Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "Bizimle Allah
hakkın
da mı tartışıyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabb'imiz sizin de Rabb'inizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız sizedir. Biz ona içtenlikle bağlananlarız."...
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
İşte bu, Allah'ın Hakk olarak indirdiği Kitap
hakkın
da, onların anlaşmazlığa düşmeleri ve derin bir ayrılık içinde olmalarındandır....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret
hakkın
da... Bir de sana öksüzleri soruyorlar. De ki: "Onların hayatlarını düzene sokmak, sahipsiz bırakmaya göe hayırlı olandır." Eğer birlikte yaşayacak olursanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncu olanla yapıcı olanı ayırt etmesini bilir. Eğer, Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Zira Allah, Çok Güçlü ve Her Şeye Egemen'dir....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine mülk verdi diye İbrahim'le Rabb'i
hakkın
da tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabb'im diriltir ve öldürür." demişti. O da: "Ben de diriltir ve öldürürüm." demişti. İbrahim: "Öyleyse, Allah Güneş'i doğudan çıkarıyor, sen de batıdan çıkar." deyince, küfreden şaşırıp kaldı. Allah, zalim olan halka doğru yolu göstermez....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani, Allah, İsa'ya: "Ey İsa! Seni öldürecek olan Ben'im. Seni Bana yükselteceğim. Seni Kafirlerden arındıracağım. Sana tabi olanları da Kıyamet Günü'ne kadar küfredenlerden üstün tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnız Bana olacak; anlaşmazlığa düştüğünüz konular
hakkın
da hükmü Ben vereceğim." dedi....
Ali-İmran Suresi, 65. Ayet:
Ey Kitap Ehli! İbrahim
hakkın
da niçin tartışıyorsunuz? Oysaki Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Hala akletmiyor musunuz?...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
Diyelim ki bildiğiniz şeyler
hakkın
da tartıştınız. Peki, hiçbir bilginiz olmayan konularda ne diye tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Yetki verdiğine dair,
hakkın
da hiçbir kanıt indirmediği varlıklara, ilahlık yakıştırmalarından dolayı, Kafirlerin kalplerine korku salacağız. Onların sığınakları ateştir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür....
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra O, üzüntünün ardından, sizden bir kısmınıza, güven duygusu, sarıp kuşatan bir iç dinginlik indirdi. Bir kısmınız da can kaygısına düşmüştü. Allah
hakkın
da, tıpkı cahiliye dönemindekine benzer biçimde gerçeğe aykırı bir sanı besliyorlardı. "Bu işten bize ne?" diyorlardı. De ki: "Her şeyin takdiri yalnız Allah'ındır." Sana, açıklamadıkları şeyleri içlerinde gizliyorlar. "Elimizden bir şey gelseydi buralarda öldürülmezdik." diyorlar. De ki: "Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, üzerleri...
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey iman edenler! Yolculuğa çıkan ya da savaşa katılan kardeşleri
hakkın
da, "Eğer bizim yanımızda olsalardı ölmez ve öldürülmezlerdi." diyen, Kafirler gibi olmayın. Allah, bunu, kalplerinde bir hasret olsun diye yaptı. Allah, yaşatan ve öldürendir. Kuşkusuz, Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Onlar; ayaktayken, otururken ve yanları üzerine iken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaradılışı
hakkın
da düşünürler: "Rabb'imiz! Sen, bunu boşuna yaratmadın, Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederiz. Bizi ateşin azabından koru."...
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Arkalarında küçük ve aciz evlat bırakanlar, onlara karşı nasıl endişe duyuyorlarsa, aynı endişeyi onlar
hakkın
da da duysunlar. Allah'a karşı takva ehli olsunlar ve doğru olan şey neyse onu söylesinler....
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size çocuklarınız
hakkın
da tavsiye eder: Erkek çocuğun payı kız çocuğunun iki katıdır. Eğer ikiden fazla kadın iseler miras üçte iki onlarındır. Eğer bir kadın ise mirasın yarısı onundur. Eğer ölenin çocuğu varsa, anne ve babanın her birine mirastan altıda bir pay vardır. Eğer ölenin çocuğu yok da anne ve baba mirasçı olmuşsa, anneye üçte bir pay vardır. Eğer ölenin kardeşleri varsa, anneye altıda bir pay düşer. Bu paylaşma, ölenin yaptığı vasiyetten ve borçlarının ödenmesinden sonradı...
Nisa Suresi, 88. Ayet:
Size ne oluyor ki; yaptıklarından dolayı, Allah onları ters yüz ettiği halde, münafıklar
hakkın
da iki gruba ayrıldınız! Allah'ın saptırdığı kimseyi, doğru yola erdirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimse için asla bir çıkış yolu bulamazsın....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Başkalarını da bulacaksınız hem sizden hem de kendi halklarından güvende olmak isteyen. Fitne ortamı bulduklarında, hemen onun içine baş aşağı dalarlar. Eğer bunlar, sizden uzak durmazlar, sizinle barış yapmaya yanaşmazlarsa, sizden ellerini çekmezlerse onları yakaladığınız yerde, her nerede bulursanız öldürün. İşte bu kimseler
hakkın
da size apaçık bir yetki verdik....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden, o kadınlar
hakkın
da fetva istiyorlar. De ki: "Onlar
hakkın
da size fetvayı Allah vermektedir: Yazılmış olanı vermediğiniz halde kendileri ile evlenmek istediğiniz yetim kadınlarla zayıf, çaresiz çocukların ve yetimlerin haklarını hakkaniyetle vermeniz konusundaki hükümler size bu kitapta okunuyor. Hayır adına ne yaparsanız Allah onu bilir....
Nisa Suresi, 159. Ayet:
Kitap Ehli'nden her biri ölümünden önce ona inanmak zorundadır. Kıyamet günü O onlar
hakkın
da tanık olur....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Dininiz
hakkın
da haddi aşmayın. Allah
hakkın
da, gerçek olandan başka bir şey söylemeyin. Allah'ın Resulü İsa Mesih, Meryem'in oğludur. Ve o, Allah'ın Meryem'e attığı Kelime ve Kendisinden bir ruhtur. O halde Allah'a ve resullerine iman edin. Ve "Üçtür." demeyin. Buna son verin. Bu, sizin için hayırlı olandır. Kuşkusuz Allah, tek bir ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Sana soruyorlar. De ki: "Allah kelale
hakkın
da size hükmünü veriyor: Ölen herhangi bir kimsenin çocuğu yoksa yalnızca bir kız kardeşi varsa, mirasın yarısı onundur. Kız kardeşi ölür de çocuğu da yoksa erkek kardeşi onun malına varis olur. Kız kardeş, iki taneyse mirasın üçte ikisi onlarındır. Eğer erkek ve kadın çok kardeşlerse, o zaman erkeğe iki kadın payı vardır. Şaşırıp sapıtmamanız için, Allah, size açıklıyor. Ve Allah Her Şeyi En İyi Bilen'dir."...
Ənam Suresi, 68. Ayet:
Âyetlerimiz
hakkın
da dalanlarla karşılaştığın zaman, onlar başka bir konuya geçinceye kadar, onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırlar hatırlamaz zalim halkla beraber oturma....
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Halkı onunla tartıştı. "Bana doğru yolu gösteren Allah
hakkın
da benimle niçin tartışıyorsunuz? Ben, O'na eş koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak Rabb'imin dilediği olur. Rabb'imin İlmi Her Şeyi Kuşatmıştır. Hala düşünmeyecek misiniz?"...
Ənam Suresi, 81. Ayet:
"Siz, Allah'ın size,
hakkın
da hiçbir yetki vermediği şeyleri O'na ortak koşmaktan korkmazken, ben nasıl olur da sizin ortak koştuklarınızdan korkarım?" Bu iki taraftan hangisi emin olmaya daha layıktır? Keşke bilseydiniz!...
Ənam Suresi, 141. Ayet:
Asmalı ve asmasız bahçeleri, çeşit çeşit hurmaları; zirai ürünleri, birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytin ve narları yetiştiren O'dur. Her biri meyve verdiği zaman, meyvesinden yiyin. Hasat zamanı da onun
hakkın
ı verin. İsraf etmeyin, kuşkusuz O, israf edenleri sevmez....
Əraf Suresi, 28. Ayet:
Onlar bir fuhuş yaptıkları zaman, "Atalarımızdan böyle gördük ve Allah bize böyle emretti." derler. De ki: "Allah fuhşu emretmez.
Hakkın
da bilginiz olmayan şeyleri mi Allah'a yakıştırıyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 33. Ayet:
De ki: "Rabb'im şunları kesinlikle haram kılmıştır: Fuhuşların açık olanını ve gizli olanını, günahları, haksız yere saldırmayı,
hakkın
da hiçbir belge indirmediği herhangi bir şeyi Allah'a ortak koşmayı ve Allah'a, bilmediğiniz şeyleri yakıştırmanızı....
Əraf Suresi, 71. Ayet:
"Rabb'inizin azabı ve öfkesi,
hakkın
ızda kesinleşti. Haklarında Allah'ın hiçbir yetki belgesi indirmediği, sizin ve atalarınızın taktığı isimler
hakkın
da benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin öyleyse! Kuşkusuz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim." dedi....
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onların yerine Kitap'a mirasçı olanlar, nasıl olsa bağışlanacağız diyerek dünyanın geçici menfaatlerini tercih ettiler; kendilerine buna benzer şeyler gelse, onu da tercih ederler. Onlardan, Kitap'a bağlı kalacaklarına ve Allah
hakkın
da ancak hakkı söyleyeceklerine dair söz alınmamış mıydı? Oysaki onlar, o Kitap'ta olanı okumuşlardı. Ahiret yurdu takva sahibi olanlar için daha hayırlıdır. Hala akletmeyecek misiniz?...
Tövbə Suresi, 8. Ayet:
Nasıl olabilir ki? Onlar, size galip gelmiş olsalar,
hakkın
ızda ne bir antlaşma ne de bir yükümlülük gözetmezler. Kalben istemedikleri halde, dilleriyle sizi hoşnut etmeye çalışırlar. Onların çoğu fasıktırlar....
Tövbə Suresi, 10. Ayet:
Onlar, bir mü'min
hakkın
da ne bir antlaşma ne de bir yükümlülük gözetirler. İşte saldırganlar, onlardır....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
İçlerinden kimileri de sadakalar
hakkın
da sana dil uzatır. Eğer kendilerine pay verilirse hoşlanırlar, verilmeyince de hemen kızarlar....
Tövbə Suresi, 64. Ayet:
Münafıklar, kendileri
hakkın
da kalplerinde olanı haber verecek bir surenin indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin bakalım! Kuşkusuz Allah, çekindiğiniz şeyi açığa çıkaracaktır."...
Yunus Suresi, 33. Ayet:
Böylece, Rabb'inin fasıklar
hakkın
daki kelimesi gerçekleşmiş oldu. Onlar iman etmezler....
Yunus Suresi, 61. Ayet:
Ne durumda olursanız olun ve Kur'an'dan onun
hakkın
da ne okursanız okuyun; hangi işle uğraşıyorsanız uğraşın, unutmayın ki Biz mutlaka yaptıklarınıza tanığız. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabb'inizden gizli kalamaz. Ne bundan daha küçüğü ne de daha büyüğü yoktur ki, hepsi apaçık bir Kitap'ta olmasın....
Yunus Suresi, 68. Ayet:
"Allah çocuk edindi." dediler. O, bundan münezzehtir. O'nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Sizin bu konuda hiçbir sultanınız yoktur. Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyi söylüyorsunuz!...
Yunus Suresi, 69. Ayet:
De ki: "Allah
hakkın
da yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler."...
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Gerçekten Biz, İsrailoğulları'nı güvenli bir yere yerleştirdik. Onları temiz ve hoş nimetlerle rızıklandırdık. Kendilerine ilim gelinceye dek ihtilafa düşmediler. Rabb'in, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler
hakkın
da Kıyamet Günü hükmünü verecektir....
Hud Suresi, 37. Ayet:
"Bizim gözetimimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap. Zalimler
hakkın
da benden bir istekte bulunma. Onlar boğulacaklardır."...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: "Ey Nuh! O senin ehlinden değildir. Zira onun yaptığı doğru olmayan bir işti. Öyleyse
hakkın
da bilgin olmayan şeyi Benden isteme. Cahillerden olmaktan seni sakındırıyorum."...
Hud Suresi, 62. Ayet:
"Ey Salih! Sen, bundan önce aramızda ümit beslenen biriydin. Şimdi atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmekten bizi vazgeçirmek mi istiyorsun? Ve biz, gerçekten de senin bizi çağırdığın şey
hakkın
da ikilem içindeyiz, kaygılanıyoruz." dediler....
Hud Suresi, 74. Ayet:
İbrahim'in korkusu geçip, bu müjde kendisine verilince, Lut'un halkı
hakkın
da bizimle tartışmaya başladı....
Hud Suresi, 109. Ayet:
Onların kulluk ettikleri
hakkın
da hiç kuşkun olmasın. Daha önce atalarının kulluk ettikleri gibi kulluk ediyorlar. Elbette paylarına düşeni eksiksiz olarak vereceğiz....
Hud Suresi, 110. Ayet:
Ant olsun! Musa'ya Kitap'ı verdik de onda anlaşmazlığa düştüler. Rabb'in tarafından önceden takdir edilmiş bir karar olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlar da bunun
hakkın
da ikilem ve güvensizlik içindedirler....
Yusif Suresi, 3. Ayet:
Biz, Sana bu Kur'an'ı iletmekle, daha önce
hakkın
da bilgi sahibi olmadığın kıssaları en doğru şekilde bildirmiş oluyoruz....
Yusif Suresi, 11. Ayet:
"Ey babamız! Yusuf
hakkın
da neden bize güvenmiyorsun? Oysaki biz onun iyiliğini isteyenleriz." dediler....
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kadın: "İşte! Bu gördüğünüz, beni, kendisi
hakkın
da kınadığınız kimsedir. Ant olsun ki, onun benim olmasını istedim, ancak o reddetti. Ama ondan istediğim şeyi yapmazsa, zindana atılacak ve kesinlikle burnu yere sürtülenlerden olacaktır." dedi....
Yusif Suresi, 64. Ayet:
"Size güvenir miyim hiç? Bundan önce kardeşiniz
hakkın
da da size güvenmiştim! Ama en iyi koruyucu Allah'tır ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir." dedi....
Rəd Suresi, 13. Ayet:
Gök gürültüsü övgüsüyle, melekler de ürpertisiyle O'nu tesbih ederler. O, yıldırımlar gönderir ve onunla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah
hakkın
da tartışıp duruyorlar. Ve O, karşı konulamaz pek çetin bir güç sahibidir....
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri dedi ki: "Göklere ve yere belli bir fıtrat veren, sizi, suçlarınızı bağışlamak için çağıran ve belirlenmiş bir ecele kadar sizi erteleyen Allah
hakkın
da mı kuşkudasınız?" Dediler: "Siz de ancak bizim gibi sadece bir beşersiniz. Atalarımızın kulluk ettiklerinden bizi çevirmek istiyorsunuz. Öyleyse açık bir sultan getirin!"...
Hicr Suresi, 63. Ayet:
Elçiler: "Hayır! Biz sana
hakkın
da kuşku duyulan azabın haberini getirdik;"...
Nəhl Suresi, 64. Ayet:
Biz, sana Kitap'ı,
hakkın
da ayrılığa düştükleri şeyleri, kendilerine beyan etmen ve inanan bir halk için yol gösterici ve rahmet olmasından başka bir şey için indirmedik....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İçinizden bir topluluğun başka bir topluluktan daha ribalı olmasından etkilenerek, yeminlerinizi aldatma amacıyla; ipliğini sağlamca eğirdikten sonra, onu geri çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah, sizi bununla sınıyor.
Hakkın
da anlaşmazlığa düştüğünüz şeyler, kıyamet günü size açıklanacaktır....
Nəhl Suresi, 124. Ayet:
Sebt yalnızca ihtilafa düşenler üzerine kılındı. Kuşkusuz, senin Rabb'in ihtilaf edip durdukları şeyler
hakkın
da Kıyamet Günü, aralarında kesinlikle hüküm verecektir....
İsra Suresi, 36. Ayet:
Hakkın
da bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Kuşkusuz kulak, göz ve fuad bunların hepsi ondan sorumludur....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece, Allah'ın verdiği sözün gerçek olduğunu, o Sa'at'in kesin olduğunu bilmeleri için onları haberdar ettik. O zaman, onların durumu
hakkın
da aralarında tartışıyorlardı. "Onların üzerlerine bir bina yapın; onların Rabb'leri, onları daha iyi bilir." dediler. Düşünceleri kabul edilenler: "Onların üzerlerine bir mescid yapalım." dediler....
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
"Onlar üç kişidir, dördüncüsü köpekleridir." diyecekler. Gayba taş atar gibi "Beş kişidir, altıncısı köpekleridir." diyecekler, "Yedi kişidir, sekizincisi köpekleridir." diyecekler. De ki: "Onların sayılarını Rabb'im bilir. Onları pek az kimseden başkası bilmez." Onlar
hakkın
da, Kur'an'ın verdiği bilgi dışında onlarla tartışma. Onlar
hakkın
da tartışan hiç kimseden de bir açıklama isteme....
Kəhf Suresi, 70. Ayet:
"O halde, eğer bana uyacaksan,
hakkın
da bir açıklama yapıncaya kadar bana hiçbir şey
hakkın
da soru sorma." dedi....
Məryəm Suresi, 34. Ayet:
İşte
hakkın
da tartıştıkları Meryem oğlu Îsa
hakkın
da söylenecek gerçek söz budur....
Taha Suresi, 112. Ayet:
İnanan biri olarak salihatı yapan kimse ise haksızlığa uğramaktan da
hakkın
ın yeneceğinden de korkmaz....
Ənbiya Suresi, 57. Ayet:
"Allah'a yemin ederim ki, siz buradan ayrıldıktan sonra, putlarınız
hakkın
da tasarladığımı gerçekleştireceğim."...
Ənbiya Suresi, 78. Ayet:
Hani Davud ve Süleyman, halkın koyunlarının yayıldıkları ekin
hakkın
da hüküm veriyorlardı. Biz, onların hükümlerine tanıktık....
Həcc Suresi, 3. Ayet:
Ve insanlardan öyle kimseler vardır ki; hiçbir bilgisi olmadığı halde, Allah
hakkın
da ileri geri konuşurlar ve bütün azgın şeytanların peşinden giderler....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun
hakkın
da yazıldı: ona uyan kesinlikle bilmelidir ki, şeytan onu saptırır. Ve onu Sair'in azabına iletir....
Həcc Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan bazıları, bir bilgiye, bir yol göstericiye ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah
hakkın
da tartışıyorlar....
Həcc Suresi, 19. Ayet:
Bu iki karşıt taraf, Rabb'leri
hakkın
da mücadele eden, birbirlerine iki düşmandır. Bunlardan Kafirler için ateşten biçilmiş elbiseler vardır. Onların başlarının üstünden kaynar sular dökülecek!...
