Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Onlar, Allah'ı ve inananları aldatmaya çalışıyorlar. Oysa sadece kendilerini aldatıyorlar da bunun ayırdında değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat bunun ayırdında değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Ne zaman onlara, "İnanan kimseler gibi inanın." dense, "Biz, hiç aklı ermeyenler gibi inanır mıyız?" derler. İyi bilin ki asıl aklı ermeyenler onlardır; fakat bunun ayırdında değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, Musa halkına: "Allah, sizden bir sığır kesmenizi istiyor." demişti. Onlar da: "Sen bizimle alay mı ediyorsun." dediler. Musa; "Cah
iller
den olmaktan, Allah'a sığınırım." dedi....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Tabi olanlar, diyecekler ki: "Keşke bize, tekrar dünyaya dönüş olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzak dursaydık." Böylece, Allah, pişmanlıklarına sebep olan bütün bu yaptıklarının sonucunu onlara gösterir. Ve onlar ateşten çıkacak da değ
iller
dir....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir kısım kimseler de Kitap'ta olmadığı halde, Kitap'tan sanasınız diye Kitap'ı d
iller
ini eğip bükerek okurlar. Oysa o Kitap'tan değildir. "Bu Allah katındandır." diyorlar, oysa o, Allah'tan değildir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudilerin bir kısmı, kelimelerin aslını değiştirerek: "İşittik ve reddettik.", "Kulak vermeden dinleyin.", "Bizi güt." derler; d
iller
ini eğip bükerek dinle alay ederler. Eğer onlar: "İşittik, itaat ettik.", "Bizi gözet." deselerdi bu onlar için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Ancak Allah, Kafir oldukları için onları lanetlemiştir. Artık pek azı hariç iman etmezler....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde, Allah'ın hükmünün bulunduğu Tevrat yanlarında olduğu halde, nasıl olur da sana hüküm verdiriyorlar? Sonra da o hükümden döneklik ediyorlar. Onlar, aslında inanmış değ
iller
....
Ənam Suresi, 6. Ayet:
Kendilerinden önce nice nes
iller
i yok ettiğimizi idrak etmiyorlar mı? Yeryüzünde size vermediğimiz imkanları onlara vermiştik. Üzerlerine bol bol yağmur göndermiş ve yerlerde ırmaklar akıtmıştık. İşledikleri suçları nedeniyle kendilerini yok ettik. Onlardan sonra başka nes
iller
meydana getirdik....
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, yapabilirsen bir tünelle yerden veya bir merdivenle gökten onlara bir ayet getir! Eğer Allah dileseydi, elbette onları doğru yol üzerinde toplardı. O halde sakın cah
iller
den olma!...
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece her kentin ileri gelenlerini, aldatmalarından ötürü oranın suçluları yaptık. Onlar kendilerinden başkasını aldatmıyorlar ama bunun bilincinde değ
iller
....
Əraf Suresi, 199. Ayet:
Affedici ol, urf ile buyur, cah
iller
den yüz çevir....
Tövbə Suresi, 8. Ayet:
Nasıl olabilir ki? Onlar, size galip gelmiş olsalar, hakkınızda ne bir antlaşma ne de bir yükümlülük gözetmezler. Kalben istemedikleri halde, d
iller
iyle sizi hoşnut etmeye çalışırlar. Onların çoğu fasıktırlar....
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: "Uzeyr Allah'ın oğludur." dediler; Hıristiyanlar da: "Mesih Allah'ın oğludur." dediler. Bu, onların d
iller
ine doladıkları sözlerdir ki daha önce küfredenlerin sözlerine benzetiyorlar. Allah, kahretsin onları! Nasıl da saptırıyorlar....
Tövbə Suresi, 56. Ayet:
Sizden olduklarına dair Allah'a yemin ederler. Oysa onlar, sizden değ
iller
. Onlar, ayrılık çıkaran bir topluluktur....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
Güneş'i bir ziya, Ay'ı bir nur yapan ve yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için menz
iller
belirleyen O'dur. Allah, bunları ancak hakk ile yaratmıştır. O, bilen bir halk için ayetlerini ayrıntılı olarak açıklamaktadır....
Yunus Suresi, 13. Ayet:
Ant olsun Biz, sizden önce nice nes
iller
i, resulleri kendilerine kanıt içeren; açıklayıcı, açığa çıkarıcı bilgi getirdiği halde iman etmeyip, haksızlık yaptıkları için yok ettik. İşte suçlu halkları böyle cezalandırırız....
Yunus Suresi, 43. Ayet:
Onlardan sana bakanlar da var. Fakat körlere sen mi doğru yolu göstereceksin? Eğer basiretli değ
iller
se!...
Hud Suresi, 20. Ayet:
Onlar, yeryüzünde Allah'ı aciz bırakabilecek değ
iller
dir. Kendilerini, Allah'a karşı koruyacak bir yardımcı da bulamayacaklardır. Onların azapları kat kat olacaktır. Onlar, gerçeği duymaya ve görmeye tahammül edemiyorlardı....
Hud Suresi, 46. Ayet:
Dedi ki: "Ey Nuh! O senin ehlinden değildir. Zira onun yaptığı doğru olmayan bir işti. Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi Benden isteme. Cah
iller
den olmaktan seni sakındırıyorum."...
Hud Suresi, 116. Ayet:
Keşke sizden önceki nes
iller
de yeryüzünde fesatlığa karşı çıkan faziletli kimseler olmuş olsaydı. Onlardan ancak çok azını kurtuluşa erdirdik. Zulmedenler ise içinde bulundukları refaha dalıp böylece mücrim kimseler oldular....
Yusif Suresi, 33. Ayet:
"Ey Rabbim! Zindan bana, bunların istedikleri şeyi yapmaktan daha sevimlidir. Eğer onların tuzaklarını benden savmazsan, onlara kanıp cah
iller
den olurum." dedi....
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Kıyamet Günü, kendi yüklerinin tamamını ve saptırdıkları cah
iller
in yüklerinden bir kısmını, yüklenmiş olurlar. Dikkat edin! Yüklendikleri şey ne kötüdür!...
Nəhl Suresi, 62. Ayet:
Onlar, hoşlanmadıkları şeyleri Allah'a ait kılarlar. D
iller
i en iyinin kendilerine ait olduğu yalanını söyler durur. Ateş onlara aittir. Onlar ifratta olanlardır....
İsra Suresi, 17. Ayet:
Nuh'tan sonra böyle nice nes
iller
i yok ettik. Kullarının suçlarını görmede ve haberdar olmada tek başına Rabb'in yeter....
Məryəm Suresi, 74. Ayet:
Oysa onlardan önce, mal ve gösterişçe daha iyi olan nice nes
iller
i yok ettik....
Məryəm Suresi, 98. Ayet:
Onlardan önce nice nes
iller
i yok ettik. Onlardan herhangi birilerinin varlığını hissediyor musun? Veya onlardan en küçük bir ses duyabiliyor musun?...
Taha Suresi, 51. Ayet:
Firavun: "Öyleyse ilk nes
iller
in durumu ne olacak?" dedi....
Taha Suresi, 128. Ayet:
Şimdi yurtlarında gezip dolaştıkları nes
iller
i yok etmiş olmamız, onlar için yol gösterici olmadı mı? Kuşku yok ki bunda kötülükten alıkoyan bir akıl için nice kanıtlar vardır....
Ənbiya Suresi, 8. Ayet:
Biz, onları yemeye, içmeye ihtiyaç duymayan varlıklar yapmadık. Ve onlar ölümsüz de değ
iller
di....
Möminun Suresi, 42. Ayet:
Sonra, onların ardından başka nes
iller
getirdik....
Möminun Suresi, 56. Ayet:
Hayırlarını çabuklaştırdığımızı mı sanıyorlar. Hayır, gerçeği kavrayacak bilinçte değ
iller
....
Nur Suresi, 15. Ayet:
Hani siz onu d
iller
inize dolayıp, kendisi hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi aranızda yayıyordunuz. Ve bunun önemsiz olduğunu sanıyordunuz. Oysaki bunun Allah'ın yanında önemi çok büyüktür....
Nur Suresi, 24. Ayet:
O gün d
iller
i, elleri ve ayakları yaptıklarına tanıklık edecektir....
Nur Suresi, 47. Ayet:
"Allah'a ve Resul'e iman ettik ve tabi olduk." diyorlar. Sonra da onların bir kısmı yan çiziyor. Bunlar, iman etmiş değ
iller
dir....
Furqan Suresi, 38. Ayet:
Âd'ı, Semud'u, Ress yandaşlarını ve bunlar arasında yaşayan daha birçok nes
iller
i de;...
Furqan Suresi, 63. Ayet:
Rahman'ın kulları yeryüzünde alçak gönüllülükle yürürler. Cah
iller
, onlara laf attıkları zaman, "Selam." derler....
Şüəra Suresi, 184. Ayet:
"Sizi ve sizden önceki nes
iller
i yaratana karşı takva sahibi olun."...
Qəsəs Suresi, 9. Ayet:
Ve Firavun'un karısı: "Bana ve sana göz aydınlığı olsun. Onu öldürmeyin, belki bize yararı olur. Veya onu evlat ediniriz." dedi. Onlar, olacakların ayırdında değ
iller
di....
Qəsəs Suresi, 43. Ayet:
Ant olsun ki önceki nes
iller
i yok ettikten sonra; Musa'ya, öğüt alırlar diye, basiretler, doğru yolu gösteren ve rahmet olarak Kitap'ı verdik....
Qəsəs Suresi, 45. Ayet:
Üstelik nice nes
iller
inşa ettik. Üzerlerinden ömürler geçti. Medyen Halkı arasında ayetlerimizi okuyan da sen değildin. Fakat seni Resul olarak gönderen Biziz....
Qəsəs Suresi, 55. Ayet:
Onlar, kötü ve çirkin bir söz duydukları zaman, ondan yüz çevirirler. Ve: "Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Selam üzerinize olsun. Bizim cah
iller
le işimiz olmaz." derler....
Rum Suresi, 22. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılışı, d
iller
inizin ve renklerinizin farklı oluşu O'nun ayetlerindendir. Bunda bilenler için ayetler vardır....
Səcdə Suresi, 26. Ayet:
Yaşadıkları yerlerde, daha önce gezip dolaşmış olan nice nes
iller
i yok etmiş olmamız, onları doğru yola iletmeye yetmedi mi? Kuşkusuz bunda nice ayetler vardır. Hala söz dinlemeyecekler mi?...
Əhzab Suresi, 19. Ayet:
Size karşı çok isteksizdirler. Fakat korku gelince, ölümden dolayı baygınlık çökmüş kimse gibi gözleri dönmüş olarak sana baktıklarını görürsün. Sonra korkuyu savınca, hayra karşı kıskançlıkla sivri d
iller
iyle sizi incitirler. İşte onlar mü'min değ
iller
. Allah yaptıklarını boşa çıkardı. Bu Allah'a kolaydır....
Səba Suresi, 19. Ayet:
Fakat onlar: "Rabb'imiz! Yolculuk mesafelerimizi uzat." dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları d
iller
de dolaşan hadis yaptık. Ve onları tamamen parça parça dağıttık. Kuşkusuz bunda çok sabredenlerin ve çok şükredenlerin tamamı için kesinlikle ayetler vardır....
Səba Suresi, 45. Ayet:
Kendilerinden öncekiler de yalanlamışlardı. Ve onlara verdiğimiz nimetlerin onda birine bile sahip değ
iller
di. Buna rağmen resullerimizi yalanladılar. Fakat Beni yok sayma neymiş gördüler!...
Fatir Suresi, 13. Ayet:
O, geceyi gündüze, gündüzü de geceye çevirir. Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına aldı. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar hareketini sürdürüyor. İşte bu, Allah'tır, Rabb'inizdir. Egemenlik O'nundur. O'nun yanı sıra çağırdığınız kimseler, bir çekirdeğin zarına bile sahip değ
iller
....
Yasin Suresi, 31. Ayet:
Kendilerinden önce nice nes
iller
i yok ettiğimizi ve bir daha geri dönemediklerini düşünmezler mi?...
Yasin Suresi, 39. Ayet:
Ay'a da menz
iller
takdir ettik. Sonunda kuru bir hurma dalına döner....
Saffat Suresi, 108. Ayet:
Gelecek nes
iller
arasında ona iyi bir ün bıraktık....
Saffat Suresi, 119. Ayet:
Gelecek nes
iller
arasında ona iyi bir ün bıraktık....
Saffat Suresi, 129. Ayet:
Gelecek nes
iller
arasında ona iyi bir ün bıraktık....
Zümər Suresi, 51. Ayet:
Kazandıkları şeylerin kötülükleri kendilerine isabet etti. Bunlardan zulmeden kimselerin de kazandıkları şeylerin kötülükleri onlara yakında isabet edecektir. Ve onlar azabı önleyecek güce sahip değ
iller
....
Zümər Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey cah
iller
! Buna rağmen, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi istiyorsunuz?"...
Fussilət Suresi, 12. Ayet:
Böylece onları iki günde yedi gök olarak tamamladı. Ve her göğe işini vahyetti. Ve dünya göğünü kand
iller
le süsleyip koruduk. İşte bu, Mutlak Üstün Olan ve Her Şeyi Bilen'in takdiridir....
Fussilət Suresi, 24. Ayet:
Artık dayanabilirlerse, onlar için konaklama yeri ateştir. Eğer özür beyan edip af isteseler de onlar affedilecek olanlardan değ
iller
dir....
Zuxruf Suresi, 28. Ayet:
İbrahim, gerçeğe yönelmeleri umuduyla takdir edilmiş hükmü gelecek nes
iller
için de kalıcı bir ilke yaptı....
Zuxruf Suresi, 56. Ayet:
Böylece onları gelecek nes
iller
için ibret verici bir örnek kıldık....
Zuxruf Suresi, 66. Ayet:
O Sa'at'ın, farkında değ
iller
ken, ansızın onlara gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevi Araplardan geri kalanlar, sana: "Mallarımız ve ailemiz bizim seninle gelmemize engel oldu. Haydi, Allah'tan bağışlanmamızı dile." diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı d
iller
i ile söylüyorlar. De ki: "Eğer Allah, size bir zarar veya yarar dilerse, buna kim engel olabilir?" Bilakis, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Qaf Suresi, 36. Ayet:
Onlardan önce, kendilerinden daha güçlü nice nes
iller
i yok ettik. Yok olmaktan kurtulmak için belde belde dolaştılar. Böyleyken sığınacak bir yer buldular mı?...
Tur Suresi, 47. Ayet:
Zulmedenler için bundan başka bir azap daha vardır. Ne var ki onların çoğu, bunun bilincinde değ
iller
....
Mümtahinə Suresi, 2. Ayet:
Eğer ellerine fırsat geçirirlerse size düşman kesilirler. Elleriyle ve d
iller
iyle size her türlü kötülüğü yaparlar. Tekrar küfre dönmenizi temenni ederler....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Ant olsun ki Biz, yakın gökyüzünü kand
iller
le süsledik. Onları, şeytanlar için asılsız şeyler söyleme malzemesi yaptık. Onlar için ateşin azabını hazırladık....
İnfitar Suresi, 16. Ayet:
Onlar, onda yanıp bitecek değ
iller
dir....
Beyyinə Suresi, 1. Ayet:
Kitap Ehli'nden ve Müşriklerden Kafirler kendilerine beyyine gelmeden ayrılığa düşmüş değ
iller
di....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Gazabına uğrayan zâlimlerin, âsilerin, dinine, Kur’ân’ına düşmanlık edenlerin, zalimleri, yahudilerin; başlarına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin, cah
iller
in, hristiyanların doğruluğu, muhkemliği, güvenliği olmayan yolundan bizi uzak tut Allahım....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
İlâhî emirlere yapışanlar, sana indirilene, Kur’ân’a; senden önce indirilenlere, diğer kutsal kitaplara iman edenlerdir. Âhiretin, ebedî yurdun varlığına, del
iller
iyle, gerekçeleriyle bilerek kesinlikle inananlardır....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
Ve insanlardan bir kısmı derler ki: “Biz Allah'a ve ahiret gününe (hayatta iken ruhun Allah'a ulaşacağı güne) îmân ettik.” Ve onlar mü'min değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan bir kısmı vardır ki, biz Allah’a ve kıyamet gününe inandık, derler. Halbuki onlar, iman edenler değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlar içinden kimisi de vardır ki Allaha ve son güne iman ettik derler de mü'min değ
iller
dir...
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanların içinde kimi de vardır ki: «Allah'a ve ahiret gününe inandık» derler; halbuki iman etmiş değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan birtakımı da, «Biz Allah'a ve ahiret gününe inandık,» derler. Halbuki onlar inanmış değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlar içinden bazıları vardır, "Allah'a ve âhıret gününe inandık" derler ama onlar inanmış değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
(Lafta "'B' anlamı kapsamınca iman ettik" diyerek) hakikatleri olan Allâh'ı ve iman etmişleri aldatmaya çalışırlar; hâlbuki kendilerini aldatırlar da bunun şuurunda değ
iller
!...
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Allah’ı ve iman edenleri aldatmaya çalışıyorlar. Halbuki yalnızca kendilerini ve birbirlerini aldatıyorlar. Bunun farkında değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Bunlar Allah'ı ve iman etmiş olanları aldatmaya çalışıyorlar. Oysa gerçekte yalnız kendilerini aldatıyorlar ama bunun bilincinde değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
ALLAH'ı ve müminleri aldatmak isterler. Halbuki kendi kendilerini aldatıyorlar. Farkında bile değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Tanrı'yı ve inananları aldatmak isterler / aldatırlar. Halbuki kendi kendilerini (nefslerini) aldatıyorlar. Bilincinde (şuurunda) bile değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Allah'ı da, iman edenleri de aldatmaya çalışırlar. Oysa kendilerinden başkasını aldatamazlar da, bunun farkında değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Bunlar güya Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Oysa onlar sadece kendilerini aldatırlar da bunun farkında değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Akılları sıra Allah’ı ve iman edenleri aldatmayı kurarlar. Kendilerinden başkasını aldatamazlar da farkında değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Gerçekten onlar, fesat çıkaranlar, onlar değil mi? Ve lâkin farkında değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Biline ki, kesinlikle onlar ifsat edenlerdir (olayı olması gerekenden saptıranlar); ne var ki bunun şuurunda değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Aldanmayın, onlar, asıl onlar Allah’ın emrine karşı gelmeleri, isyanları sebebiyle bozguncudurlar. Fakat yaptıklarının farkında değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
İyi bilinmelidir ki, asıl bozguncular onlardır ama bunun bilincinde değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
İyi bilin ki, onlar, ortalığı ifsad edenlerdir. Lâkin şuurları yok, farkında değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Iyi bilin ki, asil bozguncular kendileridir, lakin farkinda deg
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Haberiniz olsun ki, onlar, onlardır ancak fesadçılar, ama farkında değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
İyi bilin ki, asıl bozguncular kendileridir, lakin farkında değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Oysa onlardır asıl bozguncu; farkında bile değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Ha! Doğrusu bunlar ortalığı ifsat edenlerdir bunlar lâkin şuurları yok farkında değ
iller
dir...
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Ha! Doğrusu bunlar ortalığı karıştıranlardır. Fakat şuurları olmadığından farkında değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Oysa asıl bozguncular / fesad çıkarıcılar onlardır; bilincinde (şuurunda) bile değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Bilesin ki onlar, fesadçıların ta kendileridir de bunun farında değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
İyi bilin ki asıl bozguncular kendileridir, fakat farkında değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Gözünüzü açın, bunlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin şuurları yok, farkında değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 12. Ayet:
Dikkat edin, onlar bozguncuların tâ kendisidir; lâkin bunun bilincinde değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Ve onlara: “İnsanların inandıkları gibi siz de âmenû olun (Allah'a ulaşmayı dileyin).” denildiği zaman: “O sefihlerin (akılsızların) îmân ettiği gibi mi âmenû olalım?” dediler. Gerçekten onlar, kendileri sefih değ
iller
mi? Ve lâkin bilmiyorlar....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Onlara, insanların (Muhacirlerin= Mekke’den hicret eden sahabilerin ve Ensar’ın = Medine’li Ashab’ın) iman ettiği gibi, siz de iman edin, denildiği zaman (kendi aralarında): “-Biz, akılsız cah
iller
in iman ettiği gibi iman edermiyiz?” derler. Doğrusu akılsızlar, sefihler onlardır ve lâkin bilmezler....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Ne zaman onlara: "Şu güzel insanların iman ettiği gibi siz de iman edin." denilse "Yani o beyinsizlerin inandıkları gibi mi inanalım?" derler. Asıl beyinsizler kendileridir de farkında değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
işterevû
: satın aldılar
4.
ed dalâlete
: dalâlet
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, o kimselerdir ki, hidayet ile dalâleti satın aldılar. Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hidayete ermiş değ
iller
di....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
Onlar doğru yolun, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yolun yerine, dalâleti başlarına belâ olarak satın alanlar, başlarına buyruk yaşamayı, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerdir. Onların ticaretleri kazançlı olmamıştır. Doğru yola gelmeye istekli de değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar öyle kimselerdir ki, doğru yola karşılık sapıklığı satın almışlardır. Bu alış verişleri kendilerine kâr sağlamamıştır; doğru yolu da bulmuş değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
bunlar işte öyle kimselerdir ki hidayet bedeline dalâleti satın almışlardır da ticaretleri kâr etmemiştir yolunu tutmuş da değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte bunlar öyle kimselerdir ki hidayet karşılığında sapıklığı satın almışlardır da ticaretleri kar etmemiştir. Kar yolunu tutmuş da değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte onlar, hidâyete karşılık dalâleti satın alanlardır. Fakat ticâretleri (onlara) kâr getirmemiştir. (Onlar, o zarardan kurtulmak için) doğru yolu bulmuş kimseler de değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 16. Ayet:
İşte bunlar, doğruluk ve aydınlığı verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiç bir kazanç sağlamadı. Bir yol yordama girebilmiş de değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 18. Ayet:
Onların duyan kulakları Hakk’ı duymuyor. Konuşan d
iller
i Hakk’ı konuşmuyor. Gören gözleri hakikati görmüyor. Bu sebeple Hakk’a dönemiyorlar....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Yahud onların hâli, gökten boşanan yağmura tutulmuşların hâli gibidir ki, o gökte (bulutlarda) yoğun karanlıklar var, bir gök gürültüsü, bir şimşek var. Yıldırımlardan ölüm korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. Allah ilim ve kudreti ile kâfirleri kuşatandır. (Cenâb’ı Hak, Kur’an-ı Kerim karşısında bulunan kâfir ve münafıkların hâlini beyan etmek üzere, ikinci bir temsil yapmıştır. Böylece âyeti kerimede münâfıkların hâli, karanlık bir gecede gök gürültülü ve şimşekli bir yağmura tutul...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip hakikati yaşamayı sağlayacak fi
iller
ortaya koyanları müjdele, ki onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler (Allâh Esmâ'sının açığa çıkışının seyredildiği ortamda sürekli oluşan ilimler) vardır. Bu rızıktan rızıklandıkça (bu müşahede içinde): "Bu daha önceden de tattığımız gibi bir şey" derler. Bu önce tattıklarına benzer. Orada, sonsuza dek şirk kirinden arınmış eşleri iledirler!...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah, hakkı açıklamak için sayısız darb-ı meselli del
iller
den birini, bir sivrisineği, ondan daha küçük, daha büyük bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman edenler, bunların Rablerinden gelen hak düzeni yerleştirmek için, öğüt verici, ibretli bir delil olduğunu bilirler. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler ise, bunları hafife alarak; 'Allah böyle darb-ı meselli bir delil ile ...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
(Evet, öyle) Dedik: Hepiniz oradan inin. Sonra size benden bir hidâyet (ci rehber) gelir de kim benim hidâyetimin izince giderse artık onlara hiçbir korku (ve tehlike) yokdur. Onlar mahzun da olacak değ
iller
dir. ...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Dedik ki; hepiniz oradan inin. Eğer, tarafımdan size bir hidayet gelir de, kim benim hidayetime uyarsa, artık onlar için hiçbir korku yoktur. Ve onlar mahzun da olacak değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
-Hepiniz oradan inin, dedik. Tarafımdan size bir yol gösterici gelecektir; benim yol göstericime uyan kimselere hiçbir korku yoktur ve onlar üzülecek de değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
İnanmayanlarla del
iller
imizi yalanlayanlara gelince: Onlardır ateş ehli; onlar, orada ebedî kalırlar....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
İndirdiğim Kur'ân'a inanın. Sizdeki kitabı da doğrulayıcıdır o. Ona ilk inanmayan siz olmayın. Del
iller
imi az ve değersiz bir parayla değişmeyin, ancak benden sakının....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Ve öyle bir günden korunun ki kimse kimseden bir şey ödeyemez, kimseden şefaat de kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz, hem onlar kurtarılacak da değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Doğru yolu bulmanız için de Musa'ya kitabı ve hak ile bâtılı ayırt eden del
iller
i vermiştik....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Bir zaman demiştiniz ki: Yâ Mûsâ, biz bir türlü yemeğe dayanamayız. Rabbinden bizim için iste de bize yerin yetiştirdiği şeylerden versin. Yerden yeşillik, kabak, sarımsak, mercimek, soğan bitirsin. Mûsâ demişti ki: Daha hayırlı olanı, ondan daha aşağılık bir şeyle değiştirmek mi istiyorsunuz? Mısır'a inin, orada dilediğiniz şey var. Üzerlerine aşağılık ve yoksulluk çullanmıştı, Allah'ın da gazabına uğradılar. Evet, öyle de oldu; çünkü Allah'ın del
iller
ine inanmamışlardı, haksız yere peygamberle...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Şüphe yok ki, daha önce peygamberlere imân edenler, Mûsa dinini kabul eden Yahûdiler, Hristiyanlar ve her dinden bir şey alıp meleklere tapanlar (var ya), bunlardan her kim, Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve Hazreti Peygamberin şeriatı üzerine salih bir âmel işlerse, elbette bunların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun olacak değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Şüphe yok ki iman edenler ve Yehudîler, Nasranîler, Sabiîler bunlardan her kim Allaha ve Ahıret gününe hakikaten iman eder ve salih bir amel işlerse elbette bunların Rableri yanında ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur ve bunlar mahzun olacak değ
iller
dir...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette Rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Şübhe yok ki (senden evvel peygamberlere) îman edenler (olsun, Musa dînini kabul eden) Yahudiler (olsun), Nasrânî (Hiristiyan) ve Sabiîler (olsun) kim (peygamberin şerîatine göre) Allaha ve âhiret gününe inanır, bununla beraber (o şerîatin emri vech ile) saalih (iyi) amel (ve hareket) de bulunursa elbette onların Rableri katında ecirleri (mükâfatları) vardır. Hem onlara bir korku da yokdur, onlar mahzun da olacak değ
iller
dir. ...
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Bu ibret dolu cezayı, bizzat görenlere ve sonraki nes
iller
e bir ders, bir gözdağı, Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanlara, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrananlara, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlere de unutamayacakları bir öğüt, bir ibret vesilesi kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Bunu, hem bu hâdiseye şahit olanlara, hem de sonradan gelecek olan nes
iller
e bir ibret ve korunacaklara da bir öğüt kıldık....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
iz
: olmuştu, olduğu zaman
3.
kâle
: dedi
4.
mûsâ
: Musa
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Ve Musa (a.s) kavmine: “Muhakkak ki Allah sizin bir inek kesmenizi emrediyor.” demişti. (Onlar): “Bizimle alay mı ediyorsun?” dediler. (Musa a.s) onlara: “Cah
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım.” dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Mûsâ kavmine, “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cah
iller
den olmaktan Allah’a sığınırım” demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa, kavmine: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cah
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine demişti ki: "Allâh size, bir inek boğazlamanızı emrediyor. . . " Dediler: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Musa: "Cah
iller
den olmaktan hakikatim olan Allâh'a sığınırım!"...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ kavmine: 'Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor' dedi. Onlar: 'Sen bizi alay konusu haline mi getireceksin?' dediler. Mûsâ: 'Bilgiden ve muhakemeden yoksun, Allah adına yalan uyduran cah
iller
gibi davranmaktan Allah’a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: 'Allah, bir inek kesmenizi emretmektedir' demişti. Onlar: 'Bizimle alay mı ediyorsun!' dediler. O da: 'Cah
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cah
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ kavmine: “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor.” demişti. Onlar: “Bizi alayamı alıyorsun?” demişlerdi. Mûsâ da: “ Ben cah
iller
den olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. (Mûsâ’nın kavminde bir adam öldürülmüş olup katili bilinemiyordu. Bunun üzerine Mûsâ’dan Allah’a duâ ederek kaatili öğrenivermesi istenmişti. O da, Allah’a duâ etti ve kavmine: “-Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor.” demişti. Önce Mûsâ’ya karşı bu sözü hakikate uzak görmüşler, sonra ciddiyetini anlam...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa milletine: «Allah muhakkak bir sigir bogazlamanizi buyuruyor» demisti; «Bizi alaya mi aliyorsun?» dediklerinde de: «Cah
iller
den olmaktan Allah'a siginirim» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hatırlayın ki bir vakit de Musa, milletine : «Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor» demişti. Onlar (atalarınız): «Bizi alaya mı alıyorsun ?!» demişlerdi. O da : «Öyle câh
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa milletine: 'Allah muhakkak bir sığır boğazlamanızı buyuruyor' demişti; 'Bizi alaya mı alıyorsun?' dediklerinde de: 'Cah
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa, kavmine: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cah
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa kavmine demişti: Allah size bir bakare boğazlamanızı emrediyor, ay dediler: Bizi eğlence yerine mi koyuyorsun? Dedi: Allaha sığınırım öyle cah
iller
e katılmaktan...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa, kavmine demişti ki: «Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor.» Onlar da: «Ay! Bizimle eğlenip alay mı ediyorsun?» dediler. O da: «O gibi cah
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım.» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa kavmine demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor. Onlar da «ayol sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?» dediler. Musa da: «Böyle cah
iller
den biri olmaktan Allah'a sığınırım.» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa, kavmine: «Allah size bir sığır kesmeyi emrediyor» dedi de kavmi kendisine: «Bizimle alay mı ediyorsun?» deyince, o da onlara: «Cah
iller
den biri olmaktan Allah'a sığınırım» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: "Tanrı, bir sığır boğazlamanızı / kesmenizi buyuruyor" demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediklerinde de "Cah
iller
den olmaktan Tanrı'ya sığınırım (euzü)" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir zaman da Musa, kavmine: «Allah size her halde bir inek boğazlamanızı emrediyor» demişdi. Onlar: «Bizi eğlence mi ediniyorsun?» demişdi. Musa da: «Ben câh
iller
den olmakdan Allaha sığınrım» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Yine bir zaman Mûsâ, kavmine: 'Şübhe yok ki Allah, size bir bakara (bir sığır)kesmenizi emrediyor!' demişti. (Onlar:) 'Bizi alaya mı alıyorsun?' dediler. (Mûsâ:) '(Ben)öyle câh
iller
den olmaktan Allah’a sığınırım!' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, bir de Musa kavmine: Allah, herhalde bir sığır boğazlamanızı emrediyor, demişti. Onlar: Sen bizimle alay mı ediyorsun, demişlerdi. Musa da: Ben cah
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakitte Mûsa (aleyhisselâm) kavmine dedi ki: «Allah Teâlâ bir sığır boğazlamanızı size muhakkak emrediyor.» Dediler ki: «Sen bizimle istihzâ mı ediyorsun?» Mûsa aleyhisselâm da dedi ki: «Ben cah
iller
den olmaklığımdan Allah Teâlâ'ya sığınırım.»...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa kavmine: “Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor. ” demişti. “Sen bizimle alay mı ediyorsun?” dediklerinde de: “Câh
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım. ” demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: -Allah, size bir inek kesmenizi emrediyor, demişti. Onlar: -Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. Musa da: -Ben cah
iller
den olmaktan Allah’a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ kavmine: «Allah, bir sığır kesmenizi emrediyor» demiş, onlar da: «Ay! Sen bizimle alay mı ediyorsun» diye cevap vermişlerdi. Mûsâ da «Öyle cah
iller
e katılmaktan Allah’a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ, kavmine: "Allâh size bir inek kesmenizi emrediyor." demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. "câh
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım!" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: «Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor» demişti. Onlar: «Bizi alaya mı alıyorsun?» demişlerdi. (O da) «Cah
iller
den olmaktan Allah'a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsa, toplumuna dedi ki: "Allah size, bir inek kesmenizi emrediyor." Dediler ki: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Dedi ki: "Cah
iller
den biri olmaktan Allah'a sığınırım."...
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
Demiştik ki: O adama, ineğin bir uzvuyla vurun işte Allah, aklınız başınıza gelsin diye ölüleri böyle diriltir, del
iller
ini size böyle gösterir....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
Onun için biz «Ona (öldürülen o adama, kesilen o ineğin) bir parçasiyle vurun» demişdik. İşte Allah böylece ölüleri diriltir, size âyetlerini (kudretini açıklayan del
iller
i, alâmetleri, mu'cizeleri) gösterir. Gerek ki aklınızı başınıza alasınız. ...
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onların içinde bir de Kitab'ı bilmeyen cah
iller
vardır ki, bunların bütün bildikleri boş kuruntulardan ibaret şeylerdir ve bunlar sadece zanna kapılmaktadırlar....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Yahûdiler içinde okuma ve yazma bilmiyenler vardır ki, Tevrat’ı anlamaz cah
iller
dir. Ancak bir takım kuruntu yığını uydurmalar düzer, sadece şüphe ve zanda bulunurlar....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Onlar ki iman ederler ve salâha erdirici fi
iller
ortaya koyarlar, işte onlar cennet ehlidir ve sonsuza dek orada kalırlar....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki, Biz, Musa'ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda resûller gönderdik. Ve Meryem'in oğlu İsa'ya beyyineler (açık del
iller
) verdik ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik. Öyle ki, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle gelen resûle karşı, her defasında kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürüyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Şüphe yok ki Mûsâ'ya Tevrat'ı verdik, ardından birtakım peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya apaçık del
iller
verip onu Rûh-ül-Kudüs'le kuvvetlendirdik. Nefsinizin hoşlanmadığı bir emirle peygamber geldi mi demek ululanmak isteyeceksiniz, kiminiz onları yalanlayacak, kiminiz öldürecek ha....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Şüphesiz biz Musa'ya Kitab'ı verdik ve onun ardından peşpeşe peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık del
iller
verdik ve kendisini Ruhu'l-Kudüs ile destekledik. Size her ne zaman bir peygamber nefislerinizin hoşlanmayacağı bir şey (ilahi hüküm) getirse siz büyüklük taslayacak; (gelen peygamberlerin) bir kısmını yalanlayacak bir kısmını da öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik. Ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da del
iller
verdik. Ve onu, Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Ama ne zaman size bir peygamber nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiyse büyüklük taslayarak kimini yalanladığınız kimini de öldürdüğünüz doğru değil mi!...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Musa'ya kitabı verdik ve ondan sonra ard arda elçiler gönderdik. Meryemoğlu İsa'ya da apaçık del
iller
verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. Hoşunuza gitmeyen bir şeyle ne zaman size bir elçi geldiyse büyüklük taslayarak onu yalanlamadınız mı veya öldürmediniz mi?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki, Musa'ya o kitabı verdik, arkasından bir takım peygamberler de gönderdik. Hele Meryem oğlu İsa'ya del
iller
verdik ve O'nu Cebrail ile de destekledik. Demek ki, size nefislerinizin hoşlanmayacağı bir emirle bir peygamber geldikçe her defasında kafa mı tutacaksınız? Kibrinize dokunduğu için kimine yalan diyecek, kimini de öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun (lekad) Musa'ya kitabı verdik ve ardından peşpeşe elçiler gönderdik / ardından elçileri sıraladık. Meryemoğlu İsa'ya da apaçık (del
iller
) (beyyinati) verdik ve onu Kutsal Ruh (ruhılkudüs) ile destekledik (eyyednahü). Ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir şeyle size gelse büyüklük taslayarak bir bölümünüz onu yalanlayacak, bir bölümünüz de onu öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Biz Mûsâ’ya kitap verdik. Ondan sonra peş peşe peygamberler gönderdik. Meryem’in oğlu Îsâ’ya da mûcizeler, açık del
iller
verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrâil) ile destekledik. Demek size her ne zaman bir peygamber gelip de nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirirse kafa tutacak, onların kimine yalancı deyip kimini öldüreceksiniz ha!...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun, Mûsâ'ya Kitabı verdik, arkasından peygamberler gönderdik. Meryem oğlu Îsâ'ya da açık del
iller
verdik ve onu Ruh'ül-Kudüs (Cebrâil) ile destekledik. Ne zaman ki, bir peygamber, size canınızın istemediği bir şey getirdiyse büyüklük taslamadınız mı? Kimini yalanladınız, kimini de öldürüyordunuz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
And olsun ki, biz Musa'ya kitap verdik; ondan sonra da peş peşe peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık del
iller
verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Yoksa siz, canınızın istemediği bir peygamber size geldiğinde büyüklük taslayacak ve kimini yalanlayıp kimini de öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Yemin olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ı verdik. Ve arkasından da resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık-seçik del
iller
verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük taslamadınız mı? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
câe-kum
: size geldi
3.
mûsâ
: Musa
4.
bi el beyyinâti
: beyyinelerle, açık del
iller
l...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Ve andolsun ki, Musa (a.s) size beyyineler (açık del
iller
) ile geldi. Sonra siz onun ardından buzağıyı (ilâh) edindiniz ve siz zalimlersiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun ki Mûsâ, size açık del
iller
le geldi de ondan sonra tuttunuz, buzağıya taptınız, siz o zâlimlersiniz işte....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun ki Musa size hakikatinin açığa çıkardığı apaçık del
iller
ile gelmişti. . . Buna rağmen siz bir buzağıyı (tanrı) edinerek nefsinize (hakikatinize) zulmettiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Şüphesiz Musa size apaçık del
iller
le gelmişti de sonra siz onun ardından buzağıya tapınıp zalimlerden olmuştunuz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun ki, Musa size apaçık del
iller
le gelmişti de arkasından tuttunuz danaya taptınız. Siz işte o zalimlersiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun, Musa size en açık del
iller
i getirdi. Sonra siz onun ardından (gıyaabında) o buzağıye tütündünüz (onu tanrı edindiniz). Siz (öyle) zaalimlersiniz. ...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
And olsun ki, Musa size apaçık del
iller
le geldi. Sonra ardından buzağıyı Rabb edindiniz. Ve siz zalimlersiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Musa, size apaçık del
iller
le gelmişti de sonra O’nun ardından buzağıyı ilah edinmiştiniz. İşte siz, böyle zalimlersiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
"Andolsun Mûsâ, size açık del
iller
getirmişti, sonra onun ardından tuttunuz buzağıya taptınız; siz öyle zâlimlersiniz işte!"...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Musa size apaçık del
iller
getirmişti de, siz bunun ardından zulmederek buzağıyı tanrı edinmiştiniz....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
enzelnâ
: biz indirdik
3.
ileyke
: sana
4.
âyâtin
: âyetler
...
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Andolsun ki biz sana apaçık del
iller
verdik; onları, orijindeki sâfiyeti (şartlanmalarıyla) bozulmuş olanlardan başkası inkâr etmez....
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
Ve(şimdi bile), ne zaman Allah'tan onlara halen sahip oldukları hakikati tasdik eden bir elçi gelse, kendilerini önceki çağlarda vahyedilen kelama bağlı sayanlardan bazısı, (O'nun dediklerinin) farkında değ
iller
miş gibi ilahi kelama sırtlarını dönerler....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar Süleyman (a.s)'ın mülkü üzerine şeytanların tilavet ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir erkek ile onun k...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
tuttular Süleyman mülküne dair Şeytanların uydurup takib etdikleri şeylerin ardına düştüler, halbuki Süleyman küfretmedi ve lâkin o şeytanlar küfr ettiler, nasa sihir ta'lim ediyorlar ve Babilde Harut Marut iki melek üzerine indirilen şeyleri öğretiyorlardı, halbuki o ikisi «biz ancak bir imtihan için gönderildik sakın sihir yapmayı tecviz edib de kâfir olma» demedikce bir kimseye öğretmezlerdi, işte bunlardan kişi ile zevcesinin arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı, fakat Allahın izni olmadık...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi «biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!» demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Şeytanların; Süleymanın mülk (-ü saltanat ve nübüvvet) i aleyhine uydurub ta'kib etdikleri şeylere (yalanlara) uydular. Halbuki Süleyman asla kâfir olmadı. Fakat o şeytanlar kâfirdiler ki insanlara sihri (büyücülüğü) ve Bâbildeki iki meleğe, Hârur ve Mâruta indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki onlar (o iki melek) : «Biz ancak fitneyiz (imtihan için gönderilmişizdir). «sakın (sihir, büyü yapıb da) kâfir olma» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. İşte onlardan (o iki melekden) koc...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve şeytanların, Süleymân’ın saltanatı aley hin de söylemekte oldukları (sihir yaptığına dâiruy dur dukları) şeylere tâbi' oldular. Hâlbuki Süleymân kâfir olmadı (sihir yapmadı); fakat şey tan lar insan lara sihri (ta'lîm ederek) ve Bâbil’deki iki me leğe, (yani) Hârût ve Mârût’a indirilen şeyleri öğre terek kâfir oldular. Hâlbuki (o iki melek): 'Biz ancak bir imtihan (için gönderilmiş)iz, sakın (sihri câiz görerek yapıp da) kâfir olma!' deme dikçe hiçbir kimseye öğret mez lerdi. Buna rağmen o ik...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar şeytanların Süleyman'ın mülkü aleyhine uydurdukları şeylerin ardına düştüler. Halbuki Süleyman asla küfretmedi. Sadece şeytanlar küfrettiler. Onlar, insanlara sihri ve Babil'de ki iki meleğe; Harut ile Marut a indirilenleri öğretiyorlardı. Bu iki melek ise: «Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın küfretme. «demedikçe kimseye sihirden bir şey öğretmezlerdi. Onlardan koca ile karısının arasını ayıracak şeyler öğrendiler. Halbuki bunlar, Allah'ın izni olmadıkça o sihirle kimseye zarar v...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Ve dediler ki: “Cennete yahudi veya hristiyan olan kimselerden başkası asla girmeyecektir.” Bu, onların emaniyesidir (zan ve kuruntularıdır). “Eğer siz sadıklar iseniz del
iller
inizi getirin.” de....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Cennete Yahûdi yahut Nâsranî olmayan kesin olarak giremez dediler, kendi kuruntuları bu. De ki: Doğrucuysanız hadi, del
iller
inizi getirin bakalım....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
«Yahudi veya hiristiyan olmayan kimse elbettte cennete girmeyecek» dediler; bu onlarin kuruntularidir. De ki: «Sozunuz dogru ise del
iller
inizi getirin"....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
(Yahudilerle Hıristiyanlar) dediler ki: «Yahudi ve Hıristiyan olanlardan başkası elbette Cennet'e giremez.» Bu, onların kuruntularıdır. De ki: (Eğer bu iddianızda) doğru kimselerseniz haydi kesin bilgi veren del
iller
inizi getirin!...
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
'Yahudi veya Hıristiyan olmayan kimse elbette cennete girmeyecek' dediler; bu onların kuruntularıdır. De ki: 'Sözünüz doğru ise del
iller
inizi getirin'....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel üzerinde değ
iller
” dediler. Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel üzerinde değ
iller
” dediler. Oysa hepsi Kitab’ı okuyorlar. (Kitab'ı) bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, kıyamet gününde hükmü Allah verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değ
iller
dir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değ
iller
dir, dediler. Kitabı bilmeyenler de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dediler ki: "Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değ
iller
dir"; hristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değ
iller
dir" dediler. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (bilgisizler) de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler, «Hıristiyanlar kayde değer bir şey (hak bir din) üzere değ
iller
dir,» dediler. Hıristiyanlar da, «Yahudiler kayde değer bir şey (hak bir din) üzere değ
iller
dir,» dediler. Halbuki her iki taraf da kendilerine ait kitapları okurlar. Böylece bu hususta bilgisi olmayanlar da (takiîd yolunu seçerek) onların dediği gibi demeye başladılar. Allah kıyamet günü ayrılığa düştükleri hususta onlar arasında hükmedecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değ
iller
dir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değ
iller
dir, dediler. (Kitabı) bilmeyenler de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler: 'Hristiyanların bir temeli yok,' derken, Hristiyanlar da: 'Yahudilerin bir temeli yok,' dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Cah
iller
de tıpkı onlar gibi konuşur. Diriliş günü ALLAH ayrılığa düştükleri konularda aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dediler ki, «Hıristiyanlar birşey üzerinde değ
iller
», Hristiyanlar da «Yahudiler bir şey üzerinde değ
iller
» dediler. Oysa hepsi de kitabı okuyorlar. Hiçbir bilgisi olmayanlar da öyle onların dedikleri gibi dediler. İşte bundan dolayı Allah, ihtilafa düştükleri bu gibi şeylerde, kıyamet günü aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler: "Hristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değ
iller
dir" derken, Hristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değildir" dediler. Oysa onlar kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (bilgisizler) de onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Tanrı, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahûdiler: "Hıristiyanlar, bir temel üzerinde değ
iller
," dediler. Hıristiyanlar da: "Yahûdiler bir temel üzerinde değ
iller
," dediler. Oysa hepsi de Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de tıpkı onların dedikleri gibi demişlerdi. Artık Allâh, ayrılığa düştükleri şey hakkında, kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dedi ki: «Hıristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değ
iller
dir. «; Hıristiyanlar da: «Yahudiler bir şey (herhangi bir temel) üzere değ
iller
dir» dedi. Oysa onlar, Kitabı okuyorlar. Bilmeyen (bilgisiz) ler de, onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah, kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Yahudiler dedi ki: 'Hıristiyanların dayandığı birşey yok.' Hıristiyanlar da dedi ki: 'Yahudilerin dayandığı birşey yok.' Oysa ikisi de kitabı okuyup duruyor. Cah
iller
de onların sözlerine benzer şeyler söylediler. Onların ihtilâf ettikleri şey hakkında hükmü kıyamet gününde Allah verecektir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Müşriklerin ve kitap ehlinin cah
iller
i: “- Allah, bize senin hak peygamber olduğunu söyleyeydi, yahud sen bize bir alâmet getireydin ya” dediler. Bunlardan önce Yahûdî ve Hristiyanlar da tıpkı bunlar gibi (peygamberlerine: “-Bize Allah’ı aşikâr göster ve gökten sofra indir.”) söylemişlerdi. Küfür ve inadda kalbleri birbirine benzemiştir. Biz hakikatı anlayanlara mûcizeleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Cah
iller
, 'ALLAH bizimle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi,' dediler. Daha öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Kafaları birbirine benziyor. Biz mucizeleri, inanacak olanlara sergileriz....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Gerçeği bilmeyenler dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize mûcize gösterilmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de buna benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri nasıl da birbirine benziyor! Gerçekleri iyice bilmek isteyenler için del
iller
i apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Cah
iller
, 'Allah bizimle konuşsa veya bize bir mucize gelseydi' dediler. Daha evvelkiler de bunların sözüne benzer şeyler söylemişlerdi. Bunların kalpleri hep birbirine benziyor. Oysa Biz, hakkı yakînen bilmek isteyenlere âyetlerimizi açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
'Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, Allah hakkında del
iller
getirerek bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz? Bizim amellerimizin karşılığı, mükâfatı bize âit, sizin amellerinizin sorumluluğu ve cezası da size aittir. Biz O’na, ihlâs ile, samimiyetle bağlanan, ibadet eden kullarız.' de....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki sen, kendilerine kitap indirilmiş olanlara bütün del
iller
i getirsen gene de senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uymazsın. Zâten onların bir kısmı da bir kısmının kıblesine uymaz. Bunu iyice bildikten sonra artık tutar, onların dileklerine uyarsan şüphe yok ki zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki, sen kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, bütün del
iller
i de getirsen, yine de senin kıblene tâbi olmazlar. Sen de onların kıblesine tâbi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesini kabul etmezler. Sana gelen bunca bilgiden sonra, sen onların şahsî arzu ve ihtiraslarına uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz sen de zalimlerden, âsilerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Sen kendilerine Kitab verilmiş olanlara bütün del
iller
i göstersen, yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblelerine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblelerine uymazlar. Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, şüphesiz zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
And olsun ki, kendilerine kitap verilenlere her türlü âyet (delil, belge, kanıt)ı getirsen yine de Senin kıblene uymazlar. (Elbetteki) Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onların kimi kiminin (Yahudiler, Hıristiyanların, Hıristiyanlar da Yahudilerin) kıblesine zaten uyacak değ
iller
dir. And olsun ki. Sana gelen bunca ilimden sonra kalkar da (farzedelim) onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, şüphesiz ki o zaman Sen de zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Celâlim için, sen o kitap verilmiş olanlara, bütün del
iller
i de getirsen, yine de senin kıblene tabi olmazlar, sen de onların kıblesine tabi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tabi değ
iller
. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca ilmin arkasından sen tutar da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz, sen de zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Ama daha önce kendilerine vahiy tevdi edilmiş olanların önüne bütün del
iller
i koymuş olsaydın bile senin kıblene yönelmezlerdi; ne sen onların kıblelerine yönelirsin, ne de onlar birbirlerinin kıblelerine yönelirler. Ve eğer sana ilim geldikten sonra onların asılsız görüşlerine uysaydın muhakkak ki zalimlerden olurdun....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. İçlerindeki zalimler dışında, insanların ellerinde sizin aleyhinize kullanacakları bir del
iller
inin olmaması için her nerede bulunursanız bulunun yüzlerinizi onun tarafına çevirin. Onlardan korkmayın, benden korkun ki, size olan nimetimi tamamlayayım. Böylece olur ki, hidayete erersiniz. [29]...
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) Her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir del
iller
i olmasın. Onlardan korkmayın, Benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden (yola) çıkarsan çık, (namaz için) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına/yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların size karşı bir del
iller
i olmasın. Onlardan korkmayın, benden korkun. Üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Nereden yola çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede olursanız yüzünüzü o yöne döndürün ki, insanların zulmedenlerinin dışında aleyhinize kullanacakları bir del
iller
i olmasın. Onlardan korkmayın, benden korkun. Ben de size verdiğim nimeti tamamlayım. Böylece umulur ki, siz de doğru yolu bulursunuz....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Siz de) her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. Öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı (kullanabilecekleri) del
iller
i olmasın. Onlardan korkmayın, benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. Umulur ki hidayete erersiniz....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
yektumûne
: ketmederler, gizlerler
4.
mâ
: şey...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz apaçık del
iller
i ve hidayeti Kitap’ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz apaçık del
iller
i, bildirdiğimiz dosdoğru yolu, insanlara Kur'ân'da tamamıyla anlattıktan sonra bunu gizleyenlere gelince: Allah da onlara lânet eder, lânet edenler de....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz açık del
iller
i ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz apaçık âyetleri, peygamberlerin tavsiyelerini, vahyin içeriğini açıklayan beyanlarını, Muhammed’in hak peygamber olduğunun kesin del
iller
ini, ilahî hükümleri, hidayet yolunu, Muhammed’in gösterdiği yolun doğruluğunu, kitaplarda, Tevrat’ta ve İncil’de bizim insanların iyiliği için açıklamamızdan sonra gizleyenlere Allah lânet eder. Lânet edebilecek olanlar da lânet eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz açık del
iller
i ve onu Kitap'ta insanlara açıklamamızdan sonra hidayet çizgisini gizleyenler var ya, işte bunlara Allah da lanet eder, bütün lanet ediciler de lanet eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz açık del
iller
i ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz açık del
iller
i ve hidayeti, -biz kitapta halka açıkladıktan sonra- gizleyenleri hem ALLAH ve hem de tüm lanetleyenler lanetler....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz apaçık del
iller
i ve hidayetin kendisi olan âyetleri insanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra gizleyenler var ya mutlaka onlara Allah lanet eder. Lanet edebilecek olanlar da lanet ederler....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
Şübhe yok ki onu insanlara Kitab’da (Tevrât’da) beyân etmemizden sonra,(Muhammed’in sıfatları ve recm âyeti gibi) indirdiğimiz apaçık del
iller
i ve hidâyeti gizleyenler yok mu, işte onlar ki Allah kendilerine lâ'net eder, (bütün) lâ'net edenler de onlara lâ'net okur!...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz, açık del
iller
i ve hidayeti, kitabda insanlara açıkça beyan ettikten sonra gizleyenlere; muhakkak ki onlara, Allah la'net eder ve la'net etmek şanından olanlar da la'net eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz açık del
iller
i ve hidayeti biz Kitap'ta açıkça belirttikten sonra gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet ediciler lânet eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz açık del
iller
i ve doğru yolu kitapta insanlara açıkladıktan sonra onu gizleyenler.. İşte onlara hem Allah lanet eder, hem de lanet edenlerin hepsi lanet eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İnsanlar için biz kitapta açıkladıktan sonra, indirmiş olduğumuz aşikâr del
iller
i ve hidâyeti gizleyenler var ya, işte onlara Allah lânet ettiği gibi, Lânet edebilecek herkes de lânet eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz açık del
iller
i ve hidâyeti biz Kitapta insanlara açıkça belirttikten sonra gizleyenler (var ya), işte onlara hem Allâh la'net eder, hem bütün la'net edebilenler la'net eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
Biz onları kitapta insanlara açıkladıktan sonra, indirmiş olduğumuz del
iller
i ve hidayeti saklayanlara gelince: Allah onları rahmetinden uzak tutar; lânet edebilecek olanlar da onlara lânet eder....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz açık-seçik del
iller
le, kılavuz mesajı; biz onu Kitap'ta insanlara ayan-beyan gösterdikten sonra gizleyenlere, işte onlara, hem Allah lanet eder hem de diğer lanet okuyanlar lanet eder....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
fî halkı
: yaratılışta
3.
es semâvâti
: semalar, gökler
4.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yarar sağlayarak denizde akıp giden o gemilerde, O'nun (Allah'ın) gökten su indirip böylece onunla, ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde, orada bütün hayvanlardan yaymasında, rüzgârların (değişik yönlerden) esmesinde ve yerle gök arasında musahhar (emre amade) kılınmış bulutlarda, akıl eden kavim için mutlaka âyetler (del
iller
) vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yeryüzünün yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara fayda vermek üzere denizde yürüyüp giden gemide, Allah'ın, gökten yağmur yağdırarak yeryüzünü, ölümünden sonra diriltmesinde, sonra da yeryüzüne, yürüyen hayvanları yaymasında, yelleri dilediği gibi estirip değiştirmesinde, gökle yer arasında emrine münkad olan bulutta, şüphe yok ki aklı erenler için varlığına, birliğine del
iller
var....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah'ın varlığını ve birliğini isbatlayan) birçok del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, filolarda, Allah’ın gökten indirdiği, ölü toprağı canlandırdığı suda, her tür canlının yeryüzünde üremesini sağlayıp yaygınlaştırmasında, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, gök ile yer arasında ilâhî düzene boyun eğen bulutlarda, ilimle ve tecrübeyle gelişmeye devam eden, eşyanın hakikatini kavrayan, aklını faydalı kullanabilen toplum...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Goklerin ve yerin yaratilmasinda, gece ile gunduzun birbiri ardinca gelmesinde, insanlara yararli seylerle denizde suzulen gemilerde, Allah'in gokten indirip yeri olumunden sonra dirilttigi suda, her turlu canliyi orada yaymasinda, ruzgarlari ve yerle gok arasinda emre amade duran bulutlari dondurmesinde, dusunen kimseler icin del
iller
vardir....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz ki, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yarar sağlayan şeylerle denizde akıp giden gemilerde; Allah'ın gökten indirip, öldükten sonra yeri dirilttiği suda ve her canlıyı orada serpiştirip yaymasında, gökle yer arasında göreve hazır bekleyen rüzgârların ve bulutların değiştirilip döndürülmesinde, aklını kullanan bir topluluk için nice belgeler ve del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde süzülen gemilerde, Allah'ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgarları ve yerle gök arasında emre amade duran bulutları döndürmesinde, düşünen kimseler için del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah'ın varlığını ve birliğini isbatlayan) birçok del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip onunla toprağı ölmüşken diriltmesinde, üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gökle yer arasında boyun eğmiş bulutta akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Hiç şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini kovalamasında, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen vapurlarda, Allah'ın gökten su indirip onun aracılığı ile ölü yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde, düşünen bir topluluk için birçok ayetler, del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şübhesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ihtilâfında (ard arda gelmesinde), insanlara fayda veren şeylerle (yüklü olarak) denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten bir su indirip de, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesi ve orada her hareketli canlıyı yaymasında, rüzgârların yönlendirilmesinde ve gökle yer arasında (emre)boyun eğdirilmiş bulutlarda akıl erdirecek bir topluluk için (Allah’ın varlığına ve birliğine)kat'î del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyarak yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan toprağı diriltmesinde, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârların değişik yönlerden esmesinde ve yer ile gök arasında emre boyun eğmiş bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için pek çok del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün sürelerinin değişmesinde, insanlara fayda sağlamak üzere denizlerde gemilerin süzülüşünde, Allah’ın gökten indirip kendisiyle ölmüş yeri canlandırdığı yağmurda, ve yeryüzünde hayat verip yaydığı canlılarda, rüzgarların yönlerini değiştirip durmasında, gökle yer arasında emre hazır bulutların duruşunda, elbette aklını çalıştıran kimseler için Allah’ın varlığına ve birliğine nice del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyıp giden gemilerde, Allâh'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için (Allâh'ın varlığına ve birliğine) del
iller
vardır....
Bəqərə Suresi, 166. Ayet:
(166-167) O zaman uyulanlar azabı görünce kendilerine uyanlardan uzaklaşırlar ve aralarındaki bütün bağlar kopuverir. Onlara uyanlar ise, «Ah! bir daha bizim için dünyaya dönüş olsaydı, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık» derler. Böylece Allah onlara yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar olarak gösterecektir ve onlar ateşten çıkacak da değ
iller
dir.....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Ve o (Allah'tan başkasına) tâbî olanlar dedi ki: “Keşke bizim için (dünyaya) bir kere daha dönüş olsaydı. O zaman bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşırdık.” Böylece Allah, onlara amellerinin hasara uğradığını (hüsrana düştüklerini) gösterecek. Ve onlar ateşten çıkacak da değ
iller
....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Uyanlar şöyle derler: “Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.” Böylece Allah, onlara işledikleri fi
iller
i pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Ve öncülere tâbi olanlar da şöyle demektedir: “- Ah! Bizim için dünyaya bir dönüş olaydı da onlar bizden ayrılıp uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık.” İşte böylece Allah, onlara bütün yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar hâlinde gösterecektir; ve onlar ateşten de çıkacak değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
(166-167) O zaman uyulanlar azabı görünce kendilerine uyanlardan uzaklaşırlar ve aralarındaki bütün bağlar kopuverir. Onlara uyanlar ise, «Ah! bir daha bizim için dünyaya dönüş olsaydı, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık» derler. Böylece Allah onlara yaptıklarını hasret ve pişmanlıklar olarak gösterecektir ve onlar ateşten çıkacak da değ
iller
dir.....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Tâbi olanlar da şöyle demektedir: Ah bizim için dünyaya bir dönüş olsa idi de onların bizden teberri ettikleri gibi biz de onlardan teberri etse idik! İşte böyle Allah onlara bütün amellerini üzerlerine yığılmış hasretler halinde gösterecektir ve onlar o ateşten çıkacak değ
iller
dir...
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Uyanlar da şöyle demektedir: «Ah bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onlar bizden kaçtıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık! İşte böyle Allah, onlara bütün yaptıklarını üzerlerine çökmüş, pişmanlıklar halinde gösterecektir. Onlar, ateşten çıkacak değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Onlara uyanlar da şöyle demektedirler: «Ah, bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!» İşte böylece Allah onlara bütün amellerini, üzerlerine yığılmış hasretler (pişmanlık ve üzüntüler) halinde gösterecektir. Onlar bu ateşten çıkacak değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Onların peşlerinden gidenler: -Keşke bizim için dünyaya bir daha dönüş olsaydı da, onların bizden kaçtıkları gibi biz de onlardan kaçsaydık derler. İşte Allah, onlara yaptıklarını böyle pişmanlıklar halinde gösterecektir ve onlar ateşten çıkacak da değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Uyanlar, şöyle dediler; "Âh keşke bir daha dünyâya gitmemiz mümkün olsaydı da şimdi onların bizden uzak durdukları gibi biz de onlardan uzak dursaydık!" Böylece Allâh, onlara işledikleri bütün fi
iller
i hasretler (pişmanlık kaynağı olarak) gösterir. Ve onlar, ateşten çıkamazlar....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
O (şeytan) size ancak egonuzu kuvvetlendirecek fikir ve fi
iller
i, yalnızca helal olmayan bedensel zevkler için yaşamayı ve Allâh hakkında ilme dayanmayan şekilde hüküm vermenizi emreder....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Şeytan ve şeytanî güçler size, kötülüğü, meşrû olmayan şehevî fi
iller
i, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı ve Allah hakkında bilmediğiniz, bilemediğiniz şeyleri söylemenizi emrederek size rehberlik eder....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
Davet karşısında, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin hâli, çobanın haykırışını işiten, yalnız sesi ve bağırmayı algılayan sürünün durumuna benzer. Onların duyan kulakları hakkı duymaz. Konuşan d
iller
i hakkı konuşmaz. Gören gözleri hakikati görmez. Bundan dolayı düşünemezler de....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
O azap, Allah’ın emirlerine muhalefete cüretleri ve Allah’ın vahyile kutsal kitaplarda indirdiği hakikatleri gizlemeleri sebebiyledir. Kutsal kitaplarda birbirine halef olan nes
iller
, kitaplarındaki hakikatleri te’vil ve tahrif edenler, haktan uzak derin bir muhalefet, bir düşmanlık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler, cinayetlerde, öldürülenlere karşılık kat
iller
e kısas uygulanması, size yazılı bir kanun haline getirildi, farz kılındı. Hür bir maktûle karşı, hür bir kimseye, maktul bir köleye karşı bir köleye, maktul bir kadına karşı bir kadına kısas uygulanır, ölüm cezası verilir. Ancak, maktûlün velisi, kardeşi tarafından kısas cezasından, vazgeçilen; ödeyeceği diyetin de bir kısmı bağışlanan kimseye, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe, hakkaniyete uyularak, di...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
1.
şehru
: ay
2.
ramadân
: ramazan
3.
ellezî
: o ki, ki o
4.
unzile
: indirildi
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki, insanlar için hidayete erdirici (hidayete erme, Allah'a ulaşma vesilesi) ve beyyineler (açık del
iller
ve ispat vasıtaları) ve Furkan (hakkı bâtıldan ayırıcı) olarak Kur'ân, Hüda tarafından onda (o ayın içinde) indirildi. Artık içinizden kim bu aya (yetişir de ramazan ayını görüp) şahit olursa o zaman onu, oruç tutarak geçirsin. Ve kim, hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı) diğer günlerde (oruç tutarak) tamamlanır. Allah sizin için kolaylık diler, z...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık del
iller
i olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, bir aydır ki insanlara doğruyu bildiren, doğruluğa ait apaçık del
iller
den ibaret olan, hakla bâtılı ayırt eden Kur'ân, bu ayda indirildi. Sizden kim, bu aya erişirse orucunu tutsun. Hasta olan ve yolcu bulunan, hastalığında, yolculuğunda orucunu yer, sonra yediği günler kadar tutar. Allah sizin için kolaylık diler, güçlük değil. Bu da sayıyı tamamlamanız, Allah'ın size doğru yolu göstermesine karşılık onu ululamanız içindir, böylece de ona şükretmiş olabilirsiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık del
iller
i olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, bütün insanların iyiliği, kurtuluşu için bir hidayet rehberi olan, Allah’tan gelen, Allah’ın peygamberiyle öğrettiği, hakkı bâtıldan, imanı küfürden, helâli haramdan ayıran apaçık del
iller
i, şeriatı içeren Kur’ân’ın indirildiği aydır. Sizden kim bu ayda devamlı ikametgâhında bulunursa, o ayın başından sonuna kadar, aksatmadan oruç tutsun. Kim hasta olur veya yolculukta bulunursa, oruç tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar. Allah dinî hükümler koymakla, size kolaylık ...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık del
iller
i olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet ve del
iller
halinde bulunan Kur'an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki, şükredesiniz!...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve del
iller
halinde bulunan Kur'ân onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun. Kim de hasta, yahut yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diler zorluk dilemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki Kur'an onda (ki Kadir gecesinde levh-i mahfuzdan semâ-i dünyâye) indirilmişdir. (O Kur'an ki) insanlara (mahz-ı) hidâyetdir, doğru yolun ve Hak ile baatılı ayırd eden hükümlerin nice açık del
iller
idir. Öyleyse içinizden kim o aya erişirse (hazır olur, müsâfir olmazsa) onu (orucunu) tutsun, kim de hasta olur, yahud bir sefer üzerinde bulunursa o halde başka günlerde, oruç tutamadığı günler sayısınca (orucunu kazaa etsin). Allah size kolaylık diler, size güdük i...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlara doğru yolu göstermek ve hidâyet ile furkandan (hak ile bâtılı ayıran hükümlerden) apaçık del
iller
olmak üzere, Kur’ân onda indirilmiştir. Öyle ise içinizden kim o aya erişirse, artık onda oruç tutsun! Kim de hasta olur veya yolculukta bulunursa, artık (onun üzerine, tutamadığı günler) sayısınca başka günler(deoruç tutma borcu) vardır. Allah size kolaylık ister ve size zorluk istemez. İşte (bütün bunlar)sayıyı tamamlamanız ve sizi hidâyete erdirmesin...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O sayılı günler, ramazan ayıdır. O ramazan ayı ki insanlığa bir rehber olan, onları doğru yola götüren Ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak del
iller
i ihtiva eden Kur’ân o ayda indirildi. Artık sizden kim ramazan ayının hilâlini görürse, o gün oruca başlasın. Hasta veya yolcu olan, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez. Oruç günlerini tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden ötürü Allah’ı tazim etmenizi ister. Şükr...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O Ramazan ayı ki, insanları doğru yola ileten, apaçık hidayet del
iller
ini içeren ve doğru ile yanlışı ayırt eden Kur'ân onda indirildi. Bu aya erişenleriniz orucunu tutsun. Hasta veya yolcu olanlar ise, o günlerin sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin için kolaylık diler, güçlük dilemez. Bir de, oruç günlerini tamamlamanızı ve size hidayet nasip ettiği için Allah'ı herşeyden büyük tanımanızı diler ki, siz de böylece şükretmiş olursunuz....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruçlu olduğunuz günün gecesinde kadınlarınızla buluşmanız, size helâl edilmiştir. Onlar sizin için elbisedir, siz onlar için elbisesiniz. Allah bildi ki nefsinizi yenemeyecek, sabredemeyecek, bir iştir, işleyeceksiniz, bu yüzden tövbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Gayri onlarla buluşun ve Allah'ın size yazdığını dileyin. Fecir doğup da aydınlığıyla kara iplik, sizce beyaz iplikten ayırt edilinceye dek yiyin, için. Sonra orucu ertesi geceye kadar tamam olarak tutun. Fakat mescitlerde ibadet iç...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana soruyorlar, sorarlar
2.
an
: den
3.
el ehilleti
: hilâller (Ay'ın hilâl şeklinden dolunay olana kadar geçirdiği hilâl şek
iller
i)
4.<...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac bilinen aylardadır. Kim o aylarda haccı edâya azmederse, artık hacda seviyesiz konuşmalar, hacca yakışmayan davranışlar, fi
iller
, kavga yapmamalıdır. Ne hayır yaparsanız Allâh bilir. Azıklanın ki en hayırlı azık takvadır (Allâh için beşeriyetinin noksanlarından korunma). Ey derin düşünen akıl sahipleri, benden korunun (yanlış yapmanız yüzünden karşılığını vermemden korunun)!...
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nes
iller
i bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
İş başına, iktidara geldikleri, dünya liderliğini ele geçirdikleri, Kurân’ı ve Kur’ân hükümlerini engelleyerek, dünyayı, halkı istedikleri istikamette yönlendirdikleri zaman, yeryüzünde, ülkelerde fesadı yaymak, kadına ait değerleri, kazanç ve gelir düzenini bozmak; tabiatı, toprağı tahrip edip ürün veremez hale getirmek; ilmî araştırmaları, Kur’ân üzerinde çalışmayı, derinleşmeyi baltalamak; nes
iller
e hayat hakkı tanımamak, tohumları, bitkileri, ürünleri bozma planları uygulamak; gençleri mahve...
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nes
iller
i bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Senin yanından ayrılınca, ülkede fesat çıkarmaya çalışır, ürünleri ve nes
iller
i mahvetmek için uğraşır. Allah, elbette fesadı (bozgunculuğu) sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Senin yanından ayrıldığında ise, memlekette fesat çıkarmaya, ürünleri ve nes
iller
i helâk etmeye koşar. Fakat Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, fakat, hâlâ
2.
in zelel-tum
: eğer ayağınızı kaydırırsanız, saparsanız
3.
min ba'di
: sonradan
4.
...
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size apaçık del
iller
geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size bunca açık del
iller
geldikten sonra gene de ayağınız kayarsa artık bilin ki Allah, şüphesiz pek yüce ve üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size (Kur'an ve Sünnet gibi) apaçık del
iller
geldikten sonra, eğer barıştan saparsanız, şunu iyi bilin ki Allah azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Eğer size bunca apaçık del
iller
geldikten sonra yine de kayarsanız, iyi bilin ki Allâh Aziyz'dir (yaptığınızın sonucunu karşı konulmaz kudretiyle yaşatır), Hakiym'dir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size ayan beyan del
iller
, Kur’ân ve sünnet geldikten sonra, yine de kusur işler, barış ve selâmete, İslâm’a girmekten vazgeçerseniz, Allah’ı acze düşüremezsiniz. Biliniz ki, Allah kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size açık del
iller
geldikten sonra ayağınız kayarsa bilin ki Allah yücedir, hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Helâl ve harama ait hükümlerde size bu kadar aşikâr del
iller
geldikten sonra, eğer şeriat yolundan kayarsanız bilin ki, Allah muhakkak galibdir ve işinde hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size apaçık del
iller
geldikten sonra, yine de kayarsanız, şunu iyi bilin ki Allah azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size apaçık del
iller
gelmesine rağmen doğru yoldan kayarsanız, bilesiniz ki ALLAH Üstündür, Bilgedir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Sizlere bunca açık del
iller
geldikten sonra yine kayarsanız iyi biliniz ki, Allah çok onurlu bir hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size bunca del
iller
geldikten sonra yine kayarsanız, iyi bilin ki, Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size apaçık del
iller
geldikten sonra yine sürçerseniz, ayağınız kayarsa bilin ki Allah her zaman üstündür ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size bunca aşikâr del
iller
geldikten sonra yine kayarsanız bilin ki şübhesiz Allah mutlak gaalibdir. (Sununda) tam hikmet saahibidir. ...
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
O hâlde, size apaçık del
iller
geldikten sonra eğer (İslâm’a tamâmen girmekten)saparsanız, artık bilin ki şübhesiz Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size apaçık del
iller
geldikten sonra yine kayarsanız; bilin ki Allah, şüphesiz Aziz'dir. Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Ve eğer hakikatin bütün del
iller
i size geldikten sonra tökezlerseniz, bilin ki, Allah kudret ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size açık açık del
iller
geldikten sonra ayağınız kayarsa, şunu iyi bilin ki Allah Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Eğer size bunca gerçekler, açık del
iller
geldikten sonra haktan ayrılırsanız, İyi bilin ki: Allah azîz ve hakîmdir (son derece güçlü, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size açık açık del
iller
geldikten sonra yine (hak yoldan) kayarsanız, bilin ki Allâh dâimâ üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size apaçık del
iller
geldikten sonra yoldan çıkacak olursanız, bilin ki Allah'ın kudreti herşeye üstündür ve Onun her işinde sonsuz hikmetler vardır....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size apaçık del
iller
geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki Allah, tüm yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
Onlara nice açık âyetler (del
iller
, mucizeler) verdiğimizi İsrailoğulları'na sor. Ve kim, kendisine (açık âyetler) geldikten sonra Allah'ın nimetini değiştirirse, o taktirde muhakkak ki Allah, ikâbı (cezası) şiddetli olandır ....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
Sor İsrail oğullarına, onlara nice apaçık del
iller
getirdik. Kim Allah'ın nîmetini, ona nail olduktan sonra tebdil ederse yok mu. Şüphesiz ki Allah'ın azâbı ve mihneti pek çetindir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrailoğullarına, nice açık del
iller
verdiğimizi sor! Kim kendisine geldikten sonra Allah'ın nimetini değiştirirse şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır. [44]...
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrailoğulları'na sor; kendilerine nice açık ayetler, del
iller
sunduk. Kim Allah'ın nimeti kendisine geldikten sonra onu değiştirirse hiç kuşkusuz Allah'ın azabı pek ağırdır....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrailoğullarına sor, Biz onlara nice açık del
iller
vermişiz. Kendisine Allah'ın nimeti eriştikten sonra kim onu değiştirecek olursa bilsin ki Allah'ın cezası pek şiddetlidir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjdeci ve korkutucu olarak peygamberler gönderdi. İnsanların ayrılığa düştükleri şeylerde, aralarında dosdoğru hükmetmek üzere onlara kitap da indirdi. Onlara bunca açık del
iller
geldikten sonra da gene ancak ihtirasları yüzünden tuttular da ihtilafa düştüler. Halbuki Allah inananları, onların ihtilâfa düştükleri doğru şeye, kendi izniyle muvaffak etti, gerçeğe ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru ve düz yola çıkarır....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık del
iller
geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar bir zamanlar tek bir topluluk idi. Müjdeleyici ve uyarıcı olarak Allâh, Nebileri bâ's etti (nübüvvet kemâlâtını onlarda açığa çıkardı). Onlar yanı sıra, ayrılığa düştükleri konularda aralarında hükmetmek için, Hak olarak Kitabı (hakikat ve Sünnetullah bilgisini) inzâl etti. Kendilerine Kitap verilmiş olanlar, apaçık del
iller
gelmesine rağmen, kıskançlık yüzünden onda ihtilafa düştüler. Allâh, biiznihi (nefslerindeki Esmâ bileşiminin elvermesiyle) iman edenleri, onların ayrılığa dü...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar Nûh’a kadar aynı dine sahip bir tek milletti. Görüş ayrılığına düşmeleri sebebiyle Allah onlara, rahmeti, merhameti, ihsanı, sevgisi konusunda müjdecilik, sorumluluk hesap ve cezayı hatırlatan, uyarıcılık görevi yapan özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamberler gönderdi. İnsanlar arasında, ihtilâf ettikleri konularda, hakem olmaları, hüküm vermeleri, icraat yapmalarına esas olması için onlarla beraber, gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda gerçekleştirilmesi gereken ...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Sonra Allah müjdeleyici ve korkutucu peygamberler gönderdi. Onlarla birlikte, insanlar arasında ayrılığa düştükleri konularda hükmetmeleri için hak üzere Kitab indirdi. Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra aralarındaki kıskançlıklarından, kinlerinden dolayı bu (Kitap) hakkında ayrılığa düşenler kendilerine Kitab verilmiş olanlardan başkaları değildir. Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah dilediğini doğru y...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar iman üzere bulunan tek bir ümmet idi; sonra kimi iman etmek, kimi küfre varmak suretiyle ayrılığa düştüler de Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi; ve insanlar aralarında ayrlığa düştükleri şeyde hak üzre hükmetmek için, o peygamberlerle kitap gönderdi. Halbuki kendilerine açık del
iller
geldikten sonra aralarındaki zulüm ve hasedlerinden ötürü, ihtilâfa düşenler, o kitab verilenlerden başkası değildir. Onların hak hususunda ayrılığa düş...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık del
iller
geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap verilenler, kendilerine bunca del
iller
geldikten sonra tuttular, aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri hak...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah müjdeleyici ve korkutucu peygamberler gönderdi ve onlarla beraber insanların ihtilafa düştükleri şeylerde, aralarında hüküm vermeleri için hak kitaplar indirdi. Halbuki kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra aralarındaki ihtirastan dolayı ihtilafa düşenler de, o kendilerine kitap verilenlerden başkası değildir. İşte Allah, kendi iradesiyle iman edenleri, üzerinde ittifaka düştükleri hakka ulaştırdı. Allah dilediğini doğru yola ulaştırır....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetdi (kimi îmân etmek, kimi küfre sapmak suretiyle ihtilâfa düşdüler). Binâen'aleyh Allah (rahmetinin) müjdeciler (i, azabının) haberciler (i) olmak üzere (onlara) peygamberler gönderdi ve beraberlerinde — insanların ihtilâfa düşdükleri şeyler hakkında aralarında hüküm vermek için — hak (ve gerçek) kitablar da indirdi. Halbuki kendilerine apaçık del
iller
geldikden sonra birbirine karşı olan ihtiras ve hasedden ötürü ihtilâfa düşenler; o (Kitab) verilenlerden başkası değildir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet (aynı din üzere) idi (daha sonra ihtilâfa düştüler); bunun üzerine Allah, müjdeleyiciler ve (aynı zamanda) korkutucular olarak peygamberler gönderdi ve hakkında ihtilâfa düştükleri şeyler husûsunda, insanların aralarında hüküm vermek için, berâberlerinde hak ile Kitâb indirdi. Ancak kendilerine onun (o kitâbın) verildiği kimseler, onlara apaçık del
iller
geldikten sonra aralarındaki zulüm (ve hased)den dolayı onda da ihtilâfa düştüler. Sonra Allah, (o ehl-i kitâbın) üzerind...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetti. Allah müjdeleyici ve korkutucu peygamberler gönderdi ve onlarla beraber insanların ihtilafa düştükleri şeylerde aralarında hüküm vermeleri için hak kitablar indirdi. Halbuki kitab verilmiş olanlar, kendilerinde açık del
iller
geldikten sonra aralarındaki ihtirastan dolayı ihtilafa düştüler. İşte Allah; kendi izniyle, iman edenleri, üzerinde ihtilafa düştükleri Hakka ulaştırdı. Allah dilediğini doğru yola ulaştırır....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Nâs bir tek ümmet idi. Allah Teâlâ müjdeleyici ve korkutucu olan peygamberler gönderdi. Ve onlar ile beraber hakka müteallik kitap indirdi ki nâs arasında ihtilâf ettikleri hususa hükmetsin. Halbuki, kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra aralarında olan ihtirastan dolayı dinde ihtilâfa düşenler o kendilerine kitap verilenlerden başkası değildir. İmdi Allah Teâlâ imân edenleri ihtilâfa düştükleri hakka kendi irâde-i ilâhiyyesiyle ulaştırır. Ve Allah Teâlâ dilediğini doğru yola hidâyet eder....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmet idi. Allah müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermek için onlarla beraber gerçekleri gösteren kitapları da indirdi. Oysa kendilerine kitap verilmiş olanlar, kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra, sırf birbirlerini çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Bunun üzerine Allah, kendi izniyle ayrılığa düştükleri şeyleri inananlara gösterdi. Şüphesiz ki Allah dilediğine doğru yolu gösterir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allâh, peygamberleri, müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderdi; onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hükmetmek üzere, içinde gerçekleri taşıyan Kitabı indirdi. Kendilerine Kitap verilmiş olanlar, kendilerine açık del
iller
geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlıktan ötürü o(Kitap hakkı)nda anlaşmazlığa düştü(ler). Bunun üzerine Allâh, kendi izniyle inananları, onların üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allâh, dilediğ...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar tek bir ümmet idi. Sonra Allah, müjde veren ve uyaran peygamberler gönderdi; onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hüküm vermeleri için, kitabı da hak ile indirdi. Oysa kitapta anlaşmazlığa düşenler, kendilerine kitap verdiklerimizden başkası değildi. Onlar da, kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilâf ettiler. Allah ise, onların anlaşmazlığa düştüğü hakikate ulaşmaları için iman edenlere izin verdi. Zira Al...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bir zamanlar insanlar tek bir ümmetti. Sonra kimi iman ederek kimi de küfre düşerek birbirlerinden ayrıldılar. Allah onlara doğru yolu müjde vermek ve azabı haber vermek için peygamberler gönderdi ve ihtilafları hakkında hak ile hüküm vermek üzere kitaplar indirdi. Halbuki kendilerine kitap verilmiş olanlar, kendilerine inen açık del
iller
e rağmen sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilafa düştüler. Onların hak hususunda ayrılığa düştükleri şeylerde Allah kendi emriyle (peygamberlere) îmân ed...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetti. Allah, peygamberleri müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi. İnsanların ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında hüküm vermek için, onlarla birlikte doğru olan Kitab indirdi. Kitap verilenler, kendilerine açık del
iller
geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden onda ayrılığa düştüler. Allah, inananları, üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izni ile eriştirdi. Allah dilediğini doğru yola eriştirir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
“İnsanlar (aslında) bir tek ümmet idi de Allâh (onlara) müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak Peygamberler gönderdi. Yanlarında da –insanlar arasında kendisinde anlaşamadıkları şeyler hakkında hükmetmek için– hak ile kitap indirdi. Onlara (nice) del
iller
geldikten sonra –aralarında taşkınlık olarak– kitap verilenlerden başka (kimse) ihtilaf da etmedi. (Kafirlerin) hakdan kendisinde ihtilaf ettikleri şeye (çözüm bulmak üzere) Allâh îman edenlere kendi izni ile hidâyet etti. Allâh dilediği kimseyi d...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmettir. Daha sonra (ihtilafa düştüklerinde) Allah, müjdeleyijci ve korkutucu olarak Peygamberler gönderdi. İnsanlar arasında ihtilafa düştükleri hususlarda hüküm vermek için onlarla beraber Hak Kitab’ı da indirdi. Oysa kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra birbirlerine karşı olan ihtilaf ve hasetten dolayı ihtilafa düşenler, o kendilerine kitap verilenlerden başkası değildir. Bunun üzerine Yüce Allah, o sapıkların ihtilafa düştükleri gerçeği inananlara Kendi izniyle göst...
Bəqərə Suresi, 215. Ayet:
Sana soruyorlar, neyi, kime Allâh (rızası) için karşılıksız bağışlayacaklarını. Hayır olarak bağışlayacağınız şeyler, ana-baba, akraba, yetimler, yoksullar ve evinden uzak düşmüş yolcular içindir. Hayırdan ne yaparsanız, Allâh (Esmâ'sıyla fi
iller
inizi yaratan olarak) bilir....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana şarap ve kumarın hükümlerini soruyorlar. De ki: İkisinde de hem büyük günah var, hem insanlara faydalar var; fakat günahları, faydalarından daha çok. Sonra mallarından neyi vereceklerini soruyorlar. De ki: Kendilerini sıkmayanını, sıkıntıya düşürmeyenini, fazlasını. İşte Allah, del
iller
ini size böylece bildirir, tâ ki düşünesiniz....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Allah'a şirk koşan kadınları, imana gelmedikçe nikâhlamayın. İman sahibi bir cariye bile sizi imrendiren bir müşrik kadından daha hayırlıdır. Şirk koşan erkeklere de kızlarınızı vermeyin. Müşrik, sizi imrendirse bile iman ehli bir kul, ondan hayırlıdır. Onlar, sizi ateşe çağırırlar, Allah'sa, izniyle cennete ve yarlıganmaya. Anarlar, hatırda tutarlar diye de insanlara del
iller
ini apaçık bildirmededir....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Kendilerine bir mehr tayin ettikten sonra, onlarla yatmadan önce boşamışsanız, karar verdiğiniz mehrin yarısını kendilerine verin. Ancak kendileri veya nikâh akdi vekîlleri vazgeçerse bu haktan, o başka. Sizin (mehrin tümünü ona) bağışlamanız ise takvaya daha uygundur. Birbirinize faziletli davranmayı unutmayın. Muhakkak Allâh yaptıklarınızı Basıyr'dir (değerlendirmektedir)....
Bəqərə Suresi, 252. Ayet:
İşte bunlar, Allah'ın del
iller
idir. Onları sana hakkıyla okumadayız ve muhakkak ki sen, gönderilenlerdensin, peygamberlerdensin....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
1.
tilke
: o
2.
er rusulu
: resûller
3.
faddalnâ
: biz faziletli kıldık, üstün kıldık
4.
ba'da-hum
: onların bir k...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık del
iller
verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerd...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O peygamberlerden bâzısını bâzısına üstün ettik. Onlardan Allah'la konuşan var, bâzılarının da derecelerini yüceltmiştir. Meryemoğlu İsa'ya apaçık del
iller
verdik, onu, Rûh-ul-Kudüs'le kuvvetlendirdik. Allah dileseydi onlardan sonrakiler, kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra artık birbirlerini öldürmezlerdi. Ama gene de aykırılığa düştüler. İçlerinde inanan var, inanmayan var. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, fakat Allah dilediğini, dilediği gibi yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik ve onu Rûhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık del
iller
geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkâr etti. Allah dileseydi onlar savaşmazlardı; lâkin Allah dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o Rasûllerden bazısını bazısından daha üst özellikli kıldık. Onlardan kimi Allâh kelâmına muhatap oldu, kimini de derecelerle daha yükseltti. Meryemoğlu İsa'ya da açık del
iller
verdik, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds (kutsal kuvveler) ile teyit ettik. . . Eğer Allâh dileseydi, onlardan sonraki toplumlar kendilerine açık del
iller
ulaştığı hâlde birbirlerini öldürmezdi. Fakat fikir ayrılığına düştüler, kimi iman etti kimi de inkâr etti. Eğer Allâh dilemiş olsaydı birbirlerini öldürmezlerdi...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O görevlendirdiğimiz rasullerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Onlardan bazılarıyla Allah konuştu. Bazılarının da mertebelerini, makamlarını yükseltti. Meryem’in oğlu Îsâ’ya ayan beyan âyetler, mûcizeler verdik. Onu, kâinattaki tabiî, dinî, sosyal, siyasî ve ekonomik düzeni içeren, ihyâ eden, insanları ve toplumları pislikten arındıran kitabı getiren elçi Cebrâil ile destekledik. Eğer Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı, bu peygamberlerden s...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Bu (sûrede sözü geçen) peygamberlerin bir kısmını, kendilerine verilen özelliklerle diğerlerinden üstün kıldık. O peygamberlerden, (arada vasıta olmadan) Allah’ın sözleştiği (Hz. Mûsâ gibi) peygamber var! ve bazılarını da derece bakımından Allah yükseklere çıkarmıştır. Meryem’in oğlu Îsa’ya o açık mûcizeleri verdik ve kendisini melek (Cebrâil aleyhisselâm) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, peygamberlerden sonra gelen ümmetler, kendilerine hidayete ulaştırıcı o apaçık mûcizeler ve delill...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya açık mucizeler verdik ve onu Rûhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Allah dileseydi o peygamberlerden sonra gelen milletler, kendilerine açık del
iller
geldikten sonra birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat onlar ihtilafa düştüler de içlerinden kimi iman etti, kimi de inkâr etti. Allah dileseydi onlar savaşmazlardı; lâkin Allah dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O elçilerin bazısına diğerlerinden daha fazla lütufta bulunduk. Örneğin, kimileriyle ALLAH konuştu, kimilerini de derecelerle yükseltti. Meryem oğlu İsa'ya apaçık del
iller
verdik ve onu Kutsal Ruh ile destekledik. ALLAH dileseydi, onların ardından gelenler kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra birbirleriyle kavga etmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler. Kimisi inandı, kimisi inkar etti. ALLAH dileseydi birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat, ALLAH dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Biz, o işaret edilen peygamberlerden kimini kiminden üstün kıldık. İçlerinden kimi ile Allah konuştu, kimini de daha yüksek derecelere çıkardı. Meryem oğlu İsa'ya da o açık del
iller
i ve mucizeleri verdik ve kendisini Cebrail ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, onlardan sonraki milletler kendilerine o açık del
iller
geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler, kimi inandı, kimi inkar etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Ne varki Allah, ...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından üstün kıldık. İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o del
iller
i verdik ve kendisini Rûhu'l- Kudüs (Cebrail) ile kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o del
iller
geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti. Yine Allah dileseydi, birbirlerini...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu peygamberler ki, (biz) onların bazı sını bazısına üstün kıldık. İçle rinden kimi var ki, Allah (onunla bizzat) ko nuşmuş, bazıla rını da dereceler le yükseltmiştir. Mer yem oğlu Îsâ’ya ise apaçık delil ler (mu'cize ler) verdik ve onu Rûhü’l-Kudüs (Cebrâîl) ile takviye ettik. Hâlbuki Allah dileseydi, onlar dan son raki ler, kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi; fa kat (kullarını hayra ve şerre kābil kılarak, irâ de lerinde serbest bı rak tığı için) ihtilâ...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Şu peygamberler onlardan kimini kiminden üstün kıldık. Allah, onlardan kimiyle söyleşmiş, kimini de derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya da açık del
iller
verdik. Ve onu Ruh'ul-Kudüs ile destekledik. Eğer Allah dilesydi; onların arkasındakiler; kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ihtilafa düştüler, sonra onlardan kimi inandı, kimi de inkar etti. Allah dileseydi; birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak Allah, istediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Biz o peygamberlerden kimini kiminden üstün kıldık. Allah onlardan kimileri ile konuşmuş, bazılarının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya da açık mucizeler verdik ve onu kudsî ruhla destekledik. Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat onlar ihtilâfa düştüler. Kimileri inandı, kimileri de küfre saptı. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat Allah dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Biz, o peygamberlerin kimini kimine üstün kıldık. Allah onlardan bazısına hitap buyurdu, bazısını birçok derecelerle yükseltti. Meryem’in oğlu Îsâ’ya da o açık belgeleri, mûcizeleri verdik ve onu Rûhulkudüs ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, onların peşlerinden gelenler kendilerine açık del
iller
in gelmesine rağmen, birbirleriyle savaşmazlardı. Lâkin ihtilâfa düştüler de onlardan bir kısmı iman, bir kısmı ise inkâr etti. Şayet Allah dileseydi onlar birbirleri ile savaşmazlardı, lâkin şu var k...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o elçilerden kimini kiminden üstün kıldık. Allâh onlardan kimine konuştu, kimini de derecelerle yükseltti. Meryem oğlu Îsâ'ya da açık del
iller
verdik ve onu Ruh'ül-Kudüs ile destekledik. Allâh dileseydi onların arkasından gelen milletler, kendilerine açık del
iller
gelmiş olduktan sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat anlaşmazlığa düştüler, onlardan kimi inandı, kimi de inkâr etti. Allâh dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Ama Allâh dilediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte bu peygamberlere Biz birbirinden farklı üstünlükler verdik. Onlardan kimiyle Allah bizzat konuştu; bazılarını da derece derece yükseltti. Meryem oğlu İsa'ya ise apaçık del
iller
verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs ile güçlendirdik. Eğer Allah dileseydi, onlardan sonra gelenler, kendilerine bu kadar açık del
iller
ulaşmışken birbirleriyle çatışmazlardı. Lâkin anlaşmazlığa düştüler ve onlardan iman eden de oldu, inkâr eden de. Allah dileseydi onlar birbirleriyle çatışmazlardı; fakat Allah murad ettiği ş...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allâh O, tanrı yoktur sadece HÛ! Hayy ve Kayyum (yegâne hayat olan ve her şeyi kendi isimlerinin anlamı ile ilminde oluşturan - devam ettiren); O'nda ne uyuklama (âlemlerden bir an için olsun ayrılık), ne de uyku (yaratılmışları kendi hâline bırakıp kendi Zâtî dünyasına çekilme) söz konusudur. Semâlarda ve arzda (âlemlerdeki tümel ilim ve fi
iller
boyutunda) ne varsa hepsi O'nundur. Nefsinin hakikati olan Esmâ mertebesinden açığa çıkan kuvve olmaksızın (biiznihi) O'nun indînde kim şefaat edebilir...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine zenginlik ve saltanat verdiği için, şımararak, Rabbi hakkında del
iller
getirerek İbrâhim’le tartışanı, diktatör Nemrud’u görmüyor musun? İbrahim: 'Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbim, hayat veren ve eceller gelince ölümü gerçekleştirendir' dedi. Nemrud: 'Ben de hayat veririm ve ölümü gerçekleştiririm' diye karşılık verdi. İbrâhim: 'Allah güneşi doğudan doğduruyor. Haydi sen de batıdan doğdur' dedi. Kulluk sözleşmesinde...
Bəqərə Suresi, 262. Ayet:
Mallarını (Allah yolunda) harcayıb da sonra o harcadıklarının arkasından bir başa kakış ve bir eziyyet takıb katmayanlar (yok mu?) Onların Rableri yanında mükâfatları vardır. Onlara hiç bir korku yokdur, mahzun da olacak değ
iller
dir onlar. ...
Bəqərə Suresi, 262. Ayet:
Mallarını Allah yolunda infak edip de, sonra infak ettikleri şeyin ardından başa kakmayan ve eziyet etmeyenlerin mükafaatı, Rabbları katındadır. Onlara korku yoktur. Ve mahzun da olacak değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Biriniz arzular mı ki onun bir hurma fidanlığı, bir üzüm bağı olsun, kıyısından ırmaklar aksın, o fidanlıkta, o bağda bütün meyveler yetişsin, kendisi de ihtiyarlığa düşsün, küçük ve âciz dölü-döşü bulunsun da tam bu çağda fidanlığına, bağına, yakıp kavurucu bir sam yeli gelip çatsın, bahçe ve bağ, yanıp mahvolsun? İşte Allah, düşünürsünüz diye size del
iller
ini böyle açıklar....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler sizi fakru zarurete düşmekle tehdit eder. Size meşrû olmayan şehevî fi
iller
i, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı emrederek sizi idare eder. Allah da size tarafından koruma kalkanı, bağışlama, lütuf ve ihsan va’deder. Allah’ın lütfu ve rahmeti geniştir. Her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
İnfak edilenler, Allah yolunda kapanıp kalmış, yeryüzünde dolaşamaz olmuş yoksullar içindir. İffet ve onurları yüzünden, cah
iller
bunları, zengin kişiler sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ve yırtıklık ederek, insanlardan bir şey istemezler. Nimet ve imkândan infak ettiğiniz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir....
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
Mallarını gece gündüz, gizli aşikâr (Hak yolunda) harcayanlar (yok mu?), İşte onların, Rableri katında mükâfatları vardır, Onlara hiç bir korku da yokdur, onlar mahzun da olacak değ
iller
dir. ...
Bəqərə Suresi, 274. Ayet:
Onlar ki; mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık infak ederler. İşte onların mükaafatı Rabbları katındadır. Onlar için korku da yoktur, üzülecek de değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
İman edip bunun gereği olan yararlı fi
iller
i uygulayan, salâtı ikame eden ve zekâtı verenlerin Rableri indînde özel karşılıkları vardır. Korku yoktur onlar için ve onları hüzünlendirecek bir şey de olmaz....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
İman edip iyi ameller işleyen, namazı kılan ve zekâtı veren kimselerin, Rableri katında muhakkak mükâfatları (ecirleri) vardır; ve onlara hiç bir korku yoktur, mahzun da olacak değ
iller
dir....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
Îman eden, iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunan, namazı (nı) dosdoğru kılan, bir de zekâtı (nı) veren kimseler (in, evet), onların Rableri indinde mükâfatları vardır. Onlara hiç bir korku yokdur, onlar mahzun da olacak değ
iller
dir. ...
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
İman edip salih amel işleyenlerin, namaz kılıp zekat verenlerin Rabbları katında mükafaatları vardır. Onlar için korku yoktur ve üzülecek de değ
iller
dir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, adaleti ayakta tutarak (del
iller
iyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilâh yoktur....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, kendinden başka ibadete müstahak bir varlık olmadığını del
iller
le açıkladı. Meleklerle, ilim sahibleri de adâlet ve hak üzere durarak buna iman ettiler. O’ndan başka hiç bir ilâh yoktur. O, tevhîd getirmiyenlere gâliptir; hüküm ve hikmet sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, adaleti ayakta tutarak (del
iller
iyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilâh yoktur....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, şu hakıykatı: Kendinden başka hiç bir Tanrı olmadığını, adaleti ayakda tutarak (del
iller
iyle, âyetleriyle) açıkladı. Melekler (bunu ikrar etdi, hakıykî) ilim saahibleri (nebiler, âlimler) de (böylece inandı). Ondan başka hiç bir Tanrı yokdur. (O), mutlak gaalibdir, yegâne hüküm ve hikmet saahibidîr. ...
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah katında, Allah’tan gelen, tek ilâhî din, şeriat, düzen, medenî kurallar İslâm’dır. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kavimlerine gelen doğru bilgilerden sonra, liderliği ve hakimiyeti hep kendi uhdelerinde tutma hırsları, hasetleri, haksızlıkları, şer’î kurallara karşı çıkmaları ve bozgunculukları sebebiyle ayrı baş çekerek ihtilâf çıkardılar. Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gösteren del
iller
i inkâr edenler, küfre giren ehl-i kitap bilmelidir ki,...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Allah’ın birliği ve dini konusunda karşı del
iller
getirerek seninle münakaşaya kalkışırlarsa: 'Ben, bana, benim sünnetime tâbi olanlarla birlikte varlığımı, benliğimi Allah’a teslim ettim, İslâm’ı yaşayan bir müslüman oldum' diyerek tartışmalarına fırsat verme. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, yazı, hesap-kitap bilmeyen ümmîlere de: 'Siz de varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim ettiniz mi? İslâm’ı yaşayan müslümanlar ol...
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gösteren del
iller
i inkâr edenlere, haklı bir sebep ortada yokken peygamberlerin kanını dökenlere, sosyal adaleti, sosyal güvenliği temin eden, refah payını artırarak dengeli dağıtan, adaleti, nısfeti uygulayarak kamu düzenini, kamu güvenliğini sağlayan insanları, kamu görevlilerini, sosyal, ekonomik, idarî ve siyasî meselelerle ilgilenenleri, liderleri, uzmanları, âlimleri öldürenlere, işte onlara can yakıp inleten müthiş azabı haber ver....
Ali-İmran Suresi, 34. Ayet:
Bunlar birbirinden gelme bir nes
iller
dir. Allah işiten ve bilendir....
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Rabbım, bana bir alamet ver, dedi. Alametin, işaretten başka şek
iller
le insanlarla konuşmamandır. Bununla beraber Rabbını çok an ve akşam sabah tesbih et....
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
1.
ve resûlen
: ve resûl, elçi olarak
2.
ilâ benî isrâîle
: İsrailoğulları'na
3.
en-nî
: muhakkak ki ben
4.
kad ci'tu-kum bi
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Ve onu (Meryem oğlu Îsâ Mesih'i ), "Benî İsrâîl'e (İsrailoğulları'na)" resûl olarak gönderecek. (Onlara şöyle diyecek): "Muhakkak ki ben size Rabbiniz'den âyet (mucizeler) getirdim. Ben gerçekten size nemli topraktan kuş heykeli yaparım, sonra onun içine üflerim. O zaman o, Allah'ın izniyle kuş olur. Doğuştan kör olanı ve abraş hastalığını iyileştiririm. Ve Allah'ın izniyle ölüyü diriltirim. Yediğiniz şeyleri ve evlerinizde biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm. Eğer siz mü'minler iseniz mu...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
O’nu İsrailoğullarına peygamber olarak gönderecek ve onlara şöyle diyecektir; “- Cidden, ben Rabbinizden bir mûcize ile geldim. Ben, size çamurdan kuş biçiminde bir taslak yapar ona üfürürüm, Allah’ın izniyle hemen bir kuş oluverir. Yine Allah’ın izniyle anadan doğma körü ve abraşı da iyi ederim, ölüleri diriltirim; evlerinizde ne yiyor ve ne biriktiriyorsanız size haber veririm. Elbette bu mûcizelerde size (peygamberliğimi isbat eden) del
iller
ve alâmetler vardır, eğer iman ederseniz......
Ali-İmran Suresi, 50. Ayet:
Tevrat'ın gerçekliğini söylemekte, size haram edilen bâzı şeyleri helâl etmekteyim, Rabbinizden del
iller
le geldim. Sakının Tanrıdan da bana itaat edin....
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
1.
zâlike
: bu, işte bu
2.
netlû-hu
: onu tilâvet ediyoruz, okuyoruz
3.
aleyke
: sana, senin üzerine
4.
minel âyâti
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana bu kadar bilgi geldikten sonra, del
iller
getirerek seninle bu konuda tartışanlara: 'Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, biz oğullarımızı, siz de oğullarınızı, biz hanımlarımızı, siz de hanımlarınızı çağıralım. Sonra ihlas ve samimiyetle dua ve niyazda bulunarak, Allah’ın lânetinin yalancılar üzerine olmasını dileyelim' diye ilan ederek söyle....
Ali-İmran Suresi, 65. Ayet:
'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, İbrahim hakkında del
iller
getirerek niçin tartışıyorsunuz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?'...
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz böylesiniz. Hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda del
iller
getirerek tartıştınız, anladık. Niçin hakkında bilginiz olmadığı konularda delil icat ederek tartışıyorsunuz? Bunları Allah biliyor, sizin bu konularda bilginiz yok, hiçbir şey bilemezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
1.
veddet
: diledi
2.
tâifetun
: taife, bir grup, topluluk
3.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden, kitap verilenlerden, yahudiler ve hristiyanlardan
4.
...
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehli Kitap'tan bir grup sizi dalâlete düşürmeyi diledi. Onlar, kendilerinden başkasını dalâlete düşüremezler. Ve onlar farkında değ
iller
....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap ehlinin bir bölüğü, yolunuzu sapıtmak ister. Halbuki sizi değil, ancak kendilerini yoldan çıkarırlar, kendileri sapıklığa düşerler de farkında değ
iller
dir....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir kısmı ne yapıp edip sizin, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihinizin önünü açmak istediler. Kendilerinden, birbirlerinden başkasının, hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihlerinin önünü açamadılar. Bunun bile farkında değ
iller
....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap ehlinden bir topluluk sizi saptırmayı arzuladı. Oysa onlar sadece kendilerini saptırıyorlar da bunun farkında değ
iller
....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Yahudi’lerden bir topluluk, sizi şaşırtıp dinlerine çevirmek istediler. Halbuki onlar, kendilerinden başkasını şaşırtıp saptıramazlar. Bunun farkında bile değ
iller
dir....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap halkından bir grup sizi saptırmak ister. Onlar sadece kendilerini saptırıyor. Farkında bile değ
iller
....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap ehlinden bir grup istedi ki sizi saptırsınlar. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar; fakat farkında değ
iller
....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
1.
ve inne
: ve muhakkak ki
2.
min-hum
: onlardan
3.
le ferîkan
: bir grup mutlaka
4.
yelvûne
: eğip bükerler
...
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Ve muhakkak ki onlardan (Ehli Kitap'tan) bir grup mutlaka, onu (okuduklarını) kitaptan zannetmeniz için kitabı okurken d
iller
ini eğip bükerler oysa o kitaptan değildir. O, Allah'ın katından olmadığı halde: "O, Allah'ın katındandır" derler. Ve onlar Allah'a karşı bilerek yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitab’dan olmadığı hâlde Kitab’dan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi d
iller
ini eğip bükerler ve, “Bu, Allah katındandır” derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Kitap ehlinin bir bölüğü de kitaptan bir şey okuyorlarmış zannına kapılmanız için d
iller
ini oynatıp dururlar, halbuki okudukları, kitapta yoktur. Bu, Allah katındandır derler, değildir Allah katından ve bile bile Tanrıya bühtan ederler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken d
iller
ini eğip bükerler. Halbuki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Ehl-i kitaptan öyle bir grup da var ki, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitaptan okuyormuş gibi d
iller
ini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Bir de: 'Bu Allah katındandır' derler. O Allah katından da değildir. Onlar bile bile Allah adına yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir topluluk da, Kitap'tan olmayan bir şeyi Kitap'tan sanmanız için, Kitab üzerinde d
iller
ini eğip bükerler ve 'Bu Allah katındandır' derler. Oysa o Allah katından değildir. [14] Onlar bile bile Allah hakkında yalan söylemektedirler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan öyleleri vardır ki, d
iller
ini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah katındandır" derler. Oysa o, Allah katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Kitap ehlinden bir gürûh da vardır, d
iller
ini kitaba doğru eğer bükerler ki, siz, o tahrif ettiklerini kitaptan sanasınız. Halbuki o, kitaptan değildir. Bir de: “- Bu Allah katındandır” derler; halbuki o, Allah katından değildir. Allah nâmına bile bile yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir takimi, Kitapta olmadigi halde Kitabdan zannedesiniz diye d
iller
ini egip bukerler. O, Allah katindan olmadigi halde: «Allah katindandir» derler, bile bile Allah'a karsi yalan soylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Kitap Ehlinden öyle kimseler de var ki, kitapta olmadığı halde kitaptanmış sanasınız diye d
iller
ini kitaptan yana evirip çevirirler, eğip bükerler de «Bu, Allah'ın kitabındandır» derler. Oysa Allah katından (böyle bir şey indirilmiş) değildir. Onlar bile bile Allah'a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir takımı, Kitapta olmadığı halde Kitaptan zannedesiniz diye d
iller
ini eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde: 'Allah katındandır' derler, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken d
iller
ini eğip bükerler. Halbuki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a iftira ediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onların bazısı, kitapta olmayanı kitaptan sanasınız diye d
iller
ini bükerek kitabı taklit eder ve ALLAH katından olmadığı halde, 'Bu ALLAH katındandır,' derler. Bile bile, ALLAH adına yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Bir de onlardan bir fırka vardır d
iller
ini kitaba eğer büğerler: onu kitabdan sanasınız diye: halbuki kitabdan değildir, hem o Allah tarafındandır derler: halbuki Allah tarafından değildir, de Allah namına bile bile yalan söylerler...
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Bir de onlardan bir grup vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, d
iller
ini kitaba bakarak eğip büğerler. Oysa o, kitaptan değildir. Yine: «O, Allah tarafındandır.» derler. Oysa Allah tarafından değildir. Ama, bile bile Allah namına yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Kitap ehlinden öyle bir güruh da vardır ki, siz onu kitaptan sanasınız diye, d
iller
ini kitaba doğru eğip bükerler. Halbuki o, kitaptan değildir. «Bu, Allah katındandır.» derler; oysa o, Allah katından değildir. Allah'a karşı, kendileri bilip dururken, yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan öyleleri vardır ki, d
iller
ini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Tanrı katındandır" derler. Oysa o, Tanrı katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Tanrı'ya karşı (böyle) yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Ehl-i Kitabdan öyle bir güruh da vardır ki (bir şey okuyorlarmış gibi) d
iller
ini Kitaba doğru eğib bükerler, siz onu Kitabdan sanasınız diye. Halbuki o, Kitabdan değildir. «Bu, Allah katındandır» derler, o ise, Allah katından değildir. Allaha karşı, kendileri bilib dururken, yalan söylerler. ...
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Doğrusu onlardan (ehl-i kitabdan) elbette bir fırka da vardır ki, kendisi Kitab’dan olmadığı hâlde, onu Kitab’dan sanasınız diye, (doğru kelimeyi değiştirerek) d
iller
ini Kitab’la eğip bükerler. Ve o, Allah tarafından olmadığı hâlde: 'Bu, Allah katındandır!' derler. Bu sûretle onlar, Allah’a karşı (hakikati) bile bile yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir güruh vardır ki; kitabda olmadığı halde kitabdan zannedesiniz diye, d
iller
ini eğip, bükerler. Allah katında olmadığı halde; Allah katındandır, derler. Allah adına, bile bile yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan öylesi de var ki, (söyledikleri) Kitab-ı Mukaddes'den olmadığı halde ondan olduğunu düşünesiniz diye d
iller
iyle Kitab-ı Mukaddes'i çarpıtırlar ve Allah'tan olmadığı halde, "Bu, Allah'tandır!" derler; böylece bile bile Allah hakkında yalanlar uydururlar....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Ve onlardan bir fırka da vardır ki, kitap ile d
iller
ini eğer bükerler. Onu kitaptan sanasınız diye. Halbuki o kitaptan değildir. Ve derler ki, «O Allah katındandır.» Halbuki, o Allah tarafından değildir. Ve onlar bildikleri halde Allah Teâlâ'ya karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken d
iller
ini eğip bükerler. Halbuki okudukları kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde: “Bu Allah katındandır. ” derler. Onlar bile bile Allah'a iftirâ ediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onların bir kısmı, kitaptan olmadığı halde, sizin kitaptan zannetmeniz için kitaba bakarak d
iller
ini eğip bükerler. O, Allah katından olmadığı halde “Allah katındandır” derler. Bile bile Allah hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir kısmı da, aslında kitaptan olmadığı halde, Sizin kitaptan zannetmeniz için, Okurken ağızlarını d
iller
ini eğip bükerler (bazı kelimelerin telaffuzunu değiştirirler). Bir şeyler söyleyip, "Bu Allah tarafındandır." derler. Halbuki o, Allah tarafından değildir. Bile bile Allah adına yalan uydururlar....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir grup var ki, Kitapta olmayan bir şeyi, siz Kitaptan sanasınız diye d
iller
ini Kitapla eğip büker(sözlerini, Kitabın sözü imiş gibi göstermek için kelimeleri d
iller
inde bükerek okur, onları, Kitabın sözlerine benzetmeğe çalışır)lar ve: "O, Allâh katındandır." derler. Oysa o, Allâh katından değildir. Bile bile Allah'a karşı yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan öyleleri vardır ki, d
iller
ini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanırsınız diye. Oysa o kitaptan değildir. «Bu Allah katındandır» derler. Oysa o, Allah katından değildir. Ve onlar, kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Kitap Ehlinden bir kısmı da var ki, kitabı okurken d
iller
ini eğip bükerler-tâ ki, okudukları şeyi kitaptan sanasınız. Oysa o kitaptan değildir. Bir de derler ki, 'Bu Allah katındandır.' Oysa o Allah katından değildir. Böylece, bile bile Allah hakkında yalan söyleyip dururlar....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan bir zümre vardır, aslında Kitap'tan olmayan birşeyi siz Kitap'tan sanasınız diye, d
iller
ini Kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
1.
keyfe
: nasıl
2.
yehdi allâhu
: Allah hidayet eder
3.
kavmen
: kavim, topluluk
4.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Îmânlarından sonra inkâr eden kavmi, Allah nasıl hidayete erdirir? Ve onlar, Resûl'ün Hak olduğuna şahit oldular ve onlara beyyineler (açık del
iller
) geldi. Ve Allah, zâlimler kavmini hidayete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık del
iller
geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Allah, o kavme nasıl doğru yolu gösterir ki inandıktan sonra kâfir olmuştur. Halbuki onlar, Peygamberin gerçek olduğuna da tanıklık etmişlerdi, onlara apaçık del
iller
de gelmişti ve Allah, zâlim kavmi doğru yola sevk etmez ki....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman etmelerinden, Resûl'ün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık del
iller
gelmesinden sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine açık del
iller
geldikten, Rasûlün Hak olduğuna şahitlik edip iman ettikten sonra hakikati inkâr eden bir topluluğa, Allâh nasıl hidâyet eder! Allâh zulmedenler topluluğuna hidâyet etmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kitaplarında vasıfları belirtilen peygambere iman ettikleri halde, Muhammed’in Allah tarafından gönderilen hak peygamber olduğu bilgilerinin doğruluğunu göre göre, kendilerine apaçık âyetler del
iller
geldikten sonra, inkâr bataklığına giren kavimlere, yahudilere ve hristiyanlara Allah nasıl hidayeti, doğru yolu nasip eder? Allah küfrü imana tercih eden, Allah yoluna, Allah yolundaki faaliyetlere engel olan zâlim bir kavmi, bir toplumu doğru yola sevketme lütfunda bulunmayacak....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İmanlarından, Peygamberin hak olduğuna şahit olduktan ve kendilerine açık del
iller
geldikten sonra küfre düşen bir topluluğu Allah nasıl doğru yola eriştirir! Allah zalim kavmi doğru yola eriştirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
gelmiş ve Peygamberin hak olduğuna şehadet getirmişlerken (bu) imanlarından sonra dinlerinden çıkıp küfre sapan bir topluluğu Allah nasıl hidâyete ulaştırır? Allah zâlimler topluluğunu (kavmini) hidayete eriştirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman etmelerinden, Resûl'ün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine apaçık del
iller
gelmesinden sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman ettikten, elçinin doğru olduğuna tanık olduktan ve kendilerine açık del
iller
geldikten sonra, inkar eden bir toplumu, ALLAH nasıl olur da doğruya iletir? ALLAH zalim toplumu hidayete ulaştırmaz....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine açık del
iller
gelmiş ve peygamberin hak olduğuna şahitlik etmişken, inananların arkasından nankörlük edip inkara sapan bir milleti, Allah nasıl başarılı kılar! Oysa Allah, zulmedenler topluluğunu başarılı kılmaz....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İnandıktan, Peygamber'in hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine açık del
iller
geldikten sonra, inkâra sapan bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
gelmiş, o peygamberin şübhesiz bir hak olduğuna şâhidlik de etmişler iken îmanlarının arkasından küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidâyete erdirir (Muvaffak eder)? Allah zaalimler güruhunu hidâyete götürmez. ...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Îmân (etme)lerinden ve şübhesiz peygamberin hak olduğuna şâhidlik yapmalarından, hem kendilerine apaçık del
iller
gelmesinden sonra, (bunlara rağmen) inkâr eden bir kavmi, Allah nasıl hidâyete erdirir? Çünki Allah, zâlimler topluluğunu (küfürlerindeki ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez!...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman ettikten, peygamberlerin hak olduğunu gördükten ve kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra küfre sapan bir kavmi, Allah nasıl hidayete eriştirir? Ve Allah, zalimler güruhunu hidayete iletmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İmân ettiklerinden ve resûlün hak olduğuna şehâdette bulunduklarından sonra ve kendilerine açık del
iller
gelmiş olduğu halde kâfir olan bir kavmi Allah Teâlâ nasıl hidâyete erdirir? Halbuki, Allah Teâlâ zalimler gürûhunu hidâyete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman ettikten, peygamberin hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra inkâr eden bir topluluğu Allah nasıl hidayete eriştirir? Allah zâlimler topluluğunu hidayete eriştirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine kesin ve açık del
iller
gelmiş ve Resulün hak peygamber olduğuna şehadet etmiş iken, imanlarından sonra küfre sapan bir topluluğu hiç Allah hidâyete erdirir mi? Yok, yok! Allah, zalimler güruhunu cennete giden yola koymaz, emellerine kavuşturmaz....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman ettikten, Resul'ün hak olduğunu gördükten ve kendilerine açık del
iller
geldikten sonra, inkâr eden bir topluma Allâh nasıl yol gösterir? Allâh, zâlim toplumu doğru yola iletmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman ettikten, peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra kâfir olan bir topluluğa Allah nasıl yol göstersin? Zalimler topluluğuna Allah hidayet vermez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İmanlarından, resulün hak olduğuna tanıklık ettikten ve kendilerine ayan-beyan del
iller
geldikten sonra küfre sapmış bir topluluğa Allah nasıl kılavuzluk eder? Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez....
Ali-İmran Suresi, 94. Ayet:
Kimler bundan sonra, Allah adına yalan uydurursa, onlar, işte onlar bâtıl del
iller
i ileri süren zâlimlerin ta kendileridir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
1.
fîhi
: orada
2.
âyâtun
: âyetler, del
iller
, kanıtlar
3.
beyyinâtun
: açık beyyineler
4.
makâmu ibrâhîme
: Hz. İ...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Onda apaçık del
iller
, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.)...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Oradadır apaçık del
iller
ve İbrahîm'in durağı ve kim oraya girerse emin olur. İnsanlardan, oraya gitmeye gücü yetene, Allah için gidip o evi ziyaret ederek haccetmesi farzdır. İnkâr eden eder, Allah şüphe yok ki bütün âlemlerden müstağnîdir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık, Allah’a saygıyı çağrıştıran del
iller
, nişâneler ve Makam-ı İbrahim vardır. Oraya giren emniyet ve huzur bulur. Yoluna gücü yeten herkesin hac ibadetini ifa etme, hayır ve bereket elde etme ümidiyle Beytullah’ı ziyareti Allah’ın insanlar, müslümanlar üzerindeki hakkıdır. Kim bu hakkı inkâr eder, tanımazsa Allah’ın azabından kurtulamaz. Bilmelidir ki, Allah insanlara, âlemlere muhtaç olmayacak kadar zengindir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apacik del
iller
vardir, Ibrahim'in makami vardir; kim oraya girerse, guvenlik icinde olur; oraya yol bulabilen insana Allah icin Kabe'yi haccetmesi gereklidir. Kim inkar ederse, bilsin ki; dogrusu Allah alemlerden mustagnidir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık del
iller
vardır, İbrahim'in makamı vardır; kim oraya girerse, güvenlik içinde olur; oraya yol bulabilen insana Allah için Kabe'yi haccetmesi gereklidir. Kim inkar ederse, bilsin ki; doğrusu Allah alemlerden müstağnidir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Onda apaçık del
iller
, İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren güvene erer. Ona bir yol bulabilenlerin Beyt'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağni (kimseye muhtaç değil, her şey ona muhtaç)dir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık del
iller
ve İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse güvenliğe erer. Ona yol bulabilenlerin Kâbe'ye haccetmesi Allah'ın, insanlar üzerinde hakkıdır. Kim küfrederse bilsin ki Allah alemlerden müstağnidir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık alâmetler ve del
iller
, İbrâhimin makamı vardır. Kim Beytullaha girerse korkudan emin olur. Ziyarete gücü yeten herkese Beytullahı ziyaret etmek, Allah’ın onun üzerindeki hakkıdır. Nankörlük edip bu hakkı tanımayana Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur, o bütün âlemlerden müstağnidir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Onda açık açık del
iller
, İbrâhim'in Makâmı vardır. Ona giren, güvene erer. Yoluna gücü yeten herkesin, o Ev'e gi(dip haccet)mesi, insanlar üzerinde Allâh'ın bir hakkıdır. Kim nankörlük ederse şüphesiz Allâh, bütün âlemlerden zengindir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Açık-seçik del
iller
, İbrahim'in makamı vardır orada. Oraya giren, güvene ermiş olur. Yoluna gücü yetenin o evi ziyaret etmesi, insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır. Kim nankörlük ederse hiç kuşkusuz, Allah bütün âlemlere muhtaç olmayacak bir Ganî'dir....
Ali-İmran Suresi, 98. Ayet:
De ki: Ey kitap ehli, ne diye Allah'ın del
iller
ini inkâr eder, kâfir olursunuz? Halbuki Allah, bütün yaptıklarınızı görür....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Hep birden Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, bölük bölük olmayın ve anın Allah'ın size verdiği nîmeti, anın o zamanı ki düşmandınız birbirinize, kalplerinizi uzlaştırdı, nîmetiyle kardeş oldunuz. İçinde ateş dolu bir çukurun tam kenarındaydınız, sizi kurtardı oradan. Allah, doğru yolu bulursunuz diye del
iller
ini böyle açıklar işte....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
1.
ve lâ tekûnû
: ve olmayın
2.
ke ellezîne
: onlar gibi
3.
teferrakû
: ayrıldılar
4.
ve ihtelefû
: ve ihtilâfa, a...
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Ve kendilerine beyyineler (açık del
iller
) geldikten sonra, fırkalara ayrılıp ihtilafa düşenler gibi olmayın! Ve işte onlar, onlar için “azîm azap” vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra da gene bölük bölük olanlara, gene ayrılığa düşenlere benzemeyin. Öyle kişilerdir onlar ki onlaradır pek büyük azap....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için aziym azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık âyetler, del
iller
geldikten sonra, birbirinize düşerek bölük pörçük olup, parçalanıp, ayrı baş çekerek ihtilâf çıkaran ehl-i kitap gibi olmayın. Onlar, işte onlar için büyük bir ceza vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Ey müminler, kendilerine açık del
iller
ve âyetler geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşen Hristiyan ve Yahudî’ler gibi olmayın. İşte onlar için çok büyük bir azâp vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra ayrılık ve anlaşmazlığa düşenler gibi olmayınız. Onlar için büyük bir azap var...
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Sakın kendilerine açık del
iller
geldikten sonra ayrılık çıkarıp anlaşmazlığa düşenler gibi olmayın! Onlara büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Siz kendilerine apaçık del
iller
, âyetler geldikten sonra parçalanıb ayrılanlar, ihtilâfa düşenler gibi olmayın: işte onlar (ın haali): En büyük azâb onlarındır. ...
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra parçalanıp ihtilâfa düşenler (yahudi ve hristiyanlar) gibi de olmayın! Hem işte onlar yok mu, kendileri için (pek) büyük bir azab vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra, parçalanıp ihtilafa düşenler gibi olmayın. İşte onlara büyük bir azab vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Onlar için kıyamet günü büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine kesin del
iller
in gelmesinden sonra bölünüp ihtilâfa düşenler gibi olmayın. Onlar için büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine açık del
iller
geldikten sonra bölünüp ihtilâf edenler gibi olmayın. İşte onlar (evet) onlar için büyük bir azâb vardır....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Kendilerine apaçık del
iller
geldikten sonra anlaşmazlığa düşüp de parçalananlar gibi olmayın. Onlar için büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Nerede bulunurlarsa bulunsunlar, aşağılık bir hâle getirilmiştir onlar; ancak Allah'ın ipine ve insanların yapıştıkları ipe yapışanlar müstesna. Allah'ın gazabına uğradılar ve üstlerine miskinlik çullandı. Bu da Allah'ın del
iller
ini inkâr ettikleri ve haksız yere peygamberleri öldürdükleri için, bu da isyan ettikleri ve hadlerini aştıkları için....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Hepsi bir değ
iller
, Ehli kitab içinden kalkınan bir ümmet var, gece vakitleri Allahın âyetlerini okuyub secdelere kapanıyorlar...
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Ne hayır yaparlarsa, ondan mahrum bırakılacak değ
iller
dir. Allah muttakileri, çok iyi bilmektedir....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey inananlar, birbirinizi bırakıp da başkalarını dost edinmeye kalkışmayın. Onlar, size zarar vermekten, kötülükte bulunmaktan geri kalmazlar, sizin zahmete düşmenizi dilerler. Düşmanlıkları, ağızlarından dökülen sözlerden açıkça belli olur, yüreklerinde gizledikleri düşmanlıksa daha da büyüktür. İşte, aklınızı başınıza almanız için size bu del
iller
i açıkladık....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, kendi dışınızdakilerden müsteşar, danışman, sırlarınıza vâkıf olacak çalışma arkadaşı edinmeyin. Onlar, size fenalık etmekten, ortalık bulandırmaktan, bozgunculuk etmekten geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri düşmanlıkları ise, daha fazladır. Aklınızı kullanırsanız eğer, size karşı azılı düşman olduklarının del
iller
ini açıkladığımızı anlayacaksınız....
Ali-İmran Suresi, 135. Ayet:
Onlar utanılacak bir iş yaptıklarında veya (Allâh'tan perdelenerek) nefslerine zulmettiklerinde; Allâh'ı düşünüp yaptıkları yanlış, kusur dolayısıyla istiğfar ederler. Suçları da Allâh'tan başka kim bağışlayabilir (ki)! Onlar yaptıkları yanlışlarda ısrarlı değ
iller
dir....