Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Birbirinizin mallarını haksız şekilde yemeyin. Günah olduğunu bildiğiniz halde, başkasının bir kısım mallarına haksız yere sahip olabilmek için hukuki hileye başvurmayın....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer size bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Eğer size bir kötülük isabet ederse bu onları sevindirir. Eğer sabreder ve takvalı olursanız, onların hileleri size bir zarar vermez. Kuşkusuz, Allah, ilmiyle onların yaptıkları her şeyi kuşatmıştır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar, Kafirler de tağutun yolunda savaşırlar. O halde şeytanı evliya edinenlerle savaşın. Kuşkusuz, şeytanın hilesi/düzeni zayıftır....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki Allah sana yeter. O, seni yardımı ile ve Mü'minlerle destekledi....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar: "Onu bana getirin." dedi. Hükümdarın elçisi ona gelince, rabbine dön ve ona, ellerini kesen kadınların durumunu sor. Kuşkusuz Rabb'im onların hilesini bilendir....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti ve yapacağı hileleri hazırlattıktan sonra belirlenen yere geldi....
Taha Suresi, 69. Ayet:
"Sağ elinde olanı at, onların yaptığı şeyleri yutacak. Onların yaptıkları sihirbaz hilesinden başka bir şey değil. Ve sihirbazlar ne yaparlarsa yapsınlar kurtuluşa eremezler."...
Mutəffifin Suresi, 1. Ayet:
Hile yapanların vay haline!...
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Ve bir vakit «şu şehre girin de ni'metlerinden dilediğiniz veçhile bol bol yeyin ve secdeler ederek kapıya girin ve «hıtta» deyin ki size hatı'elerinizi mağfiret ediverelim, muhsinlere ise daha artıracağız» dedik...
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
İbrahimin milletinden kim yüz çevirir? Ancak kendine kıyan sefîh, hakikat biz onu Dünyada ıstıfa ettik, Ahırette de o hiç şüphe yok salâhile seçilenlerdendir...
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Birinize ölüm yaklaştığı zaman eğer fazla bir mal terkedecekse anasına, babasına ve en yakınlarına mâruf veçhile vasiyette bulunması farz kılınmıştır. Bu muttakîler üzerine terettüp eden bir vecibedir....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Birbirinizin mallarını haksız şekilde yiyip tüketmeyin ve başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tüketmek için hukuki hilelere başvurmayın....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan bazılarının dünya hayatı ile ilgili sözleri senin hoşuna gider. Kalbindeki, kafasındaki düşüncelerinde de samimi olduğuna Allah’ı şâhit tutar. Üstelik tartışmada da hayli usta, Allah’a isyanda musır, yalancı, hilekâr, azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Ve kadınları boşadığınızda, onlar da iddetlerini sonuna erdirince onların kendi aralarında maruf veçhile karşılıklı rızayla kocaları ile tekrar evlenmelerine mani olmayınız. Sizden Allah'a ve Ahiret gününe inanmış olanlara işte bununla öğüt verilir. Bu husus sizin için daha faydalı ve daha temizdir ve Allah Teâlâ bilir, siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Valideler çocuklarını tam iki sene emzirirler, emzirmeyi tamam yaptırmak isteyen için. Bu validelerin nafakaları ve elbiseleri kadri ma'ruf üzere mevludün leh üzerinedir. Hiçbir şahıs kendi takatinden ziyâdesiyle mükellef olmaz. Ne bir ana çocuğu sebebiyle, ne de bir baba evladı sebebiyle zarara sokulmasın. Varis üzerine de onun mislidir. İmdi ana ile baba kendi rızaları ile ve bir müşavere ile çocuğu memeden kesmek isterlerse ikisinin üzerine de bir günah yoktur. Ve siz evladınızı başkasına emz...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Ve sizlerden vefat edip de geriye zevceler bırakanların zevceleri, nefisleri hakkında dört ay on gün intizarda bulunurlar. Sonra iddetlerinin sonuna erince artık nefisleri hakkında maruf veçhile yapacakları şeyden dolayı sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve Allah Teâlâ yapacağınız şeylerden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Kadınlar ile evleneceğinize dair ta'riz tarîkıyla rağbetinizi göstermenizden veya bu rağbeti gönlünüzde gizlediğinizden dolayı üzerinize bir günah yoktur. Allah Teâlâ bilmiştir ki, siz onları elbette anacaksınızdır. Ancak kendileriyle gizlice vaadleşmeyiniz. Ancak maruf veçhile bir söz söylemeniz müstesna. Ve iddet-i vefat nihâyet bulmadıkça da akd-i nikaha azmetmeyiniz ve biliniz ki, Allah Teâlâ gönüllerinizde olanı şüphe yok ki bilir. Artık ondan sakınınız ve biliniz ki Hak Teâlâ şüphesiz gafû...
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Kadınları daha kendilerine temas etmediğiniz halde veya onlara bir mihr tesmiye eylememiş olduğunuz halde boşamış olursanız üzerinize bir vebal yoktur. Şu kadar ki, onları müstefit ediniz. Zengin üzerine kadarınca, dar halli olan da kadarınca ve maruf veçhile bir mut'a vermek icabeder. Bu mut'a muhsinler üzerine terettüb eden bir haktır....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden vefat edip de zevcelerini terkedenler, zevceleri için bir seneye kadar hanelerinden çıkmamak üzere bir meta' vasiyet etmiş bulunmalıdırlar. Şâyet zevceler çıkarlarsa onların kendi nefisleri hakkında ma'ruf veçhile yapacakları şeyden dolayı sizin üzerinize bir vebal teveccüh etmez. Ve Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Mutallakaların (boşananların) da ma'ruf veçhile bir istifade haklarıdır ki ihkakı Allahdan korkanlara bir vazıfedir...
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanmış kadınlar için ma'ruf veçhile bir meta' vardır ki, bu muttakîler üzerine bir haktır....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların yola gelmesi senin üzerine değil velâkin Allahdır ki dilediğini yola getirir, ve hayır namına her ne infak ederseniz hep kendi lehinizedir, ancak sırf Allah yüzünü gözeterek verirsiniz, bu vechile hayra dair her ne verirseniz karşılığı size tamamen ödenir ve hiç hakkınız yenmez...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa bu onları üzer. Başınıza bir kötülük geldiğinde ise onlar sevinirler. Fakat siz sabreder ve Allah'tan korkup O'nun emir ve yasaklarına uyarsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Muhakkak ki Allah'ın ilmi onların bütün yaptiklarını kuşatır....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
1.
ve mekerû
: ve hile yaptılar, tuzak kurdular
2.
ve mekere allâhu
: ve Allah'ın tuzağı
3.
ve allâhu
: ve Allah
4.
hayru
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Ve onlar hile yaptılar, Allah da (onlara) hile yaptı. Ve Allah, (hileye karşı) hile yapanların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Mekr yaptılar ve karşılığını Allâh'tan mekr ile aldılar. Allâh mekr yapanların en hayırlısıdır. (Hakikati dillendirenin ortadan kalkması için gizli hileye başvurdular, Allâh da olayı aynı yoldan, yani onlar fark edemeden onların aleyhine sonuçlandırdı. ) (Kişinin kendisini Allâh'tan ayrı düşüren - uzaklaştıran fiile devam edip bundan zarar görmediğini sanması, mekre uğraması demektir. Çünkü zarar görmediğini sanarak o fiile devam etmesi, sonuçta Allâh'tan daha fazla uzaklaşmasına yol açar ki, Al...
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Yahudiler, (Îsâ’yı öldürmek için) hileye saptılar. Allah’da (Îsa’yı göğe kaldırıp kendilerinden, Îsa’ya benziyen birini hilekârlarına öldürtmekle onlara) hile yaptı, ceza verdi. Allah fenalığa karşı ceza verenlerin en kuvvetlisidir....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Fakat hile yaptilar. Allah da onlari cezalandirdi. Allah, hile yapanlarin cezasini en iyi verendir. *...
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
(Onlardan bir kısım haham ve devlet adamları) hileye başvurdular, (İsa'yı öldürmeyi plânladılar). Allah da onların hilesini boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır,....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Fakat (inkarcılar) hile yaptılar. Allah da onları cezalandırdı. Allah, hile yapanların cezasını en iyi verendir....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Bununla birlikte hileye başvurdular, Allah da onların hilelerini boşa çıkardı. Allah, hileyi boşa çıkaranların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Hile yaptılar. Allah da onları cezalandırdı. Ve Allah hile yapanların cezasını en iyi verendir....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Hile yaptılar, Allah da onları cezalandırdı. Ve Allah, hile yapanların cezasını en iyi verendir....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Ve hilekarlık yaptılar, Allah Teâlâ da hilelerine mukabelede bulundu ve Allah Teâlâ hile yapanların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Onlar hile yaptılar, Allah da onlara hile yaptı. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır .....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Öbürleri ise hileler yaptılar. Allah da onların hilelerini boşa çıkardı. Allah, hileleri boşa çıkarmakta pek güçlüdür....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Diğerleri ise tuzak kurdular; Allah da onları kendi tuzaklarına düşürdü. Allah, hileyi hile ile cezalandıranların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
Sen onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, Kur’ân’ı bildiğiniz ve doğruları gördüğünüz halde, niçin Allah’ın yolunda, İslâm’da tezat, tenâkuz, pürüz, yalan, sapma arayarak mü’minleri Allah yolundan çevirmeye, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoymaya, İslâmî faaliyetlere mani olmaya kalkışıyorsunuz? Allah işlediğiniz hileli amellerden, tuzaklardan habersiz değildir. Bunlara göre sizi cezalandıracaktır.' de....
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, müttakî olmanın bütün icaplarını yerine getirerek, takva esaslarını hayata geçirerek lâyıkı vechile Allah’a sığının, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp kendinizi Allah’ın azabından koruyun. Kesinlikle İslâm’ı yaşayan müslüman olarak ruhunuzu teslim edin....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
1.
in temses-kum
: eğer size değerse, dokunursa
2.
hasenetun
: hasene, iyilik, güzellik
3.
tesû'-hum
: onları hüzünlendirir
4.
...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Şayet size bir hasenat (güzellik) dokunursa onları hüzünlendirir. Ve şayet size bir seyyiat (kötülük) isabet ederse, onunla ferahlanırlar (ona sevinirler). Ve eğer siz sabrederseniz ve takva sahibi olursanız, onların hileleri size hiçbir şeyle zarar veremez. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını (ilmi ile) kuşatandır (bilendir)....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Başınıza iyi bir iş gelse onlar üzülürler; size bir kötülük isabet etse, mutlu olurlar. Eğer dayanır ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zaman zarar veremez. Muhakkak ki Allâh onların yaptıklarını ihâta eder (mekân kavramı olmaksızın)....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa onları üzer ve kederlendirir. Başınıza bir felâket gelirse, onunla ferahlanır ve sevinç duyarlar. Eğer siz, sabırlı olur da korunursanız, onların hileleri size hiç bir zarar veremez. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını ilmi ile kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik gelse, onlarin fenasina gider; basiniza bir kotuluk gelse buna sevinirler. Sabreder ve sakinirsaniz, onlarin hilesi size hicbir zarar vermez. Allah islediklerinin hepsini ilmiyle kusatmistir. *...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük isabet etse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'tan saygı ile korkarsanız, onların hilesi size hiç de zarar vermez. Şüphesiz ki, Allah onların yapageldiklerini (ilmiyle kudretiyle) kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik gelse, onların fenasına gider; başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Allah işlediklerinin hepsini ilmiyle kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa, fenalarına gider, başınıza bir musibet gelirse onunla ferahlanırlar. Eğer sabırlı olur ve iyi korunursanız, onların hileleri size zarar vermez. Çünkü Allah, onları kendi yaptıkları ile kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa fenalarına gider, başınıza bir kötülük gelse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'dan gereğince korkarsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez; çünkü Allah onları kendi amelleriyle kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer size bir iyilik dokunacak olsa bu onları üzer. Eğer başınıza bir kötülük gelse bu yüzden sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'tan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Hiç şüphesiz Allah'ın bilgisi onların yaptıklarını kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların "hileli düzenleri" size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Tanrı, yapmakta olduklarını kuşatandır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer size bir iyilik dokunursa, (bu) onları üzer; fakat size bir kötülük gelirse, onunla sevinirler. Buna rağmen sabreder ve (günahlardan) sakınırsanız, onların
hîle
si size hiçbir şeyle zarar vermez. Şübhesiz ki Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla kuşatıcıdır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Sizlere bir iyilik dokunursa; bu onları, üzer. Ama başınıza bir felaket gelirse; buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz ki, Allah, onların yaptıklarını kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer bir iyilikle karşılaşırsanız bu onları üzer; ve başınıza bir kötülük gelince de memnun olurlar. Ama eğer zorluklara karşı sabreder ve Allah'a karşı sorumluluklarınızın bilincinde olursanız, onların hileleri size hiçbir zarar veremez. Zira Allah, onların tüm yaptıklarını (Kudretiyle) kuşatır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir nîmet isabet ederse onları mahzun eder. Size bir fenalık dokunursa onunla sevinirler. Eğer sabreder ve ittikada bulunursanız onların hileleri size hiç bir şey ile zarar vermez....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Başınıza bir musibet gelse buna da sevinirler. Eğer sabreder, Allah'tan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik gelirse bu onları üzer, size bir kötülük dokunursa buna sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız onların hilesi size hiç bir zarar vermez. Allah, onların yaptıklarını tam olarak kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokununca onları tasalandırır, size bir kötülük isabet edince ise onunla sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiç bir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır....
Ali-İmran Suresi, 161. Ayet:
Bir peygamberin hile yapması olacak şey değil; çünkü kim hile yaparsa, herkesin yaptıklarının tam karşılığını alacağı ve hiç kimseye haksızlık yapılmayacağı Kıyamet Günü'nde hilesi yüzüne vurulacaktır....
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
Seni yalanlarlarsa (şaşma), senden önce apaçık deliller, Zeburlar (Tanrı sevgisini dile getiren ilahiler) ve aydınlatıcı kitap getiren elçiler de yalanlanmıştı....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Kullu nefsin zâikatul mevt(mevti), ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), fe men zuhziha anin nâri ve udhılel cennete fe kad fâz(fâze), ve mâl hâyâtud dunyâ illâ metâul gurûr(gurûri). ...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
1.
kullu nefsin
: herkes, her nefs
2.
zâikatu el mevti
: ölümü tadıcıdır
3.
ve innemâ
: ve lakin, fakat, amma
4.
tuveffevne
...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Festecâbe lehum rabbuhum ennî lâ udîu amele âmilin minkum min zekerin ev unsâ, ba’dukum min ba’d(ba’dın), fellezîne hâcerû ve uhricû min diyârihim ve uzû fî sebîlî ve kâtelû ve kutilû le ukeffirenne anhum seyyiâtihim ve le udhılennehum cennâtin tecrî min tahtihâl enhâr(enhâru), sevâben min indillâh(indillâhi) vallâhu indehû husnus sevâb(sevâbi)....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
1.
fe istecâbe
: o zaman, icabet etti, dualarına cevap verdi
2.
lehum
: onlara, onlar için
3.
rabbu-hum
: onların Rabbi
4.
ennî...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri nikah çağına erinceye kadar deneyiniz. Eğer kendilerinde bir rüşt hissederseniz mallarını kendilerine hemen teslim ediniz ve büyüyecekler diye o malları israf ile alelacele yemeyiniz. Ve kim zengin ise kaçınsın ve kim fakir ise ma'ruf veçhile yesin. Onlara mallarını teslim edeceğiniz vakit de onlara karşı şahit bulundurunuz. Ve Allah Teâlâ hesapları görmeğe kâfidir....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey mü'minler! Kadınlara zor zoruna varis olmanız ve onlara vermiş olduğunuzun bazısını giderip kurtarmanız için onları tazyik etmeniz sizin için helâl olmaz. Meğer ki apaçık bir fuhuş yapıversinler. Ve onlarla maruf veçhile geçininiz. Şayet onları kerih görür iseniz, olabilir ki siz bir şeyi kerih görürsünüz, Allah Teâlâ ise onda birçok hayır vücuda getirir....
