Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "Bizimle Allah
hakkı
nda mı tartışıyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabb'imiz sizin de Rabb'inizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız sizedir. Biz ona içtenlikle bağlananlarız."...
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
İşte bu, Allah'ın Hakk olarak indirdiği Kitap
hakkı
nda, onların anlaşmazlığa düşmeleri ve derin bir ayrılık içinde olmalarındandır....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret
hakkı
nda... Bir de sana öksüzleri soruyorlar. De ki: "Onların hayatlarını düzene sokmak, sahipsiz bırakmaya göe hayırlı olandır." Eğer birlikte yaşayacak olursanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncu olanla yapıcı olanı ayırt etmesini bilir. Eğer, Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Zira Allah, Çok Güçlü ve Her Şeye Egemen'dir....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine mülk verdi diye İbrahim'le Rabb'i
hakkı
nda tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabb'im diriltir ve öldürür." demişti. O da: "Ben de diriltir ve öldürürüm." demişti. İbrahim: "Öyleyse, Allah Güneş'i doğudan çıkarıyor, sen de batıdan çıkar." deyince, küfreden şaşırıp kaldı. Allah, zalim olan halka doğru yolu göstermez....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takva sahipleri için, Rabb'lerinin katında, içinde sürekli kalacakları, içinden nehirlerin aktığı Cennetler, arındırılmış eşler ve Allah'ın rızası vardır." Kuşkusuz, Allah, kullarını
Hakkı
yla Gören'dir....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Eğer, seninle tartışırlarsa de ki: "Ben, bütün benliğimle Allah'a teslim oldum, bana tabi olanlar da." Kendilerine Kitap verilenlere ve Kitap verilmeyenlere: "Siz de teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim olmuşlarsa, kuşkusuz doğru yolu bulmuşlardır. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah, Kullarını
Hakkı
yla Görendir....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani, Allah, İsa'ya: "Ey İsa! Seni öldürecek olan Ben'im. Seni Bana yükselteceğim. Seni Kafirlerden arındıracağım. Sana tabi olanları da Kıyamet Günü'ne kadar küfredenlerden üstün tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnız Bana olacak; anlaşmazlığa düştüğünüz konular
hakkı
nda hükmü Ben vereceğim." dedi....
Ali-İmran Suresi, 65. Ayet:
Ey Kitap Ehli! İbrahim
hakkı
nda niçin tartışıyorsunuz? Oysaki Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Hala akletmiyor musunuz?...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Diyelim ki bildiğiniz şeyler
hakkı
nda tartıştınız. Peki, hiçbir bilginiz olmayan konularda ne diye tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Niçin
Hakkı
Batılla karıştırıyor ve bildiğiniz halde gerçeği gizliyorsunuz?...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık ayetler vardır. İbrahim'in makamı oradadır. Kim oraya girerse güvende olur. Yoluna gücü yetenin, Beyt'i haccetmesi insanlar üzerinde Allah'ın bir
hakkı
dır. Her kim kefere olursa, bilsin ki Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur....
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Yetki verdiğine dair,
hakkı
nda hiçbir kanıt indirmediği varlıklara, ilahlık yakıştırmalarından dolayı, Kafirlerin kalplerine korku salacağız. Onların sığınakları ateştir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür....
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra O, üzüntünün ardından, sizden bir kısmınıza, güven duygusu, sarıp kuşatan bir iç dinginlik indirdi. Bir kısmınız da can kaygısına düşmüştü. Allah
hakkı
nda, tıpkı cahiliye dönemindekine benzer biçimde gerçeğe aykırı bir sanı besliyorlardı. "Bu işten bize ne?" diyorlardı. De ki: "Her şeyin takdiri yalnız Allah'ındır." Sana, açıklamadıkları şeyleri içlerinde gizliyorlar. "Elimizden bir şey gelseydi buralarda öldürülmezdik." diyorlar. De ki: "Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, üzerleri...
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey iman edenler! Yolculuğa çıkan ya da savaşa katılan kardeşleri
hakkı
nda, "Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmez ve öldürülmezlerdi." diyen, Kafirler gibi olmayın. Allah, bunu, kalplerinde bir hasret olsun diye yaptı. Allah, yaşatan ve öldürendir. Kuşkusuz, Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar; ayaktayken, otururken ve yanları üzerine iken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaradılışı
hakkı
nda düşünürler: "Rabb'imiz! Sen, bunu boşuna yaratmadın, Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederiz. Bizi ateşin azabından koru."...
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Arkalarında küçük ve aciz evlat bırakanlar, onlara karşı nasıl endişe duyuyorlarsa, aynı endişeyi onlar
hakkı
nda da duysunlar. Allah'a karşı takva ehli olsunlar ve doğru olan şey neyse onu söylesinler....
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size çocuklarınız
hakkı
nda tavsiye eder: Erkek çocuğun payı kız çocuğunun iki katıdır. Eğer ikiden fazla kadın iseler miras üçte iki onlarındır. Eğer bir kadın ise mirasın yarısı onundur. Eğer ölenin çocuğu varsa, anne ve babanın her birine mirastan altıda bir pay vardır. Eğer ölenin çocuğu yok da anne ve baba mirasçı olmuşsa, anneye üçte bir pay vardır. Eğer ölenin kardeşleri varsa, anneye altıda bir pay düşer. Bu paylaşma, ölenin yaptığı vasiyetten ve borçlarının ödenmesinden sonradı...
Nisa Suresi, 88. Ayet:
Size ne oluyor ki; yaptıklarından dolayı, Allah onları ters yüz ettiği halde, münafıklar
hakkı
nda iki gruba ayrıldınız! Allah'ın saptırdığı kimseyi, doğru yola erdirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimse için asla bir çıkış yolu bulamazsın....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Başkalarını da bulacaksınız hem sizden hem de kendi halklarından güvende olmak isteyen. Fitne ortamı bulduklarında, hemen onun içine baş aşağı dalarlar. Eğer bunlar, sizden uzak durmazlar, sizinle barış yapmaya yanaşmazlarsa, sizden ellerini çekmezlerse onları yakaladığınız yerde, her nerede bulursanız öldürün. İşte bu kimseler
hakkı
nda size apaçık bir yetki verdik....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden, o kadınlar
hakkı
nda fetva istiyorlar. De ki: "Onlar
hakkı
nda size fetvayı Allah vermektedir: Yazılmış olanı vermediğiniz halde kendileri ile evlenmek istediğiniz yetim kadınlarla zayıf, çaresiz çocukların ve yetimlerin haklarını hakkaniyetle vermeniz konusundaki hükümler size bu kitapta okunuyor. Hayır adına ne yaparsanız Allah onu bilir....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap Ehli'nden her biri ölümünden önce ona inanmak zorundadır. Kıyamet günü O onlar
hakkı
nda tanık olur....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Dininiz
hakkı
nda haddi aşmayın. Allah
hakkı
nda, gerçek olandan başka bir şey söylemeyin. Allah'ın Resulü İsa Mesih, Meryem'in oğludur. Ve o, Allah'ın Meryem'e attığı Kelime ve Kendisinden bir ruhtur. O halde Allah'a ve resullerine iman edin. Ve "Üçtür." demeyin. Buna son verin. Bu, sizin için hayırlı olandır. Kuşkusuz Allah, tek bir ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Sana soruyorlar. De ki: "Allah kelale
hakkı
nda size hükmünü veriyor: Ölen herhangi bir kimsenin çocuğu yoksa yalnızca bir kız kardeşi varsa, mirasın yarısı onundur. Kız kardeşi ölür de çocuğu da yoksa erkek kardeşi onun malına varis olur. Kız kardeş, iki taneyse mirasın üçte ikisi onlarındır. Eğer erkek ve kadın çok kardeşlerse, o zaman erkeğe iki kadın payı vardır. Şaşırıp sapıtmamanız için, Allah, size açıklıyor. Ve Allah Her Şeyi En İyi Bilen'dir."...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Biz sana, kendinden önceki Kitap'ı tasdik eden, onu düzenleyen bu Kitap'ı hakk olarak indirdik. O halde, aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Ve sakın sana gelen
hakkı
bırakıp onların hevalarına uyma. Ve Biz, sizin her biriniz için, bir şeriat ve yöntem belirledik. Allah dileseydi, sizi tek tip bir topluluk yapardı. Ancak sizlere verdiği ile sizi sınıyor. O halde hayırlarda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Allah, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri bildirecektir....
Ənam Suresi, 5. Ayet:
Fakat kendilerine gelen
hakkı
yalanladılar. Onlara, yakında kendisi ile alay ettikleri şeyin haberleri gelecek....
Ənam Suresi, 57. Ayet:
De ki: "Ben, Rabb'imden açık bir kanıt üzerindeyim. Siz onu yalanladınız. Acelece istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm ancak Allah'a aittir. Zira O,
hakkı
anlatır. Ve O, ayırt edenlerin en hayırlısıdır."...
Ənam Suresi, 68. Ayet:
Âyetlerimiz
hakkı
nda dalanlarla karşılaştığın zaman, onlar başka bir konuya geçinceye kadar, onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırlar hatırlamaz zalim halkla beraber oturma....
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Halkı onunla tartıştı. "Bana doğru yolu gösteren Allah
hakkı
nda benimle niçin tartışıyorsunuz? Ben, O'na eş koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak Rabb'imin dilediği olur. Rabb'imin İlmi Her Şeyi Kuşatmıştır. Hala düşünmeyecek misiniz?"...
Ənam Suresi, 81. Ayet:
"Siz, Allah'ın size,
hakkı
nda hiçbir yetki vermediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben nasıl olur da sizin ortak koştuklarınızdan korkarım?" Bu iki taraftan hangisi emin olmaya daha layıktır? Keşke bilseydiniz!...
Ənam Suresi, 101. Ayet:
Bir örnek olmaksızın gökleri ve yeri yaratandır. Eşi benzeri olmayanın nasıl olur da çocuğu olabilir? O, Her Şeyi Yaratan'dır. Ve Her Şeyi
Hakkı
yla Bilen'dir....
Ənam Suresi, 141. Ayet:
Asmalı ve asmasız bahçeleri, çeşit çeşit hurmaları; zirai ürünleri, birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytin ve narları yetiştiren O'dur. Her biri meyve verdiği zaman, meyvesinden yiyin. Hasat zamanı da onun
hakkı
nı verin. İsraf etmeyin, kuşkusuz O, israf edenleri sevmez....
Əraf Suresi, 28. Ayet:
Onlar bir fuhuş yaptıkları zaman, "Atalarımızdan böyle gördük ve Allah bize böyle emretti." derler. De ki: "Allah fuhşu emretmez.
Hakkı
nda bilginiz olmayan şeyleri mi Allah'a yakıştırıyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 33. Ayet:
De ki: "Rabb'im şunları kesinlikle haram kılmıştır: Fuhuşların açık olanını ve gizli olanını, günahları, haksız yere saldırmayı,
hakkı
nda hiçbir belge indirmediği herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmayı ve Allah'a, bilmediğiniz şeyleri yakıştırmanızı....
Əraf Suresi, 71. Ayet:
"Rabb'inizin azabı ve öfkesi,
hakkı
nızda kesinleşti. Haklarında Allah'ın hiçbir yetki belgesi indirmediği, sizin ve atalarınızın taktığı isimler
hakkı
nda benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse! Kuşkusuz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim." dedi....
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onların yerine Kitap'a mirasçı olanlar, nasıl olsa bağışlanacağız diyerek dünyanın geçici menfaatlerini tercih ettiler; kendilerine buna benzer şeyler gelse, onu da tercih ederler. Onlardan, Kitap'a bağlı kalacaklarına ve Allah
hakkı
nda ancak
hakkı
söyleyeceklerine dair söz alınmamış mıydı? Oysaki onlar, o Kitap'ta olanı okumuşlardı. Ahiret yurdu takva sahibi olanlar için daha hayırlıdır. Hala akletmeyecek misiniz?...
Tövbə Suresi, 8. Ayet:
Nasıl olabilir ki? Onlar, size galip gelmiş olsalar,
hakkı
nızda ne bir antlaşma ne de bir yükümlülük gözetmezler. Kalben istemedikleri halde, dilleriyle sizi hoşnut etmeye çalışırlar. Onların çoğu fasıktırlar....
Tövbə Suresi, 10. Ayet:
Onlar, bir mü'min
hakkı
nda ne bir antlaşma ne de bir yükümlülük gözetirler. İşte saldırganlar, onlardır....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
İçlerinden kimileri de sadakalar
hakkı
nda sana dil uzatır. Eğer kendilerine pay verilirse hoşlanırlar, verilmeyince de hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 64. Ayet:
Münafıklar, kendileri
hakkı
nda kalplerinde olanı haber verecek bir surenin indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin bakalım! Kuşkusuz Allah, çekindiğiniz şeyi açığa çıkaracaktır."...
Yunus Suresi, 33. Ayet:
Böylece, Rabb'inin fasıklar
hakkı
ndaki kelimesi gerçekleşmiş oldu. Onlar iman etmezler....
Yunus Suresi, 61. Ayet:
Ne durumda olursanız olun ve Kur'an'dan onun
hakkı
nda ne okursanız okuyun; hangi işle uğraşıyorsanız uğraşın, unutmayın ki Biz mutlaka yaptıklarınıza tanığız. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabb'inizden gizli kalamaz. Ne bundan daha küçüğü ne de daha büyüğü yoktur ki, hepsi apaçık bir Kitap'ta olmasın....
Yunus Suresi, 68. Ayet:
"Allah çocuk edindi." dediler. O, bundan münezzehtir. O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Sizin bu konuda hiçbir sultanınız yoktur. Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyi söylüyorsunuz!...
Yunus Suresi, 69. Ayet:
De ki: "Allah
hakkı
nda yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler."...
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Gerçekten Biz, İsrailoğulları'nı güvenli bir yere yerleştirdik. Onları temiz ve hoş nimetlerle rızıklandırdık. Kendilerine ilim gelinceye dek ihtilafa düşmediler. Rabb'in, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler
hakkı
nda Kıyamet Günü hükmünü verecektir....
Hud Suresi, 37. Ayet:
"Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap. Zalimler
hakkı
nda benden bir istekte bulunma. Onlar boğulacaklardır."...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: "Ey Nuh! O senin ehlinden değildir. Zira onun yaptığı doğru olmayan bir işti. Öyleyse
hakkı
nda bilgin olmayan şeyi Benden isteme. Cahillerden olmaktan seni sakındırıyorum."...
Hud Suresi, 62. Ayet:
"Ey Salih! Sen, bundan önce aramızda ümit beslenen biriydin. Şimdi atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmekten bizi vazgeçirmek mi istiyorsun? Ve biz, gerçekten de senin bizi çağırdığın şey
hakkı
nda ikilem içindeyiz, kaygılanıyoruz." dediler....
Hud Suresi, 74. Ayet:
İbrahim'in korkusu geçip, bu müjde kendisine verilince, Lut'un halkı
hakkı
nda bizimle tartışmaya başladı....
Hud Suresi, 79. Ayet:
"Senin kızlarında bizim
hakkı
mızın olmadığını biliyorsun. Ant olsun ki ne istediğimizi çok iyi biliyorsun." dediler....
Hud Suresi, 109. Ayet:
Onların kulluk ettikleri
hakkı
nda hiç kuşkun olmasın. Daha önce atalarının kulluk ettikleri gibi kulluk ediyorlar. Elbette paylarına düşeni eksiksiz olarak vereceğiz....
Hud Suresi, 110. Ayet:
Ant olsun! Musa'ya Kitap'ı verdik de onda anlaşmazlığa düştüler. Rabb'in tarafından önceden takdir edilmiş bir karar olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlar da bunun
hakkı
nda ikilem ve güvensizlik içindedirler....
Yusif Suresi, 3. Ayet:
Biz, Sana bu Kur'an'ı iletmekle, daha önce
hakkı
nda bilgi sahibi olmadığın kıssaları en doğru şekilde bildirmiş oluyoruz....
Yusif Suresi, 11. Ayet:
"Ey babamız! Yusuf
hakkı
nda neden bize güvenmiyorsun? Oysaki biz onun iyiliğini isteyenleriz." dediler....
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kadın: "İşte! Bu gördüğünüz, beni, kendisi
hakkı
nda kınadığınız kimsedir. Ant olsun ki, onun benim olmasını istedim, ancak o reddetti. Ama ondan istediğim şeyi yapmazsa, zindana atılacak ve kesinlikle burnu yere sürtülenlerden olacaktır." dedi....
Yusif Suresi, 64. Ayet:
"Size güvenir miyim hiç? Bundan önce kardeşiniz
hakkı
nda da size güvenmiştim! Ama en iyi koruyucu Allah'tır ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir." dedi....
Yusif Suresi, 80. Ayet:
Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmaya başladılar. Büyükleri: "Babanızın Allah adına sizden söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda da sınırı aşmış olduğunuzu bilmez misiniz? Babam izin verinceye veya Allah
hakkı
mda hüküm verinceye kadar buradan ayrılmam. O, hüküm verenlerin en iyisidir." dedi....
Rəd Suresi, 13. Ayet:
Gök gürültüsü övgüsüyle, melekler de ürpertisiyle O'nu tesbih ederler. O, yıldırımlar gönderir ve onunla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah
hakkı
nda tartışıp duruyorlar. Ve O, karşı konulamaz pek çetin bir güç sahibidir....
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri dedi ki: "Göklere ve yere belli bir fıtrat veren, sizi, suçlarınızı bağışlamak için çağıran ve belirlenmiş bir ecele kadar sizi erteleyen Allah
hakkı
nda mı kuşkudasınız?" Dediler: "Siz de ancak bizim gibi sadece bir beşersiniz. Atalarımızın kulluk ettiklerinden bizi çevirmek istiyorsunuz. Öyleyse açık bir sultan getirin!"...
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
Ne zaman ki hüküm gerçekleşti, şeytan onlara: "Şüphesiz ki Allah'ın vaktiyle yaptığı uyarıların hepsi gerçekleşti. Ben de size vadettim. Benim verdiğim sözler ise boş çıktı. Zaten benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu. Ben size sadece çağrıda bulundum siz de kendiliğinizden çağrıma uydunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Gerçekten ben, daha önce beni Allah'a ortak koşmanızı da yok saymıştım." dedi. Zalimlerin
hakkı
...
Hicr Suresi, 63. Ayet:
Elçiler: "Hayır! Biz sana
hakkı
nda kuşku duyulan azabın haberini getirdik;"...
Nəhl Suresi, 64. Ayet:
Biz, sana Kitap'ı,
hakkı
nda ayrılığa düştükleri şeyleri, kendilerine beyan etmen ve inanan bir halk için yol gösterici ve rahmet olmasından başka bir şey için indirmedik....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İçinizden bir topluluğun başka bir topluluktan daha ribalı olmasından etkilenerek, yeminlerinizi aldatma amacıyla; ipliğini sağlamca eğirdikten sonra, onu geri çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah, sizi bununla sınıyor.
Hakkı
nda anlaşmazlığa düştüğünüz şeyler, kıyamet günü size açıklanacaktır....
Nəhl Suresi, 115. Ayet:
Allah, size haram kıldı: ölmüş hayvan etini, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilenleri Ancak kim mecbur kalırsa haddi aşmadığı ve
hakkı
çiğnemediği takdirde yiyebilir. Kuşkusuz Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Nəhl Suresi, 124. Ayet:
Sebt yalnızca ihtilafa düşenler üzerine kılındı. Kuşkusuz, senin Rabb'in ihtilaf edip durdukları şeyler
hakkı
nda Kıyamet Günü, aralarında kesinlikle hüküm verecektir....
İsra Suresi, 36. Ayet:
Hakkı
nda bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Kuşkusuz kulak, göz ve fuad bunların hepsi ondan sorumludur....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece, Allah'ın verdiği sözün gerçek olduğunu, o Sa'at'in kesin olduğunu bilmeleri için onları haberdar ettik. O zaman, onların durumu
hakkı
nda aralarında tartışıyorlardı. "Onların üzerlerine bir bina yapın; onların Rabb'leri, onları daha iyi bilir." dediler. Düşünceleri kabul edilenler: "Onların üzerlerine bir mescid yapalım." dediler....
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
"Onlar üç kişidir, dördüncüsü köpekleridir." diyecekler. Gayba taş atar gibi "Beş kişidir, altıncısı köpekleridir." diyecekler, "Yedi kişidir, sekizincisi köpekleridir." diyecekler. De ki: "Onların sayılarını Rabb'im bilir. Onları pek az kimseden başkası bilmez." Onlar
hakkı
nda, Kur'an'ın verdiği bilgi dışında onlarla tartışma. Onlar
hakkı
nda tartışan hiç kimseden de bir açıklama isteme....
Kəhf Suresi, 70. Ayet:
"O halde, eğer bana uyacaksan,
hakkı
nda bir açıklama yapıncaya kadar bana hiçbir şey
hakkı
nda soru sorma." dedi....
Məryəm Suresi, 34. Ayet:
İşte
hakkı
nda tartıştıkları Meryem oğlu Îsa
hakkı
nda söylenecek gerçek söz budur....
Taha Suresi, 112. Ayet:
İnanan biri olarak salihatı yapan kimse ise haksızlığa uğramaktan da
hakkı
nın yeneceğinden de korkmaz....
Ənbiya Suresi, 57. Ayet:
"Allah'a yemin ederim ki, siz buradan ayrıldıktan sonra, putlarınız
hakkı
nda tasarladığımı gerçekleştireceğim."...
Ənbiya Suresi, 78. Ayet:
Hani Davud ve Süleyman, halkın koyunlarının yayıldıkları ekin
hakkı
nda hüküm veriyorlardı. Biz, onların hükümlerine tanıktık....
Həcc Suresi, 3. Ayet:
Ve insanlardan öyle kimseler vardır ki; hiçbir bilgisi olmadığı halde, Allah
hakkı
nda ileri geri konuşurlar ve bütün azgın şeytanların peşinden giderler....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun
hakkı
nda yazıldı: ona uyan kesinlikle bilmelidir ki, şeytan onu saptırır. Ve onu Sair'in azabına iletir....
Həcc Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan bazıları, bir bilgiye, bir yol göstericiye ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah
hakkı
nda tartışıyorlar....
Həcc Suresi, 19. Ayet:
Bu iki karşıt taraf, Rabb'leri
hakkı
nda mücadele eden, birbirlerine iki düşmandır. Bunlardan Kafirler için ateşten biçilmiş elbiseler vardır. Onların başlarının üstünden kaynar sular dökülecek!...
Həcc Suresi, 71. Ayet:
Onlar; Allah'ın yanı sıra O'nun kendileri
hakkı
nda bir sultan indirmediği ve
hakkı
nda bilgi sahibi olmadıkları şeylere kulluk ediyorlar. Zalimler için hiçbir yardım edici yoktur....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine Biz, ona: "Gözetimimiz altında vahyimiz ile bildirdiğimiz gibi gemi yap." diye vahyettik. Böylece emrimiz gereği Tennur kaynadığı zaman hemen ona her cinsten eşler olarak iki adet ve ehlini bindir. Onlardan, haklarında önceden hüküm verilenler hariç. Ve zulmedenler
hakkı
nda Benden bir dilekte bulunma. Onlar boğulacak olanlardır....
Möminun Suresi, 90. Ayet:
Oysa onlara
Hakkı
sunuyoruz. Onlar ise kesinlikle yalanlamaktadırlar....
Möminun Suresi, 117. Ayet:
Her kim,
hakkı
nda hiçbir burhan olmadığı halde, Allah'ın yanı sıra başka bir ilahtan istekte bulunursa, bilsin ki onun hesabı yalnızca Rabb'ine aittir. Kuşku yok ki Kafirler kurtuluşa eremezler....
Nur Suresi, 15. Ayet:
Hani siz onu dillerinize dolayıp, kendisi
hakkı
nda bilgi sahibi olmadığınız şeyi aranızda yayıyordunuz. Ve bunun önemsiz olduğunu sanıyordunuz. Oysaki bunun Allah'ın yanında önemi çok büyüktür....
Nur Suresi, 25. Ayet:
O gün Allah, onların hesaplarını
hakkı
yla görecektir. Onlar da Allah'ın Hakk'ın ta kendisi olduğunu apaçık bileceklerdir....
Furqan Suresi, 33. Ayet:
Onların sana verecekleri her örneğe karşılık, biz sana
hakkı
en iyi şekilde açıklarız....
Şüəra Suresi, 155. Ayet:
"İşte bu dişi deve. Su içme
hakkı
; belirli bir gün onun ve belirli bir gün sizindir." dedi....
Nəml Suresi, 66. Ayet:
Aslında onlar ahiret
hakkı
nda yeterince bilgilendirildiler. Fakat hala şüphe içindeler. Doğrusu bundan yana kördürler....
Nəml Suresi, 76. Ayet:
Bu Kur'an; İsrailoğulları'na,
hakkı
nda ayrılığa düştükleri pek çok şeyi açıklıyor....
Ənkəbut Suresi, 8. Ayet:
Biz, insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar,
hakkı
nda bilgin olmayan bir şey ile Bana şirk koşman için seninle cihad ederlerse, onları dinleme. Dönüşünüz ancak Bana'dır. O zaman yapmış olduklarınızı size haber vereceğim....
Rum Suresi, 38. Ayet:
Öyleyse; yakınlara, miskine ve yol oğluna
hakkı
nı ver. Bu, Allah'ın yüzünü dileyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir....
Loğman Suresi, 15. Ayet:
Eğer o ikisi,
hakkı
nda bilgin olmayan bir şeyi Bana ortak koşman için seninle cihad ederlerse, o zaman sakın onlara itaat etme. Dünyada onlarla güzel geçin. Bana yönelen kimselerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz Bana'dır. O zaman yaptığınız şeyleri size haber vereceğim....
Loğman Suresi, 20. Ayet:
Allah'ın, göklerde ve yerde olan her şeyi sizin hizmetinize sunduğunu, görünen görünmeyen nimetleri sizin için bollaştırdığını görmüyor musunuz? Yine de kimi insanlar; bir bilgiye, bir yol göstericiye ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah
hakkı
nda tartışıyorlar....
Əhzab Suresi, 10. Ayet:
Hani onlar, alttan ve üstten, her yönden size saldırmışlardı. Gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmişti. Ve siz, Allah
hakkı
nda zan üzerine zanda bulunuyordunuz....
Əhzab Suresi, 36. Ayet:
Allah ve Resul'ü bir konuda karar verdiği zaman, hiçbir inanan erkek ve inanan kadın için, o konuda tercih
hakkı
yoktur. Kim Allah ve Resul'üne asilik ederse o, açık bir sapkınlıkla sapmış olur....
Əhzab Suresi, 49. Ayet:
Ey iman edenler! Mü'min kadınlarla evlenip, sonra onlara dokunmadan boşarsanız, onların iddet süresince beklemelerini isteme
hakkı
nız yoktur. Böyle bir durumda onları hemen yararlandırın ve güzellikle ayrılın....
Əhzab Suresi, 62. Ayet:
Gelmiş geçmiş olanların tamamı
hakkı
nda Allah'ın sünneti budur. Ve Allah'ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın....
Səba Suresi, 20. Ayet:
Ant olsun ki, iblis onlar
hakkı
ndaki beklentisini gerçekleştirdi. İnananlardan oluşan bir topluluk hariç, hepsi ona uydular....
Səba Suresi, 53. Ayet:
Oysaki daha önce onu kesin olarak yalanlamışlardı. Uzak bir yerden gayb
hakkı
nda atıp tutuyorlardı....
Saffat Suresi, 37. Ayet:
Bilakis, o,
Hakkı
getirdi ve gönderilmiş resulleri doğruladı....
Saffat Suresi, 87. Ayet:
"Âlemlerin Rabb'i
hakkı
nda nasıl bir anlayışa sahipsiniz?"...
Sad Suresi, 22. Ayet:
Davud'un yanına girdiklerinde o, onlardan korktu. "Korkma! İki davacıyız. Birimiz ötekine haksızlık etti. Şimdi sen,
hakkı
mızda hakk ile hüküm ver. Haksızlık etme. Bize makul olan yolu göster." dediler....
Zümər Suresi, 3. Ayet:
Dikkat edin! Halis din yalnızca Allah'a aittir. O'nun yanı sıra veliler edinenler: "Onlara, bizi Allah'a daha yakın bir seviyeye yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz." diyorlar. Allah,
hakkı
nda tartıştıkları şey için hükmünü verecektir. Allah, yalancı ve azılı nankörleri doğru yola iletmez....
Zümər Suresi, 19. Ayet:
Hakkı
nda azap kararı gerçekleşmiş olana gelince; ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Göklere ve yere işleyiş yasalarını koyan, gaybı ve görüneni bilen Allah'ım! Kullarının aralarında çekiştikleri şeyler
hakkı
nda hüküm verecek olan Sen'sin."...
Zümər Suresi, 60. Ayet:
Kıyamet Günü, Allah
hakkı
nda yalan söyleyenlerin yüzlerini kararmış görürsün. Büyüklük taslayanların yeri Cehennem'de değil mi?...
Zümər Suresi, 67. Ayet:
Allah'ı
hakkı
yla takdir etmediler. Yeryüzü, Kıyamet Günü tamamıyla O'nun avucundadır. Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. O, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve çok yücedir....
Mömin Suresi, 4. Ayet:
Kafirlerden başkası Allah'ın ayetleri
hakkı
nda tartışmaz. Onların beldelerde diledikleri gibi gezip tozmaları seni aldatmasın....
Mömin Suresi, 15. Ayet:
O, dereceleri yükseltendir, Arş'ın sahibidir. O, "Buluşma Günü"
hakkı
nda insanları uyarmak için Kendi buyruğundan olan ruhu kullarından dilediğine ulaştırır....
Mömin Suresi, 18. Ayet:
Yaklaşan gün
hakkı
nda onları uyar. O gün korkudan yürekler ağızlara gelir. Zalimler için ne samimi bir dost ne de sözü dinlenir bir şefaatçi vardır....
Mömin Suresi, 20. Ayet:
Allah,
hakkı
gerçekleştirir. Allah'ın yanı sıra yöneldikleri kimseler ise hiçbir şeyi gerçekleştiremezler. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Duyan, Her Şeyi Gören'dir....
Mömin Suresi, 34. Ayet:
Ant olsun ki daha önce Yusuf size açık kanıt içeren belgelerle gelmişti. Ancak o zaman onun size getirdiği şeyler
hakkı
nda kuşkulanıp durmuştunuz. Yusuf ölünce de: "Bundan sonra Allah asla Resul göndermez." dediniz. Allah, haddi aşan, güvenmeyen kimseyi işte böyle saptırır....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
O kimseler, kendilerine görevli kılınmış, yetki verilmiş bir kimse gelmediği halde, Allah'ın ayetleri
hakkı
nda tartışırlar. Bu da Allah'ın yanında da insanların yanında da büyük bir kızgınlığa neden olur. İşte böyle! Allah, her büyüklük taslayanın kalbini mühürler....
Mömin Suresi, 42. Ayet:
"Siz beni Allah'ı yalanlamaya ve
hakkı
nda bilgim olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi Mutlak Üstün ve Çok Bağışlayıcı Olan'a çağırıyorum."...
Mömin Suresi, 56. Ayet:
Yetkili kılınmadıkları halde Allah'ın ayetleri
hakkı
nda ileri geri konuşanların kalplerinde, hiçbir zaman tatmin edemeyecekleri bir büyüklenme tutkusu vardır. Sen, Allah'a sığın. O, Her Şeyi Duyan, Her Şeyi Gören'dir....
Mömin Suresi, 69. Ayet:
Allah'ın ayetleri
hakkı
nda tartışanları görmedin mi? Nasıl da saptırılıyorlar!...
Mömin Suresi, 85. Ayet:
Cezamızı görünce iman etmeleri onlara bir fayda vermedi. Allah'ın kulları
hakkı
ndaki geçmişten bugüne uyguladığı yasası budur. Kafirler orada zarara uğradılar....
Fussilət Suresi, 23. Ayet:
"İşte Rabb'iniz
hakkı
ndaki bu zannınız, sizi helake sürükledi. Böylece hüsrana uğrayanlardan oldunuz."...
Fussilət Suresi, 45. Ayet:
Ant olsun ki Biz, Musa'ya Kitap'ı vermiştik de onda görüş ayrılığına düştüler. Eğer Rabbinin önceden verilmiş bir kararı olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Onlar, Kur'an
hakkı
nda tam bir ikilem ve kaygı içindeler....
Fussilət Suresi, 50. Ayet:
Fakat kendisine dokunan sıkıntıdan sonra, ona Tarafımızdan bir rahmet tattırsak: "Bu benim
hakkı
mdır. Ve Sa'at'ın geleceğini de sanmıyorum. Gelse bile, Rabb'imin huzuruna çıkarılacak olursam, O'nun yanında kesinlikle benim için en iyisi vardır." der. O zaman, Kafirlere yaptıklarını kesinlikle bildireceğiz ve onlara kesinlikle ağır bir cezadan tattıracağız....
Şura Suresi, 10. Ayet:
Bir şey
hakkı
nda anlaşmazlığa düşerseniz, artık onun hükmü Allah'a aittir. İşte o Allah, benim Rabb'imdir. O'na tevekkül ettim ve O'na yöneldim....
Şura Suresi, 16. Ayet:
Allah'a olan çağrıya olumlu yanıt verdikten sonra, O'nun
hakkı
nda tartışanların ileri sürdükleri kanıtlar, Rabb'lerinin yanında geçersizdir. Onların üzerinde gazap vardır, şiddetli bir azap da onlar içindir....
Şura Suresi, 18. Ayet:
İnanmayanlar, alayımsı bir şekilde, onun hemen gerçekleşmesini istiyorlar. İnananlar ise tedbirlidirler. Onun gerçek olduğunu bilirler. Sa'at
hakkı
nda tartışanlar, derin bir sapkınlık içindedirler....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Onlar, senin için "Allah'a karşı yalan uydurdu." diyorlar. Oysaki Allah dilerse senin kalbini de mühürler. Batılı yok eder. Ve kelimeleriyle
hakkı
gerçekleştirir. O, göğüslerde olanı çok iyi bilendir....
Şura Suresi, 35. Ayet:
Ayetlerimiz
hakkı
nda mücadele edenler, kendileri için sığınacak bir yer olmadığını bilsinler....
Şura Suresi, 41. Ayet:
Kim de haksızlığa uğradıktan sonra
hakkı
nı alırsa, onun aleyhine bir yol tercih edilmez....
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
Îsa, apaçık beyyinelerle geldiği zaman: "Ben size Hikmeti getirdim.
Hakkı
nda anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde Allah için takvalı olun ve bana itaat edin." dedi....
Zuxruf Suresi, 78. Ayet:
Ant olsun ki size
hakkı
getirdik. Ancak çoğunuz haktan hoşlanmadınız....
Fəth Suresi, 6. Ayet:
Allah;
hakkı
nda kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve kadınlara, müşrik erkek ve kadınlara azap etsin. Kötü zanları onların üzerlerine dönsün. Allah, onlara kızdı ve onları lanetledi. Ve onlar için Cehennem'i hazırladı. Ne kötü bir varış yeri....
Mücadilə Suresi, 1. Ayet:
Kocası
hakkı
nda seninle tartışan ve şikayette bulunan kadının sözünü Allah kesinlikle işitmiştir. Ve Allah, konuşmalarınızı işitir. Kuşkusuz ki Allah, Her Şeyi Duyan, Her Şeyi Gören'dir....
Həşr Suresi, 8. Ayet:
Bu mallarda; Allah'ın lütfu ve rızasını kazanmak arzusuyla, Allah'a ve Resul'üne yardım ettikleri için yurtlarından çıkarılan ve malları ellerinden alınan, hicret etmiş olan yoksulların da
hakkı
vardır. Çünkü onlar özü sözü bir olanlardır....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan adet görmekten kesilenler ve adet görmeyenler
hakkı
nda kuşku duyarsanız, o zaman onların iddetleri üç aydır. Hamile kadınların bekleme süresi ise doğum yapıncaya kadardır. Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah ona işinde kolaylık sağlar....
Cin Suresi, 4. Ayet:
"Meğer bizim "beyinsiz, " Allah
hakkı
nda saçma şeyler söylüyormuş"...
Cin Suresi, 13. Ayet:
"Yol gösteren rehberi dinlediğimizde ona inandık. Artık kim Rabb'ine iman ederse, bundan sonra
hakkı
nın verilmemesinden veya haksızlığa uğramaktan endişe etmez."...
Nəbə Suresi, 3. Ayet:
Onlar, onun
hakkı
nda anlaşmazlık içindeler....
Naziat Suresi, 43. Ayet:
Sen onun
hakkı
nda ne bilebilirsin ki?...
Şəms Suresi, 13. Ayet:
Allah'ın resulü Salih onlara, "O, Allah'ın dişi devesidir, onun su içme
hakkı
na dokunmayın." dedi....
Əsr Suresi, 3. Ayet:
Ancak inananlar, salihatı yapanlar,
hakkı
tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler hariç....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Kendilerine, (fazlından ve ihsanından) nimet verdiğin kimselerin (Peygamberlerle velilerin) yoluna (
hakkı
kabul etmeyip küfre vardıklarından) gazâba uğrayanların ve sapıklarınkine değil... (Amin= Kabul buyur, Allah’ım!...)...
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu, bu
2.
el kitâbu
: kitap
3.
lâ
: yok, değil
4.
reybe
: şüphe
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Hakkı
nda şüphe edilmesi mümkün olmayan o Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi (KİTAP), korunmak isteyenlere gerçeği idrak etme kaynağıdır....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu, içinde /
hakkı
nda kuşku olmayan, muttakiler için yol gösterici (hüden) bir kitaptır....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
yu'minûne
: îmân ederler
3.
bi
: ile, ... e
4.
el gaybi
: gayb, bilinmeyen
...
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki, gayba inanırlar, namazı
hakkı
yla edâ ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf ederler....
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
Hür iradeye, özgürce seçme
hakkı
na sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmemeleri, inkârları sebebiyle, Allah onların kalplerini, kafalarını anlayışsız, kulaklarını duyarsız hale getirir. Gözlerinde de bir perde vardır, basiretleri bağlanmıştır. Büyük bir cezayı hak etmişlerdir....
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
Allah kalblerini ve kulaklarını mühürlemiş ve gözlerine bir perde inmiştir ve bunların
hakkı
azîm bir azaptır...
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
Allah, kalplerini ve kulaklarını mühürlemiş; gözlerine de bir perde inmiştir. Bunların
hakkı
pek büyük bir azaptır....
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerine de bir perde inmiştir. Bunların
hakkı
büyük bir azaptır....
Bəqərə Suresi, 10. Ayet:
Kalblerinde bir hastalık (nifak) vardır, Allah da hastalıklarını artırmıştır. Ve (îmanları
hakkı
nda) yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için (pek) elemli bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Münâfıkların hakka davet karşısındaki davranışları, müjde ve uyarı ateşi yakan kimsenin verdiği bilgiye kuşkucu ve kararsız yaklaşan kimselerin haline benziyor. Alevler, Kur’ân âyetleri, peygamberin sünneti, Muhammed’in çevresindeki münafıklara da aydınlık sağlarken, iki yüzlülükleri sebebiyle, Allah onlara hak ve hakikati gösterecek aydınlığı yok ederek, onları şüphe, nifak ve inkâr karanlıklarında bırakıyor. Ne doğruyu,
hakkı
görebiliyorlar, ne de hayrı şerden ayırt edebiliyorlar....
Bəqərə Suresi, 18. Ayet:
Onlar, sağırdırlar (
hakkı
işitmezler), dilsizdirler (imanı ikrar etmezler), kördürler (anlayış gözü ile
hakkı
ayırdetmezler), artık onlar (bu hallerinden) dönmezler....
Bəqərə Suresi, 18. Ayet:
(Onlar) sağırdırlar (
hakkı
işitmezler), dilsizdirler (
hakkı
söylemezler), kördürler(hakikati görmezler). Bu yüzden onlar (hakka) dönemezler....
Bəqərə Suresi, 18. Ayet:
Onlar sağırdırlar (
hakkı
işitmezler.) Dilsizdirler (inandıklarını söylemezler.) Kördürler (gerçekleri görmezler) artık doğru yola dönmezler....
Bəqərə Suresi, 18. Ayet:
Onlar
hakkı
duymazlar,
hakkı
söylemezler,
hakkı
görmezler, dalâletten hidayete dönmezler....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye
hakkı
yla gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O şimşek hemen hemen gözlerini kapıp alıverecek. Onları aydınlatınca (ışığı) içinde yürürler, başlarına karanlık çökünce ise dikilib kalırlar. Allah dileseydi onların işitmelerini, gözlerini de giderirdi. Şübhe yok ki Allah her şey'e
hakkı
yle kaadirdir. ...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O şimşek, nerede ise gözlerini(n nûrunu) kapıp alıverecek! Ne zaman onlara aydınlık verse, onda (onun ışığında) yürürler; onlara karanlık çöktüğü zaman ise (oldukları yerde)dikilip kalırlar. Hâlbuki Allah dileseydi, elbette onların işitmelerini ve görmelerini giderirdi. Şübhesiz ki Allah, herşeye
hakkı
yla gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an)
hakkı
nda şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin)....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur’ân’ın Allah’ın sözü olduğu
hakkı
nda şüpheniz varsa, haydi onun sûrelerinden birine benzer bir sûre meydana getirin ve Allah’tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın, iddianızda tutarlı iseniz....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuza indirdiğimiz kitap
hakkı
nda bir kuşkunuz varsa, siz de onun benzeri bir sûre getirin. Allah'tan başka bütün yardımcılarınızı da çağırın-eğer iddianızda doğru iseniz....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şüphesiz Allah (
hakkı
açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır)....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah,
hakkı
açıklamak için sayısız darb-ı meselli delillerden birini, bir sivrisineği, ondan daha küçük, daha büyük bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman edenler, bunların Rablerinden gelen hak düzeni yerleştirmek için, öğüt verici, ibretli bir delil olduğunu bilirler. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler ise, bunları hafife alarak; 'Allah böyle darb-ı meselli bir delil ile ...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Muhakkak ki Allah, sivri sinek ve ondan büyüğü ile
hakkı
açıklamak için misâl getirmeyi terk etmez. Artık iman edenler, bunun (misâlin) Rablerinden gelen bir hakikat olduğunu bilirler. Amma kâfirler: “- Allah bu misâl ile ne murâd etmiştir?” derler. Cenâb’ı Allah o misalle, bir çoğunu şaşırtıp saptırır ve yine onunla bir çoğunu yola, hidâyete eriştirir ve onunla ancak fâsıkları şaşırtır. (Bu, kâfirlerin tekzîbi ve müminlerin iman etmeleri sebebiyle olur.)...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şüphesiz Allah (
hakkı
açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır)....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah, sivrisinekle yahut ondan daha küçüğüyle misal vermekten çekinmez. İman edenler bilirler ki, o, Rablerinden gelen
hakkı
n tâ kendisidir. İnkâr edenler de 'Allah bu misalle ne demek istedi?' deyiverirler. Allah, bu misalle nicelerini saptırır, nicelerini de doğru yola ulaştırır. Aslında, Allah'ın saptırdıkları, zaten yoldan çıkmış olanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O (fâsıklar) ki Allanın, (Kitablarında Muhammede îman etmeleri
hakkı
ndaki ahid (ve emr) ini onu te'kid de etdikden sonra bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emretdiği şey'i (hısımlık rabıtalarını, cem'iyyet birliğini, peygambere îmanda birleşmeyi) keserler, yer yüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar hüsrâne (maddî ve manevî en büyük zarara) uğrayanların ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti). O, her şeyi
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
O, o yaratıcıdır ki, yerde ne varsa (faydalanıp ibret alasınız diye) hepsini sizin için yarattı. Sonra semayı (yaratmayı) kasdetti de onları (semaları), yedi gök halinde nizama koydu. O her şeyi
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Yeryüzündeki bütün şeyleri sizin yararınıza yaratan, sonra gökyüzüne iradesiyle, saltanatıyla yönetip onları yedi gök hâlinde sağlam bir (sistem ve) düzene koyan O'dur. O her şeyi
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi gök olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti). O, her şeyi
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Yerde ne varsa hepsini sizin (fâideniz) için yaratan, sonra (irâdesi) göğe yönelib de onları yedi gök haalinde tesviye (ve tanzîm) eden (sapasağlam yapan) Odur ve O her şey'i
hakkı
yle bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan, sonra göğü (yaratmayı) kasdedip onları yedi (kat) semâ olarak tanzîm eden O’dur. Ve O, herşeyi
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
O öyle bir Hâlık-i Kerîm' dir ki yeryüzünde ne var ise hepsini sizin için yarattı. Sonra da semaya teveccüh edip onları yedi sema olarak tasfiye buyurdu, O her şeyi bi
hakkı
n bilicidir....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yaratan O'dur. Sonra da göğe yöneldi, onu yedi kat olarak düzenledi. O her şeyi
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
O’dur ki yeryüzünde bulunan her şeyi sizin için yarattı. Sonra iradesi yukarıya yönelip orayı da yedi gök halinde sağlamca nizama koydu. O her şeyi
hakkı
yla bilir....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Yerde ne varsa hepsini sizin için O yarattı; bir de semâya yönelip onu yedi gök halinde düzenledi. O herşeyi
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Allah Âdem’e, yaratılışa ve değerlerine uygun, varlıklara verdiği isimleri, isimlendirilen varlıkları, varlıklar
hakkı
ndaki bilgileri, varlıklarla bilgilerin irtibatını; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçlarını, uyum kurallarını, gerek duyacağı bütün bilgileri öğretti. Sonra da onları meleklerin önüne koydu. 'Yeryüzünde Âdem’e ihtiyaç olmadığı iddiasında haklı iseniz, bana bunların isimlerini, varlıklar
hakkı
ndaki bilgileri, ...
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi
hakkı
yla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler: “Biz, (sana itiraz olunmaktan) seni tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka, hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi
hakkı
yle bilensin, üstün hikmet sahibisin.” dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
(Melekler) de: «Seni tenzih ederiz. Senin bize öğretdiğinden başka bizim hiç bir bilgimiz yok. Çünkü (her şey'i)
hakkı
yle bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan şübhesiz ki sensin Sen» demişlerdi. ...
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler: “Sen münezzehsin, seni tesbih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yok. Şüphesiz ki sen her şeyi
hakkı
yla bilensin, hüküm ve hikmet sahibisin. ” dediler....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
"Sübhansın ya Rab! Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Her şeyi
hakkı
yla bilen, her şeyi hikmetle yapan Sensin." dediler....
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah: 'Ey Âdem, bunları, isimleriyle, varlıklar
hakkı
ndaki bilgileriyle, varlıklarla bilgilerin irtibatıyla; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, uyum kurallarıyla, tek tek anlat' buyurdu. Bu emir üzerine Âdem, onları, isimleriyle, varlıklar
hakkı
ndaki bilgileriyle, varlıklarla bilgilerin irtibatıyla; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, uyum kurall...
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Sonra Meleklere "(Haydi!) Adem'in önünde yere kapanın" dediğimizde İblis dışında hepsi yere kapandı, o ise reddetti ve (üstelik) küstahça böbürlendi: Böylece
hakkı
inkar edenlerden oldu....
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
3.
uzkurû
: zikredin, hatırlayan, anın
4.
ni'metiye
: ni'metimi
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrâil oğulları (Hz. Yakub oğulları), size verdiğim nimetimi hatırlayın; ve bana itâat ederek Tevrat’ta (âhir zaman Peygamberi
hakkı
nda size açıkladığım) ahdime (bana iman ve itaate) vefa edin ki, ahdinize (sizi cennete koymağa) vefa edeyim. (Ahdi bozduğunuzda) ancak Benden korkun....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Elinizde bulunan Tevrat'i tasdik ederek indirdigim Kuran'a, inanin; onu ilk inkar edenler siz olmayin, ayetlerimi hicbir degere karsilik degistirmeyin ve bile bile hakki gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Yanınızdaki Tevrat'ı tasdik ederek indirdiğim Kuran'a, inanın; onu ilk inkar edenler siz olmayın, ayetlerimi hiçbir değere karşılık değiştirmeyin ve bile bile
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Ve
hakkı
bâtıl ile karıştırmayın (örtmeyin) ve
hakkı
gizlemeyin. Ve (çünkü) siz biliyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
batılla karıştırıp da bile bile
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Bilerek
hakkı
bâtıl ile karıştırmayın,
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
batıla karıştırmayın ve bile bile
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
batıl ile örtmeyin ve
hakkı
gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
bâtıla karıştırıp da bile bile gizlemeyin (Peygamber A.S.V’ın vasfını Tevrat’da bulmadık diye
hakkı
örtmeyin)....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakki batila karistirmayin ve bile bile hakki gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Bildiğiniz halde
hakkı
bâtıla karıştırıp gerçeği gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
batıla karıştırmayın ve bile bile
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Bilerek
hakkı
bâtıl ile karıştırmayın,
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
hakkı
batılla bulayıp da bile bile
hakkı
gizlemeyin...
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
batıla karıştırıp da bile bile
hakkı
gizlemeyin!...
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakk'ı batıla karıştırıp da, bile bile
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Bile bile batılı
hakkı
n üzerine örtüp
hakkı
bakışlardan gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
batıl ile örtmeyin (libas) ve
hakkı
gizlemeyin (tektümülhakka). Siz biliyorsunuz. (VEYA: Bildiğiniz halde
hakkı
batıl ile örtmeyin ve...) (VEYA: ...bildiğiniz halde
hakkı
gizlemeyin)...
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Kendiniz bilib dururken
Hakkı
baatıla karıştırıb da gerçeği gizlemeyin. ...
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hem siz (doğru olanı) bile bile
hakkı
bâtıl ile karıştırmayın ve
hakkı
gizlemeyin!...
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
batıla karıştırıp da, bile bile siz gerçeği gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
batıl ile örtüp bile bile gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Ve
hakkı
bâtıl ile örtüp karıştırmayın. Ve
hakkı
saklamayın. Halbuki siz bilirsiniz....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
bâtıl ile karıştırmayın, bilerek
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakka batılı karıştırmayın, bile bile
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Bile bile gerçeği bâtılla bulayıp
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
batıl ile örtmeyin ve sizce de bilinirken
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
bâtıl ile karıştırmayın; bile bile
hakkı
gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Hakkı
batılla/saçmalık ve tutarsızlıkla kirletmeyin. Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 43. Ayet:
Namazı tam kılın, zekâtı
hakkı
yla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin....
Bəqərə Suresi, 43. Ayet:
Namazı tam kılın, zekâtı
hakkı
yla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin....
Bəqərə Suresi, 43. Ayet:
Hem namazı
hakkı
yla edâ edin, zekâtı verin ve rükû' edenlerle berâber rükû' edin!...
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve hiç bir kimsenin hiçbir kimse için birşey ödeyemiyeceği, hiç kimseden (kâfirler
hakkı
nda) şefaat kabul olunmayacağı, hiçbir kimseden kurtuluş akçesi alınmayacağı ve onların yardım olunmayacağı günden korkup sakının....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
1.
ve iz âteynâ
: ve biz vermiştik
2.
mûsa
: Musa
3.
el kitâbe
: kitap
4.
ve
: ve
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Mûsâ’ya kutsal kitabı vermiştik.
Hakkı
bâtıldan, helâli haramdan, imanı küfürden ayıran bilgileri içeren şeriat ve mûcizeler vermiş, düşmanına karşı zafer ihsan etmiştik. Doğru yolu bulup tercih edersiniz diye sizi uyarmıştık....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Dogru yola gidesiniz diye Musa'ya hakki batildan ayiran Kitabi vermistik....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Doğru yola gidesiniz diye Musa'ya
hakkı
batıldan ayıran Kitabı vermiştik....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine: -Ey halkım! Siz buzağıyı ilah edinerek kendinize yazık ettiniz. Hemen yaratıcınıza tevbe edip, nefislerinizin
hakkı
ndan geliniz. Böyle yapmanız, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır, o daima tevbeleri kabul eden ve acıyan olduğu için tevbenizi kabul eder, demişti....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed’u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayr(hayrun), ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu ve bâu bi gadabin minallâh(minallâhi), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hak(
hakkı
), zâlike bi mâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne)....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir zamanlar yine size: "Ey Musa, doğrusu biz bir çeşit yiyecekle yetinemeyiz, öyleyse Rabbine dua et de bize topraktan yetişen ürünler, sebze, salatalık, sarımsak, mercimek, soğan (gibi ürünler) çıkarsın" demiştiniz. (Musa): "Daha hayırlı (ve onurlu) olan durumu daha aşağılık olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? O halde, utanç içinde Mısır'a dönün; orada istediğiniz şeylere kavuşabilirsiniz!" demişti. Böylece, onlara yoksulluk, düşkünlük damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bütün b...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Şüphesiz iman edenler; yani yahudilerden, hıristiyanlardan ve sâbiîlerden Allah'a ve ahiret gününe
hakkı
yla inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Hakka ve tevhide yönelik inançları olanlar, sözde iman edenler, yahudiliğin takipçileri, hrıstiyanlar, sâbiîler, inançlarını terkedenler geçmişin kirlerinden arınarak Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve Âhiret gününe
hakkı
yla imân ederler, gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirirler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlarlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak,...
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
Andolsun, içinizden Cumartesi günü (ne saygı göstermek)
hakkı
nda (ki dînî hududu balık avlamak suretiyle) çiğneyib geçen («eyle» li) ler (in hallerini, başlarına gelenler) i de her halde bil (ib öğren) mişsinizdir. İşte biz onlara (Dâvud lisâniyle) : «Hor ve zelîl maymunlar olun» dedik, (üç gün sonra hepsi helak oldu). ...
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
Kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ zelûlun tusîrul arda ve lâ teskıl hars(harse), musellemetun lâ şiyete fîhâ kâlûl’âne ci’te bil hakk(
hakkı
), fe zebehûhâ ve mâ kâdû yef’alûn(yef’alûne)....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
inne-hu
: muhakkak ki o, hiç şüphesiz o
3.
yekûlu innehâ
: diyor
4.
bakaratun
: bir inek
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
Musa: «Rabbim, 'o, boyunduruğa koşulup toprak sürmemiş, toprak sulamada kullanılmamış, özürsüz ve alacasız bir sığırdır' diyor» dedi. Bunun üzerine onlar «İşte şimdi
hakkı
ile anlattın» diyerek tanımlanan sığırı kestiler, neredeyse bunu yapmayacaklardı....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
1.
ve iz kateltum
: ve öldürmüştünüz
2.
nefsen
: bir nefs, bir kişi
3.
feddâre'tum (fe eddâre'tum)
: sonra da başınızdan savdınız,
4.
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Ve siz, bir adam öldürmüştünüz sonra da (katilini saklayarak) onun
hakkı
ndaki (suçu) birbirinize yüklemiştiniz. (Oysa) Allah gizlemiş olduğunuz şeyi açığa çıkarandır....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun
hakkı
nda birbirinizle atışmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz birini öldürmüştünüz de, onun
hakkı
nda tartışıp birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allâh sakladığınızı açığa çıkarandır!...
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hatırlayın ki, bir zamanlar bir adam öldürmüştünüz ve onun
hakkı
nda (birbirinizi suçlamak suretiyle) çekişmiştiniz. Allah da sizin gizlediğinizi meydana çıkarandır....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun
hakkı
nda birbirinizle atışmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Ve o vakit bir kimse katletmiştiniz de
hakkı
nda biribirinizle atışmış, üstünüzden atmıştınız, halbuki Allah sakladığınızı çıkaracaktı...
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Ve o vakit birini öldürmüştünüz de, katili
hakkı
nda birbirinizle atışmış, üstünüzden atmıştınız. Halbuki Allah gizlemiş olduğunuzu açığa çıkaracaktı....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani bir zamanlar siz bir adam öldürmüştünüz de onun
hakkı
nda birbirinizle atışmış ve onu üstünüzden atmıştınız, halbuki Allah, saklamış olduğunuzu açığa çıkaracaktı....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz bir kimse öldürmüşdünüz de onun (kaatili)
hakkı
nda birbirinizle atışmışdınız (her biriniz suçu üstünüzden atmışdınız). Halbuki Allah sizin gizleyecek olduğunuz şey'i açığa vurandı. ...
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hem hani bir zaman siz, bir kimseyi öldürmüştünüz de, onun (katili)
hakkı
nda birbirinizle münâkaşa etmiştiniz. Hâlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu
hakkı
yla ortaya çıkarıcıdır....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz bir adam öldürmüştünüz de peşinden katilin kim olduğu
hakkı
nda birbirinizle kavgaya tutuşup suçu üzerinizden atmıştınız. Halbuki Allah sizin gizlediğinizi meydana çıkaracaktı....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun (katili)
hakkı
nda birbirinizle atışmıştınız; oysa Allâh, gizlediğinizi ortaya çıkaracaktı....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Yine hatırlayın ki, siz birisini öldürmüş, onun katili
hakkı
nda da birbirinizle çekişmiştiniz. Allah ise sizin sakladığınızı açığa çıkaracaktı....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Ey müminler, Yahûdilerin size inanacaklarını umar mısınız? Halbuki onlardan bir zümre vardı ki, Allah’ın kelâmını (Tevratı) dinlerler ve duyarlardı da,
hakkı
anladıktan sonra, onu bile bile değiştirirlerdi....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Ve onlar, âmenû olanlarla (Allah'a ulaşmayı dileyenlerle) mülâki oldukları (karşılaştıkları) zaman: “Âmenû olduk.” dediler. Yalnız kaldıkları zaman birbirlerine: “Allah'ın size açtığı şeyleri (Resûlallah
hakkı
nda bildirdiklerini), Rabbinizin katında size karşı onu “hüccet (delil) göstersinler” diye mi onlara (mü'minlere) anlatıyorsunuz? Hâlâ akıl etmiyor musunuz?” dediler....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Dediler ki: Ateş, bizi yaksa bile birkaç gün yakar. De ki: Allah'tan bir söz mü aldınız? Aldınızsa Allah sözünden hiç dönmez. Yoksa Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
İsrailoğulları: Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler. De ki (onlara): Siz Allah katından bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Ve dahi onlar dedi ki: "Sayılı günler ötesinde ateş bizi yakmayacak!" De ki onlara: "İndAllâh'tan (hakikatinizden gelen bir) söz mü aldınız? Allâh asla sözünden dönmez! Oysa siz Allâh
hakkı
nda uydurma şeyler konuşuyorsunuz!"...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Onlar (İsrailoğulları) yine: 'Bize sadece sayılı günlerde ateş dokunacaktır' dediler. Onlara: 'Siz Allah katından bir söz mü aldınız? Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez. Yoksa Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?' de....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
İsrailoğulları: Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler. De ki (onlara): Siz Allah katından bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Sayılı günlerden başka katiyyen bize ateş dokunmayacak dediler. De ki; 'Allah'tan bu yönde söz mü aldınız - ki Allah asla sözünden caymaz- yoksa Allah
hakkı
nda bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
-Ateş bize sayılı bir kaç günden başka dokunmayacaktır, derler. Onlara: -Allah katından bir söz mü aldınız? Eğer, öyle ise Allah sözünden dönmez; yoksa Allah
hakkı
nda bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz? de....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Bir de dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında bize ateş dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan (bu hususta) bir söz mü aldınız. şâyet öyle ise Allâh verdiği sözden dönmez-yoksa Allâh
hakkı
nda bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Bir de, 'Sayılı günlerden başka bize ateş dokunmaz' dediler. Sen de ki: Allah katından bir söz mü aldınız-eğer öyleyse Allah sözünden dönmez-yoksa Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Biz, İsrailoğulları'ndan: “Allah'tan başkasına kul olmayın, ana-babaya, yakınlara (akrabaya), yetimlere ve miskinlere ihsanda bulunun, insanlara güzel söz söyleyin, namazı (
hakkı
yla) kılın, zekâtı verin.” diye misak almıştık. Sonra da sizden pek azınız hariç, (misakınızdan geri) döndünüz. Ve siz, yüz çeviren kimselersiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrailoğullarından söz almıştık; Allâh gayrını var kabul edip ona tapınmayın, ana-babanızın
hakkı
nı verin, yakınlarınıza, yetimlere, yoksullara ihsanda bulunun; insanlara güzel (Hakk'a erdirici) sözler söyleyin; namazı ikame edip zekâtı verin. (Onlardaki namaz ve zekât İslâm'dakinden farklıydı. ) Ancak bundan sonra, birazınız hariç, yüz çevirdiniz ve hâlâ da çevirmekte devam ediyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Yine bir vakit İsrâiloğullarından: 'Allah’dan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, ana-babaya, akrabâya, yetimlere ve yoksullara iyilik (edeceksiniz), insanlara da güzellikle söyleyin, namazı
hakkı
yla edâ edin ve zekâtı verin!' diye sağlam söz almıştık. Sonra sizden pek azı müstesnâ, (hepiniz o sözünüzden) döndünüz, zâten siz yüz çevirici kimselersiniz....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Bir vakit İsrailoğullarından söz alıp: "Allah’tan başkasına ibadet etmeyin! Anneye babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara güzel muamele edin, İnsanlara tatlı söz söyleyin, namazı
hakkı
yla eda edin, zekâtı verin!" demiştik. Sonra pek azınız hariç, sözünüzden döndünüz. Hâlâ da yüz çevirmektesiniz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Celâlim
hakkı
için: Biz Mûsâ’ya Tevrat’ı verdik ve Mûsâ’dan sonra birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem’in oğlu Îsa’ya ölüleri diriltmek gibi, açık mûcizeler verdik ve onu Cebraîl Aleyhisselâm ile kuvvetlendirdik. Artık size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle bir peygamber geldikçe kibirlendiniz ve inad ettiniz. Peygamberlerden bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürdünüz (Zekeriyyâ ve Yahyâ gibi)....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Celâlim
hakkı
için: Musaya o kitabı verdik arkasından bir takım Peygamberlerle de takib ettik, hele Meryemin oğlu İsaya beyyineler verdik ve onu ruhülkudüs ile te'yit eyledik, ya artık size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emr ile bir Peygamber geldikçe her def'asında kafa tutarsınız kibrinize dokunduğu için kimine yalan der kimini öldürür müsünüz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Celâlim
hakkı
için Musa'ya o kitabı verdik, arkasından birtakım peygamberler de gönderdik, hele Meryem oğlu İsa'ya apaçık mucizeler verdik, onu Rûhu'l- Kudüs ile de destekledik. Size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle gelen her peygambere kafa mı tutacaksınız? Kibrinize dokunduğu için onların bir kısmına yalan diyecek, bir kısmını da öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Onlara, Allah tarafından, ellerindeki Tevrat’ı tasdik eden bir kitap gönderildiği zaman. Daha önce kâfirlere karşı zafer kazanmak için "ahir zaman Peygamberi
hakkı
için" diye dua ettikleri halde. Evet o tanıyıp bekledikleri Peygamber kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. Bu sebeple, Allah’ın lâneti de kâfirlerin boynuna olsun!...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara 'Allah'ın indirdiğine iman edin' dendiğinde, 'Biz yalnız bize indirilene inanırız' derler; ondan başkasını inkâr ederler. Oysa o, ellerinde olanı doğrulayan
hakkı
n tâ kendisidir. De ki: Eğer mü'min iseniz, bundan önce Allah'ın peygamberlerini niçin öldürdünüz?...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Celâlim
hakkı
için, Mûsâ Aleyhisselâm size doğru haber ve mûcizelerle gelmişken, o, Tûr’a gittikten sonra, siz buzağıyı ilâh edindiniz ve böylece zâlimlerden oldunuz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Celâlim
hakkı
için Musa size beyyinelerle gelmişti de arkasından tuttunuz danaya taptınız siz o zalimlersiniz...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Celâlim
hakkı
için Musa size belgelerle gelmişti de onun arkasından tuttunuz o buzağıya taptınız. Siz işte o zâlimlersiniz....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, o zalimleri
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Fakat onlar, peygamberleri öldürmek ve Tevrat’ı tahrif etmek gibi, önceden elleriyle yaptıkları günah sebebiyle azâba hak kazandıklarını bildiklerinden elbette ve hiç bir zaman ölümü temennî etmezler. Allah, zâlimleri
hakkı
yle bilendir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Bunu, elleriyle işleyip önden gönderdikleri (fena amellerinden) dolayı asla temenni etmezler. Allah o zâlimleri
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
(Fakat) onlar önceden elleriyle işlediklerinden (kötü amellerinden, Tevrâtı tahrif etdiklerinden) ötürü onu (ölümü) hiçbir zaman arzuu edemezler. Allah o zaalimleri
hakkı
yle bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Hâlbuki ellerinin işlediği (günahlar) yüzünden, onu ebedî olarak aslâ temennî etmeyeceklerdir. Allah ise, zâlimleri
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Önceden ellerinin kazandığından dolayı, onlar hiçbir zaman onu isteyemezler, Allah zalimleri
hakkı
yla bilir....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
1.
ve le tecidenne-hum
: ve mutlaka onları bulursun
2.
ahrasa
: en hırslı, çok hırslı
3.
en nâsi
: insanlar
4.
alâ hayâtin
<...
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Sen onları dünyalık yaşam
hakkı
nda insanların en hırslıları olarak bulursun! Bilfiil şirk içinde yaşayanlardan bile. . . Her biri bin yıl yaşamak ister! Oysa uzun ömür sürmeleri onları azaptan uzak tutmaz. Allâh, hakikatleri olarak yaptıklarını değerlendirmektedir (Basıyr)....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Andolsun, sen onları (Yahudileri) insanlardan, (hattâ) müşrik olanlardan ziyâde hayaata düşkün bulacaksın. Onlardan her biri arzuu eder ki (kendisine) bin yıl ömür verilsin. Halbuki onun çok yaşatılması kendisini azâbdan uzaklaşdırıcı değildir. Allah, onlar ne işlerlerse,
hakkı
yle görücüdür. ...
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
And olsun ki, onları hayâta karşı insanların, hattâ şirk koşanların en hırslısı bulursun! Her biri bin sene yaşatılmayı arzu eder. Hâlbuki (çok) yaşatılması, onu azabdan uzaklaştırıcı değildir. Allah, ne yaparlarsa
hakkı
yla görendir....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
And olsun ki; onları, insanlardan şirk koşanlardan daha çok hayata düşkün bulacaksın. Onlardan herbiri bin yıl ömür verilmesini ister. Halbuki çok yaşatılması onu azabtan uzaklaştıracak değildir. Allah onların ne yaptığını
hakkı
yla görendir....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Ve andolsun ki onları insanların ve müşrik olanların hayata en hârisi bulacaksınız. Her biri arzu eder ki bin sene muammer olsun. Halbuki bu muammer olması onu azaptan uzaklaştırıcı değildir. Allah Teâlâ ise onların neler yaptıklarını
hakkı
yla görücüdür....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Şanım
hakkı
için, sana hak peygamber olduğun ile ilgili çok açık âyetler, mûcizeler indirdik. Yalnızca doğru ve mantıklı düşünmeyi terkedenler, fâsıklar, günahkârlar, âsiler bunları inkâr eder....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
(Ey Peygamber!) And olsun ki. Biz sana (dünya nizamını, toplum düzenini sağlayan,
hakkı
bütün açıklığıyla yansıtan) apaçık âyetler indirdik. Onları ancak yoldan çıkan sapıklar inkâr eder....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Şanım
hakkı
için sana çok açık âyetler: parlak mu'cizeler indirdik öyle ki iman sahasından uzaklaşmış fasıklardan başkası onlara kâfirlik etmez...
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Şanım
hakkı
için sana çok açık âyetler; parlak mucizeler indirdik. Öyle ki, iman sahasından uzaklaşmış fasıklardan başkası onları inkâr etmez....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Celâlim
hakkı
için, sana apaçık âyetler indirdik! Hâlbuki onları fâsıklardan başkası inkâr etmez....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Şan-ı Akdesim
hakkı
için sana çok açık âyetler indirdik. Onları fâsıklardan başka bir kimse inkâr etmez....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
"Süleyman’ın hükümranlığı
hakkı
nda şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan ki...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın hükümranlığı
hakkı
nda onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büy...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Bunlar Süleyman'ın (hakikatinin oluşturduğu) mülkü (tasarruf ettikleri)
hakkı
nda da (inkâra gidip), şeytanlara (vehmi tahrik ederek saptıranlara) tâbi oldular. Süleyman kâfir olmamıştır (hakikatinden perdelenmemiştir). Lâkin o şeytanlar (vehimlerine tabi olanlar) kâfir olmuştur (hakikati inkâr ederek); zira, insanlara sihirbazlık ve Babil'deki iki meleğe (Melîk'e) inzâl olanı öğretirlerdi. Oysa: "Biz imtihan vesilesiyiz; sakın hakikatinizdekini örterek (dış kuvvetlere başvurmak suretiyle sihir y...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti)
hakkı
nda şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zar...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
seytanlarin Suleyman'in hukumdarligi hakkinda soylediklerine uydular. Oysa Suleyman kafir degildi, ama insanlara sihri ogreten seytanlar kafir olmuslardi. Babil'de, melek denilen Harut ve Marut'a bir sey indirilmemisti. Bu ikisi «Biz sadece imtihan ediyoruz, sakin inkar etme» demedikce kimseye bir sey ogretmezlerdi. Halbuki bu ikisinden, koca ile karisinin arasini ayiracak seyler ogreniyorlardi. Oysa Allah'in izni olmadikca onlar kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek, faydali olm...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Şeytanların (o bozguncu kötü ruhluların Süleyman'ın mülkü
hakkı
nda uydurduklarına uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar (bozguncu ruha sahip olanlar) kâfir oldular da insanlara sihir öğretiyorlardı. B a b i l 'de melek (tabiatlı) Hârût ve Mârût üzerine (sihir ilmi ve benzeri) bir şey indirilmemişti. Zaten o ikisi, «Biz(im bilgimiz sizin için) bir fitne (imtihan)dır. Sakın (sihir ve büyü ilmini öğrenerek) kâfir olmayın!» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. Fakat (...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Şeytanların Süleyman'ın hükümdarlığı
hakkı
nda söylediklerine uydular. Oysa Süleyman kafir değildi, ama insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir olmuşlardı. Babil'de, melek denilen Harut ve Marut'a bir şey indirilmemişti. Bu ikisi 'Biz sadece imtihan ediyoruz, sakın inkar etme' demedikçe kimseye bir şey öğretmezlerdi. Halbuki bu ikisinden, koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onlar kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek, faydalı olm...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın hükümranlığı
hakkı
nda onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büy...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın otoritesi
hakkı
nda şeytanların anlattığına uydular. Oysa Süleyman inkar etmedi; halka büyücülüğü ve Babil'de Harut ve Marut adlı iki meleğe indirileni öğreten şeytanlar inkar etmişti. Bu ikisi: 'Bu bir sınavdır, (bu bilgiyi kötüye kullanıp) nankör olmayın!,' demedikçe kimseye onu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden öğrendiklerini, koca ile karısının arasını açmak için kullandılar. Oysa ALLAH'ın izni olmadan onlar hiç kimseye bir zarar veremezdi. Kendilerine yarar vereni değil, zarar ver...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi «biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!» demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar Süleyman'ın mülkü
hakkı
nda şeytanların anlattığına / okuduğuna (tetluşşeyatıynu) uydular. Süleyman küfretmedi ancak şeytanlar küfrettiler. Onlar insanlara büyücülüğü (sihr) ve Babil'deki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi "Biz bir fitneyiz, (bu bilgiyi kötüye kullanıp) küfretmeyin?" demedikçe hiç kimseye onu / birşey öğretmezlerdi. Fakat onlardan koca (beynelmer) ile karısının (zevcihi) arasını açan şeyi öğrendiler / öğreniyorlardı. Oysa onunla Tanrı'nı...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve şeytanların, Süleymân’ın saltanatı aley hin de söylemekte oldukları (sihir yaptığına dâiruy dur dukları) şeylere tâbi' oldular. Hâlbuki Süleymân kâfir olmadı (sihir yapmadı); fakat şey tan lar insan lara sihri (ta'lîm ederek) ve Bâbil’deki iki me leğe, (yani) Hârût ve Mârût’a indirilen şeyleri öğre terek kâfir oldular. Hâlbuki (o iki melek): 'Biz ancak bir imtihan (için gönderilmiş)iz, sakın (sihri câiz görerek yapıp da) kâfir olma!' deme dikçe hiçbir kimseye öğret mez lerdi. Buna rağmen o ik...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın hükümranlığı
hakkı
nda onlar, şeytanların uydurdukları sözlere uydular. Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar kâfir olmuşlardı. Onlar insanlara sihri ve Bâbil'deki Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek herkese: “Biz imtihan için gönderildik, sakın kâfir olmayın!” demedikçe hiç kimseye sihir namına bir şey öğretmezlerdi. Onlar o iki melekten karı ile koca arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Allah'ın izni olmadıkça onlar kimseye zarar ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar şeytanların Süleyman’ın saltanatı
hakkı
nda uydurdukları şeylere tabi oldular. Oysa Süleyman kafir değildi. Fakat insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir idi. Onlar insanlara büyüyü Babil'deki iki meleğe, Harut ile Marut’a indirileni öğretiyorlardı. O ikisi: -Biz bir imtihan vesilesiyiz, sakın kafir olma! demedikçe, hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. O ikisinden karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Onlar kendilerine faydalı olanı değil zararlı olanı öğreniyorlardı. And...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Tuttular, Süleyman’ın hükümranlığı
hakkı
nda şeytanların uydurdukları sözlere tâbi oldular. Halbuki Süleyman küfre gitmemişti. Fakat asıl o şeytanlar küfre gittiler. Halka sihiri ve Babil’de Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz sırf imtihan için gönderildik, sakın kâfir olma!" demedikçe hiç kimseye sihir öğretmezlerdi. İşte bunlardan koca ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah’ın izni olmadıkça onlar bununla hiç kimseye zarar...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleymân'ın hükümdarlığı
hakkı
nda onlar, şeytânların uydurdukları sözlere uydular (Süleymân'ın, büyü yaparak saltanatını kazandığını söyleyen şeytân ruhlu insanlara uyup, Süleymân'ın büyücü olduğuna inandılar). Oysa Süleymân (büyü yaparak) küfre gitmemişti. Fakat o şeytânlar küfre gittiler: İnsanlara büyü ve Bâbil'de Hârût ve Mârût adlı melekler(den ilham alan iki kişiy)e indirileni öğretiyorlar. Halbuki onlar: "Biz bir fitneyiz (sizin için bir sınavız), sakın, küfre gitme(yin)!" demedikçe kimse...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar, Süleyman'ın hükümranlığı
hakkı
nda şeytanların uydurduğu şeye uydular. Oysa Süleyman hiçbir zaman kâfir olmadı. Fakat insanlara büyüyü ve Babil'de Hârut ile Mârut'a indirileni öğreten şeytanlar kâfir oldular. Oysa o iki melek 'Biz imtihan için gönderildik; sakın kâfir olmayın' demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. Onlar ise, bu iki melekten, karı ile kocanın arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Gerçi Allah'ın izni olmadıkça onlar hiç kimseye zarar veremezler. Fakat onlar, kendilerine yara...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye
hakkı
yla yettiğini bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
(Biz) bir âyetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki şübhesiz Allah, herşeye
hakkı
yla gücü yetendir!...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar
hakkı
ndaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye
hakkı
yla yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar
hakkı
ndaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar
hakkı
ndaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i Kitabdan bir çoğu, Hak kendilerince besbelli oldukdan sonra, ruhlarındaki hasedden ötürü sizi îmanınızdan sonra küfre döndürmek hevesine düşdü. Allanın emri gelinceye kada şimdilik onları bırakın, serzeniş de etmeyin. Şübhesiz ki Allah her şey'e
hakkı
yle kaadirdir. ...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitabdan birçoğu, îmân etmenizden sonra sizi kâfirler olarak geri döndürmeyi istediler. (Bu, senin peygamberliğin olan) hakikat kendilerine belli olduktan sonra, sırf nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayıdır. Artık Allah (onlar
hakkı
nda cihad) emrini getirinceye kadar affedin, aldırmayın! Muhakkak ki Allah, herşeye
hakkı
yla gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Siz salâtı ikame edin (Allâh'a yönelişinizi zâhiren ve bâtınen
hakkı
yla yapın) ve zekâtı verin (Allâh'ın size ihsanından bir kısmını karşılıksız paylaşın ihtiyacı olanlara). . . Ne hayır yaparsanız, Allâh indînde (beyninizin derunundaki Esmâ hakikati boyutunda) onu bulursunuz. . . Muhakkak ki Allâh (varlığınızı oluşturan Esmâ'sıyla) Basıyr'dir yaptıklarınıza....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Siz namazı
hakkı
yle kılmaya bakın ve zekatı verin! Kendi nefsiniz için her ne hayır yaparsanız, Allah katında onu bulursunuz. Muhakkak ki, Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Namazı
hakkı
yla edâ edin ve zekâtı verin! Hem kendiniz için hayır (ve hasenât) dan ne takdîm eder (hazırlar)sanız, Allah katında onu bulursunuz. Şübhesiz ki Allah, ne yaparsanız
hakkı
yla görendir....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Namazı kılın, zekatı verin, kendiniz için önceden ne yollarsanız, onu Allah katında bulursunuz. Şüphesiz ki Allah, yaptığınızı
hakkı
yla görendir....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Namazı
hakkı
yla eda edin, zekâtı verin. Dünyada hayır olarak ne yapıp gönderirseniz, mutlaka onun mükâfatını âhirette Allah katında bulursunuz. Zira Allah işlediğiniz her şeyi görmektedir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
1.
ve kâleti
: ve dedi
2.
el yahûdu
: yahudiler
3.
leyseti
: değil
4.
en nasârâ
: hristiyanlar
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ve yahudiler dedi ki: “Hristiyanlar bir şey (hak bir dîn) üzere değildir.” Hristiyanlar dedi ki: “Yahudiler bir şey (hak bir dîn) üzere değildir.” Halbuki onlar (her iki taraf da) Kitab'ı tilâvet ediyorlar (okuyorlar). Bunun gibi bilmeyenler de onların sözleri gibi sözler söylediler.Artık Allah, ihtilaf ettikleri şey
hakkı
nda, kıyâmet günü hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler. Kitabı bilmeyenler de birbirleri
hakkı
nda tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar
hakkı
nda hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı, Tevrat’ı, İncil’i okumakta oldukları halde yahudiler: 'Hristiyanlar, amellerine, ibadetlerine değer kazandıran hak bir dinde, hak bir yolda değildirler' dediler. Hristiyanlar da: 'Yahudiler, amellerine, ibadetlerine değer kazandıran hak bir dinde, hak bir yolda değildirler' dediler. Kutsal kitaplarla ilgili bilgilere sahip olmayanlar da, birbirleri
hakkı
nda onların söylediklerine benzer sözler söylediler. Allah, kıyamet günü onların arasında ihtilâf edegeldikleri konularda hükmü...
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler. (Kitabı) bilmeyenler de birbirleri
hakkı
nda tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar
hakkı
nda hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ve yahudiler: 'Hristiyanlar (hak) bir şey (bir esas) üzerinde değildir' dediler. Hristiyanlar da: 'Yahudiler (hak) bir şey (bir esas) üzerinde değildir' dediler. Hâlbuki onlar(kendilerine indirilen) kitâbı okuyorlar. (Kitab ehli olmayan ve bir şey) bilmeyenler de böyle onların sözlerinin benzerini söylediler. Artık
hakkı
nda ihtilâf etmekte oldukları şeyler husûsunda, kıyâmet günü aralarında Allah hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ve Yahudiler dedi ki: «Nasranîler hiçbir şey üzere değildir.» Ve Nasrânîler de dedi ki: «Yahudiler hiçbir şey üzere değildir.» Halbuki onlar kitabı okurlar. Bilmeyen kimseler de onların sözleri gibi söylediler. Allah Teâlâ ise bu ihtilaf ettikleri şeyler
hakkı
nda yarın Kıyamet günü aralarında hükmedecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de (kendilerine indirilen) kitabı okuyup durdukları halde, Yahudiler, Hıristiyanların (doğru) bir şey üzerinde olmadıklarını söylerken, Hıristiyanlar da Yahudilerin (doğru) bir yol üzerinde olmadıklarını söylemektedirler. Bilmeyenler de aynen onların sözlerini söylüyorlar. Allah ise kıyamet günü ihtilafa düştükleri konu
hakkı
nda, aralarında elbette hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahûdiler: "Hıristiyanlar, bir temel üzerinde değiller," dediler. Hıristiyanlar da: "Yahûdiler bir temel üzerinde değiller," dediler. Oysa hepsi de Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de tıpkı onların dedikleri gibi demişlerdi. Artık Allâh, ayrılığa düştükleri şey
hakkı
nda, kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dedi ki: 'Hıristiyanların dayandığı birşey yok.' Hıristiyanlar da dedi ki: 'Yahudilerin dayandığı birşey yok.' Oysa ikisi de kitabı okuyup duruyor. Cahiller de onların sözlerine benzer şeyler söylediler. Onların ihtilâf ettikleri şey
hakkı
nda hükmü kıyamet gününde Allah verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler: "Hıristiyanlar hiç bir şey üzerinde değil." dediler. Hıristiyanlar da: "Yahudiler hiç bir şey üzerinde değil." dediler. Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar, ilimden yoksun olanlar da aynen onların söyledikleri gibi söyledi. Tartışmaya girdikleri şey
hakkı
nda, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allahın mescidlerinde (secde edilen ibâdet yerlerinde) onun adının anılmasını men'edenlerden, onların harab olmasına koşandan daha zaalim kimdir? Onların (
hakkı
) oralara korkak korkak girmekden başkası değildir. Dünyâda rüsvaylık onlarındır. Âhiretde en büyük azâb da yine onların. ...
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın mescidlerinde; O'nun isminin anılmasını men'eden, onların harab olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Onların oralara korka korka girmekten başka
hakkı
yoktur. Dünyada rüsvaylık onlarındır. Ahirette ise onlara büyük bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın mescidlerinde Onun adının anılmasına engel olan ve mescidlerin harap olması için çalışan kimseden daha zalim kim vardır? Böylelerinin, oralara korku içinde girmekten başka bir
hakkı
olmaz. Onlar için dünyada bir rezillik, âhirette ise büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
1.
ve li allâhi
: ve Allah içindir, Allah'ındır
2.
el meşriku
: şark, doğu
3.
ve el magribu
: ve garb, batı
4.
fe
...
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır,
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
Meşrık da Allahındır. Mağrıb da. Onun için nereye (hangi semte) döner, yönelirseniz Âllahın yüzü (kıblesi) oradadır. Şübhe yok ki Allah vaasi'dir,
hakkı
yle bilicidir. ...
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
Doğu da, batı da (her yer) Allah’ındır; o hâlde nerede (yüzünüzü kıbleye)dönerseniz, artık orada Allah’ın râzı olduğu cihet vardır. Şübhesiz ki Allah, Vâsi' (rahmeti geniş olan)dır, Alîm (
hakkı
yla bilen)dir....
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
Doğu da, batı da Allah'ındır. Nereye dönseniz Allah'ın yönü orasıdır. Şüphesiz, Allah sonsuz genişlik sahibidir ve herşeyi
hakkı
yla bilir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
lâ ya'lemûne
: bilmiyorlar
4.
lev lâ
: olsa, olmaz mıydı, ...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Allâh ismiyle işaret edilen
hakkı
nda) bilgisizler (O'nu gökte bir tanrı sanıp) "Allâh bizimle konuşsaydı ya da bize bir mucize verseydi ya" dediler!. . Onlardan öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Bakış açıları birbirine benzemiş! (Ayna nöronların işlevi sonucu - aynı kafadan!). . . Biz âyetlerimizi (gerçeğe işaret eden oluşumu), onları
hakkı
yla değerlendirmek isteyenlere apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Cahiller, 'Allah bizimle konuşsa veya bize bir mucize gelseydi' dediler. Daha evvelkiler de bunların sözüne benzer şeyler söylemişlerdi. Bunların kalpleri hep birbirine benziyor. Oysa Biz,
hakkı
yakînen bilmek isteyenlere âyetlerimizi açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
İnnâ erselnâke bil
hakkı
beşîren ve nezîren, ve lâ tus’elu an ashâbil cahîm(cahîmi)....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak ki biz, hiç şüphesiz biz
2.
erselnâ-ke
: seni gönderdik
3.
bi el
hakkı
: hak ile
4.
beşîren
: m...
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şek yok: biz seni hakkile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi gönderdik; sen o Cehennemliklerden mes'ul de değilsin...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
âteynâ-hum
: biz onlara verdik
3.
el kitâbe
: kitap
4.
yetlûne-hu
: onu tilâvet...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu
hakkı
yla okurlar. İşte onlar kitaba inanırlar. Ona inanmayanlarsa ziyankârların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den bazısı) onu,
hakkı
nı gözeterek okurlar. Çünkü onlar, ona iman ederler. Onu inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine Kitap (Sünnetullah bilgisi) verilmiş olanlar onu
hakkı
yla okuyup değerlendirirler. . . İşte bunlar Ona iman edenlerdir. Her kim de Onu inkâr ederse, hüsrana uğrayanlardan olur (hakikatini inkâr ettiği için)....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitabı, Kur’ân’ı verdiklerimiz, Kur’ân’ı, tilâvetinin
hakkı
nı vererek okurlar, manasına bi
hakkı
n vâkıf olurlar, bütün icaplarıyla uygularlar. İşte bunlar Kur’ân’a iman etmiş olurlar. Kimler de, Kur’ân’ı inkâr ederse onlar, işte onlar hüsrana uğrayanlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine vermiş olduğumuz Kitab'ı
hakkı
yla okuyanlar, işte onlar ona iman ederler. Kim de bunu inkar ederse kesin zarara uğrayanlar işte onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den bazısı) onu,
hakkı
nı gözeterek okurlar. Çünkü onlar, ona iman ederler. Ama her kim onu inkâr ederse, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
kendilerine kitabı verdiğimiz ehliyetli kimseler onu tilâvetinin
hakkı
nı vererek okurlar, İşte onlar ona iman ederler, her kim de onu inkâr ederse işte onlar da husranda kalanlardır...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz liyakatlı kimseler onu, tilavetinin
hakkı
nı vererek okurlar. İşte onlar ona iman ederler. Kim de onu inkar ederse hüsrana uğrayanlar işte onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitabı verdiğimiz ehliyetli kimseler onu, tilavetinin
hakkı
nı vererek okurlar. İşte onlar, ona iman ederler. Her kim de onu inkâr ederse, işte o inkârcılar hüsran içindedirler....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler onu tilâvet
hakkı
nı tam gözeterek okurlar. İşte ona îman edenler bunlardır. Kim ona küfrederse onlar da (maddî ve manevî) en büyük zarara uğrayanların ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine Kitab verdiğimiz kimseler(den bazısı) onu, tilâvetinin (okunmasının)
hakkı
nı vererek okurlar. İşte bunlar, ona (Kitâb’a) îmân ederler. Her kim de onu inkâr ederse, işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler onu
hakkı
yla tilavet ederler. İşte buna onlar inanırlar. Kim ona küfrederse, hüsrana uğrayanlar da işte onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler ki, onu bi
hakkı
n tilâvetle tilâvette bulunurlar. İşte onlar ona imân ederler. Ve kimler ki onu inkâr ederlerse işte hüsrâna uğramış olanlar da onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu
hakkı
nı gözeterek okurlar. Çünkü onlar ona iman ederler. Onu inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine verdiğimiz kitabı
hakkı
yla okuyanlar, işte bunlar O’na iman eden kimselerdir. Onu tanımayanlar ise işte asıl hüsrana uğrayacaklar da onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine Kitap'ı verdiklerimiz onu, okunuşunun
hakkı
nı vererek okurlar. İşte onlar ona inanırlar. Onu inkar edenlere gelince, onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabbi (Esmâ bileşimi hakikati) İbrahim'i bir takım birimlerle (karşılaştırıp onlara karşı düşüncelerini) imtihan etmişti de (yıldız - ay - güneş konularına verdiği cevapları hatırlayın), O da
hakkı
yla bu konularda değerlendirmelerini ortaya koyarak, başarmıştı. Bundan sonra Rabbi: "Ben seni insanlara imam (ilmi nedeniyle kendisine uyulan) kılacağım" demişti. (İbrahim): "Zürriyetimden de" niyazında bulundu. Rabbi: "Sözüm zulmedenleri kapsamaz" buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Şunu da hatırda tutun ki: Bir vakit Rabbi İbrâhim’i birtakım emirlerle sınamıştı. O da onları
hakkı
yla yerine getirdiğinden Rabbi kendisine: "Seni insanlara önder (İmam) yapacağım." dedi. İbrâhim: "Ya Rabbî, neslimden de önderler çıkar!" deyince, Allah: "Zalimler ahdime (nübüvvete) nail olamazlar." buyurdu....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabb'i, İbrahim'i bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların
hakkı
nı vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni insanlara önder yapacağım." İbrahim, "soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdime zalimler eremezler." buyurdu....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
1.
ve iz
: ve o zaman, olduğu zaman
2.
yerfeu
: yükseltir
3.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
4.
el kavâide
: temeller
...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (Kâbe’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen
hakkı
yla işitensin,
hakkı
yla bilensin” diyorlardı....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
Hani İbrahim, Beyt-i Şerifin temellerini yükseltiyordu da İsmail ile birlikte (şöyle duâ ediyorlardı): «Ey Rabbimiz! Bunu kabul buyur bizden, şüphesiz ki daima İşiten,
hakkı
yla bilen ancak Sensin....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
Hani İbrâhîm o Beytin temellerini (yahud: divarlarını), İsmail ile birlikde, yükseltiyordu (da ikisi de şöyle düâ etmişlerdi:) «Ey Rabbimiz, bizden (şu hizmeti) kabul buyur. Şübhesiz
hakkı
yle işiden, kemâliyle bilen sensin Sen». ...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrâhim ile İsmâil beytullah’ın temellerini yükseltirken şöyle dua ediyorlardı. "Ey bizim Kerîm Rabbimiz! Yaptığımız bu işi kabul buyur bizden!
Hakkı
yla işiten ve bilen ancak Sen’sin."...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
«Ey Rabbimiz, ikimizi de sana teslîmiyyetde sabit kıl. Soyumuzdan da (yalınız Sana boyun eğen) müslüman bir ümmet (yetişdir), Bize ibâdet edeceğimiz yerleri (Hac amellerini) göster (öğret), tevbemizi kabul et. Çünkü tevbeleri en çok kabul eden, ve (mü'minleri)
hakkı
yle esirgeyen Sensin Sen». ...
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde
2.
in
: eğer
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
4.
bi misli
: benzeri, gibi
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O,
hakkı
yla işitendir,
hakkı
yla bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer ehl-i kitap ve diğerleri de, sizin iman ettiğiniz esasların tamamına
hakkı
yla iman ederlerse, hak yola girmiş, doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer imandan yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak halkı yönlendirirlerse onlar gerçekten hakka muhalefet ve düşmanlık içindedirler. Onların şerrine karşı Allah sana yeter. O her şeyi işitir, her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Artık Yahûdi ve Hristiyanlar, sizin bu imanınız gibi iman ederlerse, muhakkak hidayet bulmuşlardır. Eğer yüz çevirirlerse, size karşı ayrılık ve düşmanlık üzeredirler. Ey Habibim, sen onların düşmanlığından endişe etme, Allah sana kâfidir (Yakında onların şerrini senden def edecektir). Allah
hakkı
yle işiten ve bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Artık, eğer onlar da sizin bu îman etdiğiniz gibi îman ederlerse muhakkak doğru yolu bulmuşlardır. Şâyed yüz çevirirlerse onlar (size karşı) ancak muhaalefetdedirler. (Habîbim) o suretde onlara karşı Allah (sana) yeter (Allah seni sıyânet edecekdir). O,
hakkı
yle işiden
hakkı
yla bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
İşte (onlar da) böyle sizin kendisine îmân ettiğiniz gibi îmân ederlerse, o takdirde gerçekten hidâyete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, o takdirde onlar, sırf (size karşı bir düşmanlık ve) bir muhâlefet içindedirler. Artık onlara karşı Allah sana yeter! Çünki O, Semî'(herşeyi
hakkı
yla işiten)dir, Alîm (herşeyi
hakkı
yla bilen)dir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
-Eğer Yahudi ve Hıristiyanlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse şüphesiz hidayete ererler; yok eğer yüz çevirirlerse onlar ancak ayrılık içindedirler. Allah onlara karşı sana yeter. O
hakkı
yla işiten ve bilendir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, doğru yolu bulmuş olurlar. Yok yüz çevirirlerse, mutlaka size karşı bir ayrılık ve düşmanlık içindedirler. Bu takdirde ise onların
hakkı
ndan gelmek için Allah sana yeter. O
hakkı
yla işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e
: mı
3.
tuhâccûne-nâ
: bizimle mücâdele ediyorsunuz
4.
fî
:
hakkı
nda
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: “Allah
hakkı
nda bizimle mücâdele mi ediyorsunuz? Ve O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Ve, bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size aittir. Ve biz, ona muhlis olanlarız (dîni O'na hâlis kılanlarız).”...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Onlara de ki: “Allah
hakkı
nda mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz O’na gönülden bağlanmış kimseleriz.”...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah
hakkı
nda bizimle mücadeleye mi girişiyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbiniz. Bizim yaptıklarımız bize ait, sizin yaptıklarınız size. ve biz, bütün kalbimizle Allah'a bağlıyız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun
hakkı
nda bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "Allâh
hakkı
nda bizle mi tartışıyorsunuz? O, Rabbimiz ve Rabbinizdir! Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız (-ın sonuçları da) sizedir. Biz O'na ihlâsla yönelenleriz. "...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
'Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, Allah
hakkı
nda deliller getirerek bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz? Bizim amellerimizin karşılığı, mükâfatı bize âit, sizin amellerinizin sorumluluğu ve cezası da size aittir. Biz O’na, ihlâs ile, samimiyetle bağlanan, ibadet eden kullarız.' de....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: 'Siz Allah
hakkı
nda bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptığımız işler bize, sizin yaptığınız işler sizedir. Biz O'na gönülden bağlıyız.'...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah
hakkı
nda (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «Bizim ve sizin Rabbiniz olan Allah hakkinda bize karsi huccet mi gosteriyorsunuz? Bizim yaptiklarimiz kendimize, sizin yaptiklariniz de kendinize aittir. Biz O'na karsi samimiyiz"....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah
hakkı
nda bizimle tartışıp çekişiyor musunuz? Halbuki O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimizin (karşılığı) bize aittir, sizin işlediklerinizin (karşılığı) size aittir. Biz ancak O'na içten gelen katıksız bir ciddiyet ve samimiyetle bağlanmışızdır....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: 'Bizim ve sizin Rabbiniz olan Allah
hakkı
nda bize karşı hüccet mi gösteriyorsunuz? Bizim yaptıklarımız kendimize, sizin yaptıklarınız de kendinize aittir. Biz O'na karşı samimiyiz'....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun
hakkı
nda bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
'Bizimle ALLAH
hakkı
nda mı tartışıyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Biz işlediğimizden, siz de işlediğinizden sorumlusunuz. Biz kendimizi sadece O'na adadık,' de....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
deki Allah
hakkı
nda bizimle mücadele mi edeceksiniz? Halbuki o bizim de Rabbimiz sizin de, ve bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size, ancak biz ona muhlıslarız...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «Siz Allah
hakkı
nda bizimle mücadele mi edeceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size. Ancak biz O'na samimiyetle bağlılarız.»...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «Allah
hakkı
nda bizimle didişmeye mi gireceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size. Şu kadar var ki, biz O'na ihlas ile sarılıyoruz....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki; «Bizim de sizin de Rabbiniz olan Allah
hakkı
nda bizimle çekişiyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na samimi olarak bağlıyız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "Bizimle Tanrı
hakkı
nda mı tartışıyorsunuz? Oysa O bizim de rabbimiz, sizin de rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Biz O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız"....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki (Habîbim) : «Siz (Arabdan bir peygamber geldi diye) bizimle Allah
hakkı
nda çekişiyor musunuz? Halbuki o bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. (Dilediğini O seçer) Bizim yapdıklarımız (ın mükâfatı) bize, sizin yapdıklarınız (ın mücâzâtı) size âid. Biz ona bütün samîmiyyetimizle bağlanmışızdır». ...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: 'O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu hâlde, Allah(’ın bizden bir peygamber göndermesi)
hakkı
nda bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Hâlbuki bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de sizedir. Çünki biz, O’na karşı samîmî olan kimseleriz.'...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Allah
hakkı
nda bizimle tartışıyor musunuz? Halbuki O, bizimde Rabbımız, sizim de Rabbınızdır. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size aittir. Biz O'na muhlis kullarız, de....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
(Yahudi ve Hıristiyanlara) de ki: "Allah
hakkı
nda bizimle tartışıyor musunuz? Nasıl olur? O, bizim gibi sizin de Rabbinizdir; bizim işimiz bize, sizin işiniz de size aittir; ve biz kendimizi yalnızca O'na adamışızdır."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
(Ey Resûlüm!) De ki: «Allah
hakkı
nda bizimle mücadele mi ediyorsunuz? Halbuki O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Ve bizim amellerimiz bize aittir, sizin amelleriniz de size aittir. Ve bizler ancak O'na muhlis kullarız.»...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: “Allah bizim de Rabbimiz sizin de Rabbiniz iken, O'nun
hakkı
nda bizimle tartışıyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size âittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız. ”...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
(O kitap ehline) De ki: -Siz, bizimle Allah
hakkı
nda mı tartışıyorsunuz? Halbuki, O, bizim de Rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz Allah’a içten /katıksız olarak bağlananlarız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Ve de ki: "Allah hem bizim Rabbimiz, hem de sizin Rabbiniz olduğu halde, Siz bizimle Allah
hakkı
nda mı münakaşa ediyorsunuz? Bizim yaptıklarımızın karşılığı bize, sizin yaptıklarınızınki ise size ait. Biz tam bir samimiyetle yalnız O’na bağlıyız."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Söyle (onlara): "Allâh, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, O'nun
hakkı
nda bizimle tartışıyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size âittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah
hakkı
nda (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız.»...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Bizimle Allah
hakkı
nda mı tartışıyorsunuz? Halbuki O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size. Biz Ona tam bir içtenlikle yönelmiş bulunuyoruz....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki onlara: "Allah
hakkı
nda bizimle tartışıyor musunuz? Oysaki Allah hem bizim Rabb'imizdir hem sizin Rabb'inizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Biz yalnız O'na/Allah'a gönül verenleriz."...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece sizi (ifratla tefrit arasında) vasat bir ümmet kıldık ki, bütün insanlara karşı âdâlet örnekleri, hak şahitleri olasınız. Peygamber de size
hakkı
yla şâhid olsun. Üstünde durduğun (arzu edip istediğin Beytullah'ı) kıble yapışımız da sırf Peygamber'e uyanları, gerisi gerisine döneceklerden bilip ayırd etmemiz içindir. Her ne kadar bu, Allah'ın doğru yola ilettiklerinden başkasına ağır gelirse de (böyledir). Allah imânınızı zayedip boşa çıkaracak değildir. Herhalde Allah, insanlara ...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve
hakkı
n şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Daha önce içinde durduğun Kâ'be'yi kıble yapmamız da şunun içindir: Peygamber'in izince gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah'ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. Allah imanınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merh...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece sizi (Ey Muhammed ümmeti) vasat (orta) bir ümmet yapmışızdır, insanlara karşı (hakıykatın) şâhidler (i) olasınız, bu peygamber de sizin üzerinize tam bir şahidi olsun diye. (Habîbim) senin haalâ üstünde durageldiğin (Kâ'beyi tekrar) kıble yapmamız; o peygambere (sana) uyanları (senin izince gidenleri) ayağının iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden (irtidâd edeceklerden ve münafıklardan) ayırd etmemiz içindir. Gerçi (Kıblenin bu suretle çevrilmesi) elbette büyük bîr (mesele) dir. Ancak b...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece sizleri de bir ümmet-i vasat kıldık ki nâs üzerine şahitler olasınız. Ve bu Peygamber de sizlerin üzerinize tam bir şahit olsun. Ve senin, evvelce tarafına müteveccih bulunduğun Kâbe'yi yine kıble yapmadık, ancak Resûle kimlerin tâbi olacaklarını, gerisi gerisine döneceklerden temyiz etmek için yaptık. Gerçi bu büyük bir hadisedir. Ancak Allah'ın hidâyet ettiği zâtlar
hakkı
nda değil. Ve Allah sizin imânınızı elbette zâyi edecek değildir. Şüphe yok ki Allah Teâlâ nâsa elbette raûf...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece Biz sizi örnek bir ümmet kıldık ki insanlar nezdinde Hakk’ın şahitleri olasınız ve Peygamber de sizin
hakkı
nızda şahit olsun. Senin arzulayıp da şu anda yöneldiğin Kâbeyi kıble yapmamızın sebebi, sırf Peygamberin izinden gidenlerle ondan ayrılıp gerisin geriye dönecekleri meydana çıkarmaktır. Gerçi bu oldukça ağır bir iştir. Ancak Allah’ın doğru yola erdirdiği kimseler için mesele teşkil etmez. Allah imanınızı zayi edecek değildir. Çünkü Allah insanlara karşı pek şefkatlidir, çok...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Yüzünü semâya çevirip durduğunu görüyoruz; Biz seni hoşnut olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü o yöne çevirin. Kendilerine kitap verilenler, bunun Rablerinden gelen
hakkı
n tâ kendisi olduğunu elbette bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Yemin olsun ki (habibim! ) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen
hakkı
çiğneyenlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Celâlim
hakkı
için, eğer sen o Yahûdi ve Hristiyanlara her türlü mûcize ve hücceti getirsen, yine kıblene tâbi olmazlar; ve sen de onların kıblesine tâbi olmazsın, onların bâzısı diğer bâzının kıblesine tâbi olmaz. Celâlim
hakkı
için, sana gelen bunca ilim arkasından bilfarz onların arzularına uyarsan, bu takdirde muhakkak zâlimlerden olursun. (Bu hitab zâhiren Hazreti Peygambere ise de gerçekte ümmetine aittir.)...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Yemin olsun ki (habibim!) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen
hakkı
çiğneyenlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
celâlim
hakkı
için sen o kitab verilmiş olanlara her bürhanı da getirsen yine senin Kıblene tabi olmazlar, sen de onların Kıblesine tabi olmazsın, bir kısmı diğer kısmın Kıblesine tabi değil ki.. celâlim
hakkı
için sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların hevalarına uyacak olursan o takdirde sen de mutlak zulmedenlerdensindir...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Celâlim için, sen o kitap verilmiş olanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıblene tabi olmazlar, sen de onların kıblesine tabi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tabi değiller. Celâlim
hakkı
için, sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz, sen de zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
And olsun ki, eğer (sen) kendilerine kitab verilmiş olanlara her ne delil getirsen,(yine de) senin kıblene tâbi' olmazlar. Sen de onların kıblesine tâbi' (olacak) değilsin. Onların bazısı da (diğer) bazıların kıblesine tâbi' değildir(ler). Celâlim
hakkı
için, eğer sana (vahiyle)gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, şübhesiz sen o takdirde, mutlaka zâlimlerden olursun!...
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
âteynâ-hum
: onlara verdik, getirdik
3.
el kitâbe
: kitap
4.
ya'rifûne-hu
: onu...
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine kitap verdiklerimiz, O'na (Hz. Muhammed (S.A.V)'e) kendi oğullarına arif oldukları (tanıdıkları) gibi ariftirler (tanıyıp bilirler). Ve muhakkak ki onlardan bir fırka,
hakkı
gerçekten bile bile gizliyor ....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine Kitab verdiklerimiz, onu (peygamberi) ogullarini tanidiklari gibi tanirlar. Onlardan bir takimi, dogrusu bile bile hakki gizlerler....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudiler ile Hıristiyanlar) O'nu (son peygamberi) öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla beraber onlardan bir kısmı bilip durdukları halde
hakkı
gizlerler....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir takımı, doğrusu bile bile
hakkı
gizlerler....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
O kendilerine kitab verdiğimiz ümmetlerin uleması onu -o Peygamberi- oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı
hakkı
bile bile ketmederler...
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine Kitab verdiklerimiz onu (o peygamberi) Öz oğulları gibi tanırlar, öyle iken içlerinden bir güruh, kendileri bilib durdukları halde, yine mutlakaa
Hakkı
gizlerler. ...
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu (o peygamberi) kendi oğullarını tanımakta oldukları gibi tanırlar. Buna rağmen şübhesiz onlardan bir fırka, kendileri bile bile gerçekten
hakkı
gizlerler....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine kitab verdiklerimiz, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Öyle iken içlerinden bir güruh bilir oldukları halde, yine de
hakkı
gizlerler....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
O kendilerine kitap verdiğimiz kimseler kendi oğullarını bildikleri gibi O'nu da bilirler. Fakat onlardan bir fırka, hiç şüphe yok ki, bilir oldukları halde
hakkı
ketmederler....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudi ve Hıristiyanlar) onu (Muhammed’i) öz oğulları gibi tanırlar. Bununla beraber onlardan bir kısmı bildikleri halde
hakkı
gizlerler....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye
hakkı
yla yeter....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Herkesin (ve her kavm ve milletin) yüzünü kendine döndürücü olduğu bir yöneti vardır, öyle ise siz de (ey mü'minler) hayır işlerine koşun, birbirinizle yarış edin. Nerede bulunursanız (bulunun), Allah hepinizi (bir araya) getirecekdir. Şübhesiz ki Allah herşey'e
hakkı
yle kaadirdir. ...
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Hem herkes için (her ümmetin) kendisinin ona yönelici olduğu bir yön (bir kıble) vardır. O hâlde hayırlı işlerde yarışın! Nerede olursanız olun, Allah sizi hep birlikte (huzûruna) getirir. Muhakkak ki Allah, herşeye
hakkı
yla gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Onun için, nereden yola çıkarsan çık; yönünü Mescid-i Harama çevir. Çünkü o Rabbinden gelen
hakkı
n tâ kendisidir. Allah ise yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nasıl ki içinizden size bir Peygamber gönderdik. Size âyetlerimizi okumada, ahlâkınızı temiz bir hale koymada. Size kitap ve hikmet öğretmede ve bilmediğiniz şeyler
hakkı
nda size malûmat verip sizi bilgi sahibi etmede....
Bəqərə Suresi, 154. Ayet:
Allah yolunda öldürülenler
hakkı
nda "ölü" demeyin. Bilakis, onlar diridirler, fakat siz bunun farkında değilsiniz....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
es safâ
: Mekke'de Safa
3.
ve
: ve
4.
el mervete
: Mekke'de Merve
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah'ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı)
hakkı
yla bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah'ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı)
hakkı
yla bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şübhe yok ki «Safaa» ile «Merve» Allahın şeâirindendir. İşte kim o «Beyt» i (Kâ'beyi) hacc veya Umre (kasdı) ile ziyaret ederse bunları güzelce tavaf etmesinde üzerine bir beis yokdur. Kim gönlünden koparak (vâcib olmayan amellerden) bir hayır işlerse (mükâfatını görür). Çünkü Allah taatlerin ecrini veren, (her şey'i de)
hakkı
yle bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
(159-160) Şüphesiz ki, indirdiğimiz o açık belgeleri ve doğru yolu, Kitab'da insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler lanet eder. Ancak tevbe edip kendini düzeltenler ve
hakkı
açıklayıp ortaya koyanlar bu lanetin dışında kalır, işte Ben onların tevbesini kabul ederim. (Çünkü) tevbeleri çokça kabul eden, geniş rahmette bulunan ancak Benim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
(159-160) Şüphesiz ki, indirdiğimiz o açık belgeleri ve doğru yolu, Kitab'da insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler lanet eder. Ancak tevbe edip kendini düzeltenler ve
hakkı
açıklayıp ortaya koyanlar bu lanetin dışında kalır, işte Ben onların tevbesini kabul ederim. (Çünkü) tevbeleri çokça kabul eden, geniş rahmette bulunan ancak Benim....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
ancak tevbe edib hali düzeltib
hakkı
söyliyenler başka, ben onları bağışlarım, öyle rahîm tavvabım ben...
Bəqərə Suresi, 161. Ayet:
(
Hakkı
, doğruyu) inkâr edip de inkarcı oldukları halde ölenler var ya, işte Allah'ın, meleklerin ve insanların hepsinin laneti onlaradır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şübhesiz göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde akıt (ıb taşıy) an o gemilerde, Allahın yukarıdan indirib onunla yer yüzünü, ölümünden sonra, diriltdiği suda, deprenen her hayvanı orada üretib yaymasında, gökle yer arasında (
Hakkı
n emrine) boyun eğmiş olan rüzgârları ve bulutları evirib çevirmesinde aklı ile düşünen bir kavm için nice âyetler (Allahın varlığına, birliğine ve kemâl-i kudretine delâlet eden bir çok alâmetler) v...
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size sadece kötülüşü, fuhşu (hayasızlığı) ve Allah'a karşı (Allah
hakkı
nda) bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O, size ancak ve ancak çirkin ve kötü şeyler buyurur, Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O (şeytan) size ancak egonuzu kuvvetlendirecek fikir ve fiilleri, yalnızca helal olmayan bedensel zevkler için yaşamayı ve Allâh
hakkı
nda ilme dayanmayan şekilde hüküm vermenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Şeytan ve şeytanî güçler size, kötülüğü, meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı ve Allah
hakkı
nda bilmediğiniz, bilemediğiniz şeyleri söylemenizi emrederek size rehberlik eder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size yalnızca kötülüğü, hayasızlığı ve Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size her zaman kötülük ve çirkin davranışlar yapmanızı ve Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyi uydurmanızı emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Sizi yalnız kötülük işlemeye, iğrenç ve çirkin işler yapmaya ve
hakkı
nda bilgi sahibi olmadığınız şeyleri Allah'a isnat etmeye çağırır....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyler söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O sizi hep çirkin işler ve hayasızlık yapmaya bir de Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyleri iddia etmeye teşvik eder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size dâimâ kötülük ve çirkin iş (yapmanızı), Allâh
hakkı
nda bilmediğiniz şeyler söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O sizi ancak kötülüğe, çirkin şeylere, bir de Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyleri söylemeye kışkırtır....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Hiç kuşkusuz o, size kötülük, çirkinlik/düzensizlik ve pislik emreder. Ve size, Allah
hakkı
nda bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur durur....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
Davet karşısında, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin hâli, çobanın haykırışını işiten, yalnız sesi ve bağırmayı algılayan sürünün durumuna benzer. Onların duyan kulakları
hakkı
duymaz. Konuşan dilleri
hakkı
konuşmaz. Gören gözleri hakikati görmez. Bundan dolayı düşünemezler de....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
İnkâr edenler (ile onları îmâna da'vet eden)in misâli, çağırma ve bağırmadan başka bir şey duymayan (ve anlamayan hayvanlarla, on)lara haykıran (çoban)ın hâli gibidir.(Onlar) sağırdır (
hakkı
işitmezler), dilsizdir (
hakkı
söylemezler), kördür (hakikati görmezler), bu yüzden onlar akıl erdiremezler....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Fakat (Allah) size, sadece ölü hayvan etini, kanı ve domuz etini haram kıldı. Ve Allah'tan başkası için olanı (putlar ve şahıslar adına kesilen hayvanı) helâl kılmadı. Ama kim zarurette (açlıkta ve zor durumda) kalırsa, o taktirde (başkasının)
hakkı
na el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak (şartıyla) onun üzerine günah yoktur. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Söz budur ancak. O, size ölü hayvan etini, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası için kesilen hayvanı haram etmiştir. Fakat zorda kalan, başkasının
hakkı
na el uzatmamak ve zaruret miktarını da aşmamak üzere yerse günah etmiş olmaz. Çünkü Allah, suçları örten rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının
hakkı
na saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, ancak size ölüyü (ölü hayvan etini), kanı, domuz etini; bir de Allah'dan başkası adına boğazlanan hayvanı haram kılmıştır. Ama (açlıktan) darda kalana, (başkasının
hakkı
na el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak şartiyle) günah yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının
hakkı
na saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir...
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
o size yalnız şunları haram kıldı: meyte, kan, hınzır eti, bir de Allahın gayrisinin namına kesilen; sonra kim bunlardan yemeğe muztar kalırsa diğerin
hakkı
na tecavüz etmemek ve zaruret mıkdarını geçmemek şartile ona da günah yükletilmez, çünkü Allah gafur, rahîmdir...
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, size, yalnız hayvan ölüsü, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesileni yasakladı. Ancak, kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa başkasının
hakkı
na tecavüz etmemek ve zorunlu olan miktarı geçmemek şartıyla ona da günah yükletilmez. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah'tan başkası adına kesilen hayvanlar. Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının
hakkı
na tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, size ölüyü (murdar hayvanı), kanı, domuz etini, bir de Allahdan başkası için kesileni kat'iyyen haram kıldı. Fakat kim bunlardan yemiye muztar kalırsa (kimseye) saldırmamak ve haddi (ölmeyecek mikdarı) geçmemek şartıyle onun üzerine günah yokdur. Şübhesiz ki Allah çok yarğılayıcıdır,
hakkı
yle esirgeyicidir. ...
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
(O,) size ancak ölüyü (usûlünce kesilmeden veya avlanmadan ölen hayvanı),(akan) kanı, domuz etini ve kendisi Allah’dan başkası için kesilen (hayvanın etin)i haram kılmıştır. Fakat (başkasının
hakkı
na) tecavüz edici olmadan ve haddi (zarûret mikdârını)aşıcı olmadan kim (bunlardan ölmeyecek kadar yemeye) mecbur kalırsa, artık ona bir günah yoktur. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O size leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanın etini haram kıldı. Kim mecbur kalırsa başkasının
hakkı
na tecavüz etmemek ve zaruret miktarını geçmemek şartıyla bunlardan yemesinde günah yoktur. Allah gafurdur, rahimdir. (günahları çok affeder, merhamet ve ihsanı boldur)....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkasının adına kesilmiş olan şeyi haram kıldı. Kim bunlardan yemek zorunda kalırsa, başkasının
hakkı
na tecavüz etmeden ve haddi aşmadan yemesinden dolayı ona bir günah olmaz. Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
Allah'ın indirdiği kitaptan birşeyi gizleyen ve onu az bir para karşılığında satan kimselere gelince, onlar ancak karınlarına ateş dolduruyorlar. Kıyamet gününde Allah ne onlarla konuşur, ne de kendilerini temize çıkarır; onların
hakkı
, acı bir azaptır....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Zâlike bi ennellâhe nezzelel kitâbe bil hakk(
hakkı
), ve innellezînahtelefû fîl kitâbi le fî şikâkin baîd(baîdin)....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
bi enne
: sebebi ile
3.
allâhe
: Allah
4.
nezzele
: indirdi
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
İşte bu (azap), Allah'ın, Kitap'ı hak ile indirmiş olması sebebiyledir.Ve muhakkak ki Kitap
hakkı
nda ihtilâfa düşenler, mutlaka uzak bir ayrılık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu, Allah'ın Kitab'ı hak üzere indirmiş olmasındandır. Kitab
hakkı
nda ayrılığa düşenler ise derin bir anlaşmazlık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu da, Allah'in Kitab'i dogru olarak indirmesinden ileri geliyor. Kitab hakkinda ayriliga dusenler dogrusu derin bir cikmazdadirlar.*...
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu azâb, Allah'ın Kitabını hak olarak indirmesindendir. Kitap
hakkı
nda ayrılığa düşenler, elbetteki uzak bir ayrılık (derin bir çıkmaz) içindedirler....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu da, Allah'ın Kitab'ı doğru olarak indirmesinden ileri geliyor. Kitap
hakkı
nda ayrılığa düşenler doğrusu derin bir çıkmazdadırlar....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Böyledir; çünkü ALLAH gerçeği içeren kitabı indirmiştir ve kitap
hakkı
nda tartışanlar ise doğrusu derin bir anlaşmazlık içindedir....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Şüphesiz ki Allah kitabı hak bir sebeple indirmiştir. Kitap
hakkı
nda ihtilafa düşenler ise, şüphesiz haktan uzak, bir anlaşmazlık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu (azab), doğrusu Allah’ın Kitâb’ı hak ile indirmesi (onların da bunu inkâr etmeleri) sebebiyledir. Artık şübhesiz ki Kitab
hakkı
nda ihtilâfa düşenler, elbette (haktan)uzak bir ayrılık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Böyle olacaktır: Çünkü Allah kitabı gerçek bir gaye ile hak olarak indirmiştir. Ve kitap
hakkı
nda ihtilâfa dalanlar, haktan pek uzağa düşmüşlerdir....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu azabın sebebi, inkâr ettikleri kitabı Allah'ın hak ile indirmiş olmasıdır. Onun için, kitap
hakkı
nda anlaşmazlığa düşenler, haktan pek uzak bir ayrılık içindedir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
el birre
: birr, ebrar kılacak davranış biçimi
3.
en tuvellû
: dönmeniz, yönelmeniz
4.
vucûhe-kum
...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allâh'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), ...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
(Ey ehl-i kitab!) Yüzlerinizi (ibâdet maksadıyla) doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik (için yeterli) değildir; fakat iyilik o kimsenin (iyiliği)dir ki, (o kişi) Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitab(lar)a ve peygamberlere îmân eder; ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabâlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve köleler uğrunda verir; namazı
hakkı
yla edâ eder ve zekâtı verir. Çünki (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler ve sıkıntı (fakirl...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik (ve hayır), yüzlerinizi doğuya ya da batıya doğru çevirme değildir. Asıl iyilik; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden, sevdiği malını Allah’ı hoşnud etmek için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren, namazı
hakkı
yla ifa edip zekâtı veren, sözleştiği zaman sözlerinde duran, hele hele sıkıntı ve hastalık hallerinde, savaşın şiddetleri esnasında s...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin
hakkı
dır ki, Allah'a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır ö...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular
4.
kutibe
: yazıldı, farz kılındı
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler
hakkı
nda size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler
hakkı
nda size kısas farz edilmiştir: Hüre karşılık hür, kula karşılık kul, kadına karşılık kadın. Fakat öldüren, kardeşinden azıcık bir affa nail olursa o zaman kısas kalkar; öldürülenin velîsinin, akla ve örfe uygun olarak iyiliğe uyması, öldürenin de, öldürdüğü kişinin velîsine güzellikle bir şey vermesi kalır. Bu, Rabbinizden hükmü hafifletmedir, rahmettir. Bundan sonra da gene zulme kalkan ve aşırı giden olursa artık ona elemli bir azap var....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler
hakkı
nda size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler
hakkı
nda size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın. Her kime kardeşi tarafından bir bağışlamada bulunulursa bu zaman iyiliğe uyulmalı ve gerekli olan şey ona güzellikle verilmelidir. Bu, Rabbiniz tarafından size bir hafifletme ve rahmettir. Artık bundan sonra kim taşkınlık ederse ona acıklı bir azap vardır. [35]...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler
hakkı
nda size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! (kasden) öldürülmüşler için size kısas (misilleme yapmak) farz kılındı: Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. (ölen müslüman olduğu halde, öldüren hür, köle ve kadın, her kimse kısas olunur, yani öldürdüğüne karşılık öldürülür.) Öldürülmüş olanın kardeşinden (verese ve velisinden) katilin lehine olarak bir şey bağışlansa da kısas düşürülse, ölünün velisi,
hakkı
ndan ziyade olmıyarak, örfe göre diyet almalıdır; katil de maktulün velisine, icap eden diyeti güzel...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey Inananlar! Oldurulenler hakkinda size kisas farz kilindi: Hur ile hur insan, kole ile kole ve kadin ile kadin. Olduren, olenin kardesi tarafindan bagislanmissa, kendisine orfe uymak ve bagislayana guzellikle diyet odemek gerekir. Bu, Rabbiniz'den bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavuzde bulunana elem verici azab vardir....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler! Öldürülenler
hakkı
nda size kısas (eşit şekilde karşılık = misilleme) farz kılındı : Hürre hür, köleye köle, dişiye dişi... Bununla beraber kim (öldürülenin) kardeşinden az da olsa bağışlanırsa (kısas düşer); kendisine örfe uymak ve bağışlayana diyeti güzellikle ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azâb vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey İnananlar! Öldürülenler
hakkı
nda size kısas farz kılındı: Hür ile hür insan, köle ile köle ve kadın ile kadın. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından bağışlanmışsa, kendisine örfe uymak ve bağışlayana güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbiniz'den bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem verici azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler
hakkı
nda size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Maktuller
hakkı
nda üzerinize kısas yazıldı: hürre hür, köleye köle, dişiye dişi, bunun üzerine her kim kardeşinden cüz'î bir afve mazhar olursa o vakit vazife birinin o marufu takib etmesi birinin de ona borcunu güzellikle ödemesidir bu, rabbınızdan bir tahfif ve bir rahmettir, her kim bunun arkasından yine tecavüz ederse artık ona elîm bir azab vardır...