Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Rəbbinizdən sizə bəsirət (görüb dərk etmə qabiliyyəti) gəlmişdir. Kim görərsə, bu öz lehinə, kim də görməzsə, bu onun əleyhinədir. Mən sizin üstünüzdə gözətçi deyiləm. (Allah-Təala insanlara cisimləri görmələri üçün göz verdiyi kimi, həqiqətləri görmələri üçün də qəlb gözü olan
idrak
qabiliyyəti vermişdir. Kim bu qabiliyyətini doğru yolda işlətməzsə, özünə zərər vermiş olar.)...
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehli Kitap'tan bazı kimseler, sizi yolunuzdan saptırmak ister. Onlar, ancak kendilerini saptırıyorlar. Fakat bunu
idrak
edemiyorlar....
Ənam Suresi, 6. Ayet:
Kendilerinden önce nice nesilleri yok ettiğimizi
idrak
etmiyorlar mı? Yeryüzünde size vermediğimiz imkanları onlara vermiştik. Üzerlerine bol bol yağmur göndermiş ve yerlerde ırmaklar akıtmıştık. İşledikleri suçları nedeniyle kendilerini yok ettik. Onlardan sonra başka nesiller meydana getirdik....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Onlar, başkalarını ondan vazgeçirmeye çalışırlar, kendileri de ondan uzaklaşırlar. Ve onlar, ancak kendilerini mahvederler, ama bunu
idrak
etmezler....
Ənam Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Söyleyin bana! Eğer Allah; işitmenizi, görmenizi ve kalbinizin
idrak
etmesini yok etse, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri verebilir?" Bak, ayetlerimizi nasıl çok yönlü açıklıyoruz. Buna rağmen yine de yüz çeviriyorlar....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Gözler O'nu
idrak
edemez; O, gözleri
idrak
eder. O, Bütün Ayrıntıları Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Tövbə Suresi, 93. Ayet:
Ancak imkanları olduğu halde senden izin isteyenler kınanmalıdır. Onlar, geride kalanlarla beraber olmayı istediler. Allah da onların kalplerini mühürledi. Bu yüzden artık onlar yaptıkları yanlışı
idrak
etmezler....
Loğman Suresi, 25. Ayet:
Eğer onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, kesinlikle "Allah." diyecekler. De ki: "Bütün övgüler Allah'a layıktır." Hayır, çokları bunu
idrak
etmezler....
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Benim Rabb'im, dilediği kimseye rızkı genişletir ve takdir eder. Fakat insanların çoğu
idrak
etmezler."...
Mülk Suresi, 23. Ayet:
De ki: "Sizi biçimlendiren; size işitme, görme ve
idrak
etme gücü veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Hakkında şüphe edilmesi mümkün olmayan o Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi (KİTAP), korunmak isteyenlere gerçeği
idrak
etme kaynağıdır....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki, insan
idrak
ini aşa(n olguların varlığı)na inanırlar ve namazlarında dikkatli ve devamlıdırlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar,...
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Onlar hakikatinden sana (boyutsal geçişle) inzâl olunana ve öncekilere inzâl olmuşlara iman ederler; geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine de ikân (kesin
idrak
ten kaynaklanan kabul) hâlindedirler....
Bəqərə Suresi, 5. Ayet:
İşte onlar, Rablerinden (nefslerini oluşturan Esmâ bileşiminden kaynaklanan) HÜDA (hakikati
idrak
) hâlindedirler ve onlar kurtuluşa ermişlerdir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Dikkat edin! Şübhesiz ki onlar, müfsidlerin (bozguncuların) ta kendileridir, fakat idrâk etmezler....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Gerçekte onlar yozlaşmaya ve çürümeye yol açan kimselerdir, ama bunu (kendileri de)
idrak
etmezler....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
"HÛ" (O işaretini boyutsal derinlikli düşünmek gerekir) yarattı sizin için arzda olanların (bedeninizdeki özelliklerin) tümünü; sonra da şuur (beyin) boyutunuza yönelip onu yedi kat (yedi
idrak
kapasitesi - Nefs mertebesi) olarak düzenledi. O her şeyi bizâtihi kendinden yarattığı içindir ki her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Dedik: "İnin hepiniz oradan (kendinizi bedensiz hissettiğiniz şuur boyutundan - cennet yaşamından). . . Benden size HÜDA (hakikatinizi
idrak
ettirici Rasûl - ilim) geldiğinde kim HÜDAma tâbi olursa onlara ne korku vardır ne de mahzun olacakları bir şey. "...
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
1.
ve iz âteynâ
: ve biz vermiştik
2.
mûsa
: Musa
3.
el kitâbe
: kitap
4.
ve
: ve
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Ve hatırlayın ki, sizden (atalaranızdan) (Tevrat ile dosdoğru amel edeceklerine dair) söz almıştık. Tûr'u üstünüze kaldırmış ve koruna-sınız, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye «Size verdiğimiz kitabı kuvvetle (imân ve idrâk ciddiyetiyle) tutun, içinde olan (buyrukları) hatırlayın» demiştik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
lâ ya'lemûne
: bilmiyorlar
4.
lev lâ
: olsa, olmaz mıydı, ...
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlardan aklı,
idrak
i olmayanlar diyecekler ki: Bunları, yöneldikleri kıbleden döndüren sebep de nedir? Doğu da Allah'ındır de, batı da. Dilediğine doğru ve düz yolu buldurur....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanların
idrak
ten yoksun kısmı diyecek ki: 'Önceden yöneldikleri kıbleden bunları çeviren şey ne?' Sen de ki: Doğu da, batı da Allah'ındır. O, dilediğini dosdoğru bir yola ulaştırır....
Bəqərə Suresi, 154. Ayet:
Allâh için (iman ehli olduğu ve iman mücadelesi verdiği için) öldürülenlere "ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler, ancak siz bunu
idrak
edecek kapasiteye sahip değilsiniz....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak bunlardan tövbe edenler (yanlışını
idrak
edip kesin olarak ondan vazgeçenler) ve ıslah olanlar (içinde bulundukları yanlışlar ortamından çıkanlar) ve gerçeği dile getirenler istisnadır. Ben Tevvab ve Rahıym'im (tövbeyi kabul edip, çeşitli güzel sonuçlarını yaşatan)....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
Ve o inkâr edenlerin (kâfirlerin) hali, haykırması sebebiyle bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen (anlamayan) kimsenin durumu gibidir. (Onlar) sağır, dilsiz ve kördürler. Bu yüzden onlar akıl edemezler (
idrak
edemezler)....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını
idrak
edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
İnsanlara hakikati
idrak
ettiren ve gerçekle yanlış arasındaki farkları açıklayan Kur'ân, Ramazan ayı içinde inzâl olmuştur. Sizden kim bu aya ererse, sıyamı (orucu her boyutuyla) yaşasın. Kim de hasta veya seyahatte olursa, o günler sayısınca tamamlasın. Varlığınızdaki hakikati yaşamayı sıyam ile kolaylaştırmak ister, güçleştirmek istemez. O sayılı günleri tamamlayarak, size hakikati yaşattığı ölçüde, Allâh'ın ekberiyetini hissetmenizi ve bunu değerlendirmenizi ister....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayi, ki onda Kuran, insanlara yol gostererek yol gosterici ve dogruyu yanlistan ayirici belgeler olarak indirildi. Sizden bu ayi
idrak
eden, onda oruc tutsun; hasta veya yolculukta olan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutsun. Allah size kolaylik ister, zorluk istemez. Bu kolayliklari, sayiyi tamamlamaniz ve size yol gosterdigine karsilik O'nu Ululamaniz icin mesru kilmistir; ola ki sukredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, ki onda Kuran, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi. Sizden bu ayı
idrak
eden, onda oruç tutsun; hasta veya yolculukta olan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. Bu kolaylıkları, sayıyı tamamlamanız ve size yol gösterdiğine karşılık O'nu ululamanız için meşru kılmıştır; ola ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını
idrak
edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
O Allah’tır, Allah. Hak ilâh yalnızca O’dur. Ebedî hayat ile diri, ölümlü olmaktan uzaktır. Varlık âlemini ayakta tutan ve düzenini elinde bulunduran O’dur. Onu ne gaflet basar ne de uyku. Göklerdeki varlıkların ve imkânların hepsi ve yerdeki varlıkların ve imkânların tamamı O’nun mülkündedir, O’nun tasarrufundadır. O’nun yanında, benzer sıfatların tecellisiyle kudret ve tasarruf kullanan eş bir varlık olmak kimin haddine? Yalnızca O’nun izniyle ilâhî planlamayı yürütenlere görev dağılımı yapılı...
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Eğer bunu yapmazsanız, bilin ki Allâh ve Rasûlüne savaş açmış olursunuz. Eğer bu yanlış tutumunuzu
idrak
edip bir daha yapmamak üzere vazgeçerseniz, anaparanızı almaya hak kazanırsınız. (Böylece) ne zulmetmiş ne de zulme uğramış olursunuz....
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
Rabbimiz, bize hidâyet ettikten (hakikati gösterip
idrak
ettirdikten) sonra şuurumuzu (nefsaniyete - egoya) döndürme ve bize ledünnünden bir rahmet bağışla. Muhakkak sen Vehhab'sın....
Ali-İmran Suresi, 17. Ayet:
(Onlar) sabredenlerdir, sadıklardır, kanitlerdir (kulluğunun
idrak
ıyla boyun eğmişlerdir), (muhtaçlara) bağışlayanlardır, seher vakti (uyanma sürecinde) eksikliklerinden dolayı istiğfar edenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Sana (şimdi) vahyettiğimiz şey, senin
idrak
ini aşan bir hususla ilgilidir: zira, hangisinin Meryem'in hamisi olacağını kur'a ile belirlediklerinde sen onlarla birlikte değildin, ve (o konuda) birbirleriyle çekiştiklerinde yanlarında yoktun....
Ali-İmran Suresi, 67. Ayet:
İbrahim ne Yahudi idi ne de Hristiyan. . . Fakat o tanrıya (dışsal ötesinde bir ilâha) inanmayan (hanîf), yalnızca Allâh'ın var olduğunun
idrak
ında olarak O'na teslim olmuş (varlığında Allâh'ın mutlak tasarrufu olan) idi. Anlayışında şirk yoktu!. ....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlardan bir grup sizi saptırmayı arzuladılar; oysa onlar kendilerinden başkasını saptırmazlar. Ama bunu
idrak
edemiyorlar....
Ali-İmran Suresi, 85. Ayet:
Kim İslâm'dan (teslim olunmuşluğun
idrak
ından) başka bir Din (sistem ve düzen) arayışındaysa, bu geçersizdir! Sonsuz gelecek sürecinde de hüsrana uğrayanlardan olur....
Ali-İmran Suresi, 89. Ayet:
Ancak, bu hâllerinden sonra (yanlışlarını
idrak
edip) tövbe ederlerse ve ıslah olurlarsa (yanlışlarını düzeltirlerse), muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Hep birlikte varlığınızdaki Esmâ hakikatine (uzanan) Allâh ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Üstünüzdeki Allâh nimetini hatırlayın. Hani sizler düşman idiniz de, şuurlarınızda aynı
idrak
ı oluşturarak sizi bir araya getirdi; O'nun sizde açığa çıkan bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz ateşten bir çukurun tam kenarındaydınız; kurtardı sizi o ateşten. İşte böylece, hakikate eresiniz diye, Allâh size işaretlerini açıklıyor....
Ali-İmran Suresi, 107. Ayet:
Fakat vechi (-hakikatlerini
idrak
ın getirisi olarak) parlayanlar, Allâh rahmeti içindedirler. . . Orada sonsuza dek kalırlar....
Ali-İmran Suresi, 110. Ayet:
Siz, insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı topluluksunuz. Hak ve hakikatle hükmeder, Din'e ters düşen şeylerden kaçınılmasını tavsiye edersiniz ve dahi hakikatinizin El Esmâ ile oluştuğunu
idrak
ile, Allâh'a iman edersiniz. Şayet kendilerine hakikat bilgisi verilmiş olanlar (Ehli Kitap) da iman etmiş olsaydı, kendileri için hayırlı olurdu. Kimileri iman ehlidir ama çoğunluğu hakikati inkâr edenlerdir....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Koşuşun, Rabbinizden (hakikatinizdeki Esmâ bileşiminden kaynaklanacak olan) mağfirete ve semâlar (
idrak
mertebeleri) ile arz (kuvveler platformu) genişliğindeki (Allâh Esmâ'sının kuvveleriyle tahakkuk ortamı olan) cennete. . . Korunanlar için hazırlanmıştır o!...
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
(Ey hakikati inkar edenler!) Müminlerin sizin hayat tarzınıza uymalarına göz yummak, Allah'ın istediği bir şey değildir: Sonunda Allah iyiyi kötüden ayıracaktır. Ve Allah, insan
idrak
ini aşan şeyleri kavrama gücünü size verecek değildir: (Bunun için) Allah, elçileri arasından dilediğini seçer. Öyleyse Allah'a ve elçilerine inanın; zira eğer O'na inanır ve O'na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız o zaman bilin ki, sizi muhteşem bir karşılık beklemektedir....
Nisa Suresi, 11. Ayet:
1.
yûsîkum(u)
: size vasiyet eder, farz kılar
2.
allâhu
: Allah
3.
fî evlâdi-kum
: (sizin evlâdınız) evlâtlarınız hakkında
4.
l...
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir suç işler ya da nefsine zulmederse (benliği yüzünden - benliğini Allâh'a şirk koşarsa); sonra (suçunu
idrak
edip) Allâh'a istiğfar ederse, Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir (bağışlayıcıdır ve rahmetinden kaynaklanan güzellikleri yaşatandır). . ....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Muhsin olarak (varlığının Allâh Esmâ'sının açığa çıkışıyla yaratıldığının
idrak
ı içinde), vechinin Allâh için olduğunun teslimiyetinde olan ve hanîf olarak (tanrı kavramı olmayan - yalnızca Allâh'a kulluk edilmekte olduğunun bilincinde) İbrahim milletine tâbi olanın din anlayışından daha güzeli ne olabilir ki! Allâh, İbrahim'i Haliyl edindi. (Ona "Hullet makamı" yaşamı ihsan etti. Bu konuda ek bilgi: El İnsan-ı Kâmil, Abdülkerîm el Ciylî, Abdülaziz Mecdi Tolun çevirisi. A. H. )...
Nisa Suresi, 146. Ayet:
Ancak (yanlışını
idrak
ederek) tövbe edenler, tutumlarını doğrultanlar, hakikatleriyle Allâh'a sarılanlar, din anlayışlarını Allâh için saflaştıranlar müstesna. . . Onlar iman ehli ile beraberdirler. Allâh iman ehline aziym mükâfat verecektir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, sizden kimler dininden döner, şerîatından vazgeçer, medeniyetini terkeder, yaratılışına uygun değerlerin yaşandığı hayatî yoldan saparsa Allah onların yerine, sevdiği ve kendisini seven, mü’minlere karşı alçak gönüllü, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere karşı onurlu ve İslâm’ın izzetine sahip, başları dik, kudretli, hükümran bir kavim getirecektir. Onlar,...
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Allah, (hac esnasında) ellerinizin ve silahlarınızın menziline girebilen (hayvanları) avlama yoluyla sizi mutlaka sınayacaktır, ki insan
idrak
inin ötesinde olmasına rağmen kendisinden korkanları ayırt etsin. Bütün bulardan sonra hakikat sınırlarını aşana gelince, onu şiddetli bir azap beklemektedir!...
Maidə Suresi, 109. Ayet:
Allah'ın bütün peygamberleri toplayıp onlara, "Size ne cevap verildi?" diye soracağı gün onlar, "Bizim bir bilgimiz yok: Yalnız Sensin yaratılmışların
idrak
ini aşan her şeyi tümüyle bilen!" diyecekler....
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Ve işte o zaman Allah, "Ey İsa, ey Meryem oğlu!" dedi, "Sen insanlara, 'Allahtan başka tanrılar olarak bana ve anneme kulluk edin dedin mi?" (İsa) cevap verdi: "Sen yücelikte sonsuzsun! (Söylemeye) hakkım olmayan bir şeyi hiç söyleyebilir miyim? Bunu söylemiş olsaydım sen muhakkak bilirdin! Sen benim içimdeki her şeyi bilirsin, halbuki ben Senin Zatında olanı bilmem. Şüphe yok ki, yaratılmış varlıkların
idrak
ini aşan her şeyi tam bilen yalnız Sensin."...
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Onlar hem (başkalarını) O'ndan (Hz. Rasûlullah'tan) engellerler, hem de (kendileri) O'ndan uzaklaşırlar! Sadece kendi nefslerini helâk ediyorlar, ama bunu
idrak
edemiyorlar!...
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Diğerlerini ondan alıkoyar ve kendileri de ondan uzaklaşırlar: Ama (bu şekilde) yalnız kendilerini mahvederler ve (üstelik) bunu da
idrak
etmezler....
Ənam Suresi, 36. Ayet:
(Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri (ölü olan sem'î isimli işitme hassasını, ölü olan fuad isimli
idrak
hassasını, ölü olan basar isimli görme hassasını) diriltir. Sonra ona döndürülürler. (Hayatta iken ruhu mürşid eliyle Allah'a döndürülür.)...
Ənam Suresi, 50. Ayet:
De ki (ey Peygamber:) "Ben size 'Allahın hazineleri bendedir! demiyorum; ne insan
idrak
ini aşan şeyleri bildiğimi söylüyorum ve ne de size 'Ben bir meleğim! diyorum: Ben sadece bana vahyedileni yerine getiriyorum". De ki: "Hiç gören ile görmeyen bir olur mu? Siz düşünmez misiniz?"...
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Çünkü, yaratılmış varlıkların
idrak
ini aşan şeylerin anahtarları Onun katındadır: onları Allahtan başka kimse bilemez. O, karada ve denizde olan her şeyi bilir; bir yaprak düşmez ki O bundan haberdar olmasın; ve ne yeryüzünün derin karanlığında bir habbe, ne de canlı veya ölü hiçbir şey yoktur ki (Onun) apaçık fermanında kaydedilmiş olmasın....
Ənam Suresi, 65. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
huve
: o
3.
el kâdiru
: kaadir, muktedir, gücü yeter
4.
alâ
: üzerine, ...e
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Odur gökleri ve yeri (deruni) bir hakikate göre yaratmış olan. O ne zaman "Ol!" dese emri derhal yerine gelir; ve (mahşer) borusu çalındığı Gün hükümranlık yine Onun olacaktır. O, yaratılmışların
idrak
lerini aşan şeyleri de, onların duyuları veya akılları ile kavrayabileceklerini de bilir: yalnızca Odur gerçek hikmet sahibi, her şeyden haberdar olan....
Ənam Suresi, 98. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve o ki
2.
enşee-kum
: sizi yarattı
3.
min nefsin
: bir nefsten
4.
vâhıdetin
: bir tek
Ənam Suresi, 103. Ayet:
1.
lâ tudriku-hu
: onu
idrak
edemez
2.
el ebsâru
: görme hassaları (gözler)
3.
ve huve
: ve O
4.
yudriku
:
idrak
e...
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Görme hassaları onu
idrak
edemez. Ve O, görme hassalarını
idrak
eder. Ve O, lâtiftir, herşeyden haberdardır....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Gözler O’nu
idrak
edemez ama O, gözleri
idrak
eder. O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Ebsar (görme - değerlendirme organları) O'nu
idrak
edemez; O, ebsarı
idrak
eder (değerlendirir)! "HÛ"; Latiyf'tir, Habiyr'dir....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
'Allah, gözleri ve akılları denetim ve
idrak
i içine alırken, gözler Allah’ı dünyada göremez, akıllar dünyada ve âhirette Allah’ı kavrayamaz. O hikmetine nüfuz edilmeyen yüce varlıktır ve gizli-açık her şeyden haberdardır.'...
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Gözler onu
idrak
edemez. O ise gözleri
idrak
eder. O latiftir, her şeyden haberdardır....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Gözler O'nu
idrak
edemez; O ise bütün gözleri
idrak
eder. O, latif olandır, haberdar olandır....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Hiç bir göz onu dünyada ihata ve
idrak
edemez. Fakat O, (ilmiyle) bütün gözleri (varlıkları) ihata eder. O, bütün incelikleri bilir, her şeyden haberdardır....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
onu gözler idrâk etmez, gözleri o idrâk eder, öyle lâtif öyle habîr o...
Ənam Suresi, 103. Ayet:
O'nu gözler algılamaz, O ise bütün gözleri
idrak
eder. O öyle latif ve öyle herşeyden haberdardır....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Gözler O'nu
idrak
edemez; O ise bütün gözleri
idrak
eder. O latif olandır, haberdar olandır....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Gözler O’nu idrâk edemez; fakat O, gözleri idrâk eder. Çünki O, Latîf (bütün incelikleri bilen ve nüfûz eden)dir, Habîr (herşeyden haberdâr olan)dır....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Gözler O'nu (görüp)
idrak
edemez. O ise bütün gözleri
idrak
eder. Ve O latîftir, habîrdir....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Hiçbir göz O'na erişemez, ihata ve
idrak
edemez. Fakat O bütün gözleri ihata eder. O Lâtif'tir, her şeyden haberdardır....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Gözler O’nu
idrak
edemez. O, gözleri
idrak
eder. O, lütfedendir, haberdar olandır....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Gözler O'nu
idrak
edemez; O gözleri
idrak
eder; O Latif'tir, herşeyden haberdardır....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi. Artık kim gözünü açar hakkı
idrak
ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
(Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (
idrak
kabiliyeti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
(Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (
idrak
kabiliyeti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim....
Ənam Suresi, 110. Ayet:
1.
ve nukallibu
: ve çeviririz, döndürürüz
2.
ef'idete-hum
: onların fuad hassaları (nefslerinin kalbinin
idrak
hassaları)
3.
ve ebsâre-hum
: ve onların basiretleri, kalp gözünün görme hassaları
Ənam Suresi, 110. Ayet:
Ve onların fuad hassalarını (nefsin kalbinin
idrak
hassalarını) ve basiretlerini (nefsin kalp gözünün görme hassalarını) evvelce O'na inanmadıkları (mü'min olmadıkları) ilk zamanki hallerine çeviririz. Onları, azgınlıkları içinde şaşkın bırakırız....
Ənam Suresi, 126. Ayet:
İşte bu (İslâm Dini), Rabbin dosdoğru yoludur. Düşünüp idrâkini kullanabilen bir millete âyetleri bir bir yeterince açıkladık....
Ənam Suresi, 126. Ayet:
Bu İslâm yolu Rabbinin dosdoğru yoludur. Düşünüp idrâkini kullanan kimseler için âyetlerimizi iyice açıklamış bulunuyoruz....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere ululuk satanlara âyetlerimizi idrâk ettirmeyeceğiz, zâten onlar, hangi delili görseler inanmazlar, doğru yolu görseler o yola gitmezler, fakat azgınlık yolunu gördüler mi hemen o yola gitmeye koyulurlar; bu da âyetlerimizi yalan saymalarından ve onlardan gaflet etmelerinden ileri gelir....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yer yüzünde haksızlıkla kibirlenenleri âyetlerim (i idrâk) den çevireceğim. Onlar her âyeti görseler ona inanmazlar, akl-ı selimin yolunu (doğru yolu) görseler de onu bir yol edinmezler. (Fakat) azgınlığın yolunu görürlerse (yol diye işte) onu edinirler! Bu, âyetlerimizi yalan saydıklarından, onlardan gaafil olmalarındandır. ...
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları, âyetlerimi idrâkten çevireceğim, anlamaktan mahrum edeceğim. Onlar bütün âyetleri (mucizeleri) görseler yine de iman etmezler. Doğru yolu görseler, onu yol olarak benimsemezler. Azgınlık yolunu görseler hemen onu yol edinirler. Bu böyledir. Çünkü onlar âyetlerimizi yalanlamışlar ve onları umursamaz olmuşlardır....
Əraf Suresi, 157. Ayet:
Önlerindeki yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat ve İncil’de adının yazılı olduğunu gördükleri Ümmî Rasule, Mekkeli, aslı nesli belli, öğrenim görmeyen,
idrak
lerin ötesini kavrayabilen bütün insanlığın peygamberine, onun sünnetine tâbi olanlara O, iyiliği, meşrû olanı emreder, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü, planları, programları, âdaleti uygulayarak, kamu düzenini sağlar. Şeriatın ...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
'Ey insanlar, ben sizin hepinize, göklerin ve yerin mülkü ve hâkimiyetine sahip olan Allah’ın emirlerini tebliğ ile görevlendirdiği, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlüyüm. Hak ilâh yalnızca O’dur. O hayat verir, yaşatır, eceller gelince de ölümü gerçekleştirir. O halde, Allah’a; Allah’ın kelâmına, kitaplarına âyetlerine, mûcizelerine, emirlerine, hükümlerine iman eden ümmî Rasûlüne, Mekke’li, aslı nesli belli, öğrenim görmeyen,
idrak
l...
Əraf Suresi, 179. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun ki
2.
zere'nâ
: yarattık, hazırladık
3.
li cehenneme
: cehennemi
4.
kesîran
: çok
Əraf Suresi, 179. Ayet:
Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (
idrak
) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir....
Əraf Suresi, 179. Ayet:
Andolsun ki biz cin ve insden bir çoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalbleri vardır, bunlarla idrâk etmezler; gözleri vardır, bunlarla görmezler; kulakları vardır, bunlarla işitmezler. Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir. Hattâ daha sapıkdırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir. ...
Əraf Suresi, 179. Ayet:
Biz cehennem için cinlerden ve insanlardan öyle kimseler yarattık ki onların kalpleri vardır ama bu kalplerle idrâk etmezler, gözleri vardır onlarla görmezler, kulakları vardır onlarla işitmezler. Hasılı onlar hayvanlar gibi, hatta onlardan da şaşkındırlar. İşte asıl gafil olanlar onlardır....
Əraf Suresi, 203. Ayet:
Onlara bir âyet iletmediğinde: "Onu (kendinden) uydursaydın ya!" dediler. . . De ki: "Ancak, Rabbimden bana vahyolunana tâbi olurum. . . Bu (Kur'ân) Rabbinizden basîretlerdir (
idrak
ettirir), hüdadır (hakikat rehberi) ve iman eden topluluk için rahmettir (kemâlâtlarını açığa çıkarır). "...
Ənfal Suresi, 22. Ayet:
Şüphesiz ki yerde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, aklı, idrâki olmayan sağır ve dilsiz mahluklardır....
Ənfal Suresi, 65. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nebiyyu
: peygamber
3.
harridı el mu'minîne
: mü'minleri teşvik et, isteklerini arttır
4.
alâl kıtâli (...
Ənfal Suresi, 65. Ayet:
Ey Peygamber! Mü'minleri savaşa teşvik et (isteklerini arttır). Eğer sizden sabırlı olan 20 kişi olursa, 200 kişiye gâlip gelir. Ve şâyet sizden 100 kişi olursa, onların fıkıh (
idrak
) edemeyen bir kavim olmalarından dolayı, kâfir kimselerden 1000 kişiye gâlip gelir....
Ənfal Suresi, 65. Ayet:
Ey Peygamber! Mü'minleri savaşa tahrik ve teşvîk et. Sizden sabreden yirmi kişi olursa, ikiyüz kişiyi yenip alteder. Sizden yüz kişi olursa, o küfredenlerden bin kişiyi yenip alteder. Çünkü onlar (hakkın gücünü, ilâhî kudretin üstünlüğünü) idrâk etmeyen anlayışsız bir topluluktur....
Ənfal Suresi, 65. Ayet:
Ey o Peygamber! Mü'minleri cihade teşvik eyle, eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa ikiyüze galebe ederler ve eğer sizden yüz kişi olursa o küfredenlerden birine galebe ederler, çünkü onlar hakkı ve akıbeti iyi idrâk etmez fıkıhsız bir kavmdirler...
Tövbə Suresi, 27. Ayet:
Bundan sonra da Allah dilediğine tevbe idrâkini verip dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir....
Tövbə Suresi, 78. Ayet:
Bilmiyorlar mı ki, onların (bütün o) sırlarından, (bütün o) gizli görüşmelerinden Allahın haberi var? (Ve yine bilmiyorlar mı ki,) Allah, insan
idrak
ini aşan şeyler hakkında eksiksiz bilgi sahibidir?...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
1.
feriha
: ferahladılar
2.
el muhallefûne
: geri kalanlar
3.
bi mak'adi-him
: kalıp oturmaları ile
4.
hılâfe
: mu...
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Geri kalanlar (münafıklar), Allah'ın Resûl'üne muhalefet ederek (hilâfında olarak) kalıp oturmaları ile ferahladılar. Allah yolunda malları ve nefsleri (canları) ile cihad etmeyi kerih gördüler. Ve: “Sıcakta savaşa çıkmayın.” dediler. De ki: “Cehennem ateşi daha şiddetli sıcaktır.” Keşke
idrak
etmiş olsalardı....
Tövbə Suresi, 87. Ayet:
1.
radû
: razı oldular
2.
bi en yekûnû
: ile olmaya
3.
mea
: beraber
4.
el havâlifi
: (savaşa katılmayıp) geri kal...
Tövbə Suresi, 118. Ayet:
Ve geri bırakılan (âyet-106: gazadan geri kalıp, haklarındaki hüküm ertelenen) üç kişinin de (tövbeleri kabul edildi: âyet 117). Hatta yeryüzü geniş olmasına rağmen onlara dar gelmişti. Ve nefsleri de kendilerine dar geldi. Kendilerine Allah'tan başka bir melce (sığınak) olmadığını anladılar (kesin olarak
idrak
ettiler). Sonra (tövbeleri kabul edilerek) ruhlarını yeniden Allah'a ulaştırsınlar diye tövbelerini kabul etti. Muhakkak ki Allah, O; Tevvab'tır (tövbeleri kabul eden), Rahîm'dir (rahmet ...
Yunus Suresi, 31. Ayet:
(Rasûlüm) de ki: “-Size gökten ve yerden kim rızk veriyor? O kulaklara ve gözlere (onların
idrak
ine) kim mâlik bulunuyor? Ölüden diriyi, diriden de ölüyü kim çıkarıyor? Bütün işleri kim idâre ediyor? “ Hemen diyecekler ki “Allah” De ki: “- O halde Allah’dan sakınmaz mısınız? “...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır, onlar ilmini kavrayamadıkları şey'i yalan saydılar. Kendilerine te'vîli (hakkında bir idrâk) gelmedi. Onlardan evvelki (ümmetler) de (peygamberlerini) böyle tekzîb etdiler işte. Bak, o zaalimlerin sonucu nice olmuşdur! ...
Hud Suresi, 91. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
yâ şuaybu
: ey Şuayb
3.
mâ nefkahu
: fıkıh edemedik, anlayamadık,
idrak
edemedik
4.
kesîren
:...
Yusif Suresi, 108. Ayet:
De ki: "İşte bu benim yolumdur; basîret üzere (taklitle değil
idrak
ettirmeye çalışarak) Allâh'a davet ederim. . . Ben ve bana tâbi olanlar (basîretle yaşayanlardır). Subhan Allâh! Ben herhangi bir şeyi Allâh'a ortak koşanlardan değilim!"...
Yusif Suresi, 108. Ayet:
De ki, işte benim yolum budur! Ben de, bana uyanlar da bilerek idrâk ederek Allah'a davet ediyorum, (ediyoruz). Allah'ı tenzîh ederim ve ben ortak koşanlardan değilim....
Yusif Suresi, 108. Ayet:
Ey Resulüm de ki: "İşte benim yolum budur! Ben insanları Allah’ın yoluna, düşünmeksizin, taklit yolu ile değil, delile dayanarak, idrâklerine hitab ederek dâvet ediyorum. Ben de, bana tâbi olanlar da böyleyiz. Allah’ı bütün eksikliklerden tenzih ederim. Ben asla müşriklerden değilim."...
Rəd Suresi, 14. Ayet:
Makbul olan dua, ancak Allah’a olan duadır. O’ndan başka (müşriklerin) yalvarıp durduklaı putlar ise, kendilerine hiç bir şeyle karşılık vermezler. O kâfirlerin hali, kuyu başında, su, ağzına gelsin diye, suya doğru iki avucunu açıp uzatana benzer ki, su ona yükselip gelmez (çünkü his ve
idrak
i yoktur. İşte putlar da böyledir. Asla fayda veya zarar veremezler.) kâfirlerin dua ve ibadetleri, sapıklıkta ve boşuna yerde olmaktan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 19. Ayet:
Rabbinden sana inzâl olunan Hak'tır; gerçeğini gören kişi, buna kör olan kişi gibi midir? Yalnızca, derin düşünebilen akıl sahipleri bunu
idrak
edebilirler!...
Rəd Suresi, 19. Ayet:
Şimdi Rabbından sana indirilenin hakikaten hakk olduğunu bilir kimse âmâ olan gibi olur mu? Fakat onu ancak akıl ve vicdanı temiz olanlar idrâk eder...
Rəd Suresi, 19. Ayet:
Şimdi Rabbinden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen bir kimse, kör olan kimse gibi olur mu? Fakat bunu ancak akıl ve vicdanı temiz olanlar
idrak
eder....
Rəd Suresi, 19. Ayet:
Şimdi Rabbinden sana indirilenin gerçekten hak olduğunu bilen bir kimse, kör olan bir kimse gibi olur mu? Fakat bunu ancak üstün akıllı ve temiz vicdanlı kimseler
idrak
ederler....
Rəd Suresi, 19. Ayet:
Öyle ya, Rabbinden sana indirilenin ancak hak (ve gerçek) olduğunu bilir kimse, o a'maa olan kişi gibi midir? Ancak selîm akılların saahibleridir ki iyice düşünür (idrâk eder). ...
Rəd Suresi, 19. Ayet:
Ya o kimse ki, sana Rabbinden indirilmiş olanın şüphesiz hak olduğunu bilir, o âmâ olan kimse gibi midir? Ancak akıl sahipleri
idrak
ederler....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
"Rabbimiz. . . Muhakkak ki ben, zürriyetimden bazısını senin kutsal evinin yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. . . Rabbimiz, salâtı ikame (sana yönelişlerinin getirisini) yaşasınlar diye! (O hâlde) insanlardan bazı hakikati
idrak
a açık olan şuur sahiplerini, onlara meylettir ve kendilerini ilim ve marifetlerden rızıklandır. . . Tâ ki değerlendirsinler, şükretsinler. "...
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Ve Allah, sizi yarattı. Sonra sizi vefat ettirecek. Ve sizden kim, ömrünün en rezil devresine geri (hidayetten dalâlete) döndürülürse bu, bir şey konusunda ilim sahibi olduktan (hidayeti öğrendikten) sonra bilemediği (
idrak
edemediği) içindir. Muhakkak ki Allah, en iyi bilendir, kaadir olandır (herşeye gücü yetendir)....
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
1.
vallâhu (ve allâhu)
: ve Allah
2.
ahrece-kum
: sizi çıkardı
3.
min butûni
: karnından
4.
ummehâti-kum
: sizin a...
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
Ve Allah, sizi bir şey bilmiyor halde annelerinizin karnından çıkardı. Ve sizi, işitme hassası, görme hassası ve
idrak
etme hassası (sahibi) kıldı. Umulur ki; böylece şükredersiniz....
İsra Suresi, 36. Ayet:
1.
ve lâ takfu
(kafâ)
: ve ardına düşme
: (ardından yürüdü)
2.
mâ
: şey
3.
leyse
: değil, yok, olmaz
4.
leke
<...
İsra Suresi, 36. Ayet:
Ve (hakkında) ilmin olmayan bir şeyin ardına düşme (karışma) (açıklamaya çalışma)! Muhakkak ki işitme, görme ve
idrak
, onların hepsi, ondan (takfu'dan) mesul (sorumlu) oldu (mesuldürler)....
İsra Suresi, 41. Ayet:
Ve andolsun ki Biz, tezekkür (
idrak
) etsinler diye, bu Kur'ân'da tekrar tekrar (hakikatleri) açıkladık. Oysa bu (açıklamalar), nefretlerinden başka bir şeyi artırmadı....
İsra Suresi, 44. Ayet:
1.
tusebbihu lehu
: onu tesbih eder
2.
es semâvâtu
: semalar
3.
es seb'u
: 7
4.
ve el ardu
: ve yeryüzü
...
İsra Suresi, 44. Ayet:
7 kat gökler ve yeryüzü ve onlarda bulunanlar, O'nu (Allah'ı) tesbih ederler. O'nu hamd ile tesbih etmeyen bir şey yoktur. Ve fakat onların tesbihlerini siz fıkıh edemezsiniz (anlayamazsınız,
idrak
edemezsiniz). Muhakkak ki O; Hakîm'dir, Gafûr'dur (mağfiret edendir)....
İsra Suresi, 46. Ayet:
1.
ve cealnâ
: ve kıldık
2.
alâ
: üzerine
3.
kulûbi-him
: oların kalpleri
4.
ekinneten
: ekinnet,
idrak
etme engel...
İsra Suresi, 46. Ayet:
O'nu (Kur'ân'ı), fıkıh (
idrak
) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur'ân'da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler....
Kəhf Suresi, 53. Ayet:
1.
ve ree
: ve gördü
2.
el mucrimûne
: suçlular, günahkârlar
3.
en nâre
: ateş
4.
fe
: o zaman, artık, böylece
Kəhf Suresi, 53. Ayet:
Ve mücrimler, ateşi (cehennemi) gördü. O zaman içine düşeceklerini zannettiler (
idrak
ettiler). Ve ondan uzaklaşacak (kaçacak) bir yer bulamadılar....
Məryəm Suresi, 61. Ayet:
Rahmet sahibi Rahman olan Allah’ın kullarına va’dettiği, duyu ve
idrak
alanı ötesindeki, gayb âlemindeki, Adn cennetlerine girecekler. Şu bir gerçek ki, O’nun sözü yerini bulacaktır....
Taha Suresi, 28. Ayet:
1.
yefkahû
: anlasınlar,
idrak
etsinler
2.
kavlî
: sözlerimi
...
Taha Suresi, 28. Ayet:
Sözlerimi
idrak
etsinler....
Taha Suresi, 113. Ayet:
İşte böylece onu, Arapça Kur'ân olarak indirdik ve tehdîdden (bölümleri ve belgeleri) değişik tekrarlarla açıkladık; ola ki Allah'tan korkup fenalıklardan sakınırlar veya O, onlara yeni bir hatırlama ve idrâk uyanıklığı sağlar....
Həcc Suresi, 52. Ayet:
Senden önce hiçbir Rasûl (hakikat ve marifetlerden haberdar eden) ve hiçbir Nebi (ilâhî hükümleri ulaştıran) irsâl etmedik ki, o (şuurundaki
idrak
ı gereği) temenni ettiğinde, onun idealine, şeytanı (beşerî yanını oluşturan oluşmuş benliği - bilinci) bir fikir ilka etmiş olmasın! Allâh (Esmâ hakikati şuuruna yansıyarak), şeytanın ilkasını geçersiz kılar; sonra da kendi işaretlerini en sağlıklı kesin şekilde yerleştirir! Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir....
Həcc Suresi, 54. Ayet:
Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl'ün, Nebî Resûl'ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O'na îmân etmeleri, onların kalplerinin O'nu (Allah'ı)
idrak
etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet edendir....
Möminun Suresi, 78. Ayet:
Ve sizin için işitme hassası, görme hassası ve fuad hassası (
idrak
hassası) inşa eden (yaratan) O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz....
Nur Suresi, 27. Ayet:
Ey îman edenler, kendi (ev ve) odalarınızdan başka (evlere ve) odalara saahibleriyle alışkanlık peyda etmeden ve selâm da vermeden girmeyin. Bu, sizin için daha hayırlıdır. Olur ki iyice düşünür (hikmetini idrâk eder) siniz. ...
Furqan Suresi, 32. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne keferû
: kâfir olanlar
3.
lev lâ
: olsaydı olmaz mıydı, gerekmez miydi
4.
nuzzile
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Ve kâfirler: “Kur'ân ona, bir defada bütün (toplu) olarak indirilmeli değil miydi?” dediler. İşte bu, O'nu (Kur'ân'ı) senin
idrak
ine tesbit etmemiz (sabitlememiz) içindir. Ve O'nu, kısım kısım tertipleyerek beyan ettik (okuduk)....
Furqan Suresi, 73. Ayet:
Hem onlar ki, Rablerinin âyetleri (kendilerine) hatırlatıldığında, onlara karşı sağır ve kör kimseler olarak (münkirler gibi, anlamadan) yüzleri üzere kapanmazlar. (Bil'akis o hakikati hakkıyla idrâk ederek secdeye kapanırlar.)...
Şüəra Suresi, 28. Ayet:
(Muusâ yine devamla) dedi ki: «(O) Meşrıkla mağribin ve ikisi arasında bulunan her şeylerin Rabbidir. Eğer aklınızı kullanırsanız (idrâk edersiniz)». ...
Şüəra Suresi, 202. Ayet:
(Ölüm azabı) onlara, düşünmedikleri bir anda, ansızın gelir! (Ölüm, en büyük azaptır; çünkü kişi ölümü tadarak hakikatini bizzat müşahede eder ve hakikatinin hakkını veremediğini kavrar; artık bunun gereğini yerine getirme imkânı kalmadığını
idrak
ederek çok büyük bir pişmanlığın azabı içine düşer. A. H. )...
Ənkəbut Suresi, 43. Ayet:
Ve işte bu örnekleri insanlar için veriyoruz. Ve onu, âlimlerden başkası akıl (
idrak
) edemez....
Loğman Suresi, 34. Ayet:
1.
innallâhe (inne allâhe)
: muhakkak ki Allah
2.
inde-hu
: onun yanında, katında
3.
ilmu es sâati
: saatin ilmi, bilgisi
4.
ve...
Loğman Suresi, 34. Ayet:
Muhakkak ki o saatin (kıyâmetin) ilmi, Allah'ın katındadır. Ve yağmuru, (O) indirir ve rahimlerde olan şeyi (O) bilir. Kimse yarın ne kazanacağını bilemez (
idrak
edemez). Ve kimse arzın neresinde öleceğini bilemez (
idrak
edemez). Muhakkak ki Allah, Alîm'dir (en iyi bilen), Habîr'dir (haberdar olan)....
Səcdə Suresi, 9. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
sevvâ-hu
: sevva etti, düzenledi
3.
ve nefeha
: ve üfledi, üfürdü
4.
fî-hi
: onun içine
Səcdə Suresi, 9. Ayet:
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem'î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (
idrak
etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz....
Fatir Suresi, 18. Ayet:
Hiç kimse bir başkasının sorumluluğunu yüklenecek değildir; yükü ağır gelen kimse onu taşımak için yardım isterse, yakını da olsa (bir başkası) onun yükünün bir kısmını dâhi taşıyamaz. Şu bir gerçek ki sen, O
idrak
i aşan bir hakikat olmasına karşın, Rablerine karşı derin bir ürperti duyanları ve kulluğun hakkını verenleri uyarabilirsin; hem kim arınırsa sırf kendisi için arınmış olur: zira bütün yollar Allah’a çıkar....
Mömin Suresi, 13. Ayet:
Size âyet ve delillerini gösteren, gökten sizin için bir rızık indiren O'dur. Fakat O'na yönelenlerden başka bunu
idrak
eden yok....
Fussilət Suresi, 5. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
kulûbu-nâ
: bizim kalplerimiz
3.
fî
: de var
4.
ekinnetin
: ekinnet,
idrak
etmeyi önley...
Fussilət Suresi, 5. Ayet:
Ve dediler ki: “Bizi kendisine davet ettiğin şeye karşı, kalplerimizde (
idrak
etmeyi önleyen) ekinnet, kulaklarımızda (işitmeyi engelleyen) vakra ve seninle bizim aramızda bir perde var. Artık (sen dilediğini) yap! Muhakkak ki biz de dilediğimizi yapacak olanlarız.”...
Şura Suresi, 17. Ayet:
1.
allâhu
: Allah
2.
ellezî
: ki o
3.
enzele
: indirdi
4.
el kitâbe
: kitap
Şura Suresi, 17. Ayet:
Allah, Kitab'ı ve mizanı hak ile indirdi. Ve sen
idrak
edemezsin (bilemezsin). Belki de o saat yakındır....
Əhqaf Suresi, 26. Ayet:
Ve andolsun ki Biz, onlara size dahi vermediğimiz imkânları verdik. Ve onlara işitme, görme hassaları ve
idrak
verdik. Fakat işitme ve görme hassaları onlara fayda sağlamadı. Ve
idrak
leri de onlara bir şey sağlamadı. Allah'ın âyetlerini bilerek inkâr ediyorlardı. Ve alay etmiş oldukları şey onları kuşattı....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
1.
se-yekûlu
: diyecekler
2.
muhallefûne
: arkada kalmış olanlar (savaşa katılmayanlar)
3.
izâ
: olduğu zaman
4.
intalaktum
...
Fəth Suresi, 15. Ayet:
(Savaştan) geri kalanlar, ganimetlerin (bulunduğu yere) onları almak için gittiğiniz zaman: “Bizi bırakın (bize izin verin), size tâbî olalım.” diyecekler. (Onlar) Allah'ın kelâmını değiştirmek istiyorlar. (Onlara) de ki: “Siz asla bize tâbî olamazsınız. Allahû Tealâ daha önce böyle buyurdu.” O zaman (onlar da): “Hayır, siz bize haset ediyorsunuz (bizi kıskanıyorsunuz).” diyecekler. Hayır, onlar pek azı hariç, fıkıh (
idrak
) edemiyorlar (anlayamıyorlar)....
Fəth Suresi, 29. Ayet:
MUHAMMED, Rasûlullâh'tır! O'nunla beraber bulunanlar, küffara (gerçeği reddedenlere) karşı sert, kendi aralarında çok merhametlidirler. . . Onları rükû eder (varlıkta her an tedbir edenin Allâh Esmâ'sı olduğunu müşahedesinin haşyeti, tâzimi içinde), secde eder (varlığın yalnızca Esmâ özelliklerinden ibaret olarak kendilerine özgü bağımsız vücutları olmadığının müşahedesiyle "yok"luklarını hisseder) ve Allâh'tan fazl (lütfu - Esmâ kuvvelerinin farkındalığı) ve RIDVAN (Hakikatinin farkındalığıyla ...
Nəcm Suresi, 11. Ayet:
1.
mâ kezebe
: tekzip etmedi, yalanlamadı, reddetmedi
2.
el fuâdu
: fuad hassası (kalbindeki
idrak
hasası)
3.
mâ reâ
: gördüğü şey
...
Rəhman Suresi, 4. Ayet:
Ona, beyanı (
idrak
edip ifade etmeyi ve açıklamayı) O öğretti....
Vaqiə Suresi, 58. Ayet:
Öyleyse akıttığınız meni nedir, gördünüz mü (ne olduğunu
idrak
ettiniz mi)?...
Vaqiə Suresi, 63. Ayet:
Öyleyse ektiğiniz ekin nedir (onu) gördünüz mü? (Her bitkinin tohumundan kendi türüne has yeni bir bitkinin yetişmesi için gerekli olan şifrelerin ve gelişim programının, ektiğiniz tohum içinde saklı olduğunu biliyor musunuz,
idrak
ediyor musunuz?)...
Hədid Suresi, 3. Ayet:
O, (her şeyden önce mevcud olan) evveldir; ve (her şey helâk olduktan sonra geriye kalacak) âhirdir. (Varlığı sayısız delillerle) zâhirdir ve (akılların
idrak
edemiyeceği zatı ise) bâtındır. O, her şeyi bilendir....
Hədid Suresi, 3. Ayet:
O, Evvel'dir (O'ndan önce hiçbir şey yoktur ve O'nun öncesi de yoktur). Âhir'dir (her şey O'nda son bulur, O'nun sonu ve sınırı yoktur). Zâhir'dir (sıfatlarının tezahürüyle, ilim ve kudretinin tecelli ve eserleriyle varlığı ortada açık olarak bilinmektedir). Bâtın'dır (zâtı ve mahiyeti kavranamaz, niceliği ve nasıltığı bilinemez, idrâk edilemez). O, her şeyi bilendir....
Hədid Suresi, 3. Ayet:
O, Evvel (herşeyden önce var olan)dır, Âhir (herşeyin helâkinden sonra bâki kalan)dır, Zâhir (delilleriyle varlığı apaçık olan)dır ve Bâtın (akılların O’nu idrâk edemediği, Zât’ının hakikati bilinmeyen)dir. Ve O, herşeyi hakkıyla bilendir....
Hədid Suresi, 3. Ayet:
O, ilktir (kendisinden önce hiçbir varlık yoktur,) sondur (kendisinden sonra hiçbir varlık yoktur. Her şey yok olurken O kalacaktır,) zâhirdir (delilleriyle varlığı gün gibi açıktır,) bâtındır (zâtının hakikati gizlidir, akıllar O'nun özünü
idrak
edemez,) O, her şeyi bilendir....
Cümə Suresi, 4. Ayet:
Böyle bir sorumlulukla görevlendirilmek Allah’ın bir lütfudur; bunu sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisine tabi akıllı ve sorumluluğunun
idrak
inde olan kimselere verir. Allah büyük lütuf sahibidir....
Münafiqun Suresi, 3. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
bi enne-hum
: onların ..... olmaları sebebiyle
3.
âmenû
: âmenû olmaları, îmân etmeleri
4.
summe
Münafiqun Suresi, 3. Ayet:
Bu, onların (önce) âmenû olmaları (Allah'a ulaşmayı dileyerek hidayete ermeleri ve ruhlarını Allah'a ulaştırdıktan), sonra küfre düşmeleri sebebiyledir. Bu sebeple onların kalplerinin üzeri tabedildi (mühürlendi). Artık onlar fıkıh edemezler (
idrak
edemezler)....
Münafiqun Suresi, 7. Ayet:
1.
hum(u) ellezîne
: onlar ki
2.
yekûlûne
: derler
3.
lâ tunfikû
: infâk etmeyin, vermeyin
4.
alâ men
: kimselere<...
Münafiqun Suresi, 7. Ayet:
Onlar (münafıklar): “Resûlallah'ın yanında bulunanlara infâk etmeyin (bir şey vermeyin) ki, onlar dağılıp gitsinler.” diyenlerdir. Ve semaların ve arzın (göklerin ve yerin) hazineleri Allah'ındır. Ve lâkin münafıklar, fıkıh (
idrak
) edemezler....
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Muhakkak ki Rabbin senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında veya üçte birinde kalktığını biliyor. . . Seninle beraber olanlardan bir grubun da! Geceyi ve gündüzü Allâh takdir ediyor! (Allâh) onu asla değerlendiremeyeceğinizi bildi de tövbenizi kabul etti. . . Kurân'dan kolaylaşanı okuyun (
idrak
edin)! (Allâh) bilir ki, sizden hastalar, arzda dolaşıp Allâh'ın lütfundan talep eden kimseler ve Allâh yolunda savaşan kimseler olacaktır. Artık Ondan kolaylaşan kadarını okuyun; salâtı ikame ...
Hud Suresi, 110. Ayet:
And olsun ki, Musa'ya kitab verdik, ne var ki, (
idrak
sizler yüzünden) onda anlaşmazlık meydana geldi. Eğer Rabbinden geçmiş bir söz olmasaydı hemen aralarında hükmedilip (çoktan) sonuca bağlanmış olurdu bile. Ve doğrusu onlar bunda kuşku ve şüphe içindeler....
Hud Suresi, 114. Ayet:
Gündüzün iki tarafında ve geceden zülfelerde (gündüze yakın saatlerinde) salâtı ikame et. . . Muhakkak ki hasenat (Hakikatini yaşamak - kişiden açığa çıkan güzel yaşantı) seyyiatı (hakikati örtme ve nefsaniyetten kaynaklanan suçların getirisini) giderir. . . Bu,
idrak
sahiplerine bir öğüttür....
Hud Suresi, 114. Ayet:
Hem namaz kıl gündüzün taraflarından ikisinde ve gecenin gündüze yakın saatlerinde, çünkü hasenat, seyyiatı giderir, bu, idrâki olanlara bir öğüddür...
Hud Suresi, 116. Ayet:
Sizden önceki çağlarda, halkı, yeryüzünde bozgunculuktan vazgeçirmeye çalışan idrâk ve ibâdet ehli bir bölük halk bulunsaydı ne olurdu; halbuki içlerinden kurtardıklarımız pek azdı ve zulmedenler, yalnız kendilerine verilmiş olan devlete uydular ve suçlu oldular....
Hud Suresi, 116. Ayet:
Sizden önceki nesillerden akıl ve idrâk sahiplerinin yeryüzünde fitne ve fesadı yasaklamaları gerekmiyor muydu ? Onlardan kurtardığımızın pek azı ancak (bu fazileti gösterip mücâdele etmişti). O zulmedenler ise kendilerine sunulan refahın peşine düştüler, zaten onlar suçlu günahkârlar idi....
Hud Suresi, 116. Ayet:
Sizden önceki nesillerde, dünyada fesat ve düzensizliği menedecek, böylece onları helâk olmaktan koruyacak idrâk ve fazilet sahipleri bulunmalı değil miydi? Onların içinden görevlerini yaptıklarından ötürü kurtardığımız az kimse var. Zalimler ise içinde bulundukları refahın ardına düştüler. Doğrusu onlar suçlu kimselerdi....
Hud Suresi, 120. Ayet:
1.
ve kullen
: ve hepsini, hepsi
2.
nakussu
: anlattık, naklettik
3.
aleyke
: sana
4.
min enbâi
: haberlerden
...
Hud Suresi, 120. Ayet:
Ve sana anlattığımız şeylerin hepsi, resûllerin haberlerindendir. Onlarla senin kalbindeki fuad hassasını (fiziğin ötesindeki
idrak
) sağlamlaştırırız. Ve bunda (bu haberlerde) sana hak, mü'minlere öğüt ve zikir geldi....
Saffat Suresi, 106. Ayet:
Muhakkak ki bu apaçık bir belâdır (öğretici,
idrak
ettirici deneyim)!...
Saffat Suresi, 124. Ayet:
ve kavmine şöyle seslenmişti: "Allah'a karşı sorumluluğunuzu
idrak
etmez misiniz?...
Qaf Suresi, 37. Ayet:
Bu sûrede, hakkı
idrak
edebilecek aklı ve gönlü olan, dikkatli bir şekilde kulak veren kimse için öğütler vardır....
Zariyat Suresi, 47. Ayet:
Semâya (Evren'e ve de beyin kapasitesine) gelince, onu elimizle bina ettik ve muhakkak ki biz genişleticileriz (boyutsal oluşumlarla - varlıklarla -
idrak
ını genişletmek suretiyle, beyindeki kullanılır alanın genişlemesiyle)!...
Mülk Suresi, 23. Ayet:
1.
kul
: de
2.
huve ellezî
: o ki
3.
ensee-kum
: sizi inşa etti, yoktan yarattı
4.
ve ceale
: ve kıldı, yaptı, ver...
Mülk Suresi, 23. Ayet:
De ki: “Sizi inşa eden (yoktan yaratıp var eden) ve size işitme, görme ve
idrak
etme hassalarını veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?”...
Mülk Suresi, 23. Ayet:
De ki: "Sizi inşa eden ve sizin için algılama kuvvesi,
idrak
kuvvesi (basîret) ve FUADLAR (Esmâ mânâ özelliklerini beyine yansıtıcı kalp nöronları) oluşturan "HÛ"dur! Ne kadar az şükrediyorsunuz (değerlendiriyorsunuz)!"...
Casiyə Suresi, 20. Ayet:
Kur’ân, insanlar için kalbî
idrak
ler, kesin inanan toplum için bir yol gösterme ve rahmettir. ...
Səcdə Suresi, 6. Ayet:
İşte
idrak
i aşan hakiketleri de,
idrak
ve tecrübe edilebilen gerçekleri de bilen; (hem) her işinde mükemmel olan, (hem de) merhamet kaynağı olan yalnızca O'dur....
Səcdə Suresi, 9. Ayet:
Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve
idrak
duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!...
Əhzab Suresi, 72. Ayet:
Biz, emaneti (Allah’a itaat ve ibadetleri), göklere, arza ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler; ondan korktular da onu insan yüklendi. İnsan (bu emanetin hakkını gözetmediğinden) cidden çok zalim, çok cahil bulunuyor. (Yani, bu emanetin şeref ve kıymeti, mes’uliyeti o kadar büyüktür ki, eğer o, şu büyük cisimlere ve yapısı sağlam varlıklara arz edilse ve onların da şuur ve
idrak
leri bulunsa muhakkak ki bu emaneti yüklenmekten sakınırlar ve ondan korkarlardı. Fakat insan...
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
O inkar edənlərin (kafirlərin) halı, bağırması səbəbiylə çığırtı və bağırtıdan başqa bir şey eşitməyən kimsənin halı kimidir. (Onlar) kar, lal və kordurlar. Buna görə onlar
idrak
edə bilməzlər....
Ənam Suresi, 36. Ayet:
(Dəvəti) ancaq eşidənlər qəbul edər. Allah ölüləri (ölü olan səmi adlı eşitmə xassəsini, ölü olan fuad adlı
idrak
xassəsini, ölü olan bəsər adlı görmə xassəsini) dirildər. Sonra Ona qaytarılarlar....
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: ‘O, sizin üstünüzdən və ya ayaqlarınızın altından üzərinizə bir əzab göndərməyə və ya sizi dəstə-dəstə bir-birinizə qarışdırıb (düşmən edib), sizin bir qisminizin şiddətini bir qisminizə daddırmağa qadirdir.’ Bax gör, ayələrimizi necə açıqlayırıq. Beləcə onlar
idrak
edərlər....
Ənam Suresi, 98. Ayet:
Sizi bir tək nəfsdən (Adəmdən) yaradan və beləcə (sizin üçün) qərar yeri (fizik vücudumuz üçün yer üzü: dünya), bir də əmanət yeri (bərzəx aləmi) dizayn edən Odur. İdrak edən bir qövm üçün ayələri ayrı-ayrı detalları ilə açıqladıq....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Görmə xassələri Onu
idrak
edə bilməz. O, görmə xassələrini
idrak
edər. O, Lətifdir, Xəbirdir (hər şeydən xəbərdardır)....
Ənam Suresi, 110. Ayet:
Onların fuad xassələrini (qəlbin
idrak
xassələrini) və bəsirətlərini (qəlb gözünün görmə xassələrini) əvvəlcə Ona inanmadıqları (mömin olmadıqları) ilk zamanki hallarına çevirərək. Onları azğınlıqları içində şaşqın buraxarıq....
Əraf Suresi, 179. Ayet:
And olsun ki, cəhənnəmi insanların və cinlərin çoxu üçün hazırladıq (yaratdıq). Onların qəlbləri vardır, onunla
idrak
etməzlər. Onların gözləri vardır, onunla görməzlər. Onların qulaqları vardır, onunla eşitməzlər. Onlar heyvanlar kimidir. Hətta daha çox dəlalətdədirlər. Məhz onlar qafillərdir....
Ənfal Suresi, 65. Ayet:
Ey Peyğəmbər! Möminləri döyüşə təşviq et (istəklərini artır). Əgər sizdən səbirli 20 nəfər olsa, 200 nəfərə qalib gələr. Əgər sizdən 100 nəfər olsa, onlar
idrak
etməyən (anlamayan) bir qövm olmaları səbəbiylə, kafir kimsələrdən 1000 nəfərə qalib gələr....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Geridə qalanlar (münafiqlər) Allahın Rəsulunun əleyhinə çıxaraq qalıb (evdə) oturmaqları ilə sevindilər. Allah yolunda malları və nəfsləri (canları) ilə cihad etmək istəmədilər. ‘İstidə savaşa getməyin.’ dedilər. De ki: ‘Cəhənnəm atəşi daha şiddətli istidir.’ Kaş ki,
idrak
etmiş olsaydılar....
Tövbə Suresi, 87. Ayet:
Geridə qalanlarla birlikdə qalmağa razı oldular. Onların qəlblərinin üzəri tab edildi (möhürləndi). Artıq onlar
idrak
edə bilməzlər....
Hud Suresi, 120. Ayet:
Sənə anlatdığımız şeylərin hamısı rəsulların xəbərlərindəndir. Onlarla sənin qəlbindəki fuad xassəsini (fizikin ötəsindəki
idrak
) sağlamlaşdırarıq. Bunda (bu xəbərlərdə) sənə haqq, möminlərə öyüd və zikr gəldi....
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Allah sizi yaratdı. Sonra sizi vəfat etdirəcək. Sizdən kim ömrünün ən rəzil mərhələsinə geri (hidayətdən dəlalətə) qaytarılarsa, bu bir şey barəsində elm sahibi olduqdan (hidayəti öyrəndikdən) sonra bilmədiyi (
idrak
edə bilmədiyi) üçündür. Şübhəsiz ki, Allah ən yaxşı biləndir, qadir olandır....
Nəhl Suresi, 78. Ayet:
Allah sizi bir şey bilmədiyiniz halda analarınızın qarınından çıxartdı. Sizin üçün eşitmə, görmə və
idrak
etmə xüsusiyyəti verdi ki, bəlkə şükür edərsiniz....
İsra Suresi, 36. Ayet:
(Haqqında) elmin olmayan bir şeyin ardına düşmə (qarışma, açıqlamağa çalışma)! Şübhəsiz ki, eşitmə, görmə və
idrak
, onların hamısı məsuliyyət daşıyacaqdır....
İsra Suresi, 41. Ayet:
And olsun ki, Biz təzəkkür (
idrak
) etsinlər deyə bu Quranda təkrar-təkrar (həqiqətləri) açıqladıq. Lakin bu onların nifrətlərini artırdı....
İsra Suresi, 44. Ayet:
7 qat göylər və yer üzü və onlarda olanlar Onu (Allahı) təsbeh edərlər. Onu həmd ilə təsbeh etməyən bir şey yoxdur. Lakin onların təsbehlərini siz
idrak
edə bilməzsiniz. Şübhəsiz ki, O, Həlim, Ğafurdur....
Kəhf Suresi, 53. Ayet:
Günahkarlar atəşi (cəhənnəmi) gördü. O zaman içinə düşəcəklərini
idrak
etdilər (bildilər). Ondan uzaqlaşacaq (qaçacaq) bir yer tapa bilmədilər....
Kəhf Suresi, 57. Ayet:
Rəbbinin ayələri zikr edildiyi (xatırladıldığı) zaman ondan üz çevirən və əlləriylə təqdim etdiklərini (günahlarını) unudan kimsədən daha zalım kim vardır? Şübhəsiz ki, Biz onların qəlblərinin üzərinə (
idrak
etməyə əngəl törədən) pərdə çəkdik. Onların qulaqlarında (eşitməyə əngəl törədən) tıxac vardır. Sən onları hidayətə dəvət etsən də bundan sonra onlar əsla hidayətə gəlməzlər....
Taha Suresi, 28. Ayet:
Sözlərimi
idrak
etsinlər....
Həcc Suresi, 54. Ayet:
Elm verilmiş kəslərin onun (irşad məqamının, Vəli Rəsulun, Nəbi Rəsulun) söylədiklərinin Rəbbindən bir haqq olduğunu bilmələri, Ona iman etmələri onların qəlblərinin Onu
idrak
etməsi (qəlblərindən möhrün alınıb yerinə ihbat sistemi qoyularaq qəlblərin mütməin olması) üçündür. Şübhəsiz ki, Allah amənu olanları mütləq Sirati Müstəqimə hidayət edər....
Möminun Suresi, 78. Ayet:
Sizin üçün eşitmə, görmə və fuad (
idrak
) xüsusiyyəti inşa edən Odur. Nə qədər az şükür edirsiniz....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Kafirlər: ‘Nə üçün Quran Ona birdəfəlik bütöv halda nazil olmadı?’ dedilər. Bu, Quranı sənin
idrak
ına (sabitbir şəkildə) yerləşdirməyimiz üçündür. Onu qisim-qisim (hissə-hissə) oxuduq....
Ənkəbut Suresi, 43. Ayet:
Bu misalları insanlar üçün çəkirik. Onu alimlərdən başqası
idrak
edə bilməz....
Loğman Suresi, 34. Ayet:
Şübhəsiz ki, o saatın (qiyamətin) elmi Allahın dərgahındadır. Yağışı endirir və bətnlərdə olanı bilir. Heç kəs sabah nə qazanacağını bilməz (
idrak
edə bilməz). Heç kəs harada öləcəyini bilməz (
idrak
edə bilməz). Şübhəsiz ki, Allah Alimdir, Xəbirdir (xəbərdar olan)....
Səcdə Suresi, 9. Ayet:
Sonra Allah onu dizayn etdi və onun içinə (fizik vücudun içinə) ruhundan üfürdü və sizlər üçün səmi (eşitmə xassəsi), bəsər (görmə xassəsi) və fuad (
idrak
etmə hassəsi) yaratdı. Nə qədər az şükür edirsiniz....
Fussilət Suresi, 5. Ayet:
Dedilər ki: ‘Bizi dəvət etdiyin şeyə qarşı qəlblərimizdə (
idrak
etməyə mane olan) əkinnət, qulaqlarımızda (eşitməyə mane olan) vəqra və səninlə bizim aramızda bir pərdə (hicabı məsturə) var. Artıq (sən istədiyinə) əməl et! Şübhəsiz ki, biz də istədiyimizə əməl edəcəyik.’...
Şura Suresi, 17. Ayet:
Allah Kitabı və mizanı haqq ilə endirdi. Sən
idrak
edə bilməzsən. Bəlkə də o saat yaxındır....
Əhqaf Suresi, 26. Ayet:
And olsun ki, Biz onlara sizə belə vermədiyimiz imkanları verdik. Onlara eşitmə, görmə xassələri və
idrak
verdik. Lakin eşitmə və görmə xassələri onlara fayda vermədi. İdrakları da onlara bir fayda vermədi. Allahın ayələrini bilərək inkar edirdilər. İstehza etmiş olduqları şey onları bürüdü....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
(Döyüşdən) geri qalanlar qənimətlərin olduğu yerə onları almaq üçün getdiyiniz zaman: ‘Bizə icazə verin, sizə tabe olaq.’ deyəcəklər. (Onlar) Allahın kəlamını dəyişdirmək istəyirlər. (Onlara) de ki: ‘Siz əsla bizə tabe ola bilməzsiniz. Allahu Təala daha əvvəl belə buyurdu.’ O zaman (onlar da): ‘Xeyr, siz bizə həsəd aparırsınız.’ deyəcəklər. Xeyr, onların çox azı xaric,
idrak
edə bilmirlər....
Rəhman Suresi, 4. Ayet:
Ona bəyanı (
idrak
edib ifadə etməyi) O, öyrətdi....
Vaqiə Suresi, 58. Ayet:
Elə isə axıtdığınız məni nədir, gördünüzmü (nə olduğunu
idrak
etdinizmi)?...
Münafiqun Suresi, 3. Ayet:
Bu onların (öncə) amənu olmaları (Allaha təslim olmağı diləyərək hidayətə ərdikdən) sonra da küfrə düşmələri səbəbiylədir. Bu səbəblə onların qəlbləri möhürləndi. Artıq onlar
idrak
edə bilməzlər....
Münafiqun Suresi, 7. Ayet:
Onlar (münafiqlər): ‘Rəsulallah ilə birlikdə olanlara infaq etməyin (bir şey verməyin) ki, onlar dağılıb getsinlər.’ deyənlərdir. Səmaların və yerin xəzinələri Allahındır. Lakin münafiqlər
idrak
edə bilməzlər....
Mülk Suresi, 23. Ayet:
De ki: ‘Sizi inşa edən (yoxdan yaradıb var edən) və sizə eşitmə, görmə və
idrak
etmə xüsusiyyətlərini verən Odur. Nə qədər az şükür edirsiniz?’...
Şura Suresi, 17. Ayet:
Allah – Odur ki, nazil etdi kitabı haqq ilə və mizan. Nə
idrak
sahibisən, ola ki, saat yaxındır!...
Haqqə Suresi, 3. Ayet:
Nə
idrak
ın sahibisən, nədir Haqq?...
Müddəssir Suresi, 27. Ayet:
Nə
idrak
sahibisən, nədir Səqər?...
Mürsəlat Suresi, 14. Ayet:
Nə
idrak
ın sahibisən nədir fəsil günü?...
Əbəsə Suresi, 3. Ayet:
Və nə
idrak
ın sahibisən, ola ki, o paklanacaq,...
İnfitar Suresi, 17. Ayet:
Nə
idrak
sahibisən, nədir din günü?...
İnfitar Suresi, 18. Ayet:
Sonra nə
idrak
sahibisən, nədir din günü?...
Mutəffifin Suresi, 8. Ayet:
Nə
idrak
ın sahibisən, nədir Siccin?...
Mutəffifin Suresi, 19. Ayet:
Nə
idrak
ın sahibisən, nədir Illiyyun?...
Tariq Suresi, 2. Ayet:
Nə
idrak
ın sahibisən, nədir gecə gələn?...
Bələd Suresi, 12. Ayet:
Nə
idrak
ın sahibisən nədir əqəbə?...
Qədr Suresi, 2. Ayet:
Nə
idrak
ın sahibisən nədir gecəsi qədrin?...
Qariə Suresi, 3. Ayet:
Nə
idrak
ın sahibisən nədir Qariəh?...
Qariə Suresi, 10. Ayet:
Nə
idrak
ın sahibisən nədir o?...
Hümeze Suresi, 5. Ayet:
Nə
idrak
ın sahibisən nədir Hütəmə?...
Ənam Suresi, 36. Ayet:
Həqiqətən (sənin dəvətinə) yalnız (kəlamı
idrak
və düşüncə ilə) eşidənlər (müsbət) cavab verərlər. (Bu üz döndərənlər isə ölüdürlər) və ölüləri Allah (Qiyamətdə) dirildəcək, sonra onlar (hesab aparılmaq üçün) Allah(ın hüzurun)a tərəf qaytarılacaqlar....
Yunus Suresi, 29. Ayet:
«Buna görə də, bizimlə sizin aranızda Allahın şahid olması kifayətdir. Həqiqətən biz sizin ibadətinizdən xəbərsiz idik». (Ağıl sahiblərinin xəbərsizliyinin səbəbi onların etinasızlığı, bütlərin xəbərsizliyinin səbəbi isə
idrak
larının olmaması idi.)...
Həcc Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan eləsi var ki, heç bir elmi dəlili (və əqli sübutu), heç bir hidayəti (və batini
idrak
ı) və heç bir aydın səma kitabı olmadan həmişə Allah barəsində mübahisə edir....
Hədid Suresi, 8. Ayet:
Peyğəmbər sizi Rəbbinizə iman gətirməyə çağırdığı halda, sizə nə olub ki, Allaha iman gətirmir (və ya imanınızın nişanələrini biruzə vermir)siniz? Əgər iman (istedad)ınız varsa, Allah sizdən (peyğəmbərlər və
idrak
ınız vasitəsi ilə) əhd almışdır....
Həşr Suresi, 13. Ayet:
Əlbəttə, onların ürəklərinə qorxu salan Allahdan çox sizsiniz. Bu da onların
idrak
ı (və İlahi mərifəti) olmayan bir qövm olduqlarına görədir....
Nəbə Suresi, 17. Ayet:
Həqiqətən, (insanlar arasında) hökmetmə və (haqla batilin, yaxşıyla pisin) ayrılma günü (İlahinin əzəli elmində və Lövhi-Məhfuzda yazılana uyğun olaraq) vəd olunmuş bir vaxtdır (hamının bir-birini tanıması, bütün işlərə baxılma, yaxşı və pis işlərin müəyyən edilməsi, mükafat və cəzaların verilmə vədəsidir. Bu ayədən etibarən surənin axırınadək «böyük xəbər»in baş verməsi, bəşər
idrak
ından yuxarı olan o səhnənin hadisələri və həqiqətləri vəsf olunur)....
Ənam Suresi, 103. Ayet:
Gözlər onu
idrak
edə bilməz, amma O, gözləri
idrak
edər. O, ən gizli şeyləri biləndir, (hər şeydən) haqqı ilə xəbərdar olandır....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Rəbbinizdən sizə gerçəkləri göstərən dəlillər gəldi. Artıq kim gözünü açar, haqqı
idrak
edərsə, öz xeyrinə, kim də (haqqın qarşısında) korluq edərsə, öz zərərinədir. Mən sizə gözətçi deyiləm....
Səcdə Suresi, 9. Ayet:
Sonra ona surət verib ruhundan ona üfürdü. Sizin üçün eşitmə, görmə və
idrak
duyğularını yaratdı. Nə qədər də az şükür edirsiniz!...
Qaf Suresi, 37. Ayet:
Həqiqətən bunda, ağlı,
idrak
ı, vicdanı olan yaxud özü şahid olaraq qulaq verən kəs üçün əlbəttə öyüd-nəsihət vardır....