Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah: O'ndan başka ilah yoktur. O, sürekli diridir, koruyup gözetendir. O'nda ne bir dalgınlık olur ne de O'nu bir uyku tutar. Göklerde ve yerde olan her şey O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunabilecek kimmiş? Onların önlerinde ve arkalarında olan her şeyi bilir. Onlar, O'nun
ilmin
den ancak dilediği kadarını kavrayabilirler. O'nun egemenliği yeri ve göğü kuşatmıştır. Bunları korumak O'na ağır gelmez. O, Çok Yüce ve Çok Güçlü'dür....
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
Kim Allâh'a (Ulûhiyet hakikatine), Melekî boyuta (âlemlerde Allâh isimlerinin işaret ettiği anlamların açığa çıkmasına) ve Rasûllerine (hakikati dillendirmeleri için irsâl ettiklerine), Cibrîl'e (Allâh
ilmin
in inzâli işlevine), Mikail'e (maddi - manevî rızkına yönlendirip erdiren kuvve) düşman olursa, muhakkak ki Allâh (o) gerçeği örtenlerin düşmanıdır!...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar Süleyman (a.s)'ın mülkü üzerine şeytanların tilavet ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir
ilmin
i öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir erkek ile onun k...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir
ilmin
i) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büy...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Yahudiler, Süleyman’ın devleti, iktidarı aleyhine şeytanların, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin uydurup ortaya sürdükleri şeylerin, rüzgârın ve cinlerin Süleyman’a hizmetinin sihirle gerçekleştirildiği uydurmasının ardına düştüler. Süleyman sihirle uğraşarak inkâr edip kâfir olmamıştı. Fakat şeytanlar, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar iyice küfre saplandılar. İnsanlara sihri, büyüyü öğretiyorlardı. Babil’deki iki meleğe, Hârût ve Mârût’a, sihirle ilgili bir bilgi, bir emir ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Şeytanların (o bozguncu kötü ruhluların Süleyman'ın mülkü hakkında uydurduklarına uydular. Halbuki Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar (bozguncu ruha sahip olanlar) kâfir oldular da insanlara sihir öğretiyorlardı. B a b i l 'de melek (tabiatlı) Hârût ve Mârût üzerine (sihir ilmi ve benzeri) bir şey indirilmemişti. Zaten o ikisi, «Biz(im bilgimiz sizin için) bir fitne (imtihan)dır. Sakın (sihir ve büyü
ilmin
i öğrenerek) kâfir olmayın!» demedikçe hiç bir kimseye (sihir) öğretmezlerdi. Fakat (...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Halbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir
ilmin
i) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekden, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büy...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
celâlim hakkı için sen o kitab verilmiş olanlara her bürhanı da getirsen yine senin Kıblene tabi olmazlar, sen de onların Kıblesine tabi olmazsın, bir kısmı diğer kısmın Kıblesine tabi değil ki.. celâlim hakkı için sana gelen bunca
ilmin
arkasından sen tutar da onların hevalarına uyacak olursan o takdirde sen de mutlak zulmedenlerdensindir...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun ki, sen, o kitap verilmiş olanlara her türlü delili de getirsen yine senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uymazsın. Bir kısmı diğer bir kısmının kıblesine de uymuyor. Andolsun ki sana gelen bunca
ilmin
arkasından tutup onların arzularına uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka haksızlık yapanlardan olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Celâlim için, sen o kitap verilmiş olanlara, bütün delilleri de getirsen, yine de senin kıblene tabi olmazlar, sen de onların kıblesine tabi olmazsın. Zaten onlar da birbirlerinin kıblesine tabi değiller. Celâlim hakkı için, sana gelen bunca
ilmin
arkasından sen tutar da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, o zaman hiç şüphesiz, sen de zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bundan dolayıdır ki, (biennAllah) Allâh,
ilmin
deki, varlığın hakikati ve Sünnetullah bilgisinin açığa çıkmış hâli olan evren içre evrenler
ilmin
i (Kitap) bizâtihi Hak olarak (bilHakk) inzâl etmiştir. Muhakkak ki Kitapta (bu bilgide - oluşta) ihtilaf edenler (bu gerçeğe karşı çıkanlar) kesinlikle gerçekten çok uzağa (şikakı baiyd) düşmüşlerdir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Onların Peygamber'i onlara dedi ki: “Muhakkak ki Allah, sizin için melik olarak Talut'u beas etmişti (görevlendirmişti).” Dediler ki: “Bizim üzerimize onun melikliği nasıl olur? Melikliğe biz ondan daha çok hak sahibiyiz (daha çok lâyıkız). Ve de ona maldan bir genişlik (servetçe bolluk) verilmedi.”(Peygamber de) “Muhakkak ki Allah, onu sizin üzerinize (melik) seçti ve onun
ilmin
i (bilgisini) ve cismini (kuvvetini) artırdı.î Ve Allah, mülkünü dilediği kimseye verir. Ve Allah, Vâsi'dir (rahmeti v...
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara 'Allah size Tâlût'u hükümdar tayin etti' dedi. Onlar ise, 'O bize nasıl hükümdar olabilir ki?' dediler. 'Biz hükümdarlığa ondan daha lâyıkız; çünkü onun servetten fazla bir nasibi yok.' Peygamber dedi ki: 'Allah onu size üstün kıldı,
ilmin
i ve gücünü arttırdı. Allah egemenliği dilediğine verir. Ve Allah'ın lütfu geniş, ilmi sonsuzdur.'...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
1.
allâhu
: Allah
2.
lâ ilâhe
: ilâh yoktur
3.
illâ
: ancak, sadece, den başka
4.
huve
: o
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun
ilmin
den, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gö...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun
ilmin
den hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allâh O, tanrı yoktur sadece HÛ! Hayy ve Kayyum (yegâne hayat olan ve her şeyi kendi isimlerinin anlamı ile
ilmin
de oluşturan - devam ettiren); O'nda ne uyuklama (âlemlerden bir an için olsun ayrılık), ne de uyku (yaratılmışları kendi hâline bırakıp kendi Zâtî dünyasına çekilme) söz konusudur. Semâlarda ve arzda (âlemlerdeki tümel ilim ve fiiller boyutunda) ne varsa hepsi O'nundur. Nefsinin hakikati olan Esmâ mertebesinden açığa çıkan kuvve olmaksızın (biiznihi) O'nun indînde kim şefaat edebilir...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
O Allah’tır, Allah. Hak ilâh yalnızca O’dur. Ebedî hayat ile diri, ölümlü olmaktan uzaktır. Varlık âlemini ayakta tutan ve düzenini elinde bulunduran O’dur. Onu ne gaflet basar ne de uyku. Göklerdeki varlıkların ve imkânların hepsi ve yerdeki varlıkların ve imkânların tamamı O’nun mülkündedir, O’nun tasarrufundadır. O’nun yanında, benzer sıfatların tecellisiyle kudret ve tasarruf kullanan eş bir varlık olmak kimin haddine? Yalnızca O’nun izniyle ilâhî planlamayı yürütenlere görev dağılımı yapılı...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, kendinden başka ilah olmayan (ilah)dır. O, sürekli diridir ve yaratıklarını sürekli koruyup gözetendir. Onu ne bir uyuklama ne de uyku tutar. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O'nun katında kendisinin izni olmadan kim şefaat edebilir! O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O'nun
ilmin
den dilediği kadarından fazla bir şeyi kuşatamazlar. O'nun Kürsi'si gökleri ve yeri kaplamıştır. [54] Bunları korumak O'na güç gelmez. O, çok yüce, çok büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kâimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun
ilmin
den hiç birşeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah o Allah’dır ki, kendinden başka hiç bir ilâh (Tanrı) yoktur (Ondan başka ibadete müstahak mâbud yoktur). O ezelî ve ebedî hayat ile bizâtihi (kendiliğinden) diridir, (bâkidir). Zât ve kemâl sıfatlarıyla yaratıkların (mahlûkatın) bütün işlerinde hâkim ve kâimdir, her şey onunla kâimdir. Onu ne bir dalgınlık, ne de bir uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi onun. Onun izni olmadıkça katında kim şefaat edebilir? O, bütün varlıkların (dünya ve âhirete ait) önlerinde ve arkalarındaki giz...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O'ndan baska tanri olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratiklarini gozetip durandir. Goklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katinda sefaat edecek kimdir? Onlarin islediklerini ve isleyeceklerini bilir, dilediginden baska
ilmin
den hicbir seyi kavrayamazlar. Hukumranligi gokleri ve yeri kaplamistir, onlarin gozetilmesi O'na agir gelmez. O yucedir, buyuktur....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur, ancak O vardır; hep diridir O; yarattıklarını kudretiyle tedbiriyle tutup duran O; ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku...... Göktekiler ve yerdekiler O'nun. İzni olmaksızın O'nun katında şefaat edecek olan kim? Yarattıklarının önünde ne var, arkalarında ne var bilir. Onlar ise O'nun dilediğinden başka,
ilmin
den hiçbir şey kavrayamazlar. Kürsü'sü (yüce kudret ve saltanatı) gökleri ve yeri kuşatıp kaplamıştır. Her ikisini görüp gözetmek O'na ağır gelmez. O...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O'ndan başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka
ilmin
den hiçbir şeyi kavrayamazlar. Hükümranlığı gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun
ilmin
den hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah'dan başka hiç bir tanrı yoktur. O, daima yaşayan, daima duran, bütün varlıkları ayakta tutandır. O'nu ne gaflet basar, ne de uyur. Göklerdeki ve yerdeki herşey O'nundur. O'nun izni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine! Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka
ilmin
den hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun hükümdarlığı, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Her ikisini görüp gözetmek, ona bir ağırlık da vermez. O, çok ulu ve çok bü...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka
ilmin
den hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok y...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah O’dur ki kendisinden başka hiç bir ilah yoktur. Hayy ve Kayyum’dur. O’nu dalgınlık ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun ilmi olmadan katında şefaat edecek kimdir? Önlerinde ve arkalarında ne varsa bilir. Dilediği kadarından başka O’nun
ilmin
den hiç bir şey kavrayamazlar. Kürsisi gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup gözetmek O’na ağırlık vermez. O, öyle ulu, öyle azametlidir....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Tanrı... O'ndan başka tanrı yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun
ilmin
den hiç birşeyi kavrayıp kuşatamazlar. O'nun kürsüsü bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah (o Allahdır ki) kendinden başka hiç bir Tanrı yokdur. (O, zatî, ezelî ve ebedî hayaat ile) diridir (baakıydir). Zâtiyle ve kemâliyle kaaimdir. (Yaratdıklarının heran tedbîr-ü hıfzında yegâne haakimdir, her şey onunla kaaimdir). Onu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi onun. Onun izni olmadıkça nezdinde şefaat edecek kim miş. O (yaratdıklarının) önlerindekini, arkalarındakini, (yapdıklarını, yapacaklarını, bildiklerini, bilmediklerini, açıkladıkla...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. (O,) Hayy (hayâtı ezelî ve ebedî olan)dır, Kayyûm (bütün mevcûdât kendisiyle kaim olan)dır. O’nu ne bir uyuklama, ne de bir uyku tutar. Göklerde ne var, yerde ne varsa O’nundur. İzni olmadan O’nun huzûrunda şu şefâat edecek olan kimdir? (Onların) önlerindekini ve arkalarındakini (geçmiş ve geleceklerini) bilir. Hâlbuki (onlar ise) O’nun
ilmin
den, dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Kürsî’si, gökleri ve yeri kaplamıştır; her ikisinin muhâfazası O’n...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Hayy ve Kayyum'dur. O'nu dalgınlık ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi de O'nundur. O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Önlerinde ve arkalarında ne varsa bilir. Dilediği kadarından başka O'nun
ilmin
den hiçbir şey kavrayamazlar. Kürsi'si gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup gözetmek O'na ağırlık vermez. O, öyle ulu, öyle yücedir....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah -O'ndan başka ilah yoktur-; Her zaman diridir, bütün varlıkların kendi kendine yeterli yegane kaynağıdır. Ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku. Yeryüzünde ve göklerde ne varsa O'nundur. O'nun izni olmaksızın nezdinde şefaat edebilecek olan kimdir? O, insanların gözlerinin önünde olanı da, onlardan gizli tutulanı da bilir; oysa O dilemedikçe insanlar O'nun
ilmin
den hiçbir şey edinemez, hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun sonsuz kudreti ve egemenliği gökleri ve yeri kaplar ve onların korunup deste...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah o Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. O Hayy ve Kayyum'dur. (Ezelî ve ebedî hayat ile bâkidir. Zât ve kemâl sıfatları ile her şeye hâkim olup, bütün varlıklar O'nunla kâimdir). O'nu uyuklama da uyku da tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan, katında kim şefaat edebilir? O, kullarının işlediklerini ve işleyeceklerini bilir. O'nun dilediğinden başka, insanlar O'nun
ilmin
den hiçbir şeyi kavrayamazlar. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kuşatmıştır. G...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O’ndan başka ilah yoktur. Diri (hayat sahibi) ve yaratıklarının üzerinde gözeticidir. O’nu bir uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan yanında kim şefaat edebilir? Önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O’nun
ilmin
den -dilediği kadarı hariç- hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun otoritesi, gökleri ve yeri kaplamıştır. Onları koruyup gözetmek O’na asla ağır gelmez. O, çok yücedir, çok büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah o İlâhtır ki Kendisinden başka ilâh yoktur. Haydır, kayyûmdur kendisini ne bir uyuklama, ne uyku tutamaz. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine? Yarattığı mahlûkların önünde ardında ne var, hepsini bilir. Mahlûklar ise O’nun dilediğinden başka,
ilmin
den hiçbir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na ağır gelmez, O öyle ulu, öyle büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allâh, ki O'ndan başka tanrı yoktur, dâimâ diri ve yaratıklarını koruyup yöneticidir. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan kendisinin katında kim şefâat edebilir? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O'nun
ilmin
den, ancak kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O'nun Kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır (O yüce padişah, göklere, yere, bütün kâinâta hükmetmektedir). Onları koru(yup gözet)mek, kend...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah. O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde de, yerde de ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve, arkalarındakini bilir. Dilediği kadarının dışında, O'nun
ilmin
den hiç bir şeyi kavrayıp kuşatamazlar. . O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek yücedir, pek büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
O Allah ki, Ondan başka tanrı yoktur. O Hayydır, Kayyûmdur. Onu ne uyku tutar, ne uyuklama. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Onundur. Onun katında, Onun izni olmadan şefaat edecek kim var?O, kullarının geleceğini de bilir, geçmişini de. Kulları ise, Onun
ilmin
den, ancak Onun dilediği kadarını kavrayabilirler. Onun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır; her ikisini de görüp gözetmek Ona ağır gelmez. O pek yüce, pek büyüktür....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allâh iman edenlerin Veliyy'idir; onları zulmattan (karanlıklardan - hakikat bilgisizliğinden) Nur'a (
ilmin
aydınlığında hakikati görmeye) çıkartır. Fiilen küfür (hakikati inkâr) hâlinde olanlara gelince; onların velîsi Tagut'tur (gerçekte var olmayıp var sandıkları kuvveler, fikirler), onları nurdan zulmete dönüştürür. İşte onlar, ateş ehli (sonuçta yanmaya mahkûm) kişilerdir. Onlar o şartlarda sonsuza dek kalıcıdırlar....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
O gün her nefs, hayırdan ne yaptıysa onu hazır olarak bulur (hayat f
ilmin
de tüm yaptıklarını görür). Ve kötülükten ne yaptı ise, onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını temenni eder. Ve Allah sizi, kendisinden sakındırır (Takva sahibi olmanızı, ölmeden önce, ruhunuzu Allah'a ulaştırmanızı ister). Ve Allah kullarına karşı Raûf'tur....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz busunuz. Kendisine dair
ilmin
iz olmayan bir şey hakkında tartıştınız. Artık bilginiz olmayan bir şey hakkında siz niçin tartışıyorsunuz? Ve Allah bilir ve siz bilmezsiniz....
Ali-İmran Suresi, 66. Ayet:
İşte siz öylesiniz, haydi biraz bilginiz olan şeyde münakaşa etdiniz, ya hiç bir
ilmin
iz olmıyan şeyde niçin münakaşa edersiniz? Halbuki Allah bilir siz bilmiyorsunuz...
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
(140-141) Eğer size («Uhud» de) bir yara değmiş bulunuyorsa («Bedir»de) o kavme de o kadar yara değmişdir. O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında (gâh lehlerine, gâh aleyhlerine olmak üzere elden ele ve nöbetleşe nöbetleşe) döndürür dururuz. (Bu da) Allahın (ezeldeki)
ilmin
i îman edenlere açıklaması, içinizden şehîdler edinmesi, mü'minleri tertemiz yapıb kâfirleri (murdar ölümle) helak etmesi içindir. Allah zâlimleri sevmez. ...
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
(140-141) Eğer size («Uhud» de) bir yara değmiş bulunuyorsa («Bedir»de) o kavme de o kadar yara değmişdir. O günler (öyle günlerdir ki) biz onları insanlar arasında (gah lehlerine, gâh aleyhlerine olmak üzere elden ele ve nöbetleşe nöbetleşe) döndürür dururuz. (Bu da) Allahın (ezeldeki)
ilmin
i îman edenlere açıklaması, içinizden şehîdler edinmesi, mü'minleri tertemiz yapıb kâfirleri (murdar ölümle) helak etmesi içindir. Allah zâlimleri sevmez. ...
Ali-İmran Suresi, 145. Ayet:
Allah’ın izni olmadıkça hiç kimseye ölmek yoktur. Ölüm, zamanı Allah’ın
ilmin
de kararlaşmış bir yazıdır. Kim dünya menfaatını isterse kendisine ondan veririz; ve kim de ahiret savabını isterse buna da ondan veririz. Şükredenlere ise muhakkak mükâfat verceğiz....
Nisa Suresi, 44. Ayet:
Kendilerine hakikat
ilmin
den bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun, sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan (inancınızdan) sapmanızı arzuluyorlar....
Nisa Suresi, 47. Ayet:
Ey kendilerine hakikat bilgisi verilenler, yüzleri silerek enselere döndürmeden (
ilmin
izi silip eski sapıklığa döndürmeden) veya Cumartesi hürmetini yerine getirmeyenleri lânetlediğimiz gibi sizleri lânetlemeden önce, gelin iman edin size inzâl ettiğimiz, beraberinizdeki hakikat
ilmin
i tasdik edene (Kurân'a). . . Allâh hükmü yerine gelmiştir....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
İnsanlardan gizler de Allah'tan gizlemezler. Halbuki geceleyin, O'nun razı olmadığı sözü düzüp kurarken O, onlarla beraber idi. Allah yaptıklarını kuşatıcıdır (O'nun
ilmin
den hiçbir şeyi gizleyemezler)....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
İnsanlardan gizler de Allah'tan gizlemezler. Halbuki geceleyin, O'nun razı olmadığı sözü düzüp kurarken O, onlarla beraber idi. Allah yaptıklarını kuşatıcıdır (O'nun
ilmin
den hiçbir şeyi gizleyemezler)....
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Eğer senin üzerinde Allâh fazlı ve "HÛ"viyetinin rahmeti olmasaydı, onlardan bir taife seni saptırmaya elbette yeltenirdi. . . (Oysa) onlar ancak kendilerini saptırırlar! Sana hiçbir zarar veremezler! Allâh sana Kitabı (Hakikat bilgisini) ve Hikmeti (Din
ilmin
i, Sünnetullah marifetini) inzâl etmiş (Esmâ boyutundan bilincine ulaştırmış) ve bilmediğini sana öğretmiştir. . . Allâh'ın sana lütfu Aziym'dir....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve kavlihim innâ katelnâl mesîha îsâbne meryeme resûlallâh(resûlallâhi), ve mâ katelûhu ve mâ salebûhu ve lâkin şubbihe lehum. Ve innellezinahtelefû fîhi le fî şekkin minhu. Mâ lehum bihî min
ilmin
illâttibâaz zann(zanni), ve mâ katelûhu yakînâ(yakînen)....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
1.
ve kavli-him
: ve onların sözleri
2.
innâ
: muhakkak ki biz
3.
katelnâ
: biz öldürdük
4.
el mesîha
: Mesih (Hz....
Maidə Suresi, 109. Ayet:
Gün gelecek, Allah peygamberleri bir araya toplayıp: "Sizin tebliğleriniz ümmetleriniz tarafından nasıl karşılandı, nasıl bir cevap aldınız?" buyuracak. Onlar da: "Senin, her şeyi hakkiyle bilen
ilmin
in yanında bizim bilgimiz yok. Zira gayblara vakıf olan, yalnız Sen’sin" diyecekler....
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Hem Allah, «Ey Meryem oğlu İsâ! Sen mi insanlara Allah'tan başka benimle annemi iki ilâh edinin, dedin ?!» demişti (diyecek) de İsâ, «Seni (ortaklardan, noksanlıklardan) tenzîh ederim ; bana, hak olmayan bir sözü söylemek yaraşmaz. Eğer söylemişsem elbette sen onu bilirsin. Nefsimde olup biten şeyi bilirsin, ben ise senin nefsinde (
ilmin
de sübut bulan) şeyleri bilmem. Şüphesiz ki sen, sensin gaybleri çok iyi bilen,» diye cevap vermişti (cevap verecek)....
Ənam Suresi, 59. Ayet:
Gaybın anahtarları, Allah’ın katındadır. Onları ancak Allah bilir. Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O’nun ilmi dışında bir toprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek tane, yaş ve kuru her şey Allah’ın
ilmin
dedir (Levhi Mahfuzdadır)....
Ənam Suresi, 98. Ayet:
O sizi, başlangıçta bir tek nefisten, Âdem’den yaratandır. Bir devamlı yaşayacak yeriniz (atalarınızın sulbü ve öbür dünya) vardır. Bir de geçici olarak kalacağınız yer (ana rahmi ve bu dünya) vardır. Tahlil kabiliyeti olan yüksek anlayış sahibi toplumlar için Allah’ın varlığını, birliğini,
ilmin
i ve kudretini gösteren âyetleri, delilleri ayrıntılı olarak açıkladık....
Ənam Suresi, 100. Ayet:
Ve cealû lillâhi şurekâel cinne ve halakahum ve harakû lehu benîne ve benâtin bi gayri ilm(
ilmin
), subhânehu ve teâlâ ammâ yasifûn(yasifûne). ...
Ənam Suresi, 100. Ayet:
1.
ve cealû
: kıldılar
2.
li allâhi
: Allah için, Allah'a
3.
şurekâe el cinne
: cinleri ortak kıldılar, ortak koştular
4.
ve ha...
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Ve lâ tesubbûllezîne yed’ûne min dûnillâhi fe yesubbûllâhe adven bi gayri ilm(
ilmin
), kezâlike zeyyennâ li kulli ummetin amelehum summe ilâ rabbihim merciuhum fe yunebbiuhum bimâ kânû ya’melûn(ya’melûne)....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Ve mâ lekum ellâ te’kulû mimmâ zukiresmullâhi aleyhi ve kad fassale lekum mâ harreme aleykum illâ madturirtum ileyh(ileyhi), ve inne kesîren le yudıllûne bi ehvâihim bi gayri ilm(
ilmin
), inne rabbeke huve a’lemu bil mu’tedîn(mu’tedîne)....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
1.
ve mâ lekum
: ve size ne oluyor
2.
ellâ te'kulû (en lâ te'kulû)
: yememeniz, yemiyorsunuz
3.
mimmâ (min mâ)
: o şeylerden
4.
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Kad hasirellezîne katelû evlâdehum sefehan bi gayri
ilmin
ve harremû mâ rezekahumullâhuftirâen alâllâh(alâllâhi), kad dallû ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne). ...
Ənam Suresi, 140. Ayet:
1.
kad
: oldu, olmuştu
2.
hasire
: hüsranda oldu
3.
ellezîne
: o kimseler ki
4.
katelû
: öldürdüler
Ənam Suresi, 143. Ayet:
Semâniyete ezvâc(ezvâcin), minad da’nisneyni ve minel ma’zisneyn(ma’zisneyni), kul âz zekereyni harreme emil unseyeyni emmeştemelet aleyhi erhâmul unseyeyn(unseyeyni), nebbiûnî bi
ilmin
in kuntum sâdıkîn(sâdıkîne)....
Ənam Suresi, 143. Ayet:
1.
semâniyete
: sekiz adet
2.
ezvâcin
: çift, (erkek ve dişi)
3.
min ed da'ni isneyni
: koyundan iki
4.
ve min el ma'zi isneyni...
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Ve minel ibilisneyni ve minel bakarisneyn(bakarisneyni), kul âz zekereyni harreme emil unseyeyni emmeştemelet aleyhi erhâmul unseyeyn(unseyeyni), em kuntum şuhedâe iz vassâkumullâhu bi hâzâ, fe men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben li yudillen nâse bi gayri ilm(
ilmin
), innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne)....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
1.
ve min el ibilisneyni
(ve min el ibili isneyni)
: ve deveden iki
2.
ve min el bakarisneyni
(ve min el bakara isneyni)
: sığırdan iki
3.
kul
: de
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Ve deveden iki, sığırdan iki, de ki: İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi? Yoksa iki dişinin rahimlerinin müştemil olduklarını mı? Yoksa Allah size bu tahrîmi ferman buyururken şâhidler miydiniz? Öyle bigayri
ilmin
nası idlâl için uydurduğu yalanı Allâha isnâd edenlerden daha zalim kim olabilir? Her halde Allah zalimler güruhunu doğru yola çıkarmaz...
Ənam Suresi, 148. Ayet:
Seyekûlullezîne eşrekû lev şâallâhu mâ eşreknâ ve lâ âbâunâ ve lâ harremnâ min şey’(şey’in), kezâlike kezzebellezîne min kablihim hattâ zâkû be’senâ, kul hel indekum min
ilmin
fe tuhricûhu lenâ, in tettebiûne illez zanne ve in entumillâ tahrusûn(tahrusûne). ...
Ənam Suresi, 148. Ayet:
1.
se yekûlu
: söyleyecekler
2.
ellezîne eşrekû
: şirk koşanlar
3.
lev şâe allâhu
: eğer Allah dileseydi
4.
mâ eşreknâ
...
Ənam Suresi, 148. Ayet:
Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi, ne biz şirke sapardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi haram da yapmazdık." Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir
ilmin
iz var mı? Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz."...
Ənam Suresi, 149. Ayet:
Söyle (onlara): «(Madem ki öyle bir
ilmin
iz yokdur) o halde tam ve kâmil hüccet Allahın (hücceti) dir. İşte eğer O, dileseydi topunuzu birden elbette hidâyete kavuşdururdu». ...
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Fe le nekussanne aleyhim bi
ilmin
ve mâ kunnâ gâibîn(gâibîne)....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
1.
fe
: böylece
2.
le
: elbette
3.
nekussa-enne
: mutlaka anlatacağız
4.
aleyhim
: onlara
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Onlara bir
ilmin
tanıklığında bütün serüveni mutlaka anlatacağız. Biz olup bitenlerden habersiz değildik....
Əraf Suresi, 51. Ayet:
Onlar, Din anlayışlarını (hakikat ve sistem - Sünnetullah
ilmin
i) eğlence ve oyuna çevirmiş, (sefil) dünya hayatına aldanmış kimselerdir. . . Onlar bugünlerine kavuşacaklarını unuttukları gibi; delillerimizi nasıl bile bile inkâr ediyorlardıysa; biz de bugün onları unuturuz!...
Əraf Suresi, 52. Ayet:
Ve lekad ci'nâhum bi kitâbin fassalnâhu alâ
ilmin
huden ve rahmeten li kavmin yu'minûn(yu'minûne)....
Əraf Suresi, 52. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun ki
2.
ci'nâ-hum bi
: onlara getirdik
3.
kitâbin
: bir kitap
4.
fassal-nâ-hu
: biz onu ay...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
(Ey Habîbim!) Sana, 'Onun gelip dayanması ne zaman?' diye kıyâmetten soruyorlar. De ki: 'Onun ilmi ancak Rabbimin katındadır. Onu vakti (geldiği)nde ortaya çıkaracak ancak O’dur!' (O kıyâmet) göklerde ve yerde (olan bütün mahlûkata) ağır gelmiştir! Size ancak ansızın gelecektir! Sanki sen ondan haberdarmışsın gibi, sana soruyorlar. De ki: 'Onun ilmi ancak Allah katındadır; fakat insanların çoğu (bu
ilmin
Allah’a âid olduğunu) bilmezler!'...
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
İşte onlardır hakkıyla (tahkike dayalı) iman edenler. . . Onlar için Rableri indînde (hakikatleri olan Esmâ mertebesinin getirisi olan) dereceler, mağfiret (Esmâ kuvvesi olan
ilmin
benliği örtmesiyle oluşan bağışlanma) ve kerîm rızık (cömert - şerefli rızık, maddi veya manevî rızık) vardır....
Ənfal Suresi, 23. Ayet:
Eğer Allah, ezelî
ilmin
de onlarda bir hayır takdîr etseydi, elbette onlara duyururdu. (Bu hallerinde) kulaklarına soksaydı bile, yine onlar, muhakkak ki (Hakdan) yüz çevirerek döner giderlerdi (imandan çıkarlardı)....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler. . . Sizi, sizi dirilten şeye (hakikat
ilmin
e) çağırdığında, Allâh ve Rasûlünün davetine uyun! İyi bilin ki (davet edildiğinize uymazsanız) Allâh (beynindeki var olan sistemiyle) kişinin bilinci ile kalbi arasına girip engel olur. . . Siz O'na haşrolunacaksınız....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Hani siz, vâdinin (Medîne’ye) daha yakın (olan, savaşa elverişsiz kumluk ve susuz) kenarında idiniz; onlar ise daha uzak kenarında (daha müsâid bir mevki'de) idiler; kervan da (aleyhinize olarak) sizden daha aşağıda idi. Eğer (savaşmak üzere belli bir yer için) sözleşmiş olsaydınız, elbette o anlaştığınız yer husûsunda ihtilâfa düşerdiniz; fakat Allah, (ezelî
ilmin
de) yapılmış (hükmedilmiş) bir işi yerine getirmek için (sizi onlarla karşı karşıya getirdi) ki, helâk olan apaçık bir delîl ile(daha...
Ənfal Suresi, 44. Ayet:
O vakit karşılaştığınız zaman onları sizin gözlerinizde az gösteriyor, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki, Allah (ezelî
ilmin
de) yapılmış (hükmedilmiş) bir işi yerine getirsin! Nihâyet (bütün) işler ancak Allah’a döndürülecektir....
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey Peygamber! Ellerinizdeki esirlere şöyle de: “- Eğer Allah’ın ezelî
ilmin
de, kalblerinizde bir iman varsa, Allah size, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını verir ve sizi bağışlar. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir....
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey peygamber, ellerinizdeki esirlere de ki: «Eğer Allahın ezelî
ilmin
e göre yüreklerinizde bir hayır (îman ve ihlâs) varsa O, size sizden alınandan daha hayırlısını verir ve sizi yarlığar da. Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. ...
Tövbə Suresi, 36. Ayet:
Muhakkak ki Allâh indînde, semâları ve arzı halk ettiği süreçte Allâh
ilmin
de, ayların adedi on ikidir. . . Onlardan dördü haramdır (aylar); (Muharrem, Receb, Zilkaide, Zilhicce). . . İşte Din-i Kayyim (geçerli, payidar sistem) budur. . . Onlar (haram aylar) içinde nefslerinize zulmetmeyin. . . Müşriklerle savaşın, onların hep birlikte sizinle savaştıkları gibi. . . İyi bilin ki Allâh korunanlarla beraberdir (mâiyet hakikatine işaret)....
Yunus Suresi, 36. Ayet:
Onların çoğu sadece zanla, tahminle karar verdikleri şeylere uyarlar. Halbuki zan, hiçbir şekilde hakkın, Allah’tan gelen vahyin,
ilmin
yerini tutmaz. Allah onların sergilemeye devam ettikleri davranışlarını biliyor....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
1.
bel
: aksine, hayır
2.
kezzebû
: yalanladılar
3.
bi-mâ
: şeyi
4.
lem yuhîtû
: ihata edemediler, kavrayamadılar<...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır onlara tevîl gelmedikçe (gelmediği için)
ilmin
i kavrayamadıkları şeyi yalanladılar. Bunun gibi ondan öncekiler de yalanladılar. Artık bak, zalimlerin akıbeti (sonu) nasıl oldu....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır öyle değil. Onlar,
ilmin
i kavrayamadıkları ve kendilerine yorumu gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de (peygamberleri ve onlara indirilen kitapları) böyle yalanlamışlardı. Bak, o zalimlerin sonu nasıl oldu....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Bilakis, onlar
ilmin
i kavrayamadıkları ve yorumu kendilerine asla gelmemiş olan (Kur'an'ı) yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Şimdi bak, zalimlerin sonu nasıl oldu!...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır! İlmini ihâta etmedikleri ve ne olduğu hakkındaki bilgisi henüz kendilerine açılmamış bir şeyi yalanladılar. . . Onlardan öncekiler de böyle yalanladılar! Zulmedenlerin sonu nasıl oldu bir bak!...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır, onlar
ilmin
i kavrayamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonlarının nasıl olduğuna bir bak!...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır, onlar
ilmin
i kuşatamadıkları ve kendilerine henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır, o kâfirler,
ilmin
i kavrayamadıkları Kur’an’ı yalanladılar ve kendilerine, hakikat ve inceliği hakkında bir anlayış da gelmedi. Onlardan önce gelen ümmetler de Peygamberlerini, işte böyle yalanlamışlardı. Amma bak, zalimlerin âkibeti nasıl oldu!......
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Onlar,
ilmin
i kavrayamadiklari ve henuz yorumu da kendilerine bildirilmemis olan seyi yalanladilar. Onlardan oncekiler de boylece yalanlamislardi. Zalimlerin sonunun nasil olduguna bir bak....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır, onlar
ilmin
i kavrayamadıkları ve henüz yorumu da kendilerine gelip ulaşmıyan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Bir bak, zâlimlerin sonu ne oldu ?...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Onlar,
ilmin
i kavrayamadıkları ve henüz yorumu da kendilerine bildirilmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böylece yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır onlar, ılmini ihata etmedikleri ve te'vili kendilerine hiç gelmemiş olan bir şey'i tekzib ettiler, bunlardan evvel geçenler de böyle tekzib etmişlerdi amma bak zâlimlerin akıbeti nasıl oldu?...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır, onlar
ilmin
i kuşatamadıkları ve kendilerine henüz tevili gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır, onlar
ilmin
i kavrayamadıkları şey'i yalan saydılar. Kendilerine te'vîli (hakkında bir idrâk) gelmedi. Onlardan evvelki (ümmetler) de (peygamberlerini) böyle tekzîb etdiler işte. Bak, o zaalimlerin sonucu nice olmuşdur! ...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Bil'akis (onlar)
ilmin
i kavrayamadıkları ve te’vîli (ma'nâsı) henüz kendilerine gelmemiş olan bir şeyi (Kur’ân’ı daha anlamadan) yalanladılar. Onlardan öncekiler de(peygamberlerini ve kendilerine gönderilen kitabları) böyle yalanlamıştı ama, bak zâlimlerin âkıbeti nasıl oldu!...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır. Onlar
ilmin
i ihata edemedikleri ve daha te'vili kendilerine gelmemiş olan bir şeyi tekzîp ettiler. Onlardan evvelkiler de böylece tekzîpte bulunmuşlardı. Artık bak ki zalimlerin akibeti nasıl olmuştur....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır! Onlar
ilmin
i kavrayamadıkları ve henüz te'vili kendilerine gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanlamışlardı. Bak! Zâlimlerin sonu nasıl oldu?...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Onlar,
ilmin
i kavrayamadıkları ve henüz açıklaması onlara gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!...
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır, onlar
ilmin
i kuşatamadıkları ve kendilerine de henüz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zulme sapanların nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Aslında onlar,
ilmin
i kavrayamadıkları ve henüz başlarına gelmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı; sonra, bak, o zalimlerin sonu ne oldu....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır, düşündükleri gibi değil. Onlar,
ilmin
i kuşatamadıkları ve yorumu kendilerine hiç gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamıştı. Bak da gör nasıl olmuştur zalimlerin sonu!...
Yunus Suresi, 61. Ayet:
Herhangi bir işte bulunsan, onun hakkında Kur’ân’dan herhangi bir şey okusan,Sen ve ümmetinin fertleri her ne iş yapsanız, siz o işe dalıp coştuğunuzda, mutlaka Biz her yaptığınızı görürüz. Yerde olsun, gökte olsun, zerre ağırlığınca bir varlık bile Rabbinin
ilmin
den kaçamaz. Ne bundan küçük, ne bundan büyük hiçbir şey yoktur ki, hepsi apaçık bir kitapta olmasın....
Yunus Suresi, 66. Ayet:
Kesinlikle bilin! Semâlarda ve arzda ne varsa muhakkak ki Allâh içindir (Allâh'ın, El Esmâ ül Hüsnâ'sının işaret ettiği özelliklerini
ilmin
de seyretmesi içindir; bunun için de her şeyi Esmâ'sından Esmâ özellikleriyle yaratmıştır). . . (O hâlde) Allâh dûnunda ortak koştuklarına dua edenler (bu gerçek dolayısıyladır ki) onlara tâbi olamazlar. . . (Onlar) ancak (vehmederek) varsaydıklarına tâbi oluyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar....
Yunus Suresi, 68. Ayet:
"Allâh oğul edindi" dediler. Subhan'dır O! (Zira) "HÛ" El Ğaniyy'dir (yarattıklarıyla kayıtlanmaktan ve sınırlanmaktan berîdir). . . Semâlarda ve arzda ne varsa, O'nun içindir ("El Esmâ"daki mânâların açığa çıkması için). . . İndînizde bununla (iftiranızla) ilgili bir kanıt yoktur! Allâh hakkında,
ilmin
iz olmayan bir şeyi konuşuyorsunuz!...
Hud Suresi, 14. Ayet:
Ve eğer (bu yardıma çağırdıklarınız) size yardım edemiyorlarsa o zaman bilin ki, (bu Kuran) ancak ve ancak Allahın
ilmin
den indirilmiştir, (ve yine bilin ki) Ondan başka ilah yoktur. O halde, şimdi artık Ona teslim olacak mısınız?"...
Hud Suresi, 46. Ayet:
(Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “Ey Nuh! Muhakkak ki o, senin ailenden değildir. Muhakkak ki onun yaptığı salih olmayan bir ameldir. Öyleyse senin hakkında bir
ilmin
(bilgin) olmayan şeyi, Benden isteme. Muhakkak ki Ben, cahillerden olursun diye sana öğüt veriyorum.”...
Yusif Suresi, 68. Ayet:
Ve lemmâ dehalû min haysu emerehum ebûhum, mâ kâne yugnî anhum minallâhi min şey’in illâ hâceten fî nefsi ya’kûbe kadâhâ, ve innehu le zû
ilmin
limâ allemnâhu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne)....
Yusif Suresi, 68. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman, böylece
2.
dehalû
: girdiler
3.
min haysu
: yerde, yerden
4.
emere-hum
: onlara emr...
Yusif Suresi, 68. Ayet:
Ve babalarının onlara emrettiği yerden girdiler. Fakat bu, Allah'tan olan bir şeyi onlardan gidermedi (onlara bir fayda vermedi). Ancak (bu), Yâkub (A.S) nefsindeki bir dileği yerine getirmiş oldu. Muhakkak ki; o, Biz ona öğrettiğimiz için bir
ilmin
sahibi idi. Fakat insanların çoğu bilmez....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Fe bedee bi ev’ıyetihim kable viâi ahîhi, summestahrecehâ min viâi ahîh(ahîhi), kezâlike kidnâ li yûsuf(yûsufe), mâ kâne li ye’huze ehâhu fî dînil meliki, illâ en yeşâallâh(yeşâallâhu), nerfeu derecâtin men neşâ’(neşâu), ve fevka kulli zî
ilmin
alîm(alîmun)....
Yusif Suresi, 76. Ayet:
1.
fe
: böylece, o zaman
2.
bedee
: başladı
3.
bi ev'ıyeti-him
: onların heybeleri
4.
kable
: önce
Yusif Suresi, 101. Ayet:
"Ya Rabbî! Sen bana iktidar ve hakimiyet verdin. Kutsal metinleri ve rüyaları yorumlama
ilmin
i öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünya’da da, âhirette de mevla’m, yardımcım Sen’sin. Sana tam itaat içinde bir kul olarak canımı al ve beni hayırlı ve dürüst insanlar arasına dahil eyle!"...
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen (onun
ilmin
de) eşittir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
İçinizden sözü nefsinde gizleyen ve onu açığa vuran, geceleyin saklanan ve gündüzün meydanda gezen (her şey Allah’ın
ilmin
de farketmez) müsavidir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden, sözü gizleyenle onu açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüzün yürüyen (onun
ilmin
de) eşittir....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden sözünü kim gizledi, kim onu açıkladı, gece (karanlığında) gizlenen, gündüz yoluna giden kimdir (Onun
ilmin
de) birdir. ...
Rəd Suresi, 10. Ayet:
Sizden sözü gizleyenle, onu açığa vuran kimse ve geceleyin gizlenenle, gündüz vakti yürüyen kimse (O’nun
ilmin
de) birdir....
Rəd Suresi, 43. Ayet:
İnkâr edenler: “Sen elçi olarak gönderilmiş bir kimse değilsin. ” derler. Resulüm! De ki: “Benim aramla sizin aranızda Allah ve kitap
ilmin
e sahip olanların şâhitliği kâfidir. ”...
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Kafir olanlar: -Sen peygamber değilsin, derler; de ki: -Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve kitap
ilmin
e sahip olanlar yeter....
Nəhl Suresi, 2. Ayet:
O, şe'ninden olan hakikat
ilmin
i, kuvveleriyle kullarından dilediğine inzâl ederek (buyurur ki): "Şu gerçekle uyarın: Tanrı yok; sadece Ben! O hâlde benden çekinin!"...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
Liyahmilû evzârehum kâmileten yevmel kıyâmeti ve min evzârillezîne yudıllûnehum bi gayri ilm(
ilmin
), e lâ sâe mâ yezirûn(yezirûne). ...
Nəhl Suresi, 25. Ayet:
1.
li
: için, bunun için, böylece
2.
yahmilû
: yüklenirler, taşırlar
3.
evzâre-hum
: onların kendi yükleri, kendi günahları
4.
...
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
Vallâhu halakakum summe yeteveffâkum ve minkum men yureddu ilâ erzelil umuri li keylâ ya’leme ba’de
ilmin
şey’a(şey’en), innallâhe alîmun kadîr(kadîrun). ...
Nəhl Suresi, 70. Ayet:
1.
vallâhu
: ve Allah
2.
halaka-kum
: sizi yarattı
3.
summe
: sonra
4.
yeteveffâ-kum
: vefat ettirecek (ettirir)
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Bütün göklerin ve arzın gaybını bilmek Allah’a mahsustur. Kıyametin oluş işi de (veya Allah’ın
ilmin
de kıyametin geliş vakti) ancak göz kırpması gibidir, yahud ondan daha sür’atlidir. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir....
Nəhl Suresi, 111. Ayet:
O gün, bütün nefsler gelir. Herkes (hayat f
ilmin
i görerek, kaybettiği ve kazandığı dereceler açısından) kendi nefsi ile mücâdele eder. Ve herkese amelleri (yaptıkları) ödenir. Ve onlara zulmedilmez (haksız olarak negatif derece yazılmaz)....
İsra Suresi, 13. Ayet:
Bütün insanların kuşunu (kazandıkları ve kaybettikleri dereceleri) boynunda bağladık (boynuna astık). Ve kıyâmet günü ona, neşredilmiş kitabı (üç boyutlu olarak boşlukta oynayan hayat f
ilmin
i) çıkarırız....
İsra Suresi, 14. Ayet:
Kitabını oku (hayat f
ilmin
i izle)! Bugün hasib (hesap görücü) olarak (hayat f
ilmin
deki) nefsin(in cennete veya cehenneme gideceğini gösteren negatif ve pozitif derecelerinin neticeleri) sana kâfi oldu....
İsra Suresi, 36. Ayet:
Ve (hakkında)
ilmin
olmayan bir şeyin ardına düşme (karışma) (açıklamaya çalışma)! Muhakkak ki işitme, görme ve idrak, onların hepsi, ondan (takfu'dan) mesul (sorumlu) oldu (mesuldürler)....
İsra Suresi, 36. Ayet:
Hakkında
ilmin
olmayan şeyin ardına düşme (zanla karar verme)! Muhakkak ki sem' (algılama), basar (değerlendirme) ve fuad (Esmâ mânâ özelliklerini beyne yansıtıcılar - {kalp nöronları ana rahminde 120. günde kendilerini beyne kopyalar ve beyinden devam eder}), işte onların hepsi ondan mesûldür!...
İsra Suresi, 80. Ayet:
1.
ve kul
: ve de ki
2.
rabbi
: Rabbim
3.
edhıl-ni
: beni dahil et
4.
mudhale
: giriş ile
İsra Suresi, 80. Ayet:
Ve de ki: “Rabbim beni sıdk ile dahil et ve beni sıdk ile çıkar. Ve bana senin katından (gizli
ilmin
den) bir yardımcı sultan kıl.”...
İsra Suresi, 85. Ayet:
1.
ve yes'elûne-ke
: ve sana sorarlar
2.
anir rûhı (an er rûhi)
: ruhtan
3.
kulir rûhu (kul er rûhu)
: de ki ruh
4.
min emri ra...
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
Mâ lehum bihî min
ilmin
ve lâ li âbâihim, keburet kelimeten tahrucu min efvâhihim, in yekûlûne illâ kezibâ(keziben). ...
Kəhf Suresi, 5. Ayet:
1.
mâ
: yoktur
2.
lehum
: onların
3.
bi-hi
: ona ait, ona dair
4.
min ılmin
: (ilimden) bir ilimleri
Kəhf Suresi, 66. Ayet:
Mûsâ ona: 'Sana öğretilenden, hayra götüren bir ilmi (Ledün
ilmin
i) bana öğretmen üzere sana tâbi' olabilir miyim?' dedi....
Məryəm Suresi, 50. Ayet:
Onlara rahmetimizden hibe ettik ve onlarda Sıddıkiyet (Hakikati yaşayarak tasdik)
ilmin
in yüce anlatım kuvvesini oluşturduk....
Taha Suresi, 5. Ayet:
Rahman, Arş'a istiva etti (El Esmâ'sıyla âlemleri yaratıp hükümran oldu. Kuantum Potansiyelde
ilmin
i seyretti ilmiyle)....
Taha Suresi, 110. Ayet:
Onların önlerindekini de, arkalarındakini de (geçmiş ve geleceklerini) bilir. . . O'nun
ilmin
i ihâta edemezler....
Taha Suresi, 117. Ayet:
Dedik ki: "Ey Adem, kesinlikle şu (iblis, vehmini tahrik eden kendini beden kabul etme fikri) senin ve eşin (bedenin) için bir düşmandır! Sakın sizi (kendinizi şuur {melekî yapı - kuvve} olarak yaşadığınız) cennetten (bedenselliğe - bilinç yaşamı boyutuna) çıkarmasın; sonra şakî (kendini beden sınırlamasının mutsuzluğu içinde bulan ve bunun sonuçlarını yaşayarak yanan) olursun!" Not: Burada anlatılmak istenen, müşahedemizdekine göre özetle şudur: Adem ismiyle işaret edilen, yokken, Allâh Esmâ'sı...
Ənbiya Suresi, 47. Ayet:
Ve Biz, kıyâmet günü adalet mizanlarını koyarız. O zaman, kimseye hiçbir şeyle zulmedilmez. Ve hardal tanesi kadar bir ağırlık olsa, onu getiririz (hayat f
ilmin
de gösteririz). Ve Bize, hesap görücüler kâfidir....
Həcc Suresi, 3. Ayet:
Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri
ilmin
ve yettebiu kulle şeytânin merîd(merîdin)....
Həcc Suresi, 3. Ayet:
1.
ve min en nâsi
: ve insanlardan (bir kısmı)
2.
men
: kim, kimse(ler) (vardır)
3.
yucâdilu
: mücâdele eder
4.
fîllâhi (fî all...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Yâ eyyuhen nâsu in kuntum fî raybin minel ba’si fe innâ halaknâkum min turâbin summe min nutfetin summe min alakatin summe min mudgatin muhallekatin ve gayri muhallekatin li nubeyyine lekum, ve nukırru fîl erhâmi mâ neşâu ilâ ecelin musemmen summe nuhricukum tıflen summe li teblugû eşuddekum ve minkum men yuteveffâ ve minkum men yuraddu ilâ erzelil umuri li keylâ ya’leme min ba’di
ilmin
şey’â(şey’an), ve terel arda hâmideten fe izâ enzelnâ aleyhel mâehtezzet ve rabet ve enbetet min kulli zevcin ...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ en nâsu
: ey insanlar
2.
in kuntum
: eğer siz iseniz
3.
fî
: içinde
4.
raybin
: şüphe
Həcc Suresi, 8. Ayet:
Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri
ilmin
ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin)....
Həcc Suresi, 8. Ayet:
1.
ve min en nâsi
: ve insanlardan
2.
men
: kim, kimse(ler)
3.
yucâdilu
: mücâdele eder
4.
sıdkı-him
: Allah hakkı...
Həcc Suresi, 14. Ayet:
Şüphesiz ki Allâh, iman edip imanın gereğini uygulayanları, altlarından nehirler akan cennetlere dâhil eder. . . Kesinlikle Allâh irade ettiğini yapar (
ilmin
den açığa çıkmasını irade ettiğini kudretiyle oluşturur; İlim - İrade - Kudret)....
Möminun Suresi, 88. Ayet:
De ki: "Her şeyin melekûtu (derûnu - içselliği), (ilim - kudret) elinde olan, (varlığıyla bizâtihi her şeyi) himaye edip koruyan, fakat kendisi korunmayan kimdir? Varsa
ilmin
iz konuşun!"...
Möminun Suresi, 88. Ayet:
«Kim o her şeyin melekûtü yedinde ve o kayırır da ona karşı kayırılmaz olan eğer ılminiz varsa?» de!...
Nur Suresi, 15. Ayet:
O sırada ki dillerinizle telâkkı ediyordunuz ve ağızlarınızla hiç bir ılminiz olmıyan bir şey söyleyor ve onu kolay sanıyordunuz, halbuki o, Allah yanında büyük bir vebal...
Nur Suresi, 35. Ayet:
Allâh, semâların ve arzın nurudur (NUR, ilimdir - candır - datadır; semâlar ve arzın hakikati ilimden {DATA} ibarettir)! O'nun nurunun (
ilmin
in varlığı ve açığa çıkışı) misali şuna benzer: İçinde lamba (bilinç) bulunan bir kandil (beyin) gibidir. . . O lamba da bir sırça (şuur) kapsamındadır! O sırça (şuur) sanki inciden bir yıldız (yaradılış amacına göre işlevlenmiş Esmâ bileşimi) gibidir ki, doğu ve batıya (mekân ve zamana) ait olmayan mübarek bir ağaçtan (insanî hakikatin), yani zeytinden (TE...
Nur Suresi, 42. Ayet:
Semâların ve arzın varlığı (dilediği mânâları seyretmek için onları
ilmin
de vareden) Allâh içindir ve dönüş Allâh'adır!...
Şüəra Suresi, 8. Ayet:
Bunlarda, Allah’ın kudretine,
ilmin
e, hikmet sahibi olduğuna işaretler, insanlar için ibretler vardır. Ama onların çoğu, mü’min olacak değildi....
Şüəra Suresi, 67. Ayet:
Bunlarda Allah’ın kudretine,
ilmin
e, hikmet sahibi olduğuna işaretler, insanlar için ibretler vardır. Fakat onların çoğu iman edecek değildir....
Şüəra Suresi, 103. Ayet:
Kesinlikle bunlarda Allah’ın kudretine,
ilmin
e, hikmet sahibi olduğuna işaretler, insanlar için ibretler vardır. Fakat onların çoğu iman edecek değildir....
Şüəra Suresi, 121. Ayet:
Bunlarda kesinlikle, Allah’ın kudretine,
ilmin
e, hikmet sahibi olduğuna işaretler, insanlar için ibretler vardır. Onların çoğu iman edecek değildi....
Şüəra Suresi, 139. Ayet:
Böylece onu yalanladılar. Biz de onları helâk ettik. Bunlarda da, kesinlikle Allah’ın kudretine,
ilmin
e, hikmet sahibi olduğuna işaretler, bütün insanlar için ibretler, alınacak dersler, ülkelerinde kalıntılar vardır. Onların çoğu iman edecek değildir....
Şüəra Suresi, 174. Ayet:
Bunlarda da, kesinlikle Allah’ın kudretine,
ilmin
e, hikmet sahibi olduğuna işaretler, bütün insanlar için ibretler, alınacak dersler vardır. Onların çoğu iman edecek değildi....
Şüəra Suresi, 190. Ayet:
Bunlarda da, kesinlikle Allah’ın kudretine,
ilmin
e, hikmet sahibi olduğuna işaretler, bütün insanlar için ibretler, alınacak dersler vardır. Onların çoğu iman edecek değildi....
Nəml Suresi, 6. Ayet:
1.
ve inne-ke
: ve muhakkak ki sen, ve muhakkak ki sana
2.
le
: mutlaka
3.
tulekka
: ilka ediliyor, ulaştırılıyor
4.
el kur'âne...
Nəml Suresi, 6. Ayet:
Muhakkak ki, (Bu) Kur'ân, sana mutlaka Hakîm (hüküm ve hikmet sahibi) ve Alîm Olan'ın katından (gizli
ilmin
den) ilka ediliyor (ulaştırılıyor)....
Nəml Suresi, 6. Ayet:
Ve emin ol ki sen bu Kur'ana ılmine nihayet olmıyan bir hakîmin ledünnünden irdiriliyorsun...
Nəml Suresi, 84. Ayet:
Nihayet geldiklerinde (Allâh) dedi ki: "İlminizin kapsamı dışında olduğu hâlde işaretlerimi yalanlamaya kalktınız? Neydi bu yaptığınız?"...
Nəml Suresi, 84. Ayet:
Nihayet (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: “Siz benim âyetlerimi
ilmin
iz ihata etmediği (kapsamadığı) halde yalanladınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?”...
Nəml Suresi, 84. Ayet:
Geldiklerinde Allah onlara: "Ayetlerimizi,
ilmin
iz onları kuşatmadığı halde inkâr mı ettiniz yoksa ne yapıyordunuz?" der....
Qəsəs Suresi, 78. Ayet:
Kâle innemâ ûtîtuhu alâ
ilmin
indî, e ve lem ya’lem ennellâhe kad ehleke min kablihî minel kurûni men huve eşeddu minhu kuvveten ve ekseru cem’â(cem’an), ve lâ yus’elu an zunûbihimul mucrimûn(mucrimûne)....
Qəsəs Suresi, 78. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
innemâ
: sadece, ancak
3.
ûtîtu-hu
: o verildi
4.
alâ
ilmin
: ilme karşılık, ilim sebebiyle
...
Ənkəbut Suresi, 1. Ayet:
Elif, Lâm, Mim! (İlmini
ilmin
de ilmiyle!)...
Ənkəbut Suresi, 8. Ayet:
Biz insana ana-babasına güzel davranmasını vasiyet ettik. . . Eğer
ilmin
e ters düşen bir şeyi bana ortak koşman için seninle tartışıp seni zorlarlarsa, o ikisine itaat etme! Dönüşünüz banadır. . . Yaptıklarınızın (anlamının) haberini vereceğim....
Rum Suresi, 29. Ayet:
Belittebeallezîne zalemû ehvâehum bi gayri ilm(
ilmin
), fe men yehdî men edallallâh(edallallâhu), ve mâ lehum min nâsırîn(nâsırîne)....
Rum Suresi, 29. Ayet:
1.
bel
: hayır
2.
ittebea
: tâbî oldu
3.
ellezîne
: onlar
4.
zalemû
: zulmettiler
Loğman Suresi, 6. Ayet:
Ve minen nâsi men yeşterî lehvel hadîsi li yudılle an sebîlillâhi bi gayri
ilmin
ve yettehızehâ huzuvâ(huzuven), ulâike lehum azâbun muhîn(muhînun)....
Loğman Suresi, 6. Ayet:
1.
ve min
: ve dan
2.
en nâsi
: insanlar
3.
men
: kimse
4.
min enfusi-him
: kendi nefslerinden
Loğman Suresi, 15. Ayet:
İlmine uymayan bir şeyi bana eş koşman konusunda zorlarlarsa o ikisine itaat etme! Dünyalık konusunda o ikisiyle (iyi) geçin; bana yönelenin yoluna tâbi ol! Sonra geri dönüşünüz banadır. Yaptıklarınızı size haber vereceğim....
Loğman Suresi, 16. Ayet:
Ey yavrum! Muhakkak ki o (amelin), bir hardal tanesi kadar dahi olsa ve o, bir kaya içinde veya göklerde veya yerde bile olsa, Allah onu, (kıyâmet günü hayat f
ilmin
de karşına) getirir. Muhakkak ki Allah; Lâtif'tir (lütuf sahibi), Habîr'dir (haberdar olan)....
Loğman Suresi, 20. Ayet:
E lem terev ennellâhe sehhare lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı ve esbega aleykum niamehu zâhireten ve bâtıneh(bâtıneten), ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri
ilmin
ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin)....
Loğman Suresi, 20. Ayet:
1.
e
: mı
2.
lem terev
: görmediniz
3.
ennallâhe (enne allâhe)
: muhakkak ki Allah
4.
sehhare
: musahhar kıldı, em...
Loğman Suresi, 33. Ayet:
Ey insanlar, Rabbinizden korkun. Ne babanın evlâdına, ne de bizzat evlâdın babasına, hiçbir şeyle fâide veremeyeceği günden korkun. Şübhe yok ki Allahın va'di hakdır. O halde zinhar sizi dünyâ hayâtı aldatmasın, o çok aldatıcı (şeytan) zinhar sizi Allah (ın h
ilmin
e, imhâlin) e güvendirmesin. ...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Yeniden dirilişi inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar: 'Bize, kıyametin kopacağı an gelmeyecek' dediler. 'Evet, duyu ve bilgi alanı ötesini, gaybı bilen Rabbin hakkı için kıyametin kopacağı an mutlaka size de gelecek. Göklerde ve yerde, zerre kadar bir şey O’nun
ilmin
den kaçmaz, O’na gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de, şüphesiz doğruları, hakkı ortaya koyan kâinatın kayıt sicilinde, kanunlar ve ilkeler kitabında, bilgi işlem merkezinde Levh-i Mahfuz’dadır.' de....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Kâfir olanlar ise şöyle dediler: “- Bize, o kıyamet vakti gelmiyecek.” (Ey Rasûlüm, onlara) de ki: “-Öyle değil, doğrusu gaybi bilen Rabbim hakkı için, kıyamet muhakkak size gelecektir. O’ndan (Rabbimin
ilmin
den), göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa hepsi muhakkak bir Kitab-ı Mübîn’dedir= Levh-i Mahfuz’da yazılıdır....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Inkar edenler: «Kiyamet bize gelmeyecektir» dediler. De ki: «Hayir, oyle degil; gorulmeyeni bilen Rabbim'e and olsun ki, o saat size muhakkak gelecektir. Goklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O'nun
ilmin
in disinda degildir. Bundan daha kucugu ve daha buyugu de suphesiz apacik Kitap'tadir.»...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfre saplananlar, «Kıyamet bize gelmez» derler. De ki: Hayır, gaybı bilen Rabbıma and olsun ki elbette Kıyamet size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey O'nun
ilmin
den uzak kalmaz. Bundan daha küçüğü de, daha büyüğü de mutlaka o açık ve açıklayıcı kitaptadır....
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkar edenler: 'Kıyamet bize gelmeyecektir' dediler. De ki: 'Hayır, öyle değil; görülmeyeni bilen Rabbim'e and olsun ki, o saat size muhakkak gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O'nun
ilmin
in dışında değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık Kitap'tadır.'...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfredenler ise: «Bize o kıyamet gelmez.» dediler. De ki: «Hayır, gaybı bilen Rabbime yemin ederim ki, o size kesinlikle gelecektir. O'nun
ilmin
den göklerde ve yerde zerre kadar birşey kaçmaz. Ondan daha küçüğü de, daha büyüğü de hep apaçık bir kitaptadır....
Səba Suresi, 3. Ayet:
İnkâr edenler: «Bize o kıyamet saati gelmez.» dediler. De ki: «Hayır, öyle değil, gaybı bilen Rabbim hakkı için kıyamet size mutlaka gelecektir. O'nun
ilmin
den göklerde ve yerde zerre kadar bir şey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi muhakkak açık bir kitaptadır.»...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfredenler: «O saat bize gelmeyecek» dedi (ler). Sen de ki (Habîbim): «Hayır, ğaybı bilen Rabbim hakkıyçün o, size mutlakaa gelecekdir. Ne göklerde, ne yerde bir zerre mıkdârı Ondan (Onun
ilmin
den) kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük (hiçbir şey) müstesna olmamak üzere (hepsi) muhakkak apaçık bir kitabda (yazılıdır). ...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Küfredenler dediler ki: Kıyamet saatı bize gelmeyecektir. De ki: Hayır, gaybı Rabbıma andolsun ki; o saat muhakkak size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O'nun
ilmin
in dışında değildir. Ondan daha küçüğü de, büyüğü de istisnasız, mutlaka apaçık kitabtadır....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Kâfirler: "Başımıza gelecek kıyamet (dirilme ve duruşma) diye bir şey yok!" diye iddia ettiler. De ki: "Hayır! Rabbim hakkı için o gelecektir! O gaybları bilen öyle bir Zattır ki O’nun
ilmin
den göklerde ve yerde zerre miktarı birşey bile kaçamaz." Zerreden daha küçük ve daha büyük hiç bir şey yoktur ki her şeyi açıklayan kitapta (levh-i mahfuzda) bulunmasın....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah, sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden) yarattı. Sonra sizi (erkekli dişili) eşler yaptı. Allah’ın
ilmin
e dayanmadan hiçbir dişi ne hamile kalır, ne de doğurur. Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah sizi (Âdem’den, Âdem’i de) bir topraktan, sonra bir nutfeden yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. O’nun izni ve ilmi olmaksızın hiç bir dişi gebe kalamaz ve doğuramaz. Kendisine ömür verilenin ömrünün uzatılması, ömründen eksiltilmesi muhakkak bir kitabda (Levh-i Mahfuz’da veya Allah’ın
ilmin
de) yazılıdır. Şüphe yok ki bu (sayılanlar) Allah’a kolaydır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Hem Allah sizi bir topraktan, sonra bir nufteden yarattı, sonra sizi çiftler kıldı, onun ılmine ıktiran etmeksizin ne bir dişi hâmil olur ne de vaz'eder, bir yaşatılana çok ömür verilmek de, ömründen eksiltmek de behemehal bir kitabda yazılıdır, şübhe yok ki o Allaha göre kolaydır...
Sad Suresi, 20. Ayet:
Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiştik. Kendisine de peygamberlik ile kaza-hüküm
ilmin
i verdik....
Sad Suresi, 24. Ayet:
Davûd dedi ki: “- Doğrusu o, senin bir dişi koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten ortakların çoğu birbirine haksızlık eder; ancak iman edib de salih amel işliyenler müstesnadır. Onlar da ne kadar azdır!” Davûd sanmıştı ki, kendisine sırf bir imtihan açtık. Hemen Rabbine istiğfar etti, secdeye (*) kapandı ve tevbe ile Allah’a yöneldi. * Dikkat! Secde âyetidir. (Fahr-i Razi, tefsirinde Hz. Davûd’a isnad edilen ve peygamberler hakkında asla tecviz edilmiyen kıss...
Sad Suresi, 69. Ayet:
Mâ kâne liye min
ilmin
bil meleil a’lâ iz yahtesımûn(yahtesimûne)....
Sad Suresi, 69. Ayet:
1.
mâ kâne
: yoktu, olmadı
2.
liye
: benim
3.
min
ilmin
: ilimden, bilgiden
4.
bi el meleil a'lâ
: meleil A'lâ ile...
Zümər Suresi, 20. Ayet:
Fakat Rablerinden korunanlara gelince, onlar için fevkinde (bilinç boyutunda) bina olunmuş, altlarından nehirler (kendilerinde açığa çıkan
ilmin
getirisi marifetler) akan ğuraf (cennet makamları) vardır. . . (Bu) Allâh'ın vaadidir. . . Allâh vaadi asla değişmez!...
Zümər Suresi, 42. Ayet:
Allah, nefislerin ölümü zamanında, henüz ölmemişlerin de uyudukları sırada canlarını alır. Böylece üzerine ölüm hükmünü verdiği ruhları (kıyamete kadar) alıkor, diğerlerini (uykudakileri) mukadder bir müddete (ecellerinin sonuna) kadar salıverir. Şübhe yok ki bunda düşünür bir kavim için, (Allah’ın kudret ve
ilmin
e delâlet eden) alâmetler var....
Zümər Suresi, 49. Ayet:
Fe izâ messel insâne durrun deânâ, summe izâ havvelnâhu ni’meten minnâ kâle innemâ ûtîtuhu alâ ilm(
ilmin
), bel hiye fitnetun ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne). ...
Zümər Suresi, 49. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
izâ
: olduğu zaman
3.
messe
: dokundu
4.
el insâne
: insan
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: "Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (
ilmin
le) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler, O’na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler: “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve
ilmin
her şeyi kuşatmıştır. O hâlde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru.”...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve
ilmin
her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler)....
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunan (şuurlu) kuvveler (Allâh kudretinin açığa çıkış mahalleri) Rablerinin Hamdı olarak (Hamiyd Esmâ'sı açığa çıkışı ile) tespih ederler; O'na (hakikatleri olarak) iman ederler ve iman edenler için (hakikatlerinin gereğini yaşayamamaları - hakkını verememeleri yüzünden) mağfiret isterler! "Rabbimiz, rahmet ve
ilmin
le her şeyi kapsamışsın. . . Tövbe edenleri ve senin yoluna uyanları mağfiret et ve onları yanma azabından koru!"...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş’ı, sınırsız kudret ve iktidar makamını yüklenen ve onun çevresinde bulunan melekler, Rablerini hamd ile överek, şükrederek tesbih ederler. O’na iman ederler. İman edenler için bağışlanma dileğinde bulunurlar, koruma kalkanına alınmalarını, affedilmelerini isterler. 'Ey Rabbimiz, her şeyi, rahmetinin ve
ilmin
in içine aldın. Tevbe edenleri, günah işlemekten vazgeçip sana itaate yönelenleri, senin yolunda gidenleri, Kur’ân’ını ve Rasulünün sünnetini uygulayanları koruma kalkanına al, bağışla, o...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş’ı yüklenen melekler ve onun etrafındakiler Rablerini hamd ile tesbih ederler. O’na iman ederler ve iman eden kimseler için de şöyle mağfiret dilerler: “- Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve
ilmin
her şeyi kuşatmıştır. Bunun için tevbe edenleri ve senin yoluna koyulanları bağışla, onları cehennem azabından koru....
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arsi yuklenen ve cevresinde bulunanlar, Rablerini overek tesbih ederler; O'na inanirlar. Muminler icin: «Rabbimiz!
Ilmin
ve rahmetin herseyi icine almistir. Tevbe edip Senin yoluna uyanlari bagisla; onlari cehennemin azabindan koru» diye bagislanma dilerler....
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş'ı taşıyan ve çevresinde olan melekler, Rablarını hamd ile tesbîh ederler. O'na inanırlar; imân edenler için bağışlanma dilerler; Rabbimiz ! Rahmet ve
ilmin
her şeyi içine almıştır; tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla ve onları Cehennem azabından koru ! (derler)....
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arşı yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler; O'na inanırlar. Müminler için: 'Rabbimiz! İlmin ve rahmetin herşeyi içine almıştır. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla; onları cehennemin azabından koru' diye bağışlanma dilerler....
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve
ilmin
her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler)....
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arşı taşıyanlar ve onun çevresindekiler Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler ve iman etmiş olanlar için şöyle bağışlanma dilerler: «Ey Rabbimiz, senin rahmet ve
ilmin
herşeye geniş (herşeyi kuşatmıştır). Hemen o tevbe edip yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru!...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arşı taşıyanlar ve onun etrafındakiler, Rablerinin hamdiyle tesbih ederler ve O'na inanırlar. İman etmişler için de şöyle bağışlanma dilerler: «Ey Rabbimiz! Rahmetin ve
ilmin
her şeyi kuşatmıştır. O, tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru.»...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş'ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar, Rabb'lerini överek tesbih ederler, O'na inanırlar. Mü'minler için: «Rabbimiz! İlmin ve rahmetin her şeyi kapladı. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla; onları cehennem azabından koru» diye bağışlama dilerler....
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arşı yüklenen, bir de onun etrafında bulunan (melekler) Rablerini hamd ile (tenzîh ve) tesbîh ederler. Ona îman ederler. Mü'minlerin de yarlığanmasını (şöylece) isterler: «Ey Rabbimiz, Senin rahmetin ve
ilmin
herşey'i kuşatmışdır. O halde tevbe edenleri, senin yoluna uyub gidenleri yarlığa, onları cehennem azabından koru». ...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
(Allah'ın) kudret tahtını(n bilgisini içlerinde) taşıyanlar ve ona yakın olanlar, Rablerinin sınırsız ihtişamını hamd ile yüceltirler, O'na iman ederler ve (öteki) müminler için bağışlanma dilerler: "Rabbimiz! Sen her şeyi
ilmin
ve rahmetinle kuşatırsın; tevbe edip yoluna uyanları bağışla ve yakıcı ateşin azabından onları koru!"...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş'ı taşıyan ve onun çevresinde bulunanlar Rablerini hamd ile tesbih ederler. O'na iman ederler ve müminler için de mağfiret dilerler. (Şöyle derler): "Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve
ilmin
her şeyi kuşatmıştır. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru. "...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arşı taşıyanlar ve onun etrafında Rablerini hamd ile tesbih edenler, ona iman edenler, müminler için de mağfiret dilerler: -Rabbimiz, rahmet ve
ilmin
her şeyi kuşatmıştır. Tevbe eden ve yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem ateşinden koru!...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arşı taşıyan, bir de onun çevresinde bulunan melekler devamlı olarak Rab’lerini zikir ve O’na hamd ederler. O’na gerçekten inanır ve müminler için şöylece af dileyip dua ederler: "Ey Ulu Rabbimiz, senin rahmetin ve
ilmin
her şeyi kuşatmıştır! O halde tövbe edenleri ve Senin yoluna tâbi olanları, affet ve onları cehennem azabından koru!"...
Mömin Suresi, 7. Ayet:
Arş'ı taşıyan ve onun etrafında bulunan melekler Rablerini hamd ile tesbih eder, Ona iman eder ve mü'minlerin bağışlanmaları için dua ederler. 'Rabbimiz, Senin rahmetin de,
ilmin
de herşeyi kuşatmıştır. Tevbe edip Senin yolunu izleyenleri bağışla ve Cehennem azabından koru....
Fussilət Suresi, 39. Ayet:
O'nun işaretlerindendir ki sen arzı (bedeni) huşû hâlinde görürsün. . . Onun üzerine o suyu (hakikat
ilmin
i) inzâl ettiğimizde, hareketlenir ve uyanıverir! Muhakkak ki onu (bilgisizlikle yaşayan ölüyü) dirilten, (diğer) ölüleri de Muhyi'dir (dirilticidir)! Muhakkak ki O, her şey üzerine Kaadir'dir....
Zuxruf Suresi, 20. Ayet:
Ve kâlû lev şâer rahmânu mâ abednâhum, mâ lehum bi zâlike min
ilmin
in hum illâ yahrusûn(yahrusûne)....
Zuxruf Suresi, 20. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
lev
: şâyet, eğer
3.
şâe
: diledi
4.
er rahmânu
: Rahmân
Duxan Suresi, 32. Ayet:
Ve lekadihternâhum alâ
ilmin
alel âlemîn(âlemîne)....
Duxan Suresi, 32. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
ihternâ-hum
: onları seçtik, üstün kıldık
3.
alâ
ilmin
: ilim üzere
4.
alâ el âlemîne
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
E fe raeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ
ilmin
ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne)....
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
1.
e
: mi
2.
fe
: öyleyse, bu durumda, hâlâ
3.
reeyte
: sen gördün
4.
men
: kim, kimse, kişi
Casiyə Suresi, 24. Ayet:
Ve kâlû mâ hiye illâ hayâtuned dunyâ nemûtu ve nahyâ ve mâ yuhlikunâ illed dehr(dehru), ve mâ lehum bi zâlike min ilm(
ilmin
), in hum illâ yezunnûn(yezunnûne)....
Casiyə Suresi, 24. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
mâ
: değil
3.
hiye
: o
4.
illâ
: ancak, den başka
Casiyə Suresi, 29. Ayet:
İşte bu Bizim Kitabımız ki, size hakkı söyler. Muhakkak ki Biz, yapmış olduğunuz şeyleri tensih ediyorduk (hayat f
ilmin
e kaydettiriyorduk)....
Əhqaf Suresi, 4. Ayet:
Kul ereeytum mâ ted’ûne min dûnillâhi erûnî mâzâ halakû minel ardı em lehum şirkun fîs semâvât(semâvâti), îtûnî bi kitâbin min kabli hâzâ ev esâretin min
ilmin
in kuntum sâdikîn(sâdikîne)....
Əhqaf Suresi, 4. Ayet:
1.
kul
: de
2.
e reeytum
: gördünüz mü
3.
mâ
: şey(ler)
4.
ted'ûne
: dua ediyorsunuz, tapıyorsunuz
Əhqaf Suresi, 4. Ayet:
De ki: -Allah’tan başka dua ettiklerinizi gördünüz mü? Yerde ne yarattıklarını bana gösterin. Yoksa onların ortaklıkları göklerde midir? Eğer doğru söyleyenler iseniz, bundan önce bana bir kitap veya
ilmin
den bir eser getirin....
Fəth Suresi, 25. Ayet:
Humullezîne keferû ve saddûkum anil mescidil harâmi vel hedye ma’kûfen en yebluga mahıllehu, ve lev lâ ricâlun mu’minûne ve nisâun mû’minâtun lem ta’lemûhum en tetaûhum fe tusîbekum minhum maarratun bi gayri ilm(
ilmin
), li yudhılallâhu fî rahmetihî men yeşâu, lev tezeyyelû le azzebnellezîne keferû minhum azâben elîmâ(elîmen)....
Fəth Suresi, 25. Ayet:
1.
hum
: onlar
2.
ellezîne
: o kimseler
3.
keferû
: inkâr ettiler
4.
ve saddû-kum
: ve sizi men ettiler, mani oldu...
Zariyat Suresi, 21. Ayet:
Nefislerinizde de (hücrelerden vücud yapınıza kadar) bir çok alâmetler var (ki, hep Allah’ın kudretine
ilmin
e, azamet ve iradesine delâlet ederler). Hâlâ görmiyecek misiniz?...
Nəcm Suresi, 28. Ayet:
Ve mâ lehum bihî min ilm(
ilmin
), in yettebiûne illez zann(zanne), ve innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'â(şey’en)....
Nəcm Suresi, 28. Ayet:
1.
ve mâ
: ve yoktur
2.
lehum
: onların
3.
bihî
: bununla ilgili
4.
min
ilmin
: bilgileri
Nəcm Suresi, 28. Ayet:
Halbuki buna dair bir bilgileri yok; ancak zanna tâbi oluyorlar. Zan ise, hak olan
ilmin
yerini tutmaz....
Qəmər Suresi, 25. Ayet:
"Zikir (hakikat
ilmin
i hatırlatıcı) aramızdan Ona mı ilka olundu? Bilakis O küstah bir yalancıdır!"...
Rəhman Suresi, 24. Ayet:
O'nundur, denizde (Hakikat
ilmin
de) inşa olunmuş, dağlar gibi (oluşturulmuş benliklerle yaşamda) akıp giden gemiler (bedenler)!...
Hədid Suresi, 22. Ayet:
(Kıtlık ve kuraklık gibi) ne yerde, ne de(hastalık ve âfet gibi) nefislerinizde bir musibet başa gelmez ki, biz onu yaratmazdan önce (o) bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da= Allah’ın
ilmin
de) yazılmış olmasın. Şübhesiz bu, Allah’a göre kolaydır....
Həşr Suresi, 21. Ayet:
Eğer biz bu Kur’ân’ı bir dağa indirip, Kur’ân’daki emir ve hükümlerden dağı sorumlu tutsaydık, Allah’ın büyüklüğünün,
ilmin
in, tedbirinin şuuruna ererek, dağın parçalandığını görürdün. İnsanların iyiliği, kurtuluşu için böyle misaller veriyoruz. Ola ki düşünürler....
Səff Suresi, 8. Ayet:
Allâh nûrunu (
ilmin
i) ağızlarıyla (boş lafla) söndürmek istiyorlar! Oysa Allâh, nûrunun tamamlayıcısıdır! Velev ki hakikat bilgisini inkâr edenler hoşlanmasa!...
Talaq Suresi, 12. Ayet:
Yedi gogu ve yerden de bir o kadarini yaratan Allah'tir, Allah'in herseye Kadir oldugunu ve Allah'in
ilmin
in herseyi kusattigini bilmeniz icin Allah'in buyrugu bunlar arasinda iner durur. *...
Talaq Suresi, 12. Ayet:
Yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratan Allah'tır, Allah'ın herşeye Kadir olduğunu ve Allah'ın
ilmin
in herşeyi kuşattığını bilmeniz için Allah'ın buyruğu bunlar arasında iner durur....
Qələm Suresi, 1. Ayet:
Nun (Ulûhiyet ilmi) ve Kalem'e (ilmi açığa çıkaran) ve satır satır yazdıklarına (
ilmin
gereğini tüm detaylarıyla Sünnetullâh olarak yaratana) kasem ederim ki. . ....
Cin Suresi, 26. Ayet:
O, bütün gaybi bilendir; gaybe dair
ilmin
i ise, hiç kimseye açmaz....
Təkvir Suresi, 14. Ayet:
Her nefs, hazırlamış olduğunu bilmiş olacak (hayat f
ilmin
de yaptıklarının hepsini görecek)....
Hud Suresi, 123. Ayet:
Göklerin ve yerin sırrı, Allah’ın
ilmin
dedir. Bütün işler de ona döndürülür. O halde, yalnız O’na ibadet et ve O’na tevekkül kıl. Senin Rabbin, yapmakta olduğunuz şeylerden gafil değildir....
Saffat Suresi, 163. Ayet:
Meğer ki, (Allah’ın ezelî
ilmin
de) cehenneme girecek kimse olsun....
Qaf Suresi, 21. Ayet:
Ve bütün nefsler beraberinde bir saik (hayat f
ilmin
i çeken) ve bir şahit ile gelir....
Rum Suresi, 48. Ayet:
Allâh'tır ki, rüzgârları (ilham yollu fikirleri) irsâl eder de bulutları (veri tabanındaki düşünceleri) sürer; onu (o düşünceleri) nasıl isterse öylece semâda (bilinçte) yayar ve onu parça parça kılar (analizler yaptırır); böylece yağmurun (keşfedilen
ilmin
) onun aralarından çıktığını görürsün. . . Onu kullarından dilediğine isâbet ettirince, bir de bakarsın ki onlar müjde edilen ile neşelenip seviniyorlar....
Rum Suresi, 59. Ayet:
Ilmin
kadrini bilmiyenlerin kalblerini Allah, öyle tab'eder...
Rum Suresi, 59. Ayet:
İlmin kadrini bilmeyenlerin kalplerini Allah böyle mühürler....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
O gün hər nəfs etdiyi yaxşı və pis əməllərini qarşısında hazır görəcək (həyat f
ilmin
də bütün etdiklərini görər). Pis əməli ilə özü arasında uzaq bir məsafə olmasını arzu edər. Allah sizi Özündən çəkindirir (təqva sahibi olmağınızı istəyər). Allah qullarına qarşı Raufdur....
Nəhl Suresi, 111. Ayet:
O gün bütün nəfslər gəlir. Hər kəs (həyat f
ilmin
i görərək, itirdiyi və qazandığı dərəcələr baxımından) öz nəfsi ilə mübarizə edər və hər kəsə etdikləri əməlləri ödənər. Onlara zülm edilməz....
Ənbiya Suresi, 47. Ayet:
Biz qiyamət günü ədalət mizanlarını qurarıq. O zaman kimsəyə heç bir şeylə zülm edilməz. Xardal dənəsi qədər bir ağırlıq olsa belə, onu gətirərik (həyat f
ilmin
də göstərərik). Bizə hesab görənlər kifayət edər....
Loğman Suresi, 16. Ayet:
Ey övladım! Şübhəsiz ki, o (əməlin), bir xardal dənəsi qədər də olsa və o, bir qaya içində və ya göylərdə və ya yerdə belə olsa, Allah onu (qiyamət günü həyat f
ilmin
də qarşına) gətirər. Şübhəsiz ki, Allah Lətifdir (lütf sahibi), Xəbirdir (xəbərdar olan)....
Təkvir Suresi, 14. Ayet:
Hər nəfs, nə hazır etdiyini bilmiş olacaq (həyat f
ilmin
də etdiklərinin hamısını görəcək)....