Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hatırlayın! Musa,
halkın
a: "Ey halkım! Siz buzağıyı edinmekle kuşkusuz kendinize zulmettiniz. Hemen tevbe edin ve böylece nefislerinizi öldürün. Bu Bari'nizin yanında sizin için hayırlı olandır." demişti. Sonra da O, tevbenizi kabul etmişti. Kuşkusuz O, Tevbeleri Kabul Eden'dir, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, Musa
halkın
a: "Allah, sizden bir sığır kesmenizi istiyor." demişti. Onlar da: "Sen bizimle alay mı ediyorsun." dediler. Musa; "Cahillerden olmaktan, Allah'a sığınırım." dedi....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani İbrahim: "Ey Rabb'im! Bu beldeyi güvenli bir yer kıl,
halkın
dan, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inananları, çeşitli ürünlerle rızıklandır." dedi. O da: "Kafir olanı dahi az bir süre geçindiririm; sonra onu ateşin azabına uğratırım. Orası, varacaklar için ne kötü bir yerdir." dedi....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, haram ayını ve onda savaşmanın durumunu soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak, büyük (günahtır.) " Ancak, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu ve Mescid-i Haram'ı küfretmek onun
halkın
ı oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük (günahtır.) Zira fitne, öldürmekten daha kötüdür. Onlar, eğer güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar, sizinle savaşmaktan vazgeçmezler. Sizden kim, dininden döner ve kafir olarak ölürse işte onların dünyada da ahirette de yaptıkları boşa gitmiş o...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların, bu dünya hayatında, infak ettikleri şeylerin durumu, kendilerine haksızlık etmiş bir
halkın
ekinine isabet ederek onu mahveden kavurucu bir rüzgara benzer. Allah onlara haksızlık yapmadı, fakat onlar, kendi kendilerine haksızlık etmektedirler....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Musa,
halkın
a: "Ey halkım! Allah'ın size verdiği nimetleri hatırlayın. Hani O, içinizden nebiler seçti; sizi melikler yaptı ve alemlerden hiç kimseye vermediği birçok şeyi size verdi." dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Dedi: "Ey Rabb'im! Kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. O halde bizimle fasık
halkın
arasını ayır."...
Maidə Suresi, 26. Ayet:
"Onlar, oradan kırk yıl yoksun kalacaklar." dedi. Onlar, o yerde şaşkınlık içinde dolaşacaklar. Artık fasık olan
halkın
durumuna üzülme....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: "Ey Kitap Ehli! Gerçeğin dışına çıkarak, dininizin sınırlarını ihlal etmeyin. Daha önce sapan ve birçoğunu saptıran ve düzgün yoldan sapmış olan bir
halkın
hevasına uymayın....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece zulmeden
halkın
kökü kurudu. Âlemlerin Rabb'i olan Allah'a hamdolsun....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
O hakikat olduğu halde
halkın
onu yalanladı. "Ben üzerinize vekil değilim." de....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim, babası Azer'e: "Sen, putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve
halkın
ı apaçık bir sapkınlık içinde görüyorum." demişti....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
halkın
a karşı İbrahim'e verdiğimiz huccetlerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Kuşkusuz Rabb'in, En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyi Bilen'dir....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Gerçek şu ki: Rabb'in, gerçeklerden habersiz bir beldenin
halkın
ı haksız yere asla yok etmez....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, Cehennem
halkın
a, "Rabb'imizin bize söz verdiklerinin gerçek olduğunu gördük; siz de Rabb'inizin size söylediklerinin gerçek olduğunu gördünüz mü?" diye seslenirler. "Evet." derler. Aralarından bir çağırıcı, "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun." diye bağırır....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir hicap vardır. Ve A'raf' üzerinde de hepsini simalarından tanıyan kimseler vardır. Henüz Cennet'e girmemiş olan, fakat girmeyi uman Cennet
halkın
a: "Size selam olsun." diye seslendiler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, Cennet
halkın
a, "Suyunuzdan veya Allah'ın rızık olarak verdiği şeylerden biraz da bize verin." diye feryat ederler. Onlar, "Allah, bu ikisini Kafirlere haram kılmıştır." derler....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Ant olsun ki Biz, Nuh'u
halkın
a gönderdik. "Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur; kuşkusuz ben, sizin için o büyük günün azabından korkuyorum." dedi....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Halkın
ın meleleri: "Biz, seni kesin bir sapkınlık içinde görüyoruz." dediler....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ad
halkın
a da kardeşleri Hud'u gönderdik. "Ey halkım! Allah'a kulluk edin ve sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Yine de takva sahibi olmayacak mısınız?" dedi....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Halkın
ın Kafir meleleri: "Gerçekten biz seni beyinsizlerden görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz." dediler....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud
halkın
a da kardeşleri Salih'i gönderdik: "Ey halkım: Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Rabb'inizden size bir beyyinat gelmiştir. İşte şu Allah'ın dişi devesi, sizin için bir ayettir. Bırakın onu, Allah'ın arzında otlasın. Kötü bir amaçla ona yaklaşmayın. Yoksa sizi yakın bir azap yakalar." dedi....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Halkın
ın büyüklük taslayan meleleri, içlerinden iman eden mustezaf'lara: "Siz, Salih'in, Rabb'i tarafından gönderilmiş olduğundan emin misiniz?" dediler. Onlar da: "Biz, onunla gönderilen her şeye iman edenlerdeniz." dediler....
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Hani Lut da
halkın
a şöyle demişti: "Ey halkım! Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı bir fahişeliği mi yapıyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Halkın
ın cevabı yalnızca şu oldu: "Çıkarın onları yurtlarınızdan, zira o insanlar, kendilerini çok temiz görüyorlar."...
Əraf Suresi, 88. Ayet:
Halkın
ın büyüklük taslayan meleleri dediler ki: "Ey Şu'ayb! Seni ve seninle birlikte iman edenleri ya yurdumuzdan çıkaracağız ya da bizim milletimize döneceksiniz." O da: "Kerih görsek de mi?" dedi....
Əraf Suresi, 90. Ayet:
Halkın
dan Kafir meleler: "Eğer Şu'ayb'e uyarsanız kaybedenlerden olursunuz." dediler....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Hangi beldeye bir nebi gönderdiysek, o beldenin
halkın
ı tezarru etsin diye sıkıntı ve zorlukla yakaladık....
Əraf Suresi, 109. Ayet:
Firavun
halkın
ın meleleri: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür." dediler....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun
halkın
ın meleleri: "Musa'yı ve yanında yer alanları, yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye mi bırakacaksın?" dediler. O da: "Oğullarını öldürüp, kadınlarını sağ bırakacağız. Kuşkusuz, biz onların üzerinde kahredicileriz." dedi....
Əraf Suresi, 128. Ayet:
Musa,
halkın
a: "Allah'tan yardım dileyin ve sabredin. Kuşkusuz yeryüzü Allah'ındır. Dilediği kulunu ona mirasçı kılar. Mutlu son takva sahibi olanlar içindir." dedi....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Mus'tezaf olan halkı da bereketlendirdiğimiz arzın doğusuna ve batısına mirasçı kıldık. Sabretmelerine karşılık Rabb'inin İsrailoğulları'na takdir ettiği hüküm gerçekleşti. Firavun ve
halkın
ın yapıp yükselttikleri yapıları harap ettik....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona verdiğimiz levhalarda öğüt olmak üzere her şeyi açık bir şekilde yazdık. "Onu kuvvetle tut ve
halkın
a da onu en iyi şekilde tutmalarını buyur. Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim."...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa,
halkın
a döndüğünde, öfke ve üzüntü içinde onlara: "Benim yokluğumda ne kötü işler yapmışsınız! Rabb'inizin emrini çabuklaştırdınız mı?" dedi. Levhaları bırakıp, kardeşinin başını tutup kendine çekti. "Ey annemin oğlu! Gerçekten bu halk beni zayıf buldu, neredeyse beni öldüreceklerdi; sen de düşmanları benimle sevindirme, beni bu zalim kimselerle bir tutma." dedi....
Əraf Suresi, 159. Ayet:
Musa'nın
halkın
dan da hakka ileten ve onunla adaletli davranan bir topluluk vardı....
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Dileseydik onu bununla yükseltirdik. Fakat o yere saplandı, hevasına uydu. Onun durumu, üzerine varsan da dilini sarkıtıp soluyan, varmasan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan
halkın
durumu böyledir. Sen bu kıssayı anlat, belki öğüt alırlar....
Əraf Suresi, 177. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayan ve böylece kendilerine haksızlık eden
halkın
durumu ne kötüdür....
Ənfal Suresi, 58. Ayet:
Eğer bir
halkın
ihanetinden endişe edersen, onlarla aynı şekilde anlaşmayı boz. Kuşkusuz Allah, hainlik yapanları sevmez....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip, hicret edenler, malları ve canları ile Allah yolunda cihat edenler, barındırıp yardım edenler; işte onlar birbirlerinin velileridirler. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar onların velayetinden size bir şey yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak aranızda anlaşma bulunan bir
halkın
aleyhine olursa, o bu hükmün dışındadır. Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir....
Tövbə Suresi, 14. Ayet:
Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onlara azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin. İnanan
halkın
göğüslerine şifa versin....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Âd ve Semud halklarının, İbrahim
halkın
ın ve Medyen sahiplerinin ve mutefikelerin haberi gelmedi mi? Resulleri onlara açık kanıtlar getirmişti. Allah, onlara haksızlık etmiş değildi. Fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yapıyorlardı....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki Bedevi Araplardan münafık olanlar vardır. Ve Medine
halkın
dan da nifakta ileri gidenler vardır. Sen onları bilemezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra onlar, daha büyük azaba uğratılacaklardır....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine
halkın
ın ne de etrafındaki Bedevi Arapların, Allah'ın Resul'ünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarının kaygısına düşmeleri olacak şeydir. Çünkü Allah yolunda katlanacakları susuzluk, yorgunluk, açlık ve Kafirleri kızdıracak bir yeri zapt etmeleri ve düşmana karşı elde ettikleri başarı, kendilerine salih bir amel olarak yazılacaktır. Zira Allah, muhsin olanların kazanımlarını yok etmez....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara, Nuh'un haberini anlat. Hani o
halkın
a: "Ey halkım! Eğer aranızda durmam ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, bilin ki ben yalnızca Allah'a güveniyorum. Öyleyse yapacağınızı yapmak için şirk koştuklarınızla toplanıp karar verin. Sonra ne yapacaksanız yapın. Sonra bana fırsat vermeden aldığınız kararı hemen uygulayın!" demişti....
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun ve melelerin, kendilerine kötülük yapacaklarından korktukları için, Musa'ya
halkın
dan az sayıda gençten başka inanan olmadı. Zira Firavun, o yerde çok büyüklenmişti. O, çok aşırı gidenlerdendi....
Yunus Suresi, 87. Ayet:
Musa ve kardeşine vahyettik: "
Halkın
ız için Mısır'da evler hazırlayın. Evlerinizi kıble yapın ve salatı ikame edin. Mü'minleri müjdele."...
Hud Suresi, 25. Ayet:
Ant olsun ki! Biz, Nuh'u kendi
halkın
a göndermiştik. "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım;"...
Hud Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine
halkın
ın Kafir meleleri: "Biz, seni kendimiz gibi bir beşer olarak görüyoruz. Görüyoruz ki, sana tabi olanlar, bizim toplumun en zayıf ve sefil olanlarıdır. Sizin, bize karşı bir üstünlüğünüzü görmüyoruz. Bilakis sizin yalancılardan olduğunuzu düşünüyoruz." dediler....
Hud Suresi, 36. Ayet:
Nuh'a vahyedildi: "Şu ana kadar inanmış olanların dışında, senin
halkın
dan kesinlikle kimse inanmayacak. Onların yaptıklarından dolayı tasalanma;"...
Hud Suresi, 38. Ayet:
Gemiyi yapıyordu.
Halkın
ın meleleri, onun yanından ne zaman geçseler, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: "Alay edin bakalım! Görürsünüz, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz."...
Hud Suresi, 49. Ayet:
"İşte bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları ne sen ne de
halkın
daha önce bilmiyordunuz. O halde sabret. Sonuç, takva sahiplerinindir."...
Hud Suresi, 50. Ayet:
Âd
halkın
a kardeşleri Hud'u gönderdik. Dedi ki: "Ey halkım! Yalnızca Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka bir ilahınız yoktur; siz bu tutumunuzla iftira etmekten başka bir şey yapmıyorsunuz....
Hud Suresi, 61. Ayet:
Semud
halkın
a da kardeşleri Salih'i gönderdik. Ey halkım: "Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yoktur." dedi. "Sizi yer yüzünde meydana getiren ve sizi orayı imar etmekle görevli kılan O'dur. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin. Sonra O'na tevbe ile yönelin. Rabb'im, Çok Yakın'dır, İsteklere Cevap Veren'dir."...
Hud Suresi, 70. Ayet:
Ona ellerini uzatmadıklarını görünce, onlardan kuşkulanıp korkuya kapıldı. "Korkma! Biz Lut
halkın
a gönderildik." dediler....
Hud Suresi, 84. Ayet:
Medyen
halkın
a da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. "Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben, sizi bir hayır içinde görüyorum. Ve sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum." dedi....
Hud Suresi, 89. Ayet:
"Ey halkım! Bana karşı gelmeniz; Nuh
halkın
ın, Hud
halkın
ın, Salih
halkın
ın başına gelen şeyleri sizin başınıza da getirmesin? Üstelik Lut halkı sizden pek uzak da değil."...
Hud Suresi, 98. Ayet:
Kıyamet günü,
halkın
ın önüne düşecek ve onları ateşe götürecektir. Varacakları yer, ne kötü bir yerdir....
Yusif Suresi, 37. Ayet:
"Yiyeceğiniz yemek daha gelmeden, ikinizin de rüyasını yorumlayacağım. Rüya yorumu yapmak Rabb'imin bana öğrettiği şeylerdendir. Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen ve Ahiret Günü'nü yalanlayan bir
halkın
milletini terk ettim." dedi....
Yusif Suresi, 82. Ayet:
"Gittiğimiz kasabanın
halkın
a ve beraberinde olduğumuz kervana da sor. Kuşkusuz biz doğru söylüyoruz."...
Rəd Suresi, 7. Ayet:
Kafirler, "Ona Rabb'inden bir ayet indirilmeli değil miydi?" diyorlar. Sen, yalnızca bir uyarıcısın. Ve her
halkın
bir yol göstericisi vardır....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Biz, mesajımızı anlaşılır olarak iletebilmesi için hiçbir Resulü kendi
halkın
ın dilinden başka bir dille göndermedik. Allah, artık hak eden kimseyi saptırır, hak eden kimseyi de doğru yola iletir. O, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
İbrahim Suresi, 5. Ayet:
Ant olsun ki; Musa'yı, "
Halkın
ı karanlıklardan aydınlığa çıkar, onlara Allah'ın günlerini hatırlat." diye ayetlerimizle gönderdik. Kesinlikle bunda sabreden ve şükreden kimseler için nice ayetler vardır....
İbrahim Suresi, 6. Ayet:
Hani! Musa
halkın
a demişti ki: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani O, sizi; oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakarak azabın en kötüsü ile cezalandıran Firavunculardan kurtarmıştı. Bunda, Rabb'inizden çok büyük bir sınav vardı."...
İsra Suresi, 59. Ayet:
Bizi ayet göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onu yalanlamış olmalarıdır. Semud
halkın
a göz göre göre o dişi deveyi verdik. Onunla kendilerine zulmettiler. Ve Biz, ayetleri uyarmaktan başka bir şey için göndermeyiz....
Kəhf Suresi, 90. Ayet:
Nihayet Güneş'in doğduğu yere vardığı zaman, onu, kendilerini Güneş'e karşı koruyacak bir örtü yapmadığımız bir
halkın
üzerine doğarken buldu....
Məryəm Suresi, 11. Ayet:
Bunun üzerine mihraptan
halkın
ın karşısına çıktı. Onlara, sabah akşam tesbih etmelerini vahyetti....
Taha Suresi, 79. Ayet:
Firavun
halkın
ı sapkınlıkta bıraktı; onları doğru yola yöneltmedi....
Taha Suresi, 83. Ayet:
"Ey Musa, seni
halkın
dan aceleyle ayrılmaya sevk eden şey nedir?"...
Taha Suresi, 85. Ayet:
Allah: "Biz,
halkın
ı sınadık. Senden sonra Samiri onları saptırdı."...
Taha Suresi, 86. Ayet:
Bunun üzerine Musa,
halkın
a öfkeli ve üzüntülü bir şekilde geri döndü: "Ey halkım, Rabb'iniz size iyi bir söz vermedi mi? Şimdi bu süre size uzun mu geldi? Yoksa Rabb'inizin gazabının üzerinize inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden döndünüz?" dedi....
Taha Suresi, 87. Ayet:
"Senin sözünden kendi isteğimizle çıkmadık. Fakat biz
halkın
ziynetlerinden yüklenmiştik. Sonra onları kaldırıp attık. Aynı şekilde Samiri de attı."...
Ənbiya Suresi, 52. Ayet:
Hani o, babasına ve
halkın
a: "Kendinizi adadığınız bu heykeller nedir?" dedi....
Ənbiya Suresi, 78. Ayet:
Hani Davud ve Süleyman,
halkın
koyunlarının yayıldıkları ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz, onların hükümlerine tanıktık....
Ənbiya Suresi, 95. Ayet:
Yok ettiğimiz bir kent
halkın
ın geri dönmesi haramdır. Onlar bir daha geri dönemezler....
Möminun Suresi, 23. Ayet:
Ant olsun ki Biz, Nuh'u
halkın
a gönderdik. "Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Hala takva sahibi olmayacak mısınız?" dedi....
Möminun Suresi, 24. Ayet:
Bunun üzerine
halkın
dan Kafir meleler: "Bu, sizin gibi bir beşerden başka bir şey değildir. Size karşı üstünlük kurmak istiyor. Eğer Allah isteseydi mutlaka melekler indirirdi. Geçmiş atalarımızdan da böyle bir şey duymadık." dediler....
Möminun Suresi, 44. Ayet:
Sonra ardı ardına elçilerimizi gönderdik. Her ümmet, kendilerine gelen resulleri yalanladı. Biz de onları ardı sıra devirdik. Ve onları
halkın
dilinde hadis konusu yaptık. İnanmayan halk uzak olsun....
Şüəra Suresi, 70. Ayet:
Babasına ve
halkın
a; "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti....
Nəml Suresi, 12. Ayet:
"Ve elini koynuna sok. Kötülük olmaksızın onu bembeyaz olarak çıkar. Firavun ve
halkın
a dokuz ayet ile git. Çünkü onlar fasık bir halk oldular."...
Nəml Suresi, 34. Ayet:
Sebe melikesi: "Hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman, orayı bozguna uğratırlar. Oranın
halkın
dan izzet sahibi olanları zillete düşürürler. Onlar da böyle yapacaklar." dedi....
Nəml Suresi, 45. Ayet:
Ant olsun ki Semud
halkın
a da, "Allah'a kulluk edin." diye kardeşleri Salih'i gönderdik. Ne var ki birbirleri ile çekişen iki grup oldular....
Nəml Suresi, 54. Ayet:
Lut,
halkın
a şöyle demişti: "Göz göre göre fahişelik mi yapıyorsunuz?"...
Nəml Suresi, 56. Ayet:
Fakat
halkın
ın cevabı: "Lut ailesini kasabamızdan çıkarın; çünkü onlar temiz kalmak isteyen kimselermiş!" olmaktan başka bir şey olmadı....
Qəsəs Suresi, 4. Ayet:
Gerçek şu ki: Firavun, büyüklenerek
halkın
ı sınıflara ayırdı. Onlardan bir sınıfı güçsüz düşürerek ezmek istiyor; erkek çocuklarını boğazlatıyor ve kadınlarını sağ bırakıyordu. Kuşkusuz o, bozgunculardandı....
Qəsəs Suresi, 15. Ayet:
Musa, şehir
halkın
ın habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri de düşman olan taraftan kavga eden iki kişi buldu. Kendi tarafından olan, diğerine karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine Musa onu yumrukladı ve ölümüne neden oldu. Musa: "Bu şeytanın işindendir. Kuşkusuz o, saptırıcı apaçık bir düşmandır." dedi....
Qəsəs Suresi, 76. Ayet:
Karun, Musa'nın
halkın
dan birisiydi.
Halkın
a karşı azgınlaştı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, onların anahtarlarını güçlü bir topluluk zor taşıyordu. Halkı ona: "Şımarma! Allah şımaranları sevmez." demişti....
Qəsəs Suresi, 79. Ayet:
Karun, ziynetli bir şekilde
halkın
ın karşısına çıktı. Dünya hayatına düşkünlüğü olanlar: "Keşke bizim de Karun gibi varlığımız olsaydı! Gerçekten o, çok kısmetli biri." diye iç geçirdiler....
Ənkəbut Suresi, 14. Ayet:
Ant olsun ki Nuh'u
halkın
a gönderdik. Onların içinde bin aydan elli yıl eksik kaldı. Sonunda haksızlık edenleri tufan aldı....
Ənkəbut Suresi, 24. Ayet:
Sonra onun
halkın
ın cevabı: "Onu öldürün veya yakın!" demeleri oldu. Bunun üzerine Allah, onu ateşten kurtardı. Bunda iman edecek bir halk için kesinlikle ayetler vardır....
Ənkəbut Suresi, 28. Ayet:
Hani Lut
halkın
a: "Siz, bu alemde sizden önce yaşamış olanların hiçbirinin yapmadığı bir fahişeliğe yöneliyorsunuz." demişti....
Ənkəbut Suresi, 29. Ayet:
"Gerçekten siz; erkeklere yönelecek, yanlış yolu seçecek ve bir araya gelerek çirkinlik yapacak mısınız?"
Halkın
ın yanıtı: "Eğer doğru söyleyenlerden isen Allah'ın azabını bize getir." demeleri oldu....
Ənkəbut Suresi, 31. Ayet:
Resullerimiz İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde: "Biz bu beldenin
halkın
ı helak edeceğiz." dediler. "Zira bu beldenin halkı zalim oldular."...
Ənkəbut Suresi, 34. Ayet:
Biz, bu belde
halkın
ın üzerine, yoldan çıkmaları nedeniyle gökten bir azap indireceğiz....
Ənkəbut Suresi, 36. Ayet:
Medyen
halkın
a da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şuayb: "Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Ahiret Günü'nü umut edin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!" dedi....
Fatir Suresi, 6. Ayet:
Kuşkusuz şeytan sizin düşmanınızdır. Öyleyse siz de onu düşman edinin. O kendisine uyanları alevli ateşin
halkın
dan olmaya çağırır....
Yasin Suresi, 13. Ayet:
Onlara, o kentin
halkın
ı örnek ver. Hani, onlara resuller gelmişti....
Yasin Suresi, 28. Ayet:
Ondan sonra,
halkın
ın üzerine gökten hiçbir ordu indirmedik, indirecek de değildik!...
Saffat Suresi, 124. Ayet:
Hani o,
halkın
a: "Siz, takva sahibi olmayacak mısınız?" demişti....
Sad Suresi, 64. Ayet:
Ateş
halkın
ın birbirleriyle bu çekişmeleri kesinlikle gerçektir....
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, Rabbine yönelerek bütün benliğiyle O'na dua eder. Sonra kendisine bir nimet lütfettiği zaman, daha önce O'na yöneldiği halini unutur. O'nun yolundan saptırmak için Allah'a ortaklar koşar. De ki: "Nankörlüğünle biraz daha yararlan. Kuşkusuz ki sen ateşin
halkın
dansın."...
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud
halkın
a gelince, onlara doğru yolu göstermiştik. Fakat onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Bunun üzerine, yaptıkları şeyler nedeniyle, alçaltıcı azabın yıldırımı onları yakaladı....
Zuxruf Suresi, 26. Ayet:
Bir zamanlar İbrahim, babasına ve
halkın
a: "Ben sizin kulluk ettiklerinizden uzağım demişti."...
Zuxruf Suresi, 44. Ayet:
Kuşkusuz o sana ve
halkın
a bir öğüttür. Ondan sorulacaksınız....
Zuxruf Suresi, 51. Ayet:
Firavun,
halkın
a seslendi: "Ey halkım! Mısır'ın egemenliği ve ayaklarımın altından akıp giden şu nehirler benim değil mi? Görmüyor musunuz?"...
Zuxruf Suresi, 54. Ayet:
Firavun
halkın
ı etkisi altına aldı. Bunun üzerine halkı ona itaat etti. Onlar fasık bir toplum oldular....
Zuxruf Suresi, 57. Ayet:
Meryem oğlu örnek olarak anlatılınca,
halkın
hemen yaygara yaptı;...
Duxan Suresi, 17. Ayet:
Ant olsun Biz, onlardan önce Firavun
halkın
ı fitnelendirdik. Onlara çok şerefli bir resul gelmişti....
Əhqaf Suresi, 21. Ayet:
Âd'ın kardeşini an! Hani Ahkaf'taki
halkın
ı uyarmıştı. Ondan önce de ve sonra da "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin! Ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum." diye uyaran nice uyarıcılar gelip geçmişti....
Məhəmməd Suresi, 13. Ayet:
Güç bakımından, seni yurdundan çıkaranlardan daha güçlü nice kent
halkın
ı yok ettik. Onlara yardım edecek hiç kimse de olmadı....
Zariyat Suresi, 46. Ayet:
Daha önce Nuh
halkın
ı da. Ki onlar fasık bir halktı....
Nəcm Suresi, 52. Ayet:
Daha önce de Nuh'un
halkın
ı. Onlar, daha zalim ve daha azgın olanlardı....
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman eden bir
halkın
, Allah'a ve O'nun Resul'üne karşı haddi aşanlara karşı sevgi duyduklarına tanık olamazsın; isterse bunlar, babaları, çocukları, kardeşleri veya akrabaları olsun. Onlar, Allah'ın kalplerine iman yazdığı ve kendilerini, kendinden bir ruh ile desteklediği kimselerdir. Allah, onları içinden ırmaklar akan Cennetlere koyacaktır. Onlar, orada sürekli kalacak olanlardır. Allah, onlardan hoşnut oldu, onlar da O'ndan hoşnut oldular. İşte onlar, All...
Həşr Suresi, 7. Ayet:
Allah'ın, beldeler
halkın
dan, Resul'üne verdiği feyler; aranızda zenginliğe neden olan, elden ele dolaşan bir zenginlik olmasın diye; Allah, Resul, yakınlık sahipleri, yetimler, miskinler ve yol oğlu içindir. Resul size ne verdiyse onu alın. Sizi neden alıkoyduysa ondan vazgeçin. Allah'a karşı takva sahibi olun. Kuşkusuz Allah, Cezalandırması Çok Şiddetli Olan'dır....
Mümtahinə Suresi, 13. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın gazap ettiği halka dönmeyin. Kafirlerin mezarlık
halkın
dan ümitlerini kestikleri gibi onlar da ahiretten ümitlerini kesmişlerdir....
Səff Suresi, 5. Ayet:
Hani Musa,
halkın
a: "Ey halkım! Benim, size Allah tarafından gönderilen bir resul olduğumu bildiğiniz halde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?" demişti. Ne zaman ki onlar eğrildiler, Allah da onların kalplerini eğriltti. Allah, fasıklar topluluğuna doğru yolu göstermez....
Nuh Suresi, 1. Ayet:
Biz Nuh'u
halkın
a, kendilerine acı veren bir azap gelmezden önce onları uyarması için gönderdik....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Kendilerine, 'Şu
halkın
inandığı gibi inanın,' denildiğinde, 'Beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız,' derler. Gerçek beyinsizler onlardır; fakat bilmezler....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa,
halkın
a demişti ki: 'Ey halkım, sizler buzağıya tapmakla nefsinize (kişilik, öz, ruh) zulmettiniz. Yaratıcınıza tövbe edin ve nefsinizi (egonuzu) öldürün. Bu, yaratıcınız katında sizin için daha iyidir.' O, sizi affeder. Elbette O, tövbeleri kabul edendir, Rahim'dir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve Musa,
halkın
a (dönüp) "Ey halkım!" demişti. "Doğrusu buzağıya taparak kendinize karşı suç işlediniz, o halde tevbe ederek (tekrar) Yaratıcınıza yönelin ve nefsinizi yok edin; bu, sizin için Yaratıcınızın katında en hayırlısı olacaktır." Bunun üzerine O, tevbenizi kabul etmişti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, Rahmet Dağıtan....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Gene bir zaman oldu ki Mûsâ, kavmi için su diledi de ona, sopanla vur taşa demiştik. Vurunca taştan on iki pınar fışkırmıştı.
Halkın
her bölüğü, su içeceği kaynağı bilmiş, anlamıştı. Allah'ın rızkından yiyin, için de haddinizi aşıp yeryüzünü fesada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve yine bir keresinde Musa, kavminin su ihtiyacı için (Bize) yalvarmıştı ve Biz de kendisine: "Asanla kayaya vur" demiştik. Bunun üzerine oradan on iki kaynak (birden) fışkırmıştı ki
halkın
tümü nereden (hangi kaynaktan) içeceğini bilsin. (Ve Musa demişti): "Allah tarafından verilen rızıktan yiyip için, ama yeryüzünün yozlaşmasına ve çürümesine yol açacak bozgunculuk yapmayın."...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, Musa
halkın
a: 'ALLAH bir düve boğazlamanızı emrediyor,' demişti. 'Bizimle alay mı ediyorsun,' deyince de 'Cahilce davranmaktan ALLAH'a sığınırım,' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, o zaman Musa,
halkın
a: "Dinleyin! Allah bir sığır kurban etmenizi emrediyor" demişti. Onlar: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. O: "Bu kadar cahil olmaktan Allah'a sığınırım!" diye cevap verdi....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Buna rağmen yine sizlersiniz birbirinizi katleden ve -kesinlikle yasaklanmış olduğu halde- kendi
halkın
ızdan bir kısmını yurtlarından süren, onlara karşı günahkarlık ve nefrette yarışıp yardımlaşan ve esir olarak elinize düştüklerinde onları ancak fidye alarak bırakan! Böyle yaparak, ilahi kelamın bir kısmına inanıyor, diğer kısmını inkar mı ediyorsunuz? Öyleyse bilin ki, içinizden böyle yapanların karşılığı, bütün dünya hayatında zilletten ve Kıyamet Günü en acıklı azaba uğratılmaktan başka bir...
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak ki biz, hiç şüphesiz biz
2.
erselnâ-ke
: seni gönderdik
3.
bi el hakkı
: hak ile
4.
beşîren
: m...
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphesiz biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kur'an) ile gönderdik. Sen cehennemin
halkın
dan sorumlu tutulmayacaksın....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Biz seni, gerçekle, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem
halkın
dan sen sorumlu değilsin....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Kuşkusuz biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Sen cehennemin
halkın
dan sorumlu tutulmayacaksın....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Biz seni hem müjdeci, hem de korkutucu olarak hak ile gönderdik. Cehennem
halkın
dan sen sorumlu değilsin....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Doğrusu biz seni, gerçekle, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem
halkın
dan sen sorumlu değilsin....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphesiz biz seni bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kur'an) ile gönderdik. Sen cehennemin
halkın
dan sorumlu tutulmayacaksın....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve İbrâhîm: “Rabbim burayı emin (güvenli) bir belde kıl. Onun
halkın
dan Allah'a ve yevmil âhire îmân edenleri semerelerinden (çeşitli ürün ve meyvelerden) rızıklandır.” dediği zaman (Allah) şöyle buyurdu: “Kâfir olan kimseyi biraz metalandırırım (geçindiririm) ve sonra onu ateşin azabına maruz bırakırım, orası ne kötü bir varış yeridir.”...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl.
Halkın
dan Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır” demişti. Allah da, “İnkâr edeni bile az bir süre, (bu geçici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!” demişti....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap,
halkın
dan Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası!...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O vakit İbrâhim: 'Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden Rabbim! Burasını emin, güvenli bir belde haline getir.
Halkın
ı, Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe imân edenlerini çeşitli meyvalarla rızıklandır.' diye dua etti. Allah: 'Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere dahi rızık verir de, hayattan biraz nasib al...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim: 'Ey Rabbim! Burasını güvenli bir belde kıl.
Halkın
dan Allah'a ve ahirete iman edenleri çeşitli ürünlerle rızıklandır' demişti. Allah da: 'Kim küfrederse onu da kısa bir süre geçindirir sonra ateş azabına atarım. Orası ne fena bir varış yeridir' demişti....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani İbrahim: "Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve
halkın
dan Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır" demişti de (Allah: "Sadece inananları değil) inkâr edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o" demişti....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ibrahim: «Rabbim! Burasini emin bir sehir kil, halkindan, Allah'a ve ahiret gunune inananlari urunlerle riziklandir» demisti. Allah da: «Inkar edeni de az bir muddet gecindirir, sonra da onu atesin azabina ugramak zorunda birakirim, ne kotu sonuc» buyurmustu....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim: 'Rabbim! Burasını emin bir şehir kıl,
halkın
dan, Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır' demişti. Allah da: 'İnkar edeni de az bir müddet geçindirir, sonra da onu ateşin azabına uğramak zorunda bırakırım, ne kötü sonuç' buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap,
halkın
dan Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası!...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim, 'Rabbim, burayı güvenlik yeri kıl. ALLAH'a ve ahiret gününe inanan
halkın
a ürünlerle rızık ver,' deyince, 'İnkar edene de rızık vereceğim. Onu kısa bir süre geçindirir, sonra onu ateş cezasına mahkum ederim. Ne kötü bir uğrak yeridir orası!,' dedi....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve o vakit İbrahim: «Ya Rab, burasını güvenilir bir yer kıl ve
halkın
dan Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle rızıklandır!» dedi. Allah da: «İnkar edenleri de rızıklandırır, kısa bir zaman için hayattan nasip aldırırım. Sonra onları cehennem azabına girmek zorunda bırakırım ki, o ne yaman bir inkılaptır!» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve o vakit İbrahim «Ey Rabbim, burasını güvenli bir belde kıl,
halkın
dan Allah'a ve ahiret gününe iman edenleri çeşitli meyvalarla rızıklandır» diye yalvardı. Allah buyurdu ki: «küfredeni dahi rızıklandırır da hayattan biraz nasip aldırırım, sonra da onu ateş azabına uğratırım ki, orası ne yaman bir duraktır!»...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani İbrahim; «Ey Rabbim, bu şehri güvenli bir yer kıl,
halkın
dan Allah a ve Ahiret gününe inananları çeşitli ürünlerle rızıklandır» dedi. Allah da; «Onlardan kâfir olanları ise kısa bir süre geçindirir, sonra Cehennem azabına katlanmak zorunda tutarım. Ne kötü akıbettir o!» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O vakit İbrâhîm de: 'Rabbim! Burasını emniyetli bir belde kıl ve
halkın
ı, içlerinden Allah’a ve âhiret gününe îmân edenleri mahsûllerle rızıklandır!' demişti. (Rabbi de ona) şöyle buyurdu: 'İnkâr edene de (ni'met veririm); fakat onu kısa bir müddet (dünya hayâtında)faydalandırır, sonra da onu ateş azâbına (girmeye) mahkûm ederim! O varılacak yer ise, ne kötüdür!'...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani, İbrahim demişti ki: Rabbım burasını emniyetli bir şehir yap. Ve
halkın
dan Allah'a, ahiret gününe iman etmiş olanları mahsullerle rızıklandır Allah da: Kafir olanı kısa bir zaman için geçindiririm. Sonra onu cehennem azabına zorlarım. Bu ne kötü bir sonuçtur, buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve İbrahim: "Ey Rabbim!" diye yalvardı, "Burayı emin bir bölge yap ve
halkın
dan Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edenlere bereketli rızıklar bağışla." (Allah): "Her kim hakikati inkar ederse, onun kısa bir süre zevk ü sefa içinde yaşamasına izin veririm -ama sonunda onu ateşin azabına sürerim; ne kötü bir duraktır o!" diye cevap verdi....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim demişti ki: “Ey Rabbim! Bu şehri emin bir şehir yap.
Halkın
dan Allah'a ve âhiret gününe inananları çeşitli meyvelerle rızıklandır. ” Allah buyurdu ki: “İnkâr edeni de az bir süre geçindirir, sonra onu ateşin azabına uğramak zorunda bırakırım. Orası ne kötü varılacak yerdir!”...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani İbrahim: -Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir yap,
halkın
dan Allah’a ve ahiret gününe inananları çeşitli ürünlerle rızıklandır, demişti. Allah da: -İnkarcı olanı bile az bir süre geçindirir, sonra onu cehennem azabına atarım ne kötü bir akibet! diye buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve o vakit İbrâhim: "Ya Rabbî, burayı güvenli bir şehir yap. Buranın
halkın
dan Allah’a ve âhiret gününe iman edenleri çeşit çeşit mahsullerle rızıklandır!" dedi. Bunun üzerine buyurdu ki: "Onlardan inkâr edeni dahi rızıklandırıp az bir zaman hayattan nasip aldırır, sonra da onları cehennem azabına sürerim. Orası varılacak yer olarak ne fena bir yerdir!"...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrâhim demişti ki: "Rabbim, bu şehri güvenli bir şehir yap,
halkın
dan Allah'a ve âhiret gününe inananları çeşitli ürünlerle besle!" (Rabbi) buyurdu: "İnkâr edeni dahi az bir süre geçindirir, sonra onu cehennem azâbına (girmeğe) zorlarım, ne kötü varılacak yerdir orası!"...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani İbrahim: «Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve
halkın
dan Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır» demişti de (Allah:) «Küfredeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o» demişti....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim şöyle yakarmıştı: "Rabb'im! Şu kenti güvenli bir kent yap,
halkın
ın Allah'a ve âhıret gününe inananlarını çeşitli ürünlerle rızklandır." Rab dedi ki: "Küfre sapanları bile rızklandırırım. Ama az bir nimetle rızklandırır, sonra da ateş azabına itiveririm. Ne kötü bir dönüş yeridir o..."...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece sizi açık fikirli bir toplum kıldık ki
halkın
arasında tanıklar olabilesiniz ve elçi de aranızda tanık olabilsin. Elçiye uyanlarla topukları üzerinde geriye dönenleri birbirinden ayırmak için eskiden yöneldiğin kıbleyi değiştirdik. ALLAH'ın yol gösterdiği kimseden başkasına elbette bu ağır gelir. ALLAH imanınızı boşa çıkarmaz. ALLAH insanlara Şefkatlidir, Rahimdir....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan çık, (namaz için) yüzünü Kutsal Mescide doğru çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin ki
halkın
size karşı bir eleştiri malzemesi olmasın. Zalimlere gelince, onlardan çekinmeyin, benden çekinin ki size olan nimetimi tamamlayayım ve siz de doğruya ulaşabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 161. Ayet:
İnkar edip inkarcı olarak ölenler ise hem ALLAH'ın, hem meleklerin ve hem
halkın
lanetini kazanır....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Paralarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin.
Halkın
parasını haksız yere yemek amacıyla bile-bile memurlara/yöneticiler rüşvet vermeyin....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Bir de, birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin.
Halkın
mallarından bir kısmını, bile bile haksız yere yemek için, rüşvetlerle hâkimlere koşmayın....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Birbirinizin malını haksız yere yemeyin.
Halkın
bir kısım malını bilerek günah yollardan yemek için hâkimlere başvurmayın....
Bəqərə Suresi, 199. Ayet:
Sonra,
halkın
topluca yayıldığı yerden siz de yayılın, ALLAH'tan bağışlanma dileyin. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir....
Bəqərə Suresi, 199. Ayet:
Sonra da,
halkın
sökün ettiği yerden siz de ayrılın. Ve Allah'tan bağışlanma isteyin. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek topluluktu. ALLAH peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi ve anlaşmazlığa düştükleri konularda
halkın
arasında hükmetmeleri için onlarla birlikte gerçeği içeren kitabı indirdi. Oysa kitap verilenler kendilerine açık kanıtlar geldikten sonra aralarındaki kıskançlıktan ötürü onun hakkında anlaşmazlığa düştüler. Fakat ALLAH, izniyle inananları onların anlaşmazlığa düştüğü gerçeğe ulaştırdı. ALLAH dilediğini/dileyeni doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram (hürmetli) aydan ve onun içinde yapılan savaştan soruyorlar. De ki: “Onun içinde (o ayda) savaş büyük (günahtır). (Fakat insanları) Allah yolundan saptırmak (alıkoymak) ve O'nu inkâr etmek, (mü'minlere) Mescid-i Haram'ı (yasaklamak) ve onun
halkın
ı oradan (Mekke'den sürüp) çıkarmak ise Allah katında daha büyüktür (büyük günahtır). Ve fitne, (adam) öldürmekten de daha büyüktür (bir suç ve günahtır). Eğer onların güçleri yetse (yapabilseler), sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle s...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve
halkın
ı oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bun...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve
halkın
ı oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı aylarda savaşmanın hükmünü soruyorlar: 'O aylarda savaşmak büyük günahtır. İnsanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoymak, İslâmî hayatı yaşamaya engel tedbirler almak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ı ziyarete mânî olmak ve
halkın
ı oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük sorumluluğu gerektirir. Temel hak ve özgürlüklere yapılan tecavüz, baskı, zulüm, işkence, fitne, cinayetten ve savaştan, kan dökmekten d...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram aydan, onda savaşmaktan soruyorlar. De ki: 'Onda savaşmak büyük bir günahtır. İnsanları Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a karşı nankörlük etmek,
halkın
ı oradan çıkarmak Allah katında daha büyük bir günahtır. Bozgunculuk ise öldürmekten daha fenadır. Onlar eğer güç yetirebilirse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner ve sonra da kâfir olarak ölürse, işte onların yaptıkları işler dünyada da, ahirette de ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve
halkın
ı oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve o...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana hurmet edilen ayi, o aydaki savasi sorarlar. De ki: «O ayda savasmak buyuk suctur. Allah yolundan alikoymak, O'nu inkar etmek, Mescidi Haram'a engel olmak ve halkini oradan cikarmak Allah katinda daha buyuk suctur. Fitne cikarmak ise oldurmekten daha buyuktur". Gucleri yeterse, dininizden dondurunceye kadar sizinle savasa devam ederler. Icinizden dininden donup kafir olarak olen olursa, bunlarin isleri dunya ve ahirette bosa gitmis olur. Iste cehennemlikler onlardir, onlar orada temellidirl...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana hürmetli ay (Receb) den ondaki savaştan soruyorlar, de ki: Hürmetli ay'da savaş büyük bir günahtır. (Ama) Allah yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek ve Mescid-i Harâm'a girmelerine engel olmak,
halkın
ı oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitne adam öldürmekten daha büyük (bir suç ve günah)tır. Onlar (Allah ve Peygamberini inkâr edenler, İslâm'ı din olarak kabul etmeyenler) güçleri yetse sizi dininizden döndürünceye kadar durmadan savaşırlar. Sizden kim dininden döner de k...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana hürmet edilen ayı, o aydaki savaşı sorarlar. De ki: 'O ayda savaşmak büyük suçtur. Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, Mescidi Haram'a engel olmak ve
halkın
ı oradan çıkarmak Allah katında daha büyük suçtur. Fitne çıkarmak ise öldürmekten daha büyüktür'. Güçleri yeterse, dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. İçinizden dininden dönüp kafir olarak ölen olursa, bunların işleri dünya ve ahirette boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır, onlar orada temellidirl...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve
halkın
ı oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, Kutsal Ayda savaşmak konusunu da soruyorlar. De ki: 'Onda savaş büyük bir günahtır. Fakat ALLAH'ın yolundan çevirmek, O'na ve Kutsal Mescid'e nankörlük etmek ve
halkın
ı oradan çıkarmak ALLAH yanında daha büyük bir günahtır. Çünkü baskı ve zulüm, öldürmekten daha büyük bir suçtur.' Güçleri yetse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşırlar. Sizden kim dininden döner ve inkarcı olarak ölürse, tüm yaptıkları dünyada ve ahirette boşa çıkar. Onlar ateş halkıdır ve orada sürekli kalıcıd...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ay ve onda savaşma hakkında soru yöneltiyorlar. De ki: «Onda savaş, büyük bir günahtır. Allah yolundan engellemek, O'nu inkar etmek, Mescid-i Haram'a gidişi engellemek ve
halkın
ı oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitne ise, adam öldürmekten daha büyük bir kötülüktür. Onlar güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşı sürdürürler, sizden her kim de dininden döner ve kafir olarak ölürse, bunların yaptığı bütün iyi işler dünya ve ahirette boşa ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid- i Haram'dan menetmek ve
halkın
ı oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram olan o ayı, ondaki muhaarebeyi sorarlar. De ki: «Onda (o ayda) muhaarebe etmek büyük (günâh) dır, (insanları) Allah yolundan men' etmek, onu inkâr etmek, (ziyaretçilerin) Mescid-i haraama gitmelerine mâni' olmak, Onun
halkın
ı oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük (günah) dır. Fitne katilden de beterdir. Kâfirler, güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmalarında devam edeceklerdir. İçinizden kim dininden döner de o, kâfir olarak ölürse onların (o gibileri...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana saldırmazlık örfünün geçerli ayda savaşmanın hükmünü soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak çirkin bir şeydir; ancak insanları Allah yolundan çevirmek, O'nu inkar etmek ve Mescid-i Haram(a girmekten onları men etmek) ve
halkın
ı oradan sürmek, (bütün bunlar) Allah katında daha da kötüdür, çünkü zulüm ve baskı öldürmekten daha korkunçtur." (Düşmanlarınız) güçleri yeterse, inancınızdan döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Ama sizden biri imanından döner ve hakikati inkar ed...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Resulüm! Sana haram aydan ve onda savaşmanın doğru olup olmadığından soruyorlar. De ki: Haram ayda savaşmak büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan alıkoymak, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i haram'ın ziyaretine engel olmak ve
halkın
ı oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük, daha ağır günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Eğer onların güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden her kim dininden döner ve kâfir olar...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana hürmetli ayda yapılan savaşı soruyorlar, de ki: -O ayda savaşmak büyük suçtur, Allah yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram’a (girmeye) engel olmak ve
halkın
ı oradan çıkarmak Allah katında daha büyük suçtur. Fitne (çıkarmak) ise, öldürmekten daha büyüktür. Güçleri yeterse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden dönüp, kafir olarak ölürse işte onlar, amelleri dünyada ve ahirette boşa gidenlerdir. İşte onlar ateş ehlidir. Orada ebed...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana harâm ayında savaşmaktan soruyorlar. De ki: "Onda savaş, büyük bir günâhtır. Fakat Allâh yoluna engel olmak, Allah'a ve Mescid-i Harâm'a karşı nankörlük etmek,
halkın
ı ondan (Mekke'den) sürüp çıkarmak, Allâh yanında daha büyük bir günâhtır. Fitne (baskı yapmak, adam) öldürmekten daha büyük(bir günâh)tır". Onlar yapabilseler sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, işte onların bütün yaptıkları dünyâda da, âhirette ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: «Onda savaşmak büyük (bir günahtır).» Allah katında ise, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve
halkın
ı oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne ise, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden döner ve kâfir olarak ölürse, artık onların bütün yapıp etmeleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar, De ki: "O ayda savaş büyük bir günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak, O'na ve Mescid-i Haram'a nankörlük etmek, ora
halkın
ı oradan sürüp çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır." Fitne/baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür. Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim irtidâd edip dininden dönerse kâfir olarak ölür. Böylelerinin amelleri dünyada da âhırette de boşa gi...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara: 'Onun hükümdarlığının kanıtı, sandığın size gelmesidir. Onda Rabbinizden bir huzur ve Musa ile Harun'un
halkın
ın geriye bıraktığı bir kalıntı bulacaksınız. Onu melekler taşımaktadır. İnanıyorsanız bunda sizi ikna edecek bir delil var.'...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yoksa (ey insanoğlu, sen,)
halkın
ın terk ettiği, çatıları yıkılıp harap olmuş (virane) bir kasabadan geçen (ve): "Allah bütün bunları öldükten sonra nasıl diriltebilirmiş?" diyen o kişi (ile aynı fikirde) misin? Bunun üzerine Allah, onu yüzyıl süre ile ölü bırakmış ve sonra tekrar hayata döndürerek sormuştu: "Bu halde ne kadar kaldın?" O da: "Bu halde bir gün veya bir günden biraz daha az bir süre kaldım" diye cevap vermişti. (Allah): "Hayır" dedi, "bu halde bir yüzyıl kaldın! Yiyeceğine ve içec...
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Firavun
halkın
ın ve onlardan önce yaşayanların başına gelenlerin aynısı (onların başına da gelecek): Onlar mesajlarımızı yalanladılar ve Allah günahlarından dolayı onları hesaba çekti: çünkü Allah karşılık vermede şedittir....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
ALLAH'ın ayetlerini inkar edenlere, haksız yere peygamberleri öldürenlere ve
halkın
arasında adaleti savunanları öldürenlere acıklı bir azabı müjdele....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap
halkın
dan bir grup sizi saptırmak ister. Onlar sadece kendilerini saptırıyor. Farkında bile değiller....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Kitap
halkın
dan bir grup dedi ki: 'İnananlara indirilmiş olana gündüzün başında inanın ve sonunda inkar edin. Böylece belki dinlerinden dönerler.'...
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kitap
halkın
dan öylesi var ki kendisine yığınla emanet bıraksan sana aynen öder. Fakat onlardan öylesi de var ki kendisine bir Dinar emanet etsen, başına dikilip durmadıkça geri ödemez. 'Ümmilere karşı bizim bir sorumluluğumuz yok' dedikleri için böyle davranıyorlar ve bile bile yalanlarını ALLAH'a yakıştırıyorlar....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah'ın vahiy, sağlam muhakeme ve peygamberlik bağışladığı hiç kimsenin bundan sonra
halkın
a, "Allah'ın yanısıra bana da kulluk edin!" demesi düşünülemez; aksine, (onlara şöyle öğüt verir): "ilahi kelamın bilgisini yayarak ve kendiniz (onu) derinlemesine inceleyerek Allah adamları olun!"...
Ali-İmran Suresi, 100. Ayet:
İnananlar! Kitap
halkın
dan bir kısmına uyarsanız iman etmenizden sonra sizi inkarcılığa döndürürler....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Ancak hepsi bir değil. Kitap
halkın
dan bir grup var ki geceleri ALLAH'ın ayetlerini okuyup secde ederler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatı için harcadıkları, kendi kendilerine zulmeden bir
halkın
ekinlerine musallat olan ve onu mahveden dondurucu bir rüzgara benzer: Onlara haksızlık yapan Allah değildir, fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yapıyorlar....
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Size bir sıkıntı dokunduysa, düşman topluluğa da benzeri bir sıkıntı dokunmuştur. Böyle günleri,
halkın
arasında döndürüp duruyoruz ki ALLAH gerçek inananları ayırsın ve sizden bazılarını şahitler edinsin. ALLAH zalimleri sevmez...
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler! Birtakım yüzleri silip de tersine çevirmeden, yahut cumartesi
halkın
ı lânetlediğimiz gibi onları lânetlemeden, yanınızda bulunanı (Tevrat’ı) doğrulayıcı olarak indirdiğimiz bu kitaba (Kur’an’a) iman edin. Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Kitaplılar! Bazı yüzleri çevirip sürgüne göndermeden ve Cumartesi
Halkın
ı lanetlediğimiz gibi lanetlemeden önce, yanınızdakileri onaylayıcı olarak indirdiğimize inanın. ALLAH'ın emri sürekli uygulanmıştır....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler! Gelin yanınızda bulunan (Tevrat)ı tasdik etmek üzere indirdiğimiz bu kitaba iman edin. Biz birtakım yüzleri silip de enselerine çevirmeden yahut cumartesi
halkın
ı (yahudileri) lanetlediğimiz gibi onları lanetlemeden önce iman edin. Yoksa Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir....
Nisa Suresi, 105. Ayet:
Halkın
arasında ALLAH'ın sana gösterdiği gibi yargı veresin diye Biz sana gerçeği içeren kitabı indirdik. Hainlerden yana olma....
Nisa Suresi, 114. Ayet:
Onların gizli görüşmelerinin çoğunda hayır yoktur; sadakayı, iyiliği veya
halkın
arasını düzeltmeyi savunmaları başka. Kim ALLAH'ın rızasını arayarak bunları yaparsa ona büyük bir ödül vereceğiz....
Nisa Suresi, 119. Ayet:
Ve lâbüd onları sapıtacağım, ve her halde onları ümniyyelere düşürüb olmayacak kuruntularla aldatacağım, ve lâbüd onlara emr edeceğim de hayvanların kulaklarını dilecekler ve lâbüd onlara emredeceğim de Allahın
halkın
ı tağyir edecekler, ve her kim Allahı bırakıb Şeytanı veliyy ittihaz ederse şüphesiz açıktan açığa husrana düşmüştür...
Nisa Suresi, 160. Ayet:
Yahûdi olanlardan meydana gelen zulüm yüzünden de onlara helâl edilen tertemiz şeyleri haram ettik ve bu,
halkın
çoğunu Allah yolunda menetmeleri....
Nisa Suresi, 160. Ayet:
(160-161) Yahudilerden (taşan) bir zulüm, onların (insanlardan) bir çoğunu Allah yolundan alıkoymaları, (Tevratda) nehy edilmelerine rağmen ribâ (faiz) almaları,
halkın
mallarını haksız yere yemeleri sebebleriyledir ki biz, (evvelce) kendileri için halâl kılınan temiz ve güzel şeyleri üzerlerine haram etdik. İçlerinden kâfirlere pek acıklı bir azâb hazırladık. ...
Nisa Suresi, 160. Ayet:
(160-161) Hasılı o Yahudilerden taşan bir zulüm, insanları Allah yolundan menetmeleri, kendilerine yasaklanmış olmasına rağmen faizi almaları,
halkın
mallarını haksızlıkla yemeleri yüzündendir ki Biz, kendilerine daha önce helâl kılınan bazı temiz nimetleri haram kıldık ve içlerinden kâfir kalanlara can yakıcı azap hazırladık....
Nisa Suresi, 161. Ayet:
Menedildikleri halde tefecilik yapmalarından ve
halkın
parasını haksızlıkla yemelerinden ötürü... Onların inkarcılarına acıklı bir azap hazırladık....
Nisa Suresi, 161. Ayet:
ve nehyedildikleri halde riba almaları ve
halkın
emvalini haksızlıkla yemeleri ve kâfir kalanlarına elîm bir azab hazırladık...
Nisa Suresi, 161. Ayet:
Bir de kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz almaları ve
halkın
mallarını haksızlıkla yemeleri sebebiyle. Onların kafir olarak kalanlarına acı bir azap hazırladık....
Nisa Suresi, 161. Ayet:
(160-161) Yahudilerden (taşan) bir zulüm, onların (insanlardan) bir çoğunu Allah yolundan alıkoymaları, (Tevratda) nehy edilmelerine rağmen ribâ (faiz) almaları,
halkın
mallarını haksız yere yemeleri sebebleriyledir ki biz, (evvelce) kendileri için halâl kılınan temiz ve güzel şeyleri üzerlerine haram etdik. İçlerinden kâfirlere pek acıklı bir azâb hazırladık. ...
Nisa Suresi, 161. Ayet:
(160-161) Hasılı o Yahudilerden taşan bir zulüm, insanları Allah yolundan menetmeleri, kendilerine yasaklanmış olmasına rağmen faizi almaları,
halkın
mallarını haksızlıkla yemeleri yüzündendir ki Biz, kendilerine daha önce helâl kılınan bazı temiz nimetleri haram kıldık ve içlerinden kâfir kalanlara can yakıcı azap hazırladık....
Nisa Suresi, 161. Ayet:
Bir de kendilerine yasaklandığı halde faiz almaları ve
halkın
malını haksız yere yemeleri yüzünden bunları haram kıldık. Onların kâfir olanlarına da acı bir azap hazırladık....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kitap
halkın
ın yiyeceği size helaldir. Sizin de yiyecekleriniz onlara helaldir. Mehirlerini ödemeniz, zina etmeyip namuslu davranmanız ve gizli dost tutmamanız koşuluyla, inananlardan iffetli kadınlarla ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlarla evlenmeniz size helaldir. Kim inanmayı kabul etmezse tüm yaptıkları boşa çıkmıştır ve o, ahirette de kaybedenlerdendir....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman Musa,
halkın
a şöyle demişti: "Ey halkım, üzerinizdeki Allâh nimetini hatırlayın; içinizde Nebiler meydana getirdi ve sizi melîkler kıldı; âlemlerden hiç kimseye vermediğini (insana has olan yeryüzünde halife olması bilgisini) size verdi. "...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Musa,
halkın
a şöyle demişti: 'Ey halkım, ALLAH'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: aranızdan peygamberler çıkardı, sizi özgür kimseler kıldı ve toplumların hiçbirine vermediğini size verdi.'...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman Musa,
halkın
a: "Ey halkım!" demişti, "Allahın size bahşettiği nimetleri hatırlayın ki O, aranızdan peygamberler çıkarmış, sizi kendi-kendinizin efendisi yapmış ve dünyada başka hiç kimseye göstermediği (lütfu)nu size göstermişti....
Maidə Suresi, 29. Ayet:
1.
innî urîdu
: gerçekten ben isterim, dilerim
2.
en tebûe bi ismî
: günahımı yüklenmeni (kötülüğe uğramanı)
3.
ve ismi-ke
: ve senin günahın
4.
<...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
Gerçekten ben, benim günahım ile kendi günahını yüklenmeni, böylece ateş
halkın
dan olmanı dilerim.Ve zâlimlerin cezası, işte budur....
Maidə Suresi, 29. Ayet:
"Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin
halkın
dan olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur."...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
«Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş
halkın
dan olasın! Zalimlerin cezası budur»....
Maidə Suresi, 29. Ayet:
"Kuşkusuz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin
halkın
dan olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur."...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
"Ben isterim ki sen, benim günâhımı da, senin günâhını da yüklenip ateş
halkın
dan olasın! zâlimlerin cezâsı budur."...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
«Şüphesiz, senin kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böylelikle ateşin
halkın
dan olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur.»...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
"Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da senin günahını da yüklenip ateş
halkın
dan olasın. İşte budur zalimlerin cezası!"...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
1.
lâ yuâhizu-kum(u)
: sizi ahaze etmez, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allâh (c.c.)
3.
bi el lagvi
: boş sözler ile
4.
fî eymâni-k...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, yeminlerinizdeki boş sözlerden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat, akid yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Artık onun kefâreti (cezası), ev
halkın
ıza yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu yedirmeniz veya onları giydirmeniz ya da bir köle azad etmenizdir. Fakat kim bunları bulamazsa, o taktirde üç gün oruç tutsun.İşte bu, yeminlerinizi bozduğunuz zaman onların (yeminlerinizin) kefâretidir. Ve yeminlerinizi koruyun (onları bozmaktan sakının). Allah, âyetlerini size işte böyle...
Ənam Suresi, 53. Ayet:
Ve biz, Allah'ın, aramızdan seçip lütfettiği bunlar mı demeleri için
halkın
bir kısmını, bir kısmıyla sınarız. Allah, şükredenleri daha iyi bilmez mi?...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Gerçek olmasına rağmen senin
halkın
bunu yalanladı. De ki: 'Ben üzerinizde gözetici değilim.'...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
(66-67) Bu, hakikatin ta kendisi olduğu halde, senin
halkın
onu yalan saydı. De ki: "Ben sizden sorumlu değilim. Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır; Siz de yakında öğrenirsiniz."...
Ənam Suresi, 67. Ayet:
(66-67) Bu, hakikatin ta kendisi olduğu halde, senin
halkın
onu yalan saydı. De ki: "Ben sizden sorumlu değilim. Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır; Siz de yakında öğrenirsiniz."...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrahim, babası Azer'e şöyle demişti: 'Heykelleri mi tanrı ediniyorsun? Seni ve
halkın
ı tümüyle apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.'...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Ve bir zaman İbrahim babası Azere (şöyle) demişti: "Sen putları ilah mı ediniyorsun? Görüyorum ki sen ve
halkın
açık bir sapıklık içindesiniz!"...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Bir zaman İbrâhim, atası Azer’e: "Ne! Sen putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de
halkın
ı da besbelli bir sapıklık içinde görüyorum!" demişti....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu, İbrahim'e
halkın
a karşı verdiğimiz kesin kanıtımızdır. Kimi dilersek yüce mertebeler veririz! Muhakkak ki Rabbin Hakiym'dir, Aliym'dir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bunlar,
halkın
a karşı kullanması için İbrahim'e verdiğimiz tartışma yöntemidir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Rabbin Bilgedir, Bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu,
halkın
a karşı (kullanmak üzere) İbrahime verdiğimiz muhakeme tarzımızdı: (çünkü) dilediğimiz kimseyi derecelerle yüceltiriz. Şüphe yok ki Rabbiniz hikmet sahibidir, her şeyi bilendir....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Sana, şehirlerin anası olan Mekke
halkın
ı ve çevresindeki bütün insanları korkutmak, Tanrı azâbını onlara haber vermek için bu kutlu ve onlarda bulunan kitapları gerçekleyici kitabı indirdik ve âhirete inananlar, namazlarını dâimâ kılarak bu kitaba da inanırlar....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Şu indirilmiş Kur’an, mübarek ve feyizli bir kitabdır ki, elleri önündekini (Tevrat’ı ve İncil’i) tasdik edicidir. Tâ ki onunla Mekke
halkın
ı ve bütün çevresinde bulunan insanları korkutasın. Ahirete iman edenler, namazlarına gereği üzre devam ettikleri halde Kur’an’a da inanırlar....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Bu Kitap (Kur'ân), kendinden önceki kitapları tasdik eden, şehirler anası (Mekke)
halkın
ı ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe iman edenler bu Kitab'a da iman ederler ve onlar namazlarına da devamlıdırlar....
Ənam Suresi, 96. Ayet:
Sabahı (gecenin karanlığından) yarıb çıkarandır O. Geceyi (
halkın
) bir sükûn (u, dinlenmesi), güneşi ve ayı (vakıtların) bir hesâb(ı) olarak yaratandır O. İşte bütün bunlar (mülkünde) mutlak gaalib, (her şey'i) hakkıyle bilen (Allah) ın takdiridir. ...
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Size ne oluyor da Allah'ın adı anılarak kesilenleri yemiyorsunuz? Halbuki zorda kaldığınız zamanlar hariç, size harâm edilenleri ayırt etmişti. Şüphe yok ki
halkın
çoğu, bilmeden kendi istekleriyle sapıp gider. Şüphe yok ki Rabbin, haddini aşanları daha iyi bilir....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu da,
halkın
ın hiçbir şeyden haberi olmayan şehirleri, Rabbinin zulümle helâk etmeyeceğinden dolayıdır....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu peygamberleri göndermek şundandır: Rabbin, memleketler
halkın
ı gafil haldelerken (peygamber tebliğinden habersizlerken) onları zulm ile helâk edici olmadığından......
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu, haberleri yokken kasabalar halkini Allah'in haksiz yere yok etmeyeceginden dolayidir....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu, haberleri yokken kasabalar
halkın
ı Allah'ın haksız yere yok etmeyeceğinden dolayıdır....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu, şunu kanıtlar ki, Rabbin, gerçeklerden habersiz olan bir kentin
halkın
ı haksız yere asla helâk etmez....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu (peygamberlerin gönderilmesi) şundandır ki, Rabbin, ahâlisi (yaptıkları işin mes’ûliyetinden) habersiz kimseler iken (bir peygamber göndermeden) şehirleri (
halkın
işledikleri) zulüm sebebiyle helâk edici değildir!...
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu; Rabbının, haberleri yokken, kasabalar
halkın
ı haksız yere helak edici olmadığından dolayıdır....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu böyledir. Çünkü Rabbin bir memleketi,
halkın
ın haberi yokken zulümleri sebebiyle helâk edici değildir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin Ğaniyy'dir, ZürRahmet (rahmet sahibi)'dir. . . Eğer dilerse sizi ortadan kaldırır; sizden sonra dilediklerini halife kılar. . . Başka bir
halkın
zürriyetinden sizi inşa ettiği gibi!...
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Bu, kendisiyle insanları uyarman ve müminlere de bir öğüt ve irşad olmak üzere sana indirilen bir kitaptır ki sakın onu tebliğden ve
halkın
sana inanmamasından ötürü göğsün daralmasın....
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Biz nice memleketler
halkın
ı helâk ettik ki, onlara azâbımız, gece yatarlarken, yahut gündüz istirahat ederlerken gelmişti....
Əraf Suresi, 14. Ayet:
(İblîs) dedi: «Bana (
halkın
) dirilib kaldırılacakları güne kadar mühlet ver. ...
Əraf Suresi, 30. Ayet:
Halkın
bir bölüğünü doğru yola sevketmiştir, bir bölüğüyse sapıklığı haketti. Zanneder misiniz Allah'ı bırakıp da Şeytanları dost edinenler doğru yolu bulmuşlardır?...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, ateş
halkın
a (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimizin vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun."...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı cehennem
halkın
a seslenir: 'Rabbimizin bize söz verdiğini gerçek olarak bulduk. Rabbinizin size söz verdiğini siz de gerçek olarak buldunuz mu?' 'Evet!,' derler. Biri aralarında şunu ilan eder: 'ALLAH'ın laneti zalimlerin üzerine olsun.'...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, ateş
halkın
a (şöyle) seslenecek: "Bize rabbimizin vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Tanrı'nın laneti zalimlerin üzerine olsun."...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, ateş
halkın
a seslendi: "Rabbimizin bize va'dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size va'dettiğini gerçek buldunuz mu?" (Onlar da): "Evet", dediler ve aralarından bir ünleyici: "Allâh'ın la'neti zâlimlerin üzerine olsun!" diye ünledi....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, ateş
halkın
a (şöyle) seslenecekler: «Bize Rabbimizin vadettiğini gerçek olarak bulduk; siz de Rabbinizin vadettiğini gerçek buldunuz mu?» Onlar da: «Evet» derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: «Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun.»...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı ateş
halkın
a şöyle seslenir: "Biz, Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. Peki siz, Rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar, "evet" derler. Aralarında bir duyurucu şunu ilan eder: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!"...
Əraf Suresi, 46. Ayet:
1.
ve beyne-humâ
: ve ikisi arasında (vardır)
2.
hicâbun
: bir perde (duvar)
3.
alâ el a'râfi
: A'raf (cennet-cehennem arasındaki yüksek tepelerin) üstünde (arf: yüksek tepe, a’raf: yüksek tepeler)
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Aralarını bir perde böler. Orta yerde de bazı kimseler var ki herkesi görünüşlerinden tanırlar. Cennet
halkın
a, 'Selam size,' diye seslenirler. Bunlar oraya (cennete), canları istedikleri halde giremediler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde bunların hepsini simâlarıyla tanıyan adamlar vardır. Onlar cennet
halkın
a: “Selâm sizin üzerinize olsun!” diye seslenirler. Kendileri cennete girmemişler, fakat girme iştiyakı içindedirler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde de hepsini (hem cennetlikleri hem de cehennemlikleri, yüzlerindeki) işâretleriyle tanıyan erkekler vardır. (Bunlar), henüz cennete girmemiş olan, fakat girmeyi bekleyen, cennet
halkın
a: "selâm size!" diye seslendiler....
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Gözleri cehennem
halkın
dan yana çevrilince: "Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler....
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Gözleri ateş
halkın
a çevrildiğinde, 'Rabbimiz, bizi zalim toplulukla birlikte bulundurma,' derler....
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Gözleri cehennem
halkın
dan yana çevrilince: "rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma" derler....
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Gözleri cehennem
halkın
dan yana çevrilince: «Rabbimiz, bizi zalimler topluluğuyla birlikte kılma» derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Nâr (ateş - radyasyon) ehli, Cennet
halkın
a: "O sudan (ilimden) veya Allâh'ın sizi rızıklandırdıklarından (cennet yaşamını oluşturan kuvvelerden) bizim üzerimize de akıtın" diye nida ettiler. . . (Cevaben): "Muhakkak ki Allâh onları, hakikat bilgisini inkâr edenler üzerine haram kılmıştır" derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateşin halkı cennet
halkın
a seslenir: "Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Allah, bunları inkâr edenlere haram (yasak) kılmıştır."...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, cennet
halkın
a seslendi: 'Suyunuzdan, yahut ALLAH'ın size verdiği bazı nimetlerden üstümüze akıtın.' Onlar da dediler ki: 'ALLAH bu ikisini kafirlere haram kılmıştır.'...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateşin halkı cennet
halkın
a seslenir: "Bize biraz sudan ya da Tanrı'nın size verdiği rızktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Tanrı bunları kafirlere haram kılmıştır."...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem halkı, cennet
halkın
a: -Bize de, biraz su ya da Allah’ın size verdiği rızıklardan gönderin diye çağırırlar. Cennet halkı da onlara: -Allah, kafirlere ikisini de haram kılmıştır! derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, cennet
halkın
a: "Suyunuzdan veya Allâh'ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın (ne olur)!" diye seslendiler. (Onlar da) dediler ki; "Allâh, bu ikisini kâfirlere harâm etmiştir."...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateşin halkı, cennet
halkın
a seslenir: «Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın.» Derler ki: «Doğrusu Allah, bunları küfre sapanlara haram (yasak) kılmıştır»;...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, cennet
halkın
a seslenir: "Şu sudan yahut Allah'ın sizi rızıklandırdığından biraz da bize akıtın!" Şu cevabı verirler: "Allah, o ikisini de küfre sapanlara haram kılmıştır."...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun ki, Nuh'u
halkın
a irsâl ettik de: "Ey kavmim. . . Allâh'a kulluk edin. . . O'nun gayrı bir ilâhınız yoktur. . . Muhakkak ki ben, size gelip çatacak aziym sürecin azabından korkuyorum" dedi....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Nuh'u
halkın
a gönderdik: 'Ey halkım, ALLAH'a kulluk edin. O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Sizin için büyük günün azabından korkarım,' dedi....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Celalim hakkı için, Biz Nûh’u resul olarak
halkın
a gönderdik. "Ey halkım!" dedi, "Yalnız Allah’a ibadet edin. Ondan başka tanrınız yoktur. Bunu yapmazsanız, korkarım ki müthiş bir günün azabı tepenize inecektir."...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Halkın
dan geleneksel görüşün ileri gelenleri dedi ki: "Doğrusu biz seni apaçık sapıklık içinde görüyoruz. "...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Halkın
ın ileri gelenleri, 'Seni apaçık bir sapıklık içinde gürüyoruz,' dediler....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Halkın
ın söz sahibi yetkilileri: "Biz seni besbelli bir sapıklık içinde görüyoruz!" dediler....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ad (
halkın
a), kardeşleri Hud'u. . . (O da): "Ey halkım. . . Allâh'a kulluk edin. . . O'nun gayrı ilâhınız yoktur. . . Hâlâ korunmayacak mısınız?" dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ad
halkın
a da kardeşleri Hud'u gönderdik. 'Halkım, ALLAH'a kulluk edin. O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Erdemli olmayacak mısınız,' dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ad (
halkın
a da) kardeşleri Hud'u (gönderdik.) (Hud kavmine:) "Ey kavmim, Tanrı'ya kulluk edin. O'ndan başka bir Tanrınız yoktur. Hala korkup sakınmayacak mısınız?" dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd
halkın
a da kardeşleri Hûd’u elçi olarak gönderdik. "Ey benim halkım!" dedi, "yalnız Allah’a ibadet edin, O’ndan başka tanrınız yoktur. Hâla ona karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?"...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Halkın
dan, hakikat bilgisini inkâr etmekte olan o toplumun ileri gelenleri dedi ki: "Seni çılgınlık içinde görüyoruz. . . Biz senin yalancı olduğunu zannediyoruz. "...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Halkın
dan ileri gelen inkarcılar, 'Biz seni beyinsizlik içinde görüyoruz. Biz seni yalancı sanıyoruz.'...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
"Sizi uyarmak için, sizden bir adama Rabbinizden bir öğüt gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın, düşünün ki sizi, Nuh
halkın
dan sonra halifeler kıldı ve sizi, yaratılışta, donanımınız bakımından kat kat fazlalığa kavuşturdu. . . Allâh nimetlerini hatırlayıp değerlendirin ki, kurtuluşa eresiniz. "...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
'Sizi uyarmak amacıyla Rabbinizden bir mesajın aranızdan bir adama gelmesine mi şaştınız? Nuh'un
halkın
dan sonra sizi varisler yaptığını ve yaratılışta sizi onlardan güçlü kıldığını hatırlayın. Başarmanız için ALLAH'ın nimetlerini düşünün.'...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud
halkın
a da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki: 'Ey halkım, ALLAH'a kulluk edin. O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Rabbinizden, size bir beyyine (kanıt) gelmiştir. Şu ALLAH'ın devesi sizin için bir işaret olacaktır. Onu bırakın, ALLAH'ın toprağında otlasın. Ona bir zarar vermeyin; yoksa sizi acı bir azap yakalar.'...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud
halkın
a da içlerinden biri olan kardeşleri Salih’i gönderdik."Ey benim halkım!" dedi, "yalnız Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka tanrınız yoktur. İşte size Rabbinizden açık bir delil, bir mûcize geldi. İşte Allah’ın devesi de size bir âyet!Onu kendi haline bırakın, Allah’ın diyarında otlasın, sakın ona bir fenalık yapmayın. Yoksa sizi acı veren bir azap yakalayıverir."...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
'Ad
halkın
dan sonra sizi varisler kıldığını hatırlayın. Sizi yeryüzüne yerleştirdi. Düzlüklerinde köşkler kurup dağlarında evler yontuyorsunuz. ALLAH'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.'...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Bir de düşünün ki Allah sizi Âd
halkın
a halef yaptı ve dünya üzerinde size imkânlar bahşetti. Arzın düzlüklerinde saraylar kurup, dağlarını yontarak evler yapıyorsunuz. Allah’ın nimetlerini düşünün de, bozgunculuk yaparak dünyada karışıklık çıkarmayın."...
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Halkın
ın büyüklük taslayan ileri gelenleri, aşağılayıp zulmettikleri inananlara, 'Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderilmiş olduğunu nereden biliyorsunuz,' dediler. Onlar da: 'Biz onun getirdiği mesaja inanıyoruz,' dediler....
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Ve Lut'u da gönderdik.
Halkın
a dedi ki: 'Sizden önce hiç kimsenin kıramadığı bir günahın rekorunu mu kırıyorsunuz?'...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lût’u da gönderdik.
Halkın
a dedi ki: "Daha önce hiç kimsenin yapmadığı pek çirkin bir işi siz mi yapıyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Halkın
ın cevabı, ancak şunları söylemek oldu: 'Onları kentinizden çıkarın. Bunlar çok temiz insanlarmış!'...
Əraf Suresi, 82. Ayet:
Halkın
ın ona verdiği cevap şundan ibaret oldu: "Çıkarın bu adamları memleketinizden!Çünkü bu beyler pek temiz insanlar!"...
Əraf Suresi, 83. Ayet:
Bunun üzerine biz Lût'u da, onun ev
halkın
ı da kurtardık, ancak karısını değil, o geriye kalıp (gazaba uğrayanlardan) oldu....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen
halkın
a da kardeşleri Şu’ayb’ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır.”...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen halkina da kardesleri suayb'i gonderdik, Onlara soyle dedi: «Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan baska tanriniz yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Olcu ve tartiyi tam yapin, insanlarin esyasini kesik vermeyin, duzelttikten sonra yeryuzunde bozgunculuk etmeyin; inaniyorsaniz bilin ki, bunlar sizin icin hayirlidir.»...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen (
halkın
a da) kardeşleri Şuâyb'ı (uyarıcı bir peygamber olarak) gönderdik. «Ey kavmim,» dedi, «Allah'a ibâdet edin. O'ndan başka sizin tanrınız yoktur. Doğrusu Rabbinizden size açık bir belge geldi. Artık ölçü ve tartıyı tam tutun; insanların eşyasını (ölçüp tartarken onlara) haksızlık etmeyin ve bir de yeryüzünde düzen sağlanmışken bozgunculuk edip fesad çıkarmayın. Eğer cidden inanıyorsanız, bu (haber verdiğim husus) elbette sizin için hayırlıdır....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen
halkın
a da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik, onlara şöyle dedi: 'Ey milletim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka tanrınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Ölçü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyasını eksik vermeyin, düzelttikten sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin; inanıyorsanız bilin ki, bunlar sizin için hayırlıdır.'...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Dedi ki: 'Ey halkım, ALLAH'a kulluk edin. O'ndan başka tanrınız yoktur. Rabbinizden size açık bir kanıt gelmiş bulunuyor. Ölçü ve tartıyı tam uygulayın.
Halkın
hakkını yemeyin. Düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. İnanıyorsanız bunlar sizin için daha hayırlıdır.'...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen
halkın
a da kardeşleri Şuayb'ı peygamber olarak gönderdik. Şuayb onlara dedi ki; 'Ey soydaşlarım, Allah'a kulluk ediniz, O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Ölçüde ve tartıda dürüst olunuz, insanların eşyalarını eksik vermeyiniz, yeryüzünde dirlik- düzen sağlandıktan sonra bozgunculuk çıkarmayınız. Eğer mümin iseniz, sizin için hayırlı olan tutum budur....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Ve Medyen (
halkın
a) kardeşleri Şuaybı (gönderdik), "Ey kavmim!" dedi, "Yalnız Allaha kulluk edin; sizin Ondan başka tanrınız yok! Rabbinizden işte apaçık bir duyuru geldi size. Öyleyse (bütün işlerinizde) ölçüyü tartıyı tam olarak gözetin, hukuken onların olan şeyden insanları yoksun bırakmayın; ve iyi bir düzene kavuşturulduktan sonra kalkıp yeryüzünde bozgunculuk yapmayın: (bütün) bunlar sizin iyiliğiniz için; tabii, eğer inanırsanız....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen
halkın
a da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Onlara dedi ki: “Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. Ölçüyü tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Islah edildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inanıyorsanız böylesi sizin için daha hayırlıdır. ”...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen
halkın
a da kardeşleri Şuayb’i gönderdik. (Kavmine şöyle) dedi: -Ey kavmim, Allah’a kulluk edin. O’ndan başka bir ilahınız yoktur. Şüphesiz size Rabbinizden açık delil geldi. Ölçü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyasından bir şeyler eksik vermeyin. Islah edildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. Eğer iman ederseniz bu, sizin için daha hayırlıdır....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. O da 'Ey kavmim,' dedi. 'Yalnız Allah'a kulluk edin; çünkü sizin ondan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden bir delil geldi. Ölçüyü ve tartıyı tam olarak yapın;
halkın
malını çalıp çırpmayın. Düzene konmuş bir ülkeyi de fesada vermeyin. Eğer inanmış kimseler iseniz, sizin için hayırlı olan budur....
Əraf Suresi, 88. Ayet:
(Şuayb'ın)
halkın
dan, kendilerini büyük gören ileri gelenler dediler ki: "Ey Şuayb! Kesinlikle, ya seni ve seninle beraber iman edenleri şehrimizden çıkaracağız ya da mutlaka bizim atalarımızın dinine döneceksiniz". . . (Şuayb da): "İstemesek de mi?" dedi....
Əraf Suresi, 88. Ayet:
Halkın
ın büyüklük taslayan ileri gelenleri, 'Şuayb, ya seni ve seninle beraber inananları kentimizden süreceğiz ya da dinimize geri dönersin!,' dediler. O da şöyle dedi: 'Biz istemesek de mi?'...
Əraf Suresi, 88. Ayet:
Halkın
dan kibirlenen eşraf grubu: "Bak Şuayb!" dediler, "yeminle söylüyoruz:Ya tekrar dinimize dönersiniz. Ya da seni de, sana inanan taraftarlarını da ülkemizden süreriz!"Şuayb şöyle cevap verdi: "Peki, istemesek de mi dinimizden döndürüp süreceksiniz (Ya istemezsek ne olacakmış!)...
Əraf Suresi, 90. Ayet:
Halkın
dan hakikat bilgisini inkâr eden ileri gelenler: "Eğer Şuayb'a tâbi olursanız, o takdirde mutlaka hüsrana uğrayanlar olursunuz" dediler....
Əraf Suresi, 90. Ayet:
Halkın
ın ileri gelen inkarcıları, 'Şuayb'a uyarsanız kaybedenlerden olursunuz,' dediler....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
1.
ve mâ
: ve olmadı (yoktur)
2.
ersel-nâ
: gönderdik
3.
fî karyetin
: bir beldeye, ülkeye
4.
min nebiyyin
: bir p...
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Ve Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, onun
halkın
ı darlık ve sıkıntıya uğratmadığımız ülke yoktur ki; böylece onlar yalvarıp, yakarırlar....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hiçbir memlekete bir peygamber göndermedik ki (karşı çıkmaktan vazgeçip) yalvarıp yakarsınlar diye ora
halkın
ı yoksulluk ve sıkıntıya uğratmış olmayalım....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Hiçbir şehre peygamber göndermedik ki oranın
halkın
ı, yola gelsinler de yalvarıp yakarsınlar diye can ve malca bir sıkıntıya, bir azâba uğratmayalım....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, ora
halkın
ı, (peygambere baş kaldırdıklarından ötürü bize) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz (hangi) bölge
halkın
a bir Nebi irsâl ettiysek, mutlaka onun
halkın
ı (kendini beğenmişliklerinden uzaklaştırmak için) sıkıntı, hastalık ile kuşattık; belki içtenlik ve alçak gönüllülükle yönelirler (diye)....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ülkeye özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir peygamber gönderdiysek, oranın
halkın
ı yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk, şiddet, hastalık ve ekonomik darboğazlarla, mallarına ve kendilerine gelen zararlarla sıktık....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Hangi kasabaya peygamber gönderdiysek mutlaka oranın
halkın
ı, belki gönülden yalvarıp yakarırlar diye sıkıntı ve darlıkla karşı karşıya getirdik....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz herhangi bir memlekete bir peygamber gönderdikse, önce
halkın
ı (peygamberlerini tanımadıklarından) şiddet ve zaruretle sıkmışız ki, yalvarıp yakarsınlar....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi kasabaya bir peygamber gonderdikse, ora halkini, yalvarip yakarsinlar diye, darlik ve sikintiya ugratmisizdir....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek mutlaka oranın
halkın
ı, yalvarıp yakarsınlar (gafletten uyansınlar) diye bir takım sıkıntı, darlık ve şiddete (tâbi) tutup (hırpalamışızdır)....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi kente (ülkeye) bir peygamber gönderdikse, ora
halkın
ı, yalvarıp yakarsınlar diye, darlık ve sıkıntıya uğratmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, ora
halkın
ı, (peygambere baş kaldırdıklarından ötürü bize) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Her ne zaman bir ülkeye bir peygamber gönderdiysek, yalvarsınlar diye
halkın
ı darlık ve sıkıntıya uğrattık....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek önce
halkın
ı sıkıntı ve darlıkla sıkmışızdır ki, yalvarıp yakarsınlar....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, onun
halkın
ı yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Peygamber gönderdiğimiz her ülkenin
halkın
ı, ola ki, bize yalvarırlar diye, mutlaka sıkıntılara ve belalara uğrattık....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdi isek onun
halkın
ı (peygamberlerini tanımamaları yüzünden) yalvarıb yakarsınlar diye mutlakaa fakirlikle, şiddetle, hastalıkla (sıkıb) yakaladık. ...
Əraf Suresi, 94. Ayet:
İşte (biz) hangi şehre bir peygamber gönderdiysek, mutlaka oranın
halkın
ı sıkıntılar ve hastalıklarla yakaladık; tâ ki yalvarsınlar (ve îmâna gelsinler)....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz, hangi kasabaya bir peygamber gönderdiysek; yalvarıp yakarsınlar diye, ora
halkın
ı mutlaka darlık ve sıkıntıya uğratmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdikse oranın
halkın
ı yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz, hangi ülkeye bir nebi göndermişsek,
halkın
ı yalvarıp yakarmaları için darlık ve meşakkate düşürdük....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ülkeye peygamber gönderdiysek, (mutlaka ilkin oranın
halkın
ı, gafletten uyarsın,) Allah’a yönelip yalvarsınlar diye yoksulluğa, hastalık ve musîbetlere duçar ederiz....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ülkeye bir peygamber gönderdiysek, onun
halkın
ı -yalvarıp yakarsınlar diye- mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi beldeye bir peygamber gönderdiysek, oranın
halkın
ı, olur ki yalvarırlar diye darlıklara ve zorluklara uğrattık....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz bir ülkeye bir peygamber gönderdiğimizde, onun
halkın
ı zorluk ve darlıkla mutlaka sıktık ki, sığınıp yakarsınlar....
Əraf Suresi, 98. Ayet:
Yoksa o kentler
halkın
ın, bir kuşluk vakti oynayıp eğlenirken azabımızın yakalarına yapışmayacağına ilişkin bir garantileri mi vardı?...
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Ve de onun (o ülkenin)
halkın
dan sonra, yeryüzüne varis olanları hidayete erdirmez mi? Eğer dileseydik günahları sebebiyle onlara (musibetler) isabet ettirirdik. Ve kalplerinin üstünü tabederdik (açılamaz damga vururduk) de artık onlar işitmezlerdi....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Eski
halkın
dan sonra yeryüzüne varis olanlarca şu husus anlaşılmadı mı ki, biz dileseydik onları da günahlarından dolayı musibete uğratırdık ve kalplerine mühür vururduk da, artık bir şey duymazlardı....
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Oranın
halkın
dan sonra yeryüzüne varis olanlara belli olmadı mı? Ki eğer istersek günahlarıyla birlikte yakalarız, yok ederiz, kalplerini de damgalarız da işitmezler....
Əraf Suresi, 101. Ayet:
İşte o memleketlerin durumu ki, ey Rasûlüm, Biz sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Andolsun, O memleketlerin
halkın
a, peygamberleri açık mûcizeler getirmişti. Öyle iken iman etmek istemediler. Çünkü ondan önce inkâr etmeyi âdet edinmişlerdi. Allah kâfirlerin kalblerini işte böyle mühürler....
Əraf Suresi, 109. Ayet:
Firavun'un
halkın
ının ileri gelenleri (rahipler): "Muhakkak ki bu çok şey bilen bir sihirbaz" dediler. . ....
Əraf Suresi, 109. Ayet:
Firavun'un
halkın
dan ileri gelenler, durumu tartıştılar ve 'Bu, uzman bir sihirbazdır,' dediler,...
Əraf Suresi, 115. Ayet:
(115-116) Büyücüler: "Mûsâ! Önce sen mi hünerini ortaya koyacaksın yoksa biz mi koyalım?" deyince Mûsâ: "Siz ortaya koyun!" dedi. Vakta ki atacaklarını ortaya koydular,
halkın
gözlerini büyülediler, onları dehşete düşürdüler, hasılı müthiş bir sihir sergilediler....
Əraf Suresi, 116. Ayet:
Siz atın dedi. Attıkları anda
halkın
gözünü boyadılar, korkuttular ve büyük bir büyü yaptılar....
Əraf Suresi, 116. Ayet:
Mûsa, siz atın, dedi. Ne zaman ki hünerlerini ortaya döktüler,
halkın
gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar. Böylece büyük sihir getirmiş oldular....
Əraf Suresi, 116. Ayet:
(Musa onlara): Önce siz atıverin, dedi. Bunun üzerine onlar hünerlerini ortaya atıverince,
halkın
gözlerini büyülediler ve onları hayli korkuttular da büyük bir sihir sergilediler....
Əraf Suresi, 116. Ayet:
'Siz atın!,' dedi. Onlar atınca,
halkın
gözünü büyülediler, onları korkuttular ve böylece büyük bir sihir ortaya koydular....
Əraf Suresi, 116. Ayet:
Siz atın. dedi. Atacaklarını atınca
halkın
gözlerini büyülediler ve onları dehşete düşürdüler. Kısacası büyük bir sihir gösterdiler....
Əraf Suresi, 116. Ayet:
(Musa): «Siz atın» dedi. Vaktaki atdılar,
halkın
gözlerini büyülediler, onlara korku saldılar, büyük bir sihir (meydana) getirmiş oldular. ...
Əraf Suresi, 116. Ayet:
Siz atın, dedi. Atınca;
halkın
gözlerini büyülediler, onlara korku saldılar ve büyük bir sihir getirmiş oldular....
Əraf Suresi, 116. Ayet:
“Siz atın!” dedi. Sihirbazlar marifetlerini ortaya koyunca
halkın
gözlerini sihirlediler ve onları ürküttüler, büyük bir sihir yaptılar....
Əraf Suresi, 116. Ayet:
(115-116) Büyücüler: "Mûsâ! Önce sen mi hünerini ortaya koyacaksın yoksa biz mi koyalım?" deyince Mûsâ: "Siz ortaya koyun!" dedi. Vakta ki atacaklarını ortaya koydular,
halkın
gözlerini büyülediler, onları dehşete düşürdüler, hasılı müthiş bir sihir sergilediler....
Əraf Suresi, 116. Ayet:
Musa 'Siz atın' dedi. Onlar ellerindekini atınca,
halkın
gözünü boyayarak onları dehşete düşürdüler. Gerçekten de büyük bir büyü ile ortaya çıkmışlardı....
Əraf Suresi, 116. Ayet:
"Siz sergileyin." dedi. Hünerlerini ortaya atınca,
halkın
gözlerini büyülediler, onları dehşete düşürdüler. Çok büyük bir büyü sergilediler....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun şöyle dedi: “Benim size izin vermemden önce ona îmân (mı) ettiniz? Muhakkak ki bu, şehirde onun
halkın
ı oradan çıkarmanız için kurduğunuz bir hiledir (tuzaktır). Artık yakında bileceksiniz (öğreneceksiniz).”...
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun, “Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!” dedi. “Şüphesiz bu
halkın
ı oradan çıkarmak için şehirde kurduğunuz bir tuzaktır. Göreceksiniz!”...
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun, ben size izin vermeden önce ona inanıyor musunuz dedi, bu, şüphe yok ki
halkın
ı oradan çıkarmak için şehirde kurup düzdüğünüz bir düzen; yakında ne yapacağımı öğrenirsiniz....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun dedi ki: "Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Bu, hiç şüphesiz şehirde,
halkın
ı oradan çıkarmak için kurduğunuz bir tuzaktır. Ama yakında (başınıza gelecekleri) göreceksiniz!...
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun şöyle dedi: 'Ben size izin vermeden önce ona iman mı ettiniz? Bu,
halkın
ı içinden çıkarmak amacıyla şehirde kurmuş olduğunuz bir tuzaktır. Yakında bileceksiniz....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Fir'avn onlara: «Ben size izin vermeden ona imân mı ettiniz? Doğrusu bu,
halkın
ı çıkarmak için ülkede kurduğunuz bir hiledir; ama yakında (neler yapacağımı) göreceksiniz....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun dedi ki: «Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Bu, hiç şüphesiz şehirde,
halkın
ı oradan çıkarmak için kurduğunuz bir tuzaktır. Ama yakında (başınıza gelecekleri) göreceksiniz!...
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun: 'Ben size izin vermeden mi ona inandınız? Bu bir plandır. Şehirde bu planı kurdunuz ki
halkın
ı oradan çıkarasınız. Ama yakında bileceksiniz!,' dedi,...
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun onlara dedi ki; «Ben izin vermeden O'na inandınız, öyle mi? Bu, bu kentin
halkın
ı buradan çıkarabilmek için daha önceden burada tekrarladığınız bir komplodur, ama yakında başınıza neler geleceğini öğreneceksiniz!»...
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Fir'avn «Ben size izin vermeden, dedi, Ona îman mı etdiniz? Bu, hiç şübhesiz ki şehirde — onun
halkın
ı içinden çıkarmanız için — kurduğunuz bir hıylekârlıkdır. Yakında (başınıza ne geleceğini) bilirsiniz siz». ...
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Fir'avn: "Ben size izin vermeden ona inandınız mı?" dedi. "Bu, bir tuzaktır, şehirde bu tuzağı kurdunuz ki,
halkın
ı oradan çıkarasınız, ama yakında (başınıza gelecekleri) bileceksiniz!"...
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun 'Fakat ben size izin vermeden iman ettiniz,' dedi. 'Bu sizin şehirde iken kurduğunuz bir tuzaktır. Böylelikle şehir
halkın
ı oradan çıkarmak istiyorsunuz. Ama göreceksiniz....
Əraf Suresi, 123. Ayet:
Firavun dedi ki: "Demek ben size izin vermeden ona inandınız ha! Bu, şehirde tezgahladığınız bir tuzaktır ki, bununla şehir
halkın
ı oradan çıkarmak peşindesiniz. Yakında anlarsınız."...
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun çevresindeki ileri gelenler: "Musa'yı ve
halkın
ı, yeryüzünde bozgunculuk yapıp, seni ve ilâhlarını terk etsinler diye mi bırakıyorsun?" dediler. . . (Firavun da): "Oğullarını öldürüp, kadınlarını diri bırakacağız. . . Biz onların üzerinde kahredici güce sahibiz" dedi....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun'un
halkın
ın elit takımı, 'Musa'yı ve
halkın
ı, seni ve tanrılarını bıraksınlar ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarsınlar diye mi bırakıyorsun,' dediler. (Firavun:) 'Kadınlarını yaşatıp oğullarını öldüreceğiz. Biz onlardan çok daha güçlüyüz,' dedi....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Ve Firavun uyrukları arasından önde gelenler: "Peki," dediler, "Musa ve
halkın
ın ülkede karışıklık çıkarıp (uyruklarını) senden ve senin topraklarından uzaklaş(tır)malarına göz mü yumacaksın?" (Firavun): "Onların çocuklarından çoğunu öldürecek ve (yalnız) kadınları sağ bırakacağız: Çünkü, gerçekten onların üzerinde ezici bir gücümüz var!" dedi....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun’un
halkın
ın yetkilileri ona: "Ne yapıyorsun, Mûsâ ile kavmini, seni ve senin tanrılarını terk etsinler, ülkede bozgunculuk yapsınlar diye kendi hallerine mi bırakacaksın?" dediler. Firavun: "Hayır, onların erkek evlatlarını öldürüp, kız çocuklarını hayatta bırakacağız. Biz elbette onların üzerinde tam bir hakimiyet sahibiyiz." diye cevap verdi....
Əraf Suresi, 128. Ayet:
Musa,
halkın
a: 'ALLAH'tan yardım dileyin, sabırla direnin. Yeryüzü ALLAH'ındır ve onu kullarından dilediğine verir. Sonuç erdemli davrananlarındır,' dedi....
Əraf Suresi, 128. Ayet:
(ve) Musa kendi
halkın
a: "Yardım için Allaha sığının ve (dar günde) sabırlı olun" dedi, "Bilin ki, bütün bir yeryüzü Allaha aittir: onu, kullarından kimi dilerse ona miras bırakır; ve gelecek Allaha karşı sorumluluk bilincine sahip olanlarındır!"...
Əraf Suresi, 130. Ayet:
Gerçekten de Firavunun
halkın
ı kuraklık ve ürün kıtlığıyla kıskıvrak yakaladık ki akıllarını başlarına toplar da ders alırlar....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Hor görülüp güçsüz bırakılmış topluluğu, içinde bereketler oluşturduğumuz yeryüzünün doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. . . Rabbinin İsrailoğullarına olan o en güzel sözü, sabretmeleri sonucu yerine geldi. Firavun ve
halkın
ın yapageldikleri şeyleri ve dikip yükselttiklerini de yerle bir ettik!...
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Ülkenin verimli kıldığımız doğularına ve batılarına, horlanan ve zayıf düşürülen insanları mirasçı kıldık. Sıkıntılara direndikleri için, Rabbinin İsrail oğullarına verdiği güzel söz gerçekleşti. Firavun ve
halkın
ın oluşturduğu yapı ve kurumları da yerle bir ettik....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
(Vaktiyle) hor görülen/güçsüz bırakılan insanları ise kutlu kıldığımız ülkenin doğu ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Ve Rabbinizin İsrailoğullarına verdiği söz, onların darlıkta gösterdikleri sabrın karşılığı olarak (işte böylece) gerçekleşmiş oldu; Firavun ve
halkın
ın özenle işlediklerini, yapıp yükselttiklerini ise, hepsini, hepsini yerle bir ettik....
Əraf Suresi, 142. Ayet:
Ve (Sonra) Musa için (Sina Dağında) otuz gecelik bir süre belirledik; ve buna bir on gece daha ekledik, ki böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye tamamlandı. Ve Musa kardeşi Haruna şöyle dedi: "
Halkın
ın arasında benim yerimi al; dürüst (ve erdemli) davran; bozguncuların yolunu tutma."...
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Dedi ki: 'Musa, mesajlarımla ve seninle konuşmamla seni
halkın
üzerine seçtim. Sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol.'...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Her şeyin detaylı açıklaması ve öğüt olarak her ne varsa Musa için levhalara yazdık: 'Bu öğretilere sıkı sarıl,
halkın
a da söyle ona en güzel biçimde sarılsınlar. Yoldan çıkmışların son durağını size göstereceğim.'...
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ve levhalara onun için her konuda öğüt ve her şey hakkında yeterli açıklamalar yazdık. Ve (ona): "Onlara kuvvetle sarıl ve
halkın
a emret ellerinden gelen en güzel bir biçimde onlar da sıkıca sarılsınlar!" (dedik). Size günaha batmış kimselerin gittiği yolu (da) göstereceğim....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa
halkın
a öfkeli ve üzgün olarak döndüğünde: "Arkam sıra ne kadar çirkin şeyler yaptınız! Rabbinizin hükmünü bekleyemediniz mi?" dedi. . . (Derken) levhaları yere bırakıp, kardeşinin başını tuttu ve onu kendine çekti. . . (Harun) dedi ki: "Anamın oğlu! Muhakkak ki bu topluluk beni zayıf - güçsüz buldu ve nerede ise beni öldüreceklerdi. . . Düşmanlarımı sevindirme ve beni şu zâlimler topluluğu ile bir tutma!"...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, kızgın ve hayal kırıklığına uğramış olarak
halkın
a döndüğü zaman, 'Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrine dayanamadınız mı,' dedi, levhaları yere attı, kardeşinin başını tutup kendine doğru çekti. (Kardeşi): 'Anamın oğlu, dedi, bu halk benim zayıflığımdan yararlandı, nerdeyse beni öldüreceklerdi. Üzerime vararak düşmanı güldürme, beni bu zalim halkla bir tutma.'...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Ve Musa,
halkın
a döndüğünde, öfke ve üzüntü içinde onlara, "Benim yokluğumda ne kötü bir yol tutmuşsunuz böyle!" dedi, "Rabbinizin buyruğunu bir kenara attınız, öyle mi?" Ve (Kanun) levhalarını yere attı, kardeşinin başından yakalayıp kendine doğru çekti. Harun: "Ey anamın oğlu" diye sızlandı, "halk beni güçsüz gördü ve neredeyse öldüreceklerdi beni: bunun için benim acımla düşmanlarımı sevindirme ve beni zalimler topluluğuyla bir tutma!"...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Mûsâ pek öfkeli ve üzgün olarak
halkın
a dönünce:"Benden sonra arkamdan ne kötü işler yapmışsınız! Rabbinizin emrini çarçabuk terk mi ettiniz!" dedi ve... levhaları yere bırakıverdi. Kardeşini başından tutup, kendisine doğru çekmeye başladı. Harun ise ona: "Ey annemin oğlu!" dedi: "İnan ki bu millet beni fena halde hırpaladı, nerdeyse beni linç edip öldüreceklerdi. Ne olur, düşmanlarımı üstüme güldürme, beni bu zalim milletle bir tutma!"...
Əraf Suresi, 155. Ayet:
Musa, tövbe etmeleri için kararlaştırılan yere gelmek üzere,
halkın
dan yetmiş adam seçti. . . Ne zaman ki orada onları şiddetli sarsıntı yakaladı, (Musa şöyle) dedi: "Rabbim. . . Eğer dileseydin (hakikati örtme suçundan dolayı) onları da beni de daha önce helâk ederdin! Aramızdaki anlayışı kıtların yaptığı yüzünden bizi helâk mi edeceksin? O ancak, senin bir fitnendir; kimi dilersen onunla saptırır ve kimi dilersen hidâyet edersin. . . Sen Veliyy'mizsin; bizi mağfiret et ve bize rahmet kıl. . . ...
Əraf Suresi, 159. Ayet:
Musa
halkın
dan bir topluluk bulunur ki Hak olarak hakikati bildirirler ve hakikati yaşamanın gereği olarak, hakkını verirler!...
Əraf Suresi, 159. Ayet:
Musa'nın
halkın
dan bir topluluk var ki gerçeği gösterirler ve onunla adalet ederlerdi....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Bununla beraber Biz onları oniki kabileye, o kadar ümmete ayırdık ve Musa'ya -kavmi kendisinden su istediği vakit- şöyle vahyettik: «Vur asan ile taşa!» O zaman ondan on iki pınar akmaya başladı.
Halkın
her kesimi kendi su alacağı yeri belirledi. Bulutu da üzerlerine gölgelik çektik, kendilerine kudret helvası ile bıdırcın indirdik ve: «Size rızık olarak verdiğimiz nimetlerin temizlerinden yiyin!» dedik. Bununla beraber onlar zulmu Bize yapmadılar, ancak kendi nefislerine zulmediyorlardı....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz onları oniki kabileye, o kadar ümmete ayırdık. Ve kavmi kendisinden su istediği zaman Musa'ya, elindeki asâ ile taşa vur, diye vahyettik, vurunca hemen o taştan oniki pınar akmaya başladı.
Halkın
her biri su alacağı yeri iyice öğrendi. Bulutu da üzerlerine gönderdik, gölgeledik. Onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak ihsan ettiğimiz nimetlerin temizinden yiyiniz, dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, lakin kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
(Ey Muhammed!) Onlara, deniz kıyısında bulunan kent
halkın
ın durumunu sor. Hani onlar Cumartesi (yasağı) konusunda haddi aşıyorlardı. Zira tatil yaptıkları Cumartesi günü balıklar onlara akın akın geliyor, tatil yapmadıkları (diğer) günlerde ise gelmiyorlardı. İşte onları yoldan çıkmaları sebebiyle böyle imtihan ediyorduk....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
Denize pek yakın olan o şehrin
halkın
a neler oldu, sor onlara. Hani onlar, cumartesi günü, emre isyân etmişlerdi, hani cumartesi günleri, balıklar, su üstüne çıkıyordu da cumartesiden başka günlerde onlara görünmüyordu, emirden çıktıkları için biz de onları böyle sınamadaydık....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir
halkın
ın durumunu sor. Hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı. Çünkü cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
Onlara, deniz kıyısında olan şehir
halkın
dan sor!. . Hani Sebt'te (Cumartesi gününde balık avlayarak) haddi aşmışlardı. . . Çünkü balıklar, Sebt gününde bollaşıp ortaya çıkardı da; diğer günler görünmezdi! Yoldan çıkmaları yüzünden, onları böyle denedik....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
Onlara, deniz kıyısındaki şehrin
halkın
ın başına gelenleri sor. Şehir halkı, avlayacakları balıkların, avlanma yasağının bulunduğu Cumartesi günü akın akın geldiklerini görünce, diğer günlerde ortaya çıkmıyorlar bahanesiyle Cumartesi yasağını çiğniyorlardı. Hak dinin kurallarının dışına çıkmaları, doğru ve mantıklı düşünmeyi terketmeleri, fâsık, günahkâr ve âsi olmaları sebebiyle biz de onları böyle imtihan ediyorduk....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
(Ey Rasûlüm), o Yahudi’lere, deniz kenarındaki kasaba
halkın
ın başına gelen felâketi sor. O vakit, yasak edildikleri cumartesi gününde balık avlamakla Allah’ın cumartesi yasağına tecavüz ediyorlardı. Çünkü ibadet için tatil yaptıkları cumartesi günü, balıklar akın akın meydana çıkarak yanlarına geliyordu. Cumartesi ta’tili yapmıyacakları gün ise, gelmiyordu. İşte biz, itaattan çıkmaları sebebiyle, onları böyle imtihan ediyorduk....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
Onlara, deniz kıyısında bulunan şehir
halkın
ın durumunu sor. Hani onlar cumartesi gününe saygısızlık gösterip haddi aşıyorlardı. Çünkü cumartesi tatili yaptıkları gün, balıklar meydana çıkarak akın akın onlara gelirdi, cumartesi tatili yapmadıkları gün de gelmezlerdi. İşte böylece biz, yoldan çıkmalarından dolayı onları imtihan ediyorduk....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
Onlara deniz kıyısındaki kasabanın
halkın
ın yaptığını sor. Hani onlar cumartesi yasağını çiğniyorlardı. Çünkü cumartesi yasağına uydukları gün onlara akın akın balık geliyordu, fakat cumartesi yasağını çiğnedikleri gün onlara hiç balık gelmiyordu. Öteden beri fasık oldukları için, biz onları böylece sınavdan geçiriyorduk....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Onlara (o yahudilere), deniz kenarındaki o şehir (
halkın
ın hâlin)den sor! Bir zaman (onlar) Cumartesi gününde (o günün hürmetini ihlâl ederek)haddi aşıyorlardı; onlara balıkları Cumartesi günlerinde, suyun yüzüne çıkarak geliyordu; Cumartesi ta'tîli yapmıyor oldukları gün ise, onlara gelmiyordu. İsyân etmekte olduklarından dolayı onları böyle imtihân ediyorduk....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
Bir de onlara o deniz kıyısında bulunan şehir
halkın
ın başına gelenleri sor. Hani onlar sebt (cumartesi) gününün hükmüne saygısızlık edip Allah’ın koyduğu sınırı çiğniyorlardı. Şöyle ki: Sebt gününün hükmünü gözettiklerinde balıklar yanlarına akın akın geliyordu;Sebt gününün hükmüne riayet etmedikleri gün ise gelmiyordu. İşte fâsıklıkları, yoldan çıkmaları sebebiyle onları böyle imtihan ediyorduk....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
Onlara, deniz kıyısında bulunan kent(
halkın
)ın durumunu sor. Hani onlar Cumartesine saygısızlık edip haddi aşıyorlardı. Çünkü Cumartesi (tatil) yaptıkları gün, balıkları onlara akın akın gelirdi. Cumartesi (tatil) yapmadıkları gün balıkları gelmezlerdi. Biz onları yoldan çıkmalarından ötürü böyle sınıyorduk....
Əraf Suresi, 203. Ayet:
Onlara (Mekke
halkın
a), istedikleri bir âyeti getirmesen, şöyle derler: “- Sen o âyeti hazırlayıp toplasaydın ya!” De ki: “- Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bütün bu Kur’an âyetleri, Rabbinizden gelen hüccetlerdir; ve iman edecek bir kavim için hidâyettir, rahmettir.”...
Ənfal Suresi, 26. Ayet:
O zamanı da hatırlayın ki siz yer yüzünde azlıkdınız, âciz tanıtanlardınız.
Halkın
sizi tutup kapmasından korkuyordunuz. (İşte bu halde iken Allah) sizi, ev bark saahibi yapdı, yardımıyle kuvvetlendirdi, size en temiz ve güzel şeylerden rızık verdi. Tâki şükredesiniz. ...
Tövbə Suresi, 34. Ayet:
Ey inananlar, din bilginlerinin ve din adamlarının çoğu
halkın
parasını hakketmeden yerler ve ALLAH'ın yolundan saptırırlar. Altın ve gümüşü yığıp ALLAH yolunda harcamayanlara acı bir azap müjdele....
Tövbə Suresi, 34. Ayet:
Ey iman edenler! Doğrusu hahamların ve rahiplerin çoğu
halkın
mallarını haksız yollardan yerler ve insanları Allah’ın yolundan uzaklaştırırlar. Altını, gümüşü yığıp Allah yolunda harcamayanlar var ya, işte onları acı bir azabın beklediğini müjdele!...
Tövbə Suresi, 34. Ayet:
Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu,
halkın
malını haksız yere yiyor ve onları Allah'ın yolundan alıkoyuyor. Altını ve gümüşü istifleyip de Allah yolunda harcamayanları sen acı bir azapla müjdele....
Tövbə Suresi, 34. Ayet:
Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu
halkın
mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlardan öncekilerin; Nuh, Ad ve Semud kavimlerinin ve İbrâhîm kavminin, Medyen
halkın
ın ve altüst olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara (kendi) resûlleri, beyyineler (açık deliller) getirdi. Öyleyse Allah, onlara zulmetmedi. Ve lâkin onlar, kendilerine zulmettiler....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin; İbrahim’in kavminin; Medyen
halkın
ın ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. (Ama inanmadılar, Allah da onları cezalandırdı.) Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen
halkın
ın ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberi onlara apaçık mucizeler getirmişti. Demek ki, Allah onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh kavminin, Âd’in ve Semûd’un, İbrâhim kavminin, Medyen
halkın
ın, altı üstüne gelen şehirlerin cezalandırılma haberleri ulaşmadı mı? Onların hepsine Rasulleri ayan beyan deliller, mûcizelerle gelmişlerdi. Demek ki, Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar Allah’ı inkâr ederek, rasullerini yalanlıyarak, günah işleyerek kendilerine haksızlık etmeyi, birbirlerine zulmetmeyi alışkanlık haline getirdiler....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden önce geçmiş olanların, Nuh, Ad ve Semud kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen
halkın
ın ve yerle bir edilmiş şehirlerin haberleri gelmedi mi? Onlara peygamberleri açık deliller getirmişlerdi. Allah onlara haksızlık etmiyordu, ama onlar kendi kendilerine haksızlık ediyorlardı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Kendilerinden once olan Nuh, Ad, Semud milletlerinin, Ibrahim milletinin, Medyen ve altust olmus sehirler halkinin haberleri onlara gelmedi mi? Peygamberleri onlara belgeler getirmislerdi. Allah onlara zulmetmemis, onlar kendilerine yazik etmislerdir....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Kendilerinden önce (gelip geçen) Nûh, Âd, Semûd kavimlerinin, ibrahim kavminin, Medyen'in yerli
halkın
ın ve altüst olup yıkılan kasabalar
halkın
ın haberi bunlara gelmedi mi ? Onlara peygamberleri açık âyet ve mu'cizelerle gelmişti; (o halde) Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmediyorlardı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Kendilerinden önce olan Nuh, Ad, Semud milletlerinin, İbrahim milletinin, Medyen ve altüst olmuş şehirler
halkın
ın haberleri onlara gelmedi mi? Peygamberleri onlara belgeler getirmişlerdi. Allah onlara zulmetmemiş, onlar kendilerine yazık etmişlerdir....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden evvelkilerin, Nuh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen
halkın
ın ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberi onlara apaçık mucizeler getirmişti. Demek ki, Allah onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden öncekilerin: Nuh, Ad ve Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen
halkın
ın ve alt üst olmuş şehirlerin haberi gelmedi mi? Bunların hepsine peygamberleri apaçık delillerle gelmişti. Demek ki Allah, onlara zulmetmiş değildi. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden önceki toplumlara, yani Nuh, Ad, Semud kavmine, İbrahim kavmine, Medyen
halkın
a ve yurtları altüst edilenlere ilişkin bilgiler gelmedi mi? Bu toplumlara, peygamberleri açık anlamlı mesajlar getirmişlerdi. Allah'ın onlara zulmetmesi sözkonusu değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavminin, İbrâhîm kavminin, Medyen
halkın
ın ve (Lut kavmi gibi) alt üst olan (şehir)lerin haber(ler)i gelmedi mi?Peygamberleri onlara mu'cizeler getirmişti. Böylece Allah onlara zulmediyor değildi; fakat(onlar bu inkârlarıyla) kendilerine zulmediyorlardı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden öncekilerin, Nuh, Ad ve Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen ve altüst olmuş şehirler
halkın
ın haberleri gelmedi mi? Peygamberi onlara apaçık delillerle gelmişlerdi. Allah, onlara zulmediyor değildi. Ama onlar, kendilerine zulmediyorlardı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
O halde, hiç göz önüne almazlar mı, kendilerinden öncekilerin başına gelenleri? Nuh toplumunun (başına gelenleri), 'Ad ve Semud toplumlarının, İbrahim toplumunun, Medyen
halkın
ın ve yıkılıp giden bütün o şehirlerin (başına gelenleri)? Bunların hepsine, kendi (içlerinden çıkarılan) elçiler, hakkı ortaya koyan apaçık delillerle gelmişlerdi, (fakat bu toplumlar onlara karşı çıktılar:) dolayısıyla, Allah değildi (azabıyla) onlara zulmeden; onların bizzat kendileriydi kendilerine zulmeden....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden öncekilerin, Nuh, Âd, Semud kavimlerinin, İbrahim kavminin, Medyen
halkın
ın ve altüst olmuş şehirlerin haberi gelmedi mi? Peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirmişlerdi. Allah onlara zulmetmemiş, onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Kendilerinden önce gelip geçmiş milletlerin başlarına gelen olaylara dair haber onlara ulaşmadı mı? Nuh kavminden, Âd, Semud ve İbrâhim kavminden, Medyen
halkın
dan ve şehirleri yerle bir edilen toplumdan haberdar olmadılar mı?Onlara peygamberleri açık deliller getirdi ama inanmadılar, bundan dolayı Allah’ın gazabına uğradılar. Ama onlara Allah zulmetmedi, lâkin onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden öncekilerin, Nûh, Âd, Semûd kavminin, İbrâhim kavminin, Medyen
halkın
ın ve başları üstüne ters dönen şehirlerin haberi gelmedi mi? Elçileri, onlara açık deliller getirmişti (Ama inanmadılar, bundan dolayı Allâh'ın gazabına uğradılar). Allâh onlara zulmediyor değildi, onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara kendilerinden önce geçenlerin, Nuh kavminin, Âd'ın, Semud'un, İbrahim kavminin, Medyen
halkın
ın, yerle bir olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? O kavimlere peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. Allah onlara bir haksızlık etmedi; onlar kendilerine yazık etmekteydiler....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Gelmedi mi onlara kendilerinden öncekilerin haberi: Nûh kavminin, Âd'ın, Semûd'un, İbrahim kavminin, Medyen
halkın
ın ve altı üstüne gelmiş kentlerin. Resulleri onlara açık seçik ayetler getirmişti. Allah onlara zulmediyor değildi; aksine, öz benliklerine onlar zulmediyorlardı....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
1.
ve mimmen (min men)
: ve o kimselerden
2.
havle-kum
: sizin etrafınızda
3.
min el a'râbi
: ve bedevî (göçebe) Araplar'dan
4.
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Ve sizin etrafınızda olan bedevî Araplar'dan, münafık olanlar ve şehir
halkın
dan nifak üzerinde olmaya alışmış olanlar var. Onları, sen bilmezsin. Onları, Biz biliriz. Onları, iki kere azaplandıracağız sonra (onlar), azîm (büyük) azaba döndürülecekler....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine
halkın
dan da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine
halkın
dan birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Hem Bedevîlerden etrafınızda münafıklar var, hem de Medine
halkın
dan ikiyüzlülükte ısrarlı hünerli kimseler var. . . Sen onları bilmezsin; Biz biliriz. . . Biz onlara iki kere azap yaşatacağız. . . Sonra da en büyük azaba döndürülürler!...
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki Bedevî Araplar arasında müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münâfıklar var. Medine
halkın
dan münâfıklıkta ısrar edenler de var. Sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onları iki kere cezalandıracağız. Sonra büyük bir cezaya daha dûçar olacaklar....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine
halkın
dan da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliriz. Biz onları iki kere azablandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki Bedevî’lerden ve Medîne
halkın
dan bir takım münafıklar vardır ki, onlar, nifak yapmaya alışmışlardır. Sen, onları bilmezsin, onları biz biliriz. Biz, onları iki defa (dünyada ve kabirde) azablandıracağız. Sonra da kıyamette, büyük bir azaba (ateşe) atılırlar....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine
halkın
dan birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Gerek çevrenizden ve gerekse şehir
halkın
dan olan Araplardan bazıları ikiyüzlüdür. İkiyüzlülükte küstahlaşmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliyoruz. Onları iki kat azapla cezalandıracağız ve sonra da büyük bir azaba uğratılacaklardır....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Hem çevrenizdeki bedevilerden münafıklar var, hem de Medine
halkın
dan münafıklığa çalışanlar var. Sen onları bilmezsin, Biz biliriz. Biz, onları iki kere azaba uğratacağız. Sonra da büyük bir azaba itilecekler....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Hem çevrenizdeki bedevilerden münafıklar var, hem de Medine
halkın
dan münafıklıkta ısrar edenler var. Sen onları bilmezsin. Onları biz biliriz. Biz onları iki kere azaba uğratacağız. Daha sonra da büyük bir azaba itilecekler....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki bedevîlerden münâfık olanlar da vardır. Medîne
halkın
dan da(bazıları) vardır ki, nifakta mahâret kazanmışlardır, (sen ise) onları bilmezsin! Onları biz biliriz. Onlara yakında iki def'a (dünyada ve kabirde) azâb edeceğiz; sonra da (âhirette)büyük bir azâba döndürüleceklerdir....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki Bedevilerden münafıklar vardır. Medine
halkın
dan da. Ki onlar nifak üzerinde diretirler. Siz bilmezsiniz onları, Biz biliriz. Onlara iki kere azab edeceğiz. Sonra da onlar; daha büyük bir azaba döndürüleceklerdir....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine
halkın
dan münafıklar vardır. Bunlar münafıklıkta mâhir olmuşlardır. Sen onları bilmezsin, biz onları iyi biliriz. Biz onlara iki kez azap edeceğiz. Sonra da onlar daha büyük bir azaba itileceklerdir....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki bedevi ve münafıklardan ve Medine
halkın
dan sizin bilmediğiniz nifakta direnen kimseler vardır. Biz onları biliyoruz. Onlara iki kere azap vereceğiz. Sonra da büyük bir azaba uğrayacaklar....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki bedevi Araplardan ve Medine
halkın
dan iki yüzlülüğe iyice alışmış münâfıklar vardır. Sen onları bilmezsin, onları biz biliriz. Onlara iki kere azâb edeceğiz, sonra da onlar, büyük azâba itileceklerdir....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine
halkın
dan da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliriz. Biz onları iki kere azablandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler....
Tövbə Suresi, 101. Ayet:
Çevrenizdeki Bedevî Araplardan münafıklar var. Medine
halkın
dan da münafıklığa iyice alışmış olanlar var. Sen bilmezsin onları. Ama biz biliriz onları. İki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba itilecekler....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine
halkın
a ve onların çevresinde bulunan bedevî Araplara Allah'ın Resûlünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarını düşünmeleri yakışmaz. İşte onların Allah yolunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa ve bir açlığa dûçar olmaları, kâfirleri öfkelendirecek bir yere (ayak) basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları, ancak bunların karşılığında kendilerine salih bir amel yazılması içindir. Çünkü Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medine
halkın
a gerekse çevresindeki Bedevîlere, Allâh Rasûlünden geri kalmaları ve kendi nefslerini O'nun nefsine tercih etmeleri yakışmaz! Onların Allâh yolunda susuzluğa, yorgunluğa, açlığa maruz kalmaları, hakikat bilgisini inkâr edenleri öfkelendirecek yerlere yerleşmeleri, düşmana karşı bir zafer kazanmaları; kendilerine imanın gereği fiiller olarak yazılmıştır! Muhakkak ki Allâh muhsinleri mükâfatsız bırakmaz....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine
halkın
ın ve onların çevresinde bulunan Bedevî Araplar’ın, savaş ilânı halinde Allah’ın Rasulünden geri kalmaları, şahsen onun nasıl savaş hazırlığı yaptığına bakmadan, onun hayatını korumaya almadan kendi canlarının derdine düşmeleri olacak iş değildir. Çünkü onların Allah yolunda, İslâm uğrunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa, bir açlığa katlanmadan, kâfirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmadan ve düşmana karşı bir başarı kazanmadan, kendi sevap hanelerine, hâlis niyet ve amaçlarla İslâ...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine
halkın
a ve çevresindeki bedevilere, Allah'ın elçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kâfirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine
halkın
a ve çevresindeki Bedevilere (savaşta ve diğer umumu ilgilendiren konularda) Allah'ın Peygamberinden geri kalmaları ve kendilerini tercih edip Peygamberden yüzçevirmeleri yakışmaz ve yaraşmaz. Bu böyledir; çünkü onlara Allah yolunda bir susuzluk veya yorgunluk veya bir açlık sıkıntısı ; kâfirlerin öfkesini kabartacak bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarıya nail olmaları karşılığında mutlaka kendilerine iyi-yararlı bir amel yazılır. Şüphesiz ki Allah iyilerin mükâfatını...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine
halkın
a ve onların çevresinde bulunan bedevî Araplara Allah'ın Resûlünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarını düşünmeleri yakışmaz. İşte onların Allah yolunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa ve bir açlığa dûçar olmaları, kâfirleri öfkelendirecek bir yere (ayak) basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları, ancak bunların karşılığında kendilerine salih bir amel yazılması içindir. Çünkü Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine
halkın
ın ne de etrafındaki bedevilerin Resulullah'tan geride kalmaları ve kendilerini tercih edip ondan yüz çevirmeleri yakışmaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir açlık ve kafirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmaları ve düşman karşısında elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine güzel bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah iyilerin mükafatını zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine
halkın
a ve civardaki bedevilere, Resulullah'ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı gibi, onun katlandığı zahmetlere öbürlerinin katlanmaya yanaşmamaları da yakışık almaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık, ayrıca kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine salih bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah, güzel iş yapanların mükafatını zayi ...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medîne
halkın
ın ve çevresindeki bedevîlerin, Allah’ın Resûlünden geri kalmaları ve onun canından (önce) kendi canlarını düşünmeleri (doğru) olmaz! Bu, şundandır: Gerçekten onlar, kendilerine Allah yolunda (çekecekleri) bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık isâbet etmez ve kâfirleri kızdırarak ayak basacakları bir yer ve düşmana karşı kazanacakları bir zafer yoktur ki, mukabilinde kendilerine bu sebeble sâlih bir amel yazılmış olmasın! Çünki Allah, iyilik edenlerin mükâfâtını zâyi' etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
(Peygamber) şehrinin
halkın
a da, onların çevresinde (yaşayan) bedevilere de (seferde) Allah'ın Elçisi'ne katılmaktan kaçınmak ve kendi canlarını o'nunkinden fazla gözetmek yaraşmaz. Çünkü, onlar Allah yolunda ne zaman susuzluk, yorgunluk ya da açlık çekseler; ne zaman hakkı inkar edenleri şaşırtan bir adım atsalar; ve ne zaman başlarına gelmesi mukadder olan şeye düşman eliyle uğratılsalar (sonuç ne olursa olsun) bu onların lehine mutlaka kaydedilmektedir. Çünkü Allah, iyilik yapanların emekleri...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine
halkın
a da onların çevresinde bulunan bedevilere de Allah'ın Peygamber'inden geri kalmak, onun canından önce kendi canlarını düşünmek yakışmaz. Çünkü Allah yolunda susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmak ve düşmana karşı bir başarı kazanmak karşılığında mutlaka bir sâlih amel yazılır. Çünkü Allah muhsinlerin mükâfatını zâyi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine
halkın
a ve çevrelerinde bulunan bedevilere Resulullah’tan geri kalmaları ve kendilerini O’na tercih etmeleri yaraşmaz. Bu, onların Allah yolunda susuzluğa, yorgunluğa, açlığa ve kafirleri kızdıracak bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı zafer kazanmaları karşılığında, onların doğru bir iş yaptıklarının yazıldığı içindir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine
halkın
ın, ne de etrafındaki bedevîlerin,Allahın Resulünden geri kalmaları ve ona ihtimam göstermeyip kendi canlarının derdine düşmeleri olacak şey değildir (Bunu yapacak bir tek kişi bile çıkmasın). Bu böyledir, çünkü onların Allah yolunda uğrayacakları hiçbir susuzluk, yorgunluk, açlık,kâfirleri öfkelendirecek tarzda bir yere ayak basıp ele geçirmeleri ve düşmana karşı başarı kazanmaları yoktur ki, mutlaka o sebeple kendilerine güzel bir iş ve sevap yazılmış olmasın. Çünkü Allah iyi d...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine
halkın
ın, ne de onların çevresinde bulunan bedevi Arapların, Allâh'ın Elçisinden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarının kaygısına düşmeleri, onlara yakışmaz. Böyledir, çünkü Allâh yolunda uğrayacakları hiçbir susuzluk, yorgunluk, açlık; kâfirleri öfkelendirecek bir yeri çiğne(yip zaptet)meleri ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları yoktur ki mutlaka bunlarla kendilerine iyi bir amel yazılmış olmasın. Allâh güzel davrananların ecrini zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine
halkın
a ve çevresindeki bedevilere, peygamberden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kâfirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine
halkın
a, ne de çevresindeki bedevîlere, Allah Resulünden geri kalmak veya onun canından önce kendi canlarının derdine düşmek yakışmaz. Zira onlar ne zaman Allah yolunda susuzluk, yorgunluk veya açlık çekseler, yahut kâfirleri öfkelendirecek şekilde bir yere ayak basacak olsalar veya düşman eliyle onlara iyi veya kötü birşey ulaşacak olsa, mutlaka onun karşılığında kendilerine bir iyilik yazılır. Çünkü Allah iyilik yapan ve iyi kulluk edenlerin ödülünü zayi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine
halkın
a ve çevrelerindeki Bedevî Araplara, Allah resulünden geri kalmaları ve onu bırakıp da kendi canlarının derdine düşmeleri yakışmaz. Çünkü Allah yolunda uğrayacakları bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri öfkelendirmek üzere bir yere ayak basmaları, düşmana karşı herhangi bir başarı kazanmaları durumunda kendileri için, barışa yönelik iyi bir amel mutlaka yazılacaktır. Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatı, tıpkı şu örnek gibidir; gökten indirdiğimiz su insanların ve hayvanların yediği bitkilerin yapısına karışır. Bu durum, yeryüzünün süslenip bezendiği ve
halkın
ın da artık doğaya egemen olduklarını sandıkları ana kadar sürer. Nihayet geceleyin veya gündüzün ona emrimiz gelir. Sanki bir önceki gün hiç bir şeye sahip değilmiş gibi onu kökünden biçilmiş bir duruma sokarız. Düşünen bir toplum için ayetleri böyle açıklarız....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara Nuh'un tarihini anlat.
Halkın
a şunları demişti: 'Ey halkım, durumum ve ALLAH'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geldiyse, ben ALLAH'a güveniyorum. Ortaklarınız ve liderlerinizle birlikte toplanın, pişman olmayacağınız son kararınızı alın ve bekletmeden bana karşı uygulayın.'...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara Nuh hakkındaki haberi oku: O
halkın
a: "Ey benim halkım, dedi, eğer benim aranızda bulunmam ve Allah’ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, şunu bilin ki ben yalnız Allah’a dayanıp güvendim. Siz de şerik koştuklarınızla beraber toplanıp işinizi kararlaştırın ki tasasını çektiğiniz bir dert olup kalmasın. Sonra da bana hiç mühlet vermeden hakkımdaki hükmünüzü uygulayın....
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun ve ileri gelenlerinin başlarına belâ olacağı korkusuyla, Musa'ya, kendi
halkın
dan genç bir gruptan başka kimse iman etmedi. . . Muhakkak ki Firavun yeryüzünde zorba hükümran idi! Muhakkak ki o, israf edenlerdendi!...
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun ve erkanının işkence ve baskısından korktukları için Musa'ya,
halkın
dan ancak bir kaç kişi inandı. Firavun, yeryüzünde haddi çok aşan bir tiran idi....
Yunus Suresi, 85. Ayet:
Dediler ki: 'ALLAH'a güvendik. Rabbimiz, bizi zalim
halkın
baskısına maruz bırakma.'...
Yunus Suresi, 87. Ayet:
Musa ve erkek kardeşine: "Mısır'da
halkın
ız için evler hazırlayın. . . Evlerinizi ibadethane yapın ve salâtı ikame edin. . . İman edenleri müjdele" diye vahyettik....
Yunus Suresi, 87. Ayet:
Musa'ya ve kardeşine: '
Halkın
ız için Mısır'da evler hazırlayın. Evlerinizi tapınak yapın ve namazı gözetin. İnananları müjdeleyin,' diye vahyettik....
Yunus Suresi, 87. Ayet:
Biz de Musa ile kardeşine: "Şehirde
halkın
ız için bazı evleri sığınak edinin" diye vahyettik, "ve (onlara deyin ki) 'Evlerinizi ibadet yerine dönüştürün; ve namazda devamlı ve kararlı olun! Ve (sen ey Musa!) inananları (Allah'ın yardımıyla) müjdele!"...
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Bundan sonra keşke bir ülke âmenû olsaydı da böylece onun (ülke
halkın
ın) îmânı, ona (ülke
halkın
a) fayda verseydi, olmaz mıydı? Ancak Yunus'un kavmi âmenû olunca, onlardan dünya hayatında aşağılayıcı azabı kaldırdık ve onları belli bir zamana kadar metalandırdık (geçimlerini sağladık)....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Yunus'un kavmi müstesna, (
halkın
ı yok ettiğimiz ülkelerden) herhangi bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus'un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandırdık....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Yunus’un kavmi müstesna, (
halkın
ı yok ettiğimiz ülkelerden) herhangi bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus’un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandırdık....
Yunus Suresi, 98. Ayet:
Azabı gördükten sonra iman etmeleri, hiçbir belde
halkın
a fayda vermiş değildir-Yunus kavmi müstesna. Onlar iman ettiğinde, Biz de onlardan dünya hayatındaki hor ve hakir edici azabı kaldırdık ve belirli bir zamana kadar onları nasiplendirdik....
Hud Suresi, 17. Ayet:
Daha önce Musa'nın kitabı bir önder ve rahmet iken, şimdi Rab'lerinden gelen bir tanığın ilettiği kesin bir kanıta sahip olanlar varya işte onlar ona inanırlar. Hangi grup onu inkar ederse yeri ateştir. Ondan hiç bir kuşkun olmasın. O, Rabbinden gelen bir gerçektir. Ne var ki
halkın
çoğunluğu inanmaz....
Hud Suresi, 25. Ayet:
Nuh'u
halkın
a gönderdik: 'Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım,'...
Hud Suresi, 25. Ayet:
(25-26) Nuh’u
halkın
a göndermiştik: -Ben, Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye size, açık bir uyarıcıyım. Ben, acı bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum....
Hud Suresi, 25. Ayet:
(25-26) Gerçekten Biz vaktiyle, Nuh’u kendi
halkın
a gönderdik, şunu ilan etsin diye: "Bilesiniz ki ben sizi açıkça uyarmaya geldim. Sakın Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Doğrusu, bu gidişle, ben sizin canınızı yakacak, gayet acı bir günün azabına uğramanızdan endişe ederim."...
Hud Suresi, 26. Ayet:
(25-26) Nuh’u
halkın
a göndermiştik: -Ben, Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye size, açık bir uyarıcıyım. Ben, acı bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum....
Hud Suresi, 26. Ayet:
(25-26) Gerçekten Biz vaktiyle, Nuh’u kendi
halkın
a gönderdik, şunu ilan etsin diye: "Bilesiniz ki ben sizi açıkça uyarmaya geldim. Sakın Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Doğrusu, bu gidişle, ben sizin canınızı yakacak, gayet acı bir günün azabına uğramanızdan endişe ederim."...
Hud Suresi, 27. Ayet:
Onun
halkın
dan hakikat bilgisini inkâr edenlerin ileri gelenleri: "Seni yalnızca bizim benzerimiz bir beşer olarak görüyoruz. . . Basit görüşle hareket eden (düşüncesiz) ayak takımlarımızdan (mal ve mevkileri olmayan) başkasının, sana tâbi olduğunu da görmüyoruz. . . Sizin bizim üzerimize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. . . Aksine, yalan söylemekte olduğunuz kanaatindeyiz" dediler....
Hud Suresi, 27. Ayet:
Halkın
dan inkar eden ileri gelenler, 'Seni sadece bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz ve aramızdaki sığ görüşlü ayak takımının dışında kimsenin seni izlemediğini görüyoruz. Sizin bizden herhangi bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Tersine, biz sizin yalancı olduğunuzu sanıyoruz,' dediler....
Hud Suresi, 27. Ayet:
Halkın
ın ileri gelen kafir takımı: -Biz, senin sadece bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. Sana, görüşü kıymetsiz ayak takımından başka kimsenin uyduğunu da görmüyoruz. Sizin bizim üzerimize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine, sizin yalancı olduğunuzu sanıyoruz, dediler....
Hud Suresi, 27. Ayet:
Buna karşı
halkın
ın ileri gelen kâfirleri hep birden kalkıp: "Bize göre, sen sadece bizim gibi bir insansın, bizden farkın yoktur. Hem sonra senin peşinden gidenler toplumumuzun en düşük kimseleri, bu da gözler önünde!Ayrıca sizin bize karşı bir meziyetiniz olduğunu da görmüyoruz. Bilâkis sizin yalancı olduğunuzu düşünüyoruz" dediler....
Hud Suresi, 36. Ayet:
Nuh'a vahyolundu ki: "
Halkın
dan, iman etmiş olanlar dışında kimse iman etmeyecek. . . (Artık) onların yapmakta olduklarından dolayı üzgün olma!"...
Hud Suresi, 36. Ayet:
Nuh'a vahyedildi: 'Şu ana kadar inanmış olanların dışında artık
halkın
dan hiç kimse inanmıyacaktır. Onların tavırları seni üzmesin.'...
Hud Suresi, 36. Ayet:
(36-37) Nuh’a şöyle vahyolundu ki: "Artık
halkın
dan, daha önce iman etmiş olanlar dışında, hiç kimse iman etmeyecek. Öyleyse o kâfirlerin yaptıklarından dolayı kederlenme de, Bizim gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda, gemiyi yap ve o zalimler lehinde Ben’den hiçbir ricada bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır."...
Hud Suresi, 37. Ayet:
(36-37) Nuh’a şöyle vahyolundu ki: "Artık
halkın
dan, daha önce iman etmiş olanlar dışında, hiç kimse iman etmeyecek. Öyleyse o kâfirlerin yaptıklarından dolayı kederlenme de, Bizim gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda, gemiyi yap ve o zalimler lehinde Ben’den hiçbir ricada bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır."...
Hud Suresi, 38. Ayet:
Gemiyi yapıyor(du). . .
Halkın
ın ileri gelenleri Ona her uğradıklarında, alay ediyorlardı. . . (Nuh) dedi ki: "Eğer bizimle alay ederseniz, sizin alay ettiğiniz gibi (gün gelir) biz de sizinle alay ederiz. "...
Hud Suresi, 38. Ayet:
Gemiyi yapıyorken,
halkın
ın ileri gelenleri her yanından geçişte onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: 'Bizimle alay ediyorsanız, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay ediyoruz.'...
Hud Suresi, 38. Ayet:
Nuh gemiyi yapar.
Halkın
ın önde gelenleri ona her uğrayışlarında, onunla alay ederler. O: -Bizimle alay edin bakalım, biz de, alay ettiğiniz gibi sizinle alay edeceğiz, der....
Hud Suresi, 38. Ayet:
Nuh gemiyi yapıyor,
halkın
dan ileri gelenler her ne zaman yanından geçseler onunla alay ediyorlardı. Nuh da: "Siz, dedi; şimdi bizimle alay ediyorsanız, elbet bizim de sizinle alay edeceğimiz bir gün gelir."...
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet helâk etme emrimiz geldiği ve fırından su taşıp fışkırdığı (yahut geminin kazanı kaynadığı) vakit Nûh’a şöyle dedik: “-Faydalanılan hayvanların her cinsinden erkek ve dişi olmak üzere ikişer tane çift ve üzerlerine boğulma emri takdir edilenler müstena, aile
halkın
la bir de iman edenleri gemiye yükle.” Zaten beraberinde iman edenler pek azdı....
Hud Suresi, 49. Ayet:
İşte bunlar Gayb haberlerindendir! Bunları sana vahyediyoruz. . . Bundan önce ne sen bunları biliyordun ne de
halkın
. . . O hâlde sabret. . . Muhakkak ki gelecek korunanlarındır....
Hud Suresi, 49. Ayet:
Bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberleridir. Ne sen, ne de senin
halkın
bundan önce onları bilmezdi. Sabret. Sonuç, erdemlilerindir....
Hud Suresi, 50. Ayet:
Ad'a (
halkın
a) da kardeşleri Hud'u. . . Demişti ki: "Ey halkım! Allâh'a kulluk edin. . . O'nun gayrı bir ilâhınız olamaz! (Şirk fikriniz dolayısıyla) siz ancak iftira ediyorsunuz. "...