Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan şeylerin
hel
al ve tayyib olanlarından yiyin. Şeytanın izinden gitmeyin, çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Siyam gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız sizin için
hel
al kılındı. Onlar, sizin için örtüdür; siz de onlar için örtüsünüz. Allah, nefsinize sahip olmadığınızı bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın, Allah'ın sizin için yazdığı şeyi isteyin. Şafak vaktinin siyah ipliği, beyaz ipliğinden ayırt edilme anına kadar, yiyin için. Sonra da geceye dek siyamı tamamlayın. Eğer mescitlerde itikaftaysanız onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırla...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanan kadınlar, evlenmeksizin üç adet dönemi beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara
hel
al değildir. Eğer bu dönemde kocaları barışmak isterlerse, onlarla yeniden evlenmede daha fazla hak sahibidirler. Erkeklerin, kadınlar üzerindeki haklarına denk, kadınların da erkekler üzerinde meşru hakları vardır. Ancak erkekler, onlar üzerinde öncelik sahibidirler. Kuşkusuz, Allah; Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Bundan sonra evliliğinizi ya meşru bir şekilde sürdürün ya da iyilikle ayrılın. Kadınlara verdiklerinizden bir şeyi; kadın ve erkek, Allah'ın koyduğu yasaları ihlal etmedikçe geri almanız size
hel
al olmaz. Fakat Allah'ın yasalarını çiğnemelerinden korkarsanız o zaman kadının boşanmak için fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bunlar, Allah'ın koyduğu yasalardır. Sakın bunları çiğnemeyin. Kim Allah'ın koyduğu yasaları çiğnerse işte onlar zalimlerin ta kendi...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Yine de karısını boşarsa, karısı başka biriyle evlenmedikçe artık kendisine
hel
al olmaz. Şayet ikinci koca da onu boşarsa ve her ikisi de Allah'ın koyduğu yasalara uyacaklarını umut ederlerse, birbirlerine dönmelerinde bir sakınca yoktur. Bunlar, Allah'ın, anlayan bir topluma iyice açıkladığı yasalarıdır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba yiyenler, ancak şeytanın dokunuşuyla çarptığı kimselerin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "Alışveriş de riba gibidir." demelerindendir. Oysa Allah, alışverişi
hel
al, ribayı haram kılmıştır. Kim Rabb'inden gelen öğüde uyarak, ribadan vazgeçerse, geçmişte aldığı onundur. Onun kararı Allah'a kalmıştır. Kim tekrar ribaya dönerse, işte onlar ateş ehlidirler ve orada sürekli kalacaklardır....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
"Ben, size Rabb'inizden, elinizin altında bulunan Tevrat'ı tasdik edici olarak ve daha önce size haram kılınmış bazı şeyleri
hel
al kılmak için bir ayetle geldim. Allah'a karşı takvalı olun ve bana itaat edin."...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in kendisine haram kıldıkları hariç bütün yiyecekler İsrailoğulları'na
hel
aldi. De ki: "Eğer doğru söylüyorsanız, haydi Tevrat'ı getirip okuyun."...
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler! Kadınlara istemedikleri halde mirasçı olmanız, size
hel
al değildir. Apaçık bir fuhuş işlemedikçe, onlara vermiş olduğunuz şeylerin bir kısmını almak için baskı yapmayın. Onlarla iyi geçinin. Şayet onlardan hoşlanmıyorsanız, bilin ki hoşlanmadığınız bir şeyde Allah birçok hayır kılmış olabilir....
Nisa Suresi, 24. Ayet:
Antlaşma ile sahip olduğunuz kimseler hariç Muhsenat kadınlar Allah'ın üzerinize yasasıdır. Bunların dışında kalanlar ise; muhsin olanlar, musafihin olmayanları, mallarınızla almanız size
hel
al kılındı. O halde, onlardan hangisiyle yararlandıysanız, ücretlerini farz kıldığınız şekilde verin. Anlaşma yaptığınız miktar üzerinde, karşılıklı olarak değişiklik yapmanızda bir sakınca yoktur. Allah, Her Şeyi Bilen'dir ve En İyi Hüküm Veren'dir....
Nisa Suresi, 160. Ayet:
Böylece, zulümleri ve Allah yolundan çokça alıkoymaları nedeniyle daha önce
hel
al olan temiz birçok şeyi Yahudilere haram kıldık....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler! Sözlerinizi yerine getirin. İhramlı iken
hel
al saymamanız şartı ile okunacak olanların dışında kalan en'am size
hel
al kılındı Kuşkusuz, Allah, dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Sana, kendilerine neyin
hel
al olduğunu soruyorlar. De ki: "Temiz ve iyi olanlar, size
hel
al kılındı. Ve Allah'ın size verdiği bilgi ile eğittiğiniz eğitimli av hayvanlarının yakaladıklarını yiyin. Ve Allah'ın adını onun üzerine anın. Allah'a karşı takvalı olun. Kuşkusuz, Allah, hesabı çok çabuk görendir."...
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size, temiz şeyler
hel
al kılındı. Ve Kitap verilenlerin yiyecekleri size, sizin yiyecekleriniz de onlara
hel
aldir. İnanan muhsenat kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerin muhsenat kadınları; karşılıklarını vermeniz, iffetli olmanız, iffetsiz olmamanız ve gizli dost tutmamanız koşuluyla size
hel
aldir. Kim imanı küfrederse yaptığı işler boşa gider ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur....
Maidə Suresi, 87. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın size
hel
al kıldığı tayyibat olan şeyleri haram saymayın. Haddi aşmayın. Allah, haddi aşanları sevmez....
Maidə Suresi, 88. Ayet:
Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerin
hel
al ve tayyib olanlarından yiyin. İman ettiğiniz Allah'a karşı takvalı olun....
Maidə Suresi, 96. Ayet:
Deniz avı ve onu yemek ve ondan geçim temin etmek size ve yolculukta olanlara
hel
al kılındı. Ve ihramlı olduğunuz süre içinde kara avı size haram kılındı. Huzuruna toplanacağınız Allah'a karşı takva sahibi olun....
Əraf Suresi, 157. Ayet:
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları ummi nebi resule, tabi olurlar. O ki, onlara ma'ruf olanı yapar ve tavsiye eder ve onları münker olandan alıkoyar ve temiz şeyleri
hel
al, pis şeyleri haram kılar, zahmet ve sıkıntı veren şeyleri onlardan kaldırır, onlardan bağları çözer, ona iman eden, ona saygı gösterenler ve ona yardım edenler ve ona indirilen nura tabi olanlar işte kurtuluşa erenler bunlardır....
Ənfal Suresi, 69. Ayet:
Artık elde ettiğiniz ganimetten,
hel
al ve temiz olarak yiyin ve Allah için takvalı olun. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Tövbə Suresi, 37. Ayet:
Haram ayların yerlerini değiştirip ertelemek, küfürde ileri gitmektir ki Kafirler onunla saptırılır. Onlar, Allah'ın haram kıldığı aylara denk getirmek için bu ertelemeyi bir yıl
hel
al sayarlarken bir yıl sonra haram sayarlar. Böylece Allah'ın haram kıldığını
hel
al saymış oluyorlar. Böylece yaptıkları kötü şeyler, onlara güzel gösterildi. Allah Kafir halkı doğru yola iletmez....
Yunus Suresi, 59. Ayet:
De ki: "Allah'ın size rızık olarak indirdiklerinin bir kısmını
hel
al, bir kısmını haram yaptığınızı görmüyor musunuz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"...
Hicr Suresi, 4. Ayet:
Biz, hiçbir kenti, bilinen bir kitabı olmaksızın
hel
ak etmedik....
Nəhl Suresi, 114. Ayet:
Eğer Allah'a kulluk ediyorsanız, Allah'ın nimetine şükredin. Allah'ın size verdiği rızıklardan
hel
al ve temiz olarak yiyin....
Nəhl Suresi, 116. Ayet:
Kendi yalanlarınızı, Allah'a dayandırarak, dilinize geldiği gibi yalan yanlış, "Şu
hel
aldir, şu haramdır." demeyin. Uydurduğu yalanı Allah'a dayandıranlar, kurtuluşa eremezler....
İsra Suresi, 16. Ayet:
Biz bir beldeyi yok etmek istersek, varlık ve güç sahibi ileri gelenlerine uyarımızı yaparız, buna rağmen bozgunculuk yaparlarsa böylece söz hak olur. Ve onu
hel
ak ederek yok ederiz....
Taha Suresi, 16. Ayet:
"Öyleyse ona inanmayan, tutku ve kuruntusuna uyan kimse, seni ondan alıkoymasın. Yoksa
hel
ak olursun."...
Həcc Suresi, 30. Ayet:
İşte böyle. Kim Rabb'inin yasaklarına uymada gerekli özeni gösterirse, bu onun için daha hayırlıdır. Size okunanlar hariç, diğer hayvanlar
hel
al kılındı. Artık putların pisliğinden kaçının. Yalan sözden kaçının....
Möminun Suresi, 48. Ayet:
Onları yalanladılar. Ve
hel
ak edilenlerden oldular....
Möminun Suresi, 51. Ayet:
Ey resuller!
Hel
al ve temiz şeylerden yiyin. Ve salihatı yapın. Kuşkusuz yaptığınız şeyleri bilirim....
Furqan Suresi, 18. Ayet:
Dediler ki: "Seni tenzih ederiz, Senden başka veliler edinmek bize yakışmaz. Ancak Sen, onları ve atalarını bolca nimetlenirdin, nihayet onlar öğüdüne uymayı boş verdiler. Ve
hel
ak olmayı hak eden bir halk oldular."...
Furqan Suresi, 36. Ayet:
Sonra da "Ayetlerimizi yalanlayan o halka gidin." dedik. Sonunda da onları
hel
ak ederek yok ettik....
Furqan Suresi, 39. Ayet:
Ve onların hepsini örneklerle uyardık ve hepsini mahvederek
hel
ak ettik....
Şüəra Suresi, 3. Ayet:
İman etmiyorlar diye, adeta kendini
hel
ak edeceksin....
Şüəra Suresi, 139. Ayet:
Onu yalanladılar. Bunun üzerine onları
hel
ak ettik. Bunda bir ayet vardır. Buna rağmen insanların pek çoğu inanmamaktadırlar....
Ənkəbut Suresi, 31. Ayet:
Resullerimiz İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde: "Biz bu beldenin halkını
hel
ak edeceğiz." dediler. "Zira bu beldenin halkı zalim oldular."...
Əhzab Suresi, 50. Ayet:
Ey Nebi! Biz, ecirlerini verdiğin eşlerini ve savaşlarda Allah'ın fey olarak sana verdiği antlaşma yolu ile hak sahibi olduklarını, sana
hel
al kıldık. Seninle birlikte hicret eden amcanın kızları, halalarının kızları, dayının kızları, teyzelerinin kızları ve kendisini Nebiye hibe edip de nebinin de evlenmeyi uygun gördüğü mü'min kadını -ki bu yalnızca sana özgüdür- sana
hel
al kıldık. Onlara zevceleri ve antlaşma yolu ile hak sahibi oldukları konusunda neyi farz kıldığımızı biliriz. Bu durum...
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan böyle başka kadınlarla evlenmen, eşlerini boşayıp yerine iyi olması hoşuna gitse bile başka kadın alman sana
hel
al olmaz. Ancak antlaşma yolu ile hak sahibi olduğun hariç. Allah, her şeyi gözetleyip denetleyendir....
Fussilət Suresi, 23. Ayet:
"İşte Rabb'iniz hakkındaki bu zannınız, sizi
hel
ake sürükledi. Böylece hüsrana uğrayanlardan oldunuz."...
Mümtahinə Suresi, 10. Ayet:
Ey iman edenler! Sığınmak üzere size gelen Mü'min kadınların hicret nedenlerini sorgulayın. Allah, onların gerçekten inanıp inanmadıklarını çok iyi bilmektedir. Eğer gerçekten Mü'min olduklarını anlarsanız, onları Kafirlere geri göndermeyin. Onlar, Kafir erkeklere
hel
al değildir. Kafir erkekler de onlara
hel
al değildir. Kafirlerin bu kadınlara verdiklerini iade edin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde onlarla nikahlanmanızda bir sakınca yoktur. Ve Kafir kadınları nikahınızda tutmayın. Ve ne infa...
Təhrim Suresi, 1. Ayet:
Ey Nebi! Eşlerinin hoşnutluğunu gözeterek, Allah'ın
hel
al kıldığı şeyi niçin kendine haram kılıyorsun? Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Gazabına uğrayan zâlimlerin, âsilerin, dinine, Kur’ân’ına düşmanlık edenlerin, zalimleri, yahudilerin; başlarına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni,
hel
âki tercih edenlerin, cahillerin, hristiyanların doğruluğu, muhkemliği, güvenliği olmayan yolundan bizi uzak tut Allahım....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Onlara, 'Siz de tanıdığınız insanların iman ettiği gibi iman edin, imanlarınızda samimi olun' denildiği zaman: 'O akılsızların iman ettikleri gibi mi iman edecekmişiz' derler. Bak
hel
e! Onlar, asıl onlar akılsızdırlar. Fakat nasıl bir akıbete uğrayacaklarını bilmiyorlar....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Onlar doğru yolun, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yolun yerine, dalâleti başlarına belâ olarak satın alanlar, başlarına buyruk yaşamayı, bozuk düzeni,
hel
âki tercih edenlerdir. Onların ticaretleri kazançlı olmamıştır. Doğru yola gelmeye istekli de değiller....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuz Muhammed'e indirdiğimiz Kur'ân'ın doğruluğundan şüp
hel
i iseniz, haydi onunkilere benzer bir sure ortaya getiriniz ve davanızda sadık iseniz, bu hususta Allah'ın dışındaki şahitlerinizi yardıma çağırınız....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Ve beşşirillezîne âmenû ve amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahti
hel
enhâr(enhâru), kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl(kablu) ve utû bihî muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah, hakkı açıklamak için sayısız darb-ı meselli delillerden birini, bir sivrisineği, ondan daha küçük, daha büyük bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman edenler, bunların Rablerinden gelen hak düzeni yerleştirmek için, öğüt verici, ibretli bir delil olduğunu bilirler. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler ise, bunları hafife alarak; 'Allah böyle darb-ı meselli bir delil ile ...
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Mûsâ’ya kutsal kitabı vermiştik. Hakkı bâtıldan,
hel
âli haramdan, imanı küfürden ayıran bilgileri içeren şeriat ve mûcizeler vermiş, düşmanına karşı zafer ihsan etmiştik. Doğru yolu bulup tercih edersiniz diye sizi uyarmıştık....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
zallelnâ
: gölgeledik, gölge yaptık
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
el gamâme
: bulut
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve bulutu sizin üstünüze gölgeledik. Size kudret
hel
vası ve bıldırcın indirdik. Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yeyin. Ve onlar, bize zulmetmediler, fakat onlar, kendi nefslerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret
hel
vası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin” (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bulutla gölgelendirmiştik sizi. Rızıklandırdığımız tertemiz şeylerden yiyin diye size kudret
hel
vasıyla bıldırcın indirmiştik. Onlar, zulmü bize etmediler, kendilerine ettiler....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret
hel
vası ve bıldırcın gönderdik ve "Verdiğimiz güzel nimetlerden yeyiniz" (dedik). Hakikatta onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Çölde geçirdiğiniz hayat sırasında, üstünüze o bulutu gölge yaptık. Size kudret
hel
vası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden,
hel
âlinden, sağlıklısında ve lezizinden yeyiniz, dedik. Onlar emrimize isyan etmekle, nimetlere nankörlük etmekle, bize zulmetmediler. Fakat onlar kendilerine, birbirlerine yazık ediyorlardı, zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Üzerinize bulutları göndererek sizi gölgelendirdik. Size kudret
hel
vası ile bıldırcın indirdik. 'Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin.' Onlar (nankörlükleriyle) bize zulmetmediler ancak kendi kendilerine zulmettiler....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret
hel
vası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Tîh sahrâsında (güneşin ateşinden korunmak için) üstünüze bulutla gölge yaptık ve size kudret
hel
vası ile bıldırcın gönderdik ve bu
hel
âl rızkımızdan yeyin, dedik. Onlar itâat etmemekle bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmetmişlerdi....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bulutla sizi golgelendirdik, kudret
hel
vasi ve bildircin indirdik, «Verdigimiz riziklarin iyi ve guzel olanlarindan yiyin» dedik. Onlar bize degil, fakat kendilerine yazik ediyorlardi....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve (Sina çölünde sizi güneşin yakıcı sıcaklığından korusun diye) üstünüze bulutu gölge yapmış, üzerinize kudret
hel
vası ve bıldırcın indirmiş ve «Size rızık olarak verdiklerimizin iyisinden yeyin,» demiştik. (Fakat onlar bu nimetlerin şükrünü yerine getirmeyip nankörlük etmekle) Bize zulmetmemişlerdi, ama kendilerine zulmetmişlerdi....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bulutla sizi gölgelendirdik, kudret
hel
vası ve bıldırcın indirdik, 'Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin' dedik. Onlar Bize değil, fakat kendilerine yazık ediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret
hel
vası ve bıldırcın gönderdik ve «Verdiğimiz güzel nimetlerden yeyiniz» (dedik). Hakikatta onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve üstünüze o bulutu gölgelik çekdik, ve «size kısmet ettiğimiz hoş rızıklardan yeyin» diye üzerinize hem kudret
hel
vası, hem bıldırcın indirdik, zulmü, bize etmediler lâkin kendilerine ediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve üstünüze o bulutu gölgelik yaptık ve size verdiğimiz güzel rızıklardan yiyin diye üzerinize hem kudret
hel
vası, hem de bıldırcın indirdik. Bize zulmetmediler, belki kendilerine ediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve üstünüze o bulutu gölge yaptık, ve size ihsan ettiğimiz hoş rızıklardan yiyin, diye üzerinize kudret
hel
vası ve bıldırcın indirdik. Onlar, bize zulmetmediler, lakin kendi nefislerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Üstünüze buluttan gölgelik çektik, size kudret
hel
vası ile bıldırcın kuşu indirerek, «Bağışladığımız
hel
âl yiyeceklerden istediğinizi yiyin» dedik. Ama onlar bize değil, kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve («Tîh» de güneşin sıcaklığından korunmanız için) üstünüze (ince bir) bulutu gölge yapmış, size (orada) kudret
hel
vasiyle yelve kuşunu indirmiş, «Size rızk olarak verdiğimiz şeylerin iyilerinden, güzellerinden (en temiz ve halâl olanlarından) yeyin» (onları gizlice saklayıb ve biriktirib de nankörlük ve tama'kârlık etmeyin demişdik). Onlar (o nankörlükleriyle) bize zulmetmemişler, fakat kendi kendilerine zulmetmişlerdi. ...
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Hem (Tih çölünde) üzerinizi bulutlarla gölgeledik ve size kudret
hel
vası ile bıldırcın indirdik. (Ve:) 'Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yiyin!' (dedik). Artık (onlar) bize zulmetmediler; fakat (aslında) kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve üstünüze bulutları gölge yaptık. Kudret
hel
vası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyilerinden, güzellerinden yeyin. Onlar bize değil ancak kendi nefislerine zulmekteydiler....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve bulutların sizi gölgeleri ile ferahlatmasını sağladık, ayrıca "Size rızık olarak verdiğimiz güzel şeylerden yararlanın" (diyerek) kudret
hel
vası ve bıldırcın gönderdik. O soydaşlarınız (işledikleri günahlarla) bize hiçbir zarar vermediler, fakat (sadece) kendilerine zulmettiler....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve üzerinize bulutları gölgelik kıldık. Ve üzerinize kudret
hel
vası ile (Selva denilen) Yelve kuşunu indirdik. «Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin pâk
hel
âl (olanlarını) yiyiniz!» dedik. Bize zulmetmiş olmadılar, ancak kendi nefislerine zulmeder oldular....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Üstünüze bulutları gölge yaptık. Kudret
hel
vası ve bıldırcın indirdik. “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve güzel olanlarından yiyin. ” dedik. Onlar bize değil, kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bulutlarla sizi gölgelendirdik, kudret
hel
vası ve bıldırcın gönderdik. Size rızık olarak verdiğimiz güzel şeylerden yiyin, dedik. Onlar bize değil ancak kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Üzerinize bulutları gölge yaptık. Size kısmet ettiğimiz
hel
âl hoş rızıklardan yiyesiniz diye kudret
hel
vası ve bıldırcın indirdik. Fakat nankörlük etmekle onlar Biz’e değil, kendilerine yazık ediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
bulutu üstünüze gölgelik çektik, size kudret
hel
vası ve bıldırcın indirdik: "Size verdiğimiz güzel rızıklardan yeyin," (dedik). Ama onlar bize değil, kendi kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bulutları üzerinize gölgelendirdik ve size kudret
hel
vası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin iyisinden yiyin (dedik) . Onlar bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Bir de sizi bulutlarla gölgeledik; size kudret
hel
vası ile bıldırcın indirdik: size verdiğimiz güzel ve temiz rızıklardan yiyin diye. Aslında onlar Bize zulmetmiş olmadılar; kendi kendilerine kötülük edip duruyorlardı....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve bulutu üstünüze gölgelik yaptık ve size kudret
hel
vasıyla bıldırcın indirdik: "rızk olarak size verdiklerimizin, en temizlerinden yiyin." dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar kendi benliklerine zulmetmekteydiler....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hatırlayın ki, bir vakit; “- Ey Mûsâ, biz, bir türlü yemeğe (Kudret
hel
vası ile bıldırcın etinden ibaret olan yemeğe) mümkün değil katlanamayacağız; artık sen, bizim için Rabbine duâ et de, arzın yetiştirdiği şeylerden: sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin” dediniz. Musâ’da: “- O hayırlı olanı, şu daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir şehire inin, orada size istediğiniz (sebzeler) var.” dedi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk yüklendi ve Alla...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz : «Ey Musa, bir çeşid yemeğe (kudret
hel
vasiyle bıldırcın etine), mümkin değil, dayanamayız. O halde bizim için Rabbine duâ et de yerin bitirdiği şeylerden, sebze, acur, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın» demişdiniz. (Musa da): «O hayırlı olanı şu daha aşağı olanla değişdirmek mi istiyorsunuz? (öyle ise) bir şehre inin, çünkü (orada) size istediğiniz (sebzeler) var» demişdi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk vuruldu. Allahdan bir gazaba da uğradılar. Bu, onların Allahın âyetlerini ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Yine bir vakit şöyle demiştiniz: 'Ey Mûsâ! (Biz) tek bir yemeğe (kudret
hel
vası ile bıldırcına) aslâ sabredemeyeceğiz; bizim için Rabbi ne duâ et de, bize ye rin bitirdiği şeylerden, sebzesinden, hıyarından, buğ da yından, mer ci me ğinden ve soğa nından çıkar sın!' (Mûsâ da onlara:) 'O hayırlı olanı, bu daha aşa ğı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? (Öyle ise) bir şehre inin, (çünki kendiniz için) iste diğiniz şeyler (orada) elbette vardır' dedi. Böylece üzerlerine zillet ve meskenet (yoksullu...
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
Gerçekten siz bilirsiniz ki, Dâvûd (Aleyhisselâm) zamanında kavminiz, cumartesi günü, balık avından men edilmişken, içinizden bu emri çiğneyip geçenlere: “- zelil ve hakir maymunlar olun.” dedik. (üç gün sonra da
hel
âk oldular.)...
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
Andolsun, içinizden Cumartesi günü (ne saygı göstermek) hakkında (ki dînî hududu balık avlamak suretiyle) çiğneyib geçen («eyle» li) ler (in hallerini, başlarına gelenler) i de her halde bil (ib öğren) mişsinizdir. İşte biz onlara (Dâvud lisâniyle) : «Hor ve zelîl maymunlar olun» dedik, (üç gün sonra hepsi
hel
ak oldu). ...
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi onların, Yahudilerin size güveneceklerini, peygamberiniz Muhammed’in peygamberliğini tasdik edeceklerini ümit edebilir misiniz? Onlardan bir grup Allah’ın kelâmını işitiyor. Sonra da, akılları yattığı halde bile bile ekleyerek, çıkararak, değiştirerek,
hel
âli haram, haramı
hel
âl yaparak, ileri gelenlerinden cezaları kaldırarak ilâhî kelâmı tahrif ediyorlar....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Celâlim hakkı için: Musaya o kitabı verdik arkasından bir takım Peygamberlerle de takib ettik,
hel
e Meryemin oğlu İsaya beyyineler verdik ve onu ruhülkudüs ile te'yit eyledik, ya artık size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emr ile bir Peygamber geldikçe her def'asında kafa tutarsınız kibrinize dokunduğu için kimine yalan der kimini öldürür müsünüz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki, Musa'ya o kitabı verdik, arkasından bir takım peygamberler de gönderdik.
Hel
e Meryem oğlu İsa'ya deliller verdik ve O'nu Cebrail ile de destekledik. Demek ki, size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle bir peygamber geldikçe her defasında kafa mı tutacaksınız? Kibrinize dokunduğu için kimine yalan diyecek, kimini de öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Celâlim hakkı için Musa'ya o kitabı verdik, arkasından birtakım peygamberler de gönderdik,
hel
e Meryem oğlu İsa'ya apaçık mucizeler verdik, onu Rûhu'l- Kudüs ile de destekledik. Size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle gelen her peygambere kafa mı tutacaksınız? Kibrinize dokunduğu için onların bir kısmına yalan diyecek, bir kısmını da öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Ey Rasûlüm söyle: Her kim Cibrîl’e düşman ise, kininden
hel
âk olsun. Gerçekten Cibrîl, daha önce indirilen kitabları tasdik etmekte olan Kur’an’ı, Allah’ın izniyle senin kalbine indirdi; ve Kur’an-ı Kerim, doğru yol gösterici, müminlere derecelerle kurtuluşu müjdeleyicidir....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gercek Rabb'indendir, sakin sup
hel
enenlerden olma. *...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek Rabb'indendir, sakın şüp
hel
enenlerden olma....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim nimetimin tamamlanması meyanında sizden (içinizden) size bir Rasûl gönderdik. Size âyetlerimizi okuyor, sizi şirk ve günahlardan temizliyor, size Kur’an’ı ve
hel
âl ile haramı öğretiyor, size bilmediğiniz şeriat hükümlerini bildiriyor....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nâsu
: insanlar
3.
kulû
: yeyin
4.
mimmâ (min mâ)
: şey(ler)den
...
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzündeki
hel
âl ve temiz şeylerden yiyin. Ve şeytanın adımlarına tâbî olmayın (izinden gitmeyin). Muhakkak ki o, sizin için apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin
hel
âl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, yeryüzünde
hel
âl ve temiz olan şeyleri yiyin. Şeytan'ın izini izlemeyin. Şüphe yok ki o, size apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların
hel
âl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, arzda (beden boyutuna ait) olanların
hel
al ve temiz olanlarından (sizi hakikatinizden perdelemeyecek olan şeylerden) yeyiniz. Şeytanın (karnınızdaki ikinci beyninizin oluşturduğu isteklere dayalı sizi harekete geçiren) adımlarına tâbi olmayınız. Muhakkak ki o apaçık düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, yeryüzündeki nimetlerimin
hel
âlinden, temizinden yiyin. Şeytanın, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin peşlerine takılmayın, izlerinden gitmeyin. Çünkü o size açık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan
hel
al ve temiz olmak şeylerden yiyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Şüphesiz o sizin için apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri
hel
al ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, yeryüzündeki şeylerden
hel
âl ve temiz olmak şartıyla yiyin, şeytanın izini takip etmeyin. Çünkü o, hakikaten size apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey Insanlar! Yeryuzundeki temiz ve
hel
al seylerden yiyin, seytana ayak uydurmayin, zira o sizin icin apacik bir dusmandir....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerden
hel
âl ve temiz olarak yeyin ; şeytanın adımlarına uymayın (ona adım uydurmayın). Çünkü o size apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey İnsanlar! Yeryüzündeki temiz ve
hel
al şeylerden yiyin, şeytana ayak uydurmayın, zira o sizin için apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların
hel
âl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
İnsanlar! Yerin
hel
al ve temiz ürünlerinden yeyin, Şeytanın adımlarını izlemeyin; o size açık düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, bütün yeryüzündeki nimetlerimden
hel
al ve temiz olmak şartıyla yiyin; fakat şeytanın adımlarına uymayın! Çünkü o sizin açık bir düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Bütün yeryüzündeki nimetlerimden
hel
al olmak, temiz olmak şartıyla yiyin. Fakat şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size belli bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, yeryüzünde bulunan şeylerin temiz ve
hel
âl olanlarından yiyin; sakın Şeytan'a ayak uydurmayın, onun izinden gitmeyin. Çünkü o sizin açık düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri
hel
al ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o size apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanlardan
hel
âl ve temiz olanları(nı) yiyin ve şeytanın adımlarına tâbi' olmayın! Çünki o, size apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar; yeryüzünde bulunan
hel
al ve temiz şeylerden yeyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Şüphesiz ki o, sizin için apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerden
hel
âl, tertemiz olanlarını yiyiniz. Ve şeytanın adımlarına tâbi olmayınız. Şüphe yok ki o sizin için pek açık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan gıdaların
hel
âl ve temiz olanlarından yiyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Zira şeytan sizin apaçık bir düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
-Ey insanlar, Yeryüzündeki temiz ve
hel
al şeylerden yiyin. Şeytana ayak uydurmayın, zira o sizin için apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzünde olan bütün nimetlerimden
hel
âl hoş olmak şartı ile yiyiniz; Fakat şeytanın peşinden gitmeyiniz. Çünkü o sizin besbelli düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, yeryüzünde bulunan
hel
âl ve temiz şeylerden yeyin, şeytânın adımlarını izlemeyin; çünkü o, sizin apaçık düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri
hel
âl ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, yeryüzünde olanların
hel
âl ve temizlerinden yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin; çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar! Yeryüzündeki nimetlerden temiz ve
hel
al olmak şartıyla yiyin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size açık bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O (şeytan) size ancak egonuzu kuvvetlendirecek fikir ve fiilleri, yalnızca
hel
al olmayan bedensel zevkler için yaşamayı ve Allâh hakkında ilme dayanmayan şekilde hüküm vermenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
O müşriklere: “-Allah’ın indirdiğine (Kur’an’daki
hel
âl ve harama) inanın ve tâbi olun.” denildiği zaman onlar: “Hayır, biz atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız.” dediler. Ya ataları bir şey anlıyamaz ve doğruyu seçemez idiyseler de mi? (onlara uyacaklar)....
Bəqərə Suresi, 172. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler, îmân ettiler
4.
kulû
Bəqərə Suresi, 172. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Sizi rızıklandırdığımız temiz (
hel
âl) şeylerden yeyin. Ve eğer sadece O'na kul iseniz, Allah'a şükredin....
Bəqərə Suresi, 172. Ayet:
Ey iman edenler, size rızık olarak verdiklerimizin,
hel
âlinden temizinden, sağlıklısından ve lezizinden yeyiniz. Eğer siz yalnız Allah’ı ilâh tanıyor, candan müslümanlar olarak ona bağlanıyor, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet ediyor, O’nun şeriatına bağlanıyor, O’na boyun eğiyorsanız, Allah’a şükrediniz....
Bəqərə Suresi, 172. Ayet:
Ey müminler, size verdiğim rızıkların temiz ve
hel
âlından yeyin ve Allah’a şükredin, eğer hakikaten ona tapıyorsanız....
Bəqərə Suresi, 172. Ayet:
Ey müminler, size verdiğimiz rızıkların tertemiz (
hel
âl) olanlarından yiyin ve eğer gerçekten sırf Allah'a kulluk ediyorsanız, O'na şükredin....
Bəqərə Suresi, 172. Ayet:
Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların temiz ve
hel
âlinden yiyiniz! Eğer yalnız Allah’a ibadet ediyorsanız, O’na şükrediniz....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
1.
innemâ
: ancak, sadece, fakat
2.
harrame
: haram kıldı
3.
aleykum
: sizin üzerinize, size
4.
el meytete
: ölü (...
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Fakat (Allah) size, sadece ölü hayvan etini, kanı ve domuz etini haram kıldı. Ve Allah'tan başkası için olanı (putlar ve şahıslar adına kesilen hayvanı)
hel
âl kılmadı. Ama kim zarurette (açlıkta ve zor durumda) kalırsa, o taktirde (başkasının) hakkına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak (şartıyla) onun üzerine günah yoktur. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Size yalnızca ölmüş hayvanı, kanı, domuz etini ve Allâh'tan başkası adına kesilmiş olanı haram kılmıştır. Ama zor durumda kalanın, kendine zulmetmeden, (haram kılınanı)
hel
al kabul etmeyerek ve haddi aşmadan (ihtiyaç fazlasına kaçmadan) yemesinde üzerine bir suç yoktur. Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size, ölmüş hayvanı-leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Kim bunları yemeye mecbur kalırsa,
hel
âl saymadan, zarurî ihtiyaç sınırını aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size, (eti yenen hayvanlardan) boğazlanmaksızın ölmüş olanı, akan kanı, domuz etini ve Allah’dan başkası için (putlar ve şahıslar adına) kesilenleri, kesin olarak haram kıldı. Fakat
hel
âk olacak derecede darlığa düşen kimse,
hel
âl benimsemiyerek ve hududu aşmıyarak (zarurî ihtiyacını giderecek kadar) bu haram şeylerden yiyebilir, ona bir günah yoktur. Şüphesiz ki, Allah Gafûr’dur = çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar, doğru yol, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yol karşılığında, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni,
hel
âki tercih ederek başlarına buyruk yaşamayı, bağışlanma karşılığında azâbı kendilerine belâ olarak satın alanlardır. Bunlar ateş ile cezalandırılma azâbına rağmen ne kadar da cüretli davranıyorlar!...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Erginlik değil: yüzlerinizi kâh gün doğu tarafına çevirmeniz kâh batı, ve lâkin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melâikeye, Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, bîçarelere yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekâtı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler,
hel
e sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Erginlik, yüzlerinizi bir doğu bir batı tarafına çevirmeniz değildir. Ancak eren Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman edip yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal veren, hem namazı kılan, hem zekatı veren, sözleştikleri vakit sözlerini yerine getiren,
hel
e sıkıntı ve hastalık durumlarında ve savaşın kızıştığı anda sabır gösterenlerdir. İşte bunlardır doğru olanlar ve bunlardır Allah'tan korkup kötülüklerde...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler,
hel
e sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte do...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik (ve hayır), yüzlerinizi doğuya ya da batıya doğru çevirme değildir. Asıl iyilik; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden, sevdiği malını Allah’ı hoşnud etmek için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren, namazı hakkıyla ifa edip zekâtı veren, sözleştiği zaman sözlerinde duran,
hel
e
hel
e sıkıntı ve hastalık hallerinde, savaşın şiddetleri esnasında s...
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey inananlar, kötülüklerden, şüp
hel
i şeylerden korunmanız için oruç, sizden öncekilere farz edildiği gibi size de farz edilmiştir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, bütün insanların iyiliği, kurtuluşu için bir hidayet rehberi olan, Allah’tan gelen, Allah’ın peygamberiyle öğrettiği, hakkı bâtıldan, imanı küfürden,
hel
âli haramdan ayıran apaçık delilleri, şeriatı içeren Kur’ân’ın indirildiği aydır. Sizden kim bu ayda devamlı ikametgâhında bulunursa, o ayın başından sonuna kadar, aksatmadan oruç tutsun. Kim hasta olur veya yolculukta bulunursa, oruç tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar. Allah dinî hükümler koymakla, size kolaylık ...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O sayılı günler Ramazan ayıdır ki, Kur’an o ay içinde indirilmiştir. O Kur’an, insanları hakka ulaştırır,
hel
âl ile haramda ve din hükümlerinde hakkı batıldan ayırır. Sizden her kim Ramazan ayında hazır bulunursa o ayı oruç tutsun, kim hasta olur yahud seferde bulunursa, oruç tutamadığı günler sayısınca sıhhat ve ikamet halinde orucunu kaza etsin. Allah size kolaylık diler, size güçlük dilemez; hem buyuruyor ki, kaza borcunuzu tamamlayasınız da size hidayet ettiği şekilde Allah’ı tekbir ile yüce...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
1.
uhılle
:
hel
âl kılındı
2.
lekum
: sizin için, size
3.
leylete
: gece
4.
es sıyâmi
: oruç
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size
hel
âl kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah, sizin nefslerinize ihanet ettiğinizi bildi. Bunun üzerine tövbelerinizi kabul etti ve sizi affetti. Şimdi artık onlara (eşlerinize) yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı (takdir ettiği) şeyleri isteyin. Fecr vaktinde beyaz iplik, siyah iplikten tebeyyün edinceye (size belli oluncaya, gündüzün aydınlığı, gecenin karanlığından sıyrılıncaya) kadar yeyin ve için. Sonra orucu gece...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size
hel
âl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde iti...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruçlu olduğunuz günün gecesinde kadınlarınızla buluşmanız, size
hel
âl edilmiştir. Onlar sizin için elbisedir, siz onlar için elbisesiniz. Allah bildi ki nefsinizi yenemeyecek, sabredemeyecek, bir iştir, işleyeceksiniz, bu yüzden tövbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Gayri onlarla buluşun ve Allah'ın size yazdığını dileyin. Fecir doğup da aydınlığıyla kara iplik, sizce beyaz iplikten ayırt edilinceye dek yiyin, için. Sonra orucu ertesi geceye kadar tamam olarak tutun. Fakat mescitlerde ibadet iç...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size
hel
âl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda k...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sıyam günlerinin gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmak (cinsellik)
hel
al kılındı. Onlar sizin, siz de onların elbisesisiniz (kişinin dış dünyasındaki en yakını). Allâh bu konuda nefsinize haksızlık ettiğinizi (gece de oruç devam eder cinsellik yapılmaz zannınızı) bildi de yanlıştan dönmenizi (tövbenizi) kabul etti ve sizi affetti. Artık onlara Allâh'ın hükmü kadarıyla yaklaşabilirsiniz. Gün başlangıcına (gecenin karanlığının günün aydınlığına dönüşme sürecine) kadar, yeyip için. Sonra sıyamı gece...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruçlu olduğunuz günlerin gecelerinde, hanımlarınızla ilişkiye girmeniz size
hel
âl ve meşrû kılındı. Onlar sizin iyiliğiniz için bir elbise, vazgeçilmez birlikteliğinizin, sizi koruyan, sırlarınızı saklayan ortağı, rahat ve huzur kaynağıdırlar. Siz de onların iyiliği için bir elbise, vazgeçilmez birlikteliğinizin, onları koruyan, sırlarını saklayan, ortağı, rahat ve huzur kaynağısınız. Allah, o gecelerde kendinize hâkim olamadığınızı, kendinize haksızlık ettiğinizi bildi de, yüzünüze baktı, tevb...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Size, oruç günlerinin gecelerinde hanımlarınıza yaklaşmanız
hel
al kılındı. Onlar sizin için bir örtüdürler, siz de onlar için bir örtüsünüz. Allah sizin nefislerinize güvenemeyeceğinizi bildi de tevbelerinizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şu halde artık (geceleri) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Ve şafağın beyaz ipliği siyah ipliğinden size göre ayırdoluncaya kadar yiyip için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Camilerde itikafta olduğunuz zamanlarda hanımlarını...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size
hel
al kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ı...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi, kadınlarınıza yaklaşmanız size
hel
âl kılındı. Onlar, sizin için fenalığa karşı koruyucu bir elbise ve siz de onlar için koruyucu bir elbise gibisiniz. Allah, nefislerinize emniyet edemiyeceğinizi bildiği için, üzerinize rahmeti ile ihsan edip günahınızı afvetti. Şimdi hanımlarınıza gecelerde mübaşerette bulunun ve Allah’ın sizler için mübah takdir ettiği üremeyi isteyin; ve gece ile gündüzü ayıran fecrin beyaz ipliği, gecenin siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yeyin, için. Son...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruc tuttugunuz gunlerin gecesi kadinlariniza yaklasmaniz size
hel
al kilindi, onlar sizin ortunuz, siz de onlarin ortulerisiniz. Allah, nefsinize guvenemiyeceginizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti; artik onlara yaklasabilirsiniz. Allah'in sizin icin takdir ettigini dileyin. Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayirdedilinceye kadar, yiyin icin, sonra orucu geceye kadar tamamlayin. Mescidlerde itikafa cekildiginizde kadinlariniza yaklasmayin. Allah insanlara yasak...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Ramazan'da) Oruç (tuttuğunuz günlerin) gecesi kadınlarınıza cinsel yaklaşmada bulunmanız size
hel
âl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah kendinize olan güveni kötüye kullanacağınızı biliyordu. (Bu hususta) tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık (geceleri) onlara yaklaşın ve Allah'ın size yazıp takdir ettiğini dileyin. Fecirde beyaz iplik siyah iplikten size seçilinceye (gündüzün aydınlığı, gecenin karanlığından sıyrılıp ayrılıncaya) kadar yeyin, iç...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size
hel
al kılındı, onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah, nefsinize güvenemiyeceğinizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti; artık onlara yaklaşabilirsiniz. Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırdedilinceye kadar, yiyin için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde itikafa çekildiğinizde kadınlarınıza yaklaşmayın. Allah insanlara yasak...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size
hel
âl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda k...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecelerinde kadınlarınızla cinsel ilişkide bulunmanız size
hel
al kılındı. Onlar sizin (sırlarınızı gizleyen) örtüleriniz, siz de onların örtülerisiniz. ALLAH, kendinizi kandırıp durduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık ALLAH'ın sizin için belirlediğini dileyerek onlarla cinsel ilişkide bulunabilirsiniz. Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırdedinceye kadar yeyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlere kapanmış durumdayken onlarla cinsel ili...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza ilişmeniz size
hel
âl buyuruldu, onlar sizin için bir libas siz de onlar için bir libas mesabesindesiniz, Allah nefsinize emniyyet edemiyeceğinizi bildiği için müraceatınızı kabul buyurdu ve sizden afvetti, şimdi onlara mübaşerette bulunun ve Allahın sizler için yazdığını isteyin ve tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yeyin için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun, bununla beraber siz mescidlerde i'tikâf halinde iken onlara mübaşerette...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç günlerinin gecesi kadınlarınızla ilişkide bulunmanız size
hel
al edildi. Onlar sizin için bir giysi, siz de onlar için bir giysi durumundasınız. Allah nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şimdi onlarla ilişkide bulunun, Allah'ın sizler için yazdığını isteyin ve fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yiyin, için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz, mescitlerde itikaf halinde iken onlarla ilişkide ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size
hel
âl kılındı. Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sizin için oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak
hel
al kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için bir libassınız. Sizin nefislerinize hıyanet edeceğinizi Allah bildi de, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın. Ve Allah’ın hakkınızda yazdığını isteyin. Ve fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i’tikafta bulunduğunuz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu, Allah’ın hudududur. Sakın onlara yaklaşmayın....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmanız size
hel
al kılındı. Onlar sizin (sırlarınızı gizleyen) örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Tanrı, gerçekten sizin nefslerinize ihanet etmekte olduğunuzu (veya: zaaf gösterdiğinizi ya da yazık ettiğinizi) bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Tanrı'nın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir (vakti) sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itik...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size
hel
âl kılındı. Onlar sizin için (günahlardan koruyan) bir elbise, siz de onlar için bir elbise (gibi)siniz. Allah şübhesiz sizin, (oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmakla) nefislerinize ihânet etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabûl etti ve sizi affetti. Artık şimdi (oruç gecelerinde de) onlara yak laşın ve Allah’ın sizin için takdîr ettiğini isteyin! Ve fecrin beyaz ipliği, siyah iplikten size belli oluncaya (imsak vaktine) kadar yiyin, için; sonra ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size
hel
al kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için bir elbisesiniz. Sizin nefislerinize hıyanet eder olduğunuzu Allah bildi de tevbenizi kabul edip, sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın hakkınızda yazdığını isteyin. Sizin için şafağın beyaz ipliği, siyah ipliğinden seçilinceye kadar yeyin, için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i'tikafta bulunduğunuz zaman, kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu Allah'ın hudududur. Sakın onlara yaklaşma...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Gündüz) tutulan oruçtan sonraki gece boyunca kadınlarınıza yaklaşmanız
hel
aldir: onlar sizin için bir elbise gibidirler ve siz de onlar için bir elbise gibisiniz. Allah bu konuda kendinizi sıkıntıya sokacağınızı bilir; bu yüzden O size mağfiret ile yönelmiş ve bu zorluğu üzerinizden kaldırmıştır. Şimdi öyleyse onlara yaklaşabilir ve Allah'ın sizin için uygun gördüğünden yararlanabilirsiniz ve gecenin karanlığından tan yerinin aydınlığı fark edilinceye kadar yiyip içebilirsiniz. Sonra gece çökün...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sizin için oruç gecesi kadınlarınızla mücâmaatta bulunmak
hel
âl kılındı. Onlar sizin için libastır. Siz de onlar için libassınızdır. Muhakkak sizin nefislerinize hıyanet edeceğinizi Allah Teâlâ bildi ve tevbenizi kabul etti ve sizden (günahlarınızı) af buyurdu. Şimdi onlara mübaşerette bulununuz. Ve Allah Teâlâ'nın sizler için yazdığı şeyi isteyiniz. Ve sizler için fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden tebeyyün edinceye kadar yiyiniz ve içiniz. Sonra orucu ertesi geceye kadar tam tutunuz. Ve siz ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç tuttuğunuz günlerin gecelerinde hanımlarınıza yaklaşmak size
hel
âl kılındı. Onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah sizin nefislerinize hiyanet etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yiyin için. Sonra da orucu gece oluncaya kadar tamamlayın. Mescidlerde itikafta iken hanımlar(ınız)a yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın koyduğu s...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size
hel
al kılındı. Onlar sizin örtünüz, sizde onların örtüsüsünüz. Allah, nefsinize ihanet etmekte olduğunuzu biliyordu. Bu sebeple, tevbenizi kabul edip sizi bağışladı; artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiğini dileyiniz. Fecir esnasında ufuktaki beyazlık; karanlıktan ayırt edilinceye kadar yiyin için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde itikafa çekilmiş olduğunuzda kadınlara (geceleri de) yaklaşmayın. İşte, Allah, insanlara kö...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Ey kocalar), oruç tuttuğunuz günlerin gecelerinde, eşlerinize yaklaşmak size
hel
âl kılındı. Eşleriniz sizin elbiseleriniz, siz de eşlerinizin elbiselerisiniz. Allah nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için yüzünüze bakıp, size bu lütufta bulundu. Artık bundan böyle onlara yaklaşıp Allah’ın sizin için takdir buyurduğu neslin arayışı içinde olun! Şafak vaktine, günün ağarması gecenin karanlığından fark edilinceye kadar yiyin için. Sonra gece girinceye kadar orucu tamamlayın! Mescidlerde itikâfta...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi, kadınlarınıza yaklaşmak, size
hel
âl kılındı. Onlar sizin elbisenizdir, siz de onların elbisesisiniz. Allâh, sizin kendinize yazık etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul edip sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allâh'ın sizin için yaz(ıp takdir etmiş ol)duğunu arayın; şafağın beyaz ipliği siyah iplikten ayırdelinceye kadar yeyin, için; sonra tâ gece oluncaya dek orucu tamamlayın; mescidlerde ibâdete çekilmiş iken kadınlara yaklaşmayın. Bunlar, Allâh'ın (yasak) sınırları...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size
hel
al kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onların örtüsüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda da onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, A...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınızla ilişki size
hel
âl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz onlar için bir elbisesiniz. Allah biliyor ki siz kendinize hıyanet ediyordunuz; onun için tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara serbestçe yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazmış olduğu şeyi arayın. Fecirde tanyerinin beyaz ipliği gecenin siyah ipliğinden ayırt edilir hale gelinceye kadar da yiyin, için; sonra da geceye kadar oruca devam edin. Yalnız, mescidde itikâfa girdiğiniz zaman kadınlarınız...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size
hel
al kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir, siz de onlar için giysisiniz. Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İ...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Hac mevsiminde ticaret yaparak, Rabbinizden gelecek bir lütfu, kazancı aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafattan akın akın indiğinizde, Meş’ar-i Haram yanında, Müzdelife’de Allah’ı zikredin. Allah’a ibadet edin, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın. Allah’ın, Kur’ân’da ve Rasûlünün sünnetinde size öğrettiği şekilde şer’î mükellefiyetleri yerine getirerek, dinini, kitabını ve sünneti anlatarak onu zikredin. Doğrusu siz, bundan önce, başlarına buyruk hareket ederek dalâleti, bozuk düzeni,...
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
1.
ve izâ
: ve o zaman, olduğu zaman
2.
tevellâ
: döndü
3.
seâ
: çalıştı
4.
fî el ardı
: yeryüzünde
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Ve dönüp (gittiği) zaman, yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli
hel
âk etmek (yok etmek) için çalışır. Ve Allah fesadı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Bir işe koyuldu mu yeryüzünde çalışır çabalar, orayı bozmak, ekini, soyu sopu
hel
âk etmek için uğraşır. Allah'sa fesadı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli
hel
ak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, senin huzurundan ayrılıp gittiği zaman, yer yüzünde fesad çıkarmaya, ekini ve nesli
hel
âk etmeye koşar. Allah fesad çıkarmaya ve fenalık yapmaya razı olmaz....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
İş başına geçti mi yer yüzünde içine kadar fesad vermek ve hars-ü nesli
hel
âk etmek için sa'yeder Allah da fesadı sevmez...
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli
hel
ak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, iş başına geçti mi (veya: sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli
hel
ak etmeye çaba harcar. Tanrı ise bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
(Senden) ayrılınca da, yeryüzünde fesad çıkarmak, hem ekin(lerinizi) ve(hayvanlarınızın) nesli(ni)
hel
âk etmek için çalışır. Hâlbuki Allah, fesâdı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Ve yanından ayrılınca yeryüzünde fesat çıkarmaya, ekinleri, zürriyetleri
hel
âk etmeğe çalışır. Allah Teâlâ ise fesadı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O yanından ayrıldığında (iş başına geçip idareci olduğunda) yeryüzünde fesat (anarşi) çıkarmaya, ekini (ekonomiyi) ve nesli
hel
âk etmeye çalışır. Allah fesadı sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevrip gitti mi) yeryüzünde fesad çıkarmaya, ekini ve nesli
hel
ak etmeye çaba harcar. Allah ise, fesadı (bozgunculuğu ve kışkırtıcılığı) sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Senin yanından ayrıldığında ise, memlekette fesat çıkarmaya, ürünleri ve nesilleri
hel
âk etmeye koşar. Fakat Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Hel
âl ve harama ait hükümlerde size bu kadar aşikâr deliller geldikten sonra, eğer şeriat yolundan kayarsanız bilin ki, Allah muhakkak galibdir ve işinde hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
Hel
yenzurûne illâ en ye’tiyehumullâhu fî zulelin minel gamâmi vel melâiketu ve kudiyel emr(emru), ve ilâllâhi turceul umûr(umûru)....
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
1.
hel
: mı
2.
yenzurûne
: bakıyorlar, gözlüyorlar, bekliyorlar
3.
illâ
: illâ, mutlaka
4.
en ye'tiye-hum(u)
: onl...
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
O, İslâma girmeyip şeytana tabi olanlar, yalnız gözetliyorlar ki, Allah buluttan gölgelikler içinde meleklerle geliversin ve kendilerine iş bitiriversin (onları
hel
âk ediversin). Halbuki işlerin hepsi Allah’a döndürülür....
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
(O müşrikler) ille de, Allah’ın (azâbının) ve meleklerin buluttan gölgeler içinde kendilerine gelip işin bitirilmesini mi (
hel
âk edilmelerini mi) bekliyorlar? Nihâyet bütün işler, ancak Allah’a döndürülür....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana şaraptan ve kumardan soruyorlar. De ki; "O ikisinde büyük günâh ve insanlara bazı yararlar vardır. Fakat onların günâhı yararından büyüktür." Ve sana Allâh yolunda ne vereceklerini soruyorlar. De ki; "Af (yani ihtiyaçlarınızdan fazlasını veya
hel
âl ve güzel olan şeyleri verin!)" Allâh size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "
Hel
al kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayızlı, aybaşılı iken, kadınlarla ilişkinin hükmünü soruyorlar. 'Aybaşı her iki tarafı da rahatsız eden, sağlıklı olmayan bir kirlilik halidir, zafiyet sebebidir. Bu sebeple, aybaşı halinde iken hanımlarınızdan uzak durun, aybaşı kanı kesilip temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlenip gusül abdesti aldıkları zaman Allah’ın meşrû kıldığı
hel
âl yoldan onlara yaklaşın. Allah günah işlemekten vazgeçip tevbe edenleri, kendisine itaate yönelenleri sever, çok temizlenenleri de sever.' de...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
1.
ve el mutallakâtu
: ve boşanmış kadınlar
2.
yeterabbasne
: dururlar, beklerler
3.
bi enfusi-hinne
: kendi kendilerine
4.
sel...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar üç kur (üç ay hali müddeti) kendi kendilerine beklerler (hamile olup olmadıklarına bakarlar). Eğer Allah'a ve yevm'il âhire îmân ediyorlarsa, rahimlerinde Allah'ın yaratmış olduğu şeyi gizlemeleri onlar için
hel
âl olmaz. Şâyet onların kocaları barışmak (arayı düzeltmek) isterlerse, bu (bekleme süresi) içinde onlara tekrar geri dönmeye (başkasından) daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin, kadınları üzerinde (hakları) olduğu gibi, kadınların da erkekleri üzerinde maruf (hakları) v...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hâli (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara
hel
âl olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanan kadınlar, üç ay âdet beklerler. Allah'a ve son güne inanmışlarsa Allah'ın, rahîmlerinde yarattığını gizlemeleri
hel
âl değildir. Kocaları, bu müddet içinde barışmak isterlerse tekrar kadınlarını almaya tam hakları vardır. Aşırı ve eksik olmamak üzere kadınlar, kendi aleyhlerine olduğu gibi, lehlerine de hak sahipleridir. Ancak erkekler, kadınlardan üstündür. Allah yüce ve üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine
hel
âl olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirle...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Geri dönülebilir talak ile boşanmış kadınlar, evlenmeyerek, üç hayız ve temizlenme süresi doluncaya kadar beklerler. Eğer bu süre içinde onlar Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe gerçekten inanıyorlarsa, Allah’ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri kendilerine
hel
âl ve meşrû değildir. Eğer kocaları barışmak, münasebetlerini düzeltmek, geliştirmek isterlerse, bu süre içinde yalnızca onlar boşadıkları kadınları geri almakta hak sahibidirler. Kadınların kocalarının üzeri...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar üç ay hali süresi kendilerini gözetirler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorlarsa Allah'ın, rahimlerinde yarattığını gizlemeleri
hel
al olmaz. Kocaları eğer barışmak isterlerse bu süre içinde onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Onların üzerlerindeki sorumluluğa denk bir şekilde iyilik üzere hakları da vardır. Erkeklerin ise onların üzerinde bir derece farkları vardır. Allah yücedir, hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara
hel
al olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Aziz'dir. Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç âdet müddeti beklerler ve Allah rahimlerinde yarattığı çocuğu saklamaları kendilerine
hel
âl olmaz; eğer Allah’a ve âhiret gününe imanları varsa. Kocaları barışmak istiyorsa, bu bekleme (iddet) müddeti içinde (ric’î talâkta) onları geri almağa (nikâhlarında tutmağa) daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin (meşrû surette) kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Yalnız erkekler kadınlar üzerine (mehir ve nafaka bakımından) ...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Bosanan kadinlar, kendi kendilerine uc aybasi hali beklerler, eger Allah'a ve ahiret gunune inanmislarsa, rahimlerinde Allah'in yarattigini gizlemeleri kendilerine
hel
al degildir. Kocalari bu arada barismak isterlerse, karilarini geri almakta daha cok hak sahibidirler. Kadinlarin haklari, orfe uygun bir sekilde vazifelerine denktir. Erkeklerin onlardan bir ustun derecesi vardir. Allah gucldur. Hakim'dir.*...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanan kadınlar kendi kendilerine üç ay hali (ya da ay halinden üç temizlenme) beklerler. Allah'ın onların dölyatağında yarattığını gizlemeleri kendilerine
hel
âl olmaz ; Allah'a ve Âhiret gününe inanıyorlarsa bunu gizlemezler. Kocaları barışmak, arayı düzeltmek istiyorlarsa, belirlenen bekleme süresi (iddet) içinde eşlerini geri almaya daha haklıdırlar. Kadınların erkekler üzerinde, erkeklerin de kadınlar üzerinde örfe uygun denk hakları vardır. Ne var ki erkeklerin onlar üzerinde bir üstün der...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç aybaşı hali beklerler, eğer Allah'a ve ahiret gününe inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine
hel
al değildir. Kocaları bu arada barışmak isterlerse, karılarını geri almakta daha çok hak sahibidirler. Kadınların hakları, örfe uygun bir şekilde vazifelerine denktir. Erkeklerin onlardan bir üstün derecesi vardır. Allah güçlüdür. Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine
hel
âl olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Kadınların da ödevlerine denk belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç adet beklerler ve Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri kendilerine
hel
al olmaz. Allah'a ve ahiret gününe imanları varsa gizlemezler. Kocaları da barışmak istedikleri takdirde o süre içerisinde onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Yalnız, erkekler için onların üzerinde bir derece vardır. Allah'ın izzeti var, hikmeti var....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç adet süresi beklerler ve Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendilerine
hel
âl olmaz. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa gizlemezler. Kocaları da, barışmak istedikleri takdirde o süre içersinde onları geri almaya daha layıktırlar. O kadınların, üzerlerindeki meşru hak gibi, kendilerinin de hakları vardır. Yalnız erkekler için, onların üzerinde bir derece vardır. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar üç aybaşı boyunca kendilerini gözlem altında tutarlar. Eğer Allah'a ve Ahiret gününe inanmışlar ise Allah'ın rahimlerinde yarattığı çocuğu saklamaları kendilerine
hel
âl değildir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Tanrı'ya ve ahiret gününe inanıyorlarsa Tanrı'nın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara
hel
al olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Tanrı azizdir, hakimdir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar ise kendi kendilerine üç hayız müddeti beklerler. Artık (o kadınlar) Allah’a ve âhiret gününe îmân ediyorlarsa, (bir başkasıyla evlenmek için)rahimlerinde Allah’ın yarattığını (çocuk veya hayzı) gizlemeleri kendilerine
hel
âl olmaz. Eğer kocaları (bu durumu) düzeltmek isterlerse, bu (bekleme süresi)nin içinde onları geri almaya daha çok hak sâhibidirler. (Kocalarının) onlar üzerinde örfe uygun olan (haklar)ı gibi, onların da (kocaları üzerinde hakları) vardır. Fakat erkekler içi...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar; kendi kendilerine, üç adt ve temizlenme müddeti beklerler. Eğer onlar, Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara
hel
al olmaz. Eğer barışmak isterlerse; kocaları onları geri almaya daha layıktırlar. Erkeklerin kadınların üzerinde hakları olduğu, gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır. Erkekler onların üzerinde bir dereceye sahiptirler. Allah Aziz'dir, Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendi nefisleri için üç hayz müddeti beklerler. Onların rahîmlerinde Cenâb-ı Hakk'ın yaratmış olduğu şeyleri gizlemeleri, onlara
hel
âl olmaz. Eğer onlar Allah Teâlâ'ya, ahiret gününe imân etmişler iseler ve onların kocaları eğer ıslah kasdinde bulunurlarsa o bekleme zamanında o zevcelerini geri almağa çok haklıdırlar. Kadınların lehinde de onların aleyhlerindeki meşru hakka mümasil bir hak vardır. Fakat erkekler için kadınlar üzerine bir derece ziyâde hak vardır. Ve Allah Teâlâ...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın rahimlerde yarattığı çocuğu söylemeyerek gizlemeleri onlara
hel
âl olmaz. Kocaları da bu iddet müddeti içinde barışmak isterlerse onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları bir derece daha fazladır. Allah Azîz'dir, hükmünde hikmet...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar, kendi başlarına üç adet dönemi beklerler. Eğer onlar Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri
hel
al olmaz. Eğer, bu süre içinde barışmak isterlerse kocaları da onları almaya daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkekler, kadınlardan bir derece daha üstündürler. Allah, mutlak galiptir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendilerini tutup yeni bir nikâh yapmadan önce üç âdet beklesinler! Allah’a ve âhirete iman ediyorlarsa, kendi rahimlerinde Allah’ın önceki evlilikten yaratmış olduğu çocuğu veya hayızı gizlemeleri onlara
hel
âl olmaz. Kocaları gerçekten barışmak istiyorlarsa, bu iddet müddeti içinde onları tekrar almaya başkalarından daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin hanımları üzerinde bulunan hakları gibi, hanımların da kocaları üzerinde meşrû çerçevede hakları vardır. Şu kadar ki erkekler...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar, üç kur'(üç âdet veya üç temizlik süresi bekleyip) kendilerini gözetlerler (hâmile olup olmadıklarına bakarlar). Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa, Allâh'ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri (karınlardında çocuk bulunduğunu saklamaları) kendilerine
hel
âl olmaz. Kocaları da bu arada barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin, ka...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'hayız ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara
hel
al olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (herkesten) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece (farkı) var. Allah Aziz olandır. Hakim olandır....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar, evlenmeksizin üç âdet süresi beklesinler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yaratmış olduğu şeyi gizlemeleri onlara
hel
âl olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almaya başkalarından daha lâyıktır. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakkı gibi, kadınların da erkekler üzerinde meşru hakları vardır. Yalnız, erkeklerin onlar üzerindeki hakkı, bir derece daha fazladır. Allah'ın kudreti herşeye üstündür ve hükümlerinde hikmet sah...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendi başlarına üç âdet ve temizlenme süresi beklerler. Eğer Allah'a ve âhıret gününe inanmakta iseler, Allah'ın onların rahimlerinde yarattığını saklamaları kendilerine
hel
al olmaz. Kocaları, bu süre içinde herhangi bir şekilde barışmak isterlerse eşlerini geri almaya herkesten daha çok hak sahibidirler. Kadınların, örfe uygun biçimde, sorumluluklarına benzer hakları da vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
1.
et talâku
: boşamak
2.
merratâni
: iki kere
3.
fe
: artık, bundan sonra
4.
imsâkun
: tutmak
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki keredir. Bundan sonra (kadın) ya ma'rufla (örf ve adete uygun olarak) iyilikle tutulur veya ihsanla serbest bırakılır. Kadınlarınıza verdiklerinizden bir şey (geri) almanız sizin için
hel
âl olmaz. Ancak ikisi de, Allah'ın (evlilik hakkındaki) hududunu gereği üzere yerine getiremeyeceklerinden (ayakta tutamayacaklarından) korkmaları hariç. O zaman siz de eğer, Allah'ın bu hududunu ikame edemeyeceklerinden (gereği üzere yerine getirimeyeceklerinden) korkarsanız, bu durumda kadının (ayr...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için
hel
âl olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşamak, iki defa olur. Ondan sonra ya güzellikle kadını tutmak gerek, ya hoşlukla bırakmak. Onlara verdiğinizden bir şey almak da
hel
âl değildir. Fakat erkek ve kadın, Allah sınırlarını koruyamayacaklarından korkarlarsa o başka. Siz de onların Allah sınırlarını muhafaza edemeyeceklerinden korkarsanız kadının, hakkından vazgeçmesinde ikisi için de günah yok. Bunlar, Allah'ın tâyin ettiği sınırlardır, bunları aşmayın sakın. Kim Tanrı sınırlarını aşarsa o ve o çeşit adamlar, zâlimin ta kendisi olu...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size
hel
âl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koy...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Ondan sonrası ya devamdır ya da geri dönmesiz serbest bırakmadır. Karılarınıza verdiklerinizden bir şeyi (boşanma yüzünden) geri almanız
hel
al değildir. Eğer karı ve koca Allâh hudutları içinde yaşamakta zorlanırlarsa, kadının erkekten aldıklarını iade ederek boşanma isteme hakkı vardır ve bundan dolayı suçlu olmaz. İşte bunlar Allâh'ın size koyduğu sınırlardır ki sakın aşmayın. Kim sınırları aşarsa nefsine zulmedenlerden olur....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Bir evlilikte geri dönülebilir boşama iki defa mümkündür. Bundan sonra ya iyilikle, hakkaniyetle, İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun şekilde bir daha boşanmamak üzere bir koca eşini nikâhında tutar veya iyilik ve ihsanda bulunarak güzellikle onu salıverir. Boşanma esnasında kadınlara önceden verdiklerinizden bir şey almanız size
hel
âl ve meşrû değildir. Ancak her ikisinin de Allah’ın koyduğu kuralları, yasakları uygulayamamaktan korkmaları hâli müstesnadır. Siz hâkimler, hakemler, idareciler, ...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki keredir. Artık bundan sonra ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak gerekir. Sizin onlara verdiklerinizden bir şeyi geri almanız
hel
al olmaz. Ancak, Allah'ın sınırlarını gözetememekten korkmaları durumu bunun dışındadır. Eğer o ikisinin Allah'ın sınırlarını gözetemeyeceklerinden korkarsanız (bilin ki), kadının kendi hakkının bir kısmından vazgeçmesinde onlar için herhangi bir günah yoktur. [48] Bunlar Allah'ın sınırlarıdır, onları aşmayın. Kimler Allah'ın sınırlarını aşarlarsa işt...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size
hel
al değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Ric’i talâk(1) ikidir. Ondan sonra ya kadınları iyilikle tutmak, ya güzellikle salmak vardır. Kadınlarınıza verdiğiniz mihirleri geri almanız size
hel
âl olmaz. Meğer ki, ikisi de aralarındaki (lüzumlu hak ve güzel geçim hususunda) Allah’ın emirlerine riayet edememek korkusunda olsunlar. (Ey hâkimler, bu şekilde) siz de onların, Allah’ın hükümlerini hakkıyle yerine getiremiyeceklerinden korkarsanız, kadının ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde, artık ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın sını...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Bosanma iki defadir. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak birakmadir. Ikisi Allah'in yasalarini koruyamamakdan korkmadikca kadinlara verdiklerinizden bir sey almaniz size
hel
al degildir. Eger Allah'in yasalarini ikisi koruyamiyacaklar diye korkarsaniz, o zaman kadinin fidye vermesinde ikisine de gunah yoktur. Bunlar Allah'in yasalaridir, onlari bozmayin. Allah'in yasalarini bozanlar ancak zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki keredir. (Ondan sonra kadını) ya örfe uygun tutmak, ya da kendisine iyilikte bulunarak salıvermektir. Onlara (örf ve âdete uygun) verdiğinizden bir şey (geri) almanız size
hel
âl olmaz. Ancak karı koca Allah'ın (evlilik hakkında) çizdiği sınırları yerine getirip ayakta tutamıyacaklarından korkar ve siz de onların bu sınırları koruyup ayakta tutamıyacaklarmdan endişe ederseniz, (bu durumda) kadının ayrılmak için (örfe uygun) hakkından vazgeçmesinde ikisi için de bir vebal yoktur. İşte b...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır. İkisi Allah'ın yasalarını koruyamamaktan korkmadıkça kadınlara verdiklerinizden (mehirden) bir şey almanız size
hel
al değildir. Eğer Allah'ın yasalarını ikisi koruyamıyacaklar diye korkarsanız, o zaman kadının fidye vermesinde (mehrinden vazgeçerse) ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah'ın yasalarıdır, onları bozmayın. Allah'ın yasalarını bozanlar ancak zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size
hel
âl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koy...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. Boşanmış kadınları ya iyilikle barındırmak ya da iyilikle bırakmak gerekir. Onlara vermiş bulunduğunuz şeyleri geri almanız size
hel
al olmaz; eşler ALLAH'ın sınrını gözetememekten korkarlarsa başka. ALLAH'ın sınırlarını gözetememekten korkarsanız, o zaman kadının isteyerek geri verdiği şeylerden dolayı günaha girmezler. Bunlar ALLAH'ın sınırlarıdır; onları çiğnemeyin. ALLAH'ın sınırlarını kimler çiğnerse işte zalimler onlardır....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
O boşama iki keredir. Ondan sonrası, ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size
hel
al olmaz. Erkek ve kadın Allah'ın yükümlü kıldığı görevleri yerine getiremeyeceklerinden korkarlarsa o başka. Eğer siz de bunların Allah'ın verdiği yükümlülükleri doğru dürüst yerine getiremeyeceklerinden korkarsanız, kadının ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. Bunlar, işte Allah'ın belirlediği sınırlardır. Sakın bunları aşmayın! H...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşamak (talak) iki defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size
hel
âl olmaz. Ancak Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkmaları başka. Eğer siz de bunların, Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkarsanız, kadının, ayrılmak için hakkından vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın çizdiği hudududur. Sakın bunları aşmayın, Her kim Allah'ın hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşamak iki defa olur. Bundan sonra kadını ya meşru biçimde tutmak ya da iyilikle bırakmak gerekir. Kadınlara evliyken verdiklerinizden birşey geri almak
hel
âl değildir. Ama eğer erkek ve kadın, Allah'ın koyduğu sınırları gözetemeyeceklerinden korkarlarsa o başka. Eğer kadın ile kocanın, Allah'ın koyduğu sınırları gözetemeyeceklerinden korkarsanız kadının boşanmak için kocasına fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır, onları aşmayın. Kimler Alla...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz birşeyi geri almanız size
hel
al değildir. Ancak ikisinin Tanrı'nın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Tanrı'nın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar Tanrı'nın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Tanrı'nın sınırlarına tecavüz ederse, onla...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
(Ric'î, dönüşü mümkün) boşama iki def'adır; bundan sonra ya iyilikle tutmak veya güzellikle salıvermek vardır. Fakat onlara (mehir olarak) verdiklerinizden bir şey almanız size
hel
âl olmaz; ancak (her iki taraf da) Allah’ın hudûduna (karı ile koca arasındaki haklara)riâyet edemeyeceklerinden korkarlarsa, müstesnâ! Bu yüzden (siz de bu ikisinin) Allah’ın hudûduna riâyet edemeyeceklerinden korkarsanız, (kadının boşanmak için kocasına) fidye verdiği o şeyde (mehrini veya daha farklı bir bedeli koca...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutmak, ya da güzellikle salmaktır. Onlara verdiğinizden birşeyi geri almanız sizlere
hel
al değildir. Meğer erkekle kadın Allah'ın hududunu ikame edemeyeceklerinden korkmuş olalar. Eğer siz de, onların Allah'ın hududunu ikame edemeyeceklerinden korkarsanız, o halde fidye vermelerinde bir vebal yoktur. Bunlar Allah'ın hudududur. Onları aşmyın. Kim Allah'ın hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerin kendileridir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Bir boşanma iki defa (geri alınabilir), ki bu durumda evlilik ya iyilikle devam eder veya güzel bir şekilde sona erdirilir. Ve kadınlarınıza verdiklerinizden her hangi bir şeyi geri almanız, her iki (taraf)ın da Allah'ın koyduğu sınırları koruyamamaktan korkmaları hali dışında, sizin için
hel
al değildir: O halde, ikisinin de Allah'ın koyduğu sınırları koruyamayacaklarından korkuyorsanız, kadının serbestliğine kavuşması için (kocasına) bazı şeyler bırakmasında her iki taraf için de bir günah yokt...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Talak iki kerredir. Artık ya iyilik ile tutmaktır veya güzellikle salıvermektir. Ve onlara verdiklerinizden bir şey almanız sizlere
hel
âl olmaz, meğer ki zevc ve zevce hudud-u ilâhîyyeyi ikame edemiyeceklerinden korksunlar. Eğer siz de onların hudud-u İlâhîyyeyi ikâme edemiyeceklerinden korkarsanız o halde zevcenin fidye olarak vereceği şeyde onların üzerine bir vebal yoktur. Bunlar Allah'ın hudududur. Bunlara tecavüz etmeyiniz. Ve her kim hudud-u ilâhîyyeye tecavüz ederse işte zalim olan onlard...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Bundan sonra kadını ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermek lâzımdır. Kadınlara (mehir olarak) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size
hel
âl olmaz. Şayet erkek ve kadın Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından korkarlarsa başka. Eğer siz de karı ile kocanın Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından endişe ederseniz, kadının fidye vermesinde her ikisine de bir vebal yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları çiğnemeyin. Kim Allah'ın sınırlarını çiğner...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır, sonra ya iyilikle tutmak ya da güzelce salıvermek gerekir. Kadınlara verdiklerinizden bir şeyi -kadın ve erkek Allah’ın çizdiği hududu ihlal etmekten korkmadıkça- geri almanız size
hel
al değildir. Fakat onların, Allah’ın çizdiği hududu ihlal etmelerinden korkarsanız, o zaman kadının kocasına fidye vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar, Allah’ın yasalarıdır. Onları bozmayın. Allah’ın yasalarını bozanlar ancak zalimlerdir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama hakkı iki defadır. Bundan sonra yapılması gereken ya meşrû tarzda güzelce birlikte yaşama yahut eşini güzellikle salıvermedir. Ey kocalar, boşama sırasında eşinize daha önce vermiş olduğunuz mehirden herhangi bir miktar geri almanız size asla
hel
âl olmaz; Fakat Allah’ın koyduğu hudutlarda durmayacaklarından endişe etmeleri hali bunun dışındadır. Şayet siz de onlar gibi, onların Allah’ın koyduğu hudutlarda duramayacaklarından (evlilik hukukuna riayet edemeyeceklerinden) endişe ederseniz, b...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defadır. (Bundan sonra kadını) ya iyilikle tutmak, ya da güzelce salıvermek (lâzım)dır. Onlara verdiklerinizden bir şey geri almanız, size
hel
âl değildir. Şâyet erkek ve kadın, Allâh'ın sınırlarında duramayacaklarından korkarlarsa başka. Eğer erkek ve kadının, Allâh'ın sınırlarında duramayacaklarından korkarsanız, o zaman kadının (ayrılmak için) verdiği fidye(hakkından vazgeçmesin)de ikisine de bir günâh yoktur. İşte bunlar Allâh'ın sınırlarıdır, sakın bunları aşmayın. Kim(ler) Allâh'...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. (Sonra ise) Ya iyilikle tutmak ya da güzellikle bırakmadır. Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız sizin için
hel
al olmaz: Ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutmayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka) . Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamıyacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki defa olur; ondan sonrası ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. Kadınlara vermiş olduğunuz şeyden hiçbirini geri almak size
hel
âl olmaz. Ancak iki taraf da Allah'ın belirlediği sınırlara riayet etmemekten endişe ederse, bu müstesnadır. Eğer siz de, Allah'ın belirlediği sınırlara riayet edemeyeceklerinden korkarsanız, kadının, boşanmak için kendi hakkından birşeyler vermesi iki taraf için de günah olmaz. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır; sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşama iki kezdir. Bunun ardından ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir. Onlara verdiğinizden bir şeyi geri almanız size
hel
al olmaz. Erkekle kadının Allah'ın sınırlarını korumada endişe etmeleri hali başka. Erkek ve kadının Allah'ın sınırlarında duramayacaklarından endişe ederseniz, o zaman kadının verdiği fidyede ikisine de bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Bunları aşmayın. Allah'ın sınırlarını aşanlar, işte onlar, zalimlerin ta kendileridirler....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, bundan sonra
2.
in tallaka-hâ
: eğer onu boşarsa
3.
fe
: artık
4.
lâ tahıllu
:
hel
âl ...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Bundan sonra eğer (koca), karısını (iki kere boşadıktan sonra üçüncü kere) boşarsa artık o kadın başka bir zevceye (erkeğe) nikâhlanmadıkça (ve sonra da o nikâhtan boşanmadıkça) kendisi için
hel
âl olmaz. Eğer (ikinci eş de) onu boşarsa, Allah'ın (koyduğu) hudutları ikame edeceklerine (gereği üzere yerine getirip ayakta tutacaklarına) inanırlarsa o taktirde onların, (eski karı-kocanın tekrar) birbirine dönmelerinde, ikisinin de üzerine bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın hudutlarıdır. Allah bu...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer erkek karısını (üçüncü defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça ona
hel
âl olmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde, onlar (kadın ile ilk kocası) Allah’ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Erkek, kadını bir kere daha boşayacak olursa bundan sonra kadın, başka bir kocaya varmadıkça eski kocasına
hel
âl olmaz. Kadını almış olan adam, onu boşarsa o vakit Allah'ın sınırlarını koruyacaklarına ümitleri varsa kadının, eski kocasına dönmesinde, tekrar evlenmelerinde bir beis yoktur. İşte bunlar, Allah sınırlarıdır ki bilen kavme açıklanmadadır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine
hel
âl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, (her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Erkek bunlardan sonra (üçüncü defa) tekrar karısını boşarsa, o kadın başka biri ile nikâhlanmadıkça tekrar kendisine
hel
al olmaz. Şayet yeni kocasından boşanırsa, evlilik şartlarını Allâh sınırları içinde yürütebileceklerini düşünüyorlarsa, tekrardan nikâhlanmalarında üzerlerine bir suç yoktur. İşte bunlar Allâh'ın (koyduğu) sınırlarıdır ki, (Allâh'ı) bilen kavim için açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca, karısını üçüncü defa boşar, boşanma kararı alırsa, artık bundan sonra, kadının, bir başka erkekle fiilî evlilik geçirmedikçe eski kocasıyla evlenmesi
hel
âl ve meşrû değildir. Eğer bu kişi de onu boşar, boşanma kararı alırsa, Allah’ın koyduğu kuralları uygulayabileceklerine inandıkları takdirde, onların yeniden evlenmelerinde bir beis yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu kurallar ve cezalardır. Allah bunları ilimde ilerlemeye devam eden bilgi toplumları için, ilim adamları için açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer (bu iki boşamadan sonra koca eşini) tekrar boşarsa artık o kadın bir başka koca ile nikahlanmadıkça ona
hel
al olmaz. Eğer bu ikinci kocası o kadını boşarsa, Allah'ın sınırlarını gözeteceklerine kanaat getirmeleri durumunda (birinci kocası ile) yeniden evlenmelerinde kendileri için bir sakınca yoktur. Bunlar Allah'ın, bilen bir topluluğa açıkladığı sınırlarıdır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona
hel
al olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca, karısını ikinci talâktan (boşamasından) sonra bir kere daha boşarsa, bundan sonra kadın başka bir erkeğe nikâhlanmadıkça (ve ondan da ayrılmadıkça) ilk kocasına
hel
âl olmaz. Bu ikinci koca onu boşarsa, Allah’ın emirlerini sağlam tutacaklarına ümitvâr oldukları takdirde evvelkilerin birbirine dönmeleri kendilerine günah değildir. Bunlar, anlayan bir kavim için Allah’ın açıkladığı hükümlerdir. (1)- Ric’i Talâk: Karı-koca arasında akdedilen nikâhta üç mânevi bağ vardır ve bunlara erkek s...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Bundan sonra kadini bosarsa, kadin baska birisiyle evlenmedikce bir daha kendisine
hel
al olmaz. Eger ikinci koca da onu bosarsa, Allah'in yasalarini koruyacaklarini sanirlarsa eski kari kocanin birbirlerine donmelerine bir engel yoktur. Bunlar, bilen kimseler icin Allah'in acikladigi yasalardir....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca, karısını (iki defa boşadıktan sonra üçüncü defa boşarsa), artık o kadın başka biriyle evlenmedikçe ona
hel
âl olmaz. Bu ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın koymuş olduğu sınırları koruyup ayakta tutabileceklerini umarlarsa eski karı kocanın birbirine dönüp yeniden evlenmelerinde ikisine de bir günah yoktur. İşte bu, bilen bir topluluk için Allah'ın açıkladığı sınırlardır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Bundan sonra kadını boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikçe bir daha kendisine
hel
al olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın yasalarını koruyacaklarını sanırlarsa eski karı kocanın birbirlerine dönmelerine bir engel yoktur. Bunlar, bilenkimseler için Allah'ın açıkladığı yasalardır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine
hel
âl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, (her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Kadını yine (üçüncü kez) boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikça ona bundan sonra
hel
al olmaz. ALLAH'ın yasasını gözeteceklerine inanırlarsa tekrar birbirlerine dönmelerinde bir sakınca yoktur. Bu ALLAH'ın yasasıdır; onu bilen bir toplum için açıkladık....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Derken kadını bir daha boşarsa, başka bir kocaya varıncaya kadar artık ona
hel
al olmaz. Bu da onu boşarsa, Allah'ın emirlerini sağlam tutacaklarına ümitli oldukları takdirde öncekilerin birbirlerine dönmeleri kendilerine günah değildir. Bunlar, Allah'ın tayin ettiği sınırlardır. İlim ehli olanlar için bunları açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer kadını bir daha boşarsa, bundan sonra artık başka bir kocaya varıncaya kadar ona
hel
âl olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın hududunu sağlam tutacaklarını ümid ettikleri takdirde öncekilerin birbirlerine dönmelerinde her ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın tayin ettiği hudududur. Bunları, bilen bir kavim için açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer erkek bundan sonra karısını kesinlikle boşarsa bu kadın başkası ile evlenmedikçe artık kocasına
hel
âl olmaz. Eğer sonraki koca, kadını boşar da Allah'ın sınırlarını gözeteceklerine inanırlarsa eski karıkocanın tekrar birbirlerine dönmelerinin sakıncası yoktur. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır, onları bilen topluluğa açık açık anlatıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikahlanmadıkça ona
hel
al olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Tanrı'nın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar Tanrı'nın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Böylece (kocası) onu (iki hakkını da kullandıktan sonra üçüncü def'a) boşarsa, artık bundan sonra (o kadın) ondan başka bir koca ile evlenmedikçe ona
hel
âl olmaz. Bununla berâber (bu ikinci kocası da) onu boşarsa, Allah’ın hudûduna riâyet edeceklerini zannettikleri takdirde, artık birbirlerine dönmelerinde onlara bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın hudûdudur, (ehemmiyetini) bilecek bir kavim için onları açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Şayet erkek eşini bir daha boşarsa; artık ondan sonra kadın, başka bir kocaya nikahlanıp varıncaya kadar ona
hel
al olmaz. Şayet bu koca da onu boşar ve onlar Allah'ın hududunu ikame edeceklerini zannederlerse; tekrar birbirlerine dönmelerinde her ikisi için de bir günah yoktur. Bunlar Allah'ın hudududur. Bunları, bilen bir kavim için açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Ve erkekler (sonunda) kadını boşarsa, bu kadın, başka bir erkekle evlenmedikçe bir daha kendisine
hel
al olmaz; eğer sonraki erkek de onu boşarsa -her ikisini de Allah'ın koyduğu sınırları koruyabileceklerini düşünmeleri şartıyla- birbirlerine dönmelerinde ikisi içinde bir günah yoktur: Bunlar, anlama ve kavrama yeteneğine sahip olanlara Allah'ın açıkladığı sınırlardır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer onu bir daha boşarsa artık bundan sonra ona
hel
âl olmaz. Tâ ki ondan başka bir kocaya varsın. Bu da onu boşarsa hududullaha riayet edeceklerini zannettikleri takdirde onunla evvelki kocasının yeniden akd-i izdivaçta bulunmalarından dolayı kendileri için bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın hudududur. Bunları bilir bir kavm için beyan buyurur....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer erkek, karısını üçüncü bir defa daha boşarsa, bundan sonra kadın başka bir erkeğe nikâhlanmadıkça kendisine
hel
âl olmaz. Bu ikinci koca onu boşarsa, Allah'ın hudutları içinde duracaklarına inandıkları takdirde tekrar birbirlerine dönmelerinde bir günah yoktur. Bunlar anlayan bir topluluk için Allah'ın açıkladığı hudutlardır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Bundan sonra erkek, kadını boşarsa, kadın başka birisiyle evlenmedikçe bir daha kendisine
hel
al olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah’ın yasalarını koruyacaklarını zannederlerse (eski karı kocanın) birbirlerine dönmelerinde bir günah yoktur. Bunlar bilen bir toplum için, Allah’ın açıkladığı yasalardır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca eşini ikinci talaktan sonra üçüncü defa boşarsa, artık başka bir kocaya varıp ondan boşanmadıkça, o kadın ilk kocasına
hel
âl olmaz. Ama bu ikinci kocası kendi rızasıyla onu boşar ve kadın ile ilk kocası Allah’ın koyduğu evlilik hukukunu yerine getireceklerine inanırlarsa, nikâhla bir araya gelmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın belirlediği hudutlardır ki, bilmek isteyenler için O bunları beyan buyurmaktadır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Erkek yine boşarsa, artık bundan sonra kadın, başka bir kocaya varmadan kendisine
hel
âl olmaz. O (vardığı adam) da bunu boşarsa, Allâh'ın sınırları içinde duracaklarına inandıkları takdirde (eski karı kocanın) tekrar birbirlerine dönmelerinde kendilerine bir günâh yoktur. İşte bunlar Allâh'ın sınırlarıdır. (Allâh) bunları, bilen bir toplum için açıklamaktadır....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Yine onu (kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça ona
hel
âl olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
İki boşamadan sonra erkek karısını üçüncü defa boşayacak olursa, bundan sonra, başka birisiyle evlenip boşanmadıkça, artık o kadın ona
hel
âl olmaz. İkinci kocası da onu boşadığı takdirde, eğer Allah'ın çizdiği sınırları gözetecekleri kanısında iseler, tekrar birleşmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın çizdiği sınırlardır ki, bilmek isteyenler için böyle açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Bütün bunların ardından erkek, kadını boşarsa artık bundan sonra başka bir eşle nikahlanıncaya kadar ilk erkeğe
hel
al olmaz. İkinci erkek kadını boşadığında, boşanan kadınla ilk erkek Allah'ın sınırlarını koruyabileceklerini düşünürlerse, birbirlerine dönmelerinde sakınca yoktur. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır ki, Allah bunları bilgi sahibi bir topluluğa açıklar....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Kadınlara evlenme arzusunda olduğunuzu çıtlatmanızda veya gönlünüzde tutmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Allah, sizin onları mutlaka anacağınızı biliyor; ancak meşru ve
hel
al söz dışında onlarla gizli buluşma için sözleşmeyin. Farz olan iddet sona ermeden nikah kıymaya kalkışmayın. Allah'ın gönlünüzde ne varsa onu bildiğini bilin ve O'ndan sakının! Yine bilin ki, Allah, çok bağışlayıcı ve çok halimdir....
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
Koruyun namazları,
hel
e orta namazına çok dikkat edin ve Allah'a itaat ederek namaz kılın....
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
Namazlara dıkkat edin
hel
e orta namaza, ve kalkın Allah için divan durun....
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
Namazlara,
hel
e salat-ı vustaya dikkat edin ve kalkıp huşû ile Allah’ın divanında durun....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
E lem tera ilel melei min benî isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâh(sebîlillâhi), kâle
hel
aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtil(tukâtilû), kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne)....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
1.
e lem tera ilâ
: görmedin mi
2.
el melei
: ileri gelenleri, eşrafı
3.
min benî isrâîle
: İsrailoğulları'ndan
4.
min ba'di mû...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Yâ eyyû
hel
lezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hulletun ve lâ şefâah(şefâatun), vel kâfirûne humuz zâlimûn(zâlimûne)....
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Din ve vicdan hürriyeti, baskıyla, zorbalıkla tahdit edilemez. Kimse baskıyla, tehditle İslâm dinine girmeye zorlanamaz. Hak, doğru, huzurlu ve aydınlık yol, sonu pişmanlıkla biten, haince düşünceler içeren,
hel
ake maruz sapık yollardan ayırt edilerek iyice açıklanmıştır. Her kim, putlaştırılmış, zalim, azgın diktatörlerle, idarelerle şeytanî güçlerle, tağut ile ilişiğini keser, geçmişin kirlerinden arınarak Allah’a, Allaha imanın gerektirdiği esaslara iman ederse, sağlam, kopması mümkün olmayan...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Bir de hani yapıları çökmüş, çatıları döşemelerinin üstüne yıkılmış şehre uğrayan, Allah bu şehri, ölümünden sonra nasıl diriltecek ki demişti. Allah, onu tam yüz yıl ölü bir halde bırakmış, sonra diriltmişti de demişti ki: Ne kadar yattın? O da bir gün, yahut günün birkaç saati kadar bir müddet demişti. Allah, tam yüz yıl yata kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak, henüz bozulmamış bile. Eşeğine de bak; bu iş seni, insanlara bir delil göstermek maksadıyla oldu; eşeğin kemiklerini nasıl birleştiriyo...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Şöyle birinin (haberini almadın mı)? Bir yerleşim alanına uğramıştı ki binaların üstü altına gelmiş, insanları
hel
âk olmuş, "Allâh şurayı bu ölüm sonrasında nasıl diriltir" diye düşünmüştü. Allâh onu orada öldürmüş ve yüz sene sonra diriltmişti. "Ne kadar kaldın" dedi. . . O da: "Bir gün veya birazı kadar" cevabını verdi. Allâh buyurdu: "Hayır, yüz sene geçti üzerinden. . . İşte bak yiyecek içeceğine, hiç bozulmamış, ama eşeğine bak (nasıl çürüyüp sırf kemikleri kalmış!) Seni insanlar için bir i...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yoksa sen, altı üstüne gelmiş, ıpıssız kalan bir şehre uğrayan kimsenin gördükleri karşısında: 'Bu şehri, böyle bir ölümden sonra Allah nasıl diriltecek?' diyen kimse gibi mi düşünüyorsun? Suali soran kimseyi Allah yüz sene ölü halde bulundurdu. Sonra onu diriltti. Ona: 'Burada ne kadar kaldın?' diye sordu. O: 'Bir gün kaldım veya bir günden biraz daha eksik bir süre' dedi. Allah: 'Hayır, yüz sene kaldın. Öyle iken yiyeceğine, içeceğine dikkatlice bir bak, henüz bozulmamış.
Hel
e eşeğine bak. Se...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahud o kimseden haber almadın mı ki, binaların çatıları çökmüş, duvarları üstüne yığılmış tenha bir kasabaya uğrayarak şöyle demişti; “Bunu, bu ölümden sonra Allah nerden diriltecek?” bunun üzerine Allah o kimseyi yüz sene öldürdü (ölü bıraktı) sonra diriltti. Allah (kendisine melek vasıtasıyla); “- Ne kadar eğlendin kaldın?” diye sordu. O da;”- Bir gün yahud bir günden az kaldım” dedi. Allah ona; “- Hayır, yüz yıl ölü kaldın. Öyle iken bak yiyeceğine içeceğine henüz bozulmamış;
hel
e merkebine ...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahud o kimse gibi ki bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş ıpıssız yatıyor, «Bunu bu ölümünden sonra Allah nerden diriltecek?» dedi, bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü sonra diriltti, ne kadar kaldın? diye sordu «bir gün yahud bir günden eksik kaldım» dedi, Allah buyurdu ki: Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış,
hel
e merkebine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin canlı bir âyeti kılayım diyedir,
hel
e o kemiklere bak onları nasıl birb...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahut, altı üstüne gelmiş ıpıssız bir şehre uğrayıp: «Allah, bunu bu ölümünden sonra nereden diriltecek?» diyen kimse gibi. Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl öldürdü, sonra diriltti ve: «Ne kadar kaldın?» diye sordu. O: «Bir gün veya bir günden eksik kaldım.» dedi. Allah: «Hayır, yüz yıl kaldın. Öyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! Bunlar, seni insanlara karşı gücümüzün bir canlı delili yapmamız içindir.
Hel
e o kemiklere bak, onları nasıl birbirinin üzerine...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. «Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden diriltecek?» dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra diriltti, «Ne kadar kaldın?» diye sordu. O da: «Bir gün, yahut bir günden eksik kaldım.» dedi. Allah buyurdu ki: «Hayır, yüz sene kaldın, öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış,
hel
e eşeğine bak, hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir işareti kılalım diyedir.
Hel
e o k...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya çatıları çöküp altı üstüne gelmiş ıssız bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi? “Allah bunu bu ölümden sonra nasıl diriltecek?” dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene ölü bıraktı, sonra da diriltti. “Ne kadar kaldın?” dedi. O da: “Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldım. ” dedi. Allah ona: “Hayır! Yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış!
Hel
e eşeğine de bak! Seni insanlar için kudretimize bir işaret kılalım diye (yüz sene ölü olarak tuttuk, sonra tekrar diriltti...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahut şu kimsenin hali gibi ki o bir şehre uğramıştı. Şehrin altı üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. "Allah burayı bu ölümünden sonra nasıl diriltecek?" dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz yıl boyunca öldürüp sonra diriltti. "Ölü vaziyette ne kadar kaldın?" diye sorunca o: "Bir gün veya daha az" diye cevap verdi. Allah ona: "Hayır! yüz sene kaldın. İşte yiyeceğine ve içeceğine bak henüz bozulmamış. Bir de merkebine bak! (Kemikleri nasıl birbirinden ayrılmış). Seni de insanlara canlı bir delil yapma...
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
E yeveddu ehadukum en tekûne lehu cennetun min nahîlin ve a’nâbin tecrî min tahti
hel
enhâru, lehû fîhâ min kullis semarâti ve esâbehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafâu fe esâbehâ ı’sârun fîhi nârun fahterakat kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne). ...
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Sizden biriniz ister mi hiç, içinde nehirler akan ve çeşitli meyveler bulunan, hurmalık ve asmalarla dolu bahçesi olsun da, kendisine ihtiyarlık gelsin ve zayıf bir zürriyeti olsun? Derken içinde ateş olan bir fırtına bütün bahçeyi
hel
âk etsin. . . İşte üzerinde tefekkür etmeniz için Allâh bu işaretleri veriyor....
Bəqərə Suresi, 267. Ayet:
Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve topraktan, yerden size verdiğimiz mahsulün, madenlerin ve gömünün temizinden,
hel
âlinden, sağlıklısından karşılık gözetmeden gönüllü hayra harcayınız. Kendinizin, göz yummadan alıcısı olmayacağınız kötü malı hayır diye vermeye kalkışmayınız. Allah’ın zengin olduğunu, muhtaç olmadığını, övülmeye, şükredilmeye lâyık olduğunu biliniz....
Bəqərə Suresi, 267. Ayet:
Ey iman edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin (mahsüllerin) en
hel
âl ve iyisinden Allah yolunda harcayın (zekât ve sadaka verin). Kendinizin, ancak göz yumarak, alabileceği düşük ve bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın. Biliniz ki, Allah vereceğiniz sadakalardan müstağnîdir, her halde hamde lâyıktır....
Bəqərə Suresi, 267. Ayet:
Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve size yerden çıkardığımız şeylerin
hel
âl ve temiz olanlarından bağışta bulunun. Kendinizin ancak göz yumarak alabileceğiniz kötü şeylerle hayır yapmaya kalkmayın. Şunu bilin ki Allah'ın kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur; O her türlü övgüye lâyık olandır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
ye'kulûne
: yerler
3.
er ribâ
: riba, faiz
4.
lâ yekûmûne
: kalkmazlar
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba (faiz) yiyenler, kabirlerinden ancak şeytan çarpmasından hırpalanmış bir kimse gibi kalkarlar. ışte bu, onların: “Oysa alışveriş riba gibidir." demeleri sebebiyledir. Ve Allah, alışverişi
hel
âl, ribayı (faizi) haram kılmıştır. Bundan sonra, Rabbinden kendisine öğüt gelen kimse (ona uyarak) artık (faizden) vazgeçerse, o taktirde geçmiş olan (önceden aldığı faiz) onundur ve onun işi (onun hakkındaki hüküm) Allah'a aittir. Ve kim de (faizciliğe) dönerse, işte onlar, ateş ehlidir. Ve onlar orad...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi
hel
âl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, ancak Şeytan tarafından çarpılmış gibi bir hale geliverirler. Bu da onların, alış-veriş de faiz almaya benzer, onun eşidi demelerindendir. Allah, alış-verişi
hel
âl etti, faizi haram. Rabbinden kendisine öğüt verilen, faizden vazgeçerse eskiden aldıkları ona aittir, işi de Allah'a ait. Fakat bundan sonra gene tutup faiz alanlar, ateş ehlidir, orada da ebedî kalırlar....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların "Alım-satım tıpkı faiz gibidir" demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alım-satımı
hel
âl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah'a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba yiyenler, şeytan (cin) çarpmış (asılsız fikirlere obsede olmuş) kişi nasıl ayağa kalkarsa öylece kalkarlar. Bu onların, ribayı alışverişle aynı tutmalarından ileri gelir. Oysa Allâh alışverişi
hel
al kıldı, ribayı haram. (Alışverişte aldığının karşılığı ödenir; riba ise verilen borcun çeşitli miktarlarda fazlasıyla karşılığının alınmasıdır. Riba, karşılıksız yardımlaşma "infak" anlayışının tam zıddıdır. ) Artık her kim Rabbinden gelen öğüt ile ribadan vazgeçerse, geçmişi ona aittir, hakkında...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Ribâ, fâiz geliri yiyenler, kesinlikle şeytanın çarptığı, cinnet nöbetindeki kimseler gibi, toplumda huzur ve düzen bozucu davranırlar; kıyamet günü, cinnet nöbeti geçirenler gibi kabirlerinden kalkarlar. Bu ceza onlara: 'Alışverişe dayalı kazanç elde etme düzeni de kesinlikle fâizciliğe dayalı gelir elde etme düzenine benziyor' demeleri sebebiyledir. Halbuki Allah ticarî alışverişleri
hel
âl ve meşrû kılmış, fâizciliği ve fâizi de haram kılmıştır. Bundan böyle kim, Rabbinden kendisine gelen bir ...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, (kabirlerinden) ancak kendisini şeytan çarptığından deliye dönmüş bir adamın kalkışı gibi kalkarlar. Bu durum onların 'alışveriş de faiz gibidir' demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi
hel
al faizi ise haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faiz yeme işine) son verirse onun geçmişte aldıkları kendinedir. Onun işi ise Allah'a aittir [57]. Kim de yine (faiz almaya) dönerse işte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada sonsuza kadar kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi
hel
al, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Fâiz yiyen kimseler, kendisine şeytan çarpmış olan nasıl kalkarsa, mezarlarından öylece kalkarlar. Bu halde olmaları; “-alış-veriş, aynen faiz gibidir” demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alış verişi halâl ve fâizi (ribâyı) haram kılmıştır. Bundan böyle kim kendisine Rabbinden bir öğüt gelip fâiz yemekten sakınırsa daha önce aldığı faiz ona bağışlanır; geri alınmaz ve bundan sonra onun işi (affedilişi) Allah’a aiddir. Kim de, haram olan bu ribâyı
hel
âl diye yemeğe dönerse, işte onlar cehennemli...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler mahserde ancak seytanin carptigi kimsenin kalktigi gibi kalkarlar. Bu, onlarin, «Zaten alisveris de faiz gibidir» demelerindendir. Oysa Allah alis verisi
hel
al, faizi haram kildi. Kime Rabb'inden bir ogut gelir de faizcilikten geri durursa, gecmisi kendisinedir, onun isi Allah'a aittir. Kim faizcilige donerse, iste onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardir....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba (= faiz) yiyenler, (kabirlerinden) ancak Şeytan çarpmış kimse gibi kalkarlar. Bu, onların «Alım-satım da faiz gibidir», demelerindendir. Halbuki Allah alım-satımı
hel
al, faizi haram kılmıştır. Artık bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişi kendisine, işi hakkındaki hüküm ise Allah'a aittir. Kim de faize döner, önce olduğu gibi faizcilik yapmaya tekrar başlarsa, işte onlar Cehennemliktir, orada hep kalıcılardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, 'Zaten alışveriş de faiz gibidir' demelerindendir. Oysa Allah alışverişi
hel
al, faizi haram kıldı. Kime Rabb'inden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların «Alım-satım tıpkı faiz gibidir» demeleri yüzündendir. Halbuki Allah, alım-satımı
hel
âl, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allah'a kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Tefecilikle para yiyenler, şeytanın çarptığı kimse gibi ayağa kalkarlar. Bu, onların, 'Tefecilik alışveriş gibidir,' demelerinden ötürüdür. Halbuki ALLAH alışverişi
hel
al, tefeciliği ise haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de vazgeçerse, geçmişte kazandıklarını tutabilir; işi de ALLAH'a kalmıştır. Devam edenler ise cehennem halkıdır ve orada sürekli kalırlar....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyen kimseler, şeytan çarpmış kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların: «Ticaret, tıpkı faiz gibidir.» demeleri yüzündendir. Oysa, Allah, ticareti
hel
al, faizi haram etti. Bundan böyle her kim Rabbı tarafından kendisine bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, artık geçmişte aldığı onundur ve hakkındaki kararı Allah verecektir. Her kim de döner, yeniden faiz alırsa, işte onlar cehennemin sakinleridirler, hep orada kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Riba (faiz) yiyen kimseler, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak öyle kalkarlar. Bu ceza onlara, «alışveriş de faiz gibidir» demeleri yüzündendir. Oysa Allah, alışverişi
hel
al, faizi de haram kılmıştır. Bundan böyle her kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine faizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine ve hakkındaki hüküm de Allah'a kalmıştır. Her kim de yeniden faize dönerse işte onlar cehennem ehlidirler ve orada süresiz kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler şeytan tarafından çarpılmış kimseler gibi ayağa kalkarlar, Bu onların «alış- veriş de faiz gibidir» demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alış- verişi
hel
âl, faizi ise haram kılmıştır. Kim kendisine Rabbinden bir öğüt gelir- gelmez faiz yemeye son verirse geçmişte aldığı faizler kendisinden geri alınmaz. Onun işi Allah 'a kalmıştır. Fakat kimler tekrar faizciliğe dönerlerse onlar, orada ebedi olarak kalmak üzere Cehennemliktirler....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz (riba) yiyenler, ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Tanrı alışverişi
hel
al, faizi haram kılmıştır. Kime rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, buyruğu Tanrı'ya aittir. Kim (faize) geri dönerse artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Ribâ (fâiz) yiyenler (kabirlerinden), ancak kendisini şeytan çarpmış kimsenin, cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar! Bu, şübhesiz onların: 'Alış-veriş (de) ancak fâiz gibidir' demeleri yüzündendir. Hâlbuki Allah, alış-verişi
hel
âl, fâizi ise haram kıldı! O hâlde kim kendisine Rabbinden bir nasîhat gelir de (fâizden) vazgeçerse, artık geçmişte olan(İslâm’a girmeden önce aldıkları) kendisinindir. Onun işi (hakkındaki hüküm) ise Allah’a âiddir. Kim de (
hel
âl sayarak fâize) dönerse, işte onlar ...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler ancak, şeytan çarpan kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların: Zaten alış-veriş faiz gibidir, demelerinden dolayıdır. Halbuki Allah, alış-verişi
hel
al, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbından bir öğüt gelir de faizcilikten vazgeçerse, geçmiş olanlar kendisine ve hakkındaki hüküm Allah'a aittir. Kim de dönerse, onlar cehennem yaranıdırlar, orada temelli kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, şeytanın çarptığı kimseler gibi davranırlar; çünkü onlar "Alışveriş de bir tür faizdir!" derler. Halbuki Allah alışverişi
hel
al ve faizi haram kılmıştır. Bu nedenle, kim Rabbinin öğüdünü dinler ve hemen (faizden) vazgeçerse, evvelki kazançlarını koruyabilir ve onun hakkında karar vermek artık Allah'a kalır; ona, (faize) geri dönenlere gelince; içinde yaşayıp kalacakları ateşe mahkum olanlar işte böyleleridir....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
O kimseler ki, ribâyı yerler, onlar kalkamazlar, ancak şeytanın çarpmış olduğu delirmiş bir şahıs gibi kalkarlar. Bu ise onların, «Alış veriş muamelesi tıpkı ribâ gibidir,» demeleri sebebiyledir. Halbuki, Allah Teâlâ ticâreti
hel
âl, ribâyı ise haram kılmıştır. İmdi her kim ki, kendisine Rabbinden bir mev'ize gelir de ribâya nihâyet verirse, evvelce aldığı, kendisinedir ve onun hükmü Allah Teâlâ'yadır. Ve her kim tekrar ribâya dönerse işte onlar cehennem ehlidirler, onlar orada ebedî kalacaklardı...
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Fâiz yiyenler: “Fâiz ticaret gibidir. ” dedikleri için kıyamet günü kabirlerinden şeytan çarpmış gibi (ihtiyaçlar içinde) kalkacaklardır. Oysa Allah alış-verişi
hel
âl, fâizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir ve fâizcilikten vazgeçerse, geçmiş (günahları, daha önce aldığı) kendisine ve hakkındaki hüküm de Allah'a âittir. Kim de tekrar fâize dönerse onlar cehennemliktirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, “alışveriş, faiz gibidir” demeleri dolayısıyla, ancak kendisini şeytan çarpmış kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Halbuki Allah, alışverişi
hel
al, faizi ise haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir ve o da (faize) son verirse, geçmişi kendisine, işi Allah’a aittir. Kim de tekrar (faizciliğe) dönerse, işte bunlar cehennem ashabıdır. Onlar orada ebedi kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Ribâ yiyenler, ancak şeytânın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların: "Alışveriş de ribâ gibidir." demelerinden ötürüdür. Oysa Allâh, alış-verişi
hel
âl, ribâyı harâm kılmıştır. Kime Rabbi'nden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak ribâdan) vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve işi de Allah'a kalmıştır. (Allâh onu affeder). Kim tekrar (ribâya) dönerse onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz (riba) yiyenler, ancak kendisini şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi, çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: «Alım-satım da ancak faiz gibidir» demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi
hel
al, faizi ise haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah'a aittir. Kim de (faize) geri dönerse, artık onlar ateşin halkıdır, orada onlar sürekli kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, şeytan çarpmış kimsenin kalkışı gibi kabirlerinden kalkarlar. Bu, onların 'Alışveriş de faiz gibidir' demeleri yüzündendir. Oysa Allah alışverişi
hel
âl, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt ulaşır ve o da bundan vazgeçerse, evvelce almış olduğu kendisine aittir; işi ise Allah'a kalmıştır. Her kim tekrar faize dönecek olursa, öyleleri de ateş ehlidir ve orada ebedî olarak kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
O ribayı yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, "Alış-veriş de riba gibidir." demişlerdir. Oysa ki Allah, alış-verişi
hel
al, ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabb'inden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah'a kalmıştır. Yeniden ribaya dönene gelince, böyleleri ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, fâizi (bereketsiz kılıp, onun karıştığı malı) mahveder; sadakaları ise bereketlendirir. Ve Allah, azılı kâfir (fâizi
hel
âl sayan), aşırı günahkâr (haram bildiği hâlde fâizde ısrâr eden) hiçbir kimseyi sevmez!...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza gö...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey Inananlar! Birbirinize belirli bir sure icin borclandiginiz zaman onu yaziniz. Icinizden bir katip dogru olarak yazsin; katip onu Allah'in kendisine ogrettigi gibi yazmaktan cekinmesin, yazsin. Borclu olan da yazdirsin, Rabbi olan Allah'tan sakinsin, ondan bir sey eksiltmesin. Eger borclu, aptal veya aciz, ya da yazdiramiyacak durumda ise, velisi, dogru olarak yazdirsin. Erkeklerinizden iki sahid tutun; eger iki erkek bulunmazsa, sahidlerden razi olacaginiz bir erkek, biri unuttugunda digeri ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey İnananlar! Birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. İçinizden bir katip doğru olarak yazsın; katip onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın, Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan bir şey eksiltmesin. Eğer borçlu, aptal veya aciz, ya da yazdıramıyacak durumda ise, velisi, doğru olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahid tutun; eğer iki erkek bulunmazsa, şahidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir kâtip doğru olarak yazsın, kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın, ondan hiç bir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetirmeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden r...
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Önceki indirdiği kitaplar, insanların iyiliği, kurtuluşu için bir hidayet rehberi idi. Şimdi de hakkı bâtıldan,
hel
âli haramdan, imanı küfürden ayıran bilgileri içeren şeriatı, Kur’ân’ı indirdi. Allah’ın, Kur’ân’daki âyetlerini inkârda ısrar edenler, işte onlar için şiddetli bir azap vardır. Allah kudretli ve hükümrandır. Âyetlerini, Kur’ân’ını yalanlayanlara, Rasulüne muhalefet edenlere lâyık oldukları cezayı verir....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Öyle bir Tanrı'dır ki sana kitap indirdi. Onun bir kısmı, mânası-apaçık âyetlerdir ve bunlar, kitabın temelidir. Diğer kısmıysa çeşitli mânalara benzerlik gösterir âyetlerdir. Yüreklerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onları tevil etmek için mânaları açık olmayan âyetlere uyarlar. Halbuki onların tevilini ancak Allah bilir. Bilgide şüp
hel
eri olmayacak kadar kuvvetli olanlarsa derler ki: Biz inandık ona, hepsi de Rabbimizdendir; bunu aklı tam olanlardan başkaları düşünemez....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Bunların tutumu, Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin tutumu gibi ki, ayetlerimizi yalanladılar da Allah onları günahlarından dolayı yok (
hel
ak) etti. Allah'ın cezalandırması şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
Kul e unebbiukum bi hayrın min zâlikum, lillezînettekav inde rabbihim cennâtun tecrî min tahtı
hel
enhâru hâlidîne fîhâ ve ezvâcun mutahharatun ve rıdvânun minallâh(minallâhi), vallâhu basîrun bil ıbâd(ıbâdi). ...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: size o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için rablarının yanında Cennetler varki altlarından ırmaklar akar, içlerinde ebedî kalmak üzere onlar, hem orada kendilerine gayet pakize zevceler var,
hel
e Allahdan bir rıdvan var, ve Allah görür o kulları....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: «Size o istediklerinizden daha hayırlısını haber vereyim mi? Korunan kullar için Rablerinin yanında altından ırmaklar akan, içlerinde sonsuza kadar kalacakları cennetler vardır. Ayrıca orada kendilerine tertemiz eşler ve
hel
e bir de Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah o kulları görür.»...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
1.
ve musaddikan
: ve tastik edici olan, tastik eden
2.
li-mâ
: şeyi, şeyleri
3.
beyne yedeyye
: ellerim arasında, önümde
4.
mi...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
Ve önümde bulunan Tevrat'tan (olan âyetleri ) tasdik edici olarak, ve de size haram kılınmış olan bazı şeyleri
hel
âl kılmak için, Rabbiniz'den size âyet getirdim. Allah'a karşı takva sahibi olunuz. Ve bana itaat ediniz....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
“Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri
hel
âl kılmak için gönderildim ve Rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
Tevrat'ın gerçekliğini söylemekte, size haram edilen bâzı şeyleri
hel
âl etmekteyim, Rabbinizden delillerle geldim. Sakının Tanrıdan da bana itaat edin....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de
hel
âl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun, bana da itaat edin....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
"Tevrat'tan (Musa'ya vahyolandan) önümde bulunanı (tahrif olmamış - orijinali) tasdik ediciyim. . . (Saptırılarak) size haram kılınmış bazılarının,
hel
al olduğunu bildirmek için. Rabbinizden bir işaretle - mucize ile geldim. Allâh'tan korunun ve bana itaat edin. "...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
'Önümdeki kitapta Tevrat’a ait olanları doğrulayıcı, tasdik edici olarak, size haram kılınan bazı şeyleri
hel
âl ve meşrû kılmak için geldim. Rabbiniz tarafından, sizi Allah’a kulluğa götüren âyetler, mûcizeler getirdim. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun ve bana itaat edin.' dedi....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
'Benden önce gönderilmiş olan Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve daha önce size haram kılınmış olanların bazılarını
hel
al kılmak üzere gönderildim. Size Rabbinizden bir mucizeyle geldim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin.'...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
"Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri
hel
al kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin."...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
Hem önümdekini (Tevrat’ı) tasdik edici olarak, hem de size haram edilen içyağı ve deve eti gibi bazı şeyleri size
hel
âl kılmak için geldim; ve size peygamberliğimi tasdik eden bir mûcize getirdim. Artık Allah’dan korkun ve bana itaat edin....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
(50-51) «enden once gelen Tevrat'i tasdik etmekle beraber size yasak edilenlerin bir kismini
hel
al kilmak uzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah'tan sakinin ve bana itaat edin; cunku Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu dogru yoldur"....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
Önümdeki Tevrat'ı doğrulayan, size haram kılınan bazı şeyleri
hel
âl kılmak için geldim ve Rabblniz tarafından size bir mu'cize getirdim. Artık Allah'tan korkun da bana uyun....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
(50-51) 'Benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmekle beraber size yasak edilenlerin bir kısmını
hel
al kılmak üzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin; çünkü Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu doğru yoldur'....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de
hel
âl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun, bana da itaat edin....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
' 'Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram edilen bazı şeyleri
hel
al etmek için gönderildim. Size Rabbinizden bir kanıt getirdim. ALLAH'ı dinleyin ve beni izleyin....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
Ben, hem size, Tevrat'tan önümde bulunanı tasdik edici hem de size haram edilenin bir kısmını
hel
al kılmak için ve Rabbınızdan bir mucize ile size geldim; Artık Allah'tan korkun da bana itaat edin....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
«Önümdeki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri
hel
al kılmak için (geldim) ve Rabbiniz tarafından size bir mucize getirdim. Artık Allah'tan korkun da bana uyun»....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
Benden daha önce inen Tevrat'ı onaylayıcı olarak size haram kılınmış olan bazı şeyleri
hel
âl ilan etmek üzere Rabbiniz tarafından kesin bir kanıtla size geldim. Allah'tan korkunuz ve bana itaat ediniz....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
"Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri
hel
al kılmak üzere size rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Tanrı'dan korkup bana itaat edin."...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
'Hem benden önce gelen Tevrât’ı tasdîk edici olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri size
hel
âl kılayım diye (geldim) ve size Rabbinizden bir delil (bir mu'cize) getirdim; artık Allahdan sakının ve bana itâat edin!'...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
Benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmek ve size haram kılınanların bir kısmını
hel
al kılmak üzere Rabbınızdan size bir ayet getirdim. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
"(Ben), Tevrat'tan günümüze kalanın doğruluğunu tasdik etmek ve (önceden) size yasak edilen şeylerin bazısını
hel
al kılmak için (geldim). Ve size Rabbinizden bir mesaj getirdim; öyleyse Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincine varın ve bana tabi olun."...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
«Ve önümde bulunan Tevrat'ı musaddık olarak ve üzerinize haram kılınmış olan şeylerin bazısını
hel
âl kılmak için (geldim) ve sizlere Rabbinizden bir mûcize getirdim. Artık Allah Teâlâ'dan korkunuz ve bana itaat ediniz.»...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
“Benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmekle beraber size haram kılınan bazı şeyleri de
hel
âl kılmak üzere gönderildim. Size Rabbinizden bir âyet getirdim. O halde Allah'tan korkun ve bana itaat edin. ”...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
(50-51) -Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik etmekle beraber size haram edilen şeylerin bir kısmını
hel
al kılmak üzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah’tan korkun ve bana itaat edin! Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na kulluk edin! doğru yol budur....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
"(Ben), Benden önce gelen Tevrât'ı doğrulayıcı olarak ve size harâm kılınan bazı şeyleri size
hel
âl yapayım diye gönderildim. Size Rabbinizden bir mu'cize getirdim, Allah'tan korkun, bana itâ'at edin!"...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
«(Ben,) Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri
hel
al kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim.. Artık Allah'tan korkup sakının ve bana itaat edin.»...
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
Benden önce gönderilen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram edilmiş olan şeylerden bazılarını
hel
âl kılmak üzere, Rabbinizden bir âyetle size geldim. Allah'tan korkun ve bana itaat edin....
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
"Tevrat'tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım. Size haram kılınmış olanın bir kısmını size
hel
al yapacağım. Rabbinizden bir mucize getirdim size. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."...
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
(50-51) «enden once gelen Tevrat'i tasdik etmekle beraber size yasak edilenlerin bir kismini
hel
al kilmak uzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah'tan sakinin ve bana itaat edin; cunku Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu dogru yoldur"....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
(50-51) 'Benden önce gelen Tevrat'ı tasdik etmekle beraber size yasak edilenlerin bir kısmını
hel
al kılmak üzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah'tan sakının ve bana itaat edin; çünkü Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin, bu doğru yoldur'....
Ali-İmran Suresi, 51. Ayet:
(50-51) -Benden önce gelen Tevrat’ı tasdik etmekle beraber size haram edilen şeylerin bir kısmını
hel
al kılmak üzere, Rabbinizden size bir ayet getirdim. Allah’tan korkun ve bana itaat edin! Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O’na kulluk edin! doğru yol budur....
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Gercek Rabb'indendir, o halde sup
hel
enenlerden olma....
Ali-İmran Suresi, 60. Ayet:
Gerçek Rabb'indendir, o halde şüp
hel
enenlerden olma....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana ilimden bir nasip geldikten sonra, hak konusunda seninle tartışana de ki: "Gelin; oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, öz benliklerimizi ve öz benliklerinizi çağıralım, mübâ
hel
e edelim de Allah'ın lanetini yalancılar üzerine salalım."...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
Onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, sizinle bizim aramızdaki, benzer, doğru, ortak temel değerlere, ilkelere, kelime-i tevhide, kelime-i şehadete, İslâm dinine gelin: Yalnızca Allah’ı ilâh tanıyalım. Candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne teslim olalım. Saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edelim, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanalım, Allah’a boyun eğelim. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, bir kısmımız, Allah’ı bırakıp, kulları durum...
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir kısmı ne yapıp edip sizin, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni,
hel
âki tercihinizin önünü açmak istediler. Kendilerinden, birbirlerinden başkasının, hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni,
hel
âki tercihlerinin önünü açamadılar. Bunun bile farkında değiller....
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Hiçbir peygamber size: 'Melekleri ve peygamberleri
hel
âller ve haramlar ortaya koyan itaati zaruri otoriteler kabul edip ilâh haline getirin' diye emrederek rehberlik etmez. Siz İslâm’ı yaşamaya devam eden müslümanlar olduktan sonra, size hiç kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek ört-bas edip inkârı, küfrü emrederek rehberlik eder mi?...
Ali-İmran Suresi, 90. Ayet:
Kitaplarında vasıfları belirtilen peygambere iman ettikleri halde, Muhammed peygamber olarak görevlendirilince inkâra, küfre sapanların; sonra İslâm’ın ilerlemesinin, müslümanların gelişmesinin önünü kesme plânları yaparak savaş açan, küfürde ileri giden yahudilerin ve hristiyanların, küfür bataklığında kaldıkları müddetçe tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar işte onlar, başlarına buyruk hareket ederek, dalâleti, bozuk düzeni,
hel
âki tercih edenlerin ta kendileridir....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
1.
kullu et taâmi
: bütün yiyecekler
2.
kâne hillen
:
hel
âl idi
3.
li benî isrâîle
: İsrailoğulları için
4.
illâ
:...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce İsrailoğullarının kendi kendilerine haram kıldığı şeylerden başka bütün yiyecekler İsrailoğulları için
hel
âldi. De ki: "Eğer siz, (yeminlerinizde ve sözlerinizde) sadık iseniz, öyleyse Tevrat'ı getirin de okuyun."...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına
hel
âl idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.”...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
İsrail, Tevrat inmeden kendisine neleri haram ettiyse onlardan başka her çeşit yiyecek, İsrailoğullarına
hel
âldi. De ki: Sözünüz doğruysa getirin Tevrat'ı da okuyun bakalım....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Ya'kub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına
hel
âl idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat inzâl edilmemişken, İsrail'in kendi nefsine haram kıldıkları (yasakladığı) istisna, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına
hel
al idi. De ki: "Eğer sözünüzde sadıksanız getirin vahiy olanı (Tevrat'ı), okuyun!"...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat’ın Mûsâ’ya indirilmesinden önce, İsrâil’in (Yâkub’un) kendisine haram kıldığının dışında, İsrâiloğulları’na her türlü yiyecek
hel
âl idi. Onlara: 'Deve eti ve deve sütünün şeriatınızda haram kılındığı konusundaki sözünüz doğru ise eğer, Tevrât’ı getirin, doğruluğunuzu tasdik eden hükümleri okuyun bakalım' de....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce İsrail'in kendine haram kıldıklarının dışındaki bütün yiyecekler İsrailoğullarına
hel
aldi. De ki: 'Eğer doğru sözlü iseniz getirin Tevrat'ı da okuyun.' [15]...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden evvel, İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğullarına bütün yiyecekler
hel
al idi. De ki: "Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat'ı getirin de onu okuyun"....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat'in indirilmesinden once Israil'in kendilerine haram ettiginden baska butun yiyecekler Israilogullarina
hel
al idi; «Dogru sozlu iseniz Tevrat'i getirip okuyun"....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce İsrail (Yâkub Peygamberin kendisine haram kıldığı şeyler dışında kalan bütün yiyecekler İsrail oğullarına
hel
âl idi. De ki: Eğer doğrulardan iseniz haydi Tevrat'ı getirip okuyun....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat'ın indirilmesinden önce İsrail'in kendisine haram ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına
hel
al idi. De ki: 'Doğru sözlü iseniz Tevrat'ı getirip okuyun'....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Ya'kub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına
hel
âl idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz, o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce İsrail kendisine haram kılıncaya kadar İsrailoğullarına tüm yiyecekler
hel
al idi. 'Doğru sözlülerseniz Tevrat'ı getirip okuyun,' de....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in kendisine yasakladığı şeyler dışında bütün yiyecekler İsrailoğullarına
hel
al idi. De ki: «Haydi Tevrat'ı getirin de onu güzelce okuyun, eğer doğru söylüyorsanız!»...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce, İsrail (Yakub)in kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına
hel
al idi. De ki: «Eğer doğrulardan iseniz, haydi Tevrat'ı getirip okuyun»....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
İsrail'in (Yakub'un), Tevrat'ın indirilişinden önce kendine yasakladıkları dışında kalan tüm yiyecekler İsrailoğulları'na
hel
âl idi. De ki; 'Eğer doğru söylüyorsanız, Tevrat'ı getirip okuyunuz.'...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden evvel, İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğullarına bütün yiyecekler
hel
al idi. De ki : "Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat'ı getirin de onu okuyun"....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmezden evvel — Ya'kubun kendisine haram kıldığı şeylerden başka — yiyeceğin her türlüsü İsrail oğulları için
hel
âl idi. De ki: «Eğer doğrucular iseniz Tevratı getirin de onu okuyun». ...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrât indirilmeden önce (bir adağına binâen) İsrâîl’in (Ya'kub’un) kendine haram kıldığı şeyler dışında, bütün yiyecekler İsrâiloğullarına
hel
âl idi. De ki: 'Eğer (iddiânızda)doğru kimseler iseniz, haydi Tevrât’ı getirin de onu okuyun!'...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat inmeden evvel İsrail'in, kendi nefsine haram kıldığından başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına
hel
al idi. Eğer sadıklardan iseniz; haydi Tevrat'ı getirip okuyun, de....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce, İsrailoğulları'nın (günah diyerek) kendine yasakladığı şeyler dışında bütün yiyecekler onlara
hel
al idi. De ki: "Eğer söylediklerinizde samimi iseniz Tevrat'ı getirin de onu okuyun!"...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Bütün taamlar, Tevrat'ın nüzûlünden evvel İsrailoğullarına
hel
âl idi. İsrailin kendi nefsine haram kıldığı şeyler müstesna. De ki: «Eğer sâdık kimseler iseniz Tevrat'ı getiriniz de onu okuyuveriniz.»...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce İsrail'in (Yakub'un) kendisine haram ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına
hel
al idi. De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz Tevrat'ı getirip okuyun. ”...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
(93-94) Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in kendine haram kıldıklarının dışında, İsrail oğullarına her yiyecek
hel
al idi. “Eğer doğru söyleyenler iseniz Tevrat'ı getirip okuyun!” de. Bundan sonra kim Allah adına yalan uydurursa, onlar zalimlerin ta kendileridir....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (yani Yâkub’un) kendi nefsine haram kıldığı hariç, diğer bütün yiyecekler İsrailoğullarına
hel
âl idi. De ki: İşte meydan! İddianızda tutarlı iseniz Tevrat’ı getirip okuyun!...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrât indirilmeden önce, İsrâil'in kendisine harâm kıldığı şeyler dışında, İsrâil oğullarına bütün yiyecekler
hel
âldi. De ki: "Doğru iseniz, Tevrât'ı getirip okuyun."...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden evvel, İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğullarına bütün yiyecekler
hel
al idi. De ki: «Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat'ı getirin de onu okuyun.»...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in kendisine haram ettikleri dışında bütün yiyecekler İsrailoğullarına
hel
âl idi. De ki: Getirin Tevrat'ı da okuyun, eğer sözünüzde haklı iseniz....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce İsrail'in kendi nefsine haram kıldığı şeyler dışında tüm yiyecekler İsrailoğullarına
hel
aldi. Onlara de ki: "Tevrat'ı ortaya getirin; doğru sözlü iseniz onu okuyun."...
Ali-İmran Suresi, 94. Ayet:
Artık bu delilden sonra
hel
âl ve haram hakkında kim Allah’a karşı yalan söyleyip iftira ederse, işte onlar zâlimlerdir....
Ali-İmran Suresi, 94. Ayet:
(93-94) Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in kendine haram kıldıklarının dışında, İsrail oğullarına her yiyecek
hel
al idi. “Eğer doğru söyleyenler iseniz Tevrat'ı getirip okuyun!” de. Bundan sonra kim Allah adına yalan uydurursa, onlar zalimlerin ta kendileridir....
Ali-İmran Suresi, 95. Ayet:
Sen de ki: “(
Hel
âl ve haramı haber vermekde) Allah doğru buyurmuştur. O halde (her dinden) İslâma yönelerek İbrahim’in dinine uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
1.
meselu
: misal, durum
2.
mâ yunfikûne
: infak edilen şeyler
3.
fî
: içinde, ...de
4.
hâzihi el hayâti ed dunyâ
...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların (kâfirlerin), bu dünya hayatında (gösteriş ve övünmek için) infâk ettikleri şeylerin durumu, kendilerine zulmeden (Allah'ın emirlerine ve nehiylerine itaat etmeyerek, devamlı derecat kaybeden) bir kavmin, "kavurucu, dondurucu soğuk bir rüzgarın isabet ederek, böylece
hel
âk ettiği" ekininin durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini)
hel
ak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini)
hel
ak etmiştir. Tanrı, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
(Onların) bu dünya hayâtında sarf etmekte oldukları şeylerin misâli, içinde şiddetli soğuk bulunan bir rüzgârın hâli gibidir ki, (inkâr ederek) kendilerine zulmeden bir kavmin ekinine isâbet edip de onu
hel
âk etmiştir. Allah (amellerini boşa çıkarmakla) onlara zulmetmedi, fakat onlar (inkârlarıyla) kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıkları şeyin örneği; kavurucu soğuk bir rüzgara benzer. Kendilerine zulmetmiş bir toplumun ekinine isabet eder de, onu
hel
ak eder. Oysa Allah, onlara zulmetmemiş fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdir....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgâra benzer ki, onu (ekini)
hel
ak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat kendi nefislerine kendileri zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
1.
li yaktaa
: kesmek için,
hel
ak etmek için
2.
tarafen
: bir tarafı, bir kısmı
3.
min
: ...'den
4.
ellezîne keferû
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
(Ve bu yardım), kâfirlerden bir kısmını kesmek (
hel
âk etmek) veya onları perişan etmek, böylece bozguna uğrayarak dönüp gitmeleri içindir....
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
Bir de Allah bunu, inkâr edenlerden bir kısmını
hel
âk etsin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye yaptı....
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
(Ki bununla) İnkâr edenlerin önde gelenlerinden bir kısmını kessin (
hel
ak etsin) ya da 'umutları suya düşmüşler olarak onları' tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler.'...
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
(Ki bununla) Küfredenlerin önde gelenlerinden bir kısmını kessin (
hel
ak etsin) ya da 'umutları suya düşmüşler olarak' onları tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler. (kalebenin nerede olduğu bulunacak)...
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
Tâ ki inkâr edenlerden bir kısmını
hel
âk etsin veya onları perîşan etsin de maksadlarına erişemeyen kimseler olarak dönüp gitsinler!...
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
(Ki bununla) Küfre sapanların ileri gelenlerini kessin (onları
hel
ak etsin) ya da 'umutları suya düşmüşler olarak onları tepesi aşağı getirsin de geri dönüp gitsinler.'...
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
(140-141) Eğer size («Uhud» de) bir yara değmiş bulunuyorsa («Bedir»de) o kavme de o kadar yara değmişdir. O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında (gâh lehlerine, gâh aleyhlerine olmak üzere elden ele ve nöbetleşe nöbetleşe) döndürür dururuz. (Bu da) Allahın (ezeldeki) ilmini îman edenlere açıklaması, içinizden şehîdler edinmesi, mü'minleri tertemiz yapıb kâfirleri (murdar ölümle)
hel
ak etmesi içindir. Allah zâlimleri sevmez. ...
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
1.
ve li yumahhisa
: kusursuz kılması, temize çıkarması
2.
allâhu
: Allah
3.
ellezîne
: onlar
4.
âmenû
: âmenû ola...
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
Ve (bu), Allah'ın âmenû olanları temize çıkarması ve kâfirleri yavaş yavaş
hel
âk etmesi içindir....
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
Ve Allah, inananları arıtır, tertemiz bir hale getirir, kâfirleri de
hel
âk eder....
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
Bir de (böylece) Allah, iman edenleri günahlardan temize çıkarmak, kâfirleri de
hel
âk etmek ister....
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
Allah’ın, iman edenleri günahlarından temize çıkarması, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri de
hel
âk etmesi için bozguna uğrayıp yara aldınız....
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
Bu aynı zamanda, Allah'ın mü'minleri arındırması ve kâfirleri
hel
ak etmesi içindir....
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
Bir de (böylece) Allah, iman edenleri günahlardan temize çıkarmak, kâfirleri de
hel
âk etmek ister....
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
(140-141) Eğer size («Uhud» de) bir yara değmiş bulunuyorsa («Bedir»de) o kavme de o kadar yara değmişdir. O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında (gah lehlerine, gâh aleyhlerine olmak üzere elden ele ve nöbetleşe nöbetleşe) döndürür dururuz. (Bu da) Allahın (ezeldeki) ilmini îman edenlere açıklaması, içinizden şehîdler edinmesi, mü'minleri tertemiz yapıb kâfirleri (murdar ölümle)
hel
ak etmesi içindir. Allah zâlimleri sevmez. ...
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
Bir de Allah, îmân edenleri (bu sıkıntılarla günahlardan) temizlesin ve kâfirleri (bu zulümleri sebebiyle)
hel
âk etsin!...
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
Ve Allah Teâlâ imân edenleri seçmesi ve kâfirleri
hel
âk eylemesi içindir....
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Summe enzele aleykum min ba’dil gammi emeneten nuâsen yagşâ tâifeten minkum, ve tâifetun kad ehemmethum enfusuhum yezunnûne billâhi gayral hakkı zannel câhiliyyeh(câhiliyyeti), yekûlûne
hel
lenâ minel emri min şey’(şey’in), kul innel emre kullehu lillâh(lillâhi), yuhfûne fî enfusihim mâ lâ yubdûne lek(leke), yekûlûne lev kâne lenâ minel emri şey’un mâ kutilnâ hâhunâ, kul lev kuntum fî buyûtikum le berezellezîne kutibe aleyhimul katlu ilâ medâciihim, ve li yebteliyallâhu mâ fî sudûrikum ve li yum...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
enzele
: indirdi
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
min ba'di
: sonradan, ...den sonra, arkasında...
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Yaralandıktan sonra bile Allah'ın ve Peygamberin davetine icabet edenlere,
hel
e onların içinden iyiliklerde bulunup sakınanlara pek büyük bir ecir var....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Yaralandıktan sonra yine Allah’ın ve Peygamber’in çağrısına koşanlar ve
hel
e onlardan iyilik edip fenalıktan sakınanlar için çok büyük bir mükâfat vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendileri savasta yara aldiktan sonra Allah ve peygamberin cagrisina kosanlara,
hel
e onlardan iyilik edip sakinanlara buyuk ecir vardir. *...
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve Peygamberin çağrısına uyup gönül verenlere,
hel
e onlardan iyilik edenlere ve Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlara büyük ecirler vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendileri savaşta yara aldıktan sonra Allah ve Peygamberin çağrısına koşanlara,
hel
e onlardan iyilik edip sakınanlara büyük ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
hel
e o, kendilerine yara değdikten sonra Allahın ve Peygamberin emrine icabet eyleyenler: mü'minler içinden bilhassa böyle ihsan ve ittika edenler için pek büyük bir ecir var...
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Hel
e yara aldıktan sonra Allah'ın ve peygamberin emrine uyanların. Müminler içinden özellikle iyilik yapıp fenalıktan sakınanlara pek büyük bir mükafat vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve Peygamberi'nin davetine uydular.
Hel
e onlardan iyilik edenlere ve gereğince Allah'tan korkanlara büyük bir mükafat vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendilerine yara isaabet etdikden sonra yine Allanın ve Peygamberin dâ'vetine icabet edenler, (
hel
e) içlerinden iyilik yapanlar ve (fenâlıkdan) sakınanlar için pek büyük mükâfat vardır. ...
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Yara aldıktan sonra da Allah'ın ve Peygamber'in dâvetine uydular.
Hel
e onlardan iyilik edenlere ve gereğince Allah'tan korkanlara büyük bir mükâfat vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Hel
e o yara aldıktan sonra Allah’ın ve Resulünün çağrısına uyup gönül verenlere,
hel
e onlar gibi ihsan ve takvâ sahiplerine pek büyük mükâfatlar vardır....
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Yâ eyyuhân nâsuttekû rabbekumullezî halakakum min nefsin vâhidetin ve halaka minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen kesîran ve nisââ(nisâen), vettekûllâ
hel
lezî tesâelûne bihî vel erhâm(erhâme). İnnallâhe kâne aleykum rakîbâ(rakîben)....
Nisa Suresi, 2. Ayet:
1.
ve âtû
: ve veriniz
2.
el yetâmâ
: yetimlere
3.
emvâle-hum
: onların mallarını
4.
ve lâ tetebeddelû
: ve değişt...
Nisa Suresi, 2. Ayet:
Ve yetimlere mallarını verin. Ve temizle (
hel
âl olan ile) habis olanı (haram olanı) değiştirmeyin. Ve onların mallarını kendi mallarınıza (katarak) yemeyin. Muhakkak ki o büyük bir günahtır....
Nisa Suresi, 2. Ayet:
Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (
hel
âli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır....
Nisa Suresi, 2. Ayet:
Yetimlere bâliğ oldukları zaman mallarını verin.
Hel
âlı harama değişmeyin. Yetimlerin mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin. Çünkü bu büyük bir günahtır....
Nisa Suresi, 2. Ayet:
Allah'tan korkun da yetimlere mallarını verin, murdarı temiz ile, haramı
hel
al ile değişmeyin; onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin, çünkü o, büyük bir günahtır....
Nisa Suresi, 2. Ayet:
Hem yetimlere mallarını verin ve temizi pis olana (
hel
âli harâma) değişmeyin; onların mallarını mallarınıza (katarak) yemeyin! Çünki bu büyük bir günahtır....
Nisa Suresi, 2. Ayet:
Öksüzlere mallarını verin, temizi pis olanla değiştirmeyin, onların mallarını sizin mallarınıza katarak (
hel
âl, temiz malınızı kirletip) yemeyin; çünkü bu, büyük bir günâhtır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
1.
ve in hıftum
: ve eğer korkarsanız
2.
ellâ
: ... olmama, ... olamama
3.
tuksitû
: adaletle davranmanız
4.
fî
: ...
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Ve eğer yetimler konusunda adalete riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, o taktirde hoşunuza giden (size
hel
âl olan diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Fakat, eğer (onlara da) adaletle davranamayacağınızdan korkarsanız o zaman bir tane ile veya elinizin altındaki sahip olduklarınızla (cariyelerinizle) yetinin. İşte bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size
hel
âl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size
hel
âl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer (bakımınız altındaki yetim kızlarla evlendiğinizde) o yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız size
hel
al olan başka kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Eğer adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız o zaman yalnız bir kadınla yahut elinizin altındaki cariyelerle yetinin. Bu adaletten sapmamanıza daha uygundur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size
hel
al olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim kızların haklarını (kendileri ile evlendiğiniz takdirde) gözetemiyeceğinizden korkarsanız size
hel
âl olan diğer kadınlardan ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâh edin; ve eğer bu şekilde de âdalet yapamıyacağınızdan korkarsanız bir tane seçin yahut sahip olduğunuz cariyelerle yetinmeniz adâletten çıkmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer (velîsi bulunduğunuz) yetim kızlarla (evlenince) haklarını gözetemiyeceğinizden, adalet sağlayamıyacağınızdan korkarsanız, (onlarla değil) size
hel
âl olup hoşunuza giden diğer kadınlarla ikişer, üçer, dörder nikâh ediniz. Eğer bu takdirde de aralarında adalet kuramıyacağınızdan endişe ederseniz bir kadınla veya elinizin altındaki câriye ile yetinin. Bu, adaletten sapmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size
hel
âl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız, size
hel
al edilen kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın ve eğer bu takdirde adaletli davranamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir kadın ile veya sahibi bulunduğunuz cariye ile yetinin. Bu, azmamanız, haksızlık yapmamanız için daha elverişlidir....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim (kız)lar konsunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size
hel
al olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetîm kızlar hakkında (adaleti yerine getiremeyeceğinizden) korkarsanız sizin için
hel
âl olan (diğer) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh edin. Şâyed (bu suretle de) adalet yapamayacağınızdan endîşe ederseniz o zaman bir (dâne ile), yahud mâlik olduğunuz câriye (ile iktifa edin). Bu (tek zevce veya cariye) sizin (Hakdan) eğrilib sapmamanıza daha yakındır. ...
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim olan (kız)lar hakkında (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) adâletli olamayacağınızdan korkarsanız, o hâlde size
hel
âl olan (başka) kadınlardan iki(nci), üç(üncü)ve (en çok) dörd(üncü hanımınız) olmak üzere nikâhlayın! Buna rağmen (onların da aralarında) adâletli olamayacağınızdan korkarsanız, artık bir tek (hanım) veya sâhib olduğunuz câriyeler (ile yetinin)! Bu, haksızlık etmemenize daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim kızların haklarını gözetemeyeceğinizden korkarsanız; size
hel
al olan diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet aralarında adalet yapamayacağınızdan endişe ederseniz; o zaman, bir tane. Veya sağ ellerinizin sahip oldukları. Bu adaletten sapmamanıza daha uygundur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetimlere karşı adil davranamamaktan korkuyorsanız, o zaman, size
hel
al olan (diğer) kadınlardan biri ile evlenin -(hatta) ikisi, üçü veya dördü (ile); ama onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman (sadece) bir tane ile- yahut meşru şekilde sahip olduklarınız ile (evlenin). Bu, doğru yoldan sapmamanız için daha uygundur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim kızlar hakkında adâlete riâyet edemiyeceğinizden korkarsanız sizin için
hel
âl olan kadınlardan ikişer, üçer veya dörder nikah ediniz. Ve eğer adâlet yapamayacağınızdan korkarsanız artık bir zevce ile veya mâlik olduğunuz cariye ile (iktifa ediniz). Çünkü bu sizin için adâletten sapmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer (velisi bulunduğunuz) yetimlerle (evlendiğiniz takdirde) haklarına riâyet edememekten korkarsanız, size
hel
âl olan diğer kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikâhlayınız. Şayet aralarında adalet yapamayacağınızdan endişe ederseniz, o zaman bir tane alın veya sahip olduğunuz câriyenizle yetinin. Bu, adaletten sapmamanız için daha elverişlidir....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Himayeniz altındaki yetim kızlarla evlenince haklarını gözetemeyeceğinizden, adaleti sağlayamayacağınızdan endişe ederseniz, onlarla değil, size
hel
âl olup arzu ettiğiniz diğer kadınlarla iki, üç veya dört hanım olmak üzere evlenin. Eğer bu takdirde de aralarında adaleti gerçekleştirmekten endişe ederseniz, bir kadınla veya elinizin altında olan cariyelerle yetinin. Bu durum, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Şâyet öksüz(kızlarla evlendiğiniz takdirde on)lar hakkında adâleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, size
hel
âl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. O(kadı)nlar arasında da adâlet yapamayacağınızdan korkarsanız bir tane alın; yahut ellerinizin altında bulunan(câriye)lerle yetinin. Cevr (ve haksızlık) etmemeniz için en uygun olan budur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetim(kız) lar konusunda adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, size
hel
al olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Şayet (yine de) adalet yapamıyacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin.) Bu sapmamanıza daha yakındır....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Yetimlerin haklarını gözetemeyeceğinizden endişelenirseniz, size
hel
âl olan diğer kadınlardan iki, üç veya dörde kadar nikâh edersiniz. Eğer aralarında adaletle davranamayacağınızdan endişe ederseniz, bir tane ile veya elinizin altında bulunanlarla yetinin. Adaletten ayrılmamanız için bu daha uygundur....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler, îmân ettiler
4.
lâ yahıllu...
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey îmân edenler (Allah'a ölmeden önce ulaşmayı dileyenler)! (Eşi vefat eden ve yakınınız olan) kadınlara zorla (kerhen) varis olmanız size
hel
âl değildir. Ve onlara verdiklerinizin (mehrin) bir kısmını (onlardan) almak için, onları sıkıştırmayın, açıkça fuhuş yapmaları hariç. Ve onlarla iyi geçinin. Fakat eğer onlardan hoşlanmadınızsa, o taktirde umulur ki, sizin hoşlanmadığınız bir şey hakkında Allah pek çok hayır kılar....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size
hel
âl değildir. Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey inananlar, zorla kadınları mîras olarak almanız
hel
âl değildir size. Apaçık kötülükte bulunmadıkları halde onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmek için sıkıştırmayın onları ve onlarla iyi ve güzel geçinin, onlardan hoşlanmadığınız takdîrde de olabilir ki sizin hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah, birçok hayırlar takdîr etmiştir....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size
hel
âl değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmeniz için de kadınları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah'ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler; kadınlara zorla mirasçı olmanız size
hel
al olmaz. . . Kendilerine vermiş olduklarınızın (mehr) bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın. . . Açık (şahitlerle ispatlanmış) bir fuhuş yapmaları durumu müstesna. . . Onlarla hakka uygun şekilde geçinin. . . Kendilerinde hoşlanmadığınız bir şey olsa bile, Allâh onda pek çok hayır takdir etmiş olabilir....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler, kadınlara, zorla verâset yoluyla geçen mal muamelesi yapmanız, güç durumda bırakılarak arzuları hilâfına onlara vâris olmanız size
hel
âl ve meşrû değildir. Delille, şâhitle ispatlanmış apaçık bir edepsizlik, fuhuş yapmadıkça, gayrimeşru ilişkiye girmedikçe, onlara verdiğiniz mehrin bir kısmını kurtarmanız için de, kadınları sıkıştırmayın. Onlarla Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine göre, İslâmî kurallarla örtüşen örfe, hakkaniyete uygun yaşayın. Eğer onlardan hoşlanmadınızsa, olab...
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler! Sizin kadınlara zorla mirasçı olmanız
hel
al olmaz [5]. Açık bir hayasızlık etmedikleri sürece onlara verdiklerinizden bir kısmını geri alabilmeniz için kadınlarınıza baskı yapmayın. Onlarla güzellikle geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, sizin hoşlanmadığınız şeyde Allah çok hayır kılmış olabilir....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız
hel
al değildir. Apaçık olan 'çirkin bir hayasızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin bir kısmını gidermeniz (kendinize almanız) için onlara baskı yapmanız da (
hel
al değildir.) Onlarla güzellikle geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa, belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size halal olmaz. (Cahiliyyet devrinde mevcud bir âdete göre, bir erkek, akrabasından ölen birinin malına varis olduğu gibi, onun karısına da varis olurdu. Bunu isterse mihir vermeksizin kendine nikâhlar ve dilerse mihrini almak suretiyle başkasına nikâhlardı. Bu âyet-i kerime o kötü âdeti yasaklamıştır.) Verdiğiniz mehrin birazını kurtaracaksınız diye, onları tazyik etmeniz, mal karşılığında boşamak istemeniz de
hel
âl olmaz. Meğer ki onlar, arayı a...
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey Inananlar! Kadinlara zorla mirasci olmaya kalkamaniz size
hel
al degildir. Apacik hayasizlik etmedikce onlara verdiginizin bir kismini alip goturmeniz icin onlari sikistirmayin. Onlarla guzellikle gecinin. Eger onlardan hoslanmiyorsaniz, sabredin, hoslanmadiginiz bir seyi Allah cok hayirli kilmis olabilir....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey imân edenler! Kadınlara zorla vâris olmaya kalkmanız, (mehir olarak) verdiğinizin bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmanız size
hel
âl değildir. Meğerki apaçık bir fuhuş işleyeler. (O takdirde verilenin bir kısmı karşılığında boşayabilirsiniz). Kadınlarınızla iyi geçinin. Kendilerinden hoşlanmayıp tiksiniyorsanız, hoşlanmadığınız bir şeyde Allah birçok hayr takdir etmiş olabilir....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey İnananlar! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız size
hel
al değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizin bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın. Onlarla güzellikle geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, sabredin, hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok hayırlı kılmış olabilir....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size
hel
âl değildir. Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça, onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmeniz için de kadınları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah'ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız size
hel
al olmadığı gibi, verdiğiniz mehrin birazını kurtaracaksınız diye, açık bir fuhuş işlemeleri durumu hariç, onları sıkıştırmanız da
hel
al olmaz. Haydi onlarla güzel geçinin! Kendilerinden hoşlanmadınızsa, olabilir ki, sizin hoşlanmadığınız bir şeyde Allah, birçok hayırlar takdir etmiş olur....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size
hel
al değildir. Verdiğiniz mehrin bir kısmını kurtaracaksınız diye, onları sıkıştırmanız da
hel
al değildir. Ancak açık bir hayasızlık yapmış olurlarsa başka. Onlarla iyi geçinin. Eğer kendilerinden hoşlanmadınızsa, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmasanız da Allah onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey müminler, akrabalarınızın dul eşlerini zorla nikahlamanız
hel
al değildir. İspatlanmış bir edepsizlik işlemedikleri sürece kendilerine verdiğiniz mehrin bir kısmını geri almak amacı ile onlara baskı yapmayınız. Onlara karşı iyi davranınız. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, biliniz ki; hoşlanmadığınız birşeyi Allah hakkınızda çok hayırlı kılmış olabilir....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey inananlar, kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız
hel
al değildir. Apaçık olan 'çirkin bir hayasızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin bir kısmını gidermeniz (kendinize almanız) için onlara baskı yapmanız da (
hel
al değildir). Onlarla güzellikle geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa, belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Tanrı onda çok hayır kılar....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey îmân edenler! Kadınlara zorla vâris olmanız size
hel
âl olmaz! Verdiğiniz (mehr)in bir kısmını (alıp) götürmeniz için onları sıkıştırmayın; ancak apaçık bir hayâsızlık yapmaları müstesnâ. Hem onlarla iyi geçinin! Fakat onlardan hoşlanmazsanız artık (sabrediniz,) olur ki bir şey hoşunuza gitmez de Allah, onda birçok hayır takdîr etmiş bulunur....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler; kadınlara zorla varis olmaya kalkmanız size
hel
al değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizden mehrin bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın, onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan boşanmıyorsanız; olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de Allah onu çok daha hayırlı kılar....