklere): “Ben size demedim mi, muhakkak ki Ben, göklerin ve yerin bilinmeyenlerini bilirim.Ve sizin açıkladığınız ve (içinizde) gizlemiş olduğunuz şeyleri de bilirim ?” dedi....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Demişti ki: Ey Âdem onlara, yaratıkları adlarıyla haber ver, Âdem, her şeyi adlı adınca haber verince demişti ki: Ben size demedim mi, göklerdeki gizli şeyleri de bilirim, yeryüzünde ki gizli şeyleri de. Açığa vurduğunuzu da bilirim, gizlediğinizi de....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Hitap etti): "Yâ Adem (yoktan var olmuş, Esmâ ile hayat bulmuş) varlığındaki isimlerin hakikatinden onlara söz et. " Adem onlara (varlığını oluşturan Allâh) isimlerinin işaret ettiği mânâlardan haber verince (yani bu isimlerin özellikleri kendisinde açığa çıkınca); Allâh onlara fark ettirdi: "Demedim mi size ben, muhakkak ki bilirim semâlar (şuur boyutu) ve arz (beden) boyutunun gaybını (açığa çıkmamış sırlarını, özelliklerini). . . Ve ben bilirim gizlediklerinizi ve açıkladıklarınızı!"...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allah:) "Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim."...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah, Hz. Âdem’e: “- Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere haber ver.” buyurdu. Âdem Aleyhisselâm da, meleklere, o isimleri haber verince Allah: “-Ben size demedim mi ki, göklerin ve yerin gayblarını ben bilirim. Açıkladığınızı da, gizlediğinizi de elbette ben bilirim.” buyurdu....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allah): «Ey Âdem! Bunlara onların isimlerini haber ver» buyurdu. Âdem onlara sözü edilen eşyanın isimlerini haber verince (Allah meleklere): «Size demedim mi, Ben göklerin ve yerin gaybını (görünmeyen, sizlerce bilinmeyen şeylerini de) elbette bilirim ve sizin açıkladığınızı da, gizli tuttuğunuzu da bilirim.» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Dedi: 'Adem! Onların isimlerini şunlara haber ver.' İsimlerini onlara haber verince, 'Size, yerin ve göklerin sırlarını biliyorum, açıkladığınızı da gizlediğinizi de biliyorum dememiş miydim,' dedi....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Ey Adem bunlara onları isimleriyle haber ver buyurdu. Bu emir üzerine Adem onlara isimleriyle onları haber veriverince de buyurdu ki demedim mi size Ben her halde Semavüt-ü Arzın gaybini bilirim, ve biliyorum ne izhar ediyorsunuz da ne ketmeyliyordunuz...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Ey Adem, bunlara onları isimleriyle haber ver! buyurdu. Bu emir üzerine Adem, onlara isimleriyle bunları haber verince buyurdu ki: «Size demedim mi Ben her halde göklerin ve yerin sırrını bilirim! Ve sizin açıkladığınız ve gizlediğiniz şeyleri de biliyorum!»...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allah): «Ey Âdem, bunlara onları isimleriyle haber ver.» dedi. Bu emir üzerine Âdem onlara isimleriyle onları haber verince, (Allah): «Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı da, içinizde gizlediğinizi de bilirim» dememiş miydim?» dedi....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allah) : «Ey Âdem, onları adlariyle kendilerine haber ver» deyib de o da onları isimleriyle söyleyiverince (şöyle) dedi: «Size demedim mi ki göklerin ve yerin gaybını şübhesiz ben bilirim. Neyi açıklarsanız, neyi de gizlemişseniz ben biliyorum.» ...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Buyurdu ki: «Ey Âdem! O şeyleri adları ile meleklere haber ver!». Âdem de o şeyleri adları ile haber verince (Cenâb-ı Hak) buyurdu ki, «Size dememiş miydim ki, Ben şüphesiz göklerin de yerin de gizliliklerini bilirim. Ve sizin izhâr ettiğiniz ve gizlediğiniz şeyleri de bilirim.»...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah: “Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere haber ver!” dedi. Vaktaki Âdem bunların isimlerini onlara haber verdi. Allah: “Ben size demedim mi ki, ben göklerin ve yerin gizliliklerini bilirim. Açıkladığınızı da gizli tuttuğunuzu da bilirim. ” dedi....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah: -Ey Adem! Onlara, bunların isimlerini haber ver, dedi. Adem de meleklere onların isimlerini haber verince Allah: -Size göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ben bilirim demedim mi? Sizin açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de ben bilirim, dedi....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allâh) dedi ki: "Ey Âdem, bunlara onların isimlerini haber ver." (Âdem), bunlara onların isimlerini haber verince (Allâh): "Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı ve içinizde gizlemekte olduğunuz şeyleri bilirim, dememiş miydim? dedi...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
(Allah:) «Ey Adem, bunları onlara isimleriyle haber ver» dedi. O da, bunları onlara isimleriyle haber verince, (Allah) dedi ki: «Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da ben bilirim.»...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah buyurdu: "Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını." Adem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim."...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Bunun için de, size geçmişte bildirilmiş olan haberleri doğrulayıcı nitelikte indirdiğim bu vahye inanın; onun gerçekliğini inkar edenlerin öncüsü olmayın; mesajlarımı küçük bir kazanca değişmeyin; ve Bana, yalnızca Bana karşı sorumluluk bilinci taşıyın!...
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
kaset
: kasiyet bağladı, katılaştı
3.
kulûbu-kum
: sizin kalpleriniz
4.
min ba'di
: sonradan, ...
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bu olaydan sonra kalpleriniz yine katılaştı. Adeta taş gibi oldu, hatta ondan daha katı bir hal aldı. Taşlardan öyleleri vardır ki, arasından ırmaklar fışkırır. Yine öyleleri vardır ki, yarılır ve içinden su çıkar. Yine onlardan Allah korkusundan yuvarlananlar vardır. Allah sizin yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bundan sonra yine kalbleriniz katılaştı, taş gibi ve hattâ daha da katı oldu. Çünkü taştan öylesi var ki, ondan ırmaklar fışkırır, öylesi var ki, yarılıp ondan su çıkar, öylesi de var ki, Allah korkusuyla (ilâhî kanunlara boyun eğerek) aşağı düşüp (parçalanır). Allah işlediğiniz (ve işleyeceğinizden habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Tüm bunlara rağmen yine kalpleriniz katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü öyle taşlar var ki kendisinden ırmaklar fışkırır. Bazıları yarılır, bağrından su çıkarır. Bazıları ise ALLAH'a olan saygıdan dolayı siner. ALLAH yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bütün bu olaylardan sonra kalpleriniz yine katılaştı. Şimdi onlar taş gibi, hatta taştan bile daha katıdırlar. Çünkü öyle taşlar var ki, içlerinden ırmaklar akar. Yine öyle taşlar var ki, çatlarlar da bağırlarından su fışkırır. Yine öyle taşlar var ki, Allah korkusu ile dağlardan yuvarlanıp aşağı inerler. Allah yaptıklarınızdan asla habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri var ki onlardan nehirler fışkırır (yetefeccerü). Bazıları yarılır, bağrından su çıkarır. Öyleleri de vardır ki Tanrı'ya olan saygılarından (haşyetillah) dolayı yuvarlanır. Tanrı yaptıklarınızdan / işlerinizden (tamelun) habersiz (gafilin) değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Sonra bunun arkasından kalpleriniz katılaştı, artık onlar taş gibi, hatta ondan da katı! Çünkü öyle taş var ki içinden ırmaklar fışkırır. Öylesi var ki çatlar da bağrından su kaynar. Ve öylesi var ki Allah’a olan tazimi sebebiyle yukarıdan düşüp parçalanır. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri de vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil (habersiz) değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı da taş kesildi, hattâ taştan da beter oldu. Çünkü taşlardan öylesi vardır, bağrından ırmaklar çağlar. Öylesi vardır, yarılır da arasından su çıkar. Öylesi vardır, Allah korkusundan aşağılara yuvarlanır. Sizin yaptıklarınızdan ise Allah habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
lekû
: mülâki oldular, karşılaştılar
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
âmenû
: âme...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Nitekim, imana ermiş olanlarla buluştuklarında, "(Sizin inandığınız gibi) inanıyoruz!" derler; ama birbirleriyle baş başa kaldıklarında, "Rabbinizin kelamını size karşı koz olarak kullansınlar diye mi Allah'ın size açıkladığı şeyleri onlara haber veriyorsunuz? Aklınızı başınıza toplamayacak mısınız? derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar, mü'minlere mülâki oldukları zaman, «Biz de imân ettik,» derler. Ve bunların bazıları diğer bazıları ile tenha kalınca da derler ki: «Allah'ın size açtığını o müslümanlara haber verir misiniz, ki onunla Rabbiniz nezdinde size karşı hüccet ikame etsinler. Sizin buna aklınız ermiyor mu?»...
Bəqərə Suresi, 77. Ayet:
Bilmezler mi ki Allah, açığa vurdukları şeylerden de gizlediklerinden de haberdardır?...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu hâlde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab’ın (Tevrat’ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan haber...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra yine sizler, birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir topluluğu yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlara karşı kötülük işleme ve düşmanlık konusunda birbirinize destek oluyorsunuz. Size esir olarak geldiklerinde fidyelerini verip kurtarırsınız. Oysa onları çıkarmak size haram kılınmıştır. [15] Yoksa Kitab'ın bir bölümüne inanıp bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? İçinizden böyle yapanın cezası dünyada rezilliğe düşmekten başka ne olabilir? Böyleleri ahirette de en şiddetli azaba çarptırılacaklardır....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz o kimselersiniz ki, birbirinizi öldürüyorsunuz ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkarıyor da aleyhlerinde günah, düşmanlık ve haksızlıkla biribirinize yardım edip bileşiyorsunuz. (Bununla beraber) onlar size esir olarak gelecek olurlarsa fidyeleşir, (kurtuluş akçesi alıp verirsiniz). Halbuki onların (yurtlarından) çıkarılması size haram kılınmıştır. Yoksa Kitab'ın bir kısmına inanıyor, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz ? Sizden böyle yapanların cezası, ancak dünyada rüsvaylıktır; k...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra sizler yine şöyle kimselersiniz ki kendi kendinizi öldürüyorsunuz ve içinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz, aleyhlerinde günah ve düşmanlıkla birleşip yardımlaşıyorsunuz. Şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeye kalkışıyorsunuz. Oysa çıkarılmaları size haram kılınmıştı. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Şu halde içinizde böyle yapanlar sonuçta dünya hayatında rüsvaylıktan başka ne kazanırlar? Kıyamet günü de en şiddetli azaba kakılırla...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Buna rağmen biribirinizi öldürüyor ve içinizden bazılarını yurtlarından sürüyor, onlara karşı günah ve zulüm işlemek için aranızda işbirliği yapıyorsunuz. Onları sürgüne göndermeniz yasaklandığı halde sürgüne gönderiyorsunuz, sonra size esir olarak geldikleri taktirde fidye vererek kendilerini kurtarıyorsunuz. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Oysa içinizden böyle yapanların cezası dünya hayatında perişanlıktan başka birşey değildir. Onlar Kıyamet günü de en ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Ama işte siz birbirinizi öldürüyor, bir kısmınızı yurdunuzdan çıkarıyor, onlara karşı günahta ve zulümde birbirinizi destekliyorsunuz. Bununla beraber, onlar esir olarak gelirlerse fidyelerini verip onları kurtarıyorsunuz. Halbuki aslında onların çıkarılması size haram kılınmıştı. Ne o, Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını red mi ediyorsunuz? İçinizden böyle yapanların elde edeceği netice, dünya hayatında rüsvaylıktan başka bir şey değildir. Kıyamet günü ise en şiddetli azaba itilirler. Allah ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Şimdi siz yine birbirini öldüren ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkaran kimselersiniz. Onlara karşı kötülükte ve azgınlıkta birbirinize arka çıkarsınız. Onlar size esir olarak getirildiklerinde ise fidyelerini verip onları kurtarırsınız. Oysa onları yurtlarından çıkarmak da size yasaklanmıştı. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden kim bunu yaparsa, onun cezası dünya hayatında rezillikten ibarettir; kıyamet gününde de onlar azabın en şiddetlisine uğr...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz. İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böyleler...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Allah katından ellerindeki geçerli bilgileri tasdik eden kitaplar gelmişken, öteden beri kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere, kâfirlere, inanmayanlara karşı görevlendirilecek peygamberin adını kullanarak üstünlük sağlamaya, insanlardan, tekrar tekrar geleceği ile ilgili haberleri öğrenmeye, mevcut kutsal kitaplardaki bilgileri yeniden değerlendirmeye alarak geleceğini teyide çalışırlarken, ...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Nitekim onlara: "Allah'ın indirdiğine inanın!" denildiğinde, "Biz (yalnızca) bize indirilene inanırız!" diye cevap verirler; ve zaten bildikleri bir gerçeği tasdik ve teyit eden bir hakikat bile olsa, sonra gelen her haberi inkar ederler. De ki: "Madem (gerçek) müminler idiniz neden Allah'ın önceki peygamberlerini öldürdünüz?"...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Celâlim hakkı için, Mûsâ Aleyhisselâm size doğru haber ve mûcizelerle gelmişken, o, Tûr’a gittikten sonra, siz buzağıyı ilâh edindiniz ve böylece zâlimlerden oldunuz....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphe yok ki, biz seni rahmetimizin müjdecisi ve azâbımızın habercisi olarak hak Kur’an ile gönderdik; sen o cehennemliklerden sorumlu da değilsin....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphesiz ki Biz Seni bir müjdeci ve (sonucu felâket olacak yolun tehlikesini) haber verip uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Cehennemliklerden artık Sen mes'ul değilsin....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şek yok: biz seni hakkile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi gönderdik; sen o Cehennemliklerden mes'ul de değilsin...
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphesiz ki, Biz seni hak (olan Kur'an) ile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi gönderdik. Sen o cehennemliklerden sorumlu da değilsin....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphe yok ki, Biz seni hak ile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi olarak gönderdik. Sen, o cehennemliklerden sorumlu değilsin....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
(Habîbim) şübhe yok ki biz seni (rahmetimizin) kâmil bir müjdeci (si) ve (azabımızın) gerçek korkutucu (su ve habercisi) olarak o Hak (Kur'ân) ile gönderdik. Sen cehennemin arkadaşlarından (cehennemlik olanların küfürde ayak diremelerinden) mes'ul olacak değilsin. ...
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler” mi diyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
'Yoksa siz İbrahim'in, İsmail'in, İshak'ın, Ya'kub'un ve onların torunlarının yahudi veya hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?' De ki: 'Siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı?' Allah'tan gelen bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir! Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. [26]...
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa Siz İbrâhim, İsmâil, İshak ve Yâkub’un ve onun evlatlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bileceksiniz yoksa Allah mı? Allah’ın, kitabı vasıtasıyla kendisine ulaştırdığı hakikati gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa, 'İbrahim, İsmail, İshak ve Yakub ile torunları Yahudi veya Hıristiyandı' mı diyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Kendisine Allah'tan gelmiş bir delili saklayandan daha zalim kim vardır? Allah sizin yaptıklarınızdan asla habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz, "İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunları Yahudi yahut Hıristiyanlardı" mı diyorsunuz? Söyle onlara: "Siz mi daha bilgilisiniz yoksa Allah mı?" Allah'tan kendine ulaşmış bir tanıklığı gizleyenden daha zalim kim vardır! Allah, yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz, senin (ilâhi emri bekleyerek), yüzünü göğe çevirdiğini görüyorduk. Artık mutlaka seni razı (hoşnut) olacağın kıbleye döndüreceğiz. Bundan sonra yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Ve siz nerede olursanız (namazda) yüzlerinizi o yöne çevirin. Ve muhakkak ki kendilerine kitap verilenler, bunun Rab'lerinden bir hak (gerçek) olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
(Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz senin, yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu, yücelerden haber beklediğini biliyoruz, görüyoruz. İşte şimdi, seni, memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına, Kâbe’ye çevir. Siz de ey mü’minler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kıble ile ilgili, Rablerinden gelen gerekçeli, hikmete dayalı bu emrin, doğru olduğunu, kitaplarında müjdelenen peygamber Muhammed’in atası ...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Elbette seni, hoşnut kalacağın kıbleye yönelteceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin. Kendilerine Kitab verilmiş olanlar, bunun Rableri katından bir hak olduğunu bilmektedirler. [28] Allah onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Şüphesiz ki Biz, yüzünü (ilâhî buyruğu bekleyerek) göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Artık Seni —and olsun ki— hoşnud olacağın bir kıbleye döndürüyoruz: (Bundan böyle namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de (ey mü' minler!) nerede bulunursanız (namazda) yüzünüzü oraya doğru çevirin. Kendilerine kitap verilenler bunun Rab'lerinden gelme bir hak olduğunu pek iyi bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
(Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Gerçekten yüzünün gök yüzünde aranıp durduğunu görüyoruz. Artık gönlünü ferah tut, seni hoşnut olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Haydi yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir! Siz de ey insanlar, nerede bulunursanız, yüzünüzü o yana doğru çeviriniz. Kendilerine kitap verilmiş olanlar da şüphesiz onun, Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu kesinlikle bilirler. Allah, onların yaptıklarından ve yapacaklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
(Ey Muhammed) senin yüzünü ısrarla göğe çevirdiğini görüyoruz. Seni hoşuna gidecek bir kıbleye kesinlikle döndüreceğiz. Bundan böyle yüzünü Mescid- i Haram tarafına çevir. Nerede olursanız olun, yüzlerinizi o tarafa çevirin. Hiç şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bu kıble değişiminin Rabblerinin buyruğuna dayanan bir gerçek olduğunu biliyorlar. Allah onların neler yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz, (ey Peygamber) senin sık sık yüzünü (bir kılavuz arayışı içinde) göğe çevirdiğini görüyoruz: ve şimdi seni tam tatmin edecek bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram'a çevir; ve siz, hepiniz, nerede olursanız olun, yüzünüzü (namaz esnasında) o yöne döndürün. Doğrusu, daha önce kendilerine vahiy tevdi edilmiş olanlar, bu emrin Rablerinden gelen bir hakikat olduğunu çok iyi bilirler; ve Allah onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Resulüm! Biz senin, yüzünü çok kere göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Artık seni hoşnud olacağın bir kıbleye elbette çevireceğiz. Bundan böyle yüzünü Mescid-i haram tarafına çevir. Siz de (ey müminler!) nerede olursanız olun (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Kendilerine kitap verilenler, bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
(Ey Muhammed) Yüzünü semaya çevirip durduğunu görüyoruz. Seni hoşnut olacağın kıbleye çeviriyoruz. Yüzünü Mescid-i Haram'a çevir. Nerede bulunursanız bulunun yüzlerinizi o yöne çevirin. Kitap ehli, bunun Rab’lerinden gelen bir hak olduğunu çok iyi bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Elbette ilâhî buyruğu bekleyerek yüzünün semada aranıp durduğunu görüyoruz. Artık müsterih ol, işte memnun olacağın kıbleye seni yöneltiyoruz! Haydi yüzünü Mescid-i Harâm’a doğru çevir! Siz de ey müminler, nerede olursanız olunuz yüzünüzü oraya doğru çevirin! Kendilerine kitap verilmiş olanlar, kıbleyi çevirmenin gerçekten Rab’leri tarafından olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
(Ey Muhammed), biz senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu (gökten haber beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşlanacağın bir kıbleye döndüreceğiz. (Bundan böyle) yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Nerede olursanız, yüzlerinizi o yöne çevirin. Kitap verilenler, bunun Rableri tarafından bir gerçek olduğunu bilirler. Allâh onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Yüzünü semâya çevirip durduğunu görüyoruz; Biz seni hoşnut olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü o yöne çevirin. Kendilerine kitap verilenler, bunun Rablerinden gelen hakkın tâ kendisi olduğunu elbette bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz senin, yüzünün ha bire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Ve nereden çıkarsan çık, bundan sonra (namazda) vechini (yüzünü) Mescid-i Haram yönüne çevir. Ve muhakkak ki o Rabbinden mutlaka bir hakdır. Ve Allah, yaptıklarınızdan gâfil (habersiz) değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
(Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık, namazda yüzünü Mescid-i Haram tarafına, Kâbe’ye çevir. Bu Rabbinden gelen gerekçeli, hikmete dayalı, Kur’ân âyetiyle bildirilen doğrudur. Allah işlediğiniz amellerden gâfil, habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden (yola) çıkarsan çık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Şüphesiz bu, Rabbin tarafından bildirilen bir gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nerede (yola) çıkarsan çık, (namazda) yüzünü Mescid-i Harâm'a çevir. Şüphesiz ki bu, Rabbin tarafından (verilen) hak (bir emir)dir. Allah yapacaklarınızdan habersiz değildir.....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan çık, (namaz için) yüzünü Kutsal Mescide doğru çevirmelisin. Bu, elbette Rabbinden gelen bir gerçektir. ALLAH yaptığınız hiç bir şeyden habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan hemen yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Şüphesiz bu Rabbinden gelen bir gerçektir. Allah, yaptıklarınızdan habersiz de değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Hem her nereden yola çıkarsan (namazda) hemen Mescid- i Haram'a doğru yüzünü çevir. Bu emir şüphesiz hak, Rabbinden olduğu gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz de değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkmış olursan ol, yüzünü Mescid- i Haram'a doğru çevir. Bu kesinlikle Rabbinden gelen bir gerçektir. Hiç şüphesiz, Allah neler yaptığınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Böylece, nereden gelirseniz gelin, (namazda) yüzünüzü Mescid-i Haram'a doğru çevirin. Bilin ki bu (emir) Rabbinizden gelen bir hakikattir; ve Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) yüzünü Mescid-i haram'a doğru çevir. Şüphesiz ki bu, Rabbinizden gelen bir gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu, elbette Rabbinden gelen hak bir emirdir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan çık, (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına döndür! Şüphesiz ki böyle yapmak, Rabbin tarafından gelen gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden (yola) çıkarsan, yüzünü Mescid-i Harâm'a doğru çevir. Bu elbette Rabbinden gelen gerçektir. Allâh, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Onun için, nereden yola çıkarsan çık; yönünü Mescid-i Harama çevir. Çünkü o Rabbinden gelen hakkın tâ kendisidir. Allah ise yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a döndür. Bu, elbette Rabb'inden gelen gerçektir. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Muhakkak ki, ölüm tehlikesiyle ve açlıkla, dünya malının, canın ve (alın teri) ürünlerinin kaybı ile sizi sınayacağız. Ama zorluklara karşı sabredenlere iyi haberler müjdele....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım (Habîbim) sana beni sorunca (haber ver ki) işte ben muhakkak yakınımdır. Bana düâ edince ben o düâ edenin da'vetine icabet ederim. O halde onlar da benim da'vetime (itaatle) icabet ve bana İman (da devam) etsinler. Tâki (o sayede) doğru yola ulaşmış olalar. ...
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Resulüm! Kullarım sana beni sorunca haber ver ki, ben onlara yakınım. Benden isteyenin, duâ ettiğinde duâsını kabul ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar iman üzere bulunan tek bir ümmet idi; sonra kimi iman etmek, kimi küfre varmak suretiyle ayrılığa düştüler de Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi; ve insanlar aralarında ayrlığa düştükleri şeyde hak üzre hükmetmek için, o peygamberlerle kitap gönderdi. Halbuki kendilerine açık deliller geldikten sonra aralarındaki zulüm ve hasedlerinden ötürü, ihtilâfa düşenler, o kitab verilenlerden başkası değildir. Onların hak hususunda ayrılığa düş...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet idi. Ayrılmaları üzerine Allah rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere Peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile kitab indirdi ki nas arasında ıhtilâf ettikleri noktada hakem olsun, bunda da sırf o kitab verilenler kendilerine bunca beyyineler geldikten sonra tuttular aralarındaki ihtiras yüzünden ıhtilâfa düştüler, bunun üzerine Allah onların ıhtilâf ettikleri hakka izni ilâhîsiyle bu iman edenleri doğrudan doğru muvaffak buyurdu, öyle ya Allah di...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet idi. Ayrılmaları üzerine Allah, nimetinin müjdecileri ve azabın habercileri olarak peygamberleri gönderdi ve onlarla birlikte insanlar arasındaki anlaşmazlıklarda hakem olması için hak ile kitap indirdi. Bunda da yalnızca kendilerine kitap verilenler, kendilerine bunca apaçık ayetler geldikten sonra tutup aralarındaki ihtiras yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle inananları anlaşmazlığa düştükleri hakka doğrudan ulaştırdı. Allah dilediğini doğru...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular, aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hak...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetdi (kimi îmân etmek, kimi küfre sapmak suretiyle ihtilâfa düşdüler). Binâen'aleyh Allah (rahmetinin) müjdeciler (i, azabının) haberciler (i) olmak üzere (onlara) peygamberler gönderdi ve beraberlerinde — insanların ihtilâfa düşdükleri şeyler hakkında aralarında hüküm vermek için — hak (ve gerçek) kitablar da indirdi. Halbuki kendilerine apaçık deliller geldikden sonra birbirine karşı olan ihtiras ve hasedden ötürü ihtilâfa düşenler; o (Kitab) verilenlerden başkası değildir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bir zamanlar insanlar tek bir ümmetti. Sonra kimi iman ederek kimi de küfre düşerek birbirlerinden ayrıldılar. Allah onlara doğru yolu müjde vermek ve azabı haber vermek için peygamberler gönderdi ve ihtilafları hakkında hak ile hüküm vermek üzere kitaplar indirdi. Halbuki kendilerine kitap verilmiş olanlar, kendilerine inen açık delillere rağmen sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilafa düştüler. Onların hak hususunda ayrılığa düştükleri şeylerde Allah kendi emriyle (peygamberlere) îmân ed...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet idi; sonra Allah, rahmetinin müjdecisi ve azabının habercisi olmak üzere, peygamberleri gönderdi. Ve insanların aralarında; ihtilafa düştükleri şeylerde, hükmetmek için, o peygamberlere kitab(lar) da indirdi. Ancak ehl-i kitap kendilerine açık mucizeler geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden, onda ihtilafa düştüler. Bunun üzerine Allah, onların ihtilâf ettikleri Hakk'a, Allah'ın izniyle îmân edenleri doğrudan doğruya muvaffak kıldı. Allah dilediğini doğru yola çıka...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden öncekilerin başlarına gelen mesel olmuş sıkıntılarının sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle sıkıntı, belâ gelip çattı, sarsıldılar ki, Rasûlleri ve yanındaki iman edenler "Allâh'ın yardımı ne zaman gelecek" dediler. Haberiniz olsun ki Allâh nusreti yakındır!...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, kendinizden önce gelenlerin benzer durumu başınıza gelmeden Cennet'e gireceğinizi mi sandınız ?! Onlara ezici üzücü sıkıntı ve zorluklar gelip dokundu da sarsıldıkça sarsıldılar, o kadar ki Peygamber ve Onunla beraber olan inanmışlar: «Allah'ın yardımı ne zaman ?!» diyecek duruma gelmişlerdi. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı elbette yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa cennete gireceğinizi mi zannettiniz, sizden evvelki geçmiş ümmetlerin hali sizlere gelmedikçe? Onları nice şiddetli ihtiyaçlar, hastalıklar kapladı ve sarsıntılara uğradılar. Hatta peygamberleri ve O'nunla beraber imân edenler, «Allah'ın nusreti ne zaman?» diyecek bir halde geldiler. Haberiniz olsun Allah'ın nusreti şüphe yok ki pek yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa sizden öncekilerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle darlıklara ve zorluklara uğradılar ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve onunla beraber iman edenler, 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyecek hale geldiler. Haberiniz olsun, Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden önce gelip geçmiş olanların karşılaştıklarının benzeri başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara şiddetler, belalar ve zorluklar gelip çattı; sarsıldılar. Öyle ki, resul ve onunla birlikte inananlar, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye yakarıyordu. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı çok yakındır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
yuteveffevne
: vefat ettirilirler, ölürler
3.
min-kum
: sizden
4.
ve yezerûne
...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Ve sizden vefat ettirilenlerin, geriye bıraktığı eşleri dört ay on gün kendi kendilerine beklerler. Böylece onların bekleme süresi tamamlandığı zaman artık, kendileri hakkında marufla (örf ve adete uygun olarak) yaptıkları şeylerden sizin üzerinize bir günah yoktur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler. Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden biri ölür de arkasında kadın bırakırsa bu çeşit adamların kadınları dört ay, on gün beklerler. Bu müddeti geçirdikten sonra meşru bir sûrette kendiliklerinden dilediklerine varabilirler, bu hususta size bir suç yoktur artık. Allah, ne yaparsanız, hepsinden de haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden vefat edip de, geride eşler bırakan kimselerin hanımları evlenmeyerek, kendi başlarına dört ay on gün beklerler. İddetlerini, bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendileriyle ilgili yaptıkları Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine, meşrû, İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun işlerde size bir günah, bir vebal yoktur. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler. Bu bekleme süresi dolduğunda, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah, işlediklerinizden haberi olandır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden vefat edenlerin geride bıraktıkları zevceler, kendi kendilerine (süslenmeden) dört ay on gün beklerler (beklesinler). Bu müddeti doldurdukları zaman, meşru surette kendi başlarına (evlenmek için) süs takınmalarında size bir günah yoktur. Allah yaptığınız her şeyden tamamıyla haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Icinizden olenlerin birakmis oldugu esler kendi kendilerine dort ay on gun beklerler; muddetleri sona erdiginde, onlarin kendi haklarinda uygun sekilde yaptiklarindan dolayi size sorumluluk yoktur. Allah islediklerinizden haberdardir....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin bırakmış olduğu eşler kendi kendilerine dört ay on gün beklerler; müddetleri sona erdiğinde, onların kendi haklarında uygun şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah işlediklerinizden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölen erkeklerin geride bıraktığı eşleri, dört ay ve on (gün) beklerler. Sürelerini doldurunca artık kendileri için uygun olanı yapmalarında size sorumluluk yoktur. ALLAH yaptıklarınızdan Haberlidir....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölüp de geride kadın bırakanların eşleri, dört ay on gün beklemelidir. Bu süreyi bitirdikten sonra artık kendi haklarında meşru olarak tercih edecekleri hareketten size bir sorumluluk yoktur. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden vefat edip de geride eşler bırakan kimselerin hanımları, kendi başlarına dört ay on gün beklerler. İddet (bekleme) sürelerini bitirdikleri zaman, artık kendileri hakkında meşru bir şekilde yapacakları hareketten size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler. Bu bekleme süresi (ecele) dolduğunda, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Tanrı işlediklerinizden haberi olandır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin (geride) bırakdıkları zevceler kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler. İşte bu müddeti bitirdikleri zaman artık onların kendileri hakkında meşru' vech ile yapdıkları şeyden dolayı size günâh yokdur, Allah ne işlerseniz (hepsinden) hakkıyle haberdârdır. ...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden vefât edip de geride zevceler bırakanlar(ın zevceleri) ise, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Böylece bekleme müddetlerinin sonuna geldikleri zaman, artık kendileri hakkında meşrû' olarak yaptıklarında size bir günah yoktur. Allah ise, ne yapıyorsanız hakkıyla haberdar olandır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin geriye bıraktıkları eşler; kendi kendilerine dört ay ve on gün beklerler. Müddetlerini bitirdikleri vakit onların, kendileri için uygun olanı yapmalarından dolayı size bir günah yoktur. Ve Allah, işlediklerinizden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden biri ölür ve ardından kadınlar bırakırsa, yeniden evlenmeleri için dört ay on günlük bir bekleme süresi geçirmeleri gerekir; bekleme süresinin sonuna vardıklarında kendileri ile ilgili olarak meşru şekilde ne yaparlarsa yapsınlar bir günah yoktur. Ve Allah tüm yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Ve sizlerden vefat edip de geriye zevceler bırakanların zevceleri, nefisleri hakkında dört ay on gün intizarda bulunurlar. Sonra iddetlerinin sonuna erince artık nefisleri hakkında maruf veçhile yapacakları şeyden dolayı sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve Allah Teâlâ yapacağınız şeylerden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden vefat edenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Süreleri bitince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin bırakmış olduğu hanımlar, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Müddetleri sona erdiğinde, onların kendi haklarında uygun şekilde yaptıklarından dolayı sizin üzerinize bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden vefat eden erkeklerin eşlerinin evlenebilmeleri için dört ay on gün iddet beklemeleri gerekir. Onlar bu sürelerini tamamladıktan sonra, meşrû surette kendi haklarında verecekleri karardan ötürü size bir sorumluluk yoktur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin, geriye bıraktıkları eşleri, dört ay on gün (bekleyip) kendilerini gözetlerler. Sürelerini bitirince artık kendileri için uygun olanı yapmalarında size bir günâh yoktur. Allâh yaptıklarınızı haber alır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin (geride) bıraktığı eşler, kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler. Bu bekleme süresi dolduğundan, artık onların kendi haklarında maruf (meşru) bir şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah, işlediklerinizden haberi olandır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Vefat edenlerinizin arkalarında bıraktıkları hanımlar, evlenmeden önce dört ay, on gün iddet beklesinler. İddetlerini tamamladıktan sonra, kendileri hakkında meşru şekilde yapacakları şeyden dolayı size bir günah yoktur. Allah ise sizin yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölüp de geriye zevceler bırakanların bu eşleri, dört ay on gün kendi başlarına beklerler. Sürelerini tamamladıklarında kendilerince uygun gördüklerini örfe uygun biçimde yapmalarında sizin için bir sakınca yoktur. Allah, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberdardır....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara şunu da söylemişdi: Haberiniz olsun onun melikliğinin alâmeti size o Tabutun gelmesi olacaktır, ki onda rabbınızdan bir sekîne ve ali Musa ile ali Harunun metrükâtından bir bakiyye vardır, onu Melaike getirecektir, elbette bunda size kat'î bir alâmet vardır, eğer mü'minlerseniz...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara: «Haberiniz olsun, onun hükümdarlığının alameti, içinde sizlere Rabbından bir rahatlık ve Musa ile Harun ailesinin bıraktıklarından bir kısmı bulunan bir sandığın gelmesi olacaktır. Onu melekler getirecektir. Eğer inanan kişilerseniz, elbette size bunda kesin bir delil vardır.» demişti....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri, onlara şunu da söylemişti: Haberiniz olsun, Onun hükümdarlığının alâmeti, size o tabutun gelmesi olacaktır ki onda Rabbinizden bir sekine (sükûnet, gönül rahatlığı), Musa ve Harun ailelerinin bıraktıklarından bir bakiyye (kalıntı) vardır. Onu melekler getirecektir. Eğer iman etmiş kimselerden iseniz, bunda sizin için kesin bir ibret, bir alâmet vardır....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Sırf Allah kendisine hükümdarlık bağışladığı için İbrahim ile Rabbi hakkında münakaşa eden o (hükümdar)dan haberin yok mu? Hani İbrahim: "Rabbim hayat veren ve ölüm dağıtandır!" demişti. Hükümdar cevap vermişti: "Ben (de) hayat verir ve ölüm dağıtırım!" İbrahim: "Allah güneşi doğudan doğdurur; öyleyse sen de batıdan doğdur!" demişti. Bunun üzerine, hakikati inkara şartlanmış olan o kişi hayretler içinde kaldı: Allah (bile bile) zulüm işleyen toplumu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Şöyle birinin (haberini almadın mı)? Bir yerleşim alanına uğramıştı ki binaların üstü altına gelmiş, insanları helâk olmuş, "Allâh şurayı bu ölüm sonrasında nasıl diriltir" diye düşünmüştü. Allâh onu orada öldürmüş ve yüz sene sonra diriltmişti. "Ne kadar kaldın" dedi. . . O da: "Bir gün veya birazı kadar" cevabını verdi. Allâh buyurdu: "Hayır, yüz sene geçti üzerinden. . . İşte bak yiyecek içeceğine, hiç bozulmamış, ama eşeğine bak (nasıl çürüyüp sırf kemikleri kalmış!) Seni insanlar için bir i...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahut binalarının çatıları çökmüş ve duvarları üstüne yıkılmış bir kasabadan geçen gibisinden haberin oldu mu? Bu kişi: 'Allah bunu ölümünden sonra nasıl diriltecek?' demişti. Bunun üzerine Allah onu öldürüp yüz yıl sonra diriltti. 'Burada ne kadar kaldın?' dedi. O kişi: 'Bir gün veya bir günden daha kısa bir süre kaldım' cevabını verdi. (Allah da): 'Hayır sen burada yüz yıl kaldın. Yiyecek ve içeceğine bak, hiç bozulmamış. Bir de eşeğine bak. Seni insanlar için bir ibret kılalım diye (bunu yapt...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahud o kimseden haber almadın mı ki, binaların çatıları çökmüş, duvarları üstüne yığılmış tenha bir kasabaya uğrayarak şöyle demişti; “Bunu, bu ölümden sonra Allah nerden diriltecek?” bunun üzerine Allah o kimseyi yüz sene öldürdü (ölü bıraktı) sonra diriltti. Allah (kendisine melek vasıtasıyla); “- Ne kadar eğlendin kaldın?” diye sordu. O da;”- Bir gün yahud bir günden az kaldım” dedi. Allah ona; “- Hayır, yüz yıl ölü kaldın. Öyle iken bak yiyeceğine içeceğine henüz bozulmamış; hele merkebine ...
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
1.
in
: eğer
2.
tubdû
: açıkça ortaya çıkarırsanız
3.
es sadakâti
: sadakalar
4.
fe
: o zaman, o taktirde, işte
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıkça verirseniz, işte o (davranışınız) ne güzel! Ve eğer o (sadakaları) gizleyerek fakirlere verirseniz artık o sizin için daha da hayırlıdır. (Böylece Allah), günahlarınızdan (bir kısmını) örter (bağışlar). Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakalarınızı açık verirseniz ne hoş, fakat gizlice yoksullara verecek olursanız bu, size daha hayırlıdır ve bu, günahlarınızın karşılığı olur; Allah ne yaparsanız hepsinden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
İmanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızı, mükellefiyetlerinizi yerine getirmede örnek bir davranış olarak açıktan verirseniz ne iyi. Eğer sadakalarınızı gizlice hazırlar, fakirlere verirseniz işte bu riyadan uzak davranış, sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin kusurlarınızın bir kısmını siler, bağışlar. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıktan verirseniz bu ne kadar güzeldir! Onları gizli bir şekilde fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. Allah (onlarla) kötülüklerinizin bir kısmını siler. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları aşikâre verirseniz, o ne güzel şeydir! (başkalarının yardım duygularını kamçılar ve Allah yolunda harcamalarına teşvikçi olur.) Eğer sadakaları gizler de onları öylece fakirlere verirseniz, bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah her ne yaparsanız ondan hakkıyla haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakalari acikca verirseniz o ne guzel! Eger onlari yoksullara gizlice verirseniz sizin icin daha iyidir. Allah onlari kutuluklerinizden bir kismina karsi tutar. Allah islediklerinizden haberdardir....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzel! Eğer onu gizler de öylece fakirlere verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve (Allah bu sebeple) günahlarınızdan bir kısmını örter (de bağışlar). Allah yaptıklarınızdan elbette haberlidir, (onları yeterince bilir).....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzel! Eğer onları yoksullara gizlice verirseniz sizin için daha iyidir. Allah onları kötülüklerinizden bir kısmına karşı tutar. Allah işlediklerinizden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Yardımlarınızı açıklasanız, ne güzel. Ancak onları gizleyerek muhtaçlara verseniz daha iyidir ve bu bazı günahlarınızı örter. ALLAH yaptığınızı haber alır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açık veriseniz o, ne iyi ve eğer onları gizler de fukaraya öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına keffaret olur, hem Allah her ne yaparsanız haberdardır...
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıksa verirseniz ne iyi! Eğer fakirlere gizlice verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın bir kısmının bağışlanmasını sağlar. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkça verirseniz o, ne iyi olur; yok eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur. Bilin ki, Allah, her ne yaparsanız hepsinden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıktan verirseniz bu güzeldir. Şayet onları kimse görmeden fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve bu, birkısım günahlarınızın silinmesine vesile olur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını örter (yükeffiru). Tanrı yaptıklarınızdan haberi olandır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları aşikâre verirseniz o, ne güzel. Eğer onları gizler, onları (bu suretle) fakirlere verirseniz işte bu, sizin için daha hayırlıdır. (Allah o sebeble) günâhlarınızdan bir kısmını yarlığar. Allah ne yaparsanız ondan hakkıyle haberdârdır. ...
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıkça verirseniz, işte o ne iyi! Eğer onları gizler de onları fakirlere(öyle) verirseniz, artık bu sizin için daha hayırlıdır. Böylece (Allah,) kötülüklerinizden bir kısmını sizden örter (sadakalarınızı, kul hakkına ilişmeyen günahlarınıza keffâret kılar). Ve Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdâr olandır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel. Eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Ve onunla günahlarınızdan bir kısmını yarlığar. Allah, her ne yaparsanız haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Yardımları açıktan yapmanız güzeldir; ama muhtaca gizlice vermeniz sizin için daha hayırlı olur ve günahlarınızın bir kısmını bağışlatır. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıkça yaparsanız o ne iyidir. Ve eğer onları gizlerseniz, ve fakirlere (öylece) verirseniz o sizin için daha hayırlıdır ve sizin günahlarınızdan bir kısmını örter. Ve Allah Teâlâ yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıktan verirseniz ne güzeldir. Eğer onları gizleyerek fakirlere verirseniz, bu sizin için daha iyidir. Böyle yaptığınızdan ötürü, Allah günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah işlediklerinizden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açık olarak verirseniz o, ne güzeldir. Şayet onu gizleyip de fakirlere verirseniz, o da sizin için hayırlıdır. (Allah bununla) günahlarınızdan bir kısmını bağışlar... Allah, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Allah rızası için yaptığınız maddî yardımlarınızı açıkça verirseniz ne güzel! Ama bu hayırlarınızı saklı tutar ve muhtaçlara ulaştırırsanız, Bu sizin için daha hayırlı olur Ve Allah bu sebeple bir kısım günahlarınızı affeder. Allah, yaptığınız bütün şeylerden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıkta verirseniz o ne iyi; fakat gizleyip de fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Bağışlarınızı açıktan yaparsanız ne güzel! Ama gizler de fakirlere öylece verecek olursanız, bu sizin için daha da hayırlı olur. Bu sayede Allah sizin bir kısım günahlarınızı bağışlar. Zira Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıklarsanız bu da güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, Habîr'dir, yapmakta olduklarınızdan gereğince haberi vardır....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasulü tarafından fâizcilere verilen savaş ültimatomundan haberiniz olsun. Eğer tevbe ederseniz, günah işlemekten vazgeçip Allah’a itaate yönelirseniz, anaparalarınız sizindir. Haksızlık etmeyeceksiniz, haksızlığa da uğratılmayacaksınız....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
(Geçmişte vahyedilenlerden) bugüne ulaşan doğru haberleri tasdik eden bu ilahi kelamı sana safha safha indiren O'dur. Tevrat'ı ve İncil'i de O indirmişti;...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e unebbiu-kum
: size haber vereyim mi
3.
bi hayrın
: hayırlısı
4.
min zâlikum
: bundan
<...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahibi olanlar için, Rabb'lerinin katında, içinde devamlı kalacakları, altından nehirler akan cennetler, temiz eşler ve Allah'ın rızası vardır." Allah kullarını en iyi görendir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi: O da, sakınanlar için, ebedî olan ve kıyılarından ırmaklar akan, içinde tertemiz eşler bulunan bahçelerdir ve Allah'ın sizden râzı oluşudur. Allah, kullarını görür....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allâh indînde korunanlar için altlarında ırmaklar akan cennetler vardır ki, orada sonsuza dek kalıcıdırlar. Hem de orada tertemiz eşler (bilincin eşi kusursuz hastalıksız beden olarak da anlaşılabilir) ve Allâh'ın kendilerinden razı olması vardır. Allâh kullarının hakikatinde olarak Basıyr'dir. "...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
'Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrananlar, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minler için, Rableri katında, altından ırmaklar akan, içinde ebedî yaşayacakları cennet konakları, tertemiz, devamlı temiz eşler, Allah’ın rızasına ulaşma mertebesi vardır. Allah kullarının davranışlarını biliyor, görüyor.' de....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
Râsûlüm, de ki; “- Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi?” O, nefisleri imrendiren süslerden korunanlar için, Rableri katında, ağaçları altından ırmaklar akan cennetler var; onlar orada devamlı kalacaklardır; ve yine orada pâk tertemiz zevceler ile en büyük nimet olan Allah rızâsı vardır. Allah, kullarının hal ve işlerini hakkıyle görücüdür....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
"Bundan daha iyisini size haber vereyim mi? Allah'a karsi gelmekten sakinanlara, Rab'lerinin katinda, altlarindan irmaklar akan ve orada temelli kalacaklari cennetler, tertemiz esler ve Allah'in rizasi vardir. Allah kullarini hakkiyle gorucudur....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? (Allah'a karşı gelmekten sakınıp fenalıklara dalmaktan) korkanlar için Rabları yanında, içinde devamlı kalacakları altlarından ırmaklar akan Cennetler, tertemiz eşler ve Allah'tan da bir hoşnutluk (rıza makamı) vardır. Allah kullarını görüp bilendir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: Bundan daha iyisini size haber vereyim mi? Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, Rab'lerinin katında, altlarından ırmaklar akan ve orada temelli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah kullarını hakkiyle görücüdür....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: 'Bundan daha iyisini size haber vereyim mi? Erdemliler için Rab'lerinin yanında altlarından ırmaklar akan, içinde sonsuz kalacakları cennetler (bahçeler), tertemiz eşler ve ALLAH'ın onayını kazanmaktan dolayı mutluluk vardır.' ALLAH kulları görür....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: size o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için rablarının yanında Cennetler varki altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlar, hem orada kendilerine gayet pakize zevceler var, hele Allahdan bir rıdvan var, ve Allah görür o kulları....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: «Size o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında altından ırmaklar akan, içlerinde sonsuza kadar kalacakları cennetler vardır. Ayrıca orada kendilerine tertemiz eşler ve hele bir de Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah o kulları görür.»...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki, size, o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında cennetler var ki, altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlara, hem tertemiz eşler var, hem de Allah'dan bir rıza vardır. Allah, o kulları görür....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
Deki: Size bunlardan daha hayırlı olanı haber vereyim mi? Takvalılar için Rabbleri katında sürekli kalacakları, altından ırmaklar akan Cennetler, el değmemiş eşler ve Allah'ın hoşnutluğu vardır. Hiç kuşkusuz Allah kullarını hakkıyla görür.»...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
(Habîbim) de ki: «Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takvaaya erenler için Rableri katında altlarından ırmaklar akan cennetler — ki orada ebedî kalıcıdırlar —, (her şeyden) temizlenmiş zevceler, Allahdan da bir rızaa vardır. Allah kullarını hakkıyle görücüdür. ...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: 'Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi?' (Günahlardan) sakınanlar için Rableri katında altlarından nehirler akan, içinde ebedî olarak kalıcı oldukları Cennetler, tertemiz zevceler ve Allah’dan bir rıdvân (râzı olması)vardır! Ve Allah, kulları(nı) hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takvaya erenler için, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada devamlı kalacaklardır. Tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Ve Allah kullarını hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Size o (dünyevi zevkler)den daha hayırlı olan şeyleri haber vereyim mi? Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar için Rableri katında, mesken olarak içinden ırmaklar geçen hasbahçeler, temiz eşler ve Allah'ın güzel kabulü vardır." Ve Allah, kulların(ın kalplerin)deki her şeyi görür....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: «Size onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Muttaki olanlar için Rablerinin yanında altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada ebediyyen kalacaklardır. Ve kusurlardan tertemiz zevceler vardır. Ve Allah Teâlâ'nın büyük bir rızası vardır. Ve Allah Teâlâ kullarını hakkıyla görücüdür.»...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: “Size bunlardan daha iyisini haber vereyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri katında, altlarından ırmaklar akan ve orada ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. ” Allah kullarını görendir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: -Size, bundan daha hayırlı olanı haber vereyim mi? Allah’tan korkan/günahlardan sakınanlara, altından nehirler akan ebedi kalacakları cennetler vardır. Tertemiz eşler ve Allah’ın güzel kabulü vardır. Allah, kullarını hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
'Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi?' de. Takvâ sahipleri için Rableri katında, ebedî olarak kalmak üzere, altından ırmaklar akan Cennetler, tertemiz eşler ve bir de Allah'ın rızası vardır. Allah ise kullarını her halleriyle görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Bu sayılanlardan daha iyisini size haber vereyim mi? Sakınıp korunanlar için, Rableri katında, altlarından nehirler akan, içinde sürekli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'tan bir hoşnutluk olacaktır. Allah, kulları en iyi biçimde görmektedir."...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer seninle tartışırlarsa de ki: "Vechim Allâh'a teslimdir; bana tâbi olanların da!" Hakikat - Sünnetullah bilgisi verilmiş olanlar ile ümmî olanlara (bu bilgiden habersiz olanlar - müşriklere) de ki: "Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?. . " Eğer teslim olurlarsa hakikati kabullenmiş olurlar. Ama yüz çevirirlerse, işin onlara tebliğden ibarettir. Allâh, kullarındaki Esmâ'sının sonucu olarak da Basıyr'dir (değerlendirendir)....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Şu halde, eğer seninle tartışırlarsa de ki: Ben tüm varlığımla Allah’a teslim oldum, bana uyanlara da… Daha önce kendilerine vahiy emanet edilmiş olanlara ve vahiyden bîhaber olanlara “Siz de tüm varlığınızla teslim oldunuz mu?” diye sor! Eğer teslim olurlarsa, işte o zaman doğru yolu bulmuş olurlar, yok eğer yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca tebliğ etmektir. Zira Allah kulları her hâliyle görür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Onlar seninle münakaşa edecek olurlarsa de ki: “Ben, bana tâbî olanlarla beraber kendimi tamamen Allah'a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlerle (kitaptan haberi olmayan) ümmilere de ki: “Siz de İslâmı kabul ediyor musunuz?” Müslüman olurlarsa doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse sana düşen yalnız (Allah'ın gönderdiğini) bildirmektir. Allah kullarını görücüdür....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adaleti emreden insanları öldürenler (yok mu), onlara acı bir azabı haber ver!...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gösteren delilleri inkâr edenlere, haklı bir sebep ortada yokken peygamberlerin kanını dökenlere, sosyal adaleti, sosyal güvenliği temin eden, refah payını artırarak dengeli dağıtan, adaleti, nısfeti uygulayarak kamu düzenini, kamu güvenliğini sağlayan insanları, kamu görevlilerini, sosyal, ekonomik, idarî ve siyasî meselelerle ilgilenenleri, liderleri, uzmanları, âlimleri öldürenlere, işte onlara can yakıp inleten müthiş azabı haber ver....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Bunun üzerine, Zekeriyya (Aleyhisselâm) mihrab’da namaz kılmağa durduğu sırada, hemen melekler ona şöyle seslendi; “- Haberin olsun, Allah sana Yahya adlı çocuğu müjdeliyor. O, Allah’dan gelen bir kelimeyi (Hz. Îsa’yı) tasdik edecek, kavminin efendisi olacak, nefsine hâkim bulunacak ve sâlihlerden bir peygamber olacaktır.”...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Derken melâikeler kendisine nida ettiler, o kalkmış mihrabda namaz kılıyordu: Haberin olsun Allah sana Yahyayı müjdeliyor: Allahdan bir kelimeyi tasdik edecek, hem bir efendi, hem gayet zahid, ve bir Peygamber, salihînden....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
O kalkmış mihrabda namaz kılarken melekler kendisine şöyle seslendiler: «Haberin olsun, Allah sana, Allah'tan gelen bir kelimeyi doğrulayacak, efendi, son derece nefsine hakim ve salihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya'yı müjdeliyor....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriyâ mâbedde durmuş namaz kılarken melekler ona seslendiler: “Haberin olsun, Allah sana Yahya adlı bir çocuk müjdeliyor. O, Allah'tan gelen bir Kelime'yi (İsâ'yı) tasdik edici, efendi, nefsine hâkim ve sâlihlerden bir peygamber olacak. ”...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Zekeriyya (Aleyhisselâm): “- Ey Rabbim, zevcemin hamlinden haberdar olabileceğim bir nişan ve alâmeti bana ver.” dedi. Allah şöyle buyurdu: “- Senin (anlıyabileceğin) alâmet ve nişan, insanlara üç gün (el, baş ve göz işaretinde bulunup) söz söyleyememendir. Bununla beraber Rabbini çok an ve akşam sabah tesbih et.”...
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
min enbâi
: haberlerinden
3.
el gaybi
: gayb
4.
nûhî-hi ileyke
: onu sana vahyediyoruz
...
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
İşte bu, gayb haberlerindendir, onu sana vahyediyoruz. Ve "Meryem'e, onlardan hangisi kefil (vekil) olacak?” diye, onlar (kur'a çekmek için) kalemlerini attıkları zaman, sen onların yanlarında değildin. Ve onlar tartışırken de, sen onların yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
(Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar, gaibe ait haberler ki sana vahyetmekteyiz. Meryem'i yetiştirmeyi tekeffül edecek kimdir diye kura çekmek için kalemlerini attıkları zaman da yanlarında değildin, bu hususta çekiştikleri zaman da....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
(Resûlüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kur'a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar (bu yüzden) çekişirken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
İşte bu bilgiler, sana vahyetmekte olduğumuz gayba ait haberlerdir. Kim Meryem'in hâmisi olsun, diye kur'a çektiklerinde sen onların yanında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirdiğimiz, bilgi alanın dışındaki olaylardan, gayb âleminin haberlerindendir. İçlerinden hangisinin Meryem’i himayesine alacağına dair kura çekmek üzere kalemlerini (oklarını) atarlarken sen onların yanında değildin. Onlar bu yüzden tartışırlarken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Meryem'i kimin sorumluluğuna alacağını belirlemek için kalemlerini attıkları sırada sen yanlarında değildin. Aralarında tartıştıkları zaman da sen yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
İşte bu Meryem, Zekeriyya ve Yahya (Aleyhisselâm) kıssaları, sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Ey Rasûlüm, yoksa Meryemi hangisi himayesine alacak diye, Tevrat yazdıkları kalemleriyle kur’a atarlarken, sen onların yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında bulunmuyordun....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bu Sana vahyettigimiz gayb haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarinda degildin, cekisirlerken de orada bulunmadin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
İşte bu sana vahyettiğimiz, gayb haberlerindendir. (Yoksa) Meryem'i kim himayesine alıp onu koruyacak diye kalemlerini (kur'a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu hususta) tartışırlarken de yanlarında bulunmadın.....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bu Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin, çekişirlerken de orada bulunmadın....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
(Resûlüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kur'a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar (bu yüzden) çekişirken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye zar atarlarken sen onların yanında değildin; çekiştikleri zaman da sen onların yanında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bu işte sana gayb haberlerinden, onu sana vahy ile bildiriyoruz (ya Muhammed), yoksa Meryemi hangisi himayesine alacak, diye kalemleriyle kur'a atarlarken de sen yanlarında değildin, çekişirlerken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bu, sana vahy ile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir, Ey Muhammed, yoksa, Meryem'i hangisi himayesine alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken de çekişirlerken de sen yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
İşte bu, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. (Yoksa) «Meryem'i kim himayesine alıp koruyacak?» diye kalemlerini (kur'a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu hususta) Tartışırlarken de yanlarında bulunmadın....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar sana vahiy yolu ile bildirdiğimiz gayb alemine ilişkin haberlerdir. Onlardan hangisi Meryem'in sorumluluğunu üstlenecek diye kalemleri ile kur'a çekerlerken sen yanlarında değildin, bu konuda çekişirken de orada değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar, gayb haberlerindendir; Bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
(Habîbim) bunlar sana vahyetmekde olduğumuz ğayb haberlerindendir. Meryem'i onlardan hangisi himaayesine alacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu hususda) çekişirlerken de yine yanlarında yokdun. ...
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Bunlar gayb haberlerindendir ki, onu sana vahyediyoruz. Yoksa, içlerinden hangisi Meryem’i himâyesine alacak diye kalemlerini (kur'a için nehre) atarlarken, sen onların yanında değildin! (Onlar) birbirleriyle çekişirlerken de yanlarında değildin!...
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar sana vahyetmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Çekişirlerken de orada bulunmadın....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bu sana gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Meryem'i hangisi tekeffül edecek diye kalemlerini attıkları zaman sen onların yanında değildin ve onlar muhâsemede bulundukları zaman da sen onların yanında bulunmuyordun....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Resulüm! Bunlar, bizim sana vahiy yolu ile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kalemleri ile kura atarlarken sen onların yanında değildin. Çekiştikleri zaman da orada bulunmadın....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken (kura çekerlerken) sen yanlarında değildin, konuyu tartışırlarken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
İşte bunlar gayb kabîlinden haberler olup onları Biz sana vahyediyoruz. Yoksa onlar Meryem’i kimin himaye edeceğine dair kur’a çekerlerken ve birbirleriyle tartışırlarken sen yanlarında bulunmuyordun....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
(Ey Muhammed) Bunlar sana vahyettiğimiz, görünmez âlemin haberlerindendir. Meryem'e hangisi kefil olacak diye (kur'a) oklarını atarlarken sen onların yanında değildin; birbirleriyle çekiştikleri zaman da sen yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahy ediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa, onlar Meryem'in bakımını kim üstlenecek diye kur'a çekerken sen onların yanında değildin. Onlar tartışırken de sen yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Bu, gayb haberlerindendir ki, sana vahyediyoruz. Onlar, Meryem'in bakımını kimin üstleneceğini belirlemek için kalemlerini atarlarken sen yanlarında değildin. Çekiştikleri sırada da yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 45. Ayet:
Melekler dediği vakit: Ya Meryem! Haberin olsun Allah seni tarafından bir kelime ile müjdeleyor: İsmi Mesih İsa ibni Meryem, dünya ve ahırette vecîh olarak hem de mukarrebînden....
Ali-İmran Suresi, 45. Ayet:
Melekler şöyle dediği vakit: «Ey Meryem, haberin olsun, Allah seni dünya ve ahirette itibarlı biri ve kendisine yakın olanlardan olarak tarafından bir «kelime» ile müjdeliyor! Adı, Meryem oğlu Mesih İsa'dır.»...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
(48-49) Ona Kitabi, hikmeti, Tevrat'i ve Incil'i ogretecek, israilogullarina soyle diyen bir peygamber kilacak: «Ben size Rabbinizden bir ayet getirdim. Ben size camurdan kus gibi bir sey yapip ona ufleyecegim, Allah'in izniyle, hemen kus olacaktir; anadan dogma korleri, alacalilari iyi edecegim; Allah'in izniyle, oluleri diriltecegim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladiklarinizi da size haber verecegim. anmissaniz bunda size delil vardir"....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
(48-49) Ona Kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek, İsrailoğullarına şöyle diyen bir peygamber kılacak: 'Ben size Rabbinizden bir ayet getirdim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim, Allah'ın izniyle, hemen kuş olacaktır; anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah'ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. İnanmışsanız bunda size delil vardır'....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
(48-49) O’na kitabı, hikmeti Tevrat ve İncil’i öğretecektir ve O’nu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderecektir. -Ben size Rabbinizden bir ayet ile geldim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim. Allah’ın izniyle, hemen kuş olacaktır. Anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah’ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. Eğer mümin olmuş kimseler iseniz bunda sizin için bir delil vardır....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
1.
ve resûlen
: ve resûl, elçi olarak
2.
ilâ benî isrâîle
: İsrailoğulları'na
3.
en-nî
: muhakkak ki ben
4.
kad ci'tu-kum bi
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Ve onu (Meryem oğlu Îsâ Mesih'i ), "Benî İsrâîl'e (İsrailoğulları'na)" resûl olarak gönderecek. (Onlara şöyle diyecek): "Muhakkak ki ben size Rabbiniz'den âyet (mucizeler) getirdim. Ben gerçekten size nemli topraktan kuş heykeli yaparım, sonra onun içine üflerim. O zaman o, Allah'ın izniyle kuş olur. Doğuştan kör olanı ve abraş hastalığını iyileştiririm. Ve Allah'ın izniyle ölüyü diriltirim. Yediğiniz şeyleri ve evlerinizde biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm. Eğer siz mü'minler iseniz mu...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Allah, onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): “Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mü’minler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır.”...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
O, İsrailoğullarına bir elçi olacak (ve onlara şöyle diyecek:) Size Rabbinizden bir mucize getirdim: Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o kuş oluverir. Yine Allah'ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yeyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
İsrailoğullarına Rasûl olarak gönderecek. (O) diyecek ki: "Ben size Rabbinizden, varlığında O'na dair işareti taşıyan biri olarak geldim. Ben size çamurdan kuş şeklinde bir mahlûk meydana getirir, içine nefhederim de (Esmâ kuvvesini onda açığa çıkartırım da) o, biiznillah (o yapıda Allâh Esmâ'sının o şekilde açığa çıkmayı dilemesiyle) bir kuş olur. Körü ve cüzzamlıları iyileştiririm. Biiznillah (onların hakikatlerini oluşturan Esmâ kuvvesinin elvermesiyle) ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyi...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Allah onu İsrailoğulları’na bir Rasul olarak gönderecek. O: 'Şüphesiz, ben size hak bir dinin peygamberi olduğuma dair Rabbinizden, âyetler, mûcizeler getirdim. Size, çamurdan emsalsiz güzellikte bir kuş planlayıp şekillendirebilir, içine üflerim. Allah’ın bilgisi planı dahilinde Allah’ın iradesiyle o kuş olur. Anadan doğma körü, alaca hastalığına yakalananı iyileştirebilirim. Allah’ın bilgisi planı dahilinde Allah’ın iradesiyle ölüleri diriltebilirim. Yiyecek, içecek olarak kullandığınız, evler...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
İsrailoğullarına elçi kılacak. (O, İsrailoğullarına şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır."...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
O’nu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderecek ve onlara şöyle diyecektir; “- Cidden, ben Rabbinizden bir mûcize ile geldim. Ben, size çamurdan kuş biçiminde bir taslak yapar ona üfürürüm, Allah’ın izniyle hemen bir kuş oluverir. Yine Allah’ın izniyle anadan doğma körü ve abraşı da iyi ederim, ölüleri diriltirim; evlerinizde ne yiyor ve ne biriktiriyorsanız size haber veririm. Elbette bu mûcizelerde size (peygamberliğimi isbat eden) deliller ve alâmetler vardır, eğer iman ederseniz......
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
(48-49) Ona Kitabi, hikmeti, Tevrat'i ve Incil'i ogretecek, israilogullarina soyle diyen bir peygamber kilacak: «Ben size Rabbinizden bir ayet getirdim. Ben size camurdan kus gibi bir sey yapip ona ufleyecegim, Allah'in izniyle, hemen kus olacaktir; anadan dogma korleri, alacalilari iyi edecegim; Allah'in izniyle, oluleri diriltecegim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladiklarinizi da size haber verecegim. anmissaniz bunda size delil vardir"....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
(Allah onu) İsrail oğullarına bir peygamber olarak gönderiyor. (Görevi yerine getirme çağına gelince de İsâ onlara şöyle diyor): «Şüphesiz ki ben size Rabbinizden bir âyet (açık bir belge, belirgin bir mu'cize) getirdim: Size gerçekten kuş biçiminde çamurdan bir şey meydana getiririm de içine üflerim, Allah'ın izniyle o, kuş olur; anadan doğma körü, alatenliyi iyi ederim. Ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve neleri biriktiriyorsanız size haber verebilirim. Eğer inanan kimselerseniz bunda ...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
(48-49) Ona Kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek, İsrailoğullarına şöyle diyen bir peygamber kılacak: 'Ben size Rabbinizden bir ayet getirdim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim, Allah'ın izniyle, hemen kuş olacaktır; anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah'ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. İnanmışsanız bunda size delil vardır'....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
O, İsrailoğullarına bir elçi olacak (ve onlara şöyle diyecek:) Size Rabbinizden bir mucize getirdim: Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o kuş oluverir. Yine Allah'ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yeyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Hem Beni İsraile bir Resul olarak, söyleyecek ki: ben size rabbınızdan bir âyetle geldim, ben size çamurdan kuş biçimi gibi bir mahlûk biçerim de içine üflerim, Allahın izniyle derhal bir kuş olur, yine Allahın izniyle gözsüzü ve abraşı iyi eder ve ölüleri diriltirim, ve evlerinize ne yiyor ve ne biriktiriyorsanız size haber veririm elbette bunda size şüphesiz bir âyet vardır eğer iman edecek iseniz...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Onu İsrailoğullarına Peygamber olarak gönderecek; onlara diyecek ki: «Ben, size Rabbinizden bir mucize ile geldim. Ben, size çamurdan kuş biçiminde bir yaratık yaparım, içine üflerim; Allah'ın izniyle hemen bir kuş olur. Yine Allah'ın izniyle, anadan doğma körü ve abraşı iyi eder, ölüleri diriltirim ve size evlerinizde yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi haber veririm. Eğer iman edecekseniz, şüphesiz bunda size bir delil vardır....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Allah onu İsrailoğullarına (şöyle diyecek) bir peygamber olarak gönderir: «Şüphesiz ki ben size Rabbinizden bir âyet (mucize, belge) getirdim: Size, kuş biçiminde çamurdan birşey yaparım da içine üflerim, Allah'ın izniyle o, kuş olur; anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve neleri biriktiriyorsanız size haber veririm»....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
O'nu, İsrailoğullarına şöyle diyecek olan bir peygamber olarak gönderecek; 'Ben size Rabbinizden mucize ile geldim. Ben sizin önünüzde çamurdan kuş biçiminde bir cisim yapar, sonra ona bir nefes üflerim de Allah'ın izni ile kuş oluverir; Doğuştan körler ile alacalık (ebras) hastalarını iyileştiririm; Allah'ın izni ile ölüleri diriltirim; evlerinizde hangi yiyeceklerinizi yediğinizi ve hangilerini sonraya bıraktığınızı haber veririm. Eğer mümin iseniz, bu sizin için ibret alacağınız kesin bir del...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
İsrailoğullarına elçi kılacak (O, israiloğullarına şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Tanrı'nın izniyle kuş oluverir. Ve Tanrı'nın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Kuşkusuz, eğer inançlılarsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır"....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
«Onu isrâîl oğullarına peygamber gönderecek», (Onlara diyecek ki): «Hakıykat, ben size Rabbinizden bir âyet (mucize) getirdim. Hakıykat, ben size çamurdan kuş biçimi gibi bir şey yapar, ona üfürürüm de Allahın izniyle derhal (canlı) bir kuş olur. (Yine) Allanın izniyle anadan doğma körü ve abraşı iyi eder, ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor, ne birikdiriyorsanız size haber veririm. Elbette bunlarda sizin için, eğer îman edicilerseniz, kat'î bir (er) ibret vardır». ...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
O'nu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderecek ve onlara şöyle diyecektir: Ben, size Rabbınızdan bir ayet getirdim. Ben, size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim de Allah'ın izniyle, hemen kuş olacak. Anadan doğma körleri ve alacalıları iyi edeceğim. Allah'ın izniyle ölüleri dirilteceğim. Yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. Eğer iman edenlerden iseniz; elbette bunda sizin için ayet vardır....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Ve İsrailoğullarına peygamber gönderecektir.(O da diyecektir ki) «Ben size muhakkak bir mûcize ile Rabbiniz tarafından geldim. Ben sizin için çamurdan kuş şekli gibi bir şey icat ederim, sonra ona üfürürüm. O da Allah Teâlâ'nın izniyle hemen kuş oluverir. Ve ben Allah'ın izniyle anadan doğma körü ve alacalık illetine tutulanı iyi ederim ve ölüyü diriltirim, ve size evlerinizde ne yediğinizi ve ne biriktirdiğinizi de haber veririm. Şüphe yok ki, bunda sizin için bir alâmet vardır. Eğer siz mü'min...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Onu İsrailoğullarına bir peygamber yapacak. (Onlara şöyle diyecek): “Ben size Rabbinizden bir âyet (mucize) ile geldim. Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o hemen kuş oluverir. Yine Allah'ın izni ile anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanmışsanız, bunda sizin için bir âyet (ibret) vardır. ”...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
(48-49) O’na kitabı, hikmeti Tevrat ve İncil’i öğretecektir ve O’nu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderecektir. -Ben size Rabbinizden bir ayet ile geldim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim. Allah’ın izniyle, hemen kuş olacaktır. Anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah’ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. Eğer mümin olmuş kimseler iseniz bunda sizin için bir delil vardır....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
"Onu İsrâil oğullarına (şöyle diyen) bir elçi yapacak: "Ben size Rabbinizden bir mu'cize getirdim: Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratır, ona üflerim, Allâh'ın izniyle hemen kuş oluverir; körü ve alacalıyı iyileştiririm; Allâh'ın izniyle ölüleri diriltirim; evlerinizde ne yeyip, ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanıcı iseniz elbette bunda sizin için bir ibret vardır."...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
İsrailoğularına peygamber kılacak. (O da onlara şöyle diyecek:) «Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve stok ettiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır.»...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Onu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderecek. O da diyecek ki: Ben size Rabbinizden bir âyetle geldim. Size çamurdan bir kuş sureti yapar, sonra ona üflerim; o da Allah'ın izniyle kuş oluverir. Anadan doğma körleri ve abraşları iyileştirir, Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim. Ayrıca, size, evinizde ne yediğinizi ve ne sakladığınızı haber veririm. Eğer inanan kimselerseniz, bunda sizin için bir âyet vardır....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Onu Beni İsrail'e şöyle konuşan bir resul yapacak: "Şu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben, çamurdan, kuş görünümünde bir şey yapar, ona üflerim de Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ben, körü ve abraşı iyileştirir, ölüleri Allah'ın izniyle diriltirim. Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarınızı size haber veririm. Eğer inananlarsanız, bunda sizin için tam bir mucize vardır."...
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
Bu bildirdiklerimiz, sana ilettiğimiz mesajlardan ve hikmet yüklü haberlerdendir....
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Îsa hakkında sana verilen haber gerçektir. Artık şüphecilerden olma....
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Bu hak (gerçek haber), Rabbinden (gelen)dir; öyle ise şübhe edenlerden olma!...
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Şüphesiz bu (İsa hakkında söylenenler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, evet O, mutlak güç ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Allah'tan başka ilah yoktur. Ve şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Bu anlatılanlar, muhakkak ki doğru ve hak olan haberlerdir; ve Allah’dan başka hiç bir ilâh yoktur. Şüphesiz o Allah, her şeye gâliptir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Şüphesiz bu (İsa hakkında söylenenler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, evet O, mutlak güç ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Tanrı'dan başka tanrı yoktur, Ve şüphesiz Tanrı, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
İşte (İsâya dâîr sana anlatılan) bu (haber) elbette en doğru bir haberin beyânıdır. Allahdan başka hiç bir Tanrı yokdur. Allah hiç şübhesiz yegâne gaalibdir. Mutlak hüküm ve hikmet saahibidir O. ...
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Şüphe yok ki, Hak olan haber, işte budur. Ve Allah Teâlâ'dan başka hiçbir ilâh yoktur ve muhakkak ki, azîz, hakîm olan ancak Allah Teâlâ'dır....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
İşte bu, elbette en doğru haberdir. Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hiç şüphesiz ki Allah Azîz'dir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 62. Ayet:
Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Allah'tan başka ilah yoktur. Ve şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Ve eğer (bu hakikatten) yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah ifsad edicilerden tamamiyle haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 92. Ayet:
(Size gelince ey müminler,) kendiniz için özenle ayırdığınız şeylerden başkaları için harcamadıkça gerçek erdeme ulaşmış olamazsınız; ve her ne harcarsanız kuşkusuz, Allah ondan tamamiyle haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
Sen de ki: “(Helâl ve haramı haber vermekde) Allah doğru buyurmuştur. O halde (her dinden) İslâma yönelerek İbrahim’in dinine uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
1.
kul
: de , söyle
2.
yâ ehle el kitâbi
: ey kitap ehli, kitap sahipleri
3.
lime
: niçin
4.
tesuddûne
: men ediyo...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: “Ey kitab ehli! (Gerçeği) görüp bildiğiniz hâlde, niçin Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.”...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
Sen onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, Kur’ân’ı bildiğiniz ve doğruları gördüğünüz halde, niçin Allah’ın yolunda, İslâm’da tezat, tenâkuz, pürüz, yalan, sapma arayarak mü’minleri Allah yolundan çevirmeye, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoymaya, İslâmî faaliyetlere mani olmaya kalkışıyorsunuz? Allah işlediğiniz hileli amellerden, tuzaklardan habersiz değildir. Bunlara göre sizi cezalandıracaktır.' de....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: 'Ey kitap ehli! Hak olduğunu gördüğünüz halde neden onda bir eğrilik göstermeye yeltenerek mü'minleri Allah yolundan çevirmeye çabalıyorsunuz. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.'...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: Ey Kitap Ehli! İmân edenleri neden Allah yolundan —onda bir eğrilik arayarak— döndürmeye çalışıyorsunuz ? Halbuki (son dinin hak olduğuna, Hz. Muhammed'in son Nebî olarak gönderildiğine) şâhid bulunuyorsunuzdur. Allah işlediklerinizden habersiz değildir....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki, 'Kitap halkı, doğruya tanık olduğunuz halde neden ALLAH'ın yolunu değiştirmeye yeltenerek inananları saptırıyorsunuz? ALLAH yaptıklarınızdan habersiz değildir.'...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: «Ey kitap verilenler, niçin inananları Allah'ın doğru yolundan engelliyorsunuz? Görüp durduğunuz halde niçin onun çarpıklığını istiyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.»...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: «Ey kitap ehli! Gerçeği görüp bildiğiniz hâlde niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah'ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir»....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki; 'Ey ehl-i kitap, niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek inananları o yoldan döndürmeye çalışıyorsunuz? Oysa onun doğru olduğunu biliyorsunuz. Allah yaptıklarınızdan kesinlikle habersiz değildir :...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: “Ey ehl-i kitap! Niçin iman edenleri Allah'ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Hak olduğuna şâhit iken, o yolu eğri göstermeye yelteniyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. ”...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: -Ey kitap ehli, niçin iman edenleri Allah’ın yolunda eğrilik arayarak saptırmaya çalışıyorsunuz? (Oysa siz de onun doğru olduğunu) görüp duruyorsunuz. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: Ey Ehl-i kitap! Siz gerçeği görüp bildiğiniz halde, niçin Allah’ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek iman edenleri Allah yolundan men ediyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: "Ey Kitap ehli, gerçeğe tanık olduğunuz halde, niçin Allâh'ın yolunu eğri göstermeğe yeltenerek, inanmak isteyenleri Allâh yolundan çevirmeğe çalışıyorsunuz? Allâh yaptıklarınızdan habersiz değildir."...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
De ki: Ey Kitap Ehli! Gerçeğe tanık olduğunuz halde, niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye çalışıp da inanan kimseyi ondan alıkoyuyorsunuz? Halbuki Allah sizin yaptıklarınızdan asla habersiz değildir....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
Şunu da söyle: "Ey Ehlikitap! Neden iman edenleri Allah yolundan alıkoyuyorsunuz? Gözünüzle gördüğünüz halde, Allah yolunu neden çarpıtmak istiyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir."...
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
İşte bu (haberleri) insanlar için bir açıklama, (Allah'tan saygı dolu bir gönülle) korkup kötülüklerden sakınanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
1.
iz tus'idûne
: uzaklaşıyordunuz
2.
ve lâ telvûne
: ve dönüp bakmıyordunuz
3.
alâ ehadin
: hiç kimseye
4.
ve er resûlu
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
Siz (dağa çıkarak) uzaklaşıyor ve dönüp hiç kimseye bakmıyordunuz, (Allah'ın) Resûl'ü ise sizi arkanızdan çağırıyordu. Bundan sonra size gam üstüne gam isabet etti, elinizden çıkan şeyler (zafer, ganimet) ve size isabet eden şeyler (musîbetler) için mahzun olmayın (üzülmeyin) diye. Ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara alışasınız ve daha sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
O anda boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye bakmıyordunuz bile. Peygamberse arkanızdan sizi çağırıp durmadaydı. Tanrı, elinizden çıkana hayıflanmayasınız, gelip çatan felâketlerden mahzun olmayasınız diye sizi, gam üstüne gam vererek cezalandırdı ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
O zaman Peygamber arkanızdan sizi çağırdığı halde siz, durmadan (savaş alanından) uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. (Allah) size keder üstüne keder verdi ki, bundan dolayı gerek elinizden gidene, gerekse başınıza gelenlere üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....