Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ənfal Suresi, 19. Ayet:
(Ey kafirlər!) Əgər siz qələbə (hökm) istəyirsinizsə, artıq sizə qələbə (hökm) gəlmişdir. Əgər (küfrdən) əl çəksəniz, bu sizin üçün daha xeyirli olar. Əgər təkrar (peyğəmbərə qarşı düşmənçiliyə) qayıtsanız, Biz də (ona yardım etmək üçün) qayıdarıq. Dəstəniz nə qədər çox olsa da, sizi heç cür müdafiə edə bilməz. Çünki Allah möminlərlə bərabərdir. (Məkkəli müşriklər Bədr döyüşündə müsəlmanlardan sayca üstün olduqlarına arxalanaraq qalib gələcəklərini və Mədinəyə girərək müsəlmanları məhv edəcəklər...
Nəhl Suresi, 59. Ayet:
Ona verilən pis müjdə səbəbilə insanlardan gizlənər. O, onu (qız övladını) zəlillik içində yanındamı saxlasın, yoxsa torpağamı basdırsın (deyə düşünər). Görün, verdikləri hökm necə də pisdir! (Hüzaa və Kinanə qəbilələri: “Mələklər Allahın qızlarıdır!” - deyirdilər. Halbuki özləri qız uşaqlarını diri-diri torpağa basdırırdılar. Yuxarıdakı ayədə onların bu hərəkətləri təsvir edilməkdədir.)...
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Məscidülhəramın yanında (Hüdeybiyyədə) müqavilə bağladığınız kəslər (Bəni–Zəmirə və Kinanə qəbilələri) istisna olmaqla, müşriklərin Allah və Onun Peyğəmbəri yanında necə əhdi ola bilər?! Onlar sizinlə doğru-düzgün davrandıqca (əhdi pozmadıqca) siz də onlarla doğru-düzgün dolanın. Həqiqətən, Allah müttəqiləri (xəyanətdən, əhdi pozmaqdan çəkinənləri) sevər!...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hatırlayın! Musa, halkına: "Ey halkım! Siz buzağıyı edinmekle kuşkusuz kendinize zulmettiniz. Hemen tevbe edin ve böylece nefislerinizi öldürün. Bu Bari'nizin yanında sizin için hayırlı olandır." demişti. Sonra da O, tevbenizi kabul etmişti. Kuşkusuz O, Tevbeleri Kabul Eden'dir, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, Musa halkına: "Allah, sizden bir sığır kesmenizi istiyor." demişti. Onlar da: "Sen bizimle alay mı ediyorsun." dediler. Musa; "Cahillerden olmaktan, Allah'a sığınırım." dedi....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Fakat Rabb'lerine karşı gelmekten sakınan kimseler için, içinden ırmaklar akan Cennetler vardır. Onlar, orada sürekli kalıcıdırlar. Bu, Allah katından bir konaklamadır. İyi kimseler için, Allah katında olan daha hayırlıdır....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Musa, halkına: "Ey halkım! Allah'ın size verdiği nimetleri hatırlayın. Hani O, içinizden nebiler seçti; sizi melikler yaptı ve alemlerden hiç kimseye vermediği birçok şeyi size verdi." dedi....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah, Kendisinin onları sevdiği ve onların da O'nu sevdiği; Müminlere karşı alçak gönüllü, Kafirlere karşı izzetli, Allah yolunda cihad eden, kınayıcının kınamasından korkmayan bir halk getirir. İşte bu Allah'ın fazlıdır ki o fazlı dilediğine verir. Ve Allah, Yardımı Çok Kapsamlı Olan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah, ellerinizin ve oklarınızın ulaşabildiği bir kısım avla sizi dener. Ki görünmeyen yerde kendisine karşı gelmekten sakınanların kimler olduğunu bilmek için. Bundan sonra kim haddi aşarsa onun için elem verici bir azap vardır....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar, halkına karşı İbrahim'e verdiğimiz huccetlerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Kuşkusuz Rabb'in, En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyi Bilen'dir....
Əraf Suresi, 18. Ayet:
"Kovulmuş ve kınanmış olarak oradan çık. Onlardan kim sana uyarsa, Cehennem'i onlarla dolduracağım." dedi....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, Cehennem halkına, "Rabb'imizin bize söz verdiklerinin gerçek olduğunu gördük; siz de Rabb'inizin size söylediklerinin gerçek olduğunu gördünüz mü?" diye seslenirler. "Evet." derler. Aralarından bir çağırıcı, "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun." diye bağırır....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir hicap vardır. Ve A'raf' üzerinde de hepsini simalarından tanıyan kimseler vardır. Henüz Cennet'e girmemiş olan, fakat girmeyi uman Cennet halkına: "Size selam olsun." diye seslendiler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, Cennet halkına, "Suyunuzdan veya Allah'ın rızık olarak verdiği şeylerden biraz da bize verin." diye feryat ederler. Onlar, "Allah, bu ikisini Kafirlere haram kılmıştır." derler....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Ant olsun ki Biz, Nuh'u halkına gönderdik. "Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur; kuşkusuz ben, sizin için o büyük günün azabından korkuyorum." dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ad halkına da kardeşleri Hud'u gönderdik. "Ey halkım! Allah'a kulluk edin ve sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Yine de takva sahibi olmayacak mısınız?" dedi....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik: "Ey halkım: Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Rabb'inizden size bir beyyinat gelmiştir. İşte şu Allah'ın dişi devesi, sizin için bir ayettir. Bırakın onu, Allah'ın arzında otlasın. Kötü bir amaçla ona yaklaşmayın. Yoksa sizi yakın bir azap yakalar." dedi....
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Hani Lut da halkına şöyle demişti: "Ey halkım! Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı bir fahişeliği mi yapıyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 128. Ayet:
Musa, halkına: "Allah'tan yardım dileyin ve sabredin. Kuşkusuz yeryüzü Allah'ındır. Dilediği kulunu ona mirasçı kılar. Mutlu son takva sahibi olanlar içindir." dedi....
Əraf Suresi, 145. Ayet:
Ona verdiğimiz levhalarda öğüt olmak üzere her şeyi açık bir şekilde yazdık. "Onu kuvvetle tut ve halkına da onu en iyi şekilde tutmalarını buyur. Yakında size fasıkların yurdunu göstereceğim."...
Əraf Suresi, 150. Ayet:
Musa, halkına döndüğünde, öfke ve üzüntü içinde onlara: "Benim yokluğumda ne kötü işler yapmışsınız! Rabb'inizin emrini çabuklaştırdınız mı?" dedi. Levhaları bırakıp, kardeşinin başını tutup kendine çekti. "Ey annemin oğlu! Gerçekten bu halk beni zayıf buldu, neredeyse beni öldüreceklerdi; sen de düşmanları benimle sevindirme, beni bu zalim kimselerle bir tutma." dedi....
Tövbə Suresi, 93. Ayet:
Ancak imkanları olduğu halde senden izin isteyenler kınanmalıdır. Onlar, geride kalanlarla beraber olmayı istediler. Allah da onların kalplerini mühürledi. Bu yüzden artık onlar yaptıkları yanlışı idrak etmezler....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara, Nuh'un haberini anlat. Hani o halkına: "Ey halkım! Eğer aranızda durmam ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, bilin ki ben yalnızca Allah'a güveniyorum. Öyleyse yapacağınızı yapmak için şirk koştuklarınızla toplanıp karar verin. Sonra ne yapacaksanız yapın. Sonra bana fırsat vermeden aldığınız kararı hemen uygulayın!" demişti....
Hud Suresi, 25. Ayet:
Ant olsun ki! Biz, Nuh'u kendi halkına göndermiştik. "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım;"...
Hud Suresi, 50. Ayet:
Âd halkına kardeşleri Hud'u gönderdik. Dedi ki: "Ey halkım! Yalnızca Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka bir ilahınız yoktur; siz bu tutumunuzla iftira etmekten başka bir şey yapmıyorsunuz....
Hud Suresi, 61. Ayet:
Semud halkına da kardeşleri Salih'i gönderdik. Ey halkım: "Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yoktur." dedi. "Sizi yer yüzünde meydana getiren ve sizi orayı imar etmekle görevli kılan O'dur. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin. Sonra O'na tevbe ile yönelin. Rabb'im, Çok Yakın'dır, İsteklere Cevap Veren'dir."...
Hud Suresi, 70. Ayet:
Ona ellerini uzatmadıklarını görünce, onlardan kuşkulanıp korkuya kapıldı. "Korkma! Biz Lut halkına gönderildik." dediler....
Hud Suresi, 84. Ayet:
Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. "Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben, sizi bir hayır içinde görüyorum. Ve sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum." dedi....
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kadın: "İşte! Bu gördüğünüz, beni, kendisi hakkında kınadığınız kimsedir. Ant olsun ki, onun benim olmasını istedim, ancak o reddetti. Ama ondan istediğim şeyi yapmazsa, zindana atılacak ve kesinlikle burnu yere sürtülenlerden olacaktır." dedi....
Yusif Suresi, 82. Ayet:
"Gittiğimiz kasabanın halkına ve beraberinde olduğumuz kervana da sor. Kuşkusuz biz doğru söylüyoruz."...
Yusif Suresi, 92. Ayet:
Yusuf: "Bugün, size bir kınama yoktur. Allah, sizi bağışlayıcılığıyla bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir." dedi....
İbrahim Suresi, 6. Ayet:
Hani! Musa halkına demişti ki: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani O, sizi; oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakarak azabın en kötüsü ile cezalandıran Firavunculardan kurtarmıştı. Bunda, Rabb'inizden çok büyük bir sınav vardı."...
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
Ne zaman ki hüküm gerçekleşti, şeytan onlara: "Şüphesiz ki Allah'ın vaktiyle yaptığı uyarıların hepsi gerçekleşti. Ben de size vadettim. Benim verdiğim sözler ise boş çıktı. Zaten benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu. Ben size sadece çağrıda bulundum siz de kendiliğinizden çağrıma uydunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Gerçekten ben, daha önce beni Allah'a ortak koşmanızı da yok saymıştım." dedi. Zalimlerin hakkı ...
Hicr Suresi, 2. Ayet:
Gün gelecek, Kafirler: "Keşke Müslüman olsaydık." diye yakınacaklar....
İsra Suresi, 18. Ayet:
Kim aceleyi isterse, hak eden kimseye dilediğimiz şeyi çabuklaştırırız. Sonra onun için Cehennem'i mekan yaparız. Kınanmış ve kovulmuş olarak oraya girer....
İsra Suresi, 22. Ayet:
Allah ile birlikte başka bir ilah edinme. Yoksa kınanmış ve hor görülmüş olarak kalırsın....
İsra Suresi, 29. Ayet:
Elini bağlayıp boynuna asma. Onu büsbütün de açma. Aksi halde kınanırsın ve yaptığına pişman olur kalırsın....
İsra Suresi, 39. Ayet:
İşte bunlar, senin Rabb'inin, sana hikmetten vahyettiği şeylerdendir. Allah ile birlikte başka ilah edinme. Yoksa kınanmış ve kovulmuş olarak Cehennem'e atılırsın....
İsra Suresi, 59. Ayet:
Bizi ayet göndermekten alıkoyan şey, öncekilerin onu yalanlamış olmalarıdır. Semud halkına göz göre göre o dişi deveyi verdik. Onunla kendilerine zulmettiler. Ve Biz, ayetleri uyarmaktan başka bir şey için göndermeyiz....
Kəhf Suresi, 73. Ayet:
"Unutmuş olmamdan dolayı beni kınama ve bu işimden dolayı güçlük çıkarma." dedi....
Taha Suresi, 86. Ayet:
Bunun üzerine Musa, halkına öfkeli ve üzüntülü bir şekilde geri döndü: "Ey halkım, Rabb'iniz size iyi bir söz vermedi mi? Şimdi bu süre size uzun mu geldi? Yoksa Rabb'inizin gazabının üzerinize inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden döndünüz?" dedi....
Ənbiya Suresi, 40. Ayet:
Aslında, onlara ansızın gelecek ve onları şaşkına çevirecek. Artık onu geri çevirmeye güçleri yetmeyecek ve onlara süre de verilmeyecek....
Ənbiya Suresi, 52. Ayet:
Hani o, babasına ve halkına: "Kendinizi adadığınız bu heykeller nedir?" dedi....
Möminun Suresi, 6. Ayet:
Eşleri veya yeminle sahip oldukları hariç. Bundan dolayı kınanmazlar....
Möminun Suresi, 23. Ayet:
Ant olsun ki Biz, Nuh'u halkına gönderdik. "Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Hala takva sahibi olmayacak mısınız?" dedi....
Şüəra Suresi, 70. Ayet:
Babasına ve halkına; "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti....
Nəml Suresi, 12. Ayet:
"Ve elini koynuna sok. Kötülük olmaksızın onu bembeyaz olarak çıkar. Firavun ve halkına dokuz ayet ile git. Çünkü onlar fasık bir halk oldular."...
Nəml Suresi, 45. Ayet:
Ant olsun ki Semud halkına da, "Allah'a kulluk edin." diye kardeşleri Salih'i gönderdik. Ne var ki birbirleri ile çekişen iki grup oldular....
Nəml Suresi, 50. Ayet:
Plan yaptılar. Biz de planlarını boşa çıkardık. Fakat farkına varamadılar....
Nəml Suresi, 54. Ayet:
Lut, halkına şöyle demişti: "Göz göre göre fahişelik mi yapıyorsunuz?"...
Qəsəs Suresi, 76. Ayet:
Karun, Musa'nın halkından birisiydi. Halkına karşı azgınlaştı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, onların anahtarlarını güçlü bir topluluk zor taşıyordu. Halkı ona: "Şımarma! Allah şımaranları sevmez." demişti....
Ənkəbut Suresi, 14. Ayet:
Ant olsun ki Nuh'u halkına gönderdik. Onların içinde bin aydan elli yıl eksik kaldı. Sonunda haksızlık edenleri tufan aldı....
Ənkəbut Suresi, 28. Ayet:
Hani Lut halkına: "Siz, bu alemde sizden önce yaşamış olanların hiçbirinin yapmadığı bir fahişeliğe yöneliyorsunuz." demişti....
Ənkəbut Suresi, 36. Ayet:
Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şuayb: "Ey halkım! Allah'a kulluk edin. Ahiret Günü'nü umut edin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!" dedi....
Saffat Suresi, 124. Ayet:
Hani o, halkına: "Siz, takva sahibi olmayacak mısınız?" demişti....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semud halkına gelince, onlara doğru yolu göstermiştik. Fakat onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Bunun üzerine, yaptıkları şeyler nedeniyle, alçaltıcı azabın yıldırımı onları yakaladı....
Zuxruf Suresi, 26. Ayet:
Bir zamanlar İbrahim, babasına ve halkına: "Ben sizin kulluk ettiklerinizden uzağım demişti."...
Zuxruf Suresi, 44. Ayet:
Kuşkusuz o sana ve halkına bir öğüttür. Ondan sorulacaksınız....
Zuxruf Suresi, 51. Ayet:
Firavun, halkına seslendi: "Ey halkım! Mısır'ın egemenliği ve ayaklarımın altından akıp giden şu nehirler benim değil mi? Görmüyor musunuz?"...
Zariyat Suresi, 54. Ayet:
O halde onlardan yüz çevir. Artık kınanacak değilsin....
Səff Suresi, 5. Ayet:
Hani Musa, halkına: "Ey halkım! Benim, size Allah tarafından gönderilen bir resul olduğumu bildiğiniz halde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?" demişti. Ne zaman ki onlar eğrildiler, Allah da onların kalplerini eğriltti. Allah, fasıklar topluluğuna doğru yolu göstermez....
Qələm Suresi, 49. Ayet:
Eğer Rabb'inden yeniden bir nimet ulaşmasaydı, kınanmış olarak boş bir yere atılmış olacaktı....
Məaric Suresi, 30. Ayet:
Eşleri veya antlaşma yolu ile sahip oldukları hariç. Şüphesiz onlar kınanmazlar....
Nuh Suresi, 1. Ayet:
Biz Nuh'u halkına, kendilerine acı veren bir azap gelmezden önce onları uyarması için gönderdik....
Qiyamə Suresi, 2. Ayet:
Hayır, çok kınayan benliğe yemin ederim....
Şəms Suresi, 13. Ayet:
Allah'ın resulü Salih onlara, "O, Allah'ın dişi devesidir, onun su içme hakkına dokunmayın." dedi....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu (Kur'an-ı Kerim) doğruluğunda şüphe olmayan bir kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet rehberidir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu, dogrulugu suphe goturmeyen ve Allah'a karsi gelmekten sakinanlara yol gosteren Kitab'dir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Bu, doğruluğu şüphe götürmeyen ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren Kitap'dır....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir....
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
İşte sana o Kitap! Kuşku,çelişme, tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, korunup sakınanlar için....
Bəqərə Suresi, 7. Ayet:
Hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmemeleri, inkârları sebebiyle, Allah onların kalplerini, kafalarını anlayışsız, kulaklarını duyarsız hale getirir. Gözlerinde de bir perde vardır, basiretleri bağlanmıştır. Büyük bir cezayı hak etmişlerdir....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
1.
allâhe
: Allah
2.
yuhâdiûne
: aldatırlar
3.
ve
: ve
4.
ellezîne
: o kimseler, onlar
<...
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Allahı ve mü'minleri aldatmağa çalışırlar, halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varamazlar...
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sadece kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Allâhı da, îmân edenleri de (gûyâ) aldatırlar. Halbuki onlar kendilerinden başkasını aldatmazlar da yine farkına varmazlar. ...
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Allah’ı ve îmân edenleri aldatmaya çalışırlar. Hâlbuki sâdece kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Güya Allah'ı ve inananları aldatmaktadırlar. Oysa kendilerini aldatırlar da farkına bile varmazlar....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbinize ibâdet ediniz ki korunup sakınanlar olabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan (haleka) rabbinize kulluk (ibadet) edin ki korunasınız / sakınasınız (tettekune)....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz ki sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa, halkına demişti ki: 'Ey halkım, sizler buzağıya tapmakla nefsinize (kişilik, öz, ruh) zulmettiniz. Yaratıcınıza tövbe edin ve nefsinizi (egonuzu) öldürün. Bu, yaratıcınız katında sizin için daha iyidir.' O, sizi affeder. Elbette O, tövbeleri kabul edendir, Rahim'dir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve Musa, halkına (dönüp) "Ey halkım!" demişti. "Doğrusu buzağıya taparak kendinize karşı suç işlediniz, o halde tevbe ederek (tekrar) Yaratıcınıza yönelin ve nefsinizi yok edin; bu, sizin için Yaratıcınızın katında en hayırlısı olacaktır." Bunun üzerine O, tevbenizi kabul etmişti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, Rahmet Dağıtan....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve “Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab’ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün (gafil olmayın)” demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Gene bir vakit sizden söz almıştık, Tur dağını üstünüze yüceltmiştik. Size verdiğimiz kitabı azimle alın, sakınanlardan olmak için de içindeki emirleri anın demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) "Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın, ki sakınasınız."...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden kesin soz almistik. Tur dagini yukselterek tepenize dikmistik. «Allah'a karsi gelmekten sakinanlardan olabilmeniz icin, size verdigimiz Kitab'a kuvvetle sarilin, onda bulunanlari hatirda tutun» demistik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Ve hatırlayın ki, sizden (atalaranızdan) (Tevrat ile dosdoğru amel edeceklerine dair) söz almıştık. Tûr'u üstünüze kaldırmış ve koruna-sınız, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye «Size verdiğimiz kitabı kuvvetle (imân ve idrâk ciddiyetiyle) tutun, içinde olan (buyrukları) hatırlayın» demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden kesin söz almıştık. Tur dağını yükselterek tepenize dikmiştik. 'Allah'a karşı gelmekten sakınanlardan olabilmeniz için, size verdiğimiz Kitab'a kuvvetle sarılın, onda bulunanları hatırda tutun' demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Ve bir zaman sizin sağlam sözünüzü almış, Tûr (dağın)ı da üzerinize (hemen yıkılacak bir vaziyette) kaldırmıştık. 'Size verdiğimiz (Kitâb)ı kuvvetle tutun ve içinde bulunanları (amel ederek) hatırlayın ki, (günahlardan) sakınasınız!' (buyurmuştuk)....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden sapa sağlam söz almıştık. Dağı da üzerinize kaldırmış: -Allah’a karşı gelmekten sakınabilmeniz için size verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onun içindekileri aklınızda tutun, demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani, sizden şu şekilde kesin söz almış da Tûr'u üzerinize kaldırmıştık: "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayıp zikredin ki, sakınabilesiniz."...
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
(65-66) Icinizden cumartesi gunu azginlik edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara «Asagilik birer maymun olunuz» dedik"; bunu, cagdaslarina ve sonradan geleceklere bir ceza ornegi ve Allah'a karsi gelmekten sakinanlara ogut olsun diye yaptik....
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
(65-66) İçinizden cumartesi günü azgınlık edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara 'Aşağılık birer maymun olunuz' dedik; bunu, çağdaşlarına ve sonradan geleceklere bir ceza örneği ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara öğüt olsun diye yaptık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
O zaman bunu görenlerle sonradan gelenlere ibret, sakınanlara da bir öğüt olmak üzere onları maymun şekline sokmuştuk....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
(65-66) Icinizden cumartesi gunu azginlik edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara «Asagilik birer maymun olunuz» dedik"; bunu, cagdaslarina ve sonradan geleceklere bir ceza ornegi ve Allah'a karsi gelmekten sakinanlara ogut olsun diye yaptik....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
İşte Biz bu (milletin tutumunu ve başlarına gelen kötü sonuçları) kendi devirlerinde yaşayanlara ve sonradan gelecek olanlara bir ibret ve takva (Allah'tan korkup kötülüklerden sakınan irfan) sahiplerine bir öğüt kıldık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
(65-66) İçinizden cumartesi günü azgınlık edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara 'Aşağılık birer maymun olunuz' dedik; bunu, çağdaşlarına ve sonradan geleceklere bir ceza örneği ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara öğüt olsun diye yaptık....
Bəqərə Suresi, 66. Ayet:
Bunu da, hem onların çağdaşlarına, hem de sonradan geleceklere bir ibret, sakınanlara ise bir öğüt olsun diye yaptık....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, Musa halkına: 'ALLAH bir düve boğazlamanızı emrediyor,' demişti. 'Bizimle alay mı ediyorsun,' deyince de 'Cahilce davranmaktan ALLAH'a sığınırım,' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, o zaman Musa, halkına: "Dinleyin! Allah bir sığır kurban etmenizi emrediyor" demişti. Onlar: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. O: "Bu kadar cahil olmaktan Allah'a sığınırım!" diye cevap verdi....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
1.
summe entum
: sonra siz
2.
hâulâi
: onlar
3.
taktulûne
: öldürüyorsunuz
4.
enfuse-kum
: kendileriniz, sizin nef...
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
Kim Allâh'a (Ulûhiyet hakikatine), Melekî boyuta (âlemlerde Allâh isimlerinin işaret ettiği anlamların açığa çıkmasına) ve Rasûllerine (hakikati dillendirmeleri için irsâl ettiklerine), Cibrîl'e (Allâh ilminin inzâli işlevine), Mikail'e (maddi - manevî rızkına yönlendirip erdiren kuvve) düşman olursa, muhakkak ki Allâh (o) gerçeği örtenlerin düşmanıdır!...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitabın çoğunluğu, hakikat kendilerine ayan beyan belli olduktan sonra, sırf, içlerindeki kıskançlıktan dolayı sizi imânınızdan vazgeçirip küfre döndürmeyi arzu ederler. Buna rağmen Allah’ın onlarla ilgili planını gerçekleştirinceye kadar onları sorgusuz sualsiz affedin, azarlamadan, kınamadan onlara hoşgörü ile davranın. Allah’ın gücü kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden çok kimseler -ki onlar için İslâm ve Kur’an, zâhir ve açık olmuşken- nefislerindeki hasedlerinden ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre çevirmek isterler. Şimdi, ey Müslümanlar, Allah, savaş etmek veya cizye almak husûsunda (size) emredinceye kadar, onları bağışlayın ve kınamayın. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
İbrahim, 'Rabbim, burayı güvenlik yeri kıl. ALLAH'a ve ahiret gününe inanan halkına ürünlerle rızık ver,' deyince, 'İnkar edene de rızık vereceğim. Onu kısa bir süre geçindirir, sonra onu ateş cezasına mahkum ederim. Ne kötü bir uğrak yeridir orası!,' dedi....
Bəqərə Suresi, 154. Ayet:
Allah yolunda, İslâm uğrunda canlarını feda eden yiğitlere, ölüler demeyin. Hayır onlar ölü değil, ebedî hayat ile diridirler. Fakat siz onlardaki hayatın farkına varamazsınız....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Fakat (Allah) size, sadece ölü hayvan etini, kanı ve domuz etini haram kıldı. Ve Allah'tan başkası için olanı (putlar ve şahıslar adına kesilen hayvanı) helâl kılmadı. Ama kim zarurette (açlıkta ve zor durumda) kalırsa, o taktirde (başkasının) hakkına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak (şartıyla) onun üzerine günah yoktur. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Söz budur ancak. O, size ölü hayvan etini, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası için kesilen hayvanı haram etmiştir. Fakat zorda kalan, başkasının hakkına el uzatmamak ve zaruret miktarını da aşmamak üzere yerse günah etmiş olmaz. Çünkü Allah, suçları örten rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, ancak size ölüyü (ölü hayvan etini), kanı, domuz etini; bir de Allah'dan başkası adına boğazlanan hayvanı haram kılmıştır. Ama (açlıktan) darda kalana, (başkasının hakkına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak şartiyle) günah yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir...
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
o size yalnız şunları haram kıldı: meyte, kan, hınzır eti, bir de Allahın gayrisinin namına kesilen; sonra kim bunlardan yemeğe muztar kalırsa diğerin hakkına tecavüz etmemek ve zaruret mıkdarını geçmemek şartile ona da günah yükletilmez, çünkü Allah gafur, rahîmdir...
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, size, yalnız hayvan ölüsü, kan, domuz eti ve Allah'tan başkası adına kesileni yasakladı. Ancak, kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zorunlu olan miktarı geçmemek şartıyla ona da günah yükletilmez. Çünkü Allah, çok bağışlayan ve merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir de Allah'tan başkası adına kesilen hayvanlar. Sonra kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
(O,) size ancak ölüyü (usûlünce kesilmeden veya avlanmadan ölen hayvanı),(akan) kanı, domuz etini ve kendisi Allah’dan başkası için kesilen (hayvanın etin)i haram kılmıştır. Fakat (başkasının hakkına) tecavüz edici olmadan ve haddi (zarûret mikdârını)aşıcı olmadan kim (bunlardan ölmeyecek kadar yemeye) mecbur kalırsa, artık ona bir günah yoktur. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O size leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanın etini haram kıldı. Kim mecbur kalırsa başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret miktarını geçmemek şartıyla bunlardan yemesinde günah yoktur. Allah gafurdur, rahimdir. (günahları çok affeder, merhamet ve ihsanı boldur)....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O, size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkasının adına kesilmiş olan şeyi haram kıldı. Kim bunlardan yemek zorunda kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmeden ve haddi aşmadan yemesinden dolayı ona bir günah olmaz. Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve d...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğuya, batıya çevirip durmanız, hayır sayılmaz ki. Hayır ve taat sahipleri, Allah'a, son güne, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan, Allah sevgisiyle yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyenlere ve esirlere mal veren, namaz kılan, zekât veren, ahdettikleri zaman ahitlerine vefa eden, sıkıntı ve şiddet vakitlerinde sabreden kişilerdir. Onlardır sözleri doğru olanlar, onlardır sakınanlar....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yuzlerinizi dogudan yana ve batidan yana cevirmeniz iyi olmak demek degildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gunune, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakinlarina, yetimlere, duskunlere, yolculara, yoksullara ve koleler ugrunda mal veren, namaz kilan, zekat veren ve ahidlestiklerinde ahidlerine vefa gosterenler, zorda, darda ve savas alaninda sabredenlerdir. Iste onlar dogru olanlardir ve sakinanlar ancak onlardir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz (hakikî imânı yansıtan) iyilik ve erdemlik değildir. Ama (gerçek) iyilik ve erdemlik: Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inananların, malı —ona olan sevgisiyle— yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, köle ve esirleri kurtarmaya harcayanların, namaz kılan ve zekât verenlerin; andlaşıp anlaştıkları zaman verdikleri sözü yerine getirenlerin; zorda, darda ve savaşın kızıştığında sabredenlerin (bu. durumlar...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Erginlik, yüzlerinizi bir doğu bir batı tarafına çevirmeniz değildir. Ancak eren Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman edip yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal veren, hem namazı kılan, hem zekatı veren, sözleştikleri vakit sözlerini yerine getiren, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve savaşın kızıştığı anda sabır gösterenlerdir. İşte bunlardır doğru olanlar ve bunlardır Allah'tan korkup kötülüklerde...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülen kimselerin hakkını almak için size kısas farz kılındı. Hür hür ile, köle köle ile, dişi dişi ile kısas olunur. Ama kim, maktûlün velisi tarafından affedilirse kısas düşer. Bundan sonra, diyeti ona güzel bir şekilde ve tam olarak ödemek gerekir. Bu esneklik Rabbiniz tarafından bir kolaylık ve lütuftur. Artık kim bundan sonra karşıdakinin hakkına tecavüz ederse, Ona son derece acı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 179. Ayet:
O hâlde ey akıl sâhibleri, (bilin ki) sizin için kısasta hayat vardır. Tâ ki siz (bu sâyede bir başkasını haksız yere öldürmekten) sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 179. Ayet:
Kısasta sizin için hayat vardır, ey akıl sahibleri. Ta ki, sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Biriniz ölürken kendisinden sonra bir hayır bırakacaksa anasına, babasına ve yakınlarına, örfe uyarak vasiyette bulunmalı. Bu, sakınanlara bir haktır, bir borçtur....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı)....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Birinize olum geldigi zaman, eger mal birakiyorsa, ana babaya, yakinlara, uygun bir tarzda vasiyet etmesi Allah'a karsi gelmekten sakinanlara bir borc olarak size farz kilindi....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Birinize ölüm geldiğinde, bir hayr (çokça mal) bırakacaksa, ana - babaya, yakınlara uygun ve meşru' bir biçimde vasiyette bulunması, —Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlara yerine getirilmesi bir hak olmak üzere— size farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Birinize ölüm geldiği zaman, eğer mal bırakıyorsa, ana babaya, yakınlara, uygun bir tarzda vasiyet etmesi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir borç olarak size farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Birinize ölüm geldiği vakit, bir mal bırakacaksa, babası, annesi ve en yakın akrabası için meşru bir biçimde vasiyette bulunması, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar üzerine yapılması gerekli bir hak olarak üzerinize yazıldı....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Sizden birine ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması - Tanrı'ya karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak - size yazıldı....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı) ....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
(183-18) 4 Ey Inananlar! Oruc, sizden oncekilere farz kilindigi gibi, Allah'a karsi gelmekten sakinasiniz diye, size sayili gunlerde farz kilindi. Icinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutar. Oruca dayanamiyanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir. Kim gonulden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruc tutmaniz eger bilirseniz sizin icin hayirlidir....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
(183-184) Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamıyanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey îmân edenler! Sizden evvelkilere farz kılındığı gibi, oruç tutmak (sizin de)üzerinize farz kılındı; tâ ki (günahlardan) sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Ey imân edenler! Oruç sizden evvelkilerin üzerine farz olduğu gibi sizin üzerinize de farz olmuştur. Tâ ki sakınabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
-Ey İman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız diye size de farz kılındı....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(183-18) 4 Ey Inananlar! Oruc, sizden oncekilere farz kilindigi gibi, Allah'a karsi gelmekten sakinasiniz diye, size sayili gunlerde farz kilindi. Icinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutar. Oruca dayanamiyanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir. Kim gonulden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruc tutmaniz eger bilirseniz sizin icin hayirlidir....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(183-184) Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamıyanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sizin için oruç gecesi kadınlarınızla mücâmaatta bulunmak helâl kılındı. Onlar sizin için libastır. Siz de onlar için libassınızdır. Muhakkak sizin nefislerinize hıyanet edeceğinizi Allah Teâlâ bildi ve tevbenizi kabul etti ve sizden (günahlarınızı) af buyurdu. Şimdi onlara mübaşerette bulununuz. Ve Allah Teâlâ'nın sizler için yazdığı şeyi isteyiniz. Ve sizler için fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden tebeyyün edinceye kadar yiyiniz ve içiniz. Sonra orucu ertesi geceye kadar tam tutunuz. Ve siz ...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allah’a karşı gelmekten sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana hilaller hakkında soruyorlar. De ki: 'Onlar, insanlar açısından ve hacc mevsiminin belirlenmesi için zaman ölçüleridir.' İyilik evlere arka taraflarından gelmeniz değildir, aksine iyilik (fenalıklardan) sakınanın tutumudur. Evlere kapılarından girin ve Allah'tan korkun. Umulur ki kurtuluşa erersiniz. [38]...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana, hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorarlar. De ki: "O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir. İyilik (birr), evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama iyilik sakınan(ın tutumudur). Evlere kapılarından girin. Allah'tan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
(Ey Rasûlüm), sana yeni doğan aylardan soruyorlar. De ki: “- Onlar, insanların muameleleri ve hacc için vakit ölçüleridir. İyilik, (cahiliyet devrinde yapıldığı gibi) evlere arkalarından (girmeniz) gelmeniz değildir. Lâkin iyilik ve hayır, haramlardan sakınanın iyiliğidir. Evlere kapılarından gelin ve Allah’dan korkun ki, kurtulasınız....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana hilal halindeki aylari sorarlar. De ki: «Onlar, insanlarin ve hac vakitlerinin olcusudur". Evlere arkalarindan girmeniz iyi degildir; iyi kimse kotulukten sakinan kimsedir. Evlere kapilarindan girin; Allah'tan sakinin ki muradiniza erersiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana hilal halindeki ayları sorarlar. De ki: 'Onlar, insanların ve hac vakitlerinin ölçüsüdür'. Evlere arkalarından girmeniz iyilik değildir; iyi kimse kötülükten sakınan kimsedir. Evlere kapılarından girin; Allah'tan sakının ki muradınıza erersiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Ey Muhammed, sana hilâl aşamasındaki aylar hakkında soru soruyorlar. De ki; «Onlar insanlar ve Hacc için zaman ölçüsüdürler.» Evlere arka taraflarından girmeniz iyiliğe uygun bir davranış değildir. İyiliğe uygun davranış, kötülükten sakınarak evlere kapılarından girenlerin tutumudur. Allah'tan korkunuz ki, kurtuluşa, umduğunuza eresiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana hilalleri (doğuş halindeki ayları) soruyorlar. De ki: "O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir. İyilik (birr), evlere arkalarından gelmeniz / girmeniz değildir, ama iyilik sakınan(ın tutumudur). Evlere kapılarından girin. Tanrı'dan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana yeni doğan ayları sorarlar. De ki: «O, insanların fâidesi için, bir de hacc için vakit ölçüleridir, iyilik ve taat, evlere arkalarından gelmeniz değildir. Fakat iyilik (eden; Allaha muhalefetden) sakınandır. Evlere kapılarından gelin. Allahdan korkun. Tâki muraadınıza kavuşasınız. ...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Sana hilâllerden de soruyorlar. De ki: 'Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.' İyilik, (bâtıl bir âdetinize binâen) evlere arkalarından girmeniz değildir; fakat iyilik, (günahlardan) sakınan kimse(nin iyiliği)dir. Artık evlere kapılarından girin ve Allah’dan sakının, tâ ki kurtuluşa eresiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana yeni doğan ayları sorarlar de ki: -Onlar, insanlar için ve hac için vakit ölçüleridir. Evlere arkasından girmeniz iyi değildir. Fakat iyi kimse kötülükten sakınan kimsedir. Evlere kapılarından girin. Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana hilâlleri sorarlar. De ki: Onlar insanlar için; özellikle hac için vakit ölçüleridir. Evlere arka taraftan girmeniz fazilet değildir. Asıl fazilet, haramlardan sakınan insanın gösterdiği fazilettir. Öyleyse evlere kapılardan girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki umduğunuza kavuşasınız....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana, hilalleri (doğuş halindeki ayları) sorarlar. De ki: «O, insanlar ve hacc için belirlenmiş vakitlerdir. İyilik (birr), evlere arkalarından gelmeniz değildir, ama iyilik sakınan(ın tutumudur) . Evlere kapılarından girin. Allah'tan sakının, umulur ki kurtuluşa erersiniz....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir. O hâlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, (fakat ileri gitmeyin). Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, haram aya bedel. Saygı karşılıklıdır. Şu halde kim size tecavüz ederse onun tecavüz ettiği gibi siz de ona saldırın, düşmanlara tecavüzde bulunun. Sakının Allah'tan ve bilin ki Allah, ancak kendisinden korunanlarla ve sakınanlarladır....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler de karşılıklıdır. Size kim saldırıda bulunursa, onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın. Allah'a karşı gelmekten de sakının ve bilin ki Allah sakınanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup sakınanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Hurmetli ay, hurmetli aya mukabildir, hurmetler karsiliklidir; o halde, size tecavuz edene, size tecavuz ettikleri gibi tecavuz edin. Allah'tan sakinin ve Allah'in sakinanlarla beraber oldugunu bilin....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Hürmetli ay, hürmetli aya mukabildir, hürmetler karşılıklıdır; o halde, size tecavüz edene (saldırana), size saldırdıkları gibi saldırın. Allah'tan sakının ve Allah'ın sakınanlarla beraber olduğunu bilin....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay ancak iki taraflı gözetilebilir/Haram ay haram aya karşılıktır. Ateşkese uymak da / hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa onların saldırdığı gibi siz de onlara saldırın. Tanrı 'dan korkup sakının ve bilin ki Tanrı, muhakkak ki korkup sakınanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, Haram aya bedeldir. Hürmetler karşılıklıdır. O halde kim size saldırırsa siz de aynısıyla karşılık verin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah bu sakınanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, haram aya karşılıktır: hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki muhakkak Allah, korkup sakınanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde, azgınlık edip size saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, kendisinden korkup sakınanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Ve minhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve
kınâ
azâben nâr(nâri)....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Sayılı günlerde Allah’ı anın (telbiye ve tekbir getirin). Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Sayılı günlerde (eyyam-ı teşrikte telbiye ve tekbir getirerek) Allah'ı anın. Kim iki gün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dönmek isterse, ona günah yoktur. Bunlar günahtan sakınanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki hepiniz O'nun huzurunda toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Sayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde (Mina'dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. (Bu) sakınan için(dir). Allah'tan korkup sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Allah'i sayili gunlerde anin. Gunahtan sakinan kimseye, acele edip, Mina'daki ibadeti iki gunde bitirirse gunah yoktur, geri kalsa da gunah yoktur. Allah'tan sakinin. O'nun katinda toplanacaginizi bilin....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Ve sayılı günlerde Allah'ı anın.. Kim iki günde (Minâ'dan ayrılmak için) acele ederse, ona hiçbir günah yoktur. Kim de geri kalırsa, ona da hiçbir günah yoktur. (Tabii bu) Allah'tan korkup günahlardan sakınan içindir. Artık Allah'tan korkun ve bilin ki herhalde siz O'na haşrolunacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Allah'ı sayılı günlerde anın. Günahtan sakınan kimseye, acele edip, Mina'daki ibadeti iki günde bitirirse günah yoktur, geri kalsa da günah yoktur. Allah'tan sakının. O'nun katında toplanacağınızı bilin....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Sayılı günlerde (eyyam-ı teşrikte telbiye ve tekbir getirerek) Allah'ı anın. Kim iki gün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dönmek isterse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Bunlar günahtan sakınanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki hepiniz O'nun huzurunda toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Sayılı günlerde (Mina'da) Tanrı'yı anın. İki günde (Mina'dan dönmek için) elini çabuk tutana/acele edene günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. (Bu) sakınan için(dir). Tanrı'dan korkup sakının ve gerçekten bilin ki siz O'na döndürülüp toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
O hâlde sayılı günlerde (teşrik günlerinde) Allah’ı (tekbirlerle) zikredin! Bundan böyle kim iki günde (Mina’dan dönmek için) acele ederse, artık ona bir günah yoktur. Kim de (Üçüncü güne) geri kalırsa ona da bir günah yoktur. (Bu, günahlardan) sakınanlar içindir. Öyleyse Allah’dan sakının ve bilin ki, doğrusu siz O’nun huzûruna toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Allah’ı sayılı günlerde de anın. Günahtan sakınan kimseye, acele edip (Mina’daki ibadeti) iki günde bitirse de günah yoktur, geri kalsa da günah yoktur. Allah’tan sakının, onun katında toplanacağınızı bilin....
Bəqərə Suresi, 203. Ayet:
Sayılı günlerde Allah'ı anın. İki günde (Mina'dan dönmek için) elini çabuk tutana günah yoktur, geri kalana da günah yoktur. (Bu) sakınan için(dir.) Allah'tan korkup sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp toplanacaksınız....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kâfir olanlara dünya yaşayışı, süslü gösterildi de inananların bir kısmıyla alay ediyorlar. Fakat Allah'tan sakınan iman sahipleri, kıyamet gününde onlardan üstündür. Allah, dilediğine sayısız nîmet verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkar edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Inkar edenlere, dunya hayati guzel gorunur, onlar, inananlarla alay ederler, oysa, Allah'a karsi gelmekten sakinanlar kiyamet gunu onlarin ustunde olacaklardir. Allah diledigini hesabsiz sekilde riziklandirir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkarcılara dünya hayatı pek süslendi. İnananlarla alay ediyorlar. Oysa Allah'tan korkup günah ve kötülüklerden sakınanlar Kıyamet günü onların (birçok derecelerle) üstündedir. Allah dilediğine (nimetler kapısını açıp) hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkar edenlere, dünya hayatı güzel görünür, onlar, inananlarla alay ederler, oysa, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar kıyamet günü onların üstünde olacaklardır. Allah dilediğini hesabsız şekilde rızıklandırır....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız lutufta bulunur....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Dünya hayatı kâfirlere cazip görünür. Bunlar müminler ile alay ederler. Oysa Allah'ın azabından sakınanlar, Kıyamet günü, kâfirlerden üstün konumdadırlar. Allah dilediğine hesapsız olarak rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kafirler için dünya hayatı çekici kılındı (süslendi). Onlar, inananlardan kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Tanrı dilediğine hesapsız rızk verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkâr edenlere dünya hayâtı süslenmiştir de îmân edenlerle alay ediyorlar. Hâlbuki(günahlardan) sakınanlar, kıyâmet gününde onların üstündedirler. Allah ise, dilediği kimseyi hesabsız rızıklandırır....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkâr edip kâfir olanlara dünya hayatı süslü gösterildi. Bu yüzden onlar inananlarla alay ederler. Oysa ki Allah'tan korkup karşı gelmekten sakınanlar, kıyamet gününde onların üstünde olacaklardır. Allah dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
Kâfirlere dünya hayatı süslü gösterildi; Bu yüzden iman edenlerle eğlenirler. Halbuki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, kıyamet günü öbürlerinin üstündedir. Allah dilediğine hesapsız nimetler verir....
Bəqərə Suresi, 212. Ayet:
İnkâr edenlere dünya hayatı çekici kılındı (süslendi) . Onlar, iman edenlerden kimileriyle alay ederler. Oysa korkup sakınanlar, kıyamet günü onların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah sizi yeminlerinizdeki yanılmadan dolayı kınamaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlere uymazsanız sizi sorumlu tutar. Allah çok affedicidir, cezayı çabuklaştırmaz (tövbe için fırsat tanır)....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanmış kadınların örfe göre geçimlerinin sağlanması onların hakkıdır. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir borçtur....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanan kadınlar için de artık ve eksik olmamak üzere bir şey vermek gerek. Bu da sakınanlara bir borçtur....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
(Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır. Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Bosanan kadinlari, haksizliktan sakinanlara bir borc olmak uzere, uygun bir surette faydalandirma vardir....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanan kadınlara da örfe uygun bir yarar sağlanması, Allah'tan korkup günah ve kötülüklerden sakınanlar üzerine bir haktır....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanan kadınları, haksızlıktan sakınanlara bir borç olmak üzere, uygun bir surette faydalandırma vardır....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
(Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır. Bu sakınanlar üzerine bir hak (borç)tır....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Ve boşanmış kadınlar da güzel bir şekilde geçimlerini sağlama (hakkına) sahip olacaklardır. Bu, Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyan herkes için bir görevdir....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanmış eşlere de örfe göre gönüllerini alacak hediye vermek gerekir. Bu, haksızlıktan sakınan takvâlılara bir borçtur....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanmış (kadın) ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay) ları vardır. Bu korkup sakınanlar üzerinde bir haktır....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanmış kadınlar için de uygun şekilde bir nafaka vardır ki, bu da haksızlıktan sakınanların üzerine bir borçtur....
Bəqərə Suresi, 243. Ayet:
Görmedin mi o kimseleri ki, onlar binlerce kişi oldukları halde ölümden sakınarak yurtlarından çıktılar. Allah Teâlâ ise onlara, «Ölünüz!» diye emretti. Sonra da onları diriltti. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ nâs hakkında fazl sahibidir. Fakat nâsın pek çokları şükretmezler....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Ve Talut, kuvvetleriyle yola koyulduğunda "Bakın," dedi, "Allah sizi şimdi bir nehirle imtihan edecek: ondan içen benden olmayacak, onu tatmaktan sakınan ise benden olacaktır; ondan sadece bir avuç dolusu içen ise affa mazhar olacaktır." Ancak, birkaçı dışında hepsi ondan (dolu dolu) içtiler.O ve ona inananlar nehri geçer geçmez ötekiler: "Calut ve kuvvetlerine karşı (koymak için) bugün hiç gücümüz yok!" dediler.(Ama) kesin olarak Allah'a kavuşacaklarını bilenler: "Nice küçük topluluklar, Allah'...
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Eğer sadakaları açıkça verirseniz, işte o ne iyi! Eğer onları gizler de onları fakirlere(öyle) verirseniz, artık bu sizin için daha hayırlıdır. Böylece (Allah,) kötülüklerinizden bir kısmını sizden örter (sadakalarınızı, kul hakkına ilişmeyen günahlarınıza keffâret kılar). Ve Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdâr olandır....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi: O da, sakınanlar için, ebedî olan ve kıyılarından ırmaklar akan, içinde tertemiz eşler bulunan bahçelerdir ve Allah'ın sizden râzı oluşudur. Allah, kullarını görür....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: 'Size bundan daha hayırlı olanını bildireyim mi? Fenalıklardan sakınanlar için Rableri katında altından ırmaklar akan ve içerisinde sürekli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kulları görmektedir.'...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir."...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
"Bundan daha iyisini size haber vereyim mi? Allah'a karsi gelmekten sakinanlara, Rab'lerinin katinda, altlarindan irmaklar akan ve orada temelli kalacaklari cennetler, tertemiz esler ve Allah'in rizasi vardir. Allah kullarini hakkiyle gorucudur....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: Bundan daha iyisini size haber vereyim mi? Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, Rab'lerinin katında, altlarından ırmaklar akan ve orada temelli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah kullarını hakkiyle görücüdür....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: "Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar için rablerinin katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Tanrı'nın rızası vardır. Tanrı, kulları hakkıyla görendir"...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: 'Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi?' (Günahlardan) sakınanlar için Rableri katında altlarından nehirler akan, içinde ebedî olarak kalıcı oldukları Cennetler, tertemiz zevceler ve Allah’dan bir rıdvân (râzı olması)vardır! Ve Allah, kulları(nı) hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: -Size, bundan daha hayırlı olanı haber vereyim mi? Allah’tan korkan/günahlardan sakınanlara, altından nehirler akan ebedi kalacakları cennetler vardır. Tertemiz eşler ve Allah’ın güzel kabulü vardır. Allah, kullarını hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
- De ki: "Size, ihtirasla istediğiniz o şeylerden çok daha iyisini bildireyim mi? İşte Allah’a karşı gelmekten sakınan müttakiler için Rab’leri nezdinde içinden ırmaklar akan cennetler olup, kendileri orada ebedî kalacaklardır. Hem orada onlara tertemiz eşler ve hepsinin de üstünde Allah’ın rızası vardır. Allah bütün kullarını hakkıyla görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
De ki: «Size bundan daha hayırlı olanı bildireyim mi? Korkup sakınanlar için Rablerinin katında, içinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla görendir.»...
Ali-İmran Suresi, 16. Ayet:
Ellezîne yekûlune rabbenâ innenâ âmennâ fagfir lenâ zunûbenâ ve
kınâ
azâben nâr(nâri). ...
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
İsa, onların hakikati reddettiklerinin farkına varınca sordu: "Kim Allah yolunda benim yardımcılarım olacak?" Beyazlara bürünmüş olanlar cevap verdi: "Biz, (Allah yolunda) senin yardımcıların olacağız! Biz Allah'a inanırız: Sen de şahit ol, biz O'na teslim olmuşuz!...
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap ehlinden bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir kısmı istediler ki, ne yapıp edip sizi saptırabilsinler. Oysa onlar sadece kendilerini saptırırlar da farkına bile varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitab ehlinden bir takimi sizi sapitmak isterler; oysa kendilerini saptirirlar da farkina varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap ehlinden bir takımı sizi sapıtmak isterler; oysa kendilerini saptırırlar da farkına varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir kısmı istediler ki, ne yapıp edip sizi saptırabilsinler. Oysa onlar sadece kendilerini saptırırlar da farkına bile varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehli kitabdan bir taife arzu etti ki sizi şaşırtsalar, halbuki sırf kendilerini şaşırtıyorlar da farkına varmıyorlar...
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap verilenlerden bir topluluk, sizleri şaşırtmayı arzu etti. Oysa kendilerini şaşırtıyorlar da farkına varamıyorlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap ehlinden bir grup sizi saptırmak istediler, halbuki sırf kendilerini saptırıyorlar da farkına varmıyorlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitablılardan bir zümre arzu etdi ki sizi bir şaşırtsalar. Halbuki onlar kendilerinden başkasını şaşırtıb sapıtamazlar da farkına bile varmazlar. ...
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehl-i kitabdan bir tâife arzu ettiler ki, keşke sizi dalâlete düşürseler! Hâlbuki sâdece kendilerini dalâlete düşürürler de farkına varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehl-i Kitab'tan bir taife; sizi şaşırtmak istediler. Halbuki onlar; kendilerinden başkasını şaşırtmazlar da farkına varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir tâife, arzu etmiştir ki, sizleri idlâl etsinler. Halbuki, onlar kendi nefislerinden başkasını idlâl edemezler. Ve farkına varamazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap ehlinden bir kısmı sizi yoldan çıkarmak isterler, fakat yalnızca kendilerini yoldan çıkarırlar da bunun farkına varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Ehl-i kitaptan bir kısmı, sizi inancınızdan saptırmak istedi. Halbuki onlar sadece kendilerini saptırırlar da bunun farkına bile varmazlar....
Ali-İmran Suresi, 69. Ayet:
Kitap Ehlinden bir topluluk sizi saptırmak istedi. Oysa onlar kendilerini saptırıyorlar da farkına bile varmıyorlar....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır! (Gerçek, onların dediği değil.) Kim sözünü yerine getirir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, şüphesiz Allah da sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Yok, öyle değil iş. Kim ahdine vefa eder ve ondan sakınırsa bilsin ki gerçekten de Allah sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır! (Gerçek onların dediği değil.) Her kim sözünü yerine getirir ve kötülükten sakınırsa, bilsin ki Allah sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Aksine, kim ahdine tam olarak uyar ve fenalıktan sakınırsa şüphesiz Allah fenalıktan sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayir, oyle degil; ahdini yerine getiren ve gunahtan sakinan bilsin ki, Allah sakinanlari suphesiz sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır, yol var: Kim verdiği sözü dosdoğru yerine getirir ve (hakkı inkârdan, kötülüklere sapıp Allah'a karşı gelmekten) sakınırsa, şüphesiz Allah sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır, öyle değil; ahdini yerine getiren ve günahtan sakınan bilsin ki, Allah sakınanları şüphesiz sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır! (Gerçek onların dediği değil.) Her kim sözünü yerine getirir ve kötülükten sakınırsa, bilsin ki Allah sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır yol var! Her kim verdiği sözü yerine getirir ve sakınırsa şüphesiz, Allah o sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şüphesiz Tanrı da sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır, kim ahdini yerine getirir ve sakınırsa şübhesiz Allah da o sakınanları sever. ...
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hayır, kim ahdini yerine getirir ve sakınırsa; şüphe yok ki Allah, sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 76. Ayet:
Hakikat öyle değil, kim ahdini yerine getirir ve haramlardan sakınırsa, bilsin ki Allah da o sakınanları sever....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah'ın vahiy, sağlam muhakeme ve peygamberlik bağışladığı hiç kimsenin bundan sonra halkına, "Allah'ın yanısıra bana da kulluk edin!" demesi düşünülemez; aksine, (onlara şöyle öğüt verir): "ilahi kelamın bilgisini yayarak ve kendiniz (onu) derinlemesine inceleyerek Allah adamları olun!"...
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Hepsi bir değiller, Ehli kitab içinden kalkınan bir ümmet var, gece vakitleri Allahın âyetlerini okuyub secdelere kapanıyorlar...
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir....
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Hayra ait ne yaparlarsa mutlaka mükâfatını görecekler ve Allah, kendisinden sakınanları pek iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Ne iyilik yaparlarsa, karsiligini bulacaklardir. Allah sakinanlari bilir....
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Hayırdan yana ne yaparlarsa, karşılıksız bırakılmıyacaklardır. Allah, saygı ile kendisinden korkup fenalıklardan sakınanları bilendir....
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Ne iyilik yaparlarsa, karşılığını bulacaklardır. Allah sakınanları bilir....
Ali-İmran Suresi, 115. Ayet:
Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah kendisinden gereği gibi sakınanları bilir....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Yarış edercesine koşun Rabbinizin yarlıgamasına, sakınanlar için hazırlanmış bulunan ve eni, göklerle yerler kadar olan cennete....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin mağfiretine ve genişliği göklerle yer kadar olan cennete koşuşun. Bu cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbiniz'in magfiretine, ve Allah'a karsi gelmekten sakinanlar icin hazirlanmis eni gokler ve yer kadar olan cennete kosusun....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizden bir mağfirete ve eni (genişliği) göklerle yer kadar olan Cennet'e koşuşun ki, orası saygı ile Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlar için hazırlanmıştır....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabbinizin mağfiretine ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun....
Ali-İmran Suresi, 134. Ayet:
O sakınanlar, ferahlıkta, darlıkta mallarını yoksullara harcayanlar, öfkelerini yenenler ve insanları affedenlerdir ve Allah, ihsânda bulunanları sever....
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür....
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
Bu, insanlara açıklamadır ve sakınanları doğru yola sevk etmedir, öğüttür onlara....
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
Bu, insanlar için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir delil ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için bir öğüttür....
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
Bu (Kur'an) insanlar için bir beyan sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür....
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
Bu Kuran, insanlara bir aciklama, sakinanlara yol gosterme ve bir oguttur....
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
İşte bu (haberleri) insanlar için bir açıklama, (Allah'tan saygı dolu bir gönülle) korkup kötülüklerden sakınanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür....
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
Bu Kuran, insanlara bir açıklama, sakınanlara yol gösterme ve bir öğüttür....
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
Bu (Kuran) insanlar için beyan sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür....
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
Bu (Kuran) insanlar için bir beyandır, (fenâlıkdan) sakınanlar için de bir hidâyet bir öğüddür. ...
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
Bu (Kur'an), insanlar için bir beyan, sakınanlar için de bir hidayet ve öğüttür....
Ali-İmran Suresi, 138. Ayet:
Bu, insanlara bir açıklama, korunup sakınanlara da bir öğüt ve kılavuzdur....
Ali-İmran Suresi, 162. Ayet:
Allah’ın rızâsına uyarak hâinlik yapmaktan sakınan kimse, hiyanet ederek Allah’ın gazâbına uğrayan ve yatağı cehennem olan gibi midir? O, ne kötü dönüş yeridir!......
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Onlar yaralandıktan sonra Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Yaralandıktan sonra bile Allah'ın ve Peygamberin davetine icabet edenlere, hele onların içinden iyiliklerde bulunup sakınanlara pek büyük bir ecir var....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendilerine yara dokunduktan sonra Allah'ın ve Peygamberin çağrısına icabet edenlere, (özellikle) içlerinden iyilikte bulunan ve kötülüklerden sakınanlara büyük ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Allah ve elçisinin çağrısına icabet edenler, içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Yaralandıktan sonra yine Allah’ın ve Peygamber’in çağrısına koşanlar ve hele onlardan iyilik edip fenalıktan sakınanlar için çok büyük bir mükâfat vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendileri savasta yara aldiktan sonra Allah ve peygamberin cagrisina kosanlara, hele onlardan iyilik edip sakinanlara buyuk ecir vardir. *...
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendilerine yara dokunduktan sonra da Allah ve Peygamberin çağrısına uyup gönül verenlere, hele onlardan iyilik edenlere ve Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlara büyük ecirler vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendileri savaşta yara aldıktan sonra Allah ve Peygamberin çağrısına koşanlara, hele onlardan iyilik edip sakınanlara büyük ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Hele yara aldıktan sonra Allah'ın ve peygamberin emrine uyanların. Müminler içinden özellikle iyilik yapıp fenalıktan sakınanlara pek büyük bir mükafat vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Tanrı ve elçisinin çağrısına icabet edenler, içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendilerine yara isaabet etdikden sonra yine Allanın ve Peygamberin dâ'vetine icabet edenler, (hele) içlerinden iyilik yapanlar ve (fenâlıkdan) sakınanlar için pek büyük mükâfat vardır. ...
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
(Uhud’da) kendilerine yara isâbet ettikten sonra Allah ve Resûlünün (cihad)da'vetine icâbet edenler var ya, işte onlardan iyilik eden ve (günahlardan) sakınanlar için pek büyük bir mükâfât vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendileri yara aldıktan sonra yine Allah'ın ve peygamberin davetine koşanlar, ihsan edenler ve sakınanlar için pek büyük mükafat vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Allah ve Resulünün çağrısına icabet edenler, içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Onlar, yaralandıktan sonra da yine Allah'ın ve Resulünün çağrısına uyanlardır. Onlardan iyilik yapan ve sakınanlar için pek büyük bir ödül vardır....
Ali-İmran Suresi, 180. Ayet:
Allah'ın ihsân ettiğini vermekten sakınanlar, bunu kendileri için hayırlı sanmasınlar. Hattâ bu, onlar için şerdir de. Sakındıkları şey, kıyâmet günü, boyunlarına dolanacak ve Allah'ındır göklerin ve yeryüzünün mîrası ve Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 191. Ayet:
Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fe
kınâ
azâben nâr(nârı). ...
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Ancak Rablerine karşı gelmekten sakınanlara, Allah tarafından bir ağırlama, bir ihsan olarak, içerisinde sonsuza kadar kalacakları altından ırmaklar akan cennetler vardır. İyiler için Allah katında olanlar daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Ama Rablerinden korkup sakınanlar; onlar için Allah katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allah'ın katında olanlar daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Fakat Rablerinden sakinanlara, Allah katindan konukluklar bulunan, iclerinden irmaklar akan, icinde temelli kalacaklari cennetler vardir. Allah katindaki seyler, iyi olanlar icin daha hayirlidir....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Fakat Rablerinden sakınanlara, Allah katından konukluklar bulunan, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetler vardır. Allah katındaki şeyler, iyi olanlar için daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Ama rablerinden korkup sakınanlar; onlar için Tanrı katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Tanrı'nın katında olanlar daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Fakat Rablerinden sakınanlar var ya, onlar için, Allah katından bir ağırlama olarak, altlarından ırmaklar akan Cennetler vardır; orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Allah katında olan(ni'metler) ise, ebrâr (özü sözü tertemiz olan sâlih kullar) için daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Lâkin Rabbine karşı gelmekten sakınanlara Allah tarafından bir ikram olarak içinden ırmaklar akan cennetler var. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Allah’ın yanında olan mükâfatlar, elbette o hayırlı ve iyi insanlar için daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Ama Rablerinden korkup sakınanlar; onlar için Allah katında -bir şölen olarak- altlarından ırmaklar akan -içinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar için, Allah'ın katında olanlar daha hayırlıdır....
Ali-İmran Suresi, 198. Ayet:
Rablerinden sakınanlara gelince, Allah katından bir ikram olarak, onlara altlarından ırmaklar akan Cennetler vardır. Allah'ın katındaki ise, iyiler zümresinden olanlar için daha hayırlıdır....
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten (Âdem’den) yaratan, ondan da eşini (Havvâ’yı)yaratarak (yeryüzüne) ikisinden birçok ricâl (erkekler) ve nisâ (kadınlar) yayan Rabbinizden sakının! O’nun hakkına birbirinizden isteklerde bulunuyor olduğunuz Allah’dan ve akrabâlık bağların(ı koparmak)tan sakının! Şübhesiz ki Allah, sizin üzerinizde tam bir gözeticidir....
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Kendileri, geriye zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde onların durumundan endişe edecek olanlar, (öksüzlerin hakkına dokunmaktan) çekinsinler. Allah'tan korksunlar ve doğru söz söylesinler....
Nisa Suresi, 16. Ayet:
Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın. Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa, onları incitip kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir....
Nisa Suresi, 16. Ayet:
Sizlerden fuhuşa sapanların (zina edenlerin) ikisine de eziyette bulunun (onları ayıplayıp, kınayın). Tevbe edip kendilerini düzeltirlerse, artık vazgeçin. Şüphesiz ki, Allah tevbeleri çokça kabul eden ve merhameti bol olandır....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahûdi olanlardan, sözleri yerlerinden alıp değiştirenler de var ve işittik de isyan ettik derler, işit, işitmeyesice ve dillerini eğip bükerek ve dini kınayarak bizi de gözet derler. İşittik ve itaat ettik, bizi de dinle ve bize de bak deselerdi onlar için daha hayırlı, daha doğru olurdu, fakat Allah, küfürleri yüzünden onları rahmetinden uzaklaştırdı, pek azından başkası imana gelmez onların....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahûdi olanlardan, sözleri yerlerinden alıp değiştirenler de var ve işittik de isyan ettik derler, işit, işitmeyesice ve dillerini eğip bükerek ve dini kınayarak bizi de gözet derler. İşittik ve itaat ettik, bizi de dinle ve bize de bak deselerdi onlar için daha hayırlı, daha doğru olurdu, fakat Allah, küfürleri yüzünden onları rahmetinden uzaklaştırdı, pek azından başkası imana gelmez onların....
Nisa Suresi, 71. Ayet:
Ey iman edenler! Düşmana karşı hazırlığınızı görün ve silâhlarınızı takınarak cenge hazır olun da birlikler halinde savaşa çıkın, yahut toptan seferber olun....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Daha önce kendilerine, “(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” derler. De ki: “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.”...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Görmez misin savaştan el çekin ve namaz kılın, zekât verin denenleri? Onlara savaş farz edilince içlerinden bir kısmı, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hattâ daha da fazla korkmaya başladılar da ne olurdu, yakın olan ölümümüze dek bu emri geciktirseydin, bize savaşı emretmeseydin dediler. De ki: Dünyanın zevki azdır, âhiretse sakınanlar için daha hayırlıdır ve onlar, hurma çekirdeğinin içindeki incecik kıl kadar bile zulüm görmezler....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: 'Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin' denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir grup Allah'tan korkar gibi hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar ve: 'Ey Rabb'imiz! Bizim üzerimize savaşı niçin farz kıldın? Yakın bir zamana kadar bize mühlet verseydin olmaz mıydı?' dediler. De ki: 'Dünyanın geçimliği azdır. Ahiret ise fenalıklardan sakınanlar için daha hayırlıdır ve bir kıl kadar dahi haksızlığa uğratılmazsınız.'...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: “-Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekâtı verin”, denilmiş olanlara bakmaz mısın? Şimdi onların üzerine savaş farz kılınınca, içlerinden bir topluluk, Allah’dan korkar gibi hatta daha şiddetli bir korku ile insanlardan korkuyor. Onlar: “-Ey Rabbimiz, üzerimize şu savaşı neye farz kıldın, ne olurdu bizi yakın bir vakte kadar geri bırakaydın!” dediler. Onlara şöyle de: “- Dünyanın zevki pek azdır. Ahiret ise sakınanlar için muhakkak hayırlıdır; ve kıl kadar haksızlığa uğramazs...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: «Elinizi savastan cekin, namaz kilin, zekat verin» denenleri gormedin mi? Onlara savas farz kilindiginda, iclerinden bir takimi hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha cok korkarlar ve «Rabbimiz! Bize savasi nicin farz kildin, bizi yakin bir zamana kadar tehir edemez miydin? derler. De ki: «Dunya gecimligi azdir, ahiret, Allah'a karsi gelmekten sakinan icin hayirlidir, size zerre kadar zulmedilmez"....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine, «ellerinizi savaştan çekin ; namazı kılın, zekâtı verin» denilen kimseleri görmedin mi ? Savaş üzerlerine farz kılınınca içlerinden bir topluluk (düşmanları olan) insanlardan, Allah'tan korkar gibi veya daha fazla korkarlar ve : «Ey Rabbimiz ! Neden üzerimize savaşı farz kıldın ? Bizi yakın bir zamana kadar geciktiremez miydin ?» derler. De ki: Dünya geçimliği ne de olsa azdır. Âhiret ise, Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlar için daha hayırlıdır ; hem hurma çekirdeğindeki fiti...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: 'Elinizi savaştan çekin, namaz kılın, zekat verin' denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve 'Rabbimiz! Bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir zamana kadar tehir edemez miydin?' derler. De ki: 'Dünya geçimliği azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için hayırlıdır, size zerre kadar zulmedilmez'....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine, «Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı verin» denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah'tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve «Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşasaydık?» derler. Onlara de ki: «Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez.»...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Daha önce kendilerine 'savaştan uzak durun, namazı kılın ve zekatı verin' direktifi verilmiş olanları görmüyor musun? Şimdi üzerlerine farz kılınınca, onların; Allah'tan korkar gibi ya da bundan bile daha fazla, insanlardan korkan bir grubu «Ey Rabbimiz niye üzerimize savaşmayı farz kıldın, bize biraz daha mühlet tanısaydın olmaz mıydı?» dediler. Onlara de ki; «Dünya zevki kısa sürelidir. Ahiret ise sakınanlar için daha hayırlıdır. Orada kıl payı bile haksızlığa uğramazsınız.»...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
(Evvelce) kendilerine «Ellerinizi (muhaarebeden) çekin, dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin» denilen kimselere bakmaz mısın? Şimdi onların üzerine muhaarebe yazılınca (farzedilince) içlerinden bir zümre, insan (dan başka bir şey olmayan düşman) lardan Allahdan korkar gibi, hattâ daha şiddetli bir korku ile korkuyorlar. Onlar: «Ey Rabbimiz üzerimize (şu) muhaarebeyi neye yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar gecikdirmeli değil miydin» dediler. (Onlara) de ki: «Dünyânın fâidesi pek azdır, Âhiret ise...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
(Mekke’de iken savaşmayı isteyip de) kendilerine: 'Ellerinizi (şimdilik sa vaştan) çekin, namazı hak kıyla edâ edin ve zekâtı verin!' denilen kimse leri görmedin mi? Şimdi (Me dîne’de)onlara savaş (farz olarak) yazılınca içlerinden bir fırka, Allah’dan korkarcasına, hattâ daha şiddetli bir korkuyla in san lardan korkmaya başladılar. Ve şöyle dediler: 'Rabbimiz! Bize savaşı niçin (farz olarak) yazdın? Ne olurdu, bizi yakın bir vakte (yatağımızda öleceğimiz vakte)kadar te’hîr etseydin!'(Ey Resûlüm...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Baksana o kimselere ki, savaş zamanı değilken kendilerine: "Savaşa sebebiyet vermeyin, namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin!" denilmişti. Sonra onlara savaşma farz kılınınca, onlardan bir kısmı insanlardan, Allah’tan korkarcasına, hatta daha fazla korkup şöyle diyorlar: "Ya Rabbenâ, niçin bize harbi farz kıldın? Bize biraz daha mühlet verseydin ya!" Onlara de ki: "Dünya zevki pek azdır, âhiret ise günahlardan sakınanlar için sırf hayırdır ve size kıl kadar olsun haksızlık yapılmaz."...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine, "Ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin!" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir grup, insanlardan Allah'tan korkmuş gibi, hatta daha şiddetli bir korkuyla korkar oldu. Ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı; yakın bir süreye kadar bizi erteleseydin ya!" De ki: "Dünya nimeti çok azdır. Kötülükten sakınan için âhiret daha hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme uğratılmazsınız."...
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Kulluğunu güzel bir şekilde takınarak tam bir teslimiyetle Allah'a yönelen ve bütün bâtıl inançlardan yüz çevirerek İbrahim'in dinine tâbi olan kimseden daha güzel bir inanç sahibi kim var? İbrahim'i ise Allah dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Bir kadın eğer kocasının geçimsizlik veya ihmalinden korkarsa, sulh yoluyla anlaşmalarında ikisi için de bir günah yoktur. Sulh elbette daha hayırlıdır. Nefisler ise cimriliğe yatkındır. Eğer siz iyilik edip haksızlıktan sakınacak olursanız, hiç şüphesiz Allah sizin yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve kavlihim innâ katelnâl mesîha îsâbne meryeme resûlallâh(resûlallâhi), ve mâ katelûhu ve mâ salebûhu ve lâkin şubbihe lehum. Ve innellezinahtelefû fîhi le fî şekkin minhu. Mâ lehum bihî min ilmin illâttibâaz zann(zanni), ve mâ katelûhu yakînâ(yakînen)....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size temiz, iyi ve sağlıklı şeyler helâl kılındı. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce amel edenlerin yiyeceği ve kestikleri hayvanların etleri size helâldir. Sizin yiyeceğiniz de onlara, yahudilere, hristiyanlara helâldir. Mü’min kadınlardan iffetli olanlarla sizden önce kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce amel edenlerden iffetli, haramdan sakınan, hür kadınlar da, evlilik bağı ile bağlanmanız, sırf cinsel arzularınızı tatmin için karşılıklı erlik-dişilik suyu boşaltm...
Maidə Suresi, 13. Ayet:
Kesin sözlerini, taahhütlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik, kafalarını kalınlaştırdık ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri, ifadeleri, aslî manalarından uzaklaştırarak tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, maksadının dışında tefsir ediyorlar, gayesine aykırı te’viller yapıyorlar. Kendilerine öğretilen, tebliğ edilen Tevrat’ın hükümlerinin önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onları taahhütlerini bozarak, daima hâinlik ederlerken görürsün. Yine de sen onları sorgu...
Maidə Suresi, 13. Ayet:
Sonra bu misâklarını (ahd ve sözlerini) bozdukları içindir ki, biz, onları lânetledik (rahmetimizden kovduk) ve kalblerini kaskatı ettik. Onlar, kelimeleri (Tevrat’taki Peygambere ait vasıfları ve bazı âyetleri) yerlerinden oynatarak değiştirir tahrif ederler; ve onlar, emredildikleri hakikatlerden nasîp almayı da (Peygambere iman etmeyi) terk ettiler. İçlerinden pek azı müstesna, sen, onlardan daima bir hâinliğin farkına varıp duracaksın. Böyleyken yine onlardan suçları bağışla ve aldırma; çünk...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman Musa, halkına şöyle demişti: "Ey halkım, üzerinizdeki Allâh nimetini hatırlayın; içinizde Nebiler meydana getirdi ve sizi melîkler kıldı; âlemlerden hiç kimseye vermediğini (insana has olan yeryüzünde halife olması bilgisini) size verdi. "...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Musa, halkına şöyle demişti: 'Ey halkım, ALLAH'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: aranızdan peygamberler çıkardı, sizi özgür kimseler kıldı ve toplumların hiçbirine vermediğini size verdi.'...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman Musa, halkına: "Ey halkım!" demişti, "Allahın size bahşettiği nimetleri hatırlayın ki O, aranızdan peygamberler çıkarmış, sizi kendi-kendinizin efendisi yapmış ve dünyada başka hiç kimseye göstermediği (lütfu)nu size göstermişti....
Maidə Suresi, 27. Ayet:
(Ey Muhammed!) Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti....
Maidə Suresi, 27. Ayet:
Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de:) "Allah, ancak korkup sakınanlardan kabul eder."...
Maidə Suresi, 27. Ayet:
Onlara, Adem'in iki oglunun kissasini dogru olarak anlat: Ikisi birer kurban sunmuslar, birininki kabul edilmis, digerininki edilmemisti. Kabul edilmeyen, «And olsun seni oldurecegim» deyince, kardesi: «Allah ancak sakinanlarin takdimesini kabul eder» demisti....
Maidə Suresi, 27. Ayet:
Bir de onlara Âdem'in iki oğ lunun haberini (aralarında geçen ola yi) gerçek yönüyle anlat: Hani ikisi birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen bu duruma öfkelenmiş): And olsun ki seni öldüreceğim, demişti. O da : Allah ancak muttakîler (Hakk'a saygılı olup kötülüklerden sakınanlardan kabul buyurur....
Maidə Suresi, 27. Ayet:
Onlara, Adem'in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat: İkisi birer kurban sunmuşlar, birininki kabul edilmiş, diğerininki edilmemişti. Kabul edilmeyen, 'And olsun seni öldüreceğim' deyince, kardeşi: 'Allah ancak sakınanların takdimesini kabul eder' demişti....
Maidə Suresi, 27. Ayet:
Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Tanrı'ya) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de:) "Tanrı ancak korkup sakınanlardan kabul eder."...
Maidə Suresi, 27. Ayet:
Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerinki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: «Seni mutlaka öldüreceğim.» (Öbürü de:) «Allah, ancak korkup sakınanlardan kabul eder.»...
Maidə Suresi, 46. Ayet:
O peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa’yı, önündeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncil’i verdik....
Maidə Suresi, 46. Ayet:
Onların izinden de, ellerinde bulunan Tevrât'ı gerçeklemek üzere Meryemoğlu İsa'yı gönderdik ve ona, içinde doğru yola sevk eden hükümler ve nûr bulunan ve ellerindeki Tevrât'ı gerçekleyen, çekinenleri doğru yola sevk eden sakınanlara öğüt olan İncil'i verdik....
Maidə Suresi, 46. Ayet:
Kendinden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerine, Meryem oğlu İsa'yı arkalarından gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nûr bulunmak, önündeki Tevrat'ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil'i verdik....
Maidə Suresi, 46. Ayet:
Arkadan da, o peygamberlerin izleri üzere Meryem’in oğlu Îsa’yı, kendinden önceki Tevrat’ı tasdikçi olarak gönderdik; ve ona, sakınanlara bir hidâyet olmak üzere de, içinde nurla hidâyet bulunan ve önündeki Tevrat’ı tasdik eden İNCİL’i vermiştik....
Maidə Suresi, 46. Ayet:
Onlarin izi uzerine arkalarindan Meryem oglu Isa'yi, ondan once gelmis bulunan Tevrat'i dogrulayarak gonderdik. Ona, yol gosterici, aydinlatici olan ve onunde bulunan Tevrat'i dogrulayan Incil'i sakinanlara ogut ve yol gosterici olarak verdik....
Maidə Suresi, 46. Ayet:
Ardından da peygamberlerin izleri üzerine Meryem oğlu İsa'yı. önündeki Tevrat'ı tasdîk edici olarak gönderdik ve ona, içinde hidâyet (doğru yolu gösterici, kalb ve kafaları) aydınlatıcı belgeler bulunan, sakınanlar için hidâyet ve öğüt olan İncil'i verdik....
Maidə Suresi, 46. Ayet:
Onların izi üzerine arkalarından Meryem oğlu İsa'yı, ondan önce gelmiş bulunan Tevrat'ı doğrulayarak gönderdik. Ona, yol gösterici, aydınlatıcı olan ve önünde bulunan Tevrat'ı doğrulayan İncil'i sakınanlara öğüt ve yol gösterici olarak verdik....
Maidə Suresi, 46. Ayet:
Kendinden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerine, Meryem oğlu İsa'yı arkalarından gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nûr bulunmak, önündeki Tevrat'ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil'i verdik....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar (Allâh'a ulaşmayı yaşarken dileyenler)
3.
men yertedde
: kim geri dönerse
4.
...
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allâh'a ulaşmayı dileyenler)! Sizden kim dîninden dönerse, o zaman Allah onun yerine (başka) bir kavim getirecektir öyle ki, (Allah) onları sever ve onlar da O'nu (Allah'ı) severler. Mü'minlere karşı daha alçak gönüllü, kâfirlere karşı daha izzetlidirler (başları dik, vakarlı, şereflidirler). Allah'ın yolunda cihad ederler. Hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah'ın fazlıdır, onu dilediğine (lütfedip) verir. Allah Vâsi'dir (fazlı ve lütfu geniştir), Alîm'dir (h...
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey inananlar, içinizden kim çıkar da dininden dönerse Allah onlara bedel öyle bir kavim getirecektir yakında ki o onları sevecek, onlar da, onu sevecek, inananlara karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı yüce olacak o kavim. Allah yolunda savaşacaklar ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmayacaklar. Bu, Allah'ın lütfü ve inâyetidir ki dilediğine verir ve Allah'ın lütfü boldur, o her şeyi bilir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler. . . Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allâh (onun yerine) öyle bir topluluk getirir ki, (O) onları sever, (onlar da) O'nu severler. . . İman edenlere karşı alçak gönüllü, hakikati inkâr edenlere karşı onurludurlar. (Onlar) hiçbir kınayanın kınamasından korkmaksızın, Allâh uğruna mücahede ederler. . . Bu Allâh'ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. . . Allâh Vasi'dir, Aliym'dir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, sizden kimler dininden döner, şerîatından vazgeçer, medeniyetini terkeder, yaratılışına uygun değerlerin yaşandığı hayatî yoldan saparsa Allah onların yerine, sevdiği ve kendisini seven, mü’minlere karşı alçak gönüllü, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlere karşı onurlu ve İslâm’ın izzetine sahip, başları dik, kudretli, hükümran bir kavim getirecektir. Onlar,...
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, kendisinin onları sevdiği onların da kendisini sevdiği, mü'minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve güçlü, Allah yolunda cihad eden ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmayan bir topluluk getirecektir. Bu Allah'ın bir lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu ve nimeti geniştir, O bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu', Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, şunu bilsin: Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki, Allah onları sever; onlar da Allah’ı severler, müminlere karşı yumuşak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve başları yukardadır; Allah yolunda mücadele ederler, dil uzatanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın ihsanıdır. Onu dilediği kimseye verir. Allah’ın ihsânı geniştir, her şeyi bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey imân edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah onun yerine ileride öyle bir millet getirir ki, Allah ' onları sever, onlar da Allah'ı severler ; mü'minlere karşı boyunları bükük ve alçak gönüllüdürler; kâfirlere karşı başlan dik, vakarlı ve güçlüdürler ; Allah yolunda cihâd (kutsal savaş) ederler, kınayıp ayıplayanların ayıplamasından endişe etmezler, işte bu, Allah'ın öyle bir lûtfudur ki dilediğine verir. Allah'ın (lütuf ve İhsanı) geniştir ve (O her şeyi) bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
İnananlar, kim dininden dönerse şunu bilsin: ALLAH sevdiği bir toplumu getirir; onlar da O'nu sever. İnananlara karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı güçlü ve pektirler. ALLAH yolunda cihad ederler, kınayanın kınamasından çekinmezler. Bu, ALLAH'ın lütfudur; onu dilediğine verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, duysun: Allah onların yerine, kendisinin sevdiği, onların da kendisini seveceği, mü'minlere karşı boyunları aşağıda, kafirlere karşı başları yukarıda, Allah yolunda savaşan, dil uzatanın kınamasından korkmayan bir kavim getirir. İşte o, Allah'ın bir lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah, ihsanı bol, herşeyi bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey müminler, içinizden kim dininden dönerse bilsin ki, yakında Allah öyle bir grup ortaya çıkaracak ki, Allah onları sevdiği gibi onlar da O'nu severler, bunlar müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu davranırlar, Allah yolunda cihad ederler, hiç kimsenin yergisinden ve kınamasından çekinmezler. Bu Allah'ın bağışıdır, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey inananlar, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Tanrı (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, inançlılara karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu', Tanrı yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Tanrı'nın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Tanrı (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey îman edenler, içinizden kim dininden dönerse Allah — mü' minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorlu, kendisinin onları seveceği, onların da kendisini seveceği — bir kavm getirir ki onlar Allah yolunda savaşırlar ve hiç bîr kınayanın kınamasından (dedi kodusundan) çekinmezler. Bu, Allahın lutf-ü inayetidir ki onu kime dilerse ona verir. Allah ihsanı bol olan, en çok bilendir. ...
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey îmân edenler! Sizden kim dî ninden dönerse (bilsin ki), Allah ileride (on ların yerine)öyle bir kavim getirir ki, (O) onları sever; ve (onlar da) O’nu se ver ler; (o bahtiyâr insanlar)mü’ min lere karşı alçak gönüllü, kâfir le re kar şı şiddetlidirler! Allah yolunda ci hâd ederler ve hiçbir dil uza tanın kınamasından korkmazlar!İşte bu, Allah’ın bir ihsânıdır ki, onu (kendi lüt fundan rızâsına yönelen kul la rın dan)dilediğine verir. Çünki Allah, Vâsi' (ihsânı bol olan)dır, Alîm (hakkıyla bil...
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Eğer imanınızı kaybederseniz, Allah, zaman içinde (sizin yerinize) Onun sevdiği ve Onu seven insanlar geçirecektir; müminlere karşı alçak gönüllü, hakikati inkar edenlere karşı onurlu; Allah yolunda üstün çaba gösteren ve kendilerini kınayabilecek kimselerin kınamasından korkmayan (insanlar): Bu, Allahın dilediğine bağışladığı lütfudur. Allah (lütfunda) sınırsızdır ve her şeyi bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey imân edenler! Sizden her kim dininden dönerse, muhakkak Allah Teâlâ bir kavmi getirir ki, onları sever, onlar da O'nu severler. Mü'minlere karşı mütevazi olurlar, kâfirlere karşı da izzet sahipleri bulunurlar. Allah yolunda savaşa atılırlar ve kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte o, Allah Teâlâ'nın fazlıdır, onu dilediğine verir ve Allah Teâlâ vâsidir, alîmdir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler! İçinizden kim dininden dönerse, Allah onun yerine ileride öyle bir millet getirir ki; Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı başları dik ve güçlüdürler. Allah yolunda cihad ederler. hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah'ın öyle bir lütfu ihsanıdır ki, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu geniştir, her şeyi bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
-Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki ), Allah (onların yerine) sevdiği bir toplum getirir. Onlar da Allah’ı severler. Müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu, Allah yolunda cihat eder ve kınayıcıların kınamasından korkmazlar, işte bu, Allah’ın dilediğine verdiği bol nimetidir. Allah kuşatandır, bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey inananlar, sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allâh, yakında öyle bir toplum getirecek ki (O) onları sever, onlar da O'nu severler. Mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve şiddetlidirler. Allâh yolunda cihâd ederler, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar. Bu, Allâh'ın bir lutfudur, onu dilediğine verir. Allâh'(ın lutfu) geniştir, (O), bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner(irtidat eder) se, Allah (yerine), kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar Allah'ı sever. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzetlidirler; Allah yolunda cihad ederler; dil uzatanın kınamasından da korkmazlar. Bu Allah'ın lütfudur ki, dilediğine verir. Allah ise lütuf ve keremi pek geniş olan ve herşeyi hakkıyla bilendir....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey inananlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir....
Maidə Suresi, 62. Ayet:
Onlardan birçoğunun günaha, başkasının hakkına tecavüz etmeye, haram yemeye yarışırcasına koştuklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kadar kötü!...
Maidə Suresi, 65. Ayet:
Eğer ehl-i kitâb îman edip de (fesadcılıkdan, bozğunculukdan) sakınalardı onların kötülüklerini her halde örter ve onları her halde ni'meti bol cennetlere sokardık. ...
Maidə Suresi, 66. Ayet:
Eğer onlar Tevrat'a, İncil'e ve Rableri tarafından kendilerine indirilen Kur'an'a uygun yaşasalardı, başları üzerinden ve ayakları altından kaynaklanan nimetler yerlerdi. Onların içinde ılımlı, aşırı davranışlardan sakınan bir kesim var. Fakat çoğu ne fena işler yapıyor!...
Maidə Suresi, 83. Ayet:
Resule indirileni dinlediklerinde farkına vardıkları gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Şöyle derler: "Ey Rabbimiz, iman ettik. Artık bizi de gerçeğin tanıklarıyla birlikte kaydet."...
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah, kendisini görmeksizin, gıyabında Kendisini tazim edip haramlardan sakınanları meydana çıkarmak için sizi av nevinden bir şeyle deneyecek. Bir av bolluğu ki elleriniz de yetişebilecek, mızraklarınız da... Kim bundan sonra konulan hududu aşarsa işte ona gayet acı bir azap vardır....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
1.
fe in usire alâ
: eğer sonradan farkına varılırsa
2.
enne-humâ
: iki kişinin ... olduğu
3.
istehakkâ ismen
: bir günaha müstehak oldu
4.
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o iki kişinin bir günaha müstehak olduğunun (sonradan) farkına varılırsa, o taktirde onlara daha yakın olan hak sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçer sonra Allah'a şöyle yemin ederler; “Bizim şahidliğimiz onların şahidliğinden mutlaka daha doğrudur, haktır ve biz haddi aşmadık. Aksi takdirde, o zaman biz mutlaka zalimlerden oluruz.”...
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Bu şahitlerin (sonradan yalan söyleyerek) bir günah kazandıkları anlaşılırsa, (şahitlerin) haklarına tecavüz ettiği ölüye daha yakın olan (mirasçılardan) iki kişi onların yerini alır ve "Andolsun ki bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha gerçektir ve biz (kimsenin hakkına) tecavüz etmedik, aksi takdirde biz, elbette zalimlerden oluruz" diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Bu şâhitlerin, bile bile bir günah işledikleri anlaşılırsa, ölene daha yakın, hak sahiplerinden iki kişi onların yerine geçerler ve: 'Bizim şâhitliğimiz, önceki iki şâhidin şâhitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik. Aksi halde biz de isyan ve günah bataklığına giren zâlimlerden, haksızlardan oluruz.' diye Allah’a yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Bu şahitlerin (sonradan yalan söyleyerek) bir günah kazandıkları anlaşılırsa, (şahitlerin) haklarına tecavüz ettiği ölüye daha yakın olan (mirasçılardan) iki kişi onların yerini alır ve «Andolsun ki bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha gerçektir ve biz (kimsenin hakkına) tecavüz etmedik, aksi takdirde biz, elbette zalimlerden oluruz» diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer bu şahitlerin bir günah işledikleri anlaşılırsa o vakit tercihe şayan olan bu iki kişinin yerine, bunların aleyhlerinde bulundukları karşı taraftan iki şahit dikilir, bunlar da şöyle yemin ederler: «Vallahi bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur, biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik, aksi halde şüphesiz zalimlerden oluruz.»...
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Eğer o iki şahidin bir günah işledikleri anlaşılırsa ölene daha yakın olan hak sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçerler ve: «Bizim şahitliğimiz, önceki iki kişinin şahitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik. Aksi halde biz de zalimlerden olurduk» diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Şayet sonradan bu şahitlerin yalan söyleyerek günah işledikleri anlaşılırsa, (şahitlerin haklarına tecavüz etmek istedikleri ve) ölüye daha yakın olan mirasçılardan iki kişi, öbürlerinin yerine geçerler ve "vallahi bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur ve biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik. Aksi takdirde biz elbette zalimlerden oluruz!" diye yemin ederler....
Maidə Suresi, 107. Ayet:
Bu şahitlerin yalan günahını işledikleri ortaya çıkarsa, hakları yenen ölü yakınlarından iki kişi onların yerini alsın ve 'Bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik; edersek zalimlerden oluruz' diye Allah'a yemin ettirin....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Onlar başkalarını ondan (Kur’an’dan) alıkoyarlar, hem de kendileri ondan uzak kalırlar. Onlar farkına varmaksızın, ancak kendilerini helâk ediyorlar....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Onlar, hem (insanları) Peygamberden vaz geçirmeğe çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Böylece ancak nefislerini helâk ederler de farkına varmazlar....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Onlar Kuran'dan alikorlar ve ondan uzaklasirlar. Boylece yalniz kendilerini mahvederler de farkina varamazlar....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Onlar, O'ndan (Kur'ân ve Peygamber'den) alıkoymak İçin engel olurlar ve kendileri de O'ndan uzak kalırlar. Farkına varmayarak ancak kendilerini mahvederler....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Onlar Kuran'dan alıkorlar ve ondan uzaklaşırlar. Böylece yalnız kendilerini mahvederler de farkına varamazlar....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
o birleri ise hem ona yaklaşmaktan nehyederler, hemde kendileri ondan uzaklaşırlar ve bu suretle mücerred nefislerini helâk ederler de farkına varmazlar...
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Diğerleri ise hem ona yaklaşmaktan alıkorlar hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Böylece sadece kendilerini mahvederler, ama farkına varmazlar!...
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Onlar hem (insanları) ondan (Kur’ân’dan) men' ederler, hem de (kendileri) ondan uzaklaşırlar. Böylece ancak kendilerini helâk ederler, fakat farkına varmazlar....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Onlar, hem bundan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Onlar sadece kendilerini helake sürüklerler de farkına varmazlar....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Ve onlar bundan hem nehyederler, kendileri de bundan uzaklaşırlar. Ve başkalarını değil, kendi nefislerini helâk etmiş olurlar da farkına varamazlar....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Onlar hem insanları (Kur'an'dan) menederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Böylece ancak kendilerini helâke atarlar da farkına varmazlar....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Onlar hem halkı Kur’ân’dan ve Peygamberden uzaklaştırırlar, hem de kendileri ondan geri dururlar. Böylece yalnız kendilerini mahvederler de farkına varmazlar....
Ənam Suresi, 26. Ayet:
Böylece hem halkı ondan alıkoyarlar, hem de kendileri uzaklaşırlar. Gerçekte ise kendilerini helâke atarlar da farkına bile varmazlar....
Ənam Suresi, 32. Ayet:
Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?...
Ənam Suresi, 32. Ayet:
Dünya hayatı bir oyuncak ve eğlenceden başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise, Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlar için elbette daha hayırlıdır; artık akletmiyecek misiniz ?...
Ənam Suresi, 32. Ayet:
Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır; ahiret yurdu, sakınanlar için daha iyidir. Düşünmüyor musunuz?...
Ənam Suresi, 32. Ayet:
Dünya hayatı, oyundan ve eğlenceden başka bir şey değildir. Oysa günahlardan sakınanlar için Ahiret yurdu daha hayırlıdır. Buna aklınız ermiyor mu?...
Ənam Suresi, 32. Ayet:
Dünyâ hayâtı bir oyundan, bir oyalanmadan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise sakınacaklar (takvaaya erecekler) için elbet daha hayırlıdır. Haalâ aklınız başınıza gelmeyecek mi? ...
Ənam Suresi, 32. Ayet:
Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise, fenalıklardan sakınanlar için daha hayırlıdır, halâ akıllanmayacak mısınız?...
Ənam Suresi, 44. Ayet:
Kendilerine tebliğ edilenleri, uyarıları unuttuklarında, başlarındaki belâları ve sıkıntıları kaldırıp, onlara her şeyin kapısını açtık. Nihâyet, kendilerine verilen nimetlerle sevinip zevke dalınca da, azabımızla ansızın onları yakalayıverdik. Onlar şaşkına dönüp, birdenbire bütün ümitlerini yitirdiler....
Ənam Suresi, 44. Ayet:
Kendilerine hatırlatılanları unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık. Nihayet kendilerine verilen o nimetlerle sevinip zevke dalınca onları azabımızla ansızın yakalayıverdik. Hemen ümitsizliğe kapılıp şaşkına döndüler....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerine toplanacaklarindan korkanlari Kuran ile uyar. O'ndan baska bir dost ve aracilari yoktur. Umulur ki Allah'tan sakinalar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rablerine toplanacaklarından korkanları Kuran ile uyar. O'ndan başka bir dost ve aracıları yoktur. Umulur ki Allah'tan sakınalar....
Ənam Suresi, 51. Ayet:
Rabblarına toplanacaklarından korkanları, sen onunla uyar. O'ndan başka bir dost ve şefaatçıları yoktur. Umulur ki sakınalar....
Ənam Suresi, 52. Ayet:
O halde, Rablerinizin rızasını isteyerek sabah akşam Ona yalvaranları(n hiç birini) yanından kovma. Sen onlardan hiçbir şekilde sorumlu değilsin -tıpkı onların da hiçbir şekilde senden sorumlu olmadıkları gibi- bu nedenle onları kovma hakkına sahip değilsin: yoksa zalimlerden olurdun....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Allah’a karşı gelmekten sakınanlara, onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. Fakat üzerlerine düşen bir hatırlatmadır. Belki sakınırlar....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Korkup sakınanlar üzerinde onların hesabından herhangi bir şey (sorumluluk) yoktur. Ancak (bu,) bir hatırlatmadır. Umulur ki sakınırlar....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Sakinan kimselere, onlarin hesaplarindan bir sorumluluk yoktur. Fakat bir hatirlatmadir; belki sakinirlar....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlar üzerinde onların hesabından bir şey yoktur; fakat bir hatırlatmadır, olur ki sakınırlar....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Sakınan kimselere, onların hesaplarından bir sorumluluk yoktur. Fakat bir hatırlatmadır; belki sakınırlar....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Gerçi günahlardan sakınanlara onların hesabından hiçbir sorumluluk düşmez. Fakat söz konusu olan hatırlatmadır... Ola ki, sakınırlar....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Korkup sakınanlar üzerinde onların hesabından her hangi birşey (sorumluluk) yoktur. Ancak (bu) bir hatırlatmadır. Umulur ki sakınırlar....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Allah'tan sakınanlara; onların hesabından bir şey yoktur, fakat bir öğüttür. Olur ki, sakınırlar....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Allah’ın azabından sakınan müttakilere, iman etmeyenlerin hesabından dolayı bir sorumluluk yoktur. Fakat uhdelerine düşen, belki onlar da inanıp küfürden ve cehennemden sakınırlar diye, bir nasihattan ibarettir....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Korkup sakınanlar üzerinde onların hesabından herhangi bir şey (sorumluluk) yoktur. Ancak (bu,) bir hatırlatmadır. Umulur ki korkup sakınırlar....
Ənam Suresi, 69. Ayet:
Sakınanlar için, onların günahından bir sorumluluk yoktur; lâkin yine bir uyarı gerekir-bakarsınız, onlar da sakınırlar....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu, İbrahim'e halkına karşı verdiğimiz kesin kanıtımızdır. Kimi dilersek yüce mertebeler veririz! Muhakkak ki Rabbin Hakiym'dir, Aliym'dir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bunlar, halkına karşı kullanması için İbrahim'e verdiğimiz tartışma yöntemidir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Rabbin Bilgedir, Bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu, halkına karşı (kullanmak üzere) İbrahime verdiğimiz muhakeme tarzımızdı: (çünkü) dilediğimiz kimseyi derecelerle yüceltiriz. Şüphe yok ki Rabbiniz hikmet sahibidir, her şeyi bilendir....
Ənam Suresi, 109. Ayet:
1.
ve aksemû
: ve yemin ettiler
2.
bi allâhi
: Allah'a
3.
cehde
: en kuvvetli
4.
eymâni-him
: (onların) yeminleri<...
Ənam Suresi, 121. Ayet:
Üzerlerine Allah ismi anılmamış olanlardan yemeyin, çünkü o, kat'î bir fisktır, bununla beraber Şeytanlar kendi yararına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka telkınatta bulunacaklardır, eğer onlara itâat ederseniz şüphesiz siz de müşriksinizdir...
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Bunun gibi, her kasabanin bir takim ileri gelenlerini orada hile yapan suclular kildik. Oysa yalniz kendilerine hile yaparlar da farkina varmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Bunun gibi, her kasabanın bir takım ileri gelenlerini orada hile yapan suçlular kıldık. Oysa yalnız kendilerine hile yaparlar da farkına varmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böyle her karyede de mücrimlerinin büyüklerini mevki'de bulundurmaktayızdır ki orada mekir yapsınlar, halbuki bunlar, mekri başkasına değil kendilerine yapıyorlar da farkına varmıyorlar...
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece her şehirde o şehrin günahkarlarının büyüklerini, orada hilekarlık yapsınlar diye, işbaşında bulundurmaktayız. Oysa onlar, hilekarlığı başkalarına değil, kendilerine yapıyorlar da farkına varamıyorlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece, her kentte ileri gelenleri, oranın suçluları yaptık ki, orada hileler çevirsinler. Halbuki bunlar, kötülüğü başkasına değil kendilerine yapıyorlar da farkına varmıyorlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Ve böylece, her şehirde oranın günahkârlarını, ileri gelenler kıldık ki, orada(insanları, îmandan men' etmek için kendilerince) tuzak kursunlar! Hâlbuki ancak kendilerine tuzak kurarlar da farkına varmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Ve böylece her kasabada hile yapsınlar diye oranın ileri gelenlerini suçlular kıldık. Halbuki yalnız kendilerine hile yaparlar da farkına varmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Ve böylece her bir beldede günahkârlarını büyükler kıldık ki, orada hilede bulunsunlar. Halbuki, onlar hilekarlık yapmazlar, ancak kendilerine yapmış olurlar da farkına varamazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Mekke'de olduğu gibi, her beldede Biz oranın mücrimlerini, tuzaklarını kurmalarına fırsat vermek için, büyük mevkilere getirdik. Aslında onlar kendilerine tuzak kuruyorlar da farkına varmıyorlar....
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: Bana vahyolunanda ölü, akıtılmış kan, domuz eti —ki o murdardır—, ilâhî sınırı aşıp günah işleyerek Allah'tan başkası adına boğazlanan hayvandan gayrisinin, yiyecek olan bir kimseye haram sayıldığıyla ilgili (bir emir, bir belge) bulamıyorum. (Bunlardan da) kim yemeğe mecbur kalırsa, (diğer darda kalana ve başkalarının hakkına) tecâvüz etmemek, (zaruret miktarını) aşmamak üzere yiyebilir. Şüphesiz ki Rabbin çok bağışlayandır, çok merhamet edendir....
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: «Bana vahyolunanlar arasında, ölü, dökülen kan, pisliğin ta kendisi olan domuz eti veya Allah'tan başkasının adı anılarak açık bir günahla kesilmiş hayvandan başkasını, yiyecek bir adama haram kılınmış birşey bulmuyorum. Her kim çaresiz kalırsa, başka bir çaresizin hakkına tecavüz etmek ve zorunlu miktarı aşmamak şartıyla, bunlardan yiyebilir; çünkü Rabbin gerçekten bağışlayan ve merhamet edendir....
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: «Bana vahyolunanda, (bu haram dediklerinizi) yiyen kimse için haram edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, veya akıtılmış kan, yahut domuz eti- ki bu gerçekten pistir- yahut Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvan olursa, bunlar haramdır. Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir)» Çünkü Rabbin çok bağışlayandır, merhamet edendir....
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: 'Bana vahyolunanlar içinde bunu (bu haram dediklerinizi) yiyecek olan bir yiyici kimseye, haram kılınmış bir şey bulmuyorum; ancak (o şeyin) ölü (usûlünce kesilmeden veya avlanmadan ölen bir hayvan) veya akıtılmış kan veya domuz eti, ki o pistir, veya (kesilirken) üzerine Allah’dan başkasının adı zikredilmiş (olmakla açıkça işlenen) bir fısk olması müstesnâ. Fakat (başkasının hakkına) tecâvüz edici ve haddi (zarûret mikdârını) aşıcı olmadan, kim(ölmeyecek kadar bunlardan yemeye) mecbur ka...
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: “Bana vahyedilenler arasında, yiyen bir kişinin yediği herhangi bir şeyin haram edildiğine dair bir hüküm bulamıyorum. Ancak; leş veya akıtılmış kan, veya pis olan domuz eti, veya Allah'tan başkasının adına kesildiği için fısk olan hayvanların yenmesi haramdır. Kim zaruret içinde kalırsa, haddi aşmamak ve başkasının hakkına tecavüz etmemek suretiyle (yiyebilir). Şüphesiz ki Rabbin çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. ”...
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizin, yemek isteyen kimseye haram kılındığını görmüyorum. Ancak leş, yahut akıtılmış kan, yahut pis olduğunda hiç şüphe olmayan domuz eti, veya Allah yolundan çıkarak Allah’tan başkası adına kesilen hayvan olursa başka (bunlar haramdır). Fakat kim çaresiz kalırsa başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret sınırını aşmamak üzere bunlardan yiyebilir. Çünkü Rabbin gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)....
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: Bana vahyolunanda, (bu harâm dediklerinizi) yiyen kimse için harâm edilmiş bir şey bulamıyorum. Ancak leş, yahut akıtılmış kan, yahut domuz eti -ki pistir- ya da Alah'tan başkası adına boğazlanmış bir fısk (murdar olmuş hayvan) olursa başka (bunlar harâmdır). Ama kim çaresiz kalırsa, (başkasının hakkına) saldırmamak ve (zorunluluk) sınırı(nı) aşmamak üzere (bunlardan yiyebilir). Çünkü Rabbin bağışlayandır, esirgeyendir....
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: Bana vahyedilenler arasında, yiyecek olan kimse için haram edilmiş birşey görmüyorum-ancak leş, akıtılmış kan, domuz eti-ki o pisliktir-bir de Allah'a itaatten çıkarak Allah'tan başkasının adına kesilmiş hayvan müstesna. Kim başkasının hakkına tecavüz etmeden ve haddi aşmadan bunlardan yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Rabbin çok bağışlayıcı, çok merhametlidir....
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: "Bana vahyolunanlar içinde, bu haram dediklerinizi yiyecek birine yasaklanmış bir şey bulamıyorum. Yalnız şunlardan biri olursa başka: leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o bir pisliktir- Allah'tan başkası adına boğazlanmış bir murdar." Iztırar haline düşen, başkasının hakkına dokunmamak, zorunluluk sınırını da aşmamak şartıyla bunlardan yiyebilir. Çünkü senin Rabbin çok bağışlayıcı, çok merhametlidir....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Ve şüphe yok ki budur benim dosdoğru yolum, ona uyun siz ve sizi, onun yolundan ayıracak yollara gitmeyin. Çekinip sakınasınız diye işte bunları emretmiştir size....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Şu emrettiğim yol, benim dosdoğru yolumdur; hep ona uyun. Başka yollara ve dinlere uyup gitmeyin ki, sizi onun yolundan saptırıp parçalamasınlar. İşte Allah, kötülükten sakınasınız diye, size bunları emretti....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Bu, dosdogru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolundan ayri dusurecek yollara uymayin. Allah size bunlari sakinasiniz diye buyurmaktadir....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Bu, dosdoğru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolundan ayrı düşürecek yollara uymayın. Allah size bunları sakınasınız diye buyurmaktadır....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
İşte benim dosdoğru yolum budur, bu yola uyunuz. Sakın sizi Allah'ın yolundan ayrı düşürecek yollara girmeyiniz. İşte Allah, kötülüklerden sakınasınız diye size bu direktifi veriyor....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Şübhesiz ki (emrettiğim) bu (yol) benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. (Başka aykırı) yollara tâbi olmayın. Sonra sizi Onun (Allahın) yolundan ayırır. İşte (Allah) size bunları emretdi ki (kötülükden sakınasınız. ...
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Ve şübhesiz bu, benim dosdoğru yolumdur; öyle ise ona tâbi' olun! Ve (başka)yollara tâbi' olmayın! Sonra sizi O’nun (Allah’ın) yolundan ayırır(lar). İşte bunlar(Allah’ın) size o emrettiği (şeyler)dir; tâ ki (günahlardan) sakınasınız....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Ve şüphesiz ki bu; Benim dosdoğru yolumdur. Ona hemen uyun. Başka yollara uymayın ki; sonra sizi O'nun yolundan ayırır. İşte, sakınasınız diye size bunları emretti....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Ve şüphesiz ki, bu Benim müstakim yolumdur. Artık ona tâbi olunuz, başka yolları takib etmeyiniz. Sonra bunlar sizi Cenâb-ı Hakk'ın yolundan ayırır. İşte size bununla tavsiyede bulundu. Gerektir ki, siz sakınasınız....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur, siz ona uyunuz. Başkaca yollara gidip de onlar sizi Allah'ın yolundan ayırmasın. Allah size bunları sakınasınız diye vasiyet etmiştir....
Ənam Suresi, 153. Ayet:
Bir de şu: "İşte benim dosdoğru yolum. Ona tâbi olun. Yoksa başka yollara uymayın ki sizi O’nun yolundan ayırmasın. İşte kötülüklerden sakınasınız diye Allah, size bunları emretti."...
Ənam Suresi, 165. Ayet:
O, odur ki sizi Arzın halîfeleri yaptı ve ba'zınızı ba'zınızın derecelerle fevkına çıkardı, bunun hikmeti ise sizi size verdiği şeylerde imtihan etmektir, şüphe yok ki rabbın seriulıkab, yine şüphe yok ki o yegâne gafur, yegâne rahîm...
Əraf Suresi, 18. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
uhruc
: çık
3.
min-hâ
: oradan
4.
mez'ûmen
: hor görülmüş, kınanmış
Əraf Suresi, 18. Ayet:
(Allahû Tealâ): “Kınanmış (hor görülmüş) ve kovulmuş olarak oradan çık!” dedi. “Elbette onlardan kim sana tâbî olursa, mutlaka sizin hepinizden cehennemi (tamamen) dolduracağım.”...
Əraf Suresi, 18. Ayet:
Tanrı, sen kınanmış, kovulmuşsun, çık oradan dedi, andolsun ki cehennemi sizinle ve sana uyanlarla dolduracağım....
Əraf Suresi, 18. Ayet:
(Allah da) şöyle dedi: 'Oradan kınanmış ve kovulup aşağılanmış olarak çık. Onlardan kim sana uyarsa (bilin ki) cehennemi hep sizinle dolduracağım.'...
Əraf Suresi, 18. Ayet:
(Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım."...
Əraf Suresi, 18. Ayet:
(Tanrı ) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle (tümünüzle) dolduracağım."...
Əraf Suresi, 18. Ayet:
(Allah) Dedi: «Kınanıp alçaltılmış ve kovulmuş olarak ordan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse, cehennemi sizlerle dolduracağım.»...
Əraf Suresi, 18. Ayet:
Allah buyurdu ki: 'Oradan kınanmış ve kovulmuş olarak çık. Onlardan kim sana uyarsa, hepinizi birden Cehenneme tıkacağım....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Ve böylece onları yanıltıcı düşüncelerle yönlendirdi. Fakat o ikisi, sözü geçen ağacın meyvesinden tadar tatmaz birden çıplaklıklarının farkına vardılar; ve bahçeden topladıkları yapraklarla üzerlerini örtmeye koyuldular. Bunun üzerine Rableri onlara (şöyle) seslendi: "Ben sizi o ağaçtan menedip de, 'Şeytan sizin gerçekten apaçık düşmanınızdır dememiş miydim?"....
Əraf Suresi, 30. Ayet:
Allah bir kısmına hak yolu aydınlatıcı bilgiler verip doğruyu buldurarak, huzuruna getirecek. Bir kısmı da, hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, peygamberlere ve kutsal kitaplara itibar etmedikleri için, hak ederek, hak yoldan uzak bir hayat içinde, helâke maruz durumda, huzura gelecekler. Bunlar Allah’ın dışında, kulları durumundaki şeytanları, şeytanî güçleri dost, velî, otorite edinmişlerdi. Bir de, doğru yolu bulduklarını zannediyorlardı....
Əraf Suresi, 35. Ayet:
Ey Adem oğulları! Size aranızdan ayetlerimizi okuyan peygamberler geldiğinde, onların bildirdiklerine karşı gelmekten sakınan ve gidişini düzeltenlere, işte onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: "Bize Rabbimizin vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun."...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı cehennem halkına seslenir: 'Rabbimizin bize söz verdiğini gerçek olarak bulduk. Rabbinizin size söz verdiğini siz de gerçek olarak buldunuz mu?' 'Evet!,' derler. Biri aralarında şunu ilan eder: 'ALLAH'ın laneti zalimlerin üzerine olsun.'...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecek: "Bize rabbimizin vadettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar da: "Evet" derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: "Tanrı'nın laneti zalimlerin üzerine olsun."...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, ateş halkına seslendi: "Rabbimizin bize va'dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size va'dettiğini gerçek buldunuz mu?" (Onlar da): "Evet", dediler ve aralarından bir ünleyici: "Allâh'ın la'neti zâlimlerin üzerine olsun!" diye ünledi....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı, ateş halkına (şöyle) seslenecekler: «Bize Rabbimizin vadettiğini gerçek olarak bulduk; siz de Rabbinizin vadettiğini gerçek buldunuz mu?» Onlar da: «Evet» derler. Bundan sonra içlerinden seslenen biri (şöyle) seslenecektir: «Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun.»...
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet halkı ateş halkına şöyle seslenir: "Biz, Rabbimizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. Peki siz, Rabbinizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar, "evet" derler. Aralarında bir duyurucu şunu ilan eder: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!"...
Əraf Suresi, 46. Ayet:
1.
ve beyne-humâ
: ve ikisi arasında (vardır)
2.
hicâbun
: bir perde (duvar)
3.
alâ el a'râfi
: A'raf (cennet-cehennem arasındaki yüksek tepelerin) üstünde (arf: yüksek tepe, a’raf: yüksek tepeler)
Əraf Suresi, 46. Ayet:
Aralarını bir perde böler. Orta yerde de bazı kimseler var ki herkesi görünüşlerinden tanırlar. Cennet halkına, 'Selam size,' diye seslenirler. Bunlar oraya (cennete), canları istedikleri halde giremediler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde bunların hepsini simâlarıyla tanıyan adamlar vardır. Onlar cennet halkına: “Selâm sizin üzerinize olsun!” diye seslenirler. Kendileri cennete girmemişler, fakat girme iştiyakı içindedirler....
Əraf Suresi, 46. Ayet:
İki taraf arasında bir perde ve A'raf üzerinde de hepsini (hem cennetlikleri hem de cehennemlikleri, yüzlerindeki) işâretleriyle tanıyan erkekler vardır. (Bunlar), henüz cennete girmemiş olan, fakat girmeyi bekleyen, cennet halkına: "selâm size!" diye seslendiler....
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Gözleri ateş halkına çevrildiğinde, 'Rabbimiz, bizi zalim toplulukla birlikte bulundurma,' derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Nâr (ateş - radyasyon) ehli, Cennet halkına: "O sudan (ilimden) veya Allâh'ın sizi rızıklandırdıklarından (cennet yaşamını oluşturan kuvvelerden) bizim üzerimize de akıtın" diye nida ettiler. . . (Cevaben): "Muhakkak ki Allâh onları, hakikat bilgisini inkâr edenler üzerine haram kılmıştır" derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateşin halkı cennet halkına seslenir: "Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Allah, bunları inkâr edenlere haram (yasak) kılmıştır."...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, cennet halkına seslendi: 'Suyunuzdan, yahut ALLAH'ın size verdiği bazı nimetlerden üstümüze akıtın.' Onlar da dediler ki: 'ALLAH bu ikisini kafirlere haram kılmıştır.'...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateşin halkı cennet halkına seslenir: "Bize biraz sudan ya da Tanrı'nın size verdiği rızktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Tanrı bunları kafirlere haram kılmıştır."...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Cehennem halkı, cennet halkına: -Bize de, biraz su ya da Allah’ın size verdiği rızıklardan gönderin diye çağırırlar. Cennet halkı da onlara: -Allah, kafirlere ikisini de haram kılmıştır! derler....
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, cennet halkına: "Suyunuzdan veya Allâh'ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın (ne olur)!" diye seslendiler. (Onlar da) dediler ki; "Allâh, bu ikisini kâfirlere harâm etmiştir."...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateşin halkı, cennet halkına seslenir: «Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın.» Derler ki: «Doğrusu Allah, bunları küfre sapanlara haram (yasak) kılmıştır»;...
Əraf Suresi, 50. Ayet:
Ateş halkı, cennet halkına seslenir: "Şu sudan yahut Allah'ın sizi rızıklandırdığından biraz da bize akıtın!" Şu cevabı verirler: "Allah, o ikisini de küfre sapanlara haram kılmıştır."...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun ki, Nuh'u halkına irsâl ettik de: "Ey kavmim. . . Allâh'a kulluk edin. . . O'nun gayrı bir ilâhınız yoktur. . . Muhakkak ki ben, size gelip çatacak aziym sürecin azabından korkuyorum" dedi....