Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek, neredeyse görmelerini yok edecekti. Şimşek, aydınlık verince ışığında yürürler; üzerlerine karanlık çökünce de oldukları yerde kalakalırlar. Allah d
iles
eydi onların işitme ve görme yeteneklerini tamamen yok ederdi. Kuşkusuz, Allah'ın gücü her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani! Musa'ya: "Ey Musa, asla tek çeşit yiyeceğe dayanamayız. Rabb'inden bizim için yerden çıkan ürünlerden; sebzesinden, acurundan, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarmasını iste." demiştiniz. Musa da: "Daha değerli olanı daha değersiz olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin; sizin istedikleriniz orada var." dedi. Böylece, onların üzerine alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu. Ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bu, Allah'ın ayetlerine inanmadıklarından ve nebilerin...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana, ayın evrelerini soruyorlar. De ki: "O, insanlar ve hacc için bir zaman ölçüsüdür." Evlerinize arkalarından girmeniz birr değildir; birr, takvalı davranmaktır. Öyleyse evlerinize kapılarından girin. Allah'a karşı takvalı olun ki kurtuluşa ereb
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için Haccı ve Umreyi tam yapın. Eğer engellenirseniz, o zaman hediyeden kolayınıza gelen şeyi gönderin! Ancak hediye yerine ulaşıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunan; oruç tutmalı veya sadaka vermeli ya da nusuktan sayılacak bir fidye vermeli! Emin olduğunuz vakitte; kim, hac vaktine kadar umre ile faydalanmak isterse, hediyeden kolayına geleni göndermeli! Fakat kim bulamazsa, hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi gün olmak ...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında... Bir de sana öksüzleri soruyorlar. De ki: "Onların hayatlarını düzene sokmak, sahipsiz bırakmaya göe hayırlı olandır." Eğer birlikte yaşayacak olursanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncu olanla yapıcı olanı ayırt etmesini bilir. Eğer, Allah d
iles
eydi, sizi zora koşardı. Zira Allah, Çok Güçlü ve Her Şeye Egemen'dir....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o elçiler ki her birine farklı lütuflarda bulunduk. Allah, onların kimisi ile konuşmuş, kimisinin de derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya beyyineler verdik ve onu Kudus'un Ruhu ile destekledik. Allah d
iles
eydi, onlardan sonra gelenler, bunca açık kanıttan sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Yalnız onlar ihtilafa düştüler; onlardan kimisi iman etti, yine onlardan kimisi de inkar etti. Eğer Allah d
iles
eydi birbirleriyle savaşmazlardı. Ancak, Allah neyi dilerse onu yapar....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Bir resul olarak İsrailoğulları'na: "Doğrusu size Rabb'inizden bir ayetle geldim. Sizin için çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratırım. Ona üflerim, Allah'ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm. Allah'ın izni ile ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yediğinizi ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mümin iseniz kuşkusuz bunda sizin için bir ayet vardır."...
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Onlar, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ve insanların ipine tutunmadıkları sürece zillet içinde olurlar. Onlar, Allah'ın gazabına uğradılar. Yoksunluğa tutsak oldular. Bunun nedeni, onların asileşip hadlerini aşarak, Allah'ın ayetlerini yalanlamaları ve haksız yere nebilerini öldürmeleridir. Bu ceza, onların isyan etmelerinden ve haddi aşmış olmalarındandır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer, her ikisinin arasının bozulmasından endişe ederseniz, erkeğin a
iles
inden bir hakem, kadının a
iles
inden bir hakem belirleyin, eğer uzlaşmak isterlerse, Allah onların aralarını bulur. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz, hiçbir resulü Allah'ın izni ile yalnızca kendisine itaat edilmesinden başka bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, kendi kendilerine haksızlık yaptıklarında, sana gelip, Allah'tan bağışlanmalarını d
iles
elerdi ve sen de Resul olarak onların bağışlanmasını d
iles
eydin; Allah'ın tevbeleri kabul edici ve çok merhamet edici olduğunu göreceklerdi....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar, Kafirler de tağutun yolunda savaşırlar. O halde şeytanı evliya edinenlerle savaşın. Kuşkusuz, şeytanın h
iles
i/düzeni zayıftır....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak, aranızda antlaşma olan halka sığınanlar veya ne sizinle ne de kendi halkıyla savaşmayı içine sindiremeyip size gelenler hariç. Eğer Allah d
iles
eydi, onları başınıza musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Eğer tarafsız kalarak ve sizinle savaşmayıp barış isterlerse, Allah onların aleyhinde size bir yol vermemiştir....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Hata ile olması dışında, bir Mü'min'in bir Mü'min'i öldürmesi olacak şey değildir. Kim, hata ile bir Mü'min'i öldürürse, Mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuştursun, a
iles
i bağışlamadığı takdirde, ölenin a
iles
ine diyet ödesin. Eğer, öldürülen mü'min; düşmanınız olan bir halka mensupsa, Mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuştursun. Eğer, aranızda anlaşma bulunan bir halktansa, a
iles
ine diyet vermek ve mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuşturmak gerekir. Kim bunları bulamazsa, Allah'tan t...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Biz sana, kendinden önceki Kitap'ı tasdik eden, onu düzenleyen bu Kitap'ı hakk olarak indirdik. O halde, aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Ve sakın sana gelen hakkı bırakıp onların hevalarına uyma. Ve Biz, sizin her biriniz için, bir şeriat ve yöntem belirledik. Allah d
iles
eydi, sizi tek tip bir topluluk yapardı. Ancak sizlere verdiği ile sizi sınıyor. O halde hayırlarda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Allah, üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri bildirecektir....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Ve aralarında, Allah'ın sana indirdiğiyle hükmet. Onların hevalarına uyma. Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni şaşırtmalarından ve onlardan sakın. Eğer verdiğin kararlara uymazlarsa, b
iles
in ki Allah, bazı günahları nedeniyle onlara musibet isabet ettirmeyi istiyor. İnsanların pek çoğu elbette fasıktır....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, Beyt-i Haram olan Kabe'yi ve o haram olan ayı ve hediye kurbanlığı ve gerdanlıkları insanlar için kıyam yaptı. B
iles
iniz ki Allah, göklerdekini ve yerdekini bilmektedir. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Bilen'dir....
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah, "Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla." Hani seni Kudus'un Ruhu ile desteklemiştim, insanlarla beşikte ve yetişkinlikte konuşuyordun. Ve hani sana Kitap'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. Ve hani Ben'im iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey tasarlıyordun ve ona üflüyordun, Ben'im iznimle hemen kuş oluyordu; kör olarak doğanı ve abrası Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Hani Ben'im iznimle ölüleri çıkarıyordun. Hani İsrailoğulları'nı senden uzaklaş...
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, yapabilirsen bir tünelle yerden veya bir merdivenle gökten onlara bir ayet getir! Eğer Allah d
iles
eydi, elbette onları doğru yol üzerinde toplardı. O halde sakın cahillerden olma!...
Ənam Suresi, 107. Ayet:
Eğer Allah d
iles
eydi, onlar müşrik olmazlardı. Seni onların üzerine koruyucu yapmadık. Ve Sen onların vekili de değilsin....
Ənam Suresi, 112. Ayet:
Böylece her nebiye ins ve cinn şeytanları düşman yaptık. Onların kimileri kimilerine aldatıcı yaldızlı sözler vahyederler. Eğer Rabb'in d
iles
eydi bunu yapamazlardı. Onları iftiralarıyla baş başa bırak....
Ənam Suresi, 137. Ayet:
Böylece ortakları, müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi hoş gösterdiler. Hem onları mahvetmek hem de dinlerini karmakarışık etmek için. Eğer Allah d
iles
eydi bunu yapamazlardı. Öyleyse onları uydurduklarıyla baş başa bırak....
Ənam Suresi, 148. Ayet:
Müşrik olanlar diyecekler ki: "Eğer Allah d
iles
eydi biz de müşrik olmazdık, babalarımız da. Ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar da sonunda azabımızı tattılar. De ki: "Yanınızda bir bilgi varsa onu bize gösterin. Siz, zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve ancak yalan yanlış atıp tutuyorsunuz."...
Ənam Suresi, 149. Ayet:
De ki: "Üstün hüccet Allah'ındır. Eğer Allah d
iles
eydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi."...
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Önceki halklardan sonra yeryüzüne mirasçı olanların, doğru yolu bulmaları gerekmez miydi? Eğer biz d
iles
eydik onları da suçlarından dolayı cezalandırırdık. Kalplerini mühürlerdik de duymaz olurlardı....
Əraf Suresi, 155. Ayet:
Musa, belirlediğimiz buluşma için adamlarından yetmiş kişi seçti. Kendilerini sarsıntı tutunca: "Ey Rabb'im! D
iles
eydin bunları da beni de daha önce yok ederdin. İçimizdeki birtakım beyinsizler yüzünden bizi yok mu edeceksin? Bu, ancak senin bir fitnendir. Onunla hak edeni sapkınlıkta bırakırsın hak edene de doğru yolu gösterirsin. Sen bizim velimizsin. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın." dedi....
Əraf Suresi, 171. Ayet:
Hani! Biz, dağı gölgelik gibi üzerlerine kaldırmıştık da onlar da üzerlerine düşecek sanmışlardı. "Size verdiğimize sımsıkı sarılın, içindeki öğüdü tutun ki takva sahibi olab
iles
iniz."...
Əraf Suresi, 176. Ayet:
D
iles
eydik onu bununla yükseltirdik. Fakat o yere saplandı, hevasına uydu. Onun durumu, üzerine varsan da dilini sarkıtıp soluyan, varmasan da dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalanlayan halkın durumu böyledir. Sen bu kıssayı anlat, belki öğüt alırlar....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Onlar için ister bağışlanma dile, ister dileme. Onlar için yetmiş defa bağışlanma d
iles
en de yine Allah onları bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah'ı ve Resulü'nü inkar etmelerindendir. Allah, fasık olan halkı doğru yola iletmez....
Tövbə Suresi, 96. Ayet:
Kendilerini hoş göresiniz diye, size yemin ederler. Siz, onlardan razı olsanız da b
iles
iniz ki Allah fasık olan toplumdan asla razı olmaz....
Tövbə Suresi, 99. Ayet:
Bedevi Araplardan kimisi de Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanır. İnfak ettiğini Allah katında yakınlığa ve Resul'ün selavatına vesile sayar. Gerçekten o, kendileri için yakınlık ves
iles
idir. Allah, onları rahmetine alacak. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Yunus Suresi, 16. Ayet:
De ki: "Eğer Allah d
iles
eydi onu size okumazdım. Onu size hiç bildirmezdim. İçinizde bir ömür kaldım. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?"...
Yunus Suresi, 99. Ayet:
Oysa Rabb'in d
iles
eydi, yeryüzündekilerin tamamı iman ederdi! Bunu bildiğin halde, insanları zorla mı mü'min yapacaksın?...
Hud Suresi, 8. Ayet:
Eğer, bir ümmet için azabı onlardan belli bir süreye kadar erteleyecek olursak, "Bunu engelleyen şey nedir ki?" derler. B
iles
iniz ki, onlara azap geldiği gün, artık geri çevrilmez. Alaya aldıkları azap onları kuşatır....
Hud Suresi, 118. Ayet:
Rabb'in d
iles
eydi, bütün insanları tek bir ümmet yapardı. İhtilaf edenler olarak sürüp gitmezlerdi....
Yusif Suresi, 26. Ayet:
Yusuf: "Kendisi bana sahip olmak istedi." dedi. Kadının a
iles
inden bir tanık durumu açığa çıkarmak için şöyle öneride bulundu: " Eğer gömleği ön taraftan yırtılmışsa, kadın doğru, Yusuf yalan söylemektedir."...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar: "Onu bana getirin." dedi. Hükümdarın elçisi ona gelince, rabbine dön ve ona, ellerini kesen kadınların durumunu sor. Kuşkusuz Rabb'im onların h
iles
ini bilendir....
Hicr Suresi, 59. Ayet:
"Ancak Lut a
iles
inin tamamını kurtaracağız."...
Hicr Suresi, 61. Ayet:
Elçiler, Lut'un a
iles
ine geldiklerinde, ...
Nəhl Suresi, 9. Ayet:
Doğru yolu göstermek Allah'a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Eğer O d
iles
eydi, hepinizi hidayete erdirirdi....
Nəhl Suresi, 35. Ayet:
Şirk koşanlar, "Eğer Allah d
iles
eydi biz onun yanı sıra başkasına kul olmazdık. Babalarımız da olmazdı. Ne biz ne de babalarımız O'nun haram kıldığından başka hiçbir şeyi haram kılmazdık." dediler. Onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Bu durumda resullerin üzerine düşen, vahyi apaçık bir şekilde tebliğden başkası değil....
Nəhl Suresi, 93. Ayet:
Allah, d
iles
eydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah hak edeni saptırır, hak edeni de doğru yola iletir. Siz, yaptığınız her şeyden sorumlu tutulacaksınız....
Məryəm Suresi, 16. Ayet:
Kitap'ta Meryem'i de an! Hani o, a
iles
inden ayrılarak, doğu tarafında bir yere çekilmişti....
Məryəm Suresi, 17. Ayet:
Sonra a
iles
i ile arasına bir perde çekti. O zaman, ona ruhumuzu gönderdik. Ona normal bir beşer yapısında temessül etti....
Taha Suresi, 69. Ayet:
"Sağ elinde olanı at, onların yaptığı şeyleri yutacak. Onların yaptıkları sihirbaz h
iles
inden başka bir şey değil. Ve sihirbazlar ne yaparlarsa yapsınlar kurtuluşa eremezler."...
Həcc Suresi, 53. Ayet:
Kalplerinde hastalık olan ve kalpleri kararıp katılaşmış olanlara, şeytanın kattığı şeyi, sınav ves
iles
i kıldık. Zalimler derin bir yanılgı içindedirler....
Həcc Suresi, 77. Ayet:
Ey iman edenler! Ruku edin, secde edin, Rabb'inize kulluk edin, hayır yapın ki kurtuluşa ereb
iles
iniz....
Furqan Suresi, 45. Ayet:
Rabb'inin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? D
iles
eydi onu sabit kılardı. Sonra da Güneş'i ona yol gösterici yaptık....
Furqan Suresi, 51. Ayet:
Eğer d
iles
eydik, elbette her beldeden bir uyarıcı çıkarırdık....
Şüəra Suresi, 4. Ayet:
Eğer d
iles
eydik gökten öyle bir ayet indirirdik ki hepsi ona boyun eğmek zorunda kalırdı....
Şüəra Suresi, 24. Ayet:
Musa: "Eğer bütün gerçekliği ile doğruyu bilmek istiyorsanız, b
iles
iniz ki O, göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların Rabb'idir." dedi....
Nəml Suresi, 46. Ayet:
Salih: "Ey halkım! Neden iyilik dururken, kötülüğün bir an önce olmasını istiyorsunuz? Allah'tan bağışlanma d
iles
eniz olmaz mı? Belki bağışlanırsınız!" dedi....
Nəml Suresi, 49. Ayet:
Allah'a yemin ederek dediler ki: "Gece ona ve a
iles
ine baskın yapalım. Sonra da onun velisine a
iles
inin yok edilmesiyle bir ilgimiz yok, biz kesinlikle doğru söyleyenleriz diyelim."...
Nəml Suresi, 56. Ayet:
Fakat halkının cevabı: "Lut a
iles
ini kasabamızdan çıkarın; çünkü onlar temiz kalmak isteyen kimselermiş!" olmaktan başka bir şey olmadı....
Qəsəs Suresi, 8. Ayet:
Derken Firavun a
iles
i, kendileri için bir düşman ve başlarına dert olacak olan onu, buluntu olarak aldı. Firavun, Haman ve askerleri yanlış yaptılar....
Qəsəs Suresi, 29. Ayet:
Musa, süresini tamamlayınca, a
iles
i ile yola çıktı. Tur tarafında bir ateş fark etti. A
iles
ine: "Bekleyin. Ben bir ateş gördüm. Belki size ondan bir haber veya ısınmanız için bir ateş getiririm." dedi....
Ənkəbut Suresi, 25. Ayet:
İbrahim: "Siz, dünya hayatında Allah'ın yanı sıra putları aranızda dostluk ves
iles
i edindiniz. Sonra Kıyamet Günü, bir kısmınız bir kısmınızı yalanlayacak ve bir kısmınız bir kısmınızı lanetleyeceksiniz. Varacağınız yer ateştir. Ve sizin için bir yardımcı yoktur." dedi....
Səcdə Suresi, 13. Ayet:
Eğer d
iles
eydik, herkese elbette hidayetini verirdik. Fakat Ben'den söz hak oldu: "Cehennemi tamamen cin ve insanlardan dolduracağım."...
Əhzab Suresi, 17. Ayet:
De ki: Eğer Allah başınıza bir kötülük getirmeyi d
iles
e sizi kim koruyabilir? Veya size bir rahmet d
iles
e... Onlar, kendileri için Allah'tan başka bir veli de bir yardımcı da bulamazlar....
Əhzab Suresi, 33. Ayet:
Evlerinizde vakarlı olun. Cahiliye dönemindeki gösteriş gibi gösteriş yapmayın. Salatı ikame edin, zekatı yapın. Allah'a ve Resul'üne itaat edin. Ey Nebi'nin a
iles
i! Allah sizden her türlü kirliliği giderip sizi tertemiz kılmak istiyor....
Səba Suresi, 50. Ayet:
De ki: "Eğer yanlış yola sapmışsam sadece kendi zararıma sapmış olurum. Eğer doğru yoldaysam, b
iles
iniz ki Rabb'imin bana verdiği vahiy sayesindedir. O, Her Şeyi Duyan'dır, En Yakın Olan'dır....
Yasin Suresi, 47. Ayet:
Onlara: "Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden infak edin." dendiği zaman, Kafirler, iman edenlere: "Allah'ın d
iles
eydi doyuracağı kimseyi biz mi doyuracağız? Siz ancak apaçık bir sapkınlık içindesiniz." dediler....
Yasin Suresi, 66. Ayet:
Eğer d
iles
eydik, elbette gözlerini kör ederdik de yol bulmak için koşuşturup dururlardı. Yollarını nasıl bulacaklardı ki?...
Yasin Suresi, 67. Ayet:
Eğer d
iles
eydik, oldukları yerde sabit bir şekle dönüştürürdük, ileri gitmeye de geri dönmeye de güç yetiremezlerdi....
Zümər Suresi, 38. Ayet:
Onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, "Elbette Allah." Diyecekler. De ki: "O halde Allah'ın yanı sıra yöneldiğiniz ilahlar, eğer Allah bana bir sıkıntı vermek istese, o sıkıntıya engel olabilirler mi? Veya Allah bana bir rahmet d
iles
e, buna engel olabilirler mi?" De ki: "Allah bana yeter!" De ki: "Sığınıp güvenmek isteyenler, yalnızca O'na sığınıp güvensinler."...
Şura Suresi, 8. Ayet:
Eğer Allah d
iles
eydi kesinlikle onları bir tek ümmet yapardı. Ne var ki O hak eden kimseyi rahmetinin içine koyar. Zalimlere gelince, onların velisi ve yardımcısı yoktur....
Zuxruf Suresi, 20. Ayet:
"Eğer Rahman d
iles
eydi, biz onlara kulluk etmezdik." dediler. Onların bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar yalnızca saçmalıyorlar....
Zariyat Suresi, 26. Ayet:
Habersizce a
iles
ine gidip, hemen kızarmış buzağı eti getirdi....
Qəmər Suresi, 41. Ayet:
Ant olsun ki, Firavun a
iles
ine de uyarıcılar gelmişti....
Vaqiə Suresi, 65. Ayet:
D
iles
eydik kesinlikle onu çer-çöp yapardık da siz şaşırıp kalırdınız....
Vaqiə Suresi, 70. Ayet:
Eğer d
iles
eydik onu tuzlu yapardık. Buna şükretmeniz gerekmez mi?...
Münafiqun Suresi, 5. Ayet:
Ve onlara, "Gelin, Allah'ın Resul'ü sizin için bağışlanma d
iles
in." dendiği zaman; tersleyerek, büyüklük taslayıp, çekip gittiklerini görürsün....
Münafiqun Suresi, 6. Ayet:
Zaten onlar için bağışlanma d
iles
en de dilemesen de fark etmez. Allah, onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, böyle fasık halkı asla doğru yola iletmez....
Talaq Suresi, 12. Ayet:
Allah, yedi göğü ve benzer şekilde yeryüzünü yaratandır. Allah'ın her şeye gücünün yettiğini, Allah'ın bilgisinin her şeyi kuşattığını b
iles
iniz diye, buyruğu onlar arasında iner durur....
Mürsəlat Suresi, 36. Ayet:
Onlara izin verilmez ki, özür d
iles
inler....
Təkəsur Suresi, 6. Ayet:
B
iles
iniz ki kesinlikle alevli ateşle karşı karşıya kalacaksınız....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
İşte onlar gayblarındaki (algılayamadıkları) hakikate (Nefslerinin Allâh Esmâ'sının anlamlarının bir terkip - bileşimi şeklinde meydana geldiğine) iman ederler, salâtı ikame ederler (fiilen edâ yanı sıra anlamını yaşarlar) ve kendilerine verdiğimiz maddi - manevî yaşam gıdasından Allâh adına karşılıksız paylaşırlar....
Bəqərə Suresi, 5. Ayet:
İşte onlar, Rablerinden (nefslerini oluşturan Esmâ bileşiminden kaynaklanan) HÜDA (hakikati idrak) hâlindedirler ve onlar kurtuluşa ermişlerdir....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara "Yeryüzünde yozlaşmaya ve çürümeye yol açmayın!" dediklerinde "Biz sadece düzeltmeye ve iyileştirmeye çalışıyoruz!" diye cevap verirler....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
İyi b
iles
iniz ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, fakat bunun farkında değildirler......
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
B
iles
in ki onlar, fesadçıların ta kendileridir de bunun farında değiller....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Onlara; insanların inandıkları gibi siz de inanın, denilince; o beyinsizlerin inandığı gibi mi biz de inanacağız? derler. B
iles
in ki asıl beyinsizler onlardır da bunu bilmezler....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse onların gözlerini kamaştırır. Onları her aydınlatmasında onun (ışığında) yürürler. Ve onların üzerlerine karanlık çökünce de dikilip kalırlar. Ve eğer Allah d
iles
eydi, onların duymalarını da görmelerini de elbette giderirdi. Muhakkak ki Allah, herşeye kâdirdir (herşeye gücü yeter)....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah d
iles
eydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
(O esnada) şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar, onlar için etrafı aydınlatınca orada birazcık yürürler, karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. Allah d
iles
eydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Allah şüphesiz her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşek neredeyse gözlerini alacak gibi olur. Bu onların önlerini aydınlatınca o ışıkta yürürler. Ama üzerlerine karanlık bastırınca dimdik ayakta kalırlar. Allah d
iles
eydi onların işitme ve görme kabiliyetlerini alırdı. Allah'ın her şeye gücü yeter....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah d
iles
eydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O şimşek, neredeyse gözlerini kapıp alıverecek; onları aydınlatınca da ışığı altında yürürler ve karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah d
iles
eydi, onların işitme ve görme duyularını da giderirdi. Şüphesiz ki Allah, her şeye kâdirdir. (Nerdeyse Kur’an’ın hidayet nuru gözlerini alacak... Kur’anı Kerimin “İslâmın” bahşettiği ganimet ve nimetlerini gördükçe, emniyet içerisinde yürürler. Fakat cihâd ve İslâmın yüklediği vazifelerle karşılaştıkları zaman, karanlıkta dikilip kalanların hâli gibi, ger...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Simsegin cakmasi neredeyse gozlerini alir; onlari aydinlattikca isiginda yururler ve uzerlerine karanlik basinca durakalirlar. Allah d
iles
eydi isitme ve gormelerini giderirdi. Dogrusu Allah her seye Kadir'dir. *...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşek neredeyse onların gözlerini kapıp alır. Önlerini aydınlatınca da onun ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık çöktüğü zaman ise (oldukları yerde) dikilip kalırlar. Allah d
iles
eydi onların işitmelerini de, gözlerini de alıverirdi. Şüphesiz ki Allah'ın her şeye gücü yeter....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşeğin çakması neredeyse gözlerini alır; onları aydınlattıkça ışığında yürürler ve üzerlerine karanlık basınca durakalırlar. Allah d
iles
eydi işitme ve görmelerini giderirdi. Doğrusu Allah her şeye Kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
(O esnada) şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar, onlar için etrafı aydınlatınca orada birazcık yürürler, karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. Allah d
iles
eydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Allah şüphesiz her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek! Önlerini aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca da dikilir kalırlar. ALLAH d
iles
eydi işitme ve görmelerini giderirdi. ALLAH herşeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini aydınlatınca ışığında yürüyorlar, karanlıklar üzerlerine çökünce de dikilip kalıyorlar. Allah d
iles
eydi işitme ve görmelerini alıverirdi. Şüphe yok ki, Allah her şeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek onların görme yeteneklerini nerede ise alıverecek. Çevrelerini aydınlatınca şimşeğin ışığı altında yürürler, fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları yerde kalakalırlar. Allah d
iles
eydi, onların işitme ve görme yeteneklerini büsbütün giderirdi. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi yapabilir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek! Önlerini aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca da dikilir kalırlar. Tanrı d
iles
eydi işitmelerini de, görmelerini de gideriverirdi. Tanrı herşeye gücü yetendir (kadir)....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O şimşek hemen hemen gözlerini kapıp alıverecek. Onları aydınlatınca (ışığı) içinde yürürler, başlarına karanlık çökünce ise dikilib kalırlar. Allah d
iles
eydi onların işitmelerini, gözlerini de giderirdi. Şübhe yok ki Allah her şey'e hakkıyle kaadirdir. ...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O şimşek, nerede ise gözlerini(n nûrunu) kapıp alıverecek! Ne zaman onlara aydınlık verse, onda (onun ışığında) yürürler; onlara karanlık çöktüğü zaman ise (oldukları yerde)dikilip kalırlar. Hâlbuki Allah d
iles
eydi, elbette onların işitmelerini ve görmelerini giderirdi. Şübhesiz ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Az kalsın şimşek gözlerini alıverecek. Onları aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca dikilip kalıverirler. Şayet Allah, d
iles
eydi onların işitmelerini de, görmelerini de giderirdi. Muhakkak ki Allah, her şeye Kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşekler neredeyse gözlerini alıverir; ışık verince hareket ederler, karanlık çökünce oldukları yerde çakılıp kalırlar. Şayet Allah d
iles
eydi, onları işitme ve görme (yetenek)lerinden yoksun bırakabilirdi: Çünkü Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O esnada şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar. Etraflarını aydınlatınca bir kaç adım yürürler. Fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları yerde kalırlar. Allah d
iles
eydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek nerdeyse gözlerini köreltecek. Önlerini aydınlattı mı ışığında yürürler, (şimşek sönüp) karanlık çökünce de dikilir kalırlar. Allah d
iles
eydi kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Allah gerçekten her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Neredeyse gözlerini kapıverecek olan şimşek önlerini aydınlattı mı o(nun ışığı)nda yürürler, üzerlerine karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allâh d
iles
eydi elbette işitmelerini ve görmelerini de götürürdü. Şüphesiz Allâh'ın her şeyi yapmaya gücü yeter....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşek, neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah d
iles
eydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Hiç şüphe yok Allah, herşeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşeğin parıltısı gözlerini alacak gibidir. Şimşek etrafı aydınlatınca o ışıkta biraz yürürler; üzerlerine karanlık çökünce de oldukları yerde kalırlar. Eğer Allah d
iles
eydi, onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Zira Allah'ın kudreti herşeye yeter....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek, neredeyse gözlerini çarpıp götürüverecek. Kendilerine her aydınlık sunduğunda, orada yürürler. Üzerlerine karanlık binince çakılıp kalırlar. Eğer Allah d
iles
eydi, işitme güçlerini de gözlerini de elbette alıp götürürdü. Çünkü Allah her şeye Kadîr'dir....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden oncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki, O'na karsi gelmekten korunmus olab
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibâdet ediniz ki korunup sakınanlar olab
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki, O'na karşı gelmekten korunmuş olab
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Allah'a kulluk ediniz ki; Allah'ın azabından korunab
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki, O’na karşı gelmekten korunmuş olab
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize ibadet edin ki, korunab
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri müjdele: Onlara, altlarından ırmaklar akan cennet konakları var. Orada kendilerine ikram edilen herhangi bir meyvadan yediklerinde: 'Bu, daha önce tattığımı...
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Huvellezî halaka lekum mâ fîl ardı cemîan summestevâ
iles
semâi fe sevvâhunne seb’a semâvât(semâvâtin), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Sonra Adem'e (Esmâ'nın programlanışı, Esmâ bileşiminin açığa çıkışıyla yoktan var edilene) bütün Esmâ'yı (Esmâ ül Hüsnâ'sının anlamlarını açığa çıkarmayı ve kavramayı) talim etti (programladı). Sonra melâikeye: "Eğer dediğinizde ısrarlı iseniz bana (Adem'in) varlığındaki Esmâ'nın (özelliklerinin) neler olduğunu anlatın" dedi....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
1.
ve iz
: ve olduğu zaman, olmuştu
2.
necceynâ-kum
: sizi biz kurtardık
3.
min âli fir'avne
: firavun a
iles
inden
4.
yesûmûne-k...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Ve sizi firavun a
iles
inden kurtarmıştık ki (onlar), size kötü azap ediyorlar, oğullarınızı kesip kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardır....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun a
iles
inden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi Firavun a
iles
inden de kurtarmıştık, ki size en kötü azabı yaşattırıyorlardı. Erkek çocuklarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı hayatta bırakıyorlardı. Rabbinizin azametli bir belâsı içindeydiniz....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani sizi, size en kötü işkenceleri uygulayan, erkek çocuklarınızı öldürüp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun a
iles
inden kurtarmıştık. Başınıza gelen bu durumda sizin için Rabbinizin büyük bir imtihanı vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun a
iles
inin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Size iskence eden, kadinlarinizi sag birakip ogullarinizi bogazlayan Firavun a
iles
inden sizi kurtarmistik; bu Rabbinizin buyuk bir imtihani idi. *...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Size işkence eden, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı boğazlayan Firavun a
iles
inden sizi kurtarmıştık; bu Rabbinizin büyük bir imtihanı idi....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hem hatırlayın ki, bir zaman sizi Firavun'un a
iles
inden kurtardık. Size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor ve kızlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
(Hem hatırlayın ki bir zaman) sizi Firavun a
iles
inden de kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi Fir'avn â
iles
inden de kurtarmıştık. Hani (onlar), size azâbın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı ve bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi, en dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun a
iles
inin elinden kurtardığımızı anın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlarken, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
1.
ve iz
: ve olduğu zaman, olmuştu
2.
faraknâ
: biz ayırdık, yardık
3.
bi-kum
: size, sizin için
4.
el bahre
: de...
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Ve sizin için denizi yarmış, böylece sizi kurtarıp firavun a
iles
ini boğmuştuk. Ve siz de (bunu) görüyordunuz....
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun a
iles
ini suda boğmuştuk....
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Varlığınızdaki Allâh Esmâ'sı kuvvesinin açığa çıkartılmasıyla denizi yarıp sizi kurtarmış; Firavun a
iles
ini ise size bakıp dururken boğmuştuk!...
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Hani, sizin için denizi yarmıştık da, sizi kurtarıp gözlerinizin önünde Firavun a
iles
ini boğmuştuk....
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Denizi yarip sizi kurtarmis ve gozlerinizin onunde Firavun a
iles
ini batirmistik....
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Denizi yarıp sizi kurtarmış ve gözlerinizin önünde Firavun a
iles
ini batırmıştık....
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Hani önünüze çıkan denizi yararak sizi (boğulmaktan) kurtarmış ve gözleriniz önünde Firavun a
iles
ini boğmuştuk....
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Sizin için denizi yarmıştık, sizi kurtarmış ve Fir'avn â
iles
ini boğmuştuk; siz de bunu görüyordunuz....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Mûsâ’ya Kitap ve Furkan’ı verdik, ta ki doğru yolda yürüyeb
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 56. Ayet:
Sonra, ölümünüzün ardından sizi dirilttik ki, şükredeb
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Hani biz: 'Bu şehre girip yerleşin. Buradaki nimetlerden Allah’ın sünneti düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde dilediğiniz şekilde bol bol yeyin. Kapılardan, şehrin giriş noktalarından birlikte, saygıyla secde ederek girin, girerken, ya Rabbi, bizi affet deyin ki, sizin hatalarınızı affedelim. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iy...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
(Gizli şirk içinde olsalar bile {Yusuf: 106}) iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler (yıldızların tanrı olduğuna inanıp onlara tapanlar) arasından; nefslerinin Allâh Esmâ'sından meydana geldiğine ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenler ve bunun gereği kendilerini selâmete çıkaran çalışmalara devam edenler, Rablerinin (Esmâ bileşimlerinin) indînde ecre (bunun getirisi olan kuvvelere) kavuşurlar. Onlar için ne korkulacak bir şey kalır ne de onları üzecek bir olay!...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Hakka ve tevhide yönelik inançları olanlar, sözde iman edenler, yahudiliğin takipçileri, hrıstiyanlar, sâbiîler, inançlarını terkedenler geçmişin kirlerinden arınarak Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve Âhiret gününe hakkıyla imân ederler, gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirirler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlarlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak,...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani sizden söz almıştık ve Tur'u da üstünüze kaldırmıştık (Musa'nın bir mucizesi). Size verdiğimizi (hakikat bilgisini) bir kuvve olarak tutun ve onun içinde olanı zikredip hatırlayın ki korunab
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani bir vakitte misakınızı almış, Tûr'u da üzerinize kaldırmış, «Size verdiğimizi kuvvetle ahzediniz, onda olanı zikreyleyiniz ki, ittika etmiş olab
iles
iniz» demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani, sizden şu şekilde kesin söz almış da Tûr'u üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp zikredin ki, sakınab
iles
iniz."...
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt ves
iles
i kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Bu ibret dolu cezayı, bizzat görenlere ve sonraki nesillere bir ders, bir gözdağı, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanlara, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrananlara, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlere de unutamayacakları bir öğüt, bir ibret ves
iles
i kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt ves
iles
i kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Böylece onların akıbetini hem önlerinde bulunanlar için, hem de kendilerinden sonra gelecekler için bir ibret ve Allah’tan korkanlar için de bir öğüt ves
iles
i yaptık....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
Şöyle dedik: "Kesilen ineğin bir parçasıyla, öldürülen adama vurun." İşte böyle diriltir Allah ölüleri. Size ayetlerini gösteriyor ki, aklınızı işleteb
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara iman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, işte onlar cennet ehlidirler. Onlar da cennette ebedî yaşarlar....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz o kimselersiniz ki, birbirinizi öldürüyorsunuz ve içinizden bir kısmını yurtlarından çıkarıyor da aleyhlerinde günah, düşmanlık ve haksızlıkla biribirinize yardım edip bileşiyorsunuz. (Bununla beraber) onlar size esir olarak gelecek olurlarsa fidyeleşir, (kurtuluş akçesi alıp verirsiniz). Halbuki onların (yurtlarından) çıkarılması size haram kılınmıştır. Yoksa Kitab'ın bir kısmına inanıyor, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz ? Sizden böyle yapanların cezası, ancak dünyada rüsvaylıktır; k...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: Âhiret yurdu, Allah katında başkalarının değil de bilhassa sizinse ve sözünüzde doğrucuysanız ölümü d
iles
enize....
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki, «Eger ahiret yurdu Allah katinda baskalarina degil de yalniz size mahsus ise ve eger dogru sozlu iseniz, olumu d
iles
enize!»...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki, 'Eğer ahiret yurdu Allah katında başkalarına değil de yalnız size mahsus ise ve eğer doğru sözlü iseniz, ölümü d
iles
enize!'...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Kim Cibrîl'e düşman ise şunu bilmeli; kesinlikle O, kendindekinden öncekini tasdik eden ve iman edenlere hidâyet ve müjde olanı (Kurân'ı) senin şuuruna Biiznillah (varlığını meydana getiren Esmâ bileşiminin elvermesiyle) inzâl etmiştir. "...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Bunlar Süleyman'ın (hakikatinin oluşturduğu) mülkü (tasarruf ettikleri) hakkında da (inkâra gidip), şeytanlara (vehmi tahrik ederek saptıranlara) tâbi oldular. Süleyman kâfir olmamıştır (hakikatinden perdelenmemiştir). Lâkin o şeytanlar (vehimlerine tabi olanlar) kâfir olmuştur (hakikati inkâr ederek); zira, insanlara sihirbazlık ve Babil'deki iki meleğe (Melîk'e) inzâl olanı öğretirlerdi. Oysa: "Biz imtihan ves
iles
iyiz; sakın hakikatinizdekini örterek (dış kuvvetlere başvurmak suretiyle sihir y...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve şeytanların Süleyman'ın yönetimi aleyhinde uydurmuş oldukları şeylerin peşine düştüler. Oysa Süleyman küfre düşmedi. Ama insanlara sihiri ve Babil'deki Harut ve Marut adını taşıyan iki meleğe indirilen şeyleri öğreten şeytanlar küfre düştüler. Bu iki melek: 'Biz ancak bir imtihan ves
iles
iyiz, sakın küfre düşme' demeden kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Onlar, o iki melekten bir adamla karısının arasını açmada yararlanacakları şeyleri öğreniyorlardı. Allah'ın izni olmadan kimseye bir zarar doku...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar şeytanların Süleyman’ın saltanatı hakkında uydurdukları şeylere tabi oldular. Oysa Süleyman kafir değildi. Fakat insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir idi. Onlar insanlara büyüyü Babil'deki iki meleğe, Harut ile Marut’a indirileni öğretiyorlardı. O ikisi: -Biz bir imtihan ves
iles
iyiz, sakın kafir olma! demedikçe, hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. O ikisinden karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Onlar kendilerine faydalı olanı değil zararlı olanı öğreniyorlardı. And...
Bəqərə Suresi, 124. Ayet:
Hani Rabbi (Esmâ bileşimi hakikati) İbrahim'i bir takım birimlerle (karşılaştırıp onlara karşı düşüncelerini) imtihan etmişti de (yıldız - ay - güneş konularına verdiği cevapları hatırlayın), O da hakkıyla bu konularda değerlendirmelerini ortaya koyarak, başarmıştı. Bundan sonra Rabbi: "Ben seni insanlara imam (ilmi nedeniyle kendisine uyulan) kılacağım" demişti. (İbrahim): "Zürriyetimden de" niyazında bulundu. Rabbi: "Sözüm zulmedenleri kapsamaz" buyurdu....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece sizi açık fikirli bir toplum kıldık ki halkın arasında tanıklar olab
iles
iniz ve elçi de aranızda tanık olabilsin. Elçiye uyanlarla topukları üzerinde geriye dönenleri birbirinden ayırmak için eskiden yöneldiğin kıbleyi değiştirdik. ALLAH'ın yol gösterdiği kimseden başkasına elbette bu ağır gelir. ALLAH imanınızı boşa çıkarmaz. ALLAH insanlara Şefkatlidir, Rahimdir....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
HAK, Rabbindendir (beynini oluşturan Esmâ bileşiminin sonucudur). O hâlde sakın (bu gerçekten) şüpheye düşenlerden olma!...
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan çık, (namaz için) yüzünü Kutsal Mescide doğru çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin ki halkın size karşı bir eleştiri malzemesi olmasın. Zalimlere gelince, onlardan çekinmeyin, benden çekinin ki size olan nimetimi tamamlayayım ve siz de doğruya ulaşab
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden (yola) çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Siz de nerede olursanız, yüzünüzü o yana döndürün, Ta ki, zalim olanlardan başka insanların aleyhinizde bir delili bulunmasın. Artık onlardan korkmayın, Benden korkun ki, hem üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım, hem de siz hidayeti ümid edeb
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
O halde, nereden gelirseniz gelin, (namazda) yüzünüzü Mescid-i Haram'a çevirin ve nerede olursanız olun yüzünüzü ona çevirin ki, zulüm yapmaya şartlanmış olmadıkça insanların size karşı hiçbir bahaneleri kalmasın. Onlardan korkmayın, Ben'den korkun. (Bana itaat edin) ki, size olan nimetimi tamamlayayım ve böylece siz de doğru yolu bulab
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Ve her nereden sefere çıkarsan hemen yüzünü Mescid-i Haram cihetine çevir ve her nerede bulunursanız yüzlerinizi, onun tarafına çeviriniz. Tâ ki nâs için sizin üzerinize bir hüccet bulunmasın. Ancak onlardan zalim olanlar müstesna. Artık onlardan korkmayınız. Ve benden korkunuz. Hem üzerinizdeki nîmetimi itmam edeyim, hem de hidâyete nâiliyetinizi ümit edeb
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Tanrı'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştileştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve mü...
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey imân edenler! Oruç sizden evvelkilerin üzerine farz olduğu gibi sizin üzerinize de farz olmuştur. Tâ ki sakınab
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Fakat sizden kim hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı), diğer (başka) günlerden (oruç tutarak) tamamlanır. (İhtiyarlıktan veya iyileşmesi umulmayan bir hastalıktan dolayı) ona (oruç tutmaya) güç yetiremeyenlerin, bir yoksulu (sabah, akşam) doyuracak (kadar) bir fidye vermesi (gerekir).Artık kim isteyerek (gönülden) bir hayır yaparsa (orucunu veya fidyeyi artırırsa),işte o, kendisi için bir hayırdır.Oruç tutmak sizi için daha h...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sizden kim hasta ya da yolculuk halinde bulunursa, (tutamadığı) günler sayısınca diğer günlerde tutar. (Fazla yaşlılıktan veya iyileşmesi umulmayan bir hastalıktan dolayı) oruç tutmaya güç getiremiyenlere bir yoksulu (sabah-akşam) doyuracak fidye gerekir. Kim de gönülden (fidyeyi artırıp) hayr yaparsa, bu onun için daha iyidir. Bununla beraber oruç tutmanız, eğer bilirseniz, sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki, insanlar için hidayete erdirici (hidayete erme, Allah'a ulaşma ves
iles
i) ve beyyineler (açık deliller ve ispat vasıtaları) ve Furkan (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak Kur'ân, Hüda tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şahit olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır. Allah sizin için kolaylık diler, z...
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı d
iles
inler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar)....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana ayın evrelerini soruyorlar. De ki: "Onlar, haccın ve insanların (öteki faaliyetlerinin) vaktini gösterir." Öte yandan erdemlilik, (zannedildiği gibi) evlere arkalardan girmeniz değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyandır. O halde evlere kapılarından girin ve Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki gerçek mutluluğa erişeb
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana, doğan aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayra ulaşmak evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayra ulaşan o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa ereb
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Mallarınızı, servetlerinizi Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın. Sadece kendinizi düşünerek, bu ortak çabaya maddî katkınızı esirgemek suretiyle kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarınıza, ilişkilerinize, görevlerinize, hayatınıza yansıtın, samimiyetle ibadet edin, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olun, işlerinizde mükemmellik, dürüstlük ve ba...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
1.
ve etimmû
: ve tamamlayın
2.
el hacce
: hac
3.
ve el umrete
: ve umre
4.
li allâhi
: Allah için
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Fakat eğer (elde olmayan bir nedenle) alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen kurbandan (gönderin). Kurban (kesim) yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı traş etmeyin. Fakat sizden hasta olan veya başından bir ezası olan (ve bundan dolayı kurban yerine varmadan önce traı olmak zorunda kalan) kimsenin bu durumda, oruçtan, sadakadan veya kurbandan (biriyle) fidye vermesi(gerekir). Artık emin olduğunuzda (güvene kavuştuğunuzda) o zaman kim, hac (zamanına...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan k...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allâh için tamamlayın. (Bunu yapmaktan) engellenirseniz hediye kurban da yeterlidir. Kurbanınız kesilene kadar başınızı tıraş etmeyin. İçinizden kim hasta olursa ya da başında (hacca engel) bir sıkıntısı olursa, oruç yahut sadaka veya kurban diyet gerekir. (Engelleme kalktığında) emin olduğunuzda kim hacca kadar umreyi yaşamak, yararlanmak isterse, kolayına gelen bir hediye kurbanı kessin. Fakat bulamayana hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi olmak üzere on gün oruç gere...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız Hac ve Umreyi de Allah için tamamlayın. İhramdan sonra, mücbir, zorunlu bir sebeple hac ve umreden alıkonursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur, yahut başında traş olmayı gerektirecek haşerat oluşur, traş olmak zorunda kalırsa, onun oruç tutması veya imanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadaka veya kurban cinsinden bir fidye vermesi gerekir. Hac yolculuğu için sağlıklı ve emniyette olduğunuz ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer alıkonulursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Gönderdiğiniz kurban yerine ulaşıncaya kadar saçlarınızı traş etmeyin. Hasta olan veya başından bir rahatsızlığı olan (bundan dolayı traş olan) kimsenin üzerine ya oruç, ya sadaka veya kurban olarak fidye gerekir. Güvene kavuştuğunuz zaman, her kim hacca kadar umre ile yararlanmak isterse kolayına gelen bir kurban kesmesi gerekir. [40] Kim (kurban kesme imkanı) bulamazsa üç gün hacc esnasında yedi g...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Basladiginiz hac ve umreyi Allah icin tamamlayin. Alikonursaniz, kolayiniza gelen bir kurban gonderin. Kurban, yerine ulasincaya kadar, baslarinizi tiras etmeyin. Icinizde hasta olan veya basindan rahatsiz bulunan varsa fidye olarak ya oruc tutmasi, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Guven icinde olursaniz, hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayina gelen bir kurban kesmek, bulamayana, hac esnasinda uc gun ve dondugunuzde yedi gun, ki o tam on gundur oruc tutmak gerekir. Bu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc ve Umre'yi Allah için tamamlayın. Bundan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan veya başında bir eziyet ve rahatsızlığı bulunan kimseye (Kurban yerine varmadan tıraş olursa, bunun için) oruç ya da sadaka ya da kurbanlardan bir fidye (kurtuluş akçesi) vâcib olur. Güven içinde olursanız, her kim Hacc'a kadar Umre'den yararlanmak isterse, ona da kurbandan kolay geleni kesmek gerekir. Bunu bulamayan k...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Alıkonursanız, kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizde hasta olan veya başından rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç tutması,ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayına gelen bir kurban kesmek, bulamayana, hac esnasında üç gün ve döndüğünüzde yedi gün, ki o tam on gündür oruç tutmak gerekir. Bu,...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi ALLAH için tamamlayın. Engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başınızı traş etmeyin; ancak hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunanlar, oruç, sadaka veya herhangi bir ibadetle fidye vermeli. Güven ortamında, her kim Hac zamanına kadar (ihramdan çıkarak) umreden yararlanırsa, kolayına gelen bir kurban göndermeli. Bunu yerine getiremiyenler, hac anında üç gün, ve döndükten sonra da yedi gün olmak üzere toplam on gün oruç tutmalı...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bununla beraber bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başından bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç veya sadaka yahut da kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Engellemeden kurtulduğunuz zaman da her kim hacca kadar umre ile sevab kazanmak isterse, ona da kolayına gelen bir kurban gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacd...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için haccı da, umreyi de tamamen yapın. Fakat alıkonulursanız, kurbandan kolayınıza geleni gönderiniz. Kurban yerine gelinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden her kim ki hasta olursa veya başında bir eziyet bulunursa; ona oruçtan, sadakadan veya kurbandan fidye (vacip olur). Emin olduğunuz vakitte kim hac zamanına kadar umre ile istifade etmiş olursa, kolayına gelen bir kurban kesmesi (icap eder). Ancak bulamazsa, hacc günlerinde üç; döndüğünüz vakit yedi gün oruç vacip ol...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi Tanrı için tamamlayın. Eğer [düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle] kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Sizden kim hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç, ya sadaka ya da kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe (emintüm) kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) o...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için, tam yapın. Fakat (herhangi bir sebeble bunlardan) alıkonursanız o halde kolayınıza gelen kurban (ı gönderin. Bununla beraber) kurban yerine (Minâya) varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden kim hasta olur, yahud başından bir eziyyeti bulunursa ona orucdan, ya sadakadan yahud da kurbandan (biriyle) fidye (vacip olur). Emîn olduğunuz vakit ise kim hacca kadar umre ile fâidelenmek (sevaba girmek) isterse kolayına gelen bir kurban (ı kesmek vacip olu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi de Allah için tamamlayın! Fakat (başladığınız bu ibâdeti tamamla¬maktan, herhangi bir şekilde) men' olunursanız, artık (size) kolayınıza gelen bir kur ban(borcu) vardır. O hâlde bu kurban yerine varıncaya (ve boğazlanıncaya) kadar baş la rınızı tıraş etmeyin!Fakat içinizden kim hasta olur veya başında bir rahat sızlığı bulunur (da vaktinden önce tıraş olur)sa, bu takdirde (onun üzerine üç gün) oruç veya (altı fakiri doyuracak) sadaka veya kurban dan (biriyle) bir fidye (verme borcu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için haccı da; ümreyi de tamamlayın. Fakat alıkonulursanız, kurbandan kolayınıza geleni gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim, hasta olursa veya başında bir eziyet bulunursa; ona oruçtan, sadakadan veya kurbandan fidye. Emin olduğunuz vakitte; kim, hacc zamanına kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban keser. Ama bulamazsa, hacc günlerinde üç; döndüğünüz vakit yedi gün olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu; a
iles
i Mescid-...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve Allah için haccı da umreyi de tamam yapınız. Fakat men olunursanız kurbandan kolaya geleni (Mina'ya gönderirsiniz). Ve bu kurban mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyiniz. Ancak sizden her kim hasta olur veya başında bir eziyet bulunursa ona da oruçtan veya sadakadan veya kurbandan bir fidye (vacip olur). Sonra emin olduğunuzda kim hacc zamanına kadar umre ile istifade etmiş olursa kolayına gelen bir kurban kesmek icap eder. Fakat her kim bulamazsa üç gün hacc esnâsında, yedi gün ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc'ı da Umre'yi de Allah için tamamlayın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar da, başınızı traş etmeyin. İçinizden her kim hasta olursa veya başında bir rahatsızlığı varsa ona oruç veya sadaka ya da kurban olmak üzere fidye gerekir. Emin olduğunuz vakitte kim Hacc zamanına kadar Umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesemeyen kimse Hacc günlerinde üç, memleketine döndüğü ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tam yapın, eğer hac yapmaktan alıkonursanız, oraya kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan ya da başından bir rahatsızlığı bulunan bir kimsenin fidye olarak; ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umre ile faydalanmak isteyen kimseye, kolayına gelen bir kurban kesmek; bulamayana hac esnasında üç gün, döndüğünüz vakit de yedi...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allâh için haccı ve ömreyi tamamlayın. Eğer (engellenmiş olursanız kolayınıza gelen kurbanı (gönderin); kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan, ya da başından bir rahatsızlığı bulunan (bundan ötürü tıraş olmak zorunda kalan) kimse, oruçtan, sadakadan veya kurbandan (biriyle) fidye (versin). Güvene kavuştuğunuzda, hac (zamanın)a kadar ömre ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. (Kurban) Bulamayan kimse üç gün hacda, yedi gün de döndüğün...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin) . Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Kim sizden hasta ise ya da başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir) . Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban (ı kesmesi gerekir) . Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen kurban yeterlidir. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek veya kurban keserek fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen kurban kessin. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, a
iles
i Mescid-i Haram'da oturmay...
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size apaçık deliller gelmesine rağmen doğru yoldan kayarsanız, b
iles
iniz ki ALLAH Üstündür, Bilgedir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrâiloğullarına sor, onlara (hidâyet vesîlesi olacak) nice apaçık mu'cizelerden verdik (de inkâr ettiler). O hâlde kim Allah’ın ni'metini (mu'cizelerini) kendisine geldikten sonra (onu) değiştirirse (inkâr sebebi yaparsa), artık şübhesiz ki Allah, azâbı çok şiddetli olandır....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar bir zamanlar tek bir topluluk idi. Müjdeleyici ve uyarıcı olarak Allâh, Nebileri bâ's etti (nübüvvet kemâlâtını onlarda açığa çıkardı). Onlar yanı sıra, ayrılığa düştükleri konularda aralarında hükmetmek için, Hak olarak Kitabı (hakikat ve Sünnetullah bilgisini) inzâl etti. Kendilerine Kitap verilmiş olanlar, apaçık deliller gelmesine rağmen, kıskançlık yüzünden onda ihtilafa düştüler. Allâh, biiznihi (nefslerindeki Esmâ bileşiminin elvermesiyle) iman edenleri, onların ayrılığa dü...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
(Ey müminler! ) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. B
iles
iniz ki Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden önce geçip giden milletlerin başlarına gelen sıkıntılar, sizin başınıza gelmeden Cennet’e gireceğinizi mi sanıyorsunuz? Geçmiş ümmetlerin başına nice sıkıntılar, çaresizlikler, yokluklar geldi. Mallarına ve canlarına zararlar dokundu. Peygamber ve beraberindeki mü’minler sarsıldılar, moralleri bozuldu: 'Allah’ın va’dettiği yardım ne zaman gerçekleşecek?' demeye başlamışlardı. B
iles
iniz ki, Allah’ın yardımını, va’dettiği zaferi gerçekleştirmesi yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. B
iles
iniz ki Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz; sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk, öyle sıkıntı gelmiş ve sarsıntıya uğramışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki mü'minler: Allah'ın yardımı ne zaman? diyordu. B
iles
iniz ki, Allah'ın yardımı pek yakındır....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
(219-220) Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için fâideler vardır. Günahları ise fâidelerinden daha büyükdür.» (Yine) sana hangi şey'i nafaka vereceklerini sorarlar. De ki: «İhtiyacınızdan artanı (verin)». Allah size böylece âyetlerini (pek güzel) açıklar. Olur ki dünyâ hususunda da, âhiret işinde de iyice düşünürsünüz. Bir de sana yetimleri sorarlar. De ki: «Onları yarar ve iyi bir haale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onla...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana uyuşturucuyu/şarabı ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşüneb
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında ve yetimlerden sana soruyorlar. De ki: “Onları ıslah etmek (durumlarını düzeltmek) hayırlıdır. Eğer onlara karışırsanız (birarada yaşarsanız), artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Ve Allah, fesat çıkaranı,ıslâh edenden (ayırıp) bilir. Eğer Allah d
iles
eydi, elbette sizi sıkıntıya sokardı. Muhakkak ki Allah, Azîz'dir (üstündür), Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir)....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz, diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah, d
iles
eydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünyada da, âhirette de. Yetimleri de soruyorlar. De ki: Onların hallerini düzene koymak, işlerine karışmamaktan hayırlıdır. Onlara karışır, onlarla uzlaşırsanız sonucu onlar da kardeşlerinizdir sizin. Allah, onların işlerini bozanı, düzgün bir hale getirenden ayırt eder, bilir. Allah d
iles
eydi işinizi sarpa sardırırdı sizin. Şüphe yok ki Allah pek üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah d
iles
eydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve sonsuz gelecek süreci hakkında (düşünün)! Sana yetimlerden sorarlar. De ki: "Onların şartlarını düzeltmek en hayırlısıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız sizin kardeşlerinizdir onlar. " Allâh fesat çıkaranı da düzeltici olanı da bilir. Allâh eğer d
iles
eydi sizi zora sokardı. Muhakkak Allâh, Aziyz ve Hakiym'dir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Hem dünya ve hem de ahiret üzerinde (düşünesiniz diye)! Sana bir de yetimlerden soruyorlar. De ki: 'Onların durumlarını düzeltmek iyidir. Eğer onları aranıza alırsanız, artık sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgunculuk edeni de, düzeltme yapanı da bilir. Allah d
iles
eydi sizin önünüze zorluk çıkarırdı. Şüphesiz Allah yücedir, hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Hem dünya (konusun)da, hem ahiret (konusunda). Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: "Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder). Eğer Allah d
iles
eydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Bir de dünya ve âhiret işi hususunda hakkınızda en iyi olan şeyi alasınız. (Ayrıca) sana, yetimlerin malından soruyorlar. De ki: “-Onların malını korumak ve durumlarını düzeltmek, sizin için, işlerine karışmamaktan daha hayırlıdır. Eğer onları koruyarak kendileri ile bir arada yaşarsanız, artık onlar kardeşlerinizdir. Allah, onların hallerini düzeltenlerle mal ve durumlarını perişan edenleri bilir. Eğer Allah Tealâ d
iles
eydi, sizi muhakkak zahmete sokardı da yetimlerle bir arada yaşama kolaylığı...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Sana yetimleri sorarlar, de ki: «Onlarin islerini duzeltmek hayirlidir". Eger onlarla bir arada yasarsaniz, artik onlar sizin kardeslerinizdir. Allah duzeltenden bozani ayirdetmesini bilir. Allah d
iles
eydi sizi zora sokardi. Allah suphesiz gucludur, Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Hem sana yetimlerden soruyorlar, de ki: Onlardan yana işleri düzeltmek (onların yararına hayırlı teşebbüslerde bulunmak) daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar kardeşlerinizdir. Allah (işlerini düzenleyip yetimleri yetiştirmeyi, faydalı birer insan yapmayı) bozanı düzeltenden ayırd edip bilir. Allah d
iles
eydi sizi (bu hususta daha ağır bir sorumluluk altına sokup) sıkıntıya uğratabilirdi. Şüphesiz ki, Allah yegâne üstün ve sonsuz hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Sana yetimleri sorarlar, de ki: 'Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır'. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah düzeltenden bozanı ayırdetmesini bilir. Allah d
iles
eydi sizi zora sokardı. Allah şüphesiz güçlüdür, Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah d
iles
eydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
bu dünya ve ahiret hakkında... Sana bir de öksüzler hakkında sorarlar: De ki, 'Onları erdemli kişiler olarak yetiştirmeniz en büyük iyiliktir. Mallarını mallarınıza katarsanız aile bireyiniz olurlar.' ALLAH bozanı düzeltenden ayırdetmesini bilir. ALLAH d
iles
eydi sizi zora sokardı. ALLAH Güçlüdür, Bilgedir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve Ahıret hakkında; bir de sana yetimlerinden soruyorlar, de ki: Onlar hakkında bir ıslâh karışmamaktan daha hayırlıdır, kendilerine de karışırsanız ıhvanınızdırlar, Allah muslihi müfsidden ayırır, eğer Allah d
iles
e idi sizi mutlak sarpa sardırırdı, şüphesiz ki Allah azîzdir, hakîmdir...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
O ayetler, dünya ve ahiret hakkındadır. Bir de sana öksüzlerden soruyorlar. De ki: «Onların işlerini düzene koymak, karışmamaktan daha hayırlıdır. Kendilerine karışırsanız kardeşlerinizdirler. Allah, yararlı iş yapanı bozguncudan ayırır. Eğer Allah d
iles
eydi sizi kesinkes sarpa sarardı. Şüphesiz ki, Allah çok güçlü ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında (düşünürsünüz.) Sana bir de yetimlerden soruyorlar. De ki: Onlar hakkında yapacağınız bir ıslah, işlerine karışmamaktan daha hayırlıdır. Eğer onlara karışırsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyla ıslah ediciyi bilir, birbirinden ayırd eder. Eğer Allah d
iles
eydi, sizi zora koşardı. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Sana yetimler hakkında soru sorarlar. De ki; Onların durumlarını düzeltmek hayırlı bir iştir. Eğer kendileriyle birarada yaşıyorsanız, onlar artık kardeşlerinizdir. Allah kimin işleri bozucu ve kimin düzeltici olduğunu iyi bilir. Eğer Allah d
iles
eydi, sizi zora koşardı. Hiç şüphesiz Allah üstündür ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Hem dünya (konusun)da, hem ahiret (konusunda). Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: "Onları islah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Tanrı bozgun çıkaranı islah ediciden bilir (ayırdeder). Eğer Tanrı d
iles
eydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Tanrı üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
(219-220) Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: «Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için fâideler vardır. Günahları ise fâidelerinden daha büyükdür.» (Yine) sana hangi şey'i nafaka vereceklerini sorarlar. De ki: «İhtiyacınızdan artanı (verin)». Allah size böylece âyetlerini (pek güzel) açıklar. Olur ki dünyâ hususunda da, âhiret işinde de iyice düşünürsünüz. Bir de sana yetimleri sorarlar. De ki: «Onları yarar ve iyi bir haale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız onla...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve âhiret hakkında (lehinize olanı düşünün)! Hem sana yetimlerden soruyorlar. De ki: 'Onlar hakkında ıslahta bulunmak (onları yüzüstü bırakmaktan) daha hayırlıdır.' O hâlde (nafakalarınızı birleştirerek) onlarla bir arada yaşarsanız, artık (onlar sizin) kardeşlerinizdir. Allah, (onlar hakkında) bozgunculuk edeni, ıslâh edenden ayırır. Hâlbuki Allah d
iles
eydi elbette sizi zora koşardı. Şübhe yok ki Allah, Azîz (dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret konusunda. Ve sana yetimlerden soruyorlar. De ki: Onlar için islahta bulunmak hayırlıdır. Eğer kendileriyle bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah; bozguncularla islahçı olanları bilir. Eğer Allah d
iles
eydi; sizi muhakkak zahmete sokardı. Şüphe yok ki Allah, Aziz'dir. Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Bu dünya ve ahiret hakkında, yetimler(e nasıl davranılacağı) hakkında sana sorarlar. De ki: "Onların durumlarını düzeltmek en hayırlı durumdur." Ve onların hayatlarını paylaşırsanız (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Zira Allah, bozgunculuk yapanları, düzeltmeye çalışanlardan ayırt etmesini bilir. Ve Allah d
iles
eydi, taşıyamayacağınız yükleri omuzlarınıza yüklerdi: (Ama) unutmayın ki Allah kudret sahibidir, hikmet sahibidir!...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında. Ve sana yetimlerden soruyorlar. De ki: «Onlar için ıslahta bulunmak hayırlıdır. Onlar ile ihtilât ederseniz onlar sizin kardeşlerinizdir» Allah Teâlâ ise müfsid ile muslih olanı bilir. Ve Allah Teâlâ d
iles
e idi sizleri elbette meşakkate uğratırdı. Şüphe yok ki Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında (düşünesiniz diye). Resulüm! Sana yetimler hakkında da sorarlar. De ki: “Onları ıslah edip yetiştirmek daha hayırlıdır. ” Eğer onları aranıza alır, birlikte yaşarsanız, unutmayın ki onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu ve ıslah ediciyi bilir. Eğer Allah d
iles
eydi sizi zahmete sokardı. Şüphe yok ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Sana yetimleri soruyorlar. De ki: -Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah düzeltenden, bozanı ayırt etmesini bilir. Allah d
iles
eydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah güçlüdür, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Sana yetimler hakkında da soru sorarlar. De ki: Onların gerek kendilerini, gerek mallarını iyileştirip geliştirmek, elbette hayırlı bir iştir. Eğer onlara sahip çıkmak için kendileriyle beraber oturmak isterseniz bu da mümkündür; Zira onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah kimin iyileştirme gayesi güttüğünü, kimin de işi bozmayı düşündüğünü pek iyi bilir. Şayet Allah d
iles
eydi sizi zora koşardı. Muhakkak ki Allah üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünyâ ve âhiret hakkında(ki işleri düşünesiniz). Ve sana öksüzlerden soruyarlar. De ki: "Onları(n durumlarını) düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışır(onlarla bir arada yaşar)sanız (onlar) sizin kardeşlerinizdir. Allâh, bozanı düzeltenden ayırır. Allâh d
iles
eydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allâh dâimâ üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Hem dünya (konusun) da, hem ahiret (konusunda) . Ve sana yetimleri sorarlar. De ki: «Onları ıslah etmek (yararlı kılmak) hayırlıdır. Eğer onları aranıza katarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozgun (fesad) çıkaranı ıslah ediciden bilir (ayırdeder) . Eğer Allah d
iles
eydi size güçlük çıkarırdı. Şüphesiz Allah güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.»...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünyada da, âhirette de. Sana yetimlerden soruyorlar. De ki: Onların durumlarını düzeltmek, en hayırlısıdır. Onlarla bir arada yaşayacak olursanız, zaten onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah ise bozguncuyu ıslah için çalışandan ayırır. Eğer Allah d
iles
eydi, sizi zora koşmasını da bilirdi. Gerçekten Allah'ın kudreti herşeye üstündür ve Onun her işinde sonsuz hikmetler vardır....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve âhıret hakkında... Sana yetimlerden de soruyorlar. De ki: "Onları, işe yarar hale getirmek kendileri için daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir." Allah, bozguncuyu barışseverden ayırmasını bilir. Eğer Allah d
iles
eydi, sizi zora sürerdi. Allah, tüm onurların sahibi, tüm hikmetlerin sahibidir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Ve Allah Teâlâ'yı yeminlerinize maruz kılmayınız ki günahtan berî olasınız. Ve muttakî bulunasınız. Ve nâs arasını ıslah edeb
iles
iniz. Ve Allah Teâlâ semîdir, alîmdir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. B
iles
iniz ki Allah, her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. B
iles
iniz ki Allah, her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Eğer hanımlarınızı zifafa girmeden, onlara dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşar, boşanma kararı alırsanız, bundan dolayı size mehir verme zorunluluğu yoktur, bunda günah da yoktur. Bu durumda onlara hediyeler verin. Eli geniş olan kendi durumuna göre, eli dar olan da kendi haline göre versin. Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine, İslâmî kurallarla örtüşen örfe göre, münasip hediyeler vermek, iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışların...
Bəqərə Suresi, 242. Ayet:
Bunları açıkladığı gibi, Allah size âyetlerini, ibadetleri, şer’î hükümleri de açıklıyor ki, aklınızı kullanarak düşüneb
iles
iniz, şer’î hükümlerin hikmetini anlayıp, size emrolunanları uygulayasınız....
Bəqərə Suresi, 244. Ayet:
ALLAH yolunda savaşın. B
iles
iniz ki ALLAH İşitir, Bilir....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
lehum
: onlara
3.
nebiyyu-hum
: onların peygamberi
4.
inne
: muhakkak ki, şüphesiz
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Ve onların Peygamberi, onlara dedi ki: “Muhakkak ki onun melikliğinin âyeti (delili), içinde Rabbinizden sekînet ve Hz. Musa a
iles
inin ve Harun a
iles
inin bıraktığı şeylerden bakiye (kalıntı) bulunan, meleklerin taşıdığı bir tabutun (tahta sandığın) size gelmesidir. Muhakkak ki bunda, sizin için elbette âyet (delil) vardır, eğer siz mü'minlerseniz.”...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara şöyle dedi: “Onun hükümdarlığının alameti, size o sandığın gelmesidir. Onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ a
iles
inin, Hârûn a
iles
inin geriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz, bunda şüphesiz sizin için kesin bir delil vardır.”...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara: 'Onun hükümdarlığının belgesi, size, içinde Rabbinizden bir ferahlık ve Musa a
iles
iyle Harun a
iles
inin geriye bıraktıklarından arta kalanların bulunduğu ve meleklerin taşıdığı Tabut'un gelmesidir. Eğer iman ediyorsanız, bunda sizin için bir delil vardır' dedi....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri, onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa a
iles
inden ve Harun a
iles
inden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır."...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara şunu da söylemişti: “- Talût’un, Mûsâ’ya verilen Tabut’u (sandığı) getirmesi padişahlığına alâmettir. O Tabut’da, Rabbiniz tarafından size mânevi bir kuvvet ve Mûsâ a
iles
iyle Hârun a
iles
inin arkaya bıraktıkları Tevrat levhalarından bakıyye (arta kalanlar) vardır. Melekler onu taşıyacaktır. Şüphesiz ki bu Tabut’un size gelmesi, peygamberin sözünün doğruluğuna delildir, eğer iman getirenlerdenseniz....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara, «Onun hukumdarliginin alameti, size sandigin gelmesidir, onda Rabbinizden gelen gonul rahatligi ve Musa a
iles
inin ve Harun a
iles
inin biraktiklarindan kalanlar var; onu melekler tasir, eger inanmissaniz bunda sizin icin delil vardir» dedi. *...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara, 'Onun hükümdarlığının alameti, size sandığın gelmesidir, onda Rabbinizden gelen gönül rahatlığı ve Musa a
iles
inin ve Harun a
iles
inin bıraktıklarından kalanlar var; onu melekler taşır, eğer inanmışsanız bunda sizin için delil vardır' dedi....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara: «Haberiniz olsun, onun hükümdarlığının alameti, içinde sizlere Rabbından bir rahatlık ve Musa ile Harun a
iles
inin bıraktıklarından bir kısmı bulunan bir sandığın gelmesi olacaktır. Onu melekler getirecektir. Eğer inanan kişilerseniz, elbette size bunda kesin bir delil vardır.» demişti....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının ayeti size Tabutun gelmesi (olacaktır ki) onda rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa a
iles
inden ve Harun a
iles
inden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inançlılar iseniz, bunda kuşkusuz sizin için bir ayet vardır."...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara (şöyle de) söyledi: «Gerçek, onun hükümdarlığının açık alâmeti size o Tâbutun gelmesi olacakdır ki içinde Rabbinizden bir sekînet ve Mûsâ haanedâniyle Harun a
iles
inin metrûkâtından bir bakiyye vardır. Meleklere onu yüklen (ib getir) ecekdir. Elbette bunda size kafi bir alâmet (ve ibret) vardır, eğer îman etmiş (kimse) lerseniz. ...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara: “Onun hükümdarlığının alâmeti, Tâbut'un size gelmesidir. Onun içinde Rabbinizden bir Sekine ve Musa â
iles
inin, Harun â
iles
inin geriye bıraktıklarından kalanlar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanıyorsanız, şüphesiz ki bunda sizin için kesin bir alâmet vardır. ” dedi....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Ve yine onlara Peygamberleri, şöyle dedi: -O’nun, hükümdarlığının alameti sandığın size gelmesidir. Onun içinde Rabbiniz'den bir ferahlık ve Musa a
iles
inin ve Harun a
iles
inin geriye bıraktıklarından bir kalıntı vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanıyorsanız, bunda sizin için kesin bir alâmet vardır....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Ve peygamberleri onlara dedi ki; "Onun hükümdarlığının alâmeti, içinde Rabbinizden bir huzûr ve Mûsâ â
iles
inin, Hârûn â
iles
inin geriye bıraktığından bir kalıntı bulunan, meleklerin taşıdığı (Allâh'ın Ahid sandığı) Tâbut'un size gelmesidir. Eğer inanıyorsanız bunda sizin için (Tâlût'un hükümdarlığına) kesin bir alâmet vardır."...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberi, onlara (şöyle) dedi: «Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa a
iles
inden ve Harun a
iles
inden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır.»...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
1.
tilke
: o
2.
er rusulu
: resûller
3.
faddalnâ
: biz faziletli kıldık, üstün kıldık
4.
ba'da-hum
: onların bir k...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte Biz, o resûllerden bir kısmını, diğerlerinin üzerine faziletli kıldık. Allah, onlardan kimiyle konuştu, kimini de derecelerle yükseltti. Ve Biz, Meryem'in oğlu İsa'ya beyyineler verdik. Ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik (doğruladık). Eğer Allah d
iles
eydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine beyyineler (ispat vasıtaları) geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin ayrılığa düştüler. O zaman onlardan kimi îmân etti, kimi de inkâr etti. Eğer Allah d
iles
eydi, birbirlerini öldürmezlerdi...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah d
iles
eydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. Yine Allah d
iles
eydi, birbirlerini öldürmezlerd...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O peygamberlerden bâzısını bâzısına üstün ettik. Onlardan Allah'la konuşan var, bâzılarının da derecelerini yüceltmiştir. Meryemoğlu İsa'ya apaçık deliller verdik, onu, Rûh-ul-Kudüs'le kuvvetlendirdik. Allah d
iles
eydi onlardan sonrakiler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra artık birbirlerini öldürmezlerdi. Ama gene de aykırılığa düştüler. İçlerinde inanan var, inanmayan var. Allah d
iles
eydi birbirlerini öldürmezlerdi, fakat Allah dilediğini, dilediği gibi yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik ve onu Rûhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah d
iles
eydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık deliller geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkâr etti. Allah d
iles
eydi onlar savaşmazlardı; lâkin Allah dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o Rasûllerden bazısını bazısından daha üst özellikli kıldık. Onlardan kimi Allâh kelâmına muhatap oldu, kimini de derecelerle daha yükseltti. Meryemoğlu İsa'ya da açık deliller verdik, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds (kutsal kuvveler) ile teyit ettik. . . Eğer Allâh d
iles
eydi, onlardan sonraki toplumlar kendilerine açık deliller ulaştığı hâlde birbirlerini öldürmezdi. Fakat fikir ayrılığına düştüler, kimi iman etti kimi de inkâr etti. Eğer Allâh dilemiş olsaydı birbirlerini öldürmezlerdi...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte biz bu peygamberlerin bazılarını bazılarına üstün kıldık. Onların içinde Allah'ın kendileriyle konuştukları vardır. Bazılarını ise derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya da açık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kuds ile destekledik. Allah d
iles
eydi, onlardan sonra gelenler kendilerine açık belgeler geldikten sonra birbirleriyle çarpışmazlardı. Ama onlar ayrılığa düştüler; kimisi iman etti, kimisi de inkar etti. Allah d
iles
eydi onlar birbirleriyle çarpışmazlardı. Ama Allah istediğini yap...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O'nu Ruhu'l-Kudüs'le destekledik. Şayet Allah d
iles
eydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi inkâr etti. Allah d
iles
eydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Bu (sûrede sözü geçen) peygamberlerin bir kısmını, kendilerine verilen özelliklerle diğerlerinden üstün kıldık. O peygamberlerden, (arada vasıta olmadan) Allah’ın sözleştiği (Hz. Mûsâ gibi) peygamber var! ve bazılarını da derece bakımından Allah yükseklere çıkarmıştır. Meryem’in oğlu Îsa’ya o açık mûcizeleri verdik ve kendisini melek (Cebrâil aleyhisselâm) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah d
iles
eydi, peygamberlerden sonra gelen ümmetler, kendilerine hidayete ulaştırıcı o apaçık mûcizeler ve delill...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Iste bu peygamberlerden bir kismini digerlerinden ustun kildik. Onlardan Allah'in kendilerine hitabettgi, derecelerle yukselttikleri vardir. Meryem oglu Isa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudus'le destekledik. Allah d
iles
eydi, belgeler kendilerine geldikten sonra, peygamberlerin ardindan birbirlerini oldurmezlerdi. Fakat ayriliga dustuler, kimi inandi, kimi inkar etti. Allah d
iles
eydi birbirlerini oldurmezlerdi, lakin Allah istedigini yapar. *...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık ; onlardan, Allah'ın kendileriyle söyleştiği kimseler vardır ve bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık belgeler verdik ve onu Rûhulkuds (Melek Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah d
iles
eydi bunların arkasından gelen (ümmet)ler kendilerine açık belgeler geldikten sonra artık birbirlerini öldürmezlerdi. Ama (her şeye rağmen) ayrılıp sürtüştüler : Kimi imân etti, kimi küfre saptı; fakat Allah d
iles
eydi birbirlerini öld...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu peygamberlerden bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Onlardan Allah'ın kendilerine hitabettiği, derecelerle yükselttikleri vardır. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudüs'le destekledik. Allah d
iles
eydi, belgeler kendilerine geldikten sonra, peygamberlerin ardından birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler, kimi inandı, kimi inkar etti. Allah d
iles
eydi birbirlerini öldürmezlerdi, lakin Allah istediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik ve onu Rûhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah d
iles
eydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık deliller geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkâr etti. Allah d
iles
eydi onlar savaşmazlardı; lâkin Allah dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O elçilerin bazısına diğerlerinden daha fazla lütufta bulunduk. Örneğin, kimileriyle ALLAH konuştu, kimilerini de derecelerle yükseltti. Meryem oğlu İsa'ya apaçık deliller verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. ALLAH d
iles
eydi, onların ardından gelenler kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirleriyle kavga etmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler. Kimisi inandı, kimisi inkar etti. ALLAH d
iles
eydi birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat, ALLAH dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O işaret olunan Resuller, biz onların bazısını bazısından efdal kıldık, içlerinden kimi var Allah kelâmına Kelim etti, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı, Meryemin oğlu İsaya da o beyyineleri verdik ve kendisini Ruhul'kudüs ile te'yid eyledik, eğer Allah d
iles
e idi bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o beyyineler geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi, ve lâkin ıhtilâfa düştüler kimi iman etti kimi küfür, yine Allah d
iles
e idi birbirlerinin kanına girmezlerdi ve lak...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Biz, o işaret edilen peygamberlerden kimini kiminden üstün kıldık. İçlerinden kimi ile Allah konuştu, kimini de daha yüksek derecelere çıkardı. Meryem oğlu İsa'ya da o açık delilleri ve mucizeleri verdik ve kendisini Cebrail ile destekledik. Eğer Allah d
iles
eydi, onlardan sonraki milletler kendilerine o açık deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler, kimi inandı, kimi inkar etti. Yine Allah d
iles
eydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Ne varki Allah, ...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık. İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o delilleri verdik ve kendisini Rûhu'l- Kudüs (Cebrail) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah d
iles
eydi, bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti. Yine Allah d
iles
eydi, birbirlerini...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte şu peygamberler. Bunların bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Onlardan kimileri ile Allah konuştu, kimilerini de derecelerce yükseltti. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik, O'nu Ruh-ul Kuds aracılığı ile destekledik. Eğer Allah öyle d
iles
eydi, bu peygamberlerin arkasından gelen ümmetler, kendilerine açık belgeler geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat onlar anlaşmazlığa düştüler. Onlardan kimi iman etti, kimi de kâfir oldu. Eğer Allah öyle d
iles
eydi, onlar birbirlerini ö...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu elçiler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan Tanrı'nın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve O'nu Ruhul'l-Kudüs ile destekledik. Şayet Tanrı d
iles
eydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet)ler birbirlerini öldürmezdi. Ancak, ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi küfretti. Tanrı d
iles
eydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Tanrı dilediğini yapandır....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
(Bu sûrede zikredilen) o peygamberler (yok mu?) biz onların kimine kiminden üstün meziyyetler verdik. Allah onlardan biri ile söyleşmiş, birini de birçok derecelerle yükseltmişdir. Meryem'in oğlu İsa'ya o beyyineleri (açık âyetleri, burhanları, mu'cizeleri) biz verdik ve onu Ruhul kuds (Cebrâîl) ile destekledik. Eğer Allah d
iles
eydi onların arkasındaki (ümmet) ler, kendilerine o apaçık bürhanlar geldikten sonra, birbirini öldürmez (ler) di. Fakat ihtilâfa düşdüler. Binnetîce onlardan kimi îman e...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu peygamberler ki, (biz) onların bazı sını bazısına üstün kıldık. İçle rinden kimi var ki, Allah (onunla bizzat) ko nuşmuş, bazıla rını da dereceler le yükseltmiştir. Mer yem oğlu Îsâ’ya ise apaçık delil ler (mu'cize ler) verdik ve onu Rûhü’l-Kudüs (Cebrâîl) ile takviye ettik. Hâlbuki Allah d
iles
eydi, onlar dan son raki ler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi; fa kat (kullarını hayra ve şerre kābil kılarak, irâ de lerinde serbest bı rak tığı için) ihtilâ...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Şu peygamberler onlardan kimini kiminden üstün kıldık. Allah, onlardan kimiyle söyleşmiş, kimini de derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya da açık deliller verdik. Ve onu Ruh'ul-Kudüs ile destekledik. Eğer Allah d
iles
ydi; onların arkasındakiler; kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ihtilafa düştüler, sonra onlardan kimi inandı, kimi de inkar etti. Allah d
iles
eydi; birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak Allah, istediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Bu elçilerin bazılarına diğerlerinden daha fazla meziyetler bahşettik: İçlerinden kimi ile Allah (bizzat) konuşmuş, kimini de daha üst derecelere yükseltmiştir. Biz, Meryem oğlu İsa'ya hakikatin tüm kanıtlarını bahşettik ve o'nu kutsal ilham ile destekledik. Ve eğer Allah d
iles
eydi, o (elçiler)den sonra gelenler, kendilerine hakikatin bütün kanıtları geldikten sonra birbirleriyle çatışmazlardı; ancak (vaki olduğu üzere) onlar karşıt görüşlere kapıldılar ve bazıları imana ererken diğerleri hakika...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O resûller yok mu, Biz onların bazılarını bazıları üzerine tafdil ettik. Onlardan kimi vardır ki, Allah Teâlâ onunla mükâlemede bulunmuştur. Bazılarına da yüksek dereceler vermiştir. Meryem'in oğlu İsa'ya da beyyineler verdik ve onu Rûhu'lKudüs ile teyid eyledik. Eğer Allah Teâlâ d
iles
eydi onlardan sonrakiler, kendilerine o beyyineler geldikten sonra birbirini öldürüp durmazlardı. Fakat ihtilâfa düştüler, artık onlardan kimi imân etti ve onlardan kimi de kâfir oldu ve eğer Allah Teâlâ dilemiş ol...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Biz o peygamberlerden kimini kiminden üstün kıldık. Allah onlardan kimileri ile konuşmuş, bazılarının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya da açık mucizeler verdik ve onu kudsî ruhla destekledik. Allah d
iles
eydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat onlar ihtilâfa düştüler. Kimileri inandı, kimileri de küfre saptı. Allah d
iles
eydi birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat Allah dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte, bu peygamberlerdir ki biz, onların bir kısmını bir kısmından üstün kıldık. Allah, onlardan bir kısmıyla konuşmuş ve bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya da açık belgeler verdik ve O’nu Ruhu'l- Kudüs ile destekledik. Allah dilemiş olsaydı, kendilerine açık belgeler geldikten sonra o peygamberlerin ardından gelenler birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat, onlar ihtilafa düşüp bir kısmı iman etti, bir kısmı da kafir oldu. Allah d
iles
eydi birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat,...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Biz, o peygamberlerin kimini kimine üstün kıldık. Allah onlardan bazısına hitap buyurdu, bazısını birçok derecelerle yükseltti. Meryem’in oğlu Îsâ’ya da o açık belgeleri, mûcizeleri verdik ve onu Rûhulkudüs ile destekledik. Eğer Allah d
iles
eydi, onların peşlerinden gelenler kendilerine açık delillerin gelmesine rağmen, birbirleriyle savaşmazlardı. Lâkin ihtilâfa düştüler de onlardan bir kısmı iman, bir kısmı ise inkâr etti. Şayet Allah d
iles
eydi onlar birbirleri ile savaşmazlardı, lâkin şu var k...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o elçilerden kimini kiminden üstün kıldık. Allâh onlardan kimine konuştu, kimini de derecelerle yükseltti. Meryem oğlu Îsâ'ya da açık deliller verdik ve onu Ruh'ül-Kudüs ile destekledik. Allâh d
iles
eydi onların arkasından gelen milletler, kendilerine açık deliller gelmiş olduktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler, onlardan kimi inandı, kimi de inkâr etti. Allâh d
iles
eydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allâh dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu peygamberler; bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. Onlardan, Allah'ın kendileriyle konuştuğu ve derecelerle yükselttiği vardır. Meryem oğlu İsa'ya apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudûs'le destekledik. Şayet Allah d
iles
eydi, kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, onların peşinden gelen (ümmet) ler, birbirlerini öldürmezdi. Ancak ihtilafa düştüler; onlardan kimi inandı, kimi de küfretti. Allah d
iles
eydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allah dilediğini yapandır....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu peygamberlere Biz birbirinden farklı üstünlükler verdik. Onlardan kimiyle Allah bizzat konuştu; bazılarını da derece derece yükseltti. Meryem oğlu İsa'ya ise apaçık deliller verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Eğer Allah d
iles
eydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine bu kadar açık deliller ulaşmışken birbirleriyle çatışmazlardı. Lâkin anlaşmazlığa düştüler ve onlardan iman eden de oldu, inkâr eden de. Allah d
iles
eydi onlar birbirleriyle çatışmazlardı; fakat Allah murad ettiği ş...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte resuller! Biz onların bazısını bazısına üstün kılmışızdır. Allah, onlardan bazısıyla konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yüceltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık ayetler verdik ve onu Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Allah d
iles
eydi, onların ardından gelenler, açık-seçik mesajlar kendilerine ulaştıktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak tartışmaya girdiler de içlerinden bazısı iman etti, bazısı küfre saptı. Allah d
iles
eydi birbirlerini öldürmezlerdi. Ne var ki, Allah dilediğini yapıyor....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Yahud o kimseden haber almadın mı ki, binaların çatıları çökmüş, duvarları üstüne yığılmış tenha bir kasabaya uğrayarak şöyle demişti; “Bunu, bu ölümden sonra Allah nerden diriltecek?” bunun üzerine Allah o kimseyi yüz sene öldürdü (ölü bıraktı) sonra diriltti. Allah (kendisine melek vasıtasıyla); “- Ne kadar eğlendin kaldın?” diye sordu. O da;”- Bir gün yahud bir günden az kaldım” dedi. Allah ona; “- Hayır, yüz yıl ölü kaldın. Öyle iken bak yiyeceğine içeceğine henüz bozulmamış; hele merkebine ...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim, 'Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster,' demişti. 'Yoksa inanmıyor musun,' dedi. 'Evet; ancak kalbimi güçlendirmesi için.,' dedi. 'Dört kuş al ve onları iyice incele (farklı özelliklerini tanı). Sonra her bir dağın üzerine onlardan bir parça yerleştir. Daha sonra onları çağır. Sana hemen gelecekler. B
iles
in ki ALLAH Güçlüdür, Bilgedir ,' dedi....
Bəqərə Suresi, 262. Ayet:
Mallarını Allâh'a imanları dolayısıyla insanlara karşılıksız bağışlayan, sonrasında da bu yaptıklarına başa kakma ya da eziyet gibi davranışlar eklemeyenlerin, Rableri indînde (nefslerinin hakikatini meydana getiren Esmâ bileşimlerinden kaynaklanan) özel ecirleri vardır. Onlara korkacakları bir şey yoktur, hüzün duyacakları bir şey de!...
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allâh rızasını isteyerek veya enfüslerindeki bir tespitten dolayı (Esmâ bileşimlerinin kendilerinde oluşturduğu anlayış ile) mallarını infak edenlerin misaline gelince. . . Kendisine şiddetli bir yağmur isâbet edip, yemişlerini iki kat vermiş tepedeki bir bahçeye benzer. Ona böyle bol yağmur yerine çiseleyen bir yağmur dahi yeterlidir. Allâh yaptıklarınıza Basıyr'dir....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Herhangi biriniz ister mi ki; altından ırmaklar akan, içinde her tür meyvası olan, hurmalardan,üzümlerden oluşmuş bir bahçesi bulunsun, kendisinin güçsüz-çaresiz yavruları da olsun ve bu haldeyken üstüne ihtiyarlık çöksün, tam bu sırada o bahçeye alevli bir bora isabet etsin de bahçe, baştan başa yansın. Allah size ayetleri işte bu şekilde açıklıyor ki, inceden inceye ve derinden derine düşüneb
iles
iniz....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, namazları âdâbına riayet ederek, aksatmadan âşikâre kılanlar, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı verenlerin ...
Bəqərə Suresi, 285. Ayet:
Er Rasûl (Hz. Muhammed a. s. ) Rabbinden (varlığını oluşturan Allâh Esmâ'sı bileşiminden) kendisine (şuuruna) inzâl olana (boyutsal bir geçiş yapan bilgiye) iman etmiştir. İman edenler de! Hepsi iman etti ("B" harfinin işaret ettiği anlam doğrultusunda) nefslerini oluşturan hakikatlerinin Allâh Esmâ'sı olduğuna, meleklerine (nefslerinin aslı olan Esmâ kuvvelerine), Kitaplarına (inzâl olan bilgilerine), Rasûllerine. . . O'nun Rasûlleri arasında (irsâl olmaları konusunda) hiçbir ayırım yapmayız. ....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
1.
ke de'bi
: gibi, benzer, durumu gibi
2.
âli fir'avne
: firavun a
iles
i
3.
ve ellezîne
: ve onlar, ve o kimseler
4.
min kabli-...
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Onların durumu) Firavun a
iles
inin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Âyetlerimizi yalanladılar, bunun üzerine Allah, onları günahları sebebiyle yakaladı. Ve Allah ikâbı (azabı) şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Bunların durumu) Firavun a
iles
inin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir: Âyetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah, azabı çok şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun a
iles
i ve onlardan önce geçmiş olanlar gibi ki, onlar bizim ayetlerimizi inkar ettiler; Allah da günahlarından dolayı onları yakaladı. [2] Allah cezası çok şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun a
iles
i ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, böylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Bunlarin tutumu, Firavun a
iles
inin ve onlardan oncekilerin tutumu gibi ki, ayetlerimizi yalanladilar da Allah onlari gunahlarindan dolayi yok etti. Allah'in cezalandirmasi siddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Bunların tutumu, Firavun a
iles
inin ve onlardan öncekilerin tutumu gibi ki, ayetlerimizi yalanladılar da Allah onları günahlarından dolayı yok (helak) etti. Allah'ın cezalandırması şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun a
iles
i ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, böylece Tanrı günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Tanrı, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Fir'avn â
iles
inin ve onlardan öncekilerin durumu gibi. Onlar da âyetlerimizi yalanladılar. Allâh da onları günâhlarıyla yakaladı. Allâh'ın cezâsı çetindir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun a
iles
i ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, böylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
1.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
2.
istafâ
: seçti
3.
âdeme ve nûhan
: Hazreti Âdem ve Hazreti Nuh
4.
ve âle ibrâhîme
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Muhakkak ki Allah, Hazreti Âdem'i, Hazreti Nuh'u, Hazreti İbrâhîm'in a
iles
ini ve İmran a
iles
ini, âlemlerin üstüne seçti....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim a
iles
ini (soyunu) ve İmran a
iles
ini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim a
iles
i ile İmrân a
iles
ini seçip âlemlere üstün kıldı....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Allah Âdem’e, Nûh’a, İbrahim a
iles
ine ve nesline, İmran a
iles
ine, âlemler, insanlar üzerinde seçkin bir yer verdi....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim a
iles
ini ve İmran a
iles
ini seçip alemlere üstün kıldı....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim a
iles
ini ve İmran a
iles
ini alemler üzerine seçti;...
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Gerçekten Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim hânedânını ve İmrân a
iles
ini âlemler üzerine seçkin kıldı (soylarını peygamber yaptı.)...
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Allah, Adem'i, Nuh'u, Ibrahim a
iles
ini, Imran a
iles
ini birbirinin soyundan olarak alemlere tercih etti. Allah isitendir, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Şüphesiz ki Allah, Âdem'i, Nuh'u, İbrahim hanedanını ve İmrân a
iles
ini seçip (kendi çağlarındaki) hanedan ve milletlere üstün kıldı. Bunlar birbirinden gelme aynı soydandır. Allah işiten ve bilendir....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim a
iles
ini, İmran a
iles
ini birbirinin soyundan olarak alemlere tercih etti. Allah işitendir, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Allah birbirinden gelme bir nesil olarak Âdem'i, Nuh'u, İbrahim a
iles
i ile İmrân a
iles
ini seçip âlemlere üstün kıldı. Allah işiten ve bilendir....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
ALLAH Adem'i, Nuh'u, İbrahim a
iles
ini ve İmran a
iles
ini halkların arasından (elçi olarak) seçti....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Gerçekten Allah, Adem'i, Nuh'u ve İbrahim a
iles
iyle İmran hanedanını süzüp alemler üzerine seçti....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Allah Adem'i, Nuh'u, İbrahim a
iles
ini ve İmran a
iles
ini seçerek alemlere üstün kıldı....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Gerçek şu ki, Tanrı, Adem'i, Nuh'u, İbrahim a
iles
ini ve İmran a
iles
ini alemler üzerine seçti;...
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Gerçek, Allah Âdemi, Nuhu, İbrahim haanedânını, İmrân a
iles
ini — hepsi de birbirinden (gelme) tek bir zürriyyet olarak — âlemlerin üzerine mümtaz kıldı. Allah hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir. ...
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim â
iles
ini ve İmran â
iles
ini âlemlere tercih etmiş, üstün kılmıştır....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Allah; Adem’i, Nuh’u, İbrahim a
iles
ini ve İmran a
iles
ini (birbirlerinin soyu olarak) toplumlar üzerine seçkin kıldı. Allah, hakkıyla işiten ve hakkıyla bilendir....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Gerçek şu ki Allah Âdem’i, Nûh’u, İbrâhim a
iles
i ile İmran a
iles
ini, birbirinden gelen tek zürriyet halinde bütün insanlardan süzüp onlara üstün kılmıştır. Allah semî’dir, alîmdir (her şeyi hakkıyla işitir, mükemmel tarzda bilir)....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Allâh Âdem'i, Nûh'u, İbrâhim â
iles
ini ve İmrân â
iles
ini seçip âlemlere üstün kıldı....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim a
iles
ini ve İmran a
iles
ini alemler üzerine seçti;...
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim'in a
iles
ini ve İmrân a
iles
ini âlemlere seçkin kıldı....
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
Allah; Âdem'i, Nûh'u, İbrahim A
iles
i'ni, İmran A
iles
i'ni seçerek âlemlere üstün kılmıştır;...
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim a
iles
ini (soyunu) ve İmran a
iles
ini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir....
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Allah, Adem'i, Nuh'u, Ibrahim a
iles
ini, Imran a
iles
ini birbirinin soyundan olarak alemlere tercih etti. Allah isitendir, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Şüphesiz ki Allah, Âdem'i, Nuh'u, İbrahim hanedanını ve İmrân a
iles
ini seçip (kendi çağlarındaki) hanedan ve milletlere üstün kıldı. Bunlar birbirinden gelme aynı soydandır. Allah işiten ve bilendir....
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim a
iles
ini, İmran a
iles
ini birbirinin soyundan olarak alemlere tercih etti. Allah işitendir, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Allah birbirinden gelme bir nesil olarak Âdem'i, Nuh'u, İbrahim a
iles
i ile İmrân a
iles
ini seçip âlemlere üstün kıldı. Allah işiten ve bilendir....
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Gerçek, Allah Âdemi, Nuhu, İbrahim haanedânını, Imrân a
iles
ini — hepsi de birbirinden (gelme) tek bir zürriyyet olarak — âlemlerin üzerine mümtaz kıldı. Allah hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir. ...
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Allah; Adem’i, Nuh’u, İbrahim a
iles
ini ve İmran a
iles
ini (birbirlerinin soyu olarak) toplumlar üzerine seçkin kıldı. Allah, hakkıyla işiten ve hakkıyla bilendir....
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Gerçek şu ki Allah Âdem’i, Nûh’u, İbrâhim a
iles
i ile İmran a
iles
ini, birbirinden gelen tek zürriyet halinde bütün insanlardan süzüp onlara üstün kılmıştır. Allah semî’dir, alîmdir (her şeyi hakkıyla işitir, mükemmel tarzda bilir)....
Ali-İmran Suresi, 35. Ayet:
Bir vakit İmran a
iles
inden bir kadın, "Ey Rabbim! Rahmimdeki (çocuğumu) Senin hizmetine adayacağıma söz veriyorum. Benden bunu kabul et: Doğrusu, yalnız Sen, her şeyi duyan, her şeyi bilensin!" diye (Rabbine) seslenmişti....
Ali-İmran Suresi, 48. Ayet:
(48-49) (Melekler Hz. Îsâ hakkında Meryem ile konuşurken onun şu sıfatlarını da ilâve ettiler:) "Allah ona kitabı (yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncîl’i öğretecektir. Onu İsrailoğullarına resul olarak gönderecek, o da onlara şöyle diyecektir: "Size Rabbiniz tarafından bir mûcizeyle gönderildim: Ben size çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapar içine üflerim, o da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Keza ben anadan doğma körü ve abraşı iyileştirir, hatta Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evle...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
1.
ve resûlen
: ve resûl, elçi olarak
2.
ilâ benî isrâîle
: İsrailoğulları'na
3.
en-nî
: muhakkak ki ben
4.
kad ci'tu-kum bi
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Ve onu (Meryem oğlu Îsâ Mesih'i ), "Benî İsrâîl'e (İsrailoğulları'na)" resûl olarak gönderecek. (Onlara şöyle diyecek): "Muhakkak ki ben size Rabbiniz'den âyet (mucizeler) getirdim. Ben gerçekten size nemli topraktan kuş heykeli yaparım, sonra onun içine üflerim. O zaman o, Allah'ın izniyle kuş olur. Doğuştan kör olanı ve abraş hastalığını iyileştiririm. Ve Allah'ın izniyle ölüyü diriltirim. Yediğiniz şeyleri ve evlerinizde biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm. Eğer siz mü'minler iseniz mu...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Allah, onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): “Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mü’minler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır.”...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
İsrailoğullarına peygamber olarak gönderir, o da onlara der ki: Ben, Rabbinizden delille geldim size. Balçığı yoğurur, kuş şekline sokar, ona üflerim, Allah'ın izniyle kuş olur. Anadan doğma körü körlükten kurtarırım, abraş illetine tutulmuşu, Allah'ın izniyle iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüyü diriltirim, evlerinizde yediklerinizi, sakladıklarınızı size bildiririm. İnanmışsanız şüphe yok ki, bunlar size delildir....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
O, İsrailoğullarına bir elçi olacak (ve onlara şöyle diyecek:) Size Rabbinizden bir mucize getirdim: Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o kuş oluverir. Yine Allah'ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yeyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
İsrailoğullarına Rasûl olarak gönderecek. (O) diyecek ki: "Ben size Rabbinizden, varlığında O'na dair işareti taşıyan biri olarak geldim. Ben size çamurdan kuş şeklinde bir mahlûk meydana getirir, içine nefhederim de (Esmâ kuvvesini onda açığa çıkartırım da) o, biiznillah (o yapıda Allâh Esmâ'sının o şekilde açığa çıkmayı dilemesiyle) bir kuş olur. Körü ve cüzzamlıları iyileştiririm. Biiznillah (onların hakikatlerini oluşturan Esmâ kuvvesinin elvermesiyle) ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyi...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Allah onu İsrailoğulları’na bir Rasul olarak gönderecek. O: 'Şüphesiz, ben size hak bir dinin peygamberi olduğuma dair Rabbinizden, âyetler, mûcizeler getirdim. Size, çamurdan emsalsiz güzellikte bir kuş planlayıp şekillendirebilir, içine üflerim. Allah’ın bilgisi planı dahilinde Allah’ın iradesiyle o kuş olur. Anadan doğma körü, alaca hastalığına yakalananı iyileştirebilirim. Allah’ın bilgisi planı dahilinde Allah’ın iradesiyle ölüleri diriltebilirim. Yiyecek, içecek olarak kullandığınız, evler...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
'İsrailoğulları'na bir peygamber olarak gönderilerek onlara şöyle diyecektir: 'Ben size Rabbinizin katından bir mucizeyle geldim. Size çamurdan kuş görüntüsünde bir şey yapar sonra içine üflerim ve Allah'ın izniyle kuş olur. Yine anadan doğma körleri ve alacalıları iyileştiririm ve Allah'ın izniyle, ölüleri diriltirim. Size yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi bildiririm. Eğer siz gerçekten iman etmiş kimselerseniz bunlarda sizin için kesin mucize vardır.'...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
İsrailoğullarına elçi kılacak. (O, İsrailoğullarına şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır."...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
O, İsrailoğullarına bir elçi olacak (ve onlara şöyle diyecek:) Size Rabbinizden bir mucize getirdim: Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o kuş oluverir. Yine Allah'ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yeyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
'İsrailoğullarına gönderilen bir elçi olarak (diyecek ki): 'Ben size, Rabbinizden bir kanıt ile geldim. Size balçıktan kuş heykeli yapıp ona üflerim ve ALLAH'ın izniyle bir kuş oluverir. ALLAH'ın izniyle körü ve cüzzamlıyı iyileştirir, ölüyü diriltirim. Ne yediğinizi ve evlerinizde neler biriktirdiğinizi size bildirebilirim. İnanacaksanız bu kanıtlar sizin için yeterlidir....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Allah onu İsrailoğullarına (şöyle diyecek) bir peygamber olarak gönderir: «Şüphesiz ki ben size Rabbinizden bir âyet (mucize, belge) getirdim: Size, kuş biçiminde çamurdan birşey yaparım da içine üflerim, Allah'ın izniyle o, kuş olur; anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyor ve neleri biriktiriyorsanız size haber veririm»....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
O'nu, İsrailoğullarına şöyle diyecek olan bir peygamber olarak gönderecek; 'Ben size Rabbinizden mucize ile geldim. Ben sizin önünüzde çamurdan kuş biçiminde bir cisim yapar, sonra ona bir nefes üflerim de Allah'ın izni ile kuş oluverir; Doğuştan körler ile alacalık (ebras) hastalarını iyileştiririm; Allah'ın izni ile ölüleri diriltirim; evlerinizde hangi yiyeceklerinizi yediğinizi ve hangilerini sonraya bıraktığınızı haber veririm. Eğer mümin iseniz, bu sizin için ibret alacağınız kesin bir del...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
İsrailoğullarına elçi kılacak (O, israiloğullarına şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Tanrı'nın izniyle kuş oluverir. Ve Tanrı'nın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Kuşkusuz, eğer inançlılarsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır"....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Ve o'nu İsrailoğulları'na elçi (yapacak)". "Ben, size Rabbinizden bir mesaj getirdim. Sizin için çamurdan, adeta kaderinizin suretini yapacağım ve sonra ona üfleyeceğim ki Allah'ın izniyle (sizin) kaderiniz olsun; körleri ve cüzzamlıları iyileştireceğim ve Allah'ın izniyle ölüleri yeniden hayata döndüreceğim: neleri yiyebileceğinizi ve evlerinizde neleri saklayabileceğinizi size bildireceğim. Şüphesiz, eğer (gerçekten) inanıyorsanız, bütün bunlarda sizin için bir mesaj vardır."...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Onu İsrailoğullarına bir peygamber yapacak. (Onlara şöyle diyecek): “Ben size Rabbinizden bir âyet (mucize) ile geldim. Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o hemen kuş oluverir. Yine Allah'ın izni ile anadan doğma körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanmışsanız, bunda sizin için bir âyet (ibret) vardır. ”...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
(48-49) (Melekler Hz. Îsâ hakkında Meryem ile konuşurken onun şu sıfatlarını da ilâve ettiler:) "Allah ona kitabı (yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncîl’i öğretecektir. Onu İsrailoğullarına resul olarak gönderecek, o da onlara şöyle diyecektir: "Size Rabbiniz tarafından bir mûcizeyle gönderildim: Ben size çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapar içine üflerim, o da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Keza ben anadan doğma körü ve abraşı iyileştirir, hatta Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evle...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
"Onu İsrâil oğullarına (şöyle diyen) bir elçi yapacak: "Ben size Rabbinizden bir mu'cize getirdim: Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratır, ona üflerim, Allâh'ın izniyle hemen kuş oluverir; körü ve alacalıyı iyileştiririm; Allâh'ın izniyle ölüleri diriltirim; evlerinizde ne yeyip, ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanıcı iseniz elbette bunda sizin için bir ibret vardır."...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
İsrailoğularına peygamber kılacak. (O da onlara şöyle diyecek:) «Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve stok ettiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır.»...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Onu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderecek. O da diyecek ki: Ben size Rabbinizden bir âyetle geldim. Size çamurdan bir kuş sureti yapar, sonra ona üflerim; o da Allah'ın izniyle kuş oluverir. Anadan doğma körleri ve abraşları iyileştirir, Allah'ın izniyle ölüleri diriltirim. Ayrıca, size, evinizde ne yediğinizi ve ne sakladığınızı haber veririm. Eğer inanan kimselerseniz, bunda sizin için bir âyet vardır....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Onu Beni İsrail'e şöyle konuşan bir resul yapacak: "Şu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir mucize getirdim: Ben, çamurdan, kuş görünümünde bir şey yapar, ona üflerim de Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ben, körü ve abraşı iyileştirir, ölüleri Allah'ın izniyle diriltirim. Evlerinizde yemekte ve biriktirmekte olduklarınızı size haber veririm. Eğer inananlarsanız, bunda sizin için tam bir mucize vardır."...
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
(Onlardan bir kısım haham ve devlet adamları) hileye başvurdular, (İsa'yı öldürmeyi plânladılar). Allah da onların h
iles
ini boşa çıkardı. Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır,....
Ali-İmran Suresi, 57. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlere, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlara, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlara, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatlarını tam olarak verecek. Allah zâlimleri, haksızlık yapanları, Allah yoluna, Allah yolundaki faaliyetlere engel olanları sev...
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
evvele beytin
: ilk ev
3.
vudia li en nâsi
: insanlar için vaz'edildi, yapıldı
4.
le ellezî
<...
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Muhakkak ki, mübarek ve âlemlere hidayet ves
iles
i olan (beyt), elbetteki insanlar için Bekke'de (Mekke'de) yapılmış olan ilk Beyt'tir....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Topunuz bir Allah ipine sım sıkı tutunun, biribirinizden ayrılmayın ve Allahın üzerinizdeki ni'metini düşünün, sizler birbirinize düşmanlar iken o sizin kalblerinizin arasında ülfet husule getirib yanaştırdı da ni'meti sayesinde uyanıb kardeş oldunuz, hem sizler ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da o tuttu sizi ondan kurtardı, şimdi böyle size âyetlerini beyan ediyor ki Allaha doğru gideb
iles
iniz...
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Ve hepiniz Allah Teâlâ'nın ipine sımsıkı sarılınız ve birbirinizden ayrılmayınız. Ve Allah Teâlâ'nın üzerinizde olan nîmetini de yâdediniz ki, siz birbirinize düşmanlar iken sonra Allah Teâlâ kalplerinizi birleştirdi de O'nun nîmeti sebebiyle kardeşler oluverdiniz de sizler ateşten bir çukur kenarında iken sizi ondan çekip kurtardı. İşte Allah Teâlâ âyetlerini sizlere açıklar, tâ ki hidâyete ereb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların h
iles
i size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Başınıza iyi bir iş gelse onlar üzülürler; size bir kötülük isabet etse, mutlu olurlar. Eğer dayanır ve korunursanız, onların h
iles
i size hiçbir zaman zarar veremez. Muhakkak ki Allâh onların yaptıklarını ihâta eder (mekân kavramı olmaksızın)....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik gelse, onlarin fenasina gider; basiniza bir kotuluk gelse buna sevinirler. Sabreder ve sakinirsaniz, onlarin h
iles
i size hicbir zarar vermez. Allah islediklerinin hepsini ilmiyle kusatmistir. *...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük isabet etse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'tan saygı ile korkarsanız, onların h
iles
i size hiç de zarar vermez. Şüphesiz ki, Allah onların yapageldiklerini (ilmiyle kudretiyle) kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik gelse, onların fenasına gider; başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onların h
iles
i size hiçbir zarar vermez. Allah işlediklerinin hepsini ilmiyle kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların h
iles
i size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer size bir iyilik dokunacak olsa bu onları üzer. Eğer başınıza bir kötülük gelse bu yüzden sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'tan korkarsanız, onların h
iles
i size hiçbir zarar veremez. Hiç şüphesiz Allah'ın bilgisi onların yaptıklarını kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer size bir iyilik dokunursa, (bu) onları üzer; fakat size bir kötülük gelirse, onunla sevinirler. Buna rağmen sabreder ve (günahlardan) sakınırsanız, onların hîlesi size hiçbir şeyle zarar vermez. Şübhesiz ki Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla kuşatıcıdır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Sizlere bir iyilik dokunursa; bu onları, üzer. Ama başınıza bir felaket gelirse; buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onların h
iles
i size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz ki, Allah, onların yaptıklarını kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Başınıza bir musibet gelse buna da sevinirler. Eğer sabreder, Allah'tan korkarsanız, onların h
iles
i size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik gelirse bu onları üzer, size bir kötülük dokunursa buna sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız onların h
iles
i size hiç bir zarar vermez. Allah, onların yaptıklarını tam olarak kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 123. Ayet:
Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah'tan sakının, O'na şükredeb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 123. Ayet:
And olsun ki, siz duskun bir durumda iken, Bedir'de, Allah size yardim etmisti; Allah'tan sakinin ki sukredeb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 123. Ayet:
And olsun ki, siz düşkün bir durumda iken, Bedir'de, Allah size yardım etmişti; Allah'tan sakının ki şükredeb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 123. Ayet:
Andolsun, siz güçsüz iken Tanrı size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Tanrı'dan sakının, O'na şükredeb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 123. Ayet:
Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah'tan korkup sakının, O'na şükredeb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 123. Ayet:
And olsun ki, siz düşkün bir durumda iken, Bedir'de, Allah size yardım etmişti; Allah'tan sakının ki şükredeb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 130. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, eklenerek katlanan fâiz geliri, bileşik fâiz geliri yemeyin. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun ki, kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa eresiniz....
Ali-İmran Suresi, 130. Ayet:
Ey müminler, sakın sürekli katlanan faizi yemeyiniz. Allah'tan korkunuz ki, kurtuluşa ereb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 130. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Ribayı kat kat arttırarak boğazınıza geçirmeyin; ama Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki mutluluğa ereb
iles
iniz;...
Ali-İmran Suresi, 130. Ayet:
Ey imân edenler! Ribayı kat kat arttırılmış olarak yemeyiniz. Ve Allah Teâlâ'dan korkunuz ki, siz felâha erdirilmiş olab
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 130. Ayet:
Ey iman sahipleri! Ribayı öyle kat kat katlayarak yemeyin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa ereb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allâh'a ve Rasûle itaat edin ki rahmete erdir
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah’a ve peygambere itaat edin ki, rahmete erdir
iles
iniz. (1) Bu âyet-i kerimede kat kat fâiz yemenin haram olduğu beyan buyurulmakla, kat kat olmıyan cüz’i bir fâizin yenebileceği mânası anlaşılmamalıdır. Zira, bu âyet-i kerimeden sonra nâzil olan Bakara Sûresinin (275.) âyet-i kerimesiyle mutlak olarak, fâizin azı ve çoğu haram kılınmıştır....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allaha ve Peygambere itaat edin ki rahmete erdir
iles
iniz...
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah'a ve peygambere itaat edin ki, rahmete erdir
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah'a ve Peygamber'e itaat ediniz ki rahmete kavuşab
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah'a ve Peygamber'e itaat edin ki rahmete erdir
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah'a ve Elçisi'ne tabi olun ki rahmete nail olab
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Ve Allah Teâlâ'ya ve Peygambere itaat ediniz ki, rahmete erdir
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah'a ve resule itaat edin ki, merhamet göreb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Koşuşun, Rabbinizden (hakikatinizdeki Esmâ bileşiminden kaynaklanacak olan) mağfirete ve semâlar (idrak mertebeleri) ile arz (kuvveler platformu) genişliğindeki (Allâh Esmâ'sının kuvveleriyle tahakkuk ortamı olan) cennete. . . Korunanlar için hazırlanmıştır o!...
Ali-İmran Suresi, 134. Ayet:
İlâhî emirlere yapışanlar, bollukta da, darlıkta da, sevinçli zamanlarında ve kederli anlarda da, refah günlerinde ve ekonomik darboğazlardan geçerken de, Allah için, karşılık gözetmeden, gönüllü harcayanlardır, öfkelerini yutanlardır, insanları affedenlerdir. Allah iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, i...
Ali-İmran Suresi, 148. Ayet:
Allah da onlara, hem dünya nimetini, hem de âhiret, ebedî yurt sevabının güzelliğini verdi. Allah iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman askerî erkânı, idarecileri, müslümanları sever....
Ali-İmran Suresi, 161. Ayet:
Bir peygamberin hile yapması olacak şey değil; çünkü kim hile yaparsa, herkesin yaptıklarının tam karşılığını alacağı ve hiç kimseye haksızlık yapılmayacağı Kıyamet Günü'nde h
iles
i yüzüne vurulacaktır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Mü’minler, sıkıntıya uğradıktan, bir takım kayıplara maruz kalıp, yara aldıktan sonra da, Allah’ın ve Rasulünün davetine icabet edenler, emirlerini yerine getirenlerdir. Özellikle bunların içlerinden iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hay...
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
Bunlar eğer seni yalanlıyorlarsa (b
iles
in ki) senden önce açık mucizeler, sayfalar ve aydınlatıcı kitap getiren birçok peygamberi de yalanlamışlardı....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Bunun üzerine Rableri onların dualarını kabul etti, dileklerini yerine getirdi. 'Ben, erkek olsun, kadın olsun, aynı insanlık a
iles
ine mensup ve eşit olduğunuz için, sizden, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlerin, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanların, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanların, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işle...
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Muhakkak ki, kendilerine hakikat ilmi verilmiş olanlardan öyleleri vardır ki, hakikatleri olan Allâh Esmâ'sına, size inzâl olunana, kendilerine inzâl olunana Allâh için huşû duyarak iman ederler. Allâh'ın işaretlerindeki varlığı realitesini, kendilerini bu hakikatten perdeleyecek az bir dışsal zevke değişmezler! İşte onlar için Rableri indînde (kendi Esmâ bileşimlerinden açığa çıkan) mükâfatları vardır. Allâh, hesabı anında görendir....
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan korkun ki başarıya erişeb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Ey Inananlar! Sabredin, dusmanlarinizdan daha sabirli olun, cihada hazir bulunun, Allah'a karsi gelmekten sakinin ki basariya eriseb
iles
iniz. *...
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Ey İnananlar! Sabredin, düşmanlarınızdan daha sabırlı olun, cihada hazır bulunun, Allah'a karşı gelmekten sakının ki başarıya erişeb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan korkun ki başarıya erişeb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Zorluklara sabırla katlanın ve birbirinizle sabırda yarışın, (doğru olanı yapmaya) her zaman hazır olun ve Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyun ki mutluluğa ereb
iles
iniz!...
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Ey imân edenler! Sabrediniz, sabır yarışında bulununuz ve nöbet bekleyiniz ve Allah Teâlâ' dan korkunuz ki, felâh bulab
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan korkun ki, felâha ereb
iles
iniz....
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Ey iman sahipleri! Sabredin, sabır yarışı yapın, nöbet tutarak savaşa hazırlıklı bulunun ve Allah'tan korkun ki, kurtuluşa ereb
iles
iniz....
Nisa Suresi, 5. Ayet:
Hem (ey velîler!) Allah’ın sizin için ayakta durabilme (vesîlesi, geçim kaynağı) kıldığı mallarınızı (velîsi bulunduğunuz kimselerin mallarını) sefihlere (yerli yerinde kullanamayanlara) vermeyin; fakat kendilerine onlardan (o mallardan) yedirin, onları giydirin ve onlara güzel söz söyleyin!...
Nisa Suresi, 5. Ayet:
Allah’ın sizin maişetinizin başlıca ves
iles
i kıldığı mallarınızı, aklı ermeyen kimselerin ellerine vermeyin. Bu malları işleterek elde edeceğiniz gelirle onların ihtiyaçlarını sağlayın, giyeceklerini temin edin ve onlara tatlı sözler söyleyin, güzel tavsiyelerde bulunun....
Nisa Suresi, 25. Ayet:
İçinizden, hür mü’min kadınlarla, kişisel, malî, sosyal imkânlarının yetersizliği sebebiyle evlenemeyenler, meşrû şekilde sahip olduğunuz, üzerlerinde meşrû haklarınız ve otoriteniz ve kendileriyle düzgün insanî münasebetleriniz devam eden mü’min genç kızlarınız olan câriyelerle evlensin. Allah sizin imanınızı, şer’î hükümlere bağlılığınızı iyi bilir. Siz aynı insanlık a
iles
inin mensubu ve eşit olduğunuz için aranızda fark yoktur. Öyle ise, evlilik bağı ile bağlanmaları, sırf cinsel arzularını t...
Nisa Suresi, 35. Ayet:
1.
ve in hıftum
: ve eğer korkarsanız
2.
şıkâka
: ayrılık, arasının açılması
3.
beyni-himâ
: onların ikisinin arası
4.
fe ib'as...
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Ve eğer ikisinin (karı-kocanın) arasının açılmasından korkarsanız, o taktirde erkeğin a
iles
inden bir hakem ve kadının a
iles
inden bir hakem gönderin. İkisi de (karı-koca) arayı düzeltmeyi isterlerse, Allah onların aralarının düzelmesinde onları başarılı kılar (muvaffak eder). Muhakkak ki Allah Alîm'dir (en iyi bilendir), Habîr'dir (haberdar olandır)....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin a
iles
inden bir hakem, kadının a
iles
inden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin a
iles
inden bir hakem ve kadının a
iles
inden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer onların aralarının açılmasından korkarsanız bir hakem erkek a
iles
inden, bir hakem de kadın tarafından oluşturun. Arayı düzeltmek isterlerse Allâh da bunu başartır. Muhakkak Allâh Aliym'dir, Habiyr'dir....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, tesir altında kalmayan erkeğin a
iles
inden bir hakem, kadının a
iles
inden bir hakem gönderin. Bunlar iyi niyetle barıştırmak, münasebetlerini düzeltmek ve geliştirmek isterlerse Allah karı-kocanın arasını bulur, onları barıştırır, Allah her şeyi bilir, gizli-açık her şeyden haberdardır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Karı ile kocanın arasının açılmasından korkarsanız kocanın a
iles
inden bir hakem kadının a
iles
inden bir hakem gönderin. Bunlar arayı düzeltmek isterlerse Allah onların aralarını buluşturur. Muhakkak ki Allah ilim sahibidir, her şeyden haberdardır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin a
iles
inden bir hakem, kadının da a
iles
inden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer karı-koca arasının açılmasından endişeye düşerseniz, bir hakem, erkeğin a
iles
inden ve bir hakem de kadının a
iles
inden kendilerine gönderin. Bu mutavassıt hakemler gerçekten barıştırmak isterlerse, Allah, karı-koca arasındaki dargınlık yerine geçim verir. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir, her şeyin aslından haberdardır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Kari kocanin arasinin acilmasindan endiselenirseniz, erkegin a
iles
inden bir hakem ve kadinin a
iles
inden bir hakem gonderin; bunlar duzeltmek isterlerse, Allah onlarin aralarini buldurur. Dogrusu Allah her seyi Bilen ve haberdar olandir....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Karı-koca arasının açılmasından endişe ederseniz, bir hakem erkeğin a
iles
i tarafından, bir hakem de kadının a
iles
i tarafından gönderin ; karı-koca (ya da hakemler) aralarını düzeltmeyi dilerlerse, Allah onları başarılı kılar. Şüphesiz ki, Allah her şeyi bilen ve her olup bitenden haberlidir....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Karı kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz, erkeğin a
iles
inden bir hakem ve kadının a
iles
inden bir hakem gönderin; bunlar düzeltmek isterlerse, Allah onların aralarını buldurur. Doğrusu Allah her şeyi Bilen ve haberdar olandır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin a
iles
inden bir hakem ve kadının a
iles
inden bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Evli çiftin aralarının açılmasından endişeleniyorsanız, erkeğin a
iles
inden bir hakem, kadının a
iles
inden de bir hakem atamalısınız. (Karı ve koca) barışmayı isterlerse ALLAH ikisinin arasını bulur. ALLAH Bilir, Haber alır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer karı-koca arasının açılmasından endişeye düşerseniz bir hakem erkeğin tarafından, bir hakem de kadının a
iles
inden kendilerine gönderin. Bu arabulucu hakemler gerçekten barıştırmak isterlerse, Allah karı-koca arasındaki dargınlık yerine geçim verir. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir, her şeyin aslından haberdardır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ehlinden (a
iles
inden) bir hakem, kadının da ehlinden (a
iles
inden) bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Tanrı da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Tanrı, bilendir, haberdar olandır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
(Eğer karı ile kocanın) aralarının açılmasından endîşeye düşerseniz o vakit (kendilerine erkeğin) a
iles
inden bir hakem, (kadının) a
iles
inden bir hakem gönderin. Bunlar barışdırmak isterlerse Allah aralarında (ki dargınlık yerine geçime), onları (uyuşmıya) muvaffak buyurur. Şübhesiz ki Allah hakkıyle bilicidir, (her şeyin künhünden) haberdârdır. ...
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Bununla berâber ikisinin (karı-kocanın) arasının açılmasından korkarsanız, o hâlde onun (erkeğin) â
iles
inden bir hakem, bunun (kadının) â
iles
inden de bir hakem gönderin! Eğer(bu hakemler gerçekten) barıştırmak isterlerse, Allah (karı ile kocayı) aralarında (anlaşmaya)muvaffak kılar. Muhakkak ki Allah, Alîm (tarafların hâllerini bilen)dir, Habîr(yaptıklarından haberdâr olan)dır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Karı koca arasında bir ayrılıktan korkarsanız, o zaman, kocanın a
iles
inden bir hakem, kadının a
iles
inden de bir hakem gönderiniz. Eğer aralarını düzeltmek isterlerse Allah da onların arasında başarı sağlar. Muhakkak Allah, bilendir, haberdar olandır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer karı kocanın birbirinden ayrılacaklarından endişe ederseniz, o vakit, kendilerine erkeğin a
iles
inden bir hakem, kadının a
iles
inden bir hakem gönderin. İki taraf işi düzeltmek isterlerse, Allah onları uyuşmaya muvaffak buyurur. Şüphesiz Allah alîm ve habîrdir (her şeyi bilir, bütün maksatlardan haberdardır)....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer (karı-kocanın) aralarının açılmasından endişe duyarsanız, erkeğin â
iles
inden bir hakem ve kadının â
iles
inden bir hakem gönderin. Bunlar uzlaştırmak isterlerse, Allâh onların arasını bulur. Çünkü Allâh (herşeyi) bilendir, haber alandır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin a
iles
inden bir hakem, kadının da a
iles
inden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer karı koca arasında ayrılıktan endişe ederseniz, bir hakem erkeğin a
iles
inden, bir hakem de kadının a
iles
inden tayin edin. Onlar karı kocanın arasını bulmak isterlerse Allah onları muvaffak eder. Gerçekten de Allah herşeyi bilir, herşeyden haberdardır....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey inananlar, sarhoşken namaza yaklaşmayın ki ne dediğinizi b
iles
iniz. Yoldan geçici olmanız dışında, cünüp iken de yıkanıncaya kadar (namaza yaklaşmayın). Eğer hasta, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (bu durumlarda) su bulamadığınız takdirde temiz toprağa teyemmüm edin: (Toprağı) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allâh, çok affeden, çok bağışlayandır....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın fazlından (ni'metinden) insanlara verdiği şeylere haset mi ediyorlar (çekemiyorlar mı)? Oysa Biz, Hz.İbrâhîm a
iles
ine (soyuna) kitap ve hikmet vermiştik.Ve onlara “büyük mülk “verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa, insanları; Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği şey dolayısıyla kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim a
iles
ine de kitap ve hikmet vermişizdir. Onlara büyük bir hükümranlık da vermiştik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah’ın lütuf ve kereminden insanlara verdiği maddî-manevî nimetleri, imkânları mı kıskanıyorlar? Şüphesiz biz, İbrahim a
iles
ine ve nesline, kitaplar, peygamberlik, ilim ve hikmet, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini verdik. Onlara büyük bir mülk, büyük bir devlet ve saltanat ihsan ettik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa Allah'ın kendi lütfundan vermiş olduğu şeylerden dolayı insanları çekemiyorlar mı? Biz İbrahim a
iles
ine de Kitab'ı ve hikmeti verdik; onlara ayrıca büyük bir mülk bahşettik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim a
iles
ine Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa Allah'in bol nimetinden verdigi kimseleri mi cekemiyorlar? Oysa Ibrahim a
iles
ine kitap ve hikmet verdik, onlara buyuk hukumranlik bahsettik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa Allah'ın bol nimetinden verdiği kimseleri mi çekemiyorlar? Oysa İbrahim a
iles
ine kitap ve hikmet verdik, onlara büyük hükümranlık bahşettik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa ALLAH'ın lütfundan insanlara verdiğini mi çekemiyorlar? Oysa biz, İbrahim a
iles
ine kitap ve bilgelik verdik. Onlara büyük bir otorite verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa o insanlara Allah'ın kendi lütfundan verdiği nimeti çekemiyorlar da haset mi ediyorlar. Oysa biz İbrahim a
iles
ine kitap ve hikmet verdik, ayrıca büyük bir mülk de verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın lütuf ve kereminden insanlara verdiği nimetleri kıskanıyorlar mı? Şüphesiz biz, İbrahim a
iles
ine de kitap ve hikmeti vermiştik. Hem de onlara büyük bir mülk ve saltanat ihsan ettik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Tanrı'nın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim a
iles
ine Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa Allah’ın lütfundan onlara (peygambere ve mü’minlere) verdiği şeylerden dolayı insanlara hased mi ediyorlar? Muhakkak ki (biz,) İbrâhîm â
iles
ine de kitab ve hikmet verdik ve onlara (pek) büyük bir saltanat verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allahın zenginlik ve cömertliğinden başkalarına bahşettiği nimetleri dolayısıyla onları kıskanıyorlar mı? Oysa biz İbrahim a
iles
ine vahiy ve hikmet bahşetmiş ve onlara güçlü bir hükümranlık vermiştik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara haset mi ediyorlar? Oysa biz İbrâhim â
iles
ine kitabı ve hikmeti verdik, onlara büyük bir mülk bağışladık....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah’ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Biz, İbrahim’in a
iles
ine kitabı ve hikmeti vermişizdir. Onlara büyük bir mülk (saltanat) verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın kendi fazlından insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim a
iles
ine Kitabı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik....
Nisa Suresi, 54. Ayet:
Yoksa insanları, Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği nimet yüzünden kıskanıyorlar mı? Evet biz, İbrahim A
iles
i'ne de Kitap'ı ve hikmeti vermiş, onlara çok büyük bir mülk de lütfetmiştik....
Nisa Suresi, 57. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennet konaklarına koyacağız. Orada ebedî yaşayacaklar. Orada tertemiz, devamlı temiz eşler vardır, onları koyu gölgeler altına s...
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret d
iles
elerdi ve Resûl de onlar için mağfiret d
iles
eydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl'ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz her peygamberi sırf, Allah’ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah’tan günahlarının bağışlamasını d
iles
eler ve Peygamber de onlara bağışlama d
iles
eydi, elbette Allah’ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz, her peygamberi ancak, Allah izniyle ona itaat edilsin diye gönderdik; onlar da nefislerine zulmettikleri vakit sana gelerek Allah'ın, kendilerini yarlıgamasını isteselerdi, Peygamber de onların yarlıganmalarını d
iles
eydi elbette Allah'ın tövbeleri kabul edici rahîm olduğunu görür, anlarlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz her peygamberi -Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı d
iles
eler, Resûl de onlar için istiğfar etseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz her Rasûlü, kendilerine Allâh'ın izniyle itaat edilmeleri için irsâl ettik. Eğer onlar nefslerine zulmettiklerinde sana gelselerdi de Allâh'tan bağışlanma niyaz etselerdi, Rasûl de onlar için istiğfar d
iles
eydi, elbette Allâh'ı Tevvab ve Rahıym bulacaklardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz, hangi Rasûlü, hangi peygamberi özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere gönderdikse, Allah’ın bilgisi emirleri ve yasaları dahilinde sırf itaat edilsin, tebliğine, teşriine, sünnetine uyulup uygulansın diye gönderdik. Eğer onlar günah işleyerek kendilerine, birbirlerine zulmettikleri, haksızlık ettikleri zaman sana gelseler de, Allah’tan bağışlanmalarını, koruma kalkanına alınmalarını d
iles
elerdi, Allah’ın Rasûlü de onlar için Allah’tan bağışlanma, koruma kalkanına alınma d
iles
eydi, A...
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz her peygamberi ancak, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi için göndermişizdir. Eğer onlar nefislerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan bağışlama d
iles
elerdi, Peygamber de onlar için Allah'tan bağışlama (mağfiret) d
iles
eydi şüphesiz Allah'ı, tevbeleri kabul edici ve çok merhamet edici olarak bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama d
iles
elerdi ve elçi de onlar için bağışlama d
iles
eydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz her peygamberi, ancak Allah’ın izni ile kendisine itaat olunmak için gönderdik. Eğer onlar, nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de günahlarına Allah’dan mağfiret d
iles
eler, Peygamber de kendileri için afv isteseydi, elbette Allah’ı, tevbeleri ziyade kabul edici, çok esirgeyici bulacaklardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz her peygamberi ancak, Allah'in izniyle, itaat olunmasi icin gonderdik. Onlar, kendilerine yazik ettiklerinde, sana gelip Allah'tan magfiret d
iles
eler ve Peygamber de onlara magfiret d
iles
eydi, Allah'in tevbeleri daima kabul ve merhamet eden oldugunu gorurlerdi....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz gönderdiğimiz her peygamberi, ancak —Allah'ın izniyle— kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan günahlarının bağışlanmasını d
iles
elerdi ve Peygamber de onlar için Allah'tan bağışlanma d
iles
eydi, elbette Allah'ı tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhametli bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz her peygamberi ancak, Allah'ın izniyle, itaat olunması için gönderdik. Onlar, kendilerine yazık ettiklerinde, sana gelip Allah'tan mağfiret d
iles
eler ve Peygamber de onlara mağfiret d
iles
eydi, Allah'ın tevbeleri daima kabul ve merhamet eden olduğunu görürlerdi....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz her peygamberi -Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı d
iles
eler, Resûl de onlar için istiğfar etseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz her elçiyi, ALLAH'ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Onlar, kişiliklerine zulmettikleri zaman sana gelip ALLAH'tan günahlarının bağışlanmasını d
iles
elerdi ve elçi de onlar için bağışlanma d
iles
eydi, elbette ALLAH'ı Affedici ve Rahim bulacaklardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz her hangi bir Peygamberi gönderdikse mahzâ Allahın iznile itaat edilmek için gönderdik, eğer onlar nefislerine zulmettikleri zaman sana gelseler de günahlarına mağfiret d
iles
eler, Peygamber de kendileri için istiğfar ediverse idi elbette Allahı tevvab, rahîm bulacaklardı...
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz herhangi bir peygamberi gönderdikse, sadece Allah'ın izniyle itaat edilsin diye gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelip günahlarına mağfiret d
iles
elerdi, peygamber de onların bağışlanması için dua ediverseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden ve merhametli bulacaklardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz hangi peygamberi gönderdikse, sırf Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlanmasını d
iles
elerdi ve Resul de onların bağışlanmasını d
iles
eydi, elbette Allah'ı affedici, merhametli bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz gönderdiğimiz her peygamberi, Allah'ın izni ile, mutlaka kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Eğer onlar nefislerine zulmettiklerinde sana gelerek Allah'tan af d
iles
elerdi ve Peygamber de onlar adına af d
iles
eydi, Allah'ı tevbeleri kabul edici ve merhametli olarak bulacaklardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Tanrı'nın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Tanrı'dan bağışlama d
iles
elerdi ve elçi de onlar için bağışlama d
iles
eydi, elbette Tanrı'yı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz hiç bir peygamberi, Allahın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir hikmetle, göndermedik. Onlar kendilerine zulmetdikleri vakit sana gelib de Allahdan mağfiret d
iles
elerdi onlara (sen) peygamber de mağfiret isteyiverseydi (n) elbette Allahı tevbeleri hakkıyle kabul edici, çok esirgeyici bulacaklardı. ...
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Hâlbuki (biz) her peygamberi ancak, Allah’ın izniyle, itâat olunması için gönderdik. Ve gerçekten onlar (günah işleyerek) nefislerine zulmettikleri zaman, sana gelip de Allah’dan mağfiret isteselerdi (ve) peygamber de onlar için bağışlanma d
iles
eydi, şübhesiz Allah’ı, Tevvâb (tevbelerini kabûl edici), Rahîm (yalvarışlarına merhamet edici) olarak bulurlardı!...
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz, hiçbir peygamberi Allah'ın izniyle itaat edilmekten başka bir gaye ile göndermedik. Onlar kendilerine yazık ettikleri zaman, sana gelip Allah'tan mağfiret d
iles
eler ve peygamberleri de onlara mağfiret d
iles
eydi elbette Allah'ı Tevvab vd Rahim olarak bulacaklardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Zira biz her peygamberi, ancak, Allahın izniyle kendisine tabi olunsun diye göndermişizdir. Eğer onlar, kendi kendilerine zulmettikten sonra, sana gelip Allahtan bağışlanma d
iles
elerdi Peygamber de onların bağışlanması için dua etseydi, Allahın tevbeleri kabul edici ve bir rahmet kaynağı olduğunu tereddütsüz görürlerdi....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz, her peygamberi ancak, Allah’ın izni ile kendilerine itaat olunması için gönderdik. Eğer onlar, nefislerine zulmettiklerinde sana gelip Allah’tan bağışlanma d
iles
elerdi ve Peygamber de onlar için bağışlanma d
iles
eydi, elbette Allah’ı tevbeleri kabul eden ve merhametli olarak bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz hiç bir peygamberi, Allah’ın izni ile, kendisine itaat olunmaktan başka bir gaye ile göndermedik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri vakit sana gelip de Allah’tan af d
iles
eler, sen de resul olarak onların affedilmelerini isteseydin, elbette Allah’ı tövbeleri kabul eden, pek merhametli bulacaklardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz hiçbir elçiyi, Allâh'ın izniyle itâ'at edilmekten başka bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler, Allah'tan, günâhlarını bağışlamasını isteseler ve Elçi de onların bağışlanmasını d
iles
eydi, elbette Allâh'ı affedici, merhametli bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz peygamberlerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama d
iles
elerdi ve peygamber de onlar için bağışlama d
iles
eydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz hangi peygamberi gönderdiysek, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik. Eğer onlar da kendilerine zulmettikleri zaman sana gelip Allah'tan af d
iles
eler ve Peygamber de onlar için af d
iles
eydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz hiçbir resulü, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi dışında bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, öz benliklerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan af d
iles
eler, resul de kendileri için af d
iles
eydi, elbette ki Allah'ı tövbeleri cömertçe kabul eden bir Rahîm olarak bulacaklardı....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Eğer onlara: «Nefislerinizi öldürün!» veya «Yurdunuzdan çıkın!» diye teklif etmiş olsaydık -pek azı hariç- bunu yapmazlardı. Fakat kendilerine öğütleneni yapsalardı, elbette haklarında çok hayırlı ve inançları ebedileştirmek itibariyle de en sağlam bir hareket olurdu....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
Âmenû olanlar, Allah'ın yolunda savaşırlar ve kâfir olanlar ise tagutun yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın. Muhakkak ki şeytanın h
iles
i zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın h
iles
i zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İnananlar, Allah yolunda savaşırlar, kâfir olanlar, Şeytan yolunda savaşırlar. Savaşın Şeytan'ın dostlarıyla ve şüphe yok ki Şeytan'ın hîlesi zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkar edenler ise Tağut'un yolunda savaşırlar. Şu halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın h
iles
i zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda savaşır; küfredenler de sapıtan şeytan yolunda cenkleşir. O halde siz şeytanın dostları ile (kâfirlerle) savaşın. Muhakkak ki şeytanın h
iles
i zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
Inananlar Allah yolunda savasirlar, inkar edenler ise seytan yolunda harbederler. seytanin dostlariyla savasin, esasen seytanin h
iles
i zayiftir. *...
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İmân edenler, Allah yolunda savaşırlar; inkâr edenler, tâğût (azgın kâfirler, lanete hak kazanan İblîs ve Allah'tan başka ilâh edinilen bâtıl tanrı) yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz ki, şeytanın h
iles
i pek zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İnananlar Allah yolunda savaşırlar, inkar edenler ise tağut yolunda harbederler. Şeytanın dostlarıyla savaşın, esasen şeytanın h
iles
i zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İyman edenler Allah yolunda cenk ederler, küfredenler ise tagut'un yolunda cenk ederler, o halde siz şeytanın yârânını öldürmeğe bakın, her halde şeytanın h
iles
i çürüktür....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda cenk ederler, küfredenler ise Tağut (=azgın şeytan) yolunda çarpışırlar. O halde şeytanın taraftarlarını öldürmeye bakın! Her zaman şeytanın h
iles
i çürüktür....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde siz şeytanın taraftarlarına karşı savaşın. Çünkü şeytanın h
iles
i zayıftır....