Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer size bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Eğer size bir kötülük isabet ederse bu onları sevindirir. Eğer sabreder ve takvalı olursanız, onların h
ilel
eri size bir zarar vermez. Kuşkusuz, Allah, ilmiyle onların yaptıkları her şeyi kuşatmıştır....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yusuf adamlarına: "Verdiklerini, yüklerinin içine koyun. Umulur ki a
ilel
erine döndüklerinde bunu görür ve geri gelirler." dedi....
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen ile sevinirler. Kab
ilel
erden onun bir kısmını küfreden gruplar vardır. De ki: "Ben yalnızca Allah'a kulluk etmekle ve O'na şirk koşmamakla emrolundum. Ben yalnızca O'na çağırıyorum ve dönüşüm yalnızca O'nadır."...
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti ve yapacağı h
ilel
eri hazırlattıktan sonra belirlenen yere geldi....
Yasin Suresi, 50. Ayet:
Artık vasiyette bulunmaya da a
ilel
erine dönmeye de güçleri yetmez....
Fəth Suresi, 12. Ayet:
Hayır! Siz, Resul ve inananların asla a
ilel
erine dönemeyeceklerini sanmıştınız. Bu zan, kalplerinize güzel göründü. Kötü bir zanla, zanda bulundunuz. Siz, yok olmayı hak eden bir halk oldunuz....
Hucurat Suresi, 13. Ayet:
Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız için sizi kab
ilel
ere ve sülalelere ayırdık. Allah'ın yanında en kerim olanınız, en çok takva sahibi olanınızdır. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
O kimseler (takvâ sahipleri) ki, onlar gaybe (Cenâb-ı Allah’a, meleklere, kıyamete, kaza ve kadere, görmeksizin) inanırlar; ve beş vakit namazı gereği üzre kılarlar, onlara verdiğimiz rızıklardan (a
ilel
erine, yakınlarına, komşularına ve diğer hak sahiblerine) harcarlar, yedirirler....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Bunların bir kısmı ümmîdir, Mekke civarındaki bilinen kab
ilel
erdir. Okumayı yazmayı, kutsal kitapları bilmezler. Kuruntudan ve kulaktan dolma, hahamlardan ve papazlardan öğrendikleri yalandan ve boş laflardan başka bildikleri yoktur. Onlar kesinlikle zanna dayalı konuşurlar....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
Kitapta apaçık bildirdiklerimizden sonra kim ki o işaret ve hidâyet ves
ilel
erini gizlerse, işte Allâh onlara lânet eder (Allâh'tan uzak düşerler), lânet edebilecek herkes dahi lânet eder (yani hem bâtından hem de zâhirden gelen bir Allâh'tan ayrı düşmenin sonuçlarını yaşarlar)....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme
ilel
leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yette...
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Ve lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı ve tudlû bihâ
ilel
hukkâmi li te’kulû ferîkan min emvâlin nâsi bil ismi ve entum ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Birbirinizin mallarını haksız şekilde yiyip tüketmeyin ve başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tüketmek için hukuki h
ilel
ere başvurmayın....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve etimmûl hacce vel umrete lillâh(lillâhi), fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti
ilel
haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun), zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr(nâri), vallâhu yed’û
ilel
cenneti vel magfireti bi iznih(iznihi), ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcâ(ezvâcen), vasıyyeten li ezvâcihim metâan
ilel
havli gayre ıhrâc(ıhrâcın), fe in harecne fe lâ cunâha aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne min ma’rûf(ma’rûfin), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 243. Ayet:
E lem tera
ilel
lezîne haracû min diyârihim ve hum ulûfun hazaral mevti, fe kâle lehumullâhu mûtû summe ahyâhum innallâhe le zû fadlin alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûn(yeşkurûne)....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
E lem tera
ilel
melei min benî isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâh(sebîlillâhi), kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtil(tukâtilû), kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne)....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara şunu da söylemişti: 'Onun krallığının, komutanlığının alâmeti size o ahit sandığının gelmesi olacaktır. Onda Rabbinizin ilâhî kudretinin bir tecellisi, bir huzur, kalplerinize bir ferahlık; Mûsâ ve Hârûn a
ilel
erinin bıraktıkları eşyalardan Tevrat parçaları, asâ ve levhalar, vesaire vardır. Onu melekler getirecektir. Eğer inanmış kimseler iseniz bunda sizin için kesinlikle bir ibret, bir ikaz vardır....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri, onlara şunu da söylemişti: Haberiniz olsun, Onun hükümdarlığının alâmeti, size o tabutun gelmesi olacaktır ki onda Rabbinizden bir sekine (sükûnet, gönül rahatlığı), Musa ve Harun a
ilel
erinin bıraktıklarından bir bakiyye (kalıntı) vardır. Onu melekler getirecektir. Eğer iman etmiş kimselerden iseniz, bunda sizin için kesin bir ibret, bir alâmet vardır....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara dedi ki; 'Talut'un hükümdarlığının belirtisi, size meleklerin taşıdığı bir sandığın gelmesidir. Bu sandıkta Rabbinizden size yönelik bir huzur ile birlikte Musa ve Harun a
ilel
erinin geride bıraktıkları bazı önemli eşyalar vardır. Eğer mümin kimseler iseniz, bu sizin için kesin bir belirtidir....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Ve Peygamberleri olan, "Bakın, meşru hükümranlığın bir işareti olarak size içinde Rabbiniz tarafından bahşedilmiş bir iç huzuru, bir sükunet bulunan ve Musa'nın ve Harun'un a
ilel
erinden geriye kalmış olup da meleklerce muhafaza edilen mirası içinde barındıran bir kalp bağışlanacaktır. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız, bunda sizin için bir işaret vardır" dedi....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara şunu da söyledi. 'Tâlût'un hükümdarlığına alâmet, size meleklerin taşıyacağı bir sandık getirmesidir ki, o sandıkta size Rabbinizden bir huzur ve sükûn ile Musa ve Harun a
ilel
erinin mirasından kalan şeyler bulunur. Eğer iman eden kimselerseniz, bunda sizin için bir delil vardır.'...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
E lem tera
ilel
lezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulk(mulke), iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umît(umîtu), kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi minel maşrıkı fe’ti bihâ minel magribi fe buhitellezî kefer(kefere), vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne)....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Allah’ın birliği ve dini konusunda karşı deliller getirerek seninle münakaşaya kalkışırlarsa: 'Ben, bana, benim sünnetime tâbi olanlarla birlikte varlığımı, benliğimi Allah’a teslim ettim, İslâm’ı yaşayan bir müslüman oldum' diyerek tartışmalarına fırsat verme. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, Mekke ve civarındaki belli kab
ilel
ere, yazı, hesap-kitap bilmeyen ümmîlere de: 'Siz de varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim ettiniz mi? İslâm’ı yaşayan müslümanlar ol...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa bu onları üzer. Başınıza bir kötülük geldiğinde ise onlar sevinirler. Fakat siz sabreder ve Allah'tan korkup O'nun emir ve yasaklarına uyarsanız, onların h
ilel
eri size hiçbir zarar vermez. Muhakkak ki Allah'ın ilmi onların bütün yaptiklarını kuşatır....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
E lem tera
ilel
lezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud’avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe yetevellâ ferîkun minhum ve hum mu’ridûn(mu’ridûne). ...
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
(Onlardan bir kısım haham ve devlet adamları) hileye başvurdular, (İsa'yı öldürmeyi plânladılar). Allah da onların hilesini boşa çıkardı. Allah h
ilel
eri boşa çıkaranların en hayırlısıdır,....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Bununla birlikte hileye başvurdular, Allah da onların h
ilel
erini boşa çıkardı. Allah, hileyi boşa çıkaranların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah h
ilel
eri boşa çıkaranların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Ve hilekarlık yaptılar, Allah Teâlâ da h
ilel
erine mukabelede bulundu ve Allah Teâlâ hile yapanların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Öbürleri ise h
ilel
er yaptılar. Allah da onların h
ilel
erini boşa çıkardı. Allah, h
ilel
eri boşa çıkarmakta pek güçlüdür....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Ehl-i kitaptan öyleleri vardır ki, onlara yüklerle altın ve gümüşü emanet bıraksan, onu sana noksansız iade ederler. Yine onların öyleleri vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan tepesine dikilip ısrarla istemedikçe onu sana iâde etmez. Bu da, onların: 'Ümmîlere, Mekke ve civarındaki belli kab
ilel
ere, okuyup yazması olmayan, hesap bilmeyenlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur' demeleri sebebiyledir. Onlar bile bile Allah adına yalan uyduruyorlar....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Allah'a, bize indirilene, İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kûb'a ve sıbtlara (Ya'kûb oğullarından türeyen kab
ilel
ere) indirilene; Mûsâ'ya, Îsâ'ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilene inandık; onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz O'na teslim olanlarız."...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
Sen onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, Kur’ân’ı bildiğiniz ve doğruları gördüğünüz halde, niçin Allah’ın yolunda, İslâm’da tezat, tenâkuz, pürüz, yalan, sapma arayarak mü’minleri Allah yolundan çevirmeye, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoymaya, İslâmî faaliyetlere mani olmaya kalkışıyorsunuz? Allah işlediğiniz h
ilel
i amellerden, tuzaklardan habersiz değildir. Bunlara göre sizi cezalandıracaktır.' de....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Veltekun minkum ummetun yed’ûne
ilel
hayri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munker(munkeri), ve ulâike humul muflihûn(muflihûne)....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
1.
in temses-kum
: eğer size değerse, dokunursa
2.
hasenetun
: hasene, iyilik, güzellik
3.
tesû'-hum
: onları hüzünlendirir
4.
...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Şayet size bir hasenat (güzellik) dokunursa onları hüzünlendirir. Ve şayet size bir seyyiat (kötülük) isabet ederse, onunla ferahlanırlar (ona sevinirler). Ve eğer siz sabrederseniz ve takva sahibi olursanız, onların h
ilel
eri size hiçbir şeyle zarar veremez. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını (ilmi ile) kuşatandır (bilendir)....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların h
ilel
eri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'h
ilel
i düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa onları üzer ve kederlendirir. Başınıza bir felâket gelirse, onunla ferahlanır ve sevinç duyarlar. Eğer siz, sabırlı olur da korunursanız, onların h
ilel
eri size hiç bir zarar veremez. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını ilmi ile kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa, fenalarına gider, başınıza bir musibet gelirse onunla ferahlanırlar. Eğer sabırlı olur ve iyi korunursanız, onların h
ilel
eri size zarar vermez. Çünkü Allah, onları kendi yaptıkları ile kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa fenalarına gider, başınıza bir kötülük gelse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'dan gereğince korkarsanız, onların h
ilel
eri size hiçbir zarar vermez; çünkü Allah onları kendi amelleriyle kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların "h
ilel
i düzenleri" size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Tanrı, yapmakta olduklarını kuşatandır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer bir iyilikle karşılaşırsanız bu onları üzer; ve başınıza bir kötülük gelince de memnun olurlar. Ama eğer zorluklara karşı sabreder ve Allah'a karşı sorumluluklarınızın bilincinde olursanız, onların h
ilel
eri size hiçbir zarar veremez. Zira Allah, onların tüm yaptıklarını (Kudretiyle) kuşatır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir nîmet isabet ederse onları mahzun eder. Size bir fenalık dokunursa onunla sevinirler. Eğer sabreder ve ittikada bulunursanız onların h
ilel
eri size hiç bir şey ile zarar vermez....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokununca onları tasalandırır, size bir kötülük isabet edince ise onunla sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'h
ilel
i düzenleri' size hiç bir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır....
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
(166-167) İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen musîbet Allah’ın izniyle olmuştu. Bu da O’nun müminleri ayırd etmesi, münafıklık yapanları da meydana çıkarması için idi. O münafıklara: "Gelin, Allah yolunda savaşın veya hiç olmazsa düşmanınızın size ve a
ilel
erinize saldırmasını önleyin!" denildiğinde: "Biz savaş olacağını bilseydik size katılırdık." dediler. Doğrusu o gün onlar imandan ziyade küfre yakın idiler. Onlar, ağızlarıyla, kalplerinde olmayan şeyleri söylüyorlardı. Ama Allah onlar...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Münafık olanları da açığa vurması içindi, Berikilere: «Gelin. Allah yolunda muhaarebe edin, yahud (hiç olmazsa düşmanın kendinize ve a
ilel
erinize saldırmasını) önleyin» denildi, de: «Biz muharebe etmeyi bilseydik elbette arkanızdan gelirdik» dediler. Onlar o gün îmandan ziyâde küfre yakındılar. Ağızlarıyle kalblerinde olmayanı söylüyorlardı. Onlar ne gizlerlerse Allah çok iyi bilicidir. ...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
(166-167) İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen musîbet Allah’ın izniyle olmuştu. Bu da O’nun müminleri ayırd etmesi, münafıklık yapanları da meydana çıkarması için idi. O münafıklara: "Gelin, Allah yolunda savaşın veya hiç olmazsa düşmanınızın size ve a
ilel
erinize saldırmasını önleyin!" denildiğinde: "Biz savaş olacağını bilseydik size katılırdık." dediler. Doğrusu o gün onlar imandan ziyade küfre yakın idiler. Onlar, ağızlarıyla, kalplerinde olmayan şeyleri söylüyorlardı. Ama Allah onlar...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Kullu nefsin zâikatul mevt(mevti), ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), fe men zuhziha anin nâri ve udhılel cennete fe kad fâz(fâze), ve mâl hâyâtud dunyâ illâ metâul gurûr(gurûri). ...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
1.
ve men
: ve kim, kimin
2.
lem yestetı'
: gücü yetmez
3.
min-kum
: sizden, içinizden
4.
tavlen
: güç, bolluk, ze...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
İnanmış hür kadınları nikâhlama genişliğine gücü yetmeyeniniz, ellerinizin altındaki genç, mümin köle kızlarından biriyle evlensin. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hep birbirinizdensiniz. O halde onları, a
ilel
erinin izniyle nikâhlayın. Gizli dost edinmeyerek, zinadan uzak kalarak, iffetli hanımlar olmaları şartıyla onların mehirlerini örfe uygun bir biçimde verin. Evliliğe geçtikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara uygulanan cezasının yarısı uygulanacaktır. Bu, köle ile evl...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah’ın, lütufta bulunarak, birbirlerine üstün olmasına vesile kıldığı özellikleri, ailenin nafakasını ve ihtiyaçlarını kendi mallarından karşılamaları, mallarından karşılık beklemeden, gönüllü harcamaları sebebiyle erkekler, hanımları üzerinde, ailede, aileyi ayakta tutmakla, eğitimlerini, gelişmelerini, aile fertlerinin İslam’da sebatını temin ile mükellef; denetleyerek sorumluluklarının gereğini yapmalarını sağlayan, hizmet eden, ailede işleyen, kalıcı bir düzen kuran, sorumlu meşrû bir otor...
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Şayet (evli) bir çift arasında anlaşmazlık doğmasından korkarsanız, erkeğin ve kadının a
ilel
erinden birer hakem tayin edin; eğer iki taraf da işi düzeltmek isterse, Allah onları uzlaştırır. Bilin ki Allah, gerçekten her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın h
ilel
i düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İnananlar Tanrı yolunda savaşırlar; kafirler ise tağut yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın h
ilel
i düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar, küfredenler de tağutun yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın h
ilel
i düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Bununla berâber (münâfıklar, kendilerine bir şey emrettiğin zaman:) 'Baş üstüne!' derler; fakat senin yanından çıktıkları zaman onlardan bir tâife, senin söylediğinden başkasını geceleyin uydurur. Allah ise, geceleri (ne hîleler) kurmakta olduklarını yazıyor (hesâbını sormak üzere, kaydediyor). Artık (sen) onlara aldırma ve Allah’a tevekkül et! (Sana) vekîl olarak da Allah yeter....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
İkiyüzlüler Allâh'ı aldatmaya kalkarlar, (oysa) Allâh, h
ilel
erinin sonucunu kendi aleyhlerine oluşturur! Salâta kalktıklarında üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş olsun diye; Allâh'ı da çok az hatıra getirirler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münafıklar, Allah’ın h
ilel
erini başlarına belâ ettiğini göre göre, Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az zikrederler Allah’a pek az şükrederler, pek az ibadet ederler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münafıklar, (lisanlarıyla imanı açığa vurmak ve kalblerinde küfrü gizlemek suretiyle) zanlarınca Allah’a hile yaparlar. Allah’da h
ilel
erini başlarına geçirir. Onlar namaza kalktıkları zaman, istemiye istemiye kalkarlar; insanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az hatıra getirir anarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Her zaman münafıklar Allah'a hile yapmaya çalışırlar, Allah da h
ilel
erini başlarına geçirir. Namaza kalktıkları vakit üşene üşene kalkarlar, halka gösteriş yaparlar, yoksa Allah'ı pek az anarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Şübhesiz ki münâfıklar, Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar; hâlbuki O, onları aldatan(hîlelerini başlarına geçiren)dir. Hem (onlar) namaza kalktıkları zaman tenbel tenbel kalkarlar; insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak pek az anarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münâfıklar Allah’ı aldatmaya çalışırlar, Allah da onların h
ilel
erini ve oyunlarını bozar. Onlar namaza kalkarken üşene üşene kalkarlar, müminlere gösteriş yaparlar. Yoksa aslında Allah’ı pek az hatırlarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münafıklar güya Allah'ı aldatıyorlar! Oysa Allah onların h
ilel
erini başlarına geçiriyor. Namaza kalktıklarında da onlar üşenerek ve insanlara gösteriş olsun diye kalkarlar; Allah'ı ise pek seyrek hatırlarına getirirler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Şu bir gerçek ki, ikiyüzlüler h
ilel
er düzerek Allah'ı aldatmaya uğraşıyorlar. Ama Allah da onları aldatıyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Onlar Allah'ı çok az hatırlarlar....
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kumtum iles salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum
ilel
merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn(ka’beyni) ve in kuntum cunuben fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minh(minhu) mâ yurîdullâhu li yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirekum ve li yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûn(teşkurûne). ...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Mûsâ kavmine: 'Ey kavmim, Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size tevdi ettiği ilâhî değerleri, şeriatı koruyup kollayarak zâyi etmeyin, şükredin. Allah içinizde peygamberler görevlendirdi. Sizi hürriyetlerinize kavuşturup, kendinize, dininize, işlerinize, a
ilel
erinize, toplumunuza sahip çıkabilecek hale getirerek, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî haklarını kullanabilen özgür insanlar, a
ilel
eriniz içinde otoriteler seviyesine yükseltti. Milletlerden hiçbirine verilmeyen nimetleri, imkân...
Maidə Suresi, 24. Ayet:
Onlar da (şöyle) söylediler: «Yâ Musa, onlar orada bulundukça biz oraya
ilel
'ebed giremeyiz. Artık sen Rabbinle beraber git! Bu suretle ikiniz harb edin! Biz mutlakaa oturucularız». ...
Maidə Suresi, 35. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'tan korkun, sizi O'nun rızasına ulastiracak ves
ilel
eri arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa erişiniz....
Maidə Suresi, 61. Ayet:
Size geldikleri zaman, sözde: 'İman ettik' dediler. Halbuki yanınıza kâfir olarak girip, kâfir olarak çıkmışlardır. Allah onların gizlemeyi alışkanlık haline getirdikleri şeyi, h
ilel
erini, tuzaklarını, kinlerini ve düşmanlıklarını çok iyi bilir....
Maidə Suresi, 96. Ayet:
Deniz avı ve onu yemek size de, gelen misafir kaf
ilel
ere de helâl kılındı. Ve ihrâmlı bulunduğunuz sürece kara avı size haram kılınmıştır. (Kabirlerinizden kalkıp hesap alanına) toplanacağınız, (huzurunda yer alacağınız) Allah'tan korkun....
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Ve iz evhaytu
ilel
havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne)....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
(Onlar); “Ondan yemek istiyoruz ve de kalblerimizin tatmin olmasını istiyoruz ve senin gerçekten bize doğru söylemiş olduğunu b
ilel
im ve onun üzerine şahitlerden olalım” dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar, “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini b
ilel
im ve ona, (gözü ile) görmüş şahitlerden olalım” demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Demişlerdi ki: İstiyoruz ki o yemekten yiyelim, kalplerimiz tam bir inanca ulaşsın ve b
ilel
im ki sen bize doğru söylüyorsun ve buna da tanık olalım biz....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar "Ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun, bize doğru söylediğini (kesin olarak) b
ilel
im ve ona gözleriyle görmüş şahitler olalım istiyoruz" demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Dediler ki: "İsteriz ki o sofradan yiyelim (o ilimleri uygulayalım), kalplerimiz mutmain olsun (açıkladıklarına yakîn oluşsun); senin bize (mutlak) hakikati açıkladığını b
ilel
im ve ona şahitlerden olalım. "...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar: 'O mükellef sofradan yemek istiyoruz. Aklımız yatsın, kalplerimiz huzura kavuşsun, bize doğru söylediğini b
ilel
im, o sofrayı bizzat gören şâhitler olalım istiyoruz' dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
(Bu sefer Havariler:) "Ondan yemek istiyoruz, kalplerimiz tatmin olsun, senin de gerçekten bize doğru söylediğini b
ilel
im ve buna şahidlerden olalım" demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Havarîler şöyle dediler: “- İstiyoruz ki, ondan yiyelim, kalblerimiz yatışsın ve senin bize doğru söylediğini b
ilel
im. Böylece mûcizelere şâhidlik edenlerden olalım.”...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar «Ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun, bize doğru söylediğini (kesin olarak) b
ilel
im ve ona gözleriyle görmüş şahitler olalım istiyoruz» demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
'İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalbimiz yatışsın, senin bize doğru söylediğini b
ilel
im ve ona tanık olalım.'...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Biz dediler: İstiyoruz ki ondan yiyelim kalblerimiz itmi'nan bulsun da senin bize doğru söylediğini b
ilel
im ve ona şehadet edenlerden olalım...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar: «Biz istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz mütmain olsun da senin bize doğru söylediğini b
ilel
im ve onu -Allah'ın indireceği sofrayı- bizzat görenlerden olalım.» dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Havâriler: «İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini b
ilel
im ve bunu bizzat görenlerden olalım» dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Havariler O'na dediler ki, «İstiyoruz ki, o sofranın yemeklerinden yiyelim, kalplerimiz güven bulsun, bize doğru söylediğini kesinlikle b
ilel
im ve olayın tanıklarından olalım....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
(Bu sefer havariler:) "Ondan yemek istiyoruz, kalplerimiz tatmin olsun; senin de gerçekten bize doğru söylediğini b
ilel
im ve buna şahidlerden olalım" demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
(Şöyle) dediler: «Diliyoruz ki biz de ondan yiyelim, kalblerimiz yatışsın, senin bize hakıykaten doğru söylediğini b
ilel
im ve biz de bunun üzerine şâhidlerden olalım». ...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
'(Onlar:) 'İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz mutmain olsun, gerçekten bize doğru söylediğini (iyice) b
ilel
im ve buna şâhidlik edenlerden olalım’ demişlerdi.'...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Demişlerdi ki: İstiyorsanız ki; ondan yiyelim, kalblerimiz yatışsın ve senin bize hakikaten doğru söylediğini b
ilel
im de biz ona şahidlerden olalım....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar, "Biz ondan nasiplenmek isteriz, ki kalplerimiz sükunete ulaşsın, bize hakikati söylediğini b
ilel
im ve biz ona şahitlik yapanlardan olalım!" dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Dediler ki: «Biz istiyoruz ki, ondan yiyelim ve kalblerimiz mutmain olsun ve senin bize doğru söylediğini b
ilel
im ve biz onun üzerine şahitlerden olalım.»...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar: “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kâlplerimiz mutmain olsun, senin bize hakikaten doğru söylediğini b
ilel
im ve onu bizzat görmüş şâhitler olalım. ” demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Havariler ise: -Ondan yemek istiyoruz, (böylece) kalplerimiz mutmain olsun ve bize doğruyu söylediğini b
ilel
im ve buna şahitlerden olalım, demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
"Biz" dediler, "istiyoruz ki ondan yiyelim, gönlümüz rahatlasın, senin bize doğru söylediğini b
ilel
im ve ona şahitlik edenlerden olalım."...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
"İstiyoruz ki, ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini b
ilel
im ve buna bizzat tanık olalım." dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
(Bu sefer Havariler:) «Ondan yemek istiyoruz, kalplerimiz tatmin olsun, senin de gerçekten bize doğru söylediğini b
ilel
im ve buna şahidler olalım» demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar 'Biz o sofradan yemek istiyoruz,' dediler. 'Tâ ki kalplerimiz tatmin olsun, senin doğru söylediğini b
ilel
im ve buna şahit olalım.'...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Dediler: "İstiyoruz ki ondan yiyelim, gönüllerimiz tatmin bulsun, senin bize doğruyu söylediğini b
ilel
im ve buna tanıklık edenlerden olalım!"...
Ənam Suresi, 71. Ayet:
Kul e ned’û min dûnillâhi mâ lâ yenfeunâ ve lâ yadurrunâ ve nureddu alâ a’kâbinâ ba’de iz hedânâllâhu kellezîstehvethuş şeyâtînu fîl ardı hayrâne lehû ashâbun yed’ûnehû
ilel
hude’tinâ, kul inne hudallâhi huvel hudâ, ve umirnâ li nuslime li rabbil âlemîn(âlemîne)....
Ənam Suresi, 105. Ayet:
Böylece Biz mesajlarımızı çok yönlü olarak dile getiriyoruz ki "Sen (bütün bunlardan) iyi ders almışsın!" diyebilsinler ve mesajları, onları kavrama yeteneğine sahip insanlara açıklayab
ilel
im....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Ve böylece her şehirde, hîleler, düzenler kursunlar diye o şehrin günahkârlarını büyülttük, yücelttik, onlar ancak kendilerine karşı hîlekârlıkta bulunurlar ama bilmezler....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada h
ilel
i düzenler kursunlar diye- oranın suçlu günahkarları kıldık. Oysa onlar, h
ilel
i düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece, her kentte ileri gelenleri, oranın suçluları yaptık ki, orada h
ilel
er çevirsinler. Halbuki bunlar, kötülüğü başkasına değil kendilerine yapıyorlar da farkına varmıyorlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada h
ilel
i düzenler kursunlar diye- oranın suçlu günahkarları kıldık. Oysa onlar, h
ilel
i düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece biz her memleketin ileri gelenlerini (kodamanlarını veya idarecilerini) en büyük günahkârlar yaptık ki, orada h
ilel
er çevirsinler. Halbuki onlar aslında yalnız kendilerini aldatıp hile yaparlar, amma farkında olmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Mekke’de olduğu gibi her şehirde de ileri gelen mücrimleri, yüksek mevkilerde bulundururuz ki oralarda hîleler çevirsinler. Onlar böyle yapmakla kendilerini aldatırlar da farkında olmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada h
ilel
i düzenler kursunlar diye- oranın suçlu-günahkârları kıldık. Oysa onlar, h
ilel
i düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiğinde, Allah'ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız, dediler. Allah, peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere, yapmakta oldukları h
ilel
ere karşılık Allah tarafından aşağılık ve çetin bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir delil geldiğinde: "Allâh Rasûllerine verilenin benzeri bize verilmedikçe asla iman etmeyeceğiz" dediler. . . Allâh, risâletini nerede açığa çıkaracağını en mükemmel bilendir! Suçlulara yaptıkları h
ilel
erinden dolayı Allâh indînden aşağılanma ve şiddetli azap yaşatılacaktır!...
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiğinde: 'Allah’ın Rasullerine verilen görevlerin benzeri bize de verilmedikçe, kesinlikle inanmayız' dediler. Allah peygamberlik görevini liyakata göre vereceğini herkesten iyi bilir. İslâm’a planlı cephe alarak müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsiler, suçlular, yapmakta oldukları sinsi h
ilel
ere, planlara, soygunlarına, asılsız iddialarına karşılık, Allah huzurunda, zillete maruz kalacaklar ve şiddetli bir azâba uğrayac...
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara ne zaman bir ayet gelse, derler ki: "Allah'ın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesin olarak inanmayacağız." Allah, elçiliğini nereye vereceğini daha iyi bilir. Bu, suçlu günahkarlara, kurdukları h
ilel
i düzenleri nedeniyle şiddetli bir azab ve Allah katında bir küçüklük isabet edecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir ayet geldigi zaman, «Allah'in peygamberlerine verilen size de verilmedikce inanmayiz» derler. Allah, peygamberligini verecegi kimseyi daha iyi bilir. Suc isleyenlere Allah katindan bir asagilik ve h
ilel
erinden oturu de siddetli bir azap eri_ecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Kendilerine bir âyet (mucize, Kur'ân'dan açık bir belge) geldiği zaman, «Allah'ın peygamberine verilen (şeref ve itibarın) bir benzeri bize verilmedikçe aslâ imân etmeyiz !» dediler. Allah ise peygamberlik görevini nereye (kime) sunacağını daha iyi bilir. Suç işleyen o kimselere —h
ilel
erinden ve kirli işlerinden dolayı— Allah katından hem aşağılık, hem şiddetli bir azâb dokunacaktır....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir ayet geldiği zaman, 'Allah'ın peygamberlerine verilen bize de verilmedikçe inanmayız' derler. Allah, peygamberliğini vereceği kimseyi daha iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve h
ilel
erinden ötürü de şiddetli bir azab erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiğinde, Allah'ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız, dediler. Allah, peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere, yapmakta oldukları h
ilel
ere karşılık Allah tarafından aşağılık ve çetin bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Kendilerine bir mucize geldiğinde: 'ALLAH'ın elçilerine verilenlerin benzeri bize verilmedikçe inanmayız,' derler. ALLAH mesajını nereye koyacağını daha iyi bilir. Yaptıkları h
ilel
erden ötürü suçlulara ALLAH katından bir aşağılama ve çetin bir azap dokunacaktır....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiği zaman: «Allah'ın peygamberlerine verilenin aynısı bize de verilmedikçe iman etmeyiz» derler. Allah peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suçlu olanlara, yaptıkları h
ilel
erinden dolayı Allah katından bir zillet ve şiddetli bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara ne zaman bir ayet gelse derler ki: "Tanrı'nın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesin olarak inanmayacağız." Tanrı elçiliğini nereye vereceğini daha iyi bilir. Bu suçlu günahkarlara, kurdukları h
ilel
i düzenleri nedeniyle şiddetli bir azab ve Tanrı katında bir küçüklük (aşağılanma) isabet edecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir âyet geldiği zaman: “Allah'ın peygamberlerine verilenin aynısı bize de verilmedikçe aslâ iman etmeyiz!” derler. Allah peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere, Allah katından horluk ve yaptıkları h
ilel
erinden dolayı şiddetli bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Bir âyet gelip de bu kâfirlere tebliğ edilince "Allah’ın resullerine verilen risaletin benzeri bize verilmedikçe, sana asla iman etmeyiz." derler. Allah peygamberliği kime vereceğini pek iyi bilir. Yaptıkları hîleler sebebiyle, suç işleyenlere, Allah tarafından bir zillet ve şiddetli bir azap erişecektir....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara ne zaman bir ayet gelse, derler ki: «Allah'ın elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilene kadar biz kesin olarak inanmayacağız.» Allah, elçiliğini nereye vereceğini daha iyi bilir. Bu, suçlu günahkârlara, kurdukları h
ilel
i düzenleri nedeniyle şiddetli bir azab ve Allah katında bir küçüklük isabet edecektir....
Ənam Suresi, 156. Ayet:
En tekûlû innemâ unz
ilel
kitâbu alâ tâifeteyni min kablinâ ve in kunnâ an dirâsetihim le gâfilîn(gâfilîne)....
Əraf Suresi, 53. Ayet:
Fakat onlar: "Hele bakalım nereye varacak?" diye sadece bu kitabın dâvetinin âkıbetini gözlüyorlar. O’nun haber verdiği müthiş âkibet geldiği gün, daha önce onu unutup bir tarafa bırakanlar şöyle diyecekler:"Gerçekten Rabbimizin elçileri bize hakkı tebliğ etmişlermiş? Acaba burada bize şefaat edecek birisi bulunur mu? Yahut geri döndürülmemiz imkânı olur mu ki bu sefer yaptığımız kötü işlerin yerine güzel güzel işler yapab
ilel
im?"Muhakkak ki onlar, kendilerini hüsrana uğrattılar. Uydurdukları sa...
Əraf Suresi, 138. Ayet:
Ve câveznâ bi benî israîlel bahre fe etev alâ kavmin ya’kufûne alâ asnâmin lehum, kâlû yâ mûsac’al lenâ ilâhen ke mâ lehum âlihetun, kâle innekum kavmun techelûn(techelûne). ...
Əraf Suresi, 142. Ayet:
Ve vâadnâ mûsâ selâsîne leyleten ve etmemnâhâ bi aşrin fe temme mîkâtu rabbihî erbaîne leyleh(leyleten), ve kâle mûsâ li ahîhi hârûnahlufnî fî kavmî ve aslıh ve lâ tettebi’ sebîlel mufsidîn(mufsidîne). ...
Əraf Suresi, 143. Ayet:
Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyk(ileyke), kâle len terânî ve lakininzur
ilel
cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu’minîn(mu’minîne)....
Əraf Suresi, 146. Ayet:
Se asrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev seb
ilel
gayyi yettehızûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne)....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Ve Biz onları oniki kadar kab
ilel
ere; ümmetlere ayırdık ve Mûsa'ya kavmi kendisinden su istedikleri vakit vahyettik ki, «Asan ile taşa vur.» Ondan oniki pınar kaynayıp akmaya başladı. Onlardan her kabile su içeceği yeri bildi. Ve onların üzerine bulutları gölgelik yaptık. Ve onların üzerine kudret helvası ile bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temizlerinden yeyiniz (dedik). Ve onlar Bize zulmetmediler velâkin kendi nefislerine zulmeder oldular....
Əraf Suresi, 164. Ayet:
Hani onlardan bir topluluk, Allah'ın helâk edeceği, yahut da şiddetle azaplandıracağı bir kavme ne diye öğüt verirsiniz demişti de öğüt verenler, Rabbinize karşı bir özür serdedeb
ilel
im ve belki de sakınırlar ümidiyle demişlerdi....
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Ve lev şi’nâ le refa’nâhu bihâ ve lâkinnehû ahlede
ilel
ardı vettebea hevâh(hevâhu), fe meseluhu ke meselil kelb(kelbi), in tahmil aleyhi yelhes ev tetrukhu yelhes, zâlike meselul kavmillezîne kezzebû bi âyâtinâ, faksusîl kasasa leallehum yetefekkerûn(yetefekkerûne)....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir tek candan (Âdem'den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva'yı) yaratan O'dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıdı. Ham
ilel
iği ağırlaşınca, Rableri Allah'a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir nefisten yaratan ave gonlunun huzura kavusacagi esini de ondan var eden Allah'tir. Esine yaklasinca, esi hafif bir yuk yuklendi ve bu halde bir muddet tasidi. Ham
ilel
igi agirlasinca, kari koca, Rableri olan Allah'a: «Bize kusursuz bir cocuk verirsen, and olsun ki sukredenlerden oluruz» diye yalvardilar....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir nefisten yaratan ve gönlünün huzura kavuşacağı eşini de ondan var eden Allah'tır. Eşine yaklaşınca, eşi hafif bir yük yüklendi ve bu halde bir müddet taşıdı. Ham
ilel
iği ağırlaşınca, karı-koca, Rableri olan Allah'a: 'Bize kusursuz bir çocuk verirsen, and olsun ki şükredenlerden oluruz' diye yalvardılar....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir tek candan (Âdem'den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva'yı) yaratan O'dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıdı. Ham
ilel
iği ağırlaşınca, Rableri Allah'a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Sizi bir tek candan yaratan ve ondan da gönlünün ısınıp huzura kavuşacağı eşini vâreden Allah'tır. Ne vakit ki o, eşini örtüp bürüyünce hafif bir yük yüklendi. Onu bir müddet taşıdı. Ham
ilel
iği ağırlaşınca, karı-koca Rableri olan Allah'a: “Eğer bize sâlih bir çocuk verirsen muhakkak ki şükredenlerden olacağız. ” diye duâ ettiler....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
O’dur ki sizi bir tek candan yarattı ve bundan da, gönlü kendisine ısınsın diye eşini inşa etti. Erkek eşini sarıp bürüdü, o da hafif bir yük yüklendi, hamile kaldı. Onu bir müddet taşıdı. Ham
ilel
iği ağırlaşınca her ikisi de Rab’leri olan Allah’a yönelip "Eğer bize sağlıklı, kusursuz bir evlat verirsen mutlaka Sana şükreden kullarından oluruz" diye yalvardılar....
Əraf Suresi, 193. Ayet:
Ve in ted’ûhum
ilel
hudâ lâ yettebiûkum, sevâun aleykum e deavtumûhum em entum sâmitûn(sâmitûne)....
Əraf Suresi, 198. Ayet:
Ve in ted’ûhum
ilel
hudâ lâ yesme’û, ve terâhum yenzurûne ileyke ve hum lâ yubsırûn(yubsırûne). ...
Ənfal Suresi, 8. Ayet:
Li yuhıkkal hakka ve yubtılel bâtıle ve lev kerihel mucrimûn(mucrimûne)....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
İşte size böyle... Gerçekten Allah, kâfirlerin h
ilel
i düzenlerini boşa çıkarıcıdır....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
Bu tecrübe gerçektir ve Allah, muhakkak kâfirlerin h
ilel
erini zayıflatıp gevşetendir....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
İşte size böyle... Gerçekten Tanrı kafirlerin h
ilel
i düzenlerini boşa çıkarıcıdır....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
İşte size böyle... Gerçekten Allah, kâfirlerin h
ilel
i düzenlerini boşa çıkarıcıdır....
Ənfal Suresi, 30. Ayet:
Bir vakit, o kâfirler, seni bağlayıp hapsetmeleri, ya öldürmeleri, ya da Mekke’den çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar bu hileyi kurarlarken Allah, h
ilel
erini başlarına yıkıveriyordu (h
ilel
erinden seni kurtarmış bulunuyordu). Allah, hilekârlara ceza verenlerin en hayırlısıdır....
Ənfal Suresi, 56. Ayet:
Onlar (Medine-i Münevvere civarındaki Yahudi kab
ilel
er), kendileri ile antlaşma yaptığın kimselerdir. . . Sonra da her defasında sözlerini bozarlar. . . Onlar korunmazlar (Allâh'tan sakınmazlar)....
Ənfal Suresi, 62. Ayet:
(62-63) Eğer birtakım h
ilel
erle seni aldatmak isterlerse, hiç endişe etme. Allah sana yeter. O’dur ki seni yardımıyla ve bir de müminlerle destekledi. Müminlerin kalplerini birbirine ısındırıp bir araya getirdi. Şayet sen dünyada bulunan her şeyi sarf etseydin bile yine de onların kalplerini birleştiremezdin, fakat Allah onları birleştirdi. Çünkü O azizdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Ənfal Suresi, 63. Ayet:
(62-63) Eğer birtakım h
ilel
erle seni aldatmak isterlerse, hiç endişe etme. Allah sana yeter. O’dur ki seni yardımıyla ve bir de müminlerle destekledi. Müminlerin kalplerini birbirine ısındırıp bir araya getirdi. Şayet sen dünyada bulunan her şeyi sarf etseydin bile yine de onların kalplerini birleştiremezdin, fakat Allah onları birleştirdi. Çünkü O azizdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
O müşriklerin Allah katında ve Rasûlüllah yanında nasıl bir sözleşmesi olabilir? (Onlar sözleşmeyi bozarlar.) Ancak Mescîd-i Harâmda muahede yaptığınız kimseler (Damîre ve Kinâne kab
ilel
eri) vardır ki, onlar müstesnâdır. Bunlar size karşı doğru durdukça (ahidlerini bozmadıkça) siz de onlara doğru harekette bulunun. Allah, şüphesiz ki hiyânetten sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: «Eğer babalarınız, oğullarınız, kardaşlarınız, refikalarınız, kab
ilel
eriniz ve kazanmış olduğunuz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve hoşnut olduğunuz ikametgâhınız sizin için Allah Teâlâ'dan ve resûlünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevgili ise artık Allah Teâlâ'nın emri gelinceye kadar bekleyiniz! Ve Allah Teâlâ fâsıklar olan kavmi hidâyete erdirmez.»...
Tövbə Suresi, 37. Ayet:
Saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı ayları erteleyerek, yerlerini değiştirerek, on iki aya ay ilâve ederek, h
ilel
i takvim düzenlemek, kesinlikle Allah’ın sene ve aylarla ilgili koyduğu hükmü inkârda ileri gitmektir. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin, bu yüzden başlarına buyruk bırakılarak, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti, bozuk düzeni, he...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Savaş dönüşü kendileriyle karşılaşınca, katılmamaları hakkında mazeretler, bahaneler ileri sürerler. De ki: "Boşuna özür dilemeyin, zira size inanmayacağız.Çünkü sizin aleyhimizde çevirdiğiniz h
ilel
erden bir kısmını Allah bize bildirdi. Bundan böyle de, yapacağınız her şeyi Allah da, Resulü de görüp değerlendirecek, daha sonra da, gizli olsun açık olsun, her şeyi bilen Allah’ın huzuruna götürüleceksiniz. O da bütün yaptıklarınızı bir bir önünüze koyacaktır."...
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
1.
ve min el a'râbî
: ve bedevî (göçebe) Araplar'dan
2.
men
: kimse(ler)
3.
yu'minu
: îmân eder, âmenû olur
4.
bi allâhi
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
Ama bedeviler arasında, Allaha ve Ahiret Gününe inanan, (Allah yolunda) harcadıklarını, kendilerini Allaha yaklaştıran ve Elçinin dualarında anılmalarını sağlayan ves
ilel
er olarak görenler de var. Bakın işte bu, (Allahın onlara) yakınlık (göstermesi) için gerçek bir vesile olacaktır; (çünkü) Allah onları rahmetiyle kuşatacaktır: gerçek şu ki, Allah çok acıyıp esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır!...
Tövbə Suresi, 122. Ayet:
Bununla beraber müminlerin hepsi toplanıp birden savaşa çıkmaları uygun değildir. Her kabileden büyük bir kısım savaşa gitmeli, onlardan bir kısmı da, din ilimlerini öğrenmek ve kab
ilel
eri savaştan kendilerine döndüğü zaman, onları Allah’ın azâbı ile korkutmak için, geri kalmalıdır. Olur ki, Allah’ın azâbından sakınırlar....
Tövbə Suresi, 122. Ayet:
Bununla beraber müminlerin hepsinin birden topyekün savaşa katılmaları uygun değildir. Her kabileden bir kısım insanlar da din ilimlerinde derinleşmeli ve kab
ilel
eri savaştan dönüp gelince onları uyarmalıdır ki, böylece Allah'ın azabından sakınırlar....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
Kendilerine dokunan bir sıkıntı, bir yokluk, bir kıtlıktan, mallarına ve canlarına gelen bir zarardan sonra, insanlara bir rahmet, bir bolluk, bir refah tattırsak, âyetlerimizle ilgili derhal asılsız iddialar ortaya atmaya başlarlar, âyetlerimizin, ilkelerimizin benimsenmemesi için h
ilel
er, çareler ararlar. Onlara: 'Allah, herkesten daha süratli tökezletme, cezalandırma planları yapar. Dindarların önünü kesme, dini baltalama planlarınızı elçilerimiz, meleklerimiz yazmaya devam ediyor.' de....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara, kendilerine dokunan bir darlıktan sonra genişlik tattırdığımız zaman hemen ayetlerimiz hakkında h
ilel
er düşünmeye başlarlar. De ki: 'Allah düzen kurmada daha hızlıdır.' Elçilerimiz sizin düşündüğünüz h
ilel
eri yazmaktadırlar....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara, şiddetli bir sıkıntı dokunduktan sonra, bir rahmet dokundurduğumuz zaman, ayetlerimiz konusunda h
ilel
i bir düzen kurmak (bir entrika çevirmek) onlar için (bir alışkanlık ve kötü bir edinim)dir. De ki: "Düzen kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır. Şüphesiz, bizim elçilerimiz, sizin 'geliştirmekte olduğunuz düzenleri' yazmaktadırlar."...
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra, bir rahmet tattırdığımız zaman, ayetlerimiz hakkında derhal bir hileye girişirler. De ki: «Allah'ın mukabelesi daha çabuktur!» Haberiniz olsun ki, elçilerimiz olan melekler yaptığınız h
ilel
eri yazıp duruyorlar!...
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra kendilerine bir rahmet tattırdığımız zaman, âyetlerimiz hakkında derhal bir takım hilekârlıklara girişirler. De ki: «Allah'ın hilesi daha çabuktur. Haberiniz olsun ki elçilerimiz yaptığınız h
ilel
eri yazıp duruyorlar»....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara, şiddetli bir sıkıntı dokunduktan sonra, bir rahmet dokundurduğumuz zaman, ayetlerimiz konusunda h
ilel
i bir düzen kurmak (bir entrika çevirmek) onlar için (bir alışkanlık ve kötü bir edinim)dir. De ki: "Düzen kurmada (karşılık vermede) Tanrı daha hızlıdır. Şüphesiz, bizim elçilerimiz, sizin 'geliştirmekte olduğunuz düzenleri' yazmaktadırlar."...
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara, şiddetli bir sıkıntı dokunduktan sonra, bir rahmet dokundurduğumuz zaman, ayetlerimiz konusunda h
ilel
i bir düzen kurmak (bir entrika geliştirmek) onlar için (bir alışkanlık ve kötü bir edinim) dir. De ki: «Düzen kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır. Şüphesiz, bizim elçilerimiz, sizin 'geliştirmekte olduğunuz düzenleri' yazmaktadırlar.»...
Yunus Suresi, 35. Ayet:
Kul hel min şurekâikum men yehdî
ilel
hakk, kulillâhu yehdî lil hakk(hakkı), e fe men yehdî
ilel
hakkı ehakku en yuttebea em men lâ yehiddî illâ en yuhdâ, fe mâ lekum, keyfe tahkumûn(tahkumûne). ...
Yunus Suresi, 37. Ayet:
Ve mâ kâne hâzel kur'ânu en yufterâ min dûnillâhi ve lâkin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîlel kitâbi lâ reybe fîhi min rabbil âlemîn(âlemîne). ...
Yunus Suresi, 89. Ayet:
Kâle kad ucîbet da’vetukumâ festekîmâ ve lâ tettebi ânni sebîlellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne). ...
Yunus Suresi, 90. Ayet:
Ve câveznâ bi benî isrâîlel bahre fe etbeahum fir’avnu ve cunûduhu bagyen ve advâ(adven), hattâ izâ edrekehul gareku kâle âmentu ennehu lâ ilâhe illellezî âmenet bihî benû isrâîle ve ene minel muslimîn(muslimîne). ...
Yusif Suresi, 10. Ayet:
İçlerinden bir söz sahibi dedi ki: 'Yusuf'u öldürmeyin. Eğer bir şey yapacaksanız, onu kuyunun derinliklerine atın; yolcu kaf
ilel
erinden biri kendisini bulsun.'...
Yusif Suresi, 10. Ayet:
Onlardan bir sözcü de dedi ki: «Yûsuf'u öldürmeyin, onu kuyunun derinliğine atın da gelip geçen kaf
ilel
erden biri onu orada raslayıp alır; eğer (ona elbette) bir şey yapmak istiyorsanız, böyle yapın.»...
Yusif Suresi, 10. Ayet:
Onlardan bir söyleyici dedi ki: «Yusuf'u öldürmeyin ve O'nu kuyunun dibine atıverin, O'nu kâf
ilel
erden biri alıverir, eğer siz yapacak kimselerden iseniz» (böyle yapınız)....
Yusif Suresi, 10. Ayet:
İçlerinden biri: "Yusuf’u öldürmeyin de bir kuyu dibine bırakın. Yolcu kaf
ilel
erinden biri onu yitik olarak alıp götürsün. Eğer yapacaksanız böyle yapın!" dedi....
Yusif Suresi, 10. Ayet:
İçlerinden biri 'Yusuf'u öldürmeyin,' dedi. 'Eğer yapacaksanız, bir kuyu dibine bırakın da kaf
ilel
erden biri onu bulup alsın.'...
Yusif Suresi, 10. Ayet:
İçlerinden söz alan biri şöyle konuştu: "Yûsuf'u öldürmeyin. Onu bir kuyunun dibine bırakın; gelip geçen kaf
ilel
erden biri onu bulup alır. Yapacaksanız böyle yapın!"...
Yusif Suresi, 28. Ayet:
1.
fe lemmâ
: olduğu zaman
2.
reâ
: gördü
3.
kamîsu-hu
: onun gömleği
4.
kudde
: yırtılmış
Yusif Suresi, 28. Ayet:
(Aziyz) Onun (Yusuf'un) gömleğini arkadan (yırtılmış) görünce, şöyle dedi: "Kesin, bu, siz kadınların h
ilel
erindendir. . . Muhakkak ki siz kadınların hilesi çok büyüktür!"...
Yusif Suresi, 28. Ayet:
Kocası gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce: -Bu, sizin h
ilel
erinizden biri, sizin h
ilel
eriniz büyüktür, dedi....
Yusif Suresi, 33. Ayet:
(Yusuf:) Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların h
ilel
erini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi....
Yusif Suresi, 33. Ayet:
(Yusuf:) Rabbim! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir! Eğer onların h
ilel
erini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum! dedi....
Yusif Suresi, 33. Ayet:
(Yusuf) Dedi ki: «Rabbim! Benim için zindan, beni kendisine davet ettikleri şeyden daha sevgilidir. Ve eğer benden onların h
ilel
erini bertaraf etmez isen onlara meyleder ve cahillerden olmuş olurum.»...
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların h
ilel
i düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Rabbi onun duasını kabul etti ve h
ilel
erini ondan uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi işiten, pek iyi bilendir....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Böylece rabbi, duasını kabul etti ve onların h
ilel
i düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Artık O'nun duasını Rabbi kabul etti de O'ndan onların h
ilel
erini bertaraf buyurdu. Şüphe yok ki, O'dur bihakkın işiten, tamamıyla bilen O'dur....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Böylece Rabbi, onun duasını kabul etti ve onların h
ilel
i düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
1.
ve kale el meliku'tû-nî
: ve hükümdar "bana getirin" dedi
2.
bi-hi
: onu
3.
fe lemmâ
: böylece, olduğu zaman
4.
câe-hu er re...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Ve Melik: “Onu bana getirin.” dedi. Böylece ona, resûl (ulak, haberci) geldiği zaman Yusuf (A.S): “Efendine dön ve ellerini kesen kadınların hali (durumu) nedir, ona sor.” dedi. Muhakkak ki; Rabbim onların h
ilel
erini en iyi bilendir....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin." Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) "Efendine (Rabbine) dön de ona sor: "Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların h
ilel
i düzenlerini gerçekten bilendir."...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Bu tâbiri duyan hükümdar: “- Yûsuf’u bana getirin” dedi. Bunun üzerine, kendisini dâvet için elçi gelince, Yûsuf ona şöyle dedi: “- Efendine dön de, o ellerini kesen kadınların hâli neydi, kendisinden sor. Muhakkak ki benim Rabbim, onların h
ilel
erini bilendir....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Bunu duyan hükümdar: «Getirin bana onu» dedi. Bunun üzerine ona gönderilen adam gelince Yusuf: «Haydi efendine dön de sor ona, ellerini doğrayan kadınların maksatları neymiş? Şüphesiz ki, Rabbin onların h
ilel
erini çok iyi bilir.» dedi....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin." Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) "Efendine (rabbine) dön de ona sor: 'Ellerini kesen o kadınların durumu neydi?' Doğrusu benim rabbim, onların h
ilel
i düzenlerini gerçekten bilendir."...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Ve hükümdar dedi ki: «O'nu bana getiriniz.» Vaktâ ki O'na elçi geliverdi. Dedi ki: «Efendine dön, O'na sor ki, o ellerini kesen kadınların maksatları ne imiş? Şüphe yok ki, benim Rabbim onların h
ilel
erini bihakkın bilicidir.»...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar dedi ki: «Onu bana getirin.» Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) «Efendine (Rabbine) dön de ona soruver: «Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların h
ilel
i düzenlerini gerçekten bilendir.»...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Kral: "Bu yorumu yapanı bana getirin." dedi. Elçi kendisine gelince, Yûsuf dedi ki: "Kralına dön de sor bakalım, o ellerini kesen kadınların derdi neydi? Rabbim, o kadınların h
ilel
erini çok iyi bilmektedir."...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
"Bu, arkasından efendime ihanet etmediğimin bilinmesi içindi ve Allâh hainlerin h
ilel
erinde başarılı olmasına izin vermez. "...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
(Yusuf aracıya şunu söyledi:) "Bu, (itiraf, Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah'ın ihanet edenlerin h
ilel
i düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi."...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
(Yusuf aracıya şunu söyledi:) «Bu, (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah'ın ihanet edenlerin h
ilel
i düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi.»...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
li fityâni-hi
: adamlarına (yardımcı gençlere)
3.
ıc'alû
: yapın (koyun)
4.
bidâate-hum
: ...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Adamlarına (yardımcı gençlere) şöyle dedi: “Onların erzak bedellerini, yüklerinin içine koyun (geri verin). Umulur ki; onlar a
ilel
erine geri döndükleri zaman onu farkederler, böylece geri gelirler."...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yûsuf, adamlarına dedi ki: “Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. Umulur ki a
ilel
erine varınca onu anlarlar da belki yine dönüp gelirler.”...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
(Yusuf) emrindeki gençlere dedi ki: Sermayelerini yüklerinin içine koyun. Olur ki a
ilel
erine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri gelirler....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
(Yusuf) hizmetlilerine dedi ki: "Sermayelerini yüklerinin içine koyun. . . A
ilel
erine döndüklerinde belki bunu fark ederler de bize geri dönerler. "...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yûsuf, genç hizmetkârlarına, adamlarına: 'Verdikleri altın ve gümüş paraları, bedel olarak getirdiklerini geri verin, yüklerinin içine koyun. A
ilel
erine döndüklerinde, bunun farkına varırlar da, belki daha istekli geri gelirler.' diye tenbih etti....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
(Yusuf) uşaklarına da dedi ki: 'Sermayelerini yüklerinin içine koyun. Olur ki a
ilel
erine döndüklerinde bunu anlarlar da tekrar geri dönerler.'...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yardımcılarına dedi ki: "Sermayelerini (erzak bedellerini) yüklerinin içine koyun. İhtimal ki a
ilel
erine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri dönerler."...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
(Yûsuf, zahireyi ölçen) uşaklarına dedi ki: “- Onların (zahire karşılığında verdikleri) mallarını yüklerinin içine koyun. Olur ki, a
ilel
erine döndükleri zaman, farkına varırlar da belki yine gelirler.”...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yusuf adamlarina: «Karsilik olarak getirdiklerini de yuklerine koyun. Belki a
ilel
erine varinca, onu anlarlar da bir daha donerler» dedi....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yûsuf, uşaklarına, «zahire bedellerini yüklerinin içine yerleştirin, belki a
ilel
erine döndüklerinde anlarlar da yine (bize) dönüp gelirler» dedi....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yusuf adamlarına: 'Karşılık olarak getirdiklerini de yüklerine koyun. Belki a
ilel
erine varınca, onu anlarlar da bir daha dönerler' dedi....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
(Yusuf) emrindeki gençlere dedi ki: Sermayelerini yüklerinin içine koyun. Olur ki a
ilel
erine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri gelirler....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
(Yusuf) Emri altındakilere de şöyle emir verdi: 'A
ilel
erine döndüklerinde bulmaları için, takas eşyalarını yüklerinin içine sokun, belki böylece geri dönerler.'...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Uşaklarına da dedi: sermayelerini yüklerinin içine koyuverin belki a
ilel
erine avdetlerinde anlarlar belki yine gelirler...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yusuf uşaklarına: «Sermayelerini yüklerinin içine koyuverin, belki a
ilel
erine döndüklerinde anlarlar, belki yine gelirler.» dedi....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yusuf bir taraftan da adamlarına tenbih etti: «Sermayelerini yüklerinin içine koyuverin, belki a
ilel
erinin yanına dönünce farkına varırlar ve belki yine gelirler» dedi....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yardımcılarına dedi ki: "Sermayelerini (erzak bedellerini) yüklerinin içine koyun. İhtimal ki ehillerine (a
ilel
erine) döndüklerinde (kalebu) bunun farkına varırlar da belki geri dönerler."...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
(Yuusuf) uşaklarına: «Sermâyelerini yüklerinin içine koyuverin. Olur ki a
ilel
erine avdet etdikleri zaman bunun farkına varırlar da belki yine (buraya) dönerler» demişdi. ...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
(Yûsuf) genç (uşak)larına da dedi ki: '(Verdikleri) sermâyelerini yüklerinin içine koyun; umulur ki onlar â
ilel
erine döndükleri zaman bunu anlarlar da belki geri gelirler.'...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yusuf uşaklarına dedi ki: Karşılık olarak getirdiklerini de yüklerinin içine koyun. Olur ki a
ilel
erine dönünce bunu anlarlar da geri dönerler....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
(Yusuf) emrindeki gençlere dedi ki: “Onların zâhire bedellerini yüklerinin içine koyun. Belki â
ilel
erine döndüklerinde onu anlarlar da bir daha dönerler. ”...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yusuf memurlarına: -Karşılık olarak getirdiklerini de yüklerine koyun. Belki a
ilel
erine varınca, onu anlarlar da bir daha dönerler, dedi....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yusuf, zahîre tartan görevlilerine de dedi ki: "Onların, zahîre karşılığında verdikleri mallarını da yüklerinin içine koyun. Böylece belki a
ilel
erine döndüklerinde, bunun farkına varıp yine gelirler."...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
(Yûsuf) Uşaklarına: "Onların sermayelerini yüklerinin içine koyun, belki â
ilel
erine döndükleri zaman bunun farkına varırlar da yine gelirler" dedi....
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yardımcılarına da dedi ki: «Sermayelerini (erzak bedellerini) yüklerinin içine koyun. İhtimal ki a
ilel
erine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri dönerler.»...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yûsuf muhafızlarına dedi ki: "Onların sermayelerini yüklerinin içine koyun. Bakarsın a
ilel
erine döndüklerinde onu fark eder de tekrar gelirler."...
Yusif Suresi, 63. Ayet:
Böylece a
ilel
erine döndükleri zaman (babalarına) şöyle dediler: “ Ey babamız! Bize ölçek (erzak verilmesi) yasak edildi. Artık kardeşimizi bizimle gönder ki; biz ölçekle (erzak) alalım. Muhakkak ki; biz onu gerçekten koruyanlarız."...
Yusif Suresi, 63. Ayet:
Onlar babalarına döndüklerinde, «Ey babamız! Dediler, bize ölçek(ile ilgili maddeler) yasaklandı. Bizimle beraber kardeşimizi gönder ki, ölçek(le İlgili maddeleri) alab
ilel
im. Şüphesiz ki biz onu koruyucularız.»...
Yusif Suresi, 63. Ayet:
Böylece dönüp babalarına geldikleri vakit, dediler ki: «Ey babamız! Bizden ölçek menedildi (bize zahire verilmeyecek). Bu kere kardeşimizi de bizimle gönder ki, ölçek alab
ilel
im. Biz onu kesinlikle koruyacağız.»...
Yusif Suresi, 63. Ayet:
Yusuf'un kardeşleri babalarının yanına dönünce dediler ki; «Ey babamız, erzak almamız yasaklandı, kardeşimizi bizimle birlikte gönder ki, erzak alab
ilel
im, biz onu kesinlikle koruruz.»...
Yusif Suresi, 63. Ayet:
Ve böylece babalarının yanına döndüklerinde, (Yusuf'un kardeşleri,) "Ey babamız!" dediler, "(Bünyamin'i yanımızda götürmedikçe) artık bize bir ölçek bile zahire verilmeyecek; bunun için kardeşimizi bizimle gönder ki (bize yetecek) tartıda (zahire) alab
ilel
im; bu arada onu elbette koruyup gözeteceğiz!"...
Yusif Suresi, 63. Ayet:
Babalarına döndüklerinde dediler ki: "Ey babamız! Ölçü bizden yasaklandı. Şimdi kardeşimizi bizimle gönder ki, ölçüp alab
ilel
im. Biz onu gerçekten iyi koruyacağız."...
Yusif Suresi, 102. Ayet:
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o h
ilel
i düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o h
ilel
i düzeni kurarlarken, buyrultularında birleştiklerinde (ecmaü) sen yanlarında değildin....
Yusif Suresi, 102. Ayet:
Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o h
ilel
i düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin....
Rəd Suresi, 13. Ayet:
Gök gürültüsü O'nu hamd ile tespih eder; melekler de O'ndan ürpererek... Yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Allah, tuzak kuranların h
ilel
erini başlarına geçirmede çok güçlü olduğu halde, onlar O'na karşı mücadele edip duruyorlar....
Rəd Suresi, 14. Ayet:
1.
lehu
: ona (kendisinedir)
2.
da'vetu el hakkı
: hakkın daveti
3.
ve ellezîne
: ve o kimseler
4.
yed'ûne
: dua e...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
1.
e fe men
: artık kim, ...mi
2.
huve
: o
3.
kâimun
: kaim olan, her yapılan işin başında bulunan, daima haberdar olan, herşeyi derecelendiren
4.
...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Artık bütün nefslerin kazandıkları şeyler üzerinde kaim olan kimdir? Ve onlar, Allah'a ortaklar kıldılar. De ki: "Onları isimleri ile (davet etsinler, icabet edilmeyeceğini görsünler). Yoksa siz, O'na (Allah'a) yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Veya sözün zahir olanını mı?" Hayır, kâfirlere h
ilel
eri süslü gösterildi ve yoldan (Allah'ın yolundan) saptırıldılar. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir hidayetçi (mehdi) yoktur (bulunmaz)....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin kazandığını görüp gözeten Allah inkâr edilir mi? Hâlbuki onlar, Allah’a ortaklar koştular. De ki: “Onların isimlerini açıklayın. Yoksa siz (bununla) O’na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vermiş olacaksınız, yoksa boş söz mü etmiş olacaksınız?” Hayır, inkâr edenlere h
ilel
eri güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan saptırıldılar. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin kazandığını gözetleyip muhafaza eden, (hiç böyle yapamayan gibi olur mu?). Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Onlara ad verin (onlar necidir?). Yoksa siz Allah'a yeryüzünde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yahut boş laf mı ediyorsunuz?" Doğrusu inkâr edenlere h
ilel
eri süslü gösterildi ve onlar doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin işlediği ameller, hakettiği mükâfatlar ve cezalar sebebiyle, sorumluluklarının gereğini yapmalarını isteyeni, denetleyeni, üzerlerinde hükümranlığının icabını, hükmünü icra edeni, Allah’ı mı alaya alıyorlar? Bir de tutup ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortaklar koştular. 'Onlara isimler verip durun bakalım. Yoksa siz ona yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vereceksiniz? Yahut boş laf mı ediyorsunuz? Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına)mi (kanıyorsunuz)? Hayır, inkâr edenlere kendi h
ilel
i düzenleri, süslü çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir yol gösterici yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin kazandığını gözetleyip muhafaza eden, (hiç böyle yapamayan gibi olur mu?). Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: «Onlara ad verin (onlar necidir?). Yoksa siz Allah'a yeryüzünde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yahut boş laf mı ediyorsunuz?» Doğrusu inkâr edenlere h
ilel
eri süslü gösterildi ve onlar doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herkesin yaptığını kontrol eden O değil midir? Buna rağmen ALLAH'a ortaklar koştular. De ki: 'Onları (dilediğiniz) isimlerle tanımlayın! Siz O'nun yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz, yoksa boş sözler mi uyduruyorsunuz?' Aslında, inkarcıların h
ilel
eri kendilerine süslü gösterilir ve böylece yoldan saparlar. ALLAH kimi saptırırsa ona doğruyu gösterecek yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Böylece herkesin bütün kazancını gözetim altına alan zat (Allah) hiç inkar edilir mi? Tuttular Allah'a ortaklar koştular. De ki: «Söyleyin bakalım onların isimlerini!» O'na yeryüzünde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz, yoksa anlamı olmayan sadece kuru bir laf mı? Doğrusu küfre saplananlara h
ilel
eri hoş gösterildi ve doğru yoldan saptırıldılar. Allah her kimi saptırırsa artık onu yola getirecek yoktur!...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır). Onlar Tanrı'ya ortaklar koştular. De ki: "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına) mı (kanıyorsunuz)?" Hayır, küfredenlere kendi h
ilel
i düzenleri, süslü çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Tanrı, kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir yol gösterici yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Öyleyse herkesin (hayır ve şerden) ne yaptı ğını O görüp gözeten (Allah, hiç böyle olmayan putlarla bir) mi dir? Hâlbuki (onlar) Allah’a ortaklar koş tu lar. De ki: 'Onların isimleri ni söyle yin bakalım! (Kimdir onlar?) Yoksa O’na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi ha ber veriyorsunuz? Yoksa boş lâf ile (ken dinizi) mi (aldatıyorsunuz)?' Hayır, in kâr edenlere hîleleri süslü gösterildi ve (hak) yoldan men' edildi ler. Hâlbuki Al lah, kimi (böy le inkârları yüzünden) da lâlete atarsa, artık onu hi...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (başkaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: «Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına) mı (kanıyorsunuz) ? Hayır, küfre sapanlara kendi h
ilel
i düzenleri, süslü çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir yol gösterici yoktur....
Rəd Suresi, 34. Ayet:
Onlara dünya yaşamında bir azap vardır. . . Gelecek (yaşam) azabı ise elbette daha ç
ilel
idir! Onları Allâh'tan koruyucu da yoktur....
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilene sevinirler. Fakat kab
ilel
erden onun bir kısmını inkâr edenler vardır. De ki: "Bana, yalnız Allah'a kulluk etmem ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamam emredildi. Ben (insanları) O'na da'vet ederim, dönüşüm de O'nadır."...
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de peygamberlere karşı h
ilel
er, sinsi planlar yaptılar. Allah’ın planlarının yanında başka planların hükmü olmaz. O, herkesin yapacağı, işleyeceği hayırları ve şerleri bilir. Bu yurdun dünyanın sonunun, âhiretin kimin olduğunu yakında, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler öğrenecekler....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de h
ilel
i düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir. Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, inkâr edenler pek yakında bileceklerdir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlaradan önceki kâfirler de Peygamberlerine karşı hile ve tuzaklar kurdular; fakat bütün h
ilel
erin cezası ancak Allah’a mahsustur. Her nefsin ne yapacağını O bilir. Kâfirler de, yakında bu dünyanın sonu kimindir, bilecektir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de h
ilel
er yapmışlardı. Fakat sonuçta bütün h
ilel
er(in cezası) Allah'a aittir. Her nefsin ne kazandığını O bilir. Bu dünyanın akıbetinin kime ait olduğunu kâfirler de yakında bilecekler....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de h
ilel
i düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Tanrı'ya aittir. Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, kafirler pek yakında bileceklerdir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de h
ilel
i düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir. Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, küfre sapanlar pek yakında bileceklerdir....
İbrahim Suresi, 23. Ayet:
Ve udh
ilel
lezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ bi izni rabbihim, tehıyyetuhum fîhâ selâm(selâmun)....
İbrahim Suresi, 26. Ayet:
Haramların işlendiği, dolapların çevrildiği, bozuk, h
ilel
i, zora dayalı, hayırsız, vicdanların dışladığı, inkârcı bir düzen de, kökünden koparılmış, toprakla bağlantısı kesilmiş, gıdasını alamayan bir ağaca benzer. Bu ağaç canlılığını koruyamadığı, dikili duramadığı gibi, böyle bir düzen de hayat-destek ortamı ve imkânlarından beslenemediği için, toplumsal birliği, kanun ve nizam hakimiyetini, huzur ve sükûnu sağlayamaz, ayakta duramaz....
İbrahim Suresi, 28. Ayet:
E lem tere
ilel
lezîne beddelû ni’metallâhi kufren ve ehallû kavmehum dârel bevâr(bevâri)....
İbrahim Suresi, 28. Ayet:
1.
e lem tere
: görmedin mi
2.
ilel
lezîne (ilâ ellezîne)
: o kimseleri
3.
beddelû
: bedel, karşılık
4.
ni'mete allâhi
...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
1.
ve kad
: ve olmuştu
2.
mekerû
: (hile) tuzak kurdular
3.
mekre-hum
: onların h
ilel
eri, tuzakları
4.
ve inde allâhi
...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Onlar tuzaklarını (h
ilel
erini) kurmuşlardı. Ve onların tuzakları (h
ilel
eri) Allah'ın indindedir (Allah onların tuzaklarını bilir), onların tuzakları (h
ilel
eri), dağları yok edecek (güçte) olsa bile......
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Düzenlerini yaptılar, düzdükleri hîlelerin cezâsıysa Allah katında, hattâ hîlelerinden dağlar bile yerinden oynasa....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
H
ilel
erinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların h
ilel
eriyle dağlar yerinden gidecek değildi!...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçekten onlar, mekrlerini yaptılar; onların mekrleri Allâh indîndedir (karşılığından kurtulamazlar)! Onların mekrleri (h
ilel
eri), dağları yerinden oynatacak kadar olsa (neye yarar)!...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
H
ilel
erinin cezası Allah katında belli iken, onlar sinsice h
ilel
er, İslâm’ın yükselişini önleme, müslümanların ilerlemesini engelleme planları yapmışlar, tuzaklar kurmuşlardı. Onların sinsi planlarıyla dağlar yerinden gidecek değildi....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçek şu ki, onlar h
ilel
i düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçekten onlar, (İslâma karşı) hile ve tuzaklarını kurdular. Allah katında da onlara h
ilel
erine karşı azap var; isterse onların h
ilel
eri dağları yerinden oynatacak olsun....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
H
ilel
erinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların h
ilel
eriyle dağlar yerinden gidecek değildi!...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçekten onlar çeşitli h
ilel
er ve tuzaklar kurdular. Allah katında da onlara h
ilel
erine karşı azab var; isterse onların h
ilel
eri dağları yerinden oynatacak olsun....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçek şu ki, onlar h
ilel
i düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Tanrı katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Ve muhakkak ki, (onlar) h
ilel
eriyle hilede bulundular ve onların hilesi, Allah katında (malum)dur. Ve onların hilesi, ondan dağlar zail olacak bir (kuvvette) değildir....
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Gerçek şu ki, onlar h
ilel
i düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Onlardan öncekiler, h
ilel
i düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Mekke kâfirlerinden önce gelenler de h
ilel
er kurmuşlardı. Allah da kurdukları binalara (kudretiyle) temellerinden geldi de, çatı, tepelerinden üzerlerine çöktü. Böylece azap, kendilerine duyamıyacakları yerden geldi....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Onlardan öncekiler, h
ilel
i düzenler kurmuşlardı da, Tanrı(nın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Kendilerinden önceki kâfirler de peygamberler için h
ilel
er, tuzaklar kurmuşlardı. Ama neticede Allah onların binalarını ta temellerinden yıktı da üstlerindeki tavan tepelerine çöktü. Hem de bu azap onlara hiç fark edemedikleri bir yerden geldi....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Onlardan öncekiler, h
ilel
i düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti....
Nəhl Suresi, 45. Ayet:
1.
e fe emin
: artık emin mi oldular
2.
ellezîne mekerû
: tuzak kuranlar, h
ilel
er düzenleyenler
3.
seyyiâti
: kötülükler
4.
en ...
Nəhl Suresi, 54. Ayet:
Sonra, sizden felâketi, sıkıntıyı, giderdiğinde, ekonomik darboğazdan kurtardığında içinizden bir zümre hemen Allah’ı unutarak, kurtuluşuna ves
ilel
er icat edip, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Rablerine ortaklar koşarlar....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İpliğini iyice büküp sağlamlaştırdıktan sonra onu bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmet diğer bir ümmetten daha çoktur, diye aranızdaki yeminleri bozup .dolaylı, h
ilel
i hareket etmeyin). Allah bununla sizi ancak denemektedir ve Kıyamet günü de mutlaka ihtilâfa düştüğünüz şeyi size bir bir açıklayacaktır....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi aranızda dolaylı-h
ilel
i yoldan bozmayın. Sonra sağlamca basmakta olan ayak kayabilir de Allah yolundan alıkoymanız sebebiyle azabı tadarsınız ve sizin için (o takdirde) büyük bir azâb vardır....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları h
ilel
i düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Sabret; senin sabrın ancak Tanrı(nın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları h
ilel
i düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Sabret, senin sabrın ancak Allah içindir. Onlar için üzülme, Onların h
ilel
erinden de sakın dara düşme....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Sabret! Senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Kâfirlerin yüz çevirmelerinden mahzun olma, yaptıkları h
ilel
erden dolayı da telaş edip darlanma....
Nəhl Suresi, 127. Ayet:
Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları h
ilel
i düzenlerden dolayı da sıkıntıya düşme....
İsra Suresi, 1. Ayet:
Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi
ilel
mescidil aksallezî bâreknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîr(basîru)....
İsra Suresi, 67. Ayet:
Ve izâ messekumud durru fîl bahri dalle men ted’ûne illâ iyyâh(iyyâhu), fe lemmâ neccâkum
ilel
berri a’radtum, ve kânel insânu kefûrâ(kefûren)....
Kəhf Suresi, 10. Ayet:
İz evel fityetu
ilel
kehfi fe kâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrinâ reşedâ(reşeden)....
Kəhf Suresi, 10. Ayet:
1.
iz evâ
: sığındıkları zaman
2.
el fityetu
: gençler
3.
ilel
kehfi (ilâ el kehfi)
: mağaraya
4.
fe kâlû
: o zama...
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini b
ilel
im....
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Sonra da iki taraftan hangisi, onların ne kadar yatıp kaldıklarını hesâb edip ayırt edecek, b
ilel
im diye tekrar onları uyandırdık....
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Sonra onları bâ'settik, iki grubun hangisinin, kaldıkları süreyi daha iyi tahmin edeceğini b
ilel
im (daha iyi hesap edeceği ortaya çıksın) diye. (Burada b
ilel
im demek, açığa çıkaralım, fiilen tahakkuk ettirelim de kendileri de anlasın demektir. {Elmalı tefsir; cilt:5 sayfa:3226})...
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Sonra onları uyandırdık ki, (mümin ve kâfir) iki topluluğun hangisi, onların mağarada bekledikleri müddeti daha iyi hesap etmiştir, fiilen b
ilel
im....
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Sonra onları dirilttik ki onların orada kalış sürelerini hangi grubun daha iyi hesaplayacağını b
ilel
im....
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Sonra da onları ba'settik ki hep b
ilel
im: iki hızbin hangisi bekledikleri gayeyi iyi hisab etmiş?...
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Sonra da onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri gayeyi daha iyi hesap etmiş olduğunu b
ilel
im....
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Sonra onları uyandırdık; iki tâifeden hangisinin bekledikleri müddeti daha iyi hesab ettiklerini b
ilel
im diye....
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Sonra onları uyandırdık ki, (onların uyuma müddetleri hakkında ihtilâf eden) iki zümreden hangisinin, (onların) kaldıkları süreyi daha iyi hesâb edeceğini b
ilel
im....
Kəhf Suresi, 12. Ayet:
Sonra onları dirilttik ki, iki zümreden hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap edebileceğini b
ilel
im....
Kəhf Suresi, 16. Ayet:
Ve izi'tezeltumûhum ve mâ ya'budûne illâllâhe fe'vû
ilel
kehfi yenşur lekum rabbukum min rahmetihî ve yuheyyi' lekum min emrikum mirfekâ(mirfekan)....
Kəhf Suresi, 16. Ayet:
1.
ve izi'tezeltumû-hum
(i'tezele)
: ve onlardan ayrıldığınız zaman
: (ayrıldı)
2.
ve mâ ya'budûne
: ve kul olduğunuz şeyler
3.
illâllâhe (illâ allâhe)
: Allah'tan başka
Kəhf Suresi, 16. Ayet:
'Madem ki onlardan ve onların Allah'tan başka taptıklarından uzaklaşmış bulunuyoruz. Öyleyse mağaraya çek
ilel
im de Rabbimiz bize rahmetini yaysın ve işimizde hayır nasip etsin....
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
Ve kezâlike beasnâhum li yetesâelû beynehum, kâle kâilun minhum kem lebistum, kâlû lebisnâ yevmen ev ba'da yevm(yevmin), kâlû rabbukum a'lemu bi mâ lebistum feb'asû ehadekum bi verıkıkum hâzihî
ilel
medîneti fel yanzur eyyuhâ ezkâ taâmen fel ye'tikum bi rızkın minhu vel yetelattaf ve lâ yuş'ırenne bikum ehadâ(ehaden)....
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve böylece
2.
beasnâ-hum
: onları dirilttik, uyandırdık
3.
li yetesâelû
: karşılıklı birbirlerine sorsunlar diye
4.
Kəhf Suresi, 57. Ayet:
Ve men azlemu mimmen zukkire bi âyâti rabbihî fe a’rada anhâ ve nesiye mâ kaddemet yedâh(yedâhu), innâ cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakren) ve in ted’uhum
ilel
hudâ fe len yehtedû izen ebedâ(ebeden)....
Kəhf Suresi, 57. Ayet:
1.
ve men azlemu
: ve daha zalim kimdir
2.
mimmen (min men)
: o kimseden
3.
zukkire
: zikredildi
4.
bi âyâti
: âye...
Kəhf Suresi, 85. Ayet:
O da, bu sayede doğru sebep ve ves
ilel
ere, meşrû araçlara başvurarak bir hedefe yöneldi....
Kəhf Suresi, 89. Ayet:
Sonra doğru sebep ve ves
ilel
ere, meşrû araçlara başvurarak başka bir hedefe yöneldi....
Kəhf Suresi, 92. Ayet:
Sonra yine doğru sebep ve ves
ilel
ere, meşrû araçlara başvurarak bir hedefe daha yöneldi....
Taha Suresi, 33. Ayet:
ki seni çokça tesbih edeb
ilel
im....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Böylece firavun döndü (gitti). Arkasından h
ilel
erini topladıktan sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Böylelikle Firavun arkasını dönüp gitti, h
ilel
i düzenini (yürütecek büyücüleri) bir araya getirdi, sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti, h
ilel
erini hazırladıktan sonra randevu yerine geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Böylelikle Firavun arkasını dönüp gitti, h
ilel
i düzenini (yürütecek büyücüleri) bir araya getirdi, sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Firavun döndü ve bütün h
ilel
erini topladı, sonra geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Firavun işlerini ayarlamaya girişti, bütün çare ve h
ilel
erini, en usta sihirbazlarını toplayıp buluşma yerine geldi....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Böylelikle Firavun, arkasını dönüp gitti, h
ilel
i düzenini (yürütecek büyücüleri) bir araya getirdi, sonra geldi....
Taha Suresi, 62. Ayet:
Böylece işlerini (h
ilel
erini), kendi aralarında görüştüler (tartıştılar) ve gizlice konuştular....
Taha Suresi, 64. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
ecmiû
: toplayın
3.
keyde-kum
: h
ilel
erinizi
4.
summe a'tû
: sonra gelin
Taha Suresi, 64. Ayet:
(Firavun şöyle dedi): “Artık h
ilel
erinizi (sihirlerinizi) toplayın. Sonra saf saf (sırayla) gelin. Ve o gün üstün gelen, felâha (kurtuluşa, zafere) ulaşmış olur.”...
Taha Suresi, 64. Ayet:
“Öyleyse, h
ilel
erinizi toplayın (birbirinize destek olun) sonra sıra hâlinde gelin. Bu gün üstün gelen muhakkak başarıya ulaşmıştır.”...
Taha Suresi, 64. Ayet:
Hîlelerinizi, düzenlerinizi bir araya getirin, sonra saf saf olun da gelin ve muhakkak olan şu ki: Bugün üstün olan, murâdına ermiştir....
Taha Suresi, 64. Ayet:
"Bu sebeple bütün h
ilel
erinizi toplayın, sonra saf hâlinde gelin. . . Bugün kim üstün gelir ise o kurtuluşa ermiştir. "...
Taha Suresi, 64. Ayet:
'Bu sebeple, bütün gizli sihirbazlık h
ilel
erinizi bir araya getirerek kullanın, kararlı hareket edin, bir saf haline gelerek göz doldurun. Bu gün üstün gelen, zafer kazanmış sayılır.' dediler....
Taha Suresi, 64. Ayet:
Onun için bütün h
ilel
erinizi toplayın, sonra hep birden gelin. Bugün üstün gelen, muhakkak zafer kazanmıştır....
Taha Suresi, 64. Ayet:
Siz de bütün h
ilel
erinizi birleştirin, sonra sıra halinde gelin. Muhakkak ki, bugün üstün gelen zafere ermiş olacak!»...
Taha Suresi, 64. Ayet:
Bütün h
ilel
erinizi biraraya getiriniz, sonra sıra halinde buluşma yerine geliniz. Bugün üstün gelen başarıya ermiştir....
Taha Suresi, 64. Ayet:
'Onun için (bütün) hîlelerinizi (sihirlerinizi) toplayın; sonra sıra sıra gelin! Bugün üstün gelen muhakkak kurtuluşa ermiştir!'...
Ənbiya Suresi, 5. Ayet:
Bel kâlû adgâsu ahlâmin belifterâhu bel huve şâır(şâırun), fel ye’tinâ bi âyetin kemâ urs
ilel
evvelûn(evvelûne). ...
Ənbiya Suresi, 71. Ayet:
Ve necceynâhu ve lûtan
ilel
ardılletî bâraknâ fîhâ lil âlemîn(âlemîne)....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Ve li suleymâner rîha âsıfeten tecrî bi emrihî
ilel
ardılletî bâreknâ fîhâ ve kunnâ bi kulli şey’in âlimîn(âlimîne)....
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Lekum fîhâ menâfiu ilâ ecelin musemmen summe mahılluhâ
ilel
beytil atîk(atîki)....
Möminun Suresi, 113. Ayet:
Onlar: "Bir gün veya daha da az. Ne b
ilel
im, isterseniz bunu tam tamına aklında tutanlara sor! Zira bizim aklımız başımızdan gitmiş durumda." diye cevap verirler....
Nur Suresi, 35. Ayet:
Allah göklerin ve yerin hayatiyetlerini, ihyalarını sağlayan nûrudur, göklerde ve yerde yaşayanların önünü ve ufkunu aydınlatır, hidayet rehberlerini gönderir. O’nun nuru, üzerinde sabah aydınlığına benzer ışık veren bir direkteki lambaya benzer. O ışık kristal bir ampul içindedir. Kristal ampul, doğu ve batı güneşinden istifade etmeyen faydalı, bereketli zeytin ağacı gibi doğu ve batı medeniyetinden etkilenmemiş bir medeniyet ağacından yakılan, peygamberler soyundan gelen sanki inciye benzer pa...
Furqan Suresi, 20. Ayet:
Biz, senden evvel de peygamberleri başka bir halde göndermedik; onlar da yemek yiyorlar, çarşılarda geziyorlardı. Bir de, hanginiz sabırlıdır, b
ilel
im diye, bir kısmınızı diğer bir kısmınız üzerine bir imtihan vesilesi kıldık (zenginlere karşı, fakirleri, sabretmekle imtihan ettik). Senin Rabbin Basîr’dir= sabredenleri görür....
Furqan Suresi, 25. Ayet:
Ve yevme teşakkakus semâu bil gamâmi ve nuzz
ilel
melâiketu tenzîlâ(tenzîlen)....
Furqan Suresi, 36. Ayet:
Fe kulnazhebâ
ilel
kavmillezîne kezzebû bi âyâtinâ, fe demmernâhum tedmîrâ(tedmîren)....
Şüəra Suresi, 7. Ayet:
E ve lem yerev
ilel
ardı kem enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(kerîmin)....
Nəml Suresi, 50. Ayet:
Onlar h
ilel
i bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk....
Nəml Suresi, 50. Ayet:
Böyle bir hile kurdular. Biz de, onların haberi olmadan h
ilel
erinin cezasını verdik (kendilerini helâk ettik)....
Nəml Suresi, 50. Ayet:
Onlar, bir hile ve düzen plânladılar, biz de onlar farkında değilken h
ilel
erini başlarına geçirerek bir plân kurduk....
Nəml Suresi, 50. Ayet:
Onlar h
ilel
i bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk....
Nəml Suresi, 50. Ayet:
Onlar bir hile ile hile yaptılar, Biz de hiç bilgileri olmaksızın bir hile ile hile yaptık (yani onları ansızın h
ilel
erinin cezasına kavuşturduk)....
Nəml Suresi, 50. Ayet:
Onlar, h
ilel
i bir düzen kurdu, biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk....
Nəml Suresi, 51. Ayet:
Bundan sonra onların h
ilel
erinin sonunun nasıl olduğuna bak ki, onları ve onların kavminin tamamını nasıl yok ettik....
Nəml Suresi, 51. Ayet:
Artık sen, onların kurdukları h
ilel
i düzenin uğradığı sona bir bak; biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik....
Nəml Suresi, 51. Ayet:
Ey Rasûlüm, şimdi bak ki, h
ilel
erinin akıbeti nasıl oldu!... Hem (o imansızların) kendilerini, hem de kavimlerini toptan helâk ettik....
Nəml Suresi, 51. Ayet:
H
ilel
erinin sonunun nasil olduguna bir bak! Biz onlari ve milletlerini, hepsini, yerle bir ettik....
Nəml Suresi, 51. Ayet:
H
ilel
erinin sonunun nasıl olduğuna bir bak! Biz onları ve milletlerini, hepsini, yerle bir ettik....
Nəml Suresi, 51. Ayet:
Artık sen, onların kurdukları h
ilel
i düzenin uğradığı sona bir bak; biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik....
Nəml Suresi, 51. Ayet:
Artık sen, onların kurdukları h
ilel
i düzenin uğradığı sona bir bak; biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik....
Nəml Suresi, 70. Ayet:
Ve artık onlara üzülme (onlar için mahzun olma)! Ve onların kurduğu tuzaklardan (onların yaptığı h
ilel
erden) bir sıkıntı içinde olma!...
Nəml Suresi, 70. Ayet:
Onlar üzerine mahzun olma. . . Kurmakta oldukları h
ilel
erinden sıkıntı da duyma!...
Nəml Suresi, 70. Ayet:
(Ey Rasûlüm, inkârlarından ve yüz çevirmelerinden dolayı) onlara karşı mahzun olma ve yaptıkları h
ilel
erden ötürü bir sıkıntıya düşme....
Nəml Suresi, 70. Ayet:
Onlara uzulme. H
ilel
erine karsi da sikilma....
Nəml Suresi, 70. Ayet:
Onlara üzülme. H
ilel
erine karşı da sıkılma....
Nəml Suresi, 70. Ayet:
Onlara karşı üzülme ve yaptıkları h
ilel
er yüzünden bir darlığa düşme!...
Nəml Suresi, 70. Ayet:
Ve onlara karşı mahzun olma ve onların h
ilel
erinden dolayı bir darlığa düşme....
Nəml Suresi, 83. Ayet:
Kıyamet gününde her din ehlinden, âyetlerimizi tekzip edenlerden bir topluluk toplıyacağız. Artık bunlar, diğer kaf
ilel
er arka arkaya gelip toplanıncaya kadar tutuklanacaklardır....
Nəml Suresi, 83. Ayet:
(Hatırla) o gün (ü ki) her ümmetin âyetlerimizi yalan sayanlarından bir cemâati toplayacağız. Artık onlar (kaaf
ilel
erin ardı alınıncaya kadar) tevkıyf olunacaklardır. ...
Qəsəs Suresi, 75. Ayet:
Ve (bu soru cevapsız kalacak, çünkü) Biz (o sırada) her ümmetten bir şahit çıkarmış olacağız ve (günahkarlara:) "Geçmişteki iddialarınızı doğrulayan bir delil getirin!" diyeceğiz. Ve böylece görecekler ki, gerçek bütünüyle Allah'tan yana ve kendi çarpık muhayy
ilel
erinin ürünü bütün o düzmece tanrılar onları terk etmiş....
Ənkəbut Suresi, 41. Ayet:
Allah’ı bırakıp, kulları durumundakilerden koruyucular, otoriteler edinenlerin durumu, dişi örümceğe sığınanların durumuna benzer. Dişi örümcek bir yuva yapar, bir aile kurar. Evlerin en çürüğü, tehlikeye en açık olanı, a
ilel
erin en çok sıkıntı çekeni, dişi örümceğin evi ve ailesidir. Keşke, anlayabilselerdi....
Ənkəbut Suresi, 47. Ayet:
Önceki peygamberlere indirdiğimiz kitaplar gibi, sana da bu kitabı, Kur’ân’ı indirdik. Kendilerine verdiğimiz kutsal kitapların hükmünce amel edenler Kur’ân’a iman ediyorlar. Şu kab
ilel
erden de, Kur’ân’a iman eden ve edecek olan birçok kimse var. Âyetlerimizi, Kur’ân’ımızı ve ilkelerimizi ancak kâfirler, nankörler bile bile inkâr ederler....
Ənkəbut Suresi, 65. Ayet:
Fe izâ rakibû fîl fulki deavûllâhe muhlisîne lehud dîn(dîne), fe lemmâ neccâhum
ilel
berri izâ hum yuşrikûn(yuşrikûne). ...
Rum Suresi, 23. Ayet:
O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerinden biri de: Geceleyin veya gündüzün uyumanız ve O’nun geniş lütfundan geçim ves
ilel
eri aramanızdır. Elbette bunda işiten kimseler için ibretler vardır....
Rum Suresi, 33. Ayet:
İnsanların başlarına bir felâket, bir sıkıntı gelince, ekonomik darboğaza düştükleri zaman, Rablerine yönelerek ibadet ederler, yalvarırlar. Sonra, Allah, katından onlara bir rahmet, nimet ve bolluk tattırınca, bakarsınız ki, onlardan bir grup Allah’ı unutarak, kurtuluşlarına başka ves
ilel
er icat edip, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Rablerine ortak koşarlar....
Loğman Suresi, 32. Ayet:
Ve izâ gaşiyehum mevcun kez zuleli deavûllâhe muhlisîne lehud dîn(dîne), fe lemmâ neccâhum
ilel
berri fe minhum muktesıd(muktesidun), ve mâ yechadu bi âyâtinâ illâ kullu hattârin kefûr(kefûrin)....
Loğman Suresi, 32. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
gaşiye-hum
: onları sardı
3.
mevcun
: dalgalar
4.
ke
: gibi, sanki
Səcdə Suresi, 5. Ayet:
Yudebbirul emre mines semâi
ilel
ardı summe ya’rucu ileyhi fî yevmin kâne mıkdâruhu elfe senetin mimmâ teuddûn(teuddûne)....
Səcdə Suresi, 27. Ayet:
E ve lem yerev ennâ nesûkul mâe
ilel
ardıl curuzi fe nuhricu bihî zar’an te’kulu minhu en’âmuhum ve enfusuhum e fe lâ yubsirûn(yubsirûne)....
Səcdə Suresi, 27. Ayet:
1.
e ve lem yerev
: ve görmüyorlar mı, görmediler mi
2.
ennâ
: nasıl
3.
nesûku
: sevkediyoruz
4.
el mâe
: su
<...
Səba Suresi, 21. Ayet:
Halbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırdedip b
ilel
im diye (ona bu fırsatı verdik). Rabbin gerçekten her şeyi koruyandır....
Səba Suresi, 21. Ayet:
Halbuki, şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak âhirete, ebedî yurda inananı, şüphe içinde kalandan ayırt edip b
ilel
im diye ona bu fırsatı verdik. Rabbin her şeyi denetlemekte, kaydetmekte, koruyup kollamaktadır....
Səba Suresi, 21. Ayet:
Onun, onların üzerinde bir nüfuzu yoktu. Ancak biz ahirete inananı ondan şüphe edenden (ayırıp) b
ilel
im diye (ona fırsat verdik). Rabbin her şeyi koruyandır....
Səba Suresi, 21. Ayet:
Halbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırdedip b
ilel
im diye (ona bu fırsatı verdik). Rabbin gerçekten her şeyi koruyandır....
Səba Suresi, 21. Ayet:
Onun onlar üzerinde zorlayıcı bir gücü yoktu. Ancak âhirete inananı, ondan kuşkulanandan (ayırd edip) b
ilel
im diye (ona bu fırsatı verdik). Rabbin her şeyi korumaktadır....
Səba Suresi, 33. Ayet:
Zayıf düşürülenler de büyüklenenlere: 'Hayır gece gündüz h
ilel
er kuruyor; bize Allah'ı inkâr etmemizi ve O'na eşler koşmamızı emrediyordunuz' derler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını açığa vururlar. Biz de inkâr edenlerin boyunlarına halkalar dolarız. İşlediklerinden başka bir şeyle mi cezalandırılıyorlar?...
Səba Suresi, 33. Ayet:
Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır, siz gece ve gündüz h
ilel
i düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz" dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar; biz de inkâr edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?...
Səba Suresi, 33. Ayet:
Âciz ve zayıf olanlar ise, büyüklük taslayanlara, «Allah'ı inkâr etmemiz ve O'na eşler, ortaklar, benzerler koşmamız için gece gündüz h
ilel
er kurup bize emir ve tavsiyelerde bulundunuz,» derler. Bunlar azabı görünce için için pişmanlık duyarlar. Biz de kâfirlerin boyunlarına demir halkalar geçiririz; onlar ancak yaptıklarına karşılık ceza çekerler....
Səba Suresi, 33. Ayet:
Za'fa uğatılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır, siz gece ve gündüz h
ilel
i düzenler (kurup) bizim Tanrı'ya küfretmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize buyuruyordunuz" dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar. Biz de küfredenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?...
Səba Suresi, 33. Ayet:
Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: «Hayır, siz gece ve gündüz h
ilel
i düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkâr etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz» dediler. Azabı gördüklerinde de pişmanlıklarını saklarlar; biz de küfredenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar, yapmakta olduklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?...
Fatir Suresi, 10. Ayet:
Kim, şan ve şeref, kuvvet ve haysiyet istiyorsa, bilsin ki, şan ve şeref, güç ve kuvvet, kudret ve hâkimiyet yalnız Allah’ın mülkünde, tasarrufundadır. Kelime-i tayyibeler, dualar, istiğfarlar, haram yememiş ağızlardan çıkan sözler, ancak Allah’a ulaşır. Bunları da Allah’a, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirme, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlama, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, dü...
Fatir Suresi, 10. Ayet:
Her kim izzet (şeref ve şan) istiyorsa (bilsin ki) bütün izzet (kuvvet ve hakimiyet) Allah'ındır. Pâk söz ona yükselir, sâlih ameli de O yükseltir ve o kimseler ki, hilekârâne bir surette günahları irtikab ederler, onlar için de pek şiddetli bir azap vardır. Ve onların o h
ilel
eri mahvolur gider....
Fatir Suresi, 43. Ayet:
Yeryüzünde kibirlendiler ve kötü hile düzenlediler . Oysa kötü h
ilel
er, sahibinden başkasına isabet etmez (ulaşmaz). Öyleyse onlar, evvelkilerin sünnetinden başkasını mı gözlüyorlar (bekliyorlar)? Halbuki Allah'ın sünnetinde asla bir tebdil (değişiklik) bulamazsın. Ve Allah'ın sünnetinde asla bir tahvil (değişme) bulamazsın....
Fatir Suresi, 43. Ayet:
Arzda kibirlenerek (benlikle) ve kötülüğün mekrini (h
ilel
erini) kurarak (uzaklaştılar). . . Kötülüğün mekri ise sadece oluşturanları kuşatır! Acaba onlar, öncekilerin tâbi olduğu sünnetten (Allâh sistem ve düzeninden) başkasını mı bekliyorlar? Sünnetullah için bir alternatif asla bulamazsın! Sünnetullah'ta bir değişme asla bulamazsın!...
Fatir Suresi, 43. Ayet:
(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa h
ilel
i düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın....
Fatir Suresi, 43. Ayet:
Bu da, yeryüzünde kibirlenmeleri ve kötü h
ilel
eri yüzündendi. Halbuki fena bir kuruntu, ancak sahibinin başına geçer. O halde evvelkilerin sünnetinden (inkârcıların başına gelen azabdan) başka ne gözetirler? Sen Allah’ın sünnetinde, (kâfirlere azap kanununda) aslâ bir tedbil bulamazsın. Allah’ın sünnetinde bir tahvil de bulamazsın....
Fatir Suresi, 43. Ayet:
(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa h
ilel
i düzen, kendi ehlinden başkasını sarıp kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler. Sen, Tanrı'nın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Tanrı'nın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın....
Fatir Suresi, 43. Ayet:
(Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa h
ilel
i düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın sünnetinde kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın....
Yasin Suresi, 5. Ayet:
Tenzîlel azîzir rahîm(rahîmi). ...
Yasin Suresi, 8. Ayet:
İnnâ cealnâ fî a’nâkıhim aglâlen fe hiye
ilel
ezkâni fe hum mukmehûn(mukmehûne)....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
1.
innâ
: muhakkak ki biz
2.
cealnâ
: kıldık, yaptık
3.
fî a'nâkı-him
: onların boyunlarında
4.
aglâlen
: halkalar...
Saffat Suresi, 8. Ayet:
Lâ yessemmeûne
ilel
meleil a’lâ ve yukzefûne minkulli cânib(cânibin)....
Saffat Suresi, 68. Ayet:
Summe inne merciahum le
ilel
cahîm(cahîmi). ...
Saffat Suresi, 68. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
inne
: muhakkak
3.
mercia-hum
: onların dönecekleri yer, dönüşleri
4.
le
: elbette, kesinlikle...
Sad Suresi, 11. Ayet:
Kab
ilel
erden oluşmuş, sözüm ona bir ordudur bu; şurada bozguna uğratılacaktır....
Sad Suresi, 13. Ayet:
Semud kavmi, Lut kavmi ve Eyke halkı da yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen kab
ilel
erdir....
Sad Suresi, 13. Ayet:
Semûd (kavmi), Lût kavmi ve Eyke halkı da (böyle yapmıştı). İşte onlar da (peygamberlere karşı birleşik) kab
ilel
erdi....
Zümər Suresi, 15. Ayet:
1.
fa'budû (fe u'budû)
: artık kul olun, tapın
2.
mâ
: şey
3.
şi'tum
: siz dilediniz
4.
min
: den
Zümər Suresi, 15. Ayet:
Artık O'ndan başka dilediğiniz şeye tapın. De ki: "Muhakkak ki, kendilerini ve a
ilel
erini hüsrana düşürenler, kıyâmet günü hüsrana uğrayacak olanlardır." Bu apaçık bir hüsran değil mi?...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
“Siz de Allah’tan başka dilediğiniz şeylere ibadet edin!” De ki: “Şüphesiz hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde kendilerini ve a
ilel
erini hüsrana sokanlardır. İyi bilin ki bu, apaçık hüsranın ta kendisidir.”...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
(Ey Allah'a eş koşanlar!): Siz de O'ndan başka dilediğinize tapın! De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de a
ilel
erini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki, bu apaçık hüsrandır....
Zümər Suresi, 15. Ayet:
'Ey Allah’a şirk koşanlar! Siz de Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, kendi iradeniz ve tercihinizle, O’nun dışında, yarattıklarından, dilediğinize tapın.' de. 'Kıyamet günü, asıl hüsrana uğrayanlar, dünyada birbirlerini, kendilerini, a
ilel
erini, vatandaşlarını, milletlerini hak yoldan uzaklaştırarak zarar ve ziyana sokan liderler, güç ve iktidar sahipleridir. Bilesiniz ki, işte kıyas kabul etmeyecek zarar budur.'...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
Artık O'ndan başka dilediğinize ibadet edin.' De ki: 'Gerçekte ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini de a
ilel
erini de ziyana sokanlardır. İyi bilin ki, bu apaçık bir kayıptır.'...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
«Ey Allah'a es kosanlar! Siz de O'ndan baska dilediginize kulluk edin.» De ki: «Kiyamet gunu kendilerini ve a
ilel
erini husrana ugratanlar elbette onlar husrandadirlar.» Dikkat edin, iste apacik husran budur....
Zümər Suresi, 15. Ayet:
(Ey putperestler!) Siz de Allah'tan başka dilediğinize ibâdet edin. De ki: Gerçek anlamda hüsrana uğrayanlar. Kıyamet günü hem kendilerini, hem a
ilel
erini zarara uğratanlardır. Dikkat edin ki, en acık zarar da budur!...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
Ey Allah'a eş koşanlar! Siz de O'ndan başka dilediğinize kulluk edin.' De ki: Hüsrana uğrayanlar kıyamet günü kendilerini ve a
ilel
erini hüsrana sokanlardır. Dikkat edin, işte apaçık hüsran budur....
Zümər Suresi, 15. Ayet:
(Ey Allah'a eş koşanlar!): Siz de O'ndan başka dilediğinize tapın! De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de a
ilel
erini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki, bu apaçık hüsrandır....
Zümər Suresi, 15. Ayet:
'Siz de O'nun dışında dilediğinize tapınız.'De ki, 'Asıl kaybedenler, ahiret gününde kendilerine ve a
ilel
erine kaybettirenlerdir.' Apaçık kayıp budur...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
Ey müşrikler, siz de Allah'dan başka dilediğinize kulluk edin. De ki: «Ziyana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de a
ilel
erini ziyana sokanlardır. Dikkat edin, işte bu, apaçık bir ziyandır.»...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
'Artık (siz) O’ndan başka neye isterseniz tapın!' De ki: 'Asıl hüsrâna uğrayanlar, kıyâmet günü hem kendilerini, hem de â
ilel
erini hüsrâna uğratanlardır.' Dikkat edin! İşte o apaçık hüsran budur!...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
Artık siz de O'ndan başka dilediğinize tapın. De ki: Hüsrana uğrayanlar; kıyamet gününde kendilerini de, a
ilel
erini de hüsrana uğratanlardır. İyi bilin ki; apaçık hüsran işte budur....
Zümər Suresi, 15. Ayet:
Siz de O'ndan başka dilediğinize tapın. De ki: "Asıl hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde hem kendilerini hem de â
ilel
erini (mensuplarını) ziyana sokanlardır. İyi bilin ki işte apaçık hüsran budur!"...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
Siz de, ondan başka dilediğinize kulluk edin. De ki: -Hüsrana uğrayacaklar, kıyamet günü hem kendilerini hem de a
ilel
erini hüsrana uğratanlardır. Dikkat edin, apaçık hüsran işte budur!...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
Siz O’ndan başka dilediğinize kulluk edin! Asıl ziyan edenler, asıl hüsrana uğrayanlar, büyük duruşma günü olan kıyamette hem kendilerini hem de a
ilel
erini hüsrana uğratanlardır. Unutmayın ki besbelli hüsran budur!...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
"Siz de O'ndan başka dilediğinize kulluk edin." De ki: "Ziyana uğrayanlar kıyâmet günü hem kendilerini, hem de â
ilel
erini ziyan edenlerdir. Dikkat edin, işte bu, apaçık bir ziyandır!"...
Zümər Suresi, 15. Ayet:
Siz Ondan başka kime isterseniz kulluk ededurun. De ki: Asıl hüsranda olanlar, kıyamet gününde kendilerini ve a
ilel
erini hüsrana düşürmüş olanlardır. Apaçık hüsran işte budur....
Zümər Suresi, 15. Ayet:
"Siz O'nun dışında dilediğinize kulluk/ibadet edin." De ki: "Hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de a
ilel
erini hüsrana atanlardır. Dikkat edin! Apaçık hüsranın ta kendisi işte budur."...
Zümər Suresi, 61. Ayet:
Allah (günahlardan) sakınanları ise, kurtuluş vesîleleri (olan sâlih amelleri)sebebiyle (kendi lütfundan) kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz, onlar mahzun da olmazlar....
Zümər Suresi, 65. Ayet:
Ve lekad ûhıye ileyke ve
ilel
lezîne min kablik(kablike), le in eşrekte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne). ...
Zümər Suresi, 73. Ayet:
Vesîkallezînettekav rabbehum
ilel
cenneti zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn(hâlidîne). ...
Mömin Suresi, 10. Ayet:
İnnellezîne keferû yunâdevne le maktullâhi ekberu min maktikum enfusekum iz tud’avne
ilel
îmâni fe tekfurûn(tekfurûne). ...
Mömin Suresi, 25. Ayet:
Böylece, o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman, dediler ki: "Onunla birlikte iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak kafirlerin h
ilel
i düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir....
Mömin Suresi, 25. Ayet:
Böylece o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman dediler ki: "Onunla birlikte inananların erkek çocuklarını öldürün, kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak kafirlerin h
ilel
i düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir....
Mömin Suresi, 25. Ayet:
Böylece o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman, dediler ki: «Onunla birlikte iman etmekte olanların erkek çocuklarını öldürün; kadınlarını ise sağ bırakın.» Ancak kâfirlerin h
ilel
i düzeni boşa çıkmakta olandan başkası değildir....
Mömin Suresi, 36. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
fir'avnu
: firavun
3.
yâ
: ey
4.
hâmânubni (hâmânu ibni)
: Haman inşa et, bina yap
Mömin Suresi, 37. Ayet:
1.
esbâbe
: sebepler, ves
ilel
er, yollar
2.
es semâvâti
: semalar, gökyüzü
3.
fe
: böylece, artık
4.
attalia
: ben ...
Mömin Suresi, 37. Ayet:
"Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un h
ilel
i düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
"Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın tanrısına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum." İşte Firavun'a kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un h
ilel
i düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı....
Mömin Suresi, 37. Ayet:
«Göklerin yollarına. Böylelikle Musa'nın ilahına çıkabilirim. Çünkü ben, onun yalancı olduğunu sanıyorum.» İşte Firavun'a, kötü ameli böyle çekici kılındı ve yoldan alıkonuldu. Firavun'un h
ilel
i düzeni, 'yıkım ve kayıpta' olmaktan başka (bir şey) olmadı....
Mömin Suresi, 42. Ayet:
Ted’ûnenî li ekfure billâhi ve uşrike bihî mâ leyse lî bihî ilmun ve ene ed’ûkum
ilel
azîzil gaffâr(gaffâri). ...
Mömin Suresi, 45. Ayet:
1.
fe
: böylece
2.
vekâ-hu
: onu korudu
3.
allâhu
: Allah
4.
seyyiâti
: kötülükler
Mömin Suresi, 45. Ayet:
Böylece Allah, onların yaptığı h
ilel
erin kötülüklerinden onu korudu. Ve firavun ailesini, azabın kötüsü kuşattı....
Mömin Suresi, 45. Ayet:
Allah, onu, onların h
ilel
erinin kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini, azâbın en kötüsü kuşattı....
Mömin Suresi, 45. Ayet:
Sonunda Allah, onların kurdukları h
ilel
i düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun'un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi....
Mömin Suresi, 45. Ayet:
Sonunda Tanrı, onların kurdukları h
ilel
i düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun'un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi."...
Mömin Suresi, 45. Ayet:
Nihâyet Allah O'nu yaptıkları h
ilel
erin kötülüklerinden korudu. Fir'avun'un kavmini ise azabın fenalığı kuşattı....
Mömin Suresi, 45. Ayet:
Sonunda Allah, onların kurdukları h
ilel
i düzenlerinin kötülüklerinden onu korudu ve Firavun'un çevresini de azabın en kötüsü kuşatıverdi....
Mömin Suresi, 53. Ayet:
Ve lekad âteynâ mûsel hudâ ve evresnâ benî isrâîlel kitâb(kitâbe). ...
Mömin Suresi, 69. Ayet:
E lem tere
ilel
lezîne yucâdilûne fî âyâtillâh(âyâtillâhi), ennâ yusrafûn(yusrafûne)....
Mömin Suresi, 69. Ayet:
1.
e
: mi
2.
lem tere
: görmedin
3.
ilel
lezîne (ilâ ellezîne)
: onları
4.
yucâdilûne
: mücâdele ediyorlar, tartışı...
Fussilət Suresi, 13. Ayet:
(Bütün bu kozmik gerçeklere rağmen) onlar yine de yüz çevirirlerse de ki: "Sizi, 'Ad ve Semud (kab
ilel
erinin başına düşen) yıldırımlara benzer bir yıldırıma karşı uyarıyorum!"...
Şura Suresi, 3. Ayet:
Kezâlike yûhî ileyke ve
ilel
lezîne min kablikellâhul azîzul hakîm(hakîmu)....
Şura Suresi, 45. Ayet:
1.
ve terâ-hum
: ve onları görürsün
2.
yu'redûne
: arz olunurken
3.
aleyhâ
: ona
4.
hâşiîne
: boyun eğmiş olarak
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ve onları zilletten boyun eğmiş olarak, ona (azaba) arz olunurken, gizli gizli (yan gözle) baktıklarını görürsün. Âmenû olanlar dediler ki: “Muhakkak ki hüsranda olanlar, kıyâmet günü, kendilerini ve a
ilel
erini hüsrana düşürenlerdir.” Muhakkak ki zalimler, mukîm (devamlı) azabın içindedirler, değil mi?...
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ateşe sunulurken onların zilletten başlarını öne eğmiş, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını görürsün. İnananlar da, “İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve a
ilel
erini ziyana sokanlardır” diyecekler. İyi bilin ki zâlimler, sürekli bir azap içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ateşe arz olunurlarken onların, zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve a
ilel
erini ziyana sokanlardır, diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler, sürekli bir azap içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ateşe atılırlarken, onların, zilletten başlarını öne eğerek, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İman edenler: 'İşte kıyamet günü asıl hüsrana uğrayanlar, dünyada birbirlerini, kendilerini, a
ilel
erini, vatandaşlarını, milletlerini, hak yoldan uzaklaştırarak zarara, ziyana uğratan liderler, güç ve iktidar sahipleridir' diyecekler. Unutmayın, baskı zulüm ve işkence yaparak temel hak ve hürriyetleri kısıtlayanlar, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyenler, haksızlık yapan...
Şura Suresi, 45. Ayet:
Onların, aşağılıktan boyun bükmüş halde ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla gizlice baktıklarını görürsün. İman edenler de derler ki: 'Asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve a
ilel
erini ziyana uğratanlardır. İyi bilin ki zalimler kalıcı bir azap içindedirler!'...
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ve o kâfirleri, ateşe arz edilirlerken, zilletten boyunlarını bükerek göz altından (ateşe) bakarlarken göreceksin. İman etmiş olanlar da şöyle diyeceklerdir: “- Gerçekten hüsrana düşenler, kıyamet günü kendilerini de, a
ilel
erini de hüsrana uğratanlardır.” Bilin ki, zalimler devamlı bir azab içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Asagiliktan baslari one egilmis, goz ucuyla gizli gizli etrafa bakarken, atese sunulduklarini gorursun. Inananlar: «Husranda olanlar, kiyamet gunu kendilerini de, a
ilel
erini de husranda birakanlardir» derler. Iyi bilin ki, zalimler surekli bir azap icindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Onların, alçaklık ve aşağılıktan korktukları halde Cehennem azabına getirildiklerini, göz ucuyla ona baktıklarını görürsün. İmân edenler ise, şöyle derler: Şüphesiz ki hüsrana uğrayanlar, Kıyamet günü hem kendilerini, hem a
ilel
erini ziyana sürükleyenlerdir. Haberiniz olsun ki, zâlimler şüphesiz devamlı azâb içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Aşağılıktan başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarken, ateşe sunulduklarını görürsün. İnananlar: 'Hüsranda olanlar, kıyamet günü kendilerini de, a
ilel
erini de hüsranda bırakanlardır' derler. İyi bilin ki, zalimler sürekli bir azap içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ateşe arz olunurlarken onların, zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve a
ilel
erini ziyana sokanlardır, diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler, sürekli bir azap içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Aşağılanmış ve başları eğilmiş olarak ateşe sunulurlarken göz ucuyla çevrelerine bakındıklarını görürsün. İnananlar, 'Gerçek kaybedenler, Diriliş Gününde kendilerini ve a
ilel
erini kaybedenlerdir. Zalimler sürekli bir azaba mahkum olmuştur,' derler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ve göreceksin onları o ateşe arz olunurlarken, zilletten boyunlarını bükerek göz altından bakarlarken, iyman etmiş olanlar da şöyle demekte: gerçek husrâna düşenler Kıyamet günü kendilerine ve â
ilel
erine hasar eden kimselermiş! Bakın zâlimler hakıkaten mukım bir azâb içindedirler...
Şura Suresi, 45. Ayet:
Sen onları, o ateşe sunulurlarken aşağılanmadan dolayı boyunlarını bükerek göz altından bakarlarken göreceksin! iman etmiş olanlar da şöyle derler: «Gerçek zarara uğrayanlar Kıyamet günü hem kendilerine hem a
ilel
erine yazık etmiş kimselerdir.» Bakın zalimler gerçekten sürekli bir azap içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Sen, onların aşağılıktan dolayı başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli etrafa bakarlarken ateşe sunulduklarını görürsün, iman edenler de: «Gerçekten zarara uğrayanlar hem kendilerine hem de a
ilel
erine kıyamet günü yazık etmiş olan kimselerdir.» diyeceklerdir. İyi bilin ki zalimler devamlı bir azap içerisindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Yine onları; aşağılıktan başlarını öne eğmiş vaziyette ateşe sunulurlarken göz ucuyla gizli gizli bakarken görürsün. İnananlar da: «İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve a
ilel
erini ziyana sokanlardır» derler. Bakın, gerçekten zalimler sürekli bir azap içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Yine onları görürsün ki, zilletten boyunlarını bükmüş kimseler olarak göz ucu ile(ateşe) bakarlarken, ona arz olunurlar. Îmân edenler ise der ki: 'Asıl hüsrâna uğrayanlar, kıyâmet günü hem kendilerini, hem de â
ilel
erini (işte böyle) hüsrâna uğratanlardır!' Dikkat edin! Şübhesiz ki zâlimler, devamlı bir azab içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ve onları ateşe sunulurken zilletten başları öne eğilmiş, göz ucuyla gizli gizli çevreye bakarken göreceksin. İman etmiş olanlar da derler ki: Hüsranda olanlar; kıyamet günü kendilerini de, a
ilel
erini de hüsranda bırakanlardır. İyi bilin ki; zalimler muhakkak sürekli bir azab içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Aşağılıktan başları öne eğilmiş, göz ucu ile etrafa gizli gizli bakışırlarken sunulduklarını görürsün. Mümin olanlar da (o zaman): "İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve â
ilel
erini ziyana sokanlardır. " diyecekler. İyi bilin ki zâlimler sürekli bir azap içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Onların ateşe sunulurken alçaltılmanın korkusu ile, gizlice göz ucuyla baktıklarını görürsün. İman edenler şöyle der: -Hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de a
ilel
erini hüsrana uğratmışlardır, Şunu iyi bilin ki zalimler kalıcı bir azap içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Onları uğradıkları zilletten dolayı boyunları bükük, yürekleri titrer vaziyette cehennemin önüne getirildiklerinde, korkudan, sadece göz ucuyla ateşe baktıklarını fark edersin. Müminler ise (bu manzara karşısında): "En büyük kayba uğrayanlar, hem kendilerini hem de a
ilel
erini kıyamet gününde hüsrana sürükleyenlerdir." derler. İyi bilin ki zalimler devamlı bir azap içindedirler....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Yine onları görürsün: Aşağılıktan başlarını öne eğmiş vaziyette ateşe sunulurlarken göz ucuyla gizli gizli bakarlar. İnananlar da: "İşte asıl ziyana uğrayanlar, kıyâmet günü hem kendilerini, hem â
ilel
erini ziyan edenlerdir. Bakın, gerçekten zâlimler sürekli bir azâb içindedirler" demişlerdir....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ve göreceksin onları, zilletten ezilip büzülmüş halde ürkek bakışlarla bakarken, ateşe salınırlar. İnananlar şöyle derler: "Gerçek hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de a
ilel
erini perişan edenlerdir. Dikkat edin, zalimler, sürüp gidecek bir azabın içindedir."...
Casiyə Suresi, 5. Ayet:
Gece ile gündüzün değişmesinde, Allah’ın gökten rızık ves
ilel
erini indirmesinde, ölümünün ardından yeryüzüne rahmetle hayat vermesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, ilimle ve tecrübeyle gelişmeye devam eden, eşyanın hakikatini kavrayan, aklını faydalı kullanabilen toplumlar için Allah’ın varlığını ve birliğini ispatlayan deliller, birçok konunun çözümüne, keşfine işaretler vardır....
Casiyə Suresi, 16. Ayet:
Ve lekad âteynâ benî isrâîlel kitâbe vel hukme ven nubuvvete ve rezaknâhum minet tayyibâti ve faddalnâhum alel âlemîn(âlemîne)....
Casiyə Suresi, 34. Ayet:
Ve kîlel yevme nensâkum kemâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ ve me’vâkumun nâru ve mâ lekum min nâsırîn(nâsırîne)....
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (ham
ilel
ikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip Sana yöneldim ve gerçekten ben müslümanlardanım."...
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, anne ve babasına iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (ham
ilel
ikte) taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip sana yöneldim ve gerçekten ben müslümanlardanım."...
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (ham
ilel
ikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: «Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda da salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip sana yöneldim ve gerçekten ben müslümanlardanım.»...
Əhqaf Suresi, 15. Ayet:
Biz insana, anne-babasına iyilik etmeyi tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı, zahmetle doğurdu. Ham
ilel
iği ve sütten kesilmesi de otuz ay sürdü. Nihayet kırk yaşına varıp da olgunlaştığında, 'Yâ Rabbi,' dedi. 'Bana ve anne-babama lütfettiğin nimetlerin şükrünü yerine getirmeyi ve Seni hoşnut kılacak güzel işler yapmayı bana nasip eyle; soyumdan gelenlere de iyilik ver. Ben Senin kapına döndüm ve Sana teslim oldum.'...
Əhqaf Suresi, 30. Ayet:
Kâlû yâ kavmenâ innâ semî’nâ kitâben unzile min ba’di mûsâ musaddikan li mâ beyne yedeyhi yehdî
ilel
hakkı ve ilâ tarîkın mustekîm(mustekîmin)....
Məhəmməd Suresi, 31. Ayet:
Ve hepinizi mutlaka sınayacağız ki (Bizim yolumuzda) üstün gayret gösterenleri ve sıkıntılara göğüs gerenleri (diğerlerinden) ayırab
ilel
im; çünkü biz, bütün iddialarınızı(n doğruluğunu) deneyeceğiz....
Məhəmməd Suresi, 31. Ayet:
Celâlim hakkı için sizi imtihana tâbi tutacağız, tâ ki, sizden mücâhit olanlar ile sabredici olanları b
ilel
im ve sizin haberlerinizi de deneyeceğizdir....
Məhəmməd Suresi, 31. Ayet:
Andolsun biz sizi deneyeceğiz ki içinizden cihâd edenleri (güçlüklere) sabredenleri b
ilel
im ve söylediğiniz sözlerin (doğru olup olmadığını) sınayalım....
Fəth Suresi, 5. Ayet:
Li yudh
ilel
mu’minîne vel mu’minâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ve yukeffire anhum seyyiâtihim, ve kâne zâlike indallâhi fevzen azîmâ(azîmen)....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
1.
se yekûlule-ke
: sana diyecekler
2.
muhallefûne
: arkada kalmış olanlar, geride kalmış olanlar
3.
min el a'râbi
: bedevilerden, göçebe yaşayan Araplar'dan
...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Araplardan muhallefunlar (geride kalanlar), sana: “Mallarımız ve a
ilel
erimiz bizi meşgul etti. Artık bizim için mağfiret dile.” diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah, size bir zarar veya fayda dilerse, bu taktirde sizin için Allah'tan (gelen) bir şeye kim mani olabilir (fayda veya zararı önleyebilir)? Hayır (öyle değil), Allah yaptığınız şeylerden haberdardır.”...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, “Bizi mallarımız ve a
ilel
erimiz alıkoydu; Allah’tan bizim için af dile” diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: “Allah, sizin bir zarara uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, O’na karşı kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevîlerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki: "Mallarımız ve a
ilel
erimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile." Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Yakında, savaşa giden orduya katılmayıp cephe gerisinde kalan Bedevî Araplardan bazıları, sana: 'Mallarımız ve a
ilel
erimiz bizi alıkoydu, bizi meşgul etti. Allah’tan bizim bağışlanmamızı, koruma kalkanına alınmanızı dile.' diyecekler. Onlar kalplerinde, akıllarında olmayanı, dilleriyle söylüyorlar. 'Allah, size bir zarar gelmesini dilerse, veya bir fayda elde etmenizi isterse, O’na karşı kimin birşey yapmaya gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır.' de...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden geride bırakılanlar sana diyecekler ki: 'Bizi mallarımız ve a
ilel
erimiz alıkoydu. Bundan dolayı bizim için bağışlanma dile!' Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. De ki: 'Allah eğer size bir zarar dilerse veya bir yarar dilerse O'na karşı sizin için kim ne yapabilir? Hayır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.'...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden geride bırakılanlar, sana diyecekler ki: "Bizi mallarımız ve a
ilel
erimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için Allah'a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah yaptıklarınızı haber alandır."...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
(Henüz iman kalblerinde yerleşmemiş olduğundan Hudeybiye seferinden) geri kalan bazı Bedevî’ler sana şöyle diyeceklerdir: “- Mallarımız ve a
ilel
erimiz bizi, (seninle Hudeybiye seferine çıkmaktan) alıkoydu. Onun için bize mağfiret dile.” Onlar, kalblerinde olmıyan şeyi ağızlarıyla söyliyecekler. (Ey Rasûlüm, sen onlara) de ki:”- Eğer Allah size bir zarar dilerse, yahud size bir fayda dilerse, artık onun dilemesinden sizi kim koruyabilir? Doğrusu Allah bütün yaptıklarınızdan haberdar bulunuyor....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerin savastan geri kalmis olanlari, sana: «Bizi mallarimiz ve a
ilel
erimiz alikoydu. Allah'tan bizim bagislanmamizi dile» diyecekler. Dilleriyle, gonullerinde bulunmayani soylerler; de ki: «Allah size bir zarar gelmesini dilerse, yahut bir fayda elde etmenizi dilerse, O'na karsi kimin gucu bir seye yeter? Kaldi ki, Allah yaptiklarinizdan haberdardir.»...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerin savaştan geri kalmış olanları, sana: 'Bizi mallarımız ve a
ilel
erimiz alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile' diyecekler. Dilleriyle, gönüllerinde bulunmayanı söylerler; de ki: 'Allah size bir zarar gelmesini dilerse, yahut bir fayda elde etmenizi dilerse, O'na karşı kimin gücü bir şeye yeter? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.'...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevîlerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki: «Mallarımız ve a
ilel
erimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile.» Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Yakında diyecek sana o a'rabîlerden geri bırakılanlar ki: «bizleri mallarımız ve â
ilel
erimiz oyaladı, onun için bize istiğfar ediver!» Kalblerinde olmıyan şey'i ağızlariyle söyliyecekler, de ki şimdi hakkınızda Allahdan kim bir şey'e mâlik olabilir eğer size bir zarar irâde buyurur yâhud bir menfeat irâde buyurursa? Doğrusu Allah ne yapıyorduğunuza habir bulunuyor...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden (savaştan) geri bırakılanlar yakında sana: «Bizleri mallarımız ve a
ilel
erimiz oyaladı, onun için bize bağışlama dile!» diyeceklerdir. Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söyleyecekler. De ki: «Eğer Allah sizi bir zarara uğratmayı dilerse veya size bir yarar sağlamayı dilerse Allah'a karşı kim birşey yapabilir? Doğrusu Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.»...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
yakında a'râbilerden geri kalmış olanlar sana diyecekler ki, «Mallarımız ve a
ilel
erimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile.» Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Hayır! Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki «Mallarımız ve a
ilel
erimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile». Onlar kalblerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: «Allah size bir zarar vermek dilemiş, yahut size bir fayda vermek istemiş olsa Allah'ın, sizin için dilediğine kim engel olabilir? Hayır hiç kimse engel olamaz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.»...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden geride bırakılanlar sana diyecekler ki: "Bizi mallarımız ve ehlimiz (a
ilel
erimiz) meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Şimdi Tanrı, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için Tanrı'ya karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Tanrı yaptıklarınızı haber alandır."...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden geri bırakılanlar yakında sana «Mallarımız ve a
ilel
erimiz bizi alıkoydu. Onun için bizim yarlığanmamızı isteyiver» diyecekler. Onlar kalblerinde olmayan şey'i dilleriyle söylerler. Sen de ki: «Allah size bir zarar diler, yahud size bir fâide dilerse Allah (ın meşiyyetinden ve kazaasından) her hangi bir şeyle sizi kim men'edebilir? Hayır, Allah yapmakda olduğunuz her şeyden hakkıyle haberdârdır». ...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevîlerden geri bırakılanlar, sana: 'Bizi (bu sefere iştirâk etmekten) mallarımız ve â
ilel
erimiz alıkoydu; bu yüzden bizim için (Allah’dan) mağfiret dile!' diyecektir. (Onlar)dilleriyle, kalblerinde olmayanı söylüyorlar. De ki: 'Eğer (Allah) size bir zarar (dokundurmak)ister veya size bir fayda (vermek) dilerse, sizin için Allah’dan (gelecek) bir şeye (karşı, onu def' edecek bir güce) kim mâlik olabilir? Hayır! Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdardır.'...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden geri bırakılanlar sana diyeceklerdir ki: Mallarımız ve a
ilel
erimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile. Kalblerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. De ki: Allah, size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse; O'na karşı kim engel olabilir? Hayır, Allah yaptıklarınızdan haberdar olandır....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Geride kalan bedeviler sana: "Mallarımız ve a
ilel
erimiz(e bakma mecburiyeti) bizi (gelmekten) alıkoydu; öyleyse (ey Muhammed,) Allah'tan bizim için mağfiret dile!" diyecekler. (Böylece) onlar kalplerinde olmayan bir şeyi dile getiriyorlar. De ki: "Allah size bir zarar vermek veya yarar sağlamak isterse, kim Allah'ın istediği bir şeyi geri çevirebilir? Hayır, (kimse çeviremez) ama Allah yaptıklarınızdan tamamiyle haberdardır!...