Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu Kitap, mutlak gerçeğin ta kendisidir. O, muttakiler için hidayettir....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki takva sahibi olasınız....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
O ki yeryüzündekilerin tamamını sizin için yarattı. Sonra O, göğe istiva etti; onları yedi gök halinde düzenledi. O, Her Şeyi Bilen'dir....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani bir zamanlar, takva sahibi olmanız için, size verdiğimiz şeylere kuvvetle sarılıp kendinize mal etmek ve içindekilerini sürekli aklınızda tutmanız konusunda sizden söz almıştık. Ve Tur'u üzerinize kaldırmıştık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Biz bunu, yanında onlara ve onlardan sonra gelecek kuşaklara ibret; muttakilere de bir öğüt olarak yaptık....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki kim Cibril'e düşmansa, Bilsin ki O, onu iki eli arasındakileri tasdik edici olarak Allah'ın izni ile senin kalbine çokça indirdi. Müminler için bir hidayet ve müjde olarak....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyen kimseler: "Allah'ın bizimle konuşması veya bize bir ayet göndermesi gerekmez mi?" dediler. Onlardan öncekiler de onların sözlerine benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri birbirlerine benziyor. Bilmek isteyen kimseler için ayetleri iyice açıkladık....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden öncekilere yazıldığı gibi, siyam size de yazıldı. Umulur ki takva sahibi olursunuz....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Sizden öncekiler gibi sıkıntı ve zorluklar çekmeden Cennet'e gireceğinizi mi sandınız? Onlara dokunan sıkıntı ve zorluklarla öylesine sarsıldılar ki Resul ve onunla birlikte olan Müminler, "Allah'ın yardımı ne zaman?" dediler. İyi bilin ki Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla yük yüklemez. Herkesin yaptığı iyilik lehine, kötülük de aleyhinedir. "Rabb'imiz! Unutur veya yanlış yaparsak, bizi sorumlu tutma. Rabb'imiz! Bize daha öncekilere yüklediğin gibi zor şeyler yükleme. Rabb'imiz! Bize gücümüzün üzerinde bir sorumluluk yükleme. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen, Mevlamız'sın. Gerçeği yalanlayan nankörler toplumuna karşı bize yardım et....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
Kendinden öncekilerini onaylayan Kitap'ı Hakk olarak sana indiren O'dur. Tevrat'ı ve İncil'i de O indirmişti....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabb'inizin bağışlamasına ve muttakiler için hazırlanmış, yer ile gök arası kadar geniş olan Cennet için yarışın....
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra O, üzüntünün ardından, sizden bir kısmınıza, güven duygusu, sarıp kuşatan bir iç dinginlik indirdi. Bir kısmınız da can kaygısına düşmüştü. Allah hakkında, tıpkı cahiliye dönemindekine benzer biçimde gerçeğe aykırı bir sanı besliyorlardı. "Bu işten bize ne?" diyorlardı. De ki: "Her şeyin takdiri yalnız Allah'ındır." Sana, açıklamadıkları şeyleri içlerinde gizliyorlar. "Elimizden bir şey gelseydi buralarda öldürülmezdik." diyorlar. De ki: "Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, üzerleri...
Nisa Suresi, 26. Ayet:
Allah, size açıklamak; sizi, sizden öncekilerin yasalarına iletmek ve tevbenizi kabul etmek ister. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Nisa Suresi, 63. Ayet:
Allah, bu kimselerin kalplerinde olanı biliyor. Onlara aldırma, onlara öğüt ver ve onlara kendilerini etkileyici söz söyle....
Maidə Suresi, 17. Ayet:
Ant olsun ki, Meryem oğlu Mesih için, "O Allah'tır." diyenler kuşkusuz Kafir oldu. De ki: "Allah, Meryem oğlu Mesih'i, annesini ve yeryüzündekilerin tamamını yok etmek isterse, O'na kim engel olabilir?" Göklerin, yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin tamamı, Allah'a aittir. Dilediğini yaratır. Ve Allah, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Maidə Suresi, 18. Ayet:
Yahudiler ve Hristiyanlar, "Bizler Allah'ın oğulları ve O'nun sevgilileriyiz." dediler. De ki: "O halde suçlarınızdan dolayı, size niçin azap ediyor? Doğrusu, siz de yarattıklarından bir beşersiniz. Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkü Allah'a aittir. Son varış O'nadır....
Maidə Suresi, 120. Ayet:
Göklerin, yerin ve bunların içindekilerin mülkü Allah'ındır. Ve O, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Bu, şehirlerin anası ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendisinden öncekileri doğrulayan kutlu bir Kitap'tır. Ahirete iman edenler, buna da iman ederler. Ve onlar salatlarını korurlar....
Ənam Suresi, 116. Ayet:
Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar yalnız var sayıyorlar....
Ənam Suresi, 148. Ayet:
Müşrik olanlar diyecekler ki: "Eğer Allah dileseydi biz de müşrik olmazdık, babalarımız da. Ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar da sonunda azabımızı tattılar. De ki: "Yanınızda bir bilgi varsa onu bize gösterin. Siz, zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve ancak yalan yanlış atıp tutuyorsunuz."...
Əraf Suresi, 38. Ayet:
Buyurdu ki: "Sizden önceki cinn ve insten ümmetler arasında siz de ateşe girin. Her ümmet girdikçe, yoldaşlarına lanet etti. Birbiri ardına hepsi orada toplandığı zaman; sonrakiler öncekiler için: "Ey Rabb'imiz! Bunlar bizi saptırdılar, bunlara ateşten bir kat daha azap ver." "Hepsi için bir kat fazla vardır, ama siz bilmezsiniz." dedi....
Əraf Suresi, 39. Ayet:
Öncekiler de sonrakilere: "Sizin, bizden iyi bir tarafınız yoktu. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın." dediler....
Ənfal Suresi, 31. Ayet:
Onlara, ayetlerimiz okunduğu zaman, "Evet, biz bunu duyduk, dilersek biz de onun benzerini söyleriz; bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir." dediler....
Ənfal Suresi, 34. Ayet:
Onlar, Mescid-i Haram'a girmeye engel oldukları halde ve onun velileri olmadıkları halde Allah neden onlara azap etmesin? Oysa oranın evliyası muttakilerdir. Fakat onların çoğu bilmezler....
Ənfal Suresi, 38. Ayet:
Kafirlere de ki: Eğer vazgeçerlerse geçmişte yaptıkları bağışlanır. Eğer tekrar dönerlerse, evvelkilerin başına gelenler ortadadır....
Ənfal Suresi, 52. Ayet:
Tıpkı Firavuncuların ve onlardan öncekilerin durumu gibi. Allah'ın ayetlerini yalanlamışlardı. Allah da onları, suçları yüzünden yakalamıştı. Allah, Mutlak Güç Sahibi'dir, Cezalandırması Çok Şiddetli Olan'dır....
Ənfal Suresi, 54. Ayet:
Tıpkı Firavuncuların ve onlardan öncekilerin durumu gibi. Rabb'lerinin ayetlerini yalanlamışlardı da Biz de suçlarından dolayı onları mahvetmiş ve Firavuncuları suda boğmuştuk. Hepsi de zalim kimselerdi....
Tövbə Suresi, 36. Ayet:
Gökleri ve yeri yarattığı zaman koyduğu yasasında, Allah'ın yanında ayların sayısı on ikidir. Bunların dördü haram aylardır. İşte kayyum olan budur. Bu aylarda, kendinize haksızlık yapmayın. Ve müşrikler nasıl sizinle topyekun savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekun savaşın. Biliniz ki, Allah, muttakilerle beraberdir....
Tövbə Suresi, 44. Ayet:
Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmemek için senden izin istemezler. Allah, muttakileri en iyi bilendir....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Tıpkı sizden öncekiler gibisiniz. Onlar; kuvvetçe sizden daha güçlü, mal ve evlat bakımından sizden daha çoktular. Onlar, payları kadar bundan yararlandılar. Sizden öncekilerin paylarınca yararlandıkları gibi siz de payınızca yararlandınız. Ve onların daldığı gibi siz de daldınız. İşte onların yaptıkları dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onlar hüsrana uğrayanlardır....
Tövbə Suresi, 70. Ayet:
Onlara, kendilerinden öncekilerin; Nuh, Âd ve Semud halklarının, İbrahim halkının ve Medyen sahiplerinin ve mutefikelerin haberi gelmedi mi? Resulleri onlara açık kanıtlar getirmişti. Allah, onlara haksızlık etmiş değildi. Fakat onlar kendi kendilerine haksızlık yapıyorlardı....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz yağmurla hayat bulup yeşeren, insanların ve hayvanların yararlandıkları yeryüzü bitkileri gibidir. Öyle ki yeryüzü bütün süslerini ve güzelliğini kuşandığı ve sahipleri de onu elde edecek güce sahip olduklarını sandıkları bir sırada; geceleyin veya güpegündüz ona emrimiz geliverir de bunları sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi kökünden yolunmuş bir hale getiririz. İşte düşünen bir halk için ayetlerimizi böyle detaylı olarak açıklıyoruz....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Hayır! Onlar, bilgisini kavrayamadıkları ve kendilerine asıl anlamı açıklanmamış bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bak!...
Yunus Suresi, 54. Ayet:
Zulmedenler, yeryüzündekilerin tamamı kendilerinin olsaydı, kurtulmak için onları fidye olarak verirlerdi. Azabı gördükleri zaman içten bir pişmanlık duyarlar. Ancak aralarında hakkaniyetle hüküm verilir ve haksızlığa uğratılmazlar....
Yunus Suresi, 92. Ayet:
"Kendinden sonrakilere bir ayet olman için, bugün senin cansız bedenini kurtaracağız." Gerçekte ise insanların çoğu ayetlerimizi umursamıyorlar....
Yunus Suresi, 99. Ayet:
Oysa Rabb'in dileseydi, yeryüzündekilerin tamamı iman ederdi! Bunu bildiğin halde, insanları zorla mı mü'min yapacaksın?...
Yunus Suresi, 102. Ayet:
Kendilerinden öncekilerin başından geçen felaketlerin bir benzerini mi bekliyorlar? De ki: "Bekleyin, ben de sizinle beraber bekliyorum."...
Hud Suresi, 62. Ayet:
"Ey Salih! Sen, bundan önce aramızda ümit beslenen biriydin. Şimdi atalarımızın kulluk ettiklerine kulluk etmekten bizi vazgeçirmek mi istiyorsun? Ve biz, gerçekten de senin bizi çağırdığın şey hakkında ikilem içindeyiz, kaygılanıyoruz." dediler....
Hud Suresi, 110. Ayet:
Ant olsun! Musa'ya Kitap'ı verdik de onda anlaşmazlığa düştüler. Rabb'in tarafından önceden takdir edilmiş bir karar olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlar da bunun hakkında ikilem ve güvensizlik içindedirler....
Yusif Suresi, 40. Ayet:
"Sizin, O'nun yanı sıra kulluk ettiğiniz şeyler, ancak sizin ve atalarınızın onlara yakıştırdığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlar için hiçbir yetkilendirmede bulunmadı. Hüküm yalnızca Allah'ındır; kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru din yalnızca budur. Ancak insanların çoğu bu gerçeği bilmezler."...
Yusif Suresi, 109. Ayet:
Senden önce gönderdiğimiz ve kendilerine vahyettiğimiz kimseler de şehirlerde yaşayanlardan başkası değildi. Hem onlar, yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Baksalar ya! Kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna! Takva sahipleri için Ahiret Yurdu daha hayırlıdır. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?...
Yusif Suresi, 111. Ayet:
Ant olsun ki; onların kıssalarında sağlıklı düşünen temiz akıl sahipleri için ibretler, alınacak dersler vardır. Bu uydurulan bir hadis değildir. Bilakis, kendinden öncekilerini onaylayan ve her şeyi ayrıntılı olarak açıklayan ve aynı zamanda inanan halklar için bir yol gösterici ve bir rahmettir...
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de planlar yapmışlardı. Oysa Allah'ın planı bütün planları geçersiz kılar. Zira O, herkesin ne yaptığını bilir. Kafirler, bu yurdun sonunun kimin olduğunu bileceklerdir....
İbrahim Suresi, 9. Ayet:
Sizden öncekilerin; Nuh, Âd, Semud halklarının ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Allah'tan başkası onları bilmez. Resulleri onlara beyyinelerle geldiği halde onlar zorla susturmaya çalışarak: "Biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeyi küfrediyoruz; bizi çağırdığınız şey konusunda kaygı verici ikilem içindeyiz." dediler....
Hicr Suresi, 13. Ayet:
Kendilerinden öncekilerin sünneti geçtiği halde ona inanmazlar....
Hicr Suresi, 24. Ayet:
Ant olsun ki, sizden öncekileri biliyoruz. Ve ant olsun ki sizden sonrakileri de biliyoruz....
Hicr Suresi, 85. Ayet:
Biz; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakilerini hakk ile yarattık. Elbette ki o Sa'at mutlaka gelecektir. O halde, sen onlara aldırış etme ve güzelce yüz çevir....
Nəhl Suresi, 10. Ayet:
Gökten su indiren O'dur. İçme sularınız O'ndandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de O'ndandır....
Nəhl Suresi, 24. Ayet:
Onlara, "Rabb'inizin indirdiği şey nedir?" diye sorulduğu zaman, "Öncekilerin masalları!" derler....
Nəhl Suresi, 26. Ayet:
Onlardan öncekiler de düzen kurmuşlardı. Allah, onların yapılarını temelden yıktı, çatıları da tepelerine çöktü. Onlara, bu azap, hesaba katmadıkları yerden geldi....
Nəhl Suresi, 33. Ayet:
Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabb'inin emrinin gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara haksızlık yapmadı. Fakat onlar kendilerine haksızlık yapıyorlardı....
Nəhl Suresi, 35. Ayet:
Şirk koşanlar, "Eğer Allah dileseydi biz onun yanı sıra başkasına kul olmazdık. Babalarımız da olmazdı. Ne biz ne de babalarımız O'nun haram kıldığından başka hiçbir şeyi haram kılmazdık." dediler. Onlardan öncekiler de böyle yaptılar. Bu durumda resullerin üzerine düşen, vahyi apaçık bir şekilde tebliğden başkası değil....
Nəhl Suresi, 56. Ayet:
Onlar, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden bilinçsizce pay ayırıyorlar. Allah'a yemin olsun ki, uydurduğunuz bu şeylerden kesinlikle hesaba çekileceksiniz....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İçinizden bir topluluğun başka bir topluluktan daha ribalı olmasından etkilenerek, yeminlerinizi aldatma amacıyla; ipliğini sağlamca eğirdikten sonra, onu geri çözüp bozan kadın gibi olmayın. Allah, sizi bununla sınıyor. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyler, kıyamet günü size açıklanacaktır....
İsra Suresi, 44. Ayet:
Yedi gök, yeryüzü ve içindekiler, O'nu tesbih ederler. Onu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz, onların tesbihlerini kavrayamazsınız. Kuşkusuz O, Çok Hoşgörülü'dür, Çok Bağışlayıcı'dır....
İsra Suresi, 59. Ayet:
Bizi ayet göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onu yalanlamış olmalarıdır. Semud halkına göz göre göre o dişi deveyi verdik. Onunla kendilerine zulmettiler. Ve Biz, ayetleri uyarmaktan başka bir şey için göndermeyiz....
Kəhf Suresi, 55. Ayet:
Kendilerine doğru yolu gösterici geldiği zaman; insanları, Rabb'lerinin bağışlamasını dilemekten ve inanmaktan alıkoyan şey, kendilerinden öncekilerinin başına gelenlerin, kendi başlarına da gelmesini ya da azapla karşı karşıya gelmeyi beklemeleridir....
Kəhf Suresi, 71. Ayet:
Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet bir gemiye bindiklerinde onu deldi. Musa: "İçindekilerini boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen şaşılacak bir iş yaptın." dedi....
Məryəm Suresi, 65. Ayet:
Göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin Rabb'idir. Öyle ise yalnızca O'na kul ol ve kulluğunda sabırlı ol. İsmi O'nunla anılmaya değer bir başkasını biliyor musun?...
Taha Suresi, 10. Ayet:
Hani o bir ateş görmüş ve yanındakilere: "Ben bir ateş gördüm. Bekleyin! Belki ondan size bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol gösteren bulurum." demişti....
Ənbiya Suresi, 5. Ayet:
"Hayır, bunlar karmakarışık düşlerdir. Hayır, belki onu uydurdu. Hayır, o bir şairdir. Öyleyse öncekilere gönderildiği gibi bize bir ayet getirsin." dediler....
Ənbiya Suresi, 13. Ayet:
Boşuna kaçmayın, refaha kavuşturulduğunuz şeylere ve evlerinize geri dönün; çünkü hesaba çekileceksiniz....
Ənbiya Suresi, 16. Ayet:
Biz; yeri, göğü ve ikisinin arasındakileri eğlence olsun diye yaratmadık....
Ənbiya Suresi, 24. Ayet:
Yoksa O'nun yanı sıra başka ilahlar mı edindiler? De ki: "Burhanınızı getirin. Bu benimle beraber olanların ve benden öncekilerin öğüdüdür." Fakat onların çoğu gerçeği bilmezler ve onlar, ondan yüz çevirenlerdir....
Möminun Suresi, 71. Ayet:
Eğer Hakk onların hevalarına göre belirlenseydi gökler, yer ve onların içindekiler bozguna uğrardı. Hayır, faydalarına olacak zikirlerini getirdik. Ne var ki onlar faydalarına olan zikirden yüz çevirenlerdir....
Möminun Suresi, 81. Ayet:
Ancak onlar öncekilerin dediklerinin aynısını dediler....
Möminun Suresi, 83. Ayet:
"Ant olsun ki bize yapılan bu uyarı, daha önce atalarımıza da yapılmıştı. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir."...
Möminun Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Rabbim! Şeytanların etkilemelerinden Sana sığınırım."...
Nur Suresi, 55. Ayet:
Allah, sizden iman eden ve salihatı yapanlara, tıpkı kendilerinden öncekileri halife kıldığı gibi, kendilerini de yeryüzünde halife kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini mutlaka sağlamlaştıracağını ve endişelerinden sonra onları mutlaka güvene kavuşturacağını vaat etti. Onlar, Bana kulluk ederler ve hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Bundan sonra da kim küfrederse, işte onlar yoldan çıkanların ta kendileridir....
Nur Suresi, 59. Ayet:
Ve çocuklarınız, ergenlik çağına geldiği zaman, onlardan öncekilerin izin istedikleri gibi izin istesinler. İşte böylece Allah size ayetlerini açıklıyor. Ve Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Furqan Suresi, 5. Ayet:
Ve "O, onun yazdırdığı ve sabah akşam ona dikte ettikleri evvelkilerin masallarıdır." dediler....
Furqan Suresi, 59. Ayet:
O; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yarattı. Sonra arşa isteva etti. O, Rahman'dır. Öyleyse her şeyden haberdar olandan iste....
Şüəra Suresi, 25. Ayet:
Firavun, etrafındakilere: "Duymuyor musunuz?" dedi....
Şüəra Suresi, 28. Ayet:
Musa: "Eğer aklınızı kullanırsanız anlayacaksınız ki O, doğunun, batının ve ikisinin arasındakilerin Rabb'idir." dedi....
Şüəra Suresi, 77. Ayet:
"Yalnızca Âlemlerin Rabbi (dostumdur). O'nun dışındakilerin hepsi benim düşmanımdır."...
Şüəra Suresi, 84. Ayet:
"Ve sonrakiler arasında güzel bir ün ile anılmamı nasip et."...
Şüəra Suresi, 137. Ayet:
"Bu öncekilerin uydurmasından başka bir şey değildir."...
Şüəra Suresi, 196. Ayet:
Kuşkusuz o kesinlikle öncekilerin Zebur'larında da vardır....
Nəml Suresi, 68. Ayet:
"Ant olsun, bu bize söylenen daha önce atalarımıza da söylenmişti. Ancak bunlar evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir." dediler....
Ənkəbut Suresi, 3. Ayet:
Ant olsun ki onlardan öncekilerini de fitnelendirmiştik. Böylece Allah, kimin samimi kimin de yalancı olduğunu ortaya çıkarmaktadır....
Ənkəbut Suresi, 13. Ayet:
Onlar hem kendi yüklerini hem kendi yükleri ile birlikte başka yükleri taşıyacaklar. Kıyamet Günü, kesinlikle uydurdukları şeylerden hesaba çekilecekler....
Ənkəbut Suresi, 18. Ayet:
"Eğer yalanlarsanız, şunu bilin ki, sizden öncekiler de yalanlamışlardı. Resule düşen de açıkça çağrı yapmaktan başka bir şey değildir."...
Rum Suresi, 9. Ayet:
Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerinin sonları nasıl olmuş, bir bakmadılar mı? Onlar, kendilerinden daha güçlüydüler; yeryüzünü alt üst etmişlerdi; onu, kendilerinin imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Resulleri, onlara nice açık belgelerle gelmişti. Allah onlara haksızlık yapmamış, onlar kendi kendilerine haksızlık yapmışlardı....
Rum Suresi, 42. Ayet:
De ki: "Yeryüzünde gezin de daha öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakın. Onların çoğu müşriklerdendi."...
Rum Suresi, 51. Ayet:
Eğer rüzgar göndersek, ekini ve bitkileri sararmış görseler, nankörlük etmeye başlarlar....
Səcdə Suresi, 4. Ayet:
O Allah ki; gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yarattı. Sonra arşa isteva etti. Sizin O'ndan başka veliniz ve şefaatçiniz yoktur. Hala öğüt almaz mısınız?...
Səcdə Suresi, 27. Ayet:
Çorak araziye suyu sevk edip, onunla hayvanlarının ve kendilerinin yedikleri bitkileri çıkardığımızı görmüyorlar mı? Bundan ibret almaları gerekmez mi?...
Səba Suresi, 45. Ayet:
Kendilerinden öncekiler de yalanlamışlardı. Ve onlara verdiğimiz nimetlerin onda birine bile sahip değillerdi. Buna rağmen resullerimizi yalanladılar. Fakat Beni yok sayma neymiş gördüler!...
Səba Suresi, 54. Ayet:
Tıpkı bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi; artık canlarının arzu ettiğini yapamayacaklar. Onlar kaygı verici ikilem içindeydiler....
Fatir Suresi, 25. Ayet:
Eğer seni yalanlıyorlarsa, bil ki onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Onların resulleri, onlara kanıt içeren bilgiyle, sahifelerle ve aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi....
Fatir Suresi, 31. Ayet:
Sana Kitap'tan vahyettiğimiz, kendisinden öncekileri tasdik edici olarak gerçektir. Kuşkusuz Allah, Kullarından Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Fatir Suresi, 43. Ayet:
Yeryüzünde büyüklendiler ve kötü planlar yaptılar. Oysa kötü planlar, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öyleyse onlar, öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlüyorlar? Halbuki Allah'ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın. Allah'ın sünnetinde asla bir sapma bulamazsın....
Fatir Suresi, 44. Ayet:
Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerinin sonları nasıl olmuş, bir bakmadılar mı? Oysaki onlar, güç olarak kendilerinden daha güçlüydüler. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakacak hiçbir şey yoktur. O, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Saffat Suresi, 71. Ayet:
Ant olsun ki onlardan öncekilerin çoğu sapkındı....
Saffat Suresi, 168. Ayet:
"Yanımızda öncekilere verilen öğüt gibi bir öğüt olsaydı."...
Sad Suresi, 10. Ayet:
Ya da göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkü onlara mı ait? O halde sebepler bulsunlar da yükselsinler!...
Zümər Suresi, 25. Ayet:
Onlardan öncekiler de yalanlamışlardı da kendilerine hiç beklemedikleri yerden azap geldi....
Zümər Suresi, 50. Ayet:
Gerçekten, onlardan öncekiler de böyle söylemişti. Fakat kazanmış oldukları şeyler onlara bir yarar sağlamadı....
Zümər Suresi, 65. Ayet:
Ant olsun ki, sana ve senden öncekilere şöyle vahyolundu: "Eğer Allah'a şirk koşarsan şunu iyi bil ki bütün yaptıkların boşa gider ve hüsrana uğrayanlardan olursun."...
Mömin Suresi, 17. Ayet:
Bugün her kişi kazandıklarıyla hesaba çekilecektir. Bugün, haksızlık yoktur. Kuşkusuz Allah hesabı çabuk görendir....
Mömin Suresi, 82. Ayet:
Hem onlar, yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Baksalar ya! Kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna! Onlar, güç ve yeryüzündeki eserleri bakımından daha üstündüler. Öyle olduğu halde sahip oldukları şeyler kendilerine yarar sağlamadı....
Fussilət Suresi, 14. Ayet:
Hani! Onlara, onlardan önceki ve sonrakilere, "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin." diye resuller gelmişti. Onlar, "Eğer Rabb'imiz isteseydi kesinlikle melekler indirirdi. O halde biz kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeylere Kafirlik ediyoruz." demişlerdi....
Fussilət Suresi, 45. Ayet:
Ant olsun ki Biz, Musa'ya Kitap'ı vermiştik de onda görüş ayrılığına düştüler. Eğer Rabbinin önceden verilmiş bir kararı olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Onlar, Kur'an hakkında tam bir ikilem ve kaygı içindeler....
Şura Suresi, 3. Ayet:
Mutlak Üstün Olan, En İyi Hüküm Veren Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder....
Şura Suresi, 7. Ayet:
Kentlerin anası ve civarındakileri, geleceği kesin olan toplanma günü ile uyarman için sana Arapça bir Kur'an vahyettik. Onların bir kısmı Cennet'tedir, bir kısmı da alevli ateştedir....
Şura Suresi, 14. Ayet:
Onların, kendilerine ilim geldikten sonra anlaşmazlığa düşmelerinin nedeni kıskançlık ve ihtiraslarıdır. Eğer Rabb'inden, "belirlenmiş bir süreye kadar" sözü verilmemiş olunsaydı, aralarında hemen hüküm gerçekleştirilirdi. Onların ardından Kitap'a mirasçı olanlar, tam bir ikilem ve kaygı içindedirler....
Zuxruf Suresi, 6. Ayet:
Öncekiler için de nice nebiler gönderdik....
Zuxruf Suresi, 19. Ayet:
Onlar, Rahman'ın kulları olan melekleri dişi saydılar. Onların yaratılışlarına tanık mı oldular? Onların bu tanıklıkları yazılacak ve sorguya çekileceklerdir....
Zuxruf Suresi, 67. Ayet:
İzin Günü, muttakiler dışında, dostlar birbirlerine düşmandırlar....
Duxan Suresi, 7. Ayet:
Eğer kesin olarak inanıyorsanız bilin ki O göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin Rabb'idir....
Əhqaf Suresi, 3. Ayet:
Gökleri, yeryüzünü ve ikisi arasındakileri gerçek olarak, belirlenmiş bir süre için yarattık. Kafirler uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler....
Əhqaf Suresi, 17. Ayet:
Anne ve babasına: "Öf be, ikinizden de bıktım! Bunca insan gelip geçtiği halde, hala, beni öldükten sonra diriltileceğimle mi tehdit ediyorsunuz?" dedi. Onlar, onun için Allah'a dua ederek: "Yazık sana! Gel iman et. Kuşkusuz Allah'ın sözü haktır." dediler. Bunun üzerine o: "Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir." dedi....
Əhqaf Suresi, 30. Ayet:
"Ey halkımız! Kuşkusuz biz, Musa'dan sonra indirilen ve kendinden öncekilerini onaylayan; gerçeği ve dosdoğru yolu gösteren bir kitap dinledik." dediler....
Məhəmməd Suresi, 10. Ayet:
Hem onlar, yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Baksalar ya! Kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna! Allah, onları yerle bir etti. Onun bir benzeri de Kafirler içindir....
Qaf Suresi, 38. Ayet:
Ant olsun ki gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri bir yorgunluk olmaksızın altı günde yarattık....
Zariyat Suresi, 52. Ayet:
Aynen bunlar gibi, bunlardan öncekiler de kendilerine gelen resullere, "Sihirbazdır veya mecnundur." dan başka bir şey demediler....
Zariyat Suresi, 53. Ayet:
Sanki böyle yapmayı sonrakilere vasiyet etmişler! Hayır, onlar azgın bir halktır....
Nəcm Suresi, 23. Ayet:
Bu isimler, sizin ve atalarınızın onlara yakıştırdığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlar için hiçbir yetkilendirmede bulunmadı. Ant olsun ki, onlara Rabb'lerinden doğru yolu gösterici geldiği halde, onlar yalnızca zanna ve benliklerinin hevasına uyuyorlar....
Rəhman Suresi, 6. Ayet:
Bitkiler ve ağaçlar, ikisi de secde ederler....
Rəhman Suresi, 12. Ayet:
Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler var....
Vaqiə Suresi, 13. Ayet:
Birçoğu öncekilerden....
Vaqiə Suresi, 14. Ayet:
Birazı da sonrakilerden....
Vaqiə Suresi, 39. Ayet:
Bir kısmı öncekilerdendir....
Vaqiə Suresi, 40. Ayet:
Bir kısmı sonrakilerdendir....
Vaqiə Suresi, 49. Ayet:
De ki: "Öncekiler de sonrakiler de diriltilecekler."...
Hədid Suresi, 20. Ayet:
Bilin ki dünya hayatı bir oyundur, bir oyalanmadır; aranızda bir ziynettir, bir övünmedir, mallarda ve çocuklarda çokluk yarışıdır. Onun durumu; bitirdiği bitkilerle Kafirlerin hoşuna giden yağmur gibidir. Ardından o bitkileri kurur, onları sararmış görürsün. Sonra da çer çöp olurlar. Ahirette, şiddetli bir azap da Allah'ın hoşnutluğu ve bağışlaması da vardır. Dünya hayatı ise aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir....
Mücadilə Suresi, 5. Ayet:
Kanıt içeren açıklayıcı ayetler indirmiş olduğumuz halde, Allah'a ve Resul'üne muhalefet edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır....
Mülk Suresi, 18. Ayet:
Ant olsun ki, onlardan öncekiler de yalanladılar. İnkarım nasılmış gördüler....
Qələm Suresi, 15. Ayet:
Ona ayetlerimiz okunduğu zaman: "Bunlar evvelkilerin masalları." der....
Haqqə Suresi, 9. Ayet:
Firavun, ondan öncekiler ve kentleri alt üst olanlar, o yanlış ile geldiler....
Mürsəlat Suresi, 16. Ayet:
Öncekileri yok etmedik mi?...
Mürsəlat Suresi, 38. Ayet:
Bu, sizi ve öncekileri topladığımız, Ayırma Günü'dür....
Nəbə Suresi, 15. Ayet:
Onunla tahıl ve bitkiler yetiştirelim diye;...
Mutəffifin Suresi, 13. Ayet:
Ona ayetlerimiz okunduğu zaman, "Eskilerin masalları." der....
Əla Suresi, 4. Ayet:
O ki yerden bitkiler, yeşillikler çıkardı....
Bəqərə Suresi, 1. Ayet:
(1-2) Elif, lâm, mîm. İşte bu kitap ki, bunda bir şekk yoktur. Mutta
kîle
r için bir hidâyettir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, mütta
kîle
r (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir kitaptır....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, mütta
kîle
r (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler (kötülükten korunacaklar) için hidayettir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu, içinde / hakkında kuşku olmayan, muttakiler için yol gösterici (hüden) bir kitaptır....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
İşte bu kitab, onda hiç bir şüphe yoktur, müttekiler için hidayettir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
(1-2) Elif, lâm, mîm. İşte bu kitap ki, bunda bir şekk yoktur. Mutta
kîle
r için bir hidâyettir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
İşte Kitap! Şüphe yoktur onda. Rehberdir mütta
kîle
re!...
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
İşte o Kitap; kendisinde hiç şüphe yoktur; müttakiler için yol göstericidir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için de kılavuz olan bir kitaptır....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
O mütta
kîle
r ki, gaybe inanırlar, namazı da doğruca kılarlar ve kendilerini merzûk ettiğimiz şeylerden de infakta bulunurlar....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
O müttakiler ki görünmeyen âleme inanırlar. Namazlarını tam dikkatle ifa ederler. Kendilerine ihsan ettiğimiz nimetlerden hayır yolunda harcarlar....
Bəqərə Suresi, 4. Ayet:
Onlar hakikatinden sana (boyutsal geçişle) inzâl olunana ve öncekilere inzâl olmuşlara iman ederler; geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine de ikân (kesin idrakten kaynaklanan kabul) hâlindedirler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Ve izâ
kîle
lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûn(muslihûne)....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
1.
ve izâ
: ve o zaman, olunca
2.
kîle
lehum
: onlara ..... denildi
3.
lâ tufsidû
: fesat çıkartmayın
4.
fî el ardı
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara: 'Yeryüzünde, ülkede nifak çıkararak, kâfirlerle işbirliği yaparak, mü’minleri bölerek fesat çıkarmayın, bozgunculuk yapmayın' denildiği zaman; 'Biz düzen sağlayıcılarız, ıslah edicileriz, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkileri düzgün yaşayanlarız' derler....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Ve izâ
kîle
lehum âminû kemâ âmenen nâsu kâlû e nu’minu kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
izâ
: olduğu zaman
3.
kîle
: denildi
4.
lehum
: onlara
Bəqərə Suresi, 14. Ayet:
İman etmiş olanlarla bir araya geldiklerinde: 'Biz de iman ettik' derler. Ama kendi şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında: 'Biz sizinle birlikteyiz; ötekilerle ise sadece alay ediyoruz' derler....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
bunların meseli şunun meseline benzer ki bir ateş yakmak istedi, vakta ki çevresindekileri aydınlattı, tam o sırada Allah nurlarını gideriverip kendilerini zulmetler içinde bıraktı, artık bunlar görmezler...
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Bunların durumu, bir ateş yakmak isteyen kimsenin durumuna benzer. Ateş, çevresindekileri aydınlatınca Allah, nurlarını gideriverip kendilerini karanlıklar içinde bırakır. Artık bunlar görmezler....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların haali bir ateş yakanın haali gibidir ki o (ateş) çevresindekileri aydınlatınca Allah ışıklarını giderib (söndürüb) kendilerini karanlıklar içinde, görmez (ve şaşkın kimse) ler haalinde bırakıvermişdir. ...
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların misali; ateş yakan kimsenin misali gibidir ki, ateş çevresindekileri aydınlatınca, Allah onların ışığını giderdi. Karanlıkların içerisinde görmez halde bırakıverdi....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların meseli, ateş yakmış kimsenin meseli gibidir ki, o ateş vaktâ ki çevresindekilerini aydınlattı.Hak Teâlâ hemen onların nûrunu giderdi, onları zulmetler içinde görmez bir halde bıraktı....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların hali, çevresini aydınlatmak için ateş yakan kimsenin haline benzer. Ateş çevresindekileri aydınlattığı sırada Allah onun ışığını giderir ve onları karanlıklar içerisinde görmez bir halde bırakır....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi. Ateş, çevresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Rabbinize kul olun ki O, sizi ve sizden öncekileri yarattı. Umulur ki böylece siz, takva sahibi olursunuz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibadet edin de takvâ sahiplerinden olun....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Rabbinize (hakikatinizi oluşturan Esmâ mertebesine) kulluğunuzun farkındalığına erin. Ki böylece korunanlardan olursunuz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden Rabbinizi ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Rabbinize bağlanın, saygıyla Rabbinize kulluk ve ibadet edin. Umulur ki, günahlardan arınıp, azaptan korunur, emirlerine yapışır, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranır, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olur, himayesine mazhar olursunuz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin. Olur ki böylelikle fenalıklardan sakınırsınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takvâ sahibi olasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden oncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki, O'na karsi gelmekten korunmus olabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibâdet ediniz ki korunup sakınanlar olabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki, O'na karşı gelmekten korunmuş olabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
İnsanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki korunasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! O sizi ve sizden evvelkileri yaratmış olan rabbinize kulluk ve ibâdet ediniz ki korunup müttekilerden olasınız...
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Rabbinize kulluk ve ibadet ediniz ki, gerçek korunanlardan olasınız!...
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk edin ki (Allah'ın) azabından korunasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Allah'a kulluk ediniz ki; Allah'ın azabından korunabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan (haleka) rabbinize kulluk (ibadet) edin ki korunasınız / sakınasınız (tettekune)....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, siz de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibâdet (kulluk) edin. Tâki takvaa saahibi olasınız. ...
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibâdet edin ki takvâ sâhibi olasınız!...
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar; sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbınıza ibadet edin, ta ki, takva sahibi olasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey nâs! Sizi ve sizden evvelkileri yaratmış olan Rabbinize ibadet ediniz, tâ ki ittikâ etmiş olasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki korunasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki, O’na karşı gelmekten korunmuş olabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki, (azaptan) korunasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki takvâya erişesiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuz Muhammed'e indirdiğimiz Kur'ân'ın doğruluğundan şüpheli iseniz, haydi onunkilere benzer bir sure ortaya getiriniz ve davanızda sadık iseniz, bu hususta Allah'ın dışındaki şahitlerinizi yardıma çağırınız....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İnananlara ve iyi işlerde bulunanlara müjde ver: Onlar içindir kıyılarından ırmaklar akan bahçeler. Orada bir meyveyle rızıklandılar mı bundan önce de bunu tatmıştık derler, onları dünyadakilere benzetirler. Onlara, dünyadakilere benzer rızıklar sunulur. Orada tertemiz eşler de var onlara, orada ebedî kalırlar....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edenler ve doğruları yapanlara, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele!.. Ne zaman oradaki meyvelerden rızıklandırılsalar: -Bu, daha önce de rızıklandığımız şey! diyecekler. O meyveler kendilerine dünyadakilerin bir benzeri olarak verilecektir ve orada onlar için tertemiz eşler de vardır ve onlar orada ebedi kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
ki Allah'a kesin söz verdikten sonra bozarlar, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği ilişkileri keser ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar, hep o hüsrana düşenlerdir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, Allah'a vermiş oldukları sözü kesin bir ahit haline getirdikten sonra bozarlar, Allah'ın sürdürülmesini emretmiş olduğu ilişkileri keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. İşte onlar hüsrana uğrayanlardır....
Bəqərə Suresi, 28. Ayet:
Allah’ı nasıl inkâr edersiniz? Biyolojik hücreler, ruhsuz, bilinçsiz ölü varlıklar halinde idiniz, hayatî fonksiyonlarınız yoktu. Hücrelerinize ruh yayarak sizlere hayat verdi. Sonra ecelleriniz gelince, sizlerin ölümlerinizi gerçekleştirecek. Sonra yine diriltecek. Sonra da onun huzuruna götürülüp hesaba çekileceksiniz....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Yeryüzündekilerin tümünü sizin için yaratan (haleka) O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva) onu yedi gök olarak düzenledi. O her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
O Allah'tır ki, yeryüzündekilerin tümünü sizin için yarattı. Sonra göğe saltanat kurdu da onları yedi gök halinde düzenledi. O Alîm'dir, her şeyi çok iyi bilir....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabredip, mücadeleye devam ederek, kendinizi eğitip sıkıntılara katlanarak, kötülüğe engel olup iyilik yaparak, namazları kılarak Allah’tan medet umun, size arka çıkmasını isteyin. Bunlar, tam bir teslimiyetle Allah’a imanın, kulluk ve itaatin şuuruna erip saygılı davrananların dışındakilere ağır gelen kulluk görevleridir....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, gönüllerinde Allah'a karşı hürmet duygusu olanların dışındakilere çok ağır gelir....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabır ve namazla yardım isteyin (veste'ıynu). Elbette bu, huşu duyanların / huşu sahiplerinin / saygılı olanların (E.Yüksel) (alel-haşiiyne) dışındakilere ağır gelir (lekebiyretün)....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Hiç kimsenin kimse adına bir şey yapamayacağı, kimseden bir şefaatin kabul edilmeyeceği, kimseden fidye alınmayacağı ve onların (hesaba çekilenlerin) bir yardım göremeyecekleri günden sakının....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Hani biz: 'Bu şehre girip yerleşin. Buradaki nimetlerden Allah’ın sünneti düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde dilediğiniz şekilde bol bol yeyin. Kapılardan, şehrin giriş noktalarından birlikte, saygıyla secde ederek girin, girerken, ya Rabbi, bizi affet deyin ki, sizin hatalarınızı affedelim. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatlarına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iy...
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fe beddelellezîne zalemû kavlen gayrellezî
kîle
lehum fe enzelnâ alellezîne zalemû riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûn(yefsukûne)....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
1.
fe
: o zaman, fakat, sonra
2.
beddele
: değiştirdi
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
zalemû
: zulmettiler
...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz: 'Ya Mûsâ, tek çeşit yemeğe asla katlanmayacağız. Bizim için, yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbine dua ederek iste. Yerin bitirdiği yenilebilecek bitkilerden, sebzesinden, hıyarından acurundan, kabağından, tahılından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.' demiştiniz de Mûsâ: 'Daha hayırlı ve onurlu olan bu yaşadığımız hayatı bırakarak, aşağılandığınız bir hayata mı dönmek istiyorsunuz? Mısır’a inin, orada sizin ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani: 'Ey Musa! Böyle bir tür yiyeceğe daha fazla dayanamayacağız. Rabbine dua et de, bize bakliyat, salatalık, sarmısak, mercimek, soğan gibi yerin bitirdiği bitkilerden çıkarsın' demiştiniz. Musa da: 'Değersiz bir şeyi hayırlı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Öyleyse bir şehre inin orada istedikleriniz vardır' demişti. Onlar aşağılık ve yoksulluk belasına çarptırıldılar ve Allah'ın gadabını hak ettiler. Böyle olması onların Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere öld...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve “Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab’ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün (gafil olmayın)” demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Bizim, sizin ciddi ve samimi taahhüdünüzü aldığımızı hatırlayın. Tûr’u üstünüze kaldırıp, 'Size verdiğimize, kitaba sıkı sıkı sarılın, sorumluluğuna pürdikkat sahip çıkın. İçindekileri ezberleyin, iyi düşünüp tahlil edin. Umulur ki, Allah’a sığınmanıza, emirlerine yapışmanıza, günahlardan arınıp, azaptan korunmanıza, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranmanıza, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olmanıza vesile olur.' demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sina dağını üzerinize kaldırarak bir zamanlar sizden söz almıştık: 'Size verdiğimize kuvvetle sarılın, içindekileri hatırlayın ki korunasınız,' demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Bir vakit de sizden söz almıştık ve Tur'u üstünüze kaldırıp demiştik ki: «Verdiğimiz Kitab'a sımsıkı sarılın ve içindekilerden gafil olmayın ki, günahtan sakınmış olasınız.»...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani bir zamanlar sizden mîsak (sağlam bir söz) almıştık, Tur'u üstünüze kaldırıp demiştik ki; size verdiğimiz kitaba kuvvetle tutunun ve içindekilerden gafil olmayın, gerek ki, korunursunuz....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani sizden kesin söz almış ve Tur dağını üstünüze çıkararak «size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekileri hatırlayın ki, takva sahiplerinden olasınız» dedik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sina dağını üzerinize kaldırarak sizden söz (misak) almıştık: "Size verdiğimize kuvvetle / sımsıkı sarılın, içindekileri / onda olanı anımsayın ki korunasınız (tettekun)" (demiştik)....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden sapa sağlam söz almıştık. Dağı da üzerinize kaldırmış: -Allah’a karşı gelmekten sakınabilmeniz için size verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onun içindekileri aklınızda tutun, demiştik....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, mütta
kîle
r için de bir öğüt vesilesi kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Bu olayı, öncekilere ve sonradan geleceklere ders verici bir ceza ve takva sahipleri için de bir öğüt kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Biz bunu (maymunlaşmış insanları), hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, mütta
kîle
r için de bir öğüt vesilesi kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
ve bu ukubeti önündekilere ve arkasındakilere bir dersi ibret ve korunacaklara bir va'z-u nasıhat olmak üzere yaptık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Ve bu cezayı önündekilere ve sonrakilere bir ibret dersi ve korunacaklara da bir öğüt ve nasihat yaptık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Bu ibret dolu cezayı öncekilere ve sonrakilere bir ders, korunacaklara da bir nasihat, bir öğüt yaptık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Bunu çağdaşlarına / yanında olanlara (lima beyne yedeyha) ve sonraki kuşaklara / gelecek olanlara (halfeha) bir ceza / azab / ibret verici ceza (nekalen) ve muttakiler için de bir öğüt / nasihat (mevızaten) yaptık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Binâen'aleyh onu hem önündekilere (o zaman hazır olanlara), hem ardındakilere (sonradan geleceklere) ibret verici ceza ve (mü'minlerden) takvaaye erenler de bir öğüd yaptık. ...
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Böylece bunu (bu hâdiseyi) önündekilere ve arkasındakilere (o zamanda bulunanlara ve ardından geleceklere) ibret verici bir cezâ, takvâ sâhiblerine ise bir nasîhat kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Artık bunu hem önündekilere, hem de ardındakilere ibret verici bir ceza, hem de müttakilere bir öğüt kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Artık bunu o zamandakilere ve ondan sonrakilere bir ibret, müttekiler için de bir nasihat kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Ve bunu, önündekilere ve ardından geleceklere ibret bir cezâ, (Allâh'ın azâbından) korunanlara da bir öğüt yaptık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Bu durumu, o zamankilere ve onların ardından geleceklere ibret dolu bir ceza, takva sahiplerine de bir öğüt yaptık....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Ve izâ
kîle
lehum âminû bi mâ enzelallâhu kâlû nu’minu bi mâ unzile aleynâ ve yekfurûne bi mâ verâehu ve huvel hakku musaddikan limâ meahum kul fe lime taktulûne enbiyâallâhi min kablu in kuntum mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
kîle
lehum
: onlara denildi
3.
âminû
: âmenû olun, îmân edin
4.
bi mâ
: şeye
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Şunu de: 'Kendinden öncekileri doğrulayıcı, inananlara yol gösterici ve müjde olarak ALLAH'ın izniyle bunu kalbine indiren Cibril'e her kim düşman olursa,...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Söyle, her kim Cibrile düşman ise bilsin ki o, o Kur'anı senin kalbin üzerine Allahın iznile indirdi, önündekileri tasdıklayıcı ve mü'minlere bir hidayet ve bişaret olmak için...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Söyle: «Her kim Cebrail'e düşman ise kendisinden öncekileri doğrulayan ve müminlere bir hidayet ve müjde olan Kur'an'ı senin kalbine Allah'ın izniyle o indirdi....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Cebrail'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (kitabı) Tanrı'nın izniyle kendinden öncekileri (bence: yanınızda olanı / olanları) doğrulayıcı ve inançlılar için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur. (A.Bulaç)...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki; kim Cebrail'e düşmansa (bilsin ki; ) elinin önündekileri tasdik eden, mü'minler için hidayet ve müjde olan senin kalbine Allah'ın izniyle o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: «Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten o Kitabı, Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O'dur....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Kim Cebrail'e düşman ise, bilsin ki, senin kalbine Kur'ân'ı Allah'ın izniyle, daha öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde olarak o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler! (Siz, onların böylesi kötü etkilerine karşı uyanık olun, mesela) "Râina" demeyin, "Unzurna" deyin ve dinleyip itaat edin. Kâfirler için acı veren bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Göklerin ve yerin hâkimiyetinin ve mülkiyetinin Allah’a ait olduğunu bilmiyor musun? Sizin de Allah’ın dışında, kulu durumundakilerden ne emrinde olduğunuz bir otorite, ne koruyucunuz, ne de bir yardım edeniniz vardır....
Bəqərə Suresi, 116. Ayet:
"Allah çocuk edindi." dediler. Haşâ! Böyle bir şeyden arınmıştır O! Tam aksine, göklerdekiler de yerdekiler de O'na aittir. Bunların tümü O'nun önünde boyun bükmektedir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Ve (gerçeği) bilmeyenler: “Keşke Allah bizimle konuşsa” veya “Bize de bir âyet gelse” dediler. Bunun gibi onlardan öncekiler de, onların sözlerine benzer (sözler) söyledi. Onların kalpleri birbirine benzedi. Âyetlerimizi, yakîn hasıl eden bir kavim için beyan etmiştik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!” derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Allâh ismiyle işaret edilen hakkında) bilgisizler (O'nu gökte bir tanrı sanıp) "Allâh bizimle konuşsaydı ya da bize bir mucize verseydi ya" dediler!. . Onlardan öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Bakış açıları birbirine benzemiş! (Ayna nöronların işlevi sonucu - aynı kafadan!). . . Biz âyetlerimizi (gerçeğe işaret eden oluşumu), onları hakkıyla değerlendirmek isteyenlere apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
İlimden nasipleri olmayanlar: 'Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir âyet, bir mûcize, maddî bir işaret gelmeli' dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri, akılları birbirine benzedi. İlme, delile ve gerekçeye itibar eden, inanmak isteyen bilgi toplumları için, Muhammed’in hak peygamber olduğu ile ilgili âyetleri, mûcizeleri açık seçik açıkladık....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgi sahibi olmayanlar 'Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi?' dediler. Onlardan öncekiler de onların bu sözlerine benzer şeyler söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benziyor. Biz iyi anlayan bir topluluk için ayetlerimizi açık bir şekilde gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisizler, dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Biz, kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler: «Allah bizimle konusmali veya bize bir ayet gelmeli degil miydi?» dediler. Onlardan oncekiler de onlarin soylediklerinin tipkisini soylemislerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Kesinlikle inanan kimseler icin ayetleri aciklamisizdir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Gerçeği) bilmeyenler, «Allah bizimle konuşsa ya..» Veya «bize bir âyet (mu'cize, açık belge) gelse ya..» derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri ne kadar birbirine benzemiş! Hakikati bilip şüpheden kurtulanlara âyetlerimizi yeterince açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler: 'Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi?' dediler. Onlardan öncekiler de onların söylediklerinin tıpkısını söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Kesinlikle inanan kimseler için ayetleri açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Cahiller, 'ALLAH bizimle konuşmalı veya bize bir ayet (mucize) gelmeli değil miydi,' dediler. Daha öncekiler de onlar gibi konuşmuşlardı. Kafaları birbirine benziyor. Biz mucizeleri, inanacak olanlara sergileriz....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
İlmi olmıyanlar da, Allah bizimle konuşsa ya, yahud bize bir mu'cize gelse ya, dediler, bunlardan evvelkiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti, kalbleri birbirine benzedi; cidden yakîn edinecek bir ümmet için biz mucizeleri açık bir suretde gösterdik...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
İlmi olmayanlar da: «Ne olur Allah bizimle konuşsa, yahut bize bir mucize gelse!» dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Cidden gerçekleri bilmek isteyen bir ümmet için biz mucizeleri açık bir şekilde gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgiden nasibi olmayanlar da «Allah bizimle konuşsa ya, yahut bize de bir mucize gelse ya!» dediler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişlerdi. Onların kalbleri birbirlerine benzedi. Gerçekten de yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz mucizeleri çok açık seçik gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler «Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir mucize gelmeliydi» dediler. Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Kesin iman sahiplerine ayetleri apaçık göstermişizdir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisizler "Tanrı bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?" dediler. Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Biz kesin bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Hakıykati) bilmeyenler (veya bilib de bilmezlenenler): «Ne olur, Allah bizimle (senin hak peygamber olduğuna dâir yüz yüze bir) söylese, konuşsa, yahud (bu babda) bize bir âyet (mucize) gelse» dedi (ler). Onlardan evvelkiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemiş (ler) di. Kalbleri birbirine ne kadar da benzemiş!. Biz hakıykatleri iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık göstermişizdir. ...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler ise: 'Allah bizimle (de) konuşmalı veya bize bir mu'cize gelmeli değil miydi?' dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle onların sözlerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri (ne kadar da) birbirine benzedi! Doğrusu (biz) kat'î olarak îmân edecek bir kavim için âyetleri iyice açıkladık....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı veya bize bir ayet gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri birbirine benzemiş. Biz yakınen bilmek isteyen bir kavme ayetlerimizi apaçık bildirdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Ve bilmeyen kimseler dedi ki: «Allah bizimle konuşsa ya veya bize bir âyet gelse ya.» Onlardan evvelkiler de onların dedikleri gibi demişti. Kalbleri birbirine benzemiştir. Biz âyetlerimizi ikan sahibi olan bir kavme apaçık bildirdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyen (cahil müşrik)ler: “Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi?” dediler. Kendilerinden öncekiler de aynı şeyi söylediler. Kalpleri ne kadar da birbirine benzemiş! Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri açıkladık....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler: -Ne olur Allah bizimle konuşsa veya bize bir ayet gelse?! demektedirler. Onlardan öncekiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemişlerdi; kalpleri (nasıl da) birbirine benzemiş. Oysa biz, iyice bilmek isteyen bir toplum için ayetlerimizi apaçık göstermişizdir....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Gerçeği bilmeyenler dediler ki: "Allah bizimle konuşmalı veya bize mûcize gösterilmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de buna benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri nasıl da birbirine benziyor! Gerçekleri iyice bilmek isteyenler için delilleri apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler dediler ki: "Allâh bizimle konuşmalı, ya da bize bir âyet (mu'cize) gelmeli değil miydi?" Onlardan öncekiler de onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri birbirine benzedi. Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri açıkladık....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisizler, dediler ki: «Allah bizimle konuşmalı veya bize de bir ayet gelmeli değil miydi?» Onlardan öncekiler de onların bu söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri birbirine benzeşti. Biz, kesin bir bilgiyle inanan bir topluluğa ayetleri apaçık göstermişiz....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Cahiller, 'Allah bizimle konuşsa veya bize bir mucize gelseydi' dediler. Daha evvelkiler de bunların sözüne benzer şeyler söylemişlerdi. Bunların kalpleri hep birbirine benziyor. Oysa Biz, hakkı yakînen bilmek isteyenlere âyetlerimizi açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgiden yoksun olanlar dedi ki: "Allah bizimle konuşsaydı yahut bize bir mucize gelseydi ya!..." Onlardan öncekiler de aynen onların dediği gibi demişti. Kalpleri birbirine benzemiştir. Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şek yok: biz seni hakkile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi gönderdik; sen o Cehennemliklerden mes'ul de değilsin...
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Biz seni sırf Kur’ân’la müjdelemen ve uyarman için gerçeğin ta kendisi olarak gönderdik. Yoksa sen cehennemliklerden ötürü sorguya çekilecek değilsin....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Kimsenin kimse adına bir şey yapamayacağı, kimsenin yerine bir fidyenin kabul edilmeyeceği, kimseye şefaatin yarar sağlamayacağı ve (hesaba çekilenlerin) bir yerden yardım göremeyecekleri günden sakının....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Ka'be'yi insanlar için bir toplanma ve güven yeri kıldık. Siz de İbrahim'in makamından kendinize bir namaz kılma yeri edinin. [23] İbrahim ile İsmail'e 'Tavaf edenler, orada ibadet için itikafa çekilenler, rüku ve secde edenler için evimi temizleyin' diye emir vermiştik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Hani Evi (Ka'be'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Hani Evi (Kabe'yi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik (emna) yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin". İbrahim ve İsmail'e de "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Hani Evi (Kâ'beyi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kıldık. «İbrahim'in makamını namaz yeri edinin», İbrahim ve İsmail'e de, «Evi'mi tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rükû ve secde edenler için temizleyin» diye ahid verdik....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O zaman İbrahîm, Yâ Rabbi dedi, bu şehri emniyetli bir yer et. Buradakilerden Allah'a ve son güne inananları meyvelarla rızıklandır. Allah, kâfir olanı da bir müddet rızıklandıracağım da sonra zorla onu, ateşle azâba uğratacağım. Oraya gidiş, ne yaman bir sonuçtur, ne kötü bir gidiştir dedi....
Bəqərə Suresi, 134. Ayet:
Onlar bir ümmetti, geldi geçti. Onlara kendi kazandıkları, size de kendi kazandığınız. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilecek değilsiniz....
Bəqərə Suresi, 137. Ayet:
Eğer (ötekiler de) sizin inandığınız gibi inanırlarsa şüphesiz doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse de derin bir çıkmaza saplanmış olurlar, ama Allah seni bundan korumaktadır. Zira yalnız O'dur her şeyi işiten, her şeyi bilen....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece, sizi insanlar üzere şahit, Rasûlü de sizin üzerinize Şehiyd kıldık. Siz ümmeti Vasat'sınız (adalet ve Hakkaniyet üzere olan). Kendisine yöneldiğin kıbleyi, Rasûle tâbi olanlarla, ondan yüz çevirip geri dönenleri ayırt etmek için değiştirdik. Allâh'ın hidâyet ettiklerinin dışındakilere bu olay çok ağır gelecektir. Allâh imanınızı boşa çıkarmaz. Allâh insanlara hakikatlerinden açığa çıkan Rauf ve Rahıym'dir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Biz doğru yolu gösterdiğimiz gibi, sizi de, Kur’ân’ı bilen ve bütün insanlara tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler ve doğruları konuşan şâhitler olmanız, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlün, Muhammed’in de Kur’ân’ı tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir örnek önder, doğruları konuşan şâhit olması için sizi mûtedil, âdil, hayırlı, makul, seçkin, ahlâkî değerleri, itidali ve adâleti belirleyici güç kabul eden açık bir topl...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki, siz bütün insanlar üzerine adalet örneği ve hakkın şahitleri olasınız, Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Daha önce içinde durduğun Kâ'be'yi kıble yapmamız da şunun içindir: Peygamber'in izince gidecekleri, iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayıralım. Bu iş elbette Allah'ın hidayet ettiği kimselerin dışındakilere çok ağır gelecekti. Allah imanınızı kaybedecek değildir. Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merh...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
İşte böyle! Biz sizi, insanlar üstüne tanık olasınız, resul de sizin üstünüze tanık olsun diye, orta yolu izleyen bir ümmet yaptık. Biz, eskiden üzerinde olduğunu kıble haline getirdik ki resule uyanı, ökçesi üstüne gerisin geri dönenden ayıralım. Bu, Allah'ın kılavuzluk ettikleri dışındakilere gerçekten zor gelecektir. Ama Allah imanınızı işe yaramaz hale getirmeyecektir. Şu da bir gerçek ki, Allah öncelikle insanlara karşı çok acıyıcı, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Doğrusu, biz, yüzünün semaya yöneldiğini, orada şekilden şekile geçerek, aranıp durduğunu görüyorduk. Artık seni hoşnud olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Haydi bakalım, yüzünü Mescid- i Haram'a doğru çevir. Siz de ey müminler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin! Kendilerine kitap verilmiş olanlar da kesinlikle bilirler ki, Rabblerinden gelen o emir haktır. Ve Allah, onların yaptıklarından ve yapmakta olduklarından gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 156. Ayet:
Sabrederek mücadeleye devam edenler, başlarına bir musibet, bir belâ geldiği zaman: 'Biz ilâhî kazaya rıza için yaratılmış kullarız. Sonunda yine Allah’ın huzuruna vararak hesaba çekileceğiz' diyenlerdir....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlardan bazıları, Allah’ı bırakıp, kulu durumundakileri, bile bile Allah’a eş tanrılar haline getirir de, onları Allah’ı sever gibi severler. İmân edenlerin Allah’a olan sevgileri ise, onlarınkinden çok daha fazladır. Keşke zâlimler, inkâr ile, put sevgisiyle kendilerine haksızlık yapanlar, şirke girenler, cezayı gördükleri zaman anlayacakları gibi, bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azâbının şiddetini önceden anlayabilselerdi....
Bəqərə Suresi, 166. Ayet:
Öyle ki (o gün) kendilerine tâbi olunanlar, kendilerine tâbi olanlardan uzaklaşıp kaçmışlardır. (Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp kopmuştur....
Bəqərə Suresi, 166. Ayet:
Öyle ki (o gün) kendilerine tabi olunanlar, kendilerine tabi olanlardan uzaklaşıp kaçmışlardır. (Artık) onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp kopmuştur....
Bəqərə Suresi, 166. Ayet:
Öyle ki (o gün) kendilerine uyulanlar, kendilerine uyanlardan uzaklaşıp kaçmışlardır. (Artık) Onlar azabı görmüşlerdir ve aralarındaki bütün bağlar (ve ilişkiler) de parçalanıp kopmuştur....
Bəqərə Suresi, 169. Ayet:
Şeytan ve şeytanî güçler size, kötülüğü, meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı ve Allah hakkında bilmediğiniz, bilemediğiniz şeyleri söylemenizi emrederek size rehberlik eder....
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
Ve izâ
kîle
lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne)....
Bəqərə Suresi, 170. Ayet:
1.
ve izâ
kîle
: ve denildiği zaman, denildiğinde
2.
lehum
: onlara
3.
ittebiû
: tâbî olun
4.
mâ enzele
: indirdiğ...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
el birre
: birr, ebrar kılacak davranış biçimi
3.
en tuvellû
: dönmeniz, yönelmeniz
4.
vucûhe-kum
...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz (hakiki îmânı yansıtan) BİRR (ebrar kılacak davranış biçimi) değildir. Lâkin birr, kişinin, Allah'a, yevm'il âhire (Allah'a ulaşılan sonraki güne, hidayet gününe, vuslat gününe) meleklere, Kitab'a ve peygamberlere îmân etmesi ve sevdiği maldan, akrabalara (yakınlık sahiplerine) yetimlere, miskinlere (çalışamaz durumda olan ihtiyarlara), yolda kalmış yolculara, isteyen (muhtaçlara), köle ve (kurtulmaları için) esirlere vermesi ve namazı kılması, zekâtı...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Mütta
kîle
r ancak onlardır!...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Mütta
kîle
r ancak onlardır!...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Erginlik değil: yüzlerinizi kâh gün doğu tarafına çevirmeniz kâh batı, ve lâkin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melâikeye, Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, bîçarelere yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekâtı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi Doğu ve Batı tarafına çevirmeniz «bir» değildir. Lakin asıl «bir»; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitablara, peygamberlere iman eden, malını seve seve yakınlarına, yetimlere, miskinlere, yolculara, dilenenlere, kölelere, esirlere veren, namazı kılan, zekatı veren, muahede yaptıklarında ahidlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve şiddetli savaş anında sabredenlerinkidir. İşte sadık olanlar da onlardır ve müttakiler de onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçek iyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik o kimsenin iyiliğidir ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanır. O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan köle ve esirlere maldan verir, namaz kılar, zekât verir. Andlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte sâdık olanlar bunlardır. İşt...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
-Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz iyilik değildir. Fakat iyilik Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden, malını sevgisine rağmen; akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilencilere, kölelere ve esirlere veren, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, sözleştikleri zaman sözlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerin durumudur. İşte sadıklar ve muttakiler onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Hayra ermek demek, yüzünüzü doğuya, batıya çevirmek demek değildir. Hayra eriş, o kimsenin erişidir ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmış; yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolculara, ihtiyacından dolayı isteyene, esaret altındakilere malından seve seve vermiş; namazı dosdoğru kılmış, zekâtı vermiştir. Onlar, sözleştikleri zaman sözlerinde duran kimselerdir. Onlar, darlıkta, sıkıntıda ve çetin şartlar altında sabredenlerdir. Onlar sadıkların tâ kendisi, onla...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler, cinayetlerde, öldürülenlere karşılık katillere kısas uygulanması, size yazılı bir kanun haline getirildi, farz kılındı. Hür bir maktûle karşı, hür bir kimseye, maktul bir köleye karşı bir köleye, maktul bir kadına karşı bir kadına kısas uygulanır, ölüm cezası verilir. Ancak, maktûlün velisi, kardeşi tarafından kısas cezasından, vazgeçilen; ödeyeceği diyetin de bir kısmı bağışlanan kimseye, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe, hakkaniyete uyularak, di...
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Sizden birinize ölüm geldiği zaman eğer bir hayır (mal v.s) bırakırsa, anne-babaya ve yakınlarına (akrabalarına) marufla (örf ve adete uygun olarak) vasiyet etmek, siz muttekilerin (takva sahiplerinin) üzerine (yerine getirilmesi gereken) bir hakk (bir borç) olarak farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Birinize ölüm geldiği vakit bir hayır -bir mal- bırakacaksa, babası ve anası ve en yakın akrıbası için meşru bir surette vasıyyet etmek müttekiler üzerine icrası vacib bir hak olarak üzerinize yazıldı...
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Birinize ölüm yaklaştığı zaman eğer fazla bir mal terkedecekse anasına, babasına ve en yakınlarına mâruf veçhile vasiyette bulunması farz kılınmıştır. Bu mutta
kîle
r üzerine terettüp eden bir vecibedir....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Sizden birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir mal bırakacaksa; anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek, muttakiler üzerine bir borç olarak yazıldı....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Oruç, sizden öncekilerin üzerine yazıldığı (farz kılındığı) gibi sizin üzerinize de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey inananlar, kötülüklerden, şüpheli şeylerden korunmanız için oruç, sizden öncekilere farz edildiği gibi size de farz edilmiştir....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler, SIYAM (oruç - bedenselliği en alt sınıra indirip hakikatine yönelmek) sizden öncekilere olduğu gibi size de hükmoldu. Tâ ki korunasınız!...
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey imân edenler, oruç sizden öncekilere yazılı bir kanun haline getirilerek farz kılındığı gibi, size de yazılı bir kanun haline getirilerek farz kılındı. Umulur ki, Allah’a sığınarak emirlerine yapışır, günahlardan arınır, azaptan korunur, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranır, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olursunuz....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, (fenalıklardan) sakınırsınız diye oruç sizin üzerinize de farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey müminler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de oruç farz kılındı. Gerek ki oruç sayesinde fenalıklardan korunasınız....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
(183-18) 4 Ey Inananlar! Oruc, sizden oncekilere farz kilindigi gibi, Allah'a karsi gelmekten sakinasiniz diye, size sayili gunlerde farz kilindi. Icinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutar. Oruca dayanamiyanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir. Kim gonulden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruc tutmaniz eger bilirseniz sizin icin hayirlidir....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey imân edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günlerde farz kılındı. Ola ki korunup sakınırsınız....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
(183-184) Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamıyanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
İnananlar, sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi, sakınmanız için size de farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Üzerlerinize oruc yazıldı, netekim sizden evvelkilere yazılmıştı gerek ki korunursunuz...
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler, oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de korunasınız diye farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey inananlar, sizden öncekilere yazıldığı gibi oruç size de yazıldı. Umulur ki sakınırsınız....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey îmân edenler! Sizden evvelkilere farz kılındığı gibi, oruç tutmak (sizin de)üzerinize farz kılındı; tâ ki (günahlardan) sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler; sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de oruç farz kılındı. Ta ki korunasınız....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı, ki Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey imân edenler! Oruç sizden evvelkilerin üzerine farz olduğu gibi sizin üzerinize de farz olmuştur. Tâ ki sakınabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç size de farz kılındı. Tâ ki korunasınız....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
-Ey İman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye size de farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki fenalıklardan korunursunuz....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey inananlar, sizden öncekilere yazıldığı gibi (günâhlardan) korunmanız için sizin üzerinize de oruç yazıldı;...
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı) . Umulur ki sakınırsınız....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınıp korunasınız diye, size de farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(183-18) 4 Ey Inananlar! Oruc, sizden oncekilere farz kilindigi gibi, Allah'a karsi gelmekten sakinasiniz diye, size sayili gunlerde farz kilindi. Icinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutar. Oruca dayanamiyanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir. Kim gonulden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruc tutmaniz eger bilirseniz sizin icin hayirlidir....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(183-184) Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamıyanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Ve şayed kullarım sana benden sual ettilerse muhakkak ki ben çok yakınımdır, bana dua edince duacının duasına icabet ederim o halde onlar da benim da'vetime koşsunlar ve bana hakkile iman etsinler ki rüşd ile gidebilsinler...
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Birbirinizin mallarını aranızda haksız, meşrû olmayan sebeplerle yemeyin. Bile bile günaha girerek insanların mallarının bir kısmını yemek için hâkimlere, idarecilere, hükümetlere, iktidardakilere mallarınızı rüşvet olarak vermeyin. Bu tür malları alarak başkalarına zulmettiğinizi bile bile bunları yapmayın....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
O halde, artık zulüm ve baskı kalmayıncaya ve yalnızca Allah'a kulluk edilinceye kadar onlarla savaşın; ancak vazgeçerlerse, (bilinçli olarak) zulüm işleyenlerin dışındakilere karşı tüm düşmanlıklar sona erecektir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır. Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah mütta
kîle
rle beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır. Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah mütta
kîle
rle beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
hürmetli Ay hürmetli Aya ve bütün hürmetler biribirine kısastır, o halde kim size tecavüz ettiyse siz de ona ettiği tecavüzün mislile tecavüz edin de ileri gitmeye Allahdan korkun ve bilin ki Allah müttekilerle beraberdir...
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Şehr-i Haram, şehr-i Haram'a mukabildir. Ve bütün hürmetler birbirine kısastır. O halde her kim size tecavüz ederse siz de ona size olan tecavüzünün misliyle tecavüz ediniz. Ve Allah'tan korkunuz. Ve biliniz ki Allah Teâlâ şüphesiz mutta
kîle
r ile beraberdir....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Mallarınızı, servetlerinizi Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın. Sadece kendinizi düşünerek, bu ortak çabaya maddî katkınızı esirgemek suretiyle kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarınıza, ilişkilerinize, görevlerinize, hayatınıza yansıtın, samimiyetle ibadet edin, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olun, işlerinizde mükemmellik, dürüstlük ve ba...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, bu dünya hayatı hakkındaki görüşleri senin hoşuna gider; (dahası) kalbindekilere Allah'ı şahit tutar, üstelik tartışmada son derece ustadır....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
İş başına, iktidara geldikleri, dünya liderliğini ele geçirdikleri, Kurân’ı ve Kur’ân hükümlerini engelleyerek, dünyayı, halkı istedikleri istikamette yönlendirdikleri zaman, yeryüzünde, ülkelerde fesadı yaymak, kadına ait değerleri, kazanç ve gelir düzenini bozmak; tabiatı, toprağı tahrip edip ürün veremez hale getirmek; ilmî araştırmaları, Kur’ân üzerinde çalışmayı, derinleşmeyi baltalamak; nesillere hayat hakkı tanımamak, tohumları, bitkileri, ürünleri bozma planları uygulamak; gençleri mahve...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ve izâ
kîle
lehuttekıllâhe ehazethul izzetu bil ismi fe hasbuhu cehennem(cehennemu), ve le bi’sel mihâd(mihâdu)....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
1.
ve izâ
: ve o zaman, olduğu zaman
2.
kîle
: denildi
3.
lehu
: ona
4.
ıttekı
: takva sahibi ol
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kâfir olanlar için dünya hayatı bezetilmiştir. Ve onlar imân edenler ile eğlenirler. Halbuki bu mutta
kîle
r Kıyamet gününde onların fevkindedirler. Ve Allah Teâlâ dilediğini hesapsız olarak merzûk kılar....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa sizden öncekilerin örnek olan, ibret veren halleri, başınıza gelmeden cennete giriveririz mi sandınız? Onlar yoksulluklara uğradılar, zararlara düştüler, çetin sıkıntılara çattılar. Öylesine sürçtüler, öylesine kaydılar, sarsıldılar ki peygamber ve onunla berâber bulunan iman ehli bile, Allah yardımı ne vakit dediler. Bilin ki şüphe yok, Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden öncekilerin başlarına gelen mesel olmuş sıkıntılarının sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle sıkıntı, belâ gelip çattı, sarsıldılar ki, Rasûlleri ve yanındaki iman edenler "Allâh'ın yardımı ne zaman gelecek" dediler. Haberiniz olsun ki Allâh nusreti yakındır!...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden önce geçenlerin başlarına gelenin benzeri sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine darlık ve sıkıntı içerisine düştüler ki, peygamber ile yanındakiler 'Allah'ın yardımı acaba ne zaman?' diyecek kadar sarsıldılar. Bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler gibisi sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz? Onlar zorluk ve sıkıntıya uğradılar ve öylesine sarsıldılar ki elçi ve beraberindeki inananlar, 'ALLAH'ın yardımı ne zaman,' dediler. İyi bilin ki ALLAH'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Acaba sizden öncekilerin başlarına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeksizin, kolayca Cennet'e gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine ağır sıkıntılara ve zorluklara uğradılar, öylesine sarsıldılar ki, peygamberleri ile çevresindeki inanmışlar; Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?» dediler. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa sizden öncekilerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle darlıklara ve zorluklara uğradılar ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve onunla beraber iman edenler, 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyecek hale geldiler. Haberiniz olsun, Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Sana, mayalanmış, zihnî melekeleri bulandıran şarap ve benzeri içkiler ve kumarla ilgili sualler soruyorlar. 'Her ikisinde de bilerek işlenmiş büyük günah, zarar var ve insanlar için bir takım faydalar da var. Ancak her ikisinin de bilerek işlenen günahı, zararı, faydasından daha çok ve büyüktür.' de. Bir de sana Allah yolunda İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü ne kadar harcayacaklarını soruyorlar. 'Gönül rızaları ile ihtiyaç fazlasını, değerlisini' de. Allah dünya ve âhiretle ilgili iş...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünyadaki davranışlarınızı, iyi muhakeme ederek, âhirette hesaba çekileceğinizi düşünerek hayatınıza yön verin. Sana yetimlerle, dullarla ilgili sualler de soruyorlar. 'Onları iyi yetiştirmek onlarla iyi ilişkiler kurmak, durumlarını düzeltmelerine, geliştirmelerine vesile olmak, yüzüstü bırakmaktan daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, mallarını kendi mallarınızla müştereken idare ederseniz unutmayın ki, onlar sizin kardeşlerinizdir, kendinize imtiyazlı muamele yapmayın. Allah boz...
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız, çocuk yetiştiren ekin tarlanızdır. O halde tohum ekilen tarlanıza (ön tarafa), nasıl isterseniz öyle varın. Kendileriniz için ileriye hazırlık yapın, önceden iyi ameller gönderin. Allah’dan korkun ve muhakkak onun huzuruna varacağınızı bilin. Takvâ sahibi müminlere cenneti müjdele....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Yeminlerinizden dolayı, Allah’ı, sözünüzde durmanıza, iyilik etmenize, Allah’a sığınmanıza, emirlerine yapışmanıza, günahlardan arınmanıza, azaptan korunmanıza, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranmanıza, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olmanıza ve insanların arasını, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzeltmenize, geliştirmenize engel haline getirmeyin. Allah her şeyi işitir ve bilir....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer koca, karısını ikinci talâktan (boşamasından) sonra bir kere daha boşarsa, bundan sonra kadın başka bir erkeğe nikâhlanmadıkça (ve ondan da ayrılmadıkça) ilk kocasına helâl olmaz. Bu ikinci koca onu boşarsa, Allah’ın emirlerini sağlam tutacaklarına ümitvâr oldukları takdirde evvelkilerin birbirine dönmeleri kendilerine günah değildir. Bunlar, anlayan bir kavim için Allah’ın açıkladığı hükümlerdir. (1)- Ric’i Talâk: Karı-koca arasında akdedilen nikâhta üç mânevi bağ vardır ve bunlara erkek s...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Derken kadını bir daha boşarsa bundan sonra artık ona halâl olmaz ta başka bir kocaya varıncaya kadar; bu da onu boşarsa Allahın hududunu sağlam tutacaklarına ümid var oldukları takdirde evvelkilerin birbirlerine dönmeleri kendilerine günah değildir. Bunlar işte Allahın tayin ettiği hudud, ilim ehli olanlar için bunları beyan buyuruyor...
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Derken kadını bir daha boşarsa, başka bir kocaya varıncaya kadar artık ona helal olmaz. Bu da onu boşarsa, Allah'ın emirlerini sağlam tutacaklarına ümitli oldukları takdirde öncekilerin birbirlerine dönmeleri kendilerine günah değildir. Bunlar, Allah'ın tayin ettiği sınırlardır. İlim ehli olanlar için bunları açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Eğer kadını bir daha boşarsa, bundan sonra artık başka bir kocaya varıncaya kadar ona helâl olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa, Allah'ın hududunu sağlam tutacaklarını ümid ettikleri takdirde öncekilerin birbirlerine dönmelerinde her ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın tayin ettiği hudududur. Bunları, bilen bir kavim için açıklıyor....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(İddet beklemekte olan) kadınlarla evlenme hususundaki düşüncelerinizi üstü kapalı biçimde anlatmanızda veya onu içinizde gizli tutmanızda size günah yoktur. Allah bilir ki siz onları anacaksınız. Lâkin, meşru sözler söylemeniz müstesna, sakın onlara gizlice buluşma sözü vermeyin. Farz olan bekleme müddeti dolmadan, nikâh kıymaya kalkışmayın. Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah'tan sakının. Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(İddet beklemekte olan) kadınlarla evlenme hususundaki düşüncelerinizi üstü kapalı biçimde anlatmanızda veya onu içinizde gizli tutmanızda size günah yoktur. Allah bilir ki siz onları anacaksınız. Lâkin, meşru sözler söylemeniz müstesna, sakın onlara gizlice buluşma sözü vermeyin. Farz olan bekleme müddeti dolmadan, nikâh kıymaya kalkışmayın. Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah'tan sakının. Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir....
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Eğer hanımlarınızı zifafa girmeden, onlara dokunmadan veya onlara bir mehir takdir etmeden boşar, boşanma kararı alırsanız, bundan dolayı size mehir verme zorunluluğu yoktur, bunda günah da yoktur. Bu durumda onlara hediyeler verin. Eli geniş olan kendi durumuna göre, eli dar olan da kendi haline göre versin. Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine, İslâmî kurallarla örtüşen örfe göre, münasip hediyeler vermek, iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışların...
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanan kadınlar için uygun şekilde geçimlerini sağlamak vardır. Bu, müttakiler için bir vazifedir....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanmış kadınlar için ma'ruf veçhile bir meta' vardır ki, bu mutta
kîle
r üzerine bir haktır....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanmış kadınlara örfe uygun şekilde bir geçimlik sağlanmalıdır. Bu muttakiler üzerine bir görevdir....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Allah’ın ihsan ettiği darlıkta da bollukta da, Allah’a karz-ı hasen olarak borç verecek, mâlî mükellefiyetlerin dışında Allah rızası için, Allah yolunda cihad edenlerin masraflarını karşılayacak, Allah’ın kullarına güzel ödünç verecek yiğit var mı içinizde? Allah da ona, verdiğinin birçok katını ödesin. Sonunda Allah’ın huzuruna götürülüp hesaba çekileceksiniz....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Musa'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerine baksana! Hani peygamberlerinden birine: «Bize bir hükümdar gönder, Allah yolunda savaşalım.» dediler. O: «Ya üzerinize farz edilir de savaşmamazlık ederseniz?» dedi. Onlar: «Neden Allah yolunda savaşmayalım? Yurtlarımızdan çıkarıldık, çocuklarımızdan ayrı bırakıldık.» dediler. Bunun üzerine savaş, kendilerine farz kılındığı zaman, pek azı dışındakiler dönüverdiler. Allah, o zalimleri bilir....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut, ordusuyla yola çıktığında (askerlerine) dedi ki: "Muhakkak Allâh sizi bir nehir ile sınayacaktır. Kim ondan içerse benden değildir. Kim ondan tatmazsa o da bendendir. Eliyle bir avuç kadar alan müstesna". . . Fakat içlerinden pek azı hariç, ondan içtiler. Ne zaman ki O ve beraberindekiler nehrin karşı yakasına geçtiler, "Calut ve ordusuna karşı savaşacak gücümüz kalmadı" dediler. Allâh'a kavuşacaklarını (imanları sebebiyle) özlerinden gelen (yakîn) ile bilenler ise: "Pek çok defa, az bir ...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Ve Talut, kuvvetleriyle yola koyulduğunda "Bakın," dedi, "Allah sizi şimdi bir nehirle imtihan edecek: ondan içen benden olmayacak, onu tatmaktan sakınan ise benden olacaktır; ondan sadece bir avuç dolusu içen ise affa mazhar olacaktır." Ancak, birkaçı dışında hepsi ondan (dolu dolu) içtiler.O ve ona inananlar nehri geçer geçmez ötekiler: "Calut ve kuvvetlerine karşı (koymak için) bugün hiç gücümüz yok!" dediler.(Ama) kesin olarak Allah'a kavuşacaklarını bilenler: "Nice küçük topluluklar, Allah'...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut, ordusuyla birlikte ayrıldığında: -Allah, sizi bir ırmakla deneyecektir. Kim sudan içerse benden değildir, sadece eliyle bir avuç almasından başka ondan tatmayan bendendir, dedi. Onlardan pek azı hariç o sudan içtiler. Nihayet Talut ve kendisiyle beraber iman edenler ırmağı geçince, ötekiler: -Bugün Câlût’a ve onun ordusuna karşı koyacak gücümüz yok, dediler. Rablerine kavuşacaklarını düşünenler ise: -Nice sayıca az topluluklar, Allah’ın izni ile sayıca çok olan toplulukları yenmişlerdir. ...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
1.
tilke
: o
2.
er rusulu
: resûller
3.
faddalnâ
: biz faziletli kıldık, üstün kıldık
4.
ba'da-hum
: onların bir k...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O peygamberlerden bâzısını bâzısına üstün ettik. Onlardan Allah'la konuşan var, bâzılarının da derecelerini yüceltmiştir. Meryemoğlu İsa'ya apaçık deliller verdik, onu, Rûh-ul-Kudüs'le kuvvetlendirdik. Allah dileseydi onlardan sonrakiler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra artık birbirlerini öldürmezlerdi. Ama gene de aykırılığa düştüler. İçlerinde inanan var, inanmayan var. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, fakat Allah dilediğini, dilediği gibi yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Şu peygamberler onlardan kimini kiminden üstün kıldık. Allah, onlardan kimiyle söyleşmiş, kimini de derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya da açık deliller verdik. Ve onu Ruh'ul-Kudüs ile destekledik. Eğer Allah dilesydi; onların arkasındakiler; kendilerine apaçık deliller geldikten sonra birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ihtilafa düştüler, sonra onlardan kimi inandı, kimi de inkar etti. Allah dileseydi; birbirlerini öldürmezlerdi. Ancak Allah, istediğini yapar....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O resûller yok mu, Biz onların bazılarını bazıları üzerine tafdil ettik. Onlardan kimi vardır ki, Allah Teâlâ onunla mükâlemede bulunmuştur. Bazılarına da yüksek dereceler vermiştir. Meryem'in oğlu İsa'ya da beyyineler verdik ve onu Rûhu'lKudüs ile teyid eyledik. Eğer Allah Teâlâ dileseydi onlardan sonrakiler, kendilerine o beyyineler geldikten sonra birbirini öldürüp durmazlardı. Fakat ihtilâfa düştüler, artık onlardan kimi imân etti ve onlardan kimi de kâfir oldu ve eğer Allah Teâlâ dilemiş ol...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gö...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur, ancak O vardır; hep diridir O; yarattıklarını kudretiyle tedbiriyle tutup duran O; ne uyuklama tutar O'nu, ne de uyku...... Göktekiler ve yerdekiler O'nun. İzni olmaksızın O'nun katında şefaat edecek olan kim? Yarattıklarının önünde ne var, arkalarında ne var bilir. Onlar ise O'nun dilediğinden başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. Kürsü'sü (yüce kudret ve saltanatı) gökleri ve yeri kuşatıp kaplamıştır. Her ikisini görüp gözetmek O'na ağır gelmez. O...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür....
Bəqərə Suresi, 268. Ayet:
Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler sizi fakru zarurete düşmekle tehdit eder. Size meşrû olmayan şehevî fiilleri, gayri meşrû ilişkileri, zinayı, haddi aşmayı, cimriliği, ahlâksızlığı emrederek sizi idare eder. Allah da size tarafından koruma kalkanı, bağışlama, lütuf ve ihsan va’deder. Allah’ın lütfu ve rahmeti geniştir. Her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 281. Ayet:
Allah’ın huzuruna götürülüp hesaba çekileceğiniz, sonra da herkese kazandığının karşılığının, hak ettiğinin tam olarak verileceği, günahlarının cezasının âdil infaz edileceği, kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı bir günden Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınarak azaptan korunun....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Şayet seferde olur, kâtip de bulamazsanız, borca karşılık alınmış bir rehin yeterlidir. Birbirinizle güvene dayalı belgesiz, rehinsiz alışverişlerde, ticari muamelelerde, emanet ilişkilerinde kendisine güvenilen taraf, vade dolduğunda sorumluluğunu yerine getirsin, borcunu ödesin. Hakkı inkâr etmenin, borcu, emaneti vermemenin, vadeyi tehir etmenin, toplumdaki güveni sarsmanın doğuracağı sonuçları düşünerek insanları eğiten, koruyan ve kontrol eden Rabbi Allah’ın azabına uğramaktan, emirlerine y...
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'ındır. İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir, sonra dilediğini affeder, dilediğine de azap eder. Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'ındır. İçinizdekileri açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çekecektir, sonra dilediğini affeder, dilediğine de azap eder. Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Siz içinizdekileri açığa vursanız da gizli tutsanız da Allah onunla sizi hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da gizli tutsanız da Allah sizi onun yüzünden hesaba çeker. Sonra dilediğini affeder ve dilediğini azaba çarptırır. Hiç şüphesiz Allah'ın herşeye gücü yeter....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekileri açıklasanız da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba çeker. Sonra dilediğine mağfiret eder, dilediğine azap eder. Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allâh'ındır. İçlerinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allâh sizi onunla hesaba çeker; dilediğini bağışlar, dilediğine azâbeder. Allâh, herşeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerdekiler de yerdekiler de yalnız Allah'ındır. İçlerinizdekini açıklasanız da gizleseniz de Allah, ondan sizi hesaba çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah Kadîr'dir, her şeye gücü yeter....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması ile bize tecelli et, rahmet n...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazla bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı sevap kendisine aittir, elde ettiği suç gene kendisine ait. Rabbimiz, bizi muaheze etme unuttuysak, yahut yanıldıysak. Rabbimiz, bize ağır yük yükleme bizden öncekilere yüklediğin gibi. Rabbimiz, yükleme gücümüzün yetmeyeceği şeyi. Bağışla bizi, yarlıga bizi, acı bize, sensin yardımcımız, artık yardım et bize inanmayanlara karşı....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allâh kimseyi kapasitesi dışındakinden mükellef tutmaz. (Yaptığı iyi işler sonucu) kazandığı da kendinedir, (zararlı işler sonucu) alacağı karşılık da kendinedir. Rabbimiz, unutursak veya hataya düşersek bizi bundan dolayı cezalandırma. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklemiş olduğun ağır vecibeleri bize yükleme. Rabbimiz, takatimizin yetmeyeceği şeyleri de bize yükleme. Bizi affeyle, mağfiret eyle, rahmet et. Sen mevlâmızsın. Tüm hakikati örten seni inkâr edenlere (kâfirlere) karşı bizi zafere erd...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah herkesi, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin, işlediği sâlih ameller, yaptığı hayırlar, kazandığı sevaplar lehine değerlendirilecektir. İşlediği günahlar, yaptığı kötülükler de aleyhine değerlendirilecektir. 'Ey Rabbimiz, unutursak veya istemeden, bilmeden hata edersek bizi sorumlu tutma, cezalandırma. Ey Rabbimiz, bize, bizden öncekileri sorumlu tuttuğun ağır ve katı hükümlere benzer, riayeti güç sınırlamalar, altından kalkılmaz ağır mükellefiyetler yükleme. Ey Rabbimiz ...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç kimseye kaldırabileceğinin üstünde bir yük yüklemez. Her canın kazandığı iyilik kendi yararına, işlediği fenalıklar da kendi zararınadır. 'Ey Rabbimiz! Eğer unutur veya yanılırsak bundan dolayı bizi sorguya çekme! Ey Rabbimiz! Bizden öncekilerin üzerine yüklemiş olduğun gibi bizim üzerimize de ağır bir yük yükleme! Ey Rabbimiz! Bizi güç yetiremiyeceğimiz bir şeyle yükümlü tutma! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize rahmet et! Sen bizim mevlamızsın (yar ve yardımcımızsın) kâfirler topluluğuna...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah bir kimseye, ancak gücü yettiği kadar teklif eder. Herkesin kazandığı hayrın sevabı kendine ve yaptığı fenalığın zararı da yine onadır. Rabbimiz! Eğer unuttuk, yahut kasdimiz olmıyarak hata ettikse bizi (Ondan) hesaba çekme. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin musibetler gibi, bize, ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Güç yetiremiyeceğimiz şeyi bize yükletme, bizden çıkan günahları affet, bizi bağışla, bize merhamet buyur. Sen mevlâmız, yardımcımızsın. Artık kâfirler topluluğu üzerine biz...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kisiye ancak gucunun yetecegi kadar yukler; kazandigi iyilik lehine, ettigi kotuluk de aleyhinedir. Rabbimiz! Eger unutacak veya yanilacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz Bizden oncekilere yukledigin gibi, bize de agir yuk yukleme. Rabbimiz! Bize gucumuzun yetmeyecegi seyi tasitma, bizi affet, bizi bagisla, bize aci. Sen Mevlamizsin, kafirlere karsi bize yardim et. *...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah her kişiyi ancak gücünün yeteceğiyle mükellef tutar; herkesin kazandığı (iyilik ve güzellik) kendi yararınadır; yüklendiği (kötülük ve vebal) kendi zararınadır. Ey Rabbimiz ! Unutacak ya da yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin ağır bir yükü yükleme. Ey Rabbimiz! Güç getiremiyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et.. Sensin Mevlâmız (yegâne sahibimiz, koruyucumuz ve yakın dostumuz).. Artık kâfir milletlere karşı bi...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler; kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kafirlere karşı bize yardım et....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
ALLAH kişiye ancak kapasitesi kadar yükler. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kazandığı kötülükse kendi zararınadır. 'Rabbimiz, unutur yahut yanılırsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize ağır sorumluluk yükleme! Rabbimiz, gücümüzün yetmeyeceği şeyleri bize yükletme! Bizi hoşgör, bizi bağışla ve bize acı! Sensin bizim mevlamız (efendimiz ve egemenimiz). İnkarcılar topluluğuna karşı bize yardım et!...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseye vüs'unden öte teklif yapmaz, herkesin kazandığı lehine yüklendiği aleyhinedir, ya rabbena! eğer unuttuk veya kasdımız bize bizden evvelkilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme, ya rabbena! hem de bize takatımız olmayanı yükletme, ve bizden günahlarımız afiv buyur ve bizlere mağfiretini reva, rahmetini atâ kıl, sensin mevlâmız, bizi mansur buyur artık seni tanımıyanlara karşı, kahrolsun kâfirler...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, kimseye gücünün ötesinde bir teklifte bulunmaz. Herkesin kazandığı yararına, yüklendiği günahı zararınadır. Ey Rabbimiz, eğer unutarak veya yanılarak yaptıksa, bizi sorgulama! Ey Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi, ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz bize gücümüzün yetmediğini yükletme, günahlarımızı affet, bizleri bağışla ve bize acı! Sensin mevlamız! Bizi, Seni tanımayanlara karşı yardımınla zafere eriştir, kahrolsun kafirler...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi, mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sensin bizim Mevlamız, kâfir kavimlere karşı yardım et bize....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç kimseye kapasitesini aşacak bir yükümlülük yüklemez. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına ve işlediği kötülük de kendi zararınadır. Ey Rabbimiz, eğer unutacak ya da yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz, bizden öncekilere yüklemiş olduğun gibi bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü taşıtma, bizi affet, günahlarımızı bağışla, bize merhamet eyle, sen mevlamızsın bizim. Kâfirlere karşı yardım et bize....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Tanrı hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge. Sen bizim mevlamızsın. Kafirler kavmine karşı bize yardım et."...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, kimseyi gücünün yetmeyeceği bir şeyle mükellef tutmaz. Kazandığı (iyilik)kendi lehine, işlediği (kötülük) de kendi aleyhinedir. (Ey mü’minler! Şöyle duâ ediniz:)'Rabbimiz! Eğer unutursak veya hatâ edersek, bizi mes’ûl tutma! Rabbimiz! Bizden öncekilere onu yüklediğin gibi, bize de ağır bir yük yükleme! Rabbimiz! Kendisine(dayanabilmek için) takatimiz olmayan şeyi de bize yükleme! Hem bizi affeyle! Ve bizi bağışla! Hem bize merhamet buyur! Sen bizim Mevlâmızsın; artık kâfirler topluluğuna ...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez. Kazandığı lehine, yüklendiği aleyhinedir. Ey Rabbımız, unuttuk veya yanıldıysak sorumlu tutma bizi. Ey Rabbımız, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Ey Rabbımız, bize gücümüzün yetmeyeceğini yükleme. Affet bizi, bağışla bizi. Sen Mevlamızsın. Kafirler güruhuna karşı yardım et bize....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
"Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez: Kişinin yaptığı her iyilik kendi lehinedir, her kötülük de kendi aleyhine." "Ey Rabbimiz! Unutur veya bilmeden hata yaparsak bizi sorgulama!" "Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yükler yükleme! Ey Rabbimiz! Güç yetiremeyeceğimiz yükleri bize taşıtma!" "Ve günahlarımızı affet, bizi bağışla ve rahmetini yağdır üstümüze! Sen Yüce Mevlamızsın, hakikati inkar eden topluma karşı bize yardım et!"...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah Teâlâ bir kimseye takatından başkasını teklif buyurmaz. Herkesin kesbettiği kendi lehinedir. Ve iktisab eylediği de kendi aleyhinedir. «Ey Rabbimiz! Eğer unuttuk ise veya hata ettik ise bizi muaheze buyurma. Ey Rabbimiz! Ve bize, bizden evvelkilere yüklemiş olduğun gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bizim için kendisine takat bulunmayan bir şey de yükleme. Ve bizden af buyur ve bizim için mağfiret buyur ve bizlere merhamet kıl, Sen bizim mevlâmızsın. Artık kâfirler olan kavim üzerine bizl...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç kimseyi gücünün yetmeyeceği bir yük ile mükellef kılmaz. Kazandığı iyilik kendi faydasına, yaptığı kötülük de kendi zararınadır. “Ey Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi hesaba çekme! Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim Mevlâ'mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemez. (Herkesin) kazandığı (iyilik) lehine ve işlediği (kötülük) ise aleyhinedir! -Rabbimiz, eğer unuttuk veya hata yaptıysak, bizi hesaba çekme, Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir görev yükleme. Rabbimiz, gücümüzün yetmeyeceğini bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen bizim mevlâmızsın. Kafir topluma karşı bize yardım et....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık da kendi aleyhinedir. Ya Rabbenâ! Eğer unuttuk veya kasıtsız olarak yanlış yaptıysak bundan dolayı bizi sorumlu tutma! Ya Rabbenâ! Bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ya Rabbenâ! Takat getiremeyeceğimiz şeylerle bizi yükümlü tutma! Affet bizi, lütfen bağışla kusurlarımızı, merhamet buyur bize! Sensin Mevlâmız, yardımcımız! Kâfir topluluklara karşı Sen yardı...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allâh, kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. "Rabbimiz, unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim mevlâmız(sâhibimiz, efendimiz)sin! kâfirler toplumuna karşı bize yardım eyle!"...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. Kazandığı lehine, kazandırdıkları da aleyhinedir. «Rabbimiz, unuttuklarımızdan ya da yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet, bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.»...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseyi gücünden fazlasıyla yükümlü tutmaz. Herkesin kazandığı hayır kendi lehine, işlediği kötülük de kendi aleyhinedir. Ey Rabbimiz! Unutur yahut hatâ edersek bizi cezalandırma. Ey Rabbimiz! Bize, daha öncekilere yüklediğin gibi ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Gücümüzün yetmediği şeylerle bizi yükümlü tutma. Günahlarımızı affet. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Bizim dostumuz ve yardımcımız Sensin; kâfirler güruhuna karşı Sen bize yardım et....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah hiç bir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez/teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir/kişinin hem kendisi hem başkaları için kazandığı onun lehine, yalnız kendi nefsi için kazandığı onun aleyhinedir/kişinin kendi emeği ile kazandığı lehine, başkalarının sırtından kazandığı aleyhinedir. "Ey Rabb'imiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabb'imiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
(3-4) O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi. Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
Sana hak üzere kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak Kitab'ı indirdi. Tevrat ile İncil'i de O indirmişti....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
O, sana Kitabı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
Sana bu kitabı, kendisinden öncekileri onaylayıcı olarak gerçekle indirdi. Tevrat'ı ve İncil'i de indirdi,...
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
O sana kitabı bihakkın indirmekte: önündekileri bir musaddık olmak üzre, ki önceden nasa hidayet için Tevratı ve İncili indirmişti....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
O, sana kitabı, önündekileri doğrulayıcı olarak hak ile indirmektedir. Önceden insanları doğru yola iletmek için Tevrat'ı ve İncil'i indirmişti....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
(3-4) O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
Sana Kitabı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
(3-4) (Habîbim) O, sana Kitabı hak (ve) kendinden evvelkileri (de) tasdıyk edici olarak (tedricen) indirdi. Bundan evvel de Tevrat ile Incîli indirmişdi (ki onlar) insanlar için birer hidâyetdi. Hak ile baatılı ayırd eden (hüküm) leri de indirdi. Allanın (hak olan, mahz-ı hidâyet olan) âyetlerine küfredenler (yok mu?) onlar için pek çetin bir azâb vardır. Allah cezada amansız bir gaalib-i mutlakdır. ...
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
(3-4) (O,) sana Kitâb’ı (Kur’ân’ı), kendinden öncekileri (diğer kitabları) tasdîk edici olarak hak ile indirdi; daha önce de, insanlara bir hidâyet olarak Tevrât ile İncîl’i indirdi, böylece Furkan’ı (hak ile bâtılı ayıran bütün kitabları) indirdi. Şübhesiz Allah’ın âyetlerini inkâr edenler yok mu, onlar için pek şiddetli bir azab vardır. Hâlbuki Allah, Azîz (kudreti dâimâ galib gelen)dir, intikam sâhibi (yapılan haksızlıkları cezâsız bırakmayan)dır....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
Sana kitabı hak ile ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. Ve Tevart'ı ve İncil'i indirdi....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
O, sana Kitabı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
O, sana Kitap'ı, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
(3-4) O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi. Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
(3-4) O, sana kendisinden öncekileri tasdik edip doğrulayan bu kitabı hak ile indirdi. Daha önce insanlara hidayet olarak Tevrat'ı ve İncil'i de yine O indirmişti.. Evet bu Furkan'ı da O indirdi. Gerçek şu ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için çetin bir azap vardır. Allah çok güçlüdür, intikamını alır....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
(3-4) (Habîbim) O, sana Kitabı hak (ve) kendinden evvelkileri (de) tasdıyk edici olarak (tedricen) indirdi. Bundan evvel de Tevrat ile Incîli indirmişdi (ki onlar) insanlar için birer hidâyetdi. Hak ile baatılı ayırd eden (hüküm) leri de indirdi. Allanın (hak olan, mahz-ı hidâyet olan) âyetlerine küfredenler (yok mu?) onlar için pek çetin bir azâb vardır. Allah cezada amansız bir gaalib-i mutlakdır. ...
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
(3-4) (O,) sana Kitâb’ı (Kur’ân’ı), kendinden öncekileri (diğer kitabları) tasdîk edici olarak hak ile indirdi; daha önce de, insanlara bir hidâyet olarak Tevrât ile İncîl’i indirdi, böylece Furkan’ı (hak ile bâtılı ayıran bütün kitabları) indirdi. Şübhesiz Allah’ın âyetlerini inkâr edenler yok mu, onlar için pek şiddetli bir azab vardır. Hâlbuki Allah, Azîz (kudreti dâimâ galib gelen)dir, intikam sâhibi (yapılan haksızlıkları cezâsız bırakmayan)dır....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Sana Kitab'ı indiren O'dur. Ondaki bir kısım ayetler Kitab'ın temelini oluşturan kesin anlamlı ayetlerdir. Diğerleri ise müteşabih (birden fazla anlama gelebilen) ayetlerdir. Kalplerinde bir eğrilik bulunanlar, bozgunculuk yapmak ve kendilerine göre yorumlamak amacıyla müteşabih olan ayetlerin üzerine düşerler. Onların yorumunu (tam ve doğru olarak) Allah'tan başka kimse bilemez. İlimde derinleşmiş olanlar ise 'Bunlara iman ettik. Hepsi Rabbimizin katındandır' derler. Şu var ki, akıl sahiplerini...
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Onların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Âyetlerimizi yalanladılar, bunun üzerine Allah, onları günahları sebebiyle yakaladı. Ve Allah ikâbı (azabı) şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Bunların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir: Âyetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah, azabı çok şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Firavun soyu ve ondan öncekiler gibi hani. Âyetlerimizi yalanladılar, Allah da onları suçlarıyla alıverdi ve Allah'ın cezası çetindir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Onların yolu) Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer. Onlar bizim âyetlerimizi yalanladılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah'ın cezası çok şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Onların gidişatı) tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin gidişatı gibi. . . (Onlar) işaretlerimizi (Esmâ'nın açığa çıkışı olan işaretleri) yalanlamışlardı. Allâh da onları bu suçlarıyla yakalayıverdi. Allâh Şediyd ül 'Ikab'dır (yapılan suçun hak ettiği karşılığı vermede çok şiddetlidir)....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
İnkârda ısrar edenlerin halleri, Firavun hanedanının, devlet görevlilerinin, yandaşlarının ve onlardan öncekilerin hallerine, davranışına benziyor. Onlar âyetlerimizi, Kur’ân’ı yalanladılar. Bunun üzerine Allah, işledikleri günâhlar sebebiyle onları suçüstü yakaladı. Allah onlara, âyetlerinin inkâr edilme suçuna denk âdil ceza verme gücüne sahiptir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, böylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
O kâfirlerin Râsûlüllah’ı tekzipleri, tıpkı Firavun hânedânının ve onlardan öncekilerin tutumu gibidir. Onlar, bizim âyetlerimizi yalanladılar da Allah, yaptıkları günahlar sebebiyle kendilerini enseledi. Allah’ın azâbı çok şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Bunlarin tutumu, Firavun ailesinin ve onlardan oncekilerin tutumu gibi ki, ayetlerimizi yalanladilar da Allah onlari gunahlarindan dolayi yok etti. Allah'in cezalandirmasi siddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Evet, bunların gidişi ve tutumu) Fir'avn'ın aile ve yoldaşlarının ve onlardan öncekilerin tutumuna benzer ki âyetlerimizi yalanladılar da bu yüzden Allah onları günahlarıyla yakalayıp (cezalandırdı). Allah'ın cezası pek şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Bunların tutumu, Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin tutumu gibi ki, ayetlerimizi yalanladılar da Allah onları günahlarından dolayı yok (helak) etti. Allah'ın cezalandırması şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Onların yolu) Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer. Onlar bizim âyetlerimizi yalanladılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah'ın cezası çok şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Firavun'un halkı veya onlardan öncekilerin durumu gibi... Ayetlerimizi (vahiy ve mucizelerimizi) yalanladılar ve ALLAH da onları suçüstü yakaladı. ALLAH'ın cezalandırması şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin gidişi gibi, ayetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahları yüzünden tutup yakaladı. Allah'ın azabı çok şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Gidişatları, Firavun soyunun ve daha öncekilerin gidişatı gibidir. Onlar, âyetlerimizi yalan saymışlardı. Bunun üzerine Allah da onları işledikleri günahlar yüzünden yakalayıp alaşağı etti. Allah, cezası çetin olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavunoğulları gibi, daha öncekilerin durumu gibi. Onlar ayetlerimizi yalanladılar. Allah da günahları yüzünden onların yakalarına yapıştı. Hiç kuşkusuz Allah'ın azabı ağırdır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, böylece Tanrı günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Tanrı, (cezayla) sonuçlandırması pek şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Bunların âdeti) Fir'avun ehlinin ve onlardan öncekilerin âdeti gibidir. (Onlar da)âyetlerimizi yalanlamışlardı. Allah da onları, günahları sebebi ile yakalayıvermişti. Allah ise, azâbı pek şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin yaptığı gibi. Onlar ayetlerimizi yalanladılar da Allah günahlarından dolayı onları yakalayıverdi. Allah azabı çok şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
(Kâfirlerin gidişatı) tıpkı Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer. Onlar âyetlerimizi yalanladılar, Allah da onları günahları ile yakaladı. Allah'ın azabı çok şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun Hanedanı ve onlardan öncekilerin gidişi (tavırları) gibi ayetlerimizi yalanladılar da Allah da onları günahları sebebiyle cezalandırdı. Allah’ın cezalandırması pek şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun taraftarlarının ve onlardan daha öncekilerin gidişi gibi. Onlar, âyetlerimizi yalanladılar, Allah da kendilerini cürümleri sebebiyle kıskıvrak yakaladı. Allah’ın cezası pek şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Fir'avn âilesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibi. Onlar da âyetlerimizi yalanladılar. Allâh da onları günâhlarıyla yakaladı. Allâh'ın cezâsı çetindir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, böylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun ehli ile daha öncekilerin durumu gibi. Onlar da âyetlerimizi yalanlamışlardı. Derken Allah onları günahlarıyla yakalayıverdi. Allah'ın ise cezası pek şiddetlidir....
Ali-İmran Suresi, 11. Ayet:
Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin durumu gibi. Ayetlerimizi yalanlamışlardı da Allah, onları günahları yüzünden yakalamıştı. Allah, cezayı çok şiddetli vermektedir....
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
Birbirleriyle karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için ibret vardır. Bir topluluk Allah yolunda çarpışmaktaydı, diğer topluluk ise kâfirdi. Allah yolunda çarpışanlar ötekileri gözleriyle açıkça kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Allah dilediğini kendi yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda görebilenler için ibret vardır....
Ali-İmran Suresi, 13. Ayet:
Savaşta karşı karşıya gelen iki orduda sizin için bir işaret vardı: bir ordu Allah için savaşırken diğeri O'nu inkar ediyordu. (Öncekiler,) kendi gözleriyle diğer tarafı kendilerinin iki misli (kalabalık) gördüler: Ama Allah, dilediğini yardımıyla güçlendirir. Bakın, bunda görecek gözleri olan herkes için muhakkak bir ders vardır....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
- De ki: "Size, ihtirasla istediğiniz o şeylerden çok daha iyisini bildireyim mi? İşte Allah’a karşı gelmekten sakınan müttakiler için Rab’leri nezdinde içinden ırmaklar akan cennetler olup, kendileri orada ebedî kalacaklardır. Hem orada onlara tertemiz eşler ve hepsinin de üstünde Allah’ın rızası vardır. Allah bütün kullarını hakkıyla görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 16. Ayet:
O müttakiler: "Ey bizim kerim Rabbimiz, biz iman ettik, günahlarımızı bağışla ve bizi cehennem azabından koru!" diye yalvarırlar....
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: İçinizdekileri gizleseniz de açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kadirdir....
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: İçinizdekileri gizleseniz de açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kadirdir....
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: «İçinizdekileri gizleseniz de belli etseniz de Allah onu bilir ve bütün göklerde ve yerde ne varsa bilir. Allah herşeye gücü yetendir.»...
Ali-İmran Suresi, 29. Ayet:
De ki: "Göğüslerinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerdekileri, yerdekileri de bilir. Allah herşeye Kadîr'dir."...
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır yol var, Allah var, her kim ahdine vefa eder ve korunursa şüphe yok ki Allah o muttekileri sever...
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır. Kim ahdini ifâ eder ve ittikada bulunursa şüphe yok ki Allah Teâlâ o mutta
kîle
ri sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Evet, kim verdiği sözü yerine getirir ve Allah’tan sakınırsa, şüphe yok ki, Allah muttakileri sever....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Hani Allah, peygamberlerden: "Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz" diye söz almış, "Kabul ettiniz ve bu ahdimi yüklendiniz mi?" dediğinde, "Kabul ettik" cevabını vermişler, bunun üzerine Allah: O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim, buyurmuştu....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Hani Allah, peygamberlerden: «Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz» diye söz almış, «Kabul ettiniz ve bu ahdimi yüklendiniz mi?» dediğinde, «Kabul ettik» cevabını vermişler, bunun üzerine Allah: O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim, buyurmuştu....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
ALLAH peygamberlerden (nebilerden) şöyle misak almıştı: 'Size kitap ve hikmet vereceğim. Daha sonra, beraberinizdekileri doğrulayan bir elçi (resul) geldiğinde ona inanacak ve onu destekleyeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi ve bu sözleşmeyi yerine getireceğinize söz verdiniz mi,' demişti. Onlar 'Kabul ettik,' deyince, 'Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahid olanlardanım,' demişti....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Artık Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Göklerde ve yeryüzündekiler, istekleriyle veya zorla ona teslîm olmuşlardır ve her şey de, sonucu, gerisin geriye, dönüp onun tapısına varacaktır....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar (ehl-i kitap), Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Göklerdeki ve yerdeki akıllı ve sorumlu varlıklar ister istemez ona boyun eğip, teslim olarak hükmüne rıza gösterdikleri, tesbih ile zikir halinde kanunlarına, kudretine boyun eğdikleri, İslâm’ı yaşadıkları halde, ehl-i kitap Allah’ın dininden, Allah’ın şerîatından başka din mi, düzen mi, medeniyet mi arıyor? Halbuki, sonuçta O’nun huzuruna götürülüp hesaba çekilecekler....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar (ehl-i kitap), Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 83. Ayet:
Hâlâ Allah'ın dininden gayrısını mı arıyorlar? Oysaki, göklerdeki şuurlulur da, yerdekiler de ister istemez O'na teslim olmuşlardır ve yalnız O'na döndürüleceklerdir....
Ali-İmran Suresi, 102. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Allaha nasıl korunmak gerekse öyle korunun, hakkile müttaki olun ve her halde müslim olarak can verin...
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Hepsi bir değildirler. Kitablıların içinde ayakda dikilen bir ümmet vardır ki gecenin saatlerinde onlar secdeye kapanarak Allahın âyetlerini okurlar. ...
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir....
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
ve hayra dair her ne yaparlarsa hiç bir zaman ona küfran ile karşılanmayacaklardır, ve Allah o müttakileri bilir...
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar (yükferuh). Tanrı, muttakileri bilendir....
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Ve hayırdan her ne yaparlarsa elbette küfrana uğramıyacaklardır. Ve Allah Teâlâ o mutta
kîle
ri hakkıyla bilendir....
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Ne hayır yaparlarsa, ondan mahrum bırakılacak değillerdir. Allah muttakileri, çok iyi bilmektedir....
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, kendi dışınızdakilerden müsteşar, danışman, sırlarınıza vâkıf olacak çalışma arkadaşı edinmeyin. Onlar, size fenalık etmekten, ortalık bulandırmaktan, bozgunculuk etmekten geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Kin ve düşmanlıkları ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde gizledikleri düşmanlıkları ise, daha fazladır. Aklınızı kullanırsanız eğer, size karşı azılı düşman olduklarının delillerini açıkladığımızı anlayacaksınız....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz....