Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın Resulüne mu
halefe
t ederek geride kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Mallarıyla, canlarıyla cihad etmekten hoşlanmadılar. Bir de, "Bu sıcakta savaşa çıkmayın." dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke anlasalardı!...
Sad Suresi, 2. Ayet:
Doğrusu Kafirler büyüklenmelerine yediremediklerinden mu
halefe
t ediyorlar....
Zuxruf Suresi, 58. Ayet:
Ve: "Bizim ilahlarımız mı daha hayırlıdır, yoksa o mu?" dediler. Bu örneği, yalnızca sana mu
halefe
t etmek için verdiler. Doğrusu onlar çok düşmanca davranan bir halktır....
Mücadilə Suresi, 5. Ayet:
Kanıt içeren açıklayıcı ayetler indirmiş olduğumuz halde, Allah'a ve Resul'üne mu
halefe
t edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır....
Həşr Suresi, 4. Ayet:
İşte bu, onların Allah'a ve O'nun Resul'üne mu
halefe
t etmeleri nedeniyledir. Kim Allah'a mu
halefe
t ederse bilsin ki Allah, cezası çok şiddetli olandır....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer ehl-i kitap ve diğerleri de, sizin iman ettiğiniz esasların tamamına hakkıyla iman ederlerse, hak yola girmiş, doğru yolu bulmuş olurlar. Eğer imandan yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak halkı yönlendirirlerse onlar gerçekten hakka mu
halefe
t ve düşmanlık içindedirler. Onların şerrine karşı Allah sana yeter. O her şeyi işitir, her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
İşte (onlar da) böyle sizin kendisine îmân ettiğiniz gibi îmân ederlerse, o takdirde gerçekten hidâyete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, o takdirde onlar, sırf (size karşı bir düşmanlık ve) bir muhâlefet içindedirler. Artık onlara karşı Allah sana yeter! Çünki O, Semî'(herşeyi hakkıyla işiten)dir, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
O azap, Allah’ın emirlerine mu
halefe
te cüretleri ve Allah’ın vahyile kutsal kitaplarda indirdiği hakikatleri gizlemeleri sebebiyledir. Kutsal kitaplarda birbirine halef olan nesiller, kitaplarındaki hakikatleri te’vil ve tahrif edenler, haktan uzak derin bir mu
halefe
t, bir düşmanlık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana yeni doğan ayları sorarlar. De ki: «O, insanların fâidesi için, bir de hacc için vakit ölçüleridir, iyilik ve taat, evlere arkalarından gelmeniz değildir. Fakat iyilik (eden; Allaha mu
halefe
tden) sakınandır. Evlere kapılarından gelin. Allahdan korkun. Tâki muraadınıza kavuşasınız. ...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramını giyerse), hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur. Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. (Ey müminler! Ahiret için) azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvâdır. Ey akıl sahipleri! Benden (emirlerime mu
halefe
tten) sakının....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ihramını giyerse), hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur. Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. (Ey müminler! Ahiret için) azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvâdır. Ey akıl sahipleri! Benden (emirlerime mu
halefe
tten) sakının....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrâiloğulları’na sor: Kendilerine sayısız peygamberler, kendi peygamberlik görevlerini, senin peygamberliğini tasdik eden nice açık âyetler, mûcizeler vermiştik. Kim, âyetler, mûcizeler kendisine geldikten sonra Allah’ın nimetini, tevdî ettiği ilahî değerleri, şeriatını, verdikleri taahhüdü, âyetlerini değiştirirse bilsin ki, Allah, emirlerine, peygamberlerine mu
halefe
t edilmesine, şeriatının çiğnenmesine denk onlara âdil ceza verme gücüne sahiptir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Hem kadınları boşadınız da ıddetlerini bitirdiler mi, artık onları ya (kendilerine ric'atle) iyilikle tutun, ya iyilikle bırakın. (Fakat) onları, sırf zulmedebilmeniz için, zararlarına olarak, tutmayın. Kim böyle yaparsa muhakkak kendine yazık etmiş olur. Allahın âyetlerini (mu
halefe
tle) oyuncak yerine koymayın. Allahın üzerinizdeki ni'metini ve size öğüd vermek için indirdiği kitâbı (Kur'ânı) ve (ondaki) hikmeti düşünün. Allahdan korkun ve bilin ki Allah her şey'i hakkıyle bilendir. ...
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Önceki indirdiği kitaplar, insanların iyiliği, kurtuluşu için bir hidayet rehberi idi. Şimdi de hakkı bâtıldan, helâli haramdan, imanı küfürden ayıran bilgileri içeren şeriatı, Kur’ân’ı indirdi. Allah’ın, Kur’ân’daki âyetlerini inkârda ısrar edenler, işte onlar için şiddetli bir azap vardır. Allah kudretli ve hükümrandır. Âyetlerini, Kur’ân’ını yalanlayanlara, Rasulüne mu
halefe
t edenlere lâyık oldukları cezayı verir....
Ali-İmran Suresi, 194. Ayet:
"Rabbimiz, elçilerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine mu
halefe
t etmeyensin."...
Ali-İmran Suresi, 194. Ayet:
"Rabbimiz, elçilerine vaadettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine mu
halefe
t etmeyensin."...
Ali-İmran Suresi, 194. Ayet:
«Rabbimiz, peygamberlerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gününde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şüphesiz Sen, va'dine mu
halefe
t etmeyensin.»...
Nisa Suresi, 115. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
yuşâkıkı
: ayrılık yapar, mu
halefe
t eder, karşı gelir
3.
er resûle
: resûl, elçi
4.
min ba'di
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Ve kim kendisine hidayet beyan edildikten (açıkladıktan) sonra resûle mu
halefe
t ederse ve mü'minlerin yolunun dışında bir yola tâbî olursa, onu döndüğü yola çeviririz ve onu cehenneme yaslarız. Ve o ne kötü varış yeri....
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Kim kendisi için doğru yol açıklık kazandıktan sonra Peygamber'e mu
halefe
t eder ve mü'minlerin yolundan başka yola uyarsa onu döndüğü yöne çeviririz ve cehenneme atarız. Orası ne kötü bir varış yeridir!...
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Kim kendisine 'dosdoğru yol' apaçık belli olduktan sonra, elçiye mu
halefe
t ederse ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!.....
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Her kim de kendisine hak tebeyyün ettikten sonra peygambere mu
halefe
tte bulunur ve mü'minler yolunun gayrısına giderse biz onu gittiğine bırakırız ve kendisine Cehennemi boylatırız ki o ne fena gidişdir...
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Kim de doğru, apaçık belli olduktan sonra peygambere mu
halefe
tte bulunur ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu gittiği o yolda bırakır ve kendisini cehenneme boylatırız ki, o ne kötü gidiştir!...
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Kim kendisine 'dosdoğru yol' apaçık belli olduktan sonra, elçiye mu
halefe
t ederse ve inançlıların yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!.....
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Kim kendisine doğru yol besbelli oldukdan sonra peygambere mu
halefe
t eder, mü'minlerin yolundan başkasına uyub giderse onu döndüğü o yolda bırakırız. (Fakat ahiret de) kendisini cehenneme koyarız. O, ne kötü bir yerdir! ...
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Her kim de kendisine doğru yol zahir olduktan sonra Peygamber'e mu
halefe
t eder ve mü'minlerin yolundan başkasına uyup giderse, onu o takip ettiği yola sevkederiz ve onu cehenneme daldırırız. Ve ona ne fena bir gidilecek yer....
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Hidayet kendisine apaçık belli olduktan sonra, peygambere mu
halefe
t edip inananların yolundan başkasına uyan kimseyi döndüğü yolda bırakırız. Ahirette de kendisini cehenneme sokarız. Ne kötü bir dönüş yeridir orası!...
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Her kim de, hidâyet yolu kendisine iyice belli olduktan sonra, Resulullaha mu
halefe
t eder ve müminlerin yolundan başka bir yola tâbi olursa, Biz onu döndüğü yolda bırakırız. Fakat âhirette kendisini cehenneme koyarız. Orası ne fena bir varış yeridir!...
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Kim de kendisine 'dosdoğru yol' apaçık belli olduktan sonra, peygambere mu
halefe
t ederse ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!.....
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Doğru yol kendisine açıkça belli olduktan sonra kim Peygambere mu
halefe
t eder ve mü'minlerin yolundan başka bir yol tutarsa, Biz de onu yöneldiği yola sevk eder ve Cehenneme süreriz. Gidilecek ne kötü bir yerdir orası!...
Maidə Suresi, 92. Ayet:
O hâlde Allah’a itâat edin, peygambere de itâat edin ve (ona muhâlefetten)sakının! Buna rağmen (itâatten) yüz çevirirseniz, artık bilin ki, Resûlümüze düşen ancak apaçık tebliğdir....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allah Teâlâ'ya itaat ediniz ve peygambere itaat ediniz ve (mu
halefe
tten) hazer eyleyiniz. Şâyet yüz çevirirseniz artık biliniz ki, bizim peygamberimizin üzerine ait olan, apaçık bir tebliğden ibarettir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten av hayvanı öldürürse, yaptığı işin cezasını çekmesi için öldürdüğü hayvanın dengi bir hayvanı ceza olarak Kâbe’ye ulaştırıp kurban etmesi gerekir. İçinizden iki âdil kişi bu denkliğe karar verir. Yahut ceza olarak bir keffârettir, o nisbette fakir karnı doyurulur. Yahut ona denk gelecek şekilde yaptığının cezasını tatması için oruç tutmaktır. Allah yasaklama âyetinden önce işlenen suçların cezalarını affetmiştir. Kim bu su...
Maidə Suresi, 98. Ayet:
Biliniz ki Allah, emirlerine mu
halefe
t edilme suçuna denk, size âdil ceza verme gücüne sahiptir. Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir....
Ənam Suresi, 42. Ayet:
And olsun ki, senden önce (gelip geçen) ümmetlere peygamberler gönderdik, (mu
halefe
t ettikleri için) onları —yalvarıp yakarsınlar diye— darlık ve bunaltıcı şeylerle yakaladık....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Peygamberlerin tebliğlerini, ümmetlerin, itaat ve mu
halefe
tlerini bildiğimiz halde, onlara (peygamberlere) haber veririz. Çünkü biz, onlardan (yaptıklarından ve söylediklerinden) habersiz ve gaip değildik....
Əraf Suresi, 19. Ayet:
Allah: 'Ey Âdem sen ve eşin Cennet’te oturun. Allah’ın sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisi içinde birlikte dilediğiniz yerden yeyin. Şu bitkiye, yaklaşmayın. Yaklaşırsanız, Allah’ın emrine mu
halefe
t sebebiyle kendinize zulmetmiş, yazık etmiş olursunuz.' buyurdu....
Əraf Suresi, 35. Ayet:
Ey Âdem oğulları! Size sizden, âyetlerimizi bir bir açıklayıp anlatan peygamberlerimiz gelir de kim (onlara karşı gelmekten, mu
halefe
t etmekten) sakınır ve kendini düzeltirse, artık onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir de....
Əraf Suresi, 35. Ayet:
Ey Âdem oğulları, size her ne zaman içinizden benim âyetlerimi anlatır Resuller gelir de her kim bunlara mu
halefe
tten sakınır ve salâhı iltizam eylerse artık onlara korku yoktur ve mahzun olacak olanlar onlar değildir...
Əraf Suresi, 35. Ayet:
Ey ademoğulları! Size içinizden peygamberler gelir de size karşı benim âyetlerimi beyan edecek olunca kim onlara mu
halefe
tten sakınır ve ıslah-ı halde bulunursa artık onlar için bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır....
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Fe
halefe
min ba’dihim halfun verisûl kitâbe ye’huzûne arada hâzel ednâ ve yekûlûne se yugferu lenâ ve in ye’tihim aradun misluhu ye’huzûh(ye’huzûhu), e lem yu’haz aleyhim mîsâkul kitâbi en lâ yekûlû alâllâhi illel hakka ve deresû mâ fîh(fîhî), ved dârul âhıretu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne). ...
Əraf Suresi, 169. Ayet:
1.
fe
halefe
: artık halef oldu, yerine geçti
2.
min ba'di-him
: onlardan sonra
3.
halfun
: sonraki nesil
4.
verisû el kitâbe
Əraf Suresi, 171. Ayet:
Bir zaman (Tûr) dağı(nı), bir gölgelikmiş gibi üzerlerine kaldırmıştık da, gerçekten onu (üstlerine düştü düşecek) olan bir şey zannetmişlerdi. (Onlara:) 'Size verdiğimizi(Kitâb’ı) kuvvetle tutun ve içinde olanları hatırlayın, tâ ki (ona muhâlefetten) sakınasınız!'(diye emretmiştik)....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu da onların Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne mu
halefe
t ettiklerinden dolayıdır. Ve her kim Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne mu
halefe
t ederse şüphe yok ki, Allah Teâlâ'nın ikabı pek şiddetlidir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu, Allah’a ve Elçisi’ne mu
halefe
t etmeleri dolayısıyladır. Kim, Allah’a ve Elçisi’ne mu
halefe
t ederse, şüphesiz Allah’ın cezası çok şiddetlidir.....
Tövbə Suresi, 49. Ayet:
Onlardan bana izin ver de bir muhâlefete, bir fitneye düşürme beni diyenler de var. Bil ki onlar, muhâlefetin tam içine düşmüşlerdir ve şüphe yok ki cehennem, kâfirleri muhakkak sûrette tamamıyla kavramış, kuşatmıştır....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
1.
e lem ya'lemû
: bilmiyorlar mı
2.
enne-hu
: onun ... olduğunu
3.
men
: kim, kişi
4.
yuhâdidi allâhe
: Allah'a m...
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Bilmiyorlar mı ki, kim Allah ve Peygamberine mu
halefe
tte bulunup düşmanlık ederse, şüphesiz ki onun için, içinde ebedî kalacağı Cehennem ateşi vardır, işte bu, rüsvaylığın büyüğüdür!...
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Bilmezler mi ki, şüphesiz her kim Allah Teâlâ'ya ve resûlüne mu
halefe
tte bulunursa artık onun için, içinde ebedîyen kalmak üzere cehennem ateşi vardır. Bu ise en büyük, daimi bir helâktır....
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
a'kabe-hum
: onların akıbeti, işlerinin sonucu, yaptıklarının sonucu
3.
nifâkan
: nifak, nifak olarak, nifak duygusu
4.
...
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Artık Allah Teâlâ'ya vaadettikleri şeyde O'na mu
halefe
t ettikleri için ve yalan söyler oldukları için O da onların bu hareketlerinin akibetini ona mülâki olacakları güne kadar onların kalplerinde bir nifaka döndürdü....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
1.
feriha
: ferahladılar
2.
el muhallefûne
: geri kalanlar
3.
bi mak'adi-him
: kalıp oturmaları ile
4.
hılâfe
: mu...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Geri kalanlar (münafıklar), Allah'ın Resûl'üne mu
halefe
t ederek (hilâfında olarak) kalıp oturmaları ile ferahladılar. Allah yolunda malları ve nefsleri (canları) ile cihad etmeyi kerih gördüler. Ve: “Sıcakta savaşa çıkmayın.” dediler. De ki: “Cehennem ateşi daha şiddetli sıcaktır.” Keşke idrak etmiş olsalardı....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın Peygamberine muhâlefet edenler, savaşa çıkmayıp oldukları yerde oturup kalmalarına sevindiler ve mallarıyla, canlarıyla, Allah yolunda savaşmak, onlara zor ve kötü geldi de bu sıcakta savaşa çıkmayın dediler. De ki: Cehennem ateşi, daha da sıcak; bir anlasalar şunu....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın Resûlüne mu
halefe
t etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler; "bu sıcakta sefere çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır!" Keşke anlasalardı!...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Savaşa giden orduya katılmayan münâfıklar, Allah’ın Rasulüne mu
halefe
t edip, cephe gerisinde evlerinde oturup kalmaları sebebiyle sevindiler. Allah yolunda, İslâm uğrunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmeyi, savaşmayı hoş karşılamadılar. 'Bu sıcakta sefere çıkmayın' dediler. 'Cehennem ateşi daha sıcaktır' de. Keşke anlamış olsalardı....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Geride kalanlar Allah'ın Peygamberine mu
halefe
t ederek oturup kalmalarına sevindiler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad etmekten hoşlanmadılar ve: 'Sıcakta savaşa çıkmayın' dediler. De ki: 'Cehennemin ateşi daha sıcaktır.' Keşke anlayabilselerdi....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Tebük savaşına iştirak etmeyip geri kalan münafıklar, Rasûlüllah’a mu
halefe
t ederek oturup kalmalarıyla sevindiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücadele etmeyi çirkin gördüler ve; “- Bu sıcakta harbe çıkmayın” dediler. De ki: “- Cehennemin ateşi daha sıcaktır. Fakat gidecekleri yeri bilseler!...”...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın Resûlüne mu
halefe
t etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler; «bu sıcakta sefere çıkmayın» dediler. De ki: «Cehennem ateşi daha sıcaktır!» Keşke anlasalardı!...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
(Tebük Seferinden) geride bırakılan (münâfık)lar, Allah Resûlüne muhâlefet ederek(sefere çıkmayıp) oturmalarıyla sevindi(ler); mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd etmekten hoşlanmadılar ve: 'Bu sıcakta sefere çıkmayın!' dediler. De ki: 'Cehennem ateşi sıcaklık cihetiyle daha çetindir!' Eğer anlasalardı!...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın peygamberine mu
halefe
t için geri kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmek hoşlarına gitmedi. Bu sıcakta savaşa çıkmayın, dediler. De ki: Cehennem ateşi daha sıvaktır. Keşke bilselerdi....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Resûlullah'a mu
halefe
t için geri kalmış olanlar, oturmalarıyla sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla mücâhedede bulunmalarını kerih gördüler ve, «Şu sıcakta cihada çıkmayın,» dediler. De ki: «Cehennemin ateşi sıcaklıkça daha şiddetlidir.» Eğer iyice anlar kimseler olsalar idi....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın Resul'üne mu
halefe
t etmek için (savaştan) geri kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Mallarıyla canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler ve (savaşa çıkmak isteyenlere de): “Bu sıcakta sefere çıkmayın!” dediler. De ki: “Cehennem ateşi daha sıcaktır!” Keşke bilseler!...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Seferden geri kalanlar, Allah'ın Resulüne mu
halefe
t ederek evlerinde oturmaktan pek keyiflendiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi hoş karşılamadılar ve 'Bu sıcakta sefere çıkmayın' dediler. De ki: Cehennem ateşi bundan sıcaktır. Keşke anlayabilselerdi!...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medîne’lilere ve civarlarındaki çöl bedevilerine, Rasûlüllah’ın emrine aykırı hareket etmek (ve yaptığı savaştan geri kalmak) uygun olmadığı gibi, kendisinin bizzat katlandığı zahmetlere onların da katlanmaya rağbet etmemeleri yaraşmaz. Mu
halefe
tin câiz olmayışının sebebi şudur: Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri kızdıracak bir yeri çiğnemeleri ve düşmana karşı bir muvaffakiyete erişmeleri yoktur ki, mukabilinde kendilerine sâlih bir amel ya...
Hud Suresi, 59. Ayet:
1.
ve tilke
: ve işte bu
2.
âdun
: Ad kavmi
3.
cehadû
: bilerek inkâr ettiler
4.
bi âyâti
: âyetleri
Hud Suresi, 78. Ayet:
Kavmi, izdiham halinde koşarak Lût’un yanına geldi. Bunlar, daha önce o çirkin fiili işleyenlerdi. Lût: 'Ey kavmim, ümmetim içinde evliliğe hazır dolu genç kızlarım var. Onlarla evlenin. Onlar sizin için helâl, daha temiz. Allah’ın emirlerine mu
halefe
tten, azâbından kendinizi koruyun. Misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin. İçinizde, aklı başında, sözü dinlenen bir adam yok mu?' dedi....
Hud Suresi, 88. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ kavmi
: ey kavmim
3.
e reeytum
: sizin görüşünüz (bu) mu
4.
in kuntu
: eğer ben, isem
Hud Suresi, 88. Ayet:
(Şuayb şöyle ) dedi: “Eğer ben, Rabbimden bir delil üzerinde isem ve beni kendinden güzel bir rızıkla rızıklandırdı ise de görüşünüz (bu) mu? Sizi ondan men ettiğim şeyde size mu
halefe
t etmek istemiyorum. Sadece gücümün yettiği kadar ıslâh etmek istiyorum. Benim başarım ancak Allah iledir. Ben, O'na tevekkül ettim ve O'na yöneldim.”...
Hud Suresi, 88. Ayet:
Ey kavmim! dedi: Söyleyin bakayım eğer ben rabbımdan bir beyyine üzerinde bulunuyorsam ve o kendisinden bana güzel bir rızık ihsan etmiş ise ne yapmalıyım? Ben size mu
halefe
t etmemle sizi nehyettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum, ben sade gücüm yettiği kadar ıslah istiyorum, muvaffakıyyetim de Allah iledir, ben yalnız ona dayandım ve ancak ona yüz tutarım...
Hud Suresi, 88. Ayet:
Şu'ayb: «Ey kavmim, ne dersiniz, eğer ben Rabbimin katından açık bir delil ile gelmişsem ve O, bana kendi katından güzel bir rızık vermişse ne yapmalıyım? Size mu
halefe
t etmemle sizi men ettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben, yalnızca gücümün yettiği kadar düzeltmeyi istiyorum, başarım da Allah'ın yardımı iledir. Ben yalnız O'na dayandım ve ancak O'na yüz tutarım....
Hud Suresi, 88. Ayet:
(Şuayb) dedi ki: 'Ey kavmim! Söyleyin bakalım; ya Rabbimden apaçık bir delîl üzerinde isem ve beni tarafından güzel bir rızık ile rızıklandırmışsa? Sizi kendisinden men' ettiğim şeyler husûsunda (siz onlardan sakınırken) size muhâlefet etmeyi (onları kendim yapmayı) istiyor da değilim. (Ben) ancak gücümün yettiği kadar ıslâh etmek istiyorum.Muvaffakiyetim ise ancak Allah(’ın yardımı) iledir. (Ben) yalnız O’na tevekkül ettim ve ancak O’na yönelirim.'...
Hud Suresi, 88. Ayet:
Dedi ki: «Ey kavmim! Haber veriniz, eğer ben Rabbim tarafından bir açık bürhan üzere isem ve beni kendi tarafından güzel bir rızk ile merzûk etmiş ise ve ben sizi nehyettiğim şey hususunda size mu
halefe
t etmek istemem, ben ise başka değil, gücüm yettiği kadar ıslah isterim ve benim muvaffakiyetim ancak Allah Teâlâ iledir. Yalnız O'na tevekkül ettim ve ancak O'na dönerim.»...
Rəd Suresi, 31. Ayet:
Ve eğer bir Kur'an ki, onunla dağlar yürütülmüş veya onunla yer parçalanmış veya onunla ölüler söyletilmiş olsa idi işte bu Kur'an ile olmuş olurdu. Fakat bütün emir Allah'ındır. İmân edenler anlamadılar mı ki, Allah Teâlâ dileyecek olsa idi elbette bütün insanları hidâyete erdirirdi. Kâfirlere gelince onlara kendi kötü amelleri sebebiyle bir felaket isabet edip duracaktır. Veya Allah'ın vaadi gelinceye değin o felaket yurtlarının yakınında hulûl edecektir. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ verdiği söze...
Nəhl Suresi, 27. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
yevme el kıyâmeti
: kıyâmet günü
3.
yuhzî-him
: onları zelil edecek, rezil rüsva edecek, alçaltacak
4.
ve y...
Nəhl Suresi, 27. Ayet:
Sonra kıyamet günü, Allah, o kâfirleri zelil ve perişan edecek ve şöyle buyuracak: “- Nerede o haklarında müminlere mu
halefe
t edip durduğunuz ortaklarım?” Kendilerine ilim verilen Peygamberlerle müminler: “-Gerçekten bütün sefalet ve zillet, bugün kâfirler üzerinedir.” diyeceklerdir....
Nəhl Suresi, 27. Ayet:
Sonra Kıyamet gününde onları (Cenâb-ı Hak) rüsvay edecektir ve diyeceklerdir ki: Nerede o, (zû'münüzce) benim şeriklerim ki, siz onlardan dolayı (mü'minlere) mu
halefe
tte bulunur idiniz. Kendilerine ilim verilmiş olanlar da diyeceklerdir ki: Şüphe yok bütün mezellet, bütün kötülük bugün kâfirlerin üzerinedir....
İsra Suresi, 76. Ayet:
Seni yurdundan, Mekke’den çıkarmak için, huzursuz hale getirerek, neredeyse dünyayı başına dar edecekler. O zaman, sana mu
halefe
t ettikleri için, senin ardından, kendileri de orada fazla kalamayacaklar....
Məryəm Suresi, 59. Ayet:
Fe
halefe
min ba’dihim halfun edâus salâte vettebeûş şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâ(gayyen)....
Məryəm Suresi, 59. Ayet:
1.
fe
: böylece, bundan sonra
2.
halefe
: arkasından geldi
3.
min ba'di-him
: onlardan sonra
4.
halfun
: sonraki n...
Taha Suresi, 58. Ayet:
Öyle ise, muhakkak surette biz de sana, aynen onun gibi bir büyü getireceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda, ne senin, ne de bizim mu
halefe
t etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla....
Taha Suresi, 58. Ayet:
Öyle ise, muhakkak surette biz de sana, aynen onun gibi bir büyü getireceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda, ne senin, ne de bizim mu
halefe
t etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla....
Taha Suresi, 58. Ayet:
'Öyle ise, (biz de) mutlaka sana onun benzeri bir sihir getireceğiz; şimdi (sen,)bizimle kendi aranda bir buluşma zamânı (ve yeri) ta'yîn et ki, ne bizim, ne de senin ona muhâlefet etmeyeceğimiz, (herkesin gelebileceği) uygun bir yer olsun!'...
Taha Suresi, 86. Ayet:
Artık Mûsa, kavminin yanına gazaplı bir halde mahzun olarak avdet etti. Dedi ki: «Ey kavmim! Size Rabbiniz güzel bir vaad ile vaadetmiş değil mi idi? Yoksa üzerinize zaman mı uzadı? Yoksa Rabbinizden üzerinize bir gazap hulûlunu mu arzu ettiniz ki, bana olan vaadinize mu
halefe
tte bulundunuz?»...
Taha Suresi, 87. Ayet:
Dediler ki: "Biz kasıtlı olarak sana mu
halefe
t etmedik. . . Fakat biz halkımızın zinetinden ağırlıklar yüklenmiştik de onları kaldırıp (Samirî'nin ateşine) attık. . . Samirî de işte böylece atmıştı (biz onu taklit ettik). "...
Taha Suresi, 87. Ayet:
Dediler ki: «Biz sana olan vaade kendimize mâlik olarak mu
halefe
tte bulunmuş olmadık. Velâkin biz kavmin ziynetinden birtakım ağırlıkları yüklenmiştik, onları (ateşe) atıverdik. İşte Sâmirî de öyle atıverdi.»...
Həcc Suresi, 47. Ayet:
Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va'dine kesin olarak mu
halefe
t etmez. Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir....
Həcc Suresi, 47. Ayet:
Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar. Tanrı vaadine kesin olarak mu
halefe
t etmez. Gerçekten, senin rabbinin katında bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir....
Həcc Suresi, 47. Ayet:
Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va'dine kesin olarak mu
halefe
t etmez. Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir....
Həcc Suresi, 53. Ayet:
Allah, peygamberlerin amaçları, ülküleri konusunda, şeytanın gönüllere düşürmeye çalıştığı şüpheyi, bu tür şüphelere verdiği fırsatı, kalpleri kararmış, akıllarından zoru olan hasta ruhlular, yürekleri katılaşan, kafaları kalınlaşan kimseler için bir imtihan aracı olarak planlıyor. Bu tür şüphelere kapılarak kendilerine yazık edenler, zâlimler, kesinlikle hakka şiddetli bir mu
halefe
t ve bir düşmanlık içindedirler....
Həcc Suresi, 53. Ayet:
Yine de Allah’ın bu vesveseye fırsat vermesi, şeytanın attığı vesveseyi kalplerinde bir hastalık, bir şüphe olanlar ve kalpleri katılaşanlar hakkında bir imtihan vesilesi yapmak içindir. Gerçekten, zalimler, pek derin bir mu
halefe
t ve düşmanlık içindedirler....
Həcc Suresi, 67. Ayet:
Biz her ümmet için bir şeriat tayin ettik ki, onlar bununla amel ederler. Bunun için (ey Rasûlüm) din işinde sana asla mu
halefe
t etmesinler. Sen, insanları, Rabbine ibadet etmeye davet et. Çünkü sen, gerçekten hidayete götüren doğru bir yol üzerindesin....
Həcc Suresi, 67. Ayet:
Biz her ümmete kendi dönemlerinde uyguladıkları özel bir ibadet yolu belirledik. Öyle ise onlar din işinde asla sana mu
halefe
t etmesinler. Sen insanları Rabbinin yoluna dâvet et! Çünkü sen gerçekten hakka götüren dosdoğru bir yolun üzerindesin....
Həcc Suresi, 69. Ayet:
(Ey müminlerle kâfirler), mu
halefe
t edip durduğunuz şeyler hakkında kıyamet günü Allah aranızda hükmünü verecektir....
Həcc Suresi, 69. Ayet:
Ve mu
halefe
t edip durduğunuz şeyler hakkında Kıyamet günü Allah aranızda hukmünü verecek...
Həcc Suresi, 69. Ayet:
Mu
halefe
t edip durduğunuz şeyler hakkında kıyamet günü Allah aranızda hükmünü verecektir....
Nur Suresi, 63. Ayet:
(Ey inananlar!) Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. İçinizden biribirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allah gerçekten bilir. Artık onun emrine mu
halefe
t edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya elem dolu bir azaba uğramaktan sakınsınlar....
Nur Suresi, 63. Ayet:
Rasûlün davetini, aranızda, bazınızın bazınıza çağırması gibi kabul etmeyin. Allâh sizden, birbirinin arkasına gizlenip, gizlice sıvışarak gidenleri bilir. . . Artık O'nun emrine mu
halefe
t edenler, kendilerine bir belânın isâbet etmesinden yahut acı bir azabın isâbet etmesinden korksunlar!...
Nur Suresi, 63. Ayet:
Peygamber'e (kendisiyle konuşurken) seslenmenizi, kendi aranızda birbirinize seslendiğiniz gibi saymayın. İçinizden birbirini siper edinip sıvışarak gidenleri elbette Allah bilir. Artık Peygamber'in emrine mu
halefe
f edenler, kendilerine bir fitnenin dokunmasından veya kendilerine elem verici bir azâbın erişmesinden (korkup) çekinsinler....
Nur Suresi, 63. Ayet:
Aranızda Peygambere ait olan çağırmayı, bâzınızın bâzınıza olan çağırması gibi kılmayınız. Muhakkak ki Allah, sizden saklanarak azar azar savuşup gidenleri bilir. Artık O'nun emrine mu
halefe
t edenler, kendilerine bir fitne ermesinden veya kendilerine elîm bir azabın çarpmasından hazar etsinler....
Nur Suresi, 63. Ayet:
Peygamberin çağrısını aranızda birbirinize yaptığınız çağrı gibi saymayın. Allah, içinizden birbirinin arkasına gizlenip, gizlice sıvışanları bilmektedir. Bu sebeple, onun emrine mu
halefe
t edenler, başlarına bir belanın gelmesinden veya acı bir azaba uğratılmalarından korksunlar....
Nur Suresi, 63. Ayet:
Peygamberi, birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden, birbirini siper ederek sıvışanları Allah biliyor. Peygamberin emrine mu
halefe
t edenler, başlarına bir belâ gelmesinden yahut acı bir azaba uğramaktan sakınsınlar....
Şüəra Suresi, 216. Ayet:
(Buna rağmen) sana isyan ve mu
halefe
t ederlerse de ki: “- Ben sizin yaptıklarınızdan beriyim,”...
Nəml Suresi, 63. Ayet:
1.
e lem ya'lemû
: bilmiyorlar mı
2.
enne-hu
: onun ... olduğunu
3.
men
: kim, kişi
4.
yuhâdidi allâhe
: Allah'a m...
Qəsəs Suresi, 4. Ayet:
Gerçekten Fir'avun o memlekette (Mısır’da) zorbalığa kalktı ve halkını (kendisine muhâlefet etmesinler diye) çeşitli fırkalara böldü. Onlardan bir kısmını (İsrâiloğullarını)güçsüz bırakmak istiyor, (yeni doğan) oğullarını boğazlıyor, kadınlarını (kızlarını) ise sağ bırakıyordu. Çünki o fesad çıkaranlardandı....
Fatir Suresi, 42. Ayet:
Onlar, (hakikate her fırsatta mu
halefe
t edenler,) eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, o'nun rehberliğine, (kendilerine gönderilen uyarıcıya tabi olan eski) toplumlardan daha çok bağlanacaklarına bütün güçleriyle yemin ederler: İşte şimdi onlara bir uyarıcı geldi, ama (o'nun çağrısı) onların sadece mu
halefe
tlerini artırdı,...
Sad Suresi, 2. Ayet:
Doğrusu, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar, boş bir gurur, bir ayrılık, bir bölücülük, hakka mu
halefe
t ve düşmanlık içindeler....
Sad Suresi, 2. Ayet:
Hayır! İnkâr edenler bir gurur ve (Allah’a ve Resûlüne karşı) muhâlefet içindedirler....
Sad Suresi, 2. Ayet:
Belki o kâfir olanlar, bir gurur ve mu
halefe
t içindedirler....
Sad Suresi, 2. Ayet:
(Kâfirler) Bu Kur’ân’ı onda şüpheye yer verecek herhangi bir taraf olduğundan değil, ama asıl kendileri Allah’a karşı kibir ve mu
halefe
t taşıdıkları için inkâr ediyorlar....
Sad Suresi, 2. Ayet:
Doğrusu, inkâr edenler kibirleri yüzünden mu
halefe
t içindeler....
Zümər Suresi, 20. Ayet:
Fakat o kimseler ki, Rablerinden korkmakta bulunmuşlardır, onlar için köşkler vardır, onların üstlerinde de yapılmış köşkler vardır. Altlarından ırmaklar akar. Allah'ın vaadidir. Allah, vaadine mu
halefe
t etmez....
Fussilət Suresi, 52. Ayet:
'Hiç düşündünüz mü? Eğer bu Kur’ân Allah katından gelmişse, sonra, siz de onu inkâr etmişseniz, o zaman büsbütün haktan uzak bir muhâlefet ve düşmanlık içinde olanlardan daha başına buyruk, hak yoldan daha uzak, dalâleti, bozuk düzeni, helâki daha çok tercih eden kim olabilir?' de....
Fussilət Suresi, 52. Ayet:
De ki: «Bana haber veriniz! Eğer o, (Kur'an) Allah tarafından olmuş ise, sonra onu inkar etmiş iseniz, uzak bir mu
halefe
tte bulunan kimseden daha sapık kim vardır?»...
Məhəmməd Suresi, 32. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir oldular
3.
ve saddû
: ve engellediler, men ettiler
4.
an ...
Məhəmməd Suresi, 32. Ayet:
Muhakkak ki inkâr edenler, Allah'ın yolundan men edenler ve onlara hidayet açıkça belli olduktan sonra resûle mu
halefe
t edenler, onlar Allah'a hiçbir şeyle asla zarar veremezler. Ve (Allah) onların amellerini heba edecek....
Məhəmməd Suresi, 32. Ayet:
Muhakkak ki hakikat bilgisini inkâr edenler, Allâh yolundan alıkoyanlar ve hakikat ilmi kendilerine açıklandıktan sonra Er Rasûl'e (Rasûlullâh'a) mu
halefe
t edenler, Allâh'a asla hiçbir zarar veremezler! (Ama O) onların amellerini boşa çıkaracaktır....
Məhəmməd Suresi, 32. Ayet:
Şüphesiz ki, o inkâra sapanlar ve (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar; kendilerine doğru yol belli olduktan sonra da Peygambere mu
halefe
t edip karşı gelenler elbette Allah'a hiçbir şekilde zarar veremezler ; Allah ise, onların amellerini boşa çıkaracaktır....
Məhəmməd Suresi, 32. Ayet:
Şüphe yok, o kimseler ki kâfir oldular ve Allah yolundan men ettiler ve kendilerine hidâyet apâşikâr belli olduktan sonra Peygambere muhâlefette bulundular, elbette Allah'a hiçbir zarar vermiş olmadılar ve onların amellerini iptal edecektir....
Hucurat Suresi, 10. Ayet:
Müminler (dinde) ancak kardeştirler. Onun için (ihtilâf ettikleri zaman) iki kardeşinizin aralarını düzeltin ve (Allah’ın emrine mu
halefe
t etmekten) sakının ki, merhamet olunasınız....
Mücadilə Suresi, 5. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
yuhâddûne
: hududu aşanlar, mu
halefe
t edenler
3.
allâhe
: Allah
4.
ve resûle-hu
Mücadilə Suresi, 5. Ayet:
Muhakkak ki Allah'a ve O'nun Resûl'üne (onların koyduğu hudutlara) mu
halefe
t edenler, onlardan öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltıldılar. Ve açıklanmış âyetler (açık deliller) indirmiştik ve kâfirler için alçaltıcı azap vardır....
Mücadilə Suresi, 5. Ayet:
Allah'a ve Rasulüne mu
halefe
t edenler; kendilerinden öncekiler nasıl alçaltıldı ise öyle alçaltılacaklardır. Halbuki Biz, apaçık ayetler indirmişizdir. Ve küfredenlere horlayıcı bir azab vardır....
Mücadilə Suresi, 5. Ayet:
Muhakkak o kimseler ki, Allah'a ve Peygamberine mu
halefe
tte bulunurlar, kendilerinden evvelkilerin çarpıldıkları gibi çarpılmışlardır. Ve muhakkak ki, açık açık âyetler indirdik ve kâfirler için pek hakaretli bir azap vardır....
Mücadilə Suresi, 5. Ayet:
Allah'a ve Peygamber'ine mu
halefe
tte bulunanlar, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Halbuki biz apaçık âyetler indirmişizdir. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır....
Mücadilə Suresi, 5. Ayet:
Allah’a ve Peygamberine mu
halefe
t edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldıkları gibi alçaltılacaklardır. Biz, apaçık ayetler indirmiştik. Bunları uygulamayanlara horlayıcı bir azap vardır...
Mücadilə Suresi, 20. Ayet:
Allah’a ve Peygamberine mu
halefe
t edenler, muhakkak onlar, (cehennemdeki) en alçaklarla beraberdirler....
Mücadilə Suresi, 20. Ayet:
Şübhesiz ki Allah’a ve Resûlüne karşı, muhâlefet edenler yok mu, işte onlar en zelîl(en aşağı) kimseler arasındadırlar!...
Mücadilə Suresi, 20. Ayet:
Allah'a ve Peygamberine mu
halefe
t edenler; işte onlar, en çok zillete düşenlerle beraberdirler....
Mücadilə Suresi, 20. Ayet:
(20-21) Muhakkak o kimseler ki, Allah'a ve resûlune mu
halefe
tte bulunurlar, işte onlar, zelîl olanların arasındadırlar. Allah yazdı ki, «Elbette ben galebe edeceğim Ben. Peygamberlerim de...». Şüphe yok ki Allah kavîdir, azîzdir....
Mücadilə Suresi, 20. Ayet:
Allah'a ve Peygamber'ine mu
halefe
t edenler, işte onlar en aşağılık kimseler arasındadırlar....
Mücadilə Suresi, 20. Ayet:
Allah’a ve Peygamberine mu
halefe
t edenler, işte onlar, en alçaklar içindedirler....
Mücadilə Suresi, 21. Ayet:
(20-21) Muhakkak o kimseler ki, Allah'a ve resûlune mu
halefe
tte bulunurlar, işte onlar, zelîl olanların arasındadırlar. Allah yazdı ki, «Elbette ben galebe edeceğim Ben. Peygamberlerim de...». Şüphe yok ki Allah kavîdir, azîzdir....
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavmi, Allah’a ve peygamberine mu
halefe
te kalkışan kimselerle sevişir bulamazsın; velev ki, o muhalifler, (soyca) babaları ve oğulları, veya kardeşleri veya hısım ve hemşehrileri olsun... İşte Allah, böyle (zalim) kimseleri sevmiyen bir kavmin kalblerine imanı tesbit buyurmuş ve kendilerini yüce katından bir rahmet ile kuvvetlendirmiştir. Onları, (ev ve ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koyacak, içlerinde ebedî olarak kalacaklardır. Öyle ki, Al...
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kavmin; kendi babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsa Allah ve Peygamberine mu
halefe
t eden kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. Bunlar orada ebediyyen kalacaklardır. Allah; onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnud olmuşlardır. İşte onlar; Allah'ın hizbidir. Dikkat edin; Allah'ın hizbi, fela...
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah'a ve ahiret gününe imân eden hiçbir kavmi bulamazsın ki, Allah'a ve Resûlüne mu
halefe
t eder kimseleri sevsinler. Velev ki babaları veya oğulları veya kardeşleri veya kabileleri olsunlar. Onlar o zâtlardır ki, (Allah) Onların kalblerinde imân yazmıştır. Ve onları kendisinden bir ruh ile teyid etmiştir ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere girdirecektir. Oralarda ebedîyyen kalıcılardır. Allah onlardan razı olmuştur, (onlar da) O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır...
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin; babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsa, Allah'a ve Peygamber'ine mu
halefe
t eden kimselere sevgi beslediklerini göremezsin. Onlar o kimselerdir ki Allah imanı kalplerine yazmış ve onları kendinden bir ruh ile takviye edip desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar Allah'ın hizbi (partisi)dir. İyi bilin ki kur...
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir toplumun; babaları, oğulları, kardeşleri veya yakınları dahi olsa, Allah’a ve Elçisi'ne mu
halefe
t eden kimseler için bir sevgi beslediklerini göremezsin. İşte onlar, Allah’ın kalplerine inancı kaydettiği ve kendinden bir vahiy ile güçlendirdiği kimselerdir. Allah, onları alt tarafından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere girdirecektir. İşte onlar Allah’ın askerleridir. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da ondan razı olmuştur. İyi bilin ki, ...
Həşr Suresi, 4. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
bi enne-hum
: onların ..... olması sebebiyle
3.
sâkkû
: ayrılık çıkardılar, mu
halefe
t ettiler
4.
allâhe<...
Həşr Suresi, 4. Ayet:
İşte bu, onların Allah'a ve O'nun Resûl'üne mu
halefe
t etmeleri sebebiyledir. Ve kim Allah'a mu
halefe
t ederse, o taktirde muhakkak ki Allah, ikabı (cezası) şiddetli olandır....
Həşr Suresi, 4. Ayet:
Bu azabın sebebi şu: Çünkü onlar, Allah’a ve peygamberine mu
halefe
t ettiler, (emirlerine aykırı harekette bulundular). Kim de Allah’a (ve peygamberine) aykırı hareket ederse, şübhe yok ki, Allah çok şiddetli azab sahibidir....
Həşr Suresi, 4. Ayet:
Bunun sebebi ise, şüphe yok ki onlar Allah'a ve Peygamberine karşı mu
halefe
te kalkıştılar ve her kim Allah'a karşı mu
halefe
te kalkışırsa artık şüphe yok ki, Allah'ın ikabı pek şiddetlidir....
Həşr Suresi, 7. Ayet:
Allah’ın zahmet çektirmeden, fethedilen köylerin, kasabaların, memleketlerin halkından alıp, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’ın tasarrufuna verdiği ganimetler, Allah, peygamber, yakınları, yetimler, dullar, çevresi, çaresi olmayan yoksullar, göçmenler ve yolda kalan muhtaç yolcular içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dönüp dolaşan bir devlet, bir güç kuvvet, bir servet olmaz. Rasulullah’ın size tevdi ...
Hud Suresi, 119. Ayet:
Sadece Rabbinin rahmet ettiği kimse hariç (o Rasûlün getirdiklerine mu
halefe
t etmez); işte bunun için onları halketti! Rabbinin: "Andolsun ki cehennemi tamamen cinn ve nas'tan dolduracağım" kelimesi tamamlanmıştır....
Zuxruf Suresi, 58. Ayet:
ve "Hangisi daha iyi, bizim ilahlarımız mı yoksa o mu?" derler. (Ama) onlar bu mukayeseyi, yalnızca, sırf mu
halefe
t olsun diye senin önüne getirirler. Evet, onlar kavgacı/tartışmacı bir toplumdur!...
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
"Dininize tâbi olmayana inanmayın!" De ki: "Hidâyet, Allâh hidâyetidir (hakikatiniz olan Allâh Esmâ'sının hidâyeti esastır). Size verilenin bir benzeri de başka birine veriliyor diye ya da (verilenle) Rabbinizin huzurunda size galip gelecekler diye mi mu
halefe
tiniz?" De ki: "Muhakkak ki fazl Allâh elindedir, onu dilediğine verir. Allâh Vasi'dir, Aliym'dir. "...
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
ama sizin inancınıza uymayan hiç kimseye (gerçekten) inanmayın." De ki: "Tek (gerçek) rehberlik, Allah'ın rehberliğidir; size verilen (vahy)in benzerinin başka birine de verilmesi şeklinde ifa edilen (bir rehberlik)". Yoksa onlar, Rabbiniz'in huzurunda size mu
halefe
t mi edeceklerdi? De ki: "Lütuf ve ihsan, Allah'ın elindedir; onu dilediğine bağışlar: çünkü Allah (rahmet ve cömertliğinde) sınırsızdır, her şeyi bilendir,...