Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
Onlar; gayba inanırlar, salatı ikame ederler ve verdiğimiz rızıktan infak ederler....
Bəqərə Suresi, 43. Ayet:
Salatı ikame edin, zekatı yapın. Ve ruku edenlerle birlikte ruku edin....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani! Bir zaman İsrailoğulları'ndan, Allah'tan başkasına kulluk etmeyin; anne ve babaya, öksüzlere, düşkünlere iyilik yapın; insanlara iyi söz söyleyin, "salatı ikame edin, zekatı yapın", diye kesin söz almıştık. Sonra, içinizden pek azınız hariç sözünüzden döndünüz. Ve sizler, döneklik yapanlarsınız....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Salatı ikame edin ve zekatı yapın. Kendiniz için her ne iyilik yaparsanız onu Allah katında bulacaksınız. Kuşkusuz Allah, bütün yaptıklarınızı görmektedir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz birr değildir. Ama birr: Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, kitaplara ve nebilere iman etmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yol oğluna, yardım isteyenlere, rikab olanlara vermek; "salatı ikame etmek, zekat yapmak", söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, sıkıntıda, zorlukta ve felakete uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, sadık olanlardır. Ve işte bunlar, takva sahibi olanlardır....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
İman edip, salihatı yapanların, salatı ikame edenlerin ve zekatı yapanların ödülleri kuşkusuz Rabb'lerinin yanındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine, ellerinizi çekin, salatı ikame edin, zekatı yapın denilen kimseleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir kısmı Allah'ın haşyeti gibi, hatta daha fazla insanlara haşyet duyarlar. Ve "Ey Rabb'imiz! Neden üzerimize savaş yazdın, bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya?" dediler. De ki: "Dünya geçimliği önemsizdir. Ahiret, takva sahibi kimseler için daha hayırlıdır." Ve hurma çekirdeğinin içindeki lif kadar size haksızlık edilmez....
Nisa Suresi, 102. Ayet:
Sen de içlerinde bulunup; onlara salatı ikame ettirdiğin zaman, onların bir kısmı seninle beraber salata dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar, secde edince, arkanıza geçsinler. Sonra, salat etmemiş olan diğer kısım gelsin, seninle beraber salatı ikame etsin. Önlemlerini ve silahlarını da alsınlar. Kafirler, silahlarınızdan ve eşyalarınızdan uzak kalmanızı arzu ederler ki, size aniden baskın düzenlesinler. Eğer yağmurdan dolayı bir eziyet görürseniz veya hasta olursanız, ön...
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Salatı ikame ettikten sonra ayakta, oturarak ve yanlarınız üzerinde Allah'ı anın. Güvene kavuştuğunuz zaman, salatı gereği gibi ikame edin. Kuşkusuz salat, belirlenmiş vakitlerde Mü'minler üzerine yazılmıştır....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Oysa O, onların planlarını boşa çıkarandır. Onlar, "salatı ikame ettikleri" zaman üşene üşene yaparlar" İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah'ı da pek az zikrederler....
Nisa Suresi, 162. Ayet:
Ancak, onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve Mü'minler, sana ve senden önce indirilene inanırlar. Salatı ikame edenler, zekatı yapanlar, Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edenler; işte onlara büyük bir ödül vereceğiz....
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Doğrusu Allah İsrailoğulları'ndan kesin söz aldı. Onlardan on iki temsilci gönderdik. Ve Allah, "Sizinle beraberim." dedi. Ant olsun eğer salatı ikame eder, zekatı yapar, resullerime iman eder ve onlara yardımcı olur, böylece Allah'a iyi bir ödünç verirseniz, o zaman elbette kötülüklerinizi örterim, muhakkak içinden ırmaklar akan Cennetlere koyarım. Bundan sonra, sizden kim küfrederse düz yoldan sapmış olur....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin veliniz; ancak Allah, O'nun Resulü ve "salatı ikame edip ruku halinde zekat yapan" mü'minlerdir....
Ənam Suresi, 72. Ayet:
"Bir de salatı ikame edin ve O'na karşı takvalı olun. O'dur huzuruna varıp toplanacağınız."...
Əraf Suresi, 170. Ayet:
Kitap'a sımsıkı sarılıp, salatı ikame edenlere gelince; kuşkusuz Biz salih olanların emeklerini zayi etmeyiz....
Ənfal Suresi, 3. Ayet:
Onlar, salatı ikame eden ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak edenlerdir....
Tövbə Suresi, 5. Ayet:
Haram aylar çıktığı zaman, artık "o müşrikleri" nerede bulursanız öldürün, onları yakalayıp hapsedin, bütün geçit yerlerinde onları gözetleyin. Eğer tevbe edip, salatı ikame eder, zekatı yaparlarsa diledikleri yolu seçsinler. Kuşkusuz Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Tövbə Suresi, 11. Ayet:
Eğer tevbe eder, "salatı ikame eder ve zekatı yaparlarsa", onlar artık dinde sizin kardeşlerinizdir. Biz, ayetleri, bilen bir kavim için böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz....
Tövbə Suresi, 18. Ayet:
Allah'ın mescitlerini, ancak Allah 'a ve Ahiret Günü'ne iman edip, salatı ikame eden, zekatı yapan ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar edebilirler. Onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. Ma'ruf olanı yaparlar, munkerden sakındırırlar. Salatı ikame ederler, zekatı yaparlar. Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara, Allah rahmet edecektir. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Yunus Suresi, 87. Ayet:
Musa ve kardeşine vahyettik: "Halkınız için Mısır'da evler hazırlayın. Evlerinizi kıble yapın ve salatı ikame edin. Mü'minleri müjdele."...
Hud Suresi, 114. Ayet:
Gündüzün iki tarafında ve gecenin yakınlarında salatı ikame et. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür....
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Ve o kimseler, sabırla Rabb'lerine yönelirler ve salatı ikame ederler, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık infak ederler, kötülüğü iyilikle savarlar; dünya yurdunun sonucu onlar içindir....
İbrahim Suresi, 31. Ayet:
İman eden kullarıma söyle: "İçinde alışverişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmeden önce, salatı ikame etsinler, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli açık infak etsinler."...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
"Rabbimiz! Gerçekten ben, neslimden bir kısmını sahipsiz, ekine elverişli olmayan vadiye; Beyt-i Haram'ın yanına yerleştirdim; Rabb'imiz! Salatı ikame etsinler. İnsanlardan bir kısmının gönlünü onlara yönelt. Ve onları kimi ürünlerle rızıklandır. Umulur ki onlar şükrederler."...
İbrahim Suresi, 40. Ayet:
"Rabbim! Beni ve soyumu salatı ikame eden kıl. Rabbimiz isteğimi kabul et."...
İsra Suresi, 78. Ayet:
Güneş'in batmasından gecenin karanlığı bastırıncaya kadar salatı ikame et. Ve fecrin kuranı; kuşkusuz fecrin kuranı tanıklıdır....
Taha Suresi, 14. Ayet:
"Ben Allah'ım. Benden başka ilah yoktur. Öyleyse yalnızca Bana kulluk et. Ve öğüdüm için salatı ikame et."...
Ənbiya Suresi, 73. Ayet:
Onları, buyruklarımızla doğru yolu gösteren önderler kıldık. Onlara hayırlar yapmayı, salatı ikame etmeyi, zekatı yapmayı vahyettik. Ve onlar yalnızca bize kulluk eden kimselerdi....
Həcc Suresi, 35. Ayet:
Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir, başlarına gelene sabrederler, salatı ikame ederler, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infak ederler....
Həcc Suresi, 41. Ayet:
Eğer yeryüzünde onları egemen kılarsak, salatı ikame ederler, zekatı yaparlar, ma'ruf olanı yapar, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonucu Allah'a dönecektir....
Həcc Suresi, 78. Ayet:
Allah yolunda gerektiği gibi cihad edin. O sizi seçti. Dinde size bir zorluk yüklemedi. Bu atanız İbrahim'in milleti. O, daha önce de şimdi de sizi Müslümanlar olarak isimlendirdi. Resul, size tanık olsun, siz de diğer insanlara. Öyleyse salatı ikame edin, zekatı yapın ve Allah'a sımsıkı bağlanın. O, sizin mevlanızdır. Ne güzel Mevla ne güzel yardımcıdır....
Nur Suresi, 37. Ayet:
Öyle kimseler vardır ki ne mal ne de alışveriş onları Allah'ın buyruklarına uymaktan, salatı ikame etmekten ve zekatı yapmaktan alıkoyar. Onlar, kalplerin ve gözlerin altüst olacağı günden korkarlar....
Nur Suresi, 56. Ayet:
Salatı ikame edin, zekatı yapın. Ve Resul'e itaat edin. Umulur ki merhamet edilirsiniz....
Nəml Suresi, 3. Ayet:
Onlar, salatı ikame ederler, zekatı yaparlar. Onlar, ahirete kesin olarak inanırlar....
Ənkəbut Suresi, 45. Ayet:
Kitap'tan sana vahyolunan şeyi oku. Salatı ikame et. Salat, fahşadan ve münkerden alıkoyar. Kesinlikle Allah'ın zikri daha büyüktür. Allah, yaptığınız şeyleri bilir....
Rum Suresi, 30. Ayet:
O halde hanif olarak dine yüzünü ikame et. İnsanları, üzerinde yaratmış olduğu Allah'ın fıtratına. Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan din budur. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar....
Rum Suresi, 31. Ayet:
O'na yönelin. O'na karşı takva sahibi olun. Salatı ikame edin. Müşriklerden olmayın....
Loğman Suresi, 4. Ayet:
Onlar, salatı ikame ederler ve zekatı yaparlar. Onlar ahirete kesin olarak iman ederler....
Loğman Suresi, 17. Ayet:
"Ey oğulcuğum! Salatı ikame et, ma'ruf olanı yap, münker olandan sakındır. Karşılaştığın zorluklara sabret. Bunlar kararlılık göstermen gereken şeylerdir."...
Əhzab Suresi, 33. Ayet:
Evlerinizde vakarlı olun. Cahiliye dönemindeki gösteriş gibi gösteriş yapmayın. Salatı ikame edin, zekatı yapın. Allah'a ve Resul'üne itaat edin. Ey Nebi'nin ailesi! Allah sizden her türlü kirliliği giderip sizi tertemiz kılmak istiyor....
Fatir Suresi, 18. Ayet:
Yük taşıyan birisi, bir başkasının yükünü taşımaz. Yükü ağır olan kimse, bir başkasını yardıma çağırsa, çağırdığı yakını da olsa ona yardım etmez. Sen, ancak görmedikleri halde Rabb'ine içtenlikle saygı duyan ve salatı ikame edenleri uyarırsın. Her kim arınırsa kendisi için arınmış olur. Dönüş Allah'adır....
Fatir Suresi, 29. Ayet:
Kuşkusuz Allah'ın Kitap'ını okuyanlar, salatı ikame edenler ve rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık olarak ihtiyaç sahiplerine verenler, asla kesilmeyecek bir kazanç umabilirler....
Şura Suresi, 38. Ayet:
Rabb'lerinin çağrısına uyarlar ve salatı ikame ederler. Onlar, işlerini birbirlerine şura ile yaparlar. Kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler....
Mücadilə Suresi, 13. Ayet:
Gizli bir şey konuşmadan önce sadaka vermek ağır geldi değil mi? Bunu yapamayınca Allah, size tevbe etti.. Artık salatı ikame edin, zekatı yapın; Allah'a ve Resul'üne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Rabb'in, senin bazen gecenin üçte ikisinden daha az, bazen yarısı, bazen üçte bir kadar vakit geçirdiğini elbette biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir grubun da. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah'tır. Onu asla hesaplayamayacağınızı bildi de tevbenizi kabul etti. O halde ilahi mesajı gücünüz yettiğince insanlara ulaştırmaya çalışın. Ayrıca Allah, içinizden kimin hasta olduğunu bilmektedir. Kiminizin Allah'ın lütfundan rızkını aramak için yeryüzünde çalışmaya, kiminizin de kendisini A...
Beyyinə Suresi, 5. Ayet:
Oysa Allah'a kulluktan ve dini hanifler olarak O'na has kılmaktan ve salatı ikame etmekten, zekatı yapmaktan başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte doğru din budur....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler, onlar
2.
yu'minûne
: îmân ederler
3.
bi
: ile, ... e
4.
el gaybi
: gayb, bilinmeyen
...
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
İşte onlar gayblarındaki (algılayamadıkları) hakikate (Nefslerinin Allâh Esmâ'sının anlamlarının bir terkip - bileşimi şeklinde meydana geldiğine) iman ederler, salâtı ikame ederler (fiilen edâ yanı sıra anlamını yaşarlar) ve kendilerine verdiğimiz maddi - manevî yaşam gıdasından Allâh adına karşılıksız paylaşırlar....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
(O,) sizin (ikamet ve istirâhatiniz) için yeri bir döşek, göğü ise (üstünüze) bir tavan yapandır. Ve gökten bir su indirip, onunla size rızık olmak üzere mahsûller çıkarandır. Öyle ise siz (bu hakikati) biliyor olduğunuz hâlde Allah’a ortaklar koşmayın!...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Derken Şeytan onların ayaklarını kaydırarak içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı. Biz de: "Haydi, dedik, birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin! Siz orada belirli bir süre ikamet edip yararlanacaksınız."...
Bəqərə Suresi, 43. Ayet:
1.
ve ekîmû
: ve ikame edin, gereği üzere yerine getirin
2.
es salâte
: namaz
3.
ve âtû
: ve verin
4.
ez zekâte
: ...
Bəqərə Suresi, 43. Ayet:
Ve namazı kılın (ikame edin) ve zekâtı verin. Ve rükû edenlerle beraber rükû edin....
Bəqərə Suresi, 43. Ayet:
Salâtı ikame edin (âfakî ve enfüsî yönelişi yaşayın), zekâtı (size bağışlananın bir kısmını karşılıksız) verin; rükû edenlerle beraber rükû edin. (Varlığınızdaki Allâh Esmâ'sının azametini hissedip, tespih edin ve bunun nefsin hakikati olan Muhıyt tarafından algılandığını, rükûdan kalkıp "semi'Allahu. . . . . . " derken fark edin. )...
Bəqərə Suresi, 64. Ayet:
Verdiğiniz sözün akabinde, sözünüzden dönüp, halkı arzuladığınız istikamette yönlendirdiniz. Eğer üzerinizde Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, herhalde zarara uğrayanlardan olurdunuz....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar, mü'minlere mülâki oldukları zaman, «Biz de imân ettik,» derler. Ve bunların bazıları diğer bazıları ile tenha kalınca da derler ki: «Allah'ın size açtığını o müslümanlara haber verir misiniz, ki onunla Rabbiniz nezdinde size karşı hüccet ikame etsinler. Sizin buna aklınız ermiyor mu?»...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
1.
ve iz ehaznâ
: ve biz almıştık
2.
mîsâka
: misak, yemin, kesin söz
3.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
4.
lâ ta'budûne
...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Hani İsrailoğullarından söz almıştık; Allâh gayrını var kabul edip ona tapınmayın, ana-babanızın hakkını verin, yakınlarınıza, yetimlere, yoksullara ihsanda bulunun; insanlara güzel (Hakk'a erdirici) sözler söyleyin; namazı ikame edip zekâtı verin. (Onlardaki namaz ve zekât İslâm'dakinden farklıydı. ) Ancak bundan sonra, birazınız hariç, yüz çevirdiniz ve hâlâ da çevirmekte devam ediyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Ve, namazı i
kâme
edin (kılın), ve zekâtı verin. Nefsleriniz için hayır olarak ne takdim ettiniz (sundunuz) ise , onu Allah'ın indinde bulursunuz. Muhakkak ki Allah, amellerinizi en iyi görendir....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Siz salâtı ikame edin (Allâh'a yönelişinizi zâhiren ve bâtınen hakkıyla yapın) ve zekâtı verin (Allâh'ın size ihsanından bir kısmını karşılıksız paylaşın ihtiyacı olanlara). . . Ne hayır yaparsanız, Allâh indînde (beyninizin derunundaki Esmâ hakikati boyutunda) onu bulursunuz. . . Muhakkak ki Allâh (varlığınızı oluşturan Esmâ'sıyla) Basıyr'dir yaptıklarınıza....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
Çünkü her topluluk, merkezinde O'nun, (Allah'ın) bulunduğu kendisine ait bir istikamete yöneltir. Öyleyse, iyi ve güzel işlerde yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi kendi katında toplayacaktır: çünkü, Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve e
kâme
s salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne)....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
el birre
: birr, ebrar kılacak davranış biçimi
3.
en tuvellû
: dönmeniz, yönelmeniz
4.
vucûhe-kum
...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allâh'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), ...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, bütün insanların iyiliği, kurtuluşu için bir hidayet rehberi olan, Allah’tan gelen, Allah’ın peygamberiyle öğrettiği, hakkı bâtıldan, imanı küfürden, helâli haramdan ayıran apaçık delilleri, şeriatı içeren Kur’ân’ın indirildiği aydır. Sizden kim bu ayda devamlı ikametgâhında bulunursa, o ayın başından sonuna kadar, aksatmadan oruç tutsun. Kim hasta olur veya yolculukta bulunursa, oruç tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar. Allah dinî hükümler koymakla, size kolaylık ...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
O sayılı günler Ramazan ayıdır ki, Kur’an o ay içinde indirilmiştir. O Kur’an, insanları hakka ulaştırır, helâl ile haramda ve din hükümlerinde hakkı batıldan ayırır. Sizden her kim Ramazan ayında hazır bulunursa o ayı oruç tutsun, kim hasta olur yahud seferde bulunursa, oruç tutamadığı günler sayısınca sıhhat ve ikamet halinde orucunu kaza etsin. Allah size kolaylık diler, size güçlük dilemez; hem buyuruyor ki, kaza borcunuzu tamamlayasınız da size hidayet ettiği şekilde Allah’ı tekbir ile yüce...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer kısıtlanırsanız o vakit kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başında bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç, sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Kısıtlılıktan kurtulduğunuzda her kim hacca kadar umre ile sevap kazanmak isterse ona da kurbanın kolay geleni gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacda yedi gün de döndükten sonra, toplam on gün oruç tutmak ge...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için, tam yapın. Fakat (herhangi bir sebeble bunlardan) alıkonursanız o halde kolayınıza gelen kurban (ı gönderin. Bununla beraber) kurban yerine (Minâya) varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden kim hasta olur, yahud başından bir eziyyeti bulunursa ona orucdan, ya sadakadan yahud da kurbandan (biriyle) fidye (vacip olur). Emîn olduğunuz vakit ise kim hacca kadar umre ile fâidelenmek (sevaba girmek) isterse kolayına gelen bir kurban (ı kesmek vacip olu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah rızası için tamamlayın. Eğer engellenecek olursanız, o durumda kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurbanlık, yerine varıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Aranızda hasta, yahut başından rahatsız olan varsa, ona fidye olarak; oruç tutmak, sadaka vermek, yahut kurban kesmek gerekir. Hastalık veya yol emniyeti olmaması gibi sebeplerle haccınızın engellenmesinden emin olduğunuz zaman ise, her kim hacca kadar umre (Temettu) yaparak sevap kazanmak isterse, onun da kolayın...
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
İş başına, iktidara geldikleri, dünya liderliğini ele geçirdikleri, Kurân’ı ve Kur’ân hükümlerini engelleyerek, dünyayı, halkı istedikleri istikamette yönlendirdikleri zaman, yeryüzünde, ülkelerde fesadı yaymak, kadına ait değerleri, kazanç ve gelir düzenini bozmak; tabiatı, toprağı tahrip edip ürün veremez hale getirmek; ilmî araştırmaları, Kur’ân üzerinde çalışmayı, derinleşmeyi baltalamak; nesillere hayat hakkı tanımamak, tohumları, bitkileri, ürünleri bozma planları uygulamak; gençleri mahve...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
1.
et talâku
: boşamak
2.
merratâni
: iki kere
3.
fe
: artık, bundan sonra
4.
imsâkun
: tutmak
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki keredir. Bundan sonra (kadın) ya ma'rufla (örf ve adete uygun olarak) iyilikle tutulur veya ihsanla serbest bırakılır. Kadınlarınıza verdiklerinizden bir şey (geri) almanız sizin için helâl olmaz. Ancak ikisi de, Allah'ın (evlilik hakkındaki) hududunu gereği üzere yerine getiremeyeceklerinden (ayakta tutamayacaklarından) korkmaları hariç. O zaman siz de eğer, Allah'ın bu hududunu ikame edemeyeceklerinden (gereği üzere yerine getirimeyeceklerinden) korkarsanız, bu durumda kadının (ayr...
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Ya iyilikle tutmak, ya da güzellikle salmaktır. Onlara verdiğinizden birşeyi geri almanız sizlere helal değildir. Meğer erkekle kadın Allah'ın hududunu ikame edemeyeceklerinden korkmuş olalar. Eğer siz de, onların Allah'ın hududunu ikame edemeyeceklerinden korkarsanız, o halde fidye vermelerinde bir vebal yoktur. Bunlar Allah'ın hudududur. Onları aşmyın. Kim Allah'ın hududunu aşarsa, işte onlar zalimlerin kendileridir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Talak iki kerredir. Artık ya iyilik ile tutmaktır veya güzellikle salıvermektir. Ve onlara verdiklerinizden bir şey almanız sizlere helâl olmaz, meğer ki zevc ve zevce hudud-u ilâhîyyeyi ikame edemiyeceklerinden korksunlar. Eğer siz de onların hudud-u İlâhîyyeyi i
kâme
edemiyeceklerinden korkarsanız o halde zevcenin fidye olarak vereceği şeyde onların üzerine bir vebal yoktur. Bunlar Allah'ın hudududur. Bunlara tecavüz etmeyiniz. Ve her kim hudud-u ilâhîyyeye tecavüz ederse işte zalim olan onlard...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, bundan sonra
2.
in tallaka-hâ
: eğer onu boşarsa
3.
fe
: artık
4.
lâ tahıllu
: helâl ...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Bundan sonra eğer (koca), karısını (iki kere boşadıktan sonra üçüncü kere) boşarsa artık o kadın başka bir zevceye (erkeğe) nikâhlanmadıkça (ve sonra da o nikâhtan boşanmadıkça) kendisi için helâl olmaz. Eğer (ikinci eş de) onu boşarsa, Allah'ın (koyduğu) hudutları ikame edeceklerine (gereği üzere yerine getirip ayakta tutacaklarına) inanırlarsa o taktirde onların, (eski karı-kocanın tekrar) birbirine dönmelerinde, ikisinin de üzerine bir günah yoktur. İşte bunlar Allah'ın hudutlarıdır. Allah bu...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Şayet erkek eşini bir daha boşarsa; artık ondan sonra kadın, başka bir kocaya nikahlanıp varıncaya kadar ona helal olmaz. Şayet bu koca da onu boşar ve onlar Allah'ın hududunu ikame edeceklerini zannederlerse; tekrar birbirlerine dönmelerinde her ikisi için de bir günah yoktur. Bunlar Allah'ın hudududur. Bunları, bilen bir kavim için açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 239. Ayet:
Sizi korkutacak tehlike söz konusu ise yürürken veya bineğiniz üstünde de (salâtı ikame edebilirsiniz). . . Güvende olduğunuzda, bilmediklerinizi öğretenin öğretisince Allâh'ı zikredin (O'nun Esmâ'sının âlemlerde açığa çıkışını düşünün)....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
(O,) hikmeti dilediğine verir. Kime de hikmet verilirse, artık şübhesiz (ona) pek çok hayır verilmiş demektir. (İstikametli) akıl sâhiblerinden başkası ise ibret almaz....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar,
2.
âmenû
: îmân ettiler, âmenû oldular
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve ıslâh edici amel yaptılar, nefs tez-
4.
...
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
Muhakkak ki âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) ve ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amel işleyenlerin, namazı ikame edenlerin (yerine getirenlerin) ve zekâtı verenlerin ecirleri (mükâfatları), Rab'lerinin katındadır. Ve onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
İman edip bunun gereği olan yararlı fiilleri uygulayan, salâtı ikame eden ve zekâtı verenlerin Rableri indînde özel karşılıkları vardır. Korku yoktur onlar için ve onları hüzünlendirecek bir şey de olmaz....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Allah’ın birliği ve dini konusunda karşı deliller getirerek seninle münakaşaya kalkışırlarsa: 'Ben, bana, benim sünnetime tâbi olanlarla birlikte varlığımı, benliğimi Allah’a teslim ettim, İslâm’ı yaşayan bir müslüman oldum' diyerek tartışmalarına fırsat verme. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, yazı, hesap-kitap bilmeyen ümmîlere de: 'Siz de varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim ettiniz mi? İslâm’ı yaşayan müslümanlar ol...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Bu mükemmel kutsal kitaptaki bir kısım emir ve hükümleri uygulamakla sorumlu tutulan yahudi âlimlerini görmüyor musun? Aralarındaki ihtilâflı konularda hakem olması, idarî düzene esas teşkil etmesi için Allah’ın kitabına imana, tamamını uygulamaya davet ediliyorlar da, içlerinden bir kısmı tebliğ faaliyetine karşı tedbirler alarak yüz çevirip, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirmeye devam ediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
Onlara: 'Allah’a itaat edin, Kitabındaki hükümleri uygulayın. İlâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulüne itaat edin. Sünnetini uygulayın. Eğer Allah’a ve Rasulüne itaatten yüz çevirir, güç ve iktidarınızı kullanarak, halkı istediğiniz istikamette yönlendirir, Kur’ân’ı ve sünneti uygulamazsanız, Allah’ın azabından kurtulacağınızı mı zannediyorsunuz? Bilin ki Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumlulu...
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
Îsâ onlardan bazılarının kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edeceğini sezince: 'Allah’a götüren yolda bana yardım edenler kimler?' dedi. Temiz giyimli, iyi niyetli istikamet sahibi olanlar, havâriler: 'Allah yolunda sana yardım edenler bizleriz. Allah’a iman ettik. İslâm’ı yaşayan müslümanlar olduğumuza İslâm dininde sebat edeceğimize sen şâhit ol.' dediler....
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
Eğer yine de gün gibi açık hakikatlerden, bütün peygamberlerin davetinin birinci konusu olan tevhid inancına bağlanmaktan yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirirlerse Allah’ın azabından kurtulamazlar. Allah bozguncuları, fesat çıkaranları bilmektedir....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
Onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, sizinle bizim aramızdaki, benzer, doğru, ortak temel değerlere, ilkelere, kelime-i tevhide, kelime-i şehadete, İslâm dinine gelin: Yalnızca Allah’ı ilâh tanıyalım. Candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne teslim olalım. Saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edelim, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanalım, Allah’a boyun eğelim. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, bir kısmımız, Allah’ı bırakıp, kulları durum...
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
(Ancak, onların) hepsi bir değildir. Ehl-i kitabdan (istikamet üzere) doğru olan bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde Allah’ın âyetlerini okurlar ve onlar (namaz kılarak) secde ederler....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Onların hepsi bir değildir. Ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk da vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar....
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Allah’ın haklarında hiçbir ferman, hiçbir yetki indirmediklerini, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında ona ortak koşmaları, âhiret hayatını, hesap ve mükâfatı inkâr etmeleri sebebiyle kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin kalplerine, akıllarına korku yerleştireceğiz. Onların mekânları ateştir. İnkârda, isyanda ısrar eden, Allah’ın kullarını, Allah yolunu, Allah yo...
Ali-İmran Suresi, 190. Ayet:
Şübhesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında (ard arda gelmesinde, istikametli) akıl sâhibleri için elbette deliller vardır....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fuhuşta bulunmuş olanların aleyhine sizden dört şahit ikame ediniz. Eğer şehadet ederlerse o kadınları evlerde hapsediniz. Kendilerine ölüm gelinceye kadar veya onlara Cenab-ı Hak bir yol açıncaya kadar....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
1.
e
: mı?
2.
lem tera
: görmedin
3.
ilâ
: ...'i, ...'e
4.
ellezîne
: onlar, ... olanlar
...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine, "(Kötülükten) ellerinizi çekin, salâtı (namazı) ikame edin ve zekâtı verin" denilenleri görmedin mi? Ne zaman ki üzerlerine savaş yazıldı, bir de ne göresin, onlardan bir kısmı, insanlardan, Allâh'tan haşyet edip ürperdikleri gibi, hatta daha şiddetli bir dehşetle korkuyorlar. . . "Rabbimiz, niçin üzerimize savaşı yazdın; bizi yakın bir sona kadar erteleseydin?" dediler. . . De ki: "Dünya zevki pek kısadır! Sonsuz gelecek ise korunanlar için daha hayırlıdır. . . Size kıl kadar zulme...
Nisa Suresi, 80. Ayet:
Rasûlullah’a itaat eden, tebliğ ettiği Kur’ân’a, teşriine, sünnetine uyup uygulayan Allah’a itaat etmiş olur. Bilesin ki, Kurân’a ve sünnetine itaatten yüz çevirenler, güç ve iktidarlarını kullanarak halkı istedikleri istikamette yönlendirmeye devam edenler, elimizden kurtulacaklarını zannetmesinler. Biz seni onların üzerinde koruma, denetim ve zabıta memuru olarak görevlendirmedik....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Sizin de, kendileri gibi, kulluk sözleşmenizdeki ortak taahhütlerinizi, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincinizi şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar etmenizi, küfre saplanmanızı istediler ki, onlarla müsavi olasınız. Onlar Allah yolunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketlerinden özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret edinceye kadar, onlardan hiçbirini, kamu görevlerini icraya yetkili kılmayın, candan dost, müttefik edinmeyin. ...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey mü’minler! Allah yolunda cihada çıktığınız zaman, mü’mini kâfirden ayırt etmek için iyice araştırın. Size İslâm selâmı veren kimseye, -dünya hayatının geçici nimet ve menfaatına göz dikerek - sen mü’min değilsin, demeyin. Allah katında çok ganimetler var. İslâma ilk önce girdiğiniz zaman siz de öyle idiniz (dilinizle getirdiğiniz şahâdet, kalblerinizde kökleşmemişti) Sonra Allah, size iman ve istikameti lütfetti. Onun için iyice anlayın (öldürmede acele etmeyin). Muhakkak Allah yaptıklarınızd...
Nisa Suresi, 102. Ayet:
1.
ve izâ
: ve ... olduğu zaman
2.
kunte
: sen oldun
3.
fî-him
: onların arasında
4.
fe
: o taktirde
Nisa Suresi, 102. Ayet:
Ve sen onların arasında olduğun zaman, onlara namazı ikame ettiğin (kıldırdığın) taktirde, öyle ki onların bir kısmı seninle beraber ayakta (namaza) dursun ve silâhlarını da alsınlar, böylece diğerleri secde ettikleri zaman, sizin arkanızda olsunlar. Ve namaz kılmamış olan grup da gelsin, bu şekilde seninle beraber namazlarını kılsınlar, koruma tedbirlerini ve silâhlarını da alsınlar. Kâfirler silâhlarınızdan ve mühimmatınızdan (savaş techizatınızdan) gaflette olmanızı ve böylece sizin üzerinize...
Nisa Suresi, 102. Ayet:
(Rasûlüm, korkulu bir durumdayken) onların içlerinde olup da onlara salâtı ikame ettirdiğinde, onlardan bir grup seninle beraber silahları da yanlarında olarak namaza dursun. . . Secde ettiklerinde (diğerleri) sizin arkanızda (koruyucu) olsunlar. . . (Sonra) salâtı edâ etmemiş diğer grup gelsin, seninle birlikte salâtı ikame etsin. . . (Onlar da) tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. . . O hakikat inkârcıları arzu ederler ki, keşke siz silahlarınızdan ve eşyalarınızdan gâfil olsanız da, ani bir ...
Nisa Suresi, 103. Ayet:
(Endişeli ortamda) salâtın edâsından sonra, ayakta veya otururken ya da yanlarınız üzere uzanmışken (sürekli) Allâh'ı zikredin. Zikrettiğinizle doyuma ulaştığınızda salâtı ikame edin (yaşayın - yönelişin tam hakkını verin, zikirle girmiş olduğunuz hissediş ile). Kesinlikle salâtın, belli vakitlerde yaşanması, iman edenlere yazılmıştır....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
1.
ve yesteftûneke
: senden fetva (bilgi) istiyorlar
2.
fî en nisâi
: kadınlar hakkında
3.
kul
: de
4.
allâhu
: Al...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Kadınlar hakkında senden, haklara dair açıklama istiyorlar. . . De ki: "Onlarla ilgili hükümler hakkında açıklamayı size Allâh veriyor!" Onlar için yazılmış hakları kendilerine vermediğiniz ve (üstelik) kendileriyle nikâhlamaya (evlenmeye) rağbet ettiğiniz yetim kızlar ile zor durumdaki çocuklara ve bir de yetimlere adaleti ikame etmeniz hakkında bilgiler yüzünüze okunuyor. . . Ne hayır yaparsanız, muhakkak ki Allâh onu Aliym'dir (çünkü yaptığınız hayrın yaratanı O'dur)....
Nisa Suresi, 162. Ayet:
1.
lâkin
: lakin, fakat
2.
er râsihûne
: râsihunlar, bir konuda derinleşmiş olanlar
3.
fî el ilmi
: ilimde
4.
min-hum
...
Nisa Suresi, 162. Ayet:
Fakat, onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Ve namazı ikame edenler, zekâtı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte onlara “büyük ecir” vereceğiz....
Nisa Suresi, 162. Ayet:
İçlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ile iman edenler, senden önce inzâl olanla birlikte sana inzâl olana da iman ederler. Salâtı ikame eden ve zekâtı veren; "B" harfindeki anlam kapsamınca Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edenlere gelince. . . Onlara aziym bir mükâfat vereceğiz....
Maidə Suresi, 12. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
ehaze allâhu
: Allâh (c.c.) aldı
3.
mîsâka
: mîsâk
4.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Ve andolsun ki Allah, İsrailoğulları'ndan misak almıştı. Ve onlardan on iki nâzır görevlendirdik. Ve Allahû Teâla: “Eğer namazı mutlaka i
kâme
ederseniz, zekât verirseniz ve Resûllerim'e îmân edip onlara yardım ederseniz ve Allah'a (Allah için) güzel bir borç verirseniz, muhakkak ki ben sizinle beraberim ve de mutlaka sizin günahlarınızı örterim ve sizi, mutlaka altından ırmaklar akan cennetlere koyarım.” dedi. Artık, bundan sonra sizden kim inkâr ederse mutlaka sevvâ edilmiş (Allah'a ulaştırmak ...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Andolsun ki Allâh, İsrailoğullarının sözünü aldı. . . Onlardan on iki temsilci bâ'settik. . . Allâh şöyle buyurmuştu: "Ben muhakkak sizinleyim. . . Salâtı ikame ettiğiniz, zekâtı verdiğiniz, Rasûllerime iman edip onlara yardımcı olduğunuz; Allâh'a karz-ı hasen ile borç verdiğiniz takdirde, kötülüklerinizi sizden silerim; elbette sizi altlarından nehirler akan cennetlere koyarım. . . Bundan sonra sizden kim hakikati inkâr ederse, gerçekten yolun ortasından sapmıştır. "...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Ve kasem olsun ki, Allah Teâlâ İsrailoğullarının ahdini almıştı ve onlardan oniki müfettiş göndermiştik. Ve Allah Teâlâ buyurmuştu ki: «Ben sizinle beraberim. Eğer namazı ikame eder ve zekâtı verir ve peygamberlere inanır ve onlara kuvvetle yardımda bulunursanız ve Allah Teâlâ'ya güzel bir ödünç verirseniz elbette sizden kusurlarınızı örterim ve sizi mutlaka altlarından ırmaklar akar cennetlere girdiririm. Fakat bundan sonra her kim kâfir olursa muhakkak ki, dümdüz yol ortasında sapıtmış olur.»...
Maidə Suresi, 37. Ayet:
1.
yurîdûne
: isterler
2.
en yahrucû
: çıkmak
3.
min en nâri
: ateşten
4.
ve mâ hum
: ve onlar değiller
...
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Önlerinde Tevrât’ın açık hükümleri varken, seni nasıl hakem tayin ediyorlar? Tevrat’ta Allah’ın hükümleri var. Sonra verdiğin hüküm arzularına uygun olmayınca, hakemliğinden vazgeçip sırtlarını çeviriyorlar, güç ve iktidarlarını kullanarak halkı istedikleri istikamette yönlendiriyorlar. Bunlar asla senin peygamber olduğuna, getirdiğin kitaba iman etmeyecekler, kendi kitaplarına da iman etmiyorlar....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Onların, zımmîlerin vârisleri arasında, Allah’ın indirdiği ile, Kur’ân ahkâmıyla hüküm ver, icraat yap. Onların şahsî arzu ve ihtiraslarına, bâtıla uyma. Onların, Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp azaba dûçar etmelerinden sakın, kendini koru. Eğer Allah’ın hükümlerinden, yargı ve icra ile ilgili indirdiği emirlerden yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirirlerse, Allah’ın azabından kurtulamazlar. Bilesin ki, Allah, onların...
Maidə Suresi, 55. Ayet:
1.
innemâ
: sadece, ancak
2.
veliyyu-kum(u)
: sizin veliniz, dostunuz
3.
allâhu ve resûlu-hu
: Allâh (cc.) ve O'nun Resulü
4.
v...
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin Veliyy'niz sadece Allâh'tır, "HÛ"nun Rasûlüdür ve (şu) iman edenlerdir ki, onlar salâtı ikame ederler ve rükû hâlinde zekâtı verirler....
Maidə Suresi, 66. Ayet:
1.
ve lev enne-hum
: ve eğer onlar ...olsaydı
2.
ekâmû
: i
kâme
ettiler, gereği gibi uyguladılar
3.
et tevrâte
: Tevrat
4.
ve el...
Maidə Suresi, 68. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ ehli el kitâbi
: ey kitap ehli, kitab sahipleri!
3.
lestum alâ şey'in
: siz bir şey üzerinde değilsiniz
4.
Maidə Suresi, 68. Ayet:
De ki: "Ey önceden kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size inzâl olunanı ikame etmedikçe (bilfiil yaşamadıkça), bir şey üzere değilsiniz!" Andolsun ki, Rabbinden sana inzâl olunan, onlardan çoğunun inkârını ve taşkınlığını arttırır. . . O hâlde inkârcılar topluluğuna üzülme!...
Maidə Suresi, 68. Ayet:
De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» Ve kasem olsun ki, sana Rabbinden indirilmiş olan, onlardan birçoğu için tuğyanı ve küfrü arttıracaktır. Artık o kâfirler olan kavim üzerine teessürde bulunma....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allah’a itaat edin, Kitabındaki hükümleri uygulayın, Rasulüne itaat edin, sünnetini uygulayın. Kur’ân ve sünnetin hükümlerini uygulamada gevşemeyerek, taviz vermeyerek kendinizi Allah’ın azabından koruyun. İtaatten vazgeçer, güç ve iktidarınızı kullanarak halkı istediğiniz istikamette yönlendirmeye devam ederseniz, elimizden kurtulamazsınız. Bilin ki, Rasulümüze düşen apaçık bir tebliğdir....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Fe in usire alâ ennehumâstehakkâ ismen fe âharâni yekûmâni ma
kâme
humâ minellezînestehakka aleyhimul evleyâni fe yuksîmâni billâhi le şehâdetunâ ehakku min şehâdetihimâ ve ma’tedeynâ, innâ izen le minez zâlimîn(zâlimîne)....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
1.
fe in usire alâ
: eğer sonradan farkına varılırsa
2.
enne-humâ
: iki kişinin ... olduğu
3.
istehakkâ ismen
: bir günaha müstehak oldu
4.
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Hani temiz giyimli, iyi niyetli istikamet sahibi olanlara, havârilere: 'Bana ve Rasulüme iman edin' diye ilham etmiştim. Onlar: 'İman ettik. Bizim İslâm’ı yaşayan müslümanlar olduğumuza, İslâm dininde sebat edeceğimize şâhit ol' demişlerdi....
Maidə Suresi, 112. Ayet:
Hani temiz giyimli, iyi niyetli istikamet sahibi olanlar, havâriler: 'Ey Meryem’in oğlu Îsâ, Rabbin bize gökten mükellef bir sofra indirebilir mi? dediler. Îsâ: 'Eğer gerçekten mü’minseniz, Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun' dedi....
Ənam Suresi, 72. Ayet:
1.
ve en ekîmû
: ve ikame etmek
2.
es salâte
: namaz
3.
ve ittekû-hu
: ona karşı takva sahibi olun
4.
ve huve ellezî
<...
Ənam Suresi, 72. Ayet:
Ve namazı ikame etmek (ile de emrolunduk). Ve ona karşı takva sahibi olun. Ve Zat'ına haşrolunacağınız, O'dur....
Ənam Suresi, 72. Ayet:
Ve "Salâtı ikame edin ve O'nun azabından korunun; O ki (sizi toplayacak), O'na haşrolunursunuz!...
Ənam Suresi, 77. Ayet:
Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne). ...
Ənam Suresi, 77. Ayet:
1.
fe lemmâ
: olduğu zaman, olunca
2.
rae el kamere
: ay'ı gördü
3.
bâzigan
: doğarken
4.
kâle
: dedi
Ənam Suresi, 96. Ayet:
Fâlikul ısbâh(ısbâhı), ve cealel leyle sekenen veş şemse vel kamere husbânâ(husbânen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi). ...
Ənam Suresi, 96. Ayet:
1.
fâliku el ısbâhı
: sabahı yarıp çıkaran
2.
ve ceale el leyle
: ve geceyi kıldı (yaptı)
3.
sekenen
: bir sukûn (dinlenme) vakti
4.
Ənam Suresi, 96. Ayet:
O, tan attırıb sabah çıkaran, geceyi bir aramgâh kılmış, Şems-ü Kameri de birer nişanei hisâb, o işte o azîz, alîmin takdiri...
Ənam Suresi, 126. Ayet:
1.
ve hâzâ
: ve bu
2.
sırâtu rabbi-ke
: senin Rabbinin yolu
3.
mustekîmen
: istikametlenmiş, yönlendirilmiş (Allah'a götüren)
4.
<...
Ənam Suresi, 126. Ayet:
Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıkladık....
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Allah onların hepsini mahşerde topladığı gün cinlere: 'Ey cin topluluğu, siz insanlarla uğraşarak, çoklarını baştan çıkardınız' der. Onların, şeytanların insan cinsinden olan dostları ise: 'Ey Rabbimiz, biz birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık' derler. Allah da: 'Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olan hal, daha ağır cezalar hariç, içinde ebedî kalacağınız, devamlı ikametgâhınız ateştir' buyurur. Rabbin hikmet sahibi ve hükümran...
Ənam Suresi, 128. Ayet:
O hepsini toplayıp haşredeceği gün: ey Cin ma'şeri! Hakikaten şu İnse çok ettiniz!.. diye, bunların İnsten olan yardakları, ya rabbena, diyecekler: yekdiğerimizden istifâde ettik ve bizim için takdir buyurmuş olduğun ecele yettik, buyuracak ki: Ateş ikametgâhınız, Allahın dilediği zamanlardan başka hepiniz ondasınız, hakikat rabbin hakîmdir, habîrdir...
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Onların hepsini toplayıp bir araya getireceği gün: «Ey cin topluluğu, gerçekten şu insanlara çok çektirdiniz!» diyecek, insanlardan onların yardakçıları da: «Ey Rabbimiz, biz birbirimizden yararlandık ve bizim için kararlaştırdığın ecele ulaştık.» diyecekler. Allah: «Sizin ikametgahınız, Allah'ın dilediği zamanlardan başka, ebedi kalmak üzere ateştir. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, herşeyi bilendir.»...
Əraf Suresi, 19. Ayet:
«Ve ey Âdem! Sen ve eşin cennette ikamet ediniz, dilediğiniz yerden yiyiniz ve şu ağaca yaklaşmayınız, sonra ikiniz de zalimlerden olursunuz.»...
Əraf Suresi, 24. Ayet:
Buyurdu ki: «Biriniz birinize düşman olarak (yeryüzüne) ininiz. Sizin için yerde bir zamana kadar bir ikametgâh, bir temettü vardır.»...
Əraf Suresi, 29. Ayet:
1.
kul
: de
2.
emere
: emretti
3.
rabbî
: Rabbim
4.
bi el kıstı
: adaletle
Əraf Suresi, 29. Ayet:
De ki: “Rabbim, adaletle davranmanızı ve bütün mescidlerde kendinizi (vechlerinizi) namaza ikame etmenizi emretti. Ve dînde ihlâsla O'na (Allah'a) dua edin. Sizi yarattığı gibi (O'na) dönersiniz.”...
Əraf Suresi, 29. Ayet:
De ki: "Rabbim her şeyin hakkını vererek yaşamayı emretti. . . Her mescidde vechlerinizi ikame edin (tam teslim olmuşluğun sonucu olarak benliğinizin ortadan kalkışını yaşayın) ve Din anlayışınızı sadece O'na has kılarak O'na dua edin. . . Başlangıcınızdaki gibi (cennette Adem'in yaratılışı üzere) O'na döneceksiniz!"...
Əraf Suresi, 54. Ayet:
İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî sitteti eyyâmin summestevâ alel arşı, yugşîl leylen nehâre yatlubuhu hasîsen veş şemse vel kamere ven nucûme musahharâtin bi emrih(emrihi), e lâ lehul halku vel emr(emru), tebârekallâhu rabbulâlemîn(âlemîne)....
Əraf Suresi, 54. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
rabbe-kum
: sizin Rabbiniz
3.
allâhu ellezî
: Allah'tır ki o
4.
halaka
: yarattı
Əraf Suresi, 170. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler ki, onlar ki
2.
yumessikûne
: sımsıkı sarılırlar
3.
bi el kitâbi
: kitaba
4.
ve ekâmû es salâte<...
Əraf Suresi, 170. Ayet:
Onlar ki; Kitab'a sımsıkı sarılırlar ve namazı ikame ederler. Muhakkak ki Biz, salih olanların ecrini zayi etmeyiz....
Əraf Suresi, 170. Ayet:
Hakikat bilgisine (Kitap) sımsıkı sarılanlar ve salâtı ikame edenler (-e gelince); doğrusu biz ıslah olan ve ıslah edenleri mükâfatsız bırakmayız....
Əraf Suresi, 170. Ayet:
Kitâba sarılanlar ve namazı ikame etmekte bulunanlar ise o muhsinlerin ecrini biz hiç bir zaman zayi' etmeyiz...
Ənfal Suresi, 3. Ayet:
1.
ellezîne
: o kimseler ki, onlar
2.
yukîmûne es salâte
: namazı ikame ederler (kılarlar)
3.
ve mimmâ
: ve şeyden, şeylerden
4.
<...
Ənfal Suresi, 3. Ayet:
Onlar namazlarını ikame ederler (kılarlar) ve rızık olarak verdiğimiz şeylerden infâk ederler....
Ənfal Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki, salâtı ikame ederler (Allâh'a yönelişleri sonucu, tüm varlığın O'nun hükmüne uyduğu; âlemlerde Allâh Esmâ'sından başka {dûnunda} hiçbir şey olmadığı yaşanarak, "Bakıy Allâh'tır" hakikati açığa çıkar) ve onları rızıklandırdıklarımızdan (maddi veya salâtı yaşamanın sonucu oluşan manevî rızkı) infak ederler....
Ənfal Suresi, 23. Ayet:
Allah onlardan hayır geleceğini bilseydi, tebliği onlara mutlaka işittirirdi. Onlara işittirmiş olsa bile, yine de tebliğ ile ilgilenmezler, faaliyetlerinize karşı tedbirler alırlar, arkalarını dönerler, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirirlerdi....
Ənfal Suresi, 40. Ayet:
İmandan yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak halkı istedikleri istikamette yönlendirmeye devam ederlerse, Allah’ın elinden kurtulamazlar. Biliniz ki, Allah sizin koruyucunuz, emrinde olduğunuz otoritedir. O ne güzel koruyucu, ne güzel otorite, ne güzel yardım edendir....
Tövbə Suresi, 5. Ayet:
1.
fe izânseleha (fe izâ inseleha)
: artık, sona erdiği, geçtiği zaman
2.
el eşhuru el hurumu
: haram aylar
3.
faktulû (fe uktulû)
: artık öldürün, savaşın
Tövbə Suresi, 5. Ayet:
Haram aylar bitince, (anlaşmayı bozup size saldıran) müşrikleri nerede bulursanız öldürün; onları yakalayıp esir alın; onların yollarını gözetleyip, geçitleri kontrol altına alın! Eğer tövbe eder, salâtı ikame eder ve zekâtı verirlerse o takdirde yollarını açın. . . Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
1.
keyfe
: nasıl
2.
yekûnu
: olur
3.
li el muşrikîne
: müşrikler için
4.
ahdun
: ahd
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Allah'ın ve O'nun resûlünün yanında müşriklerin nasıl bir ahdi olur? Mescid-i Haram yanında ahd aldığınız kimseler müstesna. Artık sizin için i
kâme
ettikleri şeyde (ahdlerini tutarlarsa) siz de onlar için i
kâme
edin (ahdinizi yerine getirin). Muhakkak ki Allah; takva sahiplerini sever....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Allah Teâlâ'nın katında ve peygamberinin katında o müşrikler için nasıl bir ahd olabilir! Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle muâhede yapmış olduklarınız müstesna. İmdi onlar size karşı istikamet gösterdikçe siz de onlar için istikamette bulunun. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ muttakîleri sever....
Tövbə Suresi, 11. Ayet:
1.
fe
: artık, bundan sonra
2.
in
: eğer
3.
tâbû
: tövbe ettiler
4.
ve ekâmus salâte
: ve namazı i
kâme
ettiler
Tövbə Suresi, 11. Ayet:
Bundan sonra eğer onlar, (resûlün önünde Allah'a ulaşmayı dileyerek) tövbe ederlerse ve namazı i
kâme
ederlerse (kılarlarsa) ve zekâtı verirlerse artık (onlar), sizin dînde kardeşlerinizdir. Ve bilen bir kavim (topluluk) için âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz....
Tövbə Suresi, 11. Ayet:
Eğer tövbe eder, salâtı ikame eder ve zekâtı verirlerse, artık Din'de kardeşlerinizdir. . . Bilen bir kavim için işaretleri detaylandırıyoruz....
Tövbə Suresi, 18. Ayet:
İnnemâ ya'muru mesâcidallâhi men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve e
kâme
s salâte ve âtez zekâte ve lem yahşe illâllâhe fe asâ ulâike en yekûnû minel muhtedîn(muhtedîne)....
Tövbə Suresi, 18. Ayet:
1.
innemâ
: ama, ancak, sadece
2.
ya'muru
: imar eder
3.
mesâcide allâhi
: Allah'ın mescidleri
4.
men âmene
: îmân...
Tövbə Suresi, 18. Ayet:
Allah'ın mescidlerini ancak, Allah'a ve ahiret gününe (ruhu ölmeden evvel Allah'a ulaştırma gününe) îmân eden ve namazı ikame eden ve zekât veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların böylece hidayete erenlerden olması umulur....
Tövbə Suresi, 18. Ayet:
Allâh'a secde mahallerini ancak Esmâ'sıyla hakikati olan Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman eden, salâtı ikame eden, zekâtı veren ve sadece Allâh'tan haşyet duyan kimse imar eder (Allâh'a secde edilir hâle getirir). . . İşte bunların hakikate erenlerden oldukları umulur....
Tövbə Suresi, 21. Ayet:
1.
yubeşşiru-hum
: onları müjdeler
2.
rabbu-hum
: onların Rab'leri
3.
bi rahmetin
: bir rahmet ile
4.
min-hu
: ond...
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: «Eğer babalarınız, oğullarınız, kardaşlarınız, refikalarınız, kabileleriniz ve kazanmış olduğunuz mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve hoşnut olduğunuz ikametgâhınız sizin için Allah Teâlâ'dan ve resûlünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevgili ise artık Allah Teâlâ'nın emri gelinceye kadar bekleyiniz! Ve Allah Teâlâ fâsıklar olan kavmi hidâyete erdirmez.»...
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
1.
vaada allâhu
: Allah vaadetti
2.
el munâfikîne
: münafık erkekler
3.
ve el munâfikâti
: ve münafık kadınlar
4.
ve el kuffâre...
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve kâfirlere, orada ebedî kalacakları cehennem ateşini vaadetti. O (cehennem), onlara yeter. Ve Allah, onlara lânet etti. Ve onlar için i
kâme
edilmiş olan (devamlı kılınan) bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
1.
ve el mu'minûne
: ve mü'min erkekler
2.
ve el mu'minâtu
: ve mü'min kadınlar
3.
ba'du-hum
: onların bir kısmı
4.
evlîyâu
...
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Ve mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, birbirlerinin dostlarıdır. Ma'ruf ile emreder ve münkerden nehyederler (yasaklarlar) ve namazı i
kâme
ederler ve zekâtı verirler. Allah ve O'nun resûlüne itaat ederler. İşte onlar, Allah, onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah; Azîz'dir, Hakîm'dir....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
İman eden erkekler ve kadınlar birbirlerinin velîleridirler. . . Olumlu olanları hakikatin gereği olarak emrederler, olumsuzlardan da birbirlerini engellerler; salâtı ikame ederler ve zekâtı verirler; Allâh'a ve Rasûlüne itaat ederler. . . İşte bunlara Allâh, rahmet edecektir. . . Muhakkak ki Allâh Aziyz'dir, Hakiym'dir....
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
Allah Teâlâ imân sahibi olan erkeklere ve kadınlara içinde ebedîyen kalıcılar olmak üzere altlarından ırmaklar akar cennetler ve Adn cennetlerinde pâk i
kâme
tgâhlar vaad buyurmuştur. Ve Allah Teâlâ tarafından olan bir rıza ise, daha büyüktür. İşte en büyük necât da budur....
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
Onlar, inkârı, küfrü ilgilendiren bir şeyler konuşmadıklarına dair Allah’a yeminler ediyorlar. Halbuki, inkâr düzenine dönüşü, o düzeni ihyayı sağlayacak ilkeleri, konuları konuştular; İslâm’a girdiklerini açıkça ifade ettikten sonra, küfre döndüler. Başaramayacakları şeyi, peygambere suikast tasarladılar. Allah ve Rasûlü bir lütuf olarak onları zenginleştirdiği için intikam almaya kalkıştılar. Eğer isyanlarından vazgeçerek, Allah’a itaate yönelip tevbe ederlerse onlar için daha hayırlı olur. İm...
Tövbə Suresi, 108. Ayet:
1.
lâ tekum
: i
kâme
etme (namaz kılma), bulunma
2.
fî-hi
: orada
3.
ebeden
: ebediyyen
4.
le
: elbette
<...
Tövbə Suresi, 108. Ayet:
Ebediyyen orada namaz kılma (i
kâme
etme). İlk günden takva üzerine tesis edilen (kurulan) mescid, orada namaz kılmak için elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi (kalbini temizlemeyi, arınmayı) seven adamlar vardır. Ve Allah, temizlenmiş (arınmış) olanları sever....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
Huvellezî cealeş şemse dıyâen vel kamere nûren ve kadderehu menâzile li ta'lemû adedes sinîne vel hisâb(hisâbe), mâ halakallâhu zâlike illâ bil hakk(hakkı), yufassılul âyâti li kavmin ya'lemûn(ya'lemûne)....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
1.
huve
: o ki
2.
ellezî ceale
: ki o kıldı (yarattı)
3.
eş şemse
: güneş
4.
dıyâen
: bir ziya, bir ışık (olarak)<...
Yunus Suresi, 5. Ayet:
Güneş'i bir ziya, Ay'ı (kameri) bir nur kılan, O'dur. Ve senelerin adedini ve hesabını bilmeniz için ona menziller tayin etti. Allah ne yarattı ise ancak böylece hak ile yarattı. Bilen bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıklar....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
O, odur ki Güneşi bir zıyâ yaptı Kameri bir nur ve buna menzil menzil mıktarlar ta'yin buyurdu ki senelerin adedini ve hisabı bilesiniz, Allah, bunu ancak hak hikmet ile yarattı, bilecek bir kavm için âyetleri tafsıl ediyor...
Yunus Suresi, 25. Ayet:
1.
vallâhu (ve allâhu)
: ve Allah
2.
yed'û
: davet eder
3.
ilâ dâri es selâmi
: teslim yurduna, selâm yurduna
4.
ve yehdî
Yunus Suresi, 35. Ayet:
De ki: “Şerîk tuttuklarınız içinde (peygamberler göndererek, hüccetler i
kâme
ederek) Hakk'a hidâyet edebilen var mıdır? Halkı, Hakk'a Allahû Tealâ hidâyet eder.” de! O halde, kendisine uyulmaya hakka hidayet eden Allah Teala mı daha layıktır? Yoksa, hidayet olunmadıkça, kendiliğinden hidayet bulamıyacak olanlar mı? Size ne oluyor? Nasıl böyle hükmediyorsunuz?...
Yunus Suresi, 71. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Onlara Nûh’un haberini oku! Hani, kavmine şöyle demişti: 'Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) ikametim ve Allah’ın âyetlerini hatırlatmam size (gözünüze) büyüyorsa, o hâlde (bilin ki ben) Allah’a tevekkül etmişim. Artık (siz Allah’a şirk koştuğunuz) ortaklarınızla berâber işinizi toplayın (da ne yapacağınıza karar verin); sonra bu işiniz üzerinize dert olmasın; sonra bana yapacağınızı yapın ve bana hiç mühlet vermeyin!'...
Yunus Suresi, 72. Ayet:
'Size yaptığım tebliğden yüz çevirir, güç ve iktidarınızı kullanarak halkı istediğiniz istikamette yönlendirirseniz Allah’ın azâbından kurtulamazsınız. Benim, sizden tebliğ görevime karşılık sizi güç durumda bırakacak bir ücret istemediğimi bilin. Benim mükâfatımı yalnızca Allah verir. Bana, İslâm’ı yaşayan müslümanlardan olmam emrolundu' demişti....
Yunus Suresi, 87. Ayet:
1.
ve evhaynâ
: ve biz vahyettik
2.
ilâ mûsâ
: Musa'ya
3.
ve ahî-hi
: ve onun kardeşine
4.
en tebevveâ
: yerleşmek...
Yunus Suresi, 87. Ayet:
Musa (A.S) ve kardeşine vahyettik: “İkinizin kavmi için Mısır'a evler yapın ve evlerinizi kıble kılın ve namazı ikame edin. Ve mü'minleri müjdele!”...
Yunus Suresi, 87. Ayet:
Musa ve erkek kardeşine: "Mısır'da halkınız için evler hazırlayın. . . Evlerinizi ibadethane yapın ve salâtı ikame edin. . . İman edenleri müjdele" diye vahyettik....
Yunus Suresi, 89. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
kad
: oldu, olmuştu
3.
ucîbet
: kabul olundu, icabet edildi
4.
da'vetu-kumâ
: ikinizin duası
Yunus Suresi, 89. Ayet:
(Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “İkinizin duasına icabet edilmiştir (kabul edilmiştir). Artık ikiniz de (kendinizi dîne) ikame edin (Allah'a çağırmaya devam edin). Bilmeyen kimselerin Benden (uzaklaşan) yoluna tâbî olmayın.” dedi....
Yunus Suresi, 89. Ayet:
Peki buyurdu: duanız kabul olundu, siz yine istikamette devam edin ve kendini bilmiyenlerin meslekine uymayın...
Yunus Suresi, 89. Ayet:
(Allah, Mûsâ’ya ve duâsına iştirâk eden Hârûn’a hitâben:) 'Şübhesiz ikinizin de duâsı (onların küfürde ısrarları sebebiyle) kabûl olunmuştur; artık istikamette devâm edin ve sakın o (hakkı, hakikati) bilmeyenlerin yoluna uymayın!' buyurdu....
Yunus Suresi, 89. Ayet:
Buyurdu ki, «İkinizin de duası kabul olunmuştur. Artık istikamette devam ediniz ve bilmez olanların yoluna tâbi olmayınız.»...
Hud Suresi, 3. Ayet:
'İşlediğiniz günahlar ve inkârınızdan dolayı Rabbinizden bağışlanma, koruma kalkanına alınma dileyin, sonra isyandan, günah işlemekten vazgeçerek tevbe edip ona itaate yönelin. O da sizi, ömrünüzün sonuna kadar refah içinde, huzur içinde yaşatsın. Her sâlih amel işleyene, iyilik yapana da dünyada ve âhirette iyiliğinin, ihsanının karşılığını versin. Eğer söylediklerime aldırmaz, güç ve iktidarınızı kullanarak halkı istediğiniz istikamette yönlendirmeye devam ederseniz, ben, sizin adınıza, azamet...
Hud Suresi, 39. Ayet:
1.
fe sevfe
: artık yakında
2.
ta'lemûne
: bileceksiniz
3.
men
: kimse(leri)
4.
ye'tî-hi
: ona gelecek
<...
Hud Suresi, 54. Ayet:
(54-56) "Galiba tanrılarımızdan biri seni pek fena çarpmış!" demekten başka bir şey söyleyemeyiz. Hûd dedi ki: "Ben Allah’ı şahit tutuyorum, siz de şahid olun ki: ben sizin Allah’a şerik koştuklarınızdan hiç birini tanımıyorum. Artık hepiniz toplanın, bana istediğiniz tuzağı kurun, hiç göz açtırmayın, hiç süre tanımayın. Ben benim de, sizin de Rabbiniz olan Allah’a dayanıp güvendim. Hiç bir canlı yoktur ki mukadderatı O’nun elinde olmasın. Rabbim elbette tam istikamet üzeredir."...
Hud Suresi, 55. Ayet:
(54-56) "Galiba tanrılarımızdan biri seni pek fena çarpmış!" demekten başka bir şey söyleyemeyiz. Hûd dedi ki: "Ben Allah’ı şahit tutuyorum, siz de şahid olun ki: ben sizin Allah’a şerik koştuklarınızdan hiç birini tanımıyorum. Artık hepiniz toplanın, bana istediğiniz tuzağı kurun, hiç göz açtırmayın, hiç süre tanımayın. Ben benim de, sizin de Rabbiniz olan Allah’a dayanıp güvendim. Hiç bir canlı yoktur ki mukadderatı O’nun elinde olmasın. Rabbim elbette tam istikamet üzeredir."...
Hud Suresi, 56. Ayet:
(54-56) "Galiba tanrılarımızdan biri seni pek fena çarpmış!" demekten başka bir şey söyleyemeyiz. Hûd dedi ki: "Ben Allah’ı şahit tutuyorum, siz de şahid olun ki: ben sizin Allah’a şerik koştuklarınızdan hiç birini tanımıyorum. Artık hepiniz toplanın, bana istediğiniz tuzağı kurun, hiç göz açtırmayın, hiç süre tanımayın. Ben benim de, sizin de Rabbiniz olan Allah’a dayanıp güvendim. Hiç bir canlı yoktur ki mukadderatı O’nun elinde olmasın. Rabbim elbette tam istikamet üzeredir."...
Hud Suresi, 57. Ayet:
'Söylediklerime aldırmaz, güç ve iktidarınızı kullanarak halkı istediğiniz istikamette yönlendirirseniz Allah’ın azâbından kurtulamazsınız. Ben size özgürce tebliğe memur olduğum dini tebliğ ettim. Rabbim dilerse sizin yerinize başka bir kavmi getirir. Ona hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Rabbim her şeyi denetlemekte, kaydetmekte, koruyup kollamaktadır.' dedi....
Hud Suresi, 68. Ayet:
Sanki orada hiç ikamet etmemişlerdi. Biliniz ki, şüphesiz Semûd, Rablerine kâfir olmuşlardı. Haberiniz olsun ki, Semûd için bir uzaklık vardır....
Yusif Suresi, 4. Ayet:
İz kâle yûsufu li ebîhi yâ ebeti innî re eytu ehade aşere kevkeben veş şemse vel kamere re eytuhum lî sâcidîn(sâcidîne)....
Yusif Suresi, 4. Ayet:
1.
iz kâle
: dediği zaman, demişti
2.
yûsufu
: Yusuf
3.
li ebî-hi
: babasına
4.
yâ ebeti
: ey baba, babacığım
...
Yusif Suresi, 4. Ayet:
Bir vakıt Yusüf babasına, babacığım dedi: ben ru'yada on bir yıldızla Güneşi ve Kameri gördüm, gördüm onları ki bana secde ediyorlar...
Yusif Suresi, 4. Ayet:
Bir vakit ki, Yusuf babasına demişti: «Ey pederim! Muhakkak ben (rüyamda) onbir yıldız ile güneşi ve kameri gördüm, onları gördüm ki benim için secde edicilerdir.»...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Ve O'nu hanesinde bulunduğu kadın, nefsinden muradını almak için hileye düşürmek istedi ve kapıları kilitledi ve «haydi gelsene» dedi. (Yusuf da) Dedi ki: «Allah Teâlâ'ya sığınırım. Şüphe yok ki, o benim efendimdir. Benim ikametgâhımı güzelce kılmıştır. Muhakkaktır ki, zalimler felâha ermezler.»...
Yusif Suresi, 56. Ayet:
Böylece Yûsuf’a, Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde dilediği yerde ikamet etmek, dilediği gibi hareket etmek üzere, ülke içinde yetki, güç, itibar ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi, sünnetimize, düzenimizin yasalarına uygun olarak, irademizin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere nasip ederiz. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet e...
Yusif Suresi, 56. Ayet:
Ve öylece Yusuf için o yerde bir mevki, bir selahiyet verdik. Oradan dilediği yerde i
kâme
t eder idi. Biz dilediğimize rahmetimizi nâsib ederiz. Ve iyilik edenlerin mükâfaatını zâyi etmeyiz....
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Allâhullezî refeas semavâti bi gayri amedin terevnehâ summestevâ alel arşı ve sehhareş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), yudebbirul emre yufassılul âyâti leallekum bi likâi rabbikum tûkınûn(tûkınûne)." ...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
1.
allâhu ellezî
: Allah o ki
2.
refea es semavâti
: gökleri yükseltti
3.
bi gayri
: olmaksızın
4.
amedin
: direkl...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Allah odur ki Semalara direksiz irtifa' verdi, onları görüyorsunuz, sonra Arş üzerine istivâ buyurdu ve Şems-ü Kameri teshır eyledi, her biri müsemmâ bir ecel için cereyan ediyor, emri tedbir, âyetleri tafsıl eyliyor ki sizler rabbınızın likasına yakîn hasıl edesiniz...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Allah, o zâtı-ı akdestir ki, gökleri görüyorsunuz, direksiz olarak yükseltmiştir. Sonra arş üzerine istivada bulunmuştur ve güneşi de, kameri de musahhar kılmıştır ki, herbiri bir malum vakit için cereyan eder. (O Hâlık-i Kerîm) Her işi tedbir eder, âyetleri mufassalan beyan buyurur. Tâ ki Rabbinize kavuşacağınızı yakînen bilesiniz....
Rəd Suresi, 19. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) O hâlde Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, (îmân hakikatlerine gözleri kapalı) o kör kimse gibi olur mu? (Bundan) ancak(istikametli) akıl sâhibleri ibret alırlar....
Rəd Suresi, 22. Ayet:
1.
vellezîne (ve ellezîne)
: ve o kimseler
2.
saberû
: sabrettiler
3.
ibtigâe
: istedi
4.
vechi rabbi-him
: Rab'le...
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Onlar, sabırla Rab'lerinin vechini (Zat'ını, Zat'a ulaşmayı ve Allah'ın Zat'ını görmeyi) dileyenler ve namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açıkça infâk edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan kimselerdir. İşte onlar için, bu dünyanın (güzel bir) akıbeti (sonucu) vardır....
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Yine onlar Rablerinin vechini (cennet yaşamı olan rabbanî kuvvelerin açığa çıkışı yaşamını) arzulayarak sabrettiler (mevcut şartlarına); salâtı ikame ettiler ve kendilerinde açığa çıkardığımız yaşam gıdasından gizli ve açık olarak bağışta bulundular. . . Yaptıkları yanlışları (arkasından yapacakları) güzel fiillerle yok ederler. . . İşte onlarındır geleceğin vatanı!...
Rəd Suresi, 22. Ayet:
İşte onlar Rablerinin rızasını elde etme yolunda sebat gösterirler; hem salatı ikame ederler hem de kendilerine verdiğimiz nimetlerden gizlice ve açıktan sarf ederler; dahası, kötülüğü iyilikle ortadan kaldırırlar. İşte onlar, (bu) diyarın mutlu sona ulaşacak sakinleridirler....
İbrahim Suresi, 28. Ayet:
1.
e lem tere
: görmedin mi
2.
ilellezîne (ilâ ellezîne)
: o kimseleri
3.
beddelû
: bedel, karşılık
4.
ni'mete allâhi
...
İbrahim Suresi, 31. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
li ibâdiye
: kullarıma
3.
ellezîne âmenû
: Allah'a ulaşmayı dileyenler, âmenû olanlar
4.
yukîmu es salâte...
İbrahim Suresi, 31. Ayet:
Âmenû olan (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen) kullarıma söyle: “ Dostluk ve alışverişin olmadığı o günün gelmesinden önce namazı ikame etsinler! Onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve aleni (açık) olarak infâk etsinler!”...
İbrahim Suresi, 31. Ayet:
İman etmiş kullarıma de ki: "Salâtı ikame etsinler ve verdiğimiz yaşam gıdalarından gizlice veya açıkça bağışta bulunsunlar, alış-veriş ve dostluğun olmadığı süreç gelmeden önce. "...
İbrahim Suresi, 33. Ayet:
Ve sehhare lekumuş şemse vel kamere dâibeyn(dâibeyni), ve sehhare lekumul leyle ven nehâr(nehâra)....
İbrahim Suresi, 33. Ayet:
1.
ve sehhare
: ve boyun eğdirdi, emre amade kıldı, musahhar kıldı
2.
lekum
: sizin için
3.
eş şemse
: güneş
4.
ve el kamere
İbrahim Suresi, 33. Ayet:
Ve sizin için birbiri ardınca Şems-ü Kameri muhassar kıldı, yine sizin için leyl-ü neharı verdi...
İbrahim Suresi, 33. Ayet:
Ve sizin için aleddevam deveran eden güneşi ve kameri musahhar kıldı ve sizin için geceyi ve gündüzü de musahhar kılmıştır....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
1.
rabbe-nâ
: Rabbimiz
2.
innî
: muhakkak ben
3.
eskentu
: yerleştirdim, iskân ettim
4.
min zurriyyetî
: zürriyeti...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
Ey Rabbimiz! Ben, zürriyetimden bir kısmını ekin bitmeyen bir vadiye, Senin Beyt-i Haram'ının yanında iskân ettim (yerleştirdim). Ey Rabbimiz! Namazı ikame etsinler. Bir kısım insanların kalbini onlara meylettir. Ve onları ürünlerden rızıklandır. Böylece onlar şükrederler....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
"Rabbimiz. . . Muhakkak ki ben, zürriyetimden bazısını senin kutsal evinin yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. . . Rabbimiz, salâtı ikame (sana yönelişlerinin getirisini) yaşasınlar diye! (O hâlde) insanlardan bazı hakikati idraka açık olan şuur sahiplerini, onlara meylettir ve kendilerini ilim ve marifetlerden rızıklandır. . . Tâ ki değerlendirsinler, şükretsinler. "...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
Yarabbenâ! Ben, zürriyyetimden ba'zısını senin beyti muharreminin yanında, ekin bitmez bir vâdide iskân ettim, yarabbenâ! namazı ikame etsinler diye, bundan böyle insanlardan bir takım gönülleri onlara doğru akıt, ve onları hasılâttan merzuk buyur, gerek ki şükrederler...
İbrahim Suresi, 40. Ayet:
1.
rabbic'alnî (rabbi ic'al-nî)
: Rabbim beni kıl
2.
mukîme
: ikame eden
3.
es salâti
: namaz
4.
ve min zurriyyetî
İbrahim Suresi, 40. Ayet:
Rabbim, beni ve zürriyetimi namazı ikame edenlerden kıl. Rabbimiz, duamı kabul buyur....
İbrahim Suresi, 40. Ayet:
"Rabbim, salâtı ikameyi (Esmâ hakikatine yönelişin getirisini yaşayanlardan) kıl beni ve zürriyetimden de (ikame edenler yarat)! Rabbimiz; duamı gerçekleştir. " (Dikkat: İbrahim a. s. gibi bir Zât, salâtın ikamesini - yaşantısını talep ediyor; bu ne anlam taşır, derin düşünmek gerekir. A. H. )...
İbrahim Suresi, 41. Ayet:
1.
rabbe-nâ
: Rabbimiz
2.
igfir-lî
: beni mağfiret et
3.
ve li vâlideyye
: ve, annemi ve babamı
4.
ve li el mu'minîne
...
İbrahim Suresi, 45. Ayet:
Halbuki, siz nefislerine zulmetmiş olanların yurtlarında ikamet etmiş ve onlara neler yapmış olduğumuz sizin için apaçık belli olmuş idi ve sizin için misaller de beyan etmiştik....
İbrahim Suresi, 52. Ayet:
Bu (Kur’ân), kendisiyle hem korkutulsunlar, hem O’nun ancak bir tek İlâh olduğunu bilsinler, hem de (istikametli) akıl sâhibleri ibret alsınlar diye insanlara bir tebliğdir....
Hicr Suresi, 41. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
hâzâ
: bu
3.
sırâtun
: yoldur
4.
aleyye
: bana
Hicr Suresi, 76. Ayet:
1.
ve inne-hâ
: ve çünkü o, muhakkak ki o
2.
le
: gerçekten
3.
bi sebîlin
: yol üzerinde
4.
mukîmîn
: durmakta ola...
Nəhl Suresi, 9. Ayet:
İşte (O tek yaratıcı olduğu için), yolun istikamet tayini de O’na düşer; zira bazı yollar saptırıcıdır. Eğer Allah dileseydi hepinizi doğru yola yöneltirdi....
Nəhl Suresi, 12. Ayet:
Ve sehhara lekumul leyle ven nehâre veş şemse vel kamer(kamere), ven nucûmu musahharâtun bi emrih(emrihî), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne). ...
Nəhl Suresi, 12. Ayet:
1.
ve sehhara lekum
: ve sizin emrinize verdi
2.
el leyle
: gece
3.
ve en nehâre
: ve gündüz
4.
ve eş şemse
: ve g...
Nəhl Suresi, 12. Ayet:
Hem sizin için geceyi ve gündüzü ve Şems-ü Kameri teshır buyurdu, bütün yıldızlar da onun emrine müsahhardırlar, elbette bunda aklı olan bir kavm için âyetler var...
Nəhl Suresi, 12. Ayet:
Ve sizin için geceyi, gündüzü, güneşi, kameri musahhar kıldı. Yıldızlar da onun emriyle musahhardırlar. Muhakkak ki, bunda âkilâne düşünür bir kavim için elbette büyük alâmetler vardır....
Nəhl Suresi, 29. Ayet:
1.
fedhulû (fe udhulû)
: haydi, artık girin
2.
ebvâbe
: kapılar
3.
cehenneme
: cehennem
4.
hâlidîne
: ebedî olanla...
Nəhl Suresi, 29. Ayet:
'O halde, içinde ebedî kalacağınız Cehennem’in kapılarından girin. Büyüklük taslayarak serkeşlik, zorbalık ve diktatörlük yapanların devamlı ikametgâhları ne kötüdür.'...
Nəhl Suresi, 29. Ayet:
Bu sebeple, içinde ebedi kalacağınız cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların ikametgahı ne kötüdür!...
Nəhl Suresi, 76. Ayet:
1.
ve darabe allâhu
: ve Allah (misal) verdi
2.
meselen
: bir misal, bir örnek
3.
raculeyni
: iki kişi, iki adam
4.
ehadu-humâ<...
Nəhl Suresi, 80. Ayet:
Vallâhu ceale lekum min buyûtikum sekenen ve ceale lekum min culûdil en’âmi buyûten testehıffûnehâ yevme za’nikum ve yevme i
kâme
tikum ve min asvâfihâ ve evbârihâ ve eş’ârihâ esâsen ve metâan ilâ hîn(hînin). ...
Nəhl Suresi, 80. Ayet: