Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Yusif Suresi, 10. Ayet:
Onlardan biri dedi: “Yusifi öldürməyin! Əgər hökmən nə isə edəcəksinizsə, onu bir quyunun dibinə atın ki, (oradan keçən) karvanlardan biri onu götürsün”. (Bu təklifi irəli sürən Yəhuda adlı qardaşı idi. Nəhayət, qardaşlar onun bu təklifini qəbul etdilər və atalarının yanına gəldilər.)...
Bəqərə Suresi, 5. Ayet:
İşte onlar, Rablerinden (nefslerini oluşturan Esmâ bileşiminden kaynaklanan) HÜDA (hakikati idrak) hâlindedirler ve onlar kurtuluşa ermişlerdir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil
hudâ
, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne)....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
işterevû
: satın aldılar
4.
ed dalâlete
: dalâlet
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar hakikatlerini oluşturan gerçeğe (bilhüda) karşılık, dalâleti (kendi hakikatini fark edememe) satın almışlardır! Oysa bu ticaret onlara kâr getirmedi; gerçeğe de erdirmez!...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Kulnâhbitû minhâ cemîa(cemîan), fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia
hudâ
ye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
1.
kulnâ
: biz dedik
2.
ihbitû
: inin
3.
min-hâ
: ondan, oradan
4.
cemîan
: topluca, hepiniz
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Dedik: "İnin hepiniz oradan (kendinizi bedensiz hissettiğiniz şuur boyutundan - cennet yaşamından). . . Benden size HÜDA (hakikatinizi idrak ettirici Rasûl - ilim) geldiğinde kim HÜDAma tâbi olursa onlara ne korku vardır ne de mahzun olacakları bir şey. "...
Bəqərə Suresi, 120. Ayet:
Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne
hudâ
llâhi huvel
hudâ
ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin)....
Bəqərə Suresi, 120. Ayet:
1.
ve len terdâ
: ve asla razı olmaz
2.
an-ke
: senden
3.
el yahûdu
: yahudi
4.
ve lâ en nasârâ
: ve hristiyanlar ...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el beyyinâti vel
hudâ
min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne)....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
yektumûne
: ketmederler, gizlerler
4.
mâ
: şey...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
O kimseler ki Bizim inzal etmiş olduğumuz beyanatı ve hüdâyı nasa açıkça beyan etmiş olduğumuzdan sonra saklarlar. Muhakkak onlara Allah Teâlâ lânet eder. Ve onlara lânet ediciler de lânette bulunurlar....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Ulâikellezîneşteravud dalâlete bil
hudâ
vel azâbe bil magfireh(magfireti), fe mâ asberehum alen nâr(nâri)....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
1.
ulâike ellezîne
: işte onlar ki ..... yapanlar
2.
işteravû
: satın aldılar
3.
ed dalâlete
: dalâleti
4.
bi el
hudâ
...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte bunlar BilHÜDA (nefslerinin hakikati olan Allâh Esmâ'sına iman) karşılığında dalâleti (dışa yönelik tanrı inancına sapmak); mağfiret (hakikatindeki Esmâ inancı getirisi olan bağışlanma) yerine azabı satın almışlardır. Bunlar ateşe karşı ne kadar dayanıklı imişler!...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel
hudâ
vel furkân(furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn(teşkurûne)....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
1.
şehru
: ay
2.
ramadân
: ramazan
3.
ellezî
: o ki, ki o
4.
unzile
: indirildi
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki, insanlar için hidayete erdirici (hidayete erme, Allah'a ulaşma vesilesi) ve beyyineler (açık deliller ve ispat vasıtaları) ve Furkan (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak Kur'ân, Hüda tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şahit olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır. Allah sizin için kolaylık diler, z...
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Leyse aleyke
hudâ
hum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum, ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâh(vechillâhi), ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûn(tuzlemûne)....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleyke
: senin üzerine
3.
hudâ
-hum
: onların hidayete ermesi
4.
ve lâkinne
: ve lâkin, fakat
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Önceden insanlara bir Hüda (hakikate erdirici, doğru yolu gösterici) olarak. Furkan'ı da (Hak ile bâtılı, hayr ile şerr olanı ayırt eden) inzâl etti. Muhakkak ki Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) örten, inkâr edenler var ya, onlar için şiddetli bir azap vardır. Allâh Aziyz'dir, Züntikam'dır (yapılanın sonucunu acıma söz konusu olmaksızın yaşatan)....
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel
hudâ
hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun). ...
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
1.
ve lâ tu'minû
: inanmayın, îmân etmeyin
2.
illâ li men
: o kimseden başka
3.
tebia dîne-kum
: sizin dîninize tâbî oldu, uydu
4.
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Ve men yuşâkıkır resûle min ba’di mâ tebeyyene lehul
hudâ
ve yettebi’ gayra sebîlil mu’minîne nuvellıhî mâ tevellâ ve nuslihî cehennem(cehenneme). Ve sâet masîrâ(masîran)....
Nisa Suresi, 115. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
yuşâkıkı
: ayrılık yapar, muhalefet eder, karşı gelir
3.
er resûle
: resûl, elçi
4.
min ba'di
Maidə Suresi, 46. Ayet:
Daha onların (teslim olmuş Nebilerin) izleri üzere, Tevrat'tan, ellerindekini (gerçek olanını) tasdik edici olarak Meryemoğlu İsa'yı gönderdik. Ona, içinde Hüda (hakikat ilmi) ve Nur bulunan; Tevrat'tan Ona ulaşmış olanı da tasdik eden, korunanlar için bir hidâyet kılavuzu mahiyetindeki İncil'i, öğüt olması için verdik....
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Ve in kâne kebure aleyke i’râduhum fe inisteta’te en tebtegıye nefekan fîl ardı ev sullemen fîs semâi fe te’tiyehum bi âyeh(âyetin), ve lev şâallâhu le cemeahum alel
hudâ
fe lâ tekûnenne minel câhilîn(câhilîne). ...
Ənam Suresi, 35. Ayet:
1.
ve in kâne
: ve eğer oldu ise
2.
kebure
: zor, ağır geldi
3.
aleyke
: sana
4.
i'râdu-hum
: onların yüz çevirmel...
Ənam Suresi, 71. Ayet:
Kul e ned’û min dûnillâhi mâ lâ yenfeunâ ve lâ yadurrunâ ve nureddu alâ a’kâbinâ ba’de iz hedânâllâhu kellezîstehvethuş şeyâtînu fîl ardı hayrâne lehû ashâbun yed’ûnehû ilel hude’tinâ, kul inne hudallâhi huvel
hudâ
, ve umirnâ li nuslime li rabbil âlemîn(âlemîne)....
Ənam Suresi, 71. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e ned'û
: dua mı edelim
3.
min dûni allâhi
: Allah'tan başka
4.
mâ
: şey (şeyler)
...
Ənam Suresi, 88. Ayet:
Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ıbâdih(ıbâdihî), ve lev eşrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne)....
Ənam Suresi, 88. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
hudâ
allâhi
: Allah'ın hidayeti
3.
yehdî
: hidayete erdirir
4.
bi-hî
: onunla
Ənam Suresi, 88. Ayet:
İşte o yol Allah hüdasıdır, o bunu kullarından dilediğine hidayet eyler, ve eğer bunlar şirketmiş olaydılar bütün mesaîleri heder olmuş gitmişti...
Ənam Suresi, 90. Ayet:
Ulâikellezîne hedallâhu, fe bi
hudâ
yuhumuktedih, kul lâ es’elukum aleyhi ecrâ(ecren), in huve illâ zikrâ lil âlemîn(âlemîne). ...
Ənam Suresi, 90. Ayet:
1.
ulâike ellezîne
: işte onlar
2.
hedâ allâhu
: Allah hidayete erdirdi
3.
fe bi
hudâ
yu-hum ıktedih
: öyleyse onların hidayetine tâbî ol
4.
Ənam Suresi, 91. Ayet:
Allâh'ı hakkıyla takdir edemediler. . . "Allâh, hiçbir beşere bir şey inzâl etmemiştir" demekle! De ki: "Musa'nın hakikatinden insanlar için Nur ve Hüda olarak getirdiği Kitabı (BİLGİyi) kim inzâl etti? Siz Onu (BİLGİyi) kâğıtlar haline getirip gösteriyorsunuz, birçoğu (BİLGİyi de) gizliyorsunuz. . . Oysa ne sizin ne de babalarınızın bilmediği şeyler öğretildi size!". . . "Allâh" de, sonra bırak onları daldıklarında oynayıp dursunlar!...
Ənam Suresi, 91. Ayet:
Ve (Yahudiler) Allah Teâlâ'nın kadrini O'nun şan-ı ulûhiyetine layık olacak bir surette takdir edemediler. Çünkü, «Allah insanlara birşey indirmiş değildir,» dediler. De ki: «Musa'nın bir nûr ve nâs için bir hüda olarak getirmiş olduğu kitabı kim indirmiştir? Siz onu parça parça kağıtlara yazıyor, meydana koyuyorsunuz ve birçoğunu da gizliyorsunuz ve sizin babalarınızın bilmediklerini öğretilmiş oluyorsunuz». Sen «Allah» de, sonra onları bırak, daldıkları batakta oynayıp dursunlar....
Ənam Suresi, 154. Ayet:
Sonra, Musa'ya Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsini, hüda (hidâyet) ve rahmet olarak, muhsin olanlar üzerine de (nimetimizi) tamamlamak ve her şeyi açıklamak için verdik. . . Ki böylece onlar, Rablerine kavuşacaklarına iman etsinler....
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Yahut: "Eğer bize de O BİLGİ inzâl olunsaydı, elbette onlardan daha fazla, hidâyet olanı değerlendirirdik" demeyesiniz diye. . . Rabbinizden size apaçık deliller, hüda (hakikat bilgisi) ve rahmet gelmiştir. . . Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) yalanlayıp, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kimdir! İşaretlerimizden yüz çevirenler, yüz çevirmelerinin sonucunu, azabın en kötüsü ile yaşayacaklar!...
Əraf Suresi, 52. Ayet:
Muhakkak onlara bir kitap getirdik. İşte onu imân edecek bir kavim için bir hüda ve rahmet olmak için tam bir ilim üzere mufassalan irad ettik....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ve ilâ âdin ehâhum hûdâ(hûden), kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), e fe lâ tettekûn(tettekûne)....
Əraf Suresi, 154. Ayet:
Musa'nın öfkesi geçince, levhaları aldı. . . O yazılı metinde, Rablerinden korkanlar için hüda ve rahmet vardır....
Əraf Suresi, 193. Ayet:
Ve in ted’ûhum ilel
hudâ
lâ yettebiûkum, sevâun aleykum e deavtumûhum em entum sâmitûn(sâmitûne)....
Əraf Suresi, 193. Ayet:
1.
ve in ted'û-hum
: ve eğer onları çağırırsanız
2.
ilâ el
hudâ
: hidayete
3.
lâ yettebiû-kum
: size uymazlar, tâbî olmazlar
4.
Əraf Suresi, 193. Ayet:
Şayet onları hüdaya (hidâyete) davet etseniz, size tâbi olmazlar. . . Ha onları davet etmişsiniz ha susmuşsunuz, ikisi de birdir....
Əraf Suresi, 198. Ayet:
Ve in ted’ûhum ilel
hudâ
lâ yesme’û, ve terâhum yenzurûne ileyke ve hum lâ yubsırûn(yubsırûne). ...
Əraf Suresi, 198. Ayet:
1.
ve in ted'û-hum
: ve eğer onları çağırırsanız
2.
ilâ el
hudâ
: hidayete, Allah'a ulaşmaya
3.
lâ yesmeû
: işitmezler
4.
ve te...
Əraf Suresi, 203. Ayet:
Onlara bir âyet iletmediğinde: "Onu (kendinden) uydursaydın ya!" dediler. . . De ki: "Ancak, Rabbimden bana vahyolunana tâbi olurum. . . Bu (Kur'ân) Rabbinizden basîretlerdir (idrak ettirir), hüdadır (hakikat rehberi) ve iman eden topluluk için rahmettir (kemâlâtlarını açığa çıkarır). "...
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
Huvellezî ersele resûlehu bil
hudâ
ve dînil hakkı li yuzhirahu alâd dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne)....
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
1.
huve ellezî
: ki... O'dur
2.
ersele
: gönderdi
3.
resûle-hu
: onun resûlü, kendi resûlü
4.
bi el
hudâ
: hidayet...
Yunus Suresi, 57. Ayet:
Ey insanlar! Size, Rabbinizden bir öğüt, içinizde olan (şuur) için bir şifa (sağlıklı düşünme ilacı), iman edenler için bir hüda (hakikatlerine erdirici rehber) ve rahmet gelmiştir....
Hud Suresi, 50. Ayet:
Ve ilâ âdin ehâhum hûdâ(hûden), kâle yâ kavmi'budullâhe mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), in entum illâ mufterûn(mufterûne). ...
Yusif Suresi, 10. Ayet:
İçlerinden söz sâhibi olan biri (Yehûda ise): 'Yûsuf’u öldürmeyin; onu kuyunun dibine bırakın da, geçen kafilenin biri onu (bulup) alsın; eğer (gerçekten ona bir şey)yapacak kimseler iseniz (bâri böyle yapın!)' dedi....
Yusif Suresi, 111. Ayet:
Andolsun ki, onların yaşam hikâyelerinde derinliğine düşünen akıl sahipleri için bir ibret vardır! O (Kur'ân) (beşer tarafından) uydurulan bir söz değildir. . . Fakat öncekilerden önüne gelen orijin bilgiyi tasdik eden; her şeyi tafsilâtlı anlatan ve iman eden bir topluluk için de hüda (hakikat bilgisi) ve rahmet (nefsinin hakikatini bilip gereğince yaşamak) olandır....
Nəhl Suresi, 37. Ayet:
İn tahris alâ
hudâ
hum fe innallâhe lâ yehdî men yudıllu ve mâ lehum min nâsırîn(nâsırîne). ...
Nəhl Suresi, 37. Ayet:
1.
in tahrıs
: sen çok istesen, haris olsan
2.
alâ
: üzerine, e
3.
hudâ
-hum
: onların hidayeti
4.
fe
: artık, bund...
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
Şâkiren li en’umih(en’umihî), ictebâhu ve
hudâ
hu ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). ...
Nəhl Suresi, 121. Ayet:
1.
şâkiren
: şükreden
2.
li en'umi-hî
: onun ni'metlerine
3.
ictebâ-hu
: onu seçti
4.
ve
hudâ
-hu
: ve onu ulaştırd...
İsra Suresi, 78. Ayet:
Ekımis salâte li dulûkiş şemsi ilâ gasakıl leyli ve kur’ânel fecr(fecri), inne kur’ânel fecri kâne meşhûdâ(meşhûden)....
İsra Suresi, 78. Ayet:
Güneşin kaymasından gecenin kararmasına kadar namazı güzel kıl, bir de kıraetiyle mümtaz olan sabah namazını, zira sabah Kur'anı hakıkaten meşhuddur (şühuda mazhardır)...
İsra Suresi, 94. Ayet:
Ve mâ menean nâse en yu’minû iz câe humul
hudâ
illâ en kâlû e beasallâhu beşeren resûlâ(resûlen)....
İsra Suresi, 94. Ayet:
1.
ve mâ
: ve değildir, olmadı
2.
menea
: men etti, engelledi
3.
en nâse
: insan
4.
en yu'minû
: inanmak
...
Kəhf Suresi, 13. Ayet:
Nahnu nakussu aleyke nebeehum bil hakk(hakkı), innehum fityetun âmenû bi rabbihim ve zidnâhum
hudâ
(huden)....
Kəhf Suresi, 55. Ayet:
Ve mâ menean nâse en yu’minû iz câe humul
hudâ
ve yestagfirû rabbehum illâ en te’tiyehum sunnetul evvelîne ev ye’tiyehumul azâbu kubulâ(kubulen)....
Kəhf Suresi, 55. Ayet:
1.
ve mâ menea
: ve men eden şey
2.
en nâse
: insanlar
3.
en yu'minû
: mü'min olmak
4.
iz câe-hum
: onlara geldiği...
Kəhf Suresi, 55. Ayet:
Kendilerine Hüda (Kur'an) geldiği zaman nâsı imân etmelerinden ve Rablerine istiğfarda bulunmalarından men eden olmadı, ancak kendilerine evvelkilerin sünnetinin (haklarında mukadder olan helâkin) gelmesini veya kendilerini azabın ayânen gelmesini istemeleri olmuştur....
Kəhf Suresi, 57. Ayet:
Ve men azlemu mimmen zukkire bi âyâti rabbihî fe a’rada anhâ ve nesiye mâ kaddemet yedâh(yedâhu), innâ cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakren) ve in ted’uhum ilel
hudâ
fe len yehtedû izen ebedâ(ebeden)....
Kəhf Suresi, 57. Ayet:
1.
ve men azlemu
: ve daha zalim kimdir
2.
mimmen (min men)
: o kimseden
3.
zukkire
: zikredildi
4.
bi âyâti
: âye...
Məryəm Suresi, 76. Ayet:
Ve yezîdullâhullezînehtedev
hudâ
(huden), vel bâkıyâtus sâlihâtu hayrun inde rabbike sevâben ve hayrun mereddâ(meredden)....
Taha Suresi, 10. Ayet:
İz reâ nâren fe kâle li ehlihimkusû innî ânestu nâren leallî âtîkum minhâ bi kabesin ev ecidu alen nâri
hudâ
(huden)....
Taha Suresi, 47. Ayet:
Fe’tiyâhu fe kûlâ innâ resûlâ rabbike fe ersil meanâ benî isrâîle ve lâ tuazzibhum, kad ci’nâke bi âyetin min rabbik(rabbike), ves selâmu alâ menittebeal
hudâ
....
Taha Suresi, 47. Ayet:
1.
fe'tiyâ-hu
: o halde (ikiniz) ona gidin
2.
fe
: o zaman, öyleyse, böylece
3.
kûlâ
: ikiniz söyleyin
4.
in-nâ
: ...
Taha Suresi, 123. Ayet:
Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menittebea
hudâ
ye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ....
Taha Suresi, 123. Ayet:
1.
kâlehbitâ (kale ihbitâ)
: "ikiniz inin" dedi
2.
min-hâ
: oradan
3.
cemîan
: hepiniz
4.
ba'du-kum
: sizin bir kı...
Taha Suresi, 123. Ayet:
(Rabbi) dedi ki: "Birlikte (şuur ve daha sonra terk edilecek beden eşi) inin aşağı ondan! Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak! Benden size bir Hüda (hakikatinizi hatırlatıcı) geldiğinde, kim benim Hüdama (hatırlattığım hakikatine) tâbi olur ise, işte o sapmaz ve şakî olmaz!"...
Qəsəs Suresi, 37. Ayet:
Ve kâle mûsâ rabbî a’lemu bi men câe bil
hudâ
min indihî ve men tekûnu lehu âkıbetud dâr(dârı), innehu lâ yuflihuz zâlimûn(zâlimûne)....
Qəsəs Suresi, 37. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
mûsâ
: Musa
3.
rabbî
: Rabbim
4.
a'lemu
: daha iyi bilir
Qəsəs Suresi, 57. Ayet:
Ve kâlû in nettebiıl
hudâ
meake nutehattaf min ardınâ, e ve lem numekkin lehum haremen âminen yucbâ ileyhi semerâtu kulli şey’in rızkan min ledunnâ ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne). ...
Qəsəs Suresi, 57. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
in
: eğer
3.
nettebiı
: tâbî olursak, uyarsak
4.
el
hudâ
: hidayet
Qəsəs Suresi, 57. Ayet:
Ve dediler ki: «Eğer seninle beraber hüdaya (İslâm'a) tâbi olursak yerimizden hemen çıkarılırız. Biz onlar için bir emniyetli Harem'i metin bir mekân kılmadık mı ki, her şeyin semereleri Bizim tarafımızdan bir rızk olmak üzere onun için toplanır. Fakat onların ekserisi bilmezler.»...
Qəsəs Suresi, 85. Ayet:
İnnellezî farada aleykel kur’âne le râdduke ilâ meâd(meâdin), kul rabbî a’lemu men câe bil
hudâ
ve men huve fî dalâlin mubîn(mubînin)....
Qəsəs Suresi, 85. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezî
: o ki
3.
farada
: farz kildi
4.
aleyke
: senin üzerine, sana
Səcdə Suresi, 13. Ayet:
Ve lev şi’nâ le âteynâ kulle nefsin
hudâ
hâ ve lâkin hakkal kavlu minnî le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecmaîn(ecmaîne)....
Səcdə Suresi, 13. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer
2.
şi'nâ
: biz diledik
3.
le
: elbette, mutlaka
4.
âteynâ
: biz verdik
Səba Suresi, 32. Ayet:
Kâlellezînestekberû lillezînestud’ifû e nahnu sadednâkum anil
hudâ
ba’de iz câekum bel kuntum mucrimîn(mucrimîne)....
Səba Suresi, 32. Ayet:
1.
ve lâ tetemennev
: dedi
2.
ellezîne
: onlar
3.
istekberû
: büyüklük tasladılar, kibirlendiler
4.
li ellezîne
: ...
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin). ...
Zümər Suresi, 23. Ayet:
1.
allâhu
: Allah
2.
nezzele
: indirdi
3.
ahsene
: ahsen, en güzel
4.
el hadîsi
: hadis, söz (ihdas edilen)
Mömin Suresi, 53. Ayet:
Ve lekad âteynâ mûsel
hudâ
ve evresnâ benî isrâîlel kitâb(kitâbe). ...
Mömin Suresi, 53. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
lekad
: andolsun
3.
âteynâ
: biz verdik
4.
mûsâ
: Musa
Mömin Suresi, 53. Ayet:
Andolsun ki Musa'ya hüda (Hakikat bilgisi) verdik. . . İsrailoğullarını da BİLGİye mirasçı kıldık!...
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Ve emmâ semûdu fe hedeynâhum festehabbûl amâ alel
hudâ
fe ehazethum sâıkatul azâbil hûni bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne). ...
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
1.
ve emmâ
: ve fakat, ise
2.
semûdu
: Semud (kavmi)
3.
fe
: böylece, ondan sonra
4.
hedeynâ-hum
: onları hidayete...
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud'a (Sâlih'in halkına) gelince, biz onlara hidâyet ettik de onlar âmâlığı (körlüğü) sevip, hüdaya (hakikate) tercih ettiler. . . Bu hâlleri yüzünden kazandıkları ile horlayıcı - alçaltıcı azabın yıldırımı kendilerini yakaladı....
Casiyə Suresi, 11. Ayet:
Hâzâ
hudâ
(huden), vellezîne keferû bi âyâti rabbihim lehum azâbun min riczin elîm(elîmun)....
Məhəmməd Suresi, 25. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: onlar
3.
erteddû
: (eski hallerine) döndüler
4.
alâ edbâri-him
: arkalarına
<...
Məhəmməd Suresi, 32. Ayet:
İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi ve şâkkûr resûle min ba’di mâ tebeyyene lehumul
hudâ
len yedurrûllâhe şey’â(şey’en), ve seyuhbitu a’mâlehum....
Məhəmməd Suresi, 32. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir oldular
3.
ve saddû
: ve engellediler, men ettiler
4.
an ...
Fəth Suresi, 28. Ayet:
Huvellezî ersele resûlehu bil
hudâ
ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullih(kullihî), ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden)....
Fəth Suresi, 28. Ayet:
1.
huve ellezî
: o ki, o ...dır
2.
ersele
: gönderdi
3.
resûle-hu
: onun resûlü
4.
bi
hudâ
: hidayet ile
...
Fəth Suresi, 28. Ayet:
O, Rasûlünü, hakikatin dillenişi olarak (bil-HÜDA) ve Hak Din (Esmâ'nın açığa çıkışı sistemi ve düzeni olan Sünnetullâh realitesi anlayışı) ile irsâl etti ki, O'nu tüm din anlayışlarına üstün kılsın! (Varlıklarında) Şehiyd olarak Allâh yeter....
Nəcm Suresi, 23. Ayet:
İn hiye illâ esmâun semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ enzelallâhu bihâ min sultân(sultânin), in yettebiûne illez zanne ve mâ tehvel enfus(enfusu), ve lekad câehum min rabbihimul
hudâ
....
Nəcm Suresi, 23. Ayet:
1.
in ..... (illâ)
: sadece, ancak
2.
hiye
: o
3.
(in) ..... illâ
: sadece, ancak
4.
esmâun
: isimler
Nəcm Suresi, 23. Ayet:
Onlar hiçbir şey değil, ancak birtakım isimlerdir ki, onları siz ve babalarınız takmışsınızdır. Allah Teâlâ ona dâir bir hüccet indirmemiştir. Zandan ve nefislerinin arzu ettiğinden başka bir şeye tâbi olmuyorlar. Halbuki, onlara Rablerinden bir hüda (bir rehber-i hidâyet) gelmiştir....
Səff Suresi, 9. Ayet:
Huvellezî ersele resûlehu bil
hudâ
ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikû(muşrikûne)....
Səff Suresi, 9. Ayet:
1.
huve ellezî
: o ..... dır
2.
ersele
: gönderdi
3.
resûle-hu
: onun resûlü, resûlü
4.
bi el
hudâ
: hidayet ile
Cin Suresi, 13. Ayet:
Ve ennâ lemmâ semi’nel
hudâ
âmennâ bih(bihî), fe men yu’min bi rabbihî fe lâ yehâfu bahsen ve lâ rehekâ(rehekan)....
Cin Suresi, 13. Ayet:
1.
ve ennâ
: ve gerçekten biz
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
semi'nâ
: işittik
4.
el
hudâ
: hidayet
Cin Suresi, 13. Ayet:
"Biz hüdayı (Kurân'ı) işittiğimizde, Onun hakikat olduğuna iman ettik. . . Kim Rabbine hakikati olarak iman ederse, (artık o) ne hakkının eksik verilmesinden korkar ve ne de zillete düşürülmekten!"...
Müddəssir Suresi, 13. Ayet:
Ve benîne şuhûdâ(şuhûden). ...
Bürüc Suresi, 3. Ayet:
Ve şâhide ve meşhûda kasem olsun...
Bürüc Suresi, 3. Ayet:
Şahid ile meşhûda kasem ederim ki:...
Leyl Suresi, 12. Ayet:
İnne aleynâ lel
hudâ
....
Leyl Suresi, 12. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
aleynâ
: bizim üzerimizde, bize ait
3.
le
: mutlaka, elbette, gerçekten
4.
el
hudâ
: hidayet...
Ələq Suresi, 11. Ayet:
E reeyte in kâne alel
hudâ
....
Ələq Suresi, 11. Ayet:
1.
e
: mü
2.
raeyte
: sen gördün
3.
in
: eğer, ise, öyle ise
4.
kâne
: oldu, idi
Bəqərə Suresi, 120. Ayet:
Sen onların milletine tâbi oluncaya kadar senden ne Yahudiler ne de Nasranîler asla hoşnut olmazlar. De ki: «Asıl hüda, Allah'ın hidâyetidir.» Eğer sen sana gelen ilimlerden sonra, onların hevâlarına uyacak olsan, yemin olsun ki senin için Allah tarafından ne bir yar bulunur ne de bir yardımcı....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki, insanlar üçün hidayət edici (hidayətə çatma) və bəyyinələr (açıq dəlillər və isbat vasitələri) və Furqan (haqqı batildən ayırıcı) olaraq Quran Hüda tərəfindən onda (o ayın içində) endirildi. Artıq içinizdən kim bu aya (yetişib ramazan ayını görüb) şahid olsa, o zaman onu oruc tutaraq keçirsin. Kim xəstə və ya səfərdə olsa, o təqdirdə (tuta bilmədiyi günlərin sayı qədər) digər günlərdə (oruc tutaraq) tamamlayar. Allah sizin üçün asanlıq diləyər, çətinlik diləməz. (Sizə bu asanlıq)...
Hud Suresi, 58. Ayet:
Amma elə ki, Bizim əmrimiz gəldi, Huda və o kəslərə ki, onunla iman gətiriblər, Öz rəhmətimizlə nicat verdik və onlara nicat verdik qəliz əzabdan....
Hud Suresi, 58. Ayet:
Və (onların əzabı barədə) Bizim əmrimiz (mələklərə) yetişən və Bizim istəyimiz qətiləşən zaman Huda və onunla birgə iman gətirənlərə tərəfimizdən olan bir rəhmətlə nicat verdik və onları çox çətin bir əzabdan qurtardıq....