Həcc Suresi, 71. Ayet:
Onlar; Allah'ın yanı sıra O'nun kendileri
hakkın
da bir sultan indirmediği ve
hakkın
da bilgi sahibi olmadıkları şeylere kulluk ediyorlar. Zalimler için hiçbir yardım edici yoktur....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine Biz, ona: "Gözetimimiz altında vahyimiz ile bildirdiğimiz gibi gemi yap." diye vahyettik. Böylece emrimiz gereği Tennur kaynadığı zaman hemen ona her cinsten eşler olarak iki adet ve ehlini bindir. Onlardan, haklarında önceden hüküm verilenler hariç. Ve zulmedenler
hakkın
da Benden bir dilekte bulunma. Onlar boğulacak olanlardır....
Möminun Suresi, 117. Ayet:
Her kim,
hakkın
da hiçbir burhan olmadığı halde, Allah'ın yanı sıra başka bir ilahtan istekte bulunursa, bilsin ki onun hesabı yalnızca Rabb'ine aittir. Kuşku yok ki Kafirler kurtuluşa eremezler....
Nur Suresi, 15. Ayet:
Hani siz onu dillerinize dolayıp, kendisi
hakkın
da bilgi sahibi olmadığınız şeyi aranızda yayıyordunuz. Ve bunun önemsiz olduğunu sanıyordunuz. Oysaki bunun Allah'ın yanında önemi çok büyüktür....
Nəml Suresi, 66. Ayet:
Aslında onlar ahiret
hakkın
da yeterince bilgilendirildiler. Fakat hala şüphe içindeler. Doğrusu bundan yana kördürler....
Nəml Suresi, 76. Ayet:
Bu Kur'an; İsrailoğulları'na,
hakkın
da ayrılığa düştükleri pek çok şeyi açıklıyor....
Ənkəbut Suresi, 8. Ayet:
Biz, insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Eğer onlar,
hakkın
da bilgin olmayan bir şey ile Bana şirk koşman için seninle cihad ederlerse, onları dinleme. Dönüşünüz ancak Bana'dır. O zaman yapmış olduklarınızı size haber vereceğim....
Rum Suresi, 38. Ayet:
Öyleyse; yakınlara, miskine ve yol oğluna
hakkın
ı ver. Bu, Allah'ın yüzünü dileyenler için daha hayırlıdır. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir....
Loğman Suresi, 15. Ayet:
Eğer o ikisi,
hakkın
da bilgin olmayan bir şeyi Bana ortak koşman için seninle cihad ederlerse, o zaman sakın onlara itaat etme. Dünyada onlarla güzel geçin. Bana yönelen kimselerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz Bana'dır. O zaman yaptığınız şeyleri size haber vereceğim....
Loğman Suresi, 20. Ayet:
Allah'ın, göklerde ve yerde olan her şeyi sizin hizmetinize sunduğunu, görünen görünmeyen nimetleri sizin için bollaştırdığını görmüyor musunuz? Yine de kimi insanlar; bir bilgiye, bir yol göstericiye ve aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah
hakkın
da tartışıyorlar....
Əhzab Suresi, 10. Ayet:
Hani onlar, alttan ve üstten, her yönden size saldırmışlardı. Gözler kaymış, yürekler ağızlara gelmişti. Ve siz, Allah
hakkın
da zan üzerine zanda bulunuyordunuz....
Əhzab Suresi, 49. Ayet:
Ey iman edenler! Mü'min kadınlarla evlenip, sonra onlara dokunmadan boşarsanız, onların iddet süresince beklemelerini isteme
hakkın
ız yoktur. Böyle bir durumda onları hemen yararlandırın ve güzellikle ayrılın....
Əhzab Suresi, 62. Ayet:
Gelmiş geçmiş olanların tamamı
hakkın
da Allah'ın sünneti budur. Ve Allah'ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın....
Səba Suresi, 20. Ayet:
Ant olsun ki, iblis onlar
hakkın
daki beklentisini gerçekleştirdi. İnananlardan oluşan bir topluluk hariç, hepsi ona uydular....
Səba Suresi, 53. Ayet:
Oysaki daha önce onu kesin olarak yalanlamışlardı. Uzak bir yerden gayb
hakkın
da atıp tutuyorlardı....
Saffat Suresi, 87. Ayet:
"Âlemlerin Rabb'i
hakkın
da nasıl bir anlayışa sahipsiniz?"...
Zümər Suresi, 3. Ayet:
Dikkat edin! Halis din yalnızca Allah'a aittir. O'nun yanı sıra veliler edinenler: "Onlara, bizi Allah'a daha yakın bir seviyeye yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz." diyorlar. Allah,
hakkın
da tartıştıkları şey için hükmünü verecektir. Allah, yalancı ve azılı nankörleri doğru yola iletmez....
Zümər Suresi, 19. Ayet:
Hakkın
da azap kararı gerçekleşmiş olana gelince; ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Göklere ve yere işleyiş yasalarını koyan, gaybı ve görüneni bilen Allah'ım! Kullarının aralarında çekiştikleri şeyler
hakkın
da hüküm verecek olan Sen'sin."...
Zümər Suresi, 60. Ayet:
Kıyamet Günü, Allah
hakkın
da yalan söyleyenlerin yüzlerini kararmış görürsün. Büyüklük taslayanların yeri Cehennem'de değil mi?...
Mömin Suresi, 4. Ayet:
Kafirlerden başkası Allah'ın ayetleri
hakkın
da tartışmaz. Onların beldelerde diledikleri gibi gezip tozmaları seni aldatmasın....
Mömin Suresi, 15. Ayet:
O, dereceleri yükseltendir, Arş'ın sahibidir. O, "Buluşma Günü"
hakkın
da insanları uyarmak için Kendi buyruğundan olan ruhu kullarından dilediğine ulaştırır....
Mömin Suresi, 18. Ayet:
Yaklaşan gün
hakkın
da onları uyar. O gün korkudan yürekler ağızlara gelir. Zalimler için ne samimi bir dost ne de sözü dinlenir bir şefaatçi vardır....
Mömin Suresi, 34. Ayet:
Ant olsun ki daha önce Yusuf size açık kanıt içeren belgelerle gelmişti. Ancak o zaman onun size getirdiği şeyler
hakkın
da kuşkulanıp durmuştunuz. Yusuf ölünce de: "Bundan sonra Allah asla Resul göndermez." dediniz. Allah, haddi aşan, güvenmeyen kimseyi işte böyle saptırır....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
O kimseler, kendilerine görevli kılınmış, yetki verilmiş bir kimse gelmediği halde, Allah'ın ayetleri
hakkın
da tartışırlar. Bu da Allah'ın yanında da insanların yanında da büyük bir kızgınlığa neden olur. İşte böyle! Allah, her büyüklük taslayanın kalbini mühürler....
Mömin Suresi, 42. Ayet:
"Siz beni Allah'ı yalanlamaya ve
hakkın
da bilgim olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi Mutlak Üstün ve Çok Bağışlayıcı Olan'a çağırıyorum."...
Mömin Suresi, 56. Ayet:
Yetkili kılınmadıkları halde Allah'ın ayetleri
hakkın
da ileri geri konuşanların kalplerinde, hiçbir zaman tatmin edemeyecekleri bir büyüklenme tutkusu vardır. Sen, Allah'a sığın. O, Her Şeyi Duyan, Her Şeyi Gören'dir....
Mömin Suresi, 69. Ayet:
Allah'ın ayetleri
hakkın
da tartışanları görmedin mi? Nasıl da saptırılıyorlar!...
Mömin Suresi, 85. Ayet:
Cezamızı görünce iman etmeleri onlara bir fayda vermedi. Allah'ın kulları
hakkın
daki geçmişten bugüne uyguladığı yasası budur. Kafirler orada zarara uğradılar....
Fussilət Suresi, 23. Ayet:
"İşte Rabb'iniz
hakkın
daki bu zannınız, sizi helake sürükledi. Böylece hüsrana uğrayanlardan oldunuz."...
Fussilət Suresi, 45. Ayet:
Ant olsun ki Biz, Musa'ya Kitap'ı vermiştik de onda görüş ayrılığına düştüler. Eğer Rabbinin önceden verilmiş bir kararı olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Onlar, Kur'an
hakkın
da tam bir ikilem ve kaygı içindeler....
Şura Suresi, 10. Ayet:
Bir şey
hakkın
da anlaşmazlığa düşerseniz, artık onun hükmü Allah'a aittir. İşte o Allah, benim Rabb'imdir. O'na tevekkül ettim ve O'na yöneldim....
Şura Suresi, 16. Ayet:
Allah'a olan çağrıya olumlu yanıt verdikten sonra, O'nun
hakkın
da tartışanların ileri sürdükleri kanıtlar, Rabb'lerinin yanında geçersizdir. Onların üzerinde gazap vardır, şiddetli bir azap da onlar içindir....
Şura Suresi, 18. Ayet:
İnanmayanlar, alayımsı bir şekilde, onun hemen gerçekleşmesini istiyorlar. İnananlar ise tedbirlidirler. Onun gerçek olduğunu bilirler. Sa'at
hakkın
da tartışanlar, derin bir sapkınlık içindedirler....
Şura Suresi, 35. Ayet:
Ayetlerimiz
hakkın
da mücadele edenler, kendileri için sığınacak bir yer olmadığını bilsinler....
Şura Suresi, 41. Ayet:
Kim de haksızlığa uğradıktan sonra
hakkın
ı alırsa, onun aleyhine bir yol tercih edilmez....
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
Îsa, apaçık beyyinelerle geldiği zaman: "Ben size Hikmeti getirdim.
Hakkın
da anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde Allah için takvalı olun ve bana itaat edin." dedi....
Fəth Suresi, 6. Ayet:
Allah;
hakkın
da kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve kadınlara, müşrik erkek ve kadınlara azap etsin. Kötü zanları onların üzerlerine dönsün. Allah, onlara kızdı ve onları lanetledi. Ve onlar için Cehennem'i hazırladı. Ne kötü bir varış yeri....
Mücadilə Suresi, 1. Ayet:
Kocası
hakkın
da seninle tartışan ve şikayette bulunan kadının sözünü Allah kesinlikle işitmiştir. Ve Allah, konuşmalarınızı işitir. Kuşkusuz ki Allah, Her Şeyi Duyan, Her Şeyi Gören'dir....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan adet görmekten kesilenler ve adet görmeyenler
hakkın
da kuşku duyarsanız, o zaman onların iddetleri üç aydır. Hamile kadınların bekleme süresi ise doğum yapıncaya kadardır. Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah ona işinde kolaylık sağlar....
Cin Suresi, 4. Ayet:
"Meğer bizim "beyinsiz, " Allah
hakkın
da saçma şeyler söylüyormuş"...
Cin Suresi, 13. Ayet:
"Yol gösteren rehberi dinlediğimizde ona inandık. Artık kim Rabb'ine iman ederse, bundan sonra
hakkın
ın verilmemesinden veya haksızlığa uğramaktan endişe etmez."...
Nəbə Suresi, 3. Ayet:
Onlar, onun
hakkın
da anlaşmazlık içindeler....
Naziat Suresi, 43. Ayet:
Sen onun
hakkın
da ne bilebilirsin ki?...
Şəms Suresi, 13. Ayet:
Allah'ın resulü Salih onlara, "O, Allah'ın dişi devesidir, onun su içme
hakkın
a dokunmayın." dedi....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu, bu
2.
el kitâbu
: kitap
3.
lâ
: yok, değil
4.
reybe
: şüphe
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Hakkın
da şüphe edilmesi mümkün olmayan o Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi (KİTAP), korunmak isteyenlere gerçeği idrak etme kaynağıdır....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu, içinde /
hakkın
da kuşku olmayan, muttakiler için yol gösterici (hüden) bir kitaptır....
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
Hür iradeye, özgürce seçme
hakkın
a sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmemeleri, inkârları sebebiyle, Allah onların kalplerini, kafalarını anlayışsız, kulaklarını duyarsız hale getirir. Gözlerinde de bir perde vardır, basiretleri bağlanmıştır. Büyük bir cezayı hak etmişlerdir....
Bəqərə Suresi, 10. Ayet:
Kalblerinde bir hastalık (nifak) vardır, Allah da hastalıklarını artırmıştır. Ve (îmanları
hakkın
da) yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için (pek) elemli bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an)
hakkın
da şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin)....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur’ân’ın Allah’ın sözü olduğu
hakkın
da şüpheniz varsa, haydi onun sûrelerinden birine benzer bir sûre meydana getirin ve Allah’tan başka güvendiklerinizin hepsini çağırın, iddianızda tutarlı iseniz....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuza indirdiğimiz kitap
hakkın
da bir kuşkunuz varsa, siz de onun benzeri bir sûre getirin. Allah'tan başka bütün yardımcılarınızı da çağırın-eğer iddianızda doğru iseniz....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah, sivrisinekle yahut ondan daha küçüğüyle misal vermekten çekinmez. İman edenler bilirler ki, o, Rablerinden gelen
hakkın
tâ kendisidir. İnkâr edenler de 'Allah bu misalle ne demek istedi?' deyiverirler. Allah, bu misalle nicelerini saptırır, nicelerini de doğru yola ulaştırır. Aslında, Allah'ın saptırdıkları, zaten yoldan çıkmış olanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O (fâsıklar) ki Allanın, (Kitablarında Muhammede îman etmeleri
hakkın
daki ahid (ve emr) ini onu te'kid de etdikden sonra bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emretdiği şey'i (hısımlık rabıtalarını, cem'iyyet birliğini, peygambere îmanda birleşmeyi) keserler, yer yüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar hüsrâne (maddî ve manevî en büyük zarara) uğrayanların ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
O öyle bir Hâlık-i Kerîm' dir ki yeryüzünde ne var ise hepsini sizin için yarattı. Sonra da semaya teveccüh edip onları yedi sema olarak tasfiye buyurdu, O her şeyi bi
hakkın
bilicidir....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Allah Âdem’e, yaratılışa ve değerlerine uygun, varlıklara verdiği isimleri, isimlendirilen varlıkları, varlıklar
hakkın
daki bilgileri, varlıklarla bilgilerin irtibatını; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçlarını, uyum kurallarını, gerek duyacağı bütün bilgileri öğretti. Sonra da onları meleklerin önüne koydu. 'Yeryüzünde Âdem’e ihtiyaç olmadığı iddiasında haklı iseniz, bana bunların isimlerini, varlıklar
hakkın
daki bilgileri, ...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah: 'Ey Âdem, bunları, isimleriyle, varlıklar
hakkın
daki bilgileriyle, varlıklarla bilgilerin irtibatıyla; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, uyum kurallarıyla, tek tek anlat' buyurdu. Bu emir üzerine Âdem, onları, isimleriyle, varlıklar
hakkın
daki bilgileriyle, varlıklarla bilgilerin irtibatıyla; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cümleleri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, uyum kurall...
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrâil oğulları (Hz. Yakub oğulları), size verdiğim nimetimi hatırlayın; ve bana itâat ederek Tevrat’ta (âhir zaman Peygamberi
hakkın
da size açıkladığım) ahdime (bana iman ve itaate) vefa edin ki, ahdinize (sizi cennete koymağa) vefa edeyim. (Ahdi bozduğunuzda) ancak Benden korkun....
Bəqərə Suresi, 42. Ayet:
Bile bile batılı
hakkın
üzerine örtüp hakkı bakışlardan gizlemeyin....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve hiç bir kimsenin hiçbir kimse için birşey ödeyemiyeceği, hiç kimseden (kâfirler
hakkın
da) şefaat kabul olunmayacağı, hiçbir kimseden kurtuluş akçesi alınmayacağı ve onların yardım olunmayacağı günden korkup sakının....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine: -Ey halkım! Siz buzağıyı ilah edinerek kendinize yazık ettiniz. Hemen yaratıcınıza tevbe edip, nefislerinizin
hakkın
dan geliniz. Böyle yapmanız, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır, o daima tevbeleri kabul eden ve acıyan olduğu için tevbenizi kabul eder, demişti....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir zamanlar yine size: "Ey Musa, doğrusu biz bir çeşit yiyecekle yetinemeyiz, öyleyse Rabbine dua et de bize topraktan yetişen ürünler, sebze, salatalık, sarımsak, mercimek, soğan (gibi ürünler) çıkarsın" demiştiniz. (Musa): "Daha hayırlı (ve onurlu) olan durumu daha aşağılık olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? O halde, utanç içinde Mısır'a dönün; orada istediğiniz şeylere kavuşabilirsiniz!" demişti. Böylece, onlara yoksulluk, düşkünlük damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bütün b...
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
Andolsun, içinizden Cumartesi günü (ne saygı göstermek)
hakkın
da (ki dînî hududu balık avlamak suretiyle) çiğneyib geçen («eyle» li) ler (in hallerini, başlarına gelenler) i de her halde bil (ib öğren) mişsinizdir. İşte biz onlara (Dâvud lisâniyle) : «Hor ve zelîl maymunlar olun» dedik, (üç gün sonra hepsi helak oldu). ...
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
1.
ve iz kateltum
: ve öldürmüştünüz
2.
nefsen
: bir nefs, bir kişi
3.
feddâre'tum (fe eddâre'tum)
: sonra da başınızdan savdınız,
4.
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Ve siz, bir adam öldürmüştünüz sonra da (katilini saklayarak) onun
hakkın
daki (suçu) birbirinize yüklemiştiniz. (Oysa) Allah gizlemiş olduğunuz şeyi açığa çıkarandır....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun
hakkın
da birbirinizle atışmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz birini öldürmüştünüz de, onun
hakkın
da tartışıp birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allâh sakladığınızı açığa çıkarandır!...
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hatırlayın ki, bir zamanlar bir adam öldürmüştünüz ve onun
hakkın
da (birbirinizi suçlamak suretiyle) çekişmiştiniz. Allah da sizin gizlediğinizi meydana çıkarandır....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun
hakkın
da birbirinizle atışmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Ve o vakit bir kimse katletmiştiniz de
hakkın
da biribirinizle atışmış, üstünüzden atmıştınız, halbuki Allah sakladığınızı çıkaracaktı...
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Ve o vakit birini öldürmüştünüz de, katili
hakkın
da birbirinizle atışmış, üstünüzden atmıştınız. Halbuki Allah gizlemiş olduğunuzu açığa çıkaracaktı....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani bir zamanlar siz bir adam öldürmüştünüz de onun
hakkın
da birbirinizle atışmış ve onu üstünüzden atmıştınız, halbuki Allah, saklamış olduğunuzu açığa çıkaracaktı....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz bir kimse öldürmüşdünüz de onun (kaatili)
hakkın
da birbirinizle atışmışdınız (her biriniz suçu üstünüzden atmışdınız). Halbuki Allah sizin gizleyecek olduğunuz şey'i açığa vurandı. ...
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hem hani bir zaman siz, bir kimseyi öldürmüştünüz de, onun (katili)
hakkın
da birbirinizle münâkaşa etmiştiniz. Hâlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu hakkıyla ortaya çıkarıcıdır....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz bir adam öldürmüştünüz de peşinden katilin kim olduğu
hakkın
da birbirinizle kavgaya tutuşup suçu üzerinizden atmıştınız. Halbuki Allah sizin gizlediğinizi meydana çıkaracaktı....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Hani siz bir adam öldürmüştünüz de onun (katili)
hakkın
da birbirinizle atışmıştınız; oysa Allâh, gizlediğinizi ortaya çıkaracaktı....
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Yine hatırlayın ki, siz birisini öldürmüş, onun katili
hakkın
da da birbirinizle çekişmiştiniz. Allah ise sizin sakladığınızı açığa çıkaracaktı....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Ve onlar, âmenû olanlarla (Allah'a ulaşmayı dileyenlerle) mülâki oldukları (karşılaştıkları) zaman: “Âmenû olduk.” dediler. Yalnız kaldıkları zaman birbirlerine: “Allah'ın size açtığı şeyleri (Resûlallah
hakkın
da bildirdiklerini), Rabbinizin katında size karşı onu “hüccet (delil) göstersinler” diye mi onlara (mü'minlere) anlatıyorsunuz? Hâlâ akıl etmiyor musunuz?” dediler....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Dediler ki: Ateş, bizi yaksa bile birkaç gün yakar. De ki: Allah'tan bir söz mü aldınız? Aldınızsa Allah sözünden hiç dönmez. Yoksa Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
İsrailoğulları: Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler. De ki (onlara): Siz Allah katından bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Ve dahi onlar dedi ki: "Sayılı günler ötesinde ateş bizi yakmayacak!" De ki onlara: "İndAllâh'tan (hakikatinizden gelen bir) söz mü aldınız? Allâh asla sözünden dönmez! Oysa siz Allâh
hakkın
da uydurma şeyler konuşuyorsunuz!"...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Onlar (İsrailoğulları) yine: 'Bize sadece sayılı günlerde ateş dokunacaktır' dediler. Onlara: 'Siz Allah katından bir söz mü aldınız? Şüphesiz Allah verdiği sözden dönmez. Yoksa Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?' de....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
İsrailoğulları: Sayılı birkaç gün müstesna, bize ateş dokunmayacaktır, dediler. De ki (onlara): Siz Allah katından bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Sayılı günlerden başka katiyyen bize ateş dokunmayacak dediler. De ki; 'Allah'tan bu yönde söz mü aldınız - ki Allah asla sözünden caymaz- yoksa Allah
hakkın
da bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
-Ateş bize sayılı bir kaç günden başka dokunmayacaktır, derler. Onlara: -Allah katından bir söz mü aldınız? Eğer, öyle ise Allah sözünden dönmez; yoksa Allah
hakkın
da bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz? de....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Bir de dediler ki: "Sayılı birkaç gün dışında bize ateş dokunmayacaktır." De ki: "Allah'tan (bu hususta) bir söz mü aldınız. şâyet öyle ise Allâh verdiği sözden dönmez-yoksa Allâh
hakkın
da bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Bir de, 'Sayılı günlerden başka bize ateş dokunmaz' dediler. Sen de ki: Allah katından bir söz mü aldınız-eğer öyleyse Allah sözünden dönmez-yoksa Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrailoğullarından söz almıştık; Allâh gayrını var kabul edip ona tapınmayın, ana-babanızın
hakkın
ı verin, yakınlarınıza, yetimlere, yoksullara ihsanda bulunun; insanlara güzel (Hakk'a erdirici) sözler söyleyin; namazı ikame edip zekâtı verin. (Onlardaki namaz ve zekât İslâm'dakinden farklıydı. ) Ancak bundan sonra, birazınız hariç, yüz çevirdiniz ve hâlâ da çevirmekte devam ediyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara 'Allah'ın indirdiğine iman edin' dendiğinde, 'Biz yalnız bize indirilene inanırız' derler; ondan başkasını inkâr ederler. Oysa o, ellerinde olanı doğrulayan
hakkın
tâ kendisidir. De ki: Eğer mü'min iseniz, bundan önce Allah'ın peygamberlerini niçin öldürdünüz?...
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
Sen onları dünyalık yaşam
hakkın
da insanların en hırslıları olarak bulursun! Bilfiil şirk içinde yaşayanlardan bile. . . Her biri bin yıl yaşamak ister! Oysa uzun ömür sürmeleri onları azaptan uzak tutmaz. Allâh, hakikatleri olarak yaptıklarını değerlendirmektedir (Basıyr)....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
"Süleyman’ın hükümranlığı
hakkın
da şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan ki...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın hükümranlığı
hakkın
da onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büy...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Bunlar Süleyman'ın (hakikatinin oluşturduğu) mülkü (tasarruf ettikleri)
hakkın
da da (inkâra gidip), şeytanlara (vehmi tahrik ederek saptıranlara) tâbi oldular. Süleyman kâfir olmamıştır (hakikatinden perdelenmemiştir). Lâkin o şeytanlar (vehimlerine tabi olanlar) kâfir olmuştur (hakikati inkâr ederek); zira, insanlara sihirbazlık ve Babil'deki iki meleğe (Melîk'e) inzâl olanı öğretirlerdi. Oysa: "Biz imtihan vesilesiyiz; sakın hakikatinizdekini örterek (dış kuvvetlere başvurmak suretiyle sihir y...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti)
hakkın
da şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zar...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
seytanlarin Suleyman'in hukumdarligi hakkinda soylediklerine uydular. Oysa Suleyman kafir degildi, ama insanlara sihri ogreten seytanlar kafir olmuslardi. Babil'de, melek denilen Harut ve Marut'a bir sey indirilmemisti. Bu ikisi «Biz sadece imtihan ediyoruz, sakin inkar etme» demedikce kimseye bir sey ogretmezlerdi. Halbuki bu ikisinden, koca ile karisinin arasini ayiracak seyler ogreniyorlardi. Oysa Allah'in izni olmadikca onlar kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek, faydali olm...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Şeytanların (o bozguncu kötü ruhluların Süleyman'ın mülkü
hakkın
da uydurduklarına uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar (bozguncu ruha sahip olanlar) kâfir oldular da insanlara sihir öğretiyorlardı. B a b i l 'de melek (tabiatlı) Hârût ve Mârût üzerine (sihir ilmi ve benzeri) bir şey indirilmemişti. Zaten o ikisi, «Biz(im bilgimiz sizin için) bir fitne (imtihan)dır. Sakın (sihir ve büyü ilmini öğrenerek) kâfir olmayın!» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. Fakat (...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Şeytanların Süleyman'ın hükümdarlığı
hakkın
da söylediklerine uydular. Oysa Süleyman kafir değildi, ama insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir olmuşlardı. Babil'de, melek denilen Harut ve Marut'a bir şey indirilmemişti. Bu ikisi 'Biz sadece imtihan ediyoruz, sakın inkar etme' demedikçe kimseye bir şey öğretmezlerdi. Halbuki bu ikisinden, koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onlar kimseye zarar veremezlerdi. Kendilerine zarar verecek, faydalı olm...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın hükümranlığı
hakkın
da onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büy...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın otoritesi
hakkın
da şeytanların anlattığına uydular. Oysa Süleyman inkar etmedi; halka büyücülüğü ve Babil'de Harut ve Marut adlı iki meleğe indirileni öğreten şeytanlar inkar etmişti. Bu ikisi: 'Bu bir sınavdır, (bu bilgiyi kötüye kullanıp) nankör olmayın!,' demedikçe kimseye onu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden öğrendiklerini, koca ile karısının arasını açmak için kullandılar. Oysa ALLAH'ın izni olmadan onlar hiç kimseye bir zarar veremezdi. Kendilerine yarar vereni değil, zarar ver...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar Süleyman'ın mülkü
hakkın
da şeytanların anlattığına / okuduğuna (tetluşşeyatıynu) uydular. Süleyman küfretmedi ancak şeytanlar küfrettiler. Onlar insanlara büyücülüğü (sihr) ve Babil'deki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi "Biz bir fitneyiz, (bu bilgiyi kötüye kullanıp) küfretmeyin?" demedikçe hiç kimseye onu / birşey öğretmezlerdi. Fakat onlardan koca (beynelmer) ile karısının (zevcihi) arasını açan şeyi öğrendiler / öğreniyorlardı. Oysa onunla Tanrı'nı...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın hükümranlığı
hakkın
da onlar, şeytanların uydurdukları sözlere uydular. Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar kâfir olmuşlardı. Onlar insanlara sihri ve Bâbil'deki Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek herkese: “Biz imtihan için gönderildik, sakın kâfir olmayın!” demedikçe hiç kimseye sihir namına bir şey öğretmezlerdi. Onlar o iki melekten karı ile koca arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Allah'ın izni olmadıkça onlar kimseye zarar ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar şeytanların Süleyman’ın saltanatı
hakkın
da uydurdukları şeylere tabi oldular. Oysa Süleyman kafir değildi. Fakat insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir idi. Onlar insanlara büyüyü Babil'deki iki meleğe, Harut ile Marut’a indirileni öğretiyorlardı. O ikisi: -Biz bir imtihan vesilesiyiz, sakın kafir olma! demedikçe, hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. O ikisinden karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Onlar kendilerine faydalı olanı değil zararlı olanı öğreniyorlardı. And...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Tuttular, Süleyman’ın hükümranlığı
hakkın
da şeytanların uydurdukları sözlere tâbi oldular. Halbuki Süleyman küfre gitmemişti. Fakat asıl o şeytanlar küfre gittiler. Halka sihiri ve Babil’de Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz sırf imtihan için gönderildik, sakın kâfir olma!" demedikçe hiç kimseye sihir öğretmezlerdi. İşte bunlardan koca ile karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah’ın izni olmadıkça onlar bununla hiç kimseye zarar...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleymân'ın hükümdarlığı
hakkın
da onlar, şeytânların uydurdukları sözlere uydular (Süleymân'ın, büyü yaparak saltanatını kazandığını söyleyen şeytân ruhlu insanlara uyup, Süleymân'ın büyücü olduğuna inandılar). Oysa Süleymân (büyü yaparak) küfre gitmemişti. Fakat o şeytânlar küfre gittiler: İnsanlara büyü ve Bâbil'de Hârût ve Mârût adlı melekler(den ilham alan iki kişiy)e indirileni öğretiyorlar. Halbuki onlar: "Biz bir fitneyiz (sizin için bir sınavız), sakın, küfre gitme(yin)!" demedikçe kimse...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar, Süleyman'ın hükümranlığı
hakkın
da şeytanların uydurduğu şeye uydular. Oysa Süleyman hiçbir zaman kâfir olmadı. Fakat insanlara büyüyü ve Babil'de Hârut ile Mârut'a indirileni öğreten şeytanlar kâfir oldular. Oysa o iki melek 'Biz imtihan için gönderildik; sakın kâfir olmayın' demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. Onlar ise, bu iki melekten, karı ile kocanın arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Gerçi Allah'ın izni olmadıkça onlar hiç kimseye zarar veremezler. Fakat onlar, kendilerine yara...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar
hakkın
daki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar
hakkın
daki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar
hakkın
daki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitabdan birçoğu, îmân etmenizden sonra sizi kâfirler olarak geri döndürmeyi istediler. (Bu, senin peygamberliğin olan) hakikat kendilerine belli olduktan sonra, sırf nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayıdır. Artık Allah (onlar
hakkın
da cihad) emrini getirinceye kadar affedin, aldırmayın! Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
1.
ve kâleti
: ve dedi
2.
el yahûdu
: yahudiler
3.
leyseti
: değil
4.
en nasârâ
: hristiyanlar
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ve yahudiler dedi ki: “Hristiyanlar bir şey (hak bir dîn) üzere değildir.” Hristiyanlar dedi ki: “Yahudiler bir şey (hak bir dîn) üzere değildir.” Halbuki onlar (her iki taraf da) Kitab'ı tilâvet ediyorlar (okuyorlar). Bunun gibi bilmeyenler de onların sözleri gibi sözler söylediler.Artık Allah, ihtilaf ettikleri şey
hakkın
da, kıyâmet günü hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler. Kitabı bilmeyenler de birbirleri
hakkın
da tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar
hakkın
da hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı, Tevrat’ı, İncil’i okumakta oldukları halde yahudiler: 'Hristiyanlar, amellerine, ibadetlerine değer kazandıran hak bir dinde, hak bir yolda değildirler' dediler. Hristiyanlar da: 'Yahudiler, amellerine, ibadetlerine değer kazandıran hak bir dinde, hak bir yolda değildirler' dediler. Kutsal kitaplarla ilgili bilgilere sahip olmayanlar da, birbirleri
hakkın
da onların söylediklerine benzer sözler söylediler. Allah, kıyamet günü onların arasında ihtilâf edegeldikleri konularda hükmü...
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler. (Kitabı) bilmeyenler de birbirleri
hakkın
da tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar
hakkın
da hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ve yahudiler: 'Hristiyanlar (hak) bir şey (bir esas) üzerinde değildir' dediler. Hristiyanlar da: 'Yahudiler (hak) bir şey (bir esas) üzerinde değildir' dediler. Hâlbuki onlar(kendilerine indirilen) kitâbı okuyorlar. (Kitab ehli olmayan ve bir şey) bilmeyenler de böyle onların sözlerinin benzerini söylediler. Artık
hakkın
da ihtilâf etmekte oldukları şeyler husûsunda, kıyâmet günü aralarında Allah hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ve Yahudiler dedi ki: «Nasranîler hiçbir şey üzere değildir.» Ve Nasrânîler de dedi ki: «Yahudiler hiçbir şey üzere değildir.» Halbuki onlar kitabı okurlar. Bilmeyen kimseler de onların sözleri gibi söylediler. Allah Teâlâ ise bu ihtilaf ettikleri şeyler
hakkın
da yarın Kıyamet günü aralarında hükmedecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de (kendilerine indirilen) kitabı okuyup durdukları halde, Yahudiler, Hıristiyanların (doğru) bir şey üzerinde olmadıklarını söylerken, Hıristiyanlar da Yahudilerin (doğru) bir yol üzerinde olmadıklarını söylemektedirler. Bilmeyenler de aynen onların sözlerini söylüyorlar. Allah ise kıyamet günü ihtilafa düştükleri konu
hakkın
da, aralarında elbette hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahûdiler: "Hıristiyanlar, bir temel üzerinde değiller," dediler. Hıristiyanlar da: "Yahûdiler bir temel üzerinde değiller," dediler. Oysa hepsi de Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de tıpkı onların dedikleri gibi demişlerdi. Artık Allâh, ayrılığa düştükleri şey
hakkın
da, kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dedi ki: 'Hıristiyanların dayandığı birşey yok.' Hıristiyanlar da dedi ki: 'Yahudilerin dayandığı birşey yok.' Oysa ikisi de kitabı okuyup duruyor. Cahiller de onların sözlerine benzer şeyler söylediler. Onların ihtilâf ettikleri şey
hakkın
da hükmü kıyamet gününde Allah verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler: "Hıristiyanlar hiç bir şey üzerinde değil." dediler. Hıristiyanlar da: "Yahudiler hiç bir şey üzerinde değil." dediler. Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar, ilimden yoksun olanlar da aynen onların söyledikleri gibi söyledi. Tartışmaya girdikleri şey
hakkın
da, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
lâ ya'lemûne
: bilmiyorlar
4.
lev lâ
: olsa, olmaz mıydı, ...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Allâh ismiyle işaret edilen
hakkın
da) bilgisizler (O'nu gökte bir tanrı sanıp) "Allâh bizimle konuşsaydı ya da bize bir mucize verseydi ya" dediler!. . Onlardan öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Bakış açıları birbirine benzemiş! (Ayna nöronların işlevi sonucu - aynı kafadan!). . . Biz âyetlerimizi (gerçeğe işaret eden oluşumu), onları hakkıyla değerlendirmek isteyenlere apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
âteynâ-hum
: biz onlara verdik
3.
el kitâbe
: kitap
4.
yetlûne-hu
: onu tilâvet...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den bazısı) onu,
hakkın
ı gözeterek okurlar. Çünkü onlar, ona iman ederler. Onu inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitabı, Kur’ân’ı verdiklerimiz, Kur’ân’ı, tilâvetinin
hakkın
ı vererek okurlar, manasına bi
hakkın
vâkıf olurlar, bütün icaplarıyla uygularlar. İşte bunlar Kur’ân’a iman etmiş olurlar. Kimler de, Kur’ân’ı inkâr ederse onlar, işte onlar hüsrana uğrayanlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den bazısı) onu,
hakkın
ı gözeterek okurlar. Çünkü onlar, ona iman ederler. Ama her kim onu inkâr ederse, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
kendilerine kitabı verdiğimiz ehliyetli kimseler onu tilâvetinin
hakkın
ı vererek okurlar, İşte onlar ona iman ederler, her kim de onu inkâr ederse işte onlar da husranda kalanlardır...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz liyakatlı kimseler onu, tilavetinin
hakkın
ı vererek okurlar. İşte onlar ona iman ederler. Kim de onu inkar ederse hüsrana uğrayanlar işte onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitabı verdiğimiz ehliyetli kimseler onu, tilavetinin
hakkın
ı vererek okurlar. İşte onlar, ona iman ederler. Her kim de onu inkâr ederse, işte o inkârcılar hüsran içindedirler....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler onu tilâvet
hakkın
ı tam gözeterek okurlar. İşte ona îman edenler bunlardır. Kim ona küfrederse onlar da (maddî ve manevî) en büyük zarara uğrayanların ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine Kitab verdiğimiz kimseler(den bazısı) onu, tilâvetinin (okunmasının)
hakkın
ı vererek okurlar. İşte bunlar, ona (Kitâb’a) îmân ederler. Her kim de onu inkâr ederse, işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler ki, onu bi
hakkın
tilâvetle tilâvette bulunurlar. İşte onlar ona imân ederler. Ve kimler ki onu inkâr ederlerse işte hüsrâna uğramış olanlar da onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu
hakkın
ı gözeterek okurlar. Çünkü onlar ona iman ederler. Onu inkâr edenlere gelince, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine Kitap'ı verdiklerimiz onu, okunuşunun
hakkın
ı vererek okurlar. İşte onlar ona inanırlar. Onu inkar edenlere gelince, onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabb'i, İbrahim'i bazı kelimelerle imtihana çekmiş, o da onların
hakkın
ı vermişti de Rab şöyle demişti: "Seni insanlara önder yapacağım." İbrahim, "soyumdan birilerini de" deyince Allah: "Benim ahdime zalimler eremezler." buyurdu....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, doğru yolu bulmuş olurlar. Yok yüz çevirirlerse, mutlaka size karşı bir ayrılık ve düşmanlık içindedirler. Bu takdirde ise onların
hakkın
dan gelmek için Allah sana yeter. O hakkıyla işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e
: mı
3.
tuhâccûne-nâ
: bizimle mücâdele ediyorsunuz
4.
fî
:
hakkın
da
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: “Allah
hakkın
da bizimle mücâdele mi ediyorsunuz? Ve O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Ve, bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size aittir. Ve biz, ona muhlis olanlarız (dîni O'na hâlis kılanlarız).”...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Onlara de ki: “Allah
hakkın
da mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz O’na gönülden bağlanmış kimseleriz.”...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah
hakkın
da bizimle mücadeleye mi girişiyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbiniz. Bizim yaptıklarımız bize ait, sizin yaptıklarınız size. ve biz, bütün kalbimizle Allah'a bağlıyız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun
hakkın
da bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "Allâh
hakkın
da bizle mi tartışıyorsunuz? O, Rabbimiz ve Rabbinizdir! Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız (-ın sonuçları da) sizedir. Biz O'na ihlâsla yönelenleriz. "...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
'Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, Allah
hakkın
da deliller getirerek bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz? Bizim amellerimizin karşılığı, mükâfatı bize âit, sizin amellerinizin sorumluluğu ve cezası da size aittir. Biz O’na, ihlâs ile, samimiyetle bağlanan, ibadet eden kullarız.' de....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: 'Siz Allah
hakkın
da bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptığımız işler bize, sizin yaptığınız işler sizedir. Biz O'na gönülden bağlıyız.'...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah
hakkın
da (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «Bizim ve sizin Rabbiniz olan Allah hakkinda bize karsi huccet mi gosteriyorsunuz? Bizim yaptiklarimiz kendimize, sizin yaptiklariniz de kendinize aittir. Biz O'na karsi samimiyiz"....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah
hakkın
da bizimle tartışıp çekişiyor musunuz? Halbuki O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimizin (karşılığı) bize aittir, sizin işlediklerinizin (karşılığı) size aittir. Biz ancak O'na içten gelen katıksız bir ciddiyet ve samimiyetle bağlanmışızdır....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: 'Bizim ve sizin Rabbiniz olan Allah
hakkın
da bize karşı hüccet mi gösteriyorsunuz? Bizim yaptıklarımız kendimize, sizin yaptıklarınız de kendinize aittir. Biz O'na karşı samimiyiz'....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun
hakkın
da bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
'Bizimle ALLAH
hakkın
da mı tartışıyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Biz işlediğimizden, siz de işlediğinizden sorumlusunuz. Biz kendimizi sadece O'na adadık,' de....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
deki Allah
hakkın
da bizimle mücadele mi edeceksiniz? Halbuki o bizim de Rabbimiz sizin de, ve bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size, ancak biz ona muhlıslarız...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «Siz Allah
hakkın
da bizimle mücadele mi edeceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size. Ancak biz O'na samimiyetle bağlılarız.»...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «Allah
hakkın
da bizimle didişmeye mi gireceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size. Şu kadar var ki, biz O'na ihlas ile sarılıyoruz....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki; «Bizim de sizin de Rabbiniz olan Allah
hakkın
da bizimle çekişiyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na samimi olarak bağlıyız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "Bizimle Tanrı
hakkın
da mı tartışıyorsunuz? Oysa O bizim de rabbimiz, sizin de rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Biz O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız"....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki (Habîbim) : «Siz (Arabdan bir peygamber geldi diye) bizimle Allah
hakkın
da çekişiyor musunuz? Halbuki o bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. (Dilediğini O seçer) Bizim yapdıklarımız (ın mükâfatı) bize, sizin yapdıklarınız (ın mücâzâtı) size âid. Biz ona bütün samîmiyyetimizle bağlanmışızdır». ...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: 'O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu hâlde, Allah(’ın bizden bir peygamber göndermesi)
hakkın
da bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Hâlbuki bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de sizedir. Çünki biz, O’na karşı samîmî olan kimseleriz.'...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Allah
hakkın
da bizimle tartışıyor musunuz? Halbuki O, bizimde Rabbımız, sizim de Rabbınızdır. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size aittir. Biz O'na muhlis kullarız, de....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
(Yahudi ve Hıristiyanlara) de ki: "Allah
hakkın
da bizimle tartışıyor musunuz? Nasıl olur? O, bizim gibi sizin de Rabbinizdir; bizim işimiz bize, sizin işiniz de size aittir; ve biz kendimizi yalnızca O'na adamışızdır."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
(Ey Resûlüm!) De ki: «Allah
hakkın
da bizimle mücadele mi ediyorsunuz? Halbuki O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Ve bizim amellerimiz bize aittir, sizin amelleriniz de size aittir. Ve bizler ancak O'na muhlis kullarız.»...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: “Allah bizim de Rabbimiz sizin de Rabbiniz iken, O'nun
hakkın
da bizimle tartışıyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size âittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız. ”...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
(O kitap ehline) De ki: -Siz, bizimle Allah
hakkın
da mı tartışıyorsunuz? Halbuki, O, bizim de Rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz Allah’a içten /katıksız olarak bağlananlarız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Ve de ki: "Allah hem bizim Rabbimiz, hem de sizin Rabbiniz olduğu halde, Siz bizimle Allah
hakkın
da mı münakaşa ediyorsunuz? Bizim yaptıklarımızın karşılığı bize, sizin yaptıklarınızınki ise size ait. Biz tam bir samimiyetle yalnız O’na bağlıyız."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Söyle (onlara): "Allâh, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, O'nun
hakkın
da bizimle tartışıyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size âittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz iken, bizimle Allah
hakkın
da (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız.»...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Bizimle Allah
hakkın
da mı tartışıyorsunuz? Halbuki O bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size. Biz Ona tam bir içtenlikle yönelmiş bulunuyoruz....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki onlara: "Allah
hakkın
da bizimle tartışıyor musunuz? Oysaki Allah hem bizim Rabb'imizdir hem sizin Rabb'inizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Biz yalnız O'na/Allah'a gönül verenleriz."...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve
hakkın
şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Daha önce içinde durduğun Kâ'be'yi kıble yapmamız da şunun içindir: Peygamber'in izince gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah'ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. Allah imanınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merh...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece sizi (Ey Muhammed ümmeti) vasat (orta) bir ümmet yapmışızdır, insanlara karşı (hakıykatın) şâhidler (i) olasınız, bu peygamber de sizin üzerinize tam bir şahidi olsun diye. (Habîbim) senin haalâ üstünde durageldiğin (Kâ'beyi tekrar) kıble yapmamız; o peygambere (sana) uyanları (senin izince gidenleri) ayağının iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden (irtidâd edeceklerden ve münafıklardan) ayırd etmemiz içindir. Gerçi (Kıblenin bu suretle çevrilmesi) elbette büyük bîr (mesele) dir. Ancak b...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece sizleri de bir ümmet-i vasat kıldık ki nâs üzerine şahitler olasınız. Ve bu Peygamber de sizlerin üzerinize tam bir şahit olsun. Ve senin, evvelce tarafına müteveccih bulunduğun Kâbe'yi yine kıble yapmadık, ancak Resûle kimlerin tâbi olacaklarını, gerisi gerisine döneceklerden temyiz etmek için yaptık. Gerçi bu büyük bir hadisedir. Ancak Allah'ın hidâyet ettiği zâtlar
hakkın
da değil. Ve Allah sizin imânınızı elbette zâyi edecek değildir. Şüphe yok ki Allah Teâlâ nâsa elbette raûf...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece Biz sizi örnek bir ümmet kıldık ki insanlar nezdinde Hakk’ın şahitleri olasınız ve Peygamber de sizin
hakkın
ızda şahit olsun. Senin arzulayıp da şu anda yöneldiğin Kâbeyi kıble yapmamızın sebebi, sırf Peygamberin izinden gidenlerle ondan ayrılıp gerisin geriye dönecekleri meydana çıkarmaktır. Gerçi bu oldukça ağır bir iştir. Ancak Allah’ın doğru yola erdirdiği kimseler için mesele teşkil etmez. Allah imanınızı zayi edecek değildir. Çünkü Allah insanlara karşı pek şefkatlidir, çok...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Yüzünü semâya çevirip durduğunu görüyoruz; Biz seni hoşnut olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü o yöne çevirin. Kendilerine kitap verilenler, bunun Rablerinden gelen
hakkın
tâ kendisi olduğunu elbette bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Onun için, nereden yola çıkarsan çık; yönünü Mescid-i Harama çevir. Çünkü o Rabbinden gelen
hakkın
tâ kendisidir. Allah ise yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nasıl ki içinizden size bir Peygamber gönderdik. Size âyetlerimizi okumada, ahlâkınızı temiz bir hale koymada. Size kitap ve hikmet öğretmede ve bilmediğiniz şeyler
hakkın
da size malûmat verip sizi bilgi sahibi etmede....
Bəqərə Suresi, 154. Ayet:
Allah yolunda öldürülenler
hakkın
da "ölü" demeyin. Bilakis, onlar diridirler, fakat siz bunun farkında değilsiniz....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şübhesiz göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeyleri denizde akıt (ıb taşıy) an o gemilerde, Allahın yukarıdan indirib onunla yer yüzünü, ölümünden sonra, diriltdiği suda, deprenen her hayvanı orada üretib yaymasında, gökle yer arasında (
Hakkın
emrine) boyun eğmiş olan rüzgârları ve bulutları evirib çevirmesinde aklı ile düşünen bir kavm için nice âyetler (Allahın varlığına, birliğine ve kemâl-i kudretine delâlet eden bir çok alâmetler) v...
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size sadece kötülüşü, fuhşu (hayasızlığı) ve Allah'a karşı (Allah
hakkın
da) bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O, size ancak ve ancak çirkin ve kötü şeyler buyurur, Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O (şeytan) size ancak egonuzu kuvvetlendirecek fikir ve fiilleri, yalnızca helal olmayan bedensel zevkler için yaşamayı ve Allâh
hakkın
da ilme dayanmayan şekilde hüküm vermenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Şeytan ve şeytanî güçler size, kötülüğü, meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı ve Allah
hakkın
da bilmediğiniz, bilemediğiniz şeyleri söylemenizi emrederek size rehberlik eder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size yalnızca kötülüğü, hayasızlığı ve Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size her zaman kötülük ve çirkin davranışlar yapmanızı ve Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyi uydurmanızı emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Sizi yalnız kötülük işlemeye, iğrenç ve çirkin işler yapmaya ve
hakkın
da bilgi sahibi olmadığınız şeyleri Allah'a isnat etmeye çağırır....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyler söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O sizi hep çirkin işler ve hayasızlık yapmaya bir de Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyleri iddia etmeye teşvik eder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O size dâimâ kötülük ve çirkin iş (yapmanızı), Allâh
hakkın
da bilmediğiniz şeyler söylemenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O sizi ancak kötülüğe, çirkin şeylere, bir de Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyleri söylemeye kışkırtır....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Hiç kuşkusuz o, size kötülük, çirkinlik/düzensizlik ve pislik emreder. Ve size, Allah
hakkın
da bilmediğiniz şeyleri söylemenizi buyurur durur....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Fakat (Allah) size, sadece ölü hayvan etini, kanı ve domuz etini haram kıldı. Ve Allah'tan başkası için olanı (putlar ve şahıslar adına kesilen hayvanı) helâl kılmadı. Ama kim zarurette (açlıkta ve zor durumda) kalırsa, o taktirde (başkasının)
hakkın
a el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak (şartıyla) onun üzerine günah yoktur. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Söz budur ancak. O, size ölü hayvan etini, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası için kesilen hayvanı haram etmiştir. Fakat zorda kalan, başkasının
hakkın
a el uzatmamak ve zaruret miktarını da aşmamak üzere yerse günah etmiş olmaz. Çünkü Allah, suçları örten rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının
hakkın
a saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, ancak size ölüyü (ölü hayvan etini), kanı, domuz etini; bir de Allah'dan başkası adına boğazlanan hayvanı haram kılmıştır. Ama (açlıktan) darda kalana, (başkasının
hakkın
a el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak şartiyle) günah yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının
hakkın
a saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir...
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
o size yalnız şunları haram kıldı: meyte, kan, hınzır eti, bir de Allahın gayrisinin namına kesilen; sonra kim bunlardan yemeğe muztar kalırsa diğerin
hakkın
a tecavüz etmemek ve zaruret mıkdarını geçmemek şartile ona da günah yükletilmez, çünkü Allah gafur, rahîmdir...
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, size, yalnız hayvan ölüsü, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesileni yasakladı. Ancak, kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa başkasının
hakkın
a tecavüz etmemek ve zorunlu olan miktarı geçmemek şartıyla ona da günah yükletilmez. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah'tan başkası adına kesilen hayvanlar. Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının
hakkın
a tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
(O,) size ancak ölüyü (usûlünce kesilmeden veya avlanmadan ölen hayvanı),(akan) kanı, domuz etini ve kendisi Allah’dan başkası için kesilen (hayvanın etin)i haram kılmıştır. Fakat (başkasının
hakkın
a) tecavüz edici olmadan ve haddi (zarûret mikdârını)aşıcı olmadan kim (bunlardan ölmeyecek kadar yemeye) mecbur kalırsa, artık ona bir günah yoktur. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O size leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanın etini haram kıldı. Kim mecbur kalırsa başkasının
hakkın
a tecavüz etmemek ve zaruret miktarını geçmemek şartıyla bunlardan yemesinde günah yoktur. Allah gafurdur, rahimdir. (günahları çok affeder, merhamet ve ihsanı boldur)....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkasının adına kesilmiş olan şeyi haram kıldı. Kim bunlardan yemek zorunda kalırsa, başkasının
hakkın
a tecavüz etmeden ve haddi aşmadan yemesinden dolayı ona bir günah olmaz. Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
İşte bu (azap), Allah'ın, Kitap'ı hak ile indirmiş olması sebebiyledir.Ve muhakkak ki Kitap
hakkın
da ihtilâfa düşenler, mutlaka uzak bir ayrılık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu, Allah'ın Kitab'ı hak üzere indirmiş olmasındandır. Kitab
hakkın
da ayrılığa düşenler ise derin bir anlaşmazlık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu da, Allah'in Kitab'i dogru olarak indirmesinden ileri geliyor. Kitab hakkinda ayriliga dusenler dogrusu derin bir cikmazdadirlar.*...
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu azâb, Allah'ın Kitabını hak olarak indirmesindendir. Kitap
hakkın
da ayrılığa düşenler, elbetteki uzak bir ayrılık (derin bir çıkmaz) içindedirler....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu da, Allah'ın Kitab'ı doğru olarak indirmesinden ileri geliyor. Kitap
hakkın
da ayrılığa düşenler doğrusu derin bir çıkmazdadırlar....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Böyledir; çünkü ALLAH gerçeği içeren kitabı indirmiştir ve kitap
hakkın
da tartışanlar ise doğrusu derin bir anlaşmazlık içindedir....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Şüphesiz ki Allah kitabı hak bir sebeple indirmiştir. Kitap
hakkın
da ihtilafa düşenler ise, şüphesiz haktan uzak, bir anlaşmazlık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu (azab), doğrusu Allah’ın Kitâb’ı hak ile indirmesi (onların da bunu inkâr etmeleri) sebebiyledir. Artık şübhesiz ki Kitab
hakkın
da ihtilâfa düşenler, elbette (haktan)uzak bir ayrılık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Böyle olacaktır: Çünkü Allah kitabı gerçek bir gaye ile hak olarak indirmiştir. Ve kitap
hakkın
da ihtilâfa dalanlar, haktan pek uzağa düşmüşlerdir....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu azabın sebebi, inkâr ettikleri kitabı Allah'ın hak ile indirmiş olmasıdır. Onun için, kitap
hakkın
da anlaşmazlığa düşenler, haktan pek uzak bir ayrılık içindedir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
el birre
: birr, ebrar kılacak davranış biçimi
3.
en tuvellû
: dönmeniz, yönelmeniz
4.
vucûhe-kum
...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allâh'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), ...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular
4.
kutibe
: yazıldı, farz kılındı
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler
hakkın
da size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler
hakkın
da size kısas farz edilmiştir: Hüre karşılık hür, kula karşılık kul, kadına karşılık kadın. Fakat öldüren, kardeşinden azıcık bir affa nail olursa o zaman kısas kalkar; öldürülenin velîsinin, akla ve örfe uygun olarak iyiliğe uyması, öldürenin de, öldürdüğü kişinin velîsine güzellikle bir şey vermesi kalır. Bu, Rabbinizden hükmü hafifletmedir, rahmettir. Bundan sonra da gene zulme kalkan ve aşırı giden olursa artık ona elemli bir azap var....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler
hakkın
da size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler
hakkın
da size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın. Her kime kardeşi tarafından bir bağışlamada bulunulursa bu zaman iyiliğe uyulmalı ve gerekli olan şey ona güzellikle verilmelidir. Bu, Rabbiniz tarafından size bir hafifletme ve rahmettir. Artık bundan sonra kim taşkınlık ederse ona acıklı bir azap vardır. [35]...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler
hakkın
da size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! (kasden) öldürülmüşler için size kısas (misilleme yapmak) farz kılındı: Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. (ölen müslüman olduğu halde, öldüren hür, köle ve kadın, her kimse kısas olunur, yani öldürdüğüne karşılık öldürülür.) Öldürülmüş olanın kardeşinden (verese ve velisinden) katilin lehine olarak bir şey bağışlansa da kısas düşürülse, ölünün velisi,
hakkın
dan ziyade olmıyarak, örfe göre diyet almalıdır; katil de maktulün velisine, icap eden diyeti güzel...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey Inananlar! Oldurulenler hakkinda size kisas farz kilindi: Hur ile hur insan, kole ile kole ve kadin ile kadin. Olduren, olenin kardesi tarafindan bagislanmissa, kendisine orfe uymak ve bagislayana guzellikle diyet odemek gerekir. Bu, Rabbiniz'den bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavuzde bulunana elem verici azab vardir....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler! Öldürülenler
hakkın
da size kısas (eşit şekilde karşılık = misilleme) farz kılındı : Hürre hür, köleye köle, dişiye dişi... Bununla beraber kim (öldürülenin) kardeşinden az da olsa bağışlanırsa (kısas düşer); kendisine örfe uymak ve bağışlayana diyeti güzellikle ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azâb vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey İnananlar! Öldürülenler
hakkın
da size kısas farz kılındı: Hür ile hür insan, köle ile köle ve kadın ile kadın. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından bağışlanmışsa, kendisine örfe uymak ve bağışlayana güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbiniz'den bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem verici azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler
hakkın
da size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Maktuller
hakkın
da üzerinize kısas yazıldı: hürre hür, köleye köle, dişiye dişi, bunun üzerine her kim kardeşinden cüz'î bir afve mazhar olursa o vakit vazife birinin o marufu takib etmesi birinin de ona borcunu güzellikle ödemesidir bu, rabbınızdan bir tahfif ve bir rahmettir, her kim bunun arkasından yine tecavüz ederse artık ona elîm bir azab vardır...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler
hakkın
da üzerinize kısas yazıldı. Hüre hür, köleye köle, dişiye dişi. Bununla birlikte her kim kardeşi tarafından kısmen bağışlanırsa, o vakit görev, birinin geleneğe uyması birinin de ona borcunu güzellikle ödemesidir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmetttir. Her kim, bunun ardından yine tecavüz ederse, artık ona pek elem veren bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Maktüller
hakkın
da size kısas farz edildi. Hür hür ile, köle köle ile, dişi dişi ile, fakat kimin lehine maktulün kardeşi tarafından bir şey affedilirse, ma’ruf olan emre ittiba etmeli, ona güzellikle (diyet) ödemelidir. Bu Rabb’ınız tarafından bir hafifletme ve rahmettir. Artık bundan sonra kim haddi tecavüz ederse; onun için pek acıklı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler
hakkın
da size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kim (hangi katilin) lehine, onun (maktülün) kardeşi (varisi veya velisi) tararfından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktülün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Ancak kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey îman edenler, maktuller
hakkın
da size kısas (misilleme) yazıldı (farzedildi). Hür, hür ile, köle, köle ile, dişi, dişi ile (kısas olunur). Fakat kimin (hangi kaatilin) lehinde maktulün kardeşi (velîsi) tarafından cüz'î birşey afvolunursa (hemen kısas düşer). Artık örfe uymak (şer'in ve aklın iyi gördüğünü yapmak, borcu) ona (maktulün velîsine) güzellikle ödemek (lâzımdır). Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu (afivden ve edadan) sonra (kaatile veya taraflarına muhaasa...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey îmân edenler! Öldürülenler
hakkın
da üzerinize kısas farz kılındı! Hür olana hür, köleye köle, kadına kadın (kısâs edilir, öldürülür)! Fakat (öldüren) o kimse lehinde, kardeşi tarafından (cüz’î) bir şey affedilirse, o takdirde (affedene düşen,) örfe tâbi' olmak(diyetini aşırıya kaçmadan almak)tır ve (öldürene düşen de, diyeti) ona güzellikle ödemektir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Buna rağmen kim bundan sonra haddi aşarsa, artık ona (pek) acıklı bir azab vardır!...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey mü'minler! Maktuller
hakkın
da sizin üzerinize kısas farz olmuştur. Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas edilir. Fakat hangi bir katil için kardeşi tarafından bir şey affedilirse ma'ruf olan emre ittiba etmeli ve ona da (diyeti) güzellikle edada bulunmalıdır. Bu Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmetir. Artık bundan sonra tecavüzde bulunursa onun için elîm bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler
hakkın
da size kısas farz kılındı. Hüre karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın (öldürülür). Bununla beraber (katil) bir kimse kendi lehine kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından affedilirse, bundan sonra iyiye uymak ve (öldürülenin velisine) güzelce diyet ödemek gerekir. Bu (uygulama) Rabbinizden size bir kolaylık ve rahmettir. Buna rağmen her kim ki bundan sonra haddi aşarsa, onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
-Ey İman edenler! Öldürülenler
hakkın
da size kısas farz kılındı. Hür olan ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından bağışlanmışsa, artık örfe uymak ve bağışlayana güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra da tecavüzde bulunana elem verici azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülen kimselerin
hakkın
ı almak için size kısas farz kılındı. Hür hür ile, köle köle ile, dişi dişi ile kısas olunur. Ama kim, maktûlün velisi tarafından affedilirse kısas düşer. Bundan sonra, diyeti ona güzel bir şekilde ve tam olarak ödemek gerekir. Bu esneklik Rabbiniz tarafından bir kolaylık ve lütuftur. Artık kim bundan sonra karşıdakinin
hakkın
a tecavüz ederse, Ona son derece acı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler
hakkın
da size kısas yazıldı (farz kılındı) . Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehinde, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden (size) bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim de bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler
hakkın
da üzerinize kısas yazılmıştır. Hür kişiye karşılık hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi... Kim kardeşi tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affedene en güzel biçimde bir ödeme yapmak gerekir. İşte bu, Rabb'inizden size bir hafifletme ve bir rahmettir. Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Size farz kılınan oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olanlar, bir yolculukta bulunanlar, oruç tutamadıkları günler sayısınca diğer günlerde oruç tutarlar. Oruca dayanmakta zorlananların, takatleri tükenenlerin, her gün için çevresi, çaresi olmayan bir yoksul doyuracak fidye vermeleri gerekir. Kim de gönül hoşluğu ile daha fazla yoksul doyurmak suretiyle fazla fidye verirse, bu onun
hakkın
da daha hayırlıdır. Zor da olsa oruç tutmanız fidye vermekten ve kazaya bırakmaktan hayırlıdır. Eğer or...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
O, size farz kılınan oruç sayılı günlerdir. O günlerde sizden kim hasta, yahut seferde olur da iftar ederse, tutamadığı günler sayısınca sıhhat bulduğu ve rahat ettiği başka günlerde oruç tutar. Fazla ihtiyarlık ve devamlı hastalık gibi sebeplerle oruç tutmaya güç yetiremiyenler üzerine, bir yoksul doyuracak kadar fidye vermek lâzımdır. Bununla beraber kim fidyeyi çok verir, yahut hem oruç tutar, hem de fidye verirse onun için daha hayırlı olur. Size seferde orucu bozmak ve yaşlı hâlinizde fidye...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günler, içinizden hasta olan veya seferde bulunan ise diğer günlerden sayısınca, ona dayanıb kalacaklar üzerine de fidye: bir miskin doyumu, her kim de hayrına fidyeyi artırırsa
hakkın
da daha hayırlıdır, bununla beraber oruc tutmanız sizin için daha hayırlıdır eğer bilirseniz...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günler... İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerden sayısınca tutar. Ona dayanıp kalanlar (dayanamayanlar) üzerine de bir yoksulu doyuracak fidye vermek gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa
hakkın
da daha hayırlıdır. Yine de oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa,
hakkın
da daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(O) sayılı günler (dir). Artık sizden kim (o günlerde) hasta, yahud sefer üzerinde olur (ve orucunu yemiş bulunur) sa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutar. İhtiyarlığından, yâhud şifâ bulması ümîd edilmeyen bir hastalıkdan dolayı oruç tutmıya) gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye (lâzımdır). Bununla beraber kim gönül isteğiyle bir hayır yaparsa işte bu, onun için daha hayırlıdır. Oruç tutmanız sizin
hakkın
ızda (yemenizden ve fidye vermenizden) hayırlıdır, bilirseniz. ...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Oruç sayılı günlerdedir. Sizden her kim o günlerde hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. Oruç tutamayanlara fidye gerekir. Fidye bir fakiri doyuracak miktardır. Her kim de, kendi hayrına olarak fidye miktarını artırırsa bu, kendisi
hakkın
da elbette daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer işin gerçeğini bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O sayılı günler, ramazan ayıdır. O ramazan ayı ki insanlığa bir rehber olan, onları doğru yola götüren Ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’ân o ayda indirildi. Artık sizden kim ramazan ayının hilâlini görürse, o gün oruca başlasın. Hasta veya yolcu olan, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin
hakkın
ızda kolaylık ister, zorluk istemez. Oruç günlerini tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden ötürü Allah’ı tazim etmenizi ister. Şükr...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sizin için oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak helal kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için bir libassınız. Sizin nefislerinize hıyanet edeceğinizi Allah bildi de, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın. Ve Allah’ın
hakkın
ızda yazdığını isteyin. Ve fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i’tikafta bulunduğunuz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu, Allah’ın hudududur. Sakın onlara yaklaşmayın....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size halâl edildi. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libâssınız. Allah nefislerinize karşı za'f göstermekde olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etdi, sizi bağışladı. Artık (bundan sonra geceleri) onlara yaklaşın ve Allahın
hakkın
ızda yazdığını isteyin. (Bütün gece) fecr (-Î saadık) olan ak iplik kara iplikden size seçilinceye kadar yeyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i'tîkâfda bulunduğunuz zaman kadınlarınıza...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için bir elbisesiniz. Sizin nefislerinize hıyanet eder olduğunuzu Allah bildi de tevbenizi kabul edip, sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın
hakkın
ızda yazdığını isteyin. Sizin için şafağın beyaz ipliği, siyah ipliğinden seçilinceye kadar yeyin, için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i'tikafta bulunduğunuz zaman, kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu Allah'ın hudududur. Sakın onlara yaklaşma...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana hilaller
hakkın
da soruyorlar. De ki: 'Onlar, insanlar açısından ve hacc mevsiminin belirlenmesi için zaman ölçüleridir.' İyilik evlere arka taraflarından gelmeniz değildir, aksine iyilik (fenalıklardan) sakınanın tutumudur. Evlere kapılarından girin ve Allah'tan korkun. Umulur ki kurtuluşa erersiniz. [38]...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Ey Muhammed, sana hilâl aşamasındaki aylar
hakkın
da soru soruyorlar. De ki; «Onlar insanlar ve Hacc için zaman ölçüsüdürler.» Evlere arka taraflarından girmeniz iyiliğe uygun bir davranış değildir. İyiliğe uygun davranış, kötülükten sakınarak evlere kapılarından girenlerin tutumudur. Allah'tan korkunuz ki, kurtuluşa, umduğunuza eresiniz....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve Allah için haccı da umreyi de tamam yapınız. Fakat men olunursanız kurbandan kolaya geleni (Mina'ya gönderirsiniz). Ve bu kurban mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyiniz. Ancak sizden her kim hasta olur veya başında bir eziyet bulunursa ona da oruçtan veya sadakadan veya kurbandan bir fidye (vacip olur). Sonra emin olduğunuzda kim hacc zamanına kadar umre ile istifade etmiş olursa kolayına gelen bir kurban kesmek icap eder. Fakat her kim bulamazsa üç gün hacc esnâsında, yedi gün ...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki dünya yaşayışı
hakkın
da söylediği söz, seni şaşırtır, imrendirir, kalbindekine de Allah'ı tanık tutar. Halbuki o, düşmanların en yamanı, en inatçısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı
hakkın
da söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatı
hakkın
daki sözü senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allâh'ı da şahit tutar. . . Oysa o, düşmanlarının en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatı
hakkın
daki sözü beğenmene yol açar ve kalbinde olana Allah'ı şahit tutar. Halbuki o (din) düşmanlığı güdenlerin en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı
hakkın
da söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Dünya hayatı
hakkın
da, sözleri senin hoşuna giden bazı kişiler var. Azılı bir düşman olduğu halde kalbinde olana ALLAH'ı tanık tutar....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Nas içinden kimi de vardır ki dünya hayatı
hakkın
da sözleri seni imrendirir bir de kalbindekine Allahı şahid tutar, halbuki o islâm hasımlarının en yamanıdır...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı
hakkın
daki sözü seni imrendirir ve o, kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Oysa o, İslam düşmanlarının en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı
hakkın
daki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Halbuki O, İslâm düşmanlarının en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, bu dünya hayatı
hakkın
daki görüşleri senin hoşuna gider; (dahası) kalbindekilere Allah'ı şahit tutar, üstelik tartışmada son derece ustadır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve nâstan bazıları vardır ki, dünya hayatı
hakkın
daki sözü senin hoşuna gider. Ve kalbinde olana Allah'ı şahit tutar. Halbuki o pek katı husumet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri de vardır ki, dünya hayatı
hakkın
da söyledikleri söz senin hoşuna gider. Hatta böyleleri, söylediklerinin kalpten geldiğine (samimi olduğuna) Allah'ı şâhit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona “Allah’tan kork” denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin
hakkın
dan cehennem gelir. O ne kötü yataktır!...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona, Allah'tan sakın, kork dendi mi suçla, günahla ululanmaya girişir. Cehennem gelir onun
hakkın
dan. Orası, gerçekten de ne kötü, ne pis yataktır....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona: "Allâh'tan (yaptıklarının sonucunu yaşatacağı için) korun" denildiğinde, benliği onu suça sürükler. İşte onun
hakkın
dan cehennem gelir. Cidden çok kötü yataktır o!...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Onlara: 'Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arının, azaptan korunun' denildiği zaman gururları kendilerini bilerek daha fazla günah işlemeye, zarar vermeye sevkeder. Onların
hakkın
dan sadece Cehennem gelir. Orası ne kötü bir yerdir, ne kötü bir mekândır....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Kenidisine 'ALLAH'ı dinle,' dendiğinde kibir ve gurur içinde hiddetlenir. Onun
hakkın
dan cehennem gelir; ne kötü bir meskendir!...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona «Allahdan kork» denildiği zaman da kendisini günah ile onur tutar, Cehennem de onun
hakkın
dan gelir, cidden ne fena yataktır o...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona: «Allah'tan kork!» denildiği zaman da gururu kendisini daha çok günaha iter. Cehennem de onun
hakkın
dan gelir. O, gerçekten ne kötü yataktır....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona: «Allah'tan kork!» dendiği zaman da kendisini onuru (gururu) günah işlemeye sevkeder. Cehennem de onun
hakkın
dan gelir. O ne kötü bir yataktır!...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
O adama: "Allah’tan kork da fesat çıkarma!" denildiğinde, kendini benlik ve gurur kaplar ve bu, onu daha fazla günaha sürükler. Böylesinin
hakkın
dan cehennem gelir. Gerçekten ne fena yataktır o cehennem!...
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
(Ey Rasûlüm), İsrailoğullarına sor; biz onların atalarına (Mûsâ peygamberin şânı
hakkın
da) ne kadar açık mucizeler vermiştik (göstermiştik). Fakat mucizeler kendisine geldikten sonra kim Allah’ın hidayet nimetini küfür ile değiştirirse, şüphesiz ki Allah’ın (ona) azabı çok şiddetlidir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
1.
kâne
: oldu, idi
2.
en nâsu
: insanlar
3.
ummeten
: ümmet, topluluk
4.
vâhıdeten
: bir, tek, bir tek
...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetti. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı peygamberler beas etti (gönderdi). Ve onlarla birlikte, insanların aralarında, ayrılığa düştükleri şey
hakkın
da hüküm vermeleri için hak ile kitap indirdi. Kendilerine (apaçık) beyyineler (belgeler) geldikten sonra kendi aralarındaki çekememezlik (ve haset yüzünden) onun
hakkın
da ayrılığa düşenler, kendilerine (kitap) verilenlerden başkası değildir . Bu sebeple âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) o kimselerin, haktan yana ayrılığa d...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların
hakkın
da ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah, dilediğini doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Sonra Allah müjdeleyici ve korkutucu peygamberler gönderdi. Onlarla birlikte, insanlar arasında ayrılığa düştükleri konularda hükmetmeleri için hak üzere Kitab indirdi. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki kıskançlıklarından, kinlerinden dolayı bu (Kitap)
hakkın
da ayrılığa düşenler kendilerine Kitab verilmiş olanlardan başkaları değildir. Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah dilediğini doğru y...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri,
hakkın
da ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse ...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek topluluktu. ALLAH peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi ve anlaşmazlığa düştükleri konularda halkın arasında hükmetmeleri için onlarla birlikte gerçeği içeren kitabı indirdi. Oysa kitap verilenler kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra aralarındaki kıskançlıktan ötürü onun
hakkın
da anlaşmazlığa düştüler. Fakat ALLAH, izniyle inananları onların anlaşmazlığa düştüğü gerçeğe ulaştırdı. ALLAH dilediğini/dileyeni doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler
hakkın
da hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular, aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların
hakkın
da anlaşmazlığa düştükleri hak...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Tanrı, müjdeciler ve uyarıcılar olarak elçiler gönderdi ve beraberlerinde, insanların ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o (kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Tanrı, inananları,
hakkın
da ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Tanrı kimi dilerse onu doğruya yön...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetdi (kimi îmân etmek, kimi küfre sapmak suretiyle ihtilâfa düşdüler). Binâen'aleyh Allah (rahmetinin) müjdeciler (i, azabının) haberciler (i) olmak üzere (onlara) peygamberler gönderdi ve beraberlerinde — insanların ihtilâfa düşdükleri şeyler
hakkın
da aralarında hüküm vermek için — hak (ve gerçek) kitablar da indirdi. Halbuki kendilerine apaçık deliller geldikden sonra birbirine karşı olan ihtiras ve hasedden ötürü ihtilâfa düşenler; o (Kitab) verilenlerden başkası değildir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet (aynı din üzere) idi (daha sonra ihtilâfa düştüler); bunun üzerine Allah, müjdeleyiciler ve (aynı zamanda) korkutucular olarak peygamberler gönderdi ve
hakkın
da ihtilâfa düştükleri şeyler husûsunda, insanların aralarında hüküm vermek için, berâberlerinde hak ile Kitâb indirdi. Ancak kendilerine onun (o kitâbın) verildiği kimseler, onlara apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki zulüm (ve hased)den dolayı onda da ihtilâfa düştüler. Sonra Allah, (o ehl-i kitâbın) üzerind...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlık bir zamanlar tek bir topluluktu; (sonra ihtilafa düşmeye başladılar), bunun üzerine Allah, müjdeci ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi ve onlar aracılığıyla hakikati ortaya seren vahiy(ler) bahşetti ki, bununla insanların farklı görüşler edinmeye başladıkları her konuda karar verebilsin. Buna rağmen, kendilerine hakikatin bütün kanıtları geldikten sonra aralarındaki kıskançlıktan dolayı onun anlamı
hakkın
da ihtilafa düşenler bizzat bu (vahy)in tevdi edildiği aynı insanlardı. A...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet idi. Allah, peygamberleri müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi; insanların ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında hüküm vermek için, onlarla birlikte hak olan kitabı da indirdi. Ancak kitap verilenler, kendilerine belgeler geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden onda ayrılığa düştüler. Allah ise iman edenleri, onların
hakkın
da ayrılığa düştükleri doğruya kendi izniyle ulaştırdı. Allah, dilediğine doğru yolu gösterir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar bir tek ümmet teşkil ediyorlardı. Aralarında ihtilâflar başlayınca, Allah onlara içlerinden müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi. Onların beraberinde, insanlar arasında hükmetmek için, kitap ve hikmeti gönderdi ki, ihtilâf ettikleri konularda aralarında hükmetsin. Halbuki, o meselelerde anlaşmazlığa düşenler, kendilerine apaçık âyetlerimiz geldikten sonra, sırf aralarındaki haset yüzünden ihtilâfa düşen Ehl-i kitaptan başkası değildi. Allah da, onların
hakkın
da ihti...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcı-korkutucular olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı-olan 'azgınlık ve kıskançlıkları yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir.' Böylece Allah, iman edenleri,
hakkın
da ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kim...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bir zamanlar insanlar tek bir ümmetti. Sonra kimi iman ederek kimi de küfre düşerek birbirlerinden ayrıldılar. Allah onlara doğru yolu müjde vermek ve azabı haber vermek için peygamberler gönderdi ve ihtilafları
hakkın
da hak ile hüküm vermek üzere kitaplar indirdi. Halbuki kendilerine kitap verilmiş olanlar, kendilerine inen açık delillere rağmen sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilafa düştüler. Onların hak hususunda ayrılığa düştükleri şeylerde Allah kendi emriyle (peygamberlere) îmân ed...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
“İnsanlar (aslında) bir tek ümmet idi de Allâh (onlara) müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak Peygamberler gönderdi. Yanlarında da –insanlar arasında kendisinde anlaşamadıkları şeyler
hakkın
da hükmetmek için– hak ile kitap indirdi. Onlara (nice) deliller geldikten sonra –aralarında taşkınlık olarak– kitap verilenlerden başka (kimse) ihtilaf da etmedi. (Kafirlerin) hakdan kendisinde ihtilaf ettikleri şeye (çözüm bulmak üzere) Allâh îman edenlere kendi izni ile hidâyet etti. Allâh dilediği kimseyi d...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlık (başlangıçta) tek bir topluluk idi, (sonradan yoldan çıkıp parçalandı). Allah peygamberlerini müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi. Onlarla birlikte hakikati ortaya koyan vahiy(ler) gönderdi ki, o insanlar arasında ihtilafa düştükleri konularda hakem olsun. Buna rağmen, kendilerine hakikatin apaçık belgeleri geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden onun mesajı
hakkın
da ihtilafa düşenler bizzat bu vahyin gönderildiği insanlardı. Ne ki Allah iman edenleri kendi iradesiyle...
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Hoşunuza gitmediği, sıkıntılı ve zor olduğu halde savaş, size farz kılındı, yazılı kanun haline getirildi. Bazı şeyler
hakkın
ızda hayırlı olduğu halde hoşunuza gitmeyebilir. Bazı şeyler de
hakkın
ızda hayırlı olmadığı, şer olduğu halde hoşunuza gidebilir. Bunları Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Ey müminler, hoşunuza gitmediği halde, din düşmanları ile savaşmak üzerinize farz kılındı. Olur ki, bir şey hoşunuza gitmezken, sizin için o hayırlı olur ve bir şeyi de sevdiğiniz halde o,
hakkın
ızda şer olur. Allah bilir, siz bilemezsiniz....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
kıtal üzerinize yazıldı, gerçi o size hoş gelmez fakat olur ki siz bir şey'i hoşlanmazsınız halbuki
hakkın
ızda o bir hayırdır ve olur ki bir şey'i severseniz halbuki
hakkın
ızda o bir şerdir siz bilmezken Allah bilir...
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Savaş, hoşunuza gitmese de üzerinize yazıldı. Gerçi o size hoş gelmez, fakat olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o,
hakkın
ızda hayırlıdır. Olur ki, siz birşeyi seversiniz; ama o, sizin
hakkın
ızda bir fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Savaş, hoşunuza giden bir iş olmadığı halde size farz kılındı. Bazan hoşunuza gitmeyen birşey
hakkın
ızda hayırlı olabilir, buna karşılık hoşunuza giden birşey de
hakkın
ızda kötü olabilir. Allah bilir, fakat siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
(Ey mü'mînler, tab'an) sizin hoşunuza gitmediği halde uhdenize, kıtal (düşmanlarla savaş) yazıldı (farz edildi). Olur ki'bir şey hoşunuza gitmezken o, sizin için hayırlı olur, bir şey'i de sevdiğiniz halde o da
hakkın
ızda şer olur. Allah bilir, siz bilmezsiniz. ...
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey,
hakkın
ızda hayırlı olabilir ve hoşunuza giden bir şey de
hakkın
ızda şer olabilir. Allah bilir siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Hoşunuza gitmese de size savaş yazıldı (farz kılındı). Bazen hoşlanmadığınız bir şey,
hakkın
ızda iyi olabilir ve hoşlandığınız bir şey de
hakkın
ızda kötü olabilir. Allâh bilir, siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Hoşlanmasanız da, savaş size farz kılındı. Belki de sizin hoşlanmadığınız şey,
hakkın
ızda hayırlı olur; hoşlandığınız şey ise sizin için bir şer olur. Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ay ve onda savaşma
hakkın
da soru yöneltiyorlar. De ki: «Onda savaş, büyük bir günahtır. Allah yolundan engellemek, O'nu inkar etmek, Mescid-i Haram'a gidişi engellemek ve halkını oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitne ise, adam öldürmekten daha büyük bir kötülüktür. Onlar güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşı sürdürürler, sizden her kim de dininden döner ve kafir olarak ölürse, bunların yaptığı bütün iyi işler dünya ve ahirette boşa ...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana, şarap ve kumar
hakkın
da soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. "İhtiyaç fazlasını" de. Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana hamr (alkollü içki)" den ve kumardan soruyorlar. De ki: İkisinde de hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) faydalar vardır; ama günahları (ve zararları) yararlarından daha büyüktür. Ve Sana (Allah için, O'nun yolunda) neyi harcayacaklarını soruyorlar; de ki: Artanı... Böylece Allah (Dünya ve Âhiret
hakkın
da) düşünesiniz diye size âyetlerini açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana, şarap ve kumar
hakkın
da soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. «İhtiyaç fazlasını» de. Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana içki ve kumar
hakkın
da soru sorarlar. De ki; Onların ikisinde de büyük günah vardır. İnsanlara bazı yararları varsa da günahları yararlarından büyüktür. Sana Allah yolunda ne vereceklerini sorarlar. De ki; «ihtiyaçlarınızdan artakalanını verin!» Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki düşünesiniz....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana, sarhoşluk veren şeyler ve şans oyunları
hakkın
da sorarlar. De ki: "Onların her ikisinde de hem büyük bir kötülük hem de insanlar için bazı yararlar vardır; ancak yol açtıkları kötülük, sağladıkları yararlardan daha büyüktür." (Allah yolunda) neyi harcayacaklarını sana sorarlar. De ki: "O'nun için ayırabileceğiniz her şeyi." Böylece Allah mesajlarını size açıklıyor ki tefekkür edesiniz....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana şarap ve kumar
hakkın
daki hükmü sorarlar. De ki: İkisinde de hem büyük günah, hem de insanlara bazı menfaatler vardır. Fakat günahları faydalarından daha çoktur. Bir de senden hayır olarak ne harcayacaklarını sorarlar. De ki: İhtiyacınızdan artanı harcayın. Böylece Allah size âyetlerini açıklıyor ki dünya ve âhiret
hakkın
da düşünesiniz....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
1.
fî ed dunyâ
: dünya
hakkın
da, dünyada
2.
ve el âhirati
: ve ahiret
3.
ve yes'elûne-ke
: ve sana soruyorlar, sorarlar
4.
an e...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret
hakkın
da ve yetimlerden sana soruyorlar. De ki: “Onları ıslah etmek (durumlarını düzeltmek) hayırlıdır. Eğer onlara karışırsanız (birarada yaşarsanız), artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Ve Allah, fesat çıkaranı,ıslâh edenden (ayırıp) bilir. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi sıkıntıya sokardı. Muhakkak ki Allah, Azîz'dir (üstündür), Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir)....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret
hakkın
da düşünesiniz, diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah, dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret
hakkın
da (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sana yetimler
hakkın
da soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve sonsuz gelecek süreci
hakkın
da (düşünün)! Sana yetimlerden sorarlar. De ki: "Onların şartlarını düzeltmek en hayırlısıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız sizin kardeşlerinizdir onlar. " Allâh fesat çıkaranı da düzeltici olanı da bilir. Allâh eğer dileseydi sizi zora sokardı. Muhakkak Allâh, Aziyz ve Hakiym'dir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Bir de dünya ve âhiret işi hususunda
hakkın
ızda en iyi olan şeyi alasınız. (Ayrıca) sana, yetimlerin malından soruyorlar. De ki: “-Onların malını korumak ve durumlarını düzeltmek, sizin için, işlerine karışmamaktan daha hayırlıdır. Eğer onları koruyarak kendileri ile bir arada yaşarsanız, artık onlar kardeşlerinizdir. Allah, onların hallerini düzeltenlerle mal ve durumlarını perişan edenleri bilir. Eğer Allah Tealâ dileseydi, sizi muhakkak zahmete sokardı da yetimlerle bir arada yaşama kolaylığı...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret
hakkın
da (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sana yetimler
hakkın
da soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
bu dünya ve ahiret
hakkın
da... Sana bir de öksüzler
hakkın
da sorarlar: De ki, 'Onları erdemli kişiler olarak yetiştirmeniz en büyük iyiliktir. Mallarını mallarınıza katarsanız aile bireyiniz olurlar.' ALLAH bozanı düzeltenden ayırdetmesini bilir. ALLAH dileseydi sizi zora sokardı. ALLAH Güçlüdür, Bilgedir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve Ahıret
hakkın
da; bir de sana yetimlerinden soruyorlar, de ki: Onlar
hakkın
da bir ıslâh karışmamaktan daha hayırlıdır, kendilerine de karışırsanız ıhvanınızdırlar, Allah muslihi müfsidden ayırır, eğer Allah dilese idi sizi mutlak sarpa sardırırdı, şüphesiz ki Allah azîzdir, hakîmdir...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
O ayetler, dünya ve ahiret
hakkın
dadır. Bir de sana öksüzlerden soruyorlar. De ki: «Onların işlerini düzene koymak, karışmamaktan daha hayırlıdır. Kendilerine karışırsanız kardeşlerinizdirler. Allah, yararlı iş yapanı bozguncudan ayırır. Eğer Allah dileseydi sizi kesinkes sarpa sarardı. Şüphesiz ki, Allah çok güçlü ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret
hakkın
da (düşünürsünüz.) Sana bir de yetimlerden soruyorlar. De ki: Onlar
hakkın
da yapacağınız bir ıslah, işlerine karışmamaktan daha hayırlıdır. Eğer onlara karışırsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyla ıslah ediciyi bilir, birbirinden ayırd eder. Eğer Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Sana yetimler
hakkın
da soru sorarlar. De ki; Onların durumlarını düzeltmek hayırlı bir iştir. Eğer kendileriyle birarada yaşıyorsanız, onlar artık kardeşlerinizdir. Allah kimin işleri bozucu ve kimin düzeltici olduğunu iyi bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Hiç şüphesiz Allah üstündür ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve âhiret
hakkın
da (lehinize olanı düşünün)! Hem sana yetimlerden soruyorlar. De ki: 'Onlar
hakkın
da ıslahta bulunmak (onları yüzüstü bırakmaktan) daha hayırlıdır.' O hâlde (nafakalarınızı birleştirerek) onlarla bir arada yaşarsanız, artık (onlar sizin) kardeşlerinizdir. Allah, (onlar
hakkın
da) bozgunculuk edeni, ıslâh edenden ayırır. Hâlbuki Allah dileseydi elbette sizi zora koşardı. Şübhe yok ki Allah, Azîz (dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Bu dünya ve ahiret
hakkın
da, yetimler(e nasıl davranılacağı)
hakkın
da sana sorarlar. De ki: "Onların durumlarını düzeltmek en hayırlı durumdur." Ve onların hayatlarını paylaşırsanız (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Zira Allah, bozgunculuk yapanları, düzeltmeye çalışanlardan ayırt etmesini bilir. Ve Allah dileseydi, taşıyamayacağınız yükleri omuzlarınıza yüklerdi: (Ama) unutmayın ki Allah kudret sahibidir, hikmet sahibidir!...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret
hakkın
da. Ve sana yetimlerden soruyorlar. De ki: «Onlar için ıslahta bulunmak hayırlıdır. Onlar ile ihtilât ederseniz onlar sizin kardeşlerinizdir» Allah Teâlâ ise müfsid ile muslih olanı bilir. Ve Allah Teâlâ dilese idi sizleri elbette meşakkate uğratırdı. Şüphe yok ki Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret
hakkın
da (düşünesiniz diye). Resulüm! Sana yetimler
hakkın
da da sorarlar. De ki: “Onları ıslah edip yetiştirmek daha hayırlıdır. ” Eğer onları aranıza alır, birlikte yaşarsanız, unutmayın ki onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu ve ıslah ediciyi bilir. Eğer Allah dileseydi sizi zahmete sokardı. Şüphe yok ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Sana yetimler
hakkın
da da soru sorarlar. De ki: Onların gerek kendilerini, gerek mallarını iyileştirip geliştirmek, elbette hayırlı bir iştir. Eğer onlara sahip çıkmak için kendileriyle beraber oturmak isterseniz bu da mümkündür; Zira onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah kimin iyileştirme gayesi güttüğünü, kimin de işi bozmayı düşündüğünü pek iyi bilir. Şayet Allah dileseydi sizi zora koşardı. Muhakkak ki Allah üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünyâ ve âhiret
hakkın
da(ki işleri düşünesiniz). Ve sana öksüzlerden soruyarlar. De ki: "Onları(n durumlarını) düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışır(onlarla bir arada yaşar)sanız (onlar) sizin kardeşlerinizdir. Allâh, bozanı düzeltenden ayırır. Allâh dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allâh dâimâ üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve âhıret
hakkın
da... Sana yetimlerden de soruyorlar. De ki: "Onları, işe yarar hale getirmek kendileri için daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir." Allah, bozguncuyu barışseverden ayırmasını bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi zora sürerdi. Allah, tüm onurların sahibi, tüm hikmetlerin sahibidir....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayız
hakkın
da da soruyorlar. De ki: O bir pisliktir. Hayız vaktinde kadınlardan çekilin, temizleninceye dek onlara yaklaşmayın. Temizlendiler mi Allah size nasıl emrettiyse öylece yaklaşın. Şüphe yok ki Allah, adamakıllı tövbe edenleri ve iyice temizlenenleri sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana, kadinlarin aybasi hali hakkinda da sorarlar, de ki: «O bir ezadir". Aybasi halinde iken kadinlardan el cekin, temizlenmelerine kadar onlara yaklasmayin. Temizlendikleri zaman, Allah'in size buyurdugu yoldan yaklasin. Allah suphesiz daima tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana, kadınların aybaşı hali
hakkın
da da sorarlar, de ki: 'O bir ezadır (rahatsızlıktır)'. Aybaşı halinde iken kadınlardan el çekin, temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman, Allah'ın size buyurduğu yoldan yaklaşın. Allah şüphesiz daima tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların aybaşı kanaması
hakkın
da soru sorarlar. De ki; «O bir eziyet, bir rahatsızlıktır. «Aybaşı dönemlerinde kadınlardan uzak durun, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendiklerinde Allah'ın size emrettiği yoldan onlarla cinsel ilişki kurun. Hiç şüphesiz Allah tevbe edenleri ve tertemiz olanları sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana (kadınların) ay halleri
hakkın
da soruyorlar. De ki: "O bir zayıflık halidir. Bu yüzden, ay hali sırasında kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın; temizlendiklerinde ise Allah'ın emrettiği şekilde onlara yaklaşın." Doğrusu, Allah pişmanlıkla kendisine yönelenleri ve özlerini temiz tutanları sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Resulüm! Sana kadınların âdet hali
hakkın
da soruyorlar. De ki: “O bir eziyettir. “Âdet halinde iken kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
1.
lâ yuâhızu-kum
: sizi muaheze etmez, sorgulamaz
2.
allâhu
: Allah
3.
bi el lagvi
: boş, lüzûmsuz sözler
4.
fî eymâni-kum
...
Bəqərə Suresi, 226. Ayet:
Kadınlar
hakkın
da îlâ/yaklaşmamaya yemin edenler için dört ay bekleme vardır. Eğer o süre içinde eşlerine dönerlerse Allah bağışlayan, merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
1.
et talâku
: boşamak
2.
merratâni
: iki kere
3.
fe
: artık, bundan sonra
4.
imsâkun
: tutmak
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki keredir. Bundan sonra (kadın) ya ma'rufla (örf ve adete uygun olarak) iyilikle tutulur veya ihsanla serbest bırakılır. Kadınlarınıza verdiklerinizden bir şey (geri) almanız sizin için helâl olmaz. Ancak ikisi de, Allah'ın (evlilik
hakkın
daki) hududunu gereği üzere yerine getiremeyeceklerinden (ayakta tutamayacaklarından) korkmaları hariç. O zaman siz de eğer, Allah'ın bu hududunu ikame edemeyeceklerinden (gereği üzere yerine getirimeyeceklerinden) korkarsanız, bu durumda kadının (ayr...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşamak, iki defa olur. Ondan sonra ya güzellikle kadını tutmak gerek, ya hoşlukla bırakmak. Onlara verdiğinizden bir şey almak da helâl değildir. Fakat erkek ve kadın, Allah sınırlarını koruyamayacaklarından korkarlarsa o başka. Siz de onların Allah sınırlarını muhafaza edemeyeceklerinden korkarsanız kadının,
hakkın
dan vazgeçmesinde ikisi için de günah yok. Bunlar, Allah'ın tâyin ettiği sınırlardır, bunları aşmayın sakın. Kim Tanrı sınırlarını aşarsa o ve o çeşit adamlar, zâlimin ta kendisi olu...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki keredir. Artık bundan sonra ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak gerekir. Sizin onlara verdiklerinizden bir şeyi geri almanız helal olmaz. Ancak, Allah'ın sınırlarını gözetememekten korkmaları durumu bunun dışındadır. Eğer o ikisinin Allah'ın sınırlarını gözetemeyeceklerinden korkarsanız (bilin ki), kadının kendi
hakkın
ın bir kısmından vazgeçmesinde onlar için herhangi bir günah yoktur. [48] Bunlar Allah'ın sınırlarıdır, onları aşmayın. Kimler Allah'ın sınırlarını aşarlarsa işt...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Ric’i talâk(1) ikidir. Ondan sonra ya kadınları iyilikle tutmak, ya güzellikle salmak vardır. Kadınlarınıza verdiğiniz mihirleri geri almanız size helâl olmaz. Meğer ki, ikisi de aralarındaki (lüzumlu hak ve güzel geçim hususunda) Allah’ın emirlerine riayet edememek korkusunda olsunlar. (Ey hâkimler, bu şekilde) siz de onların, Allah’ın hükümlerini hakkıyle yerine getiremiyeceklerinden korkarsanız, kadının ayrılmak için
hakkın
dan vazgeçmesinde, artık ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın sını...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki keredir. (Ondan sonra kadını) ya örfe uygun tutmak, ya da kendisine iyilikte bulunarak salıvermektir. Onlara (örf ve âdete uygun) verdiğinizden bir şey (geri) almanız size helâl olmaz. Ancak karı koca Allah'ın (evlilik
hakkın
da) çizdiği sınırları yerine getirip ayakta tutamıyacaklarından korkar ve siz de onların bu sınırları koruyup ayakta tutamıyacaklarmdan endişe ederseniz, (bu durumda) kadının ayrılmak için (örfe uygun)
hakkın
dan vazgeçmesinde ikisi için de bir vebal yoktur. İşte b...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
O talâk iki def'adır, ondan sonrası ya eyilikle tutmak ya güzellikle salmaktır, onlara verdiklerinizden bir şey almanız da sizlere halâl olmaz, meğer ki erkekle kadın Allahın çizdiği hudutta duramıyacaklarından korksunlar, eğer siz de bunların hududı ilâhiyeyi dürüst tutamıyacaklarından korkarsanız kadının ayrılmak için
hakkın
dan vaz geçmesinde artık ikisine de günah yoktur, bunlar işte Allahın tayin ettiği hududdur, sakın bunları aşmayın, her kim Allahın hududunu aşarsa işte onlar hep zalimlerd...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
O boşama iki keredir. Ondan sonrası, ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size helal olmaz. Erkek ve kadın Allah'ın yükümlü kıldığı görevleri yerine getiremeyeceklerinden korkarlarsa o başka. Eğer siz de bunların Allah'ın verdiği yükümlülükleri doğru dürüst yerine getiremeyeceklerinden korkarsanız, kadının ayrılmak için
hakkın
dan vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. Bunlar, işte Allah'ın belirlediği sınırlardır. Sakın bunları aşmayın! H...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşamak (talak) iki defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size helâl olmaz. Ancak Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkmaları başka. Eğer siz de bunların, Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkarsanız, kadının, ayrılmak için
hakkın
dan vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın çizdiği hudududur. Sakın bunları aşmayın, Her kim Allah'ın hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. (Ondan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya güzellikle salmakdır. (Ey zevçler) onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şey'i (mehrî geri) almanız size halâl olmaz. Meğer ki erkekle kadın Allahın sınırlarını (evlilik haklarını) ayakda tutamayacaklarından korkmuş (ümidlerini kesmiş) olsunlar. Eğer bu suretle siz de onların (zevç ve zevcenin), Allahın sınırlarını hakkıyle muhaafaza ve îfâ edemeyeceklerinden korkarsanız o halde (kadının serbest boşanması îçin) fidye vermesinde (
hakkın
dan va...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama hakkı iki defadır. Bundan sonra yapılması gereken ya meşrû tarzda güzelce birlikte yaşama yahut eşini güzellikle salıvermedir. Ey kocalar, boşama sırasında eşinize daha önce vermiş olduğunuz mehirden herhangi bir miktar geri almanız size asla helâl olmaz; Fakat Allah’ın koyduğu hudutlarda durmayacaklarından endişe etmeleri hali bunun dışındadır. Şayet siz de onlar gibi, onların Allah’ın koyduğu hudutlarda duramayacaklarından (evlilik hukukuna riayet edemeyeceklerinden) endişe ederseniz, b...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. (Bundan sonra kadını) ya iyilikle tutmak, ya da güzelce salıvermek (lâzım)dır. Onlara verdiklerinizden bir şey geri almanız, size helâl değildir. Şâyet erkek ve kadın, Allâh'ın sınırlarında duramayacaklarından korkarlarsa başka. Eğer erkek ve kadının, Allâh'ın sınırlarında duramayacaklarından korkarsanız, o zaman kadının (ayrılmak için) verdiği fidye(
hakkın
dan vazgeçmesin)de ikisine de bir günâh yoktur. İşte bunlar Allâh'ın sınırlarıdır, sakın bunları aşmayın. Kim(ler) Allâh'...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defa olur; ondan sonrası ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. Kadınlara vermiş olduğunuz şeyden hiçbirini geri almak size helâl olmaz. Ancak iki taraf da Allah'ın belirlediği sınırlara riayet etmemekten endişe ederse, bu müstesnadır. Eğer siz de, Allah'ın belirlediği sınırlara riayet edemeyeceklerinden korkarsanız, kadının, boşanmak için kendi
hakkın
dan birşeyler vermesi iki taraf için de günah olmaz. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır; sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca, karısını ikinci talâktan (boşamasından) sonra bir kere daha boşarsa, bundan sonra kadın başka bir erkeğe nikâhlanmadıkça (ve ondan da ayrılmadıkça) ilk kocasına helâl olmaz. Bu ikinci koca onu boşarsa, Allah’ın emirlerini sağlam tutacaklarına ümitvâr oldukları takdirde evvelkilerin birbirine dönmeleri kendilerine günah değildir. Bunlar, anlayan bir kavim için Allah’ın açıkladığı hükümlerdir. (1)- Ric’i Talâk: Karı-koca arasında akdedilen nikâhta üç mânevi bağ vardır ve bunlara erkek s...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Yine erkek, zevcesini (üçüncü defa olarak) boşarsa ondan sonra kadın kendinden başka bir ere nikahlanıp varıncaya kadar ona (o birinci zevcine) halâl olmaz. Bununla beraber, eğer bu (yeni) koca da onu boşar da onlar (birinci zevc ile aynı zevce) Allahın sınırlarını ayakda tutacaklarını (tatbik edeceklerini) zannederlerse (ıddet bitdikten sonra) tekrar birbirine dönmelerinde (evlenmelerinde) her ikisi
hakkın
da da vebal yokdur. Bunlar bilir, anlar bir kavm için Allahın açıkladığı sınırlardır. ...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Böylece (kocası) onu (iki
hakkın
ı da kullandıktan sonra üçüncü def'a) boşarsa, artık bundan sonra (o kadın) ondan başka bir koca ile evlenmedikçe ona helâl olmaz. Bununla berâber (bu ikinci kocası da) onu boşarsa, Allah’ın hudûduna riâyet edeceklerini zannettikleri takdirde, artık birbirlerine dönmelerinde onlara bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın hudûdudur, (ehemmiyetini) bilecek bir kavim için onları açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve kadınları boşadığınızda, onlar da adetlerinin sonuna yaklaşınca artık onları ya iyilikle tutunuz veya iyilikle salıveriniz. Onları, haklarına tecavüz için zararlarına olarak tutuvermeyiniz. Bunu her kim yaparsa muhakkak nefsine zulüm etmiş olur. Ve Allah Teâlâ'nın âyetlerini eğlence yerine tutmayınız. Ve Allah Teâlâ'nın üzerinize olan nîmetlerini ve sizlere indirip kendisiyle öğüt verdiği kitabı ve hikmeti yâd ediniz. Ve Hak Teâlâ'dan korkunuz. Ve biliniz ki Allah Teâlâ şüphesiz her şeyi biha...
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Kadınları boşadınız da ıddetlerini bitirdiler mi, aralarında meşru surette rızalaştıkları takdirde kendilerini kocalarına nikâh edecekler diye tazyık da etmeyin, bu işte içinizden Allaha ve Ahıret gününe iman etmiş olanlara verilir bir öğüttür, bu sizin
hakkın
ızda daha hayırlı ve daha nezihtir, siz bilmezken Allah bilir...
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, iddetlerini bitirdikleri zaman aralarında meşru bir şekilde anlaştıkları takdirde, kendilerini kocalarına nikah edecekler diye baskı yapmayın. Bu, işte içinizden Allah'a ve ahiret gününe inananlara verilen bir öğüttür. Bu sizin
hakkın
ızda daha hayırlı ve daha temizdir. Siz bilmezken Allah bilir....
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, aralarında meşru bir şekilde rızalaştıkları takdirde, kendilerini kocalarıyla nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp, engellemeyin. İşte bu, içinizden Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere verilen bir öğüttür. Bu, sizin
hakkın
ızda daha hayırlı ve daha nezihtir. Allah bilir, siz bilemezsiniz....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
yuteveffevne
: vefat ettirilirler, ölürler
3.
min-kum
: sizden
4.
ve yezerûne
...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Ve sizden vefat ettirilenlerin, geriye bıraktığı eşleri dört ay on gün kendi kendilerine beklerler. Böylece onların bekleme süresi tamamlandığı zaman artık, kendileri
hakkın
da marufla (örf ve adete uygun olarak) yaptıkları şeylerden sizin üzerinize bir günah yoktur. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmeden) dört ay on gün beklerler. Bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, kendileri
hakkın
da yaptıkları meşru işlerde size bir günah yoktur. Allah yapmakta olduklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmeden) dört ay on gün beklerler. Bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, kendileri
hakkın
da yaptıkları meşru işlerde size bir günah yoktur. Allah yapmakta olduklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden vefat edip de geride eşler bırakan kimselerin hanımları, kendi başlarına dört ay on gün beklerler. İddet (bekleme) sürelerini bitirdikleri zaman, artık kendileri
hakkın
da meşru bir şekilde yapacakları hareketten size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölenlerin (geride) bırakdıkları zevceler kendi kendilerine dört ay on (gün) beklerler. İşte bu müddeti bitirdikleri zaman artık onların kendileri
hakkın
da meşru' vech ile yapdıkları şeyden dolayı size günâh yokdur, Allah ne işlerseniz (hepsinden) hakkıyle haberdârdır. ...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden vefât edip de geride zevceler bırakanlar(ın zevceleri) ise, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Böylece bekleme müddetlerinin sonuna geldikleri zaman, artık kendileri
hakkın
da meşrû' olarak yaptıklarında size bir günah yoktur. Allah ise, ne yapıyorsanız hakkıyla haberdar olandır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Ve sizlerden vefat edip de geriye zevceler bırakanların zevceleri, nefisleri
hakkın
da dört ay on gün intizarda bulunurlar. Sonra iddetlerinin sonuna erince artık nefisleri
hakkın
da maruf veçhile yapacakları şeyden dolayı sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve Allah Teâlâ yapacağınız şeylerden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Vefat edenlerinizin arkalarında bıraktıkları hanımlar, evlenmeden önce dört ay, on gün iddet beklesinler. İddetlerini tamamladıktan sonra, kendileri
hakkın
da meşru şekilde yapacakları şeyden dolayı size bir günah yoktur. Allah ise sizin yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
1.
ve lâ cunâhe
: ve günah yoktur
2.
aleykum
: sizin üzerinize, size
3.
fîmâ
:
hakkın
da
4.
arradtum
: ima ettiniz<...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Evlenme önerilerinizi o kadınlara bildirmenizden, ya da bu niyetinizi içinizde tutmanızdan dolayı size bir günah yoktur. ALLAH onlar
hakkın
da düşüneceğinizi bilir. Onlarla uygun ve erdemli bir şekilde konuşma amacının dışında gizlice sözleşip buluşmayın. Bekleme süreleri dolmadan onlarla nikah bağını kurmaya kalkışmayın. Bilin ki ALLAH içinizde olanı bilir; öyleyse O'ndan çekinin. Yine bilin ki ALLAH Bağışlayandır, Şefkatlidir....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Onlara dokunmadan boşarsanız nikâh parası kesmiş olduğunuz takdîrde kabul ettiğiniz paranın yarısını vermeniz gerek. Ancak kadın,
hakkın
ı bağışlar, yahut nikâhın düğümü kimin elindeyse o, bu hakkı bahşederse bu ayrı. Sizin bağışlamanız, takvaya daha yakındır. Aranızdaki üstünlüğü unutmayın. Şüphe yok ki Allah, yaptıklarınızı görür....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Kendilerine mehir tayin ederek evlendiğiniz hanımları zifafa girmeden önce boşar, boşanma kararı alırsanız, kadınların veya nikâh akdi sırasında, boşanma
hakkın
ı uhdesine alan kimsenin vazgeçmesi dışında, tayin ettiğiniz mehrin yarısını vermeniz gerekir. Bağışlamanız, mehirden vazgeçmeniz, takvâ esaslarını-Kur’ân esaslarını hayata geçirmenize, günahlardan arınıp azaptan korunmanıza daha yakındır. Aranızda birbirinize lütuf ve ihsanı, izzet ve ikramı unutmayın. Allah işlediğiniz amelleri, biliyor...
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Mehir biçtikten sonra, ancak onlara dokunmadan önce onları boşamışsanız kendilerine söz verdiğiniz mehrin yarısını vermelisiniz. Ancak, kadın
hakkın
dan vazgeçerse veya koca mehrin tümünü vermek isterse başka... Vazgeçmeniz daha erdemli bir davranıştır. Aranızdaki dostluğu unutmayın. ALLAH yaptıklarınızı Görendir....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Ve eğer onları daha kendilerine temasta bulunmadan boşar da onlar için mihr tesmiye etmiş bulunursanız o zaman bu tesmiye ettiğiniz mihrin yarısı lâzım gelir. Meğer ki o kadınlar affetsinler veya nikahın düğümü elinde bulunan affeylesin. Ve sizin affetmeniz takvâya daha yakındır ve aranızdaki fadlı unutmayınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ yaptığınız şeyleri bi
hakkın
görücüdür....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Eğer onları kendilerine temas etmeden boşar ve onlar için bir mehir belirlemiş bulunursanız, belirlediğiniz miktarın yarısını vermek gerekir. Ancak kadın kendi
hakkın
dan vazgeçer yahut nikâhı elinde bulunduran erkek mehrin tamamını bağışlarsa, o başkadır. Sizin bağışlamanız ise takvâya daha yakındır. Aranızda fazileti ihmal etmeyin. Şüphesiz ki Allah sizin yaptıklarınızı görmektedir....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Fakat (muhaarebe, su baskını ve benzerleri gibi bir tehlikeden) korkar (ak
hakkın
dîvânına tam huşu' ve taatle durmak imkânını bulamaz) sanız o halde (namazı) yürüyerek, yahud süvari olarak (Kıbleye veya her hangi bir semte karşı) kılın (bırakmayın). (Tehlikeden) emîn (ve salim) olduğunuz vakit ise yine Allahı, size bilmediğiniz şeyleri nasıl öğretdi ise, o vech ile, anın. ...
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kimseler, zevcelerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda (sağlıklarında) vasiyet etsinler. Eğer o kadınlar, (kendiliklerinden) çıkıp giderlerse, kendileri
hakkın
da yaptıkları meşru şeylerden size bir günah yoktur. Allah azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kimseler, zevcelerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda (sağlıklarında) vasiyet etsinler. Eğer o kadınlar, (kendiliklerinden) çıkıp giderlerse, kendileri
hakkın
da yaptıkları meşru şeylerden size bir günah yoktur. Allah azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Ve sizden vefât edip de geride zevceler bırakacak (durumda) olanlar var ya,(onlara) zevceleri için (evden) çıkarılmadan, bir yıl müddetince faydalanmayı vasiyet etme(borcu) vardır. Fakat (kendiliklerinden) çıkarlarsa, kendileri
hakkın
da örfe uygun olarak yaptıklarında artık size bir günah yoktur. Allah ise, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Eğer içinizden biri ölür ve arkasında kadınlar bırakırsa, dul eşlerine, (ölmüş kocasının evini) terk etmeksizin bir yıllık geçimlerini vasiyet etsinler. Ama eğer (kendi arzularıyla) ayrılırlarsa kendileri
hakkın
daki meşru tasarruflarından dolayı onlara bir günah yoktur. Ve Allah kudret ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden vefat edip de zevcelerini terkedenler, zevceleri için bir seneye kadar hanelerinden çıkmamak üzere bir meta' vasiyet etmiş bulunmalıdırlar. Şâyet zevceler çıkarlarsa onların kendi nefisleri
hakkın
da ma'ruf veçhile yapacakları şeyden dolayı sizin üzerinize bir vebal teveccüh etmez. Ve Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
İçinizden ölüp geriye eşler bırakan(erkek)ler eşlerinin, (evlerinden) çıkarılmadan bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyyet etsinler. Şâyet kendileri çıkarlarsa, onların, kendileri
hakkın
da uygun olanı yapmalarında sizin için bir günâh yoktur. Allâh dâimâ üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden vefat edip de arkalarında eşlerini bırakanlar, onların bir yıl süreyle evlerinden çıkarılmadan geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Eğer onlar kendileri çıkacak olursa, kendileri
hakkın
da meşru şekilde yapacakları şeyden dolayı size bir günah olmaz. Allah'ın kudreti herşeye üstündür ve hükümlerinde hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Ve boşanmış kadınlar da güzel bir şekilde geçimlerini sağlama (
hakkın
a) sahip olacaklardır. Bu, Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyan herkes için bir görevdir....
Bəqərə Suresi, 243. Ayet:
Görmedin mi o kimseleri ki, onlar binlerce kişi oldukları halde ölümden sakınarak yurtlarından çıktılar. Allah Teâlâ ise onlara, «Ölünüz!» diye emretti. Sonra da onları diriltti. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ nâs
hakkın
da fazl sahibidir. Fakat nâsın pek çokları şükretmezler....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Görmedin mi Mûsa'dan sonra Benî İsrail'den olan bir cemaatı ki onlar kendi peygamberlerine: «Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda muharebe edelim» dediler. Peygamberleri de dedi ki: «Üzerinizde muharebe farz kılınsa muharebe etmeyecek olmayasınız?» Dediler ki: «Biz ne için Allah yolunda muharebe etmeyelim; biz yurtlarımızdan, evlâdımızdan çıkarıldık (uzaklaştırıldık).» Fakat vaktâ ki, onların üzerlerine muharebe farz kılındı, onlar içlerinden birazı müstesna, geri dönüverdiler, Allah Teâlâ ...
Bəqərə Suresi, 252. Ayet:
İşte bunlar Allahın âyetleri, onları sana bi
hakkın
tilâvet ediyoruz, muhakkak ki sen o gönderilen Resullerdensin...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, bedel ödeyerek kendinizi kurtaracak pazarlığın olmayacağı, dostluğun ve şefaatin fayda sağlamayacağı bir günün gelmesinden önce, Allah’ın size verdiği rızık ve servetin bir kısmını Allah yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın. Nankörlük ederek fukara
hakkın
ı esirgeyenler, işte onlar kendilerine yazık eden zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Din ve vicdan hürriyeti, baskıyla, zorbalıkla tahdit edilemez. Kimse baskıyla, tehditle İslâm dinine girmeye zorlanamaz. Hak, doğru, huzurlu ve aydınlık yol, sonu pişmanlıkla biten, haince düşünceler içeren, helake maruz sapık yollardan ayırt edilerek iyice açıklanmıştır. Her kim, putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlerle, idarelerle şeytanî güçlerle, tağut ile ilişiğini keser, geçmişin kirlerinden arınarak Allah’a, Allaha imanın gerektirdiği esaslara iman ederse, sağlam, kopması mümkün olmayan...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
1.
e lem tera ilâ
: ... a bakmadın mı, görmedin mi
2.
ellezî
: o kimse, o
3.
hâcce
: tartıştı
4.
ibrâhîme
: İbrâhî...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah'ın kendisine meliklik (hükümdarlık) vermesi sebebiyle (azarak) Rabbi
hakkın
da İbrâhîm ile tartışan kimseyi görmedin mi? İbrâhîm (a.s) (ona): “Benim Rabbim ki O, diriltir ve öldürür.”demişti. (O da): “Ben de diriltir ve öldürürüm.”dedi. İbrâhîm (a.s): “Öyleyse muhakkak ki Allah, Güneş'i doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.”dedi. O zaman (Allah'ı) inkâr eden kimse şaşırıp kaldı (cevap veremedi). Allah zâlimler kavmini hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımarıp böbürlenerek) Rabbi
hakkın
da İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür.” demiş; o da, “Ben de diriltir, öldürürüm” demişti. (Bunun üzerine) İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir” deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi
hakkın
da İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine zenginlik ve saltanat verdiği için, şımararak, Rabbi
hakkın
da deliller getirerek İbrâhim’le tartışanı, diktatör Nemrud’u görmüyor musun? İbrahim: 'Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbim, hayat veren ve eceller gelince ölümü gerçekleştirendir' dedi. Nemrud: 'Ben de hayat veririm ve ölümü gerçekleştiririm' diye karşılık verdi. İbrâhim: 'Allah güneşi doğudan doğduruyor. Haydi sen de batıdan doğdur' dedi. Kulluk sözleşmesinde...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine hükümdarlık verdi diye, İbrahim'le Rabbi
hakkın
da tartışmaya gireni görmedin mi? İbrahim: 'Benim Rabbim dirilten ve öldürendir' dediğinde 'Ben de diriltir ve öldürürüm' demişti. Bunun üzerine İbrahim: 'Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir bakalım' deyince o inkar eden şaşırıp kaldı. Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine saltanat ve mülk verdi diye (azarak) İbrahim ile Rabbi
hakkın
da mücadele eden Nemrud’u görmedin mi? İbrahim ona; “- Benim Rabbim (kudreti ile) hem diriltir, hem öldürür.” dediği vakıt o Nemrud; “- Ben de diriltir, öldürürüm.” demişti. İbrahim (Aleyhisselâm); “- Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir” söyleyince, o küfreden Nemrud şaşırıp tutuldu. Allah zâlimler kavmini muvaffak etmez. (Nemrud öldürülmesi gereken bir kimseyi azâp edip, bir suçsuzu da öldürmek...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine hukumranlik verdi diye Ibrahim ile Rabbi hakkinda tartisani gormedin mi? Ibrahim: «Rabbim, dirilten ve oldurendir» demisti. «Ben de diriltir ve oldururum» dedi; Ibrahim, «suphesiz Allah gunesi dogudan getiriyor, sen de batidan getirsene» dedi. Inkar eden sasirip kaldi. Allah zulm eden kimseleri dogru yola eristirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Kendisine Allah (kendi hikmet ve sünneti gereği) mülk verdi diye (ölçüsüzlük ve aşırılık göstererek) İbrahim ile Rabbi
hakkın
da hüccet getirme yarışına kalkışıp tartışanı görmedin mi ? İbrahim ona : «Benim Rabbim hem diriltir, hem öldürür» deyince, o: «Ben de diriltir ve öldürürüm» demişti. İbrahim bu defa : «Allah şüphesiz ki güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir» deyince, o küfreden sapık şaşırıp kalmış (cevap veremez olmuştu). Öyle ya, Allah haksızlık içinde olan milleti, doğr...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk verdi diye İbrahim ile Rabbi
hakkın
da tartışanı görmedin mi? İbrahim: 'Rabbim, dirilten ve öldürendir' demişti. 'Ben de diriltir ve öldürürüm' dedi; İbrahim, 'Şüphesiz Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de batıdan getirsene' dedi. İnkar eden şaşırıp kaldı. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi
hakkın
da İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
ALLAH kendisine hükümdarlık verdiği halde, İbrahim ile Rabbi
hakkın
da tartışan dikkatini çekmedi mi? İbrahim, 'Benim Rabbim O'dur ki yaşatır ve öldürür,' deyince, 'Ben de yaşatır ve öldürürüm,' demişti. İbrahim, 'ALLAH güneşi doğudan getiriyor. Sen de batıdan getirsene,' deyince inkarcı adam şaşırıp kalmıştı. ALLAH zalim toplumu doğruya iletmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Baksana ona: O, kendine Allah meliklik verdi diye İbrahime rabbı
hakkın
da huccet yarışına kalkana, İbrahim ona «benim rabbım o kadirı kayyumdur ki hem diriltir hem öldürür» dediği vakit «ben diriltirim ve öldürürüm» demişti, İbrahim: «Allah güneşi Meşrıktan getiriyor, haydi sen onu Mağribden getir» deyiverince o küfreden herif dona kaldı, öyle ya: Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Baksana, Allah kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi
hakkın
da İbrahim ile tartışmaya kalkana! İbrahim ona: «Benim Rabbim, hem dirilten hem öldürendir.» dediği zaman, O: «Ben, diriltir ve öldürürüm.» demişti. İbrahim: «Allah, güneşi doğudan doğduruyor, haydi, sen de batıdan getir!» deyince, o inkarcı herif donakaldı. Öyle ya, Allah zulmedenleri muvaffak etmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi
hakkın
da İbrahim'le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: «Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür.» dediği zaman: «Ben de diriltir ve öldürürüm.» demişti. İbrahim: «Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!» deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine iktidar verdi diye şımararak İbrahim ile Rabbi
hakkın
da tartışmaya girişen adamı görmedin mi? İbrahim «Benim Rabbim, diriltebilen ve öldürebilendir» deyince adam «Ben de diriltebilir ve öldürebilirim» dedi. Bunun üzerine İbrahim «Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir, bakalım» deyince o kâfir adam şaşırıp kaldı, söyleyecek söz bulamadı. Allah zalimleri hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk (-ü saltanat) verdiği için (şımararak) İbrâhîm ile, Rabbi
hakkın
da, çekişeni görmedin mi? Hani İbrahim: «Benim Rabbim hem diriltir, hem öldürür» deyince o: «Ben de diriltir, öldürürüm» demişdi. İbrâhîm: «Allah güneşi doğudan getiriyor. Haydi sen de onu batıdan getir» deyince ise o kâfir şaşırıb (ve tutulub) kalmışdı. Allah zaalimler güruhunu muvaffak etmez. ...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine saltanat verdi diye (gururlanarak) Rabbi
hakkın
da İbrâhîm ile tartışanı (Nemrud’u) görmedin mi? O zaman İbrâhîm (ona): 'Rabbim, hayat veren ve öldürendir!' demişti. (O ise:) 'Ben (de) hayat verir ve öldürürüm!' dedi. İbrâhîm (bununüzerine): 'İşte şübhesiz Allah, güneşi doğudan getiriyor, haydi (sen de) onu batıdan getir!' dedi de artık o inkâr eden şaşırıp kaldı. Çünki Allah, zâlimler topluluğunu (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk verdiği için, Rabbı
hakkın
da İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani Rabbım öldüren ve diriltendir, deyince , o; ben de diriltir ve öldürürüm, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirir. Haydi sen de onu batıdan getir, deyince o küfreden herif, apışıp kaldı. Allah, zalimler güruhunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Sırf Allah kendisine hükümdarlık bağışladığı için İbrahim ile Rabbi
hakkın
da münakaşa eden o (hükümdar)dan haberin yok mu? Hani İbrahim: "Rabbim hayat veren ve ölüm dağıtandır!" demişti. Hükümdar cevap vermişti: "Ben (de) hayat verir ve ölüm dağıtırım!" İbrahim: "Allah güneşi doğudan doğdurur; öyleyse sen de batıdan doğdur!" demişti. Bunun üzerine, hakikati inkara şartlanmış olan o kişi hayretler içinde kaldı: Allah (bile bile) zulüm işleyen toplumu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Sen görnedin mi Allah Teâlâ kendisine mülk verdiği için İbrahim ile Rabbi
hakkın
da mücadelede bulunanı? O zaman İbrahim: «Rabbim, o Zât-ı zîKudrettir ki, diriltir ve öldürür deyince «Ben de diriltir ve öldürürüm,» demişti. İbrahim: «Şüphe yok ki, Allah Teâlâ güneşi maşrıktan getirir. İmdi sen onu mağrıb tarafından getir,» deyince de o kâfir (acizlikle) şaşkınlaşıp kalmıştı. Ve Allah Teâlâ zalimler gürûhuna hidâyet etmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine hükümranlık verdi diye, Rabbi
hakkın
da İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi? İşte o zaman İbrahim: “Benim Rabbim diriltir ve öldürür. ” demişti. O da: “Ben de diriltir ve öldürürüm. ” dedi. İbrahim: “Şüphesiz ki Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de onu batıdan getir!” deyince inkâr eden adam şaşırıp kaldı. Allah zâlimler gürûhunu hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi
hakkın
da İbrahim’le tartışmaya gireni görmedin mi? İbrahim: -Rabbim dirilten ve öldürendir, dediği zaman, O da: -Ben de öldürür ve diriltirim demiş. İbrahim de: -Allah, güneşi doğudan getirir, haydi sen de onu batıdan getir! deyince, o küfreden şaşırıp kalmıştı. Allah, zalim topluma doğru yolu göstermez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine hükümdarlık verdiği için şımararak Rabbi
hakkın
da İbrâhim ile tartışan kişinin haline bir baksana! İbrâhim ona: "Benim Rabbim hayatı veren ve hayatı alandır." deyince O: "Ben de yaşatır ve öldürürüm." dedi. Bunun üzerine İbrâhim: "İşte Allah güneşi doğudan doğduruyor, haydi sen de batıdan doğdur bakalım!"der demez kâfir donakaldı. Zaten Allah zalimleri hidayet etmez, emellerine kavuşturmaz....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allâh, kendisine hükümdarlık verdi diye (şımararak) Rabbi
hakkın
da İbrâhim'le tartışanı görmedin mi? İbrâhim: "Benim Rabbim O'dur ki yaşatır, öldürür" demişti. "Ben de yaşatır, öldürürüm" dedi. İbrâhim: "Allâh, güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir!" deyince inkâr eden o adam şaşırıp kaldı. Allâh, zâlim toplumu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah'ın kendisine verdiği hükümranlıkla şımarıp da İbrahim ile Rabbi
hakkın
da tartışmaya giren kimseyi görmedin mi? İbrahim 'Benim Rabbim dirilten ve öldürendir' dediği zaman, o 'Ben de diriltir ve öldürürüm' demişti. İbrahim ise 'Benim Rabbim güneşi doğudan getirir; haydi, sen de onu batıdan getir' dedi ve o kâfir donup kaldı. Zaten Allah öyle zalimler güruhuna yol göstermez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine mülk ve saltanat verdiği için, Rabb'i
hakkın
da İbrahim'le çekişeni görmedin mi? İbrahim şöyle demişti: "Benim Rabb'im odur ki, hayat verir ve öldürür." O da şöyle demişti: "Ben de hayat veririm, hem de öldürürüm." İbrahim, "Allah, güneşi doğudan getiriyor, hadi sen onu batıdan getir" deyince, küfre sapan o adam apışıp kalmıştı. Allah, zalimler toplumunu doğruya ve güzele kılavuzlamaz....
Bəqərə Suresi, 267. Ayet:
Ey îmân edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız şeylerin iyilerinden (Allah yolunda) sarf edin! Hem
hakkın
da (kusûruna) gözünüzü yummadan alıcıları olmayacağınız kötü olanını vermeye kalkışmayın! Ve bilin ki, şübhesiz Allah, Ganî(hiçbir şeye ihtiyâcı olmayan)dır, Hamîd (hamd edilmeye çok lâyık olan)dır....
Bəqərə Suresi, 267. Ayet:
Ey imân edenler! Kazandığınız şeylerin ve yerden sizin için çıkarmış olduğumuz şeylerin temizlerinden infak ediniz. Ve öyle kötüsünü vermek kastinde bulunmayınız ki, siz ondan infak edersiniz de kendiniz ise onun
hakkın
da göz yummadıkça alıcısı olmazsınız. Ve biliniz ki, şüphe yok Allah Teâlâ ganîdir, hamîddir....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıkça verirseniz, işte o ne iyi! Eğer onları gizler de onları fakirlere(öyle) verirseniz, artık bu sizin için daha hayırlıdır. Böylece (Allah,) kötülüklerinizden bir kısmını sizden örter (sadakalarınızı, kul
hakkın
a ilişmeyen günahlarınıza keffâret kılar). Ve Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdâr olandır....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah’ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç
hakkın
ız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların hidâyet bulması senin işlevin değildir! Ne var ki Allâh dilediğine hidâyet eder (hidâyet kişinin varlığını meydana getiren Esmâ terkibindeki Hadiy isminin mânâsının açığa çıkmasının dilenmesiyle oluşur; dışarıdan verilmez)! Hayır olarak ne bağışlarsanız bu kendi yararınız içindir. Zaten siz vechullah için (vechullahı bildiğiniz veya gördüğünüz için) bağışlarsınız. Hayır olarak ne bağışlarsanız tamı tamına size geri ödenir ve asla
hakkın
ız yenmez....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
İnsanların yola gelmesi senin üzerine borç değil; (ancak sana düşen hidayete dâvettir.) Şu kadar var ki Allah, dilediğini yola getirir. Malınızdan hayır adına her ne harcarsanız hep kendi menfaatınız içindir. Zaten siz (müminler), ancak Allah rızasını gözeterek verirsiniz. Böylece hayra dair her ne verirseniz onun sevabı tam olarak size ödenir.
Hakkın
ız yenmez ve size zulüm edilmez....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların yola gelmesi senin üzerine değil velâkin Allahdır ki dilediğini yola getirir, ve hayır namına her ne infak ederseniz hep kendi lehinizedir, ancak sırf Allah yüzünü gözeterek verirsiniz, bu vechile hayra dair her ne verirseniz karşılığı size tamamen ödenir ve hiç
hakkın
ız yenmez...
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların yola gelmesi senin üzerine vazife değildir. Ancak Allah, dilediğini yola getirir. Hayır adına ne verirseniz, hep kendi lehinizedir. Ancak sizler, yalnız Allah rızası için verirsiniz. Bu şekilde hayır için her ne verirseniz, karşılığı size tamamen ödenir ve hiç
hakkın
ız yenmez....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onları hak yola getirmek senin görevin değil, lâkin Allah dilediğini doğru yola getirir. Hayır olarak yaptığınız her harcama sadece kendiniz içindir. Zaten siz Allah rızasını aramaktan başka bir gaye ile infak etmezsiniz. İşlediğiniz her hayrın mükâfatı size tamamen verilir ve sizin
hakkın
ız yenmez....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
(Ey Muhammed) Onları yola iletmek sana düşmez, dilediğini doğru yola ileten Allah'tır. Verdiğiniz her hayır, kendiniz içindir. Çünkü yalnız Allâh'ın rızâsını kazanmak için veriyorsunuz. Verdiğiniz her hayır, size tastamam verilir ve hiç
hakkın
ız yenmez....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
ye'kulûne
: yerler
3.
er ribâ
: riba, faiz
4.
lâ yekûmûne
: kalkmazlar
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba (faiz) yiyenler, kabirlerinden ancak şeytan çarpmasından hırpalanmış bir kimse gibi kalkarlar. ışte bu, onların: “Oysa alışveriş riba gibidir." demeleri sebebiyledir. Ve Allah, alışverişi helâl, ribayı (faizi) haram kılmıştır. Bundan sonra, Rabbinden kendisine öğüt gelen kimse (ona uyarak) artık (faizden) vazgeçerse, o taktirde geçmiş olan (önceden aldığı faiz) onundur ve onun işi (onun
hakkın
daki hüküm) Allah'a aittir. Ve kim de (faizciliğe) dönerse, işte onlar, ateş ehlidir. Ve onlar orad...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba yiyenler, şeytan (cin) çarpmış (asılsız fikirlere obsede olmuş) kişi nasıl ayağa kalkarsa öylece kalkarlar. Bu onların, ribayı alışverişle aynı tutmalarından ileri gelir. Oysa Allâh alışverişi helal kıldı, ribayı haram. (Alışverişte aldığının karşılığı ödenir; riba ise verilen borcun çeşitli miktarlarda fazlasıyla karşılığının alınmasıdır. Riba, karşılıksız yardımlaşma "infak" anlayışının tam zıddıdır. ) Artık her kim Rabbinden gelen öğüt ile ribadan vazgeçerse, geçmişi ona aittir,
hakkın
da...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Ribâ, fâiz geliri yiyenler, kesinlikle şeytanın çarptığı, cinnet nöbetindeki kimseler gibi, toplumda huzur ve düzen bozucu davranırlar; kıyamet günü, cinnet nöbeti geçirenler gibi kabirlerinden kalkarlar. Bu ceza onlara: 'Alışverişe dayalı kazanç elde etme düzeni de kesinlikle fâizciliğe dayalı gelir elde etme düzenine benziyor' demeleri sebebiyledir. Halbuki Allah ticarî alışverişleri helâl ve meşrû kılmış, fâizciliği ve fâizi de haram kılmıştır. Bundan böyle kim, Rabbinden kendisine gelen bir ...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba (= faiz) yiyenler, (kabirlerinden) ancak Şeytan çarpmış kimse gibi kalkarlar. Bu, onların «Alım-satım da faiz gibidir», demelerindendir. Halbuki Allah alım-satımı helal, faizi haram kılmıştır. Artık bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişi kendisine, işi
hakkın
daki hüküm ise Allah'a aittir. Kim de faize döner, önce olduğu gibi faizcilik yapmaya tekrar başlarsa, işte onlar Cehennemliktir, orada hep kalıcılardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba yiyen kimseler şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa öyle kalkarlar, bu işte onların «beyi' tıpkı riba gibidir» demeleri yüzünden, halbuki Allah bey'i halâl kıldı ribayı haram, bundan böyle her kim Rabbı tarafından kendine bir öğüt gelir de ribadan vaz geçerse artık geçmişi ona ve
hakkın
da hüküm Allaha aiddir, her kim de döner yeniden alırsa işte onlar eshabı nardırlar, hep orada kalacaklardır...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyen kimseler, şeytan çarpmış kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların: «Ticaret, tıpkı faiz gibidir.» demeleri yüzündendir. Oysa, Allah, ticareti helal, faizi haram etti. Bundan böyle her kim Rabbı tarafından kendisine bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, artık geçmişte aldığı onundur ve
hakkın
daki kararı Allah verecektir. Her kim de döner, yeniden faiz alırsa, işte onlar cehennemin sakinleridirler, hep orada kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba (faiz) yiyen kimseler, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak öyle kalkarlar. Bu ceza onlara, «alışveriş de faiz gibidir» demeleri yüzündendir. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi de haram kılmıştır. Bundan böyle her kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine faizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine ve
hakkın
daki hüküm de Allah'a kalmıştır. Her kim de yeniden faize dönerse işte onlar cehennem ehlidirler ve orada süresiz kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Ribâ (faiz) yiyenler kendilerini şeytan çarpmış (birer mecnun) dan başka bir halde (kabirlerinden) kalkmazlar. Böyle olması da onların: «Alım satım da ancak ribâ gibidir» demelerindendir. Halbuki Allah, alış verişi halâl, ribâyı (faizi) haram kılmışdır. (Bundan böyle) kim Rabbinden kendisine bir öğüt gelib de (faizden) vaz geçerse geçmişi ona, ve işi (
hakkın
daki hüküm) de Allaha âiddir. Kim de tekrar (faize) dönerse onlar o ateşin yaranıdırlar ki orada onlar (bir daha çıkmamak üzere) ebedî kalıc...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Ribâ (fâiz) yiyenler (kabirlerinden), ancak kendisini şeytan çarpmış kimsenin, cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar! Bu, şübhesiz onların: 'Alış-veriş (de) ancak fâiz gibidir' demeleri yüzündendir. Hâlbuki Allah, alış-verişi helâl, fâizi ise haram kıldı! O hâlde kim kendisine Rabbinden bir nasîhat gelir de (fâizden) vazgeçerse, artık geçmişte olan(İslâm’a girmeden önce aldıkları) kendisinindir. Onun işi (
hakkın
daki hüküm) ise Allah’a âiddir. Kim de (helâl sayarak fâize) dönerse, işte onlar ...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler ancak, şeytan çarpan kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların: Zaten alış-veriş faiz gibidir, demelerinden dolayıdır. Halbuki Allah, alış-verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbından bir öğüt gelir de faizcilikten vazgeçerse, geçmiş olanlar kendisine ve
hakkın
daki hüküm Allah'a aittir. Kim de dönerse, onlar cehennem yaranıdırlar, orada temelli kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, şeytanın çarptığı kimseler gibi davranırlar; çünkü onlar "Alışveriş de bir tür faizdir!" derler. Halbuki Allah alışverişi helal ve faizi haram kılmıştır. Bu nedenle, kim Rabbinin öğüdünü dinler ve hemen (faizden) vazgeçerse, evvelki kazançlarını koruyabilir ve onun
hakkın
da karar vermek artık Allah'a kalır; ona, (faize) geri dönenlere gelince; içinde yaşayıp kalacakları ateşe mahkum olanlar işte böyleleridir....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Fâiz yiyenler: “Fâiz ticaret gibidir. ” dedikleri için kıyamet günü kabirlerinden şeytan çarpmış gibi (ihtiyaçlar içinde) kalkacaklardır. Oysa Allah alış-verişi helâl, fâizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir ve fâizcilikten vazgeçerse, geçmiş (günahları, daha önce aldığı) kendisine ve
hakkın
daki hüküm de Allah'a âittir. Kim de tekrar fâize dönerse onlar cehennemliktirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler tıpkı şeytanın çarptığı kimsenin kalkışı gibi kalkarlar. Bu, onların "Alış veriş de faiz gibidir." demelerindendir. Halbuki Allah alış verişi mübah, faizi ise haram kılmıştır. Her kime Rabbinden bir talimat gelir, o da faizden vazgeçerse, daha önce yaptığı muamele kendisi için geçerlidir,
hakkın
daki hüküm de Allah’a aittir. Her kim tekrar faizciliğe başlarsa, işte onlar cehennemliktir, hem de orada ebedî kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet (faiz
hakkın
da söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet (faiz
hakkın
da söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz....