Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İnsanlar için kurulan ilk ev, Bekke'deki, kutlu ve bütün insanlığa yol gösteren (Kabe) dir....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Hata ile olması dışında, bir Mü'min'in bir Mü'min'i öldürmesi olacak şey değildir. Kim, hata ile bir Mü'min'i öldürürse, Mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuştursun, ailesi bağışlamadığı takdirde, ölenin ailesine diyet ödesin. Eğer, öldürülen mü'min; düşmanınız olan bir halka mensupsa, Mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuştursun. Eğer, aranızda anlaşma bulunan bir halktansa, ailesine diyet vermek ve mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuşturmak gerekir. Kim bunları bulamazsa, Allah'tan t...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, kasıtsız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ancak bilinçli olarak ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Bunun bedeli ailenize yedirdiğinizin ortalaması üzerinden on yoksulu yedirmek veya onları giydirmek veya bir rekabeyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Fakat bunlara gücü yetmeyene üç gün siyam vardır. Bozduğunuz yeminlerinizin bedeli budur. Yeminlerinizi bozmayın. Allah, size ayetlerini böyle açıklıyor. Umulur ki şükredersiniz....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! İhramlıyken av hayvanı öldürmeyin. Sizden kim bile bile öldürürse, karşılık olarak yapacağı şey, sizden adil iki kişinin kararıyla, avlanılan şeye denk Kabe'ye ulaşacak hediye göndermek veya yoksulları doyurmak veya buna denk siyamdır ki bu yaptığı işin vebalini tatması içindir. Allah geçmiştekini affetti. Kim aynı suçu tekrar ederse, Allah onun hesabını sorar. Ve Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, Hesap Sorucu'dur....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, Beyt-i Haram olan Kabe'yi ve o haram olan ayı ve hediye kurbanlığı ve gerdanlıkları insanlar için kıyam yaptı. Bilesiniz ki Allah, göklerdekini ve yerdekini bilmektedir. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Bilen'dir....
Mücadilə Suresi, 3. Ayet:
Hanımlarına zihar yapıp sonra da kararlarından dönenlerin, ilişkiye girmeden önce bir rekabeyi özgürlüğüne kavuşturması gerekir. İşte size, yapmanız gereken öğütleniyor. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Nəbə Suresi, 23. Ayet:
Orada "ahkaben" kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Ve Biz beyt'i (
Kâbe
'yi) insanlar için sevap (kazanılan) ve emin olan (bir yer) kılmıştık. Ve siz, İbrâhîm'in makamından bir namaz yeri ittihaz edinin. Ve Biz, İbrâhîm (a.s)'a ve İsmail (a.s)'a: “Tavaf edenler, âkifler (ibadet için kalanlar), rükû ve secde edenler için beytim'i temiz tutsunlar.” diye ahdettik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Hani, biz
Kâbe
’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (
Kâbe
’yi) tertemiz tutun.”...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz, Beyt'i (
Kâbe
'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz Beyt'i (
Kâbe
- kalp) insanlara güvenilir sığınak yaptık! İbrahim makamını (Hullet makamı, Esmâ mertebesi kuvveleriyle tahakkuk makamı) musalla (namazın yaşandığı yer) edinin. İbrahim ve İsmail'e: "Beytimi; tavaf edenler, kulluğunu yaşamak için oraya kapananlar ve secde eden rükû edenler için arındırılmış olarak muhafaza edin" dedik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz, ta o zaman bu Beyt’i,
Kâbe
’yi, insanların iyiliği için bir sevap kazanma ve güvenli bir yer haline getirdik. Siz de Makam-ı İbrâhim tarafında namaz kılıp dua etmeyi gelenek haline getirin. İbrâhim ile İsmâil’e: 'Beytimi, evimi, tavaf edenler, itikâfa girenler, ibadete kapananlar, cemaat halinde rükûlara vararak namaz kılanlar, İslâmî faaliyette bulunanlar, secdelere varanlar için tertemiz tutun' diye ahid verdik, emrettik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Ve o vakit,
Kâbe
’yi insanlar için bir sevap ve emniyet yeri yapmıştık. Ey müminler, siz de İbrahim’in makâmından kendinize bir namazgâh edinin. İbrahim ile İsmail’e de şöyle emretmiştik: “- Evimi (
kâbe
’yi) tavaf edenlere, orada ibadet kasdiyle oturanlara, rükû ve secde eden namaz kılıcılara tertemiz tutun.”...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Kabeyi, insanlar icin toplanma ve guven yeri kilmistik. Ibrahim'in makamini namaz yeri edinin, dedik. Evimi ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, ruku ve secde edenler icin temiz tutun diye Ibrahim ve Ismail'e ahd verdik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Kabeyi, insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. İbrahim'in makamını namaz yeri edinin, dedik. Evimi ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, rüku ve secde edenler için temiz tutun diye İbrahim ve İsmail'e ahd verdik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz, Beyt'i (
Kâbe
'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Kabeyi halk için bir odak noktası ve bir güven yeri kıldık. İbrahim'in makamını bir namaz yeri olarak kullanın. 'Ziyaretçiler, kendini ibadete verenler ve eğilip secde edenler için ikiniz Evimi temiz tutun,' diye İbrahim ve İsmail'i görevlendirmiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Ve o vakit Kabe'yi insanlar için dönüp varılacak sevap kazanma ve güvenilir bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından kendinize bir namazgah edinin! Ve İbrahim ile İsmail'e şöyle emir verdik: «Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de rüku ve secdeye varanlar için tertemiz bulundurun.»...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Hani
Kâbe
'yi insanlar için toplanma ve güven yeri yapmıştık. «İbrahim'in makamını (
Kâbe
'nin tümünü) namaz yeri edininiz» İbrahim ile İsmail'e; «Bu evimi ziyaretçiler, kendilerini ibadete adayanlar, rüku ve secde edenler için temiz tutun» diye emir vermiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Hani Evi (Kabe'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik (emna) yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin". İbrahim ve İsmail'e de "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Hani Beyt (-i şerifi,
Kâbe
y) i insanlar için bir toplantı yeri ve emîn bir mahal yapmışdık (hatırlayın). «Siz de İbrâhîmin makamından bir namazgah edinin», İbrâhîm ile İsmâîle de: «Evimi tavaf edenler, (ibâdet kasdıyle orada) kalanlar, rükû ve sücûd eyleyenler (namaz kılanlar) için titizlikle temizleyin» diye kuvvetli emir vermişdik. ...
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz Beyt'i (
Kâbe
'yi) insanlara sevap kazanılacak bir toplantı ve güven yeri yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e: “Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Beyt'imi temizleyin. ” diye emretmiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Kâbe
’yi insanlar için toplanma yeri ve emniyet mahalli kılmış ve: -İbrahim’in makamını namazgah edinin, İbrahim ve İsmail’e de: -Beyt’imi tavaf edenler, ibadete kapananlar, rüku ve secde edenler için temizleyin, diye kuvvetli bir emir vermiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz
Kâbe
'yi insanlar için bir toplanma yeri ve güvenli bir mahal yaptık. Siz de İbrahim'in makamını namazgâh edinin. Nitekim Biz İbrahim ile İsmail'e, 'Tavaf edenler, orada ibadet için kalanlar, rükû ve secde edenler için Beytimi temiz tutun' diye emretmiştik....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrâhîm (a.s) ve İsmail (a.s), beyt'in (
Kâbe
'nin) temellerini yükseltiyorlardı (ve şöyle dua ediyorlardı): “Rabbimiz, bizden (bunu) kabul buyur. Muhakkak ki Sen, Sen, en iyi işiten ve en iyi bilensin.”...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (
Kâbe
’nin) temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” diyorlardı....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
O vakit İbrahîm ve İsmâîl
Kâbe
'nin temel duvarlarını yükselttiler de Rabbimiz dediler, bu evi yaptık, sen kabul et. Şüphe yok ki sen, her şeyi duyansın, bilensin....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
Ve hani İbrahim, İsmail ile el BEYT'in (
Kâbe
- kalp - şuurun 7. kat semâsı) ana duvarlarını yükseltip (şöyle yönelmişti): "Rabbimiz, bizden kabul buyur, şüphesiz ki sen (varlığın hakikati olarak) Algılayan Aliym'sin. "...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrâhim ile İsmâil, mâbedin,
Kâbe
’nin temellerini yükseltirlerken: 'Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden ey Rabbimiz, bizden bunu kabul buyur. Sen, sadece Sen her şeyi işitir ve bilirsin.' dediler....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
Ve o zaman, İbrahim ile İsmail (Aleyhisselâm)
Kâbe
’nin temellerini yükselttiler ve şöyle dua ettiler: “Ey Rabbimiz, bizden bu hayırlı işi kabul et; hakikaten Sen duâmızı işitici, niyyetimizi bilicisin....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
Ibrahim ve Ismail, Kabenin temellerini yukseltiyordu. «Rabbimiz! Yaptigimizi kabul buyur. suphesiz ki, Sen hem isitir hem bilirsin» dediler....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrahim ve İsmail, Kabenin temellerini yükseltiyordu: 'Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen hem işitir hem bilirsin'...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrahim, İsmail ile birlikte evin (kabenin) temellerini yükseltiyor: 'Rabbimiz, bizden kabul et, şüphesiz sen İşitensin, Bilensin.'...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
Hani İbrahim ile İsmail,
Kâbe
'nin duvarlarını yükseltirlerken söyle dua etmişlerdi; «Ey Rabbimiz, yaptığımızı kabul et hiç şüphesiz sen herşeyi işiten ve bilensin....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrahim, İsmail ile birlikte Evin (Kabenin) temellerini / sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): "Rabbimiz, bizden (bunu) kabul et, kuşkusuz sen işitensin, bilensin"....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrahim, İsmail’le birlikte Kabe’nin temellerini yükseltiyor (ve şöyle dua ediyorlardı): -Rabbimiz hizmetimizi kabul buyur, şüphesiz sen işitensin, bilensin....
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
Hani, İbrahim ile İsmail,
Kâbe
'nin temellerini yükseltirken, 'Rabbimiz,' diyorlardı, 'bunu bizden kabul et. Çünkü Sen herşeyi işiten, herşeyi bilensin....
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
Kendini bilmiyenden başka, kim Hazreti İbrahim’in dininden yüz çevirir? Hakikat ki, biz İbrahim’i (dünyada peygamberlik şerefiyle ve
Kâbe
yi îmar vazifesiyle) seçtik. O, ahirette de sâlihlerdendir....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanların, anlayışı kıt ve aşağılık yaşam ehli olanları "Onları eski kıblelerinden (Kudüs'ten
Kâbe
'ye) döndüren (gerekçe) nedir?" derler. De ki: "Batı da doğu da Allâh'ındır. Dilediğine hidâyet eder, sırat-ı müstakime yönelmesi için. "...
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
(Medine’deki Yahûdi ve münafık) insanlardan akılsızlar yakında şöyle diyecekler: “-Müslümanları (eskidenberi Kudüs’e doğru namaz kıldıkları) kıbleden (
Kâbe
’ye) çeviren ne?” Onlara de ki, doğu da, batı da Allah’ındır; dilediğini doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece insanların üzerine (hak) şahitler olmanız için Biz, sizi vasat (ikisi arasında) (hayırlı ve faziletli) bir ümmet kıldık. Resûl de sizin üzerinize şahit olsun.Ve Biz, sadece Resûl'e uyanı, topukları üzerinde geriye dönenden ayırıp bilmemiz(belirtmemiz) için, halen o üzerine (yönelmekte) olduğunuz (
Kâbe
'yi) kıble yaptık. Ve bu, elbette zor bir iştir, ancak Allah'ın hidayete erdirdiği kimseler hariç (bu onlara zor gelmez). Ve Allah sizin îmânınızı zayi edecek değildir. Muhakkak ki A...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık. Senin (arzulayıp da şu anda) yönelmediğin kıbleyi (
Kâbe
'yi) biz ancak Peygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble yaptık. Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Biz doğru yolu gösterdiğimiz gibi, sizi de, Kur’ân’ı bilen ve bütün insanlara tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler ve doğruları konuşan şâhitler olmanız, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlün, Muhammed’in de Kur’ân’ı tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir örnek önder, doğruları konuşan şâhit olması için sizi mûtedil, âdil, hayırlı, makul, seçkin, ahlâkî değerleri, itidali ve adâleti belirleyici güç kabul eden açık bir topl...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ey Müslümanlar, böylece sizi seçkin ve şerefli bir ümmet kıldık ki, bütün insanlar üzerine adâlet örneği ve hak şâhidleri olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şâhit olsun; ve (ey Rasûlüm) hâlen yönelmekte olduğun
Kâbe
’yi, ancak Rasûle uyanlarla geri dönenler arasını ayırt etmek için kıble kıldık. Gerçi bu kıbleyi çeviriş büyük ve ağır ise de yalnız, o Allah’ın hidâyet ettiği kimselere ağır gelmez ve Allah imanınızı zâyietmez. Muhakkak Allah Tealâ İnsanlara çok merhametlidir, günahlarını bağışl...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık. Senin yöneldiğin yeri (
Kâbe
'yi) biz ancak Peygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble yaptık. Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece biz sizi, insanlara şahid olmanız için orta bir ümmet kıldık; Peygamber de üzerinize şahid olsun. Senin üzerinde bulunduğun yönü [Kabe'yi] kıble yapmamız, elçiye uyanları, topukları üzerinde gerisin geri dönenlerden (yenkalibu) ayırdetmek içindir. Doğrusu (bu) Tanrı'nın hidayete ilettiklerinin dışında kalanlar için büyük (bir yük)tür. Tanrı inancınızı boşa çıkaracak değildir. Kuşkusuz Tanrı insanlara şefkat edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece sizleri de bir ümmet-i vasat kıldık ki nâs üzerine şahitler olasınız. Ve bu Peygamber de sizlerin üzerinize tam bir şahit olsun. Ve senin, evvelce tarafına müteveccih bulunduğun
Kâbe
'yi yine kıble yapmadık, ancak Resûle kimlerin tâbi olacaklarını, gerisi gerisine döneceklerden temyiz etmek için yaptık. Gerçi bu büyük bir hadisedir. Ancak Allah'ın hidâyet ettiği zâtlar hakkında değil. Ve Allah sizin imânınızı elbette zâyi edecek değildir. Şüphe yok ki Allah Teâlâ nâsa elbette raûf...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böylece sizi, bütün insanlara karşı şâhitler olmanız için tam ortada vasat bir ümmet kıldık. Peygamber de size şâhit olsun. Biz senin arzulayıp da üstünde durduğun
Kâbe
'yi; Peygamber'e uyanı, ökçesi üzerinde geriye dönenden ayıralım diye kıble yaptık. Doğrusu bu, Allah'ın hidayet edip yol gösterdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı aslâ zâyi edecek değildir. Şüphesiz ki Allah insanlara şefkatlidir ve merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece Biz sizi örnek bir ümmet kıldık ki insanlar nezdinde Hakk’ın şahitleri olasınız ve Peygamber de sizin hakkınızda şahit olsun. Senin arzulayıp da şu anda yöneldiğin
Kâbe
yi kıble yapmamızın sebebi, sırf Peygamberin izinden gidenlerle ondan ayrılıp gerisin geriye dönecekleri meydana çıkarmaktır. Gerçi bu oldukça ağır bir iştir. Ancak Allah’ın doğru yola erdirdiği kimseler için mesele teşkil etmez. Allah imanınızı zayi edecek değildir. Çünkü Allah insanlara karşı pek şefkatlidir, çok...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Biz sizi böylece vasat bir ümmet yaptık-tâ ki siz insanlara şahitler olun, Peygamber de size bir şahit olsun. Senin vaktiyle yöneldiğin
Kâbe
'yi ise, kim Peygambere uyuyor, kim de topuğu üzerinde gerisin geri dönüyor, görelim diye kıble yaptık. Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına pek güç gelir. Yoksa Allah sizin imanınızı zayi edecek değildir. Gerçekten, Allah insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz, vechinin semâda takallüb ettiğini (Hakk'ı müşahede âleminde hâlden hâle girdiğini) görmekteyiz. ("Hakk'ın vechi ne yana dönersen orada" gerçeğince, niçin illâ Kudüs'e bağlı kalayım, İbrahim'le davet ettiği
Kâbe
varken, düşüncesi. ) Artık seni razı olacağın bir kıbleye elbette döndüreceğiz. O hâlde vechini (yüzünü - Hakk'ı müşahedeni) Mescid-i Haram'a (
Kâbe
- içi mutlak yokluk - gayb olana) döndür. Ve nerede olursanız olunuz "vech"lerinizi O'nun tarafına döndürün. Muhakkak ki kendilerine Kit...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Biz senin, yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu, yücelerden haber beklediğini biliyoruz, görüyoruz. İşte şimdi, seni, memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına,
Kâbe
’ye çevir. Siz de ey mü’minler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlar, kıble ile ilgili, Rablerinden gelen gerekçeli, hikmete dayalı bu emrin, doğru olduğunu, kitaplarında müjdelenen peygamber Muhammed’in atası ...
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık, namazda yüzünü Mescid-i Haram tarafına,
Kâbe
’ye çevir. Bu Rabbinden gelen gerekçeli, hikmete dayalı, Kur’ân âyetiyle bildirilen doğrudur. Allah işlediğiniz amellerden gâfil, habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Muhakkak ki Safa ve Merve, Allah'ın (ibadet yerlerini gösterir dîni) şiarlarındandır (işaretlerindendir). Artık kim beyt'i (
Kâbe
'yi) hacceder veya umre (niyetiyle) ziyareti yaparsa, o taktirde, iki (niyetle) tavaf etmesinde bir günah yoktur. Her kim de isteyerek (kendiliğinden) hayır olarak (fazladan tavaf) yaparsa mutlaka Allah Şakir'dir (şükrün karşılığını verendir) ve Alîmdir (en iyi bilendir)....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphesiz Safa ile Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle
Kâbe
’yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah onu bilir, karşılığını verir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safa ve Merve, Allâh işaretlerindendir. Kim hac veya umre niyetiyle El Beyt'i (
Kâbe
) ziyaret ederse, onları da (Safa - Merve) tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Kim hayır olması için daha fazlasını yaparsa, Allâh (varlığındaki Esmâ mertebesinden) Şakir'dir (yapılanları fazlasıyla değerlendiren), Aliym'dir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Gerçekten, Safa ile Merve Allah’ın (emrettiği haccın) alâmetlerindendir. Bunun için, hac veya umre kasdiyle kim
Kâbe
’yi ziyaret ederse, yine Safa ile Merve’yi tavaf etmesinde bir günah yoktur. Her kim de (gönülden koparak vâcibden ziyade) bir hayır işlerse muhakkak Allah Şakirdir= mükâfatını verir. Alîmdir= her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
suphesiz Safa ile Merve Allah'in nisanelerindendir. Kim Kabe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur. Kim gonulden iyilik yaparsa, karsiligini gorur. Dogrusu Allah sukrun karsilgini verendir ve bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphesiz ki, S a f â ile M e r v e Allah'ın (ibâdet yerleri olarak gösterdiği) alâmetlerdendir. Artık kim Beyt'i (Kabe'yi) hacceder veya umre (niyetiyle) ziyaret ederse, bu ikisini tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Her kim de gönülden (kendisine vâcib olmadığı halde) bir hayr ve iyilik işlerse, şüphesiz ki Allah (onu mükâfatlandırarak) şükrün karşılığını verendir ve O her şeyi bilendir.....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Şüphesiz Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendir. Kim Kabe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur. Kim gönülden iyilik yaparsa, karşılığını görür. Doğrusu Allah şükrün karşılığını verendir ve bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Hiç şüphesiz Safa ile Merve, Allah'a ibadet sembollerindendir. Buna göre, kim Hacc veya Umre amacı ile
Kâbe
'yi ziyaret ederse, bu iki tepeyi tavaf etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa, bilsin ki, Allah karşılığını verir ve yaptığını bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Kuşkusuz Safa ve Merve (tepeleri) Tanrı'nın ayetlerindendir. Böylece kim Evi (Kabeyi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Kuşkusuz Tanrı şükrün karşılığını verendir, bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safâ ile Merve Allah'ın nişanelerindendir. Kim ki Hacc veya Umre niyetiyle
Kâbe
'yi ziyaret ederse, bunlar arasında tavaf etmesinde kendisine bir vebal yoktur. Her kim gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz ki Allah karşılığını verir, O her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safa ve Merve, Allah’ın alametlerindendir. Bundan dolayı kim Kabe’yi hacceder yahut umre yaparsa her ikisini tavaf etmesinde bir sakınca yoktur. Kim gönlünden koparak bir hayır işlemek isterse... Çünkü Allah, mükafat veren ve her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safa ile Merve Allah’ın belirlediği nişanelerdendir. Kim hac veya umre niyetiyle
Kâbe
’yi ziyaret ederse oraları tavaf etmesinde bir beis yoktur. Her kim de, farz olmadığı halde gönlünden koparak bir hayır işlerse, mükâfatını görür. Zira Allah şükrün karşılığını verir. O, az amele çok mükâfat veren ve her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safâ ile Merve, Allah'ın nişanlarındandır.
Kâbe
'yi ziyaret eden yahut umre yapan için, onları tavaf etmekte bir sakınca yoktur. Kim fazladan bir hayır işlerse, Allah onu bilir ve ödüllendirir....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
(Yahudiler gizli) hıyleye sapdılar, (İsâyı ansızın öldürmiye adam ta'yîn etdiler), Allah da onların o hıylekârlıklarına (öldürmek isteyeni İsâye benzetmek, kendilerine onu öldürtmek, İsâyı yukarıya kaldırmak suretiyle) mukabele etdi. Allah, bütün hıylekârları hakkıyle bilendir. ...
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Ve hilekarlık yaptılar, Allah Teâlâ da hilelerine mukabelede bulundu ve Allah Teâlâ hile yapanların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Mekke'deki (
Kâbe
)dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Dogrusu insanlar icin ilk kurulan ev, Mekke'de, dunyalar icin mubarek ve dogru yol gosteren Kabe'dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke'de, dünyalar için mübarek ve doğru yol gösteren Kabe'dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Mekke'deki (
Kâbe
)dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Şüphesiz insanlar için kurulan ilk mabed, Mekke'deki çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynağı olan Beyt (Kabe)dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İnsanlar için kurulan ilk ev Mekke'deki bütün canlılar için bereket ve hidayet kaynağı olan (
Kâbe
)dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Kabe)dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Şüphesiz ki insanlar için ilk kurulan Beyt, Mekke'deki mubarek ve âlemlere hidayet kaynağı olan
Kâbe
'dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İnsanlar için inşa edilen ilk mabet, şüphesiz Mekke'deki mübarek ve toplumlar için kılavuz olan (
Kâbe
)dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İbadet yeri olarak yeryüzünde yapılan ilk bina Mekke’deki
Kâbe
olup, pek feyizlidir, insanlar için hidâyet rehberidir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (
Kâbe
) dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İnsanların ibadeti için yapılan ilk ev, Mekke'deki mübarek
Kâbe
'dir ki, bütün çağlar ve milletler için bir hidayet kaynağıdır....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apacik deliller vardir, Ibrahim'in makami vardir; kim oraya girerse, guvenlik icinde olur; oraya yol bulabilen insana Allah icin Kabe'yi haccetmesi gereklidir. Kim inkar ederse, bilsin ki; dogrusu Allah alemlerden mustagnidir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Onda açık âyetler, İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse (her türlü saldırıdan) güven içinde olur. Yol bulmaya güç getirebilenin Beyt'i (Kabe'yi) haccetmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hak ve vecîbesidir. Kim bu hakkı inkâr (ya da küçümseyerek terk) ederse, şüphesiz Allah âlemlerden müstağnidir (hiç kimsenin ibâdetine ihtiyacı yoktur)....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık deliller vardır, İbrahim'in makamı vardır; kim oraya girerse, güvenlik içinde olur; oraya yol bulabilen insana Allah için Kabe'yi haccetmesi gereklidir. Kim inkar ederse, bilsin ki; doğrusu Allah alemlerden müstağnidir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık işaretler var: İbrahim'in (putperestliğe karşı) duruş yeridir. Oraya giren güvenlik içinde olmalı. Halktan yolculuğa gücü yetenler o Ev'i (Kabeyi) ALLAH için haccetmekle yükümlüdür. Kim inkar ederse bilsin ki ALLAH kimseye muhtaç değildir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık deliller ve İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse güvenliğe erer. Ona yol bulabilenlerin
Kâbe
'ye haccetmesi Allah'ın, insanlar üzerinde hakkıdır. Kim küfrederse bilsin ki Allah alemlerden müstağnidir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık alâmetler ve İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse güvenlik içinde olur. Hacca gidip gelmeye gücü yeten herkesin
Kâbe
'yi ziyaret etmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse, şüphesiz ki Allah âlemlerden müstağnidir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık işaretlerle İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse, güvenliktedir. Oraya yol bulabilen insanların beyti/
Kâbe
'yi haccetmesi Allah’ın hakkıdır. Kim bunu inkar ederse, Allah’ın hiç bir şeye ihtiyacı yoktur....
Nisa Suresi, 1. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nâsu
: insanlar
3.
ittekû
: takva sahibi olun
4.
rabbe-kum(u)
: Rabbinize karşı
...
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Ey insanlar! Sizi bir tek candan yaratan ve ondan eşini vâredip, ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize hürmetsizlikten sakının. Kendisinin adını öne sürerek birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının. Allah şüphesiz ki sizin üzerinizde murakabe edicidir (hepinizi görüp gözetmektedir)....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
Size kazadan, belâdan esenlik, sağlık ve mutluluk dileğinde bulunulduğunda, teşekkür edildiğinde, selam verildiğinde, saygı gösterildiğinde, daha güzeliyle esenlik, sağlık mutluluk dileğinde bulunun, selâmlayarak, saygı göstererek, teşekkür ederek ona karşılık verin, yahut aynı ile mukabelede bulunun. Allah inceden inceye her şeyin hesabını yapar, karşılığını verir....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
Bir selamla selamlandığınız zaman daha güzeli ile selam verin veya ayniyle mukabelede bulunun. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını yapandır....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
(Bir mü’min tarafından) bir selâmla selâmlandığınız zaman, siz ondan daha güzeli ile karşılık verin veya aynı ile mukabele edin. (Esselâmü aleyküm’e, ve aleykümü’sselâm ve rahmetu’llah” ile, “esselâmü aleyküm ve rahmetu’llahi” ye, “ve aleykümü’s-selâm ve rahmetu’llahi ve berakâtüh” ile, “es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llahi ve berekâtühü” ye de aynı ile karşılık verin). Allah her şeyin hesabını görücü bulunuyor....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
Size bir selam verildigi zaman, ondan daha iyisiyle selam verin veya ayniyle mukabele edin. Allah her seyin hesabini geregi gibi yapandir....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
Size bir selam verildiği zaman, ondan daha iyisiyle selam verin veya ayniyle mukabele edin. Allah her şeyin hesabını gereği gibi yapandır....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
Size her hangi bir suretle sağlık verildiği zaman siz de ondan daha güzeli ile sağlık verin veya ayniyle mukabele edin, Allah her şeyi hısaba çekmekte bulunuyorlar...
Nisa Suresi, 86. Ayet:
Size herhangi bir şekilde sağlık (selam) verildiği zaman, siz de ondan daha güzeli ile sağlık (selam) verin veya aynısı ile mukabele edin! Allah, herşeyi hesaba çekmektedir....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
Hem bir selâm ile selâmlandığınız zaman, artık (siz) ondan daha güzeli ile selâm verin veya ona (aynı ile) mukabele edin! Şübhesiz ki Allah, herşeyin hesâbını hakkıyla görendir....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
Size bir selam verildiği zaman; ondan daha iyisiyle selam verin. Veya aynısıyla mukabele edin. Muhakkak ki Allah, her şeyin hesabını arayandır....
Nisa Suresi, 86. Ayet:
Bir selâm ile selâmlandığınız vakit, siz ondan daha güzeli ile karşılık verin veya aynıyle mukabele edin. Şüphesiz ki Allah her şeyi hesap edendir....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Ve mâ kâne li mu’minin en yaktule mu’minen illâ hataâ(hataen), ve men katele mu’minen hataen fe tahrîru rakabetin mu’minetin ve diyetun musellemetun ilâ ehlihî illâ en yessaddakû. Fe in kâne min kavmin aduvvin lekum ve huve mu’minun fe tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin). Ve in kâne min kavmin beynekum ve beynehum mîsâkun fe diyetun musellemetun ilâ ehlihî ve tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin), fe men lem yecid fe sıyâmu şehreyni mutetâbiayni tevbeten minallâh(minallâhi). Ve kânallâhu alî...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
1.
ve mâ
: ve olmaz, olamaz
2.
kâne
: oldu, ...idi, ...dır
3.
li
: için
4.
mu'minin
: bir mü'min
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü'min için layık değildir ki, bir mü'mini öldürüversin, meğer ki, yanlışlıkla olsun. Ve kim bir mü'mini yanlışlıkla öldürürse bir mü'min rakabe azad etmesi ve öldürülenin varislerine teslim edilecek bir diyet vermesi lâzım gelir. Meğer ki, tasadduk etsinler. Eğer maktul, mü'min olduğu halde size düşman olan bir kavimden ise her halde bir mü'min rakabe azad edilmesi icab eder. Ve eğer maktul, sizin ile aralarında bir muâhede bulunan bir kavimden ise o zaman varislerine teslim olunmuş bir diy...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
lâ tuhıllû
: size helâl kılınmadı, helal saymayın, (saygısızlık yapmayın)
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşıp teslim olmayı dileyenler)! Allah'ın (koyduğu) şeriat hükümlerine, Haram ay'a, (hediye olarak
Kâbe
'ye gönderilen) kurbanlıklara, gerdanlıklı (boyunları bağlı) kurbanlık develere, Rabb'lerinden bir fazl ve (O'nun) rızasını isteyerek, Beyt-el Haram'a gelenlerin güvenliğine saygısızlık etmeyin.Ve ihramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-il Haram'dan alıkoymalarından (çevirmelerinden) dolayı bir kavme beslediğiniz kin, sakın sizi haddi aşmaya sevk etmes...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler, Allah’ın emirlerine, emirleriyle bağlantılı hususlara, Allah’ın savaşı haram kıldığı aylardaki yasaklara, kurbanlara,
Kâbe
’ye yapılan bağışlara, boyunlarında gerdânileri, ipleri, tasmaları olan kurbanlık ve sahipli hayvanlara, Rablerinin lütuf ve rızasına ulaşma mertebesini, rızık kazanmayı, ticarî kazanç elde etmeyi umarak, Beyt-i Haram’a, Beytullah’a niyetle yola çıkanlara, saygısızlık ve tecavüzü meşrû hale getirmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Mescid-i Hara...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın işaretlerine, haram aya, kurbanlık hayvanlara, gerdanlık(lı hayvan)lara, Rabbinin lütfundan bir şeyler kazanmak ve rızasına kavuşmak için Haram Ev'i (Kabe'yi) ziyarete gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Bir topluluğa sizi Mescidi Haram'dan alıkoymaları dolayısıyla duyduğunuz kin sınırı aşmanıza sebep olmasın. İyilik ve takvada birbirinizle yardımlaşın. Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Allah, ce...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey Inananlar! Allah'in nisanelerine, hurmet edilen aya, (Kabe'ye) hediye olan kurbanliga, gerdanliklar takilan hayvanlara, Rab'lerinden bol nimet ve riza talep ederek Beyt-i Haram'a gelenlere sakin hurmetsizlik etmeyin. Ihramdan ciktiginiz zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan menettigi icin bir topluluga olan kininiz, asiri gitmenize sebep olmasin; iyilikte ve fenaliktan sakinmakta yardimlasin, gunah islemek ve asiri gitmekte yardimlasmayin. Allah'tan sakinin, Allah'in cezasi siddetli...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey imân edenler! Allah'ın (ibâdet için koyduğu) belirtileri, haram ayını, (hediye olarak Kabe'ye gönderilen) kurbanlığı, kurbanlık hayvana takılan gerdanlıkları; Rablerinin hoşnutluğunu, O'nun fazl-u keremini (kendi bilgileri ölçüsünde de olsa) dileyerek Beytu'l-Haram'a yönelip gelenlerin mal ve canını) helâl sayıp saygısızlık etmeyin, ihramdan çıktığınızda (isterseniz) avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Harâm'a girmekten alıkoydular diye bir topluluğa beslediğiniz kin ve öfke sizi tecâvüze sevk et...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın alâmetlerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kabe'ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid - i Haram'dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler, Allah’ın nişanelerine, (kıtal) haram olan aya, (Kabe’ye) hediye olan kurbanlığa, gerdanlıklar takılan hayvanlara, Rablerinden bol nimet ve rıza talep ederek Beyt-i Haram’a gelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram’dan men ettiği için bir kavme olan kininiz, aşırı gitmenize sebep olmasın; iyilikte ve fenalıktan sakınmakta yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın. Allah’tan korkun. Allah’ın cezası şidde...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Ne Allah’ın şeairine, ne şehr-i harama, ne
Kâbe
’ye hediye olarak gönderilen kurbanlık hayvanlara, hele hele gerdanlık takılı kurbanlıklara, ne de Rabbinin lütfunu, ihsan edeceği kazancı ve O’nun rızasını arzulayarak Beyt-i Haram’a yönelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıkınca isterseniz avlanın. Sizin Mescid-i Haram’ı ziyaretinizi engellediler diye birtakım kimselere karşı beslediğiniz kin ve öfke, sakın sizin onlara saldırmanıza yol açmasın. Siz iyilik etmek, fenalık...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın nişanlarına, Haram Aylara, hac kurbanlarına, kurban olarak işaretlenmiş hayvanlara, Rablerinin lütfunu ve rızasını arayarak
Kâbe
'ye gelenlere tecavüz etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman ise avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haramın ziyaretinden alıkoydukları için bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. İyilik ve takvâda yardımlaşın; günahta ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın cezası pek çetindir....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Lâ yuâhizukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhizukum bimâ akkadtumul eymân(eymâne), fe keffâretuhu it’âmu aşereti mesâkîne min evsatı mâ tut’ımûne ehlîkum ev kisvetuhum ev tahrîru rakabeh(rakabetin) fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâm(eyyâmin) zâlike keffâretu eymânikum izâ haleftum vahfezû eymânekum kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihi leallekum teşkurûn(teşkurûne)....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
1.
lâ yuâhizu-kum(u)
: sizi ahaze etmez, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allâh (c.c.)
3.
bi el lagvi
: boş sözler ile
4.
fî eymâni-k...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey îmân edenler! Siz ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. Ve sizden kim kasten (bilerek) onu öldürürse, o zaman kendisine öldürdüğünün dengi bir hayvanın cezası vardır ki, (bunun öldürülen hayvanın dengi olduğuna dair) içinizden, âdil iki kimse takdir edip karar verir.
Kâbe
'ye ulaşacak (
Kâbe
'ye götürülüp orada kesilecek) bir kurban veya yoksulları yedirme şeklinde bir kefâret, ya da buna denk bir oruçtur ki bu, böylece o yaptığı işin vebalini tatması içindir. Allah, geçmiştekileri (işlenen bu t...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! İhramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna)
Kâbe
'ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder). Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir keffârettir, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin cezasını tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan karşılığını alır. Allah d...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler. . . İhramda iken avlanmayın. . . Sizden kim kasten avı öldürürse, o işin vebalini tatması için yaptığının karşılığı olarak; öldürdüğünün misli,
Kâbe
'ye ulaşacak bir kurban gerekir. Ki ona da sizden iki adalet sahibi hükmeder. . . Yahut miskinleri doyurma olan bir keffarettir yahut ona denk bir oruç tutmak. . . Allâh geçmişi affetmiştir. . . Fakat kim bir daha yaparsa Allâh ona yaptığının sonucunu yaşatır!. . Allâh Aziyzün Züntikam'dır (açığa çıkan fiilin sonucunu şiddetle yaşata...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten av hayvanı öldürürse, yaptığı işin cezasını çekmesi için öldürdüğü hayvanın dengi bir hayvanı ceza olarak
Kâbe
’ye ulaştırıp kurban etmesi gerekir. İçinizden iki âdil kişi bu denkliğe karar verir. Yahut ceza olarak bir keffârettir, o nisbette fakir karnı doyurulur. Yahut ona denk gelecek şekilde yaptığının cezasını tatması için oruç tutmaktır. Allah yasaklama âyetinden önce işlenen suçların cezalarını affetmiştir. Kim bu su...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! İhramlı olduğunuz sırada avı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasıtlı olarak öldürürse bunun cezası öldürdüğüne denk olduğuna aranızdan iki adil kişinin hükmedeceği ve Kabe'ye ulaşacak bir ehil hayvanı kurban etmesi [16] yahut fakirlere yiyecek vermekle keffarette bulunması veya buna denk gelecek kadar oruç tutmasıdır. Böylelikle işlediğinin vebalini tatsın. Allah geçmişte olanları bağışladı. Kim yeniden yaparsa, Allah ondan öç alır. Allah yücedir, öç alıcıdır....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır. Böylelikle işlediğinin vebalini tadmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! Siz, ihramda iken avı öldürmeyin. İçinizden kim onu bilerek öldürürse, ona, öldürdüğü hayvanın benzeri bir hayvan kurban etmek cezası vardır; buna,
Kâbe
’ye ulaşmış bir kurbanlık olmak üzere, içinizden adâlet sahibi iki kişi hükmeder. Yahut bir keffâret vardır ki, (bu da) nisbette yoksulu doyurmak veya her fakire karşılık bir gün oruç tutmaktır. Böylece yaptığının cezasını tatsın. Allah geçmişte yapılanları bağışladı. Fakat kim (bundan sonra) bir daha yaparsa Allah ondan intikamı...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey Inananlar! Ihramli iken avi oldurmeyin. Sizden bile bile onu oldurene, ehli hayvanlardan oldurdugu kadar olduguna icinizden iki adil kimsenin hukmedecegi, Kabe'ye ulasacak bir kurbani odeme, yahut duskunlere yemek yedirme seklinde keffaret ya da yaptiginin agirligini tatmak uzere bunlara denk oruc tutma vardir. Allah gecmistekileri affetmistir, kim tekrar yaparsa Allah ondan oc alir. Allah Guclu'dur, Ocalici'dir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey imân edenler! Siz ihrâmlı iken avı öldürmeyin ; sizden kim bile bile onu öldürürse kendisine ceza vardır. O da öldürdüğüne benzer bir davardır ki, öldürülen gibi olduğunu iki âdil kimse takdîr eder, hüküm verir. Davar, hacı kurbanı olmak üzere Kabe'ye götürülür, orada kesilir; yahut yoksullara yemek vermek veya onun dengince oruç tutarak keffaretini edâ etsin. Tâ ki işlediği (bu cinayetin) vebalini tatmış olsun. Geçmişteki (işlenen bu tür cinayetleri) Allah bağışladı. Kim dönüp bir daha böyle...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey İnananlar! İhramlı iken avı öldürmeyin. Sizden bile bile onu öldürene, ehli hayvanlardan öldürdüğü kadar olduğuna içinizden iki adil kimsenin hükmedeceği, Kabe'ye ulaşacak bir kurbanı ödeme, yahut düşkünlere yemek yedirme şeklinde keffaret ya da yaptığının ağırlığını tatmak üzere bunlara denk oruç tutma vardır. Allah geçmiştekileri affetmiştir, kim tekrar yaparsa Allah ondan öç alır. Allah Güçlü'dür, Öçalıcı'dır....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! İhramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna)
Kâbe
'ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder). Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir keffârettir, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin cezasını tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan karşılığını alır. Allah d...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
İnananlar, ihramdayken (Haj için kutsal bölgedeyken) av hayvanı öldürmeyin. Sizden kim kasden onu öldürürse cezası, aranızdan iki adaletli kişinin kararlaştıracağı ona denk bir evcil hayvanı kurban olarak Kabeye göndermesidir. Yahut ceza olarak, yoksulları doyurması ya da buna denk oruç tutması gerekir. Böylece yaptığının vebalini tatmış olsun. Geçmiştekileri ALLAH affetti. Kim bunu tekrarlarsa ALLAH ondan öc alır. ALLAH Üstündür, Öc alandır....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler, sizler ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse Kabe'ye varacak bir kurbanlık olmak üzere öldürdüğü hayvanın dengi bir ceza vardır ki, buna aranızdan adalet sahibi iki kişi hükmeder. Veya bir keffaret vardır ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki bu şekilde yaptığının vebalini tatsın. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim bir daha yaparsa Allah onun intikamını alacak. Allah, azizdir, intikamı vardır....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için, öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki,
Kâbe
'ye ulaşacak bir kurban olmak üzere buna yine içinizden iki adaletli kişi hükmeder; yahut (ceza olmak üzere) bir keffarettir ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim de bu suçu tekrarlarsa, Allah ondan intikamını alır. Allah daima gâliptir, intikam sahibidir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey müminler, ihramlı iken av hayvanı vurmayınız. Kim bu durumdayken bilerek bir av hayvanı vurursa, işlediği suçun vebalini tadması için, içinizden iki adil kişinin vurulan av hayvanının dengi olduğuna karar verecekleri bir kurbanlığı, ceza olarak, Kabe ye ulaştırıp kesmesi ya kefaret olarak yoksullara yemek yedirmesi yada bunun dengi kadar gün oruç tutması gerekir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha aynı suçu işlerse Allah ondan öç alır. Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve öç ...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey inananlar, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle buyruğunun / buyrultunun vebalini tatmış olsun. Tanrı geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa Tanrı ondan öc alacaktır. Tanrı üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Hac yaparken av hayvanı öldürmeyin. Ve sizden kim onu kasten öldürürse, öldürdüğüne eş değerdeki hayvanı iki dürüst kişinin onunla ilgili vereceği karara istinaden kurban edilmek üzere Kabeye getirerek tazmin etmekle yükümlüdür; yahut muhtaçları doyurmak suretiyle veya ona denk olacak kadar oruç tutarak günahının kefaretini ödemelidir: (Bu,) yaptığı fiilin tam ağırlığını hissedebilsin diyedir. Allah geçmişi silmiştir. Ama her kim onu yeniden işlerse, Allah cezasını on...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey mü'minler! Siz ihramda iken avı öldürmeyiniz, sizden her kim onu kasden öldürürse üzerine o öldürdüğü hayvanın misli bir ceza vardır ki, Kabe'ye vasıl olacak bir kurbanlık olmak üzere buna sizden iki adâlet sahibi hükmeder veya bir keffaret vardır ki, o da fakirleri doyurmaktır veya onun muadili olarak oruç tutmaktır. Tâ ki bu suretle yaptığının vebalini tatsın. Allah Teâlâ geçmiş olanı af buyurmuştur. Ve her kim bir daha böyle yaparsa elbette Allah Teâlâ ondan intikamını alır, ve Allah Teâlâ...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! Hacc'da ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin! Sizden avı kasten öldürenin cezası; içinizden adalet sahibi iki kişinin vereceği hükme göre ehli hayvanlardan, öldürdüğüne denk ve
Kâbe
'ye varacak bir kurbanlıktır. Yahut onu kıymeti kadarıyla kefâret olarak yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmaktır. Tâ ki yaptığının vebalini tatmış olsun. Allah daha önce olanı affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse, Allah da ondan karşılığını alır. Allah Azîz'dir, intikam sahibidir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
-Ey İman edenler! İhramlı iken av hayvanını öldürmeyin. Sizden kim bilerek onu öldürürse, cezası, içinizden adalet sahibi iki kimsenin hükmüyle, Kabe’ye ulaştırılacak kurban olarak (koyun, keçi, inek ve deve gibi) bir hayvandır. Ya da yoksulları doyurma kefaretidir veya işlediğinin vebalini tatması için buna denk bir oruçtur. Allah, geçmişte olanı affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa Allah onun hesabını sorar, Allah güçlüdür, hesap sorucudur....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! Siz ihramlı iken av öldürmeyin. İçinizden kim onu bilerek öldürürse kendisine bir ceza vardır. O ceza da, öldürdüğüne benzer bir hayvan olup, öldürülenin emsali olduğuna içinizden iki âdil kişinin karar vermesi gerekir. Ceza,
Kâbe
’ye ulaşıp orada kesilecek bir kurbanlıktır. Yahut fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmak şeklinde bir keffarettir, ta ki işlediğinin vebalini tatsın. Allah daha önce işlenen bu tür fiilleri affetti. Fakat kim dönüp tekrar böyle yaparsa Allah ...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da,
Kâbe
'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak ya da onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır. Böylelikle işlediğinin vebalini tadmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öç sahibidir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! İhramda iken avlanmayın. İçinizden kim ihramlı iken bilerek av hayvanı öldürürse, onun cezası,
Kâbe
'ye gönderilerek orada kurban edilmek üzere, öldürdüğünün misli bir davardır ki, bu da sizden iki âdil kişi tarafından hükme bağlanır; veya yoksulları doyurmak şeklinde bir kefaret yahut ona denk gelecek şekilde oruç tutmaktır-tâ ki, yaptığı işin vebalini tatsın. Geçmişte kalanı ise Allah affetmiştir. Fakat kim tekrar eskiye dönerse, Allah bunun öcünü ondan alır. Çünkü Allah'ın kud...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman sahipleri! İhramda olduğunuz zaman av öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası şudur: Öldürdüğü hayvana denk deve-sığır, davar cinsinden,
Kâbe
'ye varacak kurbanlık bir hediye ki, içinizden adalet sahibi iki kişi belirleyecektir. Yahut yoksullara yedirme şeklinde bir keffâret, yahut buna denk oruç. Taki yaptığının vebalini tatsın. Allah, geçmişi affetmiştir. Kim bir daha yaparsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah çok güçlüdür, öc alıcıdır....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, Beyt-i Haram olan
Kâbe
'yi, Haram ayını, hac kurbanını ve gerdanlıklı (boynuna kurban nişanesi asılı) kurbanlıkları, insanların yaşamlarını ayakta tutmak için yaptı (sebep kıldı). İşte bu, “Allah'ın, göklerde ve yerlerde olanı bildiğini ve Allah'ın herşeyi en iyi bilen olduğunu” bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah,
Kâbe
'yi hac ayını, kurbanı, kurbanlık olduğu bilinsin diye boynuna bir şey asılan hayvanları, insanların geçimine, düzenine sebep etti, böylece de şüphesiz olarak Allah'ın, göklerde ve yeryüzünde ne varsa hepsini bildiğini sizin de bilmenizi diledi ve Allah, şüphe yok ki her şeyi bilir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah,
Kâbe
'yi, o saygıya lâyık evi, haram ayı, hac kurbanını ve (kurbanın boynuna asılan) gerdanlıkları (maddi ve manevi yönlerden) insanların belini doğrultmaya sebep kıldı. Bu da Allah'ın, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildiğini ve Allah'ın her şeyi bilici olduğunu (sizin de anlayıp) bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah
Kâbe
'yi, O Beyt-el Haram'ı, Haram Ay'ı, Hedy'i (kurban) ve Kalaid'i (boynu bağlı kurbanlıklar) insanların kıyamı (imanının ayakta kalması ve devam etmesi için) yaptı. . . Bu, Allâh'ın semâlar (düşünce boyutu) ve arzda (bedeninde) olanı bildiğini ve Allâh'ın her şeye Aliym olduğunu, sizin de bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, dokunulmazlığı olan
Kâbe
’yi, özgürlük yurdu Harem-i Şerif’i, müslümanların hac ibadetini yerine getirmeleri, güçlü olarak ayakta kalmaları, aralarındaki dayanışmayı gerçekleştirmeleri için bir mekân olarak düzenledi. Beytullah’ı saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı ayları, kurbanların,
Kâbe
’ye yapılan bağışların, boyunlarında gerdânileri, ipleri, tasmaları olan kurbanlık ve sahipli hayvanların dokunulmazlığını, barışın sağlanması, ekonominin canlanması, ins...
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah Haram Ev olan Kabe'yi, haram ayları, kurbanı, gerdanlıklı kurbanları insanların (din ve dünya) işlerini belli bir düzen ve güven içinde yürütmeleri için ortaya koydu. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah'ın her şey hakkında bilgi sahibi olduğunu bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, Beyt-i Haram (olan) Kabe'yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi) kıldı; Haram Ay'ı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah'ın gerçekten her şeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah,
Kâbe
’yi, o Beyt-i Haram’ı insanlar için din işlerinde bir düzen ve dünyada cinayetten emin bir yer kıldı. Haram olan ayları (hac aylarını) da, gerdanlıksız ve gerdanlıklı kurbanlıkları da hem mağfiret, hem de taarruzdan korunma sebebi kıldı. Bütün bunlar, Allah’ın göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildiğini ve gerçekten Allah’ın her şeyi bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, hurmetli ev Kabe'yi, hurmetli ayi, kurban'i, boynu tasmali kurbanliklari insanlarin faydasi icin ortaya koydu. Bu, Allah'in goklerde ve yerde olanlari bildigini ve Allah'in suphesiz her seyi Bilen oldugunu bilmeniz icindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah Beytü'l-Haram = Kabe'yi, hürmetli ay'ı, Kabe'ye gönderilen gerdanlıklı, gerdanlıksız kurbanlıkları, insanların hayat düzeni için dayanak kılmıştır. Bu, Allah'ın göklerde olanı da, yerde olanı da bildiğini ve gerçekten Allah'ın her şeyi bilen olduğunu bilip anlamanız içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, hürmetli ev Kabe'yi, hürmetli ayı, kurbanı, boynu tasmalı kurbanlıkları insanların faydası için ortaya koydu. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah'ın şüphesiz her şeyi Bilen olduğunu bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah,
Kâbe
'yi, o saygıya lâyık evi, haram ayı, hac kurbanını ve (kurbanın boynuna asılan) gerdanlıkları (maddi ve manevi yönlerden) insanların belini doğrultmaya sebep kıldı. Bu da Allah'ın, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildiğini ve Allah'ın her şeyi bilici olduğunu (sizin de anlayıp) bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
ALLAH, kutsal ev Kabeyi, kutsal ayları, adakları ve onları işaretleyen çelenkleri, insanlar için güvenlik unsuru yaptı. Bilesiniz ki ALLAH göklerde ve yerde olanları biliyor. ALLAH her şeyi Bilir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah,
Kâbe
'yi, o Beyt - i haram'ı, haram ayı, kurbanı ve (kurbanlardaki) gerdanlıkları insanlar için bir nizam kıldı. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olan herşeyi bildiğini ve Allah'ın herşeyi hakkıyle bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, Kabe'yi, o dokunulmaz evi, insanlar için güvenli bir barınak kıldı. Savaşılması yasak ayları, kurbanlıkları ve (bu bölgeye sığınma göstergesi olarak takılan) gerdanlıkları da bu dokunulmazlığın kapsamına aldı. Allah'ın göklerde ve yeryüzünde olan her şeyi bildiğini, O'nun bilgisinin her şeyi kapsamına aldığını bilesiniz diye bunu böyle yaptı....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Tanrı Beyt-i Haram (olan) Kabe'yi bir kıyam (evi) kıldı. Haram ayı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu, Tanrı'nın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Tanrı'nın gerçekten her şeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, Kabeyi, o Beytul-Haramı bütün insanlık için bir sembol kıldı; ve (aynı şekilde) kutsal (hac) ayı ve boyunlarında takı olan kurbanlıklar, Allahın göklerde ve yerde olan her şeyin tam bilgisine sahip bulunduğunu size anlatmayı amaçla(yan sembollerdi)r....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah Teâlâ Kabe'yi, o Beyt-i Harâm'ı ve Şehr-i Haram ile o boyunları bağsız ve bağlı kurbanları insanlar için bir medar-ı istifade kıldı. Bu da bilmeniz içindir ki, şüphesiz Allah Teâlâ göklerde olanı da ve yerde olanı da bilir ve muhakkak ki, Allah Teâlâ herşeye tamamıyla alîmdir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah
Kâbe
'yi, Beyt-i Haram'ı insanlar için bir nizam kıldı. Keza o haram ayı da, kurbanı da, boynu bağlı kurbanlıkları da (insanlar için bir nizam kıldı). Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah'ın gerçekten her şeyi bilici olduğunu bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah,
Kâbe
yi; Beyt-i Haram’ı insanlar için güven yeri kıldı. Haram ayı, kurbanı ve kurban için işaretlenmiş hayvanları da. İşte bu, Allah’ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah’ın her şeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah
Kâbe
’yi, o hürmete layık mâbedi, insanların din ve dünya hayatları için bir nizam vesilesi kılmıştır; o haram ay’ı da,
Kâbe
’ye gönderilen gerdanlıksız veya gerdanlıklı kurbanlıkları da... Bütün bunlar, Allah’ın göklerde olanı da, yerde olanı da bildiğini ve gerçekten Allah’ın her şeyi bildiğini sizin de bilip anlamanız içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, Beyt-i Haram (olan)
Kâbe
'yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi) kıldı; Haram Ay'ı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah'ın gerçekten her şeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Hürmetli Beyt olan
Kâbe
'yi, haccın yapıldığı haram ayı, gerdanlıklı ve gerdanlıksız kurbanları, Allah insanların din ve dünyalarına bir dayanak yaptı. Böylece siz de bilmiş olursunuz ki, Allah gökte olanı da bilir, yerde olanı da; çünkü Allah herşeyi hakkıyla bilendir....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah
Kâbe
'yi, o saygıya layık evi, o saygıya layık "ay"ı, o kurbanlık hediyeleri ve gerdanlıkları insanlar için bir dayanak, bir ayağa kalkış aracı kıldı. Böyle yaptı ki, Allah'ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini, Allah'ın herşeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz....
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen’e de kardeşleri Şuayb’i özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamber olarak gönderdik. Şuayb: 'Ey kavmim, Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanın, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edin. Ondan başka ilâhınız yok. Rabbinizden size açık hak bir delil, kitap ve şeriat gelmiştir. Ölçeği tam doldurun, ölçmede, tartıda adâletten ayrılmayın. İnsanların mallarını eksik teslim etmeyin, değerini düşürmeyin, bedellerini eksik ödemeyin, mallarını kötülemeyin, haks...
Əraf Suresi, 126. Ayet:
'Senin bize ceza ile mukabele etmen, sırf Mûsâ eliyle gelen Rabbimizin âyetlerine iman etmemizden dolayıdır. Ey Rabbimiz, âcilen üzerimize sabır yağdır, bize metanet ver ve canımızı İslâm’ı yaşayan müslümanlar olarak al.' dediler....
Ənfal Suresi, 19. Ayet:
Eğer siz (Ey kâfirler! önce
Kâbe
’nin örtülerine yapışarak dua edip) zafer istiyordunuzsa, işte müminlerin zaferi ile Allah’ın hükmü size geldi. Eğer küfürden ve Peygambere düşmanlıktan vazgeçerseniz, hakkınızda daha hayırlı olur. Yok yine savaşa dönerseniz, biz de döneriz. Birliğiniz çok da olsa, size asla hiç bir fayda vermez. Çünkü Allah mü’minlerle beraberdir....
Ənfal Suresi, 33. Ayet:
Halbuki sen onların içindeyken, Allah onları (senin kavmini) cezalandıracak değildir. Onlar (Mekke’de
Kâbe
’yi tavaf sırasında) dua ederek bağışlanma dileğinde bulunurlarken de, Allah onları cezalandıracak değildir....
Ənfal Suresi, 34. Ayet:
Onlar, mü’minleri
Kâbe
yolundan geri çevirirlerken, engeller çıkarırken, Allah’ın onları cezalandırmaması için bir imtiyazları mı var? Onlar Mescidi Haram’ın mütevellisi de değildirler. Mescid-i Haram’ın hizmetinde görevli olanlar, yalnızca Allah’a sığınanlar, emirlerine yapışanlar, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlerdir, müttakilerdir, takvâ sah...
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Kabe'deki tapinmalari sadece islik calmak ve el cirpmaktan baska bir sey degildir. Inkariniza karsilik artik azabi tadin....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Kabe'deki tapınmaları sadece ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. İnkarınıza karşılık artık azabı tadın....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların, Kabe'deki namazları hile ve menetmekten başka bir şey değil. İnkarınızdan dolayı azabı tadın....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Kabe'nin huzurunda namazları ise ıslık çalıp el çırpmaktan başka birşey değil! O halde küfrü küfranınızdan (inkar ve nankörlüğünüzden) dolayı tadın azabı!...
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Kâbe
huzurunda onların duaları ise ıslık çalıp el çırpmaktan başka birşey değildir. O halde inkârınızdan (ve nankörlüğünüzden) dolayı bu azabı tadın bakalım....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların
Kâbe
karşısında tapınmaları naradan ve alkıştan ibaretti. Süregelen inkârcılığınızın karşılığı olarak şimdi azabı tadın bakalım....
Ənfal Suresi, 35. Ayet:
Onların
Kâbe
yanındaki ibadetleri ıslık çalıp el çırpmaktan başka birşey olmamıştır. Öyleyse, inkârınızdan dolayı şimdi tadın azabı!...
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Mescid i Haram'ın, Kabe'nin yanında antlaşma yaptıklarınız dışındaki müşriklere karşı Allah'ın ve Peygamber'in nasıl taahhüdü olabilir? Onlar size karşı dürüst davrandıkça siz de onlara karşı dürüst davranınız. Hiç şüphesiz Allah kötülükten sakınanları sever....
Tövbə Suresi, 19. Ayet:
Hacılara su sağlamayı ve
Kâbe
'yi onarıp şenlendirmeyi, ahiret gününe inanmakla ve Allah yolunda cihad etmekle bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah katında bir değildirler. Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar ancak şunlar içindir: fukara, mesâkîn, onun üzerine me'mur olanlar, müellefetülkulûb, rakabeler hakkında borçlular, Allah yolundakiler, yolda kalmışlar, Allah tarafından kat'î olarak böyle farz buyuruldu, ve Allah alîmdir, hakîmdir...
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Fe a’kabehum nifâkan fî kulûbihim ilâ yevmi yelkavnehu bi mâ ahlefullâhe mâ vaadûhu ve bi mâ kânû yekzibûn(yekzibûne)....
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
a'kabe-hum
: onların akıbeti, işlerinin sonucu, yaptıklarının sonucu
3.
nifâkan
: nifak, nifak olarak, nifak duygusu
4.
...
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra, bir rahmet tattırdığımız zaman, ayetlerimiz hakkında derhal bir hileye girişirler. De ki: «Allah'ın mukabelesi daha çabuktur!» Haberiniz olsun ki, elçilerimiz olan melekler yaptığınız hileleri yazıp duruyorlar!...
Hud Suresi, 85. Ayet:
'Ey kavmim, ölçekleri tam doldurun. Ölçmede ve tartıda adâletli olun, sosyal adâleti, sosyal güvenliği temin edip, refah payını artırarak toplumdaki dengeyi sağlayın. İnsanların mallarını eksik teslim etmeyin, değerlerini düşürmeyin, bedellerini eksik ödemeyin, mallarını kötülemeyin, haksız rekabet yapmayın, aldatarak, hile yaparak, fırsat kollayarak, gasp ederek insanların haklarını zayi etmeyin, zayiine sebep olmayın. Ülkede, yeryüzünde bozgunculuk yaparak, karışıklık çıkarmakta ve küfürde ile...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Evinde bulunduğu kadın, Yûsuf’a yakınlık gösterip hile yaparak sahip olmaya kalkıştı. Kapıları iyice kapattı: 'Haydi gel!' dedi. Yûsuf: 'Allah korusun, kocanız benim velinimetimdir, bana güzel baktı, yer yurt ihsan etti. Unutma ki, iyiliğe kötülükle mukabele eden zâlimler iflah olmaz, ebedî nimetlerle mutluluğa eremez' dedi....
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Onlar, sırf Rab’lerinin rızasını kazanmak için sabreder, namazı tam gerektiği şekilde kılarlar. Kendilerine ihsan ettiğimiz rızıklardan gerek gizli, gerek açık bir tarzda bağışta bulunur ve kötülüğe iyilikle mukabele ederler. İşte onlardır dünya diyarının güzel âkıbetini kazananlar....
İbrahim Suresi, 30. Ayet:
Çünkü, onlar Allah'a rekabet edebilecek güçlerin var olduğunu vehmettiler ve sonuç olarak O'nun yolundan saptılar. De ki: "(Bu dünyada) avunup durun bakalım, nasıl olsa yolunuzun sonu ateş olacak!"...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (
Kâbe
’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (
Kâbe
'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
'Rabbimiz, ben çocuklarımdan neslimden bir kısmını, senin Beyt-i Haram’ının,
Kâbe
’nin yanında, ziraat yapılamayan ekinsiz, mahsul yetişmeyen bir vâdiye yerleştirdim. Rabbimiz, namazı âdâbına riâyet ederek, aksatmadan âşikâre kılmaları için böyle yaptım. Sen de, insanlardan bir kısmının gönlünü, aklını onlara meylettir. Onlara yetiştirme imkânı sağlayarak ve başka ülkelerden getirterek çeşitli meyvalardan rızık ver. Şükürlerine vesîle olur.' diyordu....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
Ey Rabbimiz! Ben, evlâdımdan bir kısmını senin mukaddes olan evinin (
Kâbe
’nin) yanında, ekin bitmez bir vadide yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Namazı gereği üzere kılsınlar diye... Artık insanlardan bir kısmının kalblerini onlara meylettir (arzulayarak yanlarına varıp
Kâbe
’yi ziyaret etsinler). Şükretmeleri için de o belde halkını bazı meyvalarla rızıklandır....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
«Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (
Kâbe
'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.»...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
Ey Rabbimiz, ben âilemin bir bölümünü senin dokunulmaz evinin,
Kâbe
'nin yanıbaşındaki bitkisiz, kıraç bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz, bunu namazı kılsınlar diye böyle yaptım. Buna göre insanlardan bir bölümünün gönüllerinde onlara karşı özlem uyandır ve onlara rızık olarak çeşitli meyvalar bağışla, umulur ki sana şükrederler....
Nəhl Suresi, 126. Ayet:
(Ey müminler, düşmandan intikam almak için) eğer bir ceza ile mukabele edecek olursanız, ancak size yapılan azab ve cezanın misli ile yapın (daha fazla ileri gitmeyin). Sabrederseniz (cezayı terk ederseniz) andolsun ki, bu tahammül edenler için daha hayırlıdır....
Nəhl Suresi, 126. Ayet:
Eger ceza vermek isterseniz size yapilanin ayniyle mukabele edin. Sabrederseniz and olsun ki bu, sabredenler icin daha iyidir....
Nəhl Suresi, 126. Ayet:
Eğer ceza vermek isterseniz size yapılanın aynıyla mukabele edin. Sabrederseniz and olsun ki bu, sabredenler için daha iyidir....
Nəhl Suresi, 126. Ayet:
Ve şayed ıkab ile mukabele edecek olursanız ancak size edilen ukubetin misliyle muâkabe ediniz ve şayed sabrederseniz kasem olsun ki sabredenler için elbette daha hayırlıdır...
İsra Suresi, 1. Ayet:
Kulu Muhammed'i bir gece Mescidi Haram'dan (Kabe'den) yola çıkararak, kendisine bazı mucizelerimizi, olağanüstülüklerimizi gösterelim diye, çevresini kutsal kıldığımız Mescidi Aksa'ya (Kudüs'e) ulaştıran Allah, her türlü noksanlıktan uzaktır. O her şeyi işiten ve her şeyi görendir....
Taha Suresi, 10. Ayet:
İz reâ nâren fe kâle li ehlihimkusû innî ânestu nâren leallî âtîkum minhâ bi kabesin ev ecidu alen nâri hudâ(huden)....
Taha Suresi, 10. Ayet:
1.
iz reâ
: gördüğü zaman
2.
nâren
: bir ateş
3.
fe
: böylece, o zaman
4.
kâle
: dedi
Taha Suresi, 39. Ayet:
Onu (çocuğu - Mûsa’yı) tabut içine koy da denize bırak. Deniz de onu sahile atsın. Onu, hem bana düşman, hem ona düşman olan biri alsın. Bir de mürakabem altında yetiştirilmen için üzerine tarafımdan bir sevgi bırakmıştım (ya Mûsa!)....
Taha Suresi, 89. Ayet:
O şeyin, kendilerine hiçbir sözle mukabele edemeyeceğini, kendilerine ne bir zarar ne de bir fayda vermek gücünde olmadığını görmezler mi?...
Taha Suresi, 89. Ayet:
O şeyin, kendilerine hiçbir sözle mukabele edemeyeceğini, kendilerine ne bir zarar ne de bir fayda vermek gücünde olmadığını görmezler mi?...
Taha Suresi, 89. Ayet:
Onlar görmüyorlar mıydı ki o heykel, kendilerine mukabele edecek bir çift laf söyleyemiyordu. Kendilerine gelen bir zararı önleyemediği gibi, onlara fayda da sağlamıyordu....
Taha Suresi, 94. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yebneumme (ya ibne umme)
: ey annemin oğlu
3.
lâ te'huz
: tutma
4.
bi lıhyetî
: sakalımı
Həcc Suresi, 25. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak o kimseler, onlar
2.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir oldular
3.
ve yasuddûne
: ve alıkoyarlar, men ederler
4.
Həcc Suresi, 26. Ayet:
1.
ve iz bevve'nâ
: ve indirdiğimiz (gösterdiğimiz) zaman
2.
li ibrâhîme
: İbrâhîm'e
3.
mekâne el beyti
: evin mekânı,
Kâbe
'nin yeri
4.
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Hz. İbrâhîm'e Beyt'in mekânını (
Kâbe
'nin yerini) indirdiğimiz (gösterdiğimiz) zaman: “Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Ve Beytim'i (Evim'i) tavaf edenler, kaim olanlar (ayakta duranlar), rükû edenler ve secde edenler için temiz tut.” (dedik)....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Hani biz İbrahim’e,
Kâbe
’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Hani biz İbrahim'e Ev'in (Kabe'nin) yerini belirtmiş (şöyle demiştik): 'Bana bir şeyi ortak koşma ve evimi tavaf edenler, kıyam edenler, rüku edenler ve secde edenler için temizle....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Hani biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) "Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut."...
Həcc Suresi, 26. Ayet:
(Ey Rasûlüm), hatırla o zamanı ki, biz
Kâbe
’nin yerini İbrahîm’e beyan etmiş ve ona: “-Bana hiç bir şeyi ortak koşma. Beyt’imi de tavaf edenler için, orada oturanlar, rükû ve secdeye varanlar için iyice temizle.” diye vahy etmiştik....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
«ana hicbir seyi ortak kosma; tavaf edenler, orada kiyama duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar icin Evimi temiz tut» diye Ibrahim'i Kabe'nin yerine yerlestirmistik....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
'Bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada kıyama duranlar, rüku edenler ve secdeye varanlar için Evimi temiz tut' diye İbrahim'i Kabe'nin yerine yerleştirmiştik....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
İbrahim'i Evin (Kabe'nin) mekanına yerleştirmiştik: 'Bana hiç bir şeyi ortak etme. Evimi de, ziyaretçiler, orada yerleşenler, rukü ve secde edenler için temizle.'...
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Bir zamanlar Kabe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: «Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, (kıyama) duranlar, rüku ve secdeye varanlar için Evim'i tertemiz et!...
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Bir zamanlar
Kâbe
'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için evimi tertemiz et....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Hani biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip hazrladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) "Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut."...
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Hani İbrahim'e: Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyama duranlar, rüku edenler ve secdeye varanlar için evimi temiz tut, diye Kabe' nin yerini hazırlamıştık....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Hani İbrahim’e: - Bana hiç bir şeyi şirk koşma, tavaf edenler, kıyama duranlar, rükû ve secde edenler için Beytimi temiz tut, diye
Kâbe
’nin yerini hazırlamıştık....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Hani biz İbrahim'e Evin (
Kâbe
'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) «Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükûa ve sücuda varanlar için Evimi temiz tut....
Həcc Suresi, 27. Ayet:
(27-28) İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde, kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah'ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (
Kâbe
'ye) gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin....
Həcc Suresi, 28. Ayet:
Kendilerinin dinî, kültürel, ekonomik, siyasî menfaatleriyle yakînen ilgilenmeleri, tesbitler ve planlamalar yapmaları, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanları belli günlerde, bayram günlerinde keserlerken Allah’ın ismini anarak şükretmeleri, kurban kesmeleri için sana,
Kâbe
’ye gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de fakr-u zarurete, sıkıntıya düşen iflas eden, sıkıntısını hissettirmeyen kimselere yedirin....
Həcc Suresi, 28. Ayet:
(27-28) İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde, kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah'ın ismini anmaları (kurban kesmeleri için) sana (
Kâbe
'ye) gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yeyin, hem de yoksula, fakire yedirin....
Həcc Suresi, 29. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
el yakdû
: kada etsinler, yerine getirsinler (gidersinler)
3.
tefese-hum
: kirlerini
4.
ve li yûfû
...
Həcc Suresi, 29. Ayet:
Sonra kirlerini gidersinler (ihrama girsinler). Ve nezirlerini (adaklarını) ifa etsinler (yerine getirsinler). Ve Beyt-i Atik'i (ilk ev
Kâbe
'yi) tavaf etsinler....
Həcc Suresi, 29. Ayet:
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik’i (
Kâbe
’yi) tavaf etsinler....
Həcc Suresi, 29. Ayet:
Sonra kirlerini gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev'i (
Kâbe
'yi) tavaf etsinler....
Həcc Suresi, 29. Ayet:
Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Eski Ev'i (Kabe'yi) tavaf etsinler.'...
Həcc Suresi, 29. Ayet:
Sonra kirlerini (saç ve tırnaklarını) atsınlar, adaklarını yerine getirsinler ve o kadîm olan Beyt’i =
Kâbe
’yi tavaf etsinler....
Həcc Suresi, 29. Ayet:
Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarini yerine getirsinler. Kabe'yi tavaf etsinler....
Həcc Suresi, 29. Ayet:
Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını yerine getirsinler. Kabe'yi tavaf etsinler....
Həcc Suresi, 29. Ayet:
Sonra kirlerini gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev'i (
Kâbe
'yi) tavaf etsinler....
Həcc Suresi, 29. Ayet:
Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını yerine getirsinler.
Kâbe
yi tavaf etsinler....
Həcc Suresi, 29. Ayet:
Sonra da temizlensinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik-i (
Kâbe
’yi) tavaf etsinler....
Həcc Suresi, 33. Ayet:
1.
lekum
: sizin için
2.
fî-hâ
: orada
3.
menâfiu
: menfaatler, yararlar, faydalar
4.
ilâ ecelin
: bir süreye kada...
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Onda, sizin için belli bir süreye (kesilme zamanına) kadar menfaatler (sütünde, yününde faydalar) vardır. Sonra onun yeri, Beyt-i Atik (
Kâbe
)'dir....
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Sizin için onlarda belli bir zamana kadar birtakım yararlar vardır. Sonra da kurbanlık olarak varacakları yer Beyt-i Atik (
Kâbe
)’dir....
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Onlarda (kurbanlık hayvanlarda veya hac fiillerinde) sizin için belli bir süreye kadar birtakım yararlar vardır. Sonra bunların varacakları (biteceği) yer, Eski Ev'e (
Kâbe
'ye) kadardır....
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Sizin için onlarda, kurban ve hacla ilgili amellerde, belirlenmiş bir süreye kadar, bir takım faydalar vardır, bir de bu kurbanlar Beyt-i Atîk’a, ilk kurulan, dokunulmazlığı olan özgür mâbede, özgürlük yurduna, ziyaret edenleri günahlardan uzaklaştıran şerefli eve,
Kâbe
’ye götürülerek Harem-i Şerif’te kurban edilir....
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Bu nisanelerde sizin icin belli bir sureye kadar faydalar vardir. Sonra bunlar Beyti Atik'de, Kabe'de son bulurlar. *...
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Bu nişanelerde sizin için belli bir süreye kadar faydalar vardır. Sonra bunlar Beyti Atik'de, Kabe'de son bulurlar....
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Onlarda (kurbanlık hayvanlarda veya hac fiillerinde) sizin için belli bir süreye kadar birtakım yararlar vardır. Sonra bunların varacakları (biteceği) yer, Eski Ev'e (
Kâbe
'ye) kadardır....
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Sizin için onlarda belli bir süreye kadar bir takım faydalar vardır. Sonra bunlar Beyt-i atik (
kâbe
)de son bulurlar....
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Onlarda sizin için belli bir süreye kadar faydalar vardır. Sonra Kurban yeri Beyti’l- Atik (
Kâbe
)dir....
Həcc Suresi, 60. Ayet:
Zâlik(zâlike), ve men âkabe bi misli mâ ûkıbe bihî summe bugıye aleyhi le yansurennehullâh(yansurennehullâhu), innallâhe le afuvvun gafûr(gafûrun)....
Həcc Suresi, 60. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu, işte böyle
2.
ve men
: ve kim
3.
âkabe
: ikab etti, karşılık verdi, ceza verdi
4.
bi misli
: ...
Həcc Suresi, 60. Ayet:
Sana anlattığımız Allah’ın hükmü işte böyledir. Müminlerden kim, kendisine yapılan cezaya aynı ile mukabele eder de, sonra yine aleyhine tecavüz edilirse, muhakkak ki Allah ona yardım eder. Gerçekten Allah ziyade afv edicidir, çok bağışlayıcıdır....
Həcc Suresi, 60. Ayet:
Bu böyle, bir de her kim kendine edilen ukubete mislile makabele eder de sonra yine üzerine bağy olunursa elbette Allah ona nusrat eder, çünkü Allahın afvi çok, mağfireti çoktur...
Həcc Suresi, 60. Ayet:
İşte böyle. Kim, kendisine yapılan haksızlığa benzeriyle mukabele eder de sonra yine kendisine saldırılırsa; andolsun ki Allah; ona yardım edecektir. Şüphesiz ki Allah; Afüvv'dür, Gafur'dur....
Möminun Suresi, 66. Ayet:
Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin (
Kâbe
'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz....
Möminun Suresi, 66. Ayet:
(66-67) Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin (
Kâbe
'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz....
Möminun Suresi, 67. Ayet:
Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin (
Kâbe
'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz....
Möminun Suresi, 67. Ayet:
(66-67) Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin (
Kâbe
'nin etrafında toplanarak) hezeyanlar savururdunuz....
Şüəra Suresi, 183. Ayet:
'İnsanların mallarını eksik teslim etmeyin, değerlerini düşürmeyin, bedellerini eksik ödemeyin, mallarını kötülemeyin, haksız rekabet yapmayın, aldatarak, hile yaparak, fırsat kollayarak, gasp ederek insanların haklarını zayi etmeyin, zayiine sebep olmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmakta, küfürde ileri gitmeyin.'...
Nəml Suresi, 7. Ayet:
İz kâle mûsâ li ehlihî innî ânestu nârâ(nâren), se âtîkum minhâ bi haberin ev âtîkum bi şihâbin kabesin leallekum tastalûn(tastalûne)....
Nəml Suresi, 7. Ayet:
1.
iz
: olduğu zaman
2.
kâle
: dedi
3.
mûsâ
: Musa
4.
li ehlihî
: ehline, ailesine
Nəml Suresi, 35. Ayet:
'Doğrusu ben ise, onlara bir hediye gönderen (önce iyilikle mukabele eden), daha sonra o elçilerin ne ile (nasıl bir netîce ile) döneceğine bakan (ve artık ona göre hareket edecek olan) bir kimseyim.'...
Nəml Suresi, 37. Ayet:
1.
ircı'
: dön
2.
ileyhim
: onlara
3.
fe
: bundan sonra
4.
le
: elbette, mutlaka
Nəml Suresi, 50. Ayet:
(Onlar) böyle bir hîle ile tuzak kurdular; hâlbuki (biz de) tuzak(larını netîcesiz bırakmak) ile onlar farkında olmadan hîle(lerini başlarına geçirmekle mukabele) ettik....
Qəsəs Suresi, 54. Ayet:
İşte onlar, gösterdikleri sabır ve sebattan dolayı çifte mükâfat alırlar. Onlar kötülüğe iyilikle mukabele eder ve kendilerine nasib ettiğimiz mallardan, Allah yolunda harcarlar....
Fəth Suresi, 25. Ayet:
Onlar (Mekke’liler), o kimselerdir ki, Peygamberi inkâr ettiler ve (
Kâbe
’ye hediye edilmek üzere alıkonub) bekletilmekte olan kurbanlıkları (kesim) yerine ulaşmaktan engellediler. Eğer kendilerini tanımadığınız (Mekkeli kâfirler arasındaki) bir takım mümin erkeklerle mümin kadınları bilmemezlikten çiğneyib o yüzden size bir vebal gelecek olmasaydı, (Allah, size, Mekke’nin fethi için müsaade buyururdu). Allah’ın, Mekke’deki müminleri koruması, dilediği kimseyi rahmetine koymak içindir. Eğer onlar...
Fəth Suresi, 27. Ayet:
1.
lekad
: andolsun ki
2.
sadaka allâhu
: Allah doğruladı
3.
resûle-hu
: onun resûlü
4.
er ru'yâ
: rüya
...
Fəth Suresi, 27. Ayet:
Şanıma kasem olsun ki, Allah Teâlâ Peygamberine rüyâsını bihakkın sâdık kılmıştır. Muhakkak ki,
Kâbe
-i Muazzama'ya inşaallah emînler, başlarınızı traş etmiş ve (saçlarınızı) kısaltmış olduğunuz halde korkunuz olmaksızın gireceksinizdir. Fakat sizin bilmediklerinizi bildi ve ondan önce bir yakın feth (nâsib) kıldı....
Fəth Suresi, 27. Ayet:
Andolsun ki Allah Peygamberine o rüyayı doğru ve hak olarak gösterdi. İnşallah Kabe'ye emniyet ve güven içinde, korkmadan (mutlaka) gireceksiniz, başlarınızı da traş etmiş ve kısaltmış olarak. Allah sizin bilmediğiniz şeyleri bildiği için (Mekke'nin fethinden) önce daha yakın bir fetih (Hayber'in fethini) nasip etti....
Tur Suresi, 1. Ayet:
(1-7) Tur'a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir....
Tur Suresi, 1. Ayet:
(1-8) Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur....
Tur Suresi, 2. Ayet:
(1-7) Tur'a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir....
Tur Suresi, 2. Ayet:
(1-8) Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur....
Tur Suresi, 3. Ayet:
(1-7) Tur'a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir....
Tur Suresi, 3. Ayet:
(1-8) Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur....
Tur Suresi, 4. Ayet:
Akın akın ziyâret edilen, mâmur, hareketli, canlı
Kâbe
-i Muazzama’ya, Beytü’l-ma’mûr’a andolsun!...
Tur Suresi, 4. Ayet:
(1-7) Tur'a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir....
Tur Suresi, 4. Ayet:
(1-8) Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur....
Tur Suresi, 4. Ayet:
Sık sık ziyaret edilen Eve (Kabe'ye),...
Tur Suresi, 4. Ayet:
Kâbe
’ye....
Tur Suresi, 5. Ayet:
(1-7) Tur'a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir....
Tur Suresi, 5. Ayet:
(1-8) Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur....
Tur Suresi, 6. Ayet:
(1-7) Tur'a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir....
Tur Suresi, 6. Ayet:
(1-8) Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur....
Tur Suresi, 7. Ayet:
(1-7) Tur'a, yayilmis ince deri uzerine satir satir dizilmis Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yukseltilmis tavan gibi goge, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabi hic suphesiz gelecektir....
Tur Suresi, 7. Ayet:
(1-8) Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur....
Tur Suresi, 8. Ayet:
(1-8) Tura, yayılmış ince deri üzerine satır satır dizilmiş Kitap'a, mamur bir ev olan Kabe'ye, yükseltilmiş tavan gibi göğe, kaynayacak denize and olsun ki, Rabbinin azabı hiç şüphesiz gelecektir. Onu savacak yoktur....
Nəcm Suresi, 9. Ayet:
Fe kâne
kâbe
kavseyni ev ednâ....
Nəcm Suresi, 9. Ayet:
1.
fe kâne
: böylece oldu
2.
kâbe
: uzaklık, mesafe
3.
kavseyni
: iki yay (bir yaydaki kabza ile uç arası)
4.
ev
:...
Nəcm Suresi, 9. Ayet:
«kabe kavseyni ev edna» oldu da...
Mücadilə Suresi, 3. Ayet:
Vellezîne yuzâhirûne min nisâihim summe yeûdûne li mâ kâlû fe tahrîru rekabetin min kabli en yetemâssâ, zâlikum tûazûne bih(bihî), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun)....
Mücadilə Suresi, 3. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
yuzâhirûne
: zihar yaparlar, boşarlar
3.
min nisâi-him
: kadınlarından
4.
summe
Mücadilə Suresi, 3. Ayet:
Ve o kimseler ki, zevcelerinden müzaherette bulunurlar, sonra da dediklerinden geri dönerler, artık temas etmeden evvel bir rekabe azâd etmek lâzımdır. İşte siz bununla öğüt verilmiş olursunuz. Ve Allah her ne yaparsanız tamamen haberdardır....
Mücadilə Suresi, 4. Ayet:
Fakat kim rekabe (köle veya cariye) bulamazsa birbiriyle temastan evvel birbiri ardınca iki ay oruç (icab eder). Ona da güç yetiremeyen kimse artık altmış yoksulu doyurmak (lâzım gelir). İşte bu Allah'a ve Peygamberine imân etmeniz içindir. Ve işte bu, Allah'ın hudududur. Kâfirler için ise pek elemli bir azap vardır....
Həşr Suresi, 7. Ayet:
Allah’ın, peygamberine (kâfir) memleketler ahalisinden verdiği ganimet; Allah için (
Kâbe
ve diğer mescidlerin tamiri için), Peygamber için, O’na yakın olan akraba için, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış kimseler içindir. (Bir rivayete göre de Allah’ın hissesi, Peygamberin hissesine dahildir. Bu takdirde ganimet altı hisse değil de beş hisse itibar edilerek adları geçenlere birer sehim verilir.) Tâ ki, o mal, sizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet olmasın, (bundan muhtaçlar da fayd...
Qələm Suresi, 30. Ayet:
1.
fe
: bunun üzerine
2.
akbele
: birbirlerine mukabele ettiler, karşılık verdiler
3.
ba'du-hum
: onların bazısı
4.
alâ ba'dın<...
Qiyamə Suresi, 14. Ayet:
Doğrusu insan, nefsine karşı murakabeci bir şahiddir....
Nəbə Suresi, 23. Ayet:
Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ah
kâbe
n)....
Nəbə Suresi, 23. Ayet:
1.
lâbisîne
: kalacak olanlar
2.
fî-hâ
: onun içinde, orada
3.
ah
kâbe
n
: uzun müddet, asırlar boyunca, asırlarca, bütün zamanlar boyunca
...
Mutəffifin Suresi, 26. Ayet:
Ağzı miskle mühürlü, son yudumu sanki misktir. İmrensin artık ona imrenenler, rekabet ederek arzulasınlar....
Tariq Suresi, 17. Ayet:
Sen inkarcilara mehil ver; onlara mukabeleyi biraz geri birak. *...
Tariq Suresi, 17. Ayet:
Sen inkarcılara mehil ver; onlara mukabeleyi biraz geri bırak....
Bələd Suresi, 11. Ayet:
Fe laktehamel akabete....
Bələd Suresi, 11. Ayet:
1.
fe
: fakat
2.
lâ ıktehame
: katlanmadı, geçmedi, aşmadı
3.
el akabete
: akabe, sarp yokuş, dik yokuş, zor iş
...
Bələd Suresi, 11. Ayet:
Fakat o akabeyi (sarp yokuşu) aşmadı....
Bələd Suresi, 11. Ayet:
El Akabe'ye (o sarp yokuşa) tırmanmayı göze alamadı (insan)!...
Bələd Suresi, 11. Ayet:
Fakat o göğüs veremedi o (akabeye) sarp yokuşa...
Bələd Suresi, 11. Ayet:
Akabeye, sarp yokuşa atılamadı o....
Bələd Suresi, 12. Ayet:
Ve mâ edrâke mel akabeh(akabetu)....
Bələd Suresi, 12. Ayet:
1.
ve mâ edrâ-ke
: ve sana bildiren nedir
2.
mâ
: ne
3.
el akabetu
: akabe, sarp yokuş, dik yokuş, zor iş
...
Bələd Suresi, 12. Ayet:
Ve akabenin ne olduğunu sana bildiren nedir?...
Bələd Suresi, 12. Ayet:
Nedir bilir misin el Akabe?...
Bələd Suresi, 13. Ayet:
Fekku rekabetin....
Bələd Suresi, 13. Ayet:
1.
fekku
: kurtarma, azad etme
2.
rakabetin
: köle
...
Bələd Suresi, 13. Ayet:
(Akabeyi aşmak) kölenin azadıdır....
Bələd Suresi, 13. Ayet:
(Fekki rakabe) esîr bir boyun kurtarmak...
Bələd Suresi, 17. Ayet:
Sonra âmenû olanlardan (Allah'a ulaşmayı dileyenlerden) ve sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır (akabeyi aşmak)....
Leyl Suresi, 19. Ayet:
Mal vererek ihsanda bulundukları hiçbir kimsenin, kendilerine bir mukabeleleri bir şükran borçları da yoktur....
Fil Suresi, 1. Ayet:
(Ey Rasûlüm,
Kâbe
’yi tahrip etmek istiyen), Ashab-ı Fil’e (fillerle techiz edilmiş Ebrehe ordusuna) Rabbinin ettiğini görmedin mi?...
Fil Suresi, 1. Ayet:
Resulüm! Görmedin mi Rabb'in (
Kâbe
'yi yıkmaya gelen) fil sahiplerine ne yaptı?...
Fil Suresi, 2. Ayet:
Onların savaş taktiklerini, uzun vadeli zarar verme planlarını (
Kâbe
’yi yıkıp Sana’yı dinî merkez haline getirme hesaplarını) sonuçsuz bırakmadı mı?...
Qureyş Suresi, 1. Ayet:
(1-4) Kureyş’i ısındırıp alıştırdığı; onları kışın (Yemen’e) ve yazın (Şam’a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan bu evin (
Kâbe
’nin) Rabbine kulluk etsin....
Qureyş Suresi, 2. Ayet:
(1-4) Kureyş’i ısındırıp alıştırdığı; onları kışın (Yemen’e) ve yazın (Şam’a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan bu evin (
Kâbe
’nin) Rabbine kulluk etsin....
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
Artık bu Beyt'in (
Kâbe
'nin) Rabbine kul olsunlar....
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
(1-4) Kureyş’i ısındırıp alıştırdığı; onları kışın (Yemen’e) ve yazın (Şam’a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan bu evin (
Kâbe
’nin) Rabbine kulluk etsin....
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
Bu evin,
Kâbe
’nin Rabbini ilâh tanısınlar, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlansınlar, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet etsinler....
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
Şu evin (Kabe'nin) Rabbine ibadet etsinler,...
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
Bu Beyt’in =
Kâbe
’nin Rabbine ibadet etsinler, (putlara tapmayı terk etsinler)....
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
(3-4) Oyleyse kendilerini acken doyuran ve korku icindeyken guven veren bu Kabe'nin Rabbine kulluk etsinler. *...
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
Şu Beytin (Kabe'nin) Rabbı'na ibâdet etsinler....
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
(3-4) Öyleyse kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Ev'in (Kabe'nin) Rabbine kulluk etsinler....
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
hiç olmazsa onun için bu Beyt'in (Kabe'nin) Rabbine kulluk etsinler!...
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
Bu Beyt (
Kâbe
)nin Rabbine kulluk etsinler....
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
Bu beytin (Kabe-i Muazzama'nın) Rabbine ibadette bulunsunlar ki,...
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
Bu Beyt'in (
Kâbe
'nin) Rabbine kulluk etsinler....
Qureyş Suresi, 3. Ayet:
Bu Beyt/
Kâbe
’nin Rabbine kulluk etsinler....
Qureyş Suresi, 4. Ayet:
(1-4) Kureyş’i ısındırıp alıştırdığı; onları kışın (Yemen’e) ve yazın (Şam’a) yaptıkları yolculuğa ısındırıp alıştırdığı için, Kureyş de, kendilerini besleyip açlıklarını gideren ve onları korkudan emin kılan bu evin (
Kâbe
’nin) Rabbine kulluk etsin....
Qureyş Suresi, 4. Ayet:
(3-4) Oyleyse kendilerini acken doyuran ve korku icindeyken guven veren bu Kabe'nin Rabbine kulluk etsinler. *...
Qureyş Suresi, 4. Ayet:
(3-4) Öyleyse kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Ev'in (Kabe'nin) Rabbine kulluk etsinler....
Fələq Suresi, 3. Ayet:
Ve min şerri gâsikın izâ vekab(vekabe)....
Fələq Suresi, 3. Ayet:
1.
ve min şerri
: ve şerrinden
2.
gâsikın
: gecenin karanlığı
3.
izâ vakabe
: çöktüğü zaman
...
Əhzab Suresi, 33. Ayet:
Evlerinizde oturun ve eski cahiliyye dönemindeki gibi halkla fazla içiçe olmayın. Namazı gözetin, zekatı verin ve ALLAH ve elçisine uyun. Ey Kabe'nin çevresinde oturanlar, ALLAH sizden günahları gidermek ve sizi tamamıyla arındırmak istiyor....
Əhzab Suresi, 48. Ayet:
Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. (Şimdilik) eziyetlerine mukabelede bulunma, sabret ve Allah’a tevekkül et. Allah vekil olarak kâfidir. (Bu âyet-i kerimenin hükmü, kıtal âyeti ile nesh edilmiştir)....
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan sonra artık sana kadınlarla evlenmek ve güzellikleri hoşuna gitse de sağ elinin malik olduklarının dışında hiç birini başka bir eşle değiş tirmek helal değildir. Allah; her şeyi murakabe edendir....
Həşr Suresi, 23. Ayet:
O, kesinlikle hak ilâh olan Allah’tır. Mülkün sahibi ve tek hâkimidir. Her türlü noksanlıktan, ayıptan münezzeh, en büyük kutsaldır. Âfetten, kederden, dertten, zevalden uzak, bütün varlıkların selâmet kaynağıdır. İman, emniyet ve güven veren, güvenilen bir varlıktır. Görüp gözeten, koruyan, hakkı belirleyen ölçüyü koyan ve murakabe edendir. Kudret sahibi, hükümran ve üstündür. Dilediği icraatı yapan, gücüne karşı konulmayandır. Büyüklük, ululuk ve azamet sahibidir. Allah, ilâhlığında, otoritesi...
Təğabun Suresi, 14. Ayet:
Ey iman edenler, eşlerinizden, çocuklarınızdan size düşman olanlar da var. Onlara karşı dikkatli, ihtiyatlı davranın, onlardan kendinizi koruyun. Onlara sorgusuz sualsiz af ile muamele yaparsanız, yaptıklarını azarlamadan, kınamadan görmezlikten gelirseniz, ayıplarını örter, koruma kalkanına alırsanız Allah da size davranışlarınızın aynıyla mukabele eder. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir....