Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana hamrın ve şans oyunlarının hükmünü soruyorlar. De ki: "Her ikisinde de büyük günah vardır. İnsanlar için yararları olsa da. Günahları yararlarından daha büyüktür." Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: "Afvı." Allah size ayetlerini böylece açıklamaktadır. Umulur ki düşünürsünüz....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani, Allah, İsa'ya: "Ey İsa! Seni öldürecek olan Ben'im. Seni Bana yükselteceğim. Seni Kafirlerden arındıracağım. Sana tabi olanları da Kıyamet Günü'ne kadar küfredenlerden üstün tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnız Bana olacak; anlaşmazlığa düştüğünüz konular hakkında hükmü Ben vereceğim." dedi....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine kitap verilenler! Bazı yüzlerin azalarını silip, arkaları gibi dümdüz yapmadan veya Cumartesi yasağını çiğneyenleri lanetlediğimiz gibi sizi de lanetlemeden önce yanınızda bulunanı, doğrulayıcı olarak indirdiğimize iman edin. Zira Allah'ın hükmü mutlaka gerçekleşir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar, sürekli sizi gözetliyorlar, eğer Allah size bir zafer verirse: "Biz de sizinle beraber değil miydik?" derler. Eğer, Kafirler üstünlük sağlarlarsa: "Biz sizin üstün gelmenizi sağlamadık mı, Mü'minlerden korumadık mı?" derler. Kuşkusuz, Allah, Kıyamet Günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, Mü'minlere karşı, Kafirlere asla bir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Sana soruyorlar. De ki: "Allah kelale hakkında size hükmünü veriyor: Ölen herhangi bir kimsenin çocuğu yoksa yalnızca bir kız kardeşi varsa, mirasın yarısı onundur. Kız kardeşi ölür de çocuğu da yoksa erkek kardeşi onun malına varis olur. Kız kardeş, iki taneyse mirasın üçte ikisi onlarındır. Eğer erkek ve kadın çok kardeşlerse, o zaman erkeğe iki kadın payı vardır. Şaşırıp sapıtmamanız için, Allah, size açıklıyor. Ve Allah Her Şeyi En İyi Bilen'dir."...
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler! Sözlerinizi yerine getirin. İhramlı iken helal saymamanız şartı ile okunacak olanların dışında kalan en'am size helal kılındı Kuşkusuz, Allah, dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde, Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, nasıl olur da sana hüküm verdiriyorlar? Sonra da o hükümden döneklik ediyorlar. Onlar, aslında inanmış değiller....
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Cahiliye hükmünü mü istiyorlar? Gerçeği kavramış bir toplum için, Allah'tan daha iyi hüküm veren kim olabilir?...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
Mademki sizin bir kısmınız benimle gönderilene iman etmiş, bir kısmınız da iman etmemişse; o halde Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip, hicret edenler, malları ve canları ile Allah yolunda cihat edenler, barındırıp yardım edenler; işte onlar birbirlerinin velileridirler. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar onların velayetinden size bir şey yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak aranızda anlaşma bulunan bir halkın aleyhine olursa, o bu hükmün dışındadır. Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir....
Tövbə Suresi, 12. Ayet:
Eğer onlar, antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa, küfrün öncüleri ile savaşın. Çünkü onların yeminleri yok hükmündedir. Umulur ki yaptıklarından vazgeçerler....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, sülaleniz; kazandığınız mallarınız, kötüye gitmesinden korktuğunuz ticaretiniz, hoşunuza giden evleriniz, size; Allah'tan, O'nun Resulü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli geliyorsa, o halde Allah'ın hükmünün gerçekleşmesini bekleyin." Allah, fasık olan halkı hidayete iletmez....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Gerçekten Biz, İsrailoğulları'nı güvenli bir yere yerleştirdik. Onları temiz ve hoş nimetlerle rızıklandırdık. Kendilerine ilim gelinceye dek ihtilafa düşmediler. Rabb'in, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında Kıyamet Günü hükmünü verecektir....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Ve sana vahyolunana uy. Allah, hükmünü verene kadar sabret. Ve O, Hüküm Verenlerin En Hayırlısıdır....
Hud Suresi, 94. Ayet:
Hükmümüz gerçekleşince Şu'ayb'ı ve onunla birlikte iman etmiş olanları, Tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri de dehşete düşürücü bir ses yakaladı. Yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar....
Hud Suresi, 119. Ayet:
Ancak Rabb'inin rahmet ettikleri hariç. Bunun için yarattı onları. Kesinlikle Rabb'inin takdir ettiği, "Cehennem'i cinlerden ve insanlardan dolduracağım" hükmü gerçekleşecektir....
Taha Suresi, 72. Ayet:
"Bizim açımızdan, ortaya konan bu kanıtlayıcı bilgiden sonra, yaradılışımızın esaslarını belirleyen yaratıcıya karşı seni asla tercih etmeyiz. İstediğin şeyi yap. Senin hükmün ancak bu dünya hayatında geçer." dediler....
Nəml Suresi, 78. Ayet:
Rabb'in, onların arasında hükmünü verecek. O, Mutlak Üstün Olan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Zümər Suresi, 3. Ayet:
Dikkat edin! Halis din yalnızca Allah'a aittir. O'nun yanı sıra veliler edinenler: "Onlara, bizi Allah'a daha yakın bir seviyeye yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz." diyorlar. Allah, hakkında tartıştıkları şey için hükmünü verecektir. Allah, yalancı ve azılı nankörleri doğru yola iletmez....
Mömin Suresi, 48. Ayet:
Büyüklük taslayanlar: "Hepimiz onun içindeyiz. Artık Allah, kulları arasında hükmünü verdi." derler....
Şura Suresi, 10. Ayet:
Bir şey hakkında anlaşmazlığa düşerseniz, artık onun hükmü Allah'a aittir. İşte o Allah, benim Rabb'imdir. O'na tevekkül ettim ve O'na yöneldim....
Zuxruf Suresi, 28. Ayet:
İbrahim, gerçeğe yönelmeleri umuduyla takdir edilmiş hükmü gelecek nesiller için de kalıcı bir ilke yaptı....
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İman edenler, "Bir sure indirilmeli değil miydi" derler. Sonra savaştan söz eden, hükmü kesin bir sure indirilince, kalpleri hastalıklı kimselerin, sana, sanki üzerlerine ölüm hali çökmüş kimseler gibi baygın baygın baktıklarını görürsün. Oysa onlar için uygun olanı;...
Fəth Suresi, 15. Ayet:
Geri bırakılanlar, ganimetleri almak için gittiğinizde: "Müsaade edin sizinle gelelim." diyecekler. Allah'ın sözünü değiştirmek istiyorlar. De ki: "Siz, asla bizimle gelemezsiniz. Allah, bu hükmü daha önce buyurmuştu." O zaman da: "Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz." diyecekler. Doğrusu onlar anlayışı kıt kimselerdir....
Tur Suresi, 48. Ayet:
Rabb'inin hükmünü sabrederek bekle. Sen gözümüzün önündesin. Ve her kalkışında Rabb'ini hamd ile tesbih et....
Mümtahinə Suresi, 10. Ayet:
Ey iman edenler! Sığınmak üzere size gelen Mü'min kadınların hicret nedenlerini sorgulayın. Allah, onların gerçekten inanıp inanmadıklarını çok iyi bilmektedir. Eğer gerçekten Mü'min olduklarını anlarsanız, onları Kafirlere geri göndermeyin. Onlar, Kafir erkeklere helal değildir. Kafir erkekler de onlara helal değildir. Kafirlerin bu kadınlara verdiklerini iade edin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde onlarla nikahlanmanızda bir sakınca yoktur. Ve Kafir kadınları nikahınızda tutmayın. Ve ne infa...
Qələm Suresi, 48. Ayet:
Artık Rabb'inin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi gibi olma. Hani o çok üzüntülü ve hüzünlü olarak seslenmişti....
İnsan Suresi, 24. Ayet:
Artık Rabb'inin hükmü için sabret. Onlardan, günahkarlara ve gerçeği yalanlayan nankörlere uyma....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Bizim İsrâiloğulları’ndan, yalnızca Allah’ı ilâh tanımaları, candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne teslim olmaları, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet etmeleri, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanmaları, Allah’a boyun eğmeleri, anaya-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, dullara, çevresi, çaresi olmayan yoksullara devamlı iyilik ve ihsanda bulunmaları konusunda kesin taahhüt aldığımızı ehl-i kitaba-yahudilere hatırlat: 'Bütün insanların iyiliği için doğruları söyleyin. Namazları âdâbına riâyet ede...
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
Allah tarafından onlara, ellerindeki doğru bilgileri, kutsal kitaplardaki bilgileri tasdik edici bir rasûl gelince, kendilerine verilen kutsal kitabın hükmünce sorumlu tutulanlardan bir kısmı, Allah’ın kitabını, sanki hiç tanımıyorlarmış, bilmiyorlarmış gibi, taahhütlerini bozarak, sorumluluklarını yerine getirmediler, Muhammed’in hak peygamberliği ile ilgili, Tevrat’ın ve İncil’in hükümlerini de, Kur’ân’ı da büsbütün kulak arkası ettiler....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey âmenu olanlar! “Raina (bizi gözet)” demeyin. ve “unzurna (bize bak)” deyin. ve (Allah'ın hükmünü) dinleyin (işitin). ve kâfirler için “elîm azap” vardır.....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler, (siz peygamber aleyhisselâma, bizi gözet mânasına geldiği gibi, İbrani lisanında Yahûdilerin sövme mânasına kullandıkları) “Râina” lâfzı ile hitap etmeyin. Bize bak, mânasına gelen “Unzurna” deyin. Allah’ın hükmünü dinleyip kabul edin. Bu şekilde harekette bulunan kâfirler için çok acıklı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Bir âyetin hükmünü değiştirir, yahut geri bırakırsak ya ondan hayırlısını getiririz, yahut onun eşidini. Bilmez misin ki Allah'ın her şeye gücü yeter....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyet hükmünü nesih (iptal) eder ya da unutturursak, ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin, Allâh kesinlikle her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz yerine daha iyisini veya bir benzerini getirmedikçe bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırmaz veya unutturmayız. Allah'ın her şeye güç yetirdiğini bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiç bir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir âyetin hükmünü diğer bir âyetle değiştirirsek veya unutturursak (geri bırakırsak) ondan daha hayırlısını yahud onun benzerini getiririz. Cenâb’ı Allah’ın her şeye kâdir olduğunu bilmedin mi?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Herhangi bir ayetin
hukmu
nu yururlukten kaldirir veya unutturursak, onun yerine daha hayirlisini veya onun benzerini getiririz. Allah'in her seye kadir oldugunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Herhangi bir âyeti nesheder (diğer bir âyetle hükmünü kaldırır) veya unutturursak, ondan daha hayırlısını ya da bir benzerini getiririz. Bilmez misin Allah'ın kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz neshetdiğimiz (hükmünü diğer bir âyetle değiştirdiğimiz) veya unutdurduğumuz (geri bırakdırdığımız) bir âyetin (yerine) ya ondan daha hayırlısını, yahud onun benzerini getiririz. Allanın her şey'e kemâliyle kaadir olduğunu bilmedin mi? (Elbette bildin). ...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
(Biz) bir âyetin hükmünü kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki şübhesiz Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir!...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz herhangi bir âyeti nesheder (hükmünü kaldırır) veya unutturursak, mutlaka ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, daha hayırlısını veya benzerini getirmedikçe, herhangi bir âyetin hükmünü neshetmez veya ertelemeyiz. Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, ondan daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiç bir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız (ya da geri bıraktırmayız) . Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli Kitaptan (hakikat bilgisi verilmiş olanlardan) birçoğu, Hak kendilerince apaçık farkedilmesine rağmen, sırf hasetlerinden dolayı sizi imandan küfre döndürmek ister. Allâh hükmü sizde açığa çıkana kadar kusurlarına bakmayın, anlayış gösterin. Muhakkak ki Allâh her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinin çoğu, kendilerine gerçek bütün açıklığıyla belli olduktan sonra sırf kalplerinde size karşı besledikleri kıskançlık duyguları yüzünden sizi iman etmenizden sonra küfüre döndürmek istediler. Siz onlara aldırmayın ve Allah'ın hükmü gelinceye kadar kendi hallerinde bırakın. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden çoğu hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasedden dolayı sizi imânınızdan sonra küfre döndürmeyi çok arzu ederler. Allah'ın (bu husustaki) emri, hükmü gelinceye kadar (onları) bağışlayın ve (olgunluk gösterip) vazgeçin. Şüphesiz ki Allah' in kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller” dediler. Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel üzerinde değiller” dediler. Oysa hepsi Kitab’ı okuyorlar. (Kitab'ı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, kıyamet gününde hükmü Allah verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahûdiler, Nâsranîlere, hiçbir şeye dayanmıyorlar dediler. Nâsranîler de, Yahûdiler, hiçbir şeye dayanmıyorlar dediler. Halbuki hepsi de kitap okurlar. Bilgisi olmayanlar da tıpkı onların dediklerini dedi. Allah, aykırılığa düştükleri şey yüzünden, kıyamet gününde aralarını bulur, gerçek hükmü verir elbet....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler. Kitabı bilmeyenler de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler, "Nasraniler boş şeylerle uğraşıyor"; Nasraniler de, "Yahudiler boş şeylerle uğraşıyorlar" dediler. Bunlar Kitabı (inzâl olmuş bilgiyi) okurlar güya! O bilgiyi okumamış olanlar da zaten onların dediğini söyler!. . İhtilaf ettikleri konuda Allâh, kıyamet sürecinde hükmünü açıklayacaktır....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı, Tevrat’ı, İncil’i okumakta oldukları halde yahudiler: 'Hristiyanlar, amellerine, ibadetlerine değer kazandıran hak bir dinde, hak bir yolda değildirler' dediler. Hristiyanlar da: 'Yahudiler, amellerine, ibadetlerine değer kazandıran hak bir dinde, hak bir yolda değildirler' dediler. Kutsal kitaplarla ilgili bilgilere sahip olmayanlar da, birbirleri hakkında onların söylediklerine benzer sözler söylediler. Allah, kıyamet günü onların arasında ihtilâf edegeldikleri konularda hükmü...
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahûdi’ler: “- Hristiyanlar, din işinde bir şey üzre değildirler.” dediler. Hristiyanlar da: “Yahûdiler, din işinde güvenilir bir şey üzre değildir.” dediler. Halbuki hepsi kendilerine indirilen Tevrat ve İncil’i okuyorlar. Kitab ehli olmayan ve okumak bilmeyen Arap müşrikleri de Yahûdilerle Hristiyanların söyledikleri gibi söylerler. Allah, ayrılığa düştükleri şeyde, kıyamet günü aralarında hükmünü verecek (haklıyı Cennete ve haksızı Cehenneme koyacaktır.)...
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler. (Kitabı) bilmeyenler de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yehud dedi ki: «Nasara hiç bir şey üzerinde değil» Nasara da dedi ki: «Yehud, hiç bir şey üzerinde değil» halbuki hepsi de kitab okuyorlar; İlmi olmıyanlar da tıpkı öyle onların dedikleri gibi dedi, onun için Allah ihtilâf etmekde oldukları davada Kıyamet günü beyinlerinde hükmünü verecekdir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler: «hıristiyanların dayandığı bir şey yoktur.» derken, hıristiyanlar da: «yahudilerin dayandığı bir şey yoktur.» dediler. Oysa hepsi de Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de tıpkı onların dedikleri gibi diyorlar. Bu yüzden Allah ihtilaf ettikleri bu hususta kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler: «Hıristiyan (saymıya değer) bir şey'e saahib değil» dedi (ler). Hıristiyanlar da: «Yahudiler (saymıya değer) bir şey'e saahib değil» dedi (ler). Halbuki hepsi de (kendilerine indirilen) Kitabı (sözde) okuyorlar. (Okumak) bilmeyenler de tıbkı onların dediklerini söyledi. Artık Allah ihtilâfa düşmekde oldukları bu (dâvada) kıyamet günü aralarında hükmünü verecekdir. ...
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler: Hristiyanlar hiç bir şeye sahip değildir, dedi. Hristiyanlar da yahudiler hiç bir şeye sahip değildir, dedi. Halbuki hepsi de kitabı okuyorlar. Bilmeyen kimseler de onların dedikleri gibi dedi. İhtilafa düşer oldukları şeyde kıyamet günü Allah aralarında hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de (kendilerine indirilen) kitabı okuyup durdukları halde, Yahudiler, Hıristiyanların (doğru) bir şey üzerinde olmadıklarını söylerken, Hıristiyanlar da Yahudilerin (doğru) bir yol üzerinde olmadıklarını söylemektedirler. Bilmeyenler de aynen onların sözlerini söylüyorlar. Allah ise kıyamet günü ihtilafa düştükleri konu hakkında, aralarında elbette hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler: "Hıristiyanlar hakikî bir din üzere değil." Hıristiyanlar ise: "Yahudiler hakikî bir din üzere değil." dediler. Halbuki her iki topluluk da kitabı (Tevrat ve İncîl’i) okumaktalar. Dini bilmeyenler de onlarınkine benzer sözler söylediler. Allah, kıyamet günü anlaşamadıkları hususlarda hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dedi ki: 'Hıristiyanların dayandığı birşey yok.' Hıristiyanlar da dedi ki: 'Yahudilerin dayandığı birşey yok.' Oysa ikisi de kitabı okuyup duruyor. Cahiller de onların sözlerine benzer şeyler söylediler. Onların ihtilâf ettikleri şey hakkında hükmü kıyamet gününde Allah verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler: "Hıristiyanlar hiç bir şey üzerinde değil." dediler. Hıristiyanlar da: "Yahudiler hiç bir şey üzerinde değil." dediler. Ve bunlar Kitap'ı da okuyup dururlar, ilimden yoksun olanlar da aynen onların söyledikleri gibi söyledi. Tartışmaya girdikleri şey hakkında, aralarında hükmü, kıyamet günü Allah verecektir....
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
Dediler ki: "Allâh oğul edindi!" SubhaneHÛ! Bilakis, semâlar ve arzda ne varsa O'na aittir ve her şey (kanitun) O'nun hükmünü yerine getiricidir!...
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
'Ey Rabbimiz, bizi sana boyun eğen, İslâm’ı yaşayan, senin hükmüne razı olan müslümanlar olarak yetiştir. Soyumuzdan yalnız sana boyun eğen, senin hükmüne razı olan müslüman bir ümmet, İslâm’ı yaşayan müslüman bir nesil meydana getir. Bize ibadet edeceğimiz mübarek makamları, ibadetimizin usullerini, yollarını, icra şeklini göster, öğret. Tevbemizi, Sana itaate yönelişimizi, rahmetinle kabul et. Sen, sadece Sen, insanları tevbeye sevkeden ve tevbeleri kabul edensin, engin merhamet sahibisin.' di...
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden Rabbi ona: 'İslâm’ı yaşayan müslüman ol, bana teslim olarak hükmüme razı ol' buyurunca, 'Ben yaratan, yaşama kabiliyeti gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden, âlemlerin, bütün varlıkların Rabbine teslim olarak hükmüne razı oldum, İslâm’ı yaşayan müslüman oldum.' dedi....
Bəqərə Suresi, 133. Ayet:
Yoksa siz de bu olaya şâhit mi oldunuz? Hani Yâkub’a ölüm gelip çattığında, oğullarına: 'Benden sonra, neyi ilâh tanıyıp, neye gönülden bağlanarak teslim olacak, neye saygıyla kulluk ve ibadet edeceksiniz?' demişti. Oğulları da: 'Senin ilâhına, ataların İbrâhim, İsmâil ve İshak’ın ilâhına, bir tek olan ilâha, bir tek tanrıya kulluk ve ibadet edeceğiz. O’na boyun eğen, O’na teslim olarak hükmüne razı olanlarız, İslâm’ı yaşayan müslümanlarız.' dediler....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
'Allah’a, bize indirilenlere, İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’a, Yâkub’a, torunlarına indirilenlere, Mûsâ’nın ve İsa’nın uygulamakla sorumlu tutulduğu emir ve hükümlere, verilen mûcizelere, Rableri tarafından bütün peygamberlerin uygulamakla sorumlu tutulduğu emir ve hükümlere, verilen mûcizelere iman ettik. Onlardan hiçbirinin arasında fark gözetmiyoruz. Biz sadece Allaha boyun eğen, hükmüne razı olarak İslâm’ı yaşayan müslümanlarız.' deyin....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz senin, yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu, yücelerden haber beklediğini biliyoruz, görüyoruz. İşte şimdi, seni, memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına, Kâbe’ye çevir. Siz de ey mü’minler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kıble ile ilgili, Rablerinden gelen gerekçeli, hikmete dayalı bu emrin, doğru olduğunu, kitaplarında müjdelenen peygamber Muhammed’in atası ...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki, sen kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıblene tâbi olmazlar. Sen de onların kıblesine tâbi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesini kabul etmezler. Sana gelen bunca bilgiden sonra, sen onların şahsî arzu ve ihtiraslarına uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz sen de zalimlerden, âsilerden olursun....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
O kimseler ki Allah'ın indirdiği kitaptan bir emri, bir hükmü gizlerler de buna karşılık değersiz bir miktar para alırlar, işte muhakkak onlardır ateş yiyenler. Karınlarında ateşten başka bir şey yoktur. Allah kıyamet gününde onlarla ne konuşur, ne de onları temizler. Onlara ancak elemli bir azap var....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu azâbın sebebi şudur: Çünkü Allah’ın hak olarak gönderdiği kitabın hükmünü gizlediler. Kitabın bir kısmını ikrar ve bir kısmını inkâr etmek suretiyle ihtilâfa düşenler, hakdan uzak bir ayrılık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas farz edilmiştir: Hüre karşılık hür, kula karşılık kul, kadına karşılık kadın. Fakat öldüren, kardeşinden azıcık bir affa nail olursa o zaman kısas kalkar; öldürülenin velîsinin, akla ve örfe uygun olarak iyiliğe uyması, öldürenin de, öldürdüğü kişinin velîsine güzellikle bir şey vermesi kalır. Bu, Rabbinizden hükmü hafifletmedir, rahmettir. Bundan sonra da gene zulme kalkan ve aşırı giden olursa artık ona elemli bir azap var....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Sizden birinize ölüm alâmetleri belirdiği zaman, eğer geriye mal bırakacaksa, babasına, anasına ve akrabasına malının üçte birinden çok olmıyacak şekilde vasiyyet etmek farz kılındı. Bu vasiyyet, ebeveyn ve akrabasını mahrum etmemek için takva sahiplerine hak oldu. (Bu âyeti kerimenin hükmü, daha ileride gelecek olan Nisa sûresindeki miras âyeti ile kaldırılmış, nesh edilmiştir.)...
Bəqərə Suresi, 181. Ayet:
Ve kim, öğrendikten sonra böyle bir hükmü değiştirirse, böyle davranmanın günahı, yalnızca onu değiştirenedir. Doğrusu Allah, her şeyi işitendir, her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sıyam günlerinin gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmak (cinsellik) helal kılındı. Onlar sizin, siz de onların elbisesisiniz (kişinin dış dünyasındaki en yakını). Allâh bu konuda nefsinize haksızlık ettiğinizi (gece de oruç devam eder cinsellik yapılmaz zannınızı) bildi de yanlıştan dönmenizi (tövbenizi) kabul etti ve sizi affetti. Artık onlara Allâh'ın hükmü kadarıyla yaklaşabilirsiniz. Gün başlangıcına (gecenin karanlığının günün aydınlığına dönüşme sürecine) kadar, yeyip için. Sonra sıyamı gece...
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Hem mallarınızı aranızda bâtıl (haram yollar)la yemeyin ve insanların mallarından bir kısmını kendiniz (haksız olduğunuzu) bile bile (rüşvet veya yalancı şâhidlik gibi) günah ile yemeniz için onları(n hükmünü) hâkimlere (bırakıp) aktarmayın!...
Bəqərə Suresi, 190. Ayet:
Sizinle savaşanlarla, siz Allah yolunda savaşın ve (onlar harbe başlamadan önce siz başlayıp) aşırı gitmeyin. Şüphesiz ki Allah, aşırı gidip haddi tecâvüz edenleri sevmez. (Bu âyet-i kerime, Berae âyeti, yahut bundan sonra gelen âyet ile neshedilmiştir, hükmü kaldırılmıştır.)...
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size açık açık deliller geldikten sonra ayağınız kayarsa, şunu iyi bilin ki Allah Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
Şeytanın peşinden gidenler ne bekliyorlar? Onlar (akılları sıra), buluttan gölgelikler içinde Allah’ın ve meleklerin gelip, haklarındaki hükmün verilmesini, işlerinin bitirilivermesini mi bekliyorlar? Bütün işler ve hükümler Allah’a aittir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar Nûh’a kadar aynı dine sahip bir tek milletti. Görüş ayrılığına düşmeleri sebebiyle Allah onlara, rahmeti, merhameti, ihsanı, sevgisi konusunda müjdecilik, sorumluluk hesap ve cezayı hatırlatan, uyarıcılık görevi yapan özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamberler gönderdi. İnsanlar arasında, ihtilâf ettikleri konularda, hakem olmaları, hüküm vermeleri, icraat yapmalarına esas olması için onlarla beraber, gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda gerçekleştirilmesi gereken ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı aylarda savaşmanın hükmünü soruyorlar: 'O aylarda savaşmak büyük günahtır. İnsanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoymak, İslâmî hayatı yaşamaya engel tedbirler almak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ı ziyarete mânî olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük sorumluluğu gerektirir. Temel hak ve özgürlüklere yapılan tecavüz, baskı, zulüm, işkence, fitne, cinayetten ve savaştan, kan dökmekten d...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Haram olan ayda savaşın hükmü nedir, diye sana soruyorlar. De ki: “- O ayda savaş yapmak büyük günahtır. Fakat küfür ve inkârla insanları Allah yolundan çevirmek, Mescid-i Harâm’da tavaf ve namazdan alıkomak, Peygamberi ve ashabını Mekke’den çıkarmak Allah katında daha büyük bir günahtır. Allah’a ortak koşmak fitnesi, Müslümanların haram ayda yaptıkları savaştan da beterdir. Ey müminler, kâfirlerin gücü yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmalarından geri durmazlar. Sizden kim ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana saldırmazlık örfünün geçerli ayda savaşmanın hükmünü soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak çirkin bir şeydir; ancak insanları Allah yolundan çevirmek, O'nu inkar etmek ve Mescid-i Haram(a girmekten onları men etmek) ve halkını oradan sürmek, (bütün bunlar) Allah katında daha da kötüdür, çünkü zulüm ve baskı öldürmekten daha korkunçtur." (Düşmanlarınız) güçleri yeterse, inancınızdan döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Ama sizden biri imanından döner ve hakikati inkar ed...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayı ve bu ayda savaşmanın hükmünü sorarlar. De ki: "O ayda savaşmak büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan engellemek, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ı ziyareti yasaklamak, o mescidin cemaatini yani Müslümanları oradan çıkarmak ise, Allah nazarında daha büyük günahtır. Dinden döndürmek için işkence, öldürmekten beterdir. Kâfirler, ellerinden gelse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan geri durmazlar. Sizden her kim dininden döner ve kâfirlikte devam ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, Haram Ayda savaşmanın hükmünü soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük günahtır. Lâkin insanları Allah yolundan alıkoymak, Onu inkâr etmek, Mescid-i Haramın ziyaretini engellemek ve oranın ahalisini oradan çıkarmak ise, Allah katında daha da büyük günahtır. Çünkü fitne, öldürmekten de kötüdür. Onlar, sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmak için ellerinden gelen hiçbir şeyi esirgemezler. Fakat sizden her kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, işte öylelerinin dünyada ve âhire...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana şarap ve kumar hakkındaki hükmü sorarlar. De ki: İkisinde de hem büyük günah, hem de insanlara bazı menfaatler vardır. Fakat günahları faydalarından daha çoktur. Bir de senden hayır olarak ne harcayacaklarını sorarlar. De ki: İhtiyacınızdan artanı harcayın. Böylece Allah size âyetlerini açıklıyor ki dünya ve âhiret hakkında düşünesiniz....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana hayızlı, aybaşılı iken, kadınlarla ilişkinin hükmünü soruyorlar. 'Aybaşı her iki tarafı da rahatsız eden, sağlıklı olmayan bir kirlilik halidir, zafiyet sebebidir. Bu sebeple, aybaşı halinde iken hanımlarınızdan uzak durun, aybaşı kanı kesilip temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlenip gusül abdesti aldıkları zaman Allah’ın meşrû kıldığı helâl yoldan onlara yaklaşın. Allah günah işlemekten vazgeçip tevbe edenleri, kendisine itaate yönelenleri sever, çok temizlenenleri de sever.' de...
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç hayız ve temizlenme müddeti beklerler. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın rahimlerde yarattığı çocuğu söylemeyerek gizlemeleri onlara helâl olmaz. Kocaları da bu iddet müddeti içinde barışmak isterlerse onları geri almaya daha çok hak sahibidirler. Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları bir derece daha fazladır. Allah Azîz'dir, hükmünde hikmet...
Bəqərə Suresi, 256. Ayet:
Cizye vermeyi kabul eden kitap ehlini (kâfirleri), İslâm dinine girmek için zorlamak ve onlara cebretmek yoktur. İman ile küfür, kesin olarak meydana çıkmıştır. Artık kim, azgınlığa ve sapıklığa sevkedenleri tanımayıpta Allah’a iman ederse, o muhakkak ki, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuştur. Allah kemâliyle işitici ve bilicidir. (bazı müfessirlere göre bu âyeti kerimenin hükmü kıtal âyeti kerimesinin nâzil olmasıyla nashedilmiş, kaldırılmıştır.)...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim de bir zaman: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. Rabbi ona: “İnanmadın mı?” dedi. “Hayır! (İnanmaz değilim), fakat kalbim kuvvet bulsun, mutmain olsun diye (görmek istiyorum). ” dedi. Bunun üzerine Allah: “O halde kuşlardan dördünü tut, onları yanına al, sonra kesip her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra onları kendine çağır, koşarak sana gelecekler. Bil ki Allah Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir. ” dedi....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
O kimseler ki, ribâyı yerler, onlar kalkamazlar, ancak şeytanın çarpmış olduğu delirmiş bir şahıs gibi kalkarlar. Bu ise onların, «Alış veriş muamelesi tıpkı ribâ gibidir,» demeleri sebebiyledir. Halbuki, Allah Teâlâ ticâreti helâl, ribâyı ise haram kılmıştır. İmdi her kim ki, kendisine Rabbinden bir mev'ize gelir de ribâya nihâyet verirse, evvelce aldığı, kendisinedir ve onun hükmü Allah Teâlâ'yadır. Ve her kim tekrar ribâya dönerse işte onlar cehennem ehlidirler, onlar orada ebedî kalacaklardı...
Ali-İmran Suresi, 2. Ayet:
ALLAH, Kendisinden başka ilah olmayan, sonsuza kadar diri, hayatın ve varlığın kaynağı ve dayanağı olan, her şeyi hükmüne, iradesine bağlı kılan yaratıcı!...
Ali-İmran Suresi, 6. Ayet:
Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur. O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah kendisinden başka ilâh olmadığına şâhitlik etmiştir. Melekler ve adâleti yerine getiren ilim sahipleri de O'ndan başka ilâh olmadığına şâhitlik ettiler. O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah katında, Allah’tan gelen, tek ilâhî din, şeriat, düzen, medenî kurallar İslâm’dır. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kavimlerine gelen doğru bilgilerden sonra, liderliği ve hakimiyeti hep kendi uhdelerinde tutma hırsları, hasetleri, haksızlıkları, şer’î kurallara karşı çıkmaları ve bozgunculukları sebebiyle ayrı baş çekerek ihtilâf çıkardılar. Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gösteren delilleri inkâr edenler, küfre giren ehl-i kitap bilmelidir ki,...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Allah’ın birliği ve dini konusunda karşı deliller getirerek seninle münakaşaya kalkışırlarsa: 'Ben, bana, benim sünnetime tâbi olanlarla birlikte varlığımı, benliğimi Allah’a teslim ettim, İslâm’ı yaşayan bir müslüman oldum' diyerek tartışmalarına fırsat verme. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, yazı, hesap-kitap bilmeyen ümmîlere de: 'Siz de varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim ettiniz mi? İslâm’ı yaşayan müslümanlar ol...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Tevrat’dan kendilerine bir miktar nasip verilenleri görmez misin ki, aralarında hüküm vermek için Allah’ın kitabına dâvet olunuyorlar da sonra onlardan bir zümre, o Tevrat’ın hükmüne arkasını çeviriyor. Onlar böyle hakikatlerden yüz çevirmeyi âdet edinenlerdir. (Bu âyet-i kerime, zina eden iki yahudi hakkında nâzil olmuştur: Hazreti Peygamber Efendimizin hakemliğine müracaat etmişler ve Rasûlü Ekrem Aleyhisselâm Tevrat ahkâmına göre recmedilmelerine “taşlanarak öldürülmelerine” hüküm verince kız...
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
Meryem, 'Yâ Rabbi, bana beşer eli değmemişken benim nasıl çocuğum olabilir ki?' dedi. Allah buyurdu ki: 'Öyle de olsa, Allah dilediğini yaratır. O bir iş için hükmünü verdiğinde, ona 'Ol' der; o da oluverir.'...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani o zaman Allah yâ İsa demişti, seni öldürecek de benim, kendime yüceltecek de, kâfirlerden kurtarıp arıtacak da. Sana uyanları kıyamete dek kâfirlere üst edeceğim. Sonra, dönüp geleceğiniz yer, benim tapımdır, aranızda, aykırılığa düştüğünüz şeylerin hükmünü de ben vereceğim....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani Allâh şöyle buyurmuştu: "Seni ben vefat ettireceğim (önceki açıklamaya atıfla, gizli suikastla seni öldüremezler, seni ben, vâden dolunca vefat ettireceğim). . . Seni kendime ref' edeceğim (hakikatinin yüceliklerini yaşatacağım); hakikati reddedenler (kâfirler) arasından alarak arındıracağım ve sana tâbi olanları kıyamet sürecine kadar, hakikati inkâr edenlerden değerli - üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz banadır. Aranızda ayrılığa düştüğünüz konularda, hükmü ben vereceğim. "...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
O vakit Allah şöyle buyurdu: “- Ey İsâ! Şüphe yok ki seni, (ecelin bitince) öldüreceğim, seni bana yükselteceğim, seni küfredenlerin içinden tertemiz kurtaracağım ve sana bağlı olanları, kıyamet gününe kadar küfredenlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz de yalnız banadır. O vakit ihtilâf ettiğiniz şeyler hakkında aranızdaki hükmü ben vereceğim....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
O vakit ki Allah buyurdu: ya İsa! emin ol ben seni eceline yetireceğim ve seni bana ref' edeceğim ve seni o küfredenlerden pâkliyeceğim ve sana tabi' olanları o küfredenlerin kıyamet gününe kadar fevkında kılacağım, sonrada hep dönümünüz banadır, ıhtılâf edib durduğunuz şeyler hakkında o vakit aranızda hükmü ben vereceğim...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
O vakit ki, Allah şöyle buyurdu: «Ey İsa, gerçekten seni öldüreceğim, seni kendime kaldıracağım, seni o inkar edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar, o inkarcılardan üstün kılacağım. Sonra da hep dönüşünüz Bana olacak ve o zaman anlaşmazlığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda hükmü Ben vereceğim.»...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
O zaman Allah şöyle de (miş) di: «Ey İsâ, şübhesiz ki seni öldürecek olan (onlar değil) benim, seni kendime yükseltib kaldıracak, seni küfredenlerin içinden tertemiz (kurtarıb) çıkaracak ve sana tâbi olanları kıyaamet gününe kadar küfredenlerin üstünde tutacak da (benim). Sonra dönüşünüz (de) yalınız bana (olacak) dır. İşte (o zaman) aranızda, hakkında ihtilâf etmekde olduğunuz şeylerin hükmünü ben vereceğim». ...
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
O zaman Allah şöyle buyurmuştu: "Îsâ! seni öldürecek olan, onlar değil Ben’im. Seni Kendi nezdime yükseltecek, seni inkârcıların içinden kurtarıp temize çıkaracak ve sana tâbi olanları ta kıyamete kadar kâfirlere üstün kılacak olan da Ben’im. Sonra hepinizin dönüşü Bana olacak. Ben de aranızda ihtilâf ettiğiniz konularda hükmümü vereceğim....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
O vakit Allah şöyle buyurdu: Ey İsa, seni öldürecek olan Benim. Seni kendi nezdime yükseltecek ve inkâr edenlerin elinden kurtarıp temize çıkaracağım ve sana uyanları da kıyamete kadar kâfirlere üstün kılacağım. Sonra hepinizin dönüşü Banadır; Ben de anlaşmazlığa düştüğünüz şey hakkında hükmümü veririm....
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
İşte o hükmü, Biz sana bu ayetlerde ve hikmetlerle dolu Kur'an'dan aşama aşama okuyoruz....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
Onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, sizinle bizim aramızdaki, benzer, doğru, ortak temel değerlere, ilkelere, kelime-i tevhide, kelime-i şehadete, İslâm dinine gelin: Yalnızca Allah’ı ilâh tanıyalım. Candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne teslim olalım. Saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edelim, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanalım, Allah’a boyun eğelim. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, bir kısmımız, Allah’ı bırakıp, kulları durum...
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”...
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Bir beşer için olacak şey değildir, Allâh kendisine hakikat bilgisini, hükmü ve nübüvveti versin de, sonra o kalkıp insanlara, "Allâh'ı bırakıp, bana kulluk edin" desin! Bilakis onlara şöyle der: "Hakikat bilgisi öğretinize ve yaptığınız çalışmalara uygun olarak, Rabbinize kulluk ettiğinizin bilincinde olanlardan olun. "...
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah bir insana Kitab'ı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra onun insanlara: 'Allah'ı bırakıp da bana kul olun' demesi sözkonusu olamaz. Ancak o: 'Öğrettiğiniz Kitap gereğince ve kendiniz de incelediğiniz üzere gönülden Rabbe kullar olun' der....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, "Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre Rabbaniler olunuz" (deme görevindedir.)...
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah'in kendisine Kitab'i
hukmu
, peygamberligi verdigi insanogluna: «Allah'i birakip bana kulluk edin» demek yarasmaz, fakat: «Kitabi ogrettiginize, okudugunuza gore Rabb'e kul olun» demek yarasir....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah'ın kendisine Kitap'ı, hükmü, peygamberliği verdiği insanoğluna: 'Allah'ı bırakıp bana kulluk edin' demek yaraşmaz, fakat: 'Kitabı öğrettiğinize, okuduğunuza göre Rabb'e kul olun' demek yaraşır....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Beşerden hiç kimsenin, Tanrı kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara: "Tanrı'yı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, "Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre rabbaniler olunuz" (deme görevindedir)....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Beşerden hiç bir kimseye yakışmaz ki Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği versin de sonra o, insanlara: «Allahı bırakıb da (gelin) bana kul olun.» desin. Fakat o, «öğretmekde ve okuyub okutmakda olduğunuz Kitab sayesinde Rabbaniler olun» (der). ...
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Hiç bir insana yakışmaz ki; Allah, kendisine kitabı, hükmü ve peygamberliği versinde sonra o, insanlara: Allah'ı bırakıp bana kullar olun, desin. Fakat: Kitabı okuyup öğrettiğinize göre Rabb'a kul olun, demek yaraşır....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği versin de, sonra o, insanlara: «Allah'ı bırakıp bana kulluk edin» deme (hakkı ve yetki) si yoktur. Fakat o, «Öğretmekte olduğunuz ve ders alıp vermekte bulunduğunuz Kitaba göre Rabbânî'ler olunuz (deme görevindedir.)»...
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Göklerdeki ve yerdeki akıllı ve sorumlu varlıklar ister istemez ona boyun eğip, teslim olarak hükmüne rıza gösterdikleri, tesbih ile zikir halinde kanunlarına, kudretine boyun eğdikleri, İslâm’ı yaşadıkları halde, ehl-i kitap Allah’ın dininden, Allah’ın şerîatından başka din mi, düzen mi, medeniyet mi arıyor? Halbuki, sonuçta O’nun huzuruna götürülüp hesaba çekilecekler....
Ali-İmran Suresi, 89. Ayet:
Ancak daha sonra tövbe edip nefislerini ıslah edenler, bu hükmün dışındadır. Çünkü Allah gafurdur, rahîmdir (çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur)....
Ali-İmran Suresi, 100. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlardan bir zümrenin, göstermelik hoşgörü taleplerini, şeriatinize aykırı isteklerini kabul eder, onlara boyun eğerseniz, iman ettikten sonra sizi, yeniden küfür bataklığına sürüklerler....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Onlar nerede bulunsalar, üzerlerine zillet (aşağılanma) hükmü vurulmuştur; Allâh'tan bir gazaba uğradılar ve aşağılanarak yaşamaya mahkûm oldular. . . Allâh'tan bir ipe ('Rabbimiz sensin' ahdine, yani hakikatlerinin Esmâ mertebesinden oluştuğuna) ve insanlardan bir ipe (bu imana sahip birine tâbi olma) sarılmışlar müstesna! Zira Allâh'ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ'sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr ediyorlardı ve Nebileri, Hakk'ın muradına karşı (nefsaniyetlerine uyarak) öldürüyorlar...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
(Uhud'da) Allâh elbette size sözünü tuttu; varlığınızdaki Allâh Esmâ'sının elverdiği kuvve ile (biiznihi) onları yok etmek üzereydiniz. Ancak Allâh size sevdiğinizi (zafer ve ganimet) gösterdiğinde zayıflık gösterdiniz ve size verilmiş olan hükme isyan edip tartıştınız. Sizden kimi dünyalığı istiyordu (görev yerini bırakıp ganimete koştu), kimi de sonsuz geleceği (Rasûlün hükmüne uyup direndi ve şehîd oldu). Sonra Allâh, size ne durumda olduğunuzu göstermek için geri çevirdi. Bununla beraber siz...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra kederin ardından üzerinize bir güven, içinizden bir kısmınızı bürüyen bir uyuklama indirdi. Bir grup da canlarının derdine düşmüşlerdi; cahiliye zannıyla, Allah hakkında, haksız düşüncelere kapılmaya başladılar. Bunlar: 'Bu işten bize bir şey var mı?' diyorlardı. De ki: 'İş (buyruk) tamamiyle Allah'a aittir.' Onlar sana açıklamadıklarını kalplerinde gizliyorlar. 'Bu işten bize bir şey olsaydı burada öldürülmezdik' [19] diyorlar. De ki: 'Eğer evlerinizde olsaydınız, haklarında öldürülme hük...
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Andolsun ki, mallarınız ve canlarınıza gelecek zararlarla imtihan ediliyorsunuz. Sizden önce kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlardan ve ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan müşriklerden, putperestlerden birçok üzücü sözler işitiyorsunuz. Eğer sabrederek mücadeleye devam eder, Allah’a sığınır, emirlerine yapışır, günahlardan arınıp, azaptan korunur, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiye...
Nisa Suresi, 7. Ayet:
Ana-babanın veya akrabaların (ölümüyle) arkada bıraktıklarından, erkekler için bir pay vardır. Ana-baba ve akrabaların geride bıraktıklarından, kadınlar için de bir pay vardır, az veya çok, ki bu Allâh hükmü olan paydır....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
Bunlar, Allâh'ın hükmü olan sınırlardır. Kim Allâh'a ve Rasûlüne tâbi olursa, onu altında ırmaklar akan cennetine sonsuza dek yaşamak üzere sokar. İşte bu aziym kurtuluştur....
Nisa Suresi, 16. Ayet:
Sizden zina edenlerin her ikisini de eziyetlendirin (döğün ve azarlayın). Eğer onlar tevbe edip islâh olursa, eziyet etmeyin. Allah tevbeleri ziyadesiyle kabul edicidir, çok esirgeyicidir. (Müfessirlere göre bu âyet-i kerimenin hükmü mensuhtur. (kaldırılmıştır). Bazılarına göre de, zina hakkında değil, livata yapanlar hakkında nâzil olmuştur. Bu itibarla zina işliyenlere dair esas hüküm şudur: Eğer ikisi de bekârsalar cezaları yalnız yüz kırbaç dayaktır. Evli iseler taşlamak suretiyle ölüm cezas...
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Allah böylece size haram ve helâli açıklamayı, sizden öncekilerin yoluna sizi de eriştirmeyi ve size tevbe nasip ederek günahlarınızı bağışlamayı murad ediyor. Allah herşeyi bilir, hükmünü hikmetle verir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine hakikat bilgisi verilenler, yüzleri silerek enselere döndürmeden (ilminizi silip eski sapıklığa döndürmeden) veya Cumartesi hürmetini yerine getirmeyenleri lânetlediğimiz gibi sizleri lânetlemeden önce, gelin iman edin size inzâl ettiğimiz, beraberinizdeki hakikat ilmini tasdik edene (Kurân'a). . . Allâh hükmü yerine gelmiştir....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar! Biz, bir takım yüzleri silip, arkalarına çevirmeden, yahut onları, Cumartesi yasağını çiğneyenleri, yahudileri lânetlediğimiz gibi lânetlemeden önce, elinizdeki mevcut doğru bilgileri tasdik etmek üzere indirdiğimize, Kur’ân’a iman edin. Allah’ın planı mutlaka gerçekleşecektir....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
Şüphesiz ki, âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri yarın ataşe atacağız. Derileri piştikçe, azâbı duysunlar diye kendilerine, değiştirerek başka deriler vereceğiz. Çünkü, Allah gerçekten Azîz’dir, Hakîm’dir= hükmünde hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sana ve senden öncekilere indirilene iman ettiklerini ileri sürenleri görmüyor musun ki, Tağut'un hükmüne başvurmaya kalkışıyorlar! Oysa onu inkar etmekle emrolunmuşlardı. Şeytan da onları uzak bir sapıklığa çekmek istemektedir. [15]...
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sana indirilen Kur’ân’a ve senden önce indirilen kitablara iman ettik, diye boş iddiada bulunanlara bakmaz mısın! O azgın şeytana muhakeme olmak istiyorlar. Halbuki onu (şeytanı) tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan ise, onları çok uzak bir sapıklığa düşürmek ister. (Bu âyet-i kerime, bir münafığın, bir Yahudi ile olan dâvasına hakem olarak Hazreti Peygamberi değil de Yahudi sihirbazı azgın şeytan Kâb İbni Eşref’i seçmek istemesi ile ilgili hâdise üzerine nâzil olmuştur. Şöyle ki: Yahudi, Hz. Pey...
Nisa Suresi, 60. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Sana indirilene (Kur’ân’a) ve senden önce indirilenlere(diğer kitablara) gerçekten îmân ettiklerini iddiâ edenleri gördün mü? Tâğûta (Allah’ın yerine itâat ettikleri kimseye) muhâkeme olmak (onun hükmüne tâbi' olmak) isterler; hâlbuki onu açıkça inkâr etmekle emrolunmuşlardı. Şeytan ise onları (tâğûta meylettirerek, haktan) uzak bir dalâlet ile saptırmak ister....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Görmedin mi şu kimseleri ki, sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını iddia ediyorlar, sonra da reddetmekle emrolundukları tâğutun hükmüne başvurmak istiyorlar. Şeytan da onları büsbütün saptırarak doğru yoldan iyice uzaklaştırmak istiyor....
Nisa Suresi, 61. Ayet:
Onlara, Allah’ın indirdiği Kur’ân’a ve Peygamberin hükmüne gelin, denildiği zaman münâfıkları görürsün ki, senden düşmanca bir dönüşle yüz çevirirler....
Nisa Suresi, 61. Ayet:
Kendilerine "Haydi Allah’ın indirdiği Kur’ân’ın ve Resulün hükmüne gelin!" denildiğinde münafıkların senden iyice geri durduklarını görürsün....
Nisa Suresi, 61. Ayet:
Onlara 'Allah'ın indirdiğine ve Peygamberin hükmüne gelin' dendiği zaman, o münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Fakat öyle değil; andolsun Rabbine ki onlar iman etmiş olmazlar aralarında çıkan ihtilâflarda seni hakem etmedikçe ve sonra da yüreklerinde hiçbir sıkıntı, üzüntü duymadan verdiğin hükmü kabul eylemedikçe ve tamamıyla sana teslîm olmadıkça....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayir; Rabb'ine and olsun ki, aralarinda cekistikleri seylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdigin
hukmu
iclerinde bir sikinti duymadan tamamen kabul etmedikce inanmis olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır; Rabb'ine and olsun ki, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe inanmış olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır! Rabbine and olsun ki, onlar aralarında başgösteren meseleler için senin hükmüne başvurup, sonra da senin vermiş olduğun hükme, gönüllerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.25...
Nisa Suresi, 81. Ayet:
(Münafıklar): «Bizden sana itaat !»dedi(er. Yanından ayrılıp dışarı çıktıklarında onlardan bir kısmı senin dediğinin başka (ölçü ve değişik hükmüyle) geceler; (yani aksine bir yol, bir plân kurmaya çalışır). Allah onların neler kurup gecelediklerini (bir bir) yazıyor. Böyle olunca da sen onlardan vazgeç; Allah'a güvenip dayan. Vekîl olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Ve onlara eminlikten veya korkudan bir haber geldiği zaman onu yayıverirler. Ve eğer onu Peygamber'e veya kendilerinden olan emir sahiplerine arz etseler elbette onlardan bunun hükmünü çıkaracak zatlar bunu bilirlerdi. Ve eğer Allah Teâlâ'nın lütuf ve rahmeti üzerinize olmasa idi pek azınız müstesna, elbette şeytana uymuş olurdunuz....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Bir mümini yanlışlıkla öldüren kimsenin, bir mümin köleyi azad etmesi ve öldürülenin âilesine teslim edilecek bir diyet ödemesi gerekir. Ancak ölünün âilesi diyeti bağışlaması müstesnâ. Öldürülen mümin, düşmanınız olan bir topluluktan ise, mümin bir köle azad etmek gerekir. Şayet sizin ile kendileri arasında andlaşma bulunan bir topluluktan ise, âilesine verilecek bir diyet ve mümin bir köle azad etmesi gerekir. Bunları bu...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Hatâ dışında, bir mü'minin diğer bir mü'mini öldürmesi düşünülemez. Bir mü'mini hatâ ile öldürenin kefareti ise, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak ve ölenin ailesine bir diyet ödemektir-ancak ölenin ailesi bunu bağışlarsa müstesna. Hatâ ile öldürülen kişi mü'min olmakla beraber size düşman bir kavme mensup ise, o takdirde mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak gerekir. Eğer öldürülen kişi aranızda antlaşma bulunan bir kavimden ise, ailesine ödenecek bir diyetle beraber, mü'min bir köl...
Nisa Suresi, 98. Ayet:
Yalnız, çaresiz kalan, hiç bir çıkar yol bulamayan ezilmiş, erkekler, kadınlar ve çocuklar bu hükmün dışındadırlar....
Nisa Suresi, 98. Ayet:
(98-99) Ancak, her türlü imkândan mahrum ve hicret için yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar bu hükmün dışındadırlar. Çünkü bunları Allah’ın affedeceği umulur. Allah gerçekten afüv ve gafurdur (affı ve mağfireti boldur)....
Nisa Suresi, 99. Ayet:
(98-99) Ancak, her türlü imkândan mahrum ve hicret için yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar bu hükmün dışındadırlar. Çünkü bunları Allah’ın affedeceği umulur. Allah gerçekten afüv ve gafurdur (affı ve mağfireti boldur)....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir günah yaparsa, onu ancak kendi aleyhine işlemiş olur. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, hükmünde hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allah'ın sana lütfu ve merhameti olmasaydı onlardan bir kısmı seni bile hükmünde doğrudan saptırmayı planlamışlardı, oysa onlar yalnız kendilerini saptırırlar, sana da asla zarar veremezler. Nasıl yapabilirler ki Allah sana kitap (Kur'an) ve hikmet indirmekte ve bilmediklerini sana bildirmektedir. Allah'ın senin üzerinde bulunan lütfu çok büyüktür....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman idareci, askerî erkân ve bir müslüman olarak, varlığını benliğini Allah’a teslim ederek hükmüne razı olandan, hakka ve tevhide yönelik İbrâhim’in dinine...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kitap'ta, kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında size okunan âyetler (Allah'ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden, kadınların, kızların durumları, meseleleri ile ilgili açıklama yapmanı istiyorlar. Sen: 'Onlara ait hükmü size Allah açıklıyor. Kendilerine yazılı olarak tanınmış hakları vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar, hür dul kadınlar ve çaresiz zavallı çocuklar hakkında Kur’ân’da size okunan diğer ayetlerle birlikte şu açıklamayı da yapıyor: Yetimleri himayede, sosyal adâleti, sosyal güvenliklerini, refah paylarını artırarak teminde, yetim haklarına riayette ve yetim mallarını idarede ad...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Bir de, kadınlar hakkında senden fetva (dinin hükmünü) istiyorlar (sana miraslarını soruyorlar). De ki, onlara dair fetvayı, size Allah veriyor: Kendilerine farz kılınan mirâsı vermediğiniz ve nikâhlamalarını da beğenip istemediğiniz yetim kızlar hakkında, mağdur çocuklar hakkında ve yetimlere insaf ile bakmanız hakkında, yüzünüze karşı okunan kitabda âyetler var. Hayır olarak yapacağınız şeyi Allah hakkıyla bilicidir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kitap'ta, kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında size okunan âyetler (Allah'ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar hakkında senden fetva isterler. De ki: Onlar hakkındaki hükmü Allah size açıklıyor: Haklarını vermeyerek nikâhlamak istediğiniz yetim kadınlarla küçük, zayıf yetim çocukların haklarına dair hükümler size bu kitapta okunup duruyor. Yetimlerin haklarını vermekte tam adaleti gözetin. Yaptığınız her iyiliği, Allah mutlaka bilir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden, kadınlar hakkında fetvâ istiyorlar. De ki: "Allâh, size onlar hakkında hükmünü açıklıyor: Kendilerine yazılmış olan(mirâs hakların)ı vermeyip kendileriyle evlenmek istediğiniz öksüz kadınlar, zavallı çocuklar ve öksüzlere karşı adâleti yerine getirmeniz hakkında Kitapta size okunan(âyet)ler (de Allâh'ın hükmünü açıklamaktadır)". Yapacağınız her hayrı muhakkak ki Allâh bilir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar hakkında senden fetvâ istiyorlar. De ki: Size onlar hakkındaki hükmü Allah açıklıyor. Haklarını vermeksizin nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar ile güçsüz ve korunmasız çocuklar hakkındaki hükümler ve yetimlerin hakkını âdil bir şekilde gözetmenize dair emirler, kitapta size okunuyor. Hayır olarak siz ne işlerseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir....
Nisa Suresi, 130. Ayet:
Eğer karı-koca boşanarak birbirinden ayrılırlarsa Allah, her birini kendi kudreti ile ihtiyaçtan berî kılar. Allah’ın ihsânı geniştir. O,hükmünde hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey îman edenler, adaleti titizlikle ayakda tutan (haakim) ler ve Allah için şâhidiik eden (insan) lar olun. (O hükmünüz veya şâhidliğiniz) velev ki kendinizin veya ana ve babalar (ınız) ın ve yakın hısımlar (ınız) ın aleyhinde olsun, (isterse onlar) zengin veya fakir bulunsun. Çünkü Allah ikisine de (sizden daha) yakındır (ve hallerini sizden iyi bilicidir). Artık siz (hakdan) dönerek (keyf-ü) hevanıza uymayın. Eğer dilinizi eğib büker (hakkı olduğu gibi söylemekden çekinir) veya (büsbütün ondan...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin. Allah için şahitlik eden insanlar olun. Bu hükmünüz ve şahitliğiniz isterse bizzat kendiniz, anneniz, babanız ve yakın akrabalarınız aleyhinde olsun. İsterse onlar zengin veya fakir bulunsun; çünkü Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Onun için, sakın nefsinizin arzusuna uyarak adaletten ayrılmayın. Eğer dilinizi eğip bükerek gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün şahitlikten kaçarsa...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, “Biz sizinle beraber değil miydik?” derler. Şayet kâfirlerin (zaferden) bir payı olursa, “Size üstünlük sağlayıp sizi mü’minlerden korumadık mı?” derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü’minlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Gözleri üstünüzde olanlar, size Allah’tan bir zafer nasip olursa: 'Biz sizinle beraber değil miydik?' derler. Şâyet kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin zaferden bir payı olursa, 'İstesek sizi yenemez miydik? Mü’minlerden taraf olmamakla, sizi onlardan korumuş olmuyor muyuz?' derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, mü’minlerin aleyhine kulluk sözleşmesindeki o...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
O münafıklar sizin hâlinizi gözetleyip beklerler: Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) olursa derler ki: “- Biz sizinle beraber değil miydik, bize de mal ve ganimetten verin.” Fakat kâfirlere bir zafer hissesi düşerse, kâfirlere hitaben: “- Biz, size yardım ederek üstünlüğünüzü temin etmedik mi? Size mü’minlerden gelecek ziyanı önlemedik mi? (Bizi de ganimete ortak yapın)”, derler. Artık Allah, kıyamet gününde aranızda hükmünü verir; ve Allah elbette o günde, kâfirler için mü’minler aley...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar ki, sizi gözetleyip duruyorlar; Eğer Allah tarafından size bir zafer ulaşırsa: «Beraber değil miydik?» diyecekler; Eğer kafirlere zaferden bir pay düşerse: «Biz sizden üstün gelmedik mi? Sizi müminlerden kurtarmadık mı?» diyecekler. Allah kıyamet günü aranızda hükmünü verecektir. Ve hiçbir zaman kafirler için müminler aleyhine bir yol ve imkan verecek değildir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi gözetleyip dururlar. Eğer Allah tarafından size bir zafer nasip olursa: «Biz sizinle beraber değil miydik?» derler. Şayet kâfirlerin zaferden bir payı olursa: (Bu defa da onlara): «Size üstünlük sağlayarak sizi müminlerden korumadık mı?» derler. Allah, kıyamet gününde aranızda hükmünü verecektir. Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onların gözleri hep sizin üzerinizdedir. Eğer Allah size zafer nasip ederse, «Biz sizinle beraber değil miydik?» derler. Ama eğer kafirler üstünlük sağlarsa, (bu kez de onlara) «Sizin tarafınızı tutmadık mı, müminlere karşı size destek vermedik mi?» derler. Allah kıyamet günü arınızdaki hükmünü verecektir. Hiç kuşkusuz Allah kafirlere, müminler karşısında üstün gelme fırsatı vermez....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar hep sizi gözetleyib duranlardır. Onun için eğer Allahdan size bir feth (-u zafer) olursa: «Biz de sizinle beraber değil miydik?» derler. Şayet kâfirlere bir (zafer) hisse (si) düşerse (o vakit da kâfirlere dönerek): «Biz size (yardım ederek) galebenizi te'min etmedik mi? Size mü'minlerden (gelecek felâketi) önlemedik mi?» derler. Artık Allah, kıyaamet günü (onlarla sizin) aranızda hükmünü verecekdir. Allah, kâfirlere mü'minlerin aleyhinde (galebeye) asla bir yol (ve imkân) bahşetmez. ...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
onlar ki, sadece başınıza gelecekleri görmeyi beklerler: Böylece, eğer Allahtan size bir zafer ihsan edilirse, "Sizin yanınızda değil miydik?" derler; hakikati inkar edenlerin şanslarının yaver gittiğini görünce de (onlara dönüp): "Şu müminlere karşı sizi savunarak sevginizi hak etmedik mi?" derler. Ama Allah, Kıyamet Günü aranızda hükmünü verecek; ve hakikati inkar edenlerin müminlere zarar vermelerine asla izin vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Münâfıklar sizinle ilgili olayları çok yakından izler, devamlı olarak havayı yoklarlar:Şayet Allah size bir zafer lütfederse: "Biz de sizinle beraber değil miydik?" derler. Eğer kâfirler zaferden yana bir pay elde ederlerse onlara: "Bizim taraf size galip durumda iken sizi kollamadık mı, müminlerin size karşı savletini içten içe engellemedik mi?" derler. Kıyamet günü Allah, sizinle onlar arasında hükmünü verecek ve Allah kâfirlere müminler aleyhinde asla fırsat vermeyecektir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar sizi gözetleyip dururlar. Size Allah'tan bir zafer erişirse, 'Biz sizinle beraber değil miydik?' derler. Kâfirlerin payına birşey düşecek olsa, bu defa da 'Bizim taraf size üstün iken size karşı mü'minlere engel olmadık mı?' derler. Aranızdaki hükmü kıyamet gününde Allah verecektir. Allah, o kâfirlere mü'minler aleyhinde fırsat vermez....
Nisa Suresi, 158. Ayet:
Doğrusu Allah, onu yükseltip himayesine almıştır. Allah Azizdir, hükmünde hikmet sâhibidir....
Nisa Suresi, 165. Ayet:
(İman edenleri Cennetle) müjdeleyici, (küfredenleri Cehennemle) korkutucu olarak peygamberler gönderdik ki, bu peygamberlerin gelişinden sonra insanların (yarın) kıyamette: “- Bizi imana çağıran olmadı”, diye Allah’a bir hüccet ve özürleri olmasın. Allah Azîz’dir, hükmünde hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 165. Ayet:
Biz peygamberleri müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Tâ ki, bu peygamberlerin gelişinden sonra insanların Allah'a karşı bahaneleri kalmasın. Allah Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Ey insanlar! Gerçekten size, Rabbinizden islâm dini ile Peygamber geldi. Hakkınızda hayırlı olmak için hemen ona iman edin. Eğer inanmayacak ve küfredecek olursanız, şüphe yok ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Allah her şeyi bilicidir, hükmünde hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
1.
yesteftûne-ke
: senden fetva istiyorlar, soruyorlar
2.
kul
: de, söyle
3.
allâhu
: Allah
4.
yuftî-kum
: size fe...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmün...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva isterler. De ki: "Allah, babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor: Eğer çocuğu olmayan bir kimse ölür de onun bir kızkardeşi bulunursa, bıraktığının yarısı bunundur. Kızkardeş ölüp çocuğu olmazsa erkek kardeş de ona vâris olur. Kızkardeşler iki tane olursa (erkek kardeşlerinin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer erkekli kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise erkeğin hakkı, iki kadın payı kadardır. Şaşırmamanız için Allah size açıklama yapıyor. Al...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden açıklama istiyorlar. 'Kelâle konusunda, babası ve çocuğu olmayan kimselerin mirasıyla ilgili hükmünü, Allahsize şöyle açıklıyor: Eğer çocuğu olmayan bir kimse ölür de, geride bir kız kardeşi bulunursa, terekenin yarısı kız kardeşinindir. Çocuğu olmayan kız kardeş ölürse, erkek kardeş ona vâris olur. Eğer ölenin iki kız kardeşi varsa, terekenin üçte ikisi onlarındır. Eğer erkekli, kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise, erkeğe, kadının payının iki katı verilir. Şaşırmamanız için Allah size a...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva isterler. De ki: "Allah, 'çocuksuz ve babasız olanın (kelale'nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. ...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
(Ey Rasûlüm), babası ve çocuğu olmıyanın mirası hakkında senden fetva (dinin hükmünü) istiyorlar. De ki, Allah, babası ve çocuğu olmıyan için size şöyle fetva veriyor: “- Eğer bir kimse ölür de çocuğu bulunmazsa ve geride ana-baba bir veya baba bir olan tek bir kız kardeşi olursa, terikenin yarısı bunundur. Eğer ölen bir kadının geride çocuğu kalmaz da erkek kardeşi bulunursa o, terikenin tamamına vâris olur. Ölenin iki ve daha çok kız kardeşi varsa, bunlara terikenin üçte ikisi vardır. Eğer kar...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva isterler. De ki: «Allah, babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor: Eğer çocuğu olmayan bir kimse ölür de onun bir kızkardeşi bulunursa, bıraktığının yarısı bunundur. Kızkardeş ölüp çocuğu olmazsa erkek kardeş de ona vâris olur. Kızkardeşler iki tane olursa (erkek kardeşlerinin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer erkekli kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise erkeğin hakkı, iki kadın payı kadardır. Şaşırmamanız için Allah size açıklama yapıyor. Al...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Sana danışıyorlar. De ki: 'ALLAH size eşsiz ve çocuksuz olan kişinin mirası hakkında şu hükmü açıklıyor: Ölen erkeğin çocuğu olmayıp bir kız kardeşi varsa, bıraktığı mirasın yarısı kız kardeşinindir. Fakat, (ölen kişi) çocuğu olmayan kız kardeşse, erkek kız kardeşinin mirasının tamamını alır. Varisler iki kız kardeş ise, bırakılanın üçte ikisi onlarındır. Kardeşler, erkeklerden ve kadınlardan oluşuyorsa, erkeğe kadının iki katı kadar pay verilir.' Şaşırmamanız için ALLAH size böylece açıklıyor. ...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva istiyorlar. Deki: «Allah size kelâle (babasız ve çocuksuz kimse) nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan, fakat kız kardeşi bulunan bir kişi ölürse, bıraktığı malın yarısı o (kız kardeşi)nundur. Çocuğu olmayan kız kardeş ölürse, erkek kardeş ona varis olur. Eğer (ölenin) iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkek ve kız olurlarsa, erkeğin hissesi, iki kızın hissesi kadardır. Şaşırmamanız için Allah size (hükümlerini) açıklıyor. Alla...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva isterler. De ki: "Tanrı, 'çocuksuz ve babasız olanın (kelale'nin)' mirasına ilişkin hükmü açıklar. Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mircasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Tanrı, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
(Habîbim) senden fetva isterler. De ki: «Allah, babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkındaki hükmü (şöylece) açıklar: Eğer (erkek veya kız) evlâdı (ve babası) olmayan bir erkek ölür, onun (ana baba bir veya sâdece baba bir) bir tek kız kardeşi kalırsa terikesinin yarısı onundur. Eğer (mîrascı) erkek kardeş ise çocuksuz (ve babasız) ölen kız kardeşinin (vefatıyle) bırakdığı (nın tamamını alır). Eğer (aynı şartlarla kalan) kız kardeş iki (veya daha ziyâde) ise oğlan kardeşinin bırakdığının üçde ik...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Resulüm! Senden fetvâ isterler. De ki: “Allah, size babası ve çocuğu olmayan kişinin mirâsı hakkındaki hükmünü şöyle açıklar: Şayet çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşine kalır. Eğer ölen bir kadının geride çocuğu kalmaz da erkek kardeşi bulunursa, erkek kardeş mirasının tamamını alır. Eğer ölenin iki ve daha çok kız kardeşi varsa, o zaman mirasın üçte ikisi bunlarındır. Şayet ölenin kardeşleri erkek ve kadın iseler, erkeğe iki kadının hissesi kada...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva isterler. De ki kelâle’nin yani babası ve çocuğu olmayan kişinin mirası hakkındaki hükmünü Allah şöyle bildiriyor: Çocuğu olmayıp bir kız kardeşini bırakarak ölen bir adamın terikesinin yarısı kız kardeşine aittir. Eğer kız kardeş çocuk bırakmaksızın ölürse tek vâris olan erkek kardeş onun terikesinin tamamını alır. İki kızkardeş kalırsa onlar erkek kardeşlerinin terikesinin üçte ikisini alırlar. Eğer vârisler erkek ve kız kardeşlerden oluşursa erkek, kadın hissesinin iki mislini al...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetvâ istiyorlar. De ki: Allâh size ana-babasız ve çocuksuz kişinin mirâsı hakkında hükmünü şöyle açıklıyor: Ölen kişinin çocuğu yok, bir kızkardeşi varsa, bıraktığı malın yarısı o(kızkardeşi)nindir. Fakat kendisi, (ölen) kızkardeşinin çocuğu yoksa, onun mirâsını (tamamen) alır. Eğer (ölenin) iki kızkardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Ve eğer (vârisler) erkek kadın birçok kardeşler olursa, erkeğe, iki kadının payı kadar (pay) verilir. Şaşırırsınız diye Allâh size (hükmünü) ...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva isterler. De ki: «Allah, 'çocuksuz ve babasız olanın (kelâlenin) ' mirasına ilişkin hükmü açıklar: Ölen kişinin çocuğu yok da kız kardeşi varsa, geride bıraktıklarının yarısı kız kardeşinindir. Ama (ölen) kız kardeşinin çocuğu yoksa, kendisi (erkek kardeşi) ona mirasçı olur. Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama (mirasçılar) erkekler ve kız kardeşler ise, bu durumda erkek için dişinin iki payı vardır. Allah, -şaşırıp sapmayasınız diye- açıklar. ...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva soruyorlar. De ki: Vâris olarak babası ve çocuğu bulunmayan kimsenin mirası hakkında Allah size hükmünü bildiriyor. Ölen kimsenin çocuğu olmaz da bir kız kardeşi bulunursa, mirasının yarısı onundur. Eğer kız kardeş ölür de kendi çocuğu bulunmazsa, mirasın tamamı erkek kardeşindir. Vârisler iki kız kardeş ise, erkek kardeşin bıraktığı mirasın üçte ikisi onların olur. Vârisler hem erkek, hem kız kardeş olursa, erkeğe iki kız hissesi vardır. Şaşırmamanız için Allah size bunları açıklıy...
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla , okunacak (bildirilecek) olanlardan başka hayvanlar , size helâl kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler, akitlerinizin, sözleşmelerinizin icaplarını yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl ve meşrû saymamak şartıyla, Kur’ân’da belirtilenlerin dışında kalan ot ile beslenen hayvanların eti size helâl kılındı. Allah dilediği kanunları kor, dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler! Yaptığınız sözleşmelerin gereğini yerine getirin. İhramlı olduğunuz sırada avı helal saymamanız şartıyla size bildirilecek olanların dışındaki hayvanlar size helal kılındı. Allah dilediği hükmü koyar....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler, akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere, hayvanlar size helal kılındı. Şüphesiz Allah, dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey Inananlar! Akidleri yerine getirin. Ihramda iken avlanmayi helal gormeksizin, size bildirilecek olanlar disinda, hayvanlar helal kilindi; Allah diledigi
hukmu
verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey İnananlar! Akidleri yerine getirin. İhramda iken avlanmayı helal görmeksizin, size bildirilecek olanlar dışında, hayvanlar helal kılındı; Allah dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
İnananlar, anlaşmalarınızı uygulayın. Size okunacak olanların dışındaki hayvanlar size helal kılındı. Yalnız ihramda iken avlanmayı helal saymamak koşuluyla... ALLAH dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler, sözleşmelerinizi yerine getiriniz! İhrama girdiğinizde avlanmayı helal saymamanız şartıyla size, şu okunacak olanların dışındaki hayvanlar helal kılındı. Şüphesiz ki, Allah istediği hükmü koyar....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız şartıyla, çeşitli hayvanlar size helal kılındı. Ancak haram oldukları size okunacak olanlar müstesna. Şüphesiz Allah dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız şartı ile ilerde sayılacak olanlar dışında kalan bütün hayvanlar size helal kılındı, Allah dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey inananlar, akitleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymaksızın ve size okunacaklar dışta tutulmak üzere, hayvanlar size helal kılındı. Kuşkusuz Tanrı dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler! Akitlerin gereğini yerine getirin. İhramlı iken avlamayı helâl saymamanız şartıyla, çeşitli hayvanlar size helâl kılındı. Ancak haram oldukları size okunanlar müstesnâ. Şüphesiz ki Allah dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
- Ey iman edenler, sözleşmelerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal görmeksizin, size bildirilecek olanlar dışındaki hayvanlar size helaldir. Allah dilediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey inananlar, akitleri(zi) yerine getirin. Size oku(nup açıkla)nacak olanların dışında kalan hayvanlar sizin için helâl kılındı. Yalnız ihrâmda iken avı helâl saymamak şartiyle. Allâh, istediği hükmü verir....
Maidə Suresi, 1. Ayet:
Ey iman edenler! Akitleri titizlikle yerine getirin. Size dört ayaklı tüm otlayan hayvanlar helâl kılındı, ancak size okunanlar ve ihramlıyken avlanmayı helâl kılmamanız başka. Şüphesiz Allah dilediği hükmü koyar....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size temiz, iyi ve sağlıklı şeyler helâl kılındı. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce amel edenlerin yiyeceği ve kestikleri hayvanların etleri size helâldir. Sizin yiyeceğiniz de onlara, yahudilere, hristiyanlara helâldir. Mü’min kadınlardan iffetli olanlarla sizden önce kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce amel edenlerden iffetli, haramdan sakınan, hür kadınlar da, evlilik bağı ile bağlanmanız, sırf cinsel arzularınızı tatmin için karşılıklı erlik-dişilik suyu boşaltm...
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, kendi mensuplarınızdan ve başkalarından gizlemekte olduğunuz, kitaplarınızdaki hükümlerden birçoğunu, size açıklayan birçok hükmü de yürürlükten kaldıran Rasulümüz, tebliğ ve davet görevi ile kesinlikle size de geldi. Allah’tan size bir nur, Muhammed, İslâm dini, Allah, insan, kâinat ilişkilerini, ilâhî düzeni açıklayan apaçık bir kitap Kur’ân geldi....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey Kitap Ehli, size bizim peygamberimiz geldi. Bu peygamber, elinizdeki kitabın öteden beri gizli tuttuğunuz bir hükmünü açıklıyor, bir çoğuna da değinmiyor. Gerçekten size Allah tarafından bir ışık, bir açıklayıcı kitap geldi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Mûsâ, ya Rabbi demişti, benim hükmüm ancak kendime, bir de kardeşime geçiyor. Şu kötülük eden kavimle aramızı sen ayır....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Mûsâ ise: 'Rabbim, ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık, bizimle bu doğru ve mantıklı düşünmenin, hak bir dinin dışına çıkmış fâsık, âsi, bozguncu bir kavmin arasında hükmünü ver' dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Mûsâ: "Ya Rabbî, dedi, ben kendi nefsimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık bizimle bu itaatsiz, bu yoldan çıkmış topluluk arasında Sen hükmünü ver!"...
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Musa dedi ki: 'Yâ Rabbi, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Bizimle fasıklar topluluğu arasında Sen hükmünü ver.'...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bu yüzden şu hükmü yazdık İsrailoğullarına: Şüphe yok ki bir insanı öldürmesine, yahut yeryüzünde bozgunculuk etmesine karşılık olmayarak birisini öldüren, bütün insanları öldürmüş gibidir ve kim, birisini kurtarır, diriltirse bütün insanları diriltmiş gibidir. Andolsun ki peygamberlerimiz, onlara apaçık delillerle geldiler de gene onların çoğu, bundan sonra yeryüzünde hadlerini aştılar....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
İşte bundan dolayı İsrailoğullarına şu hükmü yazdık: 'Kim bir cana karşılık veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak sebebiyle olmaksızın bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir kimseyi diriltirse (ölümden kurtarırsa) bütün insanları diriltmiş gibi olur.' Muhakkak ki peygamberlerimiz onlara açık delillerle geldiler. Yine de bunun ardından onların çoğu yeryüzünde aşırıya gitmektedirler....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bunun içindir ki, İsrâiloğulları'na: «Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur» hükmünü yazdık (farz kıldık). Şüphesiz ki onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de bundan sonra onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Allah ve Resulüne savaş açanların, (yol keserek terör eylemi yaparak) yeryüzünü ifsad etmek için koşuşanların cezası; öldürülmeleri veya asılmaları yahut sağ elleri ile sol ayaklarının kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Âhirette ise onlara başkaca müthiş bir ceza vardır. Ancak kendilerini ele geçirmenizden önce tövbe edenler, bu hükmün dışındadır. Biliniz ki Allah gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)....
Maidə Suresi, 34. Ayet:
Ancak onlara eliniz henüz yetmeden önce tevbe edenler bu hükmün dışındadır. Bilmiş olun ki, Allah çok affedendir ve çok merhamette bulunandır....
Maidə Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Allah ve Resulüne savaş açanların, (yol keserek terör eylemi yaparak) yeryüzünü ifsad etmek için koşuşanların cezası; öldürülmeleri veya asılmaları yahut sağ elleri ile sol ayaklarının kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Âhirette ise onlara başkaca müthiş bir ceza vardır. Ancak kendilerini ele geçirmenizden önce tövbe edenler, bu hükmün dışındadır. Biliniz ki Allah gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)....
Maidə Suresi, 38. Ayet:
Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir....
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey Rasûl! Kalpleriyle (şuurlu olarak - anlamını hissedip yaşayarak) iman etmedikleri hâlde, ağızlarıyla "İman ettik" diyenlerden küfürde koşuşanlar, seni mahzun etmesin. . . Yahudi olanlardan öylesi var ki, yalan uydurmak için veya sana gelmemiş bir topluluk adına (aracı olarak) dinleyendir. . . Yerli yerince söylenen Kelimeleri tahrif ederek, "Size şu verilirse alın, eğer o verilmez (Allâh hükmü ile hükmedilir) ise sakın yanaşmayın" derler. . . Allâh bir kimsenin dalâletini dilerse, artık onun ...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey Allah’ın Rasulü, akılları yatarak, kalpleriyle iman etmedikleri halde, ağızlarıyla: 'İnandık' diyenlerin ve yahudiliğin takipçilerinden küfür içinde yarışanların hali seni üzmesin. Onlar devamlı yalana kulak verirler. Senin yanına yaklaşmayan diğer bir kavmin sözlerine kulak kabartırlar. Kelimeleri, ifadeleri, aslî manalarını bozacak şekilde tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, bâtıl tefsirler ve te’viller yapıyorlar. Bir de: 'Eğer hakkınızda şu hükmü uygulamaya kalkarlarsa hemen kabul edin. O ...
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Yalan söylemek için dinleyenler, çok haram yiyenler, sonra da (Tevrat'ın hükmüne razı olmayıp) eğer sana gelirlerse, o taktirde onların arasında hüküm ver veya onlardan yüz çevir. Ve eğer, onlardan yüz çevirecek olursan artık sana asla (hiç) bir şeyle zarar veremezler. Ve şayet, aralarında hükmedecek olursan, o taktirde adalet ile hükmet. Muhakkak ki Allah muksıtîn (âdil) olanları sever....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Onlar yalan dinleyici, haram yiyicidirler. Sana gelecek olurlarsa, ister aralarında hükmünü ver, istersen onlardan yüz çevir. Yüz çevirdiğin takdirde sana hiçbir zarar veremezler. Ama hüküm verecek olursan, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah âdil olanları sever....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Ve keyfe yuhakkimûneke ve indehumut tevrâtu fîhâ
hukmu
llâhi summe yetevellevne min ba’di zâlik(zâlike) ve mâ ulâike bil mu’minîn(mu’minîne)....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
1.
ve keyfe
: ve nasıl
2.
yuhakkimûne-ke
: sana hüküm verdiriyorlar (seni hakem yapıyorlar)
3.
ve inde-hum(u)
: ve onların yanında var
4.
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Yanlarında, içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar (kendi kitaplarına da, sana da) inanmış değillerdir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Nasıl oluyor da içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat, yanlarındayken senin hükmüne baş vuruyorlar, sonra da gene bu hükümden yüz çeviriyorlar? Onlar, zâten inanmamışlardır....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde Allâh hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, neden seni hakem yaparlar; üstelik senin verdiğin hükümden sonra da yüz çevirip giderler! Böyleleri iman eden değildir!...
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl oluyor da onlar senin hükmüne başvurup sonra da yüz çeviriyorlar? Onlar iman sahibi değildirler....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar, inanmış değildir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Yanlarındaki Tevrat’da Allah’ın hükmü dururken seni nasıl hakem yapıyorlar? Sonra da bu hükmün arkasından yüz çeviriyorlar. Onlar, iman eden kimseler değillerdir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Allah'in
hukmu
nun bulundugu Tevrat yanlarinda iken, ne yuzle seni hakem tayin ediyorlar da sonra bundan yuz ceviriyorlar? Iste onlar inanmis degillerdir. *...
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında iken, ne yüzle seni hakem tayin ediyorlar da sonra bundan yüz çeviriyorlar? İşte onlar inanmış değillerdir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde ALLAH'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken nasıl olur da ondan yüz çevirip de seni hakem yapıyorlar? Onlar aslında inanmıyor....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Yanlarında Tevrat onda
hukmu
llah dururken seni nasıl hakem yapıyorlar? Sonra arkasından ne diye dönüyorlar? Öylelerin mü'minlerle alâkası yok...
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken seni nasıl hakem yapıyorlar, sonra arkasından ne diye dönüyorlar? Öylelerin müminlerle alakası yoktur....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Onlar Allah'ın hükmünü içeren Tevrat ellerindeyken niçin senin hakemliğine başvuruyorlar ve sonra da verdiğin hükme yan çiziyorlar? Onlar kesinlikle imansızdırlar....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde Tanrı'nın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar inançlı kimseler değildir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Hem içinde Allahın hükmü (yazılı) olan Tevrat yanlarında bulunub dururken nasıl oluyor da senin hükmüne, hakemliğine müracaat ediyorlar ve sonra da bunun (bu hükmünün) arkasından yine yüz çevirib gidiyorlar? Onlar (hiç bir şey'e) inanan kimseler değildir. ...
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Peki içinde Allah’ın hükmü (recim emri) bulunan Tevrât yanlarında olduğu (ve sana inanmadıkları) hâlde, nasıl seni hakem yapıyorlar (da) sonra bunun ardından (senin hükmünden) yüz çeviriyorlar? Çünki onlar mü’min kimseler değillerdir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Nasıl seni hakem tayin ediyorlar? Halbuki Tevrat yanlarındadır. Onda Allah'ın hükmü vardır. Hem bundan sonra yüz çevirirler. Onlar inanıcı değillerdir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Ve seni nasıl hakem yapıyorlar? Halbuki, onların yanlarında, içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat vardır. Sonra da bunun arkasından yüz çevirirler ve onlar mü'min kimseler değildirler....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Nasıl oluyor da senin hüküm vermeni istiyorlar? Halbuki içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarındadır. Sonra da verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar. Onlar mümin değillerdir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Allah’ın hükmünün yer aldığı Tevrat yanlarında iken nasıl gelip senin hüküm vermeni istiyorlar. Sonra da bundan yüz çeviriyorlar? İşte bunlar mümin değillerdir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Kendi kitapları olan ve içinde Allah’ın hükmü bulunan Tevrat ellerinde iken nasıl olup da seni hakem tayin ediyorlar?Sonra ne diye peşinden dönüp senin hükmüne razı olmuyorlar? Aslında onlar mümin değildirler....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde Allâh'ın hükmü bulunan Tevrât yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar, ondan sonra da (verdiğin hükümden) dönüyorlar. Onlar inanıcı değillerdir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, seni nasıl hakem kılıyorlar ve sonra bunun peşinden yüz çeviriyorlar? İşte onlar, inanmış olanlar değildir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Ellerinde Tevrat, Tevrat'ta da Allah'ın hükmü varken, nasıl oluyor da onlar senin hakemliğine başvuruyor, sonra senin hükmünden de dönüveriyorlar? Aslında onlar hiçbir şeye inanmış değillerdir....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, nasıl oluyor da senin hakemliğine baş vuruyorlar? Daha sonra da verilen hükümden yüz çeviriyorlar. Bunlar inanan kişiler değillerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Onlar için onda (Tevrat'ta) cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara da karşılıklı şekilde kısas hükmü koyduk. Kim bu hakkını bağışlarsa o kendisi için keffaret olur [7]. Kimler Allah'ın indirdikleriyle hükmetmezlerse işte onlar zalimdirler....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Hem Tevrat’ta onlara şu hükmü de farz kıldık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş karşılıktır. Hülasa bütün yaralamalar birbirine kısas edilir. Fakat kim bu kısas hakkından feragat edip bağışlarsa bu, kendi günahları için keffaret olur. Kim Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse işte onlar tam zalimdirler....
Maidə Suresi, 47. Ayet:
İncil’e inananlar, Allah’ın İncil’de indirdiği hükümleri, Muhammed’in peygamberliğini tasdik hükmünü yerine getirsinler. Kimler Allah’ın indirdiği hükümleri yerine getirmezse onlar, işte onlar doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkmış fâsıkların, âsilerin, bozguncuların ta kendileridir....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
(Sana şu hükmü verdik): Onların aralarında Allâh'ın sana inzâl ettiği hüküm ile hükmet. . . Onların (nefsaniyetten kaynaklanan) gerçeğe dayanmayan isteklerine tâbi olma. . . Allâh'ın sana inzâl ettiğinin bazısından seni fitneye düşürmelerinden sakın! Eğer yüz çevirirlerse iyi bil ki, bazı suçlarından dolayı, Allâh onlara bir musîbet vermek istiyor. . . Muhakkak ki, insanların çoğu gerçekten bozuk inanca sahiptirler....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. Eğer Allah'ın hükmünden yüzçevirirlerse, bil ki Allah, bir kısım günahları sebebiyle onları musibete uğratmak istiyor. Muhakkak ki insanların çoğu yoldan çıkanlardır....
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hâlâ cahiliyyet devrine ait hükmü mü istiyorlar? Ve yakîn sahibi olan bir kavim için, Allah'tan daha güzel kim hüküm verir....
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Hâlâ mı cahiliyet devrinin hükmünü aramadalar? Gerçeği, şüphesiz bir sûrette bilenler yanında hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir ki?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
(Yoksa) Cahiliye hükmünü mü istiyorlar? Hakikata yakîni olan topluluk için, Allâh'tan daha güzel hüküm veren kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar cahiliye dönemi hükmünü mü istiyorlar! İyi bilen bir topluluk için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir!...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar, hâlâ o câhillik devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kimmiş Allah’dan daha güzel hüküm verecek? Fakat bunu, gerçek anlayış sahibi olan bir toplum bilir....
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Cahiliye devri
hukmu
nu mu istiyorlar? Yakinen bilen bir millet icin Allah'tan daha iyi hukum veren kim vardir?*...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Cahiliye devri hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir millet için Allah'tan daha iyi hüküm veren kim vardır?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Durmuşlar da cahiliyyet devrinin hukmünü mü istiyorlar? Kimmiş Allahdan daha güzel huküm verecek; fakat bunu yakin şanından olan bir kavm anlar....
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Durmuşlar da onlar cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kimmiş Allah'tan daha güzel hüküm verecek? Fakat bunu inancı kesin bir kavim anlar....
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? kesinlikle bilen bir toplum için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için, hükmü Tanrı'dan daha güzel olan kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar haalâ cahillik (devri) nin (o kötü)hükmünü mü arıyorlar? Şübhesiz bir kanâata sahib olacak bir kavm indinde hükmü Allahdan daha güzel olan da kimdir? ...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa câhiliye hükmünü mü istiyorlar? Artık kat'î olarak îmân edecek bir kavim için, Allah’dan daha güzel kim hüküm verebilir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Cahiliyet hükmünü mü istiyorlar? Ama yakın getiren bir kavim için Allah'tan daha iyi hüküm veren kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar cahiliyet devrindeki hükmü mü arıyorlar? Allah Teâlâ'dan daha güzel hükmeden kim vardır tam kanaat sahibi bir kavim indinde?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar câhiliye hükmünü mü istiyorlar? Yakîn bir bilgi ile inanan bir topluluk için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar, cahiliye dönemi hükmünü mü arıyorlar? İyice bilen bir toplum için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa Cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar?Fakat kesin olarak iman eden insanlar için, Allah’tan daha güzel, daha doğru bir hâkim bulunabilir mi?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa câhiliyye hükmünü mü arıyorlar? İyi bilen bir toplum için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar cahiliyet devrinin hükmünü mü arıyorlar? Fakat kesin bir bilgi ve inançla iman edenler için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim var?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa cahiliye devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?...
Maidə Suresi, 57. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, sizden önce kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlardan, dininizi, şeriatınızı, düzeninizi, medeniyetinizi alay ve oyun konusu haline getirenleri ve kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri candan dost, müttefik edinmeyin. Onları, kamu görevlerini icraya yetkili kılmayın. Eğer mü’minseniz Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan...
Maidə Suresi, 70. Ayet:
Andolsun, İsrailoğullarından sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Fakat her ne zaman bir Peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler....
Maidə Suresi, 70. Ayet:
Andolsun ki, biz, Allah’a ve Peygamberine iman hususunda, İsraîl Oğullarından kuvvetli söz almış ve kendilerine Peygamberler göndermiştik. Ne zaman bir peygamber, nefislerinin istemediği bir hükmü kendilerine getirdi ise, o peygamberlerin bir kısmını yalanladılar ve bir kısmını da öldürüyorlardı....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey inananlar, ihramdayken avlanmayın; içinizden kim, bir av hayvanını bilerek öldürürse sizden iki adâlet sahibinin hükmüne göre cezası, öldürdüğü hayvanın benzeri olan ve Kâ'be'ye götürülen bir hayvanı kurban etmek, yahut işlediği suça karşılık yoksulları doyurmak, yahut da bunlara denk olacak kadar oruç tutmaktır, böylece yaptığının cezasını tatması gerektir. Allah, geçmişte işlenen suçları bağışlamıştır. Fakat bundan böyle de kim bu suçu işlerse şüphe yok ki Allah öç alır ondan ve Allah üstün...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
-Ey İman edenler! İhramlı iken av hayvanını öldürmeyin. Sizden kim bilerek onu öldürürse, cezası, içinizden adalet sahibi iki kimsenin hükmüyle, Kabe’ye ulaştırılacak kurban olarak (koyun, keçi, inek ve deve gibi) bir hayvandır. Ya da yoksulları doyurma kefaretidir veya işlediğinin vebalini tatması için buna denk bir oruçtur. Allah, geçmişte olanı affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa Allah onun hesabını sorar, Allah güçlüdür, hesap sorucudur....
Maidə Suresi, 101. Ayet:
Ey inananlar, size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kur'ân indirilirken bunlara ait bir şey sorarsanız hükmü açıklanır size, halbuki Allah geçmişti ondan, ona ait hükmü bildirmemişti ve Allah, suçları örter, rahîmdir....
Maidə Suresi, 101. Ayet:
Ey îman edenler, Allahın afvetdiği şeyleri — ki eğer size açıklanırsa ve siz bunları Kur'an inerken sorub da hükmü kendinize izhar edilirse fenanıza gidecekdir — sormayın. Allah çok yarlığayıcıdır, cezada da aceleci değildir. ...
Maidə Suresi, 101. Ayet:
Ey îmân edenler! Size açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek şeylerdensormayın! Buna rağmen Kur’ân indirilirken (peygamber aranızda olduğu zaman) onları sorarsanız, size (hükmü) açıklanır. Allah onları (geçmişteki sorularınızı) affetti. Çünki Allah, Gafûr (çok mağfiret eden)dir, Halîm (cezâlandırmakta hiç acele etmeyen)dir....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri) geldiği zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit tutmaktır. Eğer (bunlardan) şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allah'a şöyle yemin ederler: «Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkâr...
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu usul, şahitliği tam gerektiği şekilde yapmaları, yahut yeminlerinden sonra başka şahitlerin şahitliklerine başvurma sonucunda, yalan söylediklerinin ortaya çıkması sebebiyle, yeminlerinin reddedileceğinden korkmalarını sağlama bakımından en uygun çaredir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın hükmünü dinleyip itaat edin. Allah, din yolundan çıkan fasıklar gürûhunu, emellerine kavuşturmaz....
Maidə Suresi, 118. Ayet:
Eğer onlara azab edersen, şüphe yok ki, onlar senin kullarındır; ve eğer kendilerini bağışlarsan yine şüphe yok ki, sen, mutlak galibsin ve hükmünde hikmet sahibisin” der....
Maidə Suresi, 118. Ayet:
“Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şüphesiz ki sen Azîz'sin, hükmünde hikmet sahibisin. ”...
Ənam Suresi, 8. Ayet:
Onlar, ayrıca, "Neden ona (alenen) bir melek gönderilmiş değil?" derler. Ama bir melek göndermiş olsaydık, muhakkak ki, her şeyin hükmü verilip bitmiş olurdu ve onlara (pişmanlık için) başka bir fırsat tanınmazdı....
Ənam Suresi, 18. Ayet:
1.
ve huve
: ve O
2.
el kâhiru
: kahhar, kahredici, yegâne gâlip
3.
fevka
: üstünde
4.
ıbâdi-hî
: onun kulları
Ənam Suresi, 18. Ayet:
O, kullarının üstünde hükmünü yürüten mutlak hükümrandır, her işi tam hikmetle yapar ve her şeyden haberdardır....
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer onların hak dinden yüz çevirmeleri sana ağır geliyorsa, haydi kendi başına yerin dibine inecek bir kanal veya göğe çıkacak bir merdiven arayıp da onlara başka bir mûcize getirmeğe gücün yettiği takdirde hiç durma. (Yani, buna gücün yetmez. O halde sabret ve Allah’ın hükmünü bekle). Allah dilemiş olsaydı, muhakkak onları hidayet üzerinde toplardı. O halde, sakın bunu bilmiyenlerden olma......
Ənam Suresi, 57. Ayet:
Kul innî alâ beyyinetin min rabbî, ve kezzebtum bih(bihî), mâ indî mâ testa’cilûne bih(bihî), inil
hukmu
illâ lillâh(lillâhi), yakussul hakka ve huve hayrul fâsılîn(fâsılîne)....
Ənam Suresi, 57. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
innî
: muhakkak ki ben
3.
alâ beyyinetin
: bir delil üzerinde
4.
min rabbî
: Rabbimden
<...
Ənam Suresi, 57. Ayet:
De ki; «Ben Rabbimden gelen kesin bir delile dayanıyorum, siz ise onu yalanladınız. Bir an önce gerçekleşmesini istediğiniz azap da benim yetkimde değildir. Egemenlik, Allah'ın tekelindedir. O gerçeği açıklar ve O ayırd edici hükmü verenlerin en hayırlısıdır.»...
Ənam Suresi, 57. Ayet:
De ki: Ben Rabbimden açık bir delil üzereyim; oysa siz onu yalanladınız. Sizin çabuklaştırılmasını istediğiniz şey benim elimde değildir; hükmü ancak Allah verir. O doğruyu bildirir. Doğru ile eğriyi ayırt edenlerin en hayırlısı da Odur....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün ne elde etdiğinizi bilen, sonra sizi o zaman (diriltircesine) uyandıran Odur. Tâki (böyle böyle) muayyen olan bir ecelin (bir ömrün) hükmü icra ve itmam edilmiş olsun. Yine dönüşünüz ancak Onadır. (Bundan) sonra ise O, size (dünyâda) ne yapardınız haber verecekdir. ...
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O'dur, geceleyin sizi kendinizden geçiren. Gündüzün de ne yaptığınızı bilir. Sonra sizi oraya geri dönderir ki, belirli bir ecelin hükmü yerine gelsin. Sonra sizin dönüşünüz O'nadır. Sonra da ne yaptığınızı size haber verecektir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Summe ruddû ilâllâhi mevlâhumul hakk(hakkı), e lâ lehul
hukmu
ve huve esraul hâsibîn(hâsibîne)....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
ruddû
: reddedilirler, iade edilirler, döndürülürler
3.
ilâ allâhi
: Allah'a
4.
mevlâ-hum
: on...
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra da, hak dostları, emrinde oldukları âdil otorite, gerçek koruyucuları olan Allah’a, Allah’ın hükmüne, icraatına teslim edilirler. Unutmayın hükümranlık, yargı ve icra sadece O’na aittir. O, hesap görenlerin en süratlisidir....
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra (görürsünüz ki) bunlar, bütün işlerine hak ve adl ile mâlik olan Allaha, (Allahın hükmüne ve cezasına) döndürü (lüb götürü) lmüşlerdir. Gözünüzü açın ki bütün hüküm Onundur. O, hesâb görücülerin en sür'atlisidir. ...
Ənam Suresi, 62. Ayet:
Sonra onlar, gerçek mevlâları olan Allah'ın huzuruna çıkarılırlar. Şunu iyi bilin ki, hükmü ancak O verir. O, hesap görenlerin en sür'atlisidir....
Ənam Suresi, 71. Ayet:
'Allah’ı bırakıp, kulları durumundakilerden bize fayda sağlamayacak ve zarar veremeyecek olan şeylere mi kulluk ve ibadet edelim, yalvaralım? Allah bizi doğru yola, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yola kavuşturduktan sonra, gerisin geri, İslâm dışı hayatımıza mı dönelim? O’nun arkadaşları, bize, doğru yola gel diye çağırdıkları halde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp, şeytanların, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin ayartarak uçuruma çektikleri ahmak gibi mi olalım?' d...
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve işte bunlar, İbrâhîm'e, kavmine karşı verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini artırırız. Muhakkak ki; senin Rabbin hakîm (hükmün ve hikmetin sahibi)dir, alîmdir (en iyi bilendir)....
Ənam Suresi, 114. Ayet:
'Allah size, kitabı ayrıntılı açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım?' de. Kendilerine verdiğimiz kutsal kitapların hükmünce amel edenler, Kur’ân’ın Rabbin tarafından, gerekçeli, hikmete dayalı olarak toplumda hakça bir düzen gerçekleştirmen için, bölüm bölüm indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma....
Ənam Suresi, 122. Ayet:
(Küfür içinde olmakla) ölü (hükmünde) iken, bunun ardından kendisini (îmanla)dirilttiğimiz ve kendisine insanlar içinde, sâyesinde yürüye(bile)ceği bir nûr verdiğimiz kimse, hiç karanlıklarda kalan, (ve) ondan (bir türlü) çıkamayacak durumda olan kimse gibi olur mu? İşte kâfirlere, yapmakta oldukları şeyler böyle süslü gösterildi....
Ənam Suresi, 128. Ayet:
(Allâh) onları topluca haşrettiği gün: "Ey cinn topluluğu, gerçekten insanların çoğunluğunu hükmünüz altına aldınız (hakikatten uzaklaştırdınız)!" (der). . . İnsan (türünden) dostları olanlar şöyle der: "Rabbimiz, birbirimizden karşılıklı yararlandık. . . İşte bizim için belirlediğin ecelimiz bize ulaştı". . . Şöyle der: "Ateş sizin mekânınızdır; Allâh dilemedikçe, orada ebedî kalıcılarsınız". . . Muhakkak ki Rabbin Hakiym'dir, Aliym'dir....
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Onların hepsini bir araya topladığı gün Allah: “Ey cinler topluluğu! Siz insanlardan pek çok kimseyi yoldan çıkardınız. ” buyurur. Onların insanlardan olan dostları ise: “Ey Rabbimiz! Biz birbirimizden faydalandık ve bize verdiğin mühleti doldurup ecelimize erdik!” derler. O da şöyle der: “Sizin yeriniz ateştir! Allah'ın dilediği zamanlar hariç, orada ebedi kalacaksınız. ” Şüphesiz ki Rabbin hükmünde hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 138. Ayet:
(Örflerindeki şartlanma ve değer yargılarını, Allâh hükmü din kabul edenler) zanları üzere şöyle dediler: "Bu en'am (hayvanlar) ve hers (ekin) dokunulmazdır. . . Onları dilediğimizden başkası yiyemez. . . Bu hayvanların sırtları, haram kılınmıştır (binek yapılmaz)". . . O'na (Allâh'a) iftira ederek, (bir takım) hayvanları keserken üzerlerine Allâh İsmi'ni anmazlar! (Allâh) onlara, iftiralarının sonucunu yaşatacaktır!...
Ənam Suresi, 139. Ayet:
Bir de dediler ki: “- Şu davarların karınlarında bulunan yavrular sırf erkeklerimiz için halâldır; kadınlarımıza haram edilmiştir. Eğer yavru ölü doğarsa, erkek ve kadınlarımız onu yemekte ortakdırlar.” Allah, onlara, yaptıkları isnadların cezasını yakında verecektir. Muhakkak ki o, hükmünde hikmet sahibidir, her şeyi bilendir....
Ənam Suresi, 139. Ayet:
Dediler ki: “Şu hayvanların karınlarında olan yavrular yalnız erkeklerimiz içindir, kadınlarımıza haram kılınmıştır. ” Eğer ölü doğarsa, o zaman hepsi onda ortaktır. Allah onların bu vasıflandırmalarının cezasını verecektir. Şüphesiz ki O hükmünde hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir....
Əraf Suresi, 54. Ayet:
Muhakkak Rabbiniz O Allâh'tır ki, semâlar ve arzı altı aşama sürecinde yarattı, sonra Arş'a istiva etti (sonra onlar üzerinde dilediğince tasarrufa başladı). . . Geceyi hızla takip eden gündüze, gecenin örtüsünü bürür. . . Güneş, Ay, yıldızlar hükmünü yerine getirir. . . Kesinlikle bilin ki, yaratma da O'na aittir, hüküm de! Âlemlerin Rabbi olan Allâh ne yücedir!...
Əraf Suresi, 54. Ayet:
Muhakkak Rabbiniz, o Allah’dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra ARŞI (kürsüyü ve dolayısıyla bütün varlıkları) istilâ etti (hükmü altına aldı). Allah, gündüzü gece ile örter ve sür’atle gece gündüzü, gündüz de geceyi kovalar. Güneşi, ay’ı ve yıldızları, Allah, emrine bağlı kıldı. Dikkat ediniz ki, hem yaratmak, hem de emretmek O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne kadar yücedir!......
Əraf Suresi, 87. Ayet:
1.
ve in kâne
: ve eğer olursa, ... ise
2.
tâifetun
: bir taife, grup, kısım
3.
min-kum
: sizden, içinizden
4.
âmenû
<...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
“Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilen gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa, artık Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
'Madem içinizde, özgürce tebliğ ile görevli olduğum dine iman edenlerin yanında, iman etmeyenler de var; Allah aranızda hükmünü verinceye, mü’minlere yardımını, kâfirlere tehdidini gerçekleştirinceye kadar sabrederek mücadeleye devam edin. O hüküm verenlerin, icraat yapanların en hayırlısıdır.'...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
Eğer içinizden bir topluluk benimle gönderilmiş olana iman etmiş bir topluluk da iman etmemişse Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.'...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
Eğer içinizden bir kısmı, benimle gönderilen hakikate inanmış ve bir kısmı da inanmamış ise, Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
"Icinizde mademki benimle gonderilene inanan bir topluluk ve inanmayan bir topluluk var, o halde Allah'in aramizda
hukmu
nu bildirmesine kadar sabredin. Allah hukmedenlerin en iyisidir....
Əraf Suresi, 87. Ayet:
'İçinizde mademki benimle gönderilene inanan bir topluluk ve inanmayan bir topluluk var, o halde Allah'ın aramızda hükmünü bildirmesine kadar sabredin. Allah hükmedenlerin en iyisidir.'...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
Eğer içinizden bir kısmı benim gönderilmiş olduğum hakikate inanmış bir kısmı da inanmamış ise Allah aramızda hukmünü verinciye kadar sabr edin ki o, hâkimlerin en hayırlısıdır...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
Eğer içinizden bir kısmı, benim gönderilmiş olduğum gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa, Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Əraf Suresi, 87. Ayet:
«Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilen şey'e (hakıykate) îman etmiş, bir kısmı da inanmamışsa, Allah aramızda hükmünü verinceye kadar, sabredin. O, haakimlerin en hayırlısıdır». ...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilene inanmış, bir kısmı da inanmamışsa; Allah, aranızdaki hükmü verinceye kadar sabredin. O; hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Əraf Suresi, 87. Ayet:
“Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilene inanır bir kısmı da inanmazsa, o halde Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O hükmedenlerin en hayırlısıdır. ”...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
Eğer bana gönderilene içinizden bir grup iman edip, bir grup da iman etmemiş ise, Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. Hüküm verenlerin en hayırlısı O’dur....
Əraf Suresi, 87. Ayet:
"Eğer benimle gönderilen gerçeğe içinizden bir kısmı inanıyor, bir kısmınız inanmıyorsanız, eh ne diyeyim, o halde, aramızda Allah hükmünü verinceye kadar bekleyin! Zaten hüküm verenlerin en iyisi O’dur."...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
'Eğer sizden bir topluluk benimle gönderilene inanmışken diğer bir topluluk da inanmamakta ısrar ediyorsa, sabredin de Allah aramızda hükmünü versin. Çünkü hüküm verenlerin en hayırlısı Odur.'...
Əraf Suresi, 89. Ayet:
"Allah bizi sizin o batıl dininizden kurtardıktan sonra kalkıp tekrar dininize dönecek olursak Allah’a büyük bir iftira atmış oluruz. Allah göstermesin, sizin inancınıza dönmemiz kesinlikle mümkün değil! Rabbimizin ilmi her şeyi kapsar. Biz yalnız Allah’a dayanırız. Ey bizim Rabbimiz! Bizimle şu halkımız arasında Sen âdil hükmünü ver, haklı haksız açığa çıksın. Sen elbette hüküm verenlerin en iyisisin!"...
Əraf Suresi, 89. Ayet:
'Allah bizi ondan kurtardıktan sonra biz sizin dininize dönersek, Allah adına yalan uydurmuş oluruz. Rabbimiz Allah dilemedikçe sizin dininize dönmemiz olacak şey değildir. Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. Rabbimiz, Sen bizimle kavmimiz arasında hükmünü ver. Hüküm verenlerin en hayırlısı Sensin.'...
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Yeryüzünün bereketli kıldığımız doğusunda ve batısında güçsüzleştirilmiş bir toplumu onlara varis kıldık. İsrailoğulları’nın sabretmelerine karşılık olarak Rabbinin hükmü en iyi şekilde yerine geldi. Firavun ve kavminin yapmış olduğu şeyleri mahvettik (sanki) hükümranlık yapmamışlardı....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Biz onun için Levhalar'da (dinî bir hayat düzenlemesi için) her şeyden bir öğüt ve her şeyin hükmünü açıklar mahiyette yazdık. (Artık ey Musa!) bunları çok ciddi olarak tut ve kavmine de bunların en güzelini (derleyip) tutmalarını emret. İlâhî sınırları aşıp azgınlık gösterenlerin yurdunu size göstereceğim....
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa halkına öfkeli ve üzgün olarak döndüğünde: "Arkam sıra ne kadar çirkin şeyler yaptınız! Rabbinizin hükmünü bekleyemediniz mi?" dedi. . . (Derken) levhaları yere bırakıp, kardeşinin başını tuttu ve onu kendine çekti. . . (Harun) dedi ki: "Anamın oğlu! Muhakkak ki bu topluluk beni zayıf - güçsüz buldu ve nerede ise beni öldüreceklerdi. . . Düşmanlarımı sevindirme ve beni şu zâlimler topluluğu ile bir tutma!"...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa kızgın ve üzgün olarak soydaşlarının yanına dönünce «Benim arkamdan yokluğumda ne kötü işler yapmışsınız? Yoksa Rabbinizin hükmünü öne almaya mı kalkıştınız?» dedi, levhaları yere attı ve kardeşinin başını tutup kendine doğru çekti. Kardeşi ise, «Ey anamoğlu, soydaşlarım beni saymadılar, horladılar, neredeyse beni öldüreceklerdi, beni düşmanları güldürecek biçimde hırpalama, zalimlerle bir tutma» dedi....
Əraf Suresi, 163. Ayet:
Bir de onlara o deniz kıyısında bulunan şehir halkının başına gelenleri sor. Hani onlar sebt (cumartesi) gününün hükmüne saygısızlık edip Allah’ın koyduğu sınırı çiğniyorlardı. Şöyle ki: Sebt gününün hükmünü gözettiklerinde balıklar yanlarına akın akın geliyordu;Sebt gününün hükmüne riayet etmedikleri gün ise gelmiyordu. İşte fâsıklıkları, yoldan çıkmaları sebebiyle onları böyle imtihan ediyorduk....
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onlardan sonra kitaba vâris olan öyle bir nesil geldi ki hem şu dünyanın geçici matahını alırlar da elbette ilerde yarlıganırız, suçlarımız örtülür bizim derler, hem de gene ellerine ona benzer geçici bir matah geçse almakta devam ederler. Halbuki Allah'a karşı ancak gerçek olanı söyleyeceklerine dair onlardan o kitabın hükmünce söz alınmamış mıydı ve kitapta olanları okuyup dururlar da. Halbuki âhiret yurdu, sakınanlara daha hayırlıdır, hâlâ mı aklınız ermiyor?...
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onların ardından da, Kitabı, Tevrat’ı miras olarak devralan bozuk bir nesil geldi. Şu alçak dünya malını alıyorlar; nasıl olsa bağışlanacağız diyerek onun gibi bir mal ve rüşvet gelse yine alacaklar. Peki, Allah adına haktan, doğrudan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabın hükmü üzere kesin bir taahhüt, mîsak alınmamış mı idi? Onun içindekileri okuyup öğrenmemişler miydi? Oysa âhiret yurdu, ebedî yurt Allah’a sığınıp, emirlerine yapışanlar, günahlardan arınıp, azaptan koru...
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Nihayet arkalarından bozuk bir toplum bunların yerine geçti ki, kitaba (Tevrat’a) vâris oldular: şu alçak dünya malını rüşvet olarak irtikâp ederler de, bir de: “Bize mağfiret olunacak.” derler. Karşı taraftan da kendilerine öyle bir mal gelse, onu da alırlar. Acaba Allah’a karşı, hakdan başka bir şey söylemiyeceklerine dair kendilerinden, o kitabın hükmü üzere, kuvvetli söz alınmadı mıydı? Ve o kitabın (Tevrat’ın) içindekini ders edinip okumadılar mı? Halbuki âhiret yurdu, Allah’dan korkanlar i...
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Derken kitabı (Tevrat'ı) miras alan bozuk bir nesil bunların yerini aldı. Bize nasıl olsa mağfiret edilecek diyerek, şu alçak dünya malını alıyorlar, yine onun gibi bir mal ve rüşvet gelse onu da alırlar. Allah'a karşı haktan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kendilerinden o kitabın hükmü üzere misak alınmamış mıydı? Ve onun içindekileri okuyup öğrenmemişler miydi? Oysa ahiret yurdu Allah'tan korkanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?...
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onlardan sonra — (bir tarafdan) bu dünyânın geçici metâını kapıb: «Biz (nasıl olsa) ileride yarlığanırız» demek, (bir tarafdan) kendilerine ona benzer bir meta' gelirse onu da (kaçırmayıb) almak (da devam etmek) özere o kitaba vâris olan — kötü kimseler gelib onların yerine geçmişdir. Allaha İcardı hakdan başkasını söylemeyeceklerine dâir kendilerinden o kitabın (hükmü vech ile) te'minât alınmadı mıydı? Halbuki onda olanı durmayıp okumuşlardır da. Halbuki âhiret yurdu (öyle kötü hallerden) sakın...
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onlardan sonra birtakım kimseler halef oldu, kitaba varis oldular, bu den'î varlığın fani meta'ını alır dururlar ve derler ki: «Elbette biz ileride mağfiret olunacağız.» Ve onlara onun misli bir meta' gelecek olsa onu da alıverirler. Onlardan Allah Teâlâ'ya karşı haktan başkasını söylemeyeceklerine dair o kitabın misakı (onun hükmü veçhile bir ahd) alınmamış mı idi? Halbuki, onlar o kitaptakini okumuşlardı. Ahiret evi ise muttakîler için hayırlıdır. Hâlâ (buna) akıl erdiremiyecek misiniz?...
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Derken onların arkasından kötü bir nesil geldi ve kitap onların eline geçti. Onlar şu aşağılık dünyanın gelip geçici malını alır, 'Nasıl olsa bağışlanacağız' derlerdi. Sonra aldıklarının bir misli daha gelse onu da alırlardı. Yoksa onlardan, Allah hakkında gerçek dışı birşey söylemeyeceklerine dair, kitabın hükmüne göre söz alınmamış mıydı? Ve onlar kitapta yazılı olanı okuyup öğrenmemişler miydi? Sakınanlar için âhiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?...
Əraf Suresi, 175. Ayet:
Oku onlara kendisine delillerimizi ihsân ettiğimiz halde bile-bile onları inkâr edip, onların hükmünden sıyrılıp Şeytan'a uyan ve helâk olana âit kıssayı....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana harp ganîmetlerinin hükmünü sorarlar. De ki: Ganîmetler, Allah'ın ve Peygamberindir. Artık Allah'tan sakının ve aranızı ıslah edin ve inanmışsanız Allah'a ve Peygamberine itaat edin....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
(Habîbim) sana harb ganimetleri (nin hükmünü) sorarlar. De ki: «(Bu) ganimetler Allahın ve Resûlünündür. O halele (tam) mü'minlerseniz Allahdan korkun, (ihtilâfa düşmeyib) aranızı düzeltin, Allaha ve peygamberine İtaat edin. ...
Ənfal Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki, salâtı ikame ederler (Allâh'a yönelişleri sonucu, tüm varlığın O'nun hükmüne uyduğu; âlemlerde Allâh Esmâ'sından başka {dûnunda} hiçbir şey olmadığı yaşanarak, "Bakıy Allâh'tır" hakikati açığa çıkar) ve onları rızıklandırdıklarımızdan (maddi veya salâtı yaşamanın sonucu oluşan manevî rızkı) infak ederler....
Ənfal Suresi, 19. Ayet:
Eğer siz (Ey kâfirler! önce Kâbe’nin örtülerine yapışarak dua edip) zafer istiyordunuzsa, işte müminlerin zaferi ile Allah’ın hükmü size geldi. Eğer küfürden ve Peygambere düşmanlıktan vazgeçerseniz, hakkınızda daha hayırlı olur. Yok yine savaşa dönerseniz, biz de döneriz. Birliğiniz çok da olsa, size asla hiç bir fayda vermez. Çünkü Allah mü’minlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 37. Ayet:
ki böylece Allah kötü ve bayağı olanı iyi ve temiz olandan ayırsın da, kötü ve bayağı olanı kendi türünden olanla yan yana getirip (hükmü altında) hepsini bir araya toplasın ve (nihayet) onları topluca cehenneme yerleştirsin. İşte her bakımdan aldanmış olanlar böyleleridir....
Ənfal Suresi, 38. Ayet:
Inkar edenlere, eger savastan vazgecerlerse, gecmislerinin bagislanacagini ve tekrar baslarlarsa evvelkilerin
hukmu
nun uygulanacagini soyle....
Ənfal Suresi, 38. Ayet:
İnkâr edenlere de ki: Eğer (inkâr ve inattan, şaşkınlık ve azgınlıktan) vazgeçerlerse, onların geçmişteki (küfür ve günahları) bağışlanır. Tekrar (inkâr ve azgınlığa) dönerlerse, öncekiler hakkında câri olan sünnet (ilâhî kanun) hükmünü yürütecektir....
Ənfal Suresi, 38. Ayet:
İnkar edenlere, eğer savaştan vazgeçerlerse, geçmişlerinin bağışlanacağını ve tekrar başlarlarsa evvelkilerin hükmünün uygulanacağını söyle....
Ənfal Suresi, 38. Ayet:
(Habîbim), o küfredenlere söyle ki eğer (sana düşmanlıkdan) vazgeçerlerse geçmiş (günâhları) yarlığanacakdır, eğer (muhaarebeye) dönerlerse (kendilerinden) evvelki (ümmet) ler (e tatbıyk edilen ilâhî) kaanun (un hükmü) muhakkak suretde devam etmiş olacakdır. ...
Ənfal Suresi, 38. Ayet:
Küfredenlere söyle: Vazgeçerlerse; geçmiş kendilerine bağışlanacaktır. Tekrar başlarlarsa evvelkilerin hükmü muhakkak devam etmiş olacaktır....
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Bir de malumunuz olsun ki savaşta elde ettiğiniz ganimetin beşte biri Allah’ındır. Yani Resulullâha, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara (gariplere) aittir. Eğer Allah’a ve iki ordunun karşılaştığı, hak ile batılın iyice açığa çıktığı o Bedir günü kulumuza indirdiğimiz âyetlere iman ediyorsanız, bu hükmü böylece kabul edeceksiniz. Allah her şeye kadirdir....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani siz en yakın kenarda idiniz, onlar ise en uzak kenarda. . . Kervan da sizden aşağıda idi. . . Eğer onlarla sözleşmiş olsaydınız aynı zamanda bunlar bir araya gelemezdi!. . Fakat Allâh, hükmü verilmiş olayı oluşturdu (tesadüf yoktur)! Tâ ki, helâk olan da, hayatta kalan da, Hakk'ın açık hükmü üzere, gereğini yaşamış olsun! Muhakkak ki Allâh elbette Semi'dir, Aliym'dir....
Ənfal Suresi, 44. Ayet:
Hani siz karşı karşıya geldiğinizde onları gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. . . Allâh, hükmü verilmiş olayı oluşturdu! (Nihayet) tüm işler Allâh'a döndürülür....
Ənfal Suresi, 47. Ayet:
Ve siz, diyarlarından (yurtlarından) kibirle (gururla, çalımla) ve insanlara gösteriş yaparak çıkan kimseler ve Allah'ın yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Ve Allah, yaptığımız şeyleri (ilmiyle, hakimiyetiyle, hükmüyle) kuşatandır....
Ənfal Suresi, 63. Ayet:
Ve kalblerinin arasını sevgi ile birleştirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalblerini birleştiremezdin. Fakat Allah onların aralarını sevgi ile birleştirdi. Çünkü Allah her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 65. Ayet:
Ey Peygamber; müminleri savaşa teşvik et. İçinizden sabır ve sebat edecek yirmi kişi bulunursa, onlar iki yüz kişiye galebe ederler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfirlerden bin kişiye galebe çalarlar. Çünkü onlar, gerçeği ve neticeyi anlayamıyan bir kavimdirler. (Müslümanların çoğalması ile bu âyeti kerimenin hükmü, bundan sonra gelen şu âyeti kerime ile nesh edilmiştir.)...
Ənfal Suresi, 66. Ayet:
Fakat şimdi Allah size savaştaki hükmü hafifletti ve bildi ki sizde muhakkak bir zaaf var. Artık sizden yüz tane sabır ve sebat sâhibi, ikiyüzü yener ve siz bin kişi olsanız Allah'ın izniyle iki binini altedersiniz ve Allah, sabır ve sebât edenlerle berâberdir....
Ənfal Suresi, 67. Ayet:
Hiç bir Peygamber için, yeryüzünde ağır basmadıkça (düşmana üstün gelmedikçe), esirleri bulunmak (ve ondan fidye almak) vâki olmamıştır. Siz, geçici dünya malını istiyorsunuz. Halbuki Allah âhireti kazanmanızı diliyor. Allah Aziz’dir (dostlarını düşmanlarına üstün kılar), hükmünde hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 67. Ayet:
Yeryüzünde iyice güçlenmedikçe esirler almak, hiçbir peygamber için uygun değildir. Siz dünyanın gelip geçici menfaatini istiyorsunuz; Allah ise âhireti murad ediyor. Allah'ın kudreti herşeye üstündür, her işi ve her hükmü hikmet iledir....
Ənfal Suresi, 68. Ayet:
Eğer Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye)den dolayı size büyük bir azap dokunurdu....
Ənfal Suresi, 68. Ayet:
Eğer Allâh'ın bu konuda bir hükmü olmasaydı, aldığınız fidyeden elbette size acı azap dokunacaktı....
Ənfal Suresi, 68. Ayet:
Eğer Allah'ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı aldıklarınızdan dolayı size büyük bir azap dokunurdu. [10]...
Ənfal Suresi, 68. Ayet:
Eğer Allah'ın daha önce kesinleşmiş (ve bu konuda lehinize işleyen) bir hükmü olmasaydı, esirlerin karşılığında aldığınız fidyeler yüzünden başınıza büyük bir azap gelirdi....
Ənfal Suresi, 68. Ayet:
Eğer daha önceden Allah'ın geçmiş bir hükmü olmasaydı; aldıklarınızdan dolayı size büyük bir azab dokunurdu....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler birbirlerinin dostlarıdırlar. İman edip hicret etmeyenlerle, hicret edinceye kadar sizin dostluğunuz yoktur. Şayet onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak aranızda sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olursa o, bu hükmün dışındadır. Allah yaptıklarınızı görmektedir....
Ənfal Suresi, 75. Ayet:
O kimseler ki, sonradan iman getirdiler ve hicret edip sizinle beraber mücahede yaptılar, bunlarda sizdendir. Akrabalık yönünden yakınlıkları olanlar, Allah’ın hükmüne göre mirasta birbirine daha yakındır. Muhakkak ki, Allah her şeyi bilendir....
Ənfal Suresi, 75. Ayet:
Sonradan îmân edip hicret edenler ve sizinle berâber cihâd edenlere gelince, işte onlar da sizdendir. Akrabâlar ise, Allah’ın kitâbında (O’nun hükmüne göre) birbirlerine(mîras husûsunda) daha lâyıktırlar. Şübhesiz ki Allah, herşeyi hakkıyla bilendir....
Ənfal Suresi, 75. Ayet:
Bunlardan sonra iman edip hicret edenler, sizinle beraber cihad edenler var ya, işte onlar da sizdendir. Allah’ın hükmüne göre, akrabalık yönünden yakınlıkları olanlar, birbirlerine vâris olmaya daha lâyıktırlar. Muhakkak ki Allah her şeyi hakkıyla bilir....
Ənfal Suresi, 75. Ayet:
Bundan sonra iman edip hicret eden ve sizinle birlikte cihad edenler de sizdendir. Aralarında akrabalık bağı bulunanlar ise, Allah'ın hükmüne göre, birbirlerine daha da yakındırlar. Allah herşeyi hakkıyla bilir....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak Allah’a ortak koşanlardan, kendileriyle antlaşma yapmış olduğunuz, sonra da antlaşmalarında size karşı hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinize hiç kimseye yardım etmemiş olanlar, bu hükmün dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayın. Şüphesiz Allah, kendine karşı gelmekten sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Allah (haksızlıktan) sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir şeyi size eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar (bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız. Allah (haksızlıktan) sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak kendileriyle andlaşma yaptığınız müşriklerden size olan ahidlerinde hiçbir eksiklik yapmamış ve sizin aleyhinizde hiçbir kimseye yardımda bulunmamış olanlar bu hükmün dışındadır. Siz de onlarla olan andlaşmalarınızın hükümlerini, kendilerine tanıdığınız süreye kadar tamamlayın. Şüphesiz ki Allah muttakileri sever....
Tövbə Suresi, 4. Ayet:
Ancak kendileriyle antlaşma yapmanızdan sonra, şartları hiç bir şey eksiltmeksizin tamamen yerine getiren ve sizin aleyhinizde hiçbir kimseye destek vermeyen müşrikler, bu hükmün dışındadırlar. Bunlarla sözleşmenin müddeti tamamlanıncaya kadar antlaşma şartlarına riayet edin. Allah, Kendisine karşı gelmekten, özellikle ahdi bozmaktan sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Müşriklerin, Allâh ve Rasûlünün indînde bir anlaşmaları nasıl olabilir? Mescid-i Haram indînde sözleştikleriniz müstesna. . . Onlar size sözlerine bağlı olarak davrandıkça, siz de onlara dosdoğru davranın. . . Muhakkak ki Allâh, hükmüne boyun eğerek azabından korunanları sever....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
1.
ve yuzhib
: ve giderir
2.
gayza
: öfke, gayz
3.
kulûbi-him
: onların kalpleri
4.
ve yetûbu allâhu
: ve Allah tö...
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, kesat gitmesinden korktuğunuz ticaret ve hoşlandığınız meskenler; size Allâh'tan, Rasûlünden ve O'nun yolunda cihattan daha sevimli ise, artık Allâh'ın hükmünün açığa çıkmasını bekleyin. . . Allâh fâsıklar (bilinçleri Hakk'a ve Din'e karşı körelmişler) topluluğuna hidâyet etmez. "...
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlardan Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe iman etmeyenler, Allah’ın ve Rasulünün haram kıldığı şeyleri haram saymayanlarla, Hak Dini, şeriatı, din, şeriat ve medeniyet olarak kabul etmeyenlerle, kendi rızalarıyla boyun eğip, İslam devletinin otoritesini, şer’î hükümleri kabullenerek, kendilerine sağlanan imkânların karşılığı cizyeyi verir hale gelinceye kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 36. Ayet:
Allah’ın, gökleri ve yeri yarattığı gün, Levh-i Mahfuz’da tesbit ettiği kayıtlarda Allah katında, ayların sayısı on ikidir. On iki aydan dördü savaşın haram olduğu aylardır. İşte bu haram aylarla ilgili hüküm, insanlığı, insanî değerleri ve düzeni ayakta tutan dinin, medeniyetin, zamanla değişmeyen tabii hukuk kurallarını içeren şerîatın hükmüdür. Bu aylarla ilgili Allah’ın koyduğu yasakları çiğneyerek kendinize, birbirinize zulmetmeyin. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında, Alla...
Tövbə Suresi, 36. Ayet:
Doğrusu, Allah, gökleri ve yeri yarattığı günkü kesin hükmünde, ayların sayısı, Allah katında on iki aydır. Onlardan dördü (Zilkade, Zihicce, Muharrem, Recep) haram olanlardır. Bu ayların haram kılınışı (İbrahîm’den gelen) doğru dinin hesabı ve hükmüdür. Onun için, bilhassa bu aylarda nefislerinize zulmetmeyin. Bununla beraber, müşrikler sizinle toptan harb ettikleri gibi, siz de onlarla toptan harb edin; ve biliniz ki Allah, fenalıktan sakınanlarla beraberdir....
Tövbə Suresi, 36. Ayet:
Doğrusu, Allah katında ayların sayısı oniki aydır. Gökleri ve yeri yarattığı günkü Allah yazısında (böyle yazılmıştır). Bunlardan dördü haram aylardır. Bu da doğru olan dinin hükmüdür. Bu sebeple bunlar hakkında nefislerinize haksızlık yapmayınız. Müşrikler size karşı topyekün savaştıkları gibi siz de onlara karşı topyekün savaş açın. Ve iyi bilin ki, Allah müttakilerle beraberdir....
Tövbə Suresi, 36. Ayet:
Doğrusu, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü kesin hükmünde, ayların sayısı on iki ay olup bunlardan dördü hürmetlidir. İşte doğru hesap budur. O halde bu aylar konusunda kendinize zulmetmeyin ve müşrikler nasıl sizinle topyekûn savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekûn savaşın! Ve bilin ki Allah, ilahî sınırlara saygılı olup fenalıklardan sakınanlarla beraberdir....
Tövbə Suresi, 37. Ayet:
Haram ayları ertelemek ancak küfürde bir arttırmadır! Hakikat bilgisini inkâr edenler, onunla saptırılır. . . Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl da haram yaparlar ki; Allâh'ın haram kıldığının (yalnızca) sayısına uysunlar da (arkasındaki esas önemli olayı örtüp böylece) Allâh'ın haram kıldığını helal kılsınlar! (Oysa haramiyet, ayların özelliğinden değil Allâh hükmündendir). . . Kötü uygulamaları onlara süslü gösterildi. . . Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenler topluluğuna hidâyet etmez....
Tövbə Suresi, 37. Ayet:
Saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı ayları erteleyerek, yerlerini değiştirerek, on iki aya ay ilâve ederek, hileli takvim düzenlemek, kesinlikle Allah’ın sene ve aylarla ilgili koyduğu hükmü inkârda ileri gitmektir. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin, bu yüzden başlarına buyruk bırakılarak, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, he...
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer siz, Peygambere yardım etmezseniz, Allah vaktiyle ona yardım ettiği gibi yine eder. Hani Mekke kâfirleri onu Mekke’den çıkardıklarında, ikinin ikincisi (Peygamberin arkadaşı Hz. Ebu Bekir) ile (Sevr dağında) mağaradaydılar. O vakit Peygamber, arkadaşına şöyle diyordu: “- Mahzun olma, zira Allah’ın yardımı bizimle beraberdir.” Nihayet Allah Peygamberin (veya Ebû Bekirin) üzerine mânevi huzurunu indirdi ve onu, görmediğiniz ordularla kuvvetlendirdi. Böylece küfredenlerin kelimesini (şirk dâva...
Tövbə Suresi, 48. Ayet:
Andolsun ki, daha önce de fitne aradılar ve işleri senin için tersine çevirdiler. . . Nihayet Hak geldi ve onlar hoşlanmasa da Allâh'ın hükmü açığa çıktı....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Söz budur ancak; sadakalar, yoksulların, hiçbir şeyi bulunmayanların, o malı toplayıp devşirmeye memûr olanların, gönülleri Müslümanlıkla uzlaştırılmak istenen kişilerin, kölelerle tutsakların, borçluların, Allah yolunda savaşanların ve yolda kalmışların hakkıdır, Allah'ın hükmüdür bu ve Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar), Allah’dan bir farz olarak ancak, fakirlere, yoksullara, (zekâtı toplamak için me’mur kılınmakla) onun üzerine çalışanlara, kalbleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (âzâd edilmek üzere efendisiyle belli bir bedel karşılığında anlaşmış olan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara ve yolda kalmışlara mahsustur. Ve Allah, Alîm(menfaatinize olanı hakkıyla bilen)dir, Hakîm (en doğru hükmü veren)dir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar), Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlara, kölelik altında bulunanlara, borçlulara, Allah yoluna ve yolcuya mahsustur. Allah bilendir, hükmünde hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar ancak yoksullar, düşkünler, sadaka toplamakla görevli olanlar, kalpleri İslâma ısındırılacak olanlar, esaret altındakiler, borçlular, Allah yolunda harcamalar ve yolcular içindir. Bu Allah tarafından size böylece farz kılınmıştır. Allah herşeyi bilir, her hükmünü hikmetle verir....
Tövbə Suresi, 67. Ayet:
Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir. . . Allâh hükmüne göre olumsuz şeyleri emrederler, olumlu olanları da engellerler; cimrilik yaparlar. . . Allâh'ı unuttular; bunun sonucu onları unuttu! Muhakkak ki münafıklar, fâsıkların (inançları bozulmuşların) ta kendileridirler....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Erkek ve dişi bütün mü’minler, birbirlerinin yardımcılarıdır: İyiliği emrederler, fenalıktan alıkoyarlar, namazı gereği üzre kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte bunları, muhakkak surette Allah rahmetiyle bağışlayacaktır. Gerçekten Allah Azîz’dir (Her şeye galibdir), Hakîm’dir (hükmünde hikmet sahibidir)....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedevî’ler, küfür ve nifak bakımından daha şiddetlidirler. Bununla beraber, Allah’ın, Rasûlüne indirdiği hükümlerin sınırını bilmemeye daha lâyıktırlar. Allah her şeyi kemaliyle bilicidir, hükmünde hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedeviler (arasındaki ikiyüzlüler) hakkı tanımaktan kaçınma tavırlarında ve ikiyüzlü davranışlarında (yerleşik insanlardan) daha ısrarlıdırlar; ve Allahın, Elçisine indirdiği öğretinin sınırlarını görmezden gelmek, (başkalarına göre) onlardan daha çok beklenen bir haldir. (Allah böyle diyorsa, bu böyledir) çünkü Allah her hükmünde ince, derin bir gerçeğe işaret eden mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir....
Tövbə Suresi, 106. Ayet:
(Savaş için sefere çıkmayan) diğer bir kısım da Allâh hükmüne bırakılmışlardır. . . Ya onlara azap yaşatır ya da tövbe nasip eder. . . Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir....
Tövbə Suresi, 106. Ayet:
Bir diğerleri de, Allah’ın emrini, hükmünü beklemektedirler. Allah ya onları cezalandıracak veya tevbelerini, günah işlemekten vazgeçerek, kendisine itaate yönelişlerini kabul edecek. Allah her şeyi bilir, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Tövbə Suresi, 106. Ayet:
Bir başka grup da ALLAH'ın hükmünü bekliyor. Kendilerini ya cezalandırır veya tevbelerini kabul eder. ALLAH Bilendir, Bilgedir....
Tövbə Suresi, 110. Ayet:
Böylelerinin kurduğu mescid, içlerini paralayıp onları tüketinceye kadar kalplerinde bir şüphe ve huzursuzluk kaynağı olmaktan öteye gitmeyecektir. (Hatırlayın ki, bunu böylece açıklayan) Allah her hükmüyle ince, derin bir gerçeğe işaret eden mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir....
Tövbə Suresi, 110. Ayet:
Yapmış oldukları binaları, kalpleri parçalanıncaya kadar, yüreklerinde devamlı olarak bir kuşku ve ızdırap kaynağı olarak kalacaktır. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, hükmünde hikmet sahibidir....
Yunus Suresi, 1. Ayet:
Elif lâm râ, işte hükmü kesin ve gerçek olan kitabın âyetleri....
Yunus Suresi, 3. Ayet:
Muhakkak Rabbiniz O Allâh'tır ki, semâlar ve arzı altı aşamalı bir süreçte yarattı; sonra Arş'a istiva etti (Esmâ'sından yarattığı bu âlemlerde gene dileğince hükümran olarak tedbir {idare} etti - {Arş; derûnî mânâda, tüm varlığın tekillik boyutudur. A. H. }), Hükmü üzere tedbir (idare - her an yeni şe'nde olarak) oluyor! Hiç kimse bir diğerine şefaat edemez, şefaat edilecek olanın "HÛ"viyetindeki (yaratılış amacına göre oluşmuş Esmâ bileşimi) elvermedikçe! İşte budur Rabbiniz olan Allâh! O hâld...
Yunus Suresi, 3. Ayet:
Rabbiniz o Allah’dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra Arş’ı istilâ edip her şeyi hükmü altına aldı. Bütün işleri O idare ediyor. O’nun izni olmadıkça hiç bir şefaatçi yok. İşte bu vasıflara sahip olan Allah, Rabbinizdir. O halde ona ibadet edin. Artık ibret almak için düşünmez misiniz?...
Yunus Suresi, 3. Ayet:
Rabbiniz o Allah'dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva etti (onu hükmü altına aldı), işi tedbir eyliyor. O'nun izni olmaksızın hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'na ibadet ediniz! Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?...
Yunus Suresi, 19. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetten (İslâm fıtratı üzere yaratılma gerçeği) başka bir şey değildi, ayrılığa düştüler! (Anlatılmak istenen; varoluşun, zamansallıkla anlaşılan değil, her an geçerliliği olan olduğu. Şöyle ki: Her insanın, yaratılış olarak İslâm fıtratı üzere tek bir esasa göre meydana geldiği, anne-babasının dinini benlenince ayrılığın oluştuğuna işaret ediliyor. A. H. ) Eğer Rabbinden öne geçmiş bir söz (kullukların gereğinin yaşanması hükmü) olmasaydı, hakkında ayrılığa düştükleri konuda a...
Yunus Suresi, 19. Ayet:
İnsanlar aslında tek ümmet idi. Başlangıçta hepsi tevhid inancına sahip iken sonra aralarında ihtilaf çıktı.Şayet Allah’tan nihaî hükmü kıyamete bırakma şeklinde önceden yapılmış bir vaad olmasaydı, ihtilaf ettikleri konudaki hüküm çoktan verilmiş, azap tepelerine inmiş olurdu....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatı şuna benzer. . . Semâdan inzâl ettiğimiz bir su; onunla insanların ve hayvanların yediği, yeryüzünün yetiştirdikleri oluşmuştur. Nihayet yeryüzü, ürettikleriyle en güzel hâle ulaştığında; yaşayanları da, kendilerini kudretli sandıklarında, gecenin ya da gündüzün bir anında, hükmümüz açığa çıkıverdi! Onu, sanki bir an öncesinde hiç şe'nlenmemiş gibi biçip atarız! Tefekkür eden bir topluluk için işaretleri işte böyle detaylandırıyoruz!...
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Bu dünyadaki hayatın örnekçesi gökten indirdiğimiz yağmurunki gibidir ki onu, insanların ve hayvanların beslendiği yeryüzü bitkileri emer, ta ki yeryüzü gözalıcı görkemine kavuşup süslenip bezendiği ve sakinleri onun üzerinde bütünüyle egemen olduklarına inandıkları zaman, bir gece vakti yahut güpegündüz (kıskıvrak yakalayan) hükmümüz iner ona; ve böylece onu kökünden biçilmişe çeviririz, sanki dün de yokmuş gibi! Düşünen insanlar için işte Biz böyle açık açık ve ayrıntılı olarak dile getiriyoru...
Yunus Suresi, 31. Ayet:
(Müşriklere) de ki: "Sizi semâdan ve arzdan kim rızıklandırıyor? Yahut işitme ve görme kuvvelerinin sahibi kim? Ölüden (ölü hükmündeki kendini sırf beden sanma yaşamından) diriyi (Hayy olanın Esmâ'sıyla diri olduğu bilincini) kim çıkarıyor ve diriden (Hakikati itibarıyla diri iken) ölüyü (kendi veya karşısındakinin hakikatini görememe veya kendini sırf beden olarak kabullenip, toprak olup yok olacağını sanma hâlini) kim oluşturuyor? Kim Hükmü tedbir ediyor?". . . "Allâh" diyecekler. . . De ki: "...
Yunus Suresi, 33. Ayet:
Onlar, imandan vazgeçirilip hak yoldan bâtıla döndürüldükleri gibi, hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, peygamberlere ve kutsal kitaplara itibar etmedikleri için, Rabbinin doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkan fâsıklar, âsiler, bozguncular hakkındaki: 'Onlar artık iman etmeyecekler' gerekçeli hükmü gerçekleşir....
Yunus Suresi, 33. Ayet:
Öyle büsbütün haktan çıkmış inatçı fâsıklara Rabbinin hükmü şöyle vâcib oldu: “- onlar, artık imana gelmezler.”...
Yunus Suresi, 66. Ayet:
İyi bilesiniz ki göklerde ve yerde kim varsa hepsi Allah’ın kuludur,O’nun hükmü altındadır. Allah’tan başka birtakım şeriklere ibadet edenler de gerçekte o putlarına tâbi olmazlar. Onlar sadece birtakım zanlara uymakta ve sırf kafadan atmaktadırlar....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Nûh’un haberini onlara oku. Hani o, bir vakit kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Eğer benim konumum ve Allah’ın âyetleriyle öğüt vermem size ağır geliyorsa, (biliniz ki) ben sadece Allah’a dayanıp güvenmişim. Artık siz de (bana) ne yapacağınızı ortaklarınızla beraber kararlaştırın ki, işiniz size dert olmasın! Bundan sonra bana hükmünüzü uygulayın; bana mühlet de vermeyin!...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara Nuh'un haberini oku: Hani o kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) durmam ve Allah'ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geldi ise, ben yalnız Allah'a dayanıp güvenirim. Siz de ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınızı kararlaştırın. Sonra işiniz başınıza dert olmasın. Bundan sonra (vereceğiniz) hükmü, bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin."...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah'a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
(Ey Peygamber!) O inkarcılara Nuh'un olaylı geçen haberini oku. O bir vakitler kavmine demişti ki: «Ey kavmim, eğer (aranızda) yer alışım ve Allah'ın âyetleriyle öğüt vermişliğim size ağır geliyorsa, ben ancak Allah'a güvenip dayanıyorum. Siz ne yapacağınızı ve ortak edindiklerinizi biraraya getirin, öyle ki, sonunda ne yapacağınız size tasa olup kalmasın, sonra da hükmünüzü hakkımda uygulayın ve bana hiç de süre tanımayın....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara Nuh’un haberini oku: Hani o kavmine demişti ki: «Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) durmam ve Allah’ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geldi ise, ben yalnız Allah’a dayanıp güvenirim. Siz de ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınızı kararlaştırın. Sonra işiniz başınıza dert olmasın. Bundan sonra (vereceğiniz) hükmü, bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin.»...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Hem onlara Nuhun kıssasını oku, bir vakıt kavmine demişti ki: ey kavmim! Eğer benim duruşum ve Allahın âyetlerini ıhtar edişim size ağır geliyorsa, bilin ki ben, Allaha dayanmışım, artık siz ve şerikleriniz her ne yapacaksanız toplanıb bütün azminizle karar verin, sonra yapacağınız, size hiç bir gam da teşkil etmesin, sonra hukmünüzü bana icra edin ve elinizden gelirse bana bir lâhza göz de açtırmayın...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara Nuhun kıssasını oku. Hani o, kavmine: «Ey kavmim, demişdi, eğer benim (aranızda) duruşum, Allahın âyetleriyle öğüd verişim size ağır geliyorsa (ne diyeyim), ben ancak Allaha dayanıb güvenmişimdİr. Siz ve ortaklarınız da artık toplanıb ne yapacağınızı kararlaşdırın. (O suretde ki) bil'âhare bu işiniz (yapacağınız) size hiç bir tasa (ve peşimanlık vermiş) olmasın. Sonra hükmünüzü bana icra edin. (Hattâ) bana mühlet de vermeyin»! ...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Ve onlara Nûh'un kıssasını oku. Vaktâ ki kavmine demişti: «Ey kavmim! Eğer sizin üzerinize benim (aranızda) duruşum ve Allah'ın âyetleriyle size öğüt verişim ağır geliyorsa imdi ben Allah Teâlâ'ya tevekkül ettim, artık işinizi ve ortaklarınızı toplayınız. Sonra sizin üzerinize işiniz gizli kalmasın. Sonra hakkımda hükmünüzü veriniz ve bana göz açtırmayınız.»...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Resulüm! Onlara Nuh'un haberini oku. Hani o kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Eğer benim aranızda duruşum ve Allah'ın âyetleri ile öğüt verişim size ağır geliyorsa, ben yalnız Allah'a dayanıp güvenmişimdir. Siz de ortaklarınızla toplanıp elbirliği edin ve yapacağınızı kararlaştırın. Öyle ki, işiniz size sonradan hiçbir tasa vermesin. Sonra da hükmünüzü bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin. ”...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara Nuh hakkındaki haberi oku: O halkına: "Ey benim halkım, dedi, eğer benim aranızda bulunmam ve Allah’ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, şunu bilin ki ben yalnız Allah’a dayanıp güvendim. Siz de şerik koştuklarınızla beraber toplanıp işinizi kararlaştırın ki tasasını çektiğiniz bir dert olup kalmasın. Sonra da bana hiç mühlet vermeden hakkımdaki hükmünüzü uygulayın....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara Nûh'un haberini oku. Kavmine: "Ey kavmim demişti, eğer benim kalkıp size Allâh'ın âyetlerini hatırlatmam, size ağır geldiyse, o halde ben Allah'a dayandım, siz de ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınız işi kararlaştırın da işiniz başınıza dert olmasın. Sonra hükmünüzü bana uygulayın, bana hiç fırsat da vermeyin!"...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: «Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah'a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara Nûh'un haberini de oku! Hani, toplumuna şöyle demişti: "Eğer benim konumum ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa artık ben, Allah'a dayandım. Siz de ortaklarınızla bir araya gelip işinize bakın. Yapacağınız şey size bir kaygı da vermesin, hükmünüzü bana uygulayın. Ve bana fırsat da vermeyin."...
Yunus Suresi, 72. Ayet:
«Eğer (benim öğüdlerimden) yüz çeviriyorsanız ben sizden (bu hususda zâten) hiç bir mükâfat istemedim. Benim mükâfatım Allahdan başkasına âid değildir. Ben (Onun hükmüne boyun eğen, emrine muhaalefet etmeyen, Ondan başkasından hiç bir ümîd beslemeyen) müslümanlardan olmamla emr olundum». ...
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Andolsun, biz İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz rızıklar verdik. Kendilerine bilgi gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki, ayrılığa düşmüş oldukları şeyler hakkında Rabbin kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Andolsun ki biz, İsrailoğullarını seçkin ve emin bir bölgeye yerleştirdik. . . Onları temiz, saf şeylerle rızıklandırdık. . . Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler (ilim geldiğinde yorum farkları yüzünden ayrılıklar meydana geldi). . . Muhakkak ki Rabbin, kıyamet sürecinde, ayrılığa düştükleri konularda hükmünü bildirecektir....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Andolsun, biz İsrailoğulları’nı samimi dindarlara layık bir yurda yerleştirmiş, onlara helâl, temiz ve sağlıklı rızıklar vermiştik. Kendilerine doğru bilgiler gelinceye kadar ayrı baş çekip ihtilâfa düşmediler. Rabbin ihtilâf çıkardıkları konularda, kıyamet günü, aralarında hükmünü icra edecektir....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Andolsun biz İsrailoğullarını iyi bir yere yerleştirdik ve onları temiz şeylerle rızıklandırdık. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz Rabbin kıyamet günü, ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında hükmünü verir....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Gerçekten İsrâiloğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve kendilerini hoş nimetlerle rızıklandırdık. Nihayet ayrılığa düşmeleri de kendilerine ilim (Tevrat’daki ahir zaman peygamberine ait vasıflar) geldikten sonra oldu. Şüphe yok ki o ayrılığa düştükleri şeylerde (dinî emirler hakkında), Rabbin, kıyamet günü hükmünü verecektir....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
And olsun ki, İsrail oğulları'nı güzelce elverişli ve huzurlu bir yere yerleştirdik ve onları temiz ve nezih şeylerden rızıklandırdık. Kendilerine (Kur'ân) gelinceye kadar görüş ayrılığında bulunmadılar. Şüphesiz ki Rabbin onların ayrılığa düştükleri hususta Kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Filhakıka Benî İsraili cidden güzel bir yurda yerleştirdik ve hoş ni'metlerden merzuk kıldık, nihayet ihtilâf etmeleri de kendilerine ilim geldikten sonra oldu, şüphe yok ki o ıhtilâf edib durdukları şeylerde rabbın kıyâmet günü aralarında hukmünü verecek...
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Gerçekten İsrailoğullarını çok güzel bir yurda yerleştirdik ve hoş nimetlerden rızıklandırdık. Sonunda görüş ayrılığına düşmeleri de kendilerine ilim (Kur'an) geldikten sonra oldu. Şüphe yok ki, ayrılığa düştükleri şeylerde, Rabbin kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Andolsun ki biz, İsrâîl oğullarını çok güzel bir yurda yerleşdirmişizdir. Onlara en temiz (ni'met) lerimizden rızıklar vermişizdir. Fakat kendilerine ilim gelinceye kadar ihtilâfa düşmediler (de ondan sonra ihtilâfa başladılar). Şüphesiz Rabbin, aralarında ihtilâf etmekde oldukları şeyler hakkında kıyaamet günü hükmünü verecekdir. ...
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Biz, İsrailoğullarını güzel bir yere yerleştirmiştik. Onlara tertemiz şeylerden rızıklar verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar hiç ihtilafa düşmediler. Şüphesiz Rabbın, kıyamet günü aralarındaki ihtilaflar hakkında hükmünü verecektir....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Andolsun ki biz İsrâiloğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onları temiz ve hoş nimetlerle rızıklandırdık. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Rabbin kıyamet günü, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmünü verececektir....
Yunus Suresi, 93. Ayet:
Biz İsrailoğullarını güzel bir yerde yerleştirdik, onlara helâl hoş rızıklar verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ihtilafa düşmediler, fakat ondan sonra ihtilafa başladılar. Elbette Rabbin, aralarında ihtilaf ettikleri hususlarda kıyamet günü hükmünü verecektir....
Yunus Suresi, 96. Ayet:
(96-97) Şüphesiz, haklarında Rabbinin sözü (hükmü) gerçekleşmiş olanlar, kendilerine bütün mucizeler gelse bile, elem dolu azabı görünceye kadar inanmazlar....
Yunus Suresi, 96. Ayet:
Gerçekten haklarında Rabbinin sözü (hükmü) sabit olanlar, inanmazlar....
Yunus Suresi, 96. Ayet:
Muhakkak ki haklarında Rabbinin sözü (ezelî hükmü) gerçekleşmiş kimseler iman etmezler!...
Yunus Suresi, 96. Ayet:
Hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmedikleri için, haklarında Rabbinin gerekçeli hükmü gerçekleşip kesinleşenler iman etmeyecekler....
Yunus Suresi, 96. Ayet:
(96-97) Gerçekten haklarında Rabbinin sözü (hükmü) sabit olanlar, kendilerine (istedikleri) bütün mucizeler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmayacaklardır....
Yunus Suresi, 96. Ayet:
Doğrusu aleyhlerinde Rabbinin hükmü gerçekleşmiş olanlar imana gelmezler,...
Yunus Suresi, 96. Ayet:
Doğrusu, aleyhlerinde Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar imana gelmezler....
Yunus Suresi, 96. Ayet:
Haklarında Rabbinin hükmü kesinleşenler asla iman etmezler....
Yunus Suresi, 96. Ayet:
(96-97) Muhakkak ki üzerlerine Rabbinin (azab) sözü (hükmü) hak olanlar, kendilerine bütün âyetler gelmiş olsa bile, o (pek) elemli azâbı görünceye kadar (isyanları sebebiyle) îmân etmezler....
Yunus Suresi, 96. Ayet:
(96-97) (Kâfir olarak ölüp cehenneme gideceklerine dair) haklarında Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar, her türlü mûcize de önlerine gelse, gayet acı azabı görmedikçe iman etmezler....
Yunus Suresi, 96. Ayet:
Haklarında Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar iman etmezler....
Yunus Suresi, 97. Ayet:
(96-97) Şüphesiz, haklarında Rabbinin sözü (hükmü) gerçekleşmiş olanlar, kendilerine bütün mucizeler gelse bile, elem dolu azabı görünceye kadar inanmazlar....
Yunus Suresi, 97. Ayet:
(96-97) Gerçekten haklarında Rabbinin sözü (hükmü) sabit olanlar, kendilerine (istedikleri) bütün mucizeler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmayacaklardır....
Yunus Suresi, 97. Ayet:
(96-97) Muhakkak ki üzerlerine Rabbinin (azab) sözü (hükmü) hak olanlar, kendilerine bütün âyetler gelmiş olsa bile, o (pek) elemli azâbı görünceye kadar (isyanları sebebiyle) îmân etmezler....
Yunus Suresi, 97. Ayet:
(96-97) (Kâfir olarak ölüp cehenneme gideceklerine dair) haklarında Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar, her türlü mûcize de önlerine gelse, gayet acı azabı görmedikçe iman etmezler....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
1.
vettebi' (ve ittebi')
: ve tâbî ol
2.
mâ yûhâ
: vahyolunan şeye
3.
iley-ke
: sana
4.
vasbir (ve ısbir)
: ve sab...
Yunus Suresi, 109. Ayet:
(Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
(Rasûlüm) sana vahyolunana tâbi ol ve Allâh hükmü açığa çıkana kadar sabret. . . O, en hayırlı Hükmeden'dir....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyolunana, Kur’ân’a tâbi ol. Allah, onlar hakkındaki hükmünü verinceye kadar sabırla mücadeleye devam et. O hüküm verenlerin, icraat yapanların en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyedilene uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret! O hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana ne vahyolunuyorsa, ona uy ve Allah zafer hükmünü verinceye kadar sabret. O, hâkimlerin en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyedilene uy; Allah
hukmu
nu verene kadar sabret. O, hukum verenlerin en iyisidir. *...
Yunus Suresi, 109. Ayet:
(Ey Muhammed !) Sana vahyolunana uy, Allah hükmünü verinceye kadar sabret; Allah hükmedenlerin en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyedilene uy; Allah hükmünü verene kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Ve sana ne vahy olunuyorsa ona tâbi' ol ve sabret ta ki Allah, hukmünü versin, hâkimlerin en hayırlısı odur...
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana ne vahyolunursa ona uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret; hakimlerin en hayırlısı O'dur!...
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyolunana uy! Ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. Çünkü O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana her ne vahy ediliyorsa ona tabi ol. Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyolunana uy ve Tanrı hükmünü verinceye kadar sabret. O hükmedenlerin en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyedilene uy. Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
(Sana gelince, Ey Muhammed, sen de) yalnızca sana vahyedilene uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret: çünkü hükmedenlerin en iyisi O'dur....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyedilene uy. Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyedilene uy, Allah hükmünü verene kadar sabret! O, hüküm verenlerin en iyisidir....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana Rabbinden ne vahyolunursa ona tâbi ol ve Allah hükmünü izhar edinceye kadar sabret. Çünkü hakimlerin en hayırlısı, en güzel hüküm vereni ancak O’dur....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyolunana uy ve Allâh hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Sana vahyedilene uy; Allah hükmünü verinceye kadar sabret. Zira O hükmedenlerin en hayırlısıdır....
Hud Suresi, 20. Ayet:
Allah onları azaba uğratmak isterse, onlar dünyadan kaçıp Allah’ın hükmünden kurtulamazlar. Allah’tan başka kendilerini koruyacak hâmiler de bulamazlar. Onların azabı kat kat olur.Çünkü hakkı işitmeye tahammül edemiyorlardı. Hem de gerçeği görmüyorlardı....
Hud Suresi, 26. Ayet:
'Yalnızca Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne teslim olun, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edin. Yalnız Allah’ın şeriatına bağlanın, Allah’a boyun eğin. Ben, sizin adınıza, can yakıp inleten müthiş bir azaptan korkuyorum.' dedi....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet hükmümüz geldiğinde ve sular kaynaklardan fışkırıp taştığında dedik ki: "Ona, her cinsten bir çift ile daha önce aleyhlerine hüküm verilmiş olanlar dışında, aileni ve tüm iman etmiş olanları yükle". . . Zaten Onunla beraber iman eden çok azdı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Sonuçta emrimiz gelip tandır kaynayınca: 'Her şeyden birer çifti ve aleyhlerine önceden hükmümüz verilmiş olanlar dışındaki aile fertlerini ve iman edenleri gemiye bindir' dedik. Zaten onunla beraber ancak çok az kimse iman etmişti....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip tandır kaynamaya (her taraftan sular fışkırmaya) başlayınca Nuh'a «Her canlı türünün birer çiftini, boğulacağına ilişkin hükmümüzün kesinleştiği kimse dışında kalan aile bireylerini ve mü'minleri gemiye bindir» dedik. Zaten O'na az sayıda kişi inanmıştı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
(Bu böylece devam etti) ta ki, hükmümüz vaki olup da yeryüzünde sular taşkınlar halinde kaynayıp coşuncaya kadar. (Nuh'a): "Her cins (hayvandan) birer çift ve haklarında hüküm verilmiş olanları değil, yalnız aileni ve imana erişenleri gemiye bindir!" dedik, çünkü o'nun inancını paylaşanlar zaten küçük bir topluluktu....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz gelip de tennur kaynadığı zaman Nuh’a dedik ki:"Her hayvan türünden erkekli dişili ikişer eş ile haklarında helâk hükmü verilmiş olanları hariç olmak üzere, aileni bir de iman edenleri gemiye al!" Zaten beraberinde iman eden pek az insan vardı....
Hud Suresi, 40. Ayet:
Nihayet emrimiz geldi, sular kaynamaya başladı. Ve Nuh'a dedik ki: 'Hepsinden birer çift ile hakkında azap hükmü verilmiş olanlar dışında aileni ve iman edenleri gemiye al.' Zaten onunla beraber iman eden pek az kişi vardı....
Hud Suresi, 43. Ayet:
(Oğlu) dedi ki: "Beni sudan koruyan bir dağa sığınacağım". . . (Nuh) dedi ki: "Bugün, rahmet ettiği kimse müstesna, Allâh hükmünden koruyucu yoktur". . . İkisi arasına giren dalga ile o da boğulanlardan oldu....