Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resul'üyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya yerlerinden sürgün ed
ilmel
eridir. İşte bu durum, onlar için dünyada bir rezilliktir. Ahirette ise onlar için büyük bir azap vardır....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
"Ona bir melek indir
ilmel
i değil miydi?" dediler. Eğer bir melek indirmiş olsaydık iş bitirilmiş olurdu. Sonra onlara göz açtırılmazdı....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Ant olsun, senden önce de resuller yalanlanmıştı. Yalanlanmalarına ve eziyet ed
ilmel
erine karşı Bizim yardımımız ulaşıncaya kadar sabrettiler. Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç yoktur. Nitekim senden önce gönderilmiş elçilerin bir kısım haberleri sana gelmiştir....
Ənam Suresi, 37. Ayet:
Ona, "Rabb'inden bir ayet indir
ilmel
i değil miydi?" dediler. De ki: "Elbette ki Allah, bir ayet indirmeye kadirdir. Ancak onların çoğu bunu bilmezler."...
Tövbə Suresi, 13. Ayet:
Antlarını bozup, Resul'ü yurdundan çıkarmaya karar veren ve size karşı saldırıya ilk geçen bir halkla savaşmaz mısınız? Yoksa onlara huşu mu duyuyorsunuz? Eğer gerçekten inananlar iseniz, Allah'a daha çok huşu duymanız gerektiğini b
ilmel
isiniz....
Yunus Suresi, 20. Ayet:
"Ona Rabb'inden bir ayet indir
ilmel
i değil mi!" diyorlar. De ki: "Gayb yalnızca Allah'a aittir. Artık bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim."...
Hud Suresi, 12. Ayet:
O halde sen, "Ona bir hazine indir
ilmel
i veya onunla bir melek gelmeli değil miydi?" dedikleri için göğsün daralıp; sana vahyolunanın bir kısmını tebliğ etmekten vaz mı geçeceksin? Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir....
Rəd Suresi, 7. Ayet:
Kafirler, "Ona Rabb'inden bir ayet indir
ilmel
i değil miydi?" diyorlar. Sen, yalnızca bir uyarıcısın. Ve her halkın bir yol göstericisi vardır....
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
Karşı çıktıkları şeyin onlara açıklanması ve Kafirlerin yalancılar olduklarını b
ilmel
eri için diriltileceklerdir....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece, Allah'ın verdiği sözün gerçek olduğunu, o Sa'at'in kesin olduğunu b
ilmel
eri için onları haberdar ettik. O zaman, onların durumu hakkında aralarında tartışıyorlardı. "Onların üzerlerine bir bina yapın; onların Rabb'leri, onları daha iyi bilir." dediler. Düşünceleri kabul edilenler: "Onların üzerlerine bir mescid yapalım." dediler....
Kəhf Suresi, 59. Ayet:
İşte zulmettikleri zaman yok ettiğimiz beldeler. Biz onların yok ed
ilmel
eri için de bir zaman belirlemiştik....
Taha Suresi, 124. Ayet:
Kim Ben'im zikrimden yüz çevirirse, b
ilmel
idir ki onun için bunalımlı bir yaşam vardır. Kıyamet Günü de onu kör olarak haşrederiz....
Həcc Suresi, 4. Ayet:
Onun hakkında yazıldı: ona uyan kesinlikle b
ilmel
idir ki, şeytan onu saptırır. Ve onu Sair'in azabına iletir....
Həcc Suresi, 54. Ayet:
İlim verilen kimselerin, onun Rabb'inden gelen bir gerçek olduğunu b
ilmel
eri, ona iman etmeleri ve kalplerinin tatmin olması içindir. Allah, inananlara dosdoğru yolu gösterendir....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Kafirler: "Kur'an ona bir defada ve topluca indir
ilmel
i değil miydi?" dediler. Oysaki bu, onu kalbine iyice yerleştirelim diyedir. Onu düzenli bir şekilde pekiştire pekiştire indirdik....
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
"Ona Rabb'inden ayetler indir
ilmel
i değil miydi?" dediler. De ki: "Ayetler ancak Allah'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."...
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İman edenler, "Bir sure indir
ilmel
i değil miydi" derler. Sonra savaştan söz eden, hükmü kesin bir sure indirilince, kalpleri hastalıklı kimselerin, sana, sanki üzerlerine ölüm hali çökmüş kimseler gibi baygın baygın baktıklarını görürsün. Oysa onlar için uygun olanı;...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
B
ilmel
i ki Allah bir sivrisineği hattâ daha üstününü bir mesel yapmaktan sıkılmaz, iman edenler bilirler ki o şüphesiz hakdır, rablarındandır, amma küfre saplananlar Allah böyle bir mesel ile ne murad etmiş? derler, evet Allah onunla bir çoklarını şaşırtır, yine onunla bir çoklarını yola getirir, hem onunla ancak o fasıkları şaşırtır...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Kim Cibrîl'e düşman ise şunu b
ilmel
i; kesinlikle O, kendindekinden öncekini tasdik eden ve iman edenlere hidâyet ve müjde olanı (Kurân'ı) senin şuuruna Biiznillah (varlığını meydana getiren Esmâ bileşiminin elvermesiyle) inzâl etmiştir. "...
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka gireb
ilmel
idirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Gerçeği bilmeyenler dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize mûcize göster
ilmel
i değil miydi?" Onlardan öncekiler de buna benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri nasıl da birbirine benziyor! Gerçekleri iyice bilmek isteyenler için delilleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler, cinayetlerde, öldürülenlere karşılık katillere kısas uygulanması, size yazılı bir kanun haline getirildi, farz kılındı. Hür bir maktûle karşı, hür bir kimseye, maktul bir köleye karşı bir köleye, maktul bir kadına karşı bir kadına kısas uygulanır, ölüm cezası verilir. Ancak, maktûlün velisi, kardeşi tarafından kısas cezasından, vazgeçilen; ödeyeceği diyetin de bir kısmı bağışlanan kimseye, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe, hakkaniyete uyularak, di...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın. Her kime kardeşi tarafından bir bağışlamada bulunulursa bu zaman iyiliğe uyulmalı ve gerekli olan şey ona güzellikle ver
ilmel
idir. Bu, Rabbiniz tarafından size bir hafifletme ve rahmettir. Artık bundan sonra kim taşkınlık ederse ona acıklı bir azap vardır. [35]...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Siz, ey imana ermiş olanlar! Öldürme (olayların)da adil karşılık (kısas) size farz kılındı: Hür için hür, köle için köle ve kadın için kadın. Ve eğer kardeşi tarafından suçlu kimse (nin suçunun bir bölümünü) bağışlanmışsa, bu (bağış) uygun şekilde tatbik ed
ilmel
i ve kardeşine tazminatı güzellikle ödenmelidir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Buna rağmen hak ve adalet sınırlarını bilerek ve isteyerek ihlal eden için şiddetli azap vardır....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac bilinen aylardadir. O aylarda hacca girisen kimse b
ilmel
idir ki, hacda kadina yaklasmak, sovusmek, dogusmek yoktur. Ne iyilik yaparsaniz Allah onu bilir. Kendinize azik edinin, suphe yok ki azigin en iyisi Allah korkusudur. Ey akil sahibleri! Benden korkun....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac bilinen aylardadır. O aylarda hacca girişen kimse b
ilmel
idir ki, hacda kadına yaklaşmak, sövüşmek, dövüşmek yoktur. Ne iyilik yaparsanız Allah onu bilir. Kendinize azık edinin, şüphe yok ki azığın en iyisi Allah korkusudur. Ey akıl sahibleri! Benden korkun....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hacc bilinen aylardır. Her kim o aylarda Hacc'a niyet ederse, b
ilmel
idir ki Hacc'da kadına yaklaşmak, günah işlemek ve tartışmak yoktur. Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. Kendinize azık edinin. Şüphesiz ki azığın en hayırlısı takvâdır. Ey akıl sahipleri! Benden korkun!...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac bilinen aylardadır. Kim bu aylarda hac etmeye kesin karar verirse b
ilmel
idir ki, hacda kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur. Ne iyilik yaparsanız Allah onu bilir. Bu sebeple kendinize azık edinin. Şüphe yok ki azığın en iyisi Allah korkusudur. Ey akıl sahipleri benden korkun!...
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
(O müşrikler) ille de, Allah’ın (azâbının) ve meleklerin buluttan gölgeler içinde kendilerine gelip işin bitirilmesini mi (helâk ed
ilmel
erini mi) bekliyorlar? Nihâyet bütün işler, ancak Allah’a döndürülür....
Bəqərə Suresi, 215. Ayet:
Sana Allah yolunda kimlere ve ne harcayacaklarını sorarlar. De ki: İnfak edeceğiniz mal anne baba, akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış gariplere ver
ilmel
idir. Hayır olarak daha ne yaparsanız Allah muhakkak onu bilir....
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Hanımlarınız sizin için birer tarladır. Allah’ın sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisi içinde dilediğiniz tarzda tarlanıza girin. İlişkiden önce birbirinizin hayrına vesile olacak, maddî, manevî, cinsî hazırlıklar yapın. Allah’a sığınıp, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun, onun huzurunda hesap vereceğinizi b
ilmel
isiniz. Mü’minlere dünyada, yardım, zafer ve devlet, âhirette cennet müjdesini ver....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden vefat eden erkeklerin eşlerinin evleneb
ilmel
eri için dört ay on gün iddet beklemeleri gerekir. Onlar bu sürelerini tamamladıktan sonra, meşrû surette kendi haklarında verecekleri karardan ötürü size bir sorumluluk yoktur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanan kadınlara da örfe uygun bir geçimlik ver
ilmel
idir. Bu takva sahiplerinin üzerine bir yükümlülüktür....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onlarin dogru yola ilet
ilmel
eri sana dusmez, fakat Allah diledigini dogru yola eristirir. Sarfettiginiz iyi sey kendinizedir, zaten ancak Allah'in rizasini kazanmak icin sarfedersiniz. Sarfettiginiz iyi bir seyin karsiligi haksizliga ugratilmaksizin size verilir....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların doğru yola ilet
ilmel
eri sana düşmez, fakat Allah dilediğini doğru yola eriştirir. Sarfettiğiniz iyi şey kendinizedir, zaten ancak Allah'ın rızasını kazanmak için sarfedersiniz. Sarfettiğiniz iyi bir şeyin karşılığı haksızlığa uğratılmaksızın size verilir....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler b
ilmel
idirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur....
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah katında, Allah’tan gelen, tek ilâhî din, şeriat, düzen, medenî kurallar İslâm’dır. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kavimlerine gelen doğru bilgilerden sonra, liderliği ve hakimiyeti hep kendi uhdelerinde tutma hırsları, hasetleri, haksızlıkları, şer’î kurallara karşı çıkmaları ve bozgunculukları sebebiyle ayrı baş çekerek ihtilâf çıkardılar. Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gösteren delilleri inkâr edenler, küfre giren ehl-i kitap b
ilmel
idir ki,...
Ali-İmran Suresi, 19. Ayet:
Allah nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler b
ilmel
idirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Tevrat’dan kendilerine bir miktar nasip verilenleri görmez misin ki, aralarında hüküm vermek için Allah’ın kitabına dâvet olunuyorlar da sonra onlardan bir zümre, o Tevrat’ın hükmüne arkasını çeviriyor. Onlar böyle hakikatlerden yüz çevirmeyi âdet edinenlerdir. (Bu âyet-i kerime, zina eden iki yahudi hakkında nâzil olmuştur: Hazreti Peygamber Efendimizin hakemliğine müracaat etmişler ve Rasûlü Ekrem Aleyhisselâm Tevrat ahkâmına göre recmed
ilmel
erine “taşlanarak öldürülmelerine” hüküm verince kız...
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse b
ilmel
idir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık, Allah’a saygıyı çağrıştıran deliller, nişâneler ve Makam-ı İbrahim vardır. Oraya giren emniyet ve huzur bulur. Yoluna gücü yeten herkesin hac ibadetini ifa etme, hayır ve bereket elde etme ümidiyle Beytullah’ı ziyareti Allah’ın insanlar, müslümanlar üzerindeki hakkıdır. Kim bu hakkı inkâr eder, tanımazsa Allah’ın azabından kurtulamaz. B
ilmel
idir ki, Allah insanlara, âlemlere muhtaç olmayacak kadar zengindir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse b
ilmel
idir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir....
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o gamın ardından üzerinize bir emniyet, hafif bir uyku indirdi ki, sizden bir zümreyi örtüp kaplayıverdi. Sizden bir tâifeyi de nefisleri kaygıya düşürmüştü. Allah Teâlâ'ya karşı cahiliye zannı gibi hakka muhalif bir zanda bulunuyorlardı. Diyorlardı ki: «Bize bu emirden bir şey var mıdır?» De ki: «Şüphesiz emrin hepsi de Allah'ındır.» Onlar sana açıklamıyacakları şeyleri kendi nefislerinde gizleyiverirler. Derler ki: «Eğer bizim için bu emirden bir şey olsaydı burada katlolunmazdık. De ki:...
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Ve (ey Peygamber,) senin izleyicilerine yumuşak davranman, Allah'ın rahmetinin bir eseriydi. Zira, eğer onlara karşı kırıcı ve sert olsaydın, doğrusu senden koparlardı. Artık onları bağışla ve affed
ilmel
eri için dua et. Ve toplumu ilgilendiren her konuda onlarla müşavere et; sonra bir hareket tarzına karar verince de Allah'a güven: Zira Allah, O'na güven duyanları sever....
Nisa Suresi, 42. Ayet:
O gün, inkar etmiş ve peygambere karşı gelmiş olanlar yerle bir ed
ilmel
erini arzularlar. Allah'tan hiçbir söz de saklayamazlar....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Bakmaz mısın; o hem sana indirilene, hem senden önce indirilene iman ettiklerini söyleyip gezen kimselere ki, o azgın şeytan tarafından muhakeme ed
ilmel
erini istiyorlar. Oysa onu emrolunmuşlardı. O şeytan da onları, bir daha dönemeyecekleri kadar uzak bir sapıklığa düşürmek istiyor....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Sana indirilene ve senden önce inidirilenlere; inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Küfretmeleri emrolunmuş iken Tağut'un önünde muhakeme ed
ilmel
erini isterler. Halbuki şeytan, onları uzak bir sapıklıkla saptırmak istiyor....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Resulüm! Sana indirilen Kur'an'a ve senden önce indirilen kitaplara inandıklarını ileri sürerek boş iddiâlarda bulunanları görmüyor musun? Oysa onlar Tağut'un önünde muhakeme ed
ilmel
erini isterler. Oysa onu tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan da onları büsbütün saptırmak istiyor....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz her Rasûlü, kendilerine Allâh'ın izniyle itaat ed
ilmel
eri için irsâl ettik. Eğer onlar nefslerine zulmettiklerinde sana gelselerdi de Allâh'tan bağışlanma niyaz etselerdi, Rasûl de onlar için istiğfar dileseydi, elbette Allâh'ı Tevvab ve Rahıym bulacaklardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz hiç bir peygamberi, Allah’ın izni ile, kendisine itaat olunmaktan başka bir gaye ile göndermedik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri vakit sana gelip de Allah’tan af dileseler, sen de resul olarak onların affed
ilmel
erini isteseydin, elbette Allah’ı tövbeleri kabul eden, pek merhametli bulacaklardı....
Nisa Suresi, 99. Ayet:
Bunların, Allah tarafından affed
ilmel
eri umulur. Allah affedicidir, günahları bağışlayıcıdır....
Nisa Suresi, 160. Ayet:
(160-161) Yahudilerden (taşan) bir zulüm, onların (insanlardan) bir çoğunu Allah yolundan alıkoymaları, (Tevratda) nehy ed
ilmel
erine rağmen ribâ (faiz) almaları, halkın mallarını haksız yere yemeleri sebebleriyledir ki biz, (evvelce) kendileri için halâl kılınan temiz ve güzel şeyleri üzerlerine haram etdik. İçlerinden kâfirlere pek acıklı bir azâb hazırladık. ...
Nisa Suresi, 161. Ayet:
(160-161) Yahudilerden (taşan) bir zulüm, onların (insanlardan) bir çoğunu Allah yolundan alıkoymaları, (Tevratda) nehy ed
ilmel
erine rağmen ribâ (faiz) almaları, halkın mallarını haksız yere yemeleri sebebleriyledir ki biz, (evvelce) kendileri için halâl kılınan temiz ve güzel şeyleri üzerlerine haram etdik. İçlerinden kâfirlere pek acıklı bir azâb hazırladık. ...
Nisa Suresi, 172. Ayet:
Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Allah'a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeye 'karşı çekimser' davranırsa ve büyüklenme gösterirse (b
ilmel
i ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır....
Nisa Suresi, 172. Ayet:
Mesih ve yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler, Tanrı'ya kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeye 'karşı çekimser' davranırsa ve büyüklenme gösterirse (b
ilmel
i ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır....
Nisa Suresi, 172. Ayet:
Mesih de, yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) melekler de, Allah'a kul olmaktan kesinlikle çekimser kalmazlar. Kim O'na ibadet etmeğe karşı çekimser davranırsa ve büyüklenme gösterirse (b
ilmel
i ki,) onların tümünü huzurunda toplayacaktır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah’a ve Peygamberine karşı (müslümanlara karşı) savaşa kalkışanlarla yer yüzünde fesada çalışanların cezâsı, ancak öldürülmeleri, asılmaları yahut sağ elleriyle sol ayaklarının çaprazvâri kesilmesi, yahud da bulundukları yerden sürgün ed
ilmel
eridir. İşte, bu ceza, onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Ahirette ise kendilerine büyük bir azâb vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Fakat Allaha ve Resulüne harbetmeğe kalkışan ve Yer yüzünde fesada çalışanların cezası, taktil olunmalarından veya asılmalarından veya ellerinin ayaklarının çapraz kesilmesinden veya bulundukları yerden nefyed
ilmel
erinden başka bir şey olmaz. Bu onlara Dünyada çekecekleri bir zillettir, Âhırette ise kendilerine azîm bir azâb vardır...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün ed
ilmel
eridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah’a ve peygamberine karşı savaşan ve yeryüzünde fesad çıkarmaya çalışanların cezâsı, ancak (birini öldürmüşlerse, kendilerinin de) öldürülmeleri veya (malını da alarak öldürmüşlerse) asılmaları veya (sâdece mallarını zorla almışlarsa) elleri ile ayaklarının çaprazlama kesilmesi veya (tehdidle insanları korkutmuşlarsa, bulundukları)yerden sürgün ed
ilmel
eridir! Bu, onlara dünyada bir rezilliktir, âhirette ise onlar için (pek)büyük bir azab vardır!...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah Teâlâ ile ve peygamberleriyle savaşta bulunanların ve yerde fesada çalışanların cezaları ancak öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazca kes
ilmel
eri veya o yerden sürülmeleridir. Bu onlar için dünyada bir zillettir, ve onlar için ahirette pek büyük bir azap vardır....
Maidə Suresi, 34. Ayet:
ancak (ey müminler,) siz onlardan daha güçlü hale gelmeden önce tevbe edenler hariç: çünkü, b
ilmel
isiniz ki Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Biz içinde hak yolu aydınlatıcı bilgiler ve nur olan Tevrat’ı indirdik. Varlıklarını Allah’a teslim eden, İslâm’ı yaşayan müslüman olan peygamberler, yahudiliğin takipçilerine, Tevrat’taki kuralları esas alarak hüküm verirler, icraat yaparlardı. Allah’ın kitabını korumakla görevlendir
ilmel
eri sebebiyle, kendilerini Rablerine adamış olan zâhitler ve âlimler de, Allah’ın kitabından, korumaya memur edildikleri, muhafaza edebildikleri kurallarla hüküm verirler, icraat yaparlardı. Hepsi de Tevrat’ı b...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
İçinde bir hidâyet ve bir nûr bulunan Tevrât’ı muhakkak ki biz indirdik. (Allah’a)teslîm olmuş peygamberler, yahudi olanlara onunla (Tevrât’la) hüküm verirlerdi; Allah’ın Kitâbı’nı muhâfazaya me’mur ed
ilmel
eri sebebiyle Rabbânîler (ilim ve ihlâsla kulluk ederek Rabb’e mensub olan kimseler) ve ahbâr (ilim sâhibi zâtlar) da (onunla hüküm verirlerdi); çünki (onlar,) ona gözcülük eden (tahriften koruyan) kimseler idiler.(Ey yahudiler!) O hâlde insanlardan korkmayın; ancak benden korkun ve âyetlerimi...
Maidə Suresi, 44. Ayet:
İçinde hidâyet ve nûr olan Tevrat’ı biz indirdik. Kendilerini Hakka teslim eden nebîler, Yahudilerle ilgili meselelerde onunla hükmederlerdi. Alimler ve mürşitler de Allah’ın kitabını koruma ile görevlendir
ilmel
eri sebebiyle yine onunla hüküm verirlerdi. Hepsi de kitabın hak olduğunun şahitleri idiler. O halde ey hakimler, insanlardan korkmayın, Benden korkun.Âyetlerimi az bir menfaat karşılığında satmayın. Kim Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse işte onlar tam kâfirdirler....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
"Onun üzerine (göreceğimiz gibi) bir melek indir
ilmel
iydi" dediler. . . Eğer (öyle) bir melek inzâl etseydik iş bitirilmiş olurdu! Sonra da bir an bile mühlet verilmezdi....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
Bir de: "Ona "bizim de görebileceğimiz bir melek gönder
ilmel
i değil miydi?" dediler. Eğer Biz bir melek gönderseydik elbette iş bitirilmiş olur, sonra kendilerine göz bile açtırılmazdı....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
"O'na bir melek indir
ilmel
i değil miydi?" dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu, artık kendilerine hiç göz açtırılmazdı....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
Ve derler ki: «Ona bir melek indir
ilmel
i değil miydi?» Eğer bir melek indirilseydi, elbette iş bitirilmiş olurdu da sonra kendilerine göz açtırılmazdı....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
'Ona bir melek indir
ilmel
i değil miydi?' dediler. Bir melek indirmiş olsaydık iş bitmiş olurdu da onlara göz bile açtırılmazdı....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
'Ona bir melek indir
ilmel
i değil miydi!,' diyorlar. Bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu. Onlara zaman da verilmezdi....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
«O'na bir melek indir
ilmel
i değil miydi?» dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu, sonra kendilerine hiç göz açtırılmazdı....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
Ve derler ki: "Ona bir melek indir
ilmel
i değil miydi?". Eğer bir melek indirilseydi elbette buyruk bitirilmiş / yerine getirilmiş olurdu da sonra kendilerine göz açtırılmazdı....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
Ona (peygambere «Bizim de görebileceğimiz) bir melek gönder
ilmel
i değil miydi?» dediler. Eğer biz (öyle) bir melek gönderseydik elbette (helakleri) iş (i) bitirilmiş olur, sonra (tevbe etmeleri de beklenmez,) kendilerine göz bile açdırılmazdı. ...
Ənam Suresi, 8. Ayet:
Bir de: 'Ona (peygamberliğini tasdîk eden, bizim de göreceğimiz) bir melek indir
ilmel
i değil miydi?' dediler. Hâlbuki (istedikleri gibi) bir melek indirseydik, (helâkleri için) elbette iş bitirilmiş olur, sonra onlara (bir an bile) mühlet verilmezdi....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
Ve dediler ki: «Onun üzerine bir melek indir
ilmel
i değil mi idi?» Ve eğer Biz bir melek indirmiş olsaydık elbette iş bitirilmiş olurdu. Sonra onlara göz açtırılmazdı....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
Peygambere bir melek indir
ilmel
i değil miydi? derler. Eğer bir melek indirseydik, beklenmeden iş bitirilirdi....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
Bir de: "Ona "bizim de görebileceğimiz bir melek gönder
ilmel
i değil miydi?" dediler. Eğer Biz bir melek gönderseydik elbette iş bitirilmiş olur, sonra kendilerine göz bile açtırılmazdı....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
"O'na bir melek indir
ilmel
i değil miydi?" dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu, artık kendilerine hiç göz açtırılmazdı....
Ənam Suresi, 8. Ayet:
Ve derler ki: «Ona bir melek indir
ilmel
i değil miydi?» Eğer bir melek indirilseydi, elbette iş bitirilmiş olurdu da sonra kendilerine göz açtırılmazdı....
Ənam Suresi, 23. Ayet:
(Bu suâlden) sonra (gûyâ kurtulab
ilmel
eri için) onların (baş vuracakları) fitne: «Rabbimiz olan (Sen) Allaha andederiz ki biz eş tutanlardan değildik» dedelerinden başka (bir şey) olmadı (olmayacakdır). ...
Ənam Suresi, 25. Ayet:
İçlerinden sana kulak verib de (okuduğun Kur'ânı) dinleyenler vardır. Halbuki biz, onu iyice anlayab
ilmel
erine mâni olmak için yüreklerinin üstüne perdeler, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. Onlar (istedikleri) her mu'cizeyi görseler yine ona inanmazlar. Hattâ o küfredenler sana geldikleri zaman seninle çekişmiye kalkışarak: «Bu (Kur'an), eskilerin masallarından başka (bir şey) değildir der (ler). ...
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Andolsun ki, senden önce de birçok Peygamberler yalanlanmıştı da onlar yalanlanmalarına ve eziyet ed
ilmel
erine karşı sabretmişler ve nihayet kendilerine yardımımız yetişmişti. Allah’ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç de yoktur. Andolsun peygamberler ile ilgili haberlerin bir kısmı sana gelmiş bulunuyor....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet ed
ilmel
erine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da geldi....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Andolsun ki, senden önce de Rasûller yalanlanmıştı. . . Yardımımız gelinceye kadar yalanlanmalarına ve eziyet ed
ilmel
erine sabrettiler. . . Allâh kelimelerini (vadettiği sözlerini) değiştirecek yoktur. . . Andolsun ki, irsâl olunanların (Rasûllerin) haberlerinden bir kısmı sana gelmiştir....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Andolsun ki, senden önce de Rasuller yalanlanmıştı. Onlar, kendilerine yardımımız gelinceye kadar, yalanlanmalarına ve eziyet ed
ilmel
erine rağmen sabrederek mücadeleye devam ettiler, Allah’ın sözlerini, kanunlarını kimse değiştiremez, onların yerini tutacak kanunları da koyacak yoktur. Andolsun ki, sana, Rasullerin karşılaştıkları sıkıntılardan bir kısmı anlatılmıştır....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Senden önce de peygamberler yalanlandı da yalanlanmalarına ve eziyet ed
ilmel
erine sabrettiler. Sonunda yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın sözlerini değiştirebilecek yoktur. Peygamberlerin haberlerinden bazıları sana da geldi....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet ed
ilmel
erine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da geldi....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Celâlîm hakkıyçin senden önce gönderilen Peygamberler tekzib olundu da tekzib ve ezâ ed
ilmel
erine karşı sabrettiler, nihayet kendilerine nusratımız geldi, öyle ya Allahın kelimâtı va'dini değiştirebilecek hiç bir kuvvet yoktur, alimallah sana mürselîn kıssalarından haber de geldi...
Ənam Suresi, 34. Ayet:
And olsun ki, senden önce nice peygamberler de yalanlanmıştı; fakat yalanlanmalarına ve eziyet ed
ilmel
erine karşı sabrettiler; nihâyet onlara yardımımız geldi. Çünki Allah’ın kelimelerini (yardım va'dini) değiştirebilecek kimse yoktur. And olsun ki, o peygamberlerin haber(ler)inden bir kısmı sana da geldi....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Andolsun ki; senden önce de nice peygamberler yalanlandı da yalanlanmalarına ve eziyyet ed
ilmel
erine sabrettiler. Nihayet onlara yardımımız gelip yetişti. Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek yoktur. Andolsun ki; peygamberlerin haberinden bir kısmı sana gelmiştir....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Resulüm! Senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar yalanlanmalarına ve eziyet ed
ilmel
erine rağmen sabrettiler. Nihayet yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini (sözlerini) değiştirebilecek hiç kimse yoktur. Nitekim peygamberlerin haberi sana da geldi....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Senden önce de elçiler yalanlanmıştı. Yalanlanmalarına ve eziyet ed
ilmel
erine sabrettiler, nihâyet onlara yardımımız yetişti. Allâh'ın kelimelerini değiştirebilecek kimse yoktur. Sana da elçilerin haberinden bir parça gelmiştir....
Ənam Suresi, 37. Ayet:
"Ona Rabbinden bir ayet indir
ilmel
i değil miydi?" dediler. De ki: Şüphesiz Allah, ayet indirmeye güç yetirendir." Ama onların çoğu bilmezler....
Ənam Suresi, 37. Ayet:
Dediler ki: «Ona Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil miydi?» De ki: «Şüphesiz ki Allah, bir mucize indirmeye kâdirdir, fakat çokları bilmezler»....
Ənam Suresi, 37. Ayet:
"Ona rabbinden bir ayet indir
ilmel
i değil miydi?" dediler. De ki: "Kuşkusuz Tanrı, ayet indirmeye güç yetirendir." Ama onların çoğu bilmezler....
Ənam Suresi, 37. Ayet:
(Şöyle) dediler: «Ona Rabbinden bir âyet (mu'cize) indir
ilmel
i değil miydi?». De ki: «Şübhesiz Allah âyet (mu'cize) indirmiye kaadirdir». Fakat onların çoğu bilmezler. ...
Ənam Suresi, 37. Ayet:
Bir de (o müşrikler): 'Ona Rabbinden (bizim istediğimiz) bir mu'cize indir
ilmel
i değil miydi?' dediler. De ki: 'Şübhesiz Allah, bir mu'cize indirmeye kadirdir; fakat onların çoğu bilmezler.'...
Ənam Suresi, 37. Ayet:
Ve dediler ki: Ona Rabbından bir ayet indir
ilmel
i değil miydi? De ki: Şüphesiz Allah, ayet indirmeye kadirdir. Ne var ki, onların çoğu bilmezler....
Ənam Suresi, 37. Ayet:
Ve dediler ki: «Onun üzerine Rabbinden bir âyet indir
ilmel
i değil mi idi?» De ki: «Şüphe yok Allah Teâlâ âyet indirmeğe kâdirdir. Fakat onların çoğu bilmezler.»...
Ənam Suresi, 37. Ayet:
“Ona Rabbinden bir âyet (mucize) indir
ilmel
i değil miydi?” dediler. De ki: “Şüphesiz ki Allah âyet indirmeye kâdirdir, fakat onların çoğu bilmezler. ”...
Ənam Suresi, 37. Ayet:
Peygambere: -Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil miydi? dediler. De ki: -Allah, bir mucize indirmeye elbette kadirdir. Fakat onların çoğu bilmezler....
Ənam Suresi, 37. Ayet:
Dediler ki: "Ona Rabbinden bir mu'cize indir
ilmel
i değil miydi?" De ki: "Şüphesiz Allâh, bir mu'cize indirmeğe kâdirdir, fakat çokları bilmezler."...
Ənam Suresi, 37. Ayet:
«Ona Rabbinden bir ayet indir
ilmel
i değil miydi?» dediler. De ki: «Şüphesiz Allah, ayet indirmeye güç yetirendir.» Ama onların çoğu bilmezler....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman onlara:"Selam sizlere!" de! Rabbiniz merhameti kendi Zatına temel bir ilke edinmiştir. Sizden kim bilmeyerek bir günah işler de sonra ardından tövbe eder ve halini düzeltirse Onun da gafur ve rahîm (çok affedici ve merhametli) olduğunu b
ilmel
idir."...
Ənam Suresi, 138. Ayet:
Onlar batıl inançlarıyla şöyle dediler: “- Bu davarlarla ekinler haramdır; onları bizim dilediklerimizden (put hizmetçilerinden) başkası yiyemez. Şu davarlar da, sırtları (bin
ilmel
eri) haram edilmiş hayvanlardır.” Diğer bir takım hayvanlar da vardır ki, Allah’ın ismini üzerlerine anmazlar (boğazlarken besmele çekmezler). Hep bunları, Allah’ın emridir diye, Allah’a iftira ederek yaparlar. Yaptıkları iftira yüzünden Allah, yakında cezalarını verecektir....
Əraf Suresi, 8. Ayet:
O süreçte vezn (her şeyin Allâh hükümlerine göre artısıyla eksisiyle değerlendirilmesi) Hak'tır. . . Artık kimin mizanları (değerlendir
ilmel
eri) ağır basarsa (nefsinde), işte onlar, engelleri yarıp kurtuluşa erenlerin ta kendileridir....
Əraf Suresi, 9. Ayet:
Kimin de mizanları (değerlendir
ilmel
eri) hafif gelirse, işte onlar da delillerimize zulmetmeleri dolayısıyla nefslerini hüsrana uğratanların ta kendileridir....
Əraf Suresi, 54. Ayet:
Muhakkak Rabbiniz o Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı gün içinde yarattı. Sonra Arş üzerine istiva buyurdu. Geceyi gündüze örtüverir, onu çabuk çabuk arar, takip eder, güneşi de, ayı da, yıldızları da emrine musahhar olarak yaratmıştır. İyi b
ilmel
idir ki, yaratmak da, emir de ona mahsustur. Alemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ pek muazzemdir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Evet böyle! Çünkü onlar Allah’a ve Resulüne karşı çıktılar. Kim Allah’ın ve Resulünün karşısına çıkarsa b
ilmel
i ki Allah’ın cezası çetindir....
Ənfal Suresi, 49. Ayet:
Iki yuzluler ve kalblerinde hastalik bulunanlar «muslumanlari dinleri aldatti» diyorlardi; oysa, kim Allah'a guvenirse b
ilmel
idir ki Allah gucludur, hakimdir....
Ənfal Suresi, 49. Ayet:
İkiyüzlüler ve kalblerinde hastalık bulunanlar 'Müslümanları dinleri aldattı' diyorlardı; oysa, kim Allah'a güvenirse b
ilmel
idir ki Allah güçlüdür, hakimdir....
Ənfal Suresi, 49. Ayet:
Münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar: -Müslümanları dinleri aldattı, diyorlardı. Oysa kim Allah’a güvenirse b
ilmel
idir ki Allah güçlüdür, hakimdir....
Ənfal Suresi, 71. Ayet:
Eğer onlar sana hıyanet etme düşüncesi taşıyorlarsa, şunu bil ki, daha önce de Allah’a verdikleri taahhüde hıyanet ettiler. Allah sana imkân ve kudret vererek onların ez
ilmel
erini sağlar. Allah’ın ilmi her şeyi kucaklar. Hikmet sahibi ve hükümrandır....
Ənfal Suresi, 71. Ayet:
Eğer o esirler, sana hainlik etmek isterlerse bilsinler ki, bundan önce Allah’a hiyanet ettiler de (Bedir’de) kahred
ilmel
erine, Allah sana imkân vermişti, Allah Alîm’dir, Hakîm’dir....
Ənfal Suresi, 71. Ayet:
Ve eğer sana hıyanet etmek isterlerse unutmasınlar ki bundan evvel Allaha hıyanet ettiler de kahred
ilmel
erine imkân verdi, Allah alîm, hakîmdir...
Ənfal Suresi, 71. Ayet:
Eğer sana hiyanet etmek isterlerse, unutmasınlar ki, bundan önce Allah'a hiyanet ettiler de kahred
ilmel
erine imkan verdi. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 71. Ayet:
Eğer sana hıyanet etmek isterlerse iyi bilsinler ki, bundan önce Allah'a hainlik ettiklerinden dolayı Allah onların ez
ilmel
erine imkân verdi. Allah her şeyi hakkıyla bilen hüküm ve hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 71. Ayet:
Ve eğer sana hiyânet etmek isterlerse muhakkak ki, daha evvel Allah Teâlâ'ya hiyânet ettiler de mağlup ed
ilmel
erine imkan verdi. Ve Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir....
Tövbə Suresi, 46. Ayet:
Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gönder
ilmel
erini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi....
Tövbə Suresi, 46. Ayet:
Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Tanrı, (savaşa) gönder
ilmel
erini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi....
Tövbə Suresi, 46. Ayet:
Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gönder
ilmel
erini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve: «(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun» denildi....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, ALLAH'tan bir yükümlülük olarak, yoksullara, düşkünlere, bu konuda çalışan görevlilere, sempatizanlara, kölelerin özgürlüğü için, borçlulara, ALLAH yoluna ve yolda kalmışlara ver
ilmel
i. ALLAH Bilendir, Bilgedir....
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Sizi razı etmek için Allah'a yemin ederler ve eğer mü'minlerse (mü'min olsalardı), Allah ve resûlü, razı ed
ilmel
eri için daha çok hak sahibidir....
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Sizi hoşnud etmek için ALLAH'a yemin edip dururlar. Gerçekten inanıyorlarsa b
ilmel
idirler ki ALLAH ve elçisi hoşnud edilmeye daha layıktır....
Tövbə Suresi, 113. Ayet:
Kâfir olarak ölüp cehennemlik oldukları kendilerine belli olduktan sonra,akraba bile olsalar, müşriklerin affed
ilmel
erini istemek, ne Peygamberin, ne de müminlerin yapacağı bir iş değildir....
Tövbə Suresi, 126. Ayet:
Onlar, münâfıklar, her yıl, bir veya iki defa Rasulullah ile birlikte belâlarla, savaşlarla imtihan ed
ilmel
erinden hâlâ bir şey anlamayacaklar mı? Sonra, nifaklarından vazgeçip tevbe ederek, Allah’a yönelmeyecekler mi? Rasulullah’ın yardıma mazhar olup hâkimiyetinin güçlenmesinden, samimiyetsiz davranışlarının sonuçlarından ibret almayacaklar mı?...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
"O'nun üzerine Rabbinden bir mucize inzâl ed
ilmel
i değil miydi?" derler. . . De ki: "Gayb yalnızca Allâh içindir! Bekleyin! Muhakkak ki ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim. "...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
Bir de derler ki: Ona Rabbinden bir âyet (açık bir mu'cize) indir
ilmel
i değil miydi ? De ki: Gayb ancak Allah'a aittir. Bekleyin, ben de sizinle beraber bekliyenlerdenim....
Yunus Suresi, 20. Ayet:
'O'na Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil mi,' diyorlar. De ki: 'Gizemler ALLAH'ın yanındadır; öyleyse bekleyin, ben de sizinle birlikte beklemekteyim.'...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
'Ona, Rabbinden (bizim istediğimiz gibi) bir mu'cize indir
ilmel
i değil miydi?' diyorlar. O hâlde de ki: 'Gayb ancak Allah’ındır; (eğer îmân etmezseniz) artık (cezânızı)bekleyin, doğrusu ben de sizinle berâber (azâbınızın nasıl olacağını) bekleyenlerdenim!'...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
Ve derler ki: «O'na Rabbi tarafından bir mucize indir
ilmel
i değil midir?» De ki: «Gayb ancak Allah içindir. Artık siz bekleyiniz, şüphe yok ki, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.»...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
Derler ki: “Ona Rabbinden bir âyet (mucize) indir
ilmel
i değil miydi?” De ki: “Gayb ancak Allah'ındır. Bekleyin! Doğrusu ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim. ”...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
"Ona Rabbinden bir mu'cize indir
ilmel
i değil mi?" diyorlar. De ki: "Gayb Allâh'ındır (görülmeyeni bilen O'dur). Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim."...
Hud Suresi, 12. Ayet:
Onların: 'Ona bir hazine indir
ilmel
i veya beraberinde bir melek gelmeli değil miydi?' demelerinden dolayı göğsün daralabilir ve sana vahyedilenin bir kısmını belki bırakabilirsin. [1] Sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Şimdi onların: "Ona bir hazine indir
ilmel
i veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?" demeleri dolayısıyla göğsün daralıp sana vahyolunanlardan bir kısmını terk mi edeceksin? Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah her şeye vekildir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Putperestlerin: «Ona bir hazine indir
ilmel
i veya yaninda bir melek gelmeli degil miydi?» demelerinden senin kalbin daralir ve belki de sana vahyolunanin bir kismini terkedecek olursun. Sen ancak bir uyaricisin, Allah her seye vekildir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Putperestlerin: 'Ona bir hazine indir
ilmel
i veya yanında bir melek gelmeli değil miydi?' demelerinden senin kalbin daralır ve belki de sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek olursun. Sen ancak bir uyarıcısın, Allah her şeye vekildir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Şimdi onların: "Ona bir hazine indir
ilmel
i veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?" demeleri dolayısıyla göğsün daralıp sana vahyolunanlardan bir kısmını terk mi edeceksin? Sen yalnızca bir uyarıcısın. Tanrı her şeye vekildir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Şimdi sen (müşriklerin): 'Ona bir hazîne indir
ilmel
i veya berâberinde bir melek gelmeli değil miydi?' demeleri yüzünden, olur ki, sana vahyolunanın bir kısmını (kabûl etmezler diye anlatmayı) terk edici olursun. Hem bundan dolayı göğsün daralacak olur. Sen ancak bir korkutucusun. Allah ise, herşeye vekîldir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Belki de sen; ona bir hazine indir
ilmel
i veya yakında bir melek gelmeli değil miydi? demelerinden ötürü sana vahyolunanların bir kısmını terkedecek olursun. Sen, ancak bir uyarıcısın. Ve Allah; her şeye Vekil'dir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
İmdi sen ihtimal ki, «Onun izerine bir hazine indir
ilmel
i veya onunla beraber bir melek gelmeli mi idi?» demelerinden dolayı sana vahyolunanların bazısını terkedici ve onunla göğsün daralır bulunacaksın. Sen ancak bir nezirsin. Allah Teâlâ ise her şey üzerine vekildir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Belki de sen: “Ona bir hazine indir
ilmel
i veya onunla beraber bir melek gelmeli değil miydi?” dedikleri için, sana vahyolunan âyetlerin bir kısmını bırakacak ve bu yüzden göğsün daralacaktır. Sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekildir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
O halde sen: -Ona bir hazine indir
ilmel
i veya Onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi? dedikleri için göğsün daralıp sana vahyedilenin bir kısmını terk mi edeceksin? Sen ancak bir uyarıcısın. Allah, her şeyin vekilidir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Herhalde sen: "Ona bir hazine indir
ilmel
i veya beraberinde bir melek gelmeli değil miydi?" demelerinden ötürü, sana vahyolunanın bir kısmını bırakacaksın ve bununla göğsün sıkılacak; ama sen sadece bir uyarıcısın (böyle sözlere aldırma), her şeye vekil olan Allah'tır....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Şimdi onların: «Ona bir hazine indir
ilmel
i veya onunla birlikte bir melek gelmeli değil miydi?» demeleri dolayısıyla göğsün daralıp sana vahyolunanlardan bir kısımını mı terkedeceksin? Sen yalnızca bir uyarıp korkutucusun. Allah her şeye vekildir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
'Ona gökten bir hazine indir
ilmel
i veya onunla beraber bir melek gelmeli değil miydi?' demeleri yüzünden göğsün daralıyor diye, sana vahyedilenlerden bir kısmını terk edecek değilsin ya! Sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise herşeyi görüp gözeten Vekildir....
Hud Suresi, 74. Ayet:
İbrahîm’den o korku gidince ve kendisine (bir çocuk doğacağına dair) müjde gelince, Lût kavmi hakkında (azap ed
ilmel
eri mevzuunda) elçilerimiz olan meleklerle mücadeleye başladı (azabın kaldırılmasını istedi.)...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
(Yusuf haberciye dedi ki:) "İşte bu, benim onun gıyabında (yokluğunda) ona (efendime) ihanet etmediğimi ve Allah'ın, ihanet edenlerin hilesini başarıya ulaştırmadığını b
ilmel
eri içindir."...
Rəd Suresi, 7. Ayet:
Ve kâfirler derler ki: “O'nun üzerine Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil miydi?” Sen, sadece bir uyarıcısın ve bütün kavimler için hidayetçi vardır (zamanın her parçasında ve bütün kavimlerde)....
Rəd Suresi, 7. Ayet:
O hakikat bilgisini inkâr edenler: "O'na Rabbinden bir mucize inzâl ed
ilmel
iydi ya!" derler. . . Sen ancak bir uyarıcısın. . . Her toplumun bir Hadiy'i (hakikati göstereni) vardır....
Rəd Suresi, 7. Ayet:
İnkâr edenler: 'Ona bir mucize indir
ilmel
i değil miydi?' diyorlar. Sen sadece bir uyarıcısın. Her topluluğun bir yol göstericisi vardır....
Rəd Suresi, 7. Ayet:
Inkar edenler: «Rabbinden ona bir mucize indir
ilmel
i degil miydi?» derler. Sen ancak bir uyaricisin. Her milletin bir yol gostereni vardir. *...
Rəd Suresi, 7. Ayet:
İnkar edenler: 'Rabbinden ona bir mucize indir
ilmel
i değil miydi?' derler. Sen ancak bir uyarıcısın. Her milletin bir yol göstereni vardır....
Rəd Suresi, 7. Ayet:
O kâfirler: «Rabbinden ona bir mucize indir
ilmel
i değil miydi?» derler. Sen bir uyarıcıdan başka bir şey değilsin ve her kavim için bir hidayetçi vardır....
Rəd Suresi, 7. Ayet:
O küfredenler: «Ona Rabbinden bir mu'cize indir
ilmel
i değil miydi?» der (ler). Sen (Habîbim) ancak bir münzirsin (eğri yolun encamını insanlara haber verensin), her kavmin de bir hidâyet rehberisin. ...
Rəd Suresi, 7. Ayet:
Hem inkâr edenler diyor ki: 'Ona Rabbinden (bizim istediğimiz) bir mu'cize indir
ilmel
i değil miydi?' (Ey Resûlüm!) Sen, ancak (Allah’ın azâbı ile) bir korkutucusun ve her kavmin bir yol göstereni vardır....
Rəd Suresi, 7. Ayet:
Küfredenler, derler ki: Ona Rabbından bir ayet indir
ilmel
i değil miydi? Sen; ancak bir uyarıcısın ve her kavmin bir yol göstericisi vardır....
Rəd Suresi, 7. Ayet:
Kâfirler: “Ona Rabbinden bir âyet (mucize) indir
ilmel
i değil miydi?” dediler. Sen ancak bir yol göstericisin ve her toplumun hidayet rehberi bir yol göstericisi vardır....
Rəd Suresi, 7. Ayet:
İnkar edenler: -Rabbinden ona bir mucize indir
ilmel
i değil miydi? derler. Oysa sen ,sadece bir uyarıcısın. Her topluma doğru yolu gösteren biri vardır....
Rəd Suresi, 7. Ayet:
Kâfirler diyorlar ki: "Ona Rabbinden bir mûcize indir
ilmel
i değil miydi?" Sen, ey Resulüm, sadece bir uyarıcısın. Her millete bir yol gösteren vardır....
Rəd Suresi, 14. Ayet:
Nihai Gerçek'e varmak amacıyla yapılan bütün dualar, bütün çağrı ve arayışlar ancak O'na yönelt
ilmel
idir; çünkü insanların O'nu bırakıp da yakardıkları (öteki varlıklar ve güçler) bu yakarışlarına hiçbir şekilde karşılık veremezler. Öyle ki, (onlara, yakarıp duran kimsenin durumu) ellerini suya doğru uzatıp, suyun kendisine ulaşmasını bekleyen birinin durumuna benzer; oysa bu durumda su asla ona ulaşmayacaktır. Bunun içindir ki, hakkı inkar edenlerin yakarması kendilerini sapıklık içinde tüketme...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
Kâfir olanlar diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil miydi? De ki: Kuşkusuz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de hidayete erdirir....
Rəd Suresi, 27. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler: 'Ona, hak peygamber olduğunun delili olarak Rabbinden maddî bir mûcize indir
ilmel
i değil miydi?' diyorlar. 'Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu varlıkların hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti tercihine özgürlük tanır, kendisine gönül vereni, boyun eğeni de doğru yola iletir' de....
Rəd Suresi, 27. Ayet:
İnkâr edenler diyorlar ki: 'Ona Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil miydi?' De ki: 'Doğrusu Allah dilediğini saptırır ve gönülden boyun eğeni de kendine yöneltir....
Rəd Suresi, 27. Ayet:
Inkar edenler: «Rabbinden ona bir mucize indir
ilmel
i degil miydi?» derler. De ki: «Dogrusu Allah dileyeni saptirir ve Kendisine yoneleni dogru yola eristirir.»...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
İnkar edenler: 'Rabbinden ona bir mucize indir
ilmel
i değil miydi?' derler. De ki: 'Doğrusu Allah dileyeni saptırır ve Kendisine yöneleni doğru yola eriştirir.'...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
Kâfir olanlar diyorlar ki: Ona Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil miydi? De ki: Kuşkusuz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de hidayete erdirir....
Rəd Suresi, 27. Ayet:
İnkar edenler, 'Ona Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil miydi,' diyorlar. De ki: 'ALLAH dileyeni saptırır ve yöneleni doğruya ulaştırır.'...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
O küfredenler: «Ona (peygambere) Rabbinden bir (azâb) mu'cize (si) indir
ilmel
i değil miydi»? derler. De ki: «Şübhesiz Allah kimi dilerse onu dalâlete götürür, gönlünü kendine çevirdiklerini ise doğru yola iletir». ...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
Hem inkâr edenler: 'Ona (Muhammed’e) Rabbinden (bizim istediğimiz) bir mu'cize indir
ilmel
i değil miydi?' diyor. De ki: 'Şübhesiz ki Allah, dilediğini (kendi isyânı sebebiyle) dalâlete atar; (rızâsına) yöneleni ise kendi (dîni)ne hidâyet eder.'...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
Küfredenler dediler ki: Rabbından kendisine bir ayet inidir
ilmel
i değil miydi? De ki: Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir....
Rəd Suresi, 27. Ayet:
İmdi, (Peygamber'in getirdiği mesajın) doğruluğunu inkar edenler, "Ona Rabbinden mucizevi bir alamet indir
ilmel
i değil miydi?" diyorlar. Sen de şöyle de: "Bilin ki, (sapmayı) dileyeni saptıran da, O'na yöneleni Kendisine yaklaştıran da, şüphesiz Allah'tır;...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
Kâfirler: “Ona Rabbinden bir âyet (mucize) indir
ilmel
i değil miydi?” dediler. De ki: “Şüphesiz ki Allah dilediğini dalâlete düşürür ve Hakk'a inabe edene de hidayet eder. ”...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
İnkar edenler: -O’na Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil miydi? derler. De ki: -Kuşkusuz Allah dileyeni saptırır ve Kendisine yöneleni doğru yola eriştirir....
Rəd Suresi, 27. Ayet:
(27-28) Yine o inkâr edenler diyorlar ki: "Peygambere Rabbi tarafından bir mûcize ver
ilmel
i değil miydi?" De ki: "Allah dilediğini bu tür iddiaları sebebiyle saptırır. Kendisine yöneleni de hidâyete erdirir. İşte onlar iman edip gönülleri Allah’ı zikretmekle, O’nu anmakla huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller ancak Allah’ı anmakla huzur bulur."...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
İnkâr edenler: "Ona Rabbinden bir âyet indir
ilmel
i değil miydi?" diyorlar. De ki: "Allâh, dilediğini (bu tür sözlerle) saptırır. Yöneleni de kendisine iletir."...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
Kafir olanlar: “Peygambere Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil miydi?” derler. De ki: “Şüphesiz Allah dilediğini saptırır. Kendisine yöneleni de hidayete erdirir.”...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
Kafir olanlar diyorlar ki: "Ona Rabbi tarafından bir mucize indir
ilmel
i değil miydi?" De ki: "Kuşkusuz Allah dilediğini saptırır. Kendisine yöneleni de hidayete erdirir."...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
“Küfredenler de: “Rabbi tarafından ona bir âyet indir
ilmel
i değil miydi” derler. (Habibim)! “Şüphesiz Allâh dileyeceği kimseleri saptırır. Kendisine inabe eden kimselere de hidâyet eder.” de.”...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
İnkar edenler, "Rabbinden ona bir mucize indir
ilmel
i değil miydi?" derler. Sen de ki: "Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola iletir."...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
İnkâr edenler: “O’na Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil miydi?” diyorlar. De ki: “Allah dilediğini sapıklığa düşürür ve (Hakk’a) yönelene de Kendi (dîni)ne giden yolu gösterir.”...
Rəd Suresi, 28. Ayet:
(27-28) Yine o inkâr edenler diyorlar ki: "Peygambere Rabbi tarafından bir mûcize ver
ilmel
i değil miydi?" De ki: "Allah dilediğini bu tür iddiaları sebebiyle saptırır. Kendisine yöneleni de hidâyete erdirir. İşte onlar iman edip gönülleri Allah’ı zikretmekle, O’nu anmakla huzur bulan kimselerdir. İyi bilin ki gönüller ancak Allah’ı anmakla huzur bulur."...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
«ORabbimiz! Ben cocuklarimdan kimini, namaz kilab
ilmel
eri icin Senin kutsal evinin yaninda, ziraata elverissiz bir vadiye yerlestirdim. Rabbimiz! Insanlarin gonullerini onlara meylettir, sukretmeleri icin onlari urunlerle riziklandir.»...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
'Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılab
ilmel
eri için Senin kutsal evinin yanında, ziraata elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır.'...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
Rabbımız; ben, çocuklarımdan kimini; namaz kılab
ilmel
eri için, Senin mukaddes evinin yanında çorak bir vadiye yerleştirdim. Rabbımız; insanların gönüllerini onlara meylettir. Şükretmeleri için onları meyvelerle rızıklandır....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
“Ey Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılab
ilmel
eri için senin Beyt-i haram'ının yanında ekinsiz bir vâdiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, çeşitli meyvelerden bunlara rızık ver. Umulur ki bu nimetlere şükrederler. ”...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
-Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılab
ilmel
eri için Senin kutsal evinin yanında, ziraata elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır....
İbrahim Suresi, 52. Ayet:
Bu insanlara, bununla uyarılmaları, O'nun tek ilah olduğunu b
ilmel
eri ve akıl sahiplerinin öğüt almaları için bir tebliğdir....
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
(Bu diriltme) hakkında ihtilâfa düştükleri şeyin, onlara beyan edilmesi (açıklanması) için ve inkâr edenlerin (kâfirlerin), kendilerinin şüphesiz (kesinlikle) yalancı olduklarını b
ilmel
eri içindir....
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
İhtilâf ettikleri şeylerin kendilerince apaçık anlaşılması için ve kâfir olanların, yalancı olduklarını b
ilmel
eri için diriltecek onları....
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
Hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıklaması ve kâfir olanların da kendilerinin yalancılar olduklarını b
ilmel
eri için (Allah onları diriltecek)....
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
Kâfirlerin ihtilâf konusu yaptıkları diriltilme, sevap, ceza, cennet, cehennem gibi dinin getirdiği bilgileri, kendilerine, açıkça göstermesi ve kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kendilerinin yalancı olduklarını b
ilmel
eri için Allah ölüleri diriltecek....
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
Hakkında ihtilafa düştükleri şeyi onlara açıklamak ve inkâr edenlerin de yalancı olduklarını b
ilmel
eri için (diriltecektir)....
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
Hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıklaması ve kâfir olanların da kendilerinin yalancılar olduklarını b
ilmel
eri için (Allah onları diriltecek)....
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
Allah, hakkında görüş ayrılığına düştükleri gerçeği kendilerine anlatması ve inkar edenlerin de kendilerinin yalancı olduklarını b
ilmel
eri için, onları dirilecektir....
Nəhl Suresi, 39. Ayet:
Hakkında ihtilâfa düştükleri şeyi onlara açıklaması ve kâfir olanların da gerçekten yalancı olduklarını b
ilmel
eri için (onları diriltecektir)....
Nəhl Suresi, 84. Ayet:
(Kıyamet) günü her ümmetten bir şâhid göndereceğiz. Sonra da o inkâr edenlere ne izin verilecek, ne de hoşnut ed
ilmel
eri için özürleri dinlenecek....
Nəhl Suresi, 110. Ayet:
Sonra şübhesiz Rabbin, eziyet ed
ilmel
erinin (ve küfre zorlanmalarının) ardından hicret edenler, sonra cihâd edenler ve sabredenler hakkında, bütün bunlardan sonra muhakkak ki Rabbin, elbette (bu güzel hâllerine binâen onlar için) Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
İsra Suresi, 106. Ayet:
Hem onu, bir Kur’ân olarak (âyet âyet) kısımlara ayırdık ki, insanlara onu (iyice anlayab
ilmel
eri için) dura dura okuyasın! Çünki onu (hâdiselere göre, size bir ders olmak üzere) azar azar indirdik....
Kəhf Suresi, 11. Ayet:
Böylece mağarada kulakları üzerine (kalplerinin zikrini duyab
ilmel
eri için yan üstü) senelerce yatırdık (uyuttuk)....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve böylece, işte böyle
2.
a'sernâ
: bildirdik
3.
aleyhim
: onlara, onları
4.
li ya'lemû
: b
ilmel
e...
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
İşte böylece Allah'ın vaadinin hak ve gerçek olduğunu ve gerçekten de kıyâmetin kopacağını ve onda hiçbir şüphe bulunmadığını b
ilmel
eri için, tam bu hususlarda birbirleriyle çekişip dururlarken, insanları haberdâr ettik de müşrikler dediler ki: Onların bulunduğu yere bir yapı yapın, halktan gizli kalsınlar. Halbuki Rableri, onların ahvâlini daha iyi bilir. Hallerine vâkıf olanlarsa onların bulundukları mağaranın önüne mutlaka bir mescit yapmalıyız dediler....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece, Allah'ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin geleceğinde şüphe olmadığını b
ilmel
eri için (insanlara) onları buldurduk. Onların durumlarını aralarında tartışıyorlardı. (Bazıları): 'Üzerlerine bir bina yapın' dediler. Rabbleri onları daha iyi bilir. Onların işlerine üstün gelenler de: 'Mutlaka onların yanlarında bir mescid edineceğiz' dediler....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece, Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını b
ilmel
eri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin, Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise: "Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Boylece, Allah'in sozunun gercek oldugunu ve kiyametin kopmasindan suphe edilemiyecegini b
ilmel
eri icin, insanlarin onlari bulmalarini sagladik. Nitekim halk, bunlarin hakkinda cekisip duruyor: «Onlarin magaralarinin cevresine bir bina kurun» diyorlardi. Oysa, Rableri onlari cok iyi bilir. Tarstimayi kazananlar: «Onlarin magaralarinin cevresinde mutlaka bir mescid kuracagiz» dediler....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece, Allah va'dinin hak olduğunu, Kıyametin kopuşunda hiçbir şüphe bulunmadığını b
ilmel
eri için (insanları) onların durumu hakkında bilgi sahipleri kıldık. Öyle ki, halk onların durumuyla İlgili kendi aralarında tartışıp duruyorlardı: «Onların üzerine bir bina yapın» diyorlardı. Halbuki Rableri onları çok iyi bilendir. Görüşleri üstün gelenler ise, «and olsun ki, onların üzerine elbette bir mescid kurmalıyız!» dediler....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece, Allah'ın sözünün gerçek olduğunu ve kıyametin kopmasından şüphe edilemeyeceğini b
ilmel
eri için, insanların onları bulmalarını sağladık. Nitekim halk, bunların hakkında çekişip duruyor: 'Onların mağaralarının çevresine bir bina kurun' diyorlardı. Oysa, Rableri onları çok iyi bilir. Tartışmayı kazananlar: 'Onların mağaralarının çevresinde mutlaka bir mescid kuracağız' dediler....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece, Tanrı'nın vaadinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını b
ilmel
eri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları görenler) Kendi aralarında buyruklarını / buyrultularını (isteklerini) tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin, rableri onları daha iyi bilir." Onların buyrultularına galip gelen (sözleri geçen)ler ise: "Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler....
Kəhf Suresi, 30. Ayet:
İman edip de güzel davranışlarda bulunanlar (b
ilmel
idirler ki) biz, güzel işler yapanların ecrini zâyi etmeyiz....
Kəhf Suresi, 30. Ayet:
İman edip de güzel davranışlarda bulunanlar (b
ilmel
idirler ki) biz, güzel işler yapanların ecrini zâyi etmeyiz....
Kəhf Suresi, 57. Ayet:
Daha zalim kim vardır o kimseden ki, Rabbinin âyetleri kendisine hatırlatıldığı halde ondan hemen yüz çevirir ve iki elinin takdim etmiş olduğu şeyi unutmuş olur. Biz onların kalpleri üzerine onu güzelce anlayab
ilmel
erine mani perdeler, kulaklarında da bir ağırlık kılmış olduk ve onları hidâyete dâvet edip dursan, onlar yine o vakit hidâyete ebedîyyen ermezler....
Kəhf Suresi, 59. Ayet:
İşte zulmettiklerinde yok ettiğimiz memleketler.. Helâk ed
ilmel
eri için de belli bir zaman tayin etmiştik....
Kəhf Suresi, 59. Ayet:
İşte zulmettikleri zaman yok ettiğimiz kasabaların kalıntıları ortada) ! Onların da yok ed
ilmel
erine bir süre belirlemiştik....
Məryəm Suresi, 50. Ayet:
Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk, onların herkesçe övülüp hayırla yâded
ilmel
erini sağladık....
Məryəm Suresi, 84. Ayet:
Onların bir an önce yok ed
ilmel
erini isteme. Biz onların yaptıklarını ve alıp verdikleri nefesleri tek tek sayıyoruz....
Taha Suresi, 129. Ayet:
Eğer Rabb'inin daha önce verilmiş bir hükmü ve belirlenmiş bir vadesi olmasaydı yok ed
ilmel
eri kaçınılmaz olurdu....
Taha Suresi, 129. Ayet:
Eğer Rabbin tarafından söylenmiş bir söz ve belirtilmiş bir süre olmasaydı. (bunların da hemen helâk ed
ilmel
eri) gerekli olurdu....
Ənbiya Suresi, 1. Ayet:
İnsanların hesaba çek
ilmel
eri yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler....
Ənbiya Suresi, 31. Ayet:
Yer onları sarsmasın diye, onun üstünde sâbit dağlar yarattık ve doğru gideb
ilmel
eri için orada geniş yollar açtık....
Ənbiya Suresi, 31. Ayet:
Yer, onları sarsar diye, onun üstünde yüksek dağlar yarattık. Ve istedikleri yere gideb
ilmel
eri için orada geniş yollar açtık....
Ənbiya Suresi, 60. Ayet:
(60-61) Bazilari: «Ibrahim denen bir gencin onlari diline doladigini duymustuk» deyince, «O halde bunlarin sahidlik edeb
ilmel
eri icin onu halkin gozu onune getirin» dediler....
Ənbiya Suresi, 60. Ayet:
(60-61) Bazıları: 'İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk' deyince, 'O halde bunların şahidlik edeb
ilmel
eri için onu halkın gözü önüne getirin' dediler....
Ənbiya Suresi, 61. Ayet:
(60-61) Bazilari: «Ibrahim denen bir gencin onlari diline doladigini duymustuk» deyince, «O halde bunlarin sahidlik edeb
ilmel
eri icin onu halkin gozu onune getirin» dediler....
Ənbiya Suresi, 61. Ayet:
(60-61) Bazıları: 'İbrahim denen bir gencin onları diline doladığını duymuştuk' deyince, 'O halde bunların şahidlik edeb
ilmel
eri için onu halkın gözü önüne getirin' dediler....
Ənbiya Suresi, 61. Ayet:
Dediler ki: O halde bunların şahidlik edeb
ilmel
eri için onu insanların gözleri önüne getirin....
Həcc Suresi, 25. Ayet:
İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu b
ilmel
iler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız....
Həcc Suresi, 25. Ayet:
İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu b
ilmel
iler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız....
Həcc Suresi, 39. Ayet:
Kendileriyle savaşılan (mü'minlere) zulmed
ilmel
eri dolayısıyla (savaşa) izin verilmiştir. Şüphesiz Allah onlara yardım etmeye güç yetirir....
Həcc Suresi, 47. Ayet:
Ve bir de (ey Muhammed,) (gelecekse gelsin diyerek) onlar azap konusunda sana meydan okuyorlar: fakat (b
ilmel
idirler ki) Allah vaadinden asla cayacak değildir ve bilin ki, Rabbinin ölçüsüyle bir gün, sizin hesap ettiğiniz bin yıl gibidir....
Həcc Suresi, 54. Ayet:
1.
ve li ya'leme
: ve b
ilmel
eri için
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
ûtu el ılme
: ilim verildi
4.
ennehu
: onu...
Həcc Suresi, 54. Ayet:
Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl'ün, Nebî Resûl'ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu b
ilmel
eri, O'na îmân etmeleri, onların kalplerinin O'nu (Allah'ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet edendir....
Həcc Suresi, 54. Ayet:
(Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kur'an'ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu b
ilmel
eri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Allah, iman edenleri dosdoğru yola yöneltir....
Həcc Suresi, 54. Ayet:
Ve bir de kendilerine ilim verilenlerin, onun (Kur'ân'ın) senin Rabbından hakk olarak (indirildiğini) b
ilmel
eri ve böylece ona inanıp kalbleri de ona saygı duyarak bağlanması içindir. Hem şüphesiz ki Allah, imân edenleri doğru yola iletendir....
Həcc Suresi, 54. Ayet:
(Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kuran'ın) hiç tartışmasız rablerinden olan bir gerçek olduğunu b
ilmel
eri için; böylelikle ona, inansınlar ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Tanrı inananları dosdoğru yola yöneltir....
Həcc Suresi, 54. Ayet:
(Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kur'an'ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu b
ilmel
eri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Hiç şüphe yok Allah, iman edenleri dosdoğru yola yöneltip iletmektedir....
Möminun Suresi, 72. Ayet:
(Ey Muhammed,) yoksa onlardan dünyevi bir karşılık mı istiyorsun? Fakat (b
ilmel
idirler ki) Rabbinin vereceği karşılık en iyisidir; çünkü rızık verenlerin en iyisi O'dur!...
Nur Suresi, 33. Ayet:
Evlenmeğe (çare) bulamayanlara Allah kendilerini fazlından zengin kılıncaya değin iffetlerini korusunlar ve ellerinizin malik olduğu kimselerden kitabete rabted
ilmel
erini isteyenler olunca da eğer onlarda bir hayır bilmiş iseniz onları kitabete kaydediverin ve Allah'ın size verdiği mallardan onlara veriniz. Ve genç cariyelerinizi iffetlerini muhafaza etmek isterlerse dünya hayatının fâni metâını dileyerek fuhuşa sevketmeyiniz. Ve her kim onları icbar ederse şüphe yok ki, Allah onların icbar edil...
Nur Suresi, 36. Ayet:
Bu projektör; Allah'ın yücelt
ilmel
erini ve içlerinde adının anılmasını emrettiği evlerde yanar. Bu evlerde birtakım kimseler sabah ve akşam Allah'ı her tür noksanlıktan tenzih ederler....
Nur Suresi, 36. Ayet:
İçlerinde (yalnız) kendi ismi anılsın diye Allah'ın yükselt
ilmel
erine izin verdiği evlerde O'nun kudret ve yüceliğini sabah akşam dile getiren (öyle)...
Furqan Suresi, 7. Ayet:
Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indir
ilmel
i, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!...
Furqan Suresi, 7. Ayet:
'Bu peygamberin ne özelliği var? Bizler gibi yemek yiyor, çarşılarda, panayırlarda dolaşıyor. Ona bir melek indir
ilmel
i, kendisiyle birlikte, o da sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan uyarıcılık görevi yapmalıydı.' dediler....
Furqan Suresi, 7. Ayet:
Dediler ki: 'Bu Peygambere ne oluyor ki yemek yiyor çarşılarda dolaşıyor. Ona kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indir
ilmel
i değil miydi?...
Furqan Suresi, 7. Ayet:
Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indir
ilmel
i, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!...
Furqan Suresi, 7. Ayet:
Onlar (bir de) şöyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indir
ilmel
i, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı!...
Furqan Suresi, 7. Ayet:
Bir de (onlar) şöyle dediler: 'Bu nasıl peygamber ki, yemek yiyor, çarşılarda geziyor. Ona bir melek indir
ilmel
i de onunla berâber (o da) bir korkutucu olmalı değil miydi?'...
Furqan Suresi, 7. Ayet:
Ve dediler ki: Bu peygambere ne oluyor ki; yemek yiyor, sokaklarda geziyor? Onun beraberinde bulunup uyaran bir melek indir
ilmel
i değil miydi?...
Furqan Suresi, 7. Ayet:
Ve dediler ki: «Bu Resûl için ne var ki, yemek yiyor ve çarşılarda yürüyor ona bir melek indir
ilmel
i değil mi idi ki, artık O'nunla beraber bir korkutucu olsa idi!»...
Furqan Suresi, 7. Ayet:
Dediler: "Bu elçiye ne oluyor ki yemek yiyor, çarşılarda geziyor? Ona kendisiyle beraber uyarıcı olacak bir melek indir
ilmel
i değil mi?"...
Furqan Suresi, 7. Ayet:
Şunu da söylemişlerdir: "Ne biçim resuldür bu; yemek yiyor, sokaklarda yürüyor. Üzerine bir melek indir
ilmel
i, beraberinde özel bir uyarıcı olmalı değil miydi?"...
Furqan Suresi, 8. Ayet:
Yahut ona bir defîne ver
ilmel
iydi, yahut da bir bahçesi olmalıydı da orada biten şeyleri yemeliydi ve zâlimler, siz dediler, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz....
Furqan Suresi, 8. Ayet:
Yahut kendisine bir hazine ver
ilmel
i veya içinden yeyip (meşakkatsizce geçimini sağlayacağı) bir bahçesi olmalıydı. (Ayrıca) o zalimler (müminlere): Siz, ancak büyüye tutulmuş bir adama uymaktasınız! dediler....
Furqan Suresi, 8. Ayet:
'Yahut kendisine bir hazine ver
ilmel
i veya içinden yeyip kolaylıkla geçimini sağlayacağı bir bahçesi olmalıydı.' dediler. Baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen ve İslâm aleyhinde propaganda yapan zâlimler: 'Siz, kesinlikle büyülenerek aklı etki altına alınmış bir adama uymaktasınız' dediler....
Furqan Suresi, 8. Ayet:
Yahut kendisine bir hazine ver
ilmel
i veya içinden yeyip (meşakkatsizce geçimini sağlayacağı) bir bahçesi olmalıydı. (Ayrıca) o zalimler (müminlere): Siz, ancak büyüye tutulmuş bir adama uymaktasınız! dediler....
Furqan Suresi, 8. Ayet:
Yahut kendisine bir hazine ver
ilmel
i veya besleneceği bir bahçe olmalı değil miydi? O zalimler dediler ki: Siz, büyülenmiş bir adamdan başkasına tabi olmuyorsunuz....
Furqan Suresi, 8. Ayet:
«Yahut O'na bir hazine indir
ilmel
i veya O'nun için bir bostan olmalı değil mi idi ki, ondan yiyiverse idi.» Ve zalimler dedi ki: «Siz başka değil, bir büyülenmiş adama tâbi oluyorsunuz.»...
Furqan Suresi, 8. Ayet:
"Yahut ona bir hazine gönder
ilmel
i, yahut ürününden yediği bir bahçesi olmalı değil miydi?" O zalimler şunu da söylediler: "Sizler büyülenmiş bir adamdan başkasının ardı sıra gitmiyorsunuz."...
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indir
ilmel
iydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bize likâyı (kavuşmayı; varlıklarında Esmâ'mızla açığa çıkışımızı yaşamayı) ummayanlar dedi ki: "Bizim üzerimize melâike inzâl ed
ilmel
i yahut Rabbimizi (gözümüzle) görmeli değil miydik?" (Hakikatlerindekini kavrayamayıp dışta tanrı aramakta ısrar!). . . Andolsun ki kendi nefslerinde kibre kapıldılar ve büyük bir azgınlık ile haddi aşıp itaatten çıktılar....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bizim huzurumuzda hesaba çekileceklerini cezayı ve mükâfatı ummayanlar: 'Bize ya melek indir
ilmel
iydi, ya da Rabbimizi görmeliydik.' dediler. Andolsun ki, akıllarınca kendilerini daha büyük gördüler ve azgınlıkta da, pek ileri gittiler....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bizimle karsilasmayi ummayanlar: «Bize ya melekler indir
ilmel
i, ya da Rabbimiz'i gormeliyiz» derler. And olsun ki kendi kendilerine buyuklenmisler, azginlikta pek ileri gitmislerdir....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: 'Bize ya melekler indir
ilmel
i, ya da Rabbimiz'i görmeliyiz' derler. And olsun ki kendi kendilerine büyüklenmişler, azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bizimle karşılaşmayı (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indir
ilmel
iydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkında kibire kapılmışlar ve azgınlıkta pek ileri gitmişlerdir....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bununla beraber, bize kavuşmayı ummayanlar «Bize ya melekler indir
ilmel
iydi, ya da Rabbimizi görmeliydik» dediler. Andolsun ki, doğrusu nefislerinde kendilerini büyük gördüler ve büyük azgınlık ettiler....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bizimle karşılaşacaklarını beklemeyenler «bize melekler gönder
ilmel
i değil miydi, ya da doğrudan doğruya Rabb'imizi görmeli değil miydik» dediler. Onlar büyüklük kompleksine kapılarak azgınlıkta son derece ileri gitmişlerdir....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bize kavuşmayı ummayanlar ise dedi ki: 'Bize melekler indir
ilmel
i veya Rabbimizi görmeli değil miydik?' And olsun ki (onlar), nefislerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bize kavuşmayı ummayanlar: Bize melekler indir
ilmel
i değil miydi veya Rabbımızı görmeli değil miydik? derler. Andolsun ki; kendi kendilerine büyüklenmişler ve büyük bir azgınlıkla haddi aşmışlardır....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Ve Bize kavuşmayı ümit etmeyenler dedi ki: «Bizim üzerimize melekler indir
ilmel
i değil mi idi? Veya Rabbimizi görmeli idik.» Andolsun ki, (onlar) nefislerinde bir büyüklük görmüşlerdir ve büyük bir azgınlık ile azgınlıkta bulunmuşlardır....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bize kavuşmayı ummayanlar: “Bize melekler indir
ilmel
iydi, ya da Rabbimizi görmeliydik. ” dediler. Andolsun ki onlar kendi kendilerine büyüklenmişler ve azgınlıkta haddi aşmışlardır....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Âhirette huzurumuza gelip Bizimle karşılaşacaklarını düşünmeyenler: "Bize elçi olarak melekler gönder
ilmel
i yahut Rabbimizi görmeli değil miydik?" dediler. Gerçekten onlar kendilerini büyük görüp azgınlıkta haddi iyice aştılar....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: "Bize melekler indir
ilmel
iydi, yahut Rabbimizi görmeliydik değil mi?" dedi(ler). Andolsun ki onlar kendi içlerinde büyüklük tasladılar ve büyük bir azgınlıkla haddi aştılar....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Ve kâfirler: “Kur'ân ona, bir defada bütün (toplu) olarak indir
ilmel
i değil miydi?” dediler. İşte bu, O'nu (Kur'ân'ı) senin idrakine tesbit etmemiz (sabitlememiz) içindir. Ve O'nu, kısım kısım tertipleyerek beyan ettik (okuduk)....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indir
ilmel
i değil miydi? dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Hakikat bilgisini inkâr edenler dediler ki: "O'na Kurân'ın (İsrailoğullarına gelen kitaplar gibi) hepsi birden tenzîl ed
ilmel
iydi!". . . (Oysa) böylece, O'nunla, senin Fuadını (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar - kalp nöronlarının beyindeki açılımlarını) sâbitlemek için (böyle tenzîl ettik) ve (hakikatinde, her birinin kuvvelerini ayrı ayrı bulman için) bölümler hâlinde okuttuk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler: 'Kur’ân ona, bir defada, topluca indir
ilmel
i değil miydi?' dediler. Biz onu senin kalbine, hâfızana iyice yerleştirip güven sağlamak için böyle bölüm bölüm indirdik. Onu tane tane okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkar edenler dediler ki: 'Bu Kur'an ona bir kerede topluca indir
ilmel
i değil miydi?' Biz onunla senin kalbini sağlamlaştırmak için bu şekilde (ayet ayet indirdik) ve belli bir düzen üzere ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler dediler ki: "Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indir
ilmel
i değil miydi?" Biz onunla kalbini sağlamlaştırıp pekiştirmek için böylece (ayet ayet indirdik) ve onu 'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup' okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Inkar edenler: «Kuran ona bir defada indir
ilmel
iydi» derler. Oysa Biz onu boylece senin kalbine yerlestirmek icin azar azar indirir ve onu agir agir okuruz....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkar edenler: 'Kuran ona bir defada indir
ilmel
iydi' derler. Oysa Biz onu böylece senin kalbine yerleştirmek için azar azar indirir ve onu ağır ağır okuruz....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indir
ilmel
i değil miydi? dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Küfredenler dediler ki: "Kuran ona tek bir defada, toplu olarak indir
ilmel
i değil miydi?" Biz onunla yüreğini (fuadeke) sağlamlaştırıp pekiştirmek için böylece (ayet ayet indirdik) ve onu 'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup' okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
O küfredenler (şöyle) dedi (ler): «Ona Kur'an bir (hamlede), toplu bir halde indir
ilmel
i değil miydi»? Biz onu senin kalbine iyice yerleşdirmek için böyle (yapdık). Onu (çok güzel bir nizaam ile) âyet âyet ayırdık (ve aheste aheste bildirdik). ...
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler ise: 'Kur’ân, ona bir def'ada topluca indir
ilmel
i değil miydi?' dedi(ler). Onunla senin kalbini kuvvetlendirmek için böyle (azar azar indirmişiz)dir ve onu(sana) ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
O küfredenler dediler ki: Kur'an ona bir kerede topluca indir
ilmel
i değil miydi? Halbuki Biz; onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle azar azar indirir ve ağır ağır okuruz....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Küfredenler: “Kur'an ona bir defada topluca indir
ilmel
i değil miydi?” dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve onu ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Küfredenler: -Kur’an ona bir defada toptan indir
ilmel
i değil miydi? dediler. Biz, onu senin kalbine yerleştirmek için böyle indirdik. Onu düzenli ve yerli yerince indirdik....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Bir de o kâfirler dediler ki: "Bu Kur’ân ona toptan, bir defada indir
ilmel
i değil miydi?" Halbuki Biz vahiyle senin kalbini pekiştirmek için böyle ara ara indirdik ve onu parça parça okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler: "Kur'ân, ona bir defada indir
ilmel
i değil miydi?" dediler. Biz onunla senin kalbini sağlamlaştırmak için onu böyle (parça parça indirdik) ve onu ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Küfredenler dediler ki: «Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indir
ilmel
i değil miydi?» Biz onunla senin kalbini sağlamlaştırıp pekiştirmek için onu böylece (ayet ayet indirdik) ve onu 'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup' okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Bir de o kâfirler 'Kur'ân ona bir defada indir
ilmel
i değil miydi?' dediler. Oysa Biz onu senin kalbine böylece yerleştirmek için tane tane, ağır ağır okuduk....
Şüəra Suresi, 197. Ayet:
İsariloğulları bilginlerinin onu b
ilmel
eri onlar için bir delil değil midir?...
Şüəra Suresi, 197. Ayet:
İsrailoğulları arasındaki (birçok) bilginin bu (gerçeği) b
ilmel
eri onlar için yeterli bir belirti sayılmaz mı?...
Şüəra Suresi, 197. Ayet:
İsrailoğulları’nın bilginlerinin onu b
ilmel
eri, onlar için bir belge değil midir?...
Şüəra Suresi, 197. Ayet:
İsrailoğullarından bilginlerin onu b
ilmel
eri, onlar için bir delil değil midir?...
Nəml Suresi, 40. Ayet:
Ama nezdinde, kitaptan ilim olan bir zat da: "Ben, sen gözünü açıp kapamadan onu getirebilirim" der demez, Süleyman, Kraliçenin tahtının yanıbaşında durduğunu görünce: "Bu, Rabbimin lütuflarındandır. Bu şükür mü edeceğim, yoksa nankörlerden mi olacağım? diye beni sınamak içindir. Şükreden sadece kendi lehine olarak şükreder. Nankörlük eden ise b
ilmel
idir ki Rabbim onun şükründen müstağnidir, şükrüne ihtiyacı yoktur, ihsan ve keremi boldur."...
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Fakat onlara tarafımızdan o hak (Peygamber) gelince: "Musa'ya verilen (mucizeler) gibi ona da ver
ilmel
i değil miydi?" dediler. Peki, daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? "Birbirini destekleyen iki sihir!" demişler ve şunu söylemişlerdi: Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Fakat onlara tarafımızdan o hak peygamber, o hak kitap Kur’ân gelince: 'Mûsâ’ya verilen mûcizelerin, uygulamakla sorumlu tutulduğu emir ve hükümlerin benzeri ona da ver
ilmel
i değil miydi?' dediler. Peki, daha önce Mûsâ’ya verilen mûcizeleri, uygulamakla sorumlu tutulduğu emir ve hükümleri de inkâr etmemişler miydi? 'Birbirini destekleyerek aklı etki altına alan büyüleyici iki kitap, birbirini destekleyen iki sihirbaz!' dediler. 'Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz.' dediler....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Fakat onlara bizim katımızdan hak gelince: 'Musa'ya verilenin benzeri ona da ver
ilmel
i değil miydi!' dediler. Daha önce Musa'ya verileni inkar etmemişler miydi? 'İki büyü birbirine destek oldu!' dediler. Yine: 'Biz hepsini inkar edenleriz' dediler....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Fakat onlara kendi katımızdan hak geldiği zaman: "Musa'ya verilenlerin bir benzeri buna ver
ilmel
i değil miydi?" dediler. Onlar, daha önce Musa'ya verilenleri inkar etmemişler miydi? "İki büyü birbirine arka çıktı" dediler. Ve: "Gerçekten biz hepsini inkar edenleriz" dediler....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Ne vakit ki onlara katımızdan HAKK geldi, dediler ki: «Musâ'ya verilenin bir benzeri (mu'cize) buna da ver
ilmel
i değil miydi ?» (Oysa) daha önce (bu nankörler) Musâ'ya verileni de inkâr etmemişler miydi ? Birbirlerine arka olan iki sihirbaz, demişlerdi ve «biz elbette hepsini inkâr edenleriz» diye eklemişlerdi....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Fakat onlara tarafımızdan o hak (Peygamber) gelince: «Musa'ya verilen (mucizeler) gibi ona da ver
ilmel
i değil miydi?» dediler. Peki, daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? «Birbirini destekleyen iki sihir!» demişler ve şunu söylemişlerdi: Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Fakat onlara tarafımızdan o hak (peygamber) gelince, «Musa'ya verilen (mucizeler) gibi ona da ver
ilmel
i değil miydi?» dediler. Peki daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? «Birbirini destekleyen iki sihir» demişler ve şunu söylemişlerdi: «Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz.»...
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Fakat onlara kendi katımızdan hak geldiği zaman: "Musa'ya verilenlerin bir benzeri buna ver
ilmel
i değil miydi?" dediler. Onlar, daha önce Musa'ya verilenlere küfretmemişler miydi? "İki büyü birbirine arka çıktı" dediler. Ve: "Gerçekten biz hepsine kafir olanlarız" dediler....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
(Fakat) şimdi onlara tarafımızdan o hak (peygamber) gelince: «Musâya verilenler gibi ona da ver
ilmel
i değil miydi?» dediler! Onlar (ın ataları) daha evvel Musâya verileni (inkâr ile) kâfir olmadılar mı (sanki)? «iki sihir birbirine destek oldu dediler, «Doğrusu biz hepsini (inkâr edici) kâfirleriz» dediler. ...
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Fakat onlara katımızdan hak gelince: 'Mûsâ’ya verilenin benzeri (bir mu'cize, ona da) ver
ilmel
i değil miydi?' dediler. (Onlar) daha önce Mûsâ’ya verileni de inkâr etmemişler miydi? '(Tevrât ve Kur’ân) birbirini destekleyen iki sihirdir' deyip; 'Şübhesiz biz hepsini inkâr eden kimseleriz' demişlerdi....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Ama onlara katımızdan gerçek gelince: Musa'ya verilenler gibi ona da ver
ilmel
i değil miydi? derler. Daha önce Musa'ya verileni de inkar etmemişler miydi? Birbirine destek olan iki büyücü, demişlerdi ve biz, hepsini inkar edenleriz, demişlerdi....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Vaktâ ki, onlara tarafımızdan hak geldi, dediler ki: «Mûsa'ya verilenin misli (buna da) ver
ilmel
i değil mi idi?» Evvelce Mûsa'ya verilmiş olanı da inkâr etmiş olmadılar mı? Dediler ki: «İki sihir, birbirine yardım ettiler» ve dediler ki: «Biz şüphe yok hepsini de münkirleriz.»...
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Amma onlara katımızdan gerçek gelince: “Musa'ya verildiği gibi buna da mucize ver
ilmel
i değil miydi?” derler. Daha önce Musa'ya verileni de inkar etmemişler miydi? “Birbirlerine destek olan iki sihirbaz!” demişlerdi. “Hepsini inkâr ederiz. ” demişlerdi....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Onlara, katımızdan hak geldiği zaman: -Musa’ya verilenin bir benzeri de ona ver
ilmel
i değil miydi? dediler. Daha önce Musa’ya verileni inkar etmemişler miydi? -Birbirini destekleyen iki sihirbaz, biz, onların hiç birini tanımıyoruz, demediler mi?...
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Fakat onlara katımızdan hak gelince: "Mûsâ'ya verilenin eşi, buna da ver
ilmel
i değil miydi?" dediler. Daha önce Mûsâ'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? "Birbirine destek olan iki büyü", dediler. "Biz hepsini inkâr ederiz", dediler....
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
Fakat onlara kendi katımızdan hak geldiği zaman; «Musa'ya verilenlerin bir benzeri de buna ver
ilmel
i değil miydi?» dediler. Onlar, daha önce Musa'ya verilenleri inkâr etmemişler miydi? «İki büyü birbirine arka çıktı» dediler. Ve: «Gerçekten biz hepsini inkâr edenleriz» dediler....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. B
ilmel
isiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. B
ilmel
isiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
«Siz Allah'ı bırakıp sadece birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. B
ilmel
isiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin. Ancak O'na döndürüleceksiniz.»...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz Allah'ı bırakıp bir takım putlara tapıyorsunuz, asılsız sözler uyduruyorsunuz. B
ilmel
isiniz ki Allah'ı bırakıp da taptıklarınız şeyler size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın, O'na kulluk edin, O'na şükredin. Hepiniz O'na döndürüleceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
Ona Rabbinden (başkaca) mucizeler indir
ilmel
i değil miydi? derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım....
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
Dediler ki: "O'na Rabbinden mucizeler inzâl ed
ilmel
iydi!". . . De ki: "Mucizeler sadece Allâh indîndendir. . . Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım. "...
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
'Ona Rabbinden mucizeler indir
ilmel
i değil miydi?' dediler. De ki: 'Mucizeler ancak Allah katındadır. Ben yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.'...
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
Dediler ki: "Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indir
ilmel
i değil miydi?" De ki: "Ayetler yalnızca Allah'ın katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım."...
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
«Ona Rabbinden (başkaca) mucizeler indir
ilmel
i değil miydi?» derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım....
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
Ve 'Ona Rabbinden (bizim istediğimiz gibi) mu'cizeler indir
ilmel
i değil miydi?' dediler. De ki: 'Mu'cizeler ancak Allah katındadır. Ben ise sâdece (O’nun azâbından haber veren) apaçık bir korkutucuyum.'...
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
Dediler ki: "Ona rabbinden ayetler indir
ilmel
i değil miydi?" De ki: "Ayetler Yalnızca Tanrı'nın katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım."...
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
«Ona Rabbinden (başkaca) âyetler de indir
ilmel
i değil miydi?» dediler. De ki: O âyetler ancak Allahın nezdindedir. Ben sâde (eğri yolun başınıza getireceği fena sonuçları) apâşikâr haber verenim». ...
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
Ve 'Ona Rabbinden (bizim istediğimiz gibi) mu'cizeler indir
ilmel
i değil miydi?' dediler. De ki: 'Mu'cizeler ancak Allah katındadır. Ben ise sâdece (O’nun azâbından haber veren) apaçık bir korkutucuyum.'...
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
Rabbından ona ayetler indir
ilmel
i değil miydi? dediler. De ki: O ayetler, ancak Allah'ın nezdindedir. Ben, sadece apaçık bir uyarıcıyım....
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
-O’na, Rabbinden bir mucize indir
ilmel
i değil miydi? dediler. De ki: -Mucizeler sadece Allah’ın yanındadır. Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım!...
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
Dediler ki: "Ona Rabbinden âyetler indir
ilmel
i değil miydi?" De ki: "Âyetler (mu'cizeler) Allâh'ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım."...
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
Dediler ki: «Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indir
ilmel
i değil miydi?» De ki: «Ayetler yalnızca Allah'ın katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcı korkutucuyum.»...
Rum Suresi, 3. Ayet:
Ve onlar, yakın bir yerde, yen
ilmel
erinden sonra gâlip gelecekler....
Rum Suresi, 3. Ayet:
Yakın bir yerde. Halbuki onlar bu yen
ilmel
erinin ardından gaalib olacaklar, ...
Loğman Suresi, 12. Ayet:
Yemin olsun, biz Lukman'a şu yolda hikmet verdik: "Allah'a şükret." Şükreden kendisi lehine şükreder. Nankörlük edense şunu b
ilmel
i: Allah Ganî'dir, Hamîd'dir....
Səcdə Suresi, 30. Ayet:
Şimdi sen onları kendi hallerine bırak. Yardımımızı veya onların helâk ed
ilmel
erini bekle! Çünkü onlar da senin helâk olmanı bekliyorlar....
Səba Suresi, 6. Ayet:
Ve yerellezîne ûtûl ılmellezî unzile ileyke min rabbike huvel hakka ve yehdî ilâ sırâtıl azîzil hamîd(hamîdi)....
Səba Suresi, 50. Ayet:
De ki: eğer ben yanılırsam yalnız kendime kalarak yanılırım ve eğer hidayeti bulmuşsam b
ilmel
i ki rabbımın bana vahiy vermesiyledir, çünkü o yakındır, işitir, işittirir...
Səba Suresi, 50. Ayet:
De ki: «Eğer ben yanılırsam, yalnız kendime kalarak yanılırım ve eğer doğru yolu bulmuşsam b
ilmel
i ki Rabbimin bana vahiy vermesiyledir. Çünkü O, yakındır, işitir, işittirir....
Sad Suresi, 6. Ayet:
(6-8) Onlardan ileri gelenler: «Yuruyun, tanrilariniza baglilikta direnin, sizden istenen suphesiz budur. Son dinde de bunu isitmedik; bu ancak bir uyarmadir. Kuran, aramizda ona mi indir
ilmel
iydi?» dediler. Hayir, bunlar Kuran'imizdan suphededirler. Hayir, azabimizi henuz tatmamislardi....
Sad Suresi, 6. Ayet:
(6-8) Onlardan ileri gelenler: 'Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indir
ilmel
iydi?' dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır....
Sad Suresi, 7. Ayet:
(6-8) Onlardan ileri gelenler: «Yuruyun, tanrilariniza baglilikta direnin, sizden istenen suphesiz budur. Son dinde de bunu isitmedik; bu ancak bir uyarmadir. Kuran, aramizda ona mi indir
ilmel
iydi?» dediler. Hayir, bunlar Kuran'imizdan suphededirler. Hayir, azabimizi henuz tatmamislardi....
Sad Suresi, 7. Ayet:
(6-8) Onlardan ileri gelenler: 'Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indir
ilmel
iydi?' dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır....
Sad Suresi, 8. Ayet:
(6-8) Onlardan ileri gelenler: «Yuruyun, tanrilariniza baglilikta direnin, sizden istenen suphesiz budur. Son dinde de bunu isitmedik; bu ancak bir uyarmadir. Kuran, aramizda ona mi indir
ilmel
iydi?» dediler. Hayir, bunlar Kuran'imizdan suphededirler. Hayir, azabimizi henuz tatmamislardi....
Sad Suresi, 8. Ayet:
(6-8) Onlardan ileri gelenler: 'Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur. Başka dinde de bunu işitmedik; bu ancak bir uydurmadır. Kuran, aramızda ona mı indir
ilmel
iydi?' dediler. Hayır, bunlar Kuran'ımızdan şüphededirler. Hayır, azabımızı henüz tatmamışlardır....
Sad Suresi, 8. Ayet:
Kur'an, aramızda O'na mı indir
ilmel
iydi?» dediler. Doğrusu bunlar Kur'an hakkında şüphe içindedirler. Hayır, onlar azabımı henüz tadmadılar.»...
Sad Suresi, 15. Ayet:
Onların kabirlerden dir
ilmel
eri sadece bir tek çağrıya bakar. Ses yayılır yayılmaz hemen kalkarlar....
Mömin Suresi, 5. Ayet:
Onlardan evvel Nuuh kavmi de, bunlardan sonraki sürü sürü fırkalar da (peygamberlerini) yalan saydı (lar). (Bunlardan) her ümmet, kendi peygamberlerini yakalamayı kasdetdi. Hakıykatı olmayan (şeyler) le hakkı yok edeb
ilmel
eri için savaşıb durdular. Neticede ben de onları tutub yakaladım. İşte (bak) benim azabım nice imiş! ...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş’ı, sınırsız kudret ve iktidar makamını yüklenen ve onun çevresinde bulunan melekler, Rablerini hamd ile överek, şükrederek tesbih ederler. O’na iman ederler. İman edenler için bağışlanma dileğinde bulunurlar, koruma kalkanına alınmalarını, affed
ilmel
erini isterler. 'Ey Rabbimiz, her şeyi, rahmetinin ve ilminin içine aldın. Tevbe edenleri, günah işlemekten vazgeçip sana itaate yönelenleri, senin yolunda gidenleri, Kur’ân’ını ve Rasulünün sünnetini uygulayanları koruma kalkanına al, bağışla, o...
Fussilət Suresi, 44. Ayet:
Ve eğer onu, yabancı bir lisan ile Kur'an kılsa idik elbette derlerdi ki: «Ayetleri tafsil ed
ilmel
i değil mi idi. Arabî bir peygambere yabancı bir lisan ile (Kur'an) olur mu?» De ki: «O, imân edenler için bir vesile-i hidâyettir ve bir şifadır.» Ve o kimseler ki imân etmezler. Onların kulaklarında bir sağırlık vardır. Ve o, onlara karşı bir körlüktür. Onlara uzak bir mekandan nidâ olunuverir....
Fussilət Suresi, 53. Ayet:
Zamanı geldiğinde insana mesajlarımızı (evrenin) uçsuz bucaksız ufuklarında ve kendi öz benliklerinde (bulduklarıyla) tam olarak anlatacağız ki bu (vahy)in tartışılmaz bir gerçek olduğu, apaçık ortaya çıksın. Rabbinin her şeye tanık olduğu(nu b
ilmel
eri onlara) hala yetmez mi?...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Onlar: 'Bu Kur’ân, şu iki şehrin birisinden, Mekkeli veya Tâifli önde gelen bir adama, bölüm bölüm indir
ilmel
i, değil miydi?' dediler....
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Ve dediler ki: 'Bu Kur'an iki kentin birinden, büyük bir adama indir
ilmel
i değil miydi?'...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Ve dediler ki: "Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indir
ilmel
i değil miydi?"...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
«Bu Kuran, iki sehrin birinden bir buyuk adama indir
ilmel
i degil miydi?» dediler....
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Ve bir de dediler ki: «Bu Kur'ân, şu iki şehirden büyük bir adama indir
ilmel
i değil miydi?»...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
'Bu Kuran, iki şehrin birinden bir büyük adama indir
ilmel
i değil miydi?' dediler....
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
'Bu Kuran, şu iki kentten ünlü ve büyük bir adama indir
ilmel
i değil miydi?' dediler....
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Yine Onlar: «Bu Kur'an, şu iki şehirden bir büyük adama indir
ilmel
i değil miydi?» dediler....
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Ve dediler ki: «Bu Kur'an iki şehrin birinden bir büyük adama indir
ilmel
i değil miydi?»...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Ve dediler ki: "Bu Kuran, iki şehirden birinin büyük bir adamına indir
ilmel
i değil miydi?"...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Bir de (şunu) söylediler: «Şu Kur'an iki memleketin birindeki büyük bir adama indir
ilmel
i değil miydi»? ...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Ve dediler ki: 'Bu Kur’ân, iki şehirden (birinde bulunan) büyük bir adama indir
ilmel
i değil miydi?'...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Ve dediler ki: Bu Kur'an, o iki kasabanın birinden büyük bir adama indir
ilmel
i değil miydi?...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Ve dediler ki: "Bu Kur'an iki şehirden (Mekke ve Taif'ten) bir büyük adama indir
ilmel
i değil miydi?"...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
-Bu Kur’an iki şehrin büyüklerinden bir adama indir
ilmel
i değil miydi? dediler....
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Ve dediler ki: "Bu Kur'ân iki kentten, büyük bir adama indir
ilmel
i değil miydi?"...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Ve dediler ki: «Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indir
ilmel
i değil miydi?»...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Ve dediler: "Şu Kur'an, iki kent içinden büyük bir adama indir
ilmel
i değil miydi?"...
Zuxruf Suresi, 32. Ayet:
Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık; birbirlerine iş gördüreb
ilmel
eri için onları birbirlerine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdiklerinden daha iyidir....
Zuxruf Suresi, 32. Ayet:
Yoksa Rabbının rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimlerini aralarında Biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördüreb
ilmel
eri için kimini kimine derecelerle üstün kıldık. Rabbının rahmeti, onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır....
Zuxruf Suresi, 53. Ayet:
Ona altın bilezikler ver
ilmel
i veya yanında ona yardımcı melekler gelmeli değil miydi?...
Zuxruf Suresi, 53. Ayet:
«Ona altin bilezikler ver
ilmel
i veya yaninda ona yardim edecek melekler gelmeli degil mi?»...
Zuxruf Suresi, 53. Ayet:
'Ona altın bilezikler ver
ilmel
i veya yanında ona yardım edecek melekler gelmeli değil mi?'...
Zuxruf Suresi, 53. Ayet:
«Ona altın bilezikler ver
ilmel
i veya yanında ona yardımcı melekler gelmeli değil miydi?»...
Zuxruf Suresi, 53. Ayet:
Ona altın bilezikler ver
ilmel
i, yahud yanında kendisiyle beraber yardımcı melekler gelmeli değil miydi?...
Zuxruf Suresi, 53. Ayet:
Ona altın bilezikler ver
ilmel
i veya beraberinde kendisine yardım edecek melekler gelmeli değil miydi?...
Zuxruf Suresi, 53. Ayet:
"Ona altın bilezikler ver
ilmel
i veya beraberinde ona yardım edecek melekler gelmeli değil miydi?"...
Zuxruf Suresi, 53. Ayet:
-Ona altın bilezikler ver
ilmel
i veya onunla birlikte yakınında yer alan melekler gelmeli değil miydi?...
Duxan Suresi, 18. Ayet:
'Esaretiniz altındaki Allah’ın kullarını, İsrâiloğulları’nı, temel hak ve hürriyetlerinin kısıtlanmasına son vererek, davetime icabet edeb
ilmel
eri ve iman etmeleri için bana gönderin. Ben size tebliğ görevi ile gönderilmiş, güvenilir bir Rasulüm.' diyordu....
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
Ve âmenû olanlar: “(Savaşı emreden) bir sure indir
ilmel
i değil miydi?” derler. Sonra da muhkem (hükmü açık ve kesin) bir sure indirilince ve onun içinde savaş zikrolunuyorsa (bahsediliyorsa), kalplerinde hastalık olanların, üzerlerine ölüm hali çökmüş gibi bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Oysa onlar için en iyi (en uygun) olan odur ki…...
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İman edenler: "(Savaş hükmünü ihtiva eden) bir sûre tenzîl ed
ilmel
iydi?" der. . . Hükümleri açık bir sûre inzâl edilip de, içinde savaştan söz edildiğinde; kalplerinde hastalık (şirk, nifak) olanları, ölüm korkusuyla baygınlık geçirenin baktığı gibi bakar görürsün! (Oysa) onlar için hayırlı olan budur....
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İman edenler derler ki: '(Savaşa izin veren) bir sure indir
ilmel
i değil miydi?' Nitekim kesin hükümlü bir sure indirilip içinde çarpışmadan söz edilince kalplerinde hastalık olanların sana, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimsenin bakışı gibi baktıklarını görürsün. Onlar için en uygun olan:...
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indir
ilmel
i değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):...
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İnananlar derler ki: "(Savaş izni için) Bir süre indir
ilmel
i değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan):...
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İman edenler «(Cihâd hakkında) bir sûre indir
ilmel
i değil miydi?» derler (di). Fakat hükmü baakıy bir sûre indirilib de içinde muhaarebe zikr olununca kalblerinde maraz bulunanların —ölüm (zamanında) üstlerine baygınlık gelmiş olanların bakışı gibi— sana bakmakda olduklarını gördün. Hay (o korkdukları) başlarına gelesi adamlar! ...
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İman etmiş olanlar; bir sure indir
ilmel
i değil miydi? derler. Fakat muhkem bir sure indirilip de orada muharebe zikrolununca; kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusundan bayılmış kimselerin bakışları gibi sana baktıklarını görürsün. Bu, onlar için daha evladır....
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İmana ermiş olanlar: "(Bize mücadele izni veren) bir vahiy indir
ilmel
i değil miydi?" derler. Ama, şimdi savaştan bahseden açık ve kesin hükümlü bir vahiy indirildiğinde kalpleri hastalıklı olanların, sana (ey Muhammed,) ölüm korkusundan bayılmaktaymış gibi baktıklarını görürsün! Ve fakat onlar için en iyisi,...
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İman edenler: -Bir sûre indir
ilmel
i değil mi? diyorlar. Kesin bir sûre indirilip, içinde savaş anılınca, kalblerinde hastalık olanların sana, ölüm korkusundan bayılan bir adamın bakışıyla baktıklarını görürsün. Onlara en hayırlısı...
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İnananlar: "(Savaş hakkında) Bir sûre indir
ilmel
i değil miydi?" derler. Fakat hükmü açık bir sûre indirilip de onda savaştan söz edilince, kalblerinde hastalık bulunanların sana ölümden bayılıp düşen kimsenin bakışı gibi baktıklarını görürsün. Onlara ölüm gerektir....
Məhəmməd Suresi, 20. Ayet:
İman etmekte olanlar, derler ki: «(Savaş izni için) Bir sûre indir
ilmel
i değil miydi?» Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sûre indirildiği zaman, kalplerinde hastalık bulunanların üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla:...
Tur Suresi, 41. Ayet:
Yoksa, (bütün mevcudatın) gizli gerçekliğinin, (zamanı geldiğinde) yazab
ilmel
eri için kendi kavrayış alanları içine gireceği(ni mi sanıyorlar)?...
Nəcm Suresi, 47. Ayet:
Ve muhakkak ki O'na aittir, ölenlerin bilâhare dirilt
ilmel
eri....
Rəhman Suresi, 19. Ayet:
O, birbirlerine kavuşup karışab
ilmel
eri için iki büyük su kütlesini serbest bırakmıştır;...
Mücadilə Suresi, 2. Ayet:
İçinizden «zihar» ile kadınlarından ayrılmağa kalkışan kimseler b
ilmel
idirler ki: O kadınlar onların anaları değildir, anaları ancak onları doğurmuş olanlardır. Bununla beraber onlar her halde çirkin ve asılsız bir lâkırdı söylüyorlardır. Maamafih Allahın afvı, mağfireti çok olduğunda da şübhe yoktur...
Mücadilə Suresi, 2. Ayet:
İçinizden zihar ile (sen, bana anamın sırtı gibisin, demekle) kadınlarından ayrılmaya kalkışan kimseler b
ilmel
idirler ki, o kadınlar onların anaları değildir. Anaları ancak onları doğuranlardır. Üstelik onlar gerçekten pek çirkin ve asılsız bir söz söylüyorlar. Bununla birlikte Allah'ın affının ve mağfiretinin çok olduğunda da kuşku yoktur.....
Mücadilə Suresi, 2. Ayet:
Sizden eşlerine zihar yapanlar, b
ilmel
idir ki o kadınlar, onların anaları değildir. Onların anaları, ancak kendilerini doğurmuş kadınlardır. Şüphesiz onlar çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar. Şüphesiz Allah, affedici, bağışlayıcıdır....
Mücadilə Suresi, 2. Ayet:
İçinizden kadınlarına zıhar yapanlar (b
ilmel
idirler) ki, onlar (o kadınlar), kendi anaları değildir. Çünki onların anaları, ancak onları doğuranlardır. Şübhesiz onlar, gerçekten çirkin ve asılsız bir söz söylüyorlar. Muhakkak ki Allah, elbette Afüvv (çok affedici)dir, Gafûr (çok bağışlayan)dır....
Mücadilə Suresi, 2. Ayet:
Sizden kadınlara zıhar edenler (sen bana, anamın sırtı gibisin diyenler), b
ilmel
idirler ki o kadınlar, onların anaları değillerdir. Onların anaları, ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Onlar, çirkin ve yalan olan bir söz söylüyorlar. Bununla beraber Allâh, affedicidir bağışlayıcıdır....
Mücadilə Suresi, 8. Ayet:
Görmedin mi, gizli toplantıdan men'ed
ilmel
erinden sonra men'edildlkleri şeye dönüyorlar; günah, düşmanlık ve Peygambere karşı gelme hususunda fısıldaşıp duruyorlar. Sana geldikleri zaman Allah'ın seni selâmlamadığı bir şey (bir söz ve ifadeyle selâmlıyorlar ve kendi kendilerine, «bu dediklerimize karşılık Allah bize azâb etse ya» diye söylenirler. Cehennem onlara yeter, oraya girecekler. Varış yeri olarak ne kötü !...
Həşr Suresi, 4. Ayet:
Bunun sebebi onların, Allah ve Resulüne karşı çıkmaları oldu. Kim Allah’ı ve Resulünü karşısına alırsa b
ilmel
idir ki Allah’ın cezası pek çetindir....
Həşr Suresi, 5. Ayet:
1.
mâ
: şey
2.
kata'tum
: siz kestiniz
3.
min lînetin
: (iyi cins) hurma ağacından
4.
ev
: veya
Həşr Suresi, 7. Ayet:
ALLAH'ın o ülkelerin halklarından elçisine ganimet bıraktığı şeyler ALLAH'ın ve elçisinindir. Yani akrabalara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara ver
ilmel
idir ki zenginlerinizin arasında tekelleşmesin. Elçinin size verdiğini alın; ancak onun size vermediğinden uzak durun. ALLAH'ı dinleyin. ALLAH'ın cezalandırması çetindir....
Mümtahinə Suresi, 13. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, kendilerine Allah’ın gazap ettiği milletlerle, yahudilerle dostluklar, ittifaklar kurmayın. İşlerinizin idaresini onlara bırakarak, onları kendinize hâkim hale getirmeyin. Onlar, kâfirlerin, kabirdekilerin dünyaya dönüşlerinden, yeniden dirilt
ilmel
erinden ümit kestikleri gibi, bile bile Muhammed’e, Kur’ân’a iman etmemeleri sebebiyle âhiretteki, ebedî yurttaki nasiplerinden, lütuf ve rahmetten, kurtuluştan ümit kesmişlerdir....
Haqqə Suresi, 23. Ayet:
(Meyvelerinin) devşir
ilmel
eri yakından......
İnsan Suresi, 14. Ayet:
(Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve devşir
ilmel
eri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış....
İnsan Suresi, 14. Ayet:
(Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve devşir
ilmel
eri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış....
İnsan Suresi, 14. Ayet:
(Meyvelerin) Gölgeleri onlara pek yakın ve onların devşir
ilmel
eri kolaylaştırıldıkça kolaylaştırılmış....
Naziat Suresi, 13. Ayet:
Fakat insanların dirilt
ilmel
eri için, o bir tek komut yeter....
Təkvir Suresi, 21. Ayet:
Kendisine uyulmalı ve güven
ilmel
i....
Təkəsur Suresi, 5. Ayet:
Kellâ lev ta’lemûne
ilmel
yakîn(yakîni)....
Təkəsur Suresi, 5. Ayet:
Öyle değil,
ilmel
yakîn bilseniz...
Təkəsur Suresi, 5. Ayet:
Hayır! Eğer
ilmel
-yakîn (kesin bir bilgi) ile bilseydiniz!...
Təkəsur Suresi, 5. Ayet:
Sakının bundan! Eğer kesin bir tarzda (
ilmel
yakin) bilseydiniz böyle yapmazdınız....
Hud Suresi, 120. Ayet:
(İşte ey Muhammed !) Gelip gecen peygamberlerin olup biten bu haberlerinden senin kalbini yatıştırıp pekiştirecek kadarını sana anlattık. Bu sûrede de sana hak; mü'minlere öğüt ve (düşünüp gerçeği daha iyi kavrayab
ilmel
eri için) hatırlatma gelmiştir....
Əhzab Suresi, 37. Ayet:
ALLAH tarafından kendisine iyilik yapılan ve senin de iyilikte bulunduğun kişiye, 'Karını tut ve ALLAH'ı gözet,' diyordun. Böylece ALLAH'ın açığa vuracağı bir şeyi gizliyordun. ALLAH'tan çekinmen gerekirken halktan çekiniyordun. Zeyd eşiyle ilişiğini kestiğinde biz seni onunla evlendirmiştik ki, inananlar, evlatlıkları eşleriyle ilişiklerini kestiklerinde onlarla evlenmekte güçlükle karşılaşmasın. ALLAH'ın buyruğu yerine getir
ilmel
idir....
Qaf Suresi, 20. Ayet:
(İnsanlar öldükten sonra tekrar dir
ilmel
eri için) Sûr’a üfürülecek. İşte bu, tehdidin gerçekleşeceği gündür....
Qaf Suresi, 20. Ayet:
(İnsanlar öldükten sonra dir
ilmel
eri için) Sûr’a da üfürülmüş olacaktır. İşte bu vakit, azap günüdür....
Hədid Suresi, 29. Ayet:
Ve bunlar da, kitap ehlinin, şunu b
ilmel
eri için bildirilmiştir: Onlar, Allah'ın lütuf ve ihsânından hiçbir şeyi menedemezler ve lütuf ve ihsân, Allah'ın elindedir, dilediğine verir ve Allah, pek büyük bir lütuf ve ihsân sâhibidir....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bize kavuşmayı ummayanlar da, “Bizim üzerimize melekler/ doğal güçler indir
ilmel
iydi” ya da “Rabbimizi görmeli değil miydik?” dediler. Andolsun ki onlar kendi içlerinde büyüklüklerine inandılar ve büyük bir azgınlık yapmak sûretiyle azgınlaştıkça azgınlaştılar. ...
Furqan Suresi, 32. Ayet:
"Kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler: “Kur’ân o'na bir defada topluca indir
ilmel
i değil miydi?” de dediler. Biz, onu senin kalbine iyice yerleştirelim diye böyle parça parça indirdik. Ve Biz, onu tane tane/ birbirine karıştırmadan vahyettik. "...
Qəsəs Suresi, 48. Ayet:
"İşte onlara tarafımızdan o hak gelince de, “Mûsâ’ya verilen şeyler; alâmetler; göstergeler gibi ona da ver
ilmel
i değil miydi?” dediler. Daha evvel Mûsâ’ya verileni örtbas edip reddetmemişler miydi? “Birbirine sırt veren; destekleyen iki sihir; etkili bilgi” dediler. Ve “Şüphesiz biz hepsini kabul etmeyeceğiz” dediler. "...
Ənam Suresi, 37. Ayet:
Ve onlar dediler ki: “Ona Rabbinden bir alâmet/gösterge indir
ilmel
i değil miydi?” De ki: “Şüphesiz ki, Allah bir alâmet/gösterge indirmeye güç yetirendir, fakat onların çoğu bilmezler.” ...
Fussilət Suresi, 44. Ayet:
Ve eğer Biz o öğüdü/Kur’ân'ı yabancı dilde bir okuma yapsaydık, elbette onlar: “Âyetleri ayrıntılı olarak ver
ilmel
i değil miydi? Yabancı dil mi, Arapça mı!” diyeceklerdi. De ki: “O, iman eden kimseler için bir kılavuz ve bir şifadır.” İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve o Öğüt/ Kur’ân, onlar üzerine bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekândan seslenilmektedir. ...
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
Yine onlar: “Bu Kur’ân, şu iki şehirden bir büyük adama indir
ilmel
i değil miydi?” dediler. ...
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece, Allah'ın vaadinin hak olduğunu ve kıyâmet gününde hiç şüphe olmadığını b
ilmel
eri için, onlar üzerine haberdar yaptık. Hani onlar aralarında işlerini tartışıyorlardı. Dediler ki: “Üstlerine basit bir bina yapın. Rableri onları daha iyi bilir.” Onların işleri üzerine galip olanlar: “Üzerlerine kesinlikle bir mescit [ikna yerleri/âhiretin varlığını ispat edecek okullar] yapacağız” dediler. “...
Ənkəbut Suresi, 50. Ayet:
Ve onlar, “Ona Rabbinden alâmetler/ göstergeler indir
ilmel
i değil miydi?” dediler. De ki: “Alâmetler/ göstergeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise ancak apaçık bir uyarıcıyım.” ...
Rəd Suresi, 7. Ayet:
"Ve küfreden; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden /inanmayan şu kimseler: “Rabbinden o'na bir alâmet/gösterge indir
ilmel
i değil miydi?” diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın. Ve her toplum için bir yol gösteren vardır. "...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
(27-29,31) "Yine o kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan o kimseler: “Ona Rabbinden bir alâmet/gösterge indir
ilmel
i değil miydi, eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’ân olsaydı…” diyorlar. De ki: “Şüphesiz Allah, dilediğini şaşırtır ve gönülden bağlanan kimseleri; inanan ve kalpleri Allah'ı anmakla zihnindeki tüm soru işaretlerini gidererek rahata kavuşmuş kişileri Kendisine kılavuzlar.” Gözünüzü açın! Kalpler, ...
Rəd Suresi, 28. Ayet:
(27-29,31) "Yine o kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan o kimseler: “Ona Rabbinden bir alâmet/gösterge indir
ilmel
i değil miydi, eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’ân olsaydı…” diyorlar. De ki: “Şüphesiz Allah, dilediğini şaşırtır ve gönülden bağlanan kimseleri; inanan ve kalpleri Allah'ı anmakla zihnindeki tüm soru işaretlerini gidererek rahata kavuşmuş kişileri Kendisine kılavuzlar.” Gözünüzü açın! Kalpler, ...
Rəd Suresi, 29. Ayet:
(27-29,31) "Yine o kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan o kimseler: “Ona Rabbinden bir alâmet/gösterge indir
ilmel
i değil miydi, eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’ân olsaydı…” diyorlar. De ki: “Şüphesiz Allah, dilediğini şaşırtır ve gönülden bağlanan kimseleri; inanan ve kalpleri Allah'ı anmakla zihnindeki tüm soru işaretlerini gidererek rahata kavuşmuş kişileri Kendisine kılavuzlar.” Gözünüzü açın! Kalpler, ...
Rəd Suresi, 31. Ayet:
(27-29,31) "Yine o kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan o kimseler: “Ona Rabbinden bir alâmet/gösterge indir
ilmel
i değil miydi, eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’ân olsaydı…” diyorlar. De ki: “Şüphesiz Allah, dilediğini şaşırtır ve gönülden bağlanan kimseleri; inanan ve kalpleri Allah'ı anmakla zihnindeki tüm soru işaretlerini gidererek rahata kavuşmuş kişileri Kendisine kılavuzlar.” Gözünüzü açın! Kalpler, ...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
(33,34) "Allah'a ve Elçisi'ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp denetim altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama/ arka arkaya kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürgün ed
ilmel
eridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, ...
Maidə Suresi, 34. Ayet:
(33,34) "Allah'a ve Elçisi'ne karşı savaşan; bozum yapmaya teşebbüs etmiş olan ve yeryüzünde kargaşa çıkarmaya çalışanların –siz onlar üzerine güçlü olmazdan/onları yakalayıp denetim altına almazdan önce hatalarından dönenler hariç– karşılığı, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama/ arka arkaya kesilmesi, ya da bulundukları yerden sürgün ed
ilmel
eridir. Bu, onlar için dünyada bir aşağılıktır. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır. Artık iyi bilin ki Allah, ...
Tövbə Suresi, 46. Ayet:
Ve eğer çıkışı isteselerdi, kesinlikle çıkış için birtakım hazırlık yaparlardı. Fakat Allah, onların gönder
ilmel
erini hoş görmedi de onları yoldan alıkoydu. –Ve “Oturun oturanlarla beraber!” denildi.– ...