Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde hareket eden hiçbir dabbeh ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz, Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi de Rabb'lerinin huzurunda toplanacaklardır....
Yusif Suresi, 110. Ayet:
Ne zaman ki resuller, yalanlanmalarının bitmeyeceği kanaatine varıp ümitlerini iyice yitirince, onlara yardımımız ulaştı. Sonra da dilediklerimiz kurtarıldı. Azabımız, suçlu halklardan geri çevrilmez....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Onlardan bazılarına, kat kat vererek, kendilerini yararlandırdığımız şeylere imrenme. Onlar için üzülme. Sen, mü'minlere kol kanat ger....
İsra Suresi, 24. Ayet:
Ve merhametle, alçakgönüllüce onlara kol kanat ger. Ve de ki: "Rabb'im, onların beni büyütürken gösterdikleri merhamet gibi, onlara merhamet et."...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam O'nun yoluna yönelerek, Rabb'ine çağrıda bulunanlarla beraber olmada sabırlı ol. Dünya hayatının çekiciliğine kanarak gözlerini onlardan ayırma. Kalbini zikrimizden gafil kıldığımız, tutkularına uymuş, işi aşırılık olan kimseye boyun eğme. ...
Kəhf Suresi, 37. Ayet:
Tartışmaya girdiği arkadaşı ona: "Seni topraktan, sonra bir nutfeden yaratan, sonra da seni insan şekline sokana nankörlük mü ediyorsun?"...
Məryəm Suresi, 57. Ayet:
Onu yüce bir mekana yükselttik....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd göklere ve yere yaradılış yasalarını koyan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı resuller yapan Allah'a özgüdür. O, yaratmada dilediğini arttırır. Allah, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Gökyüzünde sıra sıra süzülerek, kanat çırparak uçanları görmüyorlar mı? Onları havada Rahman'dan başkası tutmuyor. Kuşkusuz O, Her Şeyi Gören'dir....
Fələq Suresi, 5. Ayet:
"Ve kıskandığı zaman, kıskananın şerrinden."...
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
(Kanaatlarınca, kalblerinde olan küfrü örtmekle) Cenâb’ı Allah’ı ve müminleri (sahabeyi) aldatırlar. Bilmezler ki, ancak kendi nefislerini aldatırlar....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların misali ateş yakana benzer, ki yakılan ateş çevreyi aydınlatır. Ne varki kendi hakikatlerinden gelen nur açığa çıkmadığı için, karanlığa terkedilir; artık göremez!...
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
Rabbiniz, sizin yaşamanız, yerleşmeniz, menfaatiniz için yeryüzünü tarıma elverişli ovalar, iskâna uygun araziler haline, işlevli hale getiren, göğü de yükseltip düzenleyerek tavan olarak inşa eden, gökten su indirerek depolayandır. O su ile, size rızık olarak topraktan çeşitli ürünler çıkardı. Artık, bundan sonra da, bile bile Allah’a eşler, ortaklar koşmayın....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allâh kesinlikle bir sivrisinek kanadı veya ondan da ufak bir şeyi misal vermekten kaçınmaz. İmanın gereğini yaşayanlar bunun Rablerinden kaynaklanan bir Hak olduğunu bilirler. Bu gerçeği inkâr edenler ise, (misalî anlatımları değerlendirmeyip) "Allâh, acaba bununla ne demek istedi" derler. Bu anlatım, çoğunun (fıtratlarının elvermemesinden dolayı) sapmasına yol açar; bir kısmını da gerçeğe hidayet eder. Allâh, onunla (bu tür anlatımla) sâfiyetini yitirmişlerden başkasını saptırmaz!...
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" dediği vakit onlar: "Â! Oradaki nizamı bozacak ve yeryüzünü kana bulayacak bir mahlûk mu yaratacaksın? Oysa biz sana devamlı hamd, ibadet yapıp, Sen’i tenzih etmekteyiz!" dediler. Allah: "Ben, sizin bilmediğiniz pek çok şey bilirim" buyurdu....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fe ezellehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ
kânâ
fîh(fîhi), ve kulnâhbitû ba’dukum li ba’din aduvv(aduvvun), ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn(hînin)....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
1.
fe
: o zaman, fakat
2.
ezelle-humâ
: onları (o ikisini) kaydırdı (ayağını
3.
eş şeytânu
: şeytan
4.
an-hâ
: ond...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın kullarından, dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Onlar Allah'ın kendi kullarından dilediği kimselere fazl-u kereminden indirdiği (âyetleri) haset ve azgınlık ile kıskanarak Allah'ın indirdiğini inkâr etmekle kendilerini ne kötü şey karşılığında (yok pahasına) sattılar da gazab üstüne gazaba uğradılar!. Kâfirler için ezici, horlayıcı bir azâb vardır.....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın lütfunu dilediği kuluna bahşetmesini kıskanarak Allah'ın indirdiği hakikati inkar etmeleri ve böylece kendilerini kaptırdıkları şu (boş gurur) ne kötü! Onlar böylece Allah'ın gazabını tekrar tekrar hak ettiler. Ve o hakikati inkar edenler için hazırlanmış utanç verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Bunların, kendilerini uğruna sattıkları şey ne kadar da fena! Allah’ın kullarından dilediği birine kendi lütfundan vahiy indirmesini kıskanarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler de gazap üstüne gazaba uğradılar! Kâfirler için zelil ve perişan eden bir azap da vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın kularından, dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için alçaltıcı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın, kullarından dilediğine lütfunun eseri olarak indirdiğini zalimce kıskanarak, Allah'ın vahyettiğini inkar etmeleri uğruna öz benliklerini sattıkları şey ne çirkindir! Bu yüzdendir ki gazap üzerine gazaba çarpıldılar. Gerçeği örtenler için rezil edici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: "Eğer Allah katındaki ahiret hayatı, başka hiç kimseye değil de yalnız size mahsus ise ve kanaatinizde samimi iseniz o zaman ölümü arzulamanız gerekmez mi?"...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli Kitaptan (hakikat bilgisi verilmiş olanlardan) birçoğu, Hak kendilerince apaçık farkedilmesine rağmen, sırf hasetlerinden dolayı sizi imandan küfre döndürmek ister. Allâh hükmü sizde açığa çıkana kadar kusurlarına bakmayın, anlayış gösterin. Muhakkak ki Allâh her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâ(şehîden), ve mâ cealnâl kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na’leme men yettebiur resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyh(akibeyhi), ve in kânet le kebîreten illâ alellezîne hedallâh(hedallâhu) ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bin nâsi le raûfun rahîm(rahîmun). ...
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne (dinden çıkmanız için yapılan baskı) kalkana; Allâh dinini rahatça yaşayana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse (baskıdan - savaşmaktan), artık zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların aybaşı hâlinden soruyorlar. . . O sıkıntılı bir dönemdir. Kadınlarla, âdet kanaması sürecinde, (kandan) temizleninceye kadar cinsel ilişkiye girmeyin. Temizlendikten sonra Allâh'ın hükmettiği yerden yaklaşabilirsiniz. Allâh kesinlikle yanlışlarından (dolayı) çok tövbe edenleri, çok arınanları sever....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana kadınların aybaşı kanaması hakkında soru sorarlar. De ki; «O bir eziyet, bir rahatsızlıktır. «Aybaşı dönemlerinde kadınlardan uzak durun, temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendiklerinde Allah'ın size emrettiği yoldan onlarla cinsel ilişki kurun. Hiç şüphesiz Allah tevbe edenleri ve tertemiz olanları sever....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah, sizi yeminlerinizde bilmeyerek ettiğiniz lağıv (herhangi bir kasıt olmadan, kanaate göre yanlış yere yapılan yemin)dan sorumlu tutmaz. Fakat kalbinizin kazandığı yalan yere yapılan yeminden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayıcıdır, çok halimdir....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer (bu iki boşamadan sonra koca eşini) tekrar boşarsa artık o kadın bir başka koca ile nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer bu ikinci kocası o kadını boşarsa, Allah'ın sınırlarını gözeteceklerine kanaat getirmeleri durumunda (birinci kocası ile) yeniden evlenmelerinde kendileri için bir sakınca yoktur. Bunlar Allah'ın, bilen bir topluluğa açıkladığı sınırlarıdır....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut askerlerle yola çıkınca: 'Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim de ondan tatmazsa işte o bendendir. Yalnız eliyle bir avuç avuçlayan müstesnadır' dedi. İçlerinden az bir kısım dışında hepsi ondan içtiler. O (Talut) ve onunla beraber bulunan iman etmiş kişiler ırmağı geçince, bunlar (emri tutmayıp ırmaktan su içenler): 'Bugün bizim Calut'a ve onun askerlerine karşı koyacak gücümüz yok' dediler. Kendilerinin Allah'a kavuşacakları kanaatini taşıyanlar...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Vaktaki Talût (Cihad yapmak için Kudüs’ten) askerleri ile ayrıldı, (ordusuna) şöyle dedi: “- Gerçekten Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir. Kim de ondan içmezse o benden (bana bağlı olanlardan) dır. Ancak eli ile alıp içenler müstesna (bu kadar içmelerine izin vardır). Nihayet nehire varır varmaz, askerlerden pek azı müstesna, ondan kana kana içtiler. Vaktaki Talût ile beraberindeki müminler o nehri geçtiler, beri tarafta kalıp nehri geçemiyenler: “- Bugün bi...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Vaktaki Taalut ordusiyle ayrılıb çıkdı, dedi ki: «Şübhesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edicidir, işte kim ondan (kana kana) içerse benden değil, kim onu tutmazsa artık o benden. Eliyle bir avuç alanlar başka (onlara müsâade var)». Derken (ırmağa varır varmaz), içlerinden birazı müstesna olmak üzere ondan (bol bol) içdiler. Nihayet o (Taalut) ve mahiyyetindeki mü'minler vaktaki onu (ırmağı) geçdiler, (beri yanda kalanlar) dediler ki: «Bugün bizim Câluta ve ordusuna karşı (duracak) takatimiz yo...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Böylece Tâlût ordu(su)yla (Kudüs’ten) ayrılınca (onlara) şöyle dedi: 'Muhakkak ki Allah, sizi bir nehirle (de) imtihân edicidir. Buna rağmen kim ondan içerse, artık benden değildir. Eliyle bir avuç alan müstesnâ, kim de ondan (izin verilenden fazlasını) tatmazsa, işte şübhesiz o bendendir!' Fakat içlerinden pek azı müstesnâ, (hepsi) ondan (kana kana) içtiler.Derken o ve berâberindeki îmân edenler onu (nehri) geçince, (sudan içenler): 'Bugün Câlût ve ordusuna karşı bizim tâkatimiz yoktur!' dedile...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Tâlût, askerleri(ni) yürütüp (ordugâhtan) çıkarınca dedi ki: "Allâh sizi bir ırmakla deneyecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Ondan (kana kana) tadmayıp sadece eliyle bir avuç alan bendendir." İçlerinden pek azı hariç, hepsi ondan içtiler. Nihâyet Tâlût ve kendisiyle beraber inananlar, ırmağı geçince: "Bugün Câlût'a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına kanâat getirenler ise: "Nice az bir topluluk var ki, Allâh'ın izniyle çok topluluğa gâlib gelmiştir. ...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Baksana ona: O, kendine Allah meliklik verdi diye İbrahime rabbı hakkında huccet yarışına kalkana, İbrahim ona «benim rabbım o kadirı kayyumdur ki hem diriltir hem öldürür» dediği vakit «ben diriltirim ve öldürürüm» demişti, İbrahim: «Allah güneşi Meşrıktan getiriyor, haydi sen onu Mağribden getir» deyiverince o küfreden herif dona kaldı, öyle ya: Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Baksana, Allah kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya kalkana! İbrahim ona: «Benim Rabbim, hem dirilten hem öldürendir.» dediği zaman, O: «Ben, diriltir ve öldürürüm.» demişti. İbrahim: «Allah, güneşi doğudan doğduruyor, haydi, sen de batıdan getir!» deyince, o inkarcı herif donakaldı. Öyle ya, Allah zulmedenleri muvaffak etmez....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB(meâbi)....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
1.
zuyyine
: süslü gösterildi
2.
li en nâsi
: insanlara
3.
hubbu
: sevgi, muhabbet
4.
eş şehevâti
: şehvetler, nef...
Ali-İmran Suresi, 24. Ayet:
Bu da, sayılı günlerden başka ateşte kalmayız demelerindendir. Kendi uydurmaları olan bu kanaat, onları dinlerinde de aldatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 122. Ayet:
O zaman (Uhud savaşında ordunun sağ ve sol kanadını teşkil eden Seleme Oğulları ile Harise Oğullarından ibaret) içinizden iki birlik savaş korkusundan (münafık Ubeyy’in kaçışına bakarak) geri dönmeğe niyyetlenmişti. Halbuki onların yardımcısı Allah idi. Müminler yalnız Allah’a güvenip dayanmalıdır....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
O anda boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye bakmıyordunuz bile. Peygamberse arkanızdan sizi çağırıp durmadaydı. Tanrı, elinizden çıkana hayıflanmayasınız, gelip çatan felâketlerden mahzun olmayasınız diye sizi, gam üstüne gam vererek cezalandırdı ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin arkasından size içinizden bir zümreyi saran bir güven, bir uyku indirdi; diğer bir zümre ise kendi dertlerine düşmüş, Allah'a karşı cahiliyye kanaatine benzeyen gerçek dışı bir kanaat besliyorlar: «Bizim yapacağımız bir şey var mı?» diyorlardı. De ki: «Şüphesiz, bütün iş Allah'ındır.» Onlar, içlerinde sana açıklamadıkları bir şey gizliyorlar, «Bizim bu işte görüşümüz alınsaydı burada öldürülüp gitmezdik» diyorlar. De ki: «Evinizde bile olsaydınız öldürülmesi takdir edilmiş buluna...
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey iman edenler! Sizler, inkâr edenler ve yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında: "Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezler, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah bu kanaatı onların kalplerine (kaybettikleri yakınları için onulmaz) bir hasret (yarası) olarak koydu. Canı veren de alan da Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görür....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey iman edenler! Sizler, inkâr edenler ve yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında: «Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezler, öldürülmezlerdi» diyenler gibi olmayın. Allah bu kanaatı onların kalplerine (kaybettikleri yakınları için onulmaz) bir hasret (yarası) olarak koydu. Canı veren de alan da Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görür....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum alel gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun)....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri gözetip deneyin. Onların olgunlaştıkları, akıllı ve tedbirli davranır hale geldikleri konusunda samimi kanaatiniz oluşursa, vakit geçirmeden mallarını kendilerine verin. Büyüyüp de mallarını geri alacaklar düşüncesiyle yerinde, uygun miktardan fazla cahilce israf ederek, alelacele yemeyin. Zengin olan veli iffetli olmaya, onların malına elini sürmemeye çalışsın. Yoksul olan da, Kur’ân’ın ve sünnetin belirlediği ölçüler içinde, İslâmî kurallarla örtüşen, ö...
Nisa Suresi, 17. Ayet:
İnnemât tevbetu alâllâhi lillezîne ya’melûnes sûe bi cehâletin summe yetûbûne min karîbin fe ulâike yetûbullâhu aleyhim. Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 31. Ayet:
Kebairden (büyük suçlardan - şirk, insan öldürmek vs. ) kaçınırsanız, küçük suçlarınızı örter, kerîm bir mekâna yerleştiririz....
Nisa Suresi, 39. Ayet:
Ve mâzâ aleyhim lev âmenû billâhi vel yevmil âhıri ve enfekû mimmâ razakahumullâh(razakahumullâhu). Ve kânallâhu bihim alîmâ(alîmen)....
Nisa Suresi, 85. Ayet:
Men yeşfa’ şefâaten haseneten yekun lehû nasîbun minhâ, ve men yeşfa’ şefâaten seyyieten yekun lehu kiflun minhâ. Ve kânallâhu alâ kulli şey’in mukîtâ(mukîten)....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Ve mâ kâne li mu’minin en yaktule mu’minen illâ hataâ(hataen), ve men katele mu’minen hataen fe tahrîru rakabetin mu’minetin ve diyetun musellemetun ilâ ehlihî illâ en yessaddakû. Fe in kâne min kavmin aduvvin lekum ve huve mu’minun fe tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin). Ve in kâne min kavmin beynekum ve beynehum mîsâkun fe diyetun musellemetun ilâ ehlihî ve tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin), fe men lem yecid fe sıyâmu şehreyni mutetâbiayni tevbeten minallâh(minallâhi). Ve kânallâhu alî...
Nisa Suresi, 96. Ayet:
Deracâtin minhu ve magfiraten ve rahmet(rahmeten). Ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen)....
Nisa Suresi, 99. Ayet:
Fe ulâike asâllâhu en ya’fuve anhum. Ve kânallâhu afuvven gafûrâ(gafûran)....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Ve men yuhâcir fî sebîlillâhi yecid fîl ardı murâgamen kesîran veseah(veseaten). Ve men yahruc min beytihî muhâciran ilâllâhi ve resûlihî summe yudrikhul mevtu fe kad vakaa ecruhu alâllâh(alâllâhi). Ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen)....
Nisa Suresi, 104. Ayet:
Ve lâ tehinû fîbtigâil kavm(kavmi). İn tekûnû te’lemûne fe innehum ye’lemûne kemâ te’lemûn(te’lemûne), ve tercûne minallâhi mâ lâ yercûn(yercûne). Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
Yestahfûne minen nâsi ve lâ yestahfûne minallâhi ve huve meahum iz yubeyyitûne mâ lâ yardâ minel kavl(kavli). Ve kânallâhu bi mâ ya’melûne muhîtâ(muhîtan)....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Ve men yeksib ismen fe innemâ yeksibuhu alâ nefsihî. Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 126. Ayet:
Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu bi kulli şey’in muhîtâ(muhîtan)....
Nisa Suresi, 130. Ayet:
Ve in yeteferrekâ yugnillâhu kullen min seatihî. Ve kânallâhu vâsian hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 131. Ayet:
Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve lekad vassaynâllezîne ûtûl kitâbe min kablikum ve iyyâkum enittekullâh(enittekullâhe). Ve in tekfurû fe inne lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kânallâhu ganiyyen hamîdâ(hamîden)....
Nisa Suresi, 133. Ayet:
İn yeşa’ yuzhibkum eyyuhân nâsu ve ye’ti bi âharîn(âharîne). Ve kânallâhu alâ zâlike kadîrâ(kadîran)....
Nisa Suresi, 134. Ayet:
Men kâne yurîdu sevâbed dunyâ fe indallâhi sevâbud dunyâ vel âhırah(âhırati). Ve kânallâhu semîan basîrâ(basîran)....
Nisa Suresi, 147. Ayet:
Mâ yef’alullâhu bi azâbikum in şekertum ve âmentum. Ve kânallâhu şâkiran alîmâ(alîmen)....
Nisa Suresi, 148. Ayet:
Lâ yuhibbullâhul cehra bis sûi minel kavli illâ men zulim(zulime). Ve kanallâhu semîan alîmâ(alîmen)....
Nisa Suresi, 152. Ayet:
Vellezîne âmenû billâhi ve rusulihî ve lem yuferrikû beyne ehadin minhum ulâike sevfe yu’tîhim ucûrahum. Ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen)....
Nisa Suresi, 158. Ayet:
Bel rafaahullâhu ileyh(ileyhi). Ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 165. Ayet:
Rusulen mubeşşirîne ve munzirîne li ellâ yekûne lin nâsi alâllâhi huccetun ba’der rusul(rusuli). Ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Yâ eyyuhân nâsu kad câekumur resûlu bil hakkı min rabbikum fe âminû hayran lekum. Ve in tekfurû fe inne lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard(ardı). Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen)....
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarm...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey peygamber, kalpleri iman etmediği halde ağızdan «inandık» diyenler ile yahudilerden oluşmuş küfür yarışçılarının tutumu seni üzmesin. Bunlar körü körüne yalana kanarlar ve senin karşına çıkmayan bir grubun sözlerini tutarlar. Onlar da kelimelerin anlamlarını çarpıtan ve «size şöyle bir fetva verilerse ona uyun, eğer başka bir fetva verilirse ona kulak asmayın» diyen kimselerdir. Eğer Allah birini saptırmayı dilerse sen Allah'a karşı onun için hiç bir şey yapamazsın. İşte bunlar, Allah kalpler...
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Onlar körü körüne yalana kanarlar ve ısrarla haram yerler. Eğer sana gelirlerse istersen aralarında hüküm ver, istersen kendilerine yüz çevir. Eğer onlara yüz çevirirsen sana hiç bir zarar dokunduramazlar. Eğer aralarında hüküm verirsen adalet uyarınca hüküm ver. Çünkü Allah adalete bağlı olanları sever....
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar haalâ cahillik (devri) nin (o kötü)hükmünü mü arıyorlar? Şübhesiz bir kanâata sahib olacak bir kavm indinde hükmü Allahdan daha güzel olan da kimdir? ...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar cahiliyet devrindeki hükmü mü arıyorlar? Allah Teâlâ'dan daha güzel hükmeden kim vardır tam kanaat sahibi bir kavim indinde?...
Maidə Suresi, 68. Ayet:
De ki: «Ey ehl-i kitâb, Tevrâtı (n), İncili (n) ve Rabbinizden size indirilen (Kur'ânı Kerîm) i (n hükümlerini) dosdoğru tatbıyk ve icra edilinceye kadar siz hiç bir şey (hiç bir kanâat) üzerinde değilsinizdir». Andolsun, sana Rabbinden indirilen (bu Kur'an) onlardan bir çoğunun taşkınlığını ve gâvurluğunu artıracakdır. O halde, o kâfirler güruhuna karşı gam yeme. ...
Maidə Suresi, 75. Ayet:
Melmesîhubnu meryeme illâ resûl(resûlun), kad halet min kablihir rusul(rusulun) ve ummuhu sıddîkah(sıddîkatun)
kânâ
ye’kulânit taâm(taâmi) unzur keyfe nubeyyinu lehumul âyâti summenzur ennâ yu’fekûn(yu’fekûne)....
Maidə Suresi, 75. Ayet:
1.
mâ
: değil, (başka) değil
2.
el mesîhu
: Mesih
3.
ibnu meryeme
: Hz. Meryem'in oğlu
4.
illâ resûlun
: ancak sad...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allâh sizi düşüncesizce ettiğiniz yeminlerden dolayı sorumlu tutmaz! Fakat kasıtlı - bilinçli yeminlerinizden sorumlu olursunuz! Bilinçli yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta yollusundan on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır! Kim bunları yapacak imkâna sahip değilse, o takdirde üç gün oruç gerekir. İşte yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffareti budur! Yeminlerinizi muhafaza edin. . . Değerlendirirsiniz diye, Allâh işaretlerini sizin iç...
Ənam Suresi, 35. Ayet:
Eğer onların hak dinden yüz çevirmeleri sana ağır geliyorsa, haydi kendi başına yerin dibine inecek bir kanal veya göğe çıkacak bir merdiven arayıp da onlara başka bir mûcize getirmeğe gücün yettiği takdirde hiç durma. (Yani, buna gücün yetmez. O halde sabret ve Allah’ın hükmünü bekle). Allah dilemiş olsaydı, muhakkak onları hidayet üzerinde toplardı. O halde, sakın bunu bilmiyenlerden olma......
Ənam Suresi, 38. Ayet:
1.
ve mâ
: ve değil
2.
min dâbbetin
: yürüyen hayvandan
3.
fî el ardı
: arzda, yeryüzünde
4.
ve lâ tâirin
: ve kuş...
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab'lerine haşrolunacaklar (olunurlar)....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve kanatlarıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi o da bir cinse mensup olmasın. Biz, kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık, sonra da hepsi Rablerinin tapısında toplanır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçmakta olan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi topluluklar (belli bir sistem ve düzene bağlı olarak oluşmuş türler) olmasınlar! Biz "OKU"nası yaratılmışlar âleminde hiçbir şeyi eksik bırakmadık! Sonra (onlar) Rablerine haşrolunurlar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen bütün canlılar ve iki kanadıyla uçan bütün kuşlar kesinlikle sizinle benzer tarafları olan, kâinattaki dengeyi sağlamakla sorumlu, organize birer canlı türüdürler. Biz kitapta bilgi işlem merkezinde, Levh-i Mahfuz’da hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onlar Rablerinin huzurunda toplanacaklar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve iki kanatlarıyla uçan bütün kuşlar sizin gibi birer ümmettirlerdir. [4] Kitap'ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Onlar sonra Rabblerinin huzurunda toplanırlar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz Kitap'ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde yürüyen hayvan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan hepsi (yemek, içmek, zikretmek hususunda) ancak sizin gibi ümmetlerdir. Biz O kitabda (Kur’an veya Levhi mahfuzda) hiç bir şeyi noksan bırakmadık. Sonra, ancak Rablerine toplanıp getirilirler....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde yuruyen hayvanlar ve kanatlariyla ucan kuslar da ancak sizin gibi birer toplulukturlar. Kitap'da Biz hicbir seyi eksik birakmadik; onlar sonra Rablerine toplanacaklardir....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde yürüyüp hareket eden her hayvan, kanatlarıyla uçan her kuş, sizin gibi birer ümmettirler. Kitab'da hiçbir şeyi eksik bırakmadık ve ihmâl de etmedik. Sonunda (hepsi de) Rablerine haşrolunurlar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde yürüyen hayvanlar ve kanatlarıyla uçan kuşlar da ancak sizin gibi birer toplulukturlar. Kitap'da Biz hiçbir şeyi eksik bırakmadık; onlar sonra Rablerine toplanacaklardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Kanatlarıyla uçan kuşlar dahil yeryüzündeki tüm yaratıklar sizin gibi birer toplum. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onlar (tüm yaratıklar) Rab'lerinin huzuruna toplanacak....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
hem yerde debelenen hiç bir hayvan ve iki kanadiyle uçan hiç bir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasınlar, biz kitâbda hiç bir tefrıt yapmamışızdır, sonra hepsi toplanır Rablarına haşrolunurlar...
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde debelenen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar! Biz kitapta hiçbir eksik bırakmamışızdır. Sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde kımıldayan bütün hayvan türleri ve kanatları ile uçan bütün kuş çeşitleri sizler gibi birer canlılar topluluğudurlar. Biz hiçbir şeyi o kitabın dışında bırakmadık. Sonra bunlar, Rabblerinin huzurunda biraraya getirirler....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiç birşeyi noksan bırakmadık. Sonra onlar rablerine toplanacaklardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde yürüyen hiç bir hayvan ve iki kanadıyle uçan hiç bir kuş hariç olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz o kitabda hiç bir şey'i eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi de) ancak Rablerine toplanıb getirilirler. ...
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş da yoktur ki, sizin gibi birer ümmet (yaratılışları ve ihtiyaçları ile aynı birer nevi') olmasınlar! (Biz)kitabda (Levh-i Mahfûz’da) hiçbir şeyi eksik bırakmadık; sonra (hepsi) ancak Rablerinin huzûrunda toplanacaklardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; onlar da sizin gibi bir ümmet olmasınlar. Biz, kitabta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onlar Rabblarına toplanırlar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
halbuki yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi (Allahın) mahluku olmasın: Biz, buyruğumuzda tek şeyi bile ihmal etmedik. Ve bir kez daha (belirtelim): onlar(ın tümü) Rableri huzurunda toplanacaklardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Ve yerde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan bir kuş yoktur ki, onlar sizin gibi ümmetlerdir. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra Rablerinin huzuruna sevkolunacaklardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir kuş yoktur ki, onlar da sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet onların hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde hiç bir canlı ve yeryüzünde kanatlarıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer toplum olmasınlar. Kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmadık; sonra (hepsi de) Rablerinin huzurunda toplanacaktır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Hem yerde hareket eden hiç bir canlı, kanatlarıyla uçan hiç bir kuş türü yoktur ki sizin gibi birer toplum teşkil etmesinler. Biz o kitapta hiçbir şeyi ihmal etmedik. Sonra hepsi Rab’lerinin huzuruna sevk edilip toplanacaklardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadiyle uçan hiçbir kuş yoktur ki, (onlar da) sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonra (onlar), Rableri(nin huzûru)na toplanacaklardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz Kitap'ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde hareket eden hiçbir canlı, havada kanat çırpan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer topluluk olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onların hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap'ta, herhangi birşeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde haşredilirler....
Ənam Suresi, 136. Ayet:
Tutup Allah'ın yarattığı ekin ve davardan ona bir pay ayırdılar ve kendi yanlış kanaatlerince: «Bu Allah için, bu da ortaklarımız için.» dediler. Fakat ortakları için olanlar Allah tarafına geçmez, Allah için ayrılmış olan ise, ortaklarının tarafına geçer. Ne kötü hüküm yürütüyorlar!...
Ənam Suresi, 138. Ayet:
Onlar bozuk kanaatleriyle: «Şunlar ilişilmez hayvanlar ve ekinlerdir. Onları, ancak dilediğimiz kişilere yedireceğiz. Şunlar da sırtlarına binilmesi ve yük taşınması haram edilmiş hayvanlardır.» dediler. Diğer bir takım hayvanları da Allah'ın adını anmadan keserler. Bütün bunları Allah'a iftira ederek yaparlar. İftira etmeleri yüzünden Allah yakında cezalarını verecek....
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Islah edildikten, din ve dünya işleri, sosyal ilişkiler düzeltildikten, yeniden düzene konduktan, geliştirildikten sonra, yeryüzünde ülkede, fesat çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın. Korku ve ümit içinde Allah’a kulluk, ibadet ve dua edin, yalvarın. Allah’ın rahmeti, iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, iş...
Ənfal Suresi, 33. Ayet:
Ve mâ kânallâhu li yuazzibehum ve ente fîhim, ve mâ kânallâhu muazzibehum ve hum yestagfirûn(yestagfirûne)....
Ənfal Suresi, 39. Ayet:
İman edenlere zulüm ve baskı ortadan kalkana; Din (hakikat bilgisi ve Allâh sistem ve düzeni) apaçık ortaya çıkıp anlaşılıncaya kadar (bunu yapmanızı engellemeleri hâlinde {zira La ikraha fiyd din = Din konusu zorlama kabul etmez}) onlarla savaşın! Eğer (baskı ve engellemeden) vazgeçerlerse, muhakkak ki Allâh onların yapmakta olduklarını Basıyr'dir....
Ənfal Suresi, 67. Ayet:
Hiçbir Peygamberin, ülkede, yeryüzünde ağırlığını hissettirip düşmanlarının kolunu kanadını kıpırdatamaz hale getirmedikçe, tamamen kuvvetlenmedikçe, esirlerin hayatta kalmalarını sağlaması, fidye hesabı yapması doğru değildir. Siz dünya malını istersiniz. Oysa Allah âhireti, ebedî yurdu kazanmanızı murad eder, Allah kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
Öte yandan imana erişen, zulmün egemen olduğu diyardan göç eden, Allah yolunda mallarıyla çaba gösterip duran kimselere ve (onlara) kol kanat açıp, yardım edenlere gelince; işte bunlar (sahiden) birbirlerinin dostu ve hamileridir. Fakat inanmış oldukları halde (sizin beldenize) göç etmemiş olan kimselere gelince; onların korunup gözetilmesinden hiçbir bakımdan siz sorumlu değilsiniz, ta ki (sizin yanınıza) göç edecekleri vakte kadar. Yine de, dinsel baskılara karşı sizden yardım isterlerse, (onl...
Ənfal Suresi, 74. Ayet:
Ve o imana erişen, zulmün hüküm sürdüğü diyardan göç eden ve Allah yolunda elinden gelen her türlü çabayı gösteren kimselerle (onlara) kol kanat gerip yardım eden kimseler; işte bunlardır, gerçekten inanan kimseler! Günahlarından bağışlanma ve çok kutlu bir rızık beklemektedir onları....
Tövbə Suresi, 42. Ayet:
Eğer dâvet olundukları sefer, bir dünya menfaatı ve orta yollu bir sefer olsaydı, mutlaka senin arkana düşerlerdi. Fakat zahmetli ve yorucu mesafe (Tebük seferi) kendilerine (bâzı müminlere) uzak geldi. Bununla beraber; “- Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber sefere çıkardık.” deyip yakında Allah’a yemin edecekler. Böylece nefislerini helâke sürükleyeceklerdir. Allah biliyor ki, gerçekten onlar yalancıdırlar....
Tövbə Suresi, 42. Ayet:
Eğer yakın bir yarar, orta (mesafede) bir sefer olsaydı, elbette arkana takılırlardı. Ne var ki o meşakkatli (mesafe) onlara uzun geldi. «Gücümüz yetseydi seninle beraber çıkardık» diyerek Allah ile yemin edecekler de kendilerini (yalanları sebebiyle) mahvedecekler. Allah onların elbette yalancı olduklarını bilir....
Tövbə Suresi, 42. Ayet:
O, bir yakın ganimet ve orta bir sefer olsa idi mutlaka arkana düşerlerdi, lâkin o meşakkatli mesafe kendilerine uzak geldi. Bununla beraber eğer istitaatimiz olsa idi elbette çıkarırdık diye yakında yemin edecekler, nefislerini helâke sürükliyecekler, Allah biliyor ki zira onlar kat'ıyyen yalancılardır...
Tövbə Suresi, 42. Ayet:
O, yakın bir ganimet ve orta bir yolculuk olsaydı, kesinlikle arkana düşerlerdi; ne varki, o meşakkatli mesafe kendilerine uzak geldi. Yakında: «Eğer gücümüz olsaydı, sizinle birlikte savaşa çıkardık.» diye yemin edecekler. Kendilerini helake sürükleyecekler. Allah, kesinlikle onların yalancı olduklarını biliyor....
Tövbə Suresi, 42. Ayet:
Eğer (davet olundukları şey) yakın (ve dünyevî) bir menfeat, orta bir sefer olsaydı elbette senin arkana düşerlerdi. Fakat meşakkatle kat edilecek olan mesafe) onlara uzak geldi. (Bununla beraber) onlar (sen «Tebük» den dönünce): «Eğer gücümüz yetseydi her halde biz de sizinle beraber çıkardık» (diye) Allaha yemîn edeceklerdir. Bunlar (bu suretle) kendilerini helake sürüklerler. Allah biliyor ki onlar hiç şübhesiz ve muhakkak yalancıdırlar. ...
Tövbə Suresi, 42. Ayet:
Eğer kolay bir kazanç ve orta bir sefer olsaydı; elbette senin arkana düşerlerdi. Fakat zorluk onlara uzak geldi. Gücümüz yetseydi; herhalde biz de sizinle beraber çıkardık, diye yemin edeceklerdir. Kendilerini helak ederler. Allah biliyor ki; onlar muhakkak yalancılardır....
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Eğer içinizde sizinle beraber cihada çıkmış olsalardı, bozgunculuk etmekten başka şeye yaramayacaklardı ve aranıza fitne sokmak için uğraşacaklardı. İçinizde onların laflarına kanacaklar da vardı. Allah, o zalimleri iyi bilir....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
E lem ye’tihim nebeullezîne min kablihim kavmi nuhin ve âdn ve semûde ve kavmi ibrâhîme ve ashâbi medyene vel mu’tefikât(mu’tefikâti), etethum rusuluhum bil beyyinat(beyyinati), fe mâ kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne)....
Tövbə Suresi, 115. Ayet:
Ve mâ kânallâhu li yudılle kavmen ba’de iz hedâhum hattâ yubeyyine lehum mâ yettekûn(yettekûne), innallâhe bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Tövbə Suresi, 117. Ayet:
Gerçek şu ki, Allah acıması, esirgemesiyle Peygamber'e ve sıkıntılı bir zamanda -hem de içlerinden bir kısmının kalpleri neredeyse kaymak üzereyken- ona bağlı kalıp zulmün ve kötülüğün egemen olduğu diyardan göç edenlere ve Din'e sahip çıkıp ona kol kanat gerenlere teveccüh etti. Sonra, bir kere daha: acıması, esirgemesiyle (Allah) onlara teveccüh etti. Çünkü O, gerçekten onlara karşı çok merhametli ve çok şefkatlidir....
Yunus Suresi, 22. Ayet:
Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Gemide olduğunuz zaman; (yolcuları) tatlı bir rüzgârın yürüttüğü ve onların bununla neşelendikleri sırada birden sert bir fırtına çıkıp, her yönden dalgalar geldiğinde ve kendilerinin her yönden kuşatıldıklarına kanaat getirdiklerinde dini yalnız O'na has kılarak yalnız Allah'a dua etmeye başlarlar: 'Eğer bizi bu durumdan kurtarırsan şükredenlerden olacağız!'...
Yunus Suresi, 26. Ayet:
İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan müslüman önderlere, idarecilere, askerî erkâna ve müslümanlara, devlet nimeti, daha güzel mükâfat var. Fazlası da, cemâl-i ilâhîyi görme de var. Yüzlerine ne siy...
Yunus Suresi, 54. Ayet:
Baskı zulüm işkence ile temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen, İslâm dini aleyhinde propaganda yapan herkes yeryüzündeki bütün servet ve imkâna sahip olsa, cezadan kurtulmak için elbette onu feda eder. Azâbı gördükleri zaman, için için pişmanlık duyacaklar. İşte böyle bir zamanda bile mü’minlerle kâfirler arasında hakları, mükâfatları ve cezalarının tesbiti ile ilgili âdil bir muhakeme yapılarak kararlar icra edilir. Onlara haksızlık da yapılmaz....
Yunus Suresi, 60. Ayet:
Allah'a karşı yalan uyduranların kıyamet günü (âkıbetleri) hakkındaki kanaatleri nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler....
Yunus Suresi, 60. Ayet:
Allah’a karşı yalan uyduranların kıyamet günü (âkıbetleri) hakkındaki kanaatleri nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
(Rasûlüm) sana vahyolunana tâbi ol ve Allâh hükmü açığa çıkana kadar sabret. . . O, en hayırlı Hükmeden'dir....
Hud Suresi, 27. Ayet:
Onun halkından hakikat bilgisini inkâr edenlerin ileri gelenleri: "Seni yalnızca bizim benzerimiz bir beşer olarak görüyoruz. . . Basit görüşle hareket eden (düşüncesiz) ayak takımlarımızdan (mal ve mevkileri olmayan) başkasının, sana tâbi olduğunu da görmüyoruz. . . Sizin bizim üzerimize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. . . Aksine, yalan söylemekte olduğunuz kanaatindeyiz" dediler....
Hud Suresi, 27. Ayet:
Buna karşılık, kavminin ileri gelen kâfirlerinden bir kısmı dediler ki: «Biz seni bizim gibi insanlardan biri olarak görüyoruz, başka değil. İlk bakışta bizim ayak takımımızdan başkasının senin arkana düştüğünü görmüyoruz. Sizin bizden fazla bir meziyetinizi de görmüyoruz. Aksine sizi yalancılar sanıyoruz.»...
Hud Suresi, 34. Ayet:
Ve lâ yenfeukum nushî in eredtu en ensaha lekum in kânallâhu yurîdu en yugviyekum, huve rabbukum ve ileyhi turceûn(turceûne). ...
Hud Suresi, 52. Ayet:
'Ey kavmim, Allah’a ortak koşmanız ve günahlarınız sebebiyle Rabbinizden bağışlanma, koruma kalkanına alınma dileyin. Sonra isyandan, günah işlemekten vazgeçerek tevbe edip O’na itaate yönelin. Göğü, üzerinizde bol bol rahmet, bereket ve nimet yağdıracak güce, imkâna kavuştursun. Kuvvetinize kuvvet katsın. İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsi, suçlu, günahkâr olarak İslâm’a davetime yüz çevirmeyin, âsi ve günah...
Hud Suresi, 63. Ayet:
"Ey kavmim!" diye karşılık verdi (Salih), "Ne dersiniz, ya ben, katından bana bir rahmet bahşeden Rabbimden apaçık bir kanıt üzerindeysem, (söyleyin), O'na tutup baş kaldırırsam o zaman kim Allah'a karşı kol kanat gerer bana? Bu durumda, sizin önerdiğiniz şey yıkımımı artırmaktan öteye gitmez!"...
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Gömleğini de kana bulayıp yalanlarını ispât için getirmişlerdi. Yakup, olsa olsa demişti, nefisleriniz, yaptığınız işi size güzel, o güç işi kolay göstermiş; fakat ben, pek güzel dayanır, sabrederim ve anlattıklarınıza karşı da ancak Allah'tan yardım dilerim....
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Yusuf'un yalandan kana bulanmış gömleğini getirdiler. Babaları Yakub dedi ki; «Anlaşılan nefsiniz sizi kötü bir işe sürükledi, bana düşen yaman bir sabırdır, anlattıklarınız karşısında Allah'ın yardımına sığınıyorum.»...
Yusif Suresi, 35. Ayet:
Sonra (Yûsuf’un suçsuzluğuna dâir) o delilleri görmelerinin ardından, yine de onu bir müddet zindana atmaları (böylelikle gözden uzak tutmaları kanâati) kendilerine uygun göründü....
Yusif Suresi, 35. Ayet:
Sonra onlara o gördükleri âyetleri müteakip O'nu herhalde bir müddet zindana atmaları kanaatı zahir oldu....
Yusif Suresi, 71. Ayet:
Çığırtkana ve onunla beraber olanlara dönerek: "Nedir kaybettiğiniz?" diye sordular....
Yusif Suresi, 77. Ayet:
Kâlû in yesrık fe kad sereka ehun lehu min kabl(kablu), fe eserreha yûsufu fî nefsihî ve lem yubdihâ lehum kâle entum şerrun me
kânâ
(mekânen), vallâhu a’lemu bimâ tesifûn(tesifûne)....
Yusif Suresi, 88. Ayet:
Sonra tekrar Mısır’a gidip, Yûsuf’un huzuruna girince: 'Ey Devletlü vezir, biz ve ailemiz felâketler, sıkıntılar içinde, ekonomik dar boğazda, kıtlık seneleri yaşıyoruz. Pek az bir sermaye ile geldik. Bize dolu dolu ölçeklerle ver; ayrıca bize, zekâtına, sadakana sayarak bağışta bulun. Allah, imanda sadakatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadaka, zekât verenleri, bağışta bulunanları mükâfatlandırır.' dediler....
Rəd Suresi, 23. Ayet:
(Geleceğin yurdu) Adn cennetleridir (hakikatlerindeki Esmâ kuvveleriyle bilinçli olarak Yaşama mertebesi). . . Ana-babalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salâha erenler (düzelip uyumlu hâlde yaşayanlar) ile BİRlikte (aynı hakikati yaşayarak) oraya girerler. . . Melekler de her kapıdan onların üzerine girerler (o boyutun yaşamı için gerekli kuvveler de her kanaldan kendilerinde açığa çıkar)!...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
"Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)."...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve onlardan sonra, mutlaka sizi, o yurda yerleştireceğiz. İşte bu iş , makamımdan ve azabımdan korkana vaadimdir.”...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve arkalarından sizi o Arza iskân eyliyeceğiz, bu işte makamımdan korkana, vaıydimden korkana va'dim...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
"Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)."...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
«Ve elbette onlardan sonra o yurda sizi yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve vaadimden korkana mahsustur.»...
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
«Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır).»...
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Cevap verdiler: "Biz sana insanlarla görüşmeyi, (onlara kol kanat germeyi) yasaklamamış mıydık?"...
Hicr Suresi, 88. Ayet:
1.
lâ temuddenne
: uzatma (dikme, uzun uzun bakma)
2.
ayneyke
: iki gözünü
3.
ilâ
: e
4.
mâ metta'nâ
: yararlandır...
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Onlardan bir kısmına çifter çifter (bol bol) met'a olarak verdiğimiz şeylere gözlerini dikme. Onlar için mahzun olma. Mü'minlere (kalplerine îmân yazılmış olan kimselere) kanatlarını indir (mutevazi ol, himaye et)....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Kâfirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara karşı mahzun olma ve mü’minlere (şefkat) kanadını indir....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Onlara verdiğimiz mala, evlâda göz dikme, onlar için tasalanıp gam yeme, inananlara karşı kanadını indir, onları koru, onlara karşı mütevâzı ol....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Hakikati inkâr edenlerden bir kısmına verdiğimiz geçici dünya nimet ve zevklerine sakın gözünü takma! Sana gereken değeri vermiyorlar diye üzülme. . . İman edenlere kol kanat ger!...
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın, kâfirlerden birkaç çiftini, bir takımını faydalandırdığımız dünya malına tamah etme, göz dikme. İman etmiyorlar diye üzülme. Mü’minlere kolkanat ger....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözlerini dikme, onlara karşı üzülme ve (şefkat) kanatlarını mü'minlerin üzerlerine ger....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme, onlara karşı hüzne kapılma, mü'minler için de (şefkat) kanatlarını ger....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın o kâfirlerden bir takımlarına verip de kendilerini zevklendirdiğimiz şeye (mal ve servete) gözlerini uzatıp rağbetle bakma; ve onların iman etmeyişlerine üzülme de müminlere kanadını indir, (onlara tevazu göster, kendilerini himayene al)....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Kafirler icinde bazi kimselere verdigimiz kat kat servete gozunu dikme; onlara uzulme; inananlari kanatlarin altina al....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Kâfirlerden bir kısmına —birbirine emsal sayılacak ölçüde— verdiğimiz servete gözlerini dikme, onların imân etmemesine karşı üzülme ; bir de (tevazu) kanadını mü'minlere indir....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Kafirler içinde bazı kimselere verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme, onlara üzülme; inananları kanatların altına al....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Onlardan (elçilerden) bazılarına verdiklerimizi kıskanma ve onlardan (inkarcılardan) ötürü de üzülme. İnananlara kanatlarını indir....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın o kâfirlerden bir takımlarını zevkıyap ettiğimiz şeylere göz atma ve onlara karşı mahzun olma da mü'minlere kanadını indir...
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın, o kafirlerden bir takımlarını zevkyab ettiğimiz şeylere göz atma, onlara karşı üzülme ve müminlere kanadını indir....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın o kâfirlerden birtakımlarına verip de kendilerini zevklendirdiğimiz şeye (mal ve servete) heveslenip göz dikeyim deme. Onlardan dolayı üzülme. Müminlere merhamet kanatlarını indir....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Erkek, kadın bazı kâfirlere verdiğimiz kimi dünya nimetlerine göz dikme ve (iman etmiyorlar diye) onlar için üzülme, mü'minlere karşı alçak gönüllülük kanatlarını indir....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme, onlara karşı hüzne kapılma, inançlılar için de (şefkat) kanatlarını ger....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın (o kâfirlerden) bir takımlarını faidelendirdiğimiz şeylere (servete ve sâireye) iki gözünü dikib uzatma. Onların karşısında tasalanma. Mü'minler için de (şefekat kanadını indir. ...
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın onlardan (o kâfirlerden) birtakım sınıfları faydalandırdığımız şeylere (mal ve servete) gözlerini dikme! Hem (îmân etmiyorlar diye) onlara üzülme ve mü’minlere(tevâzû') kanadını indir!...
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz geçimliğe gözlerini dikme ve onlara üzülme. İnananlara kanat ger....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
(O halde, hakkı inkar eden) birtakım kimselere verdiğimiz dünyevi zenginliklerden yana gözünü çevirme. Ve (seni umursamıyorlar diye) onlar için üzülme; fakat müminlere kol kanat ger,...
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın onlardan bazı sınıfları faidelendirmiş olduğumuz şeylere iki gözünü uzatma ve onlara karşı mahzun olma ve mü'minler için kanatlarını indir....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Onlardan bazı sınıflara geçici olarak faydalanmaları için verdiğimiz şeylere sakın gözünü dikme. Onlara üzülme. Müminlere tevazu kanatlarını ger....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Onlardan bir kısmını faydalandırdığımız şeylere sakın gözünü dikme! Onlar için üzülme, müminler için şefkat kanatlarını indir!...
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın o kâfirlerden bir kısmına geçici bir zevk olarak verdiğimiz dünya nimetlerine göz dikme!Onların iman etmemelerinden ötürü üzülme ve müminlere kol kanat ger, onları şefkatle koru....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Onlardan bazı çiftlere (sınıflara) verdiğimiz dünyâlığa gözlerini dikme ve (sana inanmadıkları için) onlara üzülme. Mü'minlere kanadını indir, (onlara karşı mütevâzi, şefkatli davran)....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme, onlara karşı hüzne kapılma, mü'minler için de (şefkat) kanatlarını ger....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Onlardan üç beş tanesini nasiplendirdiğimiz şeye gözünü dikme ve onlar için tasalanma. Yalnız sen mü'minlere kanat ger....
Hicr Suresi, 88. Ayet:
Sakın, onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen!...
Nəhl Suresi, 79. Ayet:
Gök boşluğunda uçmağa mahkûm edilen kuşlara bakmadılar mı? Onları (kanatlarını açarken ve kapatırken) ancak Allah (kudreti ile) tutuyor. Elbette bunda iman edecek bir topluluk için, (ibret alacak) çok alâmetler var....
İsra Suresi, 24. Ayet:
1.
vahfıd (ve ihfıd)
: ve (yere) indir, ger
2.
lehumâ
: onlara, o ikisine
3.
cenâha
: kanat
4.
ez zulli
: yumuşak ...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Ve onlara (ikisine), merhamet ederek ve tevazu ile kanat ger! Ve “Rabbim, onların beni yetiştirdiği gibi ikisine de merhamet et!” de....
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.”...
İsra Suresi, 24. Ayet:
İkisine karşı da merhametle kanatlarını indir, mütevâzı ol ve yâ Rabbi de, onlar, çocukluğumda beni nasıl büyütüp yetiştirdilerse sen de onlara öylece merhamet et....
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!" diyerek dua et....
İsra Suresi, 24. Ayet:
İkisine de, şefkatle, tevazu ile kol kanat ger. 'Rabbim, onların, beni, küçükken terbiye edip yetiştirdikleri gibi sen de, onlara merhametinle muamele et' de....
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara acıyarak alçakgönüllük kanadını indir ve: 'Ey Rabbim! Onlar beni küçükken eğittikleri gibi sen de onlara merhamet et' de....
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: "Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge."...
İsra Suresi, 24. Ayet:
İkisine de acıyarak tevazu kanadını indir ve şöyle de: “-Ey Rabbim! Onlar, beni küçükken terbiye edip yetiştirdikeri gibi, sen de kendilerine merhamet et.”...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara aciyarak alcak gonulluluk kanatlarin ger ve: «Rabbim! Kucukken beni yetistirdikleri gibi sen de onlara merhamet et!» de....
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara çok merhametli davranıp tevazu' kanadını indir ve de ki: Rabbim I Küçükken beni besleyip büyüttükleri gibi onlara merhamette bulun....
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger ve: 'Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et!' de....
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: «Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!» diyerek dua et....
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara merhamet ederek alçak gönüllük kanadını ger ve de ki, 'Rabbim, beni küçükken yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.'...
İsra Suresi, 24. Ayet:
İkisine de merhametten döşenerek kanad indir ve de ki: rabbım! İkisine de merhamet buyur, beni küçükken terbiye ettikleri gibi...
İsra Suresi, 24. Ayet:
İkisine de merhametten döşenerek kanat indir ve de ki: «Rabbim! ikisine de merhamet buyur, beni küçükken terbiye edip yetiştirdikleri gibi!»...
İsra Suresi, 24. Ayet:
İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını indir. Ve şöyle de: «Ey Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et.»...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara karşı besleyeceğin acıma duygusunun etkisi ile önlerinde alçak gönüllülük kanatlarını indir ve de ki; «Ey Rabbim onlar küçükten beni nasıl büyüttüler ise, sen de öyle merhamet et.»...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: "Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse sen de onları esirge."...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara acıyarak tevaazu kanadını (yerlere kadar) indir ve: «Yârab, Onlar beni çocukken nasıl terbiye etdilerse Sen de kendilerini (öylece) esirge» de. ...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Hem onlara merhamet(in)den alçak gönüllülük kanadını indir ve de ki: 'Rabbim!(Onlar) beni küçük iken nasıl (merhamet edip) yetiştirdilerse, (sen de) onlara (öyle)merhamet eyle!'...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Merhametten onlara alçak gönüllülük kanatlarını ger. Ve de ki: Rabbım; o ikisi, beni küçükken yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et....
İsra Suresi, 24. Ayet:
ve onlara alçak gönüllüce ve acıyıp esirgeyerek kol kanat geresin; ve "Ey Rabbim!" diyesin, "Onların beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri gibi, Sen de onlara merhamet eyle!"...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Ve ikisi için merhametten tevazu kanadını indir ve de ki: «Yarabbi! İkisine de merhamet buyur. Nasıl ki, onlar beni çocuk iken besleyiverdiler.»...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara acıyarak tevâzu kanatlarını yerlere kadar indir ve de ki: “Ey Rabbim! Onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse, sen de kendilerine öylece merhamet et. ”...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara merhamet ile tevazu kanadını indir ve şöyle dua et: “Rabbim, onların küçükken bana merhametle muamele ettikleri gibi şimdi de sen onlara merhamet et.”...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Şefkatle, tevazu ile onlara kol kanat ger ve şöyle dua et: "Ya Rabbî, onlar küçüklüğümde nasıl beni ihtimamla yetiştirdilerse, ona mükâfat olarak Sen de onlara merhamet buyur!"...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara acımadan dolayı, küçülme kanadını indir, (onlara karşı alçak gönüllü ol) ve: "Ey (her varlığı terbiye edip yetiştiren) Rabbim! Bunlar, beni küçükken nasıl (acıyıp) yetiştirdilerse sen de bunlara (öyle) acı!" de....
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: «Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge.»...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Onları esirgeyerek tevazu kanadını ger ve de ki: 'Rabbim, onlar beni küçüklüğümde nasıl yetiştirdilerse, Sen de onlara öylece merhamet et.'...
İsra Suresi, 24. Ayet:
Rahmetten yerlere eğilme kanadını onlar için indir ve de ki: "Rabbim, merhametli davran onlara, tıpkı küçüklüğümde beni koruyup büyüttükleri gibi."...
İsra Suresi, 28. Ayet:
Eğer Rabbinin rahmetinden, lütfundan umduğun, eline geçmeyen kazançlardan, gelirlerden dolayı etrafındaki muhtaçların sıkıntıya düşmelerini önleyemiyorsan, hiç olmazsa imkâna kavuşuncaya kadar, onlara, sıkıntılarını hafifletecek kolaylık yolları göster....
Kəhf Suresi, 18. Ayet:
Bir de onları mağarada görseydin uyanık sanırdın. Halbuki onlar uykudadırlar. Biz onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer onları görseydin, arkana bakmadan kaçardın ve için korku ile dolardı....
Kəhf Suresi, 18. Ayet:
Onlar uykuda iken sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağa sola döndürüyorduk. Köpekleri de ön ayaklarını eşiğe uzatmıştı. Onları görseydin, onlardan korkup arkana dönüp kaçardın....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Vadrıb lehum meselel hayâtid dunyâ ke mâin enzelnâhu mines semâi fahteleta bihî nebâtul ardı fe asbeha heşîmen tezrûhur riyâh(riyâhu), ve kânallâhu alâ kulli şey'in muktedirâ(muktediren)....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
1.
vadrıb
: ve örnek ver
2.
lehum
: onlara
3.
meselel hayâtid dunyâ
: dünya hayatı misalini, durumunu
4.
ke mâin
:...
Kəhf Suresi, 61. Ayet:
İki denizin birleştiği yere vardıklarında, balıklarını unuttular. Bu arada, balık denizde canlanarak yolunu bulup bir kanala girmişti....
Məryəm Suresi, 16. Ayet:
Kitabda Meryemi de an, o vakıt ki ailesinden çekildi de şark tarafından bir mekâna...
Məryəm Suresi, 16. Ayet:
Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir mekâna çekilmişti....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Böylece ona hamile kaldı. Bundan sonra onunla uzak bir mekâna (yere) çekildi....
Məryəm Suresi, 22. Ayet:
Ona gebe kaldı. Ardından da onunla uzak bir mekâna çekildi....
Məryəm Suresi, 24. Ayet:
İçinden bir ses Meryem’e: 'Sakın bir çocuk doğuracağım diye üzülme, Rabbin rahmindekini en itibarlı bir şahsiyet olarak görevlendirecek, alt tarafından da bir su kanalı, bir çay akıtacak.' diye seslendi....
Məryəm Suresi, 57. Ayet:
Ve onu, yüce bir mekâna (makama, cennete) yükselttik....
Məryəm Suresi, 57. Ayet:
Ve biz onu yüksek bir mekâna ref'ettik...
Məryəm Suresi, 57. Ayet:
Onu yüce bir mekâna yükselttik....
Taha Suresi, 39. Ayet:
Musa'yı bir sandukaya koy ve nehre at; nehir onu sahile atsın da oradan onu benim ve kendisinin ortak düşmanımız alsın. Gözümün önünde yetişesin diye seni sevgimin kanatları altına aldım....
Taha Suresi, 53. Ayet:
'O, yeryüzünü sizin yaşamanız, yerleşmeniz için, tarıma elverişli ovalar, iskâna uygun araziler haline, işlevli hale getiren orada size yollar açan, gökten su indirendir' dedi. İşte biz, o su ile, türlü bitkilerden erkekli dişili çift çift yetiştirdik....
Taha Suresi, 67. Ayet:
Bu yüzden Mûsâ, (halkın bu sihirlere kanabileceği endişesiyle) içinde bir çeşit korku duydu....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Hanifler (tek Allah'a teslim olan kullar), onunla (putlarla), O'na şirk koşmayanlardır. Ve kim Allah'a şirk koşarsa o taktirde sanki o, gökyüzünden düşmüş de böylece onu, kuş kapmış gibi veya rüzgâr, onu uzak bir mekâna (yere) atmış gibidir....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Gayrını ona şirk koşmaksızın, Allâh için hanîfler (dûnunda bir tanrı düşünmeyenler) olun! Kim Esmâ'sıyla hakikati olan Allâh'a ortak koşarsa, o sanki semâdan düşmüş de kendisini kuş kapıyor yahut rüzgâr onu uzak bir mekâna atıp sürüklüyor gibidir....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
1.
ve el budne
: deve ve sığır cinsi hayvanlar
2.
cealnâ-hâ
: onu kıldık
3.
lekum
: sizin için (vardır)
4.
min şeâiri allâhi
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Besili kurbanlık sığır ve develeri de, sizin faydalanmanız için, Allah’ın emirleriyle bağlantılı kurban ibadeti için belirlediği kurbanlık hayvanlar arasında saydık. Sizin için, onlarda hayır vardır. Ön ayaklarından biri bükülmüş vaziyette bağlı olduğu halde keserken üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerine düşüp canları çıktığı zaman da, onların etinden yeyin. Kanaatkâr olup dilenmeyen ve istemek zorunda kalan fakirlere de verin. İşte böylece biz onları sizin faydalanmanız için emrimize ...
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Kurbanlık develeri de sizin için Allah'ın işaretlerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onlar (kesilmek üzere) bağlı olarak ayakta dururlarken üzerlerine Allah'ın adını anın. (Kesilip) yanları üstüne düştüklerinde artık onlardan yiyin; kanaat ed(ip istemey)ene ve isteyene de yedirin. İşte böylece onları sizin emrinize verdik. Olur ki şükredersiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah'ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Biz, kurbanlık deve ve sığırları da, Allah’ın size verdiği dinin alâmetlerinden kıldık. Sizin için bu kurbanlıklarda (dinî ve dünyevî) hayır vardır. O halde develeri, ön ayaklarından biri bağlı olarak ayakta boğazlarken, üzerlerine Allah’ın ismini anın (besmele getirin). Yere düşüb canları çıktığı zaman da, onlardan yeyin; kanaatkâra da verin, dilenene de verin. İşte böylece, şükredesiniz diye, o kurbanlıkları (maddi ve manevî faydalar bakımından) sizin emrinize bağlı kıldık....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Kurbanlık develeri de sizin için Allah'a ibâdet nişanelerinden kıldık. Sizin için onda hayır vardır. O halde bir dizi halinde (ayakta) boğazlanırken üzerlerine Allah'ın ismini anın ; yanüstü yere yıkılınca da onlardan yeyin ve hem kanaat edip istemiyene, hem de isteyen fakire yedirin. İşte böylece biz, onları size boyun eğdirdik, ola ki şükredersiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Hem o bedeneler, o güvdeli hayvanlar var â biz onları Allah şeâirinden kıldık, sizin için onlarda hayır vardır, binaenaleyh ön ayaklarının biri bağlı olarak bir düzüye üzerlerine Allahın ismini anın, yanları yere yaslandığı vakıt da onlardan yiyin, kanaatliye ve istiyene ıt'am da edin, o böyle onları size müsahhar kıldı ki şükr edesiniz...
Həcc Suresi, 36. Ayet:
O gövdeli hayvanlar var ya, Biz onları da Allah için kesilen kurbanlıklar arasında kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır; bu yüzden ön ayaklarının biri bağlı olarak bir dizi halinde dururlarken üzerlerine Allah'ın adını anın (öyle boğazlayın). Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. O böylece onları sizin emrinize verdi ki, şükredesiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Kurbanlık deve ve sığırları Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Ön ayaklarının biri bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin buyruğunuza verdik ki, şükredesiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
İri cüsseli develeri size Tanrı'nın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Tanrı'nın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Kurbanlık develeri (ve sığırları) da sizin için Allah’ın (dîninin) alâmetlerinden kıldık; onlarda sizin için hayır vardır. Öyle ise (onlar) ayakta dururken, üzerlerine Allah’ın ismini zikredin (ve kurbân edin)! Nihâyet yanları yere yaslandığında (canları çıkınca)onlardan yiyin ve kanâat edene (istemeyene) de (açıkça) isteyene de yedirin! İşte böylece onları sizin istifâdenize verdik; tâ ki şükredesiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Ve develeri de sizin için Allah'ın şeâirinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Artık onların üzerlerine birer ayakları bağlı, üçer ayakları bağlı, üçer ayakları üzerine kâim bulundukları halde Allah'ın ismini zikredin. Yanları üzerine yere düşünce de artık etlerinden yeyin; haline kanaat edip istemeyene de ve isteyene de yediriniz. Onları size öylece musahhar kıldık, tâ ki şükredesiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Biz kurbanlık develeri sizin için Allah'ın nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Ön ayakları bağlı olduğu halde keserken Allah'ın adını anın. Yanları üstüne düştüklerinde ise onlardan yiyin. Kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Şükredersiniz diye onları böylece sizin emrinize musahhar kıldık....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Biz kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin hakkınızda Allah’ın dininin şeâirinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onlar boğazlanmak üzere saf halinde dururken onları kestiğiniz zaman Allah’ın adını anın. Yanı üstü yere yıkılınca da onlardan hem siz yiyin, hem kanaat gösterip istemeyene, hem de isteyen fakire yedirin! İşte böylece onları size âmâde kıldık ki şükredesiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Biz o kurbanlık develeri de size Allâh'ın (dininin) işâretlerinden yaptık. Onlarda sizin için hayır vardır. Onlar ön ayaklarını sıra halinde yere basmış durumda iken üzerlerine Allâh'ın adını anın (da boğazlayın) yanları yere düş(üp canları çık)ınca da onlardan yeyin, kanâat eden(fakir)e de; isteyen(fakir)e de yedirin. Allâh o(kocaman hayva)nları, size boyun eğdirdi ki şükredesiniz....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
İri cüsseli develeri de size Allah'ın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah'ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkara ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz....
Nur Suresi, 22. Ayet:
Sizden mal ve imkana sahip olanlar, akrabalara, yoksullara ve ALLAH yolunda göç edenlere vermemek için yemin etmesinler. Affetsinler, geçsinler. ALLAH'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Göklerde ve yeryüzünde bulunan kimselerle, sıra sıra (kanat çırparak uçan) kuşların Allah’ı tespih ettiğini görmez misin? Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. Allah, onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Görmez misin ki şüphesiz olarak Allah'ı tenzîh eder göklerde bulunanlar da, yeryüzünde bulunanlar da ve kanatlarını çarpıp katar katar uçan kuşlar da. Hepsi, duâlarını da bilmede, onu tenzîh etmeyi de ve Allah, ne yaparlarsa hepsini bilir....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Göklerdeki ve yerdeki akıllı ve sorumlu varlıkların, kanat çırparak, süzülerek, sıra sıra uçan kuşların Allah’ın koyduğu düzen içinde Allah’ı tesbih ettiklerini görmüyor musun? Her biri kendi namazını, görevlerini yaparak duasını ve tesbihini biliyor. Allah da onların sergilemeye devam ettikleri güzel davranışları biliyor....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Göklerde ve yerde olanların ve kanatlarını çırparak uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini görmedin mi? Her biri kendi duasını ve tesbihini bilmiştir. Allah onların yaptıklarını bilir....
Nur Suresi, 41. Ayet:
(Ey Rasûlüm), görmedin mi ki, gökte olanlar, yerdekiler, havada kanatlarını çırparak uçan kuşlar, gerçekte hep Allah’ı tesbih ediyorlar. Bunların her biri duasını da, tesbihini de bilmiştir (Allah’ın kendilerine has kıldığı vazifeyi şaşırmazlar.) Allah da bütün yaptıklarını bilir....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Baksan â hakikat Allah, o Semavât-ü Arzdaki kimseler ve o kanad çırpıb süzülen dizilen kuşlar hep onun için tesbih ediyor, her biri cidden salâtını ve tesbihini bilmiş, Allah da, ne yapıyorlarsa hep biliyor...
Nur Suresi, 41. Ayet:
Baksana gerçekten Allah, o göklerdeki ve yerdeki kimseler, diziler halinde kanat çırpıp süzülen kuşlar hep O'nun için tesbih ediyorlar. Hepsi gerçekten duasını ve tesbihini bilmiştir. Allah da onların bütün yaptıklarını biliyor....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Görmez misin ki, göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini? Her biri kendi tesbihini ve duâsını bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilir....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Gör (müş gibi bil) medin mi, göklerde ve yerdekiler ve havada kanatlarını çarpa çarpa uçan kuşlar hakıykatde hep Allâhı tesbihy (ve tenzîh) ediyor (lar. Hem) her biri düaasını da, tesbiyhini de muhakkak bilmişdir. Allah, ne yaparlarsa hakkıyle bilendir. ...
Nur Suresi, 41. Ayet:
Görmedin mi, göklerde ve yerde bulunan kimseler ve kanatlarını çırparak uçan kuşlar O’nu, Allah’ı tesbîh eder. Her biri kendi (fıtrî vazîfesiyle) duâsını ve tesbîhini muhakkak bilmiştir. Ve Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Göklerde ve yerde var olan bütün yaratıkların, kanatlarını yayarak uçan kuşların, (hepsinin) Allah'ın sınırsız kudret ve yüceliğini dile getirdiklerini görmüyor musun? Gerçek şu ki, Allah'a nasıl yönelip niyaz edeceklerini, O'nun yüceliğini nasıl dile getireceklerini (bunların) hepsi bilmektedirler; ve Allah da onların edip eylediği her şeyi tam olarak bilmektedir;...
Nur Suresi, 41. Ayet:
Görmedin mi ki, şüphe yok göklerde olan da ve yerde olan da ve kanatlarını açıp uçan kuşlar da o Allah Teâlâ için tesbihte bulunur. Herbiri gerçekte namazını ve tesbihini bilmiştir. Ve Allah Teâlâ da ne yapar olduklarını hakkıyla bilendir....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kanat çırpıp uçan kuşların Allah'ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duâsını ve tesbihini bilir. Allah onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Baksana göklerde olan, yerde olan herkes, kanatlarını çarparak uçan dizi dizi kuşlar, hep Allah’ı tesbih ederler. Onlardan her biri kendi duasını ve tesbihini pek iyi bellemiştir. Allah onların yaptıklarını hakkıyla bilir....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Görmedin mi göklerde ve yerde olan kimseler, kanatlarını çırparak uçan kuşlar Allâh'ı tesbih ederler? Her biri kendi du'âsını ve tesbihini bilmiştir. Allâh da onların ne yaptıklarını bilmektedir....
Nur Suresi, 41. Ayet:
Göklerde ve yerde olanların ve kanat çırpan kuşların Onu tesbih ettiğini görmedin mi? Onların hepsi duasını da bilir, tesbihini de. Allah ise onların yaptıklarını bilir....
Furqan Suresi, 13. Ayet:
Bağlanmış (çaresiz) olarak orada dar bir mekâna atıldıklarında, "Yetiş ey ölüm!" diye haykırırlar (içine düştükleri acı azaptan tek kurtuluşun ölüm olduğunu fark ederler)....
Furqan Suresi, 70. Ayet:
İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen)....
Şüəra Suresi, 111. Ayet:
Onlar dediler ki: “- Arkana hep düşük kimseler takılmışken, biz sana iman eder miyiz?”...
Şüəra Suresi, 111. Ayet:
Dediler ki: «Arkana hep bayağı kimseler düşmüşken biz sana îman eder miyiz»? ...
Şüəra Suresi, 129. Ayet:
Devamlı kalacağınızı umarak birtakım (su kanalları, sarnıçlar, kaleler gibi) sanat eserleri sayılacak yapıları mı (kendinize tek iş ve amaç) ediniyorsunuz ?...
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
1.
vahfıd cenâha-ke
: kanatlarını indir, kanatlarını ger
2.
li men
: kimselere
3.
ittebea-ke
: sana tâbî oldular
4.
min el mu'm...
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Ve mü'minlerden, sana tâbî olan kimselere kanatlarını ger....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Mü’minlerden sana uyanlara kanatlarını indir....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
İnananlardan sana uyanlara karşı kanadını indir, mütevâzi ol....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
İman edenlerden sana tâbi olanları kanadının altına al!...
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Sana, senin tebliğ ettiğin Kur’ân’a ve sünnetine tâbî olan, peşinden gelen mü’minlere kol-kanat ger....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Mü'minlerden sana uyanlara kanatlarını ger....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Sana tabi olan müminlere kanadını indir (tevazu yap)....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Sana uyan muminleri kanatlarin altina al....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Mü'minlerden sana uyanlara (tevazu, hoşgörü, rahmet ve şefkat) kanadını (yerlere kadar) indir....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Sana uyan müminleri kanatların altına al....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Ve seni izleyen inananlara kanadını indir....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Ve sana ittiba' eden mü'minlere kanadını indir...
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Ve sana uyan müminlere kanadını indir....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Ve sana uyan müminlere kanadını indir....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Sana uyan mü'minlere karşı alçak gönüllülük kanatlarını indir....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Ve inançlılardan sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Mü'minlerden sana tâbi' olanlara kanadını indir. ...
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Sana tâbi' olan mü’minlere de (şefkat ve tevâzu') kanadını indir!...
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Mü'minlerden sana uyanlara kanatlarını ger....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
ve seni izleyen müminlere kol kanat ger;...
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Ve mü'minlerden sana tabaiyyette bulunanlara kanadını indir....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Sana uyan müminlere kanadını indir....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Sana tâbi olan müminlere kol kanat ger!...
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Ve sana uyan mü'minlere kanadını indir (onlara karşı mütevâzi ve şefkatli davran)....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Sana uyan mü'minlere kanat ger....
Şüəra Suresi, 215. Ayet:
Müminlerin sana uyanlarına kanadını indir....
Nəml Suresi, 3. Ayet:
(öyle mü'minler) ki namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Onlar âhirete kat'î kanaat edinenlerin de ta kendileridir. ...
Nəml Suresi, 14. Ayet:
Mûcizelerin Allah tarafından gerçekleştirildiğini, delilleriyle bildikleri, vicdanları, bunların doğruluğuna tam bir kanaat getirdiği halde, zulüm ve kibirlerinden dolayı mûcizeleri bile bile inkâr ettiler. Fesat çıkaranların, bozguncuların âkıbetinin nasıl olduğuna ibret nazarıyla bir bak, incele....
Nəml Suresi, 14. Ayet:
Ve vicdanları bunlar(ın doğruluğun)a kesin bir kanaat getirdiği halde sırf zulüm ve kendilerini büyük görme yüzünden onları inkar ettiler; fakat, bak o bozguncuların akibeti nasıl oldu!...
Nəml Suresi, 14. Ayet:
Ve vicdanları bunlar(ın doğruluğun)a tam bir kanaat getirdiği halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları bile bile inkâr ettiler. Bozguncuların sonunun nice olduğuna bir bak!...
Nəml Suresi, 14. Ayet:
Vicdanları da bunlara tam bir kanâat haasıl etdiği halde zulm ve kibr ile yine bunları (inâdlarından) inkâr etdiler. (Habîbim) fesâdcıların encamı bak nice oldu! ...
Nəml Suresi, 14. Ayet:
Ve bu âyetleri, vicdanları da tam bir kanaat getirdiği halde bir zulm ve kibirden dolayı inkar ettiler. Artık bak, o müfsidlerin akibeti nasıl oldu?...
Nəml Suresi, 14. Ayet:
Vicdanları, onlar(ın doğruluğun)a kanaat getirdiği halde, sırf haksızlık ve böbürlenme yüzünden onları inkâr ettiler. Bak işte o bozguncuların sonu nasıl oldu....
Nəml Suresi, 14. Ayet:
Zulüm ve böbürlenmeyle, ona karşı çıktılar. Oysaki öz benlikleri, onun gerçekliğine kanaat getirmişti. Bak da gör, nasıl olmuştur o bozguncuların sonu!...
Nəml Suresi, 23. Ayet:
'Orada, onları yöneten bir kadın hükümdar buldum ki, her türlü imkâna sahip; pek büyük bir de tahtı var....
Nəml Suresi, 82. Ayet:
O söz (ün ma'nâsı) kendilerinin aleyhinde (tahakkuk edib) vukuu (ve zuhuur) a geldiği zaman yerden bunlar için bir dâbbe çıkarırız ki bu, onlara insanların âyetlerimize kat'î bir kanâat beslemezler idiğini (başlarına kakarak) söyler. ...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
1.
usluk
: sok
2.
yede-ke
: senin elin
3.
fî
: içinde
4.
ceybi-ke
: senin koynun
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
Elini koynuna sok, onu kusursuz beyaz olarak çıkar. Korkudan (emin ol), kanatlarını (kollarını) kendine çek. Bu ikisi, senin Rabbinden, firavuna ve onun (kavminin) ileri gelenlerine iki burhandır (delildir). Muhakkak ki onlar, fasık bir kavimdir....
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
Elini koynuna sok da bir hastalık olmadan bembeyaz çıksın. Korkudan açılan kanatlarını (kollarını) kendine çek. Bu ikisi Rabbinden, Firavun'a ve adamlarına karşı iki kesin delildir. Şüphesiz onlar fasık bir kavimdirler.'...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
"Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte bunlar, senin Rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin kanıt (mucize)dir. Gerçekten onlar, fasık bir topluluktur."...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
'Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıksın. Korkudan açılan kanatlarını katlayıp indir. Bu ikisi, Firavun ve ileri gelen ekibine Rabbinden iki delildir. Onlar yoldan çıkan bir toplum olmuşlardır.'...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
"Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte bunlar, senin rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin kanıt (mucize)dir. Gerçekten onlar fasıklar kavmidir."...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
«Elini yakanın içine sok. Âfetsiz, bembeyaz olarak çıkacakdır o. Korkudan (kanad gibi açılan) ellerini kendine (birbirine) kavuşdur (korkma). İşte bu iki (mu'cize) Fir'avna ve cemaatına Rabbinden iki burhandır. Çünkü onlar fâsıklar güruhudur» diye (buyuruldu). ...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
'Elini yanına (koynuna) sok; (bir rahatsızlık belirtisi olmaksızın) kusursuz, bembeyaz (parlayan ve nûr saçan bir el) olarak çıksın! Korkudan (açılan) kanadını(ellerini)de kendine çek; işte bu ikisi (asân ve elin), Fir'avun ve ileri gelenlerine karşı Rabbinden sana (verilmiş) iki mu'cizedir. Çünki onlar, bir fâsıklar topluluğu oldular!'...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
"(Ve şimdi) elini koynuna sok; lekesiz olarak bembeyaz (ışıl ışıl) çıksın! Ve bütün korkulardan sıyrılmış olarak (artık) kolunu kanadını indir! Bu iki şey, senin, Rabbin tarafından Firavun ve onun seçkinler çevresine (gönderilen bir elçi) olduğunu gösteren alametlerdir. Çünkü onlar yoldan çıkmış, yozlaşmış bir topluluk haline gelmiş bulunuyorlar."...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
Elini yakanın içine sok, bembeyaz bir halde âfetsiz olarak çıkıversin ve korkudan kanadını kendine yapıştır. İşte bu ikisi Rabbin tarafından Firavun'a ve cemiyetine karşı iki kahir hüccettir. Şüphe yok ki onlar fâsıklar olan bir kavim oldular....
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
"Elini koynuna sok! Şimdi çıkar: İşte kusursuz, pırıl pırıl ışık saçıyor. Yılana karşı korkudan ötürü tavır alma saikiyle kanat gibi açılan kollarını kendine çekip toparlan, korkma artık! İşte bunlar, Rabbin tarafından Firavun ile onun ileri gelen yetkililerine gönderilen iki mûcizedir. Onlar gerçekten iyice yoldan çıkmış bir gürûhtur."...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
"Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve kanadını korkudan kendine çek. İşte bunlar, Fir'avn'a ve onun adamlarına (göstermek için) Rabbinden sana verilen iki delildir. Çünkü onlar yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır."...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
«Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte bunlar, senin Rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin kanıt (mucize)dir. Gerçekten onlar, fasık olan bir topluluktur.»...
Qəsəs Suresi, 57. Ayet:
Dediler ki: "Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan oluruz." Biz onları, katımızdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip toplandığı güvenli, saygıdeğer bir mekâna yerleştirmedik mi? Ama onların çokları bilmiyorlar....
Qəsəs Suresi, 66. Ayet:
O gün, işledikleri günahlar için, bir mazeret bir açıklama getirme yönünde, önlerindeki bütün haber kanalları kapanmıştır. Birbirlerinden de bir talepte bulunamayacaklar, olup bitenleri de artık birbirlerine soramayacaklar....
Ənkəbut Suresi, 40. Ayet:
Fe kullen ehaznâ bi zenbih(zenbihi), fe minhum men erselnâ aleyhi hâsıbâ(hâsıben), ve minhum men ehazethussayhah(sayhatu), ve minhum men hasefnâbihil ard(arda), ve minhum men agraknâ, ve mâ
kânâ
llâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne)....
Ənkəbut Suresi, 40. Ayet:
1.
fe
: bunun üzerine, böylece
2.
kullen
: hepsi
3.
ehaznâ
: biz aldık, yakaladık
4.
bi
: ile
Ənkəbut Suresi, 56. Ayet:
Ey iman eden kullarım! Muhakkak ki Benim Arz'ım geniştir! (Beyin kapasitesi geniştir! Burada şunu fark etmek gerekir. Gerek beden ve gerekse beyin madde ve toprak asıllı yapısı ve katmanı itibarıyla "arz" kelimesiyle işaretlenirken; beyin faaliyetinin, nöronik hareketlerinin daha da deriniyle data açığa çıkışının anlatımı da "semâ" kelimesiyle tanımlanmıştır. "Semâlar" denilmesinin sebebi ise açığa çıkan data, bilgi - ilim kapsamı mertebeleridir kanaatimizce. Dolayısıyladır ki burada "arzım geni...
Rum Suresi, 9. Ayet:
E ve lem yesîrû fîl ardı fe yenzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim, kânû eşedde minhum kuvveten, ve esârûl arda ve amerûhâ eksera mimmâ amerûhâ ve câethum rusuluhum bil beyyinât(beyyinâti), fe mâ kânallâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne)....
Səcdə Suresi, 4. Ayet:
Allâh, O ki, semâlar (gökler veya nefs mertebeleri olan bilinç düzeyleri) ve arzı (yeryüzü veya beden - beyin) ve ikisi arasında olanları altı aşamada - süreçte (insan itibarıyla 6 aşama: 1. sperm/yumurta, 2. döllenme (zigot), 3. geometrik hücre çoğalması, 4. hücre farklılaşması, 5. organların oluşması, 6. farklılaşan organların işlevlenmesi - şuur ve duyuların oluşması. A. H. ) yarattı, sonra Arş'a istiva etti (Esmâ özellikleriyle fiiller âleminde tedbirata başladı). . . Sizin O'ndan başka ne b...
Əhzab Suresi, 5. Ayet:
Ud’ûhum li âbâihim huve aksatu indallâh(indallâhi), fe in lem ta’lemû âbâehum fe ıhvânukum fîd dîni ve mevâlîkum, ve leyse aleykum cunâhun fîmâ ahta’tum bihî ve lâkin mâ taammedet kulûbukum, ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen)....
Əhzab Suresi, 5. Ayet:
1.
ud'û-hum
: onları çağırın
2.
li âbâi-him
: babalarına göre (namı ile)
3.
huve
: o
4.
aksatu
: daha adil, adalet...
Əhzab Suresi, 9. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurû ni’metallâhi aleykum iz câetkum cunûdun fe erselnâ aleyhim rîhan ve cunûden lem terevhâ, ve kânallâhu bimâ ta’melûne basîrâ(basîren)....
Əhzab Suresi, 9. Ayet:
1.
yâ eyyu-hâ
: ey
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
âmenû
: îmân edenler (Allah'a ulaşmayı dileyenler)
4.
uzkurû
Əhzab Suresi, 18. Ayet:
(18-19) Allah, icinizden sizi alikoyanlari, size Allah'in yardimini kiskanarak, kardeslerine «Bize gelin, zorlanmadikca savasa gitmeyin» diyenleri bilir. Kalblerine korku gelince olum bayginligi geciren kimse gibi gozleri donerek, sana baktiklarini gorursun. Korkulari gidince iyiliginize olani cekemeyip sivri dilleriyle sizi incitirler. Bunlar inanmamislardir, Allah, bu sebeple islerini bosa icikarmistir; bu, Allah icin kolaydir....
Əhzab Suresi, 18. Ayet:
(18-19) Allah, içinizden sizi alıkoyanları, size Allah'ın yardımını kıskanarak, kardeşlerine 'Bize gelin, zorlanmadıkça savaşa gitmeyin' diyenleri bilir. Kalblerine korku gelince ölüm baygınlığı geçiren kimse gibi gözleri dönerek, sana baktıklarını görürsün. Korkuları gidince iyiliğinize olanı çekemeyip sivri dilleriyle sizi incitirler. Bunlar inanmamışlardır, Allah, bu sebeple işlerini boşa çıkarmıştır; bu, Allah için kolaydır....
Əhzab Suresi, 19. Ayet:
(18-19) Allah, icinizden sizi alikoyanlari, size Allah'in yardimini kiskanarak, kardeslerine «Bize gelin, zorlanmadikca savasa gitmeyin» diyenleri bilir. Kalblerine korku gelince olum bayginligi geciren kimse gibi gozleri donerek, sana baktiklarini gorursun. Korkulari gidince iyiliginize olani cekemeyip sivri dilleriyle sizi incitirler. Bunlar inanmamislardir, Allah, bu sebeple islerini bosa icikarmistir; bu, Allah icin kolaydir....
Əhzab Suresi, 19. Ayet:
(18-19) Allah, içinizden sizi alıkoyanları, size Allah'ın yardımını kıskanarak, kardeşlerine 'Bize gelin, zorlanmadıkça savaşa gitmeyin' diyenleri bilir. Kalblerine korku gelince ölüm baygınlığı geçiren kimse gibi gözleri dönerek, sana baktıklarını görürsün. Korkuları gidince iyiliğinize olanı çekemeyip sivri dilleriyle sizi incitirler. Bunlar inanmamışlardır, Allah, bu sebeple işlerini boşa çıkarmıştır; bu, Allah için kolaydır....
Əhzab Suresi, 19. Ayet:
Onlar size karşı pek cimridirler. Korku bastırdığında, üzerine ölüm baygınlığı çöken kimse gibi gözleri yuvalarında dönmüş halde sana baktıklarını görürsün. Korkuları gittiğinde ise, sizin iyiliğinizi kıskanarak, sivri dilleriyle size sataşmaya başlarlar. Onlar iman etmemiş, Allah da onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu ise Allah'a pek kolay gelir....
Əhzab Suresi, 25. Ayet:
Ve reddallâhullezîne keferû bi gayzıhim lem yenâlû hayrâ(hayran), ve kefallâhul mu’minînel kıtâl, ve kânallâhu kaviyyen azîzâ(azîzen)....
Əhzab Suresi, 25. Ayet:
1.
ve redde
: ve geri çevirdi
2.
allâhu
: Allah
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
keferû
: inkâr ettiler
Əhzab Suresi, 27. Ayet:
Ve evresekum ardahum ve diyârehum ve emvâlehum ve ardan lem tetauhâ, ve kânallâhu alâ kulli şey’in kadîrâ(kadîran)....
Səba Suresi, 12. Ayet:
Ve Süleymân'a da rüzgârı râm ettik, sabahleyin bir aylık yol alırdı, akşamleyin bir aylık yol ve ona bakır mâdenini, sel gibi akıttık ve cinlerden, huzûrundan iş işliyenler vardı Rabbinin izniyle ve onlardan, emrimizden çıkana yakıp kavuran azâbı tattırırdık....
Səba Suresi, 20. Ayet:
Andolsun ki İblis onlar hakkındaki kanaatini doğru çıkardı. Böylece mü'minlerden bir grup dışında (hepsi) ona uydular....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
1.
el hamdu
: hamd
2.
lillâhi (li allâhi)
: Allah'ındır, Allah'a aittir
3.
fâtırı
: yaratan
4.
es semâvâti
: semal...
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd; gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlara sahip melekleri, resûller (elçiler) kılan Allah'a aittir. Yaratmada dilediğini arttırır. Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd Allah'a ki gökleri ve yeryüzünü yaratandır ve melekleri, ikişer, üçer, dörder kanatlı halkedendir; yaratışta neyi dilerse çoğaltır da; şüphe yok ki Allah'ın her şeye gücü yeter....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamdolsun. O, yaratmada dilediği arttırmayı yapar. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler olarak görevlendiren Allah’a hamdolsun. O, yaratılışta ve yarattıklarında sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun mükemmeliyeti gerçekleştirir. Allah’ın her şeye gücü kudreti yeter....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd gökleri ve yeri yoktan vareden, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler kılan Allah'adır. O yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Gökleri ve yeri yaratıp melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan, (peygamberlere gönderen) Allah’a hamd olsun. Allahyarattığı şeylerde dilediği kadar (vasıflar) ziyade eder. Muhakkak ki Allah, her şeye kadirdir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, gokleri ve yeri yaratan, melekleri ikiser, ucer, dorder kanatli elciler kilan Allah'a mahsustur. Yaratmada diledigini artirir. Dogrusu Allah, her seye Kadir olandir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd o Allah'a ki, gökleri ve yeri yoktan var kılıp yaratmış ; ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler yapmıştır. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz ki Allah'ın kudreti her şeye yeter....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. Yaratmada dilediğini artırır. Doğrusu Allah, her şeye Kadir olandır....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamdolsun. O, yaratmada dilediği arttırmayı yapar. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Gökleri ve yeri yaratan; melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan ALLAH'a övgüler olsun. Yaratmada dilediğini arttırır. ALLAH her şeye gücü yetendir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd Allaha, o Gökleri, Yeri yaratan ve Melâikeyi kılan fâtıra; kanadlı kanadlı elçiler, ikişer, üçer, dörder, halkte dilediği kadar ziyade eder, hakıkat Allah her şey'e kadirdir...
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, o gökleri ve yeri yaratan ve melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. O, yaratmada dilediği kadar artırır. Gerçekten Allah, herşeye gücü yetendir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. O, yaratmada dilediği kadar artırır. Gerçekten Allah her şeye kâdirdir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Gökleri ve yeryüzünü yoktan var eden; iki, üç ve dört kanatlı melekleri elçi olarak görevlendiren Allah'a ham dolsun. O yaratma işleminde dilediği eklemeleri yapar. Hiç kuşkusuz O'nun gücü her şeye yeter....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan (fatır), ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Tanrı'nındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Tanrı, her şeye güç yetirendir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Gökleri, yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı (olmak üzere) elçiler yapan Allaha hamd olsun. O, yaratışda ne dilerse (onu) artırır. Şübhe yok ki Allah her şey'e hakkıyle kaadirdir. ...
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, göklerin ve yerin Fâtır’ı (yaratıcısı), melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. (O, mahlûkatı) yaratmada (maddeten veya ma'nen, kime)ne dilerse arttırır. Şübhesiz ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd; göklerin ve yerin yaratanı, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustue. Yaratmada dilediği kadar fazlalaştırır. Muhakkak ki Allah; her şeye kadirdir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Her türlü övgü, göklerin ve yerin yaratıcısı olan ve melekleri iki, üç veya dört kanatlı elçiler yapan Allah'a mahsustur. O, dilediğini (kesintisiz şekilde) kendi hilkat alemine katıp onu genişletir. Kuşkusuz Allah, her şeye kadirdir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer ve üçer ve dörder kanat sahibi elçiler kılan Allah'a mahsustur. Yaratmada dilediğini arttırır. Şüphe yok ki, Allah herşey üzerine hakkıyla kadirdir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı olmak üzere elçiler yapan Allah'a mahsustur. Yaratmada dilediği kadar fazlalaştırır. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, göklerin ve yerin yaratıcısı ve melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. Dilediğini yaratmayı artırır. Çünkü Allah’ın her şeye gücü yeter....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan ve melaikeyi iki, üç, dört... kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yaratıklarından, istediğine, dilediği kadar fazla özellikler verir, Çünkü O her şeye kadirdir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Gökleri ve yeri yoktan var eden; melekleri, ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamd olsun. O, yaratmada (dilediği kadar) artırır: (Kimine daha fazla kanat verir, kiminin bünyesini daha sağlam, daha büyük, kimini daha güzel yapar). Şüphesiz Allâh, her şeyi yapabilendir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamd bütünüyle o Allah'a aittir ki, gökleri ve yeri yoktan yaratmış, melekleri de ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapmıştır. O, yarattığı şeyi dilediği gibi arttırır. Zira Allah'ın herşeye gücü yeter....
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Hamt, Fâtır olan Allah'adır; gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan O'dur. Yaratışta/yaratılmışlarda dilediğini artırır O. Hiç kuşkusuz, Allah her şeye gücü yetendir....
Fatir Suresi, 32. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
evresne
: varis kıldık
3.
el kitâbe
: kitap
4.
ellezîne
: onlar
Fatir Suresi, 44. Ayet:
E ve lem yesîrû fîl ardı fe yenzurû keyfe kâne âkıbetullezîne min kablihim ve kânû eşedde minhum kuvveh(kuvveten), ve mâ kânallâhu lî yu’cizehu min şey’in fîs semâvâti ve lâ fîl ard(ardı), innehu kâne alîmen kadîrâ(kadîren)....
Saffat Suresi, 1. Ayet:
Yemin olsun o saf bağlayıp dizilenlere/o saflar tutturup sıraya dizilenlere/o kanatlarını açıp toplayarak uçanlara,...
Saffat Suresi, 2. Ayet:
Toplayıp sevkedenlere (sağ ve sol kanat velîlerine)....
Sad Suresi, 42. Ayet:
Biz de ona, “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik....
Sad Suresi, 42. Ayet:
Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su (dedik)....
Sad Suresi, 42. Ayet:
"Ayağını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik)."...
Sad Suresi, 42. Ayet:
(Kendisine): “- Ayağınla yere vur.” dedik. İşte hem yıkanacak, hem içecek serin bir su!... (Yıkan ve iç, yorgunluğun ve hastalığın geçsin)....
Sad Suresi, 42. Ayet:
«yagini yere vur! Iste yikanacak ve icilecek soguk bir su» dedik....
Sad Suresi, 42. Ayet:
Ona: Ayağını (yere) vur; işte yıkanacak ve içecek soğuk bir su! (dedik)....
Sad Suresi, 42. Ayet:
'Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su' dedik....
Sad Suresi, 42. Ayet:
Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su (dedik)....
Sad Suresi, 42. Ayet:
'Ayağını yere vur. İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir kaynak.'...
Sad Suresi, 42. Ayet:
Depren ayağınla, işte serin bir yıkanacak ve içecek dedik...
Sad Suresi, 42. Ayet:
Biz de ona «Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su» dedik....
Sad Suresi, 42. Ayet:
"Ayağını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik)."...
Sad Suresi, 42. Ayet:
Ayağınla vur (yere dedik). İşte hem yıkanacak, hem içecek soğuk (bir su). ...
Sad Suresi, 42. Ayet:
Vur ayağını yere. İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su....
Sad Suresi, 42. Ayet:
(Bunun üzerine kendisine:) "Ayağını (yere) vur: İşte yıkanabileceğin ve içebileceğin bir soğuk su!" dedik....
Sad Suresi, 42. Ayet:
"Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su!"...
Sad Suresi, 42. Ayet:
-Ayağınla yere vur. İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su! demiştik....
Sad Suresi, 42. Ayet:
Eyyûb’a: "Ayağını yere vur! dedik, İşte sana kullanıp yıkanacağın ve içeceğin soğuk bir su!"...
Sad Suresi, 42. Ayet:
"Ayağını (yere) vur, işte yıkanacak ve içilecek serin (bir su)" (dedik)....
Sad Suresi, 42. Ayet:
«Ayağını depret. İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik).»...
Sad Suresi, 42. Ayet:
"Ayağını yere vur! İşte yıkanacak bir yer, işte içilecek soğuk bir su!..." dedik....
Zümər Suresi, 10. Ayet:
Rasulüm, müslümanlara: 'Ey iman eden kullarım, Rabbinize sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikkat harcayan, hayırlı icraatlar, kalıcı hizmetler yapan, müslüman idarecilere, askerî erkâna, ...
Zümər Suresi, 74. Ayet:
Ve kâlûl hamdu lillâhillezî sadakanâ va’dehu ve evresenel arda netebevveu minel cenneti haysu neşâ(neşâu), fe ni’me ecrul âmilîn(âmilîne)....
Fussilət Suresi, 21. Ayet:
Ve kâlû li culûdihim lime şehidtum aleynâ, kâlû entakanallâhullezî entaka kulle şey’in ve huve halakakum evvele merretin ve ileyhi turceûn(turceûne)....
Zuxruf Suresi, 10. Ayet:
Allah, yeryüzünü, sizin yaşamanız, yerleşmeniz için tarıma elverişli ovalar, iskana uygun araziler haline, işlevli hale getiren, orada sizin için geçinme imkânları hazırlayan ve yollar planlayandır. Umulur ki, doğru hak yolu bulup tercih edersiniz....
Zuxruf Suresi, 51. Ayet:
(51-53) Firavun halkına duyuru yapıp dedi ki: "Ey benim halkım! Mısır’ın yönetimi benim elimde değil mi? Ayaklarımın altından akan şu nehirler, kanallar benim değil mi? Görmüyor musunuz? Yoksa ben, şu aşağılık, meramını bile neredeyse anlatamayan adamdan daha üstün değil miyim? Eğer o dediği gibi ise, üstüne gökten altın bilezikler atılmalı, yahut beraberinde melaikeler gelmeli değil miydi?"...
Zuxruf Suresi, 52. Ayet:
(51-53) Firavun halkına duyuru yapıp dedi ki: "Ey benim halkım! Mısır’ın yönetimi benim elimde değil mi? Ayaklarımın altından akan şu nehirler, kanallar benim değil mi? Görmüyor musunuz? Yoksa ben, şu aşağılık, meramını bile neredeyse anlatamayan adamdan daha üstün değil miyim? Eğer o dediği gibi ise, üstüne gökten altın bilezikler atılmalı, yahut beraberinde melaikeler gelmeli değil miydi?"...
Zuxruf Suresi, 52. Ayet:
(51-53) Firavun halkına duyuru yapıp dedi ki: "Ey benim halkım! Mısır’ın yönetimi benim elimde değil mi? Ayaklarımın altından akan şu nehirler, kanallar benim değil mi? Görmüyor musunuz? Yoksa ben, şu aşağılık, meramını bile neredeyse anlatamayan adamdan daha üstün değil miyim? Eğer o dediği gibi ise, üstüne gökten altın bilezikler atılmalı, yahut beraberinde melaikeler gelmeli değil miydi?"...
Zuxruf Suresi, 53. Ayet:
(51-53) Firavun halkına duyuru yapıp dedi ki: "Ey benim halkım! Mısır’ın yönetimi benim elimde değil mi? Ayaklarımın altından akan şu nehirler, kanallar benim değil mi? Görmüyor musunuz? Yoksa ben, şu aşağılık, meramını bile neredeyse anlatamayan adamdan daha üstün değil miyim? Eğer o dediği gibi ise, üstüne gökten altın bilezikler atılmalı, yahut beraberinde melaikeler gelmeli değil miydi?"...
Casiyə Suresi, 32. Ayet:
“Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir, kıyamet hakkında hiçbir şüphe yoktur” dendiği zaman ise; “Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, sadece zannediyoruz. Biz bu konuda kesin kanaat sahibi değiliz” demiştiniz....
Əhqaf Suresi, 12. Ayet:
Kur’ân’dan önce Muhammed’in peygamber olarak görevlendirileceği konusunda, itimat edilecek bir rehber ve bir rahmet olarak Mûsâ’ya gelen kutsal kitap vardı. Bu kitap, Kur’ân da, Arapça konuşan Muhammed’in peygamberliğini tasdik etmektedir. İnkâr ile isyan ile kendilerine zulmedenleri, müşrikleri, baskı, zulüm ve işkenceyle, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engelleyenleri, inkârda ısrar edenleri uyarması; iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdan...
Məhəmməd Suresi, 4. Ayet:
1.
fe izâ
: artık, bundan sonra olunca
2.
lekîtum (u)
: karşılaştınız
3.
ellezîne keferû
: inkâr edenler
4.
fe darbe
<...
Fəth Suresi, 4. Ayet:
Huvellezî enzeles sekînete fî kulûbil mu’minîne li yezdâdû îmânen mea îmânihim, ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard(ardı), ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen)....
Fəth Suresi, 4. Ayet:
1.
huve ellezî
: o ki
2.
enzele
: indirdi
3.
sekînete
: sekînet, güven, sakinlik, huzur
4.
fî
: içine, ... e
<...
Fəth Suresi, 7. Ayet:
Ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard(ardı), ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen)....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Se yekûlu lekel muhallefûne minel a’râbi şegaletnâ emvâlunâ ve ehlûnâ festagfir lenâ, yekûlûne bi elsinetihim mâ leyse fî kulûbihim, kul fe men yemliku lekum minallâhi şey’en in erâde bikum darren ev erâde bikum nef’â(nef’en), bel kânallâhu bi mâ ta’melûne habîrâ(habîren)....
Fəth Suresi, 14. Ayet:
Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard(ardı), yagfiru li men yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, ve kânallahu gafûren rahîmâ(rahîmen)....
Fəth Suresi, 19. Ayet:
Ve megânime kesîreten ye’huzûnehâ, ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen)....
Fəth Suresi, 21. Ayet:
Ve uhrâ lem takdirû aleyhâ kad ehâtallâhu bihâ, ve kânallâhu alâ kulli şey’in kadîrâ(kadîren)....
Fəth Suresi, 24. Ayet:
Ve huvellezî keffe eydiyehum ankum ve eydiyekum anhum bi batni mekkete min ba’di en azferekum aleyhim ve kânallâhu bi mâ ta’melûne basîrâ(basîran)....
Fəth Suresi, 26. Ayet:
İz cealellezîne keferû fî kulûbihimul hamiyyete hamiyyetel câhiliyyeti fe enzelallâhu sekînetehu alâ resûlihî ve alel mû’minîne ve elzemehum kelimetet takvâ ve kânû e hakka bihâ ve ehlehâ ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen)....
Tur Suresi, 27. Ayet:
Fe mennallâhu aleynâ ve ve
kânâ
azâbes semûm(semûmi)....
Nəcm Suresi, 45. Ayet:
(45-54) Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O’na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onla...
Nəcm Suresi, 46. Ayet:
(45-54) Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O’na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onla...
Nəcm Suresi, 47. Ayet:
(45-54) Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O’na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onla...
Nəcm Suresi, 48. Ayet:
Zengin kılan da O’dur. Kanaatkâr eden de....
Nəcm Suresi, 48. Ayet:
(45-54) Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O’na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onla...
Nəcm Suresi, 49. Ayet:
(45-54) Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O’na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onla...
Rəhman Suresi, 46. Ayet:
Rabbinin tapısına varmaktan korkana iki cennet var....
Rəhman Suresi, 46. Ayet:
Rabbının makamından korkana iki cennet vardır....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye (böyle yaptık.) Çünkü Allah, kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
(Allah bunu) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Bu elinizden çıkana üzülmeyesiniz, (Allah'ın) size verdiğiyle de sevinip şımarmayasınız diyedir. Allah, kendini beğenip böbürlenen hiç kimseyi sevmez....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Bu da, elinizden çıkana tasalanmamanız ve size verdiğine fazla sevinmemeniz içindir. Allah, çok övünen böbürlenen kimselerden hiçbirini sevmez....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
(Allah bunu) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Böylece elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Tanrı'nın) verdikleri dolayısıyla sevinip şımarmayasınız. Tanrı, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
(Allah bunu) elinizden çıkana tasalanmayasınız, Onun size verdiği ile sevinip şımarmayasınız diye (yazmışdır). Allah çok böbürlenen her kibirliyi sevmez. ...
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Bu, elinizden çıkana üzülmemeniz ve Allah'ın size verdikleri ile sevinip şımarmamanız içindir. Çünkü Allah kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
(Başınıza gelecek olayları, önceden bir Kitaba yazdık) Ki elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve (Allâh'ın) size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allâh, kendini beğenip övünen kimseleri sevmez....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez....
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Böyle yapılmıştır ki, elinizden çıkana üzülüp ümitsizliğe düşmeyesiniz ve Allah'ın size verdiğiyle sevinip şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip övünenlerin hiçbirini sevmez....
Mümtahinə Suresi, 10. Ayet:
Ey îmân edenler! Mü’min kadınlar, hicret etmiş kimseler olarak size geldikleri zaman, artık (îmanları husûsunda) onları imtihân edin! Allah, onların (o mümtehıne olan, imtihâna tâbi' tutulan kadınların) îmanlarını daha iyi bilendir. Böylece onların mü’min kadınlar olduklarını bilir (de kanâat eder)seniz, artık onları kâfirlere geri döndürmeyin! Ne bunlar onlara helâldir, ne de onlar bunlara helâl olurlar. (O müşrik kocaların) sarf ettiklerini(bu kadınlara verdikleri mehirleri) de, kendilerine (g...
Talaq Suresi, 7. Ayet:
Geniş imkâna sahip olan bu geniş imkânından harcasın. Rızkı kendisine ölçü ile verilmiş olan da Allah'ın kendisine verdiğinden infak etsin. Allah hiçbir benliği, kendisine verdiği şey dışında yükümlü tutmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır....
Haqqə Suresi, 36. Ayet:
"Yıkananların atık sularından başka yemek de yoktur."...
Nuh Suresi, 11. Ayet:
'Koruma kalkanı ve bağışlanma dileyin ki, göğü üzerinizde, bol bol rahmet, bereket ve nimet yağdıracak güce, imkâna kavuştursun.'...
Nuh Suresi, 12. Ayet:
"Size mal ve evlad ihsan buyursun, size bahçeler, ırmaklar, su kanalları nasib etsin."...
Nuh Suresi, 13. Ayet:
Size ne oluyor ki, Allah'ın yüceliğine kanaat getirmiyorsunuz?...
Müzzəmmil Suresi, 13. Ayet:
Boğazda tıkanan gıda ve feci bir azap!...
İnsan Suresi, 2. Ayet:
Biz insanı, sorumluluklar yükleyerek imtihan etmek, hayra ve şerre karşı tutumunu denemek için, muhtelif kanallardan dökülen sıvılarla karışık bir katre spermin, eşinin yumurtasıyla uyum halinde birleşmesinden yarattık. Sonra onu işiten, gören ve düşünen bir varlık haline getirdik....
Nəbə Suresi, 6. Ayet:
Biz yeryüzünü yaşamaya, yerleşmeye elverişli ovalar, iskâna uygun araziler haline, işlevli hale getirmedik mi?...
Nəbə Suresi, 19. Ayet:
göklerin açıldığı ve (kanatları açık) kapılar haline geldiği (gün);...
Naziat Suresi, 26. Ayet:
Allah'tan korkana bunda bir ibret vardır....
Təkvir Suresi, 24. Ayet:
o, (başka birine vahyedilmiş olan) insan kavrayışının ötesindeki şeylerin bilgisinden dolayı onları kıskanan biri değildir....
Tariq Suresi, 1. Ayet:
Goge ve gece ortaya cikana and olsun....
Beyyinə Suresi, 8. Ayet:
Rablerinin katındaki mükâfatları, kıyılarından ırmaklar akan ebedî Adn cennetleridir, ebedîdir onlar orada, Allah râzı olmuştur onlardan ve onlar da râzı olmuşlardır ondan; ve bu mükâfat, Rabbinden korkanadır....
Fələq Suresi, 5. Ayet:
'Kıskandığı vakit kıskananın şerrinden.'...
Hud Suresi, 110. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun ki
2.
âteynâ
: biz verdik
3.
mûsâ
: Musa'ya
4.
el kitâbe
: kitap
Əhzab Suresi, 40. Ayet:
Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen)....
Əhzab Suresi, 50. Ayet:
Yâ eyyuhen nebiyyu innâ ahlelnâ leke ezvâcekelletî âteyte ucûrehunne ve mâ meleket yemînuke mimmâ efâallâhu aleyke ve benâti ammike ve benâti ammâtike ve benâti hâlike ve benâti halâtikellâtî hâcerne meâk(meâke), vemreeten mu’mineten in vehebet nefsehâ lin nebiyyi in erâden nebiyyu en yestenkihahâ hâlisaten leke min dûnil mu’minîn(mu’minîne), kad alimnâ mâ faradnâ aleyhim fî ezvâcihim ve mâ meleket eymânuhum li keylâ yekûne aleyke harac(haracun), ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen)....
Əhzab Suresi, 50. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nebiyyu
: nebî, peygamber
3.
innâ
: muhakkak biz
4.
ahlelnâ
: helâl kıldık
Əhzab Suresi, 51. Ayet:
Turcî men teşâu minhunne ve tu’vî ileyke men teşâu, ve menibtegayte mimmen azelte fe lâ cunâha aleyk(aleyke), zâlike ednâ en tekarre a’yunuhunne ve lâ yahzenne ve yerdayne bimâ âteytehunne kulluhunn(kulluhunne), vallâhu ya’lemu mâ fî kulûbikum ve kânallâhu alîmen halîmâ....
Əhzab Suresi, 51. Ayet:
1.
turcî
: sen ertelersin
2.
men
: kim, kimse
3.
teşâu
: sen dilersin
4.
min-hunne
: onlardan
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Lâ yahıllu leken nisâu min ba’du ve lâ en tebeddele bihinne min ezvâcin ve lev a’cebeke husnuhunne illâ mâ meleket yemînuk(yemînuke), ve kânallâhu alâ kulli şey’in rakîbâ(rakîben)....
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
1.
lâ yahıllu
: helâl olmaz
2.
leke
: sana, senin için
3.
en nisâu
: kadınlar
4.
min ba'du
: sonradan, bundan sonr...
Əhzab Suresi, 59. Ayet:
Yâ eyyuhen nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu’minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn(celâbîbihinne), zâlike ednâ en yu’refne fe lâ yu’zeyn(yu’zeyne) ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen)....
Əhzab Suresi, 59. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nebiyyu
: nebî, peygamber
3.
kul
: de, söyle
4.
li ezvâci-ke
: (senin) zevcelerine, eşleri...
Əhzab Suresi, 73. Ayet:
Li yuazziballâhul munâfikîne vel munâfikâti vel muşrikîne vel muşrikâti ve yetûballâhu alel mu’minîne vel mu’minât(mu’minâti), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen)....
Saffat Suresi, 87. Ayet:
Peki alemlerin Rabbi hakkındaki kanaatiniz nedir?'...
Qaf Suresi, 45. Ayet:
Biz daha iyi biliriz ne dediklerini ve senin, onlara, dilediğini yapacak bir kudretin yok, artık, azaptan korkana Kur'ân'la öğüt ver....
Qaf Suresi, 45. Ayet:
Biz, onlarda olarak, neler söylediklerini daha iyi biliriz! Sen onlar üzerinde zorla yaptırıcı değilsin! Azap uyarımdan korkana, Kur'ân olarak (hakikati) hatırlat!...
Zariyat Suresi, 48. Ayet:
Sizin yaşamanız, yerleşmeniz, menfaatiniz için, yeryüzünü, tarıma elverişli ovalar, iskana uygun araziler haline, işlevli hale getirdik. Biz ihtiyaçlarınıza uygun olacak şekilde ne güzel düzenleme yapıyoruz....
Nəcm Suresi, 50. Ayet:
(45-54) Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O’na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onla...
Nəcm Suresi, 51. Ayet:
(45-54) Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O’na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onla...
Nəcm Suresi, 52. Ayet:
(45-54) Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O’na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onla...
Nəcm Suresi, 53. Ayet:
(45-54) Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O’na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onla...
Nəcm Suresi, 54. Ayet:
(45-54) Rahime atılan nutfeden (spermden) erkek ve dişi çiftini yaratma, öldükten sonra diriltme, tekrar yaratma O’na aittir. İnsanı zengin, kanaat sahibi ve halinden memnun etmek de O’na aittir. Müşriklerin taptığı Şi’râ yıldızının Rabbi de O’dur. Önceki Âd milletini yok eden de O’dur. Semud milletini yok edip geriye hiçbir şey bırakmayan da O’dur. Daha önce Nuh milletini yok eden de O. Çünkü bunlar çok zalim, çok azgındılar. Altı üstüne getirilen Lût milletinin şehirlerini yerle bir etti. Onla...
Rəhman Suresi, 56. Ayet:
Onlarda bakışları kısa (yalnız kocalarına bakan) öyle dilberler de var ki, bunlardan önce onları ne insan, ne de cin kanatmamıştır....
Rəhman Suresi, 74. Ayet:
Bunlardan önce onları ne insan, ne de cin kanatmamıştır....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
1.
e ve lem yerev ilâ
: ve görmüyorlar mı (...a bakmıyorlar mı)
2.
et tayri
: kuşlar
3.
fevka-hum
: onların üstünde
4.
sâffâtin...
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Onlar, üstlerinde sıra sıra süzülerek kanat çırpan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahmân'dan başkası tutmuyor. Muhakkak ki O, herşeyi en iyi görendir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Görmezler mi üstlerinde uçan kuşları? Kanatlarını açmada ve kapamada onlar, onları gökte, ancak rahman tutmada, şüphe yok ki o, her şeyi görür....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Üstlerinde kanatlarını aça kapata uçan kuşları (hiç) görmediler mi? Onları (havada) rahmân olan Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Üstlerinde saf saf kanatlarını açıp yükselen, kapayıp inen kuşları görmezler mi! Onlar Rahmânî kuvvelerle bunu başarıyorlar! Muhakkak ki O, her şeyi (hakikati olarak) Basıyr'dir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Üstlerinde, kanat açıp yumarak, süzülerek, sıra sıra süratle uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları, Rahmet sahibi, Rahman olan Allah’ın dışında havada kimse tutamaz, havada tutacak kanunları koyarak işlerlik kazandıramaz. O her şeyi biliyor, görüyor....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Üstlerinde kanatlarını açarak ve kapayarak uçan kuşları görmediler mi? Onları Rahman'dan başkası tutmuyor. Doğrusu O, her şeyi görendir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla görendir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
O kâfirler, üstlerinde kanatlarını açarak ve kanat çırpıb kayarak uçan kuşlara bakmazlar mı? Rahmân’dır ancak onları tutan. Muhakkak ki O, her şeyi görendir= Basîr’dir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Uzerlerinde kanat cirpan dizi dizi kuslari gormezler mi? Onlari havada Rahman olan Allah'tan baskasi tutmuyor; dogrusu, O, herseyi gorendir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Onlar, üzerlerinde diziler halinde kanatlarını açıp kapayarak uçan kuşları görmediler mi ? Onları ancak Rahman (olan Allah) tutar. Şüphesiz ki O, her şeyi görüp bilendir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahman olan Allah'tan başkası tutmuyor; doğrusu, O, herşeyi görendir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Üstlerinde kanatlarını aça kapata uçan kuşları (hiç) görmediler mi? Onları (havada) rahmân olan Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir....
Mülk Suresi, 19. Ayet:
Üzerlerinde düzenli sıralar halinde kanat çırpan kuşları görmezler mi? Rahman'dan başkası onları tutmuyor. O herşeyi Görendir....