Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fakat şeytan onları, oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde bulundukları durumdan çıkardı. Biz de: "Birbirinize düşman olarak inin. Yeryüzü, belli bir süreye kadar size barınak ve geçinme yeri olacak." dedik....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap Ehli'nin çoğu, Hakk kendilerine bildirildiği halde, benliklerindeki kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek isterler. Allah'ın emri gelinceye kadar onlara aldırış etmeyin. Onları affedin ve onlarla iyi geçinin. Kuşkusuz Allah, Her Şeye Güç Yetiren'dir....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar, hidayete karşılık sapkınlığı satın alanlardır; bağışlanmaya karşılık azabı. Ateşe ne kadar dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hastalanır veya seferde olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Onu tutmaya gücü yetenlerin, bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermesi gerekir. Böyle olmakla birlikte, kim gönlünden gelerek daha fazlasını yaparsa, bu, onun için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, siyam yapmanız sizin için hayırlı olandır....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Siyam gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız sizin için helal kılındı. Onlar, sizin için örtüdür; siz de onlar için örtüsünüz. Allah, nefsinize sahip olmadığınızı bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın, Allah'ın sizin için yazdığı şeyi isteyin. Şafak vaktinin siyah ipliği, beyaz ipliğinden ayırt edilme anına kadar, yiyin için. Sonra da geceye dek siyamı tamamlayın. Eğer mescitlerde itikaftaysanız onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırla...
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için Haccı ve Umreyi tam yapın. Eğer engellenirseniz, o zaman hediyeden kolayınıza gelen şeyi gönderin! Ancak hediye yerine ulaşıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunan; oruç tutmalı veya sadaka vermeli ya da nusuktan sayılacak bir fidye vermeli! Emin olduğunuz vakitte; kim, hac vaktine kadar umre ile faydalanmak isterse, hediyeden kolayına geleni göndermeli! Fakat kim bulamazsa, hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi gün olmak ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, haram ayını ve onda savaşmanın durumunu soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak, büyük (günahtır.) " Ancak, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu ve Mescid-i Haram'ı küfretmek onun halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük (günahtır.) Zira fitne, öldürmekten daha kötüdür. Onlar, eğer güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar, sizinle savaşmaktan vazgeçmezler. Sizden kim, dininden döner ve kafir olarak ölürse işte onların dünyada da ahirette de yaptıkları boşa gitmiş o...
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sana "adet görme durumundan" soruyorlar. De ki: "O bir rahatsızlıktır." Kadınlar adet hali durumundayken onlardan uzak durun. Adet görme bitinceye kadar onlara yaklaşmayın. Adet hali bitince, onlara Allah'ın buyruğuna uygun şekilde yaklaşın. Kuşkusuz, Allah, tevbe edenleri sever. Ve temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden, ölüp de geride eşler bırakacak olan erkekler; eşlerinin evlerinden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin teminini vasiyet etsinler. Eğer, kendileri çıkmak isterlerse, kendi haklarında uygun olanı yapmalarında sizin için bir sorumluluk yoktur. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır ve En Doğru Hüküm Veren'dir....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut, askerleriyle yola çıkınca onlara: "Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Bir avuç kadar tatmakla yetinirse o bendendir." dedi. Çok azı hariç, ondan doyasıya içtiler. O ve yanında yer alan inananlar, nehri geçince: "Bugün Calut'a ve askerlerine karşı savaşacak gücümüz kalmadı." dediler. Allah'a kavuşacaklarına inananlar ise: "Nice az topluluklar, Allah'ın izni ile nice çok topluluklara galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir." dediler....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah: O'ndan başka ilah yoktur. O, sürekli diridir, koruyup gözetendir. O'nda ne bir dalgınlık olur ne de O'nu bir uyku tutar. Göklerde ve yerde olan her şey O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunabilecek kimmiş? Onların önlerinde ve arkalarında olan her şeyi bilir. Onlar, O'nun ilminden ancak dilediği kadarını kavrayabilirler. O'nun egemenliği yeri ve göğü kuşatmıştır. Bunları korumak O'na ağır gelmez. O, Çok Yüce ve Çok Güçlü'dür....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya temelleri üzerine yıkılıp, harap olmuş beldeye uğrayan kimse gibi: "Ölümünden sonra Allah bunu nasıl diriltecek? Demişti. Bunun üzerine Allah, onu öldürüp yüz yıl ölü bıraktıktan sonra diriltti. Ona: "Ne kadar süre ölü kaldın?" dendi. O da: "Bir gün veya bir günden daha az." dedi. Allah, "Hayır yüz yıl kaldın." dedi. Buna rağmen yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Ve eşeğine de bak. Bu, insanlara ayet olman içindir. Şu kemiklere bir bak, onları nasıl düzenleyip sonra et giy...
Bəqərə Suresi, 263. Ayet:
Ma'ruf bir söz ve bağışlayıcı olmak, ardından başa kakılarak eziyete dönüşen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan'dır, Çok Şefkatli'dir....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
Hani, Allah, İsa'ya: "Ey İsa! Seni öldürecek olan Ben'im. Seni Bana yükselteceğim. Seni Kafirlerden arındıracağım. Sana tabi olanları da Kıyamet Günü'ne kadar küfredenlerden üstün tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnız Bana olacak; anlaşmazlığa düştüğünüz konular hakkında hükmü Ben vereceğim." dedi....
Ali-İmran Suresi, 133. Ayet:
Rabb'inizin bağışlamasına ve muttakiler için hazırlanmış, yer ile gök arası kadar geniş olan Cennet için yarışın....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimlerinizi, nikah çağına erişinceye kadar gözetleyin. Olgunluk yaşına geldiklerinde mallarını kendilerine verin. Büyüyünce onlara kalacak düşüncesiyle, mallarını acelece ve haddi aşarak yemeyin. Durumu iyi olan malı yemeye tenezzül etmesin. Durumu iyi olmayan da maldan uygun bir şekilde yararlansın. Onlara mallarını teslim ettiğinizde, onlar adına tanıklar bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 15. Ayet:
Kadınlarınızdan fahişelik yapanlara gelince; onların fahişelik yaptıklarına dair aranızdan dört kişinin tanıklık yapması halinde; onları, ölüm alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol gösterinceye kadar evlerinde gözetim altında tutun....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a kulluk edin. Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Anne ve babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yol oğluna, Yeminle hak sahibi olduğunuz kimselere iyilik edin. Kuşkusuz Allah, kibirli ve kendini övenleri sevmez....
Nisa Suresi, 38. Ayet:
Bunlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak eden, Allah'a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. Şeytan, kime arkadaşsa, o çok kötü arkadaş edinmiştir....
Nisa Suresi, 40. Ayet:
Allah, zerre kadar haksızlık yapmaz. Yaptığınız iyiliği kat kat arttırır ve kendinden büyük bir ödül verir....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar; cünüpken -yolculukta olmanız hariç- yıkanıncaya kadar salata yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolcuyken sizden biriniz tuvaletten geldiyse veya kadınlarınızla ilişkiye girdiyseniz; o anda su bulamadıysanız, temiz kumla teyemmüm edin; onunla ellerinizi ve yüzlerinizi mesh edin. Kuşkusuz Allah, Çok Affedici'dir ve Çok Bağışlayıcı'dır....
Nisa Suresi, 49. Ayet:
Kendilerini temize çıkaranları görmüyor musun? Hayır! Allah, hak edeni temize çıkarır. Hiç kimseye hurma çekirdeğinin lifi kadar haksızlık edilmez....
Nisa Suresi, 69. Ayet:
Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği, nebiler, sıddıklar, şahitler ve salihlerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar!...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine, ellerinizi çekin, salatı ikame edin, zekatı yapın denilen kimseleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir kısmı Allah'ın haşyeti gibi, hatta daha fazla insanlara haşyet duyarlar. Ve "Ey Rabb'imiz! Neden üzerimize savaş yazdın, bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya?" dediler. De ki: "Dünya geçimliği önemsizdir. Ahiret, takva sahibi kimseler için daha hayırlıdır." Ve hurma çekirdeğinin içindeki lif kadar size haksızlık edilmez....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Onlar, sizin kendileri gibi küfre dönmenizi isterler, ki onlar gibi olasınız. O halde, Allah yolunda hicret edinceye kadar onları evliya edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan hiç kimseyi veli de yardımcı da edinmeyin....
Nisa Suresi, 95. Ayet:
Mü'minlerden, bir özrü olmaksızın, Allah yolunda cihad etmekten geri kalanlarla; mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, bir değildir. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından, geri kalanlardan üstün kıldı. Her ne kadar Allah, her ikisine de iyilikle muamele etmeyi söz vermiş ise de cihad edenleri, geri kalanlara karşı çok daha büyük bir ecirle üstün kılmıştır;...
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek ve kadın; her kim Mü'min olarak salihatı yaparsa, işte onlar Cennet'e gireceklerdir. Ve onlara zerre kadar haksızlık edilmeyecektir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ne kadar isteseniz de kadınlar arasında tam anlamı ile adaletli olmaya kesinlikle güç yetiremezsiniz. O halde, anlaşmazlığı çözümsüz hale getirip, onları yüzüstü bırakmayın. Eğer, arayı düzelterek, takvalı davranırsanız kuşkusuz ki Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Nisa Suresi, 140. Ayet:
Ve O, size indirdiği Kitap'ta: "Ayetlerinin küfredildiğini ve alaya alındığını duyduğunuz zaman başka bir söze geçinceye kadar onlarla beraber bulunmayın, yoksa onlar gibi olursunuz." diye bildirdi. Kuşkusuz, Allah, bütün münafıkları ve Kafirleri Cehennem'de toplayacaktır....
Maidə Suresi, 14. Ayet:
Ve "Biz Nasarayız." diyenlerden de söz aldık. Öğütlendikleri şeyden nasiplenmeyi unuttular. Biz de kıyamet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin yerleştirdik. Ve Allah, ne iş yaptıklarını yakında haber verecektir....
Maidə Suresi, 31. Ayet:
Allah, bir karga gönderdi. Kardeşinin cesedini nasıl örteceğini ona göstermek için yeri eşeliyordu. "Eyvah! Bana yazıklar olsun, kardeşimin cesedini örtmekte karga kadar bile olamayacak kadar aciz miyim!" dedi. Pişman olanlardan oldu....
Maidə Suresi, 36. Ayet:
Yeryüzünde olanların tamamı ve bir o kadarı daha, Kafirlerin olsa ve Kıyamet Günü'nün azabından kurtulmak için bunları karşılık olarak verseler, bu onlardan asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem verici bir azap vardır....
Maidə Suresi, 62. Ayet:
Ve onlardan pek çoğunun, günah işlemede, düşmanlık yapmada ve suht yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kadar kötüdür!...
Maidə Suresi, 64. Ayet:
O Yahudiler, "Allah'ın eli bağlıdır." dediler. Böyle söylemelerinden dolayı elleri bağlandı ve söyledikleri yüzünden lanetlendiler. Oysaki O'nun iki eli de açıktır. Nasıl dilerse öyle infak eder. Yemin olsun ki sana Rabb'inden indirilen şey onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttıracaktır. Biz de aralarına Kıyamet Günü'ne kadar düşmanlık ve nefret yerleştirdik. Savaş için ateş yaktıkları her seferinde Allah onu söndürdü. Yeryüzünde bozgunculuk için koşuşuyorlar. Ve Allah bozguncuları sevmez...
Maidə Suresi, 79. Ayet:
Yaptıkları kötü şeylerde, birbirlerini uyarmıyorlardı. Gerçekten yapmakta oldukları şey ne kadar çirkindi....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Ant olsun, senden önce de resuller yalanlanmıştı. Yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşı Bizim yardımımız ulaşıncaya kadar sabrettiler. Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek bir güç yoktur. Nitekim senden önce gönderilmiş elçilerin bir kısım haberleri sana gelmiştir....
Ənam Suresi, 68. Ayet:
Âyetlerimiz hakkında dalanlarla karşılaştığın zaman, onlar başka bir konuya geçinceye kadar, onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırlar hatırlamaz zalim halkla beraber oturma....
Ənam Suresi, 71. Ayet:
De ki: "Allah'ı bırakıp da bize faydası da zararı da olmayan şeylere mi yalvaralım? Allah, bizi doğru yola ilettikten sonra, ökçelerimiz üzerinde gerisin geri mi dönelim? Arkadaşlarının "Bize gel" diye doğru yola çağırdıkları; şeytanların ise ayartıp şaşırttığı kimse gibi mi olalım? De ki: "Doğru yol ancak Allah'ın gösterdiği yoldur. Ve biz Âlemlerin Rabb'ine teslim olmakla emrolunduk."...
Ənam Suresi, 145. Ayet:
De ki: "Bana vahyolunanda; leş, akıtılmış kan, pis olan domuz eti veya bir sapkınlık olarak Allah'tan başkası adına kesilmiş olanlar hariç, yiyecek kimse için haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Kim mecbur kalırsa haddi aşmadan, zaruri ihtiyacı kadar bunlardan yiyebilir." Kuşkusuz Rabb'in Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Olgunluk çağına erişinceye kadar, iyiliği için olmadıkça yetimin malına dokunmayın. Ölçü ve tartıyı hakkaniyetle yapın. Biz, gücünün yettiğinden fazlasını kişiye teklif etmeyiz. Yakın akrabanız da olsa konuştuğunuz zaman adaleti gözetin. Allah'a verdiğiniz sözü tutun. O, size bunları böylece öğütte bulundu, umulur ki öğüt alırsınız....
Əraf Suresi, 3. Ayet:
Rabb'inizden size indirilene uyun. O'nun yanı sıra başka velilere uymayın. Ne kadar az öğüt tutuyorsunuz!...
Əraf Suresi, 10. Ayet:
Doğrusu Biz, sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçimlik verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz....
Əraf Suresi, 14. Ayet:
"Tekrar diriltilecekleri güne kadar beni gözle" dedi....
Əraf Suresi, 24. Ayet:
"Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak inin." dedi. Yeryüzünde, size belli bir süreye kadar yerleşme ve yararlanma imkanı vardır." dedi....
Əraf Suresi, 87. Ayet:
Mademki sizin bir kısmınız benimle gönderilene iman etmiş, bir kısmınız da iman etmemişse; o halde Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
"Bizi büyülemek için ne kadar ayet getirirsen getir, biz sana asla inanacak değiliz." dediler....
Əraf Suresi, 135. Ayet:
Biz onlardan geçirecekleri bir süreye kadar azabı kaldırınca da hemen sözlerinden dönüverdiler....
Əraf Suresi, 167. Ayet:
Hani Rabb'in; onların, üzerine Kıyamet Günü'ne kadar kötü azaba uğratacak kimseleri mutlaka göndereceğini bildirmişti. Rabb'in çabuk ceza verendir. Kuşkusuz O, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Əraf Suresi, 184. Ayet:
Arkadaşlarında, hiçbir delilik olmadığını düşünmüyorlar mı? O, ancak apaçık bir uyarıcıdır....
Ənfal Suresi, 39. Ayet:
Fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse kuşkusuz Allah onların ne yaptığını görmektedir....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın ki, bununla Allah'ın ve sizin düşmanınızı ve onların dışındaki sizin bilmeyip, Allah'ın bildiği düşmanları korkutasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız, size tam olarak ödenir. Ve hiçbir haksızlığa uğratılmazsınız....
Ənfal Suresi, 67. Ayet:
Hiçbir nebiye, yeryüzünde düşmana üstünlük sağlayıncaya kadar, esir almak yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, oysa Allah ahireti istiyor. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Ənfal Suresi, 72. Ayet:
İman edip, hicret edenler, malları ve canları ile Allah yolunda cihat edenler, barındırıp yardım edenler; işte onlar birbirlerinin velileridirler. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar onların velayetinden size bir şey yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerinize borçtur. Ancak aranızda anlaşma bulunan bir halkın aleyhine olursa, o bu hükmün dışındadır. Allah, yaptığınız her şeyi görmektedir....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine Kitap verilenlerden, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan; Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve Hak Din'i, din edinmeyen kimselerle, üstünlüğünüzü kabul ettirinceye, kendi elleriyle size belli bir cizye verinceye kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer siz ona yardım etmezseniz, iyi bilin ki Allah ona yardım etmişti. Hani Kafirler onu çıkardıklarında iki kişiden ikincisiydi. İkisi mağaradayken, o, arkadaşına: "Üzülme, kuşkusuz Allah bizimle beraberdir." demişti. Bunun üzerine Allah, üzerlerine dinginlik ve güven indirmişti. Onu, sizin görmediğiniz güçlerle desteklemişti. Ve küfredenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah'ın sözü ise en yüce olandır. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Tıpkı sizden öncekiler gibisiniz. Onlar; kuvvetçe sizden daha güçlü, mal ve evlat bakımından sizden daha çoktular. Onlar, payları kadar bundan yararlandılar. Sizden öncekilerin paylarınca yararlandıkları gibi siz de payınızca yararlandınız. Ve onların daldığı gibi siz de daldınız. İşte onların yaptıkları dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Onlar hüsrana uğrayanlardır....
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Allah'a verdikleri sözü tutmamaları ve yalan söylemeleri nedeniyle, Kendisi ile karşılaşacakları güne kadar onların kalplerine nifak soktu....
Yunus Suresi, 27. Ayet:
Kötülük yapanların cezaları, yaptıkları kötülük kadardır. Onları her yönden zillet kaplayacaktır. Onları Allah'ın cezasından kurtaracak hiç kimse yoktur. Yüzleri geceden daha kara bir parçayla örtülmüş gibidir. İşte onlar ateş halkıdır. Orada sürekli kalacaklardır....
Yunus Suresi, 45. Ayet:
Onları toplayacağımız gün; dünyada, ancak birbirleri ile tanışabilecekleri kadar kısa olan, gündüzün bir saati kadar yaşamış gibi gelecek kendilerine. Allah'a kavuşmayı yalanlayıp, doğru yola yönelmemiş olanlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır....
Yunus Suresi, 109. Ayet:
Ve sana vahyolunana uy. Allah, hükmünü verene kadar sabret. Ve O, Hüküm Verenlerin En Hayırlısıdır....
Hud Suresi, 3. Ayet:
Ve Rabb'inizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin ki belirli bir süreye kadar sizi iyi nimetlerden yararlandırsın. Fazilet sahibine, faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük günün azabından korkarım....
Hud Suresi, 8. Ayet:
Eğer, bir ümmet için azabı onlardan belli bir süreye kadar erteleyecek olursak, "Bunu engelleyen şey nedir ki?" derler. Bilesiniz ki, onlara azap geldiği gün, artık geri çevrilmez. Alaya aldıkları azap onları kuşatır....
Hud Suresi, 36. Ayet:
Nuh'a vahyedildi: "Şu ana kadar inanmış olanların dışında, senin halkından kesinlikle kimse inanmayacak. Onların yaptıklarından dolayı tasalanma;"...
Hud Suresi, 81. Ayet:
"Ey Lut! Biz, Rabb'inin elçileriyiz." dediler. "Onlar, sana dokunamazlar. Ailenle birlikte gecenin bir bölümünde hemen yola çık. Hanımın hariç, hiç kimse arkada kalmasın. Doğrusu onların başına gelecek olan musibet onun da başına gelecektir. Onlara belirlenen vakit sabahtır. Sabah da yakın değil mi?"...
Hud Suresi, 88. Ayet:
"Ey halkım! Bana söyleyin! "Ya ben Rabb'imden kanıt içeren apaçık bir bilgiye sahipsem; kendinden bana iyi bir rızık vermişse! Vazgeçmenizi istediğim şeyleri, kendim yapmak istemiyorum. Sadece gücümün yettiği kadarıyla düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah'tandır. Yalnız O'na tevekkül ettim ve yalnız O'na yöneldim." dedi....
Hud Suresi, 104. Ayet:
Onu geciktirmemiz belli bir süreye kadardır....
Yusif Suresi, 14. Ayet:
"Ant olsun ki, biz bu kadar kişiyken yine de kurt onu yerse, o takdirde bize yazıklar olsun." dediler....
Yusif Suresi, 27. Ayet:
"Eğer gömlek arkadan yırtılmışsa, kadın yalan, O doğru söylemektedir."...
Yusif Suresi, 28. Ayet:
Gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce: "Bu sizin oyununuzdur; gerçekten bu çok büyük bir oyundur." dedi....
Yusif Suresi, 39. Ayet:
"Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı rabler mi daha hayırlıdır, yoksa Kahhar olan tek Allah mı?"...
Yusif Suresi, 41. Ayet:
"Ey zindan arkadaşlarım! Biriniz rabbine yine içki sunacak, biriniz ise asılacak ve kuşlar onun başından yiyecek. Bana sorduğunuz rüyanın gerçekleşecek yorumu budur."...
Yusif Suresi, 47. Ayet:
Dedi ki: "Yedi yıl bildik şekilde ekip biçin. Ancak biçtiğinizden, yiyeceğiniz kadarını ayırdıktan sonra kalanı biriktirin."...
Yusif Suresi, 80. Ayet:
Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmaya başladılar. Büyükleri: "Babanızın Allah adına sizden söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda da sınırı aşmış olduğunuzu bilmez misiniz? Babam izin verinceye veya Allah hakkımda hüküm verinceye kadar buradan ayrılmam. O, hüküm verenlerin en iyisidir." dedi....
Yusif Suresi, 103. Ayet:
Ama ne kadar çok istesen de insanların çoğu inanacak değildir....
Rəd Suresi, 18. Ayet:
Rabb'lerinin çağrısına uyanlar için, en iyi karşılık vardır. O'na uymayanlar ise, yeryüzünde bulunanların tamamı ve bir o kadarı daha kendilerinin olsa, kurtulmak için hepsini karşılık olarak verirlerdi. Hesabın kötüsü onlar içindir. Varacakları yer Cehennem'dir. O ne kötü bir yataktır....
Rəd Suresi, 31. Ayet:
Kur'an'la dağlar yürütülseydi veya onunla yeryüzü yarılıp parçalansaydı veya onunla ölüler konuşturulsaydı yine de bir şey değişmezdi. Hayır! Bütün işler Allah'a aittir. İman edenler hala anlamadılar mı ki Allah tercih edecek olsa bütün insanları doğru yola iletir. Yaltaklanmalarından dolayı Kafirler bela ile karşı karşıya kalıp duracaktır. Veya evlerinin yanı başına inecek. Allah'ın vaadi gelinceye kadar bu böyle sürüp gidecektir. Kuşkusuz Allah sözünden dönmez....
İbrahim Suresi, 10. Ayet:
Resulleri dedi ki: "Göklere ve yere belli bir fıtrat veren, sizi, suçlarınızı bağışlamak için çağıran ve belirlenmiş bir ecele kadar sizi erteleyen Allah hakkında mı kuşkudasınız?" Dediler: "Siz de ancak bizim gibi sadece bir beşersiniz. Atalarımızın kulluk ettiklerinden bizi çevirmek istiyorsunuz. Öyleyse açık bir sultan getirin!"...
Hicr Suresi, 35. Ayet:
"Lanet, Din Günü'ne kadar senin üzerindedir." dedi....
Hicr Suresi, 36. Ayet:
İblis: "Rabbim! Öyleyse yeniden diriltilecekleri güne kadar, bana süre tanı." dedi....
Hicr Suresi, 38. Ayet:
"Bilinen zamanın gününe kadar." dedi....
Hicr Suresi, 99. Ayet:
Sana yakin gelinceye kadar, Rabb'ine kulluk et!...
Nəhl Suresi, 37. Ayet:
Sen, onların, doğru yola ermelerini ne kadar çok istersen iste; sapkınlıkta kararlı olanları Allah doğru yola iletmez. Onlar için bir yardımcı da bulunmaz....
Nəhl Suresi, 61. Ayet:
Eğer Allah insanları, haksızlıkları nedeniyle cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar erteler. Süreleri dolduğu zaman, ne bir saat ertelenir ne de öne alınır....
İsra Suresi, 5. Ayet:
Birincisinin zamanı gelince çok güçlü kullarımızı üzerinize gönderdik. Yurtlarının içlerine kadar girdiler, işgal ettiler. Böylece yapılan uyarı gerçekleşmiş oldu....
İsra Suresi, 34. Ayet:
Olgunluk çağına erişinceye kadar, iyiliği için olmadıkça yetimin malına dokunmayın. Ve verdiğiniz sözleri yerine getirin. Verilen söz insanı sorumlu yapar....
İsra Suresi, 62. Ayet:
Dedi ki: "Bu mu benden mükerrem kıldığın varlık? Eğer bana Kıyamet Günü'ne kadar müsaade edersen, pek azı hariç, onun soyunu kesinlikle buyruğum altına alacağım."...
İsra Suresi, 71. Ayet:
O gün, bütün insanları imamlarıyla çağırırız. O gün kimin kitabı sağından verilirse, işte onlar kendi kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar....
İsra Suresi, 78. Ayet:
Güneş'in batmasından gecenin karanlığı bastırıncaya kadar salatı ikame et. Ve fecrin kuranı; kuşkusuz fecrin kuranı tanıklıdır....
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
Onları uyandırdık ve böylece birbirlerine sormaya başladılar. Onlardan biri şu soruyu sordu: "Ne kadar kaldınız?" "Bir gün veya günün bir bölümü kadar." dediler. Kimisi de: "Ne kadar kaldığınızı Rabb'iniz bilir." dedi. "Sizden birisini, gümüş paranızla şehre gönderin. Hangi yiyeceği seviyorsanız ondan yiyecek getirsin. Ve sizi kimseye sezdirmemeye dikkat etsin."...
Kəhf Suresi, 26. Ayet:
De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir." Göklerin ve yerin bilinmezi yalnızca O'na aittir. En iyi gören ve en iyi işiten O'dur! Onlar için O'ndan başka veli yoktur. O, hükümranlığına kimseyi ortak etmez....
Kəhf Suresi, 34. Ayet:
Ve onun serveti oldu. Arkadaşı ile konuşurken: "Ben malca senden daha zenginim, insan sayısınca da senden daha güçlüyüm." dedi....
Kəhf Suresi, 37. Ayet:
Tartışmaya girdiği arkadaşı ona: "Seni topraktan, sonra bir nutfeden yaratan, sonra da seni insan şekline sokana nankörlük mü ediyorsun?"...
Kəhf Suresi, 39. Ayet:
"Her ne kadar beni mal-mülk ve evlat bakımından eksik görüyorsan da bahçene girdiğin zaman: "Allah ne dilerse o olur, Allah'tan başka hiçbir güç yoktur, deseydin ya!"...
Kəhf Suresi, 60. Ayet:
Bir zamanlar Musa, genç arkadaşına: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar yoluma devam edeceğim veya uzun zaman gitmeye devam edeceğim." demişti....
Kəhf Suresi, 62. Ayet:
Epey bir mesafe aldıktan sonra, genç arkadaşına, "Yolculuğumuz nedeniyle iyice yorulduk, haydi sabah yemeğimizi getir." dedi....
Kəhf Suresi, 70. Ayet:
"O halde, eğer bana uyacaksan, hakkında bir açıklama yapıncaya kadar bana hiçbir şey hakkında soru sorma." dedi....
Kəhf Suresi, 76. Ayet:
"Eğer bir daha sana bir şey sorarsam, artık benimle arkadaşlık etmezsin! Tarafımdan yeterince özür dilemede bulundum."...
Kəhf Suresi, 96. Ayet:
"Bana demir parçaları getirin. İki dağın arası eşit seviyeye gelinceye kadar körükleyin." dedi. Onu bir ateş haline getirince, "Bana erimiş bakır getirin, onun üzerine dökeceğim." dedi....
Kəhf Suresi, 109. Ayet:
De ki: "Rabb'imin kelimeleri için denizler ve bir o kadar daha deniz mürekkep olsa; Rabb'imin kelimeleri bitmeden denizler biterdi....
Məryəm Suresi, 8. Ayet:
"Rabbim! Hanımım kısır, ben de ayakta duramayacak kadar yaşlanmışken, benim nasıl bir oğlum olabilir?" dedi....
Məryəm Suresi, 75. Ayet:
De ki: "Kim sapkınlıkta ise, Rahman, ona vaat edilen şeyi; azabı veya Sa'at'i görecekleri zamana kadar, zamanı uzatarak süre tanır. Böylece kimin yerce daha kötü ve taraftarca daha zayıf olduğunu yakında bilecekler."...
Taha Suresi, 91. Ayet:
Halk, "Musa bize dönüp gelinceye kadar, kendimizi buzağıya adamaktan asla vazgeçmeyeceğiz." dedi....
Ənbiya Suresi, 15. Ayet:
Biçilmiş ekin gibi pörsüyüp, cansız kalıncaya kadar bu çağrıları son bulmadı....
Ənbiya Suresi, 47. Ayet:
Kıyamet Günü hak edileni eksiksiz belirleyen tartıları kurarız. Hiç kimse, hiçbir biçimde haksızlığa uğratılmaz. Hardal tanesi kadar da olsa her şeyi hesaba katarız. Hesap gören olarak Biz yeteriz....
Ənbiya Suresi, 96. Ayet:
Hatta Ye'cuc ve Me'cuc yaygınlaşıp her tarafı kuşatma altına alıncaya kadar....
Ənbiya Suresi, 111. Ayet:
"Bilemem, belki o bir sınav ve sizin için belli bir zamana kadar yararlanmadır."...
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra yeniden dirilmekten kuşkunuz varsa; bilin ki Biz, sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra bir alakadan, sonra yapısı belli belirsiz mudğadan yarattık. Ne olduğunuzu bilin diye size açıklıyoruz. Ve Biz, dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız. Sonra kiminiz ergenlik çağına ulaşır. Ve sizden bir kısmınız vefat ettirilir. Kiminiz de ömrünün en kötü dönemine erişir; bir şey bilmez yaşlı bir bunak haline gelir. ...
Həcc Suresi, 33. Ayet:
Sizin için onlarda belli bir süreye kadar faydalar vardır. Sonra bunların mahalli Beyt-i Atik'edir....
Həcc Suresi, 55. Ayet:
Kafirler de Sa'at ansızın gelinceye veya ardından başka bir gün olmayan günün azabı gelinceye kadar ondan kuşku duymaya devam edeceklerdir....
Həcc Suresi, 73. Ayet:
Ey insanlar! Verilen örneği dikkatle dinleyin: Allah'ın yanı sıra kulluk ettikleriniz bir araya gelseler, kesinlikle bir sineği bile yaratamazlar. Değil yaratmak, sinek onlardan bir şey kapsa, onu bile kurtaramazlar. İsteyen de kendisinden istenen de ne kadar acizdir....
Möminun Suresi, 54. Ayet:
Artık onları belli bir süreye kadar aymazlıkları ile baş başa bırak!...
Möminun Suresi, 78. Ayet:
Size; işitme, görme ve ef'ide veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?...
Möminun Suresi, 100. Ayet:
Böylece ihmal ettiğim salih işleri yaparım. Hayır! Kuşkusuz onun söylediği kesinlikle boş bir sözden ibarettir. Onların tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında bir berzah vardır....
Möminun Suresi, 113. Ayet:
"Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. Hesabını tutanlara sor!" dediler....
Nur Suresi, 28. Ayet:
Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer geri dönmeniz istenirse hemen geri dönün. Bu sizin için daha nezihtir. Allah yaptığınız şeyi hangi amaçla yaptığınızdan haberdardır....
Nur Suresi, 40. Ayet:
Veya üzerinde bulutlar olan, üst üste dalgaların kuşattığı derin denizlerdeki karanlığa benzer. Elini göremeyecek kadar, karanlık üstüne karanlık. Allah'ın aydınlığıyla aydınlanmamış bir kimse için başka aydınlık yoktur....
Nur Suresi, 61. Ayet:
Köre bir sınırlama yoktur. Sakat olana bir sınırlama yoktur. Hasta olana bir sınırlama yoktur. Ve size de, evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz yerlerde veya arkadaşlarınızın evlerinde yemek yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu olarak veya ayr...
Nəml Suresi, 62. Ayet:
Yoksa darda kalanın çağrısına karşılık veren, kötülüğü gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri yapan mı? Allah ile birlikte başka bir ilah mı? Ne kadar az öğüt alıyorsunuz?...
Qəsəs Suresi, 71. Ayet:
Baksanıza! Eğer Allah, üzerinize geceyi, Kıyamet Günü'ne kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka size aydınlığı verecek olan ilah kimdir? Hala gerçeğe kulak vermeyecek misiniz?...
Qəsəs Suresi, 72. Ayet:
Baksanıza! Eğer Allah, üzerinize gündüzü kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka size içinde dinlendiğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Hala gerçeği görmeyecek misiniz?...
Qəsəs Suresi, 84. Ayet:
Kim bir iyilik ile gelirse; ona, ondan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük ile gelirse; yaptığı kötülük kadar cezalandırılır....
Ənkəbut Suresi, 15. Ayet:
Böylece onu ve gemideki arkadaşlarını kurtardık. Onu cümle aleme bir ayet yaptık....
Rum Suresi, 56. Ayet:
Kendilerine bilgi ve iman verilenler: "Ant olsun ki, siz Allah'ın yasasındaki diriliş gününe kadar kaldınız. İşte bu dirilme günüdür. Ne var ki siz bu gerçeği algılayamadınız....
Loğman Suresi, 16. Ayet:
"Ey oğulcuğum! Yaptıkların bir hardal tanesi kadar olup da bir kayanın içinde veya gökyüzünde veya yer altında bile olsa, Allah onu meydana çıkarır. Kuşkusuz Allah, Bütün Ayrıntıları Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır."...
Loğman Suresi, 28. Ayet:
Sizin yaratılmanız ve ölümden sonra diriltilmeniz Allah için bir kişiyi yaratmak ve diriltmek kadar kolaydır. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Duyan, Her Şeyi Gören'dir....
Loğman Suresi, 29. Ayet:
Allah'ın; geceyi gündüze, gündüzü de geceye çevirdiğini görmüyor musun? Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına aldı. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar hareketini sürdürüyor. Kuşkusuz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Səcdə Suresi, 5. Ayet:
Gökten yeryüzüne kadar işleri düzenler. Sonra miktarı sizin hesabınıza göre bin yıl süren bir gün içinde işler O'na yükselir....
Səcdə Suresi, 9. Ayet:
Sonra onu düzenledi ve ona ruhundan üfledi. Size duyma yetisi, görme yetisi ve fuad verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz!...
Səba Suresi, 3. Ayet:
Kafirler: "Bize o Sa'at gelmeyecek." dediler. De ki: "Bilakis! Gaybı bilen Rabb'ime ant olsun ki, o kesinlikle size gelecektir. Göklerde olsun, yerde olsun zerre kadar da olsa hiçbir şey O'ndan gizli kalmaz. En küçüğünden en büyüğüne kadar her şey Kitab-ı Mubin'dedir....
Səba Suresi, 22. Ayet:
De ki: "Allah'ın yanı sıra değer verdiklerinize yakarın! Onlar, göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip değildirler. Onların, Göklerin ve yerin yaratılmalarında bir payları yoktur. Ve Allah'ın, onların yardımına ihtiyacı da yoktur....
Səba Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Size yalnızca bir tek şey öğütlüyorum. Allah için ikişer ikişer ve teker teker bir araya gelin. Sonra iyice düşünün." Sizin arkadaşınızda bir delilik yoktur. O, şiddetli bir azabın öncesinde bir uyarıcıdır....
Fatir Suresi, 13. Ayet:
O, geceyi gündüze, gündüzü de geceye çevirir. Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına aldı. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar hareketini sürdürüyor. İşte bu, Allah'tır, Rabb'inizdir. Egemenlik O'nundur. O'nun yanı sıra çağırdığınız kimseler, bir çekirdeğin zarına bile sahip değiller....
Fatir Suresi, 37. Ayet:
Onlar, orada yardım için bağırıp çağırırlar: "Rabb'imiz! Bizi çıkar, daha önce yaptığımızdan başka, düzgün amel yapalım." Size dünyada öğüt dinleyecek kimsenin, öğüt dinlemesine yetecek kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı gelmedi mi? O halde tadın! Artık zalimler için bir yardımcı yoktur....
Fatir Suresi, 45. Ayet:
Eğer Allah, insanların yaptıklarının hesabını hemen görecek olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat O, onlara belli bir zamana kadar süre vermektedir. Belirlenen süre dolduğu zaman da kuşkusuz Allah kendi kullarını en iyi görendir....
Yasin Suresi, 8. Ayet:
Biz, onların boyunlarına, çenelerine kadar dayanan demir halkalar geçirdik. Bu nedenle başları sürekli yukarıda kalkık olanlardır....
Yasin Suresi, 44. Ayet:
Bizden bir merhamet ve belli bir zamana kadar yararlandırmamız hariçtir....
Saffat Suresi, 51. Ayet:
İçlerinden biri dedi ki: "Benim yakın bir arkadaşım vardı."...
Saffat Suresi, 144. Ayet:
Diriltilecekleri güne kadar balığın karnında kalırdı....
Sad Suresi, 24. Ayet:
"Gerçekten, senin koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle doğrusu sana haksızlık etmiştir. Ortakların çoğu, birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edenler ve salihatı yapanlar haksızlık etmezler. Ancak onlar da ne kadar azdır!" dedi. Davud, kendisini fitnelendirdiğimizi iyice anladı. Hemen Rabbinden bağışlanma diledi, ruku ederek, tam bir teslimiyetle Rabb'ine yöneldi....
Sad Suresi, 43. Ayet:
Katımızdan bir rahmet ve akıl sahipleri için bir ibret olarak, ona yanında yer alanları ve onlarla birlikte bir o kadarını daha bahşettik....
Sad Suresi, 78. Ayet:
Lanetim, Din Günü'ne kadar senin üzerindedir....
Sad Suresi, 79. Ayet:
İblis: "Rabb'im! O halde yeniden dirilme gününe kadar bana süre ver." dedi....
Sad Suresi, 81. Ayet:
Zamanı bilinen güne kadar....
Zümər Suresi, 42. Ayet:
Allah, öleceklerin ölümleri anında canlarını alır; ölmeyecek olanların da uykularında. Ölümüne hükmettiğini yanında tutar, diğerlerini belirlenmiş bir süreye kadar salıverir. Bunda düşünen bir halk için alınacak pek çok ders vardır....
Zümər Suresi, 47. Ayet:
Eğer yeryüzünde olanların tamamı ve bir o kadarı daha, o zulmedenlerin olsaydı, Kıyamet Günü azabın kötülüğünden kurtulmak için kesinlikle onu fidye olarak verirlerdi. Hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılacaktır....
Mömin Suresi, 26. Ayet:
Firavun: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim. O istediği kadar Rabb'ini yardıma çağırsın. Ben, onun sizin dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum." dedi....
Mömin Suresi, 58. Ayet:
Kör ile gören bir değildir. İman edip salihatı yapanlar ile kötülük yapanlar da bir değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz?...
Mömin Suresi, 67. Ayet:
O, sizi topraktan yaratandır. Sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan. Sonra sizi bir bebek olarak dünyaya getiriyor. Nihayet olgunluk çağına ulaşır, derken yaşlanırsınız. Kiminiz bu süreci tamamlamadan vefat ettirilir. Kiminiz de belirlenen süreye kadar yaşarsınız. Umulur ki aklınızı kullanırsınız....
Şura Suresi, 14. Ayet:
Onların, kendilerine ilim geldikten sonra anlaşmazlığa düşmelerinin nedeni kıskançlık ve ihtiraslarıdır. Eğer Rabb'inden, "belirlenmiş bir süreye kadar" sözü verilmemiş olunsaydı, aralarında hemen hüküm gerçekleştirilirdi. Onların ardından Kitap'a mirasçı olanlar, tam bir ikilem ve kaygı içindedirler....
Şura Suresi, 27. Ayet:
Eğer Allah, kullarına rızkı genişletseydi, kesinlikle yeryüzünde azarlardı. Fakat O, dilediği kadarını indirir. Kuşkusuz O, kullarının Her Şeyinden Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Zuxruf Suresi, 29. Ayet:
Doğrusu bunları ve atalarını, kendilerine Hakk ve onu açıklayıcı bir resul gelinceye kadar yararlandırıp yaşattım....
Zuxruf Suresi, 36. Ayet:
Her kim Rahman'ın öğüdüne karşı duyarsız olursa, Biz ona bir şeytan salarız. Artık şeytan onun yakın arkadaşı olur....
Zuxruf Suresi, 38. Ayet:
Nihayet o Bize geldiği zaman: "Keşke seninle aramız iki doğu uzaklığı kadar uzak olsaydı." der. Öyleyse bu ne kötü bir arkadaşlıktır....
Əhqaf Suresi, 5. Ayet:
Allah'ın yanı sıra, Kıyamet Günü'ne kadar kendisine cevap veremeyecek ve edilen dualardan haberleri olmayana yönelen kimseden daha sapkın kim olabilir?...
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
O halde resullerden kararlılık sahibi olanların sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlar için aceleci olma. Onlar, kendilerine uyarısı yapılan şeyi gördükleri zaman, dünyada sanki gündüzün bir saati kadar kalmış gibi olurlar. Bu, bir bildirimdir. Artık doğru yoldan sapmış halktan başkası yok edilmez....
Məhəmməd Suresi, 31. Ayet:
İçinizden cihad edenleri ve sabredenleri ortaya çıkarıncaya kadar sizi sınava tabi tutarız. Ve haberlerinizi de sınava tabi tutacağız....
Hucurat Suresi, 5. Ayet:
Eğer onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabredip bekleselerdi, elbette daha iyi olurdu. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Hucurat Suresi, 9. Ayet:
Eğer Mü'minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa, hemen aralarını düzeltin. Eğer ikisinden biri, diğerine saldırırsa, saldırgan olanlarla, Allah'ın emirlerine uygun davranıncaya kadar savaşın. Eğer böyle davranmaktan vazgeçerlerse o zaman adaletle aralarını düzeltin ve hakkaniyetli olun. Allah, haktan yana olanları sever....
Zariyat Suresi, 23. Ayet:
Göklerin ve yeryüzünün Rabb'ine ant olsun ki, sizin konuşmanız nasıl gerçekse, kesinlikle o da o kadar gerçektir....
Zariyat Suresi, 43. Ayet:
Semud'da da vardır. Onlara: "Belli bir süreye kadar yararlanın." denmişti....
Zariyat Suresi, 59. Ayet:
Zulmedenlerin azaptan payı, arkadaşlarının payı gibidir. Artık acele etmesinler....
Tur Suresi, 45. Ayet:
Artık onları cezalandırılacakları güne kavuşuncaya kadar kendi hallerine bırak....
Nəcm Suresi, 2. Ayet:
Arkadaşınız sapkın ve azgın değil....
Nəcm Suresi, 9. Ayet:
Böylece iki yay aralığı kadar, hatta daha yakın oldu....
Nəcm Suresi, 30. Ayet:
Onların bilgi düzeyi bu kadardır. Rabb'in, kimin kendi yolundan sapmış olduğunu en iyi bilendir ve O, iletildiği doğru yolda olanı da en iyi bilendir....
Qəmər Suresi, 29. Ayet:
Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağa sarıldı ve kesti....
Hədid Suresi, 14. Ayet:
İnananlara, "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. İnananlar, "Evet, ama siz kendinizi fitneye düşürdünüz, bekleyip, kuşku duydunuz. Allah'ın emri gelinceye kadar tutku ve kuruntularınız sizi aldattı. Ve o ğarur da sizi Allah ile aldattı." dediler....
Mümtahinə Suresi, 4. Ayet:
Ancak İbrahim'in babasına: "Allah'tan olacak olana gücüm yetmez, fakat senin için bağışlanma dileyeceğim" sözü hariç. İbrahim'de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için iyi bir örnek vardır. Onlar halklarına şöyle demişlerdi: "Biz, sizden ve sizin Allah'ın yanı sıra kulluk ettiğiniz şeylerden kesinlikle uzağız. Biz, sizi reddediyoruz. Siz, ilahın yalnızca Allah olduğuna inanıncaya kadar bizimle sizin aranızda düşmanlık ve buğz devam edecektir. Rabb'imiz! Yalnız Sana dayandık, yalnız Sana...
Mümtahinə Suresi, 11. Ayet:
Eğer eşlerinizden dolayı, bir şeyiniz Kafirlere geçtiyse, sonra da ödeme sırası size geldiğinde, o zaman eşleri gitmiş olanlara infak ettikleri kadar verin. Ve siz, kendisine iman ettiğiniz Allah'a karşı takva sahibi olun....
Münafiqun Suresi, 10. Ayet:
Herhangi birinize ölüm gelip çatıp da "Rabb'im! Ölümümü yakın bir zamana kadar ertelesen de böylece ben de sadaka versem ve iyilerden olsam." demezden önce, size rızık olarak verdiklerimizden karşılıksız yardımda bulunun....
Talaq Suresi, 4. Ayet:
Kadınlarınızdan adet görmekten kesilenler ve adet görmeyenler hakkında kuşku duyarsanız, o zaman onların iddetleri üç aydır. Hamile kadınların bekleme süresi ise doğum yapıncaya kadardır. Kim Allah için takva sahibi olursa, Allah ona işinde kolaylık sağlar....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Oturduğunuz yerin bir bölümünde gücünüz yettiğince onları oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için, zarar verecek bir şey yapmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar onlara karşılıksız yardımda bulunun. Sonra emzirirlerse ücretlerini verin. Aranızda konuşarak ma'ruf bir şekilde anlaşın. Eğer bir zorlukla karşılaşırsanız o zaman emzirme işini başkasına yaptırın....
Mülk Suresi, 23. Ayet:
De ki: "Sizi biçimlendiren; size işitme, görme ve idrak etme gücü veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz?...
Qələm Suresi, 39. Ayet:
Yoksa siz her ne hüküm verirseniz öyle olacak diye, Kıyamet Günü'ne kadar geçerli verilmiş bir sözümüz mü var?...
Məaric Suresi, 42. Ayet:
Artık onları kendi hallerine bırak. Uyarıldıkları günleri gelip çatıncaya kadar gaflet içinde oyalanıp dursunlar....
Nuh Suresi, 4. Ayet:
"Ki Allah, suçlarınızı bağışlasın ve size belirlenmiş bir sürenin sonuna kadar zaman versin. Kuşkusuz Allah'ın belirlediği süre dolunca, ertelenmez. Keşke bilenlerden olsaydınız."...
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Rabb'in, senin bazen gecenin üçte ikisinden daha az, bazen yarısı, bazen üçte bir kadar vakit geçirdiğini elbette biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir grubun da. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah'tır. Onu asla hesaplayamayacağınızı bildi de tevbenizi kabul etti. O halde ilahi mesajı gücünüz yettiğince insanlara ulaştırmaya çalışın. Ayrıca Allah, içinizden kimin hasta olduğunu bilmektedir. Kiminizin Allah'ın lütfundan rızkını aramak için yeryüzünde çalışmaya, kiminizin de kendisini A...
Müddəssir Suresi, 47. Ayet:
"Bize yakin gelene kadar."...
İnsan Suresi, 6. Ayet:
Allah'ın kullarının, içtikleri ve diledikleri kadar yararlandıkları bir kaynak....
Mürsəlat Suresi, 17. Ayet:
Sonra arkadan gelenleri de onlara katarız....
Mürsəlat Suresi, 22. Ayet:
Belirlenen bir süreye kadar....
Əbəsə Suresi, 17. Ayet:
O insan kendisini mahvetti, o ne kadar da nankördür....
Təkvir Suresi, 22. Ayet:
Arkadaşınız mecnun değildir....
İnşiqaq Suresi, 6. Ayet:
Ey insan! Rabb'ine kavuşuncaya kadar didinip duracak ve sonunda O'na kavuşacaksın....
İnşiqaq Suresi, 19. Ayet:
Kesinlikle tabakadan tabakaya bineceksiniz....
Qədr Suresi, 5. Ayet:
O, fecrin ağarmasına kadar selamdır....
Təkəsur Suresi, 2. Ayet:
Ta ki ölüp kabirlere girinceye kadar....
Hümeze Suresi, 1. Ayet:
Arkadan çekiştirenlerin, kaş göz hareketiyle alay edenlerin vay haline!...
Fatihə Suresi, 2. Ayet:
(Ezelden ebede kadar) bütün olmuş ve olacak hamd ve sena (övgü) tam ve kemaliyle âlemlerin (yegâne) yaratıcısı, besleyip kemale erdiricisi olan Allah’adır....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman edip de salih ameller işleyenleri ise, altından ırmaklar akan cennetlerle müjdele. Her ne zaman kendilerine oradan rızık olarak bir meyve verilse: 'Bu bizim daha önce (dünyada) rızıklandığımız şeydir' derler. Orada onlara böyle birbirinin benzer şeyler verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar orada sonsuza kadar kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Dosdoğru imân edip iyi-yararlı amellerde bulunanlara müjde ver ki, onlara altından ırmaklar akan Cennetler vardır. (Oraya girdikleri zaman) kendilerine oradaki meyveden ne kadar bir rızık verildiğinde, «bu daha önce de rızıklandığımız şeylerdendir» diyecekler. (Evet) onlara (renk ve çeşit bakımından az da olsa dünyadaki veya kendilerine az önce sunulan meyvalara) benzer (fakat lezzet ve nefaset bakımından çok farklı ve üstün meyvalar) verilecek. Hem onlar için orada (dünyada kadınlara arız olan ...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Tanrı küçük bir sivrisinekten daha büyüğüne kadar her çeşit örneği vermekten (yedribe meselen) çekinmez. İnananlar bunun rablerinden gelen bir gerçek (hakk) olduğunu bilirler. Kafirler ise "Tanrı bu örnek (mesel) ile neyi amaçladı (irade)?" derler. O, bununla bir kısmını / çoğunu (kesiyr) saptırır (yudıllü-dalalet) ve bir kısmını / çoğunu da doğruya iletir (yehdiy). O, bununla sadece fasıkları saptırır (dalalet)....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
1.
fe
: o zaman, fakat
2.
ezelle-humâ
: onları (o ikisini) kaydırdı (ayağını
3.
eş şeytânu
: şeytan
4.
an-hâ
: ond...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de içinde oldukları şeyden (ni'metten) çıkardı. Ve: “Birbirinize düşman olarak (dünyaya) inin. Sizin için (belli) bir zamana kadar yeryüzünde oturma ve faydalanma (geçimini temin etme) vardır.” dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Şeytansa oradan onların ayaklarını kaydırdı, onları bulundukları makamdan çıkarıverdi. Dedik ki: Bâzınız, bâzınıza düşman olarak inin buradan. Bir zamana kadar yeryüzünde oturmanız, oradan rızıklanmanız mukadder....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Şeytan, Âdem ile eşini Cennetten uzaklaştırmak için, onları kusur işlemeye sevk etti. Bulundukları konumdan, Cennet nimetleri ve imkânları içinden onları çıkardı. Bunun üzerine: 'Buradan ilişiğinizi keserek yeryüzüne göç edin. Birbirinize düşmanlığınız devam edecek. Yeryüzünde bir vakte kadar sizin için bir yaşama yeri, bir barınak ve kısmetiniz, nasibiniz var.' dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Ancak şeytan her ikisinin de ayağını oradan kaydırdı ve kendilerini içinde bulundukları yerden çıkarttı. Biz de: 'Birbirlerinize düşman olarak oradan inin. Yeryüzünde sizin için bir yerleşme yeri ve belli süreye kadar geçiminizi sağlayacak varlık verilecektir' dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Nihayet onları (Âdem ile Havvâ’yı) Şeytan (bir desise ile) Cennetten kaydırdı ve içinde bulundukları nimetten onları çıkardı. Biz de: “- Biri-birinize düşman olarak buradan (yere) inin. Yeryüzünde sizin için bir vakte (ömrünüzün sonuna) kadar yerleşmek ve menfaatlenmek vardır.” demiştik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
(Ne var ki) Şeytan onları oradan kaydırdı; ikisini de içinde bulundukları şeyden (sonsuz nimetlerden) çıkardı. (Bunun üzerine) Biz de (bundan böyle) kiminiz kiminize düşman olarak (oradan yeryüzüne) inin. Sizin için yeryüzünde (belli) bir süreye kadar bir karargâh ve yararlanacağınız şey (ler) vardır, dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine Şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları naz-ü naimden çıkardı, biz de haydi dedik bâzınız bâzınıza düşman olarak inin ve size yerde bir zamana kadar bir karar ve bir nasip alma var...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine şeytan onları oradan kaydırdı, ikisini de bulundukları o bolluk içindeki yerden çıkardı. Biz de: «Haydi kiminiz kiminize düşman olarak inin ve yerde bir zamana kadar kalıp nasibinizi alacaksınız.» dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine şeytan onları(n ayağını) oradan kaydırdı, içinde bulundukları (cennet yurdu)ndan çıkardı. Biz de: «Birbirinize düşman olarak inin, orada belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasib vardır.» dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fakat Şeytan onların ayaklarını oradan kaydırarak, kendilerini içinde bulundukları nimet yurdundan çıkardı. Biz de dedik ki; «Birbirinize düşman olarak oradan aşağı inin. Yeryüzü belirli bir süreye kadar size barınak ve geçim yeri olacaktır.»...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine Şeytan onları (n ayağını) oradan kaydırıp içinde bulunduklarından (onun ni'metlerinden) onları çıkarıvermiş (mahrum edivermiş) di. Biz de: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yer yüzünde sizin için bir vakta (ömrünüzün sonuna) kadar durak ve fâidelenecek şey vardır» demişdik. ...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Derken şeytan onları(n ayaklarını) oradan kaydırdı da içinde bulundukları şeyden (o ni'metten) onları çıkardı. Bunun üzerine (biz onlara) şöyle dedik: '(Ey Âdem, Havvâ ve Şeytan!) Birbirinize düşman olarak inin! Artık sizin için yeryüzünde bir zamâna kadar bir yerleşme ve bir faydalanma vardır.'...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Nihayet şeytan onları cennetten kaydırdı. Onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de: Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde sizin için bir zamana kadar yerleşim ve faydalanma vardır, dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
İmdi, Şeytan Âdem ile Havva'yı cennetten kaydırdı. Oradaki nîmetlerden çıkarıp uzaklaştırdı. Biz de dedik ki: «Bâzınız bâzınıza düşman olmak üzere yeryüzüne ininiz, sizin için yer yüzünde bir vakte kadar bir karar ve bir nasip vardır.»...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları durumdan çıkardı. Biz de: «Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır» dedik....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Derken Şeytan, ayaklarını kaydırdı da onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de 'İnin aşağı,' dedik. 'Artık birbirinize düşman olarak yaşayacaksınız. Yeryüzünde sizin için belirli bir vakte kadar bir yerleşim ve bir nasip vardır.'...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süreye kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet / bir yararlanma imkânı olacaktır....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Ama inkar edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar ateşe atılacak olanlardır. Onlar orada sonsuza kadar kalacaklardır.'...
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
(Bizi) inkâr edip âyetlerimizi (varlığımıza ve birliğimize delâlet eden belgelerimizi) yalanlayanlara gelince, işte onlar ateşin yakın dostu ve arkadaşlarıdır, onlar orada ebediyen kalıcıdırlar.....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Küfre saplananlar ve ayetlerimize yalan diyenler ise işte bunlar ateş arkadaşlarıdır, onlar orda muhalled kalacaklardır...
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Küfre sapanlar ve ayetlerimize yalan diyenler ise, işte bunlar ateşin arkadaşlarıdır, onlar orada ebedi kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
O küfredenler, âyetlerimizi yalan sayanlar (Yok mu?), onlar ateşin (cehennemin) arkadaşlarıdır. Onlar orada bir daha çıkmamak üzere kalıcıdırlar. ...
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum
: siz dediniz
3.
yâ
: ya, ey
4.
mûsâ
: Musa
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Ve demiştiniz ki: "Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Bir de hatırlayın o zamanı ki siz (Musa ile birlikde Allaha karşı özür dilemek, onun emirlerini dinlemek üzere çıkdığınız vakit) «Ey Musa, biz Allahı apâşikâr görünceye kadar sana kat'iyyen îman etmeyiz» demişdiniz de gözünüz bakıb dururken sizi o yıldırım (sayha) çarpmışdı. ...
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Bir de, hani siz: Ey Musa, biz Allah'ı apaşikar görünceye kadar sana inanmayacağız, demiştiniz de, bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Ve (şöyle de) demiştiniz: «Ey Musa, biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız.» Bunun üzerine siz bakınıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Ve yine (hatırlayın o günleri), Biz, "Bu beldeye girin ve yiyeceklerinden dilediğiniz kadar bol bol yiyin; fakat kapıdan (tevazu içinde) boyun eğerek girin ve 'Günahlarımızın yükünü üzerimizden kaldır!' deyin ki, günahlarınızı bağışlayayım ve iyilik yapanlara sınırsız mükafat vereyim" demiştik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve hani bir vakitte Mûsa, kavmi için istiskâda bulunmuştu. Biz de, «Asan ile taşa vur,» demiştik (O da vurunca) taştan oniki çeşme fışkırdı. Her zümre kendisinin su alacağı çeşmeyi bildi. (Biz de onlara dedik ki). «Allah Teâlâ'nın rızkından yiyiniz ve içiniz ve yeryüzünde müfsitlerden olarak haddi tecavüz etmeyiniz.»...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, o zaman Musa, halkına: "Dinleyin! Allah bir sığır kurban etmenizi emrediyor" demişti. Onlar: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. O: "Bu kadar cahil olmaktan Allah'a sığınırım!" diye cevap verdi....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler: “Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? (Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor musunuz?”...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Yahudi münafıklar) îman edenlere kavuşdukları zaman «İnandık» derler. Birbirine (dönüb) halvet oldukları vakit ise (aralarındaki ileri gelenler, münafıklık eden arkadaşlarına) : «Allahın size açdığı şey'i (Resûlüllahın sıfatlarına ve sâireye dâir Tevratda öğretdiklerini) mü'minler onunla Rabbiniz katında (aleyhinizde) kuvvetli delîl getirsinler diye mi onlara söyleyib duruyorsunuz? Buna aklınız ermiyor mu?» derler. ...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Ve (emaniyeye tâbî olanlar): “Ateş bize, sayılı günlerden başka asla dokunmayacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz).” dediler. De ki: “Allah'ın katından bir ahd mi edindiniz?” O taktirde (Eğer böyle bir ahd almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez. Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
Hayır, aksine, kim bir kötülük işler ve yapmış olduğu fenalıklar kendini kuşatırsa işte bunlar cehenneme atılacak olanlardır. Onlar orada sonsuza kadar kalacaklardır. [14]...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
İman edip de salih ameller işleyenler ise cennete girecek olanlardır. Onlar da orada sonsuza kadar kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Îman edib güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (a gelince) : onlar da cennetin arkadaşlarıdırlar. Onlar orada muhalleddirler (ebedî kalacaklardır). ...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
And olsun ki, Musa'ya o kitabı verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da beyyineler (açık belgeler ve mu'cizeler) verdik ve O' nu Ruhu'l-Kuds (Melek Cebrail) ile de destekledik. (Bütün bu peygamberler aynı esas ve çoğu aynı şeriat üzerine birbirini takip edip İsrail oğullarına gönderildiği halde) Size (Ey Yahudiler!) Ne kadar peygamber, nefslerinizin hoşlanmayacağı bir buyrukla geldiyse, büyüklük tasladınız. Öyle ki, bir kısmını yalanladınız, bir kısmın...
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
kulûbu-nâ
: bizim kalbimiz
3.
gulfun
: kılıflı, örtülü
4.
bel
: hayır, bilâkis
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
Ve dediler ki: “Bizim kalplerimiz kılıflıdır.” Hayır, Allah, küfürleri (sebebi) ile onları lânetledi. Bu sebeble ne kadar az îmân ediyorlar....
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
Dediler ki: "Kalplerimiz (düşünü - algılamamız) koza (dünyamız) içindedir (hakikatimizi yaşayamayız)!" Hayır, belki de hakikati inkâr ettikleri için (lânete uğramışlar) Allâh'tan uzak düşmüşlerdir! İmanınız ne kadar az!...
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
Peygamber yahudileri İslâm’a davet ettiği zaman onlar: 'Bizim kafalarımız, kalplerimiz Hakka kapalıdır, Allah’a verdiği taahhüdü yemiştir, kaşarlaşmıştır' dediler. Tam tersine, inkârları, küfürleri sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu sebeple içlerinden inananlar ve inandıkları şeyler ne kadar az....
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
Yahûdiler, Kur’an’ı anlamak ve bu kelâmı kabul etmek hususunda: “-Kalblerimiz örtülü ve kılıflıdır.” dediler. Öyle değil, bilâkis Allah onları küfürleri sebebiyle rahmetinden kovmuştur. Onlardan (İbni Selâm ve arkadaşları gibi) ancak az kimseler iman ederler....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Hem onlara Allah tarafından, yanlarında bulunanı (Tevrât’ı) tasdîk edici bir Kitab(Kur’ân) gelince, ki daha önce (o gönderilecek peygamberi vesîle yaparak) inkâr edenlere karşı zafer istiyorlardı; işte (bu kadar iyi) tanıdıkları (o peygamber) kendilerine gelince, onu inkâr ettiler. Bu yüzden, Allah’ın lâ'neti o kâfirler üzerinedir!...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah’ın, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarına vahiy indirmesini, peygamberlik ihsan etmesini; hakka riayet etmedikleri, kural tanımadıkları, isyan ettikleri için, Allah’ın indirdiğini, Kur’ân’ı inkâr ederek kendilerini harcamaları, ne kadar kötü bir şeydir. İşte bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas ed...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Ne kadar çirkindir o (karşılığında) kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütfundan vahiy indirmesini çekemeyerek, Allah ne indirdiyse hepsini inkar ettiler. Bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Ve o kafirler için aşağılayan bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Ne kadar çirkindir o uğruna kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütuf ve kereminden vahiy indirmesine kafa tutarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler. İşte bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Can yakıcı azap asıl kâfirler içindir....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Bunların, kendilerini uğruna sattıkları şey ne kadar da fena! Allah’ın kullarından dilediği birine kendi lütfundan vahiy indirmesini kıskanarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler de gazap üstüne gazaba uğradılar! Kâfirler için zelil ve perişan eden bir azap da vardır....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani, sizden kesin bir söz almıştık ve Tur dağını üzerinize doğru yüseltmiştik. 'Size verdiğimize sıkı sıkıya yapışın ve bildirileni duyun.' Onlar: 'Duyduk ve başkaldırdık' dediler. İnkarcılıklarından dolayı buzağıya olan tutku onların kalplerine iyice yerleştirilmişti. De ki: 'Eğer iman sahibi iseniz, sizin imanınız size ne kadar fena şeyler emrediyor!'...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakit: «Size verdiğimiz Kitab'a sımsıkı sarılın ve O'nu dinleyin» diye Tur'u tepenize kaldırıp sizden söz aldık. «Duyduk, isyan ettik.» dediler ve inkarları yüzünden dana sevgisi iliklerine kadar işledi. De ki: «Eğer sizler inanmış kimseler iseniz inancınız size ne kötü şeyler emrediyor!...
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
1.
ve len
: ve asla
2.
yetemennev-hu
: onu temenni etmezler
3.
ebeden
: sonsuza kadar, ebediyyen
4.
bi-mâ
: şey il...
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
And olsun ki, onları (dünya) hayatına karşı diğer insanlardan ve (hattâ) Allah'a ortak koşanlardan daha düşkün ve hırslı bulursun! (O kadar ki) onlardan her biri kendisine bin yıl ömür verilmesini ister. Halbuki bu uzun ömür ile yaşama onu azâbdan uzaklaştırıcı değildir. Allah işleyegeldiğiniz şeyleri görüp bilendir.....
Bəqərə Suresi, 100. Ayet:
Onlar (Yahudiler) ne kadar bir ahidde bulundularsa, içlerinden bir kısmı onu bozup (peygamberlerin ve mürşitlerin yüzüne) atmadılar mı ? Zaten onların çoğu (ahde bağlı kalmaz ve) dosdoğru imân etmezler....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Bunlar Süleyman'ın (hakikatinin oluşturduğu) mülkü (tasarruf ettikleri) hakkında da (inkâra gidip), şeytanlara (vehmi tahrik ederek saptıranlara) tâbi oldular. Süleyman kâfir olmamıştır (hakikatinden perdelenmemiştir). Lâkin o şeytanlar (vehimlerine tabi olanlar) kâfir olmuştur (hakikati inkâr ederek); zira, insanlara sihirbazlık ve Babil'deki iki meleğe (Melîk'e) inzâl olanı öğretirlerdi. Oysa: "Biz imtihan vesilesiyiz; sakın hakikatinizdekini örterek (dış kuvvetlere başvurmak suretiyle sihir y...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Onlar şeytanların Süleyman’ın saltanatı hakkında uydurdukları şeylere tabi oldular. Oysa Süleyman kafir değildi. Fakat insanlara sihri öğreten şeytanlar kafir idi. Onlar insanlara büyüyü Babil'deki iki meleğe, Harut ile Marut’a indirileni öğretiyorlardı. O ikisi: -Biz bir imtihan vesilesiyiz, sakın kafir olma! demedikçe, hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. O ikisinden karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Onlar kendilerine faydalı olanı değil zararlı olanı öğreniyorlardı. And...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvvet) aleyhinde şeytanların uyduklarına uydular. Süleyman ise küfretmedi; ancak şeytanlar küfretti. Onlar, insanlara sihiri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: «Biz, yalnızca bir fitne (denemeden geçiren kimse) yiz, sakın küfretme» demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa Allah'ın izni olmadıkça onunla hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onla...
Bəqərə Suresi, 103. Ayet:
Eğer onlar imân etseler ve ittikada bulunsalar idi elbette Allah Teâlâ katından bir sevap çok hayırlı olacaktı. Eğer bilir olsalardı....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiç bir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiç bir ayeti neshetmez veya unutturmayız. Bilmez misin ki Tanrı büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz, ondan daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiç bir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız (ya da geri bıraktırmayız) . Bilmez misin ki Allah, gerçekten her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
1.
vedde
: sevdi, diledi, istedi, arzu etti 2 - kesîrun
2.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden, kitap sahiplerinden
3.
lev yeruddûne-kum
: keşke sizi döndürseler, döndürebilseler
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli kitaptan çoğu, hak kendilerine apaçık beyan olduktan sonra, nefslerindeki hasetten dolayı, sizi îmânınızdan sonra küfre döndürebilmeyi (fıska düşürmeyi) isterler. Artık, Allah (bu husustaki) emrini getirinceye kadar bağışlayın ve hoşgörün. Muhakkak ki Allah, herşeye kaadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli Kitaptan (hakikat bilgisi verilmiş olanlardan) birçoğu, Hak kendilerince apaçık farkedilmesine rağmen, sırf hasetlerinden dolayı sizi imandan küfre döndürmek ister. Allâh hükmü sizde açığa çıkana kadar kusurlarına bakmayın, anlayış gösterin. Muhakkak ki Allâh her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitabın çoğunluğu, hakikat kendilerine ayan beyan belli olduktan sonra, sırf, içlerindeki kıskançlıktan dolayı sizi imânınızdan vazgeçirip küfre döndürmeyi arzu ederler. Buna rağmen Allah’ın onlarla ilgili planını gerçekleştirinceye kadar onları sorgusuz sualsiz affedin, azarlamadan, kınamadan onlara hoşgörü ile davranın. Allah’ın gücü kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinin çoğu, kendilerine gerçek bütün açıklığıyla belli olduktan sonra sırf kalplerinde size karşı besledikleri kıskançlık duyguları yüzünden sizi iman etmenizden sonra küfüre döndürmek istediler. Siz onlara aldırmayın ve Allah'ın hükmü gelinceye kadar kendi hallerinde bırakın. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden çok kimseler -ki onlar için İslâm ve Kur’an, zâhir ve açık olmuşken- nefislerindeki hasedlerinden ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre çevirmek isterler. Şimdi, ey Müslümanlar, Allah, savaş etmek veya cizye almak husûsunda (size) emredinceye kadar, onları bağışlayın ve kınamayın. Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitab ehlinin cogu, hak kendilerine apacik belli olduktan sonra, iclerindeki cekememezlikten oturu, sizi, inandiktan sonra kufre dondurmeyi isterler. Allah'in emri gelene kadar onlari affedin, gecin. Allah muhakkak her seya Kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden çoğu hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasedden dolayı sizi imânınızdan sonra küfre döndürmeyi çok arzu ederler. Allah'ın (bu husustaki) emri, hükmü gelinceye kadar (onları) bağışlayın ve (olgunluk gösterip) vazgeçin. Şüphesiz ki Allah' in kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinin çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki çekememezlikten ötürü, sizi, inandıktan sonra küfre döndürmeyi isterler. Allah'ın emri gelene kadar onları affedin, geçin. Allah muhakkak her şeye Kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinin birçoğu, gerçek kendilerine belli olduğu halde, özlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan sonra inkara döndürmeyi arzular. ALLAH emrini getirinceye kadar onları affet, görmemezlikten gel. ALLAH herşeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli kitabdan bir çoğu arzu etmektedir ki sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etseler: hak kendilerine tebeyyün ettikten sonra sırf nefsaniyetlerinden, hasedden, şimdi siz afv ile safh ile davranın tâ Allah emrini verinceye kadar, şüphe yok ki Allah her şeye kadir, daima kadirdir...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden bir çoğu arzu etmektedir ki, hak kendilerine gün gibi aşikar olduktan sonra sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan ötürü, sizi iman ettikten sonra çevirip kafir etsinler. Şimdilik siz, Allah emrini verinceye kadar af ve hoşgörüyle davranın. Şüphesiz ki, Allah her şeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl- i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağmen siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap Ehlinin çoğu gerçeğin ne olduğunu kesinlikle öğrendikten sonra sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi iman ettikten sonra tekrar kâfirliğe döndürmek isterler. Allah'ın emri gelinceye kadar onlara aldırış etmeyin, yaptıklarını hoş görün. Hiç kuşkusuz Allah herşeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden birçoğu / kitap ehlinin çoğu kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra nefslerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı inanmanızdan sonra sizi küfre / kafirliğe döndürmek arzusu duydular. Fakat Tanrı'nın buyruğu gelinceye kadar onları bırakın ve ilişmeyin. Hiç kuşkusuz Tanrı herşeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i Kitabdan bir çoğu, Hak kendilerince besbelli oldukdan sonra, ruhlarındaki hasedden ötürü sizi îmanınızdan sonra küfre döndürmek hevesine düşdü. Allanın emri gelinceye kada şimdilik onları bırakın, serzeniş de etmeyin. Şübhesiz ki Allah her şey'e hakkıyle kaadirdir. ...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitabdan birçoğu, îmân etmenizden sonra sizi kâfirler olarak geri döndürmeyi istediler. (Bu, senin peygamberliğin olan) hakikat kendilerine belli olduktan sonra, sırf nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayıdır. Artık Allah (onlar hakkında cihad) emrini getirinceye kadar affedin, aldırmayın! Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitab ehlinin çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra içlerindeki çekememezlikten ötürü, sizi imandan sonra küfre döndürmek isterler. Allah'ın açıklayıcı emri gelene kadar onları affedin, geçin. Şüphesiz ki Allah her şeye kadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kendilerini önceki vahye bağlı sayanların çoğu, kıskançlıklarından dolayı, sizi iman ettikten sonra yeniden hakikati inkara döndürmek isterler; (hatta) hakikat kendileri için apaçık ortaya çıktıktan sonra bile. Buna karşılık, siz (ey imana erişenler) Allah'ın iradesini ortaya koyacağı vakte kadar onları hoşgörün ve dayanın: Unutmayın, Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan birçokları kendilerine hak tebeyyün ettikten sonra nefislerindeki hasetten dolayı sizi imânınızdan sonra kâfirler haline döndürmeyi temenni etmiştir. İmdi siz Allah'ın emri gelinceye kadar affediniz, serzenişte bulunmayınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ her şeye kemaliyle kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden birçokları, hak gözlerinin önüne serildiği halde içlerindeki çekememezlikten ötürü, imanınızdan sonra sizi tekrar küfre döndürmek isterler. Allah'ın (açıklayıcı) emri gelinceye kadar onları affedin, geçin. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinden olanların bir çoğu, hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki kıskançlık yüzünden, sizi inanmanızdan sonra tekrar küfre döndürmeyi arzu ederler. Öyleyse onlara Allah’ın emri gelinceye kadar ilişmeyiniz, kendi hallerine bırakınız şüphesiz Allah’ın gücü her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Sırf nefislerinden ileri gelen bir kıskançlık sebebiyle, Ehl-i kitaptan birçok kimse, gerçek kendilerine ayan beyan belli olduktan sonra, sizi imanınızdan uzaklaştırıp kâfir haline çevirmek isterler. Yine de Allah bu husustaki emrini bildirinceye kadar affedin ve hoşgörün. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap sâhiplerinden çoğu, gerçek kendilerine besbelli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Allâh emrini getirinceye kadar affedin, hoş görün. Şüphesiz Allâh, her şeye gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap Ehlinden çoğu, kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek arzusunu duydular. Fakat, Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap Ehlinden birçoğu, imanınızdan sonra sizi tekrar inkâra döndürmek ister. Bu, kendilerine hak apaçık göründükten sonra içlerinden gelen kıskançlık yüzündendir. Allah'ın emri gelinceye kadar siz hoşgörün, bağışlayın. Şüphesiz ki Allah herşeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ve izâ
kadâ
emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu)....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
1.
bedîu
: eşsiz, örneksiz herşeyin ilkini yaratan, yaratıcı
2.
es semâvâti
: semalar, gökler
3.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
4.
<...
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Gökleri ve yeri bedî olarak (örneksiz) yaratandır. Bir işi
kadâ
ettiği (olmasını istediği) zaman, o şeye sadece “Ol!” der. O, hemen olur....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilgisi olmayanlar, Allah bizimle konuşsa, yahut bize bir delil, bir mucize gelse dediler. Önce gelenler de tıpkı onlar gibi söylemişlerdi. Kalpleri, ne kadar da birbirine benzedi onların. Gerçeği iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık gösterdik....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Gerçeği) bilmeyenler, «Allah bizimle konuşsa ya..» Veya «bize bir âyet (mu'cize, açık belge) gelse ya..» derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı bunların dedikleri gibi demişlerdi. Kalbleri ne kadar birbirine benzemiş! Hakikati bilip şüpheden kurtulanlara âyetlerimizi yeterince açıklamışızdır....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
(Hakıykati) bilmeyenler (veya bilib de bilmezlenenler): «Ne olur, Allah bizimle (senin hak peygamber olduğuna dâir yüz yüze bir) söylese, konuşsa, yahud (bu babda) bize bir âyet (mucize) gelse» dedi (ler). Onlardan evvelkiler de tıpkı onların söyledikleri gibi söylemiş (ler) di. Kalbleri birbirine ne kadar da benzemiş!. Biz hakıykatleri iyice bilmek isteyenlere âyetlerimizi apaçık göstermişizdir. ...
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyenler ise: 'Allah bizimle (de) konuşmalı veya bize bir mu'cize gelmeli değil miydi?' dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle onların sözlerinin benzerini söylemişlerdi. Kalbleri (ne kadar da) birbirine benzedi! Doğrusu (biz) kat'î olarak îmân edecek bir kavim için âyetleri iyice açıkladık....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyen (cahil müşrik)ler: “Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi?” dediler. Kendilerinden öncekiler de aynı şeyi söylediler. Kalpleri ne kadar da birbirine benzemiş! Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri açıkladık....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
(Habîbim) şübhe yok ki biz seni (rahmetimizin) kâmil bir müjdeci (si) ve (azabımızın) gerçek korkutucu (su ve habercisi) olarak o Hak (Kur'ân) ile gönderdik. Sen cehennemin arkadaşlarından (cehennemlik olanların küfürde ayak diremelerinden) mes'ul olacak değilsin. ...
Bəqərə Suresi, 120. Ayet:
1.
ve len terdâ
: ve asla razı olmaz
2.
an-ke
: senden
3.
el yahûdu
: yahudi
4.
ve lâ en nasârâ
: ve hristiyanlar ...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «Allah hakkında bizimle didişmeye mi gireceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size. Şu kadar var ki, biz O'na ihlas ile sarılıyoruz....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlar arasındaki dar kafalı düşünceler, "Şimdiye kadar uydukları kıbleden onları vazgeçiren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Batı da Allah'ındır; O, dilediğini doğru yola iletir."...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece sizi (ifratla tefrit arasında) vasat bir ümmet kıldık ki, bütün insanlara karşı âdâlet örnekleri, hak şahitleri olasınız. Peygamber de size hakkıyla şâhid olsun. Üstünde durduğun (arzu edip istediğin Beytullah'ı) kıble yapışımız da sırf Peygamber'e uyanları, gerisi gerisine döneceklerden bilip ayırd etmemiz içindir. Her ne kadar bu, Allah'ın doğru yola ilettiklerinden başkasına ağır gelirse de (böyledir). Allah imânınızı zayedip boşa çıkaracak değildir. Herhalde Allah, insanlara ...
Bəqərə Suresi, 162. Ayet:
Onlar, sonsuza kadar o lanetin altında kalırlar, ne azapları hafifletilir, ne de kendilerine göz açtırılır....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
Ve insanlardan öyleleri vardır ki Allah'tan başkalarını Allah'a emsal ittihaz ederler. Onları Allah'ı sever gibi severler. Mü'minlerin ise Allah Teâlâ'ya muhabbetleri daha ziyâdedir. Eğer zulmedenler azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a mahsus olduğunu ve hakikaten Allah'ın Şedîdü'l-Azab bulunduğunu görüp anlasalar (ne kadar nadim ve pişman olacaklardır)....
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Arkadan gidenler, o zaman, 'Keşke,' derler, 'bir fırsatımız daha olsa da, şimdi onların bizi reddettiği gibi biz de onları reddetsek!' İşte Allah onlara yaptıklarını böyle bir pişmanlık halinde gösterir. Artık onların ateşten çıkacakları da yoktur....
Bəqərə Suresi, 171. Ayet:
O küfredenlerin haali bağırıb çağırışdan başka bir şey duymayan (anlamayan hayvanlara durmayıb) haykıran (bir çoban) ın haaline (ne kadar da) benziyor. (Onlar bir sürü) sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Onun için düşünmezler. ...
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
Allah size, (eti yenen hayvanlardan) boğazlanmaksızın ölmüş olanı, akan kanı, domuz etini ve Allah’dan başkası için (putlar ve şahıslar adına) kesilenleri, kesin olarak haram kıldı. Fakat helâk olacak derecede darlığa düşen kimse, helâl benimsemiyerek ve hududu aşmıyarak (zarurî ihtiyacını giderecek kadar) bu haram şeylerden yiyebilir, ona bir günah yoktur. Şüphesiz ki, Allah Gafûr’dur = çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
(O,) size ancak ölüyü (usûlünce kesilmeden veya avlanmadan ölen hayvanı),(akan) kanı, domuz etini ve kendisi Allah’dan başkası için kesilen (hayvanın etin)i haram kılmıştır. Fakat (başkasının hakkına) tecavüz edici olmadan ve haddi (zarûret mikdârını)aşıcı olmadan kim (bunlardan ölmeyecek kadar yemeye) mecbur kalırsa, artık ona bir günah yoktur. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar ki hidayet karşılığında dalâleti, mağfiret karşılığında da azabı satın alanlardır. Öyleyse onları ateşe karşı bu kadar sabırlı kılan nedir?...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!)...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte bunlar BilHÜDA (nefslerinin hakikati olan Allâh Esmâ'sına iman) karşılığında dalâleti (dışa yönelik tanrı inancına sapmak); mağfiret (hakikatindeki Esmâ inancı getirisi olan bağışlanma) yerine azabı satın almışlardır. Bunlar ateşe karşı ne kadar dayanıklı imişler!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar, doğru yol, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yol karşılığında, hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederek başlarına buyruk yaşamayı, bağışlanma karşılığında azâbı kendilerine belâ olarak satın alanlardır. Bunlar ateş ile cezalandırılma azâbına rağmen ne kadar da cüretli davranıyorlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık da azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar, hidayet karşılığında sapıklığı ve affedilme karşılığında azabı satın almışlardır. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar, hidayeti verip sapıklığı, bağışlamayı bırakıp azabı satın alan kimselerdir. Bunlar ateşe ne kadar da dayanıklı şeyler!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar, hidayeti verip sapıklığı, affedilmeyi bırakıp azabı satın alan kimselerdir. Bunlar, ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar hidayet karşılığında sapıklığı, mağfiret karşılığında azabı satın alanlardır. Onlar Cehennem ateşine karşı ne kadar da dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar, hidayet karşılığında sapıklığı ve bağışlanma karşılığında azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar, hidâyete mukabil dalâleti, bağışlanmaya karşılık azâbı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar hidayet karşılığında sapıklığı ve mağfiret karşılığında azabı satın almışlardır. Oysa ateşten ne kadar az korkar görünüyorlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar o kimselerdir ki, hidâyet mukabilinde dalâleti, mağfiret mukabilinde azabı satın almışlardır. Onları ateşe karşı bu kadar sabırlı kılan nedir?...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar hidayeti verip sapıklığı, mağfireti bırakıp azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklıdırlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte onlar hidâyeti bırakıp dalaleti, mağfireti verip azabı satın almışlardır. Bunlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklı imişler!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar hidâyet karşılığında sapıklık, mağfiret karşılığında azâb satın almışlardır. Onlar ateşe, karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!)...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar....
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
Onlar doğru yolu sapıklıkla, bağışlanmayı azapla değiştirmiş olan kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklı şey bunlar!...
Bəqərə Suresi, 175. Ayet:
İşte bunlar hidayeti satıp şaşkınlığı, affedilmeyi satıp azabı almışlardır. Ne kadar da dayanıklıdırlar ateşe!......
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, z...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır ö...
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
(183-18) 4 Ey Inananlar! Oruc, sizden oncekilere farz kilindigi gibi, Allah'a karsi gelmekten sakinasiniz diye, size sayili gunlerde farz kilindi. Icinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutar. Oruca dayanamiyanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir. Kim gonulden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruc tutmaniz eger bilirseniz sizin icin hayirlidir....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
(183-184) Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamıyanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Fakat sizden kim hasta veya yolculukta olursa, o taktirde (tutamadığı günlerin sayısı), diğer (başka) günlerden (oruç tutarak) tamamlanır. (İhtiyarlıktan veya iyileşmesi umulmayan bir hastalıktan dolayı) ona (oruç tutmaya) güç yetiremeyenlerin, bir yoksulu (sabah, akşam) doyuracak (kadar) bir fidye vermesi (gerekir).Artık kim isteyerek (gönülden) bir hayır yaparsa (orucunu veya fidyeyi artırırsa),işte o, kendisi için bir hayırdır.Oruç tutmak sizi için daha h...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Bu sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta veya seyahatte olursa (orucu) yaşayamadığı günler kadar telâfi eder. Oruç tutmaya takatı sınırda olanların (sağlığı elvermeyenlerin) üzerine miskin'in (yoksulun) yemeği bir fidye düşer (oruçsuz her günlerine karşılık). Kim hayır olarak daha fazlasını verirse, bu onun için daha hayırlıdır. Sıyam sizin için daha hayırlıdır (yerine fidye vermekten), eğer bilirseniz....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerde.[37] Sizden kim (bu günlerde) hasta veya yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Artık onu hiç tutamayacak kadar düşkünleşmiş olanlar ise (her bir gün için) bir yoksulu doyuracak kadar fidye verirler. Kim gönülden fazlaca bir iyilik yaparsa o kendisi için hayırlı olur. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
O, size farz kılınan oruç sayılı günlerdir. O günlerde sizden kim hasta, yahut seferde olur da iftar ederse, tutamadığı günler sayısınca sıhhat bulduğu ve rahat ettiği başka günlerde oruç tutar. Fazla ihtiyarlık ve devamlı hastalık gibi sebeplerle oruç tutmaya güç yetiremiyenler üzerine, bir yoksul doyuracak kadar fidye vermek lâzımdır. Bununla beraber kim fidyeyi çok verir, yahut hem oruç tutar, hem de fidye verirse onun için daha hayırlı olur. Size seferde orucu bozmak ve yaşlı hâlinizde fidye...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(183-18) 4 Ey Inananlar! Oruc, sizden oncekilere farz kilindigi gibi, Allah'a karsi gelmekten sakinasiniz diye, size sayili gunlerde farz kilindi. Icinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadigi gunlerin sayisinca diger gunlerde tutar. Oruca dayanamiyanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir. Kim gonulden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruc tutmaniz eger bilirseniz sizin icin hayirlidir....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(183-184) Ey İnananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamıyanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakiri doyuracak fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
İçinizden kim hasta ya da yolcu olursa tutmadığı günler sayısınca sonraki günlerde oruç tutar. Oruca dayanamayanların bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermeleri gerekir. Kim gönüllü olarak bundan daha fazlasını verirse, bu onun için daha hayırlıdır. Ayrıca, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta veya yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin (veya: güç yetiremeyenlerin) üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönlünden bir hayır yaparsa (fidye oranını arttırmak, daha çok yoksul doyurmak vb.) bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız - eğer bilirseniz - sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günler olarak (oruç size farz kılındı)! Fakat içinizden kim hasta olur veya yolculukta bulunursa, artık (tutamadığı günler) sayısınca başka günler(de oruç tutsun)! Ona gücü yetmeyenlerin üzerine ise, (tutamadıkları her gün için) bir fakirin (bir günlük) yiyeceği kadar fidye (verme borcu) vardır. Buna rağmen kim gönlünden koparak bir hayır işlerse(daha fazla verirse), o takdirde bu, onun için daha hayırlıdır. Bununla berâber bilirseniz,(güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayır...
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerde (oruç). Ancak sizden kim, hasta veya seyahatte olursa diğer zamanlarda (aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır); ve (bu gibi hallerde) gücü yetenlere bir muhtacı doyurarak fidye vermek, bir yükümlülüktür. Her kim, yapmaya yükümlü olduğundan daha fazla iyilik yaparsa kendisine iyilik yapmış olur; zira oruç tutmak kendinize iyilik yapmaktır -keşke bunu bilseydiniz....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
O, sayılı günlerdir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar bir yoksul doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendinedir. Oruç tutmanız, eğer bilirseniz sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun) . Zor dayanabilenlerin üzerinde de bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır) . Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, bir aydır ki insanlara doğruyu bildiren, doğruluğa ait apaçık delillerden ibaret olan, hakla bâtılı ayırt eden Kur'ân, bu ayda indirildi. Sizden kim, bu aya erişirse orucunu tutsun. Hasta olan ve yolcu bulunan, hastalığında, yolculuğunda orucunu yer, sonra yediği günler kadar tutar. Allah sizin için kolaylık diler, güçlük değil. Bu da sayıyı tamamlamanız, Allah'ın size doğru yolu göstermesine karşılık onu ululamanız içindir, böylece de ona şükretmiş olabilirsiniz....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, bütün insanların iyiliği, kurtuluşu için bir hidayet rehberi olan, Allah’tan gelen, Allah’ın peygamberiyle öğrettiği, hakkı bâtıldan, imanı küfürden, helâli haramdan ayıran apaçık delilleri, şeriatı içeren Kur’ân’ın indirildiği aydır. Sizden kim bu ayda devamlı ikametgâhında bulunursa, o ayın başından sonuna kadar, aksatmadan oruç tutsun. Kim hasta olur veya yolculukta bulunursa, oruç tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar. Allah dinî hükümler koymakla, size kolaylık ...
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı; öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hak ile batılı ayıran Kur'an, o ayda indirilmiştir. Sizden her kim ayı görürse oruç tutsun. Kim de hasta olur veya seferde bulunursa, diğer günlerde o kadar oruç tutsun. Allah, sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Bu sayıyı tamamlamanız; size hidayet ihsan etmiş olduğundan Allah'ı tekbir ile yüceltmeniz içindir ve umulur ki şükredesiniz....
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Kullarım sana BEN'den sorarlarsa, şüphesiz ki ben Kariyb'im (anlayış sınırı kadar yakın!) ("Şahdamarından yakınım" âyetini hatırlayalım). . . Yönelip isteyene (dua) icabet ederim. O hâlde onlar da bana icabet etsinler ve bana iman etsinler ki olgunluklarını yaşasınlar....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
1.
uhılle
: helâl kılındı
2.
lekum
: sizin için, size
3.
leylete
: gece
4.
es sıyâmi
: oruç
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah, sizin nefslerinize ihanet ettiğinizi bildi. Bunun üzerine tövbelerinizi kabul etti ve sizi affetti. Şimdi artık onlara (eşlerinize) yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı (takdir ettiği) şeyleri isteyin. Fecr vaktinde beyaz iplik, siyah iplikten tebeyyün edinceye (size belli oluncaya, gündüzün aydınlığı, gecenin karanlığından sıyrılıncaya) kadar yeyin ve için. Sonra orucu gece...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde iti...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruçlu olduğunuz günün gecesinde kadınlarınızla buluşmanız, size helâl edilmiştir. Onlar sizin için elbisedir, siz onlar için elbisesiniz. Allah bildi ki nefsinizi yenemeyecek, sabredemeyecek, bir iştir, işleyeceksiniz, bu yüzden tövbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Gayri onlarla buluşun ve Allah'ın size yazdığını dileyin. Fecir doğup da aydınlığıyla kara iplik, sizce beyaz iplikten ayırt edilinceye dek yiyin, için. Sonra orucu ertesi geceye kadar tamam olarak tutun. Fakat mescitlerde ibadet iç...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda k...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sıyam günlerinin gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmak (cinsellik) helal kılındı. Onlar sizin, siz de onların elbisesisiniz (kişinin dış dünyasındaki en yakını). Allâh bu konuda nefsinize haksızlık ettiğinizi (gece de oruç devam eder cinsellik yapılmaz zannınızı) bildi de yanlıştan dönmenizi (tövbenizi) kabul etti ve sizi affetti. Artık onlara Allâh'ın hükmü kadarıyla yaklaşabilirsiniz. Gün başlangıcına (gecenin karanlığının günün aydınlığına dönüşme sürecine) kadar, yeyip için. Sonra sıyamı gece...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruçlu olduğunuz günlerin gecelerinde, hanımlarınızla ilişkiye girmeniz size helâl ve meşrû kılındı. Onlar sizin iyiliğiniz için bir elbise, vazgeçilmez birlikteliğinizin, sizi koruyan, sırlarınızı saklayan ortağı, rahat ve huzur kaynağıdırlar. Siz de onların iyiliği için bir elbise, vazgeçilmez birlikteliğinizin, onları koruyan, sırlarını saklayan, ortağı, rahat ve huzur kaynağısınız. Allah, o gecelerde kendinize hâkim olamadığınızı, kendinize haksızlık ettiğinizi bildi de, yüzünüze baktı, tevb...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Size, oruç günlerinin gecelerinde hanımlarınıza yaklaşmanız helal kılındı. Onlar sizin için bir örtüdürler, siz de onlar için bir örtüsünüz. Allah sizin nefislerinize güvenemeyeceğinizi bildi de tevbelerinizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şu halde artık (geceleri) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Ve şafağın beyaz ipliği siyah ipliğinden size göre ayırdoluncaya kadar yiyip için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Camilerde itikafta olduğunuz zamanlarda hanımlarını...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ı...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi, kadınlarınıza yaklaşmanız size helâl kılındı. Onlar, sizin için fenalığa karşı koruyucu bir elbise ve siz de onlar için koruyucu bir elbise gibisiniz. Allah, nefislerinize emniyet edemiyeceğinizi bildiği için, üzerinize rahmeti ile ihsan edip günahınızı afvetti. Şimdi hanımlarınıza gecelerde mübaşerette bulunun ve Allah’ın sizler için mübah takdir ettiği üremeyi isteyin; ve gece ile gündüzü ayıran fecrin beyaz ipliği, gecenin siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yeyin, için. Son...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruc tuttugunuz gunlerin gecesi kadinlariniza yaklasmaniz size helal kilindi, onlar sizin ortunuz, siz de onlarin ortulerisiniz. Allah, nefsinize guvenemiyeceginizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti; artik onlara yaklasabilirsiniz. Allah'in sizin icin takdir ettigini dileyin. Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayirdedilinceye kadar, yiyin icin, sonra orucu geceye kadar tamamlayin. Mescidlerde itikafa cekildiginizde kadinlariniza yaklasmayin. Allah insanlara yasak...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Ramazan'da) Oruç (tuttuğunuz günlerin) gecesi kadınlarınıza cinsel yaklaşmada bulunmanız size helâl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah kendinize olan güveni kötüye kullanacağınızı biliyordu. (Bu hususta) tevbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Artık (geceleri) onlara yaklaşın ve Allah'ın size yazıp takdir ettiğini dileyin. Fecirde beyaz iplik siyah iplikten size seçilinceye (gündüzün aydınlığı, gecenin karanlığından sıyrılıp ayrılıncaya) kadar yeyin, iç...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı, onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah, nefsinize güvenemiyeceğinizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti; artık onlara yaklaşabilirsiniz. Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırdedilinceye kadar, yiyin için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde itikafa çekildiğinizde kadınlarınıza yaklaşmayın. Allah insanlara yasak...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda k...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecelerinde kadınlarınızla cinsel ilişkide bulunmanız size helal kılındı. Onlar sizin (sırlarınızı gizleyen) örtüleriniz, siz de onların örtülerisiniz. ALLAH, kendinizi kandırıp durduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık ALLAH'ın sizin için belirlediğini dileyerek onlarla cinsel ilişkide bulunabilirsiniz. Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden ayırdedinceye kadar yeyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlere kapanmış durumdayken onlarla cinsel ili...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza ilişmeniz size helâl buyuruldu, onlar sizin için bir libas siz de onlar için bir libas mesabesindesiniz, Allah nefsinize emniyyet edemiyeceğinizi bildiği için müraceatınızı kabul buyurdu ve sizden afvetti, şimdi onlara mübaşerette bulunun ve Allahın sizler için yazdığını isteyin ve tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yeyin için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun, bununla beraber siz mescidlerde i'tikâf halinde iken onlara mübaşerette...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç günlerinin gecesi kadınlarınızla ilişkide bulunmanız size helal edildi. Onlar sizin için bir giysi, siz de onlar için bir giysi durumundasınız. Allah nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şimdi onlarla ilişkide bulunun, Allah'ın sizler için yazdığını isteyin ve fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yiyin, için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz, mescitlerde itikaf halinde iken onlarla ilişkide ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sizin için oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak helal kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için bir libassınız. Sizin nefislerinize hıyanet edeceğinizi Allah bildi de, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın. Ve Allah’ın hakkınızda yazdığını isteyin. Ve fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i’tikafta bulunduğunuz zaman kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu, Allah’ın hudududur. Sakın onlara yaklaşmayın....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı. Onlar sizin (sırlarınızı gizleyen) örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz. Tanrı, gerçekten sizin nefslerinize ihanet etmekte olduğunuzu (veya: zaaf gösterdiğinizi ya da yazık ettiğinizi) bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Tanrı'nın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir (vakti) sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itik...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç (günlerinizin) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size halâl edildi. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libâssınız. Allah nefislerinize karşı za'f göstermekde olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etdi, sizi bağışladı. Artık (bundan sonra geceleri) onlara yaklaşın ve Allahın hakkınızda yazdığını isteyin. (Bütün gece) fecr (-Î saadık) olan ak iplik kara iplikden size seçilinceye kadar yeyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i'tîkâfda bulunduğunuz zaman kadınlarınıza...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin için (günahlardan koruyan) bir elbise, siz de onlar için bir elbise (gibi)siniz. Allah şübhesiz sizin, (oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmakla) nefislerinize ihânet etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabûl etti ve sizi affetti. Artık şimdi (oruç gecelerinde de) onlara yak laşın ve Allah’ın sizin için takdîr ettiğini isteyin! Ve fecrin beyaz ipliği, siyah iplikten size belli oluncaya (imsak vaktine) kadar yiyin, için; sonra ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin için, siz de onlar için bir elbisesiniz. Sizin nefislerinize hıyanet eder olduğunuzu Allah bildi de tevbenizi kabul edip, sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın hakkınızda yazdığını isteyin. Sizin için şafağın beyaz ipliği, siyah ipliğinden seçilinceye kadar yeyin, için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde i'tikafta bulunduğunuz zaman, kadınlarınıza yaklaşmayın. Bu Allah'ın hudududur. Sakın onlara yaklaşma...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Gündüz) tutulan oruçtan sonraki gece boyunca kadınlarınıza yaklaşmanız helaldir: onlar sizin için bir elbise gibidirler ve siz de onlar için bir elbise gibisiniz. Allah bu konuda kendinizi sıkıntıya sokacağınızı bilir; bu yüzden O size mağfiret ile yönelmiş ve bu zorluğu üzerinizden kaldırmıştır. Şimdi öyleyse onlara yaklaşabilir ve Allah'ın sizin için uygun gördüğünden yararlanabilirsiniz ve gecenin karanlığından tan yerinin aydınlığı fark edilinceye kadar yiyip içebilirsiniz. Sonra gece çökün...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sizin için oruç gecesi kadınlarınızla mücâmaatta bulunmak helâl kılındı. Onlar sizin için libastır. Siz de onlar için libassınızdır. Muhakkak sizin nefislerinize hıyanet edeceğinizi Allah Teâlâ bildi ve tevbenizi kabul etti ve sizden (günahlarınızı) af buyurdu. Şimdi onlara mübaşerette bulununuz. Ve Allah Teâlâ'nın sizler için yazdığı şeyi isteyiniz. Ve sizler için fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden tebeyyün edinceye kadar yiyiniz ve içiniz. Sonra orucu ertesi geceye kadar tam tutunuz. Ve siz ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç tuttuğunuz günlerin gecelerinde hanımlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah sizin nefislerinize hiyanet etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yiyin için. Sonra da orucu gece oluncaya kadar tamamlayın. Mescidlerde itikafta iken hanımlar(ınız)a yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın koyduğu s...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin örtünüz, sizde onların örtüsüsünüz. Allah, nefsinize ihanet etmekte olduğunuzu biliyordu. Bu sebeple, tevbenizi kabul edip sizi bağışladı; artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiğini dileyiniz. Fecir esnasında ufuktaki beyazlık; karanlıktan ayırt edilinceye kadar yiyin için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde itikafa çekilmiş olduğunuzda kadınlara (geceleri de) yaklaşmayın. İşte, Allah, insanlara kö...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Ey kocalar), oruç tuttuğunuz günlerin gecelerinde, eşlerinize yaklaşmak size helâl kılındı. Eşleriniz sizin elbiseleriniz, siz de eşlerinizin elbiselerisiniz. Allah nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için yüzünüze bakıp, size bu lütufta bulundu. Artık bundan böyle onlara yaklaşıp Allah’ın sizin için takdir buyurduğu neslin arayışı içinde olun! Şafak vaktine, günün ağarması gecenin karanlığından fark edilinceye kadar yiyin için. Sonra gece girinceye kadar orucu tamamlayın! Mescidlerde itikâfta...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi, kadınlarınıza yaklaşmak, size helâl kılındı. Onlar sizin elbisenizdir, siz de onların elbisesisiniz. Allâh, sizin kendinize yazık etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul edip sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allâh'ın sizin için yaz(ıp takdir etmiş ol)duğunu arayın; şafağın beyaz ipliği siyah iplikten ayırdelinceye kadar yeyin, için; sonra tâ gece oluncaya dek orucu tamamlayın; mescidlerde ibâdete çekilmiş iken kadınlara yaklaşmayın. Bunlar, Allâh'ın (yasak) sınırları...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onların örtüsüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda da onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, A...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesinde kadınlarınızla ilişki size helâl kılındı. Onlar sizin için bir elbise, siz onlar için bir elbisesiniz. Allah biliyor ki siz kendinize hıyanet ediyordunuz; onun için tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara serbestçe yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazmış olduğu şeyi arayın. Fecirde tanyerinin beyaz ipliği gecenin siyah ipliğinden ayırt edilir hale gelinceye kadar da yiyin, için; sonra da geceye kadar oruca devam edin. Yalnız, mescidde itikâfa girdiğiniz zaman kadınlarınız...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir, siz de onlar için giysisiniz. Allah sizin öz benliklerinize yazık etmekte olduğunuzu bilmiş, tövbelerinizi kabul edip sizi affetmiştir. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdığı şeyi arayın. Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın. Mescitlerde itikâfta bulunduğunuz sırada zevcelerinizle cinsel temas kurmayın. İ...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana soruyorlar, sorarlar
2.
an
: den
3.
el ehilleti
: hilâller (Ay'ın hilâl şeklinden dolunay olana kadar geçirdiği hilâl şekilleri)
4.<...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana hilâlleri soruyorlar. De ki: O, insanlar ve hac için zaman ölçüleridir. Hayra ermek, evlere arkadan girmekle olmaz. Asıl hayır, takvâ sahibi olanın hayra erişidir. Evlere kapılarından girin ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz....
Bəqərə Suresi, 191. Ayet:
1.
ve uktulû-hum
: ve onları öldürün
2.
haysu
: yer
3.
sekıftumû-hum
: onları buldunuz, yakaladınız,
4.
ve ahricû-hum
...
Bəqərə Suresi, 191. Ayet:
Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir....
Bəqərə Suresi, 191. Ayet:
Onları yakaladığınız / bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne öldürmekten beterdir. Onlar size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram'ın yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir....
Bəqərə Suresi, 191. Ayet:
Onları (size harb açanları) nerede yakalarsanız öldürün, onları sizi çıkardıkları yerden (Mekkeden) çıkarın. Fitne katilden beterdir. Onlar Mescid-i haram yanında, orada sizinle döğüşünceye kadar, (yâ'ni döğüşmedikce) siz de orada kendileriyle döğüşmeyin. Fakat (Orada) sizi. öldürürlerse siz de onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. ...
Bəqərə Suresi, 191. Ayet:
Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmeden beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kâfirlerin cezası işte böyledir....
Bəqərə Suresi, 191. Ayet:
Onları yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne/baskı ve bozgunculuk, öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da, onlar sizinle çarpışmaya girinceye kadar siz de onlarla çarpışmaya girmeyin. Eğer sizinle çarpışmaya girerlerse siz de onları öldürün. İşte böyle verilir küfre sapanların cezası!...
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
1.
ve kâtilû-hum
: ve onlarla savaşın
2.
hattâ
: oluncaya kadar
3.
lâ tekûne
: olmasın
4.
fitnetun
: fitne
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Ve fitne kalmayıncaya ve dîn, Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın (onları öldürün). Bundan sonra eğer vazgeçerlerse o zaman zâlimlerden başkasına karşı düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne (dinden çıkmanız için yapılan baskı) kalkana; Allâh dinini rahatça yaşayana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse (baskıdan - savaşmaktan), artık zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Temel hak ve özgürlüklere yapılan tecavüz, baskı, zulüm, işkence, fitne tamamen yok oluncaya; sadece Allah’ın düzeni, din, medenî kurallar, Allah adına varlığını ve hâkimiyetini sağlayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer inkârdan, küfürden, işkence ve zulümden vazgeçerlerse, inkâr ile, isyan ile baskıya, aleyhte propagandaya devam eden zalimlerden başkasına düşmanca davranmayın....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne kalmayıncaya ve din Allah'ın oluncaya kadar [39] onlarla savaşın. Eğer onlar vazgeçerlerse, zalimlerden başkalarına düşmanlık edilmez....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitneden eser kalmayıncaya ve din de yalnız Allah’ın oluncaya kadar (ibadet yalnız Allah için oluncaya kadar) o müşriklerle savaşın. Vazgeçerlerse, artık düşmanlık ancak zâlimlere karşıdır....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne kalmayip, yalniz Allah'in dini ortada kalana kadar onlarla savasin. Eger vazgecerlerse satasmayin. Zulmedenlerden baskasina dusmanlik yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'a ait oluncaya kadar onlarla savaşın; vazgeçerlerse artık düşmanlık ancak zâlimlere karşıdır....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini ortada kalana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse sataşmayın. Zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Zulüm ve işkence ortadan kalkıncaya ve din ALLAH için oluncaya kadar onlarla savaşın. Son verirlerse, artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
hem bir fitne kalmayıb din yalnız Allahın oluncıya kadar onlarla çarpışın vaz geçerlerse artık husumet ancak zalimlere karşıdır...
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Bir fitne kalmayıp din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer vazgeçerlerse, artık düşmanlık ancak zalimlere karşıdır....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın . Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne ortadan kalkıp Allah'ın dini tam anlamı ile egemen oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer yaptıklarına son verirlerse zalimlerden başkasına asla saldırılmaz....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din yalnızca Tanrı'nın oluncaya kadar onlarla savaşın. Son verirlerse, artık zalimlerden başkasına karşı düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne (den eser) kalmayıncaya, dîn de (şunun bunun değil) yalınız Allahın (dîni diye tanılmış) oluncaya kadar onlarla savaşın. Vaz geçerlerse artık zaalimlerden başkasına hiç bir husumet yokdur. ...
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
O hâlde bir fitne kalmayıncaya ve din sâdece Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Fakat (küfürden) vazgeçerlerse, o takdirde zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne kalmayıp, din de Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Vaz geçerlerse, artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
O halde, artık zulüm ve baskı kalmayıncaya ve yalnızca Allah'a kulluk edilinceye kadar onlarla savaşın; ancak vazgeçerlerse, (bilinçli olarak) zulüm işleyenlerin dışındakilere karşı tüm düşmanlıklar sona erecektir....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Ve bir fitne kalmayıp din yalnız Allah için oluncaya kadar onlar ile savaşa devam ediniz. Eğer onlar nihâyet verirlerse artık husumet ancak zalimlere karşı (olur)....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne tamamen yok edilinceye ve din de yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer vazgeçerlerse, zâlimlerden başkasına düşmanlık olmaz....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne kalmayıncaya, din/otorite de yalnız Allah’ın oluncaya kadar, onlarla savaşın, eğer savaşa son verirlerse zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Bu fitne (işkence) ortadan kalkıp din ve itaat yalnız Allah’a mahsus oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer inkârdan ve tecavüzden vazgeçerlerse, bilin ki zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Onlarla, fitneden eser kalmayıncaya ve din Allah için oluncaya kadar savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zalimlerden başkasına düşmanlık etmek olmaz....
Bəqərə Suresi, 193. Ayet:
Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
1.
eş şehru
: ay
2.
el harâmu
: hürmetli, yasak, haram
3.
bi eş şehri
: ay ile
4.
el harâmi
: hürmetli, yasak, har...
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler (yasaklar) karşılıklıdır. O halde kim size saldırırsa o zaman onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın. Allah'a karşı takva sahibi olun ve Allah'ın takva sahipleriyle beraber olduğunu bilin!...
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır. Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah müttakîlerle beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler de karşılıklıdır. Size kim saldırıda bulunursa, onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın. Allah'a karşı gelmekten de sakının ve bilin ki Allah sakınanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır. Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah müttakîlerle beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Haram ay, haram aya karşılıktır. Yasaklar, dokunulmazlıklar karşılıklıdır. Buna göre size saldırana, size saldırdığı kadar, siz de saldırın. Allah'tan korkun ve iyi bilin ki, Allah kendisinden korkanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Harâm ayı, harâm aya karşılıktır. Hürmetler, karşılıklıdır. Kim size saldırırsa, onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın; Allah'tan korkun, bilin ki Allâh (günâhlardan) korunanlarla beraberdir....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
1.
ve etimmû
: ve tamamlayın
2.
el hacce
: hac
3.
ve el umrete
: ve umre
4.
li allâhi
: Allah için
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Fakat eğer (elde olmayan bir nedenle) alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen kurbandan (gönderin). Kurban (kesim) yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı traş etmeyin. Fakat sizden hasta olan veya başından bir ezası olan (ve bundan dolayı kurban yerine varmadan önce traı olmak zorunda kalan) kimsenin bu durumda, oruçtan, sadakadan veya kurbandan (biriyle) fidye vermesi(gerekir). Artık emin olduğunuzda (güvene kavuştuğunuzda) o zaman kim, hac (zamanına...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan k...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi de Allah için tamamlayın. Tamamlayamayacaksanız gücünüz yettiği kadar bir şey kurban edin ve kurbanı, yerinde boğazlayıncaya dek başınızı tıraş ettirmeyin. İçinizde hasta olan, başında bir eziyet bulunan varsa tıraş olur ve karşılığında oruç tutar, sadaka verir, yahut kurban keser. Sonra emin oldunuz, muktedir bulundunuz mu hac zamanına dek umre yapmak isteyen, gücü neye yeterse kurban eder. Buna imkân bulamayan üç gün hacda, yedi gün de dönünce oruç tutar, işte bu, tam on gündür...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allâh için tamamlayın. (Bunu yapmaktan) engellenirseniz hediye kurban da yeterlidir. Kurbanınız kesilene kadar başınızı tıraş etmeyin. İçinizden kim hasta olursa ya da başında (hacca engel) bir sıkıntısı olursa, oruç yahut sadaka veya kurban diyet gerekir. (Engelleme kalktığında) emin olduğunuzda kim hacca kadar umreyi yaşamak, yararlanmak isterse, kolayına gelen bir hediye kurbanı kessin. Fakat bulamayana hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi olmak üzere on gün oruç gere...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız Hac ve Umreyi de Allah için tamamlayın. İhramdan sonra, mücbir, zorunlu bir sebeple hac ve umreden alıkonursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden kim hasta olur, yahut başında traş olmayı gerektirecek haşerat oluşur, traş olmak zorunda kalırsa, onun oruç tutması veya imanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadaka veya kurban cinsinden bir fidye vermesi gerekir. Hac yolculuğu için sağlıklı ve emniyette olduğunuz ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer alıkonulursanız kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Gönderdiğiniz kurban yerine ulaşıncaya kadar saçlarınızı traş etmeyin. Hasta olan veya başından bir rahatsızlığı olan (bundan dolayı traş olan) kimsenin üzerine ya oruç, ya sadaka veya kurban olarak fidye gerekir. Güvene kavuştuğunuz zaman, her kim hacca kadar umre ile yararlanmak isterse kolayına gelen bir kurban kesmesi gerekir. [40] Kim (kurban kesme imkanı) bulamazsa üç gün hacc esnasında yedi g...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için farz ve sünnetleriyle tam yapın. Fakat, herhangi bir sebeple bunlardan alıkonursanız kurbandan (deve, sığır ve davardan) sizin için hangisi kolaysa o vâcib olur; ve kurban mahalli olan Mina’ya varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. İçinizden hasta veya başından eziyeti olup bundan ötürü traş olan kimseye üç gün oruç, ya altı fakire birer fitre sadaka, yahut bir kurban kesmekle fidye vermek vâcip olur. Hastalık ve yol tehlikesi gibi engellerden emin olduğunuz vak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Basladiginiz hac ve umreyi Allah icin tamamlayin. Alikonursaniz, kolayiniza gelen bir kurban gonderin. Kurban, yerine ulasincaya kadar, baslarinizi tiras etmeyin. Icinizde hasta olan veya basindan rahatsiz bulunan varsa fidye olarak ya oruc tutmasi, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Guven icinde olursaniz, hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayina gelen bir kurban kesmek, bulamayana, hac esnasinda uc gun ve dondugunuzde yedi gun, ki o tam on gundur oruc tutmak gerekir. Bu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc ve Umre'yi Allah için tamamlayın. Bundan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan veya başında bir eziyet ve rahatsızlığı bulunan kimseye (Kurban yerine varmadan tıraş olursa, bunun için) oruç ya da sadaka ya da kurbanlardan bir fidye (kurtuluş akçesi) vâcib olur. Güven içinde olursanız, her kim Hacc'a kadar Umre'den yararlanmak isterse, ona da kurbandan kolay geleni kesmek gerekir. Bunu bulamayan k...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Başladığınız hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Alıkonursanız, kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizde hasta olan veya başından rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç tutması,ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayına gelen bir kurban kesmek, bulamayana, hac esnasında üç gün ve döndüğünüzde yedi gün, ki o tam on gündür oruç tutmak gerekir. Bu,...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi ALLAH için tamamlayın. Engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başınızı traş etmeyin; ancak hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunanlar, oruç, sadaka veya herhangi bir ibadetle fidye vermeli. Güven ortamında, her kim Hac zamanına kadar (ihramdan çıkarak) umreden yararlanırsa, kolayına gelen bir kurban göndermeli. Bunu yerine getiremiyenler, hac anında üç gün, ve döndükten sonra da yedi gün olmak üzere toplam on gün oruç tutmalı...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc-ü omreyi de Allah için tamam yapın, eğer ihsara tutulmuşsanız o vakit hedyin kolayınıza geleni, bununla beraber bu hediy mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin, içinizden hasta olana veya başından bir eziyeti bulunana tıraş için oruç veya sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye var; ihsardan aman bulduğunuz vakit de her kim hacca kadar omre ile sevab kazanmak isterse ona da hedyin kolay geleni, bunu bulamıyana ise oruç, üç gün hacda yedi de avdet ettiğinizde ki tam on gündür ve ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer kısıtlanırsanız o vakit kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başında bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç, sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Kısıtlılıktan kurtulduğunuzda her kim hacca kadar umre ile sevap kazanmak isterse ona da kurbanın kolay geleni gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacda yedi gün de döndükten sonra, toplam on gün oruç tutmak ge...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bununla beraber bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başından bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç veya sadaka yahut da kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Engellemeden kurtulduğunuz zaman da her kim hacca kadar umre ile sevab kazanmak isterse, ona da kolayına gelen bir kurban gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacd...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için haccı da, umreyi de tamamen yapın. Fakat alıkonulursanız, kurbandan kolayınıza geleni gönderiniz. Kurban yerine gelinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden her kim ki hasta olursa veya başında bir eziyet bulunursa; ona oruçtan, sadakadan veya kurbandan fidye (vacip olur). Emin olduğunuz vakitte kim hac zamanına kadar umre ile istifade etmiş olursa, kolayına gelen bir kurban kesmesi (icap eder). Ancak bulamazsa, hacc günlerinde üç; döndüğünüz vakit yedi gün oruç vacip ol...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi Tanrı için tamamlayın. Eğer [düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle] kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Sizden kim hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç, ya sadaka ya da kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe (emintüm) kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) o...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için, tam yapın. Fakat (herhangi bir sebeble bunlardan) alıkonursanız o halde kolayınıza gelen kurban (ı gönderin. Bununla beraber) kurban yerine (Minâya) varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden kim hasta olur, yahud başından bir eziyyeti bulunursa ona orucdan, ya sadakadan yahud da kurbandan (biriyle) fidye (vacip olur). Emîn olduğunuz vakit ise kim hacca kadar umre ile fâidelenmek (sevaba girmek) isterse kolayına gelen bir kurban (ı kesmek vacip olu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hac ve umreyi de Allah için tamamlayın! Fakat (başladığınız bu ibâdeti tamamla¬maktan, herhangi bir şekilde) men' olunursanız, artık (size) kolayınıza gelen bir kur ban(borcu) vardır. O hâlde bu kurban yerine varıncaya (ve boğazlanıncaya) kadar baş la rınızı tıraş etmeyin!Fakat içinizden kim hasta olur veya başında bir rahat sızlığı bulunur (da vaktinden önce tıraş olur)sa, bu takdirde (onun üzerine üç gün) oruç veya (altı fakiri doyuracak) sadaka veya kurban dan (biriyle) bir fidye (verme borcu...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için haccı da; ümreyi de tamamlayın. Fakat alıkonulursanız, kurbandan kolayınıza geleni gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim, hasta olursa veya başında bir eziyet bulunursa; ona oruçtan, sadakadan veya kurbandan fidye. Emin olduğunuz vakitte; kim, hacc zamanına kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban keser. Ama bulamazsa, hacc günlerinde üç; döndüğünüz vakit yedi gün olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu; ailesi Mescid-...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve Umreyi Allah için ifa edin; fakat yapmaktan alıkonursanız gücünüzün yeteceği bir kurban kesin ve kurban kesilinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin; ama içinizden hasta olan yahut başında rahatsızlık olan kimse, oruç tutarak veya sadaka vererek veya (başka türlü) bir ibadet ile özrünü karşılayacak bir şey yapmalıdır. Sağlıklı ve emniyette olduğunuzda hac (vaktin)den önce umre yapan, gücünün elverdiği türden bir kurban kessin; ama kurbana gücü yetmeyen, hac sırasında üç gün ve döndükten ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve Allah için haccı da umreyi de tamam yapınız. Fakat men olunursanız kurbandan kolaya geleni (Mina'ya gönderirsiniz). Ve bu kurban mahalline varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyiniz. Ancak sizden her kim hasta olur veya başında bir eziyet bulunursa ona da oruçtan veya sadakadan veya kurbandan bir fidye (vacip olur). Sonra emin olduğunuzda kim hacc zamanına kadar umre ile istifade etmiş olursa kolayına gelen bir kurban kesmek icap eder. Fakat her kim bulamazsa üç gün hacc esnâsında, yedi gün ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc'ı da Umre'yi de Allah için tamamlayın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar da, başınızı traş etmeyin. İçinizden her kim hasta olursa veya başında bir rahatsızlığı varsa ona oruç veya sadaka ya da kurban olmak üzere fidye gerekir. Emin olduğunuz vakitte kim Hacc zamanına kadar Umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesemeyen kimse Hacc günlerinde üç, memleketine döndüğü ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tam yapın, eğer hac yapmaktan alıkonursanız, oraya kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar da başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan ya da başından bir rahatsızlığı bulunan bir kimsenin fidye olarak; ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umre ile faydalanmak isteyen kimseye, kolayına gelen bir kurban kesmek; bulamayana hac esnasında üç gün, döndüğünüz vakit de yedi...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah rızası için tamamlayın. Eğer engellenecek olursanız, o durumda kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurbanlık, yerine varıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Aranızda hasta, yahut başından rahatsız olan varsa, ona fidye olarak; oruç tutmak, sadaka vermek, yahut kurban kesmek gerekir. Hastalık veya yol emniyeti olmaması gibi sebeplerle haccınızın engellenmesinden emin olduğunuz zaman ise, her kim hacca kadar umre (Temettu) yaparak sevap kazanmak isterse, onun da kolayın...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allâh için haccı ve ömreyi tamamlayın. Eğer (engellenmiş olursanız kolayınıza gelen kurbanı (gönderin); kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan, ya da başından bir rahatsızlığı bulunan (bundan ötürü tıraş olmak zorunda kalan) kimse, oruçtan, sadakadan veya kurbandan (biriyle) fidye (versin). Güvene kavuştuğunuzda, hac (zamanın)a kadar ömre ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. (Kurban) Bulamayan kimse üç gün hacda, yedi gün de döndüğün...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin) . Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Kim sizden hasta ise ya da başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir) . Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban (ı kesmesi gerekir) . Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Bunlardan alıkonacak olursanız, kolayınıza gelen bir kurban kesin; kurban yerine ulaşıncaya kadar da başınızı tıraş etmeyin. Hasta olanlarınız veya başından rahatsız olanlarınız için ise, fidye olarak oruç, sadaka veya kurban gerekir. Hastalık ve düşman tehlikesinden emin olduğunuzda, kim hacca kadar umre yapacak olursa, kolayına gelen bir kurban kessin. Bunu bulamayan, hacda üç gün, dönünce de yedi gün oruç tutar ki, bu da tam on gün eder. Bu, Mescid-i...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer engellenirseniz, kolayınıza gelen kurban yeterlidir. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak, sadaka vererek veya kurban keserek fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, kolayına gelen kurban kessin. Bunu bulamayan oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmay...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Haccın vakti malûm aylardır. Her kim o aylarda haccı kendisine farz kılarsa artık haccda mücamaat, füsuk, cidal yoktur. Ve hayırdan her ne yaparsa Allah Teâlâ onu bilir. Ve azık edininiz, azığın en hayırlısı ise takvâdır. Ve Ben'den ittikada bulununuz, ey tam akıl sahipleri!...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac süresi içinde) Rabbinizin fazlından istemenizde bir suç yoktur. Arafat'tan hep birlikte akıp dönerken, Meşari Haram'da (Müzdelife) Allâh'ı zikredin. O'nu, hidâyetinin sizde açığa çıktığı kadarıyla zikredin. Muhakkak ki bundan önce siz (hakikatten) sapmışlardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbinizden (ticaret amacıyla) kâr ve yarar istemenizde size bir günah yoktur. Arafat'tan akıp geldiğinizde Meş'ar-i Haram yanında Allah'ı anın. O sizi nasıl doğruya eriştirdiyse siz de O'nu öylece anın ; her ne kadar bundan önce sapık kimselerdendiniz (ama şimdi doğru yola eriştirildiniz)....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Fe izâ kadaytum menâsikekum fezkurûllâhe ke zikrikum âbâekum ev eşedde zikrâ(zikren), fe minen nâsi men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ ve mâ lehu fîl ahirati min halâk(halâkın)....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
1.
fe
: o zaman, böylece
2.
izâ
: olduğu zaman
3.
kadaytum
: tamamladınız
4.
menâsike-kum
: hacca ait ibadetlerini...
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
İş başına geçti mi yer yüzünde içine kadar fesad vermek ve hars-ü nesli helâk etmek için sa'yeder Allah da fesadı sevmez...
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Helâl ve harama ait hükümlerde size bu kadar aşikâr deliller geldikten sonra, eğer şeriat yolundan kayarsanız bilin ki, Allah muhakkak galibdir ve işinde hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
(Ey Rasûlüm), İsrailoğullarına sor; biz onların atalarına (Mûsâ peygamberin şânı hakkında) ne kadar açık mucizeler vermiştik (göstermiştik). Fakat mucizeler kendisine geldikten sonra kim Allah’ın hidayet nimetini küfür ile değiştirirse, şüphesiz ki Allah’ın (ona) azabı çok şiddetlidir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
Beni İsraile sor: biz onlara ne kadar açık âyet vermiştik, fakat Allahın ni'metini her kim kendine geldikten sonra değişdirirse şüphe yok ki Allahın ıkabı şiddetlidir...
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrail oğullarına, onlara ne kadar açık bir mucize verdiğimizi sor! Fakat her kim, Allah'ın nimetini kendisine geldikten sonra değiştirirse şüphesiz Allah'ın cezası pek çetindir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrailoğullarına sor: Biz onlara ne kadar açık âyetler vermiştik. Fakat Allah'ın nimetini her kim kendisine geldikten sonra değiştirirse, şüphe yok ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
Benî İsrail'e sor, Biz onlara ne kadar açık âyetler vermiştik. Ve her kim Allah'ın nîmetini kendisine geldikten sonra tebdîl ederse artık şüphe yok ki Allah Şedîdü'l-İkab'tır....
Bəqərə Suresi, 211. Ayet:
İsrâiloğullarına sor. Kendilerine ne kadar açık âyetler verdik. Kim, Allah'ın nimeti kendisine geldikten sonra onu değiştirirse, bilsin ki Allah'ın cezası çok çetindir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar Nûh’a kadar aynı dine sahip bir tek milletti. Görüş ayrılığına düşmeleri sebebiyle Allah onlara, rahmeti, merhameti, ihsanı, sevgisi konusunda müjdecilik, sorumluluk hesap ve cezayı hatırlatan, uyarıcılık görevi yapan özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamberler gönderdi. İnsanlar arasında, ihtilâf ettikleri konularda, hakem olmaları, hüküm vermeleri, icraat yapmalarına esas olması için onlarla beraber, gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda gerçekleştirilmesi gereken ...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar, (Adem ile İdris Aleyhisselam arasında hak bir dinde) tek bir ümmetti. (Vakta ki ihtilaf ettiler) Hakk Teala onlara (iman ve itaat edenlere) sevabla müjdeleyici, (küfür ve isyan edenlere) ikabla korkutucu Peygamberler gönderdi. Ve onlarla birlikte, insanların ihtilaf ettikleri şeylerde aralarında hükmetmek üzere hak Kitablar da inzal etti. Halbuki hakta (veya indirilen Kitab'ta) kendilerine Kitab verilenler gelinceye kadar ihtilaf eden olmadı. Bu da Tevrat ve İncil hükümleri geldikten s...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
1.
em hasibtum
: yoksa zan mı ettiniz
2.
en tedhulû
: girmeniz
3.
el cennete
: cennet
4.
ve lemmâ
: ve olmadıkça
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, kendinizden önce yaşayanların başına gelenlerin, sizin de başınıza gelmedikçe, cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara (öyle) şiddetli belâ ve sıkıntılar (felâketler) dokundu ki, resûl ve onun yanındaki âmenû olanlar: “Allah'ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar sarsıldılar. Allah'ın yardımı gerçekten yakın değil mi?...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, sizden önce geçenlerin başlarına gelenin benzeri sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine darlık ve sıkıntı içerisine düştüler ki, peygamber ile yanındakiler 'Allah'ın yardımı acaba ne zaman?' diyecek kadar sarsıldılar. Bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz ey müminler, kendinizden evvel geçenlerin halleri hiç başınıza gelmeden (hemen) cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle ezici sıkıntılar, kımıldatmaz zaruretler dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve maiyetinde iman edenler: “- Allah’ın yardımı ne zaman olacak?” diyesiye kadar... Bilin ki Allah’ın yardımı muhakkak yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Sizden once gelenlerin durumu sizin basiniza gelmeden cennete gireceginizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla beraber muminler: «Allah'in yardimi ne zaman?» diyecek kadar darliga ve zorluga ugramislar ve sarsilmislardi; iyi bilin ki Alah'in yardimi suphesiz yakindir....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, kendinizden önce gelenlerin benzer durumu başınıza gelmeden Cennet'e gireceğinizi mi sandınız ?! Onlara ezici üzücü sıkıntı ve zorluklar gelip dokundu da sarsıldıkça sarsıldılar, o kadar ki Peygamber ve Onunla beraber olan inanmışlar: «Allah'ın yardımı ne zaman ?!» diyecek duruma gelmişlerdi. Haberiniz olsun ki, Allah'ın yardımı elbette yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Sizden önce gelenlerin durumu sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla beraber müminler: 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı; iyi bilin ki Allah'ın yardımı şüphesiz yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Sizden önce gelenlerin durumu, sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı geldi ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve onun yanındaki mü’minler bile: -Allah’ın yardımı ne zaman? diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır....
Bəqərə Suresi, 215. Ayet:
Sana Allah yolunda İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü, nereye, ne kadar harcayacaklarını soruyorlar: 'Karşılık beklemeden, gönüllü yapacağınız hayırlar, anaya-babaya, akrabalara, yetimlere, dullara, çevresi, çaresi olmayan yoksullara, yolda kalan muhtaç yolcularadır. Yapacağınız her türlü iyiliğin, ihsanın izzetin, ikramın hepsini Allah biliyor, mükâfatsız bırakmayacak.' de....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana soruyorlar
2.
an(i) eş şehri el harâmi
: haram aydan
3.
kıtâlin
: savaş
4.
fî-hi
: onun içi...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram (hürmetli) aydan ve onun içinde yapılan savaştan soruyorlar. De ki: “Onun içinde (o ayda) savaş büyük (günahtır). (Fakat insanları) Allah yolundan saptırmak (alıkoymak) ve O'nu inkâr etmek, (mü'minlere) Mescid-i Haram'ı (yasaklamak) ve onun halkını oradan (Mekke'den sürüp) çıkarmak ise Allah katında daha büyüktür (büyük günahtır). Ve fitne, (adam) öldürmekten de daha büyüktür (bir suç ve günahtır). Eğer onların güçleri yetse (yapabilseler), sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle s...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bun...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, savaşmanın haram olduğu ay içinde savaşmayı soruyorlar. O ayda savaşmak büyük iştir! Ne var ki Allâh yolundan (insanları) alıkoymak, hakikatini inkâr ve Mescid-i Haram'a nankörlük edip, halkı oraya girmekten yasaklamak, ehlini oradan sürmek, Allâh indînde çok daha büyük iştir! Fitne, öldürmekten de büyük iştir! Onlar güç yetirebilseler, sizi inancınızdan döndürene kadar sizinle savaşırlar. Sizden, kim din anlayışından döner ve hakikati inkâr üzere ölürse, dünyada ve sonsuz gelecek sürecind...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı aylarda savaşmanın hükmünü soruyorlar: 'O aylarda savaşmak büyük günahtır. İnsanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoymak, İslâmî hayatı yaşamaya engel tedbirler almak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’ı ziyarete mânî olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük sorumluluğu gerektirir. Temel hak ve özgürlüklere yapılan tecavüz, baskı, zulüm, işkence, fitne, cinayetten ve savaştan, kan dökmekten d...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram aydan, onda savaşmaktan soruyorlar. De ki: 'Onda savaşmak büyük bir günahtır. İnsanları Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkar etmek, Mescid-i Haram'a karşı nankörlük etmek, halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük bir günahtır. Bozgunculuk ise öldürmekten daha fenadır. Onlar eğer güç yetirebilirse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner ve sonra da kâfir olarak ölürse, işte onların yaptıkları işler dünyada da, ahirette de ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram olan ayı, onda savaşmayı sorarlar. De ki: "Onda savaşmak büyük (bir günahtır). Ancak Allah katında, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak daha büyük (bir günahtır). Fitne, katilden beterdir. Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler; sizden kim dininden geri döner ve kafir olarak ölürse, artık onların bütün işledikleri (amelleri) dünyada da, ahirette de boşa çıkmıştır ve o...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Haram olan ayda savaşın hükmü nedir, diye sana soruyorlar. De ki: “- O ayda savaş yapmak büyük günahtır. Fakat küfür ve inkârla insanları Allah yolundan çevirmek, Mescid-i Harâm’da tavaf ve namazdan alıkomak, Peygamberi ve ashabını Mekke’den çıkarmak Allah katında daha büyük bir günahtır. Allah’a ortak koşmak fitnesi, Müslümanların haram ayda yaptıkları savaştan da beterdir. Ey müminler, kâfirlerin gücü yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmalarından geri durmazlar. Sizden kim ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana hurmet edilen ayi, o aydaki savasi sorarlar. De ki: «O ayda savasmak buyuk suctur. Allah yolundan alikoymak, O'nu inkar etmek, Mescidi Haram'a engel olmak ve halkini oradan cikarmak Allah katinda daha buyuk suctur. Fitne cikarmak ise oldurmekten daha buyuktur". Gucleri yeterse, dininizden dondurunceye kadar sizinle savasa devam ederler. Icinizden dininden donup kafir olarak olen olursa, bunlarin isleri dunya ve ahirette bosa gitmis olur. Iste cehennemlikler onlardir, onlar orada temellidirl...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana hürmetli ay (Receb) den ondaki savaştan soruyorlar, de ki: Hürmetli ay'da savaş büyük bir günahtır. (Ama) Allah yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek ve Mescid-i Harâm'a girmelerine engel olmak, halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitne adam öldürmekten daha büyük (bir suç ve günah)tır. Onlar (Allah ve Peygamberini inkâr edenler, İslâm'ı din olarak kabul etmeyenler) güçleri yetse sizi dininizden döndürünceye kadar durmadan savaşırlar. Sizden kim dininden döner de k...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana hürmet edilen ayı, o aydaki savaşı sorarlar. De ki: 'O ayda savaşmak büyük suçtur. Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, Mescidi Haram'a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük suçtur. Fitne çıkarmak ise öldürmekten daha büyüktür'. Güçleri yeterse, dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. İçinizden dininden dönüp kafir olarak ölen olursa, bunların işleri dünya ve ahirette boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır, onlar orada temellidirl...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, Kutsal Ayda savaşmak konusunu da soruyorlar. De ki: 'Onda savaş büyük bir günahtır. Fakat ALLAH'ın yolundan çevirmek, O'na ve Kutsal Mescid'e nankörlük etmek ve halkını oradan çıkarmak ALLAH yanında daha büyük bir günahtır. Çünkü baskı ve zulüm, öldürmekten daha büyük bir suçtur.' Güçleri yetse sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşırlar. Sizden kim dininden döner