Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fakat şeytan onları, oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde bulundukları durumdan çıkardı. Biz de: "Birbirinize düşman olarak inin. Yeryüzü, belli bir süreye
kad
ar size barınak ve geçinme yeri olacak." dedik....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hatırlayın! Sizi,
kad
ınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayarak, azabın en kötüsüne uğratan Firavun 'un adamlarından kurtarmıştık. Bunda, sizin için Rabb'inizden büyük bir sınav vardı....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap Ehli'nin çoğu, Hakk kendilerine bildirildiği halde, benliklerindeki kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek isterler. Allah'ın emri gelinceye
kad
ar onlara aldırış etmeyin. Onları affedin ve onlarla iyi geçinin. Kuşkusuz Allah, Her Şeye Güç Yetiren'dir....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar, hidayete karşılık sapkınlığı satın alanlardır; bağışlanmaya karşılık azabı. Ateşe ne
kad
ar dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülmelerde size kısas yazıldı; hüre hür, abde abd,
kad
ına
kad
ın. Ancak öldüren, öldürülenin kardeşi tarafından bağışlanırsa; örfe uygun şekilde, diyeti iyilikle ödemelidir. Bu Rabb'inizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra kim haddi aşarsa, onun için can yakıcı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hastalanır veya seferde olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Onu tutmaya gücü yetenlerin, bir yoksulu doyuracak
kad
ar fidye vermesi gerekir. Böyle olmakla birlikte, kim gönlünden gelerek daha fazlasını yaparsa, bu, onun için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, siyam yapmanız sizin için hayırlı olandır....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Siyam gecesinde
kad
ınlarınıza yaklaşmanız sizin için helal kılındı. Onlar, sizin için örtüdür; siz de onlar için örtüsünüz. Allah, nefsinize sahip olmadığınızı bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın, Allah'ın sizin için yazdığı şeyi isteyin. Şafak vaktinin siyah ipliği, beyaz ipliğinden ayırt edilme anına
kad
ar, yiyin için. Sonra da geceye dek siyamı tamamlayın. Eğer mescitlerde itikaftaysanız onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırla...
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın oluncaya
kad
ar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için Haccı ve Umreyi tam yapın. Eğer engellenirseniz, o zaman hediyeden kolayınıza gelen şeyi gönderin! Ancak hediye yerine ulaşıncaya
kad
ar başınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunan; oruç tutmalı veya sadaka vermeli ya da nusuktan sayılacak bir fidye vermeli! Emin olduğunuz vakitte; kim, hac vaktine
kad
ar umre ile faydalanmak isterse, hediyeden kolayına geleni göndermeli! Fakat kim bulamazsa, hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi gün olmak ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, haram ayını ve onda savaşmanın durumunu soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak, büyük (günahtır.) " Ancak, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu ve Mescid-i Haram'ı küfretmek onun halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük (günahtır.) Zira fitne, öldürmekten daha kötüdür. Onlar, eğer güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye
kad
ar, sizinle savaşmaktan vazgeçmezler. Sizden kim, dininden döner ve kafir olarak ölürse işte onların dünyada da ahirette de yaptıkları boşa gitmiş o...
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
İman etmedikçe müşrik
kad
ınlarla evlenmeyin. Beğenseniz de mü'min bir emet, müşrik bir
kad
ına göre hayırlı olandır. İman etmedikçe, müşrik erkeklerle evlenmeyin. Beğenseniz de abd olan bir Mü'min, Müşrik bir erkeğe göre hayırlı olandır. Zira onlar ateşe çağırırlar. Allah ise izni ile Cennet'e ve bağışlanmaya çağırır. İnsanlara ayetlerini böyle açıklar. Umulur ki öğüt alıp düşünürler....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana "adet görme durumundan" soruyorlar. De ki: "O bir rahatsızlıktır."
Kad
ınlar adet hali durumundayken onlardan uzak durun. Adet görme bitinceye
kad
ar onlara yaklaşmayın. Adet hali bitince, onlara Allah'ın buyruğuna uygun şekilde yaklaşın. Kuşkusuz, Allah, tevbe edenleri sever. Ve temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kad
ınlarınız sizin için ürün veren kimselerdir. O halde, ürün vereninize istediğiniz gibi varın. Kendiniz için önceden hazırlık yapın. Allah'a karşı takvalı olun. Bilin ki muhakkak O'na kavuşacaksınız. Ve müminleri müjdele....
Bəqərə Suresi, 226. Ayet:
Kad
ınlarına yaklaşmamaya yemin eden kimseler için, dört ay bekleme süresi vardır. Eğer bu yeminlerinden dönerlerse; doğrusu Allah, Çok Bağışlayan'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanan
kad
ınlar, evlenmeksizin üç adet dönemi beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helal değildir. Eğer bu dönemde kocaları barışmak isterlerse, onlarla yeniden evlenmede daha fazla hak sahibidirler. Erkeklerin,
kad
ınlar üzerindeki haklarına denk,
kad
ınların da erkekler üzerinde meşru hakları vardır. Ancak erkekler, onlar üzerinde öncelik sahibidirler. Kuşkusuz, Allah; Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Bundan sonra evliliğinizi ya meşru bir şekilde sürdürün ya da iyilikle ayrılın.
Kad
ınlara verdiklerinizden bir şeyi;
kad
ın ve erkek, Allah'ın koyduğu yasaları ihlal etmedikçe geri almanız size helal olmaz. Fakat Allah'ın yasalarını çiğnemelerinden korkarsanız o zaman
kad
ının boşanmak için fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bunlar, Allah'ın koyduğu yasalardır. Sakın bunları çiğnemeyin. Kim Allah'ın koyduğu yasaları çiğnerse işte onlar zalimlerin ta kendi...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Boşadığınız
kad
ınlar, iddetlerini tamamlayınca, onları ya meşru bir şekilde tutun ya da meşru bir şekilde bırakın. Haklarını çiğneyip, zarar verecek şekilde onları tutmayın. Kim böyle davranırsa, kendisine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini hafife almayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini; size öğüt vermek için indirdiği Kitap'ı ve Hikmet'i aklınızdan çıkarmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Ve bilin ki Allah, Her Şeyi Gerçeğiyle Bilen'dir....
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Boşadığınız
kad
ınlar, bekleme sürelerini tamamlayınca; aralarında meşru bir şekilde anlaştıkları takdirde, onların eşleriyle evlenmelerine engel olmayın. Bu, içinizden Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edenlere yapılan bir öğüttür. Bu sizin için daha iffetli, daha temiz bir yoldur. Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Bekleme süresini tamamlamamış
kad
ınlara evlenme isteğinizi sezdirmeniz veya bunu içinizden geçirmenizde bir sakınca yoktur. Allah, sizin onlara karşı olan duygularınızı bilir. Ancak onlara meşru olmayan bir istekte bulunmayın. Kitaptaki emredilen bekleme süresi sona ermeden onlarla nikah akdi yapmaya kalkışmayın. Bilin ki Allah içinizden ne geçirdiğinizi bilir, O'na karşı gelmekten sakının. Bilin ki Allah, Çok Affedici, Çok Hoşgörülüdür....
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Dokunmadığınız veya onlar için farz kılınanı henüz farz kılmadığınız
kad
ınları boşamanızda bir sorumluluk yoktur. Ancak onları faydalandırın. Maddi durumu iyi olan kendi imkanına göre, iyi olmayan da kendi imkanına göre onları meşru bir şekilde yararlandırsın. Bu, iyi kimselerin üzerinde bir haktır....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Farz kılıp ta kendilerine dokunmadığınız
kad
ınları boşarsanız, farz kılınanın yarısı onlarındır. Ancak kendisinin veya nikah akdini elinde tutanın, bundan vazgeçmesi hariç. Bununla birlikte, mehirin tamamının verilmesi takvaya daha uygundur. Aranızda birbirinize iyilik yapmayı ihmal etmeyin. Kuşkusuz, Allah, yaptığınız her şeyi görür....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden, ölüp de geride eşler bırakacak olan erkekler; eşlerinin evlerinden çıkarılmaksızın bir yıla
kad
ar geçimlerinin teminini vasiyet etsinler. Eğer, kendileri çıkmak isterlerse, kendi haklarında uygun olanı yapmalarında sizin için bir sorumluluk yoktur. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır ve En Doğru Hüküm Veren'dir....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanmış
kad
ınların geçimlerini meşru bir şekilde sağlamak, takva sahipleri için bir yükümlülüktür....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut, askerleriyle yola çıkınca onlara: "Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Bir avuç
kad
ar tatmakla yetinirse o bendendir." dedi. Çok azı hariç, ondan doyasıya içtiler. O ve yanında yer alan inananlar, nehri geçince: "Bugün Calut'a ve askerlerine karşı savaşacak gücümüz kalmadı." dediler. Allah'a kavuşacaklarına inananlar ise: "Nice az topluluklar, Allah'ın izni ile nice çok topluluklara galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir." dediler....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah: O'ndan başka ilah yoktur. O, sürekli diridir, koruyup gözetendir. O'nda ne bir dalgınlık olur ne de O'nu bir uyku tutar. Göklerde ve yerde olan her şey O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunabilecek kimmiş? Onların önlerinde ve arkalarında olan her şeyi bilir. Onlar, O'nun ilminden ancak dilediği
kad
arını kavrayabilirler. O'nun egemenliği yeri ve göğü kuşatmıştır. Bunları korumak O'na ağır gelmez. O, Çok Yüce ve Çok Güçlü'dür....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya temelleri üzerine yıkılıp, harap olmuş beldeye uğrayan kimse gibi: "Ölümünden sonra Allah bunu nasıl diriltecek? Demişti. Bunun üzerine Allah, onu öldürüp yüz yıl ölü bıraktıktan sonra diriltti. Ona: "Ne
kad
ar süre ölü kaldın?" dendi. O da: "Bir gün veya bir günden daha az." dedi. Allah, "Hayır yüz yıl kaldın." dedi. Buna rağmen yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Ve eşeğine de bak. Bu, insanlara ayet olman içindir. Şu kemiklere bir bak, onları nasıl düzenleyip sonra et giy...
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Ma'ruf bir söz ve bağışlayıcı olmak, ardından başa kakılarak eziyete dönüşen bir sada
kad
an daha hayırlıdır. Allah, Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan'dır, Çok Şefkatli'dir....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Yazan her kimse, onu adaletle yazsın. Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın. Rabb'i olan Allah'a karşı takvalı olsun, ondan hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu aklı ermez, aciz veya kendi söyleyip yazdıramayacak durumda birisi ise, velisi, onu adaletli bir şekilde yazdırsın. Erkeklerinizden de iki tanık tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, o zaman razı...
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kad
ınlara, çocuklara, yığınlarla altın ve gümüşe, soylu atlara, davarlara ve ekinlere karşı tutkulu sevgi insanlara cazip gösterilmiştir. Bunlar, dünya hayatının geçimlikleridir. Oysa asıl iyi olan sonuç Allah'ın yanındadır....
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
Hani melekler: "Ey Meryem! Allah, seni seçti, arındırdı ve seni bütün dünya
kad
ınlarına tercih etti." demişti....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani, Allah, İsa'ya: "Ey İsa! Seni öldürecek olan Ben'im. Seni Bana yükselteceğim. Seni Kafirlerden arındıracağım. Sana tabi olanları da Kıyamet Günü'ne
kad
ar küfredenlerden üstün tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnız Bana olacak; anlaşmazlığa düştüğünüz konular hakkında hükmü Ben vereceğim." dedi....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana gelen ilimden sonra, her kim seninle tartışmaya girerse, onlara de ki: "Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı,
kad
ınlarımızı ve
kad
ınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra da içtenlikle Allah'ın lanetinin yalancıların üzerine olmasını dileyelim....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabb'inizin bağışlamasına ve muttakiler için hazırlanmış, yer ile gök arası
kad
ar geniş olan Cennet için yarışın....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Ve Rabb'leri, onlara cevap verdi: "Ben, sizden; erkek olsun,
kad
ın olsun -ki hepiniz birbirinizdensiniz- iyi şeyler yapanların yaptıklarının karşılığını boşa çıkarmam. Onlar ki benim yolumda hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerdir. İşte bunların kötülüklerini örterim. Onların yaptıklarının karşılığı Allah'ın yanındadır. Kuşkusuz, onları içinden nehirler akan Cennetlere koyacağım. Karşılıkların en iyisi, Allah katındadır."...
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Ey insanlar! Sizi, tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve o ikisinden birçok erkek ve
kad
ını üreten Rabb'inize karşı takvalı olun. Birbirinizden yararlanasınız diye akrabalık bağını kuran Allah'a karşı takvalı olun. Kuşkusuz, Allah, sizi gözetmektedir....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer yetimler konusunda hakkaniyetli olamayacağınızdan korktuysanız, o zaman uygun olan o
kad
ınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın. Eğer o takdirde de adaleti gözetemeyeceğinizden korktuysanız, o zaman bir tanesini ya da Yeminle hak sahibi olduğunuzu nikahlayın. Haksızlık etmemek için en uygun olan budur....
Nisa Suresi, 4. Ayet:
O
kad
ınlara, vadettiklerinizi bir hak olarak verin. Eğer gönül rızası ile ondan bir kısmını size verirlerse, o zaman onu dilediğiniz gibi yiyin....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimlerinizi, nikah çağına erişinceye
kad
ar gözetleyin. Olgunluk yaşına geldiklerinde mallarını kendilerine verin. Büyüyünce onlara kalacak düşüncesiyle, mallarını acelece ve haddi aşarak yemeyin. Durumu iyi olan malı yemeye tenezzül etmesin. Durumu iyi olmayan da maldan uygun bir şekilde yararlansın. Onlara mallarını teslim ettiğinizde, onlar adına tanıklar bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 7. Ayet:
Anne, baba ve yakın akrabanın bıraktıklarından; erkeklere, anne ve baba ile yakın akrabanın bıraktıklarından;
kad
ınlara, az olsun çok olsun farz olarak bir pay vardır....
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size çocuklarınız hakkında tavsiye eder: Erkek çocuğun payı kız çocuğunun iki katıdır. Eğer ikiden fazla
kad
ın iseler miras üçte iki onlarındır. Eğer bir
kad
ın ise mirasın yarısı onundur. Eğer ölenin çocuğu varsa, anne ve babanın her birine mirastan altıda bir pay vardır. Eğer ölenin çocuğu yok da anne ve baba mirasçı olmuşsa, anneye üçte bir pay vardır. Eğer ölenin kardeşleri varsa, anneye altıda bir pay düşer. Bu paylaşma, ölenin yaptığı vasiyetten ve borçlarının ödenmesinden sonradı...
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kad
ınlarınızdan fahişelik yapanlara gelince; onların fahişelik yaptıklarına dair aranızdan dört kişinin tanıklık yapması halinde; onları, ölüm alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol gösterinceye
kad
ar evlerinde gözetim altında tutun....
Nisa Suresi, 19. Ayet:
Ey iman edenler!
Kad
ınlara istemedikleri halde mirasçı olmanız, size helal değildir. Apaçık bir fuhuş işlemedikçe, onlara vermiş olduğunuz şeylerin bir kısmını almak için baskı yapmayın. Onlarla iyi geçinin. Şayet onlardan hoşlanmıyorsanız, bilin ki hoşlanmadığınız bir şeyde Allah birçok hayır kılmış olabilir....
Nisa Suresi, 22. Ayet:
Babalarınızın daha önce evlenmiş oldukları
kad
ınlarla evlenmeyin. Ancak geçmişte olanlar istisna. Bu utanç verici, çirkin ve kötü bir yoldur....
Nisa Suresi, 24. Ayet:
Antlaşma ile sahip olduğunuz kimseler hariç Muhsenat
kad
ınlar Allah'ın üzerinize yasasıdır. Bunların dışında kalanlar ise; muhsin olanlar, musafihin olmayanları, mallarınızla almanız size helal kılındı. O halde, onlardan hangisiyle yararlandıysanız, ücretlerini farz kıldığınız şekilde verin. Anlaşma yaptığınız miktar üzerinde, karşılıklı olarak değişiklik yapmanızda bir sakınca yoktur. Allah, Her Şeyi Bilen'dir ve En İyi Hüküm Veren'dir....
Nisa Suresi, 25. Ayet:
Sizden kim muhsenat mü'min
kad
ınlarla evlenecek güce sahip değilse, yeminle sahip olduğunuz mümin esir kızlarla evlensin. Allah, imanınızı en iyi bilendir. Sizler, birbirinizdensiniz. O halde iffetli, edepli, hayasızlık etmeyen ve gizli dost edinmemiş olanlarla; sorumlularının izni ve ücretlerini meşru bir şekilde vererek evlenin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür
kad
ınlara verilen cezanın yarısı verilir. Bu içinizden günaha girme korkusu taşıyanlar içindir. Ancak sabretme...
Nisa Suresi, 32. Ayet:
Allah'ın; bazınıza, bazınıza göre verdiği fazla şeyleri arzu etmeyin. Erkeklerin, kendi kazançlarından bir pay;
kad
ınların da kendi kazançlarından bir pay vardır. Allah'tan, O'nun lütfunu isteyin. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Bilen'dir....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Erkekler,
kad
ınlar üzerinde kavvamdırlar. Kendi mallarından infak etmelerinden dolayı Allah bazınızı bazınıza göre faddale yapmıştır. İyi düzeltici
kad
ınlar; bağlılık gösteren ve Allah'ın korumasını istediğini, kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Nuşuzundan endişe ettiğiniz
kad
ınlara önce öğüt verin, sonra yataklarında yalnız bırakın, sonra bir süre ayrılın. Eğer size uyarlarsa onların aleyhine bir yol aramayın. Kuşkusuz Allah Çok Yüce'dir ve Çok Büyük'tür....
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Eğer, her ikisinin arasının bozulmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem,
kad
ının ailesinden bir hakem belirleyin, eğer uzlaşmak isterlerse, Allah onların aralarını bulur. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a kulluk edin. Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Anne ve babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın ar
kad
aşa, yol oğluna, Yeminle hak sahibi olduğunuz kimselere iyilik edin. Kuşkusuz Allah, kibirli ve kendini övenleri sevmez....
Nisa Suresi, 38. Ayet:
Bunlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak eden, Allah'a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan, kime ar
kad
aşsa, o çok kötü ar
kad
aş edinmiştir....
Nisa Suresi, 40. Ayet:
Allah, zerre
kad
ar haksızlık yapmaz. Yaptığınız iyiliği kat kat arttırır ve kendinden büyük bir ödül verir....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye
kad
ar; cünüpken -yolculukta olmanız hariç- yıkanıncaya
kad
ar salata yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolcuyken sizden biriniz tuvaletten geldiyse veya
kad
ınlarınızla ilişkiye girdiyseniz; o anda su bulamadıysanız, temiz kumla teyemmüm edin; onunla ellerinizi ve yüzlerinizi mesh edin. Kuşkusuz Allah, Çok Affedici'dir ve Çok Bağışlayıcı'dır....
Nisa Suresi, 49. Ayet:
Kendilerini temize çıkaranları görmüyor musun? Hayır! Allah, hak edeni temize çıkarır. Hiç kimseye hurma çekirdeğinin lifi
kad
ar haksızlık edilmez....
Nisa Suresi, 69. Ayet:
Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği, nebiler, sıddıklar, şahitler ve salihlerle beraberdirler. Onlar ne iyi ar
kad
aştırlar!...
Nisa Suresi, 75. Ayet:
Size ne oluyor da Allah yolunda ve: "Ey Rabb'imiz! Bizi halkı zalim olan bu beldeden çıkar, katından bize bir veli ver, bize katından yardım edecek kimseler ver" diyen mustaz'af erkekler,
kad
ınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz?...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine, ellerinizi çekin, salatı ikame edin, zekatı yapın denilen kimseleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir kısmı Allah'ın haşyeti gibi, hatta daha fazla insanlara haşyet duyarlar. Ve "Ey Rabb'imiz! Neden üzerimize savaş yazdın, bizi yakın bir zamana
kad
ar erteleseydin ya?" dediler. De ki: "Dünya geçimliği önemsizdir. Ahiret, takva sahibi kimseler için daha hayırlıdır." Ve hurma çekirdeğinin içindeki lif
kad
ar size haksızlık edilmez....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Onlar, sizin kendileri gibi küfre dönmenizi isterler, ki onlar gibi olasınız. O halde, Allah yolunda hicret edinceye
kad
ar onları evliya edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan hiç kimseyi veli de yardımcı da edinmeyin....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü'minlerden, bir özrü olmaksızın, Allah yolunda cihad etmekten geri kalanlarla; mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, bir değildir. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından, geri kalanlardan üstün kıldı. Her ne
kad
ar Allah, her ikisine de iyilikle muamele etmeyi söz vermiş ise de cihad edenleri, geri kalanlara karşı çok daha büyük bir ecirle üstün kılmıştır;...
Nisa Suresi, 98. Ayet:
Ancak, çaresiz kalan, gücü yetmeyen, bir çıkış yolu bulamayan mus'tezaf erkek,
kad
ın ve çocuklar hariç....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek ve
kad
ın; her kim Mü'min olarak salihatı yaparsa, işte onlar Cennet'e gireceklerdir. Ve onlara zerre
kad
ar haksızlık edilmeyecektir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden, o
kad
ınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki: "Onlar hakkında size fetvayı Allah vermektedir: Yazılmış olanı vermediğiniz halde kendileri ile evlenmek istediğiniz yetim
kad
ınlarla zayıf, çaresiz çocukların ve yetimlerin haklarını hakkaniyetle vermeniz konusundaki hükümler size bu kitapta okunuyor. Hayır adına ne yaparsanız Allah onu bilir....
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir
kad
ın, kocasının nuşuzundan veya kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, uzlaşmaya çalışmalarında bir sakınca yoktur. Uzlaşmak, daha hayırlıdır. Zira benlikler bencilliğe eğimlidir. Eğer arayı düzeltmek ister ve takvalı davranırsanız; Allah, Yaptığınız Her Şeyden Haberdar'dır....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne
kad
ar isteseniz de
kad
ınlar arasında tam anlamı ile adaletli olmaya kesinlikle güç yetiremezsiniz. O halde, anlaşmazlığı çözümsüz hale getirip, onları yüzüstü bırakmayın. Eğer, arayı düzelterek, takvalı davranırsanız kuşkusuz ki Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Nisa Suresi, 140. Ayet:
Ve O, size indirdiği Kitap'ta: "Ayetlerinin küfredildiğini ve alaya alındığını duyduğunuz zaman başka bir söze geçinceye
kad
ar onlarla beraber bulunmayın, yoksa onlar gibi olursunuz." diye bildirdi. Kuşkusuz, Allah, bütün münafıkları ve Kafirleri Cehennem'de toplayacaktır....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Sana soruyorlar. De ki: "Allah kelale hakkında size hükmünü veriyor: Ölen herhangi bir kimsenin çocuğu yoksa yalnızca bir kız kardeşi varsa, mirasın yarısı onundur. Kız kardeşi ölür de çocuğu da yoksa erkek kardeşi onun malına varis olur. Kız kardeş, iki taneyse mirasın üçte ikisi onlarındır. Eğer erkek ve
kad
ın çok kardeşlerse, o zaman erkeğe iki
kad
ın payı vardır. Şaşırıp sapıtmamanız için, Allah, size açıklıyor. Ve Allah Her Şeyi En İyi Bilen'dir."...
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size, temiz şeyler helal kılındı. Ve Kitap verilenlerin yiyecekleri size, sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir. İnanan muhsenat
kad
ınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerin muhsenat
kad
ınları; karşılıklarını vermeniz, iffetli olmanız, iffetsiz olmamanız ve gizli dost tutmamanız koşuluyla size helaldir. Kim imanı küfrederse yaptığı işler boşa gider ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur....
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Salata durduğunuz zaman, yüzlerinizi ve ellerinizi -dirseklerinizle beraber- yıkayın. Başlarınızı ve -aşık kemiklerinizle beraber- ayaklarınızı mesh edin. Eğer cünüpseniz; tam olarak temizlenin. Eğer hasta veya yolcukta iseniz veya tuvaletten gelmişseniz veya
kad
ınlarınızla ilişkiye girdiyseniz ve o anda su bulamadıysanız, temiz kumla teyemmüm edin; onunla ellerinizi ve yüzlerinizi mesh edin. Allah size herhangi bir zorluk dilemiyor. Ancak sizi tertemiz etmek ve üzerinize nime...
Maidə Suresi, 14. Ayet:
Ve "Biz Nasarayız." diyenlerden de söz aldık. Öğütlendikleri şeyden nasiplenmeyi unuttular. Biz de kıyamet gününe
kad
ar aralarına düşmanlık ve kin yerleştirdik. Ve Allah, ne iş yaptıklarını yakında haber verecektir....
Maidə Suresi, 31. Ayet:
Allah, bir karga gönderdi. Kardeşinin cesedini nasıl örteceğini ona göstermek için yeri eşeliyordu. "Eyvah! Bana yazıklar olsun, kardeşimin cesedini örtmekte karga
kad
ar bile olamayacak
kad
ar aciz miyim!" dedi. Pişman olanlardan oldu....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Yeryüzünde olanların tamamı ve bir o
kad
arı daha, Kafirlerin olsa ve Kıyamet Günü'nün azabından kurtulmak için bunları karşılık olarak verseler, bu onlardan asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem verici bir azap vardır....
Maidə Suresi, 38. Ayet:
Hırsızlık yapan erkeğin ve
kad
ının, her ikisinin de ellerini, Allah'tan caydırıcı bir karşılık olarak kesin. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Maidə Suresi, 62. Ayet:
Ve onlardan pek çoğunun, günah işlemede, düşmanlık yapmada ve suht yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne
kad
ar kötüdür!...
Maidə Suresi, 64. Ayet:
O Yahudiler, "Allah'ın eli bağlıdır." dediler. Böyle söylemelerinden dolayı elleri bağlandı ve söyledikleri yüzünden lanetlendiler. Oysaki O'nun iki eli de açıktır. Nasıl dilerse öyle infak eder. Yemin olsun ki sana Rabb'inden indirilen şey onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttıracaktır. Biz de aralarına Kıyamet Günü'ne
kad
ar düşmanlık ve nefret yerleştirdik. Savaş için ateş yaktıkları her seferinde Allah onu söndürdü. Yeryüzünde bozgunculuk için koşuşuyorlar. Ve Allah bozguncuları sevmez...
Maidə Suresi, 79. Ayet:
Yaptıkları kötü şeylerde, birbirlerini uyarmıyorlardı. Gerçekten yapmakta oldukları şey ne
kad
ar çirkindi....
Ənam Suresi, 17. Ayet:
Eğer Allah, sana bir sıkıntı verirse onu Kendisinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir iyilik verirse kuşkusuz Her Şeye
Kad
ir Olan O'dur....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Ant olsun, senden önce de resuller yalanlanmıştı. Yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşı Bizim yardımımız ulaşıncaya
kad
ar sabrettiler. Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç yoktur. Nitekim senden önce gönderilmiş elçilerin bir kısım haberleri sana gelmiştir....
Ənam Suresi, 37. Ayet:
Ona, "Rabb'inden bir ayet indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: "Elbette ki Allah, bir ayet indirmeye
kad
irdir. Ancak onların çoğu bunu bilmezler."...
Ənam Suresi, 65. Ayet:
De ki: "Sizin üstünüzden ve ayaklarınızın altından azap göndermeye, sizi topluluklar halinde ayırıp kiminizin hıncını kiminize tattırmaya
kad
ir olan O'dur." Bak, iyice anlasınlar diye ayetlerimizi nasıl her yönüyle açıklıyoruz....
Ənam Suresi, 68. Ayet:
Âyetlerimiz hakkında dalanlarla karşılaştığın zaman, onlar başka bir konuya geçinceye
kad
ar, onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırlar hatırlamaz zalim halkla beraber oturma....
Ənam Suresi, 71. Ayet:
De ki: "Allah'ı bırakıp da bize faydası da zararı da olmayan şeylere mi yalvaralım? Allah, bizi doğru yola ilettikten sonra, ökçelerimiz üzerinde gerisin geri mi dönelim? Ar
kad
aşlarının "Bize gel" diye doğru yola çağırdıkları; şeytanların ise ayartıp şaşırttığı kimse gibi mi olalım? De ki: "Doğru yol ancak Allah'ın gösterdiği yoldur. Ve biz Âlemlerin Rabb'ine teslim olmakla emrolunduk."...
Ənam Suresi, 139. Ayet:
"Bu davarların karınlarında bulunanlar yalnızca erkeklerimize ait olup,
kad
ınlarımıza haram kılınmıştır. Eğer ölü doğarsa o zaman herkes onda ortaktır." dediler. Bu nitelendirmelerinin cezasını görecekler. O, En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyi Bilen'dir....
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: "Bana vahyolunanda; leş, akıtılmış kan, pis olan domuz eti veya bir sapkınlık olarak Allah'tan başkası adına kesilmiş olanlar hariç, yiyecek kimse için haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Kim mecbur kalırsa haddi aşmadan, zaruri ihtiyacı
kad
ar bunlardan yiyebilir." Kuşkusuz Rabb'in Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Olgunluk çağına erişinceye
kad
ar, iyiliği için olmadıkça yetimin malına dokunmayın. Ölçü ve tartıyı hakkaniyetle yapın. Biz, gücünün yettiğinden fazlasını kişiye teklif etmeyiz. Yakın akrabanız da olsa konuştuğunuz zaman adaleti gözetin. Allah'a verdiğiniz sözü tutun. O, size bunları böylece öğütte bulundu, umulur ki öğüt alırsınız....
Əraf Suresi, 3. Ayet:
Rabb'inizden size indirilene uyun. O'nun yanı sıra başka velilere uymayın. Ne
kad
ar az öğüt tutuyorsunuz!...
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Doğrusu Biz, sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçimlik verdik. Ne
kad
ar da az şükrediyorsunuz....
Əraf Suresi, 14. Ayet:
"Tekrar diriltilecekleri güne
kad
ar beni gözle" dedi....
Əraf Suresi, 24. Ayet:
"Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak inin." dedi. Yeryüzünde, size belli bir süreye
kad
ar yerleşme ve yararlanma imkanı vardır." dedi....
Əraf Suresi, 81. Ayet:
"
Kad
ınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır! Siz gerçekten müsrif bir halksınız."...
Əraf Suresi, 87. Ayet:
Mademki sizin bir kısmınız benimle gönderilene iman etmiş, bir kısmınız da iman etmemişse; o halde Allah aramızda hükmünü verinceye
kad
ar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun halkının meleleri: "Musa'yı ve yanında yer alanları, yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye mi bırakacaksın?" dediler. O da: "Oğullarını öldürüp,
kad
ınlarını sağ bırakacağız. Kuşkusuz, biz onların üzerinde kahredicileriz." dedi....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
"Bizi büyülemek için ne
kad
ar ayet getirirsen getir, biz sana asla inanacak değiliz." dediler....
Əraf Suresi, 135. Ayet:
Biz onlardan geçirecekleri bir süreye
kad
ar azabı kaldırınca da hemen sözlerinden dönüverdiler....
Əraf Suresi, 141. Ayet:
"Hani Biz, size azapların en kötüsünü yapan; oğullarınızı öldürüp,
kad
ınlarınızı sağ bırakan Firavun toplumundan sizi kurtarmıştık. Bunda, sizin için Rabb'inizden büyük bir sınav vardı."...
Əraf Suresi, 167. Ayet:
Hani Rabb'in; onların, üzerine Kıyamet Günü'ne
kad
ar kötü azaba uğratacak kimseleri mutlaka göndereceğini bildirmişti. Rabb'in çabuk ceza verendir. Kuşkusuz O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Əraf Suresi, 184. Ayet:
Ar
kad
aşlarında, hiçbir delilik olmadığını düşünmüyorlar mı? O, ancak apaçık bir uyarıcıdır....
Ənfal Suresi, 39. Ayet:
Fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın oluncaya
kad
ar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse kuşkusuz Allah onların ne yaptığını görmektedir....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği
kad
ar güç ve savaş atları hazırlayın ki, bununla Allah'ın ve sizin düşmanınızı ve onların dışındaki sizin bilmeyip, Allah'ın bildiği düşmanları korkutasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız, size tam olarak ödenir. Ve hiçbir haksızlığa uğratılmazsınız....
Ənfal Suresi, 67. Ayet:
Hiçbir nebiye, yeryüzünde düşmana üstünlük sağlayıncaya
kad
ar, esir almak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, oysa Allah ahireti istiyor. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip, hicret edenler, malları ve canları ile Allah yolunda cihat edenler, barındırıp yardım edenler; işte onlar birbirlerinin velileridirler. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye
kad
ar onların velayetinden size bir şey yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak aranızda anlaşma bulunan bir halkın aleyhine olursa, o bu hükmün dışındadır. Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Yaptıkları antlaşmayı bozan müşriklerin, Allah ve Resul'ünün yanında nasıl itibarları olabilir ki? Kendileriyle Mescid-i Haram yanında sözleşme yaptıklarınızın durumu baş
kad
ır. Onlar, size karşı sözlerinde durdukları sürece siz de sözünüzde durun. Allah, takva sahibi olanları sever....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine Kitap verilenlerden, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan; Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve Hak Din'i, din edinmeyen kimselerle, üstünlüğünüzü kabul ettirinceye, kendi elleriyle size belli bir cizye verinceye
kad
ar savaşın....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer siz ona yardım etmezseniz, iyi bilin ki Allah ona yardım etmişti. Hani Kafirler onu çıkardıklarında iki kişiden ikincisiydi. İkisi mağaradayken, o, ar
kad
aşına: "Üzülme, kuşkusuz Allah bizimle beraberdir." demişti. Bunun üzerine Allah, üzerlerine dinginlik ve güven indirmişti. Onu, sizin görmediğiniz güçlerle desteklemişti. Ve küfredenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise en yüce olandır. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 67. Ayet:
Münafık erkekler ve münafık
kad
ınlar birbirlerindendirler; kötülüğü buyururlar, iyilikten alıkoyarlar. Ellerini sıkı tutarlar. Onlar, Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu. Münafıklar, fasıkların ta kendileridir....
Tövbə Suresi, 68. Ayet:
Allah, münafık erkeklere ve münafık
kad
ınlara ve Kafirlere, cehennem ateşini vadetmiştir. Orada sürekli kalıcıdırlar. Bu, onlara yeter. Allah, onları lanetlemiştir ve onlar için kalıcı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Tıpkı sizden öncekiler gibisiniz. Onlar; kuvvetçe sizden daha güçlü, mal ve evlat bakımından sizden daha çoktular. Onlar, payları
kad
ar bundan yararlandılar. Sizden öncekilerin paylarınca yararlandıkları gibi siz de payınızca yararlandınız. Ve onların daldığı gibi siz de daldınız. İşte onların yaptıkları dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onlar hüsrana uğrayanlardır....
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mü'min erkekler ve mü'min
kad
ınlar birbirlerinin velileridirler. Ma'ruf olanı yaparlar, munkerden sakındırırlar. Salatı ikame ederler, zekatı yaparlar. Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara, Allah rahmet edecektir. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 72. Ayet:
Allah, mü'min erkeklere ve mü'min
kad
ınlara, içinden ırmaklar akan, içinde sürekli kalacakları Cennetler ve Adn Cennetlerinde temiz yerleşim yerleri söz verdi. Allah'ın razı olması ise daha büyüktür. İşte büyük başarı budur....
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Allah'a verdikleri sözü tutmamaları ve yalan söylemeleri nedeniyle, Kendisi ile karşılaşacakları güne
kad
ar onların kalplerine nifak soktu....
Yunus Suresi, 27. Ayet:
Kötülük yapanların cezaları, yaptıkları kötülük
kad
ardır. Onları her yönden zillet kaplayacaktır. Onları Allah'ın cezasından kurtaracak hiç kimse yoktur. Yüzleri geceden daha kara bir parçayla örtülmüş gibidir. İşte onlar ateş halkıdır. Orada sürekli kalacaklardır....
Yunus Suresi, 45. Ayet:
Onları toplayacağımız gün; dünyada, ancak birbirleri ile tanışabilecekleri
kad
ar kısa olan, gündüzün bir saati
kad
ar yaşamış gibi gelecek kendilerine. Allah'a kavuşmayı yalanlayıp, doğru yola yönelmemiş olanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Ve sana vahyolunana uy. Allah, hükmünü verene
kad
ar sabret. Ve O, Hüküm Verenlerin En Hayırlısıdır....
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve Rabb'inizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin ki belirli bir süreye
kad
ar sizi iyi nimetlerden yararlandırsın. Fazilet sahibine, faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük günün azabından korkarım....
Hud Suresi, 8. Ayet:
Eğer, bir ümmet için azabı onlardan belli bir süreye
kad
ar erteleyecek olursak, "Bunu engelleyen şey nedir ki?" derler. Bilesiniz ki, onlara azap geldiği gün, artık geri çevrilmez. Alaya aldıkları azap onları kuşatır....
Hud Suresi, 36. Ayet:
Nuh'a vahyedildi: "Şu ana
kad
ar inanmış olanların dışında, senin halkından kesinlikle kimse inanmayacak. Onların yaptıklarından dolayı tasalanma;"...
Hud Suresi, 81. Ayet:
"Ey Lut! Biz, Rabb'inin elçileriyiz." dediler. "Onlar, sana dokunamazlar. Ailenle birlikte gecenin bir bölümünde hemen yola çık. Hanımın hariç, hiç kimse ar
kad
a kalmasın. Doğrusu onların başına gelecek olan musibet onun da başına gelecektir. Onlara belirlenen vakit sabahtır. Sabah da yakın değil mi?"...
Hud Suresi, 88. Ayet:
"Ey halkım! Bana söyleyin! "Ya ben Rabb'imden kanıt içeren apaçık bir bilgiye sahipsem; kendinden bana iyi bir rızık vermişse! Vazgeçmenizi istediğim şeyleri, kendim yapmak istemiyorum. Sadece gücümün yettiği
kad
arıyla düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah'tandır. Yalnız O'na tevekkül ettim ve yalnız O'na yöneldim." dedi....
Hud Suresi, 104. Ayet:
Onu geciktirmemiz belli bir süreye
kad
ardır....
Yusif Suresi, 14. Ayet:
"Ant olsun ki, biz bu
kad
ar kişiyken yine de kurt onu yerse, o takdirde bize yazıklar olsun." dediler....
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Evinde kaldığı
kad
ın, ona sahip olmak istedi. Ve kapıları sıkıca kapatıp onu yanına çağırdı. Yusuf: "Allah'a sığınırım. Rabbim bana çok iyi davrandı. Beni çok güzel bir konuma sahip kıldı. Haksızlık yapanlar kurtuluşa ermezler." dedi....
Yusif Suresi, 24. Ayet:
Gerçekten
kad
ın Yusuf'a ilgi duydu. Yusuf da
kad
ına ilgi duydu. Ne var ki Rabb'inin burhanı sayesinde
kad
ına uymadı. Böylece ondan kötülüğü ve fuhşu çevirdik. Kuşkusuz o Bizim muhles kullarımızdandı....
Yusif Suresi, 25. Ayet:
İkisi de kapıya doğru koştu.
Kad
ın Yusuf'un gömleğini arka tarafından yırttı. Kapıda
kad
ının kocası ile karşılaştılar.
Kad
ın: "Ailene kötülük yapmak isteyen kimsenin zindana atılması veya acı bir azapla cezalandırılması gerekmez mi?" dedi....
Yusif Suresi, 26. Ayet:
Yusuf: "Kendisi bana sahip olmak istedi." dedi.
Kad
ının ailesinden bir tanık durumu açığa çıkarmak için şöyle öneride bulundu: " Eğer gömleği ön taraftan yırtılmışsa,
kad
ın doğru, Yusuf yalan söylemektedir."...
Yusif Suresi, 27. Ayet:
"Eğer gömlek ar
kad
an yırtılmışsa,
kad
ın yalan, O doğru söylemektedir."...
Yusif Suresi, 28. Ayet:
Gömleğin ar
kad
an yırtılmış olduğunu görünce: "Bu sizin oyununuzdur; gerçekten bu çok büyük bir oyundur." dedi....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Ve şehirdeki bir takım
kad
ınlar: "Azizin hanımı, genç hizmetlisiyle birlikte olmak istemiş; delikanlının sevgisi yüreğine işlemiş. Onu açıkça sapıtmış görüyoruz." diye dedikodu yaptılar....
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Kad
ın dedikoduları işitince, onları davet etti, onlar için güzel bir ortam ve ziyafet hazırlayarak her birine birer bıçak verdi. Yusuf'a "
Kad
ınların karşılarına çık." dedi.
Kad
ınlar, gördükleri karşısında adeta büyülendiler; şaşkınlıkla ellerini kestiler. "Aman Allah'ım! Bu bir beşer değil, bu ancak şerefli bir melektir." dediler....
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kad
ın: "İşte! Bu gördüğünüz, beni, kendisi hakkında kınadığınız kimsedir. Ant olsun ki, onun benim olmasını istedim, ancak o reddetti. Ama ondan istediğim şeyi yapmazsa, zindana atılacak ve kesinlikle burnu yere sürtülenlerden olacaktır." dedi....
Yusif Suresi, 39. Ayet:
"Ey zindan ar
kad
aşlarım! Ayrı ayrı rabler mi daha hayırlıdır, yoksa Kahhar olan tek Allah mı?"...
Yusif Suresi, 41. Ayet:
"Ey zindan ar
kad
aşlarım! Biriniz rabbine yine içki sunacak, biriniz ise asılacak ve kuşlar onun başından yiyecek. Bana sorduğunuz rüyanın gerçekleşecek yorumu budur."...
Yusif Suresi, 47. Ayet:
Dedi ki: "Yedi yıl bildik şekilde ekip biçin. Ancak biçtiğinizden, yiyeceğiniz
kad
arını ayırdıktan sonra kalanı biriktirin."...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar: "Onu bana getirin." dedi. Hükümdarın elçisi ona gelince, rabbine dön ve ona, ellerini kesen
kad
ınların durumunu sor. Kuşkusuz Rabb'im onların hilesini bilendir....
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Hükümdar: "Yusuf'tan murat almak istediğinizde ondan nasıl bir karşılık aldınız?" dedi.
Kad
ınlar: "Haşa! Allah için onun bir kötülüğünü bilmiyoruz." dediler. Aziz'in hanımı: "Şimdi gerçek ortaya çıktı, ona ben sahip olmaya kalkıştım, o kesinlikle doğru söyleyenlerdendir." dedi....
Yusif Suresi, 80. Ayet:
Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmaya başladılar. Büyükleri: "Babanızın Allah adına sizden söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda da sınırı aşmış olduğunuzu bilmez misiniz? Babam izin verinceye veya Allah hakkımda hüküm verinceye
kad
ar buradan ayrılmam. O, hüküm verenlerin en iyisidir." dedi....
Yusif Suresi, 103. Ayet:
Ama ne
kad
ar çok istesen de insanların çoğu inanacak değildir....
Rəd Suresi, 18. Ayet:
Rabb'lerinin çağrısına uyanlar için, en iyi karşılık vardır. O'na uymayanlar ise, yeryüzünde bulunanların tamamı ve bir o
kad
arı daha kendilerinin olsa, kurtulmak için hepsini karşılık olarak verirlerdi. Hesabın kötüsü onlar içindir. Varacakları yer Cehennem'dir. O ne kötü bir yataktır....
Rəd Suresi, 31. Ayet:
Kur'an'la dağlar yürütülseydi veya onunla yeryüzü yarılıp parçalansaydı veya onunla ölüler konuşturulsaydı yine de bir şey değişmezdi. Hayır! Bütün işler Allah'a aittir. İman edenler hala anlamadılar mı ki Allah tercih edecek olsa bütün insanları doğru yola iletir. Yaltaklanmalarından dolayı Kafirler bela ile karşı karşıya kalıp duracaktır. Veya evlerinin yanı başına inecek. Allah'ın vaadi gelinceye
kad
ar bu böyle sürüp gidecektir. Kuşkusuz Allah sözünden dönmez....
İbrahim Suresi, 6. Ayet:
Hani! Musa halkına demişti ki: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani O, sizi; oğullarınızı boğazlayıp,
kad
ınlarınızı sağ bırakarak azabın en kötüsü ile cezalandıran Firavunculardan kurtarmıştı. Bunda, Rabb'inizden çok büyük bir sınav vardı."...
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri dedi ki: "Göklere ve yere belli bir fıtrat veren, sizi, suçlarınızı bağışlamak için çağıran ve belirlenmiş bir ecele
kad
ar sizi erteleyen Allah hakkında mı kuşkudasınız?" Dediler: "Siz de ancak bizim gibi sadece bir beşersiniz. Atalarımızın kulluk ettiklerinden bizi çevirmek istiyorsunuz. Öyleyse açık bir sultan getirin!"...
Hicr Suresi, 21. Ayet:
Hazineleri Bizim yanımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Ve Biz, bilinen bir
kad
eri olmaksızın onu indirmeyiz....
Hicr Suresi, 35. Ayet:
"Lanet, Din Günü'ne
kad
ar senin üzerindedir." dedi....
Hicr Suresi, 36. Ayet:
İblis: "Rabbim! Öyleyse yeniden diriltilecekleri güne
kad
ar, bana süre tanı." dedi....
Hicr Suresi, 38. Ayet:
"Bilinen zamanın gününe
kad
ar." dedi....
Hicr Suresi, 99. Ayet:
Sana yakin gelinceye
kad
ar, Rabb'ine kulluk et!...
Nəhl Suresi, 37. Ayet:
Sen, onların, doğru yola ermelerini ne
kad
ar çok istersen iste; sapkınlıkta kararlı olanları Allah doğru yola iletmez. Onlar için bir yardımcı da bulunmaz....
Nəhl Suresi, 61. Ayet:
Eğer Allah insanları, haksızlıkları nedeniyle cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ancak onları adı konulmuş bir süreye
kad
ar erteler. Süreleri dolduğu zaman, ne bir saat ertelenir ne de öne alınır....
Nəhl Suresi, 77. Ayet:
Göklerin ve yerin gaybı, yalnızca Allah'a aittir. Sa'at'in emri de yalnızca göz açıp kapamak veya ondan daha az bir zamanda olacaktır. Kuşkusuz, Allah Her Şeye
Kad
ir'dir....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İçinizden bir topluluğun başka bir topluluktan daha ribalı olmasından etkilenerek, yeminlerinizi aldatma amacıyla; ipliğini sağlamca eğirdikten sonra, onu geri çözüp bozan
kad
ın gibi olmayın. Allah, sizi bununla sınıyor. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyler, kıyamet günü size açıklanacaktır....
Nəhl Suresi, 97. Ayet:
Erkek ve
kad
ın, mü'min olarak kim salihatı yaparsa, ona hoş, temiz bir hayat yaşatırız. Kesinlikle yaptıklarının karşılığını daha iyisiyle veririz....
İsra Suresi, 5. Ayet:
Birincisinin zamanı gelince çok güçlü kullarımızı üzerinize gönderdik. Yurtlarının içlerine
kad
ar girdiler, işgal ettiler. Böylece yapılan uyarı gerçekleşmiş oldu....
İsra Suresi, 34. Ayet:
Olgunluk çağına erişinceye
kad
ar, iyiliği için olmadıkça yetimin malına dokunmayın. Ve verdiğiniz sözleri yerine getirin. Verilen söz insanı sorumlu yapar....
İsra Suresi, 62. Ayet:
Dedi ki: "Bu mu benden mükerrem kıldığın varlık? Eğer bana Kıyamet Günü'ne
kad
ar müsaade edersen, pek azı hariç, onun soyunu kesinlikle buyruğum altına alacağım."...
İsra Suresi, 71. Ayet:
O gün, bütün insanları imamlarıyla çağırırız. O gün kimin kitabı sağından verilirse, işte onlar kendi kitaplarını okurlar ve kıl
kad
ar haksızlığa uğratılmazlar....
İsra Suresi, 78. Ayet:
Güneş'in batmasından gecenin karanlığı bastırıncaya
kad
ar salatı ikame et. Ve fecrin kuranı; kuşkusuz fecrin kuranı tanıklıdır....
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
Onları uyandırdık ve böylece birbirlerine sormaya başladılar. Onlardan biri şu soruyu sordu: "Ne
kad
ar kaldınız?" "Bir gün veya günün bir bölümü
kad
ar." dediler. Kimisi de: "Ne
kad
ar kaldığınızı Rabb'iniz bilir." dedi. "Sizden birisini, gümüş paranızla şehre gönderin. Hangi yiyeceği seviyorsanız ondan yiyecek getirsin. Ve sizi kimseye sezdirmemeye dikkat etsin."...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Onların ne
kad
ar kaldıklarını en iyi Allah bilir." Göklerin ve yerin bilinmezi yalnızca O'na aittir. En iyi gören ve en iyi işiten O'dur! Onlar için O'ndan başka veli yoktur. O, hükümranlığına kimseyi ortak etmez....
Kəhf Suresi, 34. Ayet:
Ve onun serveti oldu. Ar
kad
aşı ile konuşurken: "Ben malca senden daha zenginim, insan sayısınca da senden daha güçlüyüm." dedi....
Kəhf Suresi, 37. Ayet:
Tartışmaya girdiği ar
kad
aşı ona: "Seni topraktan, sonra bir nutfeden yaratan, sonra da seni insan şekline sokana nankörlük mü ediyorsun?"...
Kəhf Suresi, 39. Ayet:
"Her ne
kad
ar beni mal-mülk ve evlat bakımından eksik görüyorsan da bahçene girdiğin zaman: "Allah ne dilerse o olur, Allah'tan başka hiçbir güç yoktur, deseydin ya!"...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Bir zamanlar Musa, genç ar
kad
aşına: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya
kad
ar yoluma devam edeceğim veya uzun zaman gitmeye devam edeceğim." demişti....
Kəhf Suresi, 62. Ayet:
Epey bir mesafe aldıktan sonra, genç ar
kad
aşına, "Yolculuğumuz nedeniyle iyice yorulduk, haydi sabah yemeğimizi getir." dedi....
Kəhf Suresi, 70. Ayet:
"O halde, eğer bana uyacaksan, hakkında bir açıklama yapıncaya
kad
ar bana hiçbir şey hakkında soru sorma." dedi....
Kəhf Suresi, 76. Ayet:
"Eğer bir daha sana bir şey sorarsam, artık benimle ar
kad
aşlık etmezsin! Tarafımdan yeterince özür dilemede bulundum."...
Kəhf Suresi, 96. Ayet:
"Bana demir parçaları getirin. İki dağın arası eşit seviyeye gelinceye
kad
ar körükleyin." dedi. Onu bir ateş haline getirince, "Bana erimiş bakır getirin, onun üzerine dökeceğim." dedi....
Kəhf Suresi, 109. Ayet:
De ki: "Rabb'imin kelimeleri için denizler ve bir o
kad
ar daha deniz mürekkep olsa; Rabb'imin kelimeleri bitmeden denizler biterdi....
Məryəm Suresi, 8. Ayet:
"Rabbim! Hanımım kısır, ben de ayakta duramayacak
kad
ar yaşlanmışken, benim nasıl bir oğlum olabilir?" dedi....
Məryəm Suresi, 28. Ayet:
"Ey Harun'un kız kardeşi! Doğrusu senin baban kötü bir adam değildi. Annen de iffetsiz bir
kad
ın değildi."...
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
De ki: "Kim sapkınlıkta ise, Rahman, ona vaat edilen şeyi; azabı veya Sa'at'i görecekleri zamana
kad
ar, zamanı uzatarak süre tanır. Böylece kimin yerce daha kötü ve taraftarca daha zayıf olduğunu yakında bilecekler."...
Taha Suresi, 91. Ayet:
Halk, "Musa bize dönüp gelinceye
kad
ar, kendimizi buzağıya adamaktan asla vazgeçmeyeceğiz." dedi....
Ənbiya Suresi, 15. Ayet:
Biçilmiş ekin gibi pörsüyüp, cansız kalıncaya
kad
ar bu çağrıları son bulmadı....
Ənbiya Suresi, 47. Ayet:
Kıyamet Günü hak edileni eksiksiz belirleyen tartıları kurarız. Hiç kimse, hiçbir biçimde haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi
kad
ar da olsa her şeyi hesaba katarız. Hesap gören olarak Biz yeteriz....
Ənbiya Suresi, 96. Ayet:
Hatta Ye'cuc ve Me'cuc yaygınlaşıp her tarafı kuşatma altına alıncaya
kad
ar....
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
"Bilemem, belki o bir sınav ve sizin için belli bir zamana
kad
ar yararlanmadır."...
Həcc Suresi, 2. Ayet:
Onu gördüğünüz gün, her emzikli
kad
ın emzirdiğini unutur. Her hamile
kad
ın, bebeğini düşürür. Ve insanları sarhoş olmadıkları halde, sarhoş gibi görürsün. Zira Allah'ın azabı çok şiddetlidir....
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra yeniden dirilmekten kuşkunuz varsa; bilin ki Biz, sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra bir ala
kad
an, sonra yapısı belli belirsiz mudğadan yarattık. Ne olduğunuzu bilin diye size açıklıyoruz. Ve Biz, dilediğimizi belli bir süreye
kad
ar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız. Sonra kiminiz ergenlik çağına ulaşır. Ve sizden bir kısmınız vefat ettirilir. Kiminiz de ömrünün en kötü dönemine erişir; bir şey bilmez yaşlı bir bunak haline gelir. ...
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Sizin için onlarda belli bir süreye
kad
ar faydalar vardır. Sonra bunların mahalli Beyt-i Atik'edir....
Həcc Suresi, 39. Ayet:
Kendileriyle savaşılan kimselerin, zulme uğramaları nedeniyle, savaşmalarına izin verildi. Kuşkusuz Allah, onlara yardım etmeye
kad
irdir....
Həcc Suresi, 55. Ayet:
Kafirler de Sa'at ansızın gelinceye veya ardından başka bir gün olmayan günün azabı gelinceye
kad
ar ondan kuşku duymaya devam edeceklerdir....
Həcc Suresi, 73. Ayet:
Ey insanlar! Verilen örneği dikkatle dinleyin: Allah'ın yanı sıra kulluk ettikleriniz bir araya gelseler, kesinlikle bir sineği bile yaratamazlar. Değil yaratmak, sinek onlardan bir şey kapsa, onu bile kurtaramazlar. İsteyen de kendisinden istenen de ne
kad
ar acizdir....
Möminun Suresi, 54. Ayet:
Artık onları belli bir süreye
kad
ar aymazlıkları ile baş başa bırak!...
Möminun Suresi, 78. Ayet:
Size; işitme, görme ve ef'ide veren O'dur. Ne
kad
ar az şükrediyorsunuz?...
Möminun Suresi, 100. Ayet:
Böylece ihmal ettiğim salih işleri yaparım. Hayır! Kuşkusuz onun söylediği kesinlikle boş bir sözden ibarettir. Onların tekrar diriltilecekleri güne
kad
ar arkalarında bir berzah vardır....
Möminun Suresi, 113. Ayet:
"Bir gün veya günün bir kısmı
kad
ar kaldık. Hesabını tutanlara sor!" dediler....
Nur Suresi, 2. Ayet:
Zina yapan
kad
ın ve zina yapan erkeğin her birine yüzer sopa vurun. Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorsanız, onlara karşı duyduğunuz acıma duygusu sizi Allah'ın bu yasasını uygulamaktan alıkoymasın. Mü'minlerden bir grup da buna tanık olsun....
Nur Suresi, 3. Ayet:
Zina yapan erkek, zina yapan veya müşrik olan
kad
ından başkası ile evlenmiyor. Zina yapan
kad
ınla zina yapan veya müşrik olan bir erkekten başkası evlenmiyor. Bu uygulama mü'minlere haram kılındı....
Nur Suresi, 4. Ayet:
Ve muhsan
kad
ınlara iftira edip de sonra dört tanık getiremeyen kimselere seksen sopa vurun. Ve onların tanıklığını ebediyen kabul etmeyin. Onlar fasıktırlar....
Nur Suresi, 8. Ayet:
Kad
ının, dört kez "Billahi o kesinlikle yalancıdır." şeklinde sözüne Allah'ı tanık etmesi ondan cezayı kaldırır....
Nur Suresi, 12. Ayet:
Mü'min erkeklerin ve Mü'min
kad
ınların onu işittikleri zaman, iyi zan ile "Bu apaçık iftiradır." demeleri gerekmez miydi?...
Nur Suresi, 23. Ayet:
Hiçbir şeyden haberi olmadığı halde muhsan mü'min
kad
ınlara iftira atan kimseler dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azap vardır....
Nur Suresi, 26. Ayet:
Habis
kad
ınlar habis erkeklere, habis erkekler habis
kad
ınlara yakışır. Tayyib
kad
ınlar tayyib erkeklere, tayyib erkekler de tayyib
kad
ınlara yakışır. Bunlar, söylenenlerden uzak olanlardır. Onlar için bağışlanma ve cömertçe rızık vardır....
Nur Suresi, 28. Ayet:
Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye
kad
ar oraya girmeyin. Eğer geri dönmeniz istenirse hemen geri dönün. Bu sizin için daha nezihtir. Allah yaptığınız şeyi hangi amaçla yaptığınızdan haberdardır....
Nur Suresi, 31. Ayet:
Ve de Mü'min
kad
ınlara söyle, bakışlarından bir kısmını sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Doğal olarak görünmesi gerekli olanlar dışında, ziynetlerini açığa vurmasınlar. Örtüleri ile göğüslerini örtsünler. Ziynetlerini; kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları,
kad
ınların tamamı, yeminle sahip oldukları,
kad
ına ihtiyaç duymayan erkek hizmetliler,
kad
ınların avret yerlerinin ...
Nur Suresi, 40. Ayet:
Veya üzerinde bulutlar olan, üst üste dalgaların kuşattığı derin denizlerdeki karanlığa benzer. Elini göremeyecek
kad
ar, karanlık üstüne karanlık. Allah'ın aydınlığıyla aydınlanmamış bir kimse için başka aydınlık yoktur....
Nur Suresi, 60. Ayet:
Evlenme arzusu kalmamış yaşlı
kad
ınların, cinsiyetlerini teşhir etme amacı gütmeden dış giysilerini çıkarmalarında bir sakınca yoktur. Sakınmaları daha hayırlıdır. Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Nur Suresi, 61. Ayet:
Köre bir sınırlama yoktur. Sakat olana bir sınırlama yoktur. Hasta olana bir sınırlama yoktur. Ve size de, evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz yerlerde veya ar
kad
aşlarınızın evlerinde yemek yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu olarak veya ayr...
Şüəra Suresi, 171. Ayet:
Geride kalanlardan aciz bir
kad
ın hariç....
Nəml Suresi, 23. Ayet:
"Onlara yöneticilik yapan bir
kad
ın buldum. Ona her şeyden verilmiş. Çok görkemli bir tahtı var."...
Nəml Suresi, 55. Ayet:
"
Kad
ınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Hayır! Siz gerçekten cahil bir toplumsunuz."...
Nəml Suresi, 62. Ayet:
Yoksa darda kalanın çağrısına karşılık veren, kötülüğü gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan mı? Allah ile birlikte başka bir ilah mı? Ne
kad
ar az öğüt alıyorsunuz?...
Qəsəs Suresi, 4. Ayet:
Gerçek şu ki: Firavun, büyüklenerek halkını sınıflara ayırdı. Onlardan bir sınıfı güçsüz düşürerek ezmek istiyor; erkek çocuklarını boğazlatıyor ve
kad
ınlarını sağ bırakıyordu. Kuşkusuz o, bozgunculardandı....
Qəsəs Suresi, 23. Ayet:
Medyen suyuna vardığında, orada hayvanlarını sulamakta olan birçok insan gördü. Bir de sürülerini sulamayı gözetleyen iki
kad
ın vardı. Onlara: "Neden böyle duruyorsunuz?" dedi. "Çobanlar sulayıp çekilmeden biz sulayamayız. Babamız çok ihtiyardır." dediler....
Qəsəs Suresi, 71. Ayet:
Baksanıza! Eğer Allah, üzerinize geceyi, Kıyamet Günü'ne
kad
ar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka size aydınlığı verecek olan ilah kimdir? Hala gerçeğe kulak vermeyecek misiniz?...
Qəsəs Suresi, 72. Ayet:
Baksanıza! Eğer Allah, üzerinize gündüzü kıyamet gününe
kad
ar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka size içinde dinlendiğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Hala gerçeği görmeyecek misiniz?...
Qəsəs Suresi, 84. Ayet:
Kim bir iyilik ile gelirse; ona, ondan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük ile gelirse; yaptığı kötülük
kad
ar cezalandırılır....
Ənkəbut Suresi, 15. Ayet:
Böylece onu ve gemideki ar
kad
aşlarını kurtardık. Onu cümle aleme bir ayet yaptık....
Rum Suresi, 56. Ayet:
Kendilerine bilgi ve iman verilenler: "Ant olsun ki, siz Allah'ın yasasındaki diriliş gününe
kad
ar kaldınız. İşte bu dirilme günüdür. Ne var ki siz bu gerçeği algılayamadınız....
Loğman Suresi, 16. Ayet:
"Ey oğulcuğum! Yaptıkların bir hardal tanesi
kad
ar olup da bir kayanın içinde veya gökyüzünde veya yer altında bile olsa, Allah onu meydana çıkarır. Kuşkusuz Allah, Bütün Ayrıntıları Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır."...
Loğman Suresi, 28. Ayet:
Sizin yaratılmanız ve ölümden sonra diriltilmeniz Allah için bir kişiyi yaratmak ve diriltmek
kad
ar kolaydır. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Duyan, Her Şeyi Gören'dir....
Loğman Suresi, 29. Ayet:
Allah'ın; geceyi gündüze, gündüzü de geceye çevirdiğini görmüyor musun? Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına aldı. Her biri belirlenmiş bir süreye
kad
ar hareketini sürdürüyor. Kuşkusuz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Səcdə Suresi, 5. Ayet:
Gökten yeryüzüne
kad
ar işleri düzenler. Sonra miktarı sizin hesabınıza göre bin yıl süren bir gün içinde işler O'na yükselir....
Səcdə Suresi, 9. Ayet:
Sonra onu düzenledi ve ona ruhundan üfledi. Size duyma yetisi, görme yetisi ve fuad verdi. Ne
kad
ar az şükrediyorsunuz!...
Əhzab Suresi, 29. Ayet:
"Eğer Allah ve Resul'ünü ve Ahiret Yurdu'nu istiyorsanız, kuşkusuz Allah, sizden Muhsin olan
kad
ınlar için büyük bir ecir hazırlamıştır."...
Əhzab Suresi, 32. Ayet:
Ey Nebi'nin hanımları! Siz diğer
kad
ınlardan biri değilsiniz. Eğer takvalıysanız, yabancı erkeklerle edalı bir üslupla konuşmayın. Zira kalbinde kötülük olan bir kimse buna yanlış anlam yükleyebilir. Sözün maruf olanını söyleyin....
Əhzab Suresi, 35. Ayet:
Müslüman erkekler ve Müslüman
kad
ınlar, mü'min erkekler ve mü'min
kad
ınlar, adanmış erkekler ve adanmış
kad
ınlar, sadık erkekler ve sadık
kad
ınlar, sabreden erkekler ve sabreden
kad
ınlar, huşulu erkekler ve huşulu
kad
ınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren
kad
ınlar, saim olan erkekler ve saim olan
kad
ınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan
kad
ınlar ve Allah'ı çok zikreden erkekler ve Allah'ı çok zikreden
kad
ınlar; Allah, onlar için bağışlanma ve büyük bir ödül hazırl...
Əhzab Suresi, 36. Ayet:
Allah ve Resul'ü bir konuda karar verdiği zaman, hiçbir inanan erkek ve inanan
kad
ın için, o konuda tercih hakkı yoktur. Kim Allah ve Resul'üne asilik ederse o, açık bir sapkınlıkla sapmış olur....
Əhzab Suresi, 37. Ayet:
Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de nimet verdiğin kimseye diyordun ki: "Eşini yanında tut. Allah'a karşı takvalı ol. Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyorsun. İnsanlara huşu duyuyorsun; oysaki huşu duyman gereken Allah'tır." Sonra Zeyd ondan tamamıyla ayrılınca, Biz onu sana eş yaptık ki böylece himaye edilenlerin boşadıkları
kad
ınlarla evlenmelerinde inananların üzerinde bir güçlük olmasın. İşte Allah'ın emri böylece yerine gelmiş oldu....
Əhzab Suresi, 49. Ayet:
Ey iman edenler! Mü'min
kad
ınlarla evlenip, sonra onlara dokunmadan boşarsanız, onların iddet süresince beklemelerini isteme hakkınız yoktur. Böyle bir durumda onları hemen yararlandırın ve güzellikle ayrılın....
Əhzab Suresi, 50. Ayet:
Ey Nebi! Biz, ecirlerini verdiğin eşlerini ve savaşlarda Allah'ın fey olarak sana verdiği antlaşma yolu ile hak sahibi olduklarını, sana helal kıldık. Seninle birlikte hicret eden amcanın kızları, halalarının kızları, dayının kızları, teyzelerinin kızları ve kendisini Nebiye hibe edip de nebinin de evlenmeyi uygun gördüğü mü'min
kad
ını -ki bu yalnızca sana özgüdür- sana helal kıldık. Onlara zevceleri ve antlaşma yolu ile hak sahibi oldukları konusunda neyi farz kıldığımızı biliriz. Bu durum...
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan böyle başka
kad
ınlarla evlenmen, eşlerini boşayıp yerine iyi olması hoşuna gitse bile başka
kad
ın alman sana helal olmaz. Ancak antlaşma yolu ile hak sahibi olduğun hariç. Allah, her şeyi gözetleyip denetleyendir....
Əhzab Suresi, 58. Ayet:
Mü'min erkeklere ve Mü'min
kad
ınlara yapmadıkları bir şey nedeniyle eziyet eden kimseler, bu durumda iftira ve apaçık günah yüklenmiş oldular....
Əhzab Suresi, 59. Ayet:
Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve Mü'minlerin
kad
ınlarına söyle, cilbablarını üzerlerine salsınlar. Bu, salma onların bilinmeleri ve eziyet edilmemeleri için daha uygundur. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Əhzab Suresi, 73. Ayet:
Allah, münafık erkeklere ve
kad
ınlara; Müşrik erkeklere ve
kad
ınlara azap eder; Mü'min erkeklerin ve
kad
ınların tevbelerini kabul eder. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Səba Suresi, 3. Ayet:
Kafirler: "Bize o Sa'at gelmeyecek." dediler. De ki: "Bilakis! Gaybı bilen Rabb'ime ant olsun ki, o kesinlikle size gelecektir. Göklerde olsun, yerde olsun zerre
kad
ar da olsa hiçbir şey O'ndan gizli kalmaz. En küçüğünden en büyüğüne
kad
ar her şey Kitab-ı Mubin'dedir....
Səba Suresi, 22. Ayet:
De ki: "Allah'ın yanı sıra değer verdiklerinize yakarın! Onlar, göklerde ve yerde zerre
kad
ar bir şeye sahip değildirler. Onların, Göklerin ve yerin yaratılmalarında bir payları yoktur. Ve Allah'ın, onların yardımına ihtiyacı da yoktur....
Səba Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Size yalnızca bir tek şey öğütlüyorum. Allah için ikişer ikişer ve teker teker bir araya gelin. Sonra iyice düşünün." Sizin ar
kad
aşınızda bir delilik yoktur. O, şiddetli bir azabın öncesinde bir uyarıcıdır....
Fatir Suresi, 13. Ayet:
O, geceyi gündüze, gündüzü de geceye çevirir. Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına aldı. Her biri belirlenmiş bir süreye
kad
ar hareketini sürdürüyor. İşte bu, Allah'tır, Rabb'inizdir. Egemenlik O'nundur. O'nun yanı sıra çağırdığınız kimseler, bir çekirdeğin zarına bile sahip değiller....
Fatir Suresi, 37. Ayet:
Onlar, orada yardım için bağırıp çağırırlar: "Rabb'imiz! Bizi çıkar, daha önce yaptığımızdan başka, düzgün amel yapalım." Size dünyada öğüt dinleyecek kimsenin, öğüt dinlemesine yetecek
kad
ar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı gelmedi mi? O halde tadın! Artık zalimler için bir yardımcı yoktur....
Fatir Suresi, 45. Ayet:
Eğer Allah, insanların yaptıklarının hesabını hemen görecek olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat O, onlara belli bir zamana
kad
ar süre vermektedir. Belirlenen süre dolduğu zaman da kuşkusuz Allah kendi kullarını en iyi görendir....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz, onların boyunlarına, çenelerine
kad
ar dayanan demir halkalar geçirdik. Bu nedenle başları sürekli yukarıda kalkık olanlardır....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Bizden bir merhamet ve belli bir zamana
kad
ar yararlandırmamız hariçtir....
Saffat Suresi, 51. Ayet:
İçlerinden biri dedi ki: "Benim yakın bir ar
kad
aşım vardı."...
Saffat Suresi, 135. Ayet:
Ancak geride kalan acuze bir
kad
ın hariç....
Saffat Suresi, 144. Ayet:
Diriltilecekleri güne
kad
ar balığın karnında kalırdı....
Sad Suresi, 24. Ayet:
"Gerçekten, senin koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle doğrusu sana haksızlık etmiştir. Ortakların çoğu, birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edenler ve salihatı yapanlar haksızlık etmezler. Ancak onlar da ne
kad
ar azdır!" dedi. Davud, kendisini fitnelendirdiğimizi iyice anladı. Hemen Rabbinden bağışlanma diledi, ruku ederek, tam bir teslimiyetle Rabb'ine yöneldi....
Sad Suresi, 43. Ayet:
Katımızdan bir rahmet ve akıl sahipleri için bir ibret olarak, ona yanında yer alanları ve onlarla birlikte bir o
kad
arını daha bahşettik....
Sad Suresi, 78. Ayet:
Lanetim, Din Günü'ne
kad
ar senin üzerindedir....
Sad Suresi, 79. Ayet:
İblis: "Rabb'im! O halde yeniden dirilme gününe
kad
ar bana süre ver." dedi....
Sad Suresi, 81. Ayet:
Zamanı bilinen güne
kad
ar....
Zümər Suresi, 42. Ayet:
Allah, öleceklerin ölümleri anında canlarını alır; ölmeyecek olanların da uykularında. Ölümüne hükmettiğini yanında tutar, diğerlerini belirlenmiş bir süreye
kad
ar salıverir. Bunda düşünen bir halk için alınacak pek çok ders vardır....
Zümər Suresi, 47. Ayet:
Eğer yeryüzünde olanların tamamı ve bir o
kad
arı daha, o zulmedenlerin olsaydı, Kıyamet Günü azabın kötülüğünden kurtulmak için kesinlikle onu fidye olarak verirlerdi. Hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılacaktır....
Mömin Suresi, 25. Ayet:
Böylece katımızdan hakk ile geldiği zaman onlar: "Onunla birlikte iman eden kimselerin oğullarını öldürün;
kad
ınlarını ise sağ bırakın." dediler. Kafirlerin düzeni, sapkınlığa düşmekten başka bir şey değildir....
Mömin Suresi, 26. Ayet:
Firavun: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim. O istediği
kad
ar Rabb'ini yardıma çağırsın. Ben, onun sizin dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum." dedi....
Mömin Suresi, 40. Ayet:
"Kim bir kötülük yaparsa, ona yaptığının karşılığından fazlasıyla karşılık verilmez. Erkek veya
kad
ın, her kim mü'min olarak salih olanı yaparsa, işte onlar hesapsız şekilde rızıklanmak üzere Cennet'e girerler."...
Mömin Suresi, 58. Ayet:
Kör ile gören bir değildir. İman edip salihatı yapanlar ile kötülük yapanlar da bir değildir. Ne
kad
ar az düşünüyorsunuz?...
Mömin Suresi, 67. Ayet:
O, sizi topraktan yaratandır. Sonra bir nutfeden, sonra bir ala
kad
an. Sonra sizi bir bebek olarak dünyaya getiriyor. Nihayet olgunluk çağına ulaşır, derken yaşlanırsınız. Kiminiz bu süreci tamamlamadan vefat ettirilir. Kiminiz de belirlenen süreye
kad
ar yaşarsınız. Umulur ki aklınızı kullanırsınız....
Şura Suresi, 14. Ayet:
Onların, kendilerine ilim geldikten sonra anlaşmazlığa düşmelerinin nedeni kıskançlık ve ihtiraslarıdır. Eğer Rabb'inden, "belirlenmiş bir süreye
kad
ar" sözü verilmemiş olunsaydı, aralarında hemen hüküm gerçekleştirilirdi. Onların ardından Kitap'a mirasçı olanlar, tam bir ikilem ve kaygı içindedirler....
Şura Suresi, 27. Ayet:
Eğer Allah, kullarına rızkı genişletseydi, kesinlikle yeryüzünde azarlardı. Fakat O, dilediği
kad
arını indirir. Kuşkusuz O, kullarının Her Şeyinden Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Zuxruf Suresi, 29. Ayet:
Doğrusu bunları ve atalarını, kendilerine Hakk ve onu açıklayıcı bir resul gelinceye
kad
ar yararlandırıp yaşattım....
Zuxruf Suresi, 36. Ayet:
Her kim Rahman'ın öğüdüne karşı duyarsız olursa, Biz ona bir şeytan salarız. Artık şeytan onun yakın ar
kad
aşı olur....
Zuxruf Suresi, 38. Ayet:
Nihayet o Bize geldiği zaman: "Keşke seninle aramız iki doğu uzaklığı
kad
ar uzak olsaydı." der. Öyleyse bu ne kötü bir ar
kad
aşlıktır....
Əhqaf Suresi, 5. Ayet:
Allah'ın yanı sıra, Kıyamet Günü'ne
kad
ar kendisine cevap veremeyecek ve edilen dualardan haberleri olmayana yönelen kimseden daha sapkın kim olabilir?...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
O halde resullerden kararlılık sahibi olanların sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için aceleci olma. Onlar, kendilerine uyarısı yapılan şeyi gördükleri zaman, dünyada sanki gündüzün bir saati
kad
ar kalmış gibi olurlar. Bu, bir bildirimdir. Artık doğru yoldan sapmış halktan başkası yok edilmez....
Məhəmməd Suresi, 19. Ayet:
O halde, Allah'tan başka ilah olmadığını bil. Kendi suçların için, inanan erkekler ve
kad
ınlar için bağışlanma dile. Allah, dönüp dolaşacağınız yeri ve varıp duracağınız yeri bilir....
Məhəmməd Suresi, 31. Ayet:
İçinizden cihad edenleri ve sabredenleri ortaya çıkarıncaya
kad
ar sizi sınava tabi tutarız. Ve haberlerinizi de sınava tabi tutacağız....
Fəth Suresi, 5. Ayet:
Mü'min erkekleri ve mü'min
kad
ınları, içinde sürekli kalmak üzere, içinden nehirler akan Cennetlere koymak ve kötülüklerini örtmek içindir. İşte Allah'ın yanında büyük kurtuluş budur....
Fəth Suresi, 6. Ayet:
Allah; hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve
kad
ınlara, müşrik erkek ve
kad
ınlara azap etsin. Kötü zanları onların üzerlerine dönsün. Allah, onlara kızdı ve onları lanetledi. Ve onlar için Cehennem'i hazırladı. Ne kötü bir varış yeri....
Fəth Suresi, 25. Ayet:
Onlar, Kafirlerdir. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyan, ayrılmış kurbanların yerine ulaşmasını engelleyen kimselerdir. Eğer Mü'min erkeklerden ve
kad
ınlardan olup da kendilerini henüz tanımadığınız için bilmeden onlara zarar vermeniz ve böylece vebale girmeniz söz konusu olmasaydı, onlarla savaşmanıza izin verilirdi. Allah, dilediğini rahmetine alır. Eğer birbirlerinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan Kafir olanları acı veren bir azapla cezalandırırdık....
Hucurat Suresi, 5. Ayet:
Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya
kad
ar sabredip bekleselerdi, elbette daha iyi olurdu. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Hucurat Suresi, 9. Ayet:
Eğer Mü'minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa, hemen aralarını düzeltin. Eğer ikisinden biri, diğerine saldırırsa, saldırgan olanlarla, Allah'ın emirlerine uygun davranıncaya
kad
ar savaşın. Eğer böyle davranmaktan vazgeçerlerse o zaman adaletle aralarını düzeltin ve hakkaniyetli olun. Allah, haktan yana olanları sever....
Hucurat Suresi, 11. Ayet:
Ey iman edenler! Bir halk başka bir halkla alay etmesin. Belki alay edilenler, alay edenlerden daha hayırlıdırlar.
Kad
ınlar da başka
kad
ınlarla alay etmesinler. Belki alay edilen
kad
ınlar, alay edenlerden daha iyidirler. Birbirinizde kusur aramayın. Birbirinize kötü lakaplar takmayın. İmandan sonra fasık olarak nitelendirilmek ne kötüdür. Kim tevbe etmezse işte onlar zalimdirler....
Zariyat Suresi, 23. Ayet:
Göklerin ve yeryüzünün Rabb'ine ant olsun ki, sizin konuşmanız nasıl gerçekse, kesinlikle o da o
kad
ar gerçektir....
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
Bunun üzerine hanımı şaşkınlık içinde, yüzüne vurarak yüksek sesle: "Ben kısır, ihtiyar bir
kad
ınım." dedi....
Zariyat Suresi, 43. Ayet:
Semud'da da vardır. Onlara: "Belli bir süreye
kad
ar yararlanın." denmişti....
Zariyat Suresi, 59. Ayet:
Zulmedenlerin azaptan payı, ar
kad
aşlarının payı gibidir. Artık acele etmesinler....
Tur Suresi, 23. Ayet:
Birbirlerine, saçmalamaya ve günaha yol açmayan
kad
ehler sunacaklar....
Tur Suresi, 45. Ayet:
Artık onları cezalandırılacakları güne kavuşuncaya
kad
ar kendi hallerine bırak....
Nəcm Suresi, 2. Ayet:
Ar
kad
aşınız sapkın ve azgın değil....
Nəcm Suresi, 9. Ayet:
Böylece iki yay aralığı
kad
ar, hatta daha yakın oldu....
Nəcm Suresi, 30. Ayet:
Onların bilgi düzeyi bu
kad
ardır. Rabb'in, kimin kendi yolundan sapmış olduğunu en iyi bilendir ve O, iletildiği doğru yolda olanı da en iyi bilendir....
Qəmər Suresi, 29. Ayet:
Derken ar
kad
aşlarını çağırdılar, o da bıçağa sarıldı ve kesti....
Vaqiə Suresi, 18. Ayet:
Kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve billur
kad
ehler ile....
Hədid Suresi, 12. Ayet:
O gün, mü'min erkekleri ve mü'min
kad
ınları, nurları önlerinde ve sağlarında olduğu halde koşarlarken göreceksin. "Bugün müjdeniz; içinde sürekli kalacağınız, içinden ırmaklar akan Cennetlerdir. İşte bu büyük kurtuluştur."...
Hədid Suresi, 13. Ayet:
O gün münafık erkekler ve münafık
kad
ınlar, inanan kimselere: "Bize bakın da nurunuzdan biraz yararlanalım." derler. Onlara: "Arkanıza dönün de oradan nur arayın." denir. O anda aralarına kapısı olan bir duvar çekilir; duvarın iç tarafı rahmet, dış tarafında ise azap vardır....
Hədid Suresi, 14. Ayet:
İnananlara, "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. İnananlar, "Evet, ama siz kendinizi fitneye düşürdünüz, bekleyip, kuşku duydunuz. Allah'ın emri gelinceye
kad
ar tutku ve kuruntularınız sizi aldattı. Ve o ğarur da sizi Allah ile aldattı." dediler....
Hədid Suresi, 18. Ayet:
Sadaka veren erkeklerin, sadaka veren
kad
ınların ve Allah'a iyi bir ödünç verenlerin, verdikleri katlanarak geri ödenir. Ve ayrıca onlar için çok şerefli bir ödül vardır....
Mücadilə Suresi, 1. Ayet:
Kocası hakkında seninle tartışan ve şikayette bulunan
kad
ının sözünü Allah kesinlikle işitmiştir. Ve Allah, konuşmalarınızı işitir. Kuşkusuz ki Allah, Her Şeyi Duyan, Her Şeyi Gören'dir....
Mümtahinə Suresi, 4. Ayet:
Ancak İbrahim'in babasına: "Allah'tan olacak olana gücüm yetmez, fakat senin için bağışlanma dileyeceğim" sözü hariç. İbrahim'de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için iyi bir örnek vardır. Onlar halklarına şöyle demişlerdi: "Biz, sizden ve sizin Allah'ın yanı sıra kulluk ettiğiniz şeylerden kesinlikle uzağız. Biz, sizi reddediyoruz. Siz, ilahın yalnızca Allah olduğuna inanıncaya
kad
ar bizimle sizin aranızda düşmanlık ve buğz devam edecektir. Rabb'imiz! Yalnız Sana dayandık, yalnız Sana...
Mümtahinə Suresi, 10. Ayet:
Ey iman edenler! Sığınmak üzere size gelen Mü'min
kad
ınların hicret nedenlerini sorgulayın. Allah, onların gerçekten inanıp inanmadıklarını çok iyi bilmektedir. Eğer gerçekten Mü'min olduklarını anlarsanız, onları Kafirlere geri göndermeyin. Onlar, Kafir erkeklere helal değildir. Kafir erkekler de onlara helal değildir. Kafirlerin bu
kad
ınlara verdiklerini iade edin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde onlarla nikahlanmanızda bir sakınca yoktur. Ve Kafir
kad
ınları nikahınızda tutmayın. Ve ne infa...
Mümtahinə Suresi, 11. Ayet:
Eğer eşlerinizden dolayı, bir şeyiniz Kafirlere geçtiyse, sonra da ödeme sırası size geldiğinde, o zaman eşleri gitmiş olanlara infak ettikleri
kad
ar verin. Ve siz, kendisine iman ettiğiniz Allah'a karşı takva sahibi olun....
Mümtahinə Suresi, 12. Ayet:
Ey Nebi! İnanan
kad
ınlar; Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina yapmamak, çocuklarını öldürmemek elleri ve ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek maruf olan konularda sana asilik yapmamak koşuluyla sana bi'at ederlerse onların bi'atlarını kabul et ve onlar için Allah'tan bağışlanma dile. Kuşkusuz Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Herhangi birinize ölüm gelip çatıp da "Rabb'im! Ölümümü yakın bir zamana
kad
ar ertelesen de böylece ben de sadaka versem ve iyilerden olsam." demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden karşılıksız yardımda bulunun....
Talaq Suresi, 1. Ayet:
Ey Nebi!
Kad
ınları boşayacağınız zaman, iddet sürelerini gözeterek boşayın ve iddetlerini sayın. Rabb'iniz Allah'a karşı takva sahibi olun. Açıkça fahşa yapmadıkça onları evlerinden çıkarmayın; onlar da çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendisine haksızlık etmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah bundan sonra yeni bir hadis ortaya çıkarır....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kad
ınlarınızdan adet görmekten kesilenler ve adet görmeyenler hakkında kuşku duyarsanız, o zaman onların iddetleri üç aydır. Hamile
kad
ınların bekleme süresi ise doğum yapıncaya
kad
ardır. Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah ona işinde kolaylık sağlar....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Oturduğunuz yerin bir bölümünde gücünüz yettiğince onları oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için, zarar verecek bir şey yapmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya
kad
ar onlara karşılıksız yardımda bulunun. Sonra emzirirlerse ücretlerini verin. Aranızda konuşarak ma'ruf bir şekilde anlaşın. Eğer bir zorlukla karşılaşırsanız o zaman emzirme işini başkasına yaptırın....
Mülk Suresi, 23. Ayet:
De ki: "Sizi biçimlendiren; size işitme, görme ve idrak etme gücü veren O'dur. Ne
kad
ar az şükrediyorsunuz?...
Qələm Suresi, 39. Ayet:
Yoksa siz her ne hüküm verirseniz öyle olacak diye, Kıyamet Günü'ne
kad
ar geçerli verilmiş bir sözümüz mü var?...
Məaric Suresi, 42. Ayet:
Artık onları kendi hallerine bırak. Uyarıldıkları günleri gelip çatıncaya
kad
ar gaflet içinde oyalanıp dursunlar....
Nuh Suresi, 4. Ayet:
"Ki Allah, suçlarınızı bağışlasın ve size belirlenmiş bir sürenin sonuna
kad
ar zaman versin. Kuşkusuz Allah'ın belirlediği süre dolunca, ertelenmez. Keşke bilenlerden olsaydınız."...
Nuh Suresi, 7. Ayet:
"Öyle ki onları ne zaman Senin bağışlayıcılığına çağırdıysam parmaklarını kulaklarına tı
kad
ılar, elbiselerine büründüler ısrarla kibirlendikçe kibirlendiler."...
Nuh Suresi, 28. Ayet:
"Rabbim! Beni, annemi, babamı ve mü'min olarak evime girenleri ve mü'min erkekleri ve mü'min
kad
ınları bağışla. Zalimlerin yalnızca tükenişlerini arttır."...
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Rabb'in, senin bazen gecenin üçte ikisinden daha az, bazen yarısı, bazen üçte bir
kad
ar vakit geçirdiğini elbette biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir grubun da. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah'tır. Onu asla hesaplayamayacağınızı bildi de tevbenizi kabul etti. O halde ilahi mesajı gücünüz yettiğince insanlara ulaştırmaya çalışın. Ayrıca Allah, içinizden kimin hasta olduğunu bilmektedir. Kiminizin Allah'ın lütfundan rızkını aramak için yeryüzünde çalışmaya, kiminizin de kendisini A...
Müddəssir Suresi, 47. Ayet:
"Bize yakin gelene
kad
ar."...
İnsan Suresi, 5. Ayet:
İyi olanlar ise içinde kafur bulunan bir
kad
ehten içerler....
İnsan Suresi, 6. Ayet:
Allah'ın kullarının, içtikleri ve diledikleri
kad
ar yararlandıkları bir kaynak....
İnsan Suresi, 16. Ayet:
Miktarını kendilerinin belirledikleri gümüşten billur
kad
ehler, ...
İnsan Suresi, 17. Ayet:
Ve orada, karışımı zencefil olan
kad
ehler sunulur....
Mürsəlat Suresi, 17. Ayet:
Sonra ar
kad
an gelenleri de onlara katarız....
Mürsəlat Suresi, 22. Ayet:
Belirlenen bir süreye
kad
ar....
Əbəsə Suresi, 17. Ayet:
O insan kendisini mahvetti, o ne
kad
ar da nankördür....
Əbəsə Suresi, 19. Ayet:
Bir nutfeden yarattı. Sonra da ona
kad
er takdir etti....
Təkvir Suresi, 22. Ayet:
Ar
kad
aşınız mecnun değildir....
İnşiqaq Suresi, 6. Ayet:
Ey insan! Rabb'ine kavuşuncaya
kad
ar didinip duracak ve sonunda O'na kavuşacaksın....
İnşiqaq Suresi, 19. Ayet:
Kesinlikle taba
kad
an tabakaya bineceksiniz....
Bürüc Suresi, 10. Ayet:
Mü'min erkeklere ve
kad
ınlara fitne yapıp, sonra da kesin olarak tevbe etmeyenler için Cehennem azabı vardır. Onlar için yakıcı bir azap vardır....
Tariq Suresi, 8. Ayet:
Kuşkusuz O, onu yeniden diriltmeye elbette
kad
irdir....
Qədr Suresi, 1. Ayet:
Kuşkusuz Biz onu
kad
'r gecesinde indirdik....
Qədr Suresi, 2. Ayet:
Kad
'r gecesinin ne olduğunu sana bildiren nedir?...
Qədr Suresi, 3. Ayet:
Kad
'r gecesi bin aydan daha hayırlıdır....
Qədr Suresi, 5. Ayet:
O, fecrin ağarmasına
kad
ar selamdır....
Təkəsur Suresi, 2. Ayet:
Ta ki ölüp kabirlere girinceye
kad
ar....
Hümeze Suresi, 1. Ayet:
Ar
kad
an çekiştirenlerin, kaş göz hareketiyle alay edenlerin vay haline!...
Fatihə Suresi, 2. Ayet:
(Ezelden ebede
kad
ar) bütün olmuş ve olacak hamd ve sena (övgü) tam ve kemaliyle âlemlerin (yegâne) yaratıcısı, besleyip kemale erdiricisi olan Allah’adır....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
O kimseler (takvâ sahipleri) ki, onlar gaybe (Cenâb-ı Allah’a, meleklere, kıyamete, kaza ve
kad
ere, görmeksizin) inanırlar; ve beş vakit namazı gereği üzre kılarlar, onlara verdiğimiz rızıklardan (ailelerine, yakınlarına, komşularına ve diğer hak sahiblerine) harcarlar, yedirirler....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Meseluhum ke meselillezistev
kad
e nârâ(nâren), fe lemmâ edâet mâ havlehu zeheballâhu bi nûrihim ve terekehum fî zulumâtin lâ yubsirûn(yubsirûne)....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
1.
meselu-hum
: onların misali, onların durumu
2.
ke
: gibi
3.
meseli
: misal, durum
4.
ellezi
: ki o
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Yekâdul berku yahtafu ebsârehum kullemâ edâe lehum meşev fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve lev şâellâhu le zehebe bi sem’ihim ve ebsârihim innallâhe alâ kulli şey’in
kad
îr(
kad
îrun)....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
1.
yekâdu
: neredeyse (olacak)
2.
el berku
: şimşek
3.
yahtafu
: kamaştırır, kapıp alır, alacak, kapacak
4.
ebsâre-hum
...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse onların gözlerini kamaştırır. Onları her aydınlatmasında onun (ışığında) yürürler. Ve onların üzerlerine karanlık çökünce de dikilip kalırlar. Ve eğer Allah dileseydi, onların duymalarını da görmelerini de elbette giderirdi. Muhakkak ki Allah, herşeye kâdirdir (herşeye gücü yeter)....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
(O esnada) şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar, onlar için etrafı aydınlatınca orada birazcık yürürler, karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Allah şüphesiz her şeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O şimşek, neredeyse gözlerini kapıp alıverecek; onları aydınlatınca da ışığı altında yürürler ve karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, onların işitme ve görme duyularını da giderirdi. Şüphesiz ki Allah, her şeye kâdirdir. (Nerdeyse Kur’an’ın hidayet nuru gözlerini alacak... Kur’anı Kerimin “İslâmın” bahşettiği ganimet ve nimetlerini gördükçe, emniyet içerisinde yürürler. Fakat cihâd ve İslâmın yüklediği vazifelerle karşılaştıkları zaman, karanlıkta dikilip kalanların hâli gibi, ger...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Simsegin cakmasi neredeyse gozlerini alir; onlari aydinlattikca isiginda yururler ve uzerlerine karanlik basinca durakalirlar. Allah dileseydi isitme ve gormelerini giderirdi. Dogrusu Allah her seye
Kad
ir'dir. *...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşeğin çakması neredeyse gözlerini alır; onları aydınlattıkça ışığında yürürler ve üzerlerine karanlık basınca durakalırlar. Allah dileseydi işitme ve görmelerini giderirdi. Doğrusu Allah her şeye
Kad
ir'dir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
(O esnada) şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar, onlar için etrafı aydınlatınca orada birazcık yürürler, karanlık üzerlerine çökünce de oldukları yerde kalırlar. Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Allah şüphesiz her şeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek nerede ise gözlerini kapıverecek önlerini aydınlattımı ışığında yürüyorlar, karanlık üzerlerine çöktü mü dikilip kalıyorlar, Allah dilemiş olsa idi elbet işitmelerini görmelerini de alıverirdi, şüphe yok ki Allah her şeye
kad
ir, daima
kad
irdir...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O şimşek nerdeyse gözlerini (n nûrunu) kapıverecek. Önlerini aydınlattımı ışığında yürürler, karanlık üzerlerine çöktümü de dikilip kalırlar. Allah dilemiş olsaydı işitmelerini, görmelerini de alıverirdi. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek! Önlerini aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca da dikilir kalırlar. Tanrı dileseydi işitmelerini de, görmelerini de gideriverirdi. Tanrı herşeye gücü yetendir (
kad
ir)....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Az kalsın şimşek gözlerini alıverecek. Onları aydınlattıkça ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık basınca dikilip kalıverirler. Şayet Allah, dileseydi onların işitmelerini de, görmelerini de giderirdi. Muhakkak ki Allah, her şeye
Kad
ir'dir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşekler neredeyse gözlerini alıverir; ışık verince hareket ederler, karanlık çökünce oldukları yerde çakılıp kalırlar. Şayet Allah dileseydi, onları işitme ve görme (yetenek)lerinden yoksun bırakabilirdi: Çünkü Allah her şeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Az kalıyor ki şimşek gözlerini hemen kapıverecek. Her ne zaman önlerini aydınlattı mı, ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık çöktükçe de dikilip kalıverirler. Eğer Allah Teâlâ dilemiş olsa idi onların elbette işitmelerini de, görmelerini de gideriverirdi. Şüphe yok ki Allah Teâlâ her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O esnada şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar. Etraflarını aydınlatınca bir kaç adım yürürler. Fakat üzerlerine karanlık çökünce oldukları yerde kalırlar. Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek nerdeyse gözlerini köreltecek. Önlerini aydınlattı mı ışığında yürürler, (şimşek sönüp) karanlık çökünce de dikilir kalırlar. Allah dileseydi kulaklarını sağır, gözlerini kör ederdi. Allah gerçekten her şeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek, neredeyse gözlerini çarpıp götürüverecek. Kendilerine her aydınlık sunduğunda, orada yürürler. Üzerlerine karanlık binince çakılıp kalırlar. Eğer Allah dileseydi, işitme güçlerini de gözlerini de elbette alıp götürürdü. Çünkü Allah her şeye
Kad
îr'dir....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip de salih ameller işleyenleri ise, altından ırmaklar akan cennetlerle müjdele. Her ne zaman kendilerine oradan rızık olarak bir meyve verilse: 'Bu bizim daha önce (dünyada) rızıklandığımız şeydir' derler. Orada onlara böyle birbirinin benzer şeyler verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar orada sonsuza
kad
ar kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Dosdoğru imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara müjde ver ki, onlara altından ırmaklar akan Cennetler vardır. (Oraya girdikleri zaman) kendilerine oradaki meyveden ne
kad
ar bir rızık verildiğinde, «bu daha önce de rızıklandığımız şeylerdendir» diyecekler. (Evet) onlara (renk ve çeşit bakımından az da olsa dünyadaki veya kendilerine az önce sunulan meyvalara) benzer (fakat lezzet ve nefaset bakımından çok farklı ve üstün meyvalar) verilecek. Hem onlar için orada (dünyada
kad
ınlara arız olan ...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Tanrı küçük bir sivrisinekten daha büyüğüne
kad
ar her çeşit örneği vermekten (yedribe meselen) çekinmez. İnananlar bunun rablerinden gelen bir gerçek (hakk) olduğunu bilirler. Kafirler ise "Tanrı bu örnek (mesel) ile neyi amaçladı (irade)?" derler. O, bununla bir kısmını / çoğunu (kesiyr) saptırır (yudıllü-dalalet) ve bir kısmını / çoğunu da doğruya iletir (yehdiy). O, bununla sadece fasıkları saptırır (dalalet)....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nu
kad
disu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
rabbu-ke
: senin Rabbin
3.
li el melâiketi
: meleklere
4.
innî
: muhakkak ki ben
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin, meleklere şöyle demişti: "Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim / Yeryüzünde bir halife varedeceğim / Yeryüzünde (birisini) halife yapacağım (caılün)". Melekler de: "Orada bozgunculuk yapacak (yüfsidü), kan akıtacak (yesfiküddima) birisini mi yerleştireceksin / var edeceksin / (halife) yapacaksın? Halbuki biz seni hamdinle yüceltiyor (nüsebbihu) ve kutsuyoruz (nü
kad
disu)" dediler. "Sizin bilmediğinizi / bilmediklerinizi / bilemeyeceklerinizi ben bilirim" dedi....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
1.
fe
: o zaman, fakat
2.
ezelle-humâ
: onları (o ikisini) kaydırdı (ayağını
3.
eş şeytânu
: şeytan
4.
an-hâ
: ond...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde oldukları şeyden (ni'metten) çıkardı. Ve: “Birbirinize düşman olarak (dünyaya) inin. Sizin için (belli) bir zamana
kad
ar yeryüzünde oturma ve faydalanma (geçimini temin etme) vardır.” dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Şeytansa oradan onların ayaklarını kaydırdı, onları bulundukları makamdan çıkarıverdi. Dedik ki: Bâzınız, bâzınıza düşman olarak inin buradan. Bir zamana
kad
ar yeryüzünde oturmanız, oradan rızıklanmanız mu
kad
der....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Şeytan, Âdem ile eşini Cennetten uzaklaştırmak için, onları kusur işlemeye sevk etti. Bulundukları konumdan, Cennet nimetleri ve imkânları içinden onları çıkardı. Bunun üzerine: 'Buradan ilişiğinizi keserek yeryüzüne göç edin. Birbirinize düşmanlığınız devam edecek. Yeryüzünde bir vakte
kad
ar sizin için bir yaşama yeri, bir barınak ve kısmetiniz, nasibiniz var.' dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Ancak şeytan her ikisinin de ayağını oradan kaydırdı ve kendilerini içinde bulundukları yerden çıkarttı. Biz de: 'Birbirlerinize düşman olarak oradan inin. Yeryüzünde sizin için bir yerleşme yeri ve belli süreye
kad
ar geçiminizi sağlayacak varlık verilecektir' dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte
kad
ar bir yerleşim ve meta vardır" dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Nihayet onları (Âdem ile Havvâ’yı) Şeytan (bir desise ile) Cennetten kaydırdı ve içinde bulundukları nimetten onları çıkardı. Biz de: “- Biri-birinize düşman olarak buradan (yere) inin. Yeryüzünde sizin için bir vakte (ömrünüzün sonuna)
kad
ar yerleşmek ve menfaatlenmek vardır.” demiştik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
(Ne var ki) Şeytan onları oradan kaydırdı; ikisini de içinde bulundukları şeyden (sonsuz nimetlerden) çıkardı. (Bunun üzerine) Biz de (bundan böyle) kiminiz kiminize düşman olarak (oradan yeryüzüne) inin. Sizin için yeryüzünde (belli) bir süreye
kad
ar bir karargâh ve yararlanacağınız şey (ler) vardır, dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine Şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları naz-ü naimden çıkardı, biz de haydi dedik bâzınız bâzınıza düşman olarak inin ve size yerde bir zamana
kad
ar bir karar ve bir nasip alma var...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları o bolluk içindeki yerden çıkardı. Biz de: «Haydi kiminiz kiminize düşman olarak inin ve yerde bir zamana
kad
ar kalıp nasibinizi alacaksınız.» dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine şeytan onları(n ayağını) oradan kaydırdı, içinde bulundukları (cennet yurdu)ndan çıkardı. Biz de: «Birbirinize düşman olarak inin, orada belirli bir vakte
kad
ar sizin için bir karar yeri ve bir nasib vardır.» dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fakat Şeytan onların ayaklarını oradan kaydırarak, kendilerini içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı. Biz de dedik ki; «Birbirinize düşman olarak oradan aşağı inin. Yeryüzü belirli bir süreye
kad
ar size barınak ve geçim yeri olacaktır.»...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine Şeytan onları (n ayağını) oradan kaydırıp içinde bulunduklarından (onun ni'metlerinden) onları çıkarıvermiş (mahrum edivermiş) di. Biz de: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yer yüzünde sizin için bir vakta (ömrünüzün sonuna)
kad
ar durak ve fâidelenecek şey vardır» demişdik. ...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Derken şeytan onları(n ayaklarını) oradan kaydırdı da içinde bulundukları şeyden (o ni'metten) onları çıkardı. Bunun üzerine (biz onlara) şöyle dedik: '(Ey Âdem, Havvâ ve Şeytan!) Birbirinize düşman olarak inin! Artık sizin için yeryüzünde bir zamâna
kad
ar bir yerleşme ve bir faydalanma vardır.'...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Nihayet şeytan onları cennetten kaydırdı. Onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de: Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde sizin için bir zamana
kad
ar yerleşim ve faydalanma vardır, dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
İmdi, Şeytan Âdem ile Havva'yı cennetten kaydırdı. Oradaki nîmetlerden çıkarıp uzaklaştırdı. Biz de dedik ki: «Bâzınız bâzınıza düşman olmak üzere yeryüzüne ininiz, sizin için yer yüzünde bir vakte
kad
ar bir karar ve bir nasip vardır.»...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları durumdan çıkardı. Biz de: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte
kad
ar bir yerleşim ve meta vardır» dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Derken Şeytan, ayaklarını kaydırdı da onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de 'İnin aşağı,' dedik. 'Artık birbirinize düşman olarak yaşayacaksınız. Yeryüzünde sizin için belirli bir vakte
kad
ar bir yerleşim ve bir nasip vardır.'...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süreye
kad
ar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet / bir yararlanma imkânı olacaktır....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Ama inkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar ateşe atılacak olanlardır. Onlar orada sonsuza
kad
ar kalacaklardır.'...
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
(Bizi) inkâr edip âyetlerimizi (varlığımıza ve birliğimize delâlet eden belgelerimizi) yalanlayanlara gelince, işte onlar ateşin yakın dostu ve ar
kad
aşlarıdır, onlar orada ebediyen kalıcıdırlar.....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Küfre saplananlar ve ayetlerimize yalan diyenler ise işte bunlar ateş ar
kad
aşlarıdır, onlar orda muhalled kalacaklardır...
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Küfre sapanlar ve ayetlerimize yalan diyenler ise, işte bunlar ateşin ar
kad
aşlarıdır, onlar orada ebedi kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
O küfredenler, âyetlerimizi yalan sayanlar (Yok mu?), onlar ateşin (cehennemin) ar
kad
aşlarıdır. Onlar orada bir daha çıkmamak üzere kalıcıdırlar. ...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
1.
ve iz
: ve olduğu zaman, olmuştu
2.
necceynâ-kum
: sizi biz kurtardık
3.
min âli fir'avne
: firavun ailesinden
4.
yesûmûne-k...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Ve sizi firavun ailesinden kurtarmıştık ki (onlar), size kötü azap ediyorlar, oğullarınızı kesip
kad
ınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardır....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan,
kad
ınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi Firavun ailesinden de kurtarmıştık, ki size en kötü azabı yaşattırıyorlardı. Erkek çocuklarınızı boğazlayıp,
kad
ınlarınızı hayatta bırakıyorlardı. Rabbinizin azametli bir belâsı içindeydiniz....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani sizi, size en kötü işkenceleri uygulayan, erkek çocuklarınızı öldürüp
kad
ınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Başınıza gelen bu durumda sizin için Rabbinizin büyük bir imtihanı vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar,
kad
ınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Size iskence eden,
kad
inlarinizi sag birakip ogullarinizi bogazlayan Firavun ailesinden sizi kurtarmistik; bu Rabbinizin buyuk bir imtihani idi. *...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani size işkencenin en kötüsünü tattırıp yüklemekte devam eden, oğullarınızı boğazlayıp
kad
ınlarınızı (kızlarınızı) diri bırakmak isteyen Fir'avn'ın yoldaşlarından sizi (atalarınızı) kurtardığımız zamanı bir hatırlayın! Bunda da size Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Size işkence eden,
kad
ınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden sizi kurtarmıştık; bu Rabbinizin büyük bir imtihanı idi....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
İşkencenin en kötüsünü size uygulayan,
kad
ınlarınızı bırakıp oğullarınızı öldüren Firavun'un adamlarından sizi kurtarmıştık. Bu, Rabbinizden büyük bir sınav idi....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
(Hem hatırlayın ki bir zaman) sizi Firavun ailesinden de kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor,
kad
ınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani oğullarınızı boğazlayıp
kad
ınlarınızı (dul) bırakmak suretiyle size çok ağır bir işkence çektiren Firavun hanedanından sizleri kurtarmıştık. Bu, sizin için Rabbinizden gelen çok büyük bir imtihandı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Size işkencenin en kötüsünü yapan,
kad
ınlarınızı bırakıp oğullarınızı öldüren Firavun'un adamlarından sizi kurtarmıştık. Bu, rabbinizden büyük bir sınav idi....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Yine hatırlayın o zamanı ki (yeni doğan) oğullarınızı boğazlayıp kızlarınızı sağ bırakmak (yâhud
kad
ınlarınıza utanılacak dürlü fenalıklar yapmak) suretiyle size (atalarınıza) işkencenin en kötüsünü yüklemekde devameden Fir'avun haanedânından sizi kurtarmışdık. Bunda (bu azâbda ve kurtarmada) Rabbinizden (gelen) büyük bir imtihan vardı sizin için. ...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hem bir zaman sizi Fir'avun ehlinden kurtarmıştık; (onlar) sizi azâbın en kötüsüne(evlâd acısına) ma'ruz bırakıyorlar, (yeni doğan) oğullarınızı boğazlıyor,
kad
ınlarınızı (kız çocuklarınızı) ise hayatta bırakıyorlardı. İşte bunda (size revâ görülen bu zulümlerde), Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani, sizi oğullarınızı boğazlayıp,
kad
ınlarınızı sağ bırakarak en kötü işkenceye tabi tutan Firavun hanedanından kurtarmıştık. Bu da sizin için Rabbınız tarafından büyük bir imtihandı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Ve (hatırlayın) azapların en korkuncu olarak -ki sizin için Rabbinizden büyük bir imtihandı- oğullarınızı boğazlayıp
kad
ınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanının elinden sizi kurtardığımız (günleri)....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Ve o zamanı yâd ediniz ki, sizi âl-i Fir'avun'dan kurtardık. Sizi en kötü azap ile cezalandırıyorlardı. Oğullarınızı boğazlıyorlardı,
kad
ınlarınızı da diri bırakıyorlardı. Bunda sizin için Rabbiniz tarafından pek büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani sizi, işkencelerin en kötüsünü tattıran, oğullarınızı boğazlayıp,
kad
ınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanından kurtarmıştık. Bu Rabbinizin büyük bir imtihanı idi....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Size işkence eden,
kad
ınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı öldüren Firavun Hanedanından sizi kurtarmıştık. Bunda Rabbiniz'den büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi Fir'avn âilesinden de kurtarmıştık. Hani (onlar), size azâbın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlayıp,
kad
ınlarınızı sağ bırakıyorlardı ve bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi, en dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı anın. Onlar,
kad
ınlarınızı diri bırakıyorlarken, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi Firavun hanedanından kurtardığımızı da hatırlayın. Hani onlar size azabın en çirkiniyle kötülük ediyorlardı: Erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar,
kad
ınlarınızı diri bırakıyorlar/
kad
ınlarınızın rahimlerini yoklayıp çocuk alıyorlar/
kad
ınlarınıza utanç duyulacak şeyler yapıyorlardı. İşte bunda sizin için, Rabb'inizden gelen büyük bir ıstırap ve imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum
: siz dediniz
3.
yâ
: ya, ey
4.
mûsâ
: Musa
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Ve demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye
kad
ar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Bir de hatırlayın o zamanı ki siz (Musa ile birlikde Allaha karşı özür dilemek, onun emirlerini dinlemek üzere çıkdığınız vakit) «Ey Musa, biz Allahı apâşikâr görünceye
kad
ar sana kat'iyyen îman etmeyiz» demişdiniz de gözünüz bakıb dururken sizi o yıldırım (sayha) çarpmışdı. ...
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Bir zaman da: 'Ey Mûsâ! (Biz) Allah’ı açıkça görmedikçe aslâ sana îmân etmeyeceğiz!' demiştiniz de, siz (olup bitene hayretle) ba
kad
ururken sizi yıldırım yakalayıvermişti....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Bir de, hani siz: Ey Musa, biz Allah'ı apaşikar görünceye
kad
ar sana inanmayacağız, demiştiniz de, bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Ve (şöyle de) demiştiniz: «Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye
kad
ar sana inanmayız.» Bunun üzerine siz bakınıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Ve yine (hatırlayın o günleri), Biz, "Bu beldeye girin ve yiyeceklerinden dilediğiniz
kad
ar bol bol yiyin; fakat kapıdan (tevazu içinde) boyun eğerek girin ve 'Günahlarımızın yükünü üzerimizden kaldır!' deyin ki, günahlarınızı bağışlayayım ve iyilik yapanlara sınırsız mükafat vereyim" demiştik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve izisteskâ mûsâ li kavmihî fe kulnâdrib bi asâkel hacer(hacere) fenfeceret minhusnetâ aşrete aynâ(aynen),
kad
alime kullu unâsin meşrebehum kulû veşrebû min rızkıllâhi ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne)....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
isteskâ
: suya kavuşmayı istedi
3.
mûsâ
: Musa
4.
li kavmi-hî
: kendi kavmi...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve hani bir vakitte Mûsa, kavmi için istiskâda bulunmuştu. Biz de, «Asan ile taşa vur,» demiştik (O da vurunca) taştan oniki çeşme fışkırdı. Her zümre kendisinin su alacağı çeşmeyi bildi. (Biz de onlara dedik ki). «Allah Teâlâ'nın rızkından yiyiniz ve içiniz ve yeryüzünde müfsitlerden olarak haddi tecavüz etmeyiniz.»...
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
Ve le
kad
alimtumullezîne’tedev minkum fîs sebti fe kulnâ lehum kûnû kıradeten hâsiîn(hasiîne)....
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
1.
ve le
kad
: ve andolsun
2.
alimtum
: siz bildiniz
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
i'tedev
: hakka tecavüz ett...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, o zaman Musa, halkına: "Dinleyin! Allah bir sığır kurban etmenizi emrediyor" demişti. Onlar: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. O: "Bu
kad
ar cahil olmaktan Allah'a sığınırım!" diye cevap verdi....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
Kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ zelûlun tusîrul arda ve lâ teskıl hars(harse), musellemetun lâ şiyete fîhâ kâlûl’âne ci’te bil hakk(hakkı), fe zebehûhâ ve mâ kâdû yef’alûn(yef’alûne)....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
inne-hu
: muhakkak ki o, hiç şüphesiz o
3.
yekûlu innehâ
: diyor
4.
bakaratun
: bir inek
Bəqərə Suresi, 72. Ayet:
Çünkü ey İsrailoğulları, siz bir adam öldürmüştünüz ve sonra da bu suçlunun sorumluluğunu birbirinizin üstüne atmıştınız. Oysa Allah, sizin örtbas ettiğiniz her şeyi açığa çıkarmaya
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
E fe tatmeûne en yu’minû lekum ve
kad
kâne ferîkun minhum yesmeûne kelâmallâhi summe yuharrifûnehu min ba’di mâ akalûhu ve hum ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
1.
e fe tatmeûne
: umuyor musunuz
2.
en yu'minû
: inanmaları
3.
lekum
: size
4.
ve
kad
kâne
: ve olmuştu
...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler: “Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? (Bu
kad
arcık şeye) akıl erdiremiyor musunuz?”...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Yahudi münafıklar) îman edenlere kavuşdukları zaman «İnandık» derler. Birbirine (dönüb) halvet oldukları vakit ise (aralarındaki ileri gelenler, münafıklık eden ar
kad
aşlarına) : «Allahın size açdığı şey'i (Resûlüllahın sıfatlarına ve sâireye dâir Tevratda öğretdiklerini) mü'minler onunla Rabbiniz katında (aleyhinizde) kuvvetli delîl getirsinler diye mi onlara söyleyib duruyorsunuz? Buna aklınız ermiyor mu?» derler. ...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Ve (emaniyeye tâbî olanlar): “Ateş bize, sayılı günlerden başka asla dokunmayacak (günahlarımız
kad
ar yanıp cennete gireceğiz).” dediler. De ki: “Allah'ın katından bir ahd mi edindiniz?” O taktirde (Eğer böyle bir ahd almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez. Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
Hayır, aksine, kim bir kötülük işler ve yapmış olduğu fenalıklar kendini kuşatırsa işte bunlar cehenneme atılacak olanlardır. Onlar orada sonsuza
kad
ar kalacaklardır. [14]...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
İman edip de salih ameller işleyenler ise cennete girecek olanlardır. Onlar da orada sonsuza
kad
ar kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Îman edib güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince) : onlar da cennetin ar
kad
aşlarıdırlar. Onlar orada muhalleddirler (ebedî kalacaklardır). ...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Ve le
kad
âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne)....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
1.
ve le
kad
: ve andolsun
2.
âteynâ
: biz verdik
3.
mûsâ
: Musa
4.
el kitâbe
: kitap
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
And olsun ki, Musa'ya o kitabı verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da beyyineler (açık belgeler ve mu'cizeler) verdik ve O' nu Ruhu'l-Kuds (Melek Cebrail) ile de destekledik. (Bütün bu peygamberler aynı esas ve çoğu aynı şeriat üzerine birbirini takip edip İsrail oğullarına gönderildiği halde) Size (Ey Yahudiler!) Ne
kad
ar peygamber, nefslerinizin hoşlanmayacağı bir buyrukla geldiyse, büyüklük tasladınız. Öyle ki, bir kısmını yalanladınız, bir kısmın...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun (le
kad
) Musa'ya kitabı verdik ve ardından peşpeşe elçiler gönderdik / ardından elçileri sıraladık. Meryemoğlu İsa'ya da apaçık (deliller) (beyyinati) verdik ve onu Kutsal Ruh (ruhılkudüs) ile destekledik (eyyednahü). Ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir şeyle size gelse büyüklük taslayarak bir bölümünüz onu yalanlayacak, bir bölümünüz de onu öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
kulûbu-nâ
: bizim kalbimiz
3.
gulfun
: kılıflı, örtülü
4.
bel
: hayır, bilâkis
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
Ve dediler ki: “Bizim kalplerimiz kılıflıdır.” Hayır, Allah, küfürleri (sebebi) ile onları lânetledi. Bu sebeble ne
kad
ar az îmân ediyorlar....
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
Dediler ki: "Kalplerimiz (düşünü - algılamamız) koza (dünyamız) içindedir (hakikatimizi yaşayamayız)!" Hayır, belki de hakikati inkâr ettikleri için (lânete uğramışlar) Allâh'tan uzak düşmüşlerdir! İmanınız ne
kad
ar az!...
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
Peygamber yahudileri İslâm’a davet ettiği zaman onlar: 'Bizim kafalarımız, kalplerimiz Hakka kapalıdır, Allah’a verdiği taahhüdü yemiştir, kaşarlaşmıştır' dediler. Tam tersine, inkârları, küfürleri sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu sebeple içlerinden inananlar ve inandıkları şeyler ne
kad
ar az....
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
Yahûdiler, Kur’an’ı anlamak ve bu kelâmı kabul etmek hususunda: “-Kalblerimiz örtülü ve kılıflıdır.” dediler. Öyle değil, bilâkis Allah onları küfürleri sebebiyle rahmetinden kovmuştur. Onlardan (İbni Selâm ve ar
kad
aşları gibi) ancak az kimseler iman ederler....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Hem onlara Allah tarafından, yanlarında bulunanı (Tevrât’ı) tasdîk edici bir Kitab(Kur’ân) gelince, ki daha önce (o gönderilecek peygamberi vesîle yaparak) inkâr edenlere karşı zafer istiyorlardı; işte (bu
kad
ar iyi) tanıdıkları (o peygamber) kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. Bu yüzden, Allah’ın lâ'neti o kâfirler üzerinedir!...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah’ın, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarına vahiy indirmesini, peygamberlik ihsan etmesini; hakka riayet etmedikleri, kural tanımadıkları, isyan ettikleri için, Allah’ın indirdiğini, Kur’ân’ı inkâr ederek kendilerini harcamaları, ne
kad
ar kötü bir şeydir. İşte bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas ed...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Ne
kad
ar çirkindir o (karşılığında) kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütfundan vahiy indirmesini çekemeyerek, Allah ne indirdiyse hepsini inkar ettiler. Bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Ve o kafirler için aşağılayan bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Ne
kad
ar çirkindir o uğruna kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütuf ve kereminden vahiy indirmesine kafa tutarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler. İşte bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Can yakıcı azap asıl kâfirler içindir....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Bunların, kendilerini uğruna sattıkları şey ne
kad
ar da fena! Allah’ın kullarından dilediği birine kendi lütfundan vahiy indirmesini kıskanarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler de gazap üstüne gazaba uğradılar! Kâfirler için zelil ve perişan eden bir azap da vardır....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Ve le
kad
câekum mûsâ bil beyyinâti summettehaztumul icle min ba’dihî ve entum zâlimûn(zâlimûne)....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
1.
ve le
kad
: ve andolsun
2.
câe-kum
: size geldi
3.
mûsâ
: Musa
4.
bi el beyyinâti
: beyyinelerle, açık delillerl...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani, sizden kesin bir söz almıştık ve Tur dağını üzerinize doğru yüseltmiştik. 'Size verdiğimize sıkı sıkıya yapışın ve bildirileni duyun.' Onlar: 'Duyduk ve başkaldırdık' dediler. İnkarcılıklarından dolayı buzağıya olan tutku onların kalplerine iyice yerleştirilmişti. De ki: 'Eğer iman sahibi iseniz, sizin imanınız size ne
kad
ar fena şeyler emrediyor!'...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakit: «Size verdiğimiz Kitab'a sımsıkı sarılın ve O'nu dinleyin» diye Tur'u tepenize kaldırıp sizden söz aldık. «Duyduk, isyan ettik.» dediler ve inkarları yüzünden dana sevgisi iliklerine
kad
ar işledi. De ki: «Eğer sizler inanmış kimseler iseniz inancınız size ne kötü şeyler emrediyor!...
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Ve len yetemennevhu ebeden bimâ
kad
demet eydîhim vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne)....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
1.
ve len
: ve asla
2.
yetemennev-hu
: onu temenni etmezler
3.
ebeden
: sonsuza
kad
ar, ebediyyen
4.
bi-mâ
: şey il...
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Oysa onlar (önceden) ellerinin işlediklerinden / sunduklarından (
kad
demet eydihim) ötürü bunu ebediyen dilemiyeceklerdir / istemeyeceklerdir. Tanrı zalimleri bilir / bilendir....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
And olsun ki, onları (dünya) hayatına karşı diğer insanlardan ve (hattâ) Allah'a ortak koşanlardan daha düşkün ve hırslı bulursun! (O
kad
ar ki) onlardan her biri kendisine bin yıl ömür verilmesini ister. Halbuki bu uzun ömür ile yaşama onu azâbdan uzaklaştırıcı değildir. Allah işleyegeldiğiniz şeyleri görüp bilendir.....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Ve le
kad
enzelnâ ileyke âyâtin beyyinât(beyyinâtin), ve mâ yekfuru bihâ illel fâsikûn(fâsikûne)....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
1.
ve le
kad
: ve andolsun
2.
enzelnâ
: biz indirdik
3.
ileyke
: sana
4.
âyâtin
: âyetler
...
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
Onlar (Yahudiler) ne
kad
ar bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir kısmı onu bozup (peygamberlerin ve mürşitlerin yüzüne) atmadılar mı ? Zaten onların çoğu (ahde bağlı kalmaz ve) dosdoğru imân etmezler....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve le
kad
alimû le menişterâhu mâ lehu ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
1.
ve ittebeû
: ve tâbi oldular, uydular
2.
mâ tetlû
: okunan şey
3.
eş şeyâtînu
: şeytanlar
4.
alâ mulki
: mülkün...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Bunlar Süleyman'ın (hakikatinin oluşturduğu) mülkü (tasarruf ettikleri) hakkında da (inkâra gidip), şeytanlara (vehmi tahrik ederek saptıranlara) tâbi oldular. Süleyman kâfir olmamıştır (hakikatinden perdelenmemiştir). Lâkin o şeytanlar (vehimlerine tabi olanlar) kâfir olmuştur (hakikati inkâr ederek); zira, insanlara sihirbazlık ve Babil'deki iki meleğe (Melîk'e) inzâl olanı öğretirlerdi. Oysa: "Biz imtihan vesilesiyiz; sakın hakikatinizdekini örterek (dış kuvvetlere başvurmak suretiyle sihir y...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar şeytanların Süleyman’ın saltanatı hakkında uydurdukları şeylere tabi oldular. Oysa Süleyman kafir değildi. Fakat insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir idi. Onlar insanlara büyüyü Babil'deki iki meleğe, Harut ile Marut’a indirileni öğretiyorlardı. O ikisi: -Biz bir imtihan vesilesiyiz, sakın kafir olma! demedikçe, hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. O ikisinden karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Onlar kendilerine faydalı olanı değil zararlı olanı öğreniyorlardı. And...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvvet) aleyhinde şeytanların uyduklarına uydular. Süleyman ise küfretmedi; ancak şeytanlar küfretti. Onlar, insanlara sihiri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: «Biz, yalnızca bir fitne (denemeden geçiren kimse) yiz, sakın küfretme» demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onla...
Bəqərə Suresi, 103. Ayet:
Eğer onlar imân etseler ve itti
kad
a bulunsalar idi elbette Allah Teâlâ katından bir sevap çok hayırlı olacaktı. Eğer bilir olsalardı....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Mâ nensah min âyetin ev nunsihâ ne’ti bi hayrin minhâ ev mislihâ e lem ta’lem ennallâhe alâ kulli şey’in
kad
îr(
kad
îrun)....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
1.
mâ
: ne, şey, bir şey
2.
nensah
: kaldırırız
3.
min âyetin
: bir âyet (âyetten)
4.
ev nunsi-hâ
: veya onu unutt...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (
kad
ar) hiç bir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir âyetin hükmünü diğer bir âyetle değiştirirsek veya unutturursak (geri bırakırsak) ondan daha hayırlısını yahud onun benzerini getiririz. Cenâb’ı Allah’ın her şeye kâdir olduğunu bilmedin mi?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Herhangi bir ayetin hukmunu yururlukten kaldirir veya unutturursak, onun yerine daha hayirlisini veya onun benzerini getiririz. Allah'in her seye
kad
ir oldugunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah'ın her şeye
kad
ir olduğunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyetden her neyi nesih veya insah edersek ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz, bilmez misin ki Allah her şey'e
kad
ir, daima
kad
irdir...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyetten her neyi nesheder veya unutturursak, ondan daha hayırlısını yahut mislini getiririz. Bilmez misin ki, Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz herhangi bir ayetin daha hayırlısını veya benzerini getirmedikçe onu ne yürürlükten kaldırır ve ne de unuttururuz. Allah'ın herşeye
kad
ir olduğunu bilmiyor musun?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (
kad
ar) hiç bir ayeti neshetmez veya unutturmayız. Bilmez misin ki Tanrı büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, bir ayeti nesheder veya unutturursak ondan daha hayırlısını, yahut da dengini getiririz. Bilmez misin ki, Allah şüphesiz her şeye
kad
ir'dir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz yürürlükten kaldırdığımız veya unutturduğumuz her hangi bir mesajı mutlaka daha iyisi veya benzeri ile değiştiririz. Allah'ın her şeye
kad
ir olduğunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyetten her neyi nesh eder veya unutturursak ondan daha hayırlısını veya onun mislini getiririz. Bilmez misin ki Allah Teâlâ şüphe yok her şeye kemaliyle kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz herhangi bir âyeti nesheder (hükmünü kaldırır) veya unutturursak, mutlaka ondan daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, daha hayırlısını veya benzerini getirmedikçe, herhangi bir âyetin hükmünü neshetmez veya ertelemeyiz. Allah’ın her şeye
kad
ir olduğunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, ondan daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (
kad
ar) hiç bir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız (ya da geri bıraktırmayız) . Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz bir âyeti nesheder yahut unutturursak, ya onun daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Allah'ın herşeye
kad
ir olduğun bilmiyor musun?...
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Em turîdûne en tes’elû resûlekum kemâ suile mûsâ min kabl(kablu), ve men yetebeddelil kufra bil îmâni fe
kad
dalle sevâes sebîl(sebîli)....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
1.
em
: veya, yoksa
2.
turîdûne
: istiyorsunuz
3.
en tes'elû
: sorguya çekmek, sual etmek
4.
resûle-kum
: sizin re...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Vedde kesîrun min ehlil kitâbi lev yeruddûnekum min ba’di îmânikum kuffârâ(kuffâran), haseden min indi enfusihim min ba’di mâ tebeyyene lehumul hakk(hakku), fa’fû vasfehû hattâ ye’tiyallâhu bi emrih(emrihî), innallâhe alâ kulli şey’in
kad
îr(
kad
îrun)....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
1.
vedde
: sevdi, diledi, istedi, arzu etti 2 - kesîrun
2.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden, kitap sahiplerinden
3.
lev yeruddûne-kum
: keşke sizi döndürseler, döndürebilseler
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli kitaptan çoğu, hak kendilerine apaçık beyan olduktan sonra, nefslerindeki hasetten dolayı, sizi îmânınızdan sonra küfre döndürebilmeyi (fıska düşürmeyi) isterler. Artık, Allah (bu husustaki) emrini getirinceye
kad
ar bağışlayın ve hoşgörün. Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye
kad
ar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye
kad
ar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli Kitaptan (hakikat bilgisi verilmiş olanlardan) birçoğu, Hak kendilerince apaçık farkedilmesine rağmen, sırf hasetlerinden dolayı sizi imandan küfre döndürmek ister. Allâh hükmü sizde açığa çıkana
kad
ar kusurlarına bakmayın, anlayış gösterin. Muhakkak ki Allâh her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitabın çoğunluğu, hakikat kendilerine ayan beyan belli olduktan sonra, sırf, içlerindeki kıskançlıktan dolayı sizi imânınızdan vazgeçirip küfre döndürmeyi arzu ederler. Buna rağmen Allah’ın onlarla ilgili planını gerçekleştirinceye
kad
ar onları sorgusuz sualsiz affedin, azarlamadan, kınamadan onlara hoşgörü ile davranın. Allah’ın gücü kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinin çoğu, kendilerine gerçek bütün açıklığıyla belli olduktan sonra sırf kalplerinde size karşı besledikleri kıskançlık duyguları yüzünden sizi iman etmenizden sonra küfüre döndürmek istediler. Siz onlara aldırmayın ve Allah'ın hükmü gelinceye
kad
ar kendi hallerinde bırakın. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye
kad
ar onları bırakın ve (onlara) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden çok kimseler -ki onlar için İslâm ve Kur’an, zâhir ve açık olmuşken- nefislerindeki hasedlerinden ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre çevirmek isterler. Şimdi, ey Müslümanlar, Allah, savaş etmek veya cizye almak husûsunda (size) emredinceye
kad
ar, onları bağışlayın ve kınamayın. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitab ehlinin cogu, hak kendilerine apacik belli olduktan sonra, iclerindeki cekememezlikten oturu, sizi, inandiktan sonra kufre dondurmeyi isterler. Allah'in emri gelene
kad
ar onlari affedin, gecin. Allah muhakkak her seya
Kad
ir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden çoğu hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasedden dolayı sizi imânınızdan sonra küfre döndürmeyi çok arzu ederler. Allah'ın (bu husustaki) emri, hükmü gelinceye
kad
ar (onları) bağışlayın ve (olgunluk gösterip) vazgeçin. Şüphesiz ki Allah' in kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinin çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki çekememezlikten ötürü, sizi, inandıktan sonra küfre döndürmeyi isterler. Allah'ın emri gelene
kad
ar onları affedin, geçin. Allah muhakkak her şeye
Kad
ir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye
kad
ar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinin birçoğu, gerçek kendilerine belli olduğu halde, özlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan sonra inkara döndürmeyi arzular. ALLAH emrini getirinceye
kad
ar onları affet, görmemezlikten gel. ALLAH herşeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli kitabdan bir çoğu arzu etmektedir ki sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etseler: hak kendilerine tebeyyün ettikten sonra sırf nefsaniyetlerinden, hasedden, şimdi siz afv ile safh ile davranın tâ Allah emrini verinceye
kad
ar, şüphe yok ki Allah her şeye
kad
ir, daima
kad
irdir...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden bir çoğu arzu etmektedir ki, hak kendilerine gün gibi aşikar olduktan sonra sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan ötürü, sizi iman ettikten sonra çevirip kafir etsinler. Şimdilik siz, Allah emrini verinceye
kad
ar af ve hoşgörüyle davranın. Şüphesiz ki, Allah her şeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl- i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye
kad
ar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap Ehlinin çoğu gerçeğin ne olduğunu kesinlikle öğrendikten sonra sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi iman ettikten sonra tekrar kâfirliğe döndürmek isterler. Allah'ın emri gelinceye
kad
ar onlara aldırış etmeyin, yaptıklarını hoş görün. Hiç kuşkusuz Allah herşeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden birçoğu / kitap ehlinin çoğu kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra nefslerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı inanmanızdan sonra sizi küfre / kafirliğe döndürmek arzusu duydular. Fakat Tanrı'nın buyruğu gelinceye
kad
ar onları bırakın ve ilişmeyin. Hiç kuşkusuz Tanrı herşeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i Kitabdan bir çoğu, Hak kendilerince besbelli oldukdan sonra, ruhlarındaki hasedden ötürü sizi îmanınızdan sonra küfre döndürmek hevesine düşdü. Allanın emri gelinceye
kad
a şimdilik onları bırakın, serzeniş de etmeyin. Şübhesiz ki Allah her şey'e hakkıyle kaadirdir. ...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitabdan birçoğu, îmân etmenizden sonra sizi kâfirler olarak geri döndürmeyi istediler. (Bu, senin peygamberliğin olan) hakikat kendilerine belli olduktan sonra, sırf nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayıdır. Artık Allah (onlar hakkında cihad) emrini getirinceye
kad
ar affedin, aldırmayın! Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitab ehlinin çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra içlerindeki çekememezlikten ötürü, sizi imandan sonra küfre döndürmek isterler. Allah'ın açıklayıcı emri gelene
kad
ar onları affedin, geçin. Şüphesiz ki Allah her şeye
kad
ir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kendilerini önceki vahye bağlı sayanların çoğu, kıskançlıklarından dolayı, sizi iman ettikten sonra yeniden hakikati inkara döndürmek isterler; (hatta) hakikat kendileri için apaçık ortaya çıktıktan sonra bile. Buna karşılık, siz (ey imana erişenler) Allah'ın iradesini ortaya koyacağı vakte
kad
ar onları hoşgörün ve dayanın: Unutmayın, Allah her şeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan birçokları kendilerine hak tebeyyün ettikten sonra nefislerindeki hasetten dolayı sizi imânınızdan sonra kâfirler haline döndürmeyi temenni etmiştir. İmdi siz Allah'ın emri gelinceye
kad
ar affediniz, serzenişte bulunmayınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ her şeye kemaliyle kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden birçokları, hak gözlerinin önüne serildiği halde içlerindeki çekememezlikten ötürü, imanınızdan sonra sizi tekrar küfre döndürmek isterler. Allah'ın (açıklayıcı) emri gelinceye
kad
ar onları affedin, geçin. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden olanların bir çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki kıskançlık yüzünden, sizi inanmanızdan sonra tekrar küfre döndürmeyi arzu ederler. Öyleyse onlara Allah’ın emri gelinceye
kad
ar ilişmeyiniz, kendi hallerine bırakınız şüphesiz Allah’ın gücü her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Sırf nefislerinden ileri gelen bir kıskançlık sebebiyle, Ehl-i kitaptan birçok kimse, gerçek kendilerine ayan beyan belli olduktan sonra, sizi imanınızdan uzaklaştırıp kâfir haline çevirmek isterler. Yine de Allah bu husustaki emrini bildirinceye
kad
ar affedin ve hoşgörün. Şüphesiz Allah her şeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap sâhiplerinden çoğu, gerçek kendilerine besbelli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Allâh emrini getirinceye
kad
ar affedin, hoş görün. Şüphesiz Allâh, her şeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye
kad
ar onları bırakın ve (onlara) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap Ehlinden birçoğu, imanınızdan sonra sizi tekrar inkâra döndürmek ister. Bu, kendilerine hak apaçık göründükten sonra içlerinden gelen kıskançlık yüzündendir. Allah'ın emri gelinceye
kad
ar siz hoşgörün, bağışlayın. Şüphesiz ki Allah herşeye
kad
irdir....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Ve ekîmus salâte ve âtûz zekât(zekâte), ve mâ tu
kad
dimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâh(indallâhi) innallâhe bi mâ ta’melûne basîr(basîrun)....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
1.
ve ekîmu
: ve gereği üzere yerine getirin, kılın
2.
es salâte
: namaz
3.
ve âtû
: ve verin
4.
ez zekâte
: zekât...
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ve izâ
kad
â emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu)....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
1.
bedîu
: eşsiz, örneksiz herşeyin ilkini yaratan, yaratıcı
2.
es semâvâti
: semalar, gökler
3.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
4.
<...
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Gökleri ve yeri bedî olarak (örneksiz) yaratandır. Bir işi
kad
â ettiği (olmasını istediği) zaman, o şeye sadece “Ol!” der. O, hemen olur....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Ve kâlellezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum,
kad
beyyennal âyâti li kavmin yûkınûn(yûkınûne)....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
lâ ya'lemûne
: bilmiyorlar
4.
lev lâ
: olsa, olmaz mıydı, ...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisi olmayanlar, Allah bizimle konuşsa, yahut bize bir delil, bir mucize gelse dediler. Önce gelenler de tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri, ne
kad
ar da birbirine benzedi onların. Gerçeği iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Gerçeği) bilmeyenler, «Allah bizimle konuşsa ya..» Veya «bize bir âyet (mu'cize, açık belge) gelse ya..» derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri ne
kad
ar birbirine benzemiş! Hakikati bilip şüpheden kurtulanlara âyetlerimizi yeterince açıklamışızdır....