Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey Rabb'imiz! İçlerinden onlara Sen'in ayetlerini okuyacak, Kitap'ı ve
Hikmeti
öğretecek ve onları arındıracak bir elçi gönder. Kuşkusuz Sen, Mutlak Üstün Olan'sın, En İyi Hüküm Veren'sin....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
O
hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse ona pek büyük bir hayır verilmiş demektir. Bunu ancak sağlıklı düşünen akıl sahipleri anlar....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın kendi lütfundan insanlara bağışladığı şeyleri mi kıskanıyor? İbrahim soyuna da Kitap'ı ve
Hikmeti
bağışladık ve onlara büyük bir mülk verdik....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve
hikmeti
ni aklınızdan çıkarmayın. Kuşkusuz Allah, Bütün Ayrıntıları Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Sad Suresi, 20. Ayet:
Onun gücünü pekiştirdik. Ona
hikmeti
ve fesle-l hitabı verdik....
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
Îsa, apaçık beyyinelerle geldiği zaman: "Ben size
Hikmeti
getirdim. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde Allah için takvalı olun ve bana itaat edin." dedi....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
1.
rabbe-nâ
: Rabbimiz
2.
veb'as (ve ib'as)
: ve beas et, hayata getir, görevlendir 3 - fî-him
3.
resûlen
: bir resûl, elçi, mürşid
4.
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Rabbimiz, onların arasından kendilerinden, onlara Senin âyetlerini tilâvet edecek (okuyup açıklayacak), onlara Kitap'ı (Kuranı Kerim'i) ve
hikmeti
öğretecek ve onların (nefsini) tezkiye (ve tasfiye) edecek bir resûl beas et (hayata getir). Muhakkak ki Sen, Sen, Azîz'sin, Hakîm'sin....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve
hikmeti
öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Rabbimiz, onların içinden bir peygamber gönder de onlara, senin âyetlerini okusun, kitabı,
hikmeti
öğretsin, onları tertemiz bir hale getirsin. Şüphe yok ki sen, yücelik, hüküm ve hikmet sahibisin....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve
hikmeti
öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
"Rabbimiz, onların içinde senin âyetlerini (âlemlerinde Esmâ'nın açığa çıkışını) onlara öğretip okutan, onlara Bilgiyi ve açığa çıkış sistemini (
hikmeti
) öğreten, onları arındıran Rasûl bâ's et (insanlara Hakikati bildiren Esmâ'nın açığa çıkmış sûretini oluştur). " Kesinlikle sen Aziyz Hakiym'sin....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
'Ey Rabbimiz, onlardan, onların içinde özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere rasuller, peygamberler görevlendir. Onlara, Senin âyetlerini okusunlar. Okuma-yazmayı, kitaplarına vukufu, kitaplarını, Kur’ân’ı, ilmi,
hikmeti
, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetlerini öğretsinler. Onları pisliklerden arındırıp, vicdanlarını tertemiz yapsınlar. Sen, sadece Sen, kudretli, hikmet sahibi ve hükümransın.' diye yalvardılar....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
'Ey Rabbimiz! Onların içinden kendilerine senin ayetlerini okuyacak, onlara Kitab'ı ve
hikmeti
öğretecek ve onları arındıracak bir peygamber gönder. Şüphesiz sen pek yüce ve hikmet sahibisin.'...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
"Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve
hikmeti
öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin."...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
«ORabbimiz! Iclerinden onlara Senin ayetlerini okuyan, Kitabi ve
hikmeti
ogreten, onlari her kotulukten aritan bir peygamber gonder. Dogrusu guclu ve Hakim olan ancak Sensin". *...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey Rabbimiz! Onlara kendilerinden bir peygamber gönder ki. üzerlerine Senin âyetlerini okusun, kendilerine kitabı ve
hikmeti
öğretsin, onları (her türlü şirk ve isyandan) temizlesin. Şüphesiz ki Sen çok üstün çok güçlü ve yegâne hikmet sahibisin....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
'Rabbimiz! İçlerinden onlara Senin ayetlerini okuyan, Kitabı ve
hikmeti
öğreten, onları her kötülükten arıtan bir peygamber gönder. Doğrusu güçlü ve Hakim olan ancak Sensin'....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve
hikmeti
öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey bizim Rabbımız hem de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki üzerlerine ayatını tilâvet eylesin ve kendilerine kitabı ve
hikmeti
ta'lim etsin ve içlerini dışlarını temiz paklesin, öyle azîz öyle hakîm sensin ancak sen...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey Rabbimiz! Onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, üzerlerine ayetlerini okusun, kendilerine Kitab'ı ve
hikmeti
öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapsın! Çünkü güç ve kuvvet sahibi, tam hikmet sahibi Sensin ancak Sen!»...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey bizim Rabbimiz, bir de onlara içlerinden öyle bir peygamber gönder ki, onlara senin âyetlerini tilavet eylesin, kendilerine kitabı ve
hikmeti
öğretsin, içlerini ve dışlarını tertemiz yapıp onları pâk eylesin. Hiç şüphesiz Azîz sensin, hikmet sahibi Sensin....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Ey Rabbimiz, içlerinden onlara senin ayetlerini okuyacak, Kitab'ı ve
hikmeti
öğretecek, kendilerini kötülüklerden arıtacak bir peygamber gönder. Hiç şüphesiz sen azizsin ve hikmet sahibisin.»...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
"Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve
hikmeti
öğretsin ve onları arındırsın. Kuşkusuz sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin"....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
«Ey Rabbimiz, onların (müslim olan o soyumuzun) içinden onlara Senin âyetlerini okuyacak, onlara Kitabı (Kur'anı),
hikmeti
(ondan hükümleri) öğretecek, onları (şirkden) iyice temizleyecek bir peygamber gönder. Şübhesiz yegâne gaalib, (sun'unda) tam hikmet saahibi Sensin Sen». ...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
'Rabbimiz! Onlara (neslimize) de içlerinden bir peygamber gönder ki, kendilerine senin âyetlerini okusun ve kendilerine Kitâb’ı ve
hikmeti
(Kitabdaki hükümleri) öğretsin ve onları (günahlardan) temizlesin! Muhakkak ki Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) ancak sensin!'...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Rabbımız, onların arasından, senin ayetlerin onlara okuyacak, kitabı,
hikmeti
öğretecek ve onları tezkiye edecek bir peygember gönder. Şüphesiz ki Aziz, Hakim Sensin Sen....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
"Ey Rabbimiz! Soyumuz içinden onlara Senin mesajlarını iletecek, vahyi ve
hikmeti
öğretecek ve onları arındırıp temiz kılacak bir elçi çıkar: Çünkü yalnız Sensin kudret ve hikmet sahibi!"...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
“Ey Rabbimiz! Onlara kendi içlerinden senin âyetlerini okuyacak, onlara kitap ve
hikmeti
öğretecek, onları tezkiye edecek temizleyecek bir peygamber gönder. Şüphesiz ki Aziz ve Hakîm olan ancak sensin. ”...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Rabbimiz onlara içlerinden senin ayetlerini onlara okuyan, kitap ve
hikmeti
öğreten ve onları (şirkten) arındıran bir resul gönder. Şüphesiz aziz ve hakim olan ancak sensin....
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
"Ey bizim Hakîm Rabbimiz! Onların içinden öyle bir resul gönder ki; Kendilerine Senin âyetlerini okusun, onlara kitabı ve
hikmeti
öğretsin ve onları tertemiz kılsın. Muhakkak ki azîz Sen’sin, hakîm Sen’sin! (Üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibisin!)"...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
"Rabbimiz, onlara kendi içlerinden, senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara Kitabı ve
hikmeti
öğretecek, onları temizleyecek bir elçi gönder. Her zaman üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin, sen!"...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
«Rabbimiz, içlerinden onlara bir peygamber gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve
hikmeti
öğretsin ve onları arındırsın. Şüphesiz, Sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin.»...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
'Rabbimiz, neslimizden bir elçi gönder de onlara Senin âyetlerini okusun, kitabı ve
hikmeti
öğretsin, onları arındırsın. Senin kudretin herşeye üstündür;
hikmeti
n ise herşeyi kuşatır.'...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
"Rabb'imiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap'ı ve
hikmeti
öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder. Sen, evet sen, Azîz'sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm'sin, tüm hikmetlerin kaynağısın."...
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlardan bir kısım sefihler: 'Onları (o Müslümanları) üzerinde bulundukları(yöneldikleri) kıblelerinden çeviren nedir?' diyecekler. (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: 'Doğu da batı da (her yer) Allah’ındır.' (O,) dilediği kimseyi (
hikmeti
ne binâen, kendi lütfundan)dosdoğru bir yola hidâyet eder....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
1.
kemâ
: gibi, olduğu gibi, öyle ki, nitekim
2.
ersel-nâ
: biz gönderdik
3.
fî-kum
: sizin içinizde
4.
resûlen
: ...
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim size, aranızda (görev yapmak üzere), sizden (kendinizden) bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki, âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi)tezkiye (ve tasfiye) etsin, size Kitap'ı(Kurânı Kerim'i) ve
hikmeti
öğretsin ve (
hikmeti
n de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve
hikmeti
öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve
hikmeti
talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim, içinizden (hakikati dillendirmek üzere) Rasûl irsâl ettik (açığa çıkardık); âyetlerimizi (varlığın hakikati oluşumuza dair işaretleri) size tilavet ediyor (okuyup anlatıyor), sizi arındırıyor ve Kitabı (hakikat ve Sünnetullah bilgisini),
Hikmeti
(varlığın oluş sistem ve düzenini, oluş mekanizmasını) ve bilmediklerinizi öğretiyor....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Üzerinizdeki nimetimizi tamamlamak için, kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, içinizi dışınızı temizleyip sizi, vicdanınızı arındıran, size okuma yazmayı, kitabına, Kur’ân’a vukufu, ilmi,
hikmeti
, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetini öğreten, size akılla ve düşünerek bilemeyeceğiniz şeyleri gösteren, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir rasül, bir peygamber gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim içinizde, size ayetlerimizi okuyan, sizi arındıran ve size Kitab'ı ve
hikmeti
öğreten, daha önceden bilmediğiniz şeyleri bildiren, sizden bir peygamber gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Öyle ki size, kendinizden, size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve
hikmeti
öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim Biz size, ayetlerimizi okuyacak, sizi her kotulukten aritacak, size kitabi ve
hikmeti
ogretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranizdan, bir Peygamber gonderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik, sizi (ruhunuzun yüceliğiyle ters düşen, insanlığınızın ölçüsünü zedeleyen, ebedî mutluluğunuza engel olan her kötü şeyden) temizler; size kitap ve
hikmeti
öğretir; size bilmediğiniz şeyleri öğretip belletir....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim Biz size, ayetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve
hikmeti
öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir Peygamber gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve
hikmeti
talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim içinizden size bir peygamber gönderdik. O size âyetlerimizi okuyor, sizi temizliyor, size kitabı ve
hikmeti
öğretiyor. Size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı,
hikmeti
ve daha önce bilmediğiniz birçok şeyi öğreten bir peygamber gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Öyle ki, size kendinizden, size ayetlerimi okuyacak, sizi arındıracak, size kitap ve
hikmeti
öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek-öğretecek bir elçi gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim içinizde kendinizden bir peygamber gönderdik ki o, size âyetlerimizi okuyor, sizi (Allaha eş tutmakdan, günâhlardan, maddî ve ma'nevî kötülüklerden kurtarıb) tertemiz yapıyor, size Kitâb (Kur'ânı) ve
hikmeti
(içinde bulunan hükümleri) öğretiyor, bilmediğiniz şeyleri size bildiriyor. ...
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim içinizde sizden bir peygamber gönderdik; size âyetlerimizi okuyor, sizi (günahlardan) temizliyor, size Kitâb’ı ve
hikmeti
(Kitabdaki hükümleri) öğretiyor ve size bilmiyor olduğunuz şeyleri öğretiyor....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim size içinizden; ayetlerimizi okuyan, sizi tezkiye eden kitabı ve
hikmeti
öğreten ve bilmediğiniz şeyleri bildiren bir peygamber gönderdik...
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim size, mesajlarımı iletmesi, sizi arındırması, vahiy ve
hikmeti
bildirmesi ve bilmediklerinizi öğretmesi için içinizden bir elçi gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyacak, sizi tezkiye edecek temizleyecek, size kitap ve
hikmeti
öğretecek, bilmediklerinizi size öğretecek bir Peygamber gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim size, kendi içinizden ayetlerimizi okuyan, sizi arındıran, size kitap ve
hikmeti
öğreten ve bilmediğiniz şeyleri de belleten bir elçi gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim, size âyetlerimizi okuması, Sizi tertemiz hale getirmesi, size kitap ve
hikmeti
ve bilmediğiniz nice şeyleri öğretmesi için sizden birini elçi gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size Kitabı,
hikmeti
ve bilmediklerinizi öğreten bir Elçi gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Öyleki içinizde kendinizden size ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size Kitap ve
hikmeti
öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir peygamber gönderdik....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim size kendi içinizden bir elçi gönderdik ki size âyetlerimizi okur, sizi arındırır, size kitabı ve
hikmeti
öğretir, daha başka bilmediğiniz şeyleri de öğretir....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim size aranızdan bir resul göndermişiz; size ayetlerimizi okuyor, sizi temizleyip arıtıyor, size Kitap'ı ve
hikmeti
öğretiyor, size, daha önce bilmediklerinizi belletiyor....
Bəqərə Suresi, 199. Ayet:
Sonra insanların akıp geldiği yerden (İslâm birliğini, ' Tevhîd İnancı'nın derin anlam ve
hikmeti
ni düşünerek) akıp gelin ve Allah'tan günahlarınızın bağışlanmasını dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayan ve cok merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 208. Ayet:
Ey imân edenler! Hep birden (Allah'a itaat ve O'na kul olmanın derin anlam ve
hikmeti
ni anlayarak) sulh ve selâmete girin.. Şeytanın adımlarına uymayın. Şüphesiz ki o, sizin apaçık düşmanınızdır....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet (aynı din üzere) idi (daha sonra ihtilâfa düştüler); bunun üzerine Allah, müjdeleyiciler ve (aynı zamanda) korkutucular olarak peygamberler gönderdi ve hakkında ihtilâfa düştükleri şeyler husûsunda, insanların aralarında hüküm vermek için, berâberlerinde hak ile Kitâb indirdi. Ancak kendilerine onun (o kitâbın) verildiği kimseler, onlara apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki zulüm (ve hased)den dolayı onda da ihtilâfa düştüler. Sonra Allah, (o ehl-i kitâbın) üzerind...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar bir tek ümmet teşkil ediyorlardı. Aralarında ihtilâflar başlayınca, Allah onlara içlerinden müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi. Onların beraberinde, insanlar arasında hükmetmek için, kitap ve
hikmeti
gönderdi ki, ihtilâf ettikleri konularda aralarında hükmetsin. Halbuki, o meselelerde anlaşmazlığa düşenler, kendilerine apaçık âyetlerimiz geldikten sonra, sırf aralarındaki haset yüzünden ihtilâfa düşen Ehl-i kitaptan başkası değildi. Allah da, onların hakkında ihti...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Ve tatlık edilen kadınlar kendi kendilerine üç âdet beklerler ve Allahın rahimlerinde yarattığını ketmetmeleri kendilerine halâl olmaz, Allaha ve Ahıret gününe imanları varsa ketmetmezler, kocaları da barışmak istedikleri takdirde o müddet zarfında onları geri almağa ehaktırlar, onların lehlerinde de aleyhlerindeki meşru' hakka mümasil bir hak vardır, yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var, ve Allahın izzetvar
hikmeti
var...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç adet beklerler ve Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri kendilerine helal olmaz. Allah'a ve ahiret gününe imanları varsa gizlemezler. Kocaları da barışmak istedikleri takdirde o süre içerisinde onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Yalnız, erkekler için onların üzerinde bir derece vardır. Allah'ın izzeti var,
hikmeti
var....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi ma’rûf(ma’rûfin), ve lâ tumsikûhunne dırâran li ta’tedû, ve men yef’al zâlike fe kad zaleme nefseh(nefsehu), ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâ(huzuven), vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi vel
hikmeti
yeızukum bih(bihî), vettekûllâhe va’lemû ennallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman, olduğunda
2.
tallaktum(u)
: boşadınız
3.
en nisâe
: kadınlar
4.
fe
: o zaman, sonra, ...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve kadınları boşadığınız zaman, bekleme sürelerini tamamladıktan sonra, artık onları marufla (örf ve adete uygun olarak iyilikle) tutun veya onları marufla (örf ve adete uygun olarak iyilikle) serbest bırakın. Haklarını çiğneyerek haddi aşıp, sakın zararlarına olarak onları tutmayın. Kim bunu yaparsa, o taktirde, kendisine zulmetmiştir. Allah'ın âyetlerini alay konusu edinmeyin.Ve Allah'ın üzerinizdeki ni'metini, kitaptan size indirdiğini ve
hikmeti
hatırlayın ki onunla, size öğüt veriyor. Ve Al...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah’ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve
hikmeti
hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadınız da boşandıktan sonraki müddetlerini geçirdiler mi artık onları ya iyilikle tutun, yahut hoşlukla salıverin. Haklarında aşırı muâmelede bulunmak için zararlarına olarak onları zorla tutmayın. Bunu kim yaparsa ancak kendisine zarar eder. Allah'ın âyetlerini şaka sanmayın. Size verilen Allah nîmetlerini, öğüt vermek için indirdiği kitabı ve ondaki
hikmeti
anın. Sakının Allah'tan ve bilin ki o, her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve
hikmeti
hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız zaman, iddetlerini, bekleme müddetlerini bitirdiklerinde, artık onları ya iyilikle hakkaniyetle, İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun bir şekilde sahiplenin, nikâhınızda tutun. Yahut iyilikle, İslâmî kurallarla örtüşen örfe uygun bir şekilde bırakın. Fakat haklarına tecavüz etmek için, zarar vermek kastıyla onları nikâhınızda tutmayın. Kim bunları yaparsa, kendisine zulmetmiş, kendisine haksızlık etmiş olur. Allah’ın âyetlerini, boşanma ile ilgili hükümlerini alay konusu ha...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitab'ı ve
hikmeti
anın. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki, Allah her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Siz kadınları (Ric’î Talâkla) boşadığınız zaman, iddetlerini bitirmeye yakın, onları ya iyilikle tutun (ric’at edin) veya iyilikle boşayın. Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak tutmayın. Bunu kim yaparsa, nefsine zulmetmiş olur. Sakın Allah’ın ayetlerini şaka yerine tutmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kur’ân’ı ve ondaki
hikmeti
düşünün. Allah’dan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi kemâliyle bilicidir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadinlari bosadiginizda, muddetleri sona ererken, onlari guzellikle tutun, ya da guzellikle birakin, haklarina tecevuz etmek icin onlara zararli olacak sekilde tutmayin; boyle yapan suphesiz kendisine yazik etmis olur. Allah'in ayetlerini de alaya almayin; Allah'in uzerinize olan nimetini, ogut vermek uzere size indirdigi Kitap ve
hikmeti
anin, Allah'tan sakinin, Allah'in her seyi bildigini bilin. *...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Bir de kadınları boşadığınızda şer'î bekleme süresini bitirmek üzere iken onları ya örfe uygun iyilik ölçüleri içinde tutun, ya da örfe uygun iyilik ölçüleri içinde bırakın; haklarına tecavüz için zararlarına (sakın) tutmayın. Kim böyle yaparsa, kendine yazık etmiş olur. Allah'ın size olan nimetlerini ve size öğüt vermek için üzerinize indirdiği Kitap ve
hikmeti
düşünün. Allah'tan korkun, bilin ki Allah her şeyi yeterince bilir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, müddetleri sona ererken, onları güzellikle tutun, ya da güzellikle bırakın, haklarına tecavüz etmek için onlara zararlı olacak şekilde tutmayın; böyle yapan şüphesiz kendisine yazık etmiş olur. Allah'ın ayetlerini de alaya almayın; Allah'ın üzerinize olan nimetini, öğüt vermek üzere size indirdiği Kitap ve
hikmeti
anın, Allah'tan sakının, Allah'ın her şeyi bildiğini bilin....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve
hikmeti
hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız zaman, bekleme sürelerini (üç aybaşını) bitirdiler mi onları ya iyilikle yanınızda tutun veya iyilikle bırakın. İntikam almak için onlara zarar verecek şekilde tutmayın. Bunu yapan kendisine zulmetmiş olur. ALLAH'ın ayetlerini hafife almayın. ALLAH'ın size verdiği nimetlerini ve size öğüt vermek için size indirdiği kitabı ve
hikmeti
düşünün. ALLAH'ı dinleyin ve bilin ki ALLAH her şeyi Bilir...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Hem kadınları boşadınız da ıddetlerini bitirdiler mi, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya iyilikle salın, yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak tutmayın, bunu kim yaparsa nefsine zulmetmiş olur, Sakın Allahın âyetlerini şaka yerine tutmayın, Allahın üzerinizdeki ni'metini ve size va'zlar vererek indirdiği kitab ve
hikmeti
unutmayın düşünün, hem Allahdan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilir...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, iddetlerini bitirdikleri zaman, artık ya onları iyilikle tutun veya iyilikle salın. Yoksa haklarına tecavüz etmek için onları zararlarına olacak şekilde yanınızda tutmayın. Kim bunu yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın ayetlerini şakaya almayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğütler vermek için indirdiği kitap ve
hikmeti
unutmayıp düşünün. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah herşeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya güzellikle salın. Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa nefsine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini alay konusu edinmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitap ve
hikmeti
hatırlayıp, düşünün. Hem Allah'tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşayıp da bekleme sürelerini doldurdukları zaman ya onları meşru biçimde tutun ya da yine meşru biçimde bırakın. Sakın onlara zarar vererek Allah'ın sınırlarını çiğnemek amacı ile kadınları alıkoymayın. Kim bunu yaparsa kendine yazık etmiş olur. Allah'ın ayetlerini alaya almayın. Allah'ın size bağışladığı nimetleri ve öğüt vermek için indirdiği Kitabı ve
hikmeti
hatırınızdan çıkarmayın. Allah'tan korkun ve O'nun herşeyi bildiğini bilin....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini (ecele) (üç aybaşını) tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa, artık o kendi nefsine zulmetmiş olur. Tanrı'nın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Tanrı'nın size verdiği nimeti ve size öğüt (va'z) olarak indirdiği kitabı ve
hikmeti
anın. Tanrı'dan korkup sakının ve bilin ki Tanrı herşeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Hem kadınları boşadınız da ıddetlerini bitirdiler mi, artık onları ya (kendilerine ric'atle) iyilikle tutun, ya iyilikle bırakın. (Fakat) onları, sırf zulmedebilmeniz için, zararlarına olarak, tutmayın. Kim böyle yaparsa muhakkak kendine yazık etmiş olur. Allahın âyetlerini (muhalefetle) oyuncak yerine koymayın. Allahın üzerinizdeki ni'metini ve size öğüd vermek için indirdiği kitâbı (Kur'ânı) ve (ondaki)
hikmeti
düşünün. Allahdan korkun ve bilin ki Allah her şey'i hakkıyle bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve kadınları (ric'î, dönüşü mümkün bir boşama ile) boşadığınızda, bekleme müddetlerinin de sonuna geldiklerinde, artık onları (ya) iyilikle tutun veya kendilerini iyilikle salıverin; yoksa(sırf) zulmetmeniz için zarar vermek üzere onları tutmayın! Artık kim böyle yaparsa, o takdirde şübhesiz kendine zulmetmiş olur. Ve Allah’ın âyetlerini alaya almayın! Hem Allah’ın üzerinizdeki ni' me ti ni ve kendisiyle nasîhat etmek üzere size indirdiği Kitâb’ı ve
hikmeti
(kitabdaki hükümleri) hatırlayın! Artı...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve kadınları boşadığınız zaman; iddetlerini bitirince artık onları ya iyilikle tutun veya iyilikle salıverin. Sırf zulmedebilmeniz için zararlarına onları tutuvermeyin. Kim, böyle yaparsa; muhakkak kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyuncak yerine koymayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği kitabı ve
hikmeti
hatırlayın. Allah'tan korkun. Ve bilin ki Allah, şüphesiz her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Böylece, kadınlarınızı boşadığınızda ve onlar bekleme sürelerinin sonuna yaklaşmak üzere iken onları ya güzellikle alıkoyun ya da güzel bir şekilde bırakın. Ama, arzuları hilafına, eziyet etmek için alıkoymayın: Çünkü, böyle bir davranışta bulunan, (yalnızca) kendisine haksızlık etmiş olur. Ve Allah'ın (bu) mesajlarını önemsemezlik yapmayın; Allah'ın size lütfettiği nimetleri ve size öğüt için indirdiği vahyi ve
hikmeti
hatırlayın; Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun, ve bilin ki Alla...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve kadınları boşadığınızda, onlar da adetlerinin sonuna yaklaşınca artık onları ya iyilikle tutunuz veya iyilikle salıveriniz. Onları, haklarına tecavüz için zararlarına olarak tutuvermeyiniz. Bunu her kim yaparsa muhakkak nefsine zulüm etmiş olur. Ve Allah Teâlâ'nın âyetlerini eğlence yerine tutmayınız. Ve Allah Teâlâ'nın üzerinize olan nîmetlerini ve sizlere indirip kendisiyle öğüt verdiği kitabı ve
hikmeti
yâd ediniz. Ve Hak Teâlâ'dan korkunuz. Ve biliniz ki Allah Teâlâ şüphesiz her şeyi biha...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız zaman, iddetlerini bitirince, artık onları ya iyilikle tutun veya iyilikle salıverin. Haklarına tecavüz edip, zarar vermek maksadıyla onları tutmayın. Kim bunu yaparsa nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlence edinmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kitab'ı ve ondaki
hikmeti
düşünün. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınızda bekleme süreleri sona ererken, ya onları güzellikle tutun; ya da güzellikle bırakın fakat haklarına tecavüz etmek için, onlara zararlı olacak şekilde tutmayın; böyle yapan şüphesiz kendisine zulmetmiş olur. Allah’ın ayetlerini eğlence edinmeyin. Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği kitabı,
hikmeti
düşünün. Allah’tan korkun ve bilin ki, Allah, şüphesiz her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ey kocalar! Eşlerinizi boşar, onlar da iddetlerini bitirirlerse, artık ya onları iyilikle yanınızda tutar, yahut güzellikle salıverirsiniz! Onların hukukuna tecavüz etmek kasdıyla zarar vermek için eşlerinizi alıkoymayın! Kim böyle yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah’ın âyetlerini şakaya almayın! Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetleri ve sizi irşad etmek gayesiyle indirmiş olduğu kitap ve
hikmeti
hatırlayın, dile getirin, Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın her şeyi hakkıyla bildi...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olsun diye size indirdiği Kitab'ı ve
hikmeti
anın. Allah'tan da korkup sakının ve bilin ki, Allah her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız zaman, iddetlerini bitirdiklerinde, ya onları iyilikle tutun, ya da iyilikle bırakın. Zarar vermek amacıyla onları tutup da haklarına tecavüz etmeyin. Böyle yapan, ancak kendisine yazık etmiş olur. Allah'ın âyetleriyle eğlenmeye kalkmayın. Allah'ın, üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği kitabı ve
hikmeti
hatırlayın da Allah'a karşı gelmekten sakının. Şunu da bilin ki, Allah herşeyi hakkıyla bilmektedir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamladılar mı ya onları örfe uygun olarak tutun yahut da örfe uygun olarak serbest bırakın. Onları, zulmetmeniz için, zararlarına bir biçimde, tutmayın. Bunu yapan, öz benliğine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlence aracı yapmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve kendisiyle size öğüt vermek için indirdiği Kitap'ı ve
hikmeti
hatırlayın. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi çok iyi bilmektedir....
Bəqərə Suresi, 242. Ayet:
Bunları açıkladığı gibi, Allah size âyetlerini, ibadetleri, şer’î hükümleri de açıklıyor ki, aklınızı kullanarak düşünebilesiniz, şer’î hükümlerin
hikmeti
ni anlayıp, size emrolunanları uygulayasınız....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Derken (biiznillah) nefslerinin hakikati olan Allâh Esmâ'sının elvermesiyle, onları hezimete uğrattılar. Davud, Calut'u öldürdü. Allâh (Davud'a) mülkü ve
Hikmeti
verdi ve dilediğini ona talim etti (programladı Esmâ'sıyla özünden gelen bir yolla). Eğer Allâh insanların (eliyle) diğer bir kısmını saf dışı etmeseydi, elbette arz bozulurdu (yaşanmaz olurdu). Fakat Allâh'ın fazlı âlemler üzerinedir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Ve az sonra onları —Allah'ın izniyle— bozguna uğratıp dağıttılar. (İnanmışlar saftında yer alan) Dâvud ise Câlût'u öldürdü. Allah da ona mülk ve
hikmeti
(saltanat ve peygamberliği bir arada) verdi ve dilediğinden bazı şeyler ona öğretti. Eğer Allah insanların (azgınlık ve taşkınlığını) birbirleriyle savmasaydı, yeryüzünün düzeni herhalde bozulur, kargaşalık ortalığı kaplardı. Ama Allah milletlere karşı fazl-u kerem sahibidir....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Derken (düşmanla karşılaşır karşılaşmaz) Allahın izniyle onları (düşmanlarını) bozguna uğratdılar (Mü'minlerin arasında bulunan) Dâvud da Câlutu öldürdü. Allah da ona (Eşmuîlin ve Taalutun vefatından sonra, bir arada) saltanat ve
hikmeti
(peygamberliği) verdi ve daha dilemekde olduğundan da ba'zı şeyler öğretdi. Eğer Allah insanların bir kısmını diğer bir kısmı ile önleyib savmasaydı yer (yüzü) muhakkak fesada uğrardı. Fakat Allah, âlemlere karşı büyük fazi (-u inayet) saahibidir. ...
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
(Allah)
hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir. Ve ulûl elbabtan başkası tezekkür edemez....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Allah,
hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Allah
hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Hikmeti
dilediğine verir. Kime Hikmet verilmişse ona çok hayır verilmiştir. Bunu, derin düşünebilen akıl sahiplerinden gayrısı anlamaz....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
O,
hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet verilirse ona çokça hayır verilmiş olur. Ama sadece akıl sahipleri düşünüp ibret alır....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Kime dilerse
hikmeti
ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Hikmeti
diledigine verir. Kime hikmet verilmisse suphesiz ona cokca hayir verilmistir. Bundan ancak akil sahipleri ibret alir....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Allah
hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, gerçekten ona çokça hayır verilmiştir. Bunu da ancak akıl sahipleri düşünüp anlar....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse şüphesiz ona çokça hayır verilmiştir. Bundan ancak akıl sahipleri ibret alır....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Allah
hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
O
hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse ona çok hayırlı birşey verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri düşünüp anlayabilirler....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Kime dilerse
hikmeti
ona verir; kuşkusuz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
(Allah)
hikmeti
kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilirse muhakkak ki ona çok hayır verilmişdir. Salim akıl saahiblerinden başkası iyi düşünmez. ...
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
(O,)
hikmeti
dilediğine verir. Kime de hikmet verilirse, artık şübhesiz (ona) pek çok hayır verilmiş demektir. (İstikametli) akıl sâhiblerinden başkası ise ibret almaz....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Hikmeti
dilediğine verir. Kime de hikmet verilmişse şüphesiz ki, ona pek çok hayır verilmiştir. Bunu ancak akıl sahibleri anlar....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Allah
hikmeti
kime dilerse ona verir. Kime de hikmet verilirse, ona muhakkak ki çok hayır verilmiştir. Bunu ancak akl-ı selim sahipleri düşünüp anlar....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
O,
hikmeti
dilediği kimseye verir. Hikmet verilen kimseye pek çok hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
O
hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet nasib edilmişse, doğrusu ona pek çok hayır verilmiştir. Ancak tam akıllı olanlar gerçekleri anlar ve düşünürler....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Hikmeti
dilediğine verir. Hikmet verilen kimseye çok hayır verilmiştir. Bunu ancak sağduyu sâhipleri düşünüp anlar(lar)....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Kime dilerse
hikmeti
ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
O,
hikmeti
dilediğine verir. Kendisine hikmet verilen kimseye ise, gerçekten pek büyük bir hayır verilmiştir. Bunu ise ancak akıl sahipleri anlar....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
O,
hikmeti
dilediğine verir. Ve kendisine hikmet verilmiş olana çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Gönlünü ve aklını çalıştıranlardan başkası düşünüp anlayamaz....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Onların hidâyete ermesi sana âid değildir (senin vazîfen ancak tebliğdir); fakat Allah, dilediğini (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirir. Hem hayır (ve hasenât)dan ne sarf ederseniz, artık kendiniz içindir. Zâten (siz) yalnız Allah’ın rızâsını arzu ederek sarf edersiniz, bu yüzden hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, (onun ecri) size tam olarak verilir ve (âhirette) size haksızlık edilmez....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
1.
ve yuallimu-hu
: ve ona öğretecek
2.
el kitâbe
: kitabı
3.
ve el hikmete
: ve
hikmeti
4.
ve et tevrâte ve el incîle
...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ve (Allah) ona Kitab'ı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ve Allah ona kitabı,
hikmeti
, Tevrat ve İncil’i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Tanrı ona bilgiyi,
hikmeti
, Tevrat'ı, İncil'i öğretir....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
(Melekler, Meryem'e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler:) Allah ona yazmayı,
hikmeti
, Tevrat'ı, İncil'i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ona; Kitabı (hakikat bilgisini),
Hikmeti
(Allâh Esmâ'sının âlemlerde oluşturduğu sistem ve düzenin çalışma mekanizmasını), Tevrat'ı (vahyi - Musa'ya vahyolan bilgiyi) ve İncil'i (müjdelenen Hakikati) talim edecek (varlığına nakşedecek - programlayacak)....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
'(Allah) ona Kitab'ı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.'...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
"Ona kitabı,
hikmeti
, Tevratı ve İncili öğretecek."...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Allah ona (Hz. Îsa’ya) yazı yazmayı,
hikmeti
, Tevrat’ı ve İncil’i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
(48-49) Ona Kitabi,
hikmeti
, Tevrat'i ve Incil'i ogretecek, israilogullarina soyle diyen bir peygamber kilacak: «Ben size Rabbinizden bir ayet getirdim. Ben size camurdan kus gibi bir sey yapip ona ufleyecegim, Allah'in izniyle, hemen kus olacaktir; anadan dogma korleri, alacalilari iyi edecegim; Allah'in izniyle, oluleri diriltecegim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladiklarinizi da size haber verecegim. anmissaniz bunda size delil vardir"....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Allah ona kitab (okuma yazmay)ı,
hikmeti
ve Tevrat ile İncil'i öğretir....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
(48-49) Ona Kitabı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek, İsrailoğullarına şöyle diyen bir peygamber kılacak: 'Ben size Rabbinizden bir ayet getirdim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim, Allah'ın izniyle, hemen kuş olacaktır; anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah'ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. İnanmışsanız bunda size delil vardır'....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
(Melekler, Meryem'e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler:) Allah ona yazmayı,
hikmeti
, Tevrat'ı, İncil'i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ona hem yazıyı, hem
hikmeti
, hem Tevrat'ı, hem İncil'i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Allah ona kitab (okuma ve yazmay)ı,
hikmeti
ve Tevrat ile İncil'i öğretir....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
"O'na kitabı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek."...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
«(Allah) ona yazmayı,
hikmeti
, Tevrâtı, İncili öğretecek». ...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
(Melekler şöyle dediler:) 'Hem (Allah) ona yazmayı,
hikmeti
, Tevrât’ı ve İncîl’i öğretecek!'...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
O'na kitabı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
O, senin oğluna (hem) vahyi ve
hikmeti
öğretecek, (hem de) Tevrat'ı ve İncil'i;...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ve ona kitabeti ve
hikmeti
ve Tevrat ile İncil'i talim buyuracaktır....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ona kitabı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
(48-49) O’na kitabı,
hikmeti
Tevrat ve İncil’i öğretecektir ve O’nu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderecektir. -Ben size Rabbinizden bir ayet ile geldim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim. Allah’ın izniyle, hemen kuş olacaktır. Anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah’ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. Eğer mümin olmuş kimseler iseniz bunda sizin için bir delil vardır....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
(48-49) (Melekler Hz. Îsâ hakkında Meryem ile konuşurken onun şu sıfatlarını da ilâve ettiler:) "Allah ona kitabı (yazmayı),
hikmeti
, Tevrat ve İncîl’i öğretecektir. Onu İsrailoğullarına resul olarak gönderecek, o da onlara şöyle diyecektir: "Size Rabbiniz tarafından bir mûcizeyle gönderildim: Ben size çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapar içine üflerim, o da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Keza ben anadan doğma körü ve abraşı iyileştirir, hatta Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evle...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
"Ona Kitabı,
Hikmeti
, Tevrât'ı ve İncil'i öğretecek."...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
«Ona kitabı,
hikmeti
, Tevratı ve İncili öğretecek.»...
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Allah ona okuyup yazmayı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
Ona Kitap'ı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
(48-49) Ona Kitabi,
hikmeti
, Tevrat'i ve Incil'i ogretecek, israilogullarina soyle diyen bir peygamber kilacak: «Ben size Rabbinizden bir ayet getirdim. Ben size camurdan kus gibi bir sey yapip ona ufleyecegim, Allah'in izniyle, hemen kus olacaktir; anadan dogma korleri, alacalilari iyi edecegim; Allah'in izniyle, oluleri diriltecegim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladiklarinizi da size haber verecegim. anmissaniz bunda size delil vardir"....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
(48-49) Ona Kitabı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek, İsrailoğullarına şöyle diyen bir peygamber kılacak: 'Ben size Rabbinizden bir ayet getirdim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim, Allah'ın izniyle, hemen kuş olacaktır; anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah'ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. İnanmışsanız bunda size delil vardır'....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
(48-49) O’na kitabı,
hikmeti
Tevrat ve İncil’i öğretecektir ve O’nu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderecektir. -Ben size Rabbinizden bir ayet ile geldim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim. Allah’ın izniyle, hemen kuş olacaktır. Anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah’ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde sakladıklarınızı da size haber vereceğim. Eğer mümin olmuş kimseler iseniz bunda sizin için bir delil vardır....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
(48-49) (Melekler Hz. Îsâ hakkında Meryem ile konuşurken onun şu sıfatlarını da ilâve ettiler:) "Allah ona kitabı (yazmayı),
hikmeti
, Tevrat ve İncîl’i öğretecektir. Onu İsrailoğullarına resul olarak gönderecek, o da onlara şöyle diyecektir: "Size Rabbiniz tarafından bir mûcizeyle gönderildim: Ben size çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapar içine üflerim, o da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Keza ben anadan doğma körü ve abraşı iyileştirir, hatta Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evle...
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
İşte bu bilgiler, (sana gayb olan geçmiş olaylara) işaretler ve hikmetli zikirdir (olayların
hikmeti
ni açıklamaktır)....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (
hikmeti
) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve
hikmeti
n summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne)....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
1.
ve iz ehaze allâhu
: ve Allah aldığı zaman
2.
mîsâkan
: misak
3.
nebiyyîne
: peygamberler
4.
lemâ
: olduğu zama...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Allahın peygamberlerden, ümmetlerinden şu kesin sözü, taahhüdü aldığını insanlara hatırlat: 'Ben size kitapları ve
hikmeti
, peygamberliği, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, peygamberinizin sünnetini verdikten sonra, size, ellerinizdeki doğru bilgileri, kutsal kitaplardaki bilgileri tasdik eden bir Rasûl geldiğinde, ona, mutlaka inanıp yardım etmelisiniz. Bunu kabul ediyor musunuz? Bu şartlarla, sorumluluk gerektiren emirlerimi, hükümlerimi yerine getireceğinize dair söz veriyor musunuz?' ded...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Allah, (geçmiş) peygamberler (in) den — and olsun ki size Kitab ve hikmet verdim. Sonra da size nezdinizdeki (o Kitab ve
hikmeti
) tasdik eden bir peygamber gelmişdir (gelecekdir). Ona kat'iyyen îman ve ona her halde yardım edeceksiniz diye — (ahd ve) mîsâk aldığı zaman dedi ki «Ikraar etdiniz ve uhdenize bu ağır yükümü (vecîbemi) alıb kabul eylediniz mi»? Onlar (cevaben): «Ikraar etdik» dediler. (Allah) dedi ki: «Öyleyse (birbirinize ve ümmetlerinize karşı) şâhid olun, ben de sizinle beraber (bu...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Hani Allah, Peygamberlerden söz almış: And olsun ki; size, kitabı,
hikmeti
verdim. Yanınızda olanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde mutlaka o'na inanacak ve yardım edeceksiniz. İkrar edip de ahdi kabul ettiniz mi? demişti. Onlar da: İkrar ettik, demişlerdi. Allah: Şahid olsun, Ben de sizinle beraber şahidlerdenim, demişti....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Allah, (geçmiş vahiylerin izleyicilerinden) peygamberler vasıtasıyla şu taahhüdü talep etti: "Eğer, vahyi ve
hikmeti
size bahşettikten sonra, halen sahip olduğunuz hakikati tasdik eden bir elçi size gelirse o'na inanmalı ve yardım etmelisiniz. Bu şarta dayalı ahdimi kabul ve tasdik eder misiniz?" Onlar: "Kabul ederiz!" dediler. Allah: "Öyleyse (buna) şahit olun, Ben de sizin şahidiniz olacağım."...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Allah vaktiyle peygamberlerden kesin söz almıştı: “Celâlim hakkı için, size kitap ve hikmet verdim. Sizde olan o kitap ve
hikmeti
tasdik edip doğrulayan bir peygamber gelecek. Ona mutlaka iman edeceksiniz ve mutlaka ona yardımda bulunacaksınız. Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” demişti. Onlar da: “Kabul ettik. ” demişlerdi. Allah da: “O halde şâhit olun, ben de sizinle beraber şâhit olanlardanım. ” buyurmuştu....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allah, mü'minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O'nun (Allah'ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve
hikmeti
öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve
hikmeti
öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve
hikmeti
öğreten bir peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allâh iman edenlere bir lütuf olarak, içlerinde nefslerinden bir Rasûl bâ's etti (aralarından kendi türlerinden bir Rasûl ortaya çıkardı), O'nun işaretlerini okuyor; onları arındırıyor, onlara hakikat bilgisini ve
Hikmeti
(her şeyin oluş sistem ve düzenini) öğretiyor. (Hâlbuki) onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler!...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki, içlerinden kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, kendilerini, vicdanlarını arındıran, onlara okuma-yazmayı, kitabına, Kur’ân’a vukufu, ilmi,
hikmeti
, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetini öğreten özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir Rasul görevlendirmekle Allah mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar, başlarına buyruk bir hayat, koyu bir cehalet, dalâlet ve bozuk düzen içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Allah, mü'minlere içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara Kitab'ı ve
hikmeti
öğreten bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. Oysa daha önce açık bir sapıklık içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allah, mü'minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve
hikmeti
öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
And olsun ki Allah, inananlara, ayetlerini okuyan, onlari aritan, onlara Kitab ve
hikmeti
ogreten, kendilerinden bir peygamber gondermekle iyilikte bulunmustur. Halbuki onlar, onceleri apacik sapiklikta idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
And olsun ki, Allah, daha önce açık bir sapıklık içinde bulunurlarken, mü'minlere yine kendilerinden, onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, onları (küfrün kirlerinden) temizleyip arıtan, onlara kitab ve
hikmeti
öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütuf ve ikramda bulunmuştur....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
And olsun ki Allah, inananlara, ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitap ve
hikmeti
öğreten, kendilerinden bir peygamber göndermekle iyilikte bulunmuştur. Halbuki onlar, önceleri apaçık sapıklıkta idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve
hikmeti
öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Allah, müminlere, aralarından kendilerine Allah'ın ayetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitap ve
hikmeti
öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulundu. Oysa, bundan önce açık bir sapıklık içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitab ve
hikmeti
öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Allah, müminlere kendi özlerinden bir peygamber göndermekle onlara karşı lütufta bulundu. Bu peygamber onlara Allah'ın ayetlerini okuyor, onları arındırıyor, kendilerine kitabı ve
hikmeti
öğretiyor. Oysa onlar daha önce açık bir sapıklık içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Tanrı inançlılara, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve
hikmeti
öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki mü'minler daha evvel apaçık ve kat'î bir sapıklık içinde bulunuyorlarken Allah, içlerinden ve kendilerinden onlara — âyetlerini okur, onları tertemiz yapar, onlara Kitab ve
hikmeti
öğretir —bir peygamber göndermiş olduğu için büyük bir lûtufda bulunmuşdur. ...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
And olsun ki, Allah mü’minlere lütufta bulunmuştur. Çünki onlara içlerinden bir peygamber gönderdi, onlara (Allah’ın) âyetlerini okuyor, onları (günahlardan) temizliyor ve onlara Kitâb’ı ve
hikmeti
öğretiyor. Hâlbuki (onlar) daha evvel gerçekten apaçık bir sapıklık içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
And olsun ki: Allah, mü'minlere büyük bir lutufda bulunmuştur. Zira onlara Allah'ın ayetlerini okuyan, teskiye eden, kitab ve
hikmeti
öğreten kendi içlerinden bir peygamber göndermiştir. Halbuki onlar, daha önce apaçık bir dalalet içindeydiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Allah, mesajlarını onlara iletmek, onları arındırmak ve onlara ilahi kelamı ve
hikmeti
öğretmek için içlerinden kendileri gibi (beşerden) bir elçi çıkararak müminlere lütufda bulunmuştur; halbuki daha önce apaçık bir sapıklık içinde bulunuyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki, Allah müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Çünkü onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, kendilerini tertemiz yapıp arıtan, kitap ve
hikmeti
öğreten kendi içlerinden bir peygamber göndermiştir. Halbuki onlar daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Allah, müminlere; onlara ayetlerini okuyan, arındıran, kitap ve
hikmeti
öğreten aralarından bir peygamber göndermekle büyük lütufta bulunmuştur oysa, bundan önce onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Gerçekten Allah, kendi içlerinden birini, onlara âyetlerini okuması, Onları her türlü kötülüklerden arındırması, Kendilerine kitap ve
hikmeti
öğretmesi için resul yapmakla, müminlere büyük bir lütuf ve inâyette bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar besbelli bir sapıklık içinde idiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki, Allâh, mü'minlere büyük lutufta bulundu: Zira daha önce açık bir sapıklık içinde bulunuyorlarken onlara, kendi içlerinden, kendilerine Allâh'ın âyetlerini okuyan, kendilerini yücelten ve kendilerine Kitap ve
hikmeti
öğreten bir elçi gönderdi....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allah, mü'minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lutufta bulunmuştur. (Ki o) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve
hikmeti
öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
İçlerinden, kendilerine Onun âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitabı ve
hikmeti
öğreten bir peygamberi göndermekle, Allah mü'minlere gerçekten pek büyük bir lütufta bulunmuştur. Yoksa onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydi....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Yemin olsun ki, Allah müminlere lütufta bulunup onları minnettar bırakmıştır: Kendi içlerinde onlara öyle bir resul gönderdi ki, onlara Allah'ın ayetlerini okuyor, onları temizleyip arındırıyor, onlara Kitap'ı ve
hikmeti
öğretiyor. Oysaki onlar, bundan önce açık bir sapıklığın tam içindeydiler....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara hased mi ediyorlar? Oysa İbrahim soyuna Kitab'ı ve
hikmeti
verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşettik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa Allah'ın kendi lütfundan vermiş olduğu şeylerden dolayı insanları çekemiyorlar mı? Biz İbrahim ailesine de Kitab'ı ve
hikmeti
verdik; onlara ayrıca büyük bir mülk bahşettik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim ailesine Kitabı ve
hikmeti
verdik; onlara büyük bir mülk de verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara hased mi ediyorlar? Oysa İbrahim soyuna Kitab'ı ve
hikmeti
verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşettik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın lütuf ve kereminden insanlara verdiği nimetleri kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim ailesine de kitap ve
hikmeti
vermiştik. Hem de onlara büyük bir mülk ve saltanat ihsan ettik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Tanrı'nın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim ailesine Kitabı ve
hikmeti
verdik; onlara büyük bir mülk de verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara haset mi ediyorlar? Oysa biz İbrâhim âilesine kitabı ve
hikmeti
verdik, onlara büyük bir mülk bağışladık....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah’ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Biz, İbrahim’in ailesine kitabı ve
hikmeti
vermişizdir. Onlara büyük bir mülk (saltanat) verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa Allâh'ın, lutfundan insanlara verdiği (vahiyler) yüzünden onları kıskanıyorlar mı? Oysa biz İbrâhim soyuna da Kitabı ve
hikmeti
vermiş ve onlara büyük bir mülk vermiştik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim ailesine Kitabı ve
hikmeti
verdik; onlara büyük bir mülk de verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa insanları, Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği nimet yüzünden kıskanıyorlar mı? Evet biz, İbrahim Ailesi'ne de Kitap'ı ve
hikmeti
vermiş, onlara çok büyük bir mülk de lütfetmiştik....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Hatâ dışında, bir mü'minin diğer bir mü'mini öldürmesi düşünülemez. Bir mü'mini hatâ ile öldürenin kefareti ise, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak ve ölenin ailesine bir diyet ödemektir-ancak ölenin ailesi bunu bağışlarsa müstesna. Hatâ ile öldürülen kişi mü'min olmakla beraber size düşman bir kavme mensup ise, o takdirde mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak gerekir. Eğer öldürülen kişi aranızda antlaşma bulunan bir kavimden ise, ailesine ödenecek bir diyetle beraber, mü'min bir köl...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Yanlışlık hali müstesna, bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Yanlışlıkla bir mümini öldürenin, özgürlüğü elinden alınmış bir mümini özgürlüğüne kavuşturması, ölenin ailesine de üzerinde anlaşmaya varılacak tatmin edici bir diyet vermesi gerekir. Vârislerin, diyeti bağışlaması hali müstesna. Eğer öldürülen, mümin olmakla birlikte size düşman bir topluluktan ise o zaman öldürenin, özgürlüğünden yoksun bir mümini özgürlüğüne kavuşturması gerekir. Öldürülen, sizinle aralarında antl...
Nisa Suresi, 104. Ayet:
Düşman birliklerini takip etmekte gevşek davranmayın. Siz acı çekiyorsanız, sizin çektiğiniz gibi onlar da acı çekiyorlar. Üstelik siz, onların ummadığı şeyi Allah'tan umuyorsunuz. Allah ise herşeyi bilir, hükümlerini sonsuz
hikmeti
yle verir....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Ve eğer Allah'ın fazlı ve rahmeti senin üzerine olmasaydı, onlardan bir grup mutlaka seni saptırmaya kastedecekti. Ve onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar. Ve sana hiçbir şeyle zarar veremezler. Ve Allah, sana Kitab'ı ve
hikmeti
indirdi ve sana bilmediğin şeyleri öğretti. Ve Allah'ın senin üzerindeki fazlı çok büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
(Ey Muhammed!) Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Hâlbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah, sana kitabı (Kur’an’ı) ve
hikmeti
indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana lütfu çok büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allah'ın sana lütfü, ihsânı ve rahmeti olmasaydı onların bir kısmı seni bile doğru yoldan çıkarmayı kurmuştu, fakat onlar, ancak kendilerini sapıklığa sevk ederler ve hiçbir hususta sana zarar veremezler ve Allah, sana kitabı ve
hikmeti
indirdi ve evvelce bilmediğin şeyleri öğretti sana ve Allah'ın, sana lütfü ve ihsânı pek büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allah'ın sana lütfu ve esirgemesi olmasaydı, onlardan bir güruh seni saptırmaya yeltenmişti. Onlar yalnızca kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana Kitab'ı ve
hikmeti
indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın lütfu sana gerçekten büyük olmuştur....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer senin üzerinde Allâh fazlı ve "HÛ"viyetinin rahmeti olmasaydı, onlardan bir taife seni saptırmaya elbette yeltenirdi. . . (Oysa) onlar ancak kendilerini saptırırlar! Sana hiçbir zarar veremezler! Allâh sana Kitabı (Hakikat bilgisini) ve
Hikmeti
(Din ilmini, Sünnetullah marifetini) inzâl etmiş (Esmâ boyutundan bilincine ulaştırmış) ve bilmediğini sana öğretmiştir. . . Allâh'ın sana lütfu Aziym'dir....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allah’ın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir grup seni, başına buyruk hale getirerek, hak yoldan uzaklaşmanın dalâleti, helâki tercihinin önünü açabilirlerdi. Onlar yalnızca kendilerini, birbirlerini başına buyruk hale getirerek hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, helâki tercihlerine imkân sağlayabilirler. Sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana kitabı, Kur’ân’ı,
hikmeti
, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetini ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah’ın sana olan lütfu büyükt...
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Allah'ın senin üzerinde lütfu ve rahmeti olmasaydı onlardan bir grup seni saptırmayı düşünmüştü. Oysa onlar ancak kendilerini saptırmaktadırlar ve sana bir zarar dokunduramazlar. Allah sana Kitab'ı ve
hikmeti
indirdi ve daha önce bilmediklerini öğretti. Şüphesiz Allah'ın senin üzerindeki ihsanı pek büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Allah'ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup, seni de saptırmak için tasarı kurmuştu. Oysa onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar ve sana hiç bir şeyle zarar veremezler. Allah, sana Kitabı ve
hikmeti
indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Allah'ın üzerinizdeki fazlı çok büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allah'ın sana, senden yana sunduğu fazîlet ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir tayfa seni bile (doğru bir hükümde bulunmaktan) şaşırtmayı planlamışlardı. Halbuki onlar ancak kendilerini şaşırtıp saptırırlar, sana hiç bir zarar veremezler. Allah sana Kitab'ı ve
hikmeti
indirdi; sana bilmediğini öğretti; Allah'ın (bu bakımdan da) sana olan fazl-u keremi çok büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allah'ın sana lütfu ve esirgemesi olmasaydı, onlardan bir güruh seni saptırmaya yeltenmişti. Onlar yalnızca kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana Kitab'ı ve
hikmeti
indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın lütfu sana gerçekten büyük olmuştur....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Allah'ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir güruh seni sapıtmaya çalışırdı. Halbuki onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah, sana Kitab (Kur'an)ı ve
hikmeti
indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın sana olan lütfu büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Allah'ın sana yönelik lütfu ve esirgemesi olmasaydı, onların bir takımı seni yanıltmaya yeltenmişlerdi. Oysa onlar sadece kendilerini yanıltırlar, sana hiçbir zarar dokunduramazlar. Çünkü Allah, kitabı ve
hikmeti
indirerek sana, daha önce bilmediğin gerçekleri öğretmiştir. Hiç şüphesiz Allah'ın sana yönelik lütfu son derece büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Tanrı'nın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup, seni de saptırmak için tasarı kurmuştu. Oysa onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar ve sana hiç bir şeyle zarar vermezler. Tanrı, sana Kitabı ve
hikmeti
indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Tanrı'nın üzerinizdeki fazlı çok büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Üzerinde Allahın lutf-ü inayeti ve rahmeti olmasaydı onlardan bir güruh muhakkak seni bile (hükümde) şaşırtmayı kurmuşdu. Onlar kendilerinden başkasını sapdıramazlar ve sana hiç bir şeyden zarar da yapamazlar. (Nasıl yapabilirler ki) Allah sana kitabı ve
hikmeti
indirdi ve (evvelce) bilmediklerini sana öğretdi. Allahın senin üzerindeki lutf-ü inayeti çok büyükdür. ...
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Fakat senin üzerinde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir tâife, (hak ile hüküm vermen husûsunda) seni bile hatâya düşürmeye azmetmişti. Hâlbuki (onlar), ancak kendilerini hatâya düşürürler ve sana hiçbir şeyle zarar veremezler! Çünki Allah sana Kitâb’ı ve
hikmeti
(Kitab’daki hükümleri) indirmiş ve sana bilmediklerini öğretmiştir.Allah’ın senin üzerindeki lütfu ise çok büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinde olmasaydı; onlardan bir takımı seni saptırmaya çalışırdı. Halbuki onlar, kendilerinden başkalarını saptıramazlar. Sana da bir zarar veremezler. Allah, sana kitabı ve
hikmeti
indirmiş, bilmediğini öğretmiştir. Ve Allah'ın senin üzerindeki lütfu çok büyük olmuştur....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allahın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı, o (kendilerine zulmede)nlerden bazısı seni saptırmaya çalışırdı; ama onlar kendilerinden başka kimseyi saptıramazlar. Sana asla bir zarar da veremezler, çünkü Allah sana bu ilahi kelamı indirmiş,
hikmeti
(vermiş) ve sana bilmediklerini öğretmiştir. Allahın sana olan lütfu gerçekten büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Allah Teâlâ'nın fazl ve rahmeti senin üzerine olmasaydı elbette onlardan bir tâife seni şaşırtmaya kasdedecekti. Halbuki, onlar kendi nefislerinden başkasını şaşırtmazlar ve sana hiçbir şeyden zarar veremezler. Ve Allah Teâlâ sana kitabı ve
hikmeti
indirdi ve sana bilir olmadığın şeyleri öğretti. Ve Allah Teâlâ'nın fazlı senin üzerine pek büyük olmuştur....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinde olmasaydı, onlardan bir gürûh seni saptırmaya yeltenmişti. Halbuki onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar, sana da bir zarar veremezler. Allah sana Kitab'ı ve
hikmeti
indirmiş ve sana bilmediğini öğretmiştir. Allah'ın senin üzerindeki lütuf ve nimeti çok büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Allah’ın lütfu ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışmıştı. Onlar, kendilerinden başkasını saptıramazlar ve sana hiç bir şeyle zarar veremezler. Allah sana kitabı ve
hikmeti
indirmiş, önceden bilmediklerini öğretmiştir. Allah’ın senin üzerindeki lütuf ve ihsanı çok büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer senin üzerinde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir zümre seni bile, hükümde şaşırtmaya yeltenmişlerdi. Fakat onlar yalnız kendi kendilerini şaşırtırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Nasıl zarar verebilirler ki Allah sana kitap ve
hikmeti
indirmekte ve sana bilmediklerini öğretmektedir. Gerçekten Allah’ın senin üzerindeki lütfu pek büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allâh'ın sana lutfu ve acıması olmasaydı, onlardan bir grup, seni saptırmağa yeltenmişti. Onlar sadece kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allâh, sana Kitabı ve
hikmeti
indirdi ve sana bilmediğin şeyleri öğretti. Allâh'ın sana lutfu, cidden büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Allah'ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup, seni de saptırmak için tasarı kurmuştu. Oysa onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar ve sana hiç bir şeyle zarar veremezler. Allah, sana Kitabı ve
hikmeti
indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Allah'ın üzerindeki fazlı çok büyüktür....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Allah'ın sana lütuf ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir topluluk seni şaşırtmaya çalışacaktı. Onlar kendilerinden başkasını şaşırtmazlar; sana da bir zarar veremezler. Çünkü Allah sana kitabı ve
hikmeti
indirmiş ve bilmediklerini sana öğretmiştir. Gerçekten de senin üzerinde Allah'ın pek büyük bir lütuf ve keremi vardır....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer Allah'ın senin üzerindeki lütfu ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir grup seni şaşırtmaya mutlaka yeltenecekti. Ama onlar kendilerinden başkasını saptıramazlar. Ve sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah sana Kitap'ı ve
hikmeti
indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın senin üzerindeki lütfu çok büyüktür....
Nisa Suresi, 130. Ayet:
Eğer (eşler) birbirinden ayrılırsa Allah, bol nimetinden her birini zenginleştirir (diğerine muhtaç olmaktan kurtarır); Allah'ın lütfu geniş,
hikmeti
büyüktür....
Nisa Suresi, 130. Ayet:
Eğer (eşler) birbirinden ayrılırsa Allah, bol nimetinden her birini zenginleştirir (diğerine muhtaç olmaktan kurtarır); Allah'ın lütfu geniş,
hikmeti
büyüktür....
Nisa Suresi, 130. Ayet:
Eğer karı - koca birbirlerinden ayrılacak olurlarsa, Allah, onların her birini geniş lutfuyla muhtaç bırakmaz. Allah'ın lutfu geniştir,
hikmeti
büyüktür....
Nisa Suresi, 130. Ayet:
Eğer ayrılırlarsa Allah, geniş nimetinden her birini zenginleştirir. Allah Vâsi'dir, genişler ve genişletir; Hakîm'dir,
hikmeti
sınırsızdır....
Nisa Suresi, 158. Ayet:
Fakat Allah onu kendisine yükseltti. Allah'ın kudreti herşeye üstün,
hikmeti
ise sonsuzdur....
Nisa Suresi, 165. Ayet:
Biz o peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı gönderdik-tâ ki, kendilerine peygamberler geldikten sonra, insanların artık Allah'a karşı öne sürecekleri bir bahaneleri kalmasın. Allah'ın kudreti herşeye üstün,
hikmeti
sınırsızdır....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Ama Allah, sana bahşettiği hakikate (Bizzat Kendisi) şahitlik yapar: onu kendi
hikmeti
nin bir ürünü olarak bahşettik ve melekleri de ona şahit tutmuştur; oysa hiç kimse Allahın şahitliği gibi şahitlik yapamaz....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Hâlbuki yahudiler ve hris ti yan lar: 'Biz, Allah’ın oğul ları ve sevdikleriyiz!' dedi(ler). De ki: 'Öyleyse (Allah), günahlarınız yüzünden size ni çin azâb edi yor? Bil'a kis siz,(O’nun) yarattığından bir insansınız.'(O,) dile diği kimseye (
hikmeti
ne bi nâen kendi lüt fundan) mağfiret e der, dilediği kim seye de(hak ettiği üzere) azâb eder. Hem göklerin ve yerin ve iki si arasın da bulunanların mülkü Allah’ındır. Nihâyet dönüş ancak O’na dır....
Maidə Suresi, 83. Ayet:
1.
ve izâ semiû
: ve işittikleri zaman
2.
mâ unzile
: indirilen şeyi, indirileni
3.
ilâ er resûli
: Resûl'e
4.
terâ
Maidə Suresi, 110. Ayet:
O gün Allah, şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara konuşuyordun. Hani, sana kitabı,
hikmeti
, Tevrat’ı, İncil’i de öğretmiştim. Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çı...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
An o zamanı ki Allah ey Meryemoğlu İsa, hatırla sana ve annene verdiğim nîmetimi demişti, hatırla ki seni Rûh-ül-Kudüs'le kuvvetlendirdim de beşikteyken de insanlarla konuştun, olgunluk çağında da. Hani sana kitabı,
hikmeti
, Tevrât-ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani topraktan kuş şeklinde bir şey yapardın iznimle de ona üfürürdün, o da iznimle kuş olurdu ve anadan doğma körün gözünü açar, abraş illetine uğrayanı o illetten kurtarırdın iznimle ve hani ölüyü, iznimle mezardan çıkarmış, diriltmiştin. H...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah o zaman şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh (Cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı),
hikmeti
, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle (...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Hani Allâh şöyle dedi: "Ey Meryemoğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi an. . . Hani seni, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds kuvvesi ile teyit etmiştim. . . Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. . . Hani sana Kitabı,
Hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i talim etmiştim (bunlardaki ilmi, bilincinde açığa çıkarmıştım). . . Hani Bi-izni (iznimle) balçıktan kuş şeklinde yaratıyor, onun içinde nefhediyordun da Bi-izni (iznimle) bir kuş oluyordu! Anadan doğma köre ve cüzzamlıya be...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah o zaman: 'Ey Meryem’in oğlu Îsâ, senin ve annenin üzerindeki nimetlerimi hatırlayarak şükret. Hani seni, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni içeren, ihyâ eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kitabı getiren elçi Cebrâil ile desteklemiştim. Beşikte iken de, insanlarla olgunluk çağındaki peygamber vasfınla konuşuyordun. Sonra okuma yazmayı, kutsal kitaplara vukufu, ilmi,
hikmeti
, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, hekimliği, yazılı ve şifahî bilgil...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah şöyle der: 'Ey Meryem oğlu İsa! Benim sana ve annene olan nimetimi an! Hani seni Ruhu'l-Kudüs ile desteklemiştim. Beşikteyken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey oluşturuyor, sonra içine üflüyordun ve o benim iznimle kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körleri ve alacalıları iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri diriltiyordun. Hani sen İsrailoğularına kuvvetli belgeler g...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık belgelerle geldiğinde onla...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah o gün şöyle buyuracak: -Ey Meryem oğlu Îsâ! Sana ve annene olan nimetimi hatırla. Hani, seni Cebrâil ile desteklemiştim de hem beşikte, hem de yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; hani sana yazı yazmayı,
hikmeti
(sağlam olan doğru sözü), Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim: hani benim iznimle çamurdan kuş biçimi yapıyordun, sonra içine üflüyordun da benim iznimle bir kuş oluveriyordu; ve anadan doğma âmâ ile abraşı da benim iznimle hayata çıkarıyordun; hani senden İsrailoğullarını defetmişti...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah, «Ey Meryem oglu Isa! Sana ve anana olan nimetimi an» demisti, «Seni Ruhul Kudus ile desteklemistim; besikte ve yetiskin iken insanlarla konusuyordun; sana Kitab'i,
hikmeti
, Tevrat'i ve Incil'i ogretmistim. Sen iznimle, camurdan kus gibi bir sey yapmis ona uflemistin de iznimle kus olmustu; anadan dogma koru, alacaliyi iznimle iyi etmistin. Oluleri iznimle diriltiyordun. Israilogullarina belgelerle geldiginde, onlardan inkar edenler, 'Bu apacik bir buyudur' demislerdi de Ben onlarin sana z...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah (o gün) buyuracak ki: Ey Meryem oğlu İsâ! Sana ve annene olan nimetimi hatırla ; hani seni Ruhu'l-Kudüs ile desteklemiştim de beşikte ve yetişkin iken insanlara konuşuyordun ; hani sana kitab'ı (okuyup yazmayı),
hikmeti
, Tevrat ve incil'i öğretmiştim ve sana, benim iznimle çamurdan kuş biçiminde (şekil) yapıp ona üflemiştin, o da benim iz nimle kuş oluvermişti. Bir de anadan doğma körü, alaca tenliyi benim iznimle iyileştirmiştin; hani ölüleri de benim iznimle kabirden diri olarak çıkarıyo...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah, 'Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve anana olan nimetimi an' demişti, 'Seni Ruhul Kudüs ile desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; sana Kitap'ı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Sen iznimle, çamurdan kuş gibi bir şey yapmış ona üflemiştin de iznimle kuş olmuştu; anadan doğma körü, alacalıyı iznimle iyi etmiştin. Ölüleri iznimle diriltiyordun. İsrailoğullarına belgelerle geldiğinde, onlardan inkar edenler, 'Bu apaçık bir büyüdür' demişlerdi de Ben onların sana z...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah o zaman şöyle diyecek: «Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla! Hani seni mukaddes ruh (Cebrail) ile desteklemiştim; (bu sayede) sen beşikte iken de yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı),
hikmeti
, Tevrat ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan, kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun, hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle (...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah o günde şöyle buyuracak: «Ey Meryem oğlu İsa, sana ve anana olan nimetimi düşün; hani seni Cebrail ile destekledim, insanlarla hem beşikte hem de yetişkin iken konuşuyordun; sana yazı yazmayı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. Hani Benim iznimle çamurdan kuş biçiminde birşey yapıyordun, içine üflüyordun da Benim iznim ile bir kuş oluveriyordu; anadan doğma körü ve abraşlıyı Benim iznimle iyi ediyordun; hani ölüleri Benim iznimle diriltiyordun ve hani İsrailoğullarına açık delillerle g...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah şöyle diyecektir: «Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu'l- Kudüs (Cebrâil) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrailoğulları'na âyetlerle geldiğin ...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah: “Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla” demişti. “Seni Cebrail ile desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; sana kitabı,
hikmeti
, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Sen izninle çamurdan kuş gibi bir şey yapmış ona üflemiştin de iznimle iyi etmiştin. Ölüleri iznimle diriltiyordun. İsrailoğullarına mucizelerle geldiğinde, onlardan küfredenler: ‘Bu apaçık bir büyüdür’ demişlerdi de ben onların sana zarar vermelerini önlemiştim.”...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Tanrı şöyle diyecek : "Ey Meryem oğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim; beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı ve alacalıyı iznimle iyileştiriyordun. (Yine) Benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrail oğullarına apaçık belgelerle geldiğinde onlard...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah o zaman şöyle diyecek: «Ey Meryem oğlu İsâ, hem senin üzerindeki, hem ananın üzerindeki (bunca) ni'metimi hatırla. Hani ben seni Cebrail ile desteklemişdim. Beşikde iken de, yetişgin iken de sen insanlara söz söylüyordun. Hani sana kitabı (yazı yazmayı),
hikmeti
, Tevrâtı, İncili öğretmişdim. Hani benim iznimle çamırdan bir kuş suretinin benzerini tasarlıyordun, içine üfürüyordun da benim iznimle bir kuş oluveriyordu. Hem anadan doğma körü, abraşı da yine benim iznimle iyi ediyordun. Hani ö...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
O zaman Allah şöyle buyuracak: 'Ey Meryemoğlu Îsâ! Sana ve annene olan ni'metimi hatırla!Hani sana Rûhü’l-Kudüs (Cebrâîl) ile kuvvet vermiştim; beşikte iken de, yetişkin hâlde de insanlarla konuşuyordun. Ve hani sana yazı yazmayı,
hikmeti
, Tevrât’ı ve İncîl’i öğretmiştim. Hem o zaman ki iznimle çamurdan kuş şekli gibi (bir şey) yapıyor, sonra içine üflüyordun da iznimle bir kuş oluyordu (ve) yine iznimle (anadan doğma) a'mâyı ve (teni)alacalı olanı iyileştiriyordun. Yine o vakit iznimle ölüleri ...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Hani Allah; Ey Meryem oğlu İsa; senin ve ananın üzerindeki nimetimi hatırla, demişti. Hani seni, Ruh'ül-Kudüs ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlar la konuşuyordun. Hani sana; kitabı,
hikmeti
Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani sen; Benim iznimle çamurdan kuş gibi bir şey yapıyordun da içine üflüyordun ve Benim iznimle kuş oluyordu. Hani sen; anadan doğma körü ve abraşı Benim iznimle iyi ediyordun. Hani; ölüleri Benim iznimle diriltiyordun. Ve hani, İsrailoğullarını se...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
İşte o zaman Allah şöyle diyecek: "Ey İsa, ey Meryem oğlu! Hatırla sana ve annene bağışladığım nimetleri, seni nasıl Kutsal Ruh ile güçlendirerek insanlarla beşikte iken ve yetişkin bir adam olarak konuşmanı sağladığımı; ve nasıl sana Tevratı ve İncili ihtiva eden vahiy ve
hikmeti
öğrettiğimi; nasıl Benim iznimle çamurdan, (sana uyanların) kaderini şekillendirdiğini ve sonra bunun Benim iznimle (onların) kaderi olabilmesi için ona üflediğini; ve nasıl iznimle körleri ve cüzamlıları iyileştirdiği...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
O zamanı ki Allah Teâlâ buyurdu: «Ey Meryem'in oğlu İsa! Senin üzerine ve validenin üzerine olan nîmetimi zikret, o zamanı ki, seni Rûhu'lKuds ile teyid etmiştim, sen beşikte iken de yetişkin iken de insanlara söz söylüyordun. O zamanı ki, sana kitabı,
hikmeti
, Tevrat'ı, ve İncil'i öğretmiştim ve o zamanı ki, benim iznimle çamurdan kuş heyeti gibi birşey tasvir ediyor da içine üfürüyordun, benim iznimle bir kuş oluveriyordu. Anadan doğma körü, vücudunda beyaz beyaz lekeler bulunan kimseyi de Ben...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah o zaman şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsâ! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Seni kudsî ruh ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor ve ona üflüyordun, benim iznimle hemen kuş oluyordu. Anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyordun. Ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık delillerle geldiğin zaman, ...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah der ki: -Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene verdiğim nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu’l Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikteyken de yetişkinken de insanlarla konuşuyordun. Sana, Kitabı,
hikmeti
, Tevratı ve İncil’i öğretmiştim. Benim iznim ile çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış, sonra da ona üflemiştin de, o da benim iznim ile kuş oluvermişti. Yine benim iznim ile körü ve alacalıyı iyileştiriyor, iznimle ölüleri diriltiyordun. İsrailoğullarının elini senin üzerinden çekmiştim. Onlar...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah o gün buyuracak ki: "İsa! Hem senin, hem annenin üzerinizdeki nimetimi iyi düşün! Düşün ki: Ben Seni Ruhu’l-kudüsle desteklemiştim. Sen beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşmuştun. Ben sana kitabı,
hikmeti
, Tevrat ve İncil’i öğretmiştim. Sen, Ben’im iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyor, ona üflüyordun; o da Ben’im iznimle kuş oluveriyordu. Düşün ki: Sen Ben’im iznimle anadan doğma âmanın gözünü açıyor, abraşı da iyileştiriyordun. Düşün ki: Sen Ben’im iznimle ölüleri k...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allâh demişti ki: "Ey Meryem oğlu Îsâ, sana ve annene olan ni'metimi hatırla, hani seni Ruhu'l-Kudüs ile desteklemiştim; beşikte ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun; sana Kitabı,
hikmeti
, Tevrât'ı ve İncil'i öğrettim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratıyor, içine üflüyordun, benim iznimle kuş oluyordu; anadan doğma körü ve alacalıyı benim iznimle iyileştiriyordun; benim iznimle ölüleri (diriltip kabirlerden) çıkarıyordun ve İsrâil oğullarını da senden savmıştım; hani sen onla...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah şöyle diyecek: «Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu. Doğuştan kör olanı, alacalıyı iznimle iyileştiriyordun, (yine) benim iznimle ölüleri (hayata) çıkarıyordun. İsrailoğullarına apaçık belgelerle geldiğinde onla...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
O zaman Allah, Meryem oğlu İsa'ya 'Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla,' buyurur. 'Hani seni Ruhu'l-Kudüs ile desteklemiştim. Sen beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşurdun. Hani Ben sana okuma yazmayı,
hikmeti
, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani Benim iznimle çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerdin de, Benim iznimle o bir kuş oluverirdi. Yine Benim iznimle anadan doğma körlerin gözlerini açar, abraşı iyileştirirdin. Yine Benim iznimle ölüleri diriltirdin. Hani, sen ...
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Hani, Allah şöyle demişti: "Ey Meryem'in oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhulkudüs'le desteklemiştim, beşikte iken ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitap'ı,
hikmeti
, Tevrat'ı, İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş görünümünde bir şey yaratıyor, içine üflüyordun da o benim iznimle kuş oluyordu. Doğuştan körü, abraşı benim iznimle iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri çıkarıyordun. İsrailoğullarını senden uzak tutmuştum. Hani, sen onlara a...
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer onların, tebliğine ilgisizliği, yüz çevirmeleri, engelleme tedbirleri almaları sana ağır geliyorsa, haydi yer kürenin içine inebileceğin bir delik, veya göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki, onları iman etmeye zorlayacak bir âyet, bir mûcize getiresin. Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, elbette onları hak yolda, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yolda bir araya getirirdi. Sakın, bilgiden, muhakemeden uzak, tutarsız davranan, ilâhî hik...
Ənam Suresi, 39. Ayet:
Hem âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse, onu (küfründeki inadı sebebiyle) dalâlete atar. Kimi de dilerse, onu(
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) dosdoğru bir yol üzere kılar....
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Öyle bir Tanrıdır ki gökleri ve yeryüzünü, boş yere değil,
hikmeti
yle ve gerçek olarak yarattı. Ol dediği gün her şey oluverir. Sözü gerçektir ve sûrun üfürüldüğü gün saltanat ve tasarruf onundur, odur gizliyi de bilen, açıkta olanı da ve odur hüküm ve hikmet sahibi, her şeyden haberdar olan....
Ənam Suresi, 75. Ayet:
Biz, gerçek ve şüphesiz bilgiye sahip olması için İbrahîm'e, göklerdeki ve yeryüzündeki kudret ve saltanatı, tasarruf ve
hikmeti
böylece göstermedeydik....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve işte bunlar, İbrâhîm'e, kavmine karşı verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini artırırız. Muhakkak ki; senin Rabbin hakîm (hükmün ve
hikmeti
n sahibi)dir, alîmdir (en iyi bilendir)....
Ənam Suresi, 88. Ayet:
İşte bu (yol), Allah’ın hidâyetidir; kullarından kimi dilerse (
hikmeti
ne binâen, kendi lütfundan) onunla hidâyete erdirir. Fakat şirk koşsalardı, elbette yapmakta oldukları şeyler (ameller) kendilerinden (kabûl edilmez) boşa giderdi....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
'Allah, gözleri ve akılları denetim ve idraki içine alırken, gözler Allah’ı dünyada göremez, akıllar dünyada ve âhirette Allah’ı kavrayamaz. O
hikmeti
ne nüfuz edilmeyen yüce varlıktır ve gizli-açık her şeyden haberdardır.'...
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Hiçbir beşeri görüş ve tasavvur Onu kuşatamaz, halbuki O her türlü beşeri görüş ve tasavvuru çevreleyip kuşatır: zira yalnız Odur (
hikmeti
ne) tam nüfuz edilemez olan, her şeyden haberdar bulunan....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Artık kim ki, Allah onu (
hikmeti
ne binâen, kendi lütfundan) hidâyete erdirmek isterse, onun göğsünü İslâm’a açar. Ve kim ki, (küfründeki inâdı sebebiyle, Allah) onu dalâlete atmak isterse, sanki göğe tırmanıyormuş gibi göğsünü iyice daralmış sıkıntılı hâle sokar. Allah, îmân etmeyenlerin üzerinde böyle kötülük (rezillik ve azab) bırakır....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
İşte bu, (peygamberler gönderilmesinin, onların uyarıda bulunmasının sebebi), haberleri yokken, zulümleri yüzünden Rabbinin kasabaları yok edici olmadığı (
hikmeti
ne dayanmakta)dır....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
(Ey Müminler), Allah, odur ki, sizi arzın halifeleri yaptı ve derecelerle kiminizi kimizin üstüne çıkardı. (Bunun
hikmeti
ise, sizi) size verdiği şeylerden imtihan etmek içindir. Muhakkak ki Rabbin, azabı çabuk olandır; ve o, gerçekten çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir....
Ənam Suresi, 165. Ayet:
O, odur ki sizi Arzın halîfeleri yaptı ve ba'zınızı ba'zınızın derecelerle fevkına çıkardı, bunun
hikmeti
ise sizi size verdiği şeylerde imtihan etmektir, şüphe yok ki rabbın seriulıkab, yine şüphe yok ki o yegâne gafur, yegâne rahîm...
Əraf Suresi, 26. Ayet:
Ey Âdemoğulları, size edep yerlerinizi örtecek elbiseleri; süslenecek ve övünecek kıyafetleri ve refahınızı sağlıyacak imkânları bildirdik. Takva esaslarının-Kur’ân esaslarının hayata geçirildiği korunma, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranma, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olma elbisesi, farz olan örtünmeyi sağlayan sade elbise, işte bu huzur ve mutluluk her şeyden hayırlıdır. Bunlar, bu ilâhî lütuflar Allah’ın kudretine, izzet ve i...
Əraf Suresi, 30. Ayet:
(Kullarının) bir kısmına (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) hidâyet verdi, bir kısmına da (küfür ve isyanlarına binâen) dalâlet hak oldu. Çünki onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler; (böyle iken) bir de gerçekten kendilerinin hidâyete ermiş kimseler olduklarını zannederler....
Əraf Suresi, 155. Ayet:
Ve Mûsâ, ta'yîn ettiğimiz vakit(te ta'yîn ettiğimiz yere gelip mağfiret dilemeleri)için kavminden (buzağıya tapmayan) yetmiş adam seçti. Onları da o şiddetli sarsıntı yakalayınca (Mûsâ) dedi ki: 'Rabbim! Eğer dileseydin (buzağıya tapanlara engel olmadıkları ve onları terk etmedikleri için) onları da (ve dileseydin) beni de daha önce helâk ederdin. İçimizden bazı beyinsizlerin yaptığı şeyler yüzünden bizi helâk mı edeceksin? (Helâk etme yâ Rabbî!) Bu, senin imtihânından başka bir şey değildir. On...
Əraf Suresi, 178. Ayet:
Allah kimi (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirirse, işte hidâyete eren odur. Kimi de (küfrü sebebiyle) dalâlete atarsa, işte onlar gerçekten hüsrâna uğrayanlardır....
Ənfal Suresi, 8. Ayet:
Bunun
hikmeti
: Kâfirler istemese bile, İslâmı tanıtıp yerleştirmek ve küfrü yok etmek içindi....
Ənfal Suresi, 8. Ayet:
Bunun
hikmeti
şu idi: (Allah) o günahkâr (müşrik) ler istemese de hak (olan müslümanlığ) ı pâydâr edecek, baatıl (olan şirk) i de ibtâl buyuracakdı. ...
Ənfal Suresi, 53. Ayet:
Bunun
hikmeti
şudur: Bir kavm nefislerinde olan (iyi haali) değiştirinceye kadar Allah onlara ihsan ettiği ni'meti değişdirici değildir ve şübhesiz ki O, (her şey'i) hakkıyle işidicidir, kemâliyle bilicidir. ...
Ənfal Suresi, 63. Ayet:
Onların kalplerini kaynaştıran da Odur. Sen dünyadaki herşeyi verseydin onların kalplerini kaynaştıramazdın; ama Allah onları birbirine ısındırdı. Çünkü Onun kudreti herşeye üstündür,
hikmeti
herşeyi kuşatmıştır....
Ənfal Suresi, 67. Ayet:
Hiç bir peygamberin yer yüzünde ağır basıb (harb edib) zaferler kazanıncaya kadar (muhaarib düşmandan) esirler alması (vaaki) olmamışdır. Siz geçici dünyâ malını arzu ediyorsunuz. Halbuki Allah âhireti (daha çok âhiret sevabını kazanmanızı, âhireti düşünmenizi) ister. Allah azizdir (dostlarını düşmanları üzerine gaalib kılandır), hakimdir (her haale lâyık olanı hakkıyle ve
hikmeti
yle bilendir). ...
Tövbə Suresi, 27. Ayet:
Sonra Allah, bunun ardından dilediğinin tevbesini kabûl eder (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan ona tevbe nasîb eder). Çünki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği tavsiye eder, kötülükten sakındırır, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz ki Allah'ın kudreti herşeye üstündür,
hikmeti
ise herşeyi kuşatır....
Tövbə Suresi, 87. Ayet:
Onlar oturanlarla beraber olmalarını hoş gördüler. Kalblerine mühür vurulmuş onların. Bundan dolayı onlar (cihâdda olan
hikmeti
, gaayeyi, Resule muvaafakatdaki seâdeti, ondan geri kalmanın şekâavetini) iyice anlamazlar. ...
Tövbə Suresi, 87. Ayet:
Savaştan geri kalan kadınlarla birlikte oturmaya razı oldular. Kalplerine mühür vuruldu, artık onlar (cihattaki
hikmeti
, Resullullaha itaat etmedeki mutluluğu) anlayamazlar....
Tövbə Suresi, 106. Ayet:
(Savaşa gitmeyenlerin) diğer bir kısmı da Allah’ın emrine bırakılmış kimselerdir; onlara ya azâb eder, ya da (
hikmeti
ne binâen, kendi lütfundan) tevbelerini kabûl eder. Çünki Allah, Alîm (onların kalbinde olanı hakkıyla bilen)dir, Hakîm (hükmettiği her işte hikmetli olan)dır....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah, bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (
hikmeti
gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
Güneşi ziya, ay'ı nur yapan; yılların sayısını ve (vakitlerin) hesabı(nı) bilmeniz için aya (dolaşma) konaklar(ı) düzenleyen O'dur. Allâh, bunları (boş yere değil), gerçek ile (
hikmeti
uyarınca) yaratmıştır. Bilen bir kavim için âyetleri açıklamaktadır....
Yunus Suresi, 25. Ayet:
Ve Allah, (sizleri) selâm yurduna (Cennete) da'vet eder. Ve dilediğini (
hikmeti
ne binâen, kendi lütfundan) dosdoğru bir yola hidâyet eder....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır hayır, aslında onlar özünü,
hikmeti
ni kavrayamadıkları ve önceden kendilerine açıklanmamış her şeyi yalanlamaya eğilimliler. Onlardan önce gelip geçenler de işte böyle gerçeği yalanlamaya yeltenmişlerdi. (Gerçeği görmek istiyorsan) zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!...
Hud Suresi, 1. Ayet:
Elif lâm râ. Bu öyle bir kitaptır ki,
hikmeti
herşeyi kuşatan ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri kesin delillerle sapasağlam düzenlenmiş ve iyice açıklanmıştır....
Hud Suresi, 73. Ayet:
Onlar: 'Sen, Allah’ın kudretine,
hikmeti
ne, planına mı şaşıyorsun? Ey peygamber evinin halkı, Allah’ın rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun. Çünkü o hamde, övgüye ve şükre lâyıktır. İyiliği boldur.' dediler....
Yusif Suresi, 83. Ayet:
Ama babaları Yâkub: "Hayır, hayır! Korkarım yine nefisleriniz sizi olumsuz bir işe sürükleyip ayağınızı kaydırmıştır. Ne yapayım? Bu hale karşı sükûnet ve ümit içinde sabretmekten başka yapacak şey yok! Ümidim var ki Allah bütün kaybettiklerimi bana lütfedecektir. Çünkü O alîmdir, hakîmdir (benim de onların da hallerini bilir ve beni elbette
hikmeti
ni ortaya koymak için, bu imtihana tâbi tutmuştur)."...
Rəd Suresi, 38. Ayet:
And olsun ki, biz, hakikaten senden önce de Peygamberler gönderdik; onlara da zevceler ve evlâd verdik. Allah’ın izni olmadıkça hiç bir Peygamberin bir âyet (mûcize) getirmeğe kudreti yoktur ve her vakit için, Allah’ın
hikmeti
icabı, kullar üzerine farz kılınan hüküm vardır....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Hâlbuki (biz,) her peygamberi ancak kendi kavminin lisânıyla gönderdik ki,(Allah’ın emirlerini) onlara açıklasın! Artık, Allah dilediğini (kendi isyankârlıkları yüzünden) dalâlete atar, dilediğini de (
hikmeti
ne binâen kendi lütfuyla) hidâyete erdirir. Çünki O, Azîz (kudreti daîmâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Nəhl Suresi, 3. Ayet:
Allah gökleri ve yeri
hikmeti
ile yarattı. O, kâfirlerin ortak koştukları şeylerden çok yücedir....
Nəhl Suresi, 3. Ayet:
(Allâh), gökleri ve yeri hak ile (
hikmeti
uyarınca) yarattı. (O), onların ortak koştuklarından yücedir....
Nəhl Suresi, 93. Ayet:
Hâlbuki Allah dileseydi, sizi elbette tek bir ümmet (olarak aynı din üzere)yapardı; fakat (O,) dilediğini (kendi isyânı yüzünden) dalâlete atar; dilediğini ise (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirir. Ve (siz), yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorulacaksınız....
Nəhl Suresi, 101. Ayet:
Biz geçmiş kitaplardaki bir âyetin yerine Kur’ân ile başka bir âyeti getirdiğimiz zaman, -ki Allah neyi indireceğini iyi bilir- : 'Bu Kur’ân’ı sen uyduruyor, Allah’a iftira ediyorsun' derler. Kesinlikle hayır. Onların çoğu ilimden yoksun insanlar, neshin-geçmiş kutsal kitapları yürürlükten kaldırmanın
hikmeti
ni bilemezler....
Nəhl Suresi, 102. Ayet:
Söyle onlara: onu Rabbından
hikmeti
hakkile Ruhulkudüs indirdi ki iyman edenleri tesbit etmek ve müslimanlara bir hidayet, bir bişaret olmak için...
Nəhl Suresi, 125. Ayet:
Ud’u ilâ sebîli rabbike bil
hikmeti
vel mev’ızatil haseneti ve câdilhum billetî hiye ahsen(ahsenu), inne rabbeke huve a’lemu bi men dalle an sebîlihî ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne). ...
Nəhl Suresi, 125. Ayet:
1.
ud'u
: davet et, çağır
2.
ilâ sebîli
: yola
3.
rabbi-ke
: senin Rabbinin
4.
bi el
hikmeti
: hikmet ile
İsra Suresi, 39. Ayet:
Zâlike mimmâ evhâ ileyke rabbuke minel hikmeh(
hikmeti
), ve lâ tec’al meallâhi ilâhen âhare fe tulkâ fî cehenneme melûmen medhûrâ(medhûren)....
İsra Suresi, 39. Ayet:
1.
zâlike
: işte bunlar
2.
mimmâ
: şeylerden
3.
evhâ
: vahyetti
4.
ileyke
: sana
İsra Suresi, 97. Ayet:
Allah kimi (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirirse, işte hidâyete eren odur. Kimi de (isyankârlığı yüzünden) dalâlete atarsa, artık kendilerine O’ndan başkayardımcılar aslâ bulamazsın! Ve onları kıyâmet günü yüzleri üstü, kör, dilsiz ve sağır olarak haşrederiz. Onların varacağı yer Cehennemdir. (Onun ateşi) her yavaşladığında, onlara bir alev artırırız....
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Hem (sen onlara bir baksaydın) güneşi görürdün ki, doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafına meylediyor, battığı zaman ise onların sol tarafını kesiyordu (böylece ışığı onları rahatsız etmiyordu) ve onlar oranın genişçe bir yerinde idiler. (Onların) bu (hâlleri), Allah’ın delillerindendir. Allah, kime (
hikmeti
ne binâen fazlından) hidâyet (nasîb) ederse, işte hidâyete eren odur. Kimi de (kendi küfrü sebebiyle)dalâlete atarsa, artık onun için aslâ bir yardımcı ve (hak yolu g...
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece biz, (insanları) onların hâlinden haberdar ettik ki, Allah’ın va’dinin hak olduğunu ve kıyametin gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler. Hani onlar (olayın mucizevî tarafını ve asıl
hikmeti
ni bırakmışlar da) aralarında onların durumunu tartışıyorlardı. (Bazıları), “Onların üstüne bir bina yapın, Rableri onların hâlini daha iyi bilir” dediler. Duruma hâkim olanlar ise, “Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız” dediler....
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
'Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerdeki ve yerdeki bilinmeyenlerin bilgisi Allah’a aittir. O ne güzel görür. O ne mükemmel işitir. Onların onun dışında, kulları durumundakilerden, emrinde oldukları bir otoriteleri, yardım eden bir dostu, koruyucusu da yoktur. O kendi hükümranlığına, otoritesine, yargı ve icra yetkisine,
hikmeti
ne kimseyi ortak etmez.' de....
Kəhf Suresi, 109. Ayet:
De ki: 'Rabbimin (ilim ve
hikmeti
nin) kelimeleri(ni yazmak) için deniz(ler)mürekkeb olsaydı ve yardımcı olarak bir o kadarını daha getirmiş olsaydık, Rabbimin sözleri tükenmeden elbette o deniz(ler) tükenir(di)!'...
Məryəm Suresi, 12. Ayet:
'Ey Yahya! Kitab'ı kuvvetle tut.' [1] Biz ona daha çocukken
hikmeti
verdik....
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra dirilme işinde şüphede iseniz (ilk yaratılışınızı düşünün), muhakkak ki biz, sizi (Âdem’den, Âdem’i de) topraktan yarattık; sonra bir nutfeden (meniden), sonra pıhtılaşmış bir kandan, sonra yaratılışı tam ve yaratılışı noksan bir et parçasından ki, size kudret ve
hikmeti
mizi beyan edelim. Hem sizi dilediğimiz belirli bir vakte kadar rahimlerde durduruyoruz da, sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz. Sonra sizi, kemal ve kuvvet çağınıza erişmeniz için bırakırız. Bununl...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra tekrar dirilmekten şüphede iseniz, gerçek şu ki; biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra pıhtılaşmış kandan, sonra yapısı belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık. Ki, size kudret ve
hikmeti
mizi açıkça gösterelim. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durdururuz. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız. Daha sonra da güçlü kuvvetli bir çağa eriştiririz. Sizden kimine ölüm gelip çatar. Kiminiz ömrünün en kötü çağına, yaşlılık devresine ulaştırılır, bilirk...
Həcc Suresi, 16. Ayet:
İşte onu (Kur’ân’ı) böyle apaçık âyetler hâlinde indirdik; şübhesiz ki Allah,(
hikmeti
ne binâen, kendi lûtfundan) dilediğine hidâyet verir....
Həcc Suresi, 63. Ayet:
Allah’ın gökten su indirdiğini, yeryüzünün yemyeşil olduğunu görmüyor musun? Allah
hikmeti
ne nüfuz edilmeyen yüce varlıktır, gizli-açık her şeyden haberdardır....
Nur Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler! Kendi ev ve odalarınızdan başka evlere, sahibleriyle alışkanlık temin edib izin almadan ve selâm vermeden, girmeyin. Bu, sizin için daha hayırlıdır. Olur ki düşünür,
hikmeti
ni anlarsınız....
Nur Suresi, 27. Ayet:
Ey îman edenler, kendi (ev ve) odalarınızdan başka (evlere ve) odalara saahibleriyle alışkanlık peyda etmeden ve selâm da vermeden girmeyin. Bu, sizin için daha hayırlıdır. Olur ki iyice düşünür (
hikmeti
ni idrâk eder) siniz. ...
Nur Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler! Kendi ev ve odalarınızdan başka evlere, sahipleri ile alışkanlık temin edip, izin almadan ve selâm vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır. Olur ki iyice düşünür
hikmeti
ni anlarsınız....
Nur Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler! Kendi evleriniz dışındaki evlere, sahiplerinden izin isteyip onlara selâm vermeden girmeyiniz! Böyle yapmanız sizin için daha münasiptir. Olur ki düşünür,
hikmeti
ni anlarsınız....
Nur Suresi, 32. Ayet:
Bir de içinizden bekârları ve kölelerinizle cariyelerinizden salihleri (evlenme durumunda olanları) evlendirin. Eğer fukara iseler, Allah onlara fazlından rızık ihtiyaçlarını giderir. Allah’ın ihsanı geniştir, Alîm’dir= her şeyi
hikmeti
üzere bilerek verir....
Nur Suresi, 46. Ayet:
And olsun ki, (biz size hakikati) açıklayıcı âyetler indirdik. Allah ise, dilediği kimseyi (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) dosdoğru bir yola hidâyet eder....
Nur Suresi, 59. Ayet:
Çocuklarınız ergenlik çağına ulaştığında, kendilerinden öncekilerin izin istediği gibi izin istesinler. Allah size ayetleri işte böyle açıklıyor. Allah her şeyi bilir,
hikmeti
sınırsızdır....
Nur Suresi, 61. Ayet:
Görme özürlü, topal veya hasta gibi özürlülerin sizin evlerinizden yemek yemelerinde mahzur olmadığı gibi, sizin de eşlerinize yahut çocuklarınıza ait evlerinizden, babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden yahut anahtarları size bırakılıp sahip çıkmanız istenen yerlerden veya arkadaşlarınızın evlerinden yemek yemenizde mahzur yo...
Nəml Suresi, 6. Ayet:
Hiç kuşku yok ki, Kur'ân, herşeyi sonsuz
hikmeti
yle yapan ve herşeyi hakkıyla bilen Allah tarafından sana ulaştırılmaktadır....
Nəml Suresi, 9. Ayet:
'Ey Musa! Ben kudreti herşeye üstün olan,
hikmeti
herşeyi kuşatan Allah'ım....
Qəsəs Suresi, 13. Ayet:
Böylece onu, tekrar anasına döndürdük ki gözü aydınlık olsun, üzülmesin ve Allah'ın va'dinin hak olduğunu bilsin. Ne var ki onların çoğu bunu (bu gerçeği ve taşıdığı
hikmeti
) bilmezler....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
Andolsun ki, biz ilâhi kitapları, ilâhi kelâmı, birbiri ardınca, birbirleriyle irtibatlı olarak onların lehlerine göndermeye devam ettik, şer’î ahkâmın, ahlâkî ilkelerin, geçmiş örneklerin, örfün vaatlerin ve tehditlerin, müjdelerin ve uyarıların, Kur’ân âyetlerinin birbirleriyle irtibatlandırılarak, bir bütünlük içinde anlaşılmasını ve uygulanmasını emrettik. Ola ki bunun
hikmeti
ni düşünüp öğüt alırlar....
Ənkəbut Suresi, 26. Ayet:
Ona sadece Lût iman etti. İbrahim ise 'Ben Rabbime hicret ediyorum,' dedi. 'Onun kudreti herşeye üstündür,
hikmeti
de herşeyi kuşatmıştır.'...
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
Onlar diyorlar ki: "Ona Rabbinden âyetler (mûcizeler) indirilseydi ya! De ki: "Âyetler sadece Allah’ın nezdindedir. Sizin keyfinize göre değil, kendi
hikmeti
gerektirdiğinde Peygamberine verir. Ben ancak gerçek durumu bildiren, uyaran bir elçiyim."...
Loğman Suresi, 12. Ayet:
Andolsun biz Lokman'a: 'Allah'a şükret' diye
hikmeti
verdik. Kim şükrederse ancak kendi için şükreder. Kim de nankörlük ederse şüphesiz Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, övgüye layık olandır....
Loğman Suresi, 12. Ayet:
Andolsun ki; Biz, Allah'a şükret diye Lokman'a
hikmeti
verdik. Kim şükrederse; ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de küfrederse; muhakkak ki Allah; Gani'dir, Hamid'dir....
Loğman Suresi, 12. Ayet:
Biz, Lokman'a şu
hikmeti
bağışladık: "Allah'a şükret; çünkü (O'na) şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük etmeyi tercih eden ise (bilsin ki), Allah, kesinlikle hiçbir şeye muhtaç değildir ve her zaman hamde layıktır"....
Loğman Suresi, 16. Ayet:
Lokman oğluna: 'Oğulcuğum, yaptığın amel, bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, bir kaya içinde veya göklerde, yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu senin karşına getirir. Allah
hikmeti
ne nüfuz edilmeyen yüce varlıktır; gizli-açık her şeyden haberdardır.' dedi....
Səba Suresi, 4. Ayet:
(Kıyametin gelib çatmasının
hikmeti
de şudur) «Çünkü (Allah) îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanları mükâfatlandıracakdır. Bunlar (yok mu?) mağfiret de, şerefli rızık da onlarındır. ...
Səba Suresi, 27. Ayet:
De ki: Allah'ın yanına yakıştırdığınız ortakları bana gösterin. Hâşâ! O, kudreti herşeye üstün ve
hikmeti
sonsuz olan Allah'tır....
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: Şüphesiz Rabbın, rızkı dilediğine genişletir ve daraltır. Ama insanların çoğu (bu
hikmeti
) bilmezler....
Fatir Suresi, 8. Ayet:
Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse, (kötülüğü hiç istemeyen kimse gibi) midir? Artık şübhe yok ki Allah, dilediğini (küfründeki inadı sebebiyle)dalâlete atar, dilediğini de (
hikmeti
ne binâen, kendi lütfundan) hidâyete erdirir. Öyle ise (îmân etmiyorlar diye) nefsin onlara hasretlerle (üzüntüyle tükenip) gitmesin! Muhakkak ki Allah,(onlar) ne yapıyorlarsa hakkıyla bilendir....
Fatir Suresi, 22. Ayet:
Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şübhesiz ki Allah (Kur’ân’ın hakikatini
hikmeti
ne binâen) dilediği kimseye işittirir (de onlara hidâyet eder). Yoksa sen kabirlerde bulunanlara(ma'nen ölmüş olanlara) işittirecek bir kimse değilsin!...
Yasin Suresi, 6. Ayet:
(Bunun)
hikmeti
de (yakın) ataları azâb ile korkutulmamış, bu yüzden kendileri gaflet içinde kalmış olan bir kavmi (onunla) korkutmandır. ...
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah, sözün en güzelini, (âyetleri) birbirine benzeyen ve (hakikatleri) tekrarlanan bir kitab hâlinde indirdi. Rablerinden korkanların derileri ondan ürperir! Sonra derileri de, kalbleri de Allah’ın zikrine yumuşar! İşte bu (kitab) Allah’ın hidâyetidir; onunla (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) dilediğini hidâyete erdirir. Allah, kimi de (kendi isyânındaki ısrârı yüzünden) dalâlete atarsa, artık onu hidâyete erdirecek olan yoktur....
Zümər Suresi, 37. Ayet:
Allah kimi de (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirirse, onu da dalâlete düşürecek hiçbir kimse yoktur. Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen) intikam sâhibi değil midir?...
Zümər Suresi, 42. Ayet:
Allah, insanların ölümleri anında ruhlarını alarak ölümlerini gerçekleştirir. Ölmeyenin de uykularında ruhlarını alarak ölü gibi uyutur. Uykuları sırasında ölümlerine hükmettiği ruhları kudret elinde tutar, diğerlerini de belirli vâdeye kadar serbest bırakır. Gelişmeye devam eden, tefekkür-düşünme ağına sahip, faydalı sonuçlar elde edebilen toplumlar için, bunda Allah’ın sınırsız kudretini, kurduğu düzeni, yüce
hikmeti
ni gösteren âyetler, deliller var....
Zümər Suresi, 49. Ayet:
İşte (böyle:) İnsanın başına bir bela geldiğinde bize yardım için yalvarır; fakat ona katımızdan bir iyilikte bulunduğumuz zaman, (kendi kendine,) "(Bütün) bunlar bana (benim kendi)
hikmeti
mden dolayı verilmiştir!" der. Hayır! Bu (rahmetin verilmesi) bir imtihandır, ama çoğu onu anlamaz....
Mömin Suresi, 13. Ayet:
Size kudret ve
hikmeti
ne dair delillerini gösteren, gökten size rızık indiren O’dur. Fakat ancak gönülden Allah’a dönen kimse düşünüp ibret alır....
Fussilət Suresi, 39. Ayet:
O’nun kudretinin ve
hikmeti
nin delillerinden biri de şudur ki: Sen yeri boynu bükük, kupkuru görürsün. Fakat Biz üzerine su indirince yer harekete geçip kabarır. İşte bu yere kim hayat veriyorsa ölüleri de O diriltecektir. Çünkü O her şeye kadirdir....
Şura Suresi, 3. Ayet:
Kudreti herşeye üstün olan ve
hikmeti
herşeyi kuşatan Allah, sana ve senden öncekilere böyle vahyeder....
Şura Suresi, 8. Ayet:
Hâlbuki Allah dilese idi, onları elbette (hepsi îmân etmiş) tek bir ümmet yapardı; fakat(O), dilediğini (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) rahmetine koyar. Zâlimlere gelince, onlar için ne bir dost ne de bir yardımcı vardır....
Şura Suresi, 29. Ayet:
Gökleri ve yeri yaratması ve oraları her türlü canlı ile doldurması, O’nun (kudretinin ve
hikmeti
nin) delillerindendir. O elbette dilediği zaman onları mahşerde toplamaya da kadirdir....
Şura Suresi, 32. Ayet:
(32-35) Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve
hikmeti
nin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır. Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder. Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir....
Şura Suresi, 33. Ayet:
(32-35) Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve
hikmeti
nin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır. Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder. Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir....
Şura Suresi, 34. Ayet:
(32-35) Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve
hikmeti
nin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır. Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder. Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir....
Şura Suresi, 35. Ayet:
(32-35) Denizlerde dağlar gibi akıp giden gemiler de O’nun kudretinin ve
hikmeti
nin delillerindendir. Eğer O dilerse rüzgârı durdurur, gemiler de denizin üstünde durakalır. Elbette bunda sabrı ve şükrü bol olanlar için alacak ibretler vardır. Yahut işledikleri günahlar sebebiyle o gemileri batırır, günahların birçoğunu da affeder. Böyle yapmasının bir sebebi de, âyetlerimiz hakkında tartışanların kaçacak bir yerleri olmadığını onlara bildirmektir....
Duxan Suresi, 4. Ayet:
Bütün işlerin
hikmeti
onda (o "yok"luk hâli içinde) fark edilir;...
Duxan Suresi, 5. Ayet:
Bu, (
hikmeti
mizin gereği olan) tarafımızdan bir iştir. Çünkü biz peygambere göndereniz....
Casiyə Suresi, 2. Ayet:
Bu kitabın peyderpey indirilmesi, kudreti herşeye üstün olan ve
hikmeti
herşeyi kuşatan Allah tarafındandır....
Casiyə Suresi, 3. Ayet:
Şüphesiz göklerde ve yerde müminler için Allah’ın kudret ve
hikmeti
ne dair çok deliller vardır....
Casiyə Suresi, 5. Ayet:
Gece ve gündüzün peş peşe gelip müddetlerinin uzayıp kısalmasında, Allah’ın gökten bir rızık, yani yağmur indirip onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde, rüzgârları evirip çevirmesinde, akıllarını kullanıp düşünecek kimseler için Allah’ın kudretine ve
hikmeti
ne dair birçok deliller vardır....
Casiyə Suresi, 16. Ayet:
Andolsun ki İsrailoğullarına Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsini,
Hikmeti
ve Nübüvveti verdik, onları tertemiz yaşam gıdalarıyla besledik ve kendilerini (bunlardan yoksun) âlemlere (insanlara) üstün tuttuk....
Casiyə Suresi, 37. Ayet:
Göklerde ve yerde büyüklük Onundur. Onun kudreti herşeye üstündür,
hikmeti
ise herşeyi kuşatmıştır....
Əhqaf Suresi, 2. Ayet:
Bu kitabın peyderpey indirilişi, kudreti herşeye üstün olan ve
hikmeti
herşeyi kuşatan Allah tarafındandır....
Əhqaf Suresi, 2. Ayet:
Hikmeti
sınırsız, kudreti sonsuz Allah'tan, Kitap'ın indirilişidir bu......
Qəmər Suresi, 5. Ayet:
Hikmeti
bâliğa (amacı tam açıklayan hikmetli anlatım) verilmiştir! Ne var ki uyarmalar (anlayışı kıtlara) fayda vermiyor!...
Qəmər Suresi, 5. Ayet:
O haberlerde
hikmeti
n en üstünü vardır. Fakat uyarılar aslâ fayda vermiyor....
Qəmər Suresi, 49. Ayet:
Gerçekten biz, her şeyi (
hikmeti
miz icabı) bir kaderle yaratmışızdır....
Qəmər Suresi, 52. Ayet:
(Onlar gerçekten suçluydular,) çünkü yaptıkları bütün (kötülükler), (ilahi)
hikmeti
n (kadim) belgelerinde (kendilerine gösterilmiştir);...
Hədid Suresi, 1. Ayet:
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Onun kudreti herşeye üstündür,
hikmeti
herşeyi kuşatır....
Hədid Suresi, 21. Ayet:
Rabbinizden bir mağfirete ve genişliği, gökle yerin genişliği gibi olup, Allah’a ve O’nun peygamberlerine îmân edenler için hazırlanmış bulunan bir Cennete doğru yarışın! Bu, Allah’ın lütfudur! Onu (
hikmeti
ne binâen, kendi lütfundan) dilediğine verir. Çünki Allah, pek büyük ihsan sâhibidir....
Həşr Suresi, 1. Ayet:
Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah'ı tesbih eder. Onun kudreti herşeye üstündür ve
hikmeti
herşeyi kuşatır....
Mümtahinə Suresi, 5. Ayet:
'Rabbimiz! Bizi kâfirler için fitne yapma. Bizi bağışla. Şüphesiz ki Senin kudretin herşeye üstün,
hikmeti
n herşeyi kuşatmıştır.'...
Mümtahinə Suresi, 5. Ayet:
"Ey Rabbimiz! Bizi, küfre sapanlar için bir fitne/imtihan aracı yapma! Bağışla bizi ey Rabbimiz! Sen, yalnız sen sonsuz kudretin, sonsuz
hikmeti
n sahibisin."...
Səff Suresi, 1. Ayet:
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih eder. Onun kudreti herşeye üstündür ve
hikmeti
herşeyi kuşatır....
Cümə Suresi, 1. Ayet:
Göklerde ne var, yerde ne varsa, hepsi, yegâne egemenlik sahibi olan, her türlü eksiklik ve çirkin sıfattan temiz ve yüce olan, kudreti herşeye üstün olan ve
hikmeti
herşeyi kuşatan Allah'ı tesbih eder....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
Ümmîler arasında, kendilerinden bir resûl beas eden (görevlendiren) O'dur. Onlara, O'nun (Allah'ın) âyetlerini okur, onları tezkiye eder (nefslerini temizler), onlara Kitab'ı (Kur'ân-ı Kerim'i) ve
hikmeti
öğretir. Ve daha önce (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) elbette onlar, sadece açık bir dalâlet içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve
hikmeti
öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve
hikmeti
öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O ki, ümmîler içinde kendilerinden Rasûl bâ's etti ki; onlara O'nun işaretlerini okuyan, onları saflaştıran ve onlara Kitabı (hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsi) ve
Hikmeti
(oluşum sistemi bilgisi) öğretsin. Oysa onlar daha önce apaçık bir inanç sapıklığı içindeydiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O, içlerinden, ümmîler, Mekkeli bilinen kabileler arasında kendilerine Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ı okuyan, onları pislikten arındıran, vicdanlarını temizleyen, onlara okuma yazmayı, kitaba, Kur’ân’a vukufu, ilmi,
hikmeti
, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetini öğreten, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir Rasul seçerek görevlendirendir. Onlar önceden, tamamen başlarına buyruk bir hayat, koyu bir cehalet, dalâlet ve bozuk düzen içindeydiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O, ümmiler [1] içinde kendilerinden, onlara ayetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara Kitab'ı ve
hikmeti
öğreten bir peygamber gönderendir. Oysa onlar daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O, ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve
hikmeti
öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
Kitapsiz kimseler arasindan, kendilerine ayetlerini okuyan, onlari aritan, onlara Kitabi ve
hikmeti
ogreten bir peygamber gonderen O'dur. Onlar, daha once, suphesiz apacik bir sapiklik icinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
Kitapsız (okuma-yazma bilmeyen) kimseler arasından, kendilerine ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitabı ve
hikmeti
öğreten bir Peygamber gönderen O'dur. Onlar, daha önce, şüphesiz apaçık bir sapıklık içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve
hikmeti
öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve
hikmeti
öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
Ümmiler arasından kendilerine Allah'ın ayetlerini okuyan, onları arındıran, onlara kitabı ve
hikmeti
öğreten bir peygamber gönderen Allah'tır. Halbuki onlar daha önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O, ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve
hikmeti
öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O, ümmîler içinde kendilerinden (kendilerine) bir peygamber gönderendir ki (bu), onlara âyetlerini okur, onları temizler, onlara kitabı,
hikmeti
öğretir. Halbuki onlar daha evvel hakıykaten apaçık bir sapıklık içinde idiler. ...
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O (Allah), ümmîler (Arablar) içinde, kendilerinden bir peygamber gönderendir; (o peygamber) onlara O’nun âyetlerini okuyor, onları (günahlardan) temizliyor ve onlara kitâbı ve
hikmeti
öğretiyor. Hâlbuki (onlar) daha önce gerçekten apaçık bir dalâlet içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
Ümmiler arasından, kendilerine O'nun ayetlerini okuyan, onları temizleyen ve onlara kitabı ve
hikmeti
öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Halbuki onlar; daha önceleri gerçekten apaçık bir sapıklık içindeydiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O, Kitap ile ilgisiz bir topluma, kendi içlerinden kendilerine Allah'ın mesajlarını aktaran, onları arındıran, ilahi kelamı ve
hikmeti
öğreten bir elçi göndermiştir ki, o'ndan önce, açık bir sapıklık içindeydiler;...
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O, o (Mabûd-i Kerîm)dir ki, ümmîler arasında kendilerinden bir peygamber gönderdi, onlara karşı âyetlerini okur ve onları temizler ve onlara kitabı ve
hikmeti
öğretir. Halbuki onlar evvelce pek açık bir sapıklık içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O Allah ki okuma yazma bilmeyen ümmî bir kavmin içinden, onlara Allah'ın âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve
hikmeti
öğreten bir peygamber göndermiştir. Halbuki onlar daha önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
Ümmiler içinde, onlara ayetleri okuyan, onları arındıran, onlara kitabı ve
hikmeti
öğreten, kendilerinden birini elçi gönderen O’dur. Onlar daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O, ümmîler arasından, kendilerinden olan bir elçi gönderdi. Bu elçi onlara Allah’ın âyetlerini okur, onları arındırır, onlara kitabı ve
hikmeti
öğretir. Halbuki daha önce belli ve kesin bir sapıklık içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allâh'ın âyetlerini okuyan, onları yücelten, onlara Kitabı ve
hikmeti
öğreten bir elçi gönderdi. Oysa onlar, önceden, açık bir sapıklık içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O, ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp temizleyen ve onlara kitap ve
hikmeti
öğreten bir peygamberi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O Allah ki, kitap ehli olmayanlar içinde, onlara âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitabı ve
hikmeti
öğreten bir peygamber göndermiştir. Yoksa onlar daha önce apaçık bir şaşkınlıkta idiler....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O Allah'tır ki, ümmîlere içlerinden bir resul göndermiştir de o, onlara Allah'ın ayetlerini okur, onları arıtıp temizler, onlara Kitap'ı ve
hikmeti
öğretir. Onlar bundan önce tam bir sapıklık içine gömülmüşlerdi....
Cümə Suresi, 3. Ayet:
Onlardan baskalarina da -ki henuz onlara katilmamislardir- Kitap ve
hikmeti
ogretmek uzere, peygamberi gonderen Allah'tir. O, gucludur, Hakim'dir....
Cümə Suresi, 3. Ayet:
Onlardan başkalarına da -ki henüz onlara katılmamışlardır- Kitap ve
hikmeti
öğretmek üzere, Peygamberi gönderen Allah'tır. O, güçlüdür, Hakim'dir....
Cümə Suresi, 3. Ayet:
(Aynı peygamber) onlardan (mü'minlerden) henüz kendilerine katılıb erişememiş bulunan diğerlerine dahi (kitabı ve
hikmeti
öğretir). O, gaalib-i mutlakdır, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir. ...
Cümə Suresi, 3. Ayet:
Allah o peygamberi, henüz bunlara katılmamış olan daha başkalarına da göndermiştir. Onun kudreti herşeye üstün,
hikmeti
herşeyi kuşatmıştır....
Müddəssir Suresi, 31. Ayet:
(Biz) Cehennemin sâhiblerini (o zebânîleri) meleklerden başkası yapmadık. Onların sayısını da inkâr edenler için ancak bir imtihan vesîlesi kıldık ki, kendilerine kitab verilmiş olanlar kat'î olarak îmân etsin, îmân edenlerin de îmânı artsın ve kendilerine kitab veril miş olanlarla mü’minler şübheye düşmesin ler. Kalblerinde bir hastalık (nifak) bulunanlarla kâfir ler ise desin ki: 'Allah misâl olarak bununla neyi mu râd etti?' Böylece Allah, (isyanlarındaki ısrarları yüzünden) dilediğini dalâle...
Müddəssir Suresi, 56. Ayet:
Bununla berâber, Allah (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) dilemedikçe nasîhat almazlar! (Kendisinden) sakınılmaya lâyık olan da, bağışlamaya ehil olan da O’dur!...
İnsan Suresi, 31. Ayet:
O, dilediği kimseyi (
hikmeti
ne binâen kendi lütfundan) rahmetine dâhil eder. Zâlimlere gelince, onlar için çok elemli bir azab hazırlamıştır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Vezkurne mâ yutlâ fî buyûtikunne min âyâtillâhi vel hikmeh(
hikmeti
), innallâhe kâne latîfen habîrâ(habîren)....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
1.
vezkurne (ve uzkurne)
: ve zikredin
2.
mâ yutlâ
: okunan şey
3.
fî
: içinde
4.
buyûti-kunne
: evlerinizin (hanı...
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Ve evlerinizde Allah'ın âyetlerinden okunanları ve
hikmeti
zikredin. Muhakkak ki Allah; Lâtif'tir (lütuf sahibi), Habîr'dir (herşeyden haberdar)....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Siz evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve
hikmeti
hatırlayın. Şüphesiz Allah en gizli şeyi bilendir, hakkıyla haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Ve ey Peygamberin eşleri, evlerinizde okunan âyetleri ve
hikmeti
anın; şüphe yok ki Allah'ın lütfu boldur ve o, her şeyden haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve
hikmeti
hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan, uygulanan Allah’ın âyetlerini, hikmetlerini, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgilerini, peygamberin sünnetini, hadislerini belleyin, toplanıp müzakere edin, bilmeyenlere anlatın, öğretin. Allah
hikmeti
ne nüfuz edilmeyen yüce varlıktır ve gizli-açık her şeyden haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Allah'ın evlerinizde okunan ayetlerini ve
hikmeti
anın. Şüphesiz Allah lütüf sahibidir, haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve
hikmeti
hatırlayın. Şüphesiz Allah, latiftir, haberdar olandır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Oturun da evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve
hikmeti
(Kur’an’ın emir ve yasaklarını) hatırlayın. Şüphe yok ki Allah, Lâtif’dir= her şeyin sırrını bilir, Habîr’dir= bütün yapılanlardan haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan Allah'in ayetlerini ve
hikmeti
ni hatirda tutun. suphesiz Allah haberdar olandir, latif olandir. *...
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve
hikmeti
hatırlayın ; şüphesiz ki Allah her şeyin inceliğini, esrar ve
hikmeti
ni bilir, her şeyden haberlidir....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve
hikmeti
ni hatırda tutun. Şüphesiz Allah haberdar olandır, latif olandır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve
hikmeti
hatırlayın. Şüphesiz Allah, her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan ALLAH'ın ayetlerini ve
hikmeti
hatırlayın. ALLAH Latiftir, Haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Oturun da evlerinizde okunan âyâtullahı ve
hikmeti
anın, şübhe yok ki Allah, lâtif, habîr bulunuyor...
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Oturun da evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve
hikmeti
anın. Şüphe yok ki, Allah latifdir, herşeyden haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Oturun da evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve
hikmeti
anın. Şüphe yok ki Allah lütuf sahibidir ve her şeyden haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve
hikmeti
hatırlayın, şüphesiz Allah latiftir, her şeyden haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunmakta olan Tanrı'nın ayetlerini ve
hikmeti
hatırlayın. Şüphesiz Tanrı latiftir, haberdar olandır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Allah'ın evlerinizde okunub duran âyetlerini ve
hikmeti
hatırlayın. Şübhesiz ki Allah her şey'in iç yüzünü bilendir, (her şeyden) hakkıyle haberdârdır. ...
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve
hikmeti
hatırlayın. Muhakkak ki Allah, Latif, Habir olandır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan Allah'ın mesajlarını ve (O'nun)
hikmeti
ni hatırlayın: şüphesiz Allah (
hikmeti
nde) akıl sır ermez bir derinlik sahibidir, her şeyden haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve
hikmeti
hatırlayın. Şüphesiz ki Allah Lâtif'tir, haberdar olandır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini ve
hikmeti
düşünün. Allah, lütufkardır, haberdardır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunan Allâh âyetlerini ve
hikmeti
hatırlayın. Şüphesiz Allâh latiftir, haber alandır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde okunmakta olan Allah'ın ayetlerini ve
hikmeti
hatırlayın. Hiç şüphe yok Allah, latiftir, haberdar olandır....
Əhzab Suresi, 34. Ayet:
Evlerinizde size okunan Allah'ın âyetlerini, ilim ve
hikmeti
düşünün. Şüphesiz ki Allah'ın bilgisi herşeyin bütün inceliklerini kapsar ve O herşeyden haberdardır....
Əhzab Suresi, 37. Ayet:
(Ey Rasûlüm), hem o zamanı hatırla ki, Allah’ın kendisine (İslâm dinini) nimet verdiği, senin de kendisine (kölelikten azadı) ihsanda bulunduğun kimseye (Zeyd’e şöyle) diyordun: “- Zevceni (Zeyneb’i) nikâhında tut (onu boşama). Allah’dan kork.” Nefsinde ise, Allah’ın açığa vuracağı şeyi (şayet boşarsa onu nikâhlarım niyyetini) gizliyordun, insanlardan da (bu hususta) sakınıyordun. Halbuki Allah, kendisinden sakınıp korkmana daha lâyıktı. Ne zaman ki Zeyd, o kadından ilişiğini kesti, biz onu sana...
Zuxruf Suresi, 59. Ayet:
(59-60) Hayır, o bir tanrı değil, nimetimize mazhar ettiğimiz ve İsrailoğulları için bir örnek yaptığımız bir has kulumuzdu. Şayet yapmak isteseydik, sizin yerinize geçmek üzere melekler yaratırdık. Ama bu, Allah’ın
hikmeti
ne aykırıdır....
Zuxruf Suresi, 60. Ayet:
(59-60) Hayır, o bir tanrı değil, nimetimize mazhar ettiğimiz ve İsrailoğulları için bir örnek yaptığımız bir has kulumuzdu. Şayet yapmak isteseydik, sizin yerinize geçmek üzere melekler yaratırdık. Ama bu, Allah’ın
hikmeti
ne aykırıdır....
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
Ve lemmâ câe îsâ bil beyyinâti kâle kad ci’tukum bil
hikmeti
ve li ubeyyine lekum ba’dellezî tahtelifûne fîh(fîhi), fettekûllâhe ve etîûni....
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
1.
ve lemmâ câe
: ve geldiği zaman
2.
îsâ
: İsa
3.
bi el beyyinâti
: beyyineler ile, mucizeler, deliller ile
4.
kâle
<...
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
Ve Hz. İsa, beyyineler (mucizeler, deliller) ile geldiği zaman: “Ve hakkında ihtilâf ettiğiniz şeyin bir kısmını size açıklamak için size
hikmeti
getirdim. Öyleyse Allah'a karşı takva sahibi olun ve bana itaat edin!” dedi....
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
İsa, apaçık mucizeleri getirdiği zaman şöyle demişti: “Ben size
hikmeti
getirdim ve hakkında ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyle ise, Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”...
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
İsa apaçık deliller olarak açığa çıktığında dedi ki: "Gerçekten size
hikmeti
(sistem ve düzenin gerçeklerini) getirdim ve hakkında ayrılığa düştüklerinizin bir kısmını size açıklayayım diye (geldim). . . O hâlde Allâh'tan (yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin. "...
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
İsâ mucizelerle indiği zaman dedi ki: «Ben size
hikmeti
getirdim ve hakkında ihtilâfa düştüğünüz şeylerin bir kısmını size açıklamak için geldim. O halde Allah'tan korkun ve bana itaat edin....
Zuxruf Suresi, 63. Ayet:
İsâ o apaçık delilleri getirdiği zaman (şöyle) demişdi: «Ben size gerçek
hikmeti
getirdim. Bir de hakkında ihtilâf edegeldiğiniz şeylerden ba'zısını size açıklayayım diye (geldim). Artık Allahdan korkun, bana tâbi' olun». ...
Həşr Suresi, 24. Ayet:
O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, gâlib olan, her şeyi
hikmeti
uyarınca yapandır....
Həşr Suresi, 24. Ayet:
O yaratan, yoktan var eden, varlıklara şekil veren Allah'tır. İsimlerin en güzelleri O'na aittir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nu takdis etmektedir. Üstün güç sahibi ve herşeyi
hikmeti
uyarınca yapandır....
Həşr Suresi, 24. Ayet:
O, öyle Allahdır ki vücûde getireceği her şey'i
hikmeti
muktezaasınca takdîr edendir. Onları var edendir. Varlıklara suuret verendir. En güzel isimler Onun. Göklerde ve yerde ne varsa (hepsi) Onu tesbîh (ve tenzîh) eder. O, gaalib-i mutlakdır. Yegâne hukûm ve hikmet saahibidir. ...
Təğabun Suresi, 18. Ayet:
O görüneni ve görünmeyeni bilen, kudreti herşeye üstün olan,
hikmeti
herşeyi kuşatandır....
Mülk Suresi, 14. Ayet:
Hikmete dayalı, hesaplı bir düzen içinde, yaratanın yarattıklarını bilmemesi mümkün mü?Allah,
hikmeti
ne nüfuz edilmeyen yüce varlıktır ve gizli-açık her şeyden haberdardır....
Mülk Suresi, 14. Ayet:
(Her şeyi) yaratan O, nasıl olur da (her şeyi) bilmez? Evet, yalnız O, (
hikmeti
nde) erişilmez bir derinlik sahibidir, her şeyden haberdar olandır!...
Rum Suresi, 45. Ayet:
Bunun
hikmeti
de îman edib de güzel güzel amel (ve hareket) de bulunanları (Allahın) fazl (ı ilâhîsi) nden mükâfatlandırmasıdır. Çünkü O, kâfirleri hakıykaten sevmez. ...
Fəth Suresi, 20. Ayet:
Allah size alacağınız daha birçok ganimetler de va'detmiş, şimdilik bunu size peşin vermiş, insanların ellerini sizden çekmişdir. (Bunun)
hikmeti
de mü'minlere bir âyet olması ve sizi (Allahın) doğru bir yola iletmesidir. ...