Nisa Suresi, 24. Ayet:
Kocalı kadınlarla evlenmek de haram; ancak sahibi olduğunuz cariyeler müstesna. Allah'ın yazısı bu, emri bunlar size ve bunlardan başkalarını, evlenmeniz ve zinâda bulunmamanız için arayıp istemeniz helâl edilmiştir size. Kadınlardan biriyle evlenerek faydalandığınız takdîrde mehirlerini kararlaştırıldığı veçhile verin. Miktarını tâyin ettikten sonra gönül hoşluğuyla herhangi bir hususta uyuşursanız suç yok size. Şüphe yok ki Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 29. Ayet:
İnananlar! Birbirinizin malını haksızlık ve hile ile yemeyin; karşılıklı rıza ile yapılan ticaret olursa başka. Birbirinizi öldürmeyin. ALLAH size Rahimdir...
Nisa Suresi, 76. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar, ... olanlar
2.
âmenû
: amenu oldular, îmân ettiler, yaşarken Allah'a ulaşmayı dilediler
3.
yukâtilûne
: savaşırlar
4.
Nisa Suresi, 76. Ayet:
Âmenû olanlar, Allah'ın yolunda savaşırlar ve kâfir olanlar ise tagutun yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Muhakkak ki şeytanın hilesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İnananlar, Allah yolunda savaşırlar, kâfir olanlar, Şeytan yolunda savaşırlar. Savaşın Şeytan'ın dostlarıyla ve şüphe yok ki Şeytan'ın
hîle
si zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkar edenler ise Tağut'un yolunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda savaşır; küfredenler de sapıtan şeytan yolunda cenkleşir. O halde siz şeytanın dostları ile (kâfirlerle) savaşın. Muhakkak ki şeytanın hilesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
Inananlar Allah yolunda savasirlar, inkar edenler ise seytan yolunda harbederler. seytanin dostlariyla savasin, esasen seytanin hilesi zayiftir. *...
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İmân edenler, Allah yolunda savaşırlar; inkâr edenler, tâğût (azgın kâfirler, lanete hak kazanan İblîs ve Allah'tan başka ilâh edinilen bâtıl tanrı) yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz ki, şeytanın hilesi pek zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İnananlar Allah yolunda savaşırlar, inkar edenler ise tağut yolunda harbederler. Şeytanın dostlarıyla savaşın, esasen şeytanın hilesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İyman edenler Allah yolunda cenk ederler, küfredenler ise tagut'un yolunda cenk ederler, o halde siz şeytanın yârânını öldürmeğe bakın, her halde şeytanın hilesi çürüktür....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda cenk ederler, küfredenler ise Tağut (=azgın şeytan) yolunda çarpışırlar. O halde şeytanın taraftarlarını öldürmeye bakın! Her zaman şeytanın hilesi çürüktür....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın hilesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
Müminler Allah yolunda, kafirlerse Tağut (şeytan) uğrunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşınız. Çünkü şeytanın hilesi düzeni zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İnananlar Tanrı yolunda savaşırlar; kafirler ise tağut yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
Îmân edenler, Allah yolunda cenk ederler. İnkâr edenler ise, tâğut (Allah’ın yerine tuttukları şeylerin) yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla cenk edin! Şübhesiz ki şeytanın
hîle
si zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Küfür edenler ise, Tağut yolunda harbederler. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz ki şeytanın hilesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İmana ermiş olanlar Allah yolunda savaşırlar, hakikati inkara şartlanmış olanlar ise şeytani güçler uğrunda. O halde Şeytanın dostlarına karşı savaşın; Şeytanın hile ve tuzakları kesinlikle zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İmân etmiş olanlar, Allah Teâlâ'nın yolunda muharebede bulunurlar. Kâfir olanlar da şeytanın yolunda harp ederler. Artık o şeytanın dostlarını öldürünüz. Şüphe yok ki şeytanın hilekarlığı zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de Tâğut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostları ile savaşın! Şüphesiz ki şeytanın hilesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Küfredenler de Tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytanın velileri ile savaşın. Şeytanın hilesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler ise şeytan yolunda savaşırlar. Öyle ise ey müminler haydi, şeytanın taraftarlarıyla muharebe edin. Şeytanın hilesi, cidden zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İnananlar Allâh yolunda savaşırlar, inkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O halde şeytânın dostlarıyla savaşın, çünkü şeytânın hilesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar, küfredenler de tağutun yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler ise tâğutun yolunda savaşırlar. Siz de şeytanın dostlarıyla savaşın. Gerçekte, şeytanın hilesi pek zayıftır....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Bununla berâber (münâfıklar, kendilerine bir şey emrettiğin zaman:) 'Baş üstüne!' derler; fakat senin yanından çıktıkları zaman onlardan bir tâife, senin söylediğinden başkasını geceleyin uydurur. Allah ise, geceleri (ne
hîle
ler) kurmakta olduklarını yazıyor (hesâbını sormak üzere, kaydediyor). Artık (sen) onlara aldırma ve Allah’a tevekkül et! (Sana) vekîl olarak da Allah yeter....
Nisa Suresi, 98. Ayet:
İllâl mustad’afîne miner ricâli ven nisâi vel vildâni lâ yestatîûne
hîle
ten ve lâ yehtedûne sebîlâ(sebîlen)....
Nisa Suresi, 98. Ayet:
1.
illâ
: ancak, hariç
2.
el mustad'afîne
: aciz, çaresiz, zayıf olanlar
3.
min er ricâli
: erkeklerden
4.
ve en nisâi
...
Nisa Suresi, 105. Ayet:
Elhak biz sana bihakkın kitab indirdik ki insanlar arasında Allahın sana gösterdiği vechile hukm edesin; hâinlere müdafaa vekili olma...
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlarınız arasında her veçhile âdil davranmıya ne kadar hırs besleseniz yine muktedir olamazsınız, bâri büsbütün meyledib de ötekini askıda kalmış gibi bırakmayın, ve eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan korunursanız şüphe yokki Allah gafur, rahîm bulunuyor...
Nisa Suresi, 142. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
el munâfikîne
: münafıklar
3.
yuhâdiûne
: aldatırlar, hile yaparlar
4.
allahe
: Allah
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Muhakkak ki münafıklar, Allah'a hile yaparlar. Oysa O (Allah), onlara hile yapandır. Ve onlar, namaza kalktıkları zaman, üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Ve Allah'ı pek az zikrederler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
İkiyüzlüler Allâh'ı aldatmaya kalkarlar, (oysa) Allâh, hilelerinin sonucunu kendi aleyhlerine oluşturur! Salâta kalktıklarında üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş olsun diye; Allâh'ı da çok az hatıra getirirler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münafıklar, Allah’ın hilelerini başlarına belâ ettiğini göre göre, Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az zikrederler Allah’a pek az şükrederler, pek az ibadet ederler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münafıklar, (lisanlarıyla imanı açığa vurmak ve kalblerinde küfrü gizlemek suretiyle) zanlarınca Allah’a hile yaparlar. Allah’da hilelerini başlarına geçirir. Onlar namaza kalktıkları zaman, istemiye istemiye kalkarlar; insanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az hatıra getirir anarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Her zaman münafıklar Allah'a hile yapmaya çalışırlar, Allah da hilelerini başlarına geçirir. Namaza kalktıkları vakit üşene üşene kalkarlar, halka gösteriş yaparlar, yoksa Allah'ı pek az anarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Şübhesiz ki münâfıklar, Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar; hâlbuki O, onları aldatan(
hîle
lerini başlarına geçiren)dir. Hem (onlar) namaza kalktıkları zaman tenbel tenbel kalkarlar; insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak pek az anarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münâfıklar Allah’ı aldatmaya çalışırlar, Allah da onların hilelerini ve oyunlarını bozar. Onlar namaza kalkarken üşene üşene kalkarlar, müminlere gösteriş yaparlar. Yoksa aslında Allah’ı pek az hatırlarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münafıklar güya Allah'ı aldatıyorlar! Oysa Allah onların hilelerini başlarına geçiriyor. Namaza kalktıklarında da onlar üşenerek ve insanlara gösteriş olsun diye kalkarlar; Allah'ı ise pek seyrek hatırlarına getirirler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Şu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah'ı aldatmaya uğraşıyorlar. Ama Allah da onları aldatıyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Onlar Allah'ı çok az hatırlarlar....
Nisa Suresi, 161. Ayet:
Onlara, faiz almaları, sözcülüğünü savunuculuğunu yapmaları yasaklandığı halde faiz geliri elde etmeye devam etmeleri, hile, soygun, rüşvet gibi haksız, haram ve dolambaçlı gayri meşrû yollarla insanların mallarını yemeleri sebebiyle, kendilerine daha önce helâl kılınmış olan, helâl ve temiz şeyleri haram kıldık. İçlerinden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere can yakıp inleten müthiş ...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Ve lekad ehazallâhu mîsâka benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve kâlellâhu innî meakum lein ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve âmentum bi rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan hasenen le ukeffirenne ankum seyyiâtikum ve le udhılennekum cennâtin tecrî min tahtıhel enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli)....
Maidə Suresi, 12. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
ehaze allâhu
: Allâh (c.c.) aldı
3.
mîsâka
: mîsâk
4.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
Maidə Suresi, 61. Ayet:
Size geldikleri zaman, sözde: 'İman ettik' dediler. Halbuki yanınıza kâfir olarak girip, kâfir olarak çıkmışlardır. Allah onların gizlemeyi alışkanlık haline getirdikleri şeyi, hilelerini, tuzaklarını, kinlerini ve düşmanlıklarını çok iyi bilir....
Maidə Suresi, 84. Ayet:
Ve mâ lenâ lâ nu’minu billâhi ve mâ câenâ minel hakkı ve natmeu en yudhılenâ rabbunâ meal kavmis sâlihîn(sâlihîne)....
Maidə Suresi, 84. Ayet:
1.
ve mâ lenâ
: bize ne oluyor, niçin biz...
2.
lâ nu'minu bi allâhi
: Allah'a amenû olmayalım, yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dilemeyelim
3.
ve mâ câe-nâ
: ve bize gelen şey
...
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu veçhile şehâdet, şehâdeti layık-ı veçhile eda etmelerine veya yeminlerinden sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarına en yakın bir çaredir. Allah Teâlâ'dan korkunuz ve dinleyiniz. Allah Teâlâ fâsıklar gürûhunu hidâyete erdirmez....
Ənam Suresi, 23. Ayet:
Sonra onların hilesi, «Vallahi ey Rabbimiz! Bizler müşriklerden olmadık,» demekten başka olmayacak....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Ve işte böylece, her kasabada (şehirde) onun mücrimlerini (günah işleyenlerini), orada sahtekârlık (hile) yapmaları için liderler yaptık. Kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farkında değiller....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Hâlbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Ve böylece her şehirde,
hîle
ler, düzenler kursunlar diye o şehrin günahkârlarını büyülttük, yücelttik, onlar ancak kendilerine karşı
hîle
kârlıkta bulunurlar ama bilmezler....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Bu şekilde her kentin suçlularını orada hile yapsınlar diye ileri gelen kimseler kıldık. Onlar gerçekte ancak kendilerine hile yapmaktadırlar ama bunun bilincinde değiller....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli düzenler kursunlar diye- oranın suçlu günahkarları kıldık. Oysa onlar, hileli düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Mekke’de olduğu gibi, her beldede de en büyük günâhkârları (mücrimleri yüksek) mevkide bulunduruyoruz ki, orada hile yapsınlar. Halbuki onlar, hileyi ancak kendilerine yapıyorlar da farkında değillerdir....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Bunun gibi, her kasabanin bir takim ileri gelenlerini orada hile yapan suclular kildik. Oysa yalniz kendilerine hile yaparlar da farkina varmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
İşte bunun gibi, her kasabanın ileri gelenlerini, orada hile yapıp birtakım işler çevirsinler diye o kasabanın suç işleyenleri yaptık. Oysa onlar ancak kendilerini aldatıp hile yaparlar da farkında olmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Bunun gibi, her kasabanın bir takım ileri gelenlerini orada hile yapan suçlular kıldık. Oysa yalnız kendilerine hile yaparlar da farkına varmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Her ülkenin önde gelen suçlularına, orada hile ve entrika yapmaları için izin verdik. Aslında kendilerinden başkasını kandırmıyorlar. Ama farkında değiller....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece her şehirde o şehrin günahkarlarının büyüklerini, orada hilekarlık yapsınlar diye, işbaşında bulundurmaktayız. Oysa onlar, hilekarlığı başkalarına değil, kendilerine yapıyorlar da farkına varamıyorlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece, her kentte ileri gelenleri, oranın suçluları yaptık ki, orada hileler çevirsinler. Halbuki bunlar, kötülüğü başkasına değil kendilerine yapıyorlar da farkına varmıyorlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli düzenler kursunlar diye- oranın suçlu günahkarları kıldık. Oysa onlar, hileli düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Ve böylece her kasabada hile yapsınlar diye oranın ileri gelenlerini suçlular kıldık. Halbuki yalnız kendilerine hile yaparlar da farkına varmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Ve işte böylece her ülkenin önde gelenlerini, hile ve entrika peşinde koşan suçlular durumuna sokarız: ama çevirdikleri entrikalar yalnız kendi aleyhlerine olur; ve onu da anlamazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Ve böylece her bir beldede günahkârlarını büyükler kıldık ki, orada hilede bulunsunlar. Halbuki, onlar hilekarlık yapmazlar, ancak kendilerine yapmış olurlar da farkına varamazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece biz her memleketin ileri gelenlerini (kodamanlarını veya idarecilerini) en büyük günahkârlar yaptık ki, orada hileler çevirsinler. Halbuki onlar aslında yalnız kendilerini aldatıp hile yaparlar, amma farkında olmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Keza her memleketin suçlularını, orada hile düzmeleri için iş başına getirdik. Oysa yalnız kendilerine hile yaparlar da farkında olmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Mekke’de olduğu gibi her şehirde de ileri gelen mücrimleri, yüksek mevkilerde bulundururuz ki oralarda
hîle
ler çevirsinler. Onlar böyle yapmakla kendilerini aldatırlar da farkında olmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli düzenler kursunlar diye- oranın suçlu-günahkârları kıldık. Oysa onlar, hileli düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
1.
ve izâ
: ve, olduğu zaman
2.
câet-hum
: onlara geldi
3.
âyetun
: bir âyet
4.
kâlû
: dediler
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiği zaman: “Allah'ın resûllerine verilen şeyin aynısı bize de verilmedikçe (verilinceye kadar) asla inanmayız.” dediler. Risaletini kime vereceğini Allah, en iyi bilendir. Cürüm işleyen (günah işleyen) kimselere, yapmış oldukları hile(ler) sebebiyle yakında Allah'ın huzurunda bir zillet (küçüklük, aşağılık) ve şiddetli azap isabet edecektir (gelecektir)....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiği zaman, “Allah elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilinceye kadar asla inanmayacağız” derler. Allah, elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Bir âyet geldi mi, Allah'ın peygamberlerine geldiği gibi bize de bir âyet gelmedikçe kesin olarak inanmayız derler. Peygamberliğini kime vereceğini Allah bilir. O suç işleyenlere,
hîle
kârlıkları yüzünden Allah katından bir horluk ve çetin bir azap gelip çatacaktır....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiğinde, Allah'ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız, dediler. Allah, peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere, yapmakta oldukları hilelere karşılık Allah tarafından aşağılık ve çetin bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir delil geldiğinde: "Allâh Rasûllerine verilenin benzeri bize verilmedikçe asla iman etmeyeceğiz" dediler. . . Allâh, risâletini nerede açığa çıkaracağını en mükemmel bilendir! Suçlulara yaptıkları hilelerinden dolayı Allâh indînden aşağılanma ve şiddetli azap yaşatılacaktır!...
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiğinde: 'Allah’ın Rasullerine verilen görevlerin benzeri bize de verilmedikçe, kesinlikle inanmayız' dediler. Allah peygamberlik görevini liyakata göre vereceğini herkesten iyi bilir. İslâm’a planlı cephe alarak müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsiler, suçlular, yapmakta oldukları sinsi hilelere, planlara, soygunlarına, asılsız iddialarına karşılık, Allah huzurunda, zillete maruz kalacaklar ve şiddetli bir azâba uğrayac...
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara her ne zaman bir ayet (mucize) gelse: 'Allah'ın peygamberlerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe iman etmeyeceğiz' derler. Allah peygamberlik görevini kime vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenler Allah katında aşağılığa uğratılacak ve hile yapmalarından dolayı şiddetli bir azaba çarptırılacaklardır....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara ne zaman bir ayet gelse, derler ki: "Allah'ın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesin olarak inanmayacağız." Allah, elçiliğini nereye vereceğini daha iyi bilir. Bu, suçlu günahkarlara, kurdukları hileli düzenleri nedeniyle şiddetli bir azab ve Allah katında bir küçüklük isabet edecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Bu Mekke kâfirlerine bir âyet gelip tebliğ edildiği zaman: “- Allah’ın Peygamberlerine verilenler gibi, bize de verilmedikçe asla iman etmeyiz”, diyorlar. Allah, elçiliğini (Peygamberliği) nereye vereceğini çok iyi bilendir. Hilekârlıklarından ötürü suç işleyenlere, yarın kıyamette, Allah katında hem bir horluk, hem de pek şiddetli azab isabet edecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir ayet geldigi zaman, «Allah'in peygamberlerine verilen size de verilmedikce inanmayiz» derler. Allah, peygamberligini verecegi kimseyi daha iyi bilir. Suc isleyenlere Allah katindan bir asagilik ve hilelerinden oturu de siddetli bir azap eri_ecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Kendilerine bir âyet (mucize, Kur'ân'dan açık bir belge) geldiği zaman, «Allah'ın peygamberine verilen (şeref ve itibarın) bir benzeri bize verilmedikçe aslâ imân etmeyiz !» dediler. Allah ise peygamberlik görevini nereye (kime) sunacağını daha iyi bilir. Suç işleyen o kimselere —hilelerinden ve kirli işlerinden dolayı— Allah katından hem aşağılık, hem şiddetli bir azâb dokunacaktır....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir ayet geldiği zaman, 'Allah'ın peygamberlerine verilen bize de verilmedikçe inanmayız' derler. Allah, peygamberliğini vereceği kimseyi daha iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve hilelerinden ötürü de şiddetli bir azab erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiğinde, Allah'ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız, dediler. Allah, peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere, yapmakta oldukları hilelere karşılık Allah tarafından aşağılık ve çetin bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Kendilerine bir mucize geldiğinde: 'ALLAH'ın elçilerine verilenlerin benzeri bize verilmedikçe inanmayız,' derler. ALLAH mesajını nereye koyacağını daha iyi bilir. Yaptıkları hilelerden ötürü suçlulara ALLAH katından bir aşağılama ve çetin bir azap dokunacaktır....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir ayet geldiği zaman, «Allah'ın peygamberlerine verilen peygamberlik aynen bizlere verilmedikçe sana asla inanmayacağız.» diyorlar. Allah, peygamberliğini kime vereceğini en iyi bilendir. Hilekarlıklarından dolayı, öyle günahkarlara, yarın Allah yanında hem bir küçüklük hem de çok çetin bir azap isabet edecek....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiği zaman: «Allah'ın peygamberlerine verilenin aynısı bize de verilmedikçe iman etmeyiz» derler. Allah peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suçlu olanlara, yaptıkları hilelerinden dolayı Allah katından bir zillet ve şiddetli bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara ne zaman bir ayet gelse derler ki: "Tanrı'nın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesin olarak inanmayacağız." Tanrı elçiliğini nereye vereceğini daha iyi bilir. Bu suçlu günahkarlara, kurdukları hileli düzenleri nedeniyle şiddetli bir azab ve Tanrı katında bir küçüklük (aşağılanma) isabet edecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir ayet geldiği zaman; derler ki: Allah'ın peygamberlerine verilen bize de verilmedikçe asla iman etmeyiz. Allah, risaletini nereye vereceğini en iyi bilendir. Suç işleyenlere; yapageldikleri hilekarlık yüzünden Allah katında bir horluk ve şiddetli bir azab erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Ve onlara bir âyet geldiği zaman derler ki, «Allah'ın peygamberlerine verilmiş olanın misli bizlere verilinceye kadar biz imân etmeyiz.» Allah Teâlâ peygamberliği nereye tevcih edeceğini ziyâdesiyle bilendir. Elbette günahkâr olanlara yapar oldukları mekr ve hileden dolayı Hak Teâlâ'nın indinde bir mezellet ve şiddetli bir azap isabet edecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiği zaman: “Allah'ın peygamberlerine verilenin aynısı bize de verilmedikçe aslâ iman etmeyiz!” derler. Allah peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere, Allah katından horluk ve yaptıkları hilelerinden dolayı şiddetli bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir ayet geldiği zaman; -Allah’ın Resullerine verilen, bize de verilmedikçe iman etmeyeceğiz” derler. Allah, kime peygamberlik vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılanma ve hile yapmalarına karşılık şiddetli bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Bir âyet gelip de bu kâfirlere tebliğ edilince "Allah’ın resullerine verilen risaletin benzeri bize verilmedikçe, sana asla iman etmeyiz." derler. Allah peygamberliği kime vereceğini pek iyi bilir. Yaptıkları
hîle
ler sebebiyle, suç işleyenlere, Allah tarafından bir zillet ve şiddetli bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet gelince: "Allâh'ın elçilerine verilenin aynı bize de verilmedikçe kat'iyyen inanmayız!" dediler. Allâh, mesajını koyacağı yeri (elçilik görevini kime vereceğini) bilir. Suç işleyenlere Allâh katında bir aşağılık ve yaptıkları hileye karşı çetin bir azâb erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara ne zaman bir ayet gelse, derler ki: «Allah'ın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesin olarak inanmayacağız.» Allah, elçiliğini nereye vereceğini daha iyi bilir. Bu, suçlu günahkârlara, kurdukları hileli düzenleri nedeniyle şiddetli bir azab ve Allah katında bir küçüklük isabet edecektir....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nidâ etti....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi? diye nidâ etti....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Cennet yapraklarından oralarına örtmeye başladılar. Rableri onlara: “Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?” diye nidâ etti....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesinden tattıklarında, avret yerleri kendilerine göründü ve oraları cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri, O ikisine: -Size bu ağacı yasaklamadım mı, şeytan sizin apaçık düşmanınızdır demedim mi? diye seslendi....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen’e de kardeşleri Şuayb’i özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamber olarak gönderdik. Şuayb: 'Ey kavmim, Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanın, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edin. Ondan başka ilâhınız yok. Rabbinizden size açık hak bir delil, kitap ve şeriat gelmiştir. Ölçeği tam doldurun, ölçmede, tartıda adâletten ayrılmayın. İnsanların mallarını eksik teslim etmeyin, değerini düşürmeyin, bedellerini eksik ödemeyin, mallarını kötülemeyin, haks...
Əraf Suresi, 99. Ayet:
1.
e fe eminû
: yoksa emin mi oldular?
2.
mekra allâhi
: Allah'ın tuzağı, hilesi
3.
fe lâ ye'menu
: artık emin olamaz
4.
mekra ...
Əraf Suresi, 99. Ayet:
Allah'ın hilesinden emin miydiler? Hüsranda olan kavim, ancak onlar, Allah'ın hilesinden (Allah'ın kendilerine azap vermeyeceğinden) emin olamaz....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
fir'avnu
: firavun
3.
âmentum
: siz îmân ettiniz
4.
bi-hi
: ona
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun şöyle dedi: “Benim size izin vermemden önce ona îmân (mı) ettiniz? Muhakkak ki bu, şehirde onun halkını oradan çıkarmanız için kurduğunuz bir hiledir (tuzaktır). Artık yakında bileceksiniz (öğreneceksiniz).”...
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun: "Ben izin vermeden mi Ona iman ettiniz? Muhakkak ki bu bir mekrdir (hiledir); halkı oradan çıkarıp götürmek için, bunu şehirde tezgâhlayıp kurdunuz. . . (Cezanızı) yakında göreceksiniz" dedi....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun: 'Ben size izin vermeden Allah’a, Mûsâ’nın peygamberliğine iman edersiniz ha! Bu bir hiledir. Bu şehrin ahalisini buradan çıkarmak için, şehirde sinsice hazırladığınız bir tuzaktır. Yakında başınıza gelecekleri göreceksiniz.' dedi....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun, onlara şöyle dedi: “- Ben, size izin vermeden, siz ona iman ettiniz ha! Şüphesiz bu bir hiledir ki, siz onu, şehirde (Mısır’da) anlaşıp kurmuşsunuz; yerli halkı bu şehirden çıkarmak (ve kendiniz yerleşmek) istiyorsunuz. O halde (başınıza ne geleceğini) yakında bilirsiniz....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
(123-12) 4 Firavun: «Ben size izin vermeden mi O'na inandiniz? Dogrusu bu, halki sehirden cikarmak icin duzdugunuz bir hiledir, fakat siz goreceksiniz. And olsun ki, ellerinizi ayaklarinizi caprazlama kesecegim, sonra da hepinizi asacagim» dedi....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Fir'avn onlara: «Ben size izin vermeden ona imân mı ettiniz? Doğrusu bu, halkını çıkarmak için ülkede kurduğunuz bir hiledir; ama yakında (neler yapacağımı) göreceksiniz....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
(123-124) Firavun: 'Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu bu, halkı şehirden çıkarmak için düzdüğünüz bir hiledir, fakat siz göreceksiniz. And olsun ki, ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım' dedi....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun: «Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz öyle mi? Muhakkak bu, yerli halkı şehirden çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir hiledir. Yakında anlarsınız....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun: «Ben size izin vermeden iman ettiniz ha!» dedi. «Şüphesiz bu bir hiledir, siz bunu şehirde kurmuşsunuz, yerli halkı oradan çıkarmak istiyorsunuz, sonra anlayacaksınız!»...
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Fir'avun: '(Ben) size izin vermeden önce mi ona îmân ettiniz?' dedi. 'Şübhesiz ki bu, (buraya gelmeden önce aranızda kararlaştırarak) ahâlisini oradan çıkarmanız için şehirde kurduğunuz apaçık bir
hîle
dir. Fakat ileride, bileceksiniz!'...
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun dedi ki: Ben size izin vermeden mi ona inandınız? Doğrusu bu; halkı şehirden çıkarmanız için düşündüğünüz bir hiledir. Fakat yakında bilirsiniz siz....
Əraf Suresi, 124. Ayet:
(123-12) 4 Firavun: «Ben size izin vermeden mi O'na inandiniz? Dogrusu bu, halki sehirden cikarmak icin duzdugunuz bir hiledir, fakat siz goreceksiniz. And olsun ki, ellerinizi ayaklarinizi caprazlama kesecegim, sonra da hepinizi asacagim» dedi....
Əraf Suresi, 124. Ayet:
(123-124) Firavun: 'Ben size izin vermeden mi O'na inandınız? Doğrusu bu, halkı şehirden çıkarmak için düzdüğünüz bir hiledir, fakat siz göreceksiniz. And olsun ki, ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım' dedi....
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onlardan sonra birtakım kimseler halef oldu, kitaba varis oldular, bu den'î varlığın fani meta'ını alır dururlar ve derler ki: «Elbette biz ileride mağfiret olunacağız.» Ve onlara onun misli bir meta' gelecek olsa onu da alıverirler. Onlardan Allah Teâlâ'ya karşı haktan başkasını söylemeyeceklerine dair o kitabın misakı (onun hükmü veçhile bir ahd) alınmamış mı idi? Halbuki, onlar o kitaptakini okumuşlardı. Ahiret evi ise muttakîler için hayırlıdır. Hâlâ (buna) akıl erdiremiyecek misiniz?...
Əraf Suresi, 183. Ayet:
1.
ve umlî
: ve uzatırım, mühlet veririm
2.
lehum
: onlara
3.
inne
: muhakkak ki
4.
keydî
: benim tuzağım (hilem)<...
Əraf Suresi, 183. Ayet:
Ve onlara mühlet veririm, benim tuzağım (hilem) metindir (çetindir, katlanması zordur)....
Əraf Suresi, 195. Ayet:
O putların yürüyecek ayakları, yoksa tutacak elleri, yoksa görecek gözleri, yoksa işitecek kulakları mı vardır? De ki: “- Haydi, çağırın ortaklarınızı! Sonra bana istediğiniz
hîle
yi kurun da elinizden gelirse, bana göz açtırmayın.”...
Əraf Suresi, 195. Ayet:
Onlar için kendileriyle yürüyecekleri ayakları mı, veya onlar için tutacakları elleri mi veya onlar için kendileriyle görecekleri gözleri mi veyahut onlar için kendisiyle işitecekleri kulakları mı var? De ki, haydi çağırınız şeriklerinizi, sonra bana yapacağınız hileyi yapınız, bana hiç mühlet vermeyiniz....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
Allah zikredilirken, Allah’a ibadet edilirken, Allah’ın dini, şeriatı anlatılırken mü’minler, lâyıkı veçhile ilgilenememe endişesiyle kalpleri ürperenlerdir; Allah’ın âyetleri kendilerine okunduğu zaman imanlarını artıranlardır; sadece Rablerine dayanıp güvenenlerdir....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
1.
zâlikum
: işte böyle
2.
ve enne allâhe
: ve muhakkak ki Allah
3.
mûhinu
: boşa çıkaran, zayıflatan, bozan
4.
keydi el kâfirî...
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
İşte böyle ve muhakkak ki Allah, kâfirlerin tuzağını (hilesini) bozandır....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
İşte size böyle... Gerçekten Allah, kâfirlerin hileli düzenlerini boşa çıkarıcıdır....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
Bu tecrübe gerçektir ve Allah, muhakkak kâfirlerin hilelerini zayıflatıp gevşetendir....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
İşte bu böyledir; Allah kâfirlerin hile ve dolanını (iyice) gevşetip işe yaramaz hale getirir....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
İşte size böyle... Gerçekten Tanrı kafirlerin hileli düzenlerini boşa çıkarıcıdır....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
Bu böyledir. Ve şüphe yok ki, Allah Teâlâ kâfirlerin hilesini iptal edicidir....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
İşte size böyle... Gerçekten Allah, kâfirlerin hileli düzenlerini boşa çıkarıcıdır....
Ənfal Suresi, 30. Ayet:
1.
ve iz yemkuru
: ve tuzak (pusu) kuruyorlardı
2.
bi-ke
: sana
3.
ellezîne keferû
: kâfir olan kimseler, inkâr eden kimseler
4.
<...
Ənfal Suresi, 30. Ayet:
Hani bir zaman, kâfir olanlar, seni bağlayıp hapsetmek, yahut öldürmek, yahut da yurdundan çıkarmak için düzenlere baş vurmuşlardı. Onlar, bu düzeni kurarken Allah da cezâlarını hazırlamadaydı ve Allah
hîle
kârları cezâlandıranların en hayırlısıdır....
Ənfal Suresi, 30. Ayet:
Hani o hakikat bilgisini inkâr edenler, senin işlevini durdurmak yahut seni öldürmek ya da seni (yurdundan) çıkarmak için sana mekr (hile) düzenliyorlardı. Onlar mekr kurarlar, Allâh, mekrlerine mekrin sonuçlarını yaşatarak cevap verir (yaptıklarını kendi aleyhlerine çevirir)! Allâh mekr oluşturanların en hayırlısıdır!...
Ənfal Suresi, 30. Ayet:
Bir vakit, o kâfirler, seni bağlayıp hapsetmeleri, ya öldürmeleri, ya da Mekke’den çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar bu hileyi kurarlarken Allah, hilelerini başlarına yıkıveriyordu (hilelerinden seni kurtarmış bulunuyordu). Allah, hilekârlara ceza verenlerin en hayırlısıdır....
Ənfal Suresi, 30. Ayet:
Hatırlayın ki, o küfredenler bir zaman seni tutup bağlamaları veya seni öldürmeleri ya da seni (Mekke'den) çıkarmaları için sana pusu ve tuzak kurmuşlardı. Onlar, pusu ve tuzak kurarlarken Allah da o tuzağın karşılığını kuruyordu. Allah tuzak kuranların (hilesine karşı tedbir almada) en hayırlısıdır....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların, Kabe'deki namazları hile ve menetmekten başka bir şey değil. İnkarınızdan dolayı azabı tadın....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
1.
ve in
: ve eğer
2.
yurîdû
: isterler
3.
en yahdeû-ke
: seni aldatmak, sana hile yapmak
4.
fe inne
: o zaman, o ...
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Ve eğer sana hile yapmak isterlerse, o taktirde muhakkak ki Allah, sana kâfidir. Yardımı ile seni ve mü'minleri destekleyen, O'dur....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Sana karşı bir hile yapmayı dilerler, buna yeltenirlerse hiç şüphe yok ki Allah yeter sana; öyle bir mabuttur ki seni, kendi yardımıyla ve inananlarla kuvvetlendirir....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki, Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyendir....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer sana hile yapmak isterlerse, muhakkak Allâh sana yeter! O ki, yardımı ve diğer iman edenler ile seni desteklemiştir....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer hile ile, seninle yaptıkları antlaşmayı bozmak, sulhu ihlâl etmek isterlerse, şunu bil ki, Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve mü’minlerle destekleyendir....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer sana hile yapmak isterlerse, muhakakak Allah sana kâfidir. O’dur ki, seni yardımıyla ve mü’minlerle teyid etti....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
(62-63) Eğer hile yapıp seni aldatmak isterlerse, şüphesiz ki Allah, sana yeterdir; seni ve mü'minleri yardımıyla destekleyip güçlendiren O'dur. Mü'minlerin gönüllerini birbirine ısındırıp biraraya getiren de O'dur. Eğer yeryüzünde bulunan her şeyi harcasaydın yine de onların kalblerini birbirine ısındırıp biraraya getiremezdin. Ama Allah'tır ki onların kalblerini birbirine ısındırıp biraraya getirmiştir. Şüphesiz ki O, çok güçlü, çok üstündür ve yegâne hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer sana hile yapmak isterlerse, şunu bil ki, Allah sana kâfidir. O, seni yardımıyla ve müminlerle destekleyendir....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer sana hile yapmak isterlerse, sana Allah yeter. O'dur seni yardımı ile ve inananlarla destekleyen....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer sana hile yapmak isterlerse, muhakkak ki sana Allah yeter. Seni yardımıyla ve müminlerle güçlendirecek olan O'dur....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer sana
hîle
yapmak isterlerse, artık şübhesiz ki Allah sana yeter! O (Allah) ki, sana yardımıyla ve mü’minlerle kuvvet verendir....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Ve eğer sana hile yapmak isterlerse şüphe yok ki, sana Allah Teâlâ kâfidir. O, o zâttır ki, seni nusretiyle ve mü'minler ile teyid buyurmuştur....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
(62-63) Eğer birtakım hilelerle seni aldatmak isterlerse, hiç endişe etme. Allah sana yeter. O’dur ki seni yardımıyla ve bir de müminlerle destekledi. Müminlerin kalplerini birbirine ısındırıp bir araya getirdi. Şayet sen dünyada bulunan her şeyi sarf etseydin bile yine de onların kalplerini birleştiremezdin, fakat Allah onları birleştirdi. Çünkü O azizdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer sana hile yapmak isterlerse (korkma) Allâh sana yeter. O ki, yardımıyle seni ve mü'minleri destekledi....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Onlar sana hile yapmak isterlerse sana Allah yeter. Seni yardımıyla ve mü'minlerle destekleyen Odur....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
Eğer sana hile-oyun yapmak isterlerse Allah sana yeter. Yardımıyla ve müminlerle seni destekleyen O'dur....
Ənfal Suresi, 63. Ayet:
(62-63) Eğer hile yapıp seni aldatmak isterlerse, şüphesiz ki Allah, sana yeterdir; seni ve mü'minleri yardımıyla destekleyip güçlendiren O'dur. Mü'minlerin gönüllerini birbirine ısındırıp biraraya getiren de O'dur. Eğer yeryüzünde bulunan her şeyi harcasaydın yine de onların kalblerini birbirine ısındırıp biraraya getiremezdin. Ama Allah'tır ki onların kalblerini birbirine ısındırıp biraraya getirmiştir. Şüphesiz ki O, çok güçlü, çok üstündür ve yegâne hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 63. Ayet:
(62-63) Eğer birtakım hilelerle seni aldatmak isterlerse, hiç endişe etme. Allah sana yeter. O’dur ki seni yardımıyla ve bir de müminlerle destekledi. Müminlerin kalplerini birbirine ısındırıp bir araya getirdi. Şayet sen dünyada bulunan her şeyi sarf etseydin bile yine de onların kalplerini birleştiremezdin, fakat Allah onları birleştirdi. Çünkü O azizdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Tövbə Suresi, 37. Ayet:
Saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı ayları erteleyerek, yerlerini değiştirerek, on iki aya ay ilâve ederek, hileli takvim düzenlemek, kesinlikle Allah’ın sene ve aylarla ilgili koyduğu hükmü inkârda ileri gitmektir. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin, bu yüzden başlarına buyruk bırakılarak, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, he...
Tövbə Suresi, 37. Ayet:
(Haram ayını
hîle
için başka bir aya) ertelemek (öyle i'tibâr etmek), ancak küfürde bir artmadır; inkâr edenler onunla dalâlete düşürülür; onu bir yıl helâl sayarlar, bir yıl da onu haram sayarlar ki, Allah’ın haram kıldığının sayısına uydursunlar da Allah’ın haram kıldığını (güyâ) helâl kılsınlar! Amellerinin kötülüğü kendilerine süslü gösterildi. Hâlbuki Allah, kâfirler topluluğunu (isyanlarındaki ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Savaş dönüşü kendileriyle karşılaşınca, katılmamaları hakkında mazeretler, bahaneler ileri sürerler. De ki: "Boşuna özür dilemeyin, zira size inanmayacağız.Çünkü sizin aleyhimizde çevirdiğiniz hilelerden bir kısmını Allah bize bildirdi. Bundan böyle de, yapacağınız her şeyi Allah da, Resulü de görüp değerlendirecek, daha sonra da, gizli olsun açık olsun, her şeyi bilen Allah’ın huzuruna götürüleceksiniz. O da bütün yaptıklarınızı bir bir önünüze koyacaktır."...
Yunus Suresi, 21. Ayet:
Kendilerine dokunan bir sıkıntı, bir yokluk, bir kıtlıktan, mallarına ve canlarına gelen bir zarardan sonra, insanlara bir rahmet, bir bolluk, bir refah tattırsak, âyetlerimizle ilgili derhal asılsız iddialar ortaya atmaya başlarlar, âyetlerimizin, ilkelerimizin benimsenmemesi için hileler, çareler ararlar. Onlara: 'Allah, herkesten daha süratli tökezletme, cezalandırma planları yapar. Dindarların önünü kesme, dini baltalama planlarınızı elçilerimiz, meleklerimiz yazmaya devam ediyor.' de....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara, kendilerine dokunan bir darlıktan sonra genişlik tattırdığımız zaman hemen ayetlerimiz hakkında hileler düşünmeye başlarlar. De ki: 'Allah düzen kurmada daha hızlıdır.' Elçilerimiz sizin düşündüğünüz hileleri yazmaktadırlar....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara, şiddetli bir sıkıntı dokunduktan sonra, bir rahmet dokundurduğumuz zaman, ayetlerimiz konusunda hileli bir düzen kurmak (bir entrika çevirmek) onlar için (bir alışkanlık ve kötü bir edinim)dir. De ki: "Düzen kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır. Şüphesiz, bizim elçilerimiz, sizin 'geliştirmekte olduğunuz düzenleri' yazmaktadırlar."...
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara dokunan bir sıkıntı ve geçim darlığından sonra, kendilerine bir rahmet (bolluk) taddırdığımız zaman da âyetlerimize dil uzatır ve Peygambere hile yapmağa koşarlar. De ki: “- Allah’ın,
hîle
nize ceza verişi çok daha çabuktur”. Gerçekten elçilerimiz (Meleklerimiz) de kurduğunuz kötü fikirleri yazıyorlar....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
Insanlara darlik geldikten sonra onlara bollugu taddirdigimizda, hemen ayetlerimize dil uzatmaga kalkisirlar; onlara de ki: «Hile yapanin cezasini vermekte Allah daha cabuktur.» Elci meleklerimiz kurdugunuz tuzaklari hic suphesiz yazmaktadirlar....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara darlık geldikten sonra onlara bolluğu taddırdığımızda, hemen ayetlerimize dil uzatmağa kalkışırlar; onlara de ki: 'Hile yapanın cezasını vermekte Allah daha çabuktur.' Elçi meleklerimiz kurduğunuz tuzakları hiç şüphesiz yazmaktadırlar....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra, bir rahmet tattırdığımız zaman, ayetlerimiz hakkında derhal bir hileye girişirler. De ki: «Allah'ın mukabelesi daha çabuktur!» Haberiniz olsun ki, elçilerimiz olan melekler yaptığınız hileleri yazıp duruyorlar!...
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra kendilerine bir rahmet tattırdığımız zaman, âyetlerimiz hakkında derhal bir takım hilekârlıklara girişirler. De ki: «Allah'ın hilesi daha çabuktur. Haberiniz olsun ki elçilerimiz yaptığınız hileleri yazıp duruyorlar»....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara, şiddetli bir sıkıntı dokunduktan sonra, bir rahmet dokundurduğumuz zaman, ayetlerimiz konusunda hileli bir düzen kurmak (bir entrika çevirmek) onlar için (bir alışkanlık ve kötü bir edinim)dir. De ki: "Düzen kurmada (karşılık vermede) Tanrı daha hızlıdır. Şüphesiz, bizim elçilerimiz, sizin 'geliştirmekte olduğunuz düzenleri' yazmaktadırlar."...
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara kendilerini kaplayan bir sıkıntıdan sonra bir rahmet taddırdığımız zaman Bizim âyetlerimiz hakkında onların derhal bir kötü hareketleri vardır. De ki: «Allah Teâlâ hilece daha çabuktur.» Şüphe yok ki, Bizim resûllerimiz, (meleklerimiz) ne hile yaparsanız hepsini yazarlar....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara darlık/zorluk dokunduktan sonra, onlara bir rahmet tattırdığımız zaman, hemen ayetlerimiz hakkında hile kurarlar. De ki: -Allah hile kurmada daha hızlıdır. Şüphesiz bizim elçilerimiz onların kurdukları planı yazıyorlar....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara, şiddetli bir sıkıntı dokunduktan sonra, bir rahmet dokundurduğumuz zaman, ayetlerimiz konusunda hileli bir düzen kurmak (bir entrika geliştirmek) onlar için (bir alışkanlık ve kötü bir edinim) dir. De ki: «Düzen kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır. Şüphesiz, bizim elçilerimiz, sizin 'geliştirmekte olduğunuz düzenleri' yazmaktadırlar.»...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Ey Rasûlüm, Mekke kâfirlerine Nûh’un haberini oku. Bir vakit kavmine şöyle demişti: “- Ey kavmim, eğer benim aranızda duruşum, Allah’ın âyetleriyle ihtar edip öğüd verişim, size ağır geliyorsa, bilin ki sizin hilenizden Allah’a tevekkül etmişim. Artık siz ve ortaklarınız toplanıp ne yapacağınızı kararlaştırın. Sonra yapacağınız iş, size bir musibet olmasın (vaya bana yapacağınızı aşıkâre yapın). Sonra mühlet vermiyerek, istediğiniz şeyi bana yapın....
Yunus Suresi, 92. Ayet:
Kendinden sonrakilere bir ibret olman için bugün senin bedenini sahile atacağız. Gerçekte ise insanların çoğu bizim ayetlerimizden habersizdirler....
Yunus Suresi, 92. Ayet:
«enden sonrakilere bir ibret teskil etmesi icin bugun sadece senin cesedini cikarip (sahile) atacagiz,» dedik. Dogrusu insanlarin cogu ayetlerimizden habersizdir. *...
Yunus Suresi, 92. Ayet:
'Senden sonrakilere bir ibret teşkil etmesi için bugün sadece senin cesedini çıkarıp (sahile) atacağız' dedik. Doğrusu insanların çoğu ayetlerimizden habersizdir....
Yunus Suresi, 92. Ayet:
'(Ey Fir'avun!) Bugün artık senin (boğulan) cesedine necat (kurtuluş) vereceğiz(sâhile atacağız) ki arkandan gelenlere bir ibret olasın!' Ve şübhesiz ki insanların çoğu, âyetlerimizden gerçekten gafil kimselerdir....
Hud Suresi, 55. Ayet:
«O'nun gayrı, artık bana karşı istediğiniz mekr ve hileyi cümleten yapınız, sonra bana asla bakmayınız.»...
Hud Suresi, 84. Ayet:
Medyen şehri halkına da kardeşleri Şuayb’i gönderdik. O, şöyle dedi: “- Ey Kavmim! Allah’a ibadet edin. Sizin ondan başka hiç bir ilâhınız yoktur. Ölçeği ve tartıyı noksan yapmayın; ben sizi bir hayır ve bereket içinde görüyorum. Bununla beraber hileye devam ederseniz, ben, sizi kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum....
Hud Suresi, 85. Ayet:
'Ey kavmim, ölçekleri tam doldurun. Ölçmede ve tartıda adâletli olun, sosyal adâleti, sosyal güvenliği temin edip, refah payını artırarak toplumdaki dengeyi sağlayın. İnsanların mallarını eksik teslim etmeyin, değerlerini düşürmeyin, bedellerini eksik ödemeyin, mallarını kötülemeyin, haksız rekabet yapmayın, aldatarak, hile yaparak, fırsat kollayarak, gasp ederek insanların haklarını zayi etmeyin, zayiine sebep olmayın. Ülkede, yeryüzünde bozgunculuk yaparak, karışıklık çıkarmakta ve küfürde ile...
Yusif Suresi, 5. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ buneyye
: ey oğul
3.
lâ taksus
: anlatma, nakletme
4.
ru'yâ-ke
: senin rüyan
Yusif Suresi, 5. Ayet:
Yûsuf’un babası dedi ki: “- Yavrum, rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana bir hile kurarlar (rüyayı tâbir ederler de, onbir yıldızın kendileri olduğunu, güneşin annelerine ve ayın babalarına delâlet eylediğini anlarlar ve hased ederler, sana fenalık yaparlar). Çünkü, Şeytan insana açık bir düşmandır....
Yusif Suresi, 5. Ayet:
(Babası Ya'kub ise) dedi ki: 'Ey oğulcuğum! Rüyânı kardeşlerine anlatma! Sonra sana (hased ederler ve) bir
hîle
olarak tuzak kurarlar. Çünki şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.'...
Yusif Suresi, 5. Ayet:
(Pederi) Dedi ki: «Oğulcağızım! Rüyanı kardeşlerine haber verme. Sonra senin için bir hilede bulunurlar. Şüphe yok ki, şeytan insan için apaçık bir düşmandır.»...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Evinde bulunduğu kadın, Yûsuf’a yakınlık gösterip hile yaparak sahip olmaya kalkıştı. Kapıları iyice kapattı: 'Haydi gel!' dedi. Yûsuf: 'Allah korusun, kocanız benim velinimetimdir, bana güzel baktı, yer yurt ihsan etti. Unutma ki, iyiliğe kötülükle mukabele eden zâlimler iflah olmaz, ebedî nimetlerle mutluluğa eremez' dedi....
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Ve O'nu hanesinde bulunduğu kadın, nefsinden muradını almak için hileye düşürmek istedi ve kapıları kilitledi ve «haydi gelsene» dedi. (Yusuf da) Dedi ki: «Allah Teâlâ'ya sığınırım. Şüphe yok ki, o benim efendimdir. Benim ikametgâhımı güzelce kılmıştır. Muhakkaktır ki, zalimler felâha ermezler.»...
Yusif Suresi, 28. Ayet:
1.
fe lemmâ
: olduğu zaman
2.
reâ
: gördü
3.
kamîsu-hu
: onun gömleği
4.
kudde
: yırtılmış
Yusif Suresi, 28. Ayet:
(Aziyz) Onun (Yusuf'un) gömleğini arkadan (yırtılmış) görünce, şöyle dedi: "Kesin, bu, siz kadınların hilelerindendir. . . Muhakkak ki siz kadınların hilesi çok büyüktür!"...
Yusif Suresi, 28. Ayet:
Hanımın kocası, Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce: “- (Ey hanım) bu söylediğin sözler, sizin hilenizdendir. Gerçekten siz kadınların hilesi, çok büyüktür....
Yusif Suresi, 28. Ayet:
(28-29) Kocasi gomlegin arkadan yirtilmis oldugunu gorunce, karisina hitaben «Dogrusu bu sizin hilenizdir, siz kadinlarin fendi buyuktur» dedi. Yusuf'a donerek: «Yusuf! Sen bundan kimseye bahsetme"; kadina donerek: «Sen de gunahinin bagislanmasini dile, cunku suclulardansÙn» dedi. *...
Yusif Suresi, 28. Ayet:
Evin efendisi, Yûsuf'un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: «Doğrusu bu, siz (kadınlar)ın hilesindendir; çünkü sizin hileniz pek büyüktür!»...
Yusif Suresi, 28. Ayet:
(28-29) Kocası gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce, karısına hitaben 'Doğrusu bu sizin hilenizdir, siz kadınların fendi büyüktür' dedi. Yusuf'a dönerek: 'Yusuf! Sen bundan kimseye bahsetme'; kadına dönerek: 'Sen de günahının bağışlanmasını dile, çünkü suçlulardansın' dedi....
Yusif Suresi, 28. Ayet:
Vaktâ ki (kadının kocası) gömleğinin arka tarafından parçalanmış olduğunu gördü, dedi ki: «Şüphesiz bu (ey kadın!) sizin hilenizdendir. Şüphe yok ki, sizin hileniz pek büyüktür.»...
Yusif Suresi, 28. Ayet:
Kocası gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce kadına dönerek: “Doğrusu bu sizin hilenizdir, sizin hileniz gerçekten büyüktür. ” dedi....
Yusif Suresi, 28. Ayet:
Kocası gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce: -Bu, sizin hilelerinizden biri, sizin hileleriniz büyüktür, dedi....
Yusif Suresi, 29. Ayet:
(28-29) Kocasi gomlegin arkadan yirtilmis oldugunu gorunce, karisina hitaben «Dogrusu bu sizin hilenizdir, siz kadinlarin fendi buyuktur» dedi. Yusuf'a donerek: «Yusuf! Sen bundan kimseye bahsetme"; kadina donerek: «Sen de gunahinin bagislanmasini dile, cunku suclulardansÙn» dedi. *...
Yusif Suresi, 29. Ayet:
(28-29) Kocası gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce, karısına hitaben 'Doğrusu bu sizin hilenizdir, siz kadınların fendi büyüktür' dedi. Yusuf'a dönerek: 'Yusuf! Sen bundan kimseye bahsetme'; kadına dönerek: 'Sen de günahının bağışlanmasını dile, çünkü suçlulardansın' dedi....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki kadınlar fikir birliği etmişçesine: 'Şu devletlü vezirin karısı, genç kölesine, sık sık yakınlık gösterip hile yaparak sahip olmaya kalkışıyormuş. Yûsuf’un sevdası onun yüreğini yakıp kavuruyormuş. Kadını açıkça yoldan çıkmış biri olarak görüyoruz.' dediler....
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Devletlü vezirin karısı: 'İşte bu gördüğünüz, kendisine ilgi duyduğum, beni kınadığınız şahıs. Ben ona yakınlık göstererek hile ile sahip olmaya kalkıştım. O namuslu davrandı, kendisini korudu. Yemin ederim ki, emirlerimi yerine getirmezse, kesinlikle zindana atılacak ve sürünenlerden olacaktır.' dedi....
Yusif Suresi, 33. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
rabbi
: Rabbim
3.
es sicnu
: hapishane, zindan
4.
ehabbu
: daha sevimlidir
Yusif Suresi, 33. Ayet:
(Yusuf:) Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi....
Yusif Suresi, 33. Ayet:
Yûsuf dedi ki: “- Ey Rabbim! Bunların beni yapmıya çağırdığı işi yapmaktan, zindan bana daha sevimlidir. Eğer bu kadınların hilesini benden gidermezsen, ben onlara meyl ederim ve cahillerden olurum.”...
Yusif Suresi, 33. Ayet:
(Bunun üzerine Yûsuf) dedi ki: «Rabbim ! Zindan bana bunların davet ettiği şeyden daha sevimlidir ve eğer sen, bu kadınların hile ve fendini benden çevirmezsen, olur da onlara meyleder de câhillerden olabilirim.»...
Yusif Suresi, 33. Ayet:
(Yusuf:) Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi....
Yusif Suresi, 33. Ayet:
(Yusuf) Dedi ki: «Rabbim! Benim için zindan, beni kendisine davet ettikleri şeyden daha sevgilidir. Ve eğer benden onların hilelerini bertaraf etmez isen onlara meyleder ve cahillerden olmuş olurum.»...
Yusif Suresi, 34. Ayet:
1.
fe istecâbe
: o zaman kabul etti, icabet etti
2.
lehu
: ona
3.
rabbu-hu
: onun Rabbi
4.
fe sarefe
: böylece uza...
Yusif Suresi, 34. Ayet:
O zaman Rabbi ona icabet etti. Böylece onların hilesini ondan uzaklaştırdı. Muhakkkak ki O, en iyi işiten ve en iyi bilendir....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Rabbi onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi işiten, pek iyi bilendir....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Rabbisi onun duâ ve isteğini kabul buyurdu da kadınların hile ve fendini ondan çevirdi. Şüphesiz ki O işitendir, bilendir....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Rabbi onun duasını kabul etti ve hilelerini ondan uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi işiten, pek iyi bilendir....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Böylece rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Artık O'nun duasını Rabbi kabul etti de O'ndan onların hilelerini bertaraf buyurdu. Şüphe yok ki, O'dur bihakkın işiten, tamamıyla bilen O'dur....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Böylece Rabbi, onun duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
1.
ve kale el meliku'tû-nî
: ve hükümdar "bana getirin" dedi
2.
bi-hi
: onu
3.
fe lemmâ
: böylece, olduğu zaman
4.
câe-hu er re...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Ve Melik: “Onu bana getirin.” dedi. Böylece ona, resûl (ulak, haberci) geldiği zaman Yusuf (A.S): “Efendine dön ve ellerini kesen kadınların hali (durumu) nedir, ona sor.” dedi. Muhakkak ki; Rabbim onların hilelerini en iyi bilendir....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Kral, “Onu bana getirin” dedi. Elçi, Yûsuf’a gelince (Yûsuf) dedi ki: “Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir.”...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
(Adam bu yorumu getirince) kral dedi ki: "Onu bana getirin!" Elçi, Yusufa geldiği zaman, (Yusuf) dedi ki: "Efendine dön de ona: Ellerini kesen o kadınların zoru neydi? diye sor. Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir."...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin." Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) "Efendine (Rabbine) dön de ona sor: "Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir."...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Bu tâbiri duyan hükümdar: “- Yûsuf’u bana getirin” dedi. Bunun üzerine, kendisini dâvet için elçi gelince, Yûsuf ona şöyle dedi: “- Efendine dön de, o ellerini kesen kadınların hâli neydi, kendisinden sor. Muhakkak ki benim Rabbim, onların hilelerini bilendir....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hukumdar: «Onu bana getirin» dedi. Yusuf'a elci gelince, «Efendine don, kadinlar nicin ellerini kesmislerdi bir sor; dogrusu Rabbim onlarin hilesini bilir» dedi....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Kral, «onu bana getirin !» dedi. Elçi Yûsuf'a gelince, Yûsuf ona, «Efendine dön de o kadınlara ne oldu da ellerini kestiler ? diye sor. Şüphesiz ki Rabbim onların hile ve fendini bilendir.»...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar: 'Onu bana getirin' dedi. Yusuf'a elçi gelince, 'Efendine dön, kadınlar niçin ellerini kesmişlerdi bir sor; doğrusu Rabbim onların hilesini bilir' dedi....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
(Adam bu yorumu getirince) kral dedi ki: «Onu bana getirin!» Elçi, Yusuf'a geldiği zaman, (Yusuf) dedi ki: «Efendine dön de ona: Ellerini kesen o kadınların zoru neydi? diye sor. Şüphesiz benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir.»...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Bunu duyan hükümdar: «Getirin bana onu» dedi. Bunun üzerine ona gönderilen adam gelince Yusuf: «Haydi efendine dön de sor ona, ellerini doğrayan kadınların maksatları neymiş? Şüphesiz ki, Rabbin onların hilelerini çok iyi bilir.» dedi....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin." Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) "Efendine (rabbine) dön de ona sor: 'Ellerini kesen o kadınların durumu neydi?' Doğrusu benim rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir."...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
(Elçi bu ta'bîri anlatınca) bunun üzerine hükümdar: 'Onu bana getirin!' dedi. Nihâyet elçi kendisine gelince, (Yûsuf, hakkındaki ittihâmı gidermek için bu da'vete hemen icâbet etmedi ve ona) şöyle dedi: 'Efendine dön de ona sor; ellerini kesen o kadınlarınmaksadı ne imiş? Şübhesiz ki Rabbim, onların
hîle
sini hakkıyla bilendir.'...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Ve hükümdar dedi ki: «O'nu bana getiriniz.» Vaktâ ki O'na elçi geliverdi. Dedi ki: «Efendine dön, O'na sor ki, o ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Şüphe yok ki, benim Rabbim onların hilelerini bihakkın bilicidir.»...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
(Bunun üzerine) kral: “Onu bana getirin!” dedi. Elçi (Yusuf'a) gelince (Yusuf ona) dedi ki: “Efendine dön, kadınlar niçin ellerini kesmişlerdi diye bir sor! Şüphesiz ki benim Rabbim onların hilesini çok iyi bilir. ”...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar: -O’nu bana getirin, dedi. Yusuf’a elçi gelince: -Efendine dön, kadınların niçin ellerini kestiğini sor. Şüphesiz Rabbim, onların hilesini bilir, dedi....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar dedi ki: «Onu bana getirin.» Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) «Efendine (Rabbine) dön de ona soruver: «Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir.»...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Kral: "Bu yorumu yapanı bana getirin." dedi. Elçi kendisine gelince, Yûsuf dedi ki: "Kralına dön de sor bakalım, o ellerini kesen kadınların derdi neydi? Rabbim, o kadınların hilelerini çok iyi bilmektedir."...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Kral, kadınlara: 'Yakınlık gösterip Yûsuf’a sahip olmayı arzuladığınızda sizi buna iten sebep ne idi? Onda size karşı bir meyil mi gördünüz?' dedi. Kadınlar: 'Hâşâ, Allah için, biz onun aleyhine olacak bir kötülüğünü bilmiyoruz' dediler. Devletlü vezirin karısı ise: 'Şimdi hak ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı. Ben yakınlık gösterip hile yaparak ona sahip olmaya kalkıştım. O kesinlikle doğru söyleyenlerdendi.' dedi....
Yusif Suresi, 52. Ayet:
1.
zâlike
: bu
2.
li ya'leme
: bilmesi içindir
3.
ennî
: muhakkak ben
4.
lem ehun-hu
: ona ihanet etmedim
Yusif Suresi, 52. Ayet:
(Yusuf haberciye dedi ki:) "İşte bu, benim onun gıyabında (yokluğunda) ona (efendime) ihanet etmediğimi ve Allah'ın, ihanet edenlerin hilesini başarıya ulaştırmadığını bilmeleri içindir."...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
(Yusuf dedi ki): Bu, azizin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah'ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını (herkesin) bilmesi içindir....
Yusif Suresi, 52. Ayet:
"Bu, arkasından efendime ihanet etmediğimin bilinmesi içindi ve Allâh hainlerin hilelerinde başarılı olmasına izin vermez. "...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
(Yusuf aracıya şunu söyledi:) "Bu, (itiraf, Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah'ın ihanet edenlerin hileli düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi."...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
Yûsuf dedi ki, kadınlara gerçeği itiraf ettirişim şunun içindi: vezir bilsin ki, hakîkaten ben ona, gıyâbında hainlik yapmadım ve muhakkak ki, Allah hainlerin hilesini muvaffakıyete ulaştırmaz....
Yusif Suresi, 52. Ayet:
Yûsuf, «İşte amacım, gıyabında ihanet etmediğimi ve Allah'ın hâinlerin hilesini başarıya eriştirmiyeceğini efendimin bilmesini ortaya koymaktı» dedi....
Yusif Suresi, 52. Ayet:
(Yusuf dedi ki): Bu, azizin yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah'ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını (herkesin) bilmesi içindir....
Yusif Suresi, 52. Ayet:
Bundan maksadım, benim ona gerçekten gıyabında hıyanet etmediğimi ve Allah'ın kesinlikle hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını bilmesini sağlamaktı....
Yusif Suresi, 52. Ayet:
(Yusuf dedi ki): İşte bu şunun içindir: Bilsin ki, ben ona arkasından hainlik etmedim. Gerçekten Allah hainlerin hilesini başarıya ulaştırmaz....
Yusif Suresi, 52. Ayet:
Bu; gıyabında kendisine gerçekten hıyanet etmediğimi, hainlerin hilesini Allah'ın başarıya erdirmeyeceğini, onun da bilmesi içindi....
Yusif Suresi, 52. Ayet:
Hazret-i Yusuf dedi ki: «Bu, bilmesi içindir ki, Ben ona gıyabında hıyanet etmiş olmadım. Ve şüphesiz ki, Allah Teâlâ hain olanların hilesini muvaffakiyete erdirmez.»...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
(Yusuf dedi ki:) “Bu, Aziz'in yokluğunda ona hâinlik etmediğimi ve Allah'ın hâinlerin hilesini başarıya erdirmeyeceğini (herkesin) bilmesi içindir. ”...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
(52-53) Ve devamla şöyle dedi: Bunu böylece söylüyorum ki eşim vezir de (Yusuf’a sahib olmaya yeltenmemle beraber) kendisinden gizli olarak ona (fiilen) hiyanet etmediğimi ve Allah’ın hainlerin hilesini iflah etmeyeceğini bilsin. Doğrusu, ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü Rabbimin merhamet edip korudukları hariç, nefis daima fenalığı ister, kötülüğe sevk eder. Doğrusu Rabbim gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)."...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
(Yusuf aracıya şunu söyledi:) «Bu, (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah'ın ihanet edenlerin hileli düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi.»...
Yusif Suresi, 53. Ayet:
(52-53) Ve devamla şöyle dedi: Bunu böylece söylüyorum ki eşim vezir de (Yusuf’a sahib olmaya yeltenmemle beraber) kendisinden gizli olarak ona (fiilen) hiyanet etmediğimi ve Allah’ın hainlerin hilesini iflah etmeyeceğini bilsin. Doğrusu, ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü Rabbimin merhamet edip korudukları hariç, nefis daima fenalığı ister, kötülüğe sevk eder. Doğrusu Rabbim gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)."...
Yusif Suresi, 76. Ayet:
1.
fe
: böylece, o zaman
2.
bedee
: başladı
3.
bi ev'ıyeti-him
: onların heybeleri
4.
kable
: önce
Yusif Suresi, 102. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
min enbâi
: haberlerinden
3.
el gaybi
: gayb
4.
nûhî-hi
: onu vahyediyoruz
Yusif Suresi, 102. Ayet:
İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin)....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
İşte bu, Yûsuf kıssası, insanlığa ders olsun diye anlatılan, bilmediğiniz tarihin, gayb âleminin ibret verici haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar sinsice hile planları yaparak, birlikte planlarına karar verdikleri zaman, sen onların yanında değildin....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o hileli düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
Ey Rasûlüm, bu kıssa, sana vahy ile bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. Yoksa o Yûsuf’un kardeşleri, işlerine karar verip hile yaparlarken sen yanlarında değildin....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
(Ey Muhammed!) işte bu gayb haberlerindendir ki, onu sana vahiy yoluyla bildiriyoruz. Onlar hile ve düzen kurarak işlerini kararlaştırmak için toplandıklarında sen onların yanında bulunmuyordun....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
İşte bu (Yusuf kıssası) gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin (ki bunları bilesin)....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
İşte bu gayb haberlerindendir ki sana onu vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar yapacaklarına karar verip hile yaparlarken sen yanlarında değildin....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o hileli düzeni kurarlarken, buyrultularında birleştiklerinde (ecmaü) sen yanlarında değildin....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) İşte bu (anlatılanlar) gayb haberlerindendir ki, onusana vahyediyoruz. Yoksa, onlar (Yûsuf’un kardeşleri)
hîle
yaparak işlerine (karar vermek üzere) toplandıkları zaman, onların yanında değildin....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
İşte bu, gayb haberlerindendir. Onu sana vahyediyoruz. Halbuki sen onların yanlarında değildin, o zaman ki, onlar işlerini yapmaya toplanmışlar ve onlar hile yapar bulunmuşlardı....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
Resulüm! Sana işte bu vahyettiklerimiz gayb haberlerindendir. Onlar hile ve düzen kurarak işlerini kararlaştırmak için toplandıklarında sen yanlarında bulunmuyordun....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o hileli düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin....
Rəd Suresi, 13. Ayet:
Gök gürültüsü O'nu hamd ile tespih eder; melekler de O'ndan ürpererek... Yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Allah, tuzak kuranların hilelerini başlarına geçirmede çok güçlü olduğu halde, onlar O'na karşı mücadele edip duruyorlar....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
1.
e fe men
: artık kim, ...mi
2.
huve
: o
3.
kâimun
: kaim olan, her yapılan işin başında bulunan, daima haberdar olan, herşeyi derecelendiren
4.
...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Artık bütün nefslerin kazandıkları şeyler üzerinde kaim olan kimdir? Ve onlar, Allah'a ortaklar kıldılar. De ki: "Onları isimleri ile (davet etsinler, icabet edilmeyeceğini görsünler). Yoksa siz, O'na (Allah'a) yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Veya sözün zahir olanını mı?" Hayır, kâfirlere hileleri süslü gösterildi ve yoldan (Allah'ın yolundan) saptırıldılar. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir hidayetçi (mehdi) yoktur (bulunmaz)....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin kazandığını görüp gözeten Allah inkâr edilir mi? Hâlbuki onlar, Allah’a ortaklar koştular. De ki: “Onların isimlerini açıklayın. Yoksa siz (bununla) O’na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vermiş olacaksınız, yoksa boş söz mü etmiş olacaksınız?” Hayır, inkâr edenlere hileleri güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan saptırıldılar. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin kazandığını gözetleyip muhafaza eden, (hiç böyle yapamayan gibi olur mu?). Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Onlara ad verin (onlar necidir?). Yoksa siz Allah'a yeryüzünde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yahut boş laf mı ediyorsunuz?" Doğrusu inkâr edenlere hileleri süslü gösterildi ve onlar doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin işlediği ameller, hakettiği mükâfatlar ve cezalar sebebiyle, sorumluluklarının gereğini yapmalarını isteyeni, denetleyeni, üzerlerinde hükümranlığının icabını, hükmünü icra edeni, Allah’ı mı alaya alıyorlar? Bir de tutup ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortaklar koştular. 'Onlara isimler verip durun bakalım. Yoksa siz ona yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vereceksiniz? Yahut boş laf mı ediyorsunuz? Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına)mi (kanıyorsunuz)? Hayır, inkâr edenlere kendi hileli düzenleri, süslü çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir yol gösterici yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Böyle herkesin iyi veya kötü bütün yaptığına gözcü olan Allah’a küfredilir, ortak koşulur mu? Bir de tuttular Allah’a ortaklar tanıdılar. (Ey Rasûlüm), de ki: “- O ortakların isimlerini söyleyin bakayım; içlerinde Allah’a ortak olabilecek var mı? Yoksa yeryüzünde Allah’a bilmediği şeyi mi haber vereceksiniz? Yahud gerçeği olmıyan sırf görünüşte bir lâf mı söyliyeceksiniz? Doğrusu küfredenlere hile ve tuzakları allı-pullu gösterildi ve doğru yoldan saptırıldılar. Kimi de Allah saptırırsa, artık o...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin kazandığını gözetleyip muhafaza eden, (hiç böyle yapamayan gibi olur mu?). Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: «Onlara ad verin (onlar necidir?). Yoksa siz Allah'a yeryüzünde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yahut boş laf mı ediyorsunuz?» Doğrusu inkâr edenlere hileleri süslü gösterildi ve onlar doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin yaptığını kontrol eden O değil midir? Buna rağmen ALLAH'a ortaklar koştular. De ki: 'Onları (dilediğiniz) isimlerle tanımlayın! Siz O'nun yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz, yoksa boş sözler mi uyduruyorsunuz?' Aslında, inkarcıların hileleri kendilerine süslü gösterilir ve böylece yoldan saparlar. ALLAH kimi saptırırsa ona doğruyu gösterecek yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Böylece herkesin bütün kazancını gözetim altına alan zat (Allah) hiç inkar edilir mi? Tuttular Allah'a ortaklar koştular. De ki: «Söyleyin bakalım onların isimlerini!» O'na yeryüzünde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz, yoksa anlamı olmayan sadece kuru bir laf mı? Doğrusu küfre saplananlara hileleri hoş gösterildi ve doğru yoldan saptırıldılar. Allah her kimi saptırırsa artık onu yola getirecek yoktur!...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır). Onlar Tanrı'ya ortaklar koştular. De ki: "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına) mı (kanıyorsunuz)?" Hayır, küfredenlere kendi hileli düzenleri, süslü çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Tanrı, kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir yol gösterici yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Öyleyse herkesin (hayır ve şerden) ne yaptı ğını O görüp gözeten (Allah, hiç böyle olmayan putlarla bir) mi dir? Hâlbuki (onlar) Allah’a ortaklar koş tu lar. De ki: 'Onların isimleri ni söyle yin bakalım! (Kimdir onlar?) Yoksa O’na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi ha ber veriyorsunuz? Yoksa boş lâf ile (ken dinizi) mi (aldatıyorsunuz)?' Hayır, in kâr edenlere
hîle
leri süslü gösterildi ve (hak) yoldan men' edildi ler. Hâlbuki Al lah, kimi (böy le inkârları yüzünden) da lâlete atarsa, artık onu hi...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (başkaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: «Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına) mı (kanıyorsunuz) ? Hayır, küfre sapanlara kendi hileli düzenleri, süslü çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir yol gösterici yoktur....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
1.
ve kad
: ve olmuştur
2.
mekere
: hile, tuzak kurdu
3.
ellezîne min kabli-him
: onlardan önceki kimseler
4.
fe lillâhi (li al...
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de mekr (hile - tuzak) yapmıştı. . . Mekrin tümü Allâh'a aittir (mekrleri ile Sünnetullah'ta mekre uğradılar). . . Her nefsin getirisinin ne olduğunu Bilir! Hakikati inkâr edenler de görecek bakalım, yurdun geleceği kimindir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de peygamberlere karşı hileler, sinsi planlar yaptılar. Allah’ın planlarının yanında başka planların hükmü olmaz. O, herkesin yapacağı, işleyeceği hayırları ve şerleri bilir. Bu yurdun dünyanın sonunun, âhiretin kimin olduğunu yakında, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler öğrenecekler....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de hileli düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir. Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, inkâr edenler pek yakında bileceklerdir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlaradan önceki kâfirler de Peygamberlerine karşı hile ve tuzaklar kurdular; fakat bütün hilelerin cezası ancak Allah’a mahsustur. Her nefsin ne yapacağını O bilir. Kâfirler de, yakında bu dünyanın sonu kimindir, bilecektir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Evet onlardan öncekiler de hile yaptılar, fakat sonuçta bütün hile Allah'ındır. Herkesin ne kazandığını O bilir! Yarın bu dünyanın akibetinin kime ait olduğunu kafirler de bilecekler....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de hileler yapmışlardı. Fakat sonuçta bütün hileler(in cezası) Allah'a aittir. Her nefsin ne kazandığını O bilir. Bu dünyanın akıbetinin kime ait olduğunu kâfirler de yakında bilecekler....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de hileli düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Tanrı'ya aittir. Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, kafirler pek yakında bileceklerdir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de hileli düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir. Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, küfre sapanlar pek yakında bileceklerdir....
İbrahim Suresi, 1. Ayet:
Elif. Lâm. Râ. Bu Kur’ân, Rabbinin iradesiyle bütün insanları inkâr, sapma ve cehalet karanlıklarından kurtarıp, hidayet, iman ve ilim aydınlığına, nura, kudretli, hükümran, övgüye ve şükre lâyık olan Allah’ın yoluna, birlikte nezaket içinde yaşama kurallarına, sevgiye dayalı kardeşliğe, hasedi, hilesi, dalaveresi, nefreti düşmanlığı olmayan örnek hayat tarzına götüren Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır....
İbrahim Suresi, 23. Ayet:
Ve udhilellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ bi izni rabbihim, tehıyyetuhum fîhâ selâm(selâmun)....
İbrahim Suresi, 23. Ayet:
1.
ve udhile
: ve dahil edilirler, konulurlar
2.
ellezîne
: o kimseler
3.
âmenû
: ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar
4.
İbrahim Suresi, 26. Ayet:
Haramların işlendiği, dolapların çevrildiği, bozuk, hileli, zora dayalı, hayırsız, vicdanların dışladığı, inkârcı bir düzen de, kökünden koparılmış, toprakla bağlantısı kesilmiş, gıdasını alamayan bir ağaca benzer. Bu ağaç canlılığını koruyamadığı, dikili duramadığı gibi, böyle bir düzen de hayat-destek ortamı ve imkânlarından beslenemediği için, toplumsal birliği, kanun ve nizam hakimiyetini, huzur ve sükûnu sağlayamaz, ayakta duramaz....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
1.
ve kad
: ve olmuştu
2.
mekerû
: (hile) tuzak kurdular
3.
mekre-hum
: onların hileleri, tuzakları
4.
ve inde allâhi
...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Onlar tuzaklarını (hilelerini) kurmuşlardı. Ve onların tuzakları (hileleri) Allah'ın indindedir (Allah onların tuzaklarını bilir), onların tuzakları (hileleri), dağları yok edecek (güçte) olsa bile......
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Düzenlerini yaptılar, düzdükleri
hîle
lerin cezâsıysa Allah katında, hattâ
hîle
lerinden dağlar bile yerinden oynasa....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçekten onlar, mekrlerini yaptılar; onların mekrleri Allâh indîndedir (karşılığından kurtulamazlar)! Onların mekrleri (hileleri), dağları yerinden oynatacak kadar olsa (neye yarar)!...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Hilelerinin cezası Allah katında belli iken, onlar sinsice hileler, İslâm’ın yükselişini önleme, müslümanların ilerlemesini engelleme planları yapmışlar, tuzaklar kurmuşlardı. Onların sinsi planlarıyla dağlar yerinden gidecek değildi....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçek şu ki, onlar hileli düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçekten onlar, (İslâma karşı) hile ve tuzaklarını kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azap var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Onlar kurmak istedikleri tuzağı kurdular; hile ve tuzaklarıyla dağlar bile yerinden oynasa, Allah yanında da onların tuzağına karşı tuzak var....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçekten onlar çeşitli hileler ve tuzaklar kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azab var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçek şu ki, onlar hileli düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Tanrı katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Ve muhakkak ki, (onlar) hileleriyle hilede bulundular ve onların hilesi, Allah katında (malum)dur. Ve onların hilesi, ondan dağlar zail olacak bir (kuvvette) değildir....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçek şu ki, onlar hileli düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır....
Nəhl Suresi, 11. Ayet:
Yunbitu lekum bihiz zer’a vez zeytûne ven na
hîle
vel a’nâbe ve min kullis semerât(semereti), inne fî zâlike le âyeten li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne)....
Nəhl Suresi, 11. Ayet:
1.
yunbitu
: bitirir, yetiştirir
2.
lekum
: sizin için
3.
bihi ez zer'a
: onunla ekin
4.
ve ez zeytûne
: ve zeytin...
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
1.
kad mekere
: hile yapmışlardı
2.
ellezîne min kabli-him
: onlardan önceki kimseler
3.
fe etallâhu
: böylece Allah, getirdi, yıktı, harap etti
4.
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Onlardan öncekiler de hile yapmışlardı. Allah, onların binalarını temellerinden harap etti, yıktı. Böylece tavanları, üstlerinden üzerlerine çöktü. Onlara azap, farkında olmadıkları yerden geldi....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Onlardan öncekiler de (peygamberlere) hile yapmışlardı. Sonunda Allah da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü. Bu azap onlara, farkedemedikleri bir yerden gelmişti....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Onlardan öncekiler, hileli düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Mekke kâfirlerinden önce gelenler de hileler kurmuşlardı. Allah da kurdukları binalara (kudretiyle) temellerinden geldi de, çatı, tepelerinden üzerlerine çöktü. Böylece azap, kendilerine duyamıyacakları yerden geldi....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Onlardan öncekiler de (peygamberlere) hile yapmışlardı. Sonunda Allah da onların binalarını temellerinden söktü üstlerindeki tavan da tepelerine çöktü. Bu azap onlara, farkedemedikleri bir yerden gelmişti....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Onlardan öncekiler, hileli düzenler kurmuşlardı da, Tanrı(nın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Muhakkak ki, onlardan evvelkiler de hilede (hud'ada) bulunmuşlardı. Nihâyet Allah Teâlâ'nın emri onların binalarının temellerine geldi de artık tavanları yukarılarından üzerlerine çöküverdi ve onlara azap anlayamadıkları bir cihetten gelivermişti....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Kendilerinden öncekiler de hile yapmışlardı. Sonunda Allah onların binalarına temelinden geldi de, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü. O azap onlara hiç ummadıkları yerden geldi....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Kendilerinden önceki kâfirler de peygamberler için hileler, tuzaklar kurmuşlardı. Ama neticede Allah onların binalarını ta temellerinden yıktı da üstlerindeki tavan tepelerine çöktü. Hem de bu azap onlara hiç fark edemedikleri bir yerden geldi....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Onlardan öncekiler, hileli düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti....
Nəhl Suresi, 45. Ayet:
1.
e fe emin
: artık emin mi oldular
2.
ellezîne mekerû
: tuzak kuranlar, hileler düzenleyenler
3.
seyyiâti
: kötülükler
4.
en ...
Nəhl Suresi, 45. Ayet:
Ya şimdi eman mı buldu o kimseler: o fenalıkları yapmak için hile kurup duranlar, Allahın kendilerini Yere geçirmesinden? veya hatır-u hayallerine gelmez cihetlerden kendilerine azâb gelivermesinden?...
Nəhl Suresi, 45. Ayet:
Kötülükleri ile hilede bulunanlar, Allah'ın onları yere geçireceğinden veya anlamaz oldukları bir cihetten kendilerine azabın gelmesinden emin mi oldular?...
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
1.
ve lâ tekûnû
: ve siz olmayın
2.
kelletî (ke elletî)
: o kimse (kadın) gibi
3.
nekadat
: çözdü, açtı
4.
gazle-hâ
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İpini kuvvetle büktükten sonra çözüp açan kadın gibi (hidayete erdikten sonra dalâlete düşen kişi gibi) olmayın. (Yeminlerini, misaklerini ve ahdlerini yok sayan) bir ümmetin sayısının (yeminlerini, misaklerini ve ahdlerini yerine getiren) diğer bir ümmetten daha çok olmasına dayanarak, yeminlerinizi aranızda hile (konusu) ediniyorsunuz. Oysa Allah, sizi onunla (yeminlerinizi yerine getirme konusunda) imtihan ediyor. Ve kıyâmet günü, hakkında ihtilâf etmiş olduğunuz şeyi (hidayete ermeyi) mutlak...
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Bir topluluk diğer bir topluluktan daha (güçlü ve) çoktur diye yeminlerinizi aranızda bir hile ve fesat sebebi yaparak, ipliğini iyice eğirip büktükten sonra (tekrar) çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah, bununla sizi ancak imtihan eder. Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size elbette açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İpliğini, dokumasını, örgüsünü sapasağlam büktükten, dokuduktan, ördükten sonra, bükülmüş ipliği, dokumayı, örgüyü çözüp sökerek bozan yarım akıllı kadın gibi olmayın. Bir millet diğerine göre askeri ve ekonomik üstünlüğe sahip diye, taahhütlerinizi, antlaşmalarınızı, yeminler ederek verdiğiniz sözleri, aranızda hileye, aldatmaya, fesada alet etmeyin. Allah bununla sizi imtihan etmektedir. Kıyamet günü, ihtilâf çıkarmış olduğunuz konuları Allah bir bir açıklayarak sizi hesaba çekecektir....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Bir ümmet diğer bir ümmet’den daha ziyadedir, diye (kafîrlerin çokluğuna bakıp) yeminlerinizi aranızda hile edinerek, o ipliğini sağlamca eğirdikten sonra bozan kadın gibi olmayın. Gerçekten Allah, sizi bununla (ahde vefa ile) imtihan eder; ve dünyada ayrılığa düştüğünüz şeyi, kıyamet gününde muhakkak size açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İpliğini iyice büküp sağlamlaştırdıktan sonra onu bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmet diğer bir ümmetten daha çoktur, diye aranızdaki yeminleri bozup .dolaylı, hileli hareket etmeyin). Allah bununla sizi ancak denemektedir ve Kıyamet günü de mutlaka ihtilâfa düştüğünüz şeyi size bir bir açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Ve bir ümmet diğer ümmetten daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda bir hile aracı edinerek, o ipliğini kat kat kuvvetlice büktükten sonra sökmeye çalışan karı gibi olmayın! Herhalde Allah, sizi onunla imtihan eder ve O, kesinlikle hakkında ihtilaf etmekte olduğunuz şeyleri, kıyamet günü size açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Taraflardan biri diğerinden daha kalabalık, daha güçlüdür diye yeminlerinizi birbirinize karşı hile aracı olarak kullanmayınız, böylece eğirdiği yünü sağlam iplik haline getirdikten sonra tekrar tel tel çözen kadın gibi olmayınız. Çünkü Allah sizi bu yolla sınavdan geçirir. Kıyamet günü aranızdaki anlaşmazlık konularını size açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Hem ipliğini sağlamca büktükten sonra söküp bozan (kadın) gibi olmayın! Bir ümmetin, diğer bir ümmetten daha fazla olması sebebiyle, yeminlerinizi aranızda (bozarak)bir
hîle
ediniyorsunuz! Allah, sizi bununla ancak imtihân eder. Hakkında ihtilâfa düşmekte olduğunuz şeyleri ise kıyâmet günü size mutlaka açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Yeminleri bozmada, ipliğini kuvvetle büktükten sonra bozup parçalayan karı gibi olmayın. Bir topluluk ötekinden daha zengin ve kalabalık çıktığı için yeminlerinizi aranızda bir hile aracı yapıyorsunuz. Allah sizi bununla imtihan ediyor; ihtilafa düştüğünüz şeyleri kıyamet günü size açık bir biçimde elbette gösterecektir....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
1.
ve lâ tettehızû
: ve edinmeyin
2.
eymâne-kum
: yeminlerinizi
3.
dehalen
: hile, tuzak, aldatma
4.
beyne-kum
: s...
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi aranızda hile (konusu) edinmeyin (kılmayın). Öyle yaptığınız taktirde, yere sağlam bastıktan (hidayete erdikten) sonra ayak kayar (dalâlete düşersiniz). Ve kötülüğü (kişinin yoldan çıktıktan sonra yaşayacağı huzursuzlukları) tadarsınız. Allah'ın yolundan yüz çevirdiğinizden dolayı sizin için büyük azap vardır....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın. Sonra sağlamca bastıktan sonra ayak(larınız) kayar da Allah yolundan sapmanız sebebiyle kötü azabı tadarsınız. (Ahirette de) sizin için büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi, taahhütlerinizi, sözleşmelerinizi, aranızda hileye, aldatmaya ve fesada alet etmeyin. Aksi halde İslâm’da karar kılarak, hak bir dine, sağlam bir hukuk, kâmil bir ahlâk düzenine güvenen insanların, birbirlerine ve dinlerine karşı itimatları sarsılır, itibarınız gider, kurduğunuz devlet yıkılır. İnsanları ahde vefadan, müslümanları örnek almaktan, Allah yolundan, İslâmî hayatı yaşamaktan, Allah yolundaki faaliyetlerden alıkoymanız sebebiyle de dünyada cezayı, çalkantılı anarşik bir...
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi aranızda dolaylı-hileli yoldan bozmayın. Sonra sağlamca basmakta olan ayak kayabilir de Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle azabı tadarsınız ve sizin için (o takdirde) büyük bir azâb vardır....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi, aranızda hile ve bozgunculuğa vesile edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar ve Allah yolundan saptığınız için fena acı tadarsınız; artık ahirette de size pek büyük bir azap olur....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi birbirinize karşı hile aracı kullanmayınız. Yoksa yere sağlam basan ayaklarınız kayıyor ve başkalarının Allah yoluna girmelerine engel olmanızın sonucu olarak ızdırap çekersiniz, ayrıca ahirette de büyük bir azaba çarpılırsınız....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Hem yeminlerinizi aranızda bir
hîle
edinmeyin; yoksa bir ayak, sebat bulmasından sonra kayar ve (insanları) Allah yolundan saptırmanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü(azâbı) tadarsınız! (Âhirette de) sizin için (pek) büyük bir azab vardır....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi aranızda hile ve bozgun vesilesi yapmayın. Çünkü bu yüzden sağlamca yere basmakta olan ayak, kayabilir. Allah yolundan alıkoyduğunuz için kötü bir azab tadarsınız. Ve sizin için büyük bir azab vardır....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Ve yeminlerinizi aranızda hileye, (fesada) vesile ittihaz etmeyiniz ki, bir ayak, sabit olduğundan sonra kayar. Ve Allah yolunda men ettiğinizden dolayı fenalığı tadarsınız ve sizin için büyük bir azap da vardır....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi aranızda hile ve aldatma aracı yapmayın; aksi halde, ayak sağlam bastıktan sonra kayar ve Allah yolundan alıkoyduğunuz için acıyı tadarsınız. Üstelik büyük bir azaba da uğrarsınız....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
1.
vasbır (ve ısbır)
: ve sabret
2.
ve mâ
: ve değildir
3.
sabru-ke
: senin sabrın
4.
illâ
: ancak, yalnız, den ba...
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Ey Rasûlüm, sabret; senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Kâfirlerin yüz çevirmesinden mahzun olma ve yaptıkları hileden de telâş edip sıkıntıya düşme....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Sabret, senin sabrın ancak Allah'ın yardımı iledir. Onların (inkârda inâd etmelerine) üzülme ; kurdukları hile ve tuzaktan dolayı telaşlanıp sıkıntıda kalma....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Sabret; senin sabrın ancak Tanrı(nın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Ve sabret ve senin sabrın da ancak Allah'ın inâyetiyledir ve onlara karşı mahzun olma ve yapar oldukları hilekârane hareketten dolayı üzüntüye düşme....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Sabret, senin sabrın ancak Allah içindir. Onlar için üzülme, Onların hilelerinden de sakın dara düşme....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Sabret! Senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Kâfirlerin yüz çevirmelerinden mahzun olma, yaptıkları hilelerden dolayı da telaş edip darlanma....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli düzenlerden dolayı da sıkıntıya düşme....
İsra Suresi, 19. Ayet:
Ve her kim mü'min olduğu halde ahireti diler ve onun için (layık-ı veçhile) çalışmasıyla çalışırsa işte o gibi kimselerin çalışmaları şayan-ı şükran bulunur....
İsra Suresi, 34. Ayet:
Ve yetimin malına sinn-i rüşte yetişinceye kadar yaklaşmayınız, meğer ki güzel bir veçhile olsun. Ve ahde vefa ediniz, şüphe yok ki ahdden dolayı mes'uliyet vardır....
İsra Suresi, 35. Ayet:
Ölçtüğünüz zaman tam ve dürüst ölçün. Hilesiz teraziyle tartın. Bu, hem hayırlı hem de sonuç bakımından güzeldir....
İsra Suresi, 77. Ayet:
Senden evvel gönderdiğimiz bütün Peygamberlerin sünneti vechile ki: sen bizim sünnetimize bir tahvil bulamazsın...
Taha Suresi, 39. Ayet:
1.
enıkzifî-hi (en ikzıfî-hi)
(kazefe)
: onu koymasını
: (bıraktı, koydu)
2.
fî et tâbûti
: sandık içine, sandığa
3.
fakzifî-hi (fe ikzıfî-hi)
: sonra onu bırak
Taha Suresi, 39. Ayet:
(Onu sandığa koymasını, sonra onu denize (Nil Nehri'ne) bırakmasını (vahyetmiştik). Böylece deniz, onu sahile atsın, Benim ve onun düşmanı, onu alsın. Ve gözümün önünde (korumam altında) yetiştirilmen için sana, Kendimden muhabbet (sevgi) verdim....
Taha Suresi, 39. Ayet:
"Onu (Musa'yı) sandığa koy. . . Sandığı da ırmağa bırak. . . Irmak Onu sahile kavuştursun ki, benim de Onun da düşmanı (olan) Onu alsın! Senin üzerine, Benden bir muhabbet bıraktım. . . Gözümün önünde yetiştirilmen için. "...
Taha Suresi, 39. Ayet:
'Mûsâ’yı sandığa koy, sandığı ırmağa, Nil’e bırak. Irmak onu sahile atsın, onu hem bana düşman, hem ona düşman biri alsın, istedik. Sana karşı insanların gönlüne bir sevgi yerleştirdim. Gözetimim, hima-yem altında büyütülmeni, eğitilmeni, yetiştirilmeni murad ettim.'...
Taha Suresi, 39. Ayet:
'Onu sandığa koyup suya bırak, su onu sahile bıraksın. Benim de düşmanım onun da düşmanı olan kişi (Firavun) onu alacaktır.' Gözümün önünde yetiştirilmen için tarafımdan sana bir sevgi bıraktım. [2]...
Taha Suresi, 39. Ayet:
"Onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için, kendimden sana bir sevgi yönelttim."...
Taha Suresi, 39. Ayet:
Onu (çocuğu - Mûsa’yı) tabut içine koy da denize bırak. Deniz de onu sahile atsın. Onu, hem bana düşman, hem ona düşman olan biri alsın. Bir de mürakabem altında yetiştirilmen için üzerine tarafımdan bir sevgi bırakmıştım (ya Mûsa!)....
Taha Suresi, 39. Ayet:
Onu tabut içine koy da deryaya bırak, derya da onu sahile, bıraksın, onu hem bana düşman hem ona düşman biri alsın ve üzerine benden bir sevgi koydum ki hem nezaretim altında yetiştirilesin...
Taha Suresi, 39. Ayet:
Onu sandığın içine koy, denize bırak, deniz de onu sahile bıraksın, onu hem Bana düşman, hem ona düşman biri alsın! Ve senin üzerine, gözetimim altında yetiştirilesin diye, katımdan bir sevgi koydum....
Taha Suresi, 39. Ayet:
«Onu (Musa'yı) tabut içine koy da denize bırak. Deniz de onu sahile atsın. Onu hem bana düşman, hem ona düşman olan biri alsın.» Bir de benim gözetimim altında yetiştirilmen için, üzerine katımdan bir sevgi bırakmıştım. (Ey Musa!)...
Taha Suresi, 39. Ayet:
Musa'yı bir sandukaya koy ve nehre at; nehir onu sahile atsın da oradan onu benim ve kendisinin ortak düşmanımız alsın. Gözümün önünde yetişesin diye seni sevgimin kanatları altına aldım....
Taha Suresi, 39. Ayet:
"Onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için, kendimden sana bir sevgi yönelttim."...
Taha Suresi, 39. Ayet:
' 'Onu sandığa koy, sonra kendisini denize (Nîl’e) bırak! Böylece deniz onu sâhile çıkarsın; bana da düşman, ona da düşman olan biri onu alsın!’ diye (ilhâm etmiştik). (Hem sevilesin) ve müşâhedem altında yetiştirilesin diye sana tarafımdan bir sevimlilik de verdim.'...
Taha Suresi, 39. Ayet:
Şöyle ki: «Onu tabut içine bırak, sonra onu denize at. Hemen deniz de onu sahile bıraksın da onu bana da düşman ve ona da düşman olan alıversin. Ve üzerine tarafımdan bir muhabbet bıraktım ki, hem de nezaretim önünde yetiştirilesin.»...
Taha Suresi, 39. Ayet:
"Onu bir sandığa yerleştirip denize bırak! Deniz onu sahile atsın. Bana da ona da düşman olan biri onu alsın!" Ve "Ey Mûsâ! nezaretim altında yetiştirilmen için sana karşı insanların gönüllerinde tarafımdan bir sevgi bıraktım!"...
Taha Suresi, 39. Ayet:
"Onu sandığa koy, suya at; su onu sahile bıraksın; onu benim de düşmanım onun da düşmanı olan biri alacaktır." "Gözümün önünde yetiştirilmen için senin üzerine benden bir sevgi koydum (görenler senin üzerine koyduğum bu sevgiden ötürü sana meftun oldular)."...
Taha Suresi, 39. Ayet:
«Onu sandığın içine koy, onu suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için, kendimden sana bir sevgi yönelttim.»...
Taha Suresi, 39. Ayet:
' 'Onu sandığa koy, sandığı deryaya bırak; derya onu sahile atsın, Bana ve ona düşman olan kişi de onu oradan alsın.' Bir de sana, Benim gözetimim altında yetiştirilmen için, tarafımdan bir sevimlilik vermiştim....
Taha Suresi, 39. Ayet:
"Onu tabuta koyup ırmağa bırak! Irmak onu sahile götürsün ki, benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri onu alsın. Üzerine kendimden bir sevgi bıraktım ki, gözümün önünde yetiştirilesin."...
Taha Suresi, 60. Ayet:
1.
fe
: böylece, öyleyse
2.
tevellâ
: yüz çevirdi, dönüp gitti, vazgeçti
3.
fir'avnu
: firavun
4.
fe
: artık, böyl...
Taha Suresi, 60. Ayet:
Böylece firavun döndü (gitti). Arkasından hilelerini topladıktan sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun ayrılıp, hilesini kuracak sihirbazlarını topladı, sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Derken Firavun dönüp gitti, sonra bütün
hîle
sini derleyip geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti. Hilesini (sihirbazlarını) topladı; sonra geri geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Firavun döndü (gitti) ve hilesini (büyücülerini) topladı, sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti, hilesini (gerçekleştirecek büyücülerini) topladı sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Böylelikle Firavun arkasını dönüp gitti, hileli düzenini (yürütecek büyücüleri) bir araya getirdi, sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun döndü gitti ve bütün hile vasıtalarını topladıktan sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Fir'avn ayrılıp gitti; hile ve düzenini toplayıp hazırlandıktan sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti. Hilesini (sihirbazlarını) topladı; sonra geri geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Fir'avn tedbire girişti, bütün
hîle
sini derdi topladı da sonra geldi...
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun, dönüp tedbir almaya girişti, bütün hilesini derledi topladı, sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun döndü gitti ve bütün hile vasıtalarını topladıktan sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti, hilelerini hazırladıktan sonra randevu yerine geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Böylelikle Firavun arkasını dönüp gitti, hileli düzenini (yürütecek büyücüleri) bir araya getirdi, sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Fir'avun dönüp gitti; hemen (bütün)
hîle
sini (sihirbazlarını)topladı; sonra (ta'yîn edilen yere) geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti ve sonra bütün hilesini toplayıp geldi...
Taha Suresi, 60. Ayet:
Artık Fir'avun dönüp gitti, bütün hilesini topladı, sonra geliverdi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti. Bütün hilesini topladıktan sonra geri geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Firavun döndü ve bütün hilelerini topladı, sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Firavun işlerini ayarlamaya girişti, bütün çare ve hilelerini, en usta sihirbazlarını toplayıp buluşma yerine geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Fir'avn, dönüp gitti, hilesini (büyücüleri ve onların âletlerini) topladı, sonra (belirtilen yere) geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Böylelikle Firavun, arkasını dönüp gitti, hileli düzenini (yürütecek büyücüleri) bir araya getirdi, sonra geldi....
Taha Suresi, 62. Ayet:
Böylece işlerini (hilelerini), kendi aralarında görüştüler (tartıştılar) ve gizlice konuştular....
Taha Suresi, 64. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
ecmiû
: toplayın
3.
keyde-kum
: hilelerinizi
4.
summe a'tû
: sonra gelin
Taha Suresi, 64. Ayet:
(Firavun şöyle dedi): “Artık hilelerinizi (sihirlerinizi) toplayın. Sonra saf saf (sırayla) gelin. Ve o gün üstün gelen, felâha (kurtuluşa, zafere) ulaşmış olur.”...
Taha Suresi, 64. Ayet:
“Öyleyse, hilelerinizi toplayın (birbirinize destek olun) sonra sıra hâlinde gelin. Bu gün üstün gelen muhakkak başarıya ulaşmıştır.”...
Taha Suresi, 64. Ayet:
Hîle
lerinizi, düzenlerinizi bir araya getirin, sonra saf saf olun da gelin ve muhakkak olan şu ki: Bugün üstün olan, murâdına ermiştir....
Taha Suresi, 64. Ayet:
Öyle ise hilenizi kurun; sonra sıra halinde gelin! Muhakkak ki bugün, üstün gelen kazanmıştır....
Taha Suresi, 64. Ayet:
"Bu sebeple bütün hilelerinizi toplayın, sonra saf hâlinde gelin. . . Bugün kim üstün gelir ise o kurtuluşa ermiştir. "...
Taha Suresi, 64. Ayet:
'Bu sebeple, bütün gizli sihirbazlık hilelerinizi bir araya getirerek kullanın, kararlı hareket edin, bir saf haline gelerek göz doldurun. Bu gün üstün gelen, zafer kazanmış sayılır.' dediler....
Taha Suresi, 64. Ayet:
Onun için bütün hilelerinizi toplayın, sonra hep birden gelin. Bugün üstün gelen, muhakkak zafer kazanmıştır....
Taha Suresi, 64. Ayet:
Onun için hile ve düzen adına neyiniz varsa biraraya getirin, sonra birer dizi halinde gelin. Bugün üstün gelen elbette o kazanmış ve umduğuna ermiş (olacak)....
Taha Suresi, 64. Ayet:
«Öyle ise hilenizi kurun; sonra sıra halinde gelin! Muhakkak ki bugün, üstün gelen kazanmıştır.»...
Taha Suresi, 64. Ayet:
siz de bütün
hîle
nize ittifak edin, sonra da saf halinde gelin, bu gün üstün gelen, muhakkak felâhı buldu...
Taha Suresi, 64. Ayet:
Siz de bütün hilelerinizi birleştirin, sonra sıra halinde gelin. Muhakkak ki, bugün üstün gelen zafere ermiş olacak!»...
Taha Suresi, 64. Ayet:
Bütün hilelerinizi biraraya getiriniz, sonra sıra halinde buluşma yerine geliniz. Bugün üstün gelen başarıya ermiştir....
Taha Suresi, 64. Ayet:
'Onun için (bütün)
hîle
lerinizi (sihirlerinizi) toplayın; sonra sıra sıra gelin! Bugün üstün gelen muhakkak kurtuluşa ermiştir!'...
Taha Suresi, 64. Ayet:
Onun için siz hilenizi toplayın, sonra sıra halinde gelin. Bugün üstün gelen başarmıştır....
Taha Suresi, 69. Ayet:
1.
ve elkı
: ve at, bırak
2.
mâ fî yemîni-ke
: sağ elindeki şeyi
3.
telkaf
: yutar, yutacak
4.
mâ sanaû
: onların ...
Taha Suresi, 69. Ayet:
Ve sağ elindekini (asanı) at, onların yaptığı şeyleri yutacak. Onların yaptıkları sadece sihirbaz hilesidir ve sihirbazlar, nereden gelirse gelsinler, felâha (kurtuluşa) eremezler....
Taha Suresi, 69. Ayet:
“Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez.”...
Taha Suresi, 69. Ayet:
Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz....
Taha Suresi, 69. Ayet:
"Sağ elindekini bırak, onların ürettiklerini yutsun. . . (Onlar) sadece sihirbazın hilesini yapıp ürettiler. . . Sihirbaz nereye gitse kurtuluşu olmaz. "...
Taha Suresi, 69. Ayet:
'Sağ elindekini at. Asân, onların sihirbaz hilesiyle yaptıklarını yutar. Onların oyunları bir sihir hilesidir. Sihirbazlar elde ettiği sonuç itibariyle iflâh olmazlar, başarıya ulaşamazlar.' dedik....
Taha Suresi, 69. Ayet:
"Sağ elindekini atıver, onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz."...
Taha Suresi, 69. Ayet:
«Sağ elindekini yere bırakıver de onların yaptıklarını yalayıp yutsun. Yaptıkları, sihirbazın hile ve düzeninden başkası değildir. Sihirbaz ise nereden gelirse gelsin umduğuna erişip başarılı olamaz.»...
Taha Suresi, 69. Ayet:
«Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz.»...
Taha Suresi, 69. Ayet:
Ve elindekini bırakıver, o onların yaptıklarını yalar yutar, çünkü onların yaptıkları sırf sihirbaz
hîle
sidir, sihirbaz ise her nerede olsa felâh bulmaz...
Taha Suresi, 69. Ayet:
Sağ elindekini bırakıver; o, onların yaptıklarını yalar yutar. Çünkü onların yaptıkları yalnızca bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise her nerede olsa felah bulmaz!»...
Taha Suresi, 69. Ayet:
Sağ elindeki değneğini yere atıver de onların gösterdikleri marifetleri yutuversin. Onların hünerleri, bir büyücü hilesinden ibarettir. Büyücü hiçbir yerde başarılı olamaz....
Taha Suresi, 69. Ayet:
"Sağ elindekini atıver, onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz."...
Taha Suresi, 69. Ayet:
'Sağ elindekini (yere) bırak da (onların özenerek) yaptıkları şeyleri yutsun! Yaptıkları sâdece bir sihirbaz
hîle
sidir. Hâlbuki (böyle göz boyayan) sihirbaz, her nereye varsa kurtuluşa ermez (maksadına sihirle ulaşamaz).'...
Taha Suresi, 69. Ayet:
«Ve elinde olanı bırakıver. Onların yaptıklarını yutuverir. Şüphe yok ki, onlar ne yaptılar ise bir sahir hilesinden ibarettir. Sahir ise her nerede olsa felâha eremez.»...
Taha Suresi, 69. Ayet:
“Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları sadece sihirbaz hilesidir. Nerede olursa olsun, sihirbaz aslâ iflâh olmaz. ”...
Taha Suresi, 69. Ayet:
"Sağ elindekini at! Onların yaptıklarını yutsun. Çünkü onların yaptıkları, bir büyücünün hilesidir. Büyücü de nereye varsa iflâh olmaz!"...
Taha Suresi, 69. Ayet:
«Sağ elindekini atıver, onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz.»...
Taha Suresi, 69. Ayet:
'Sağ elindekini at da onların yaptıklarını yutsun. Onların yaptıkları büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye gitse iflâh olmaz.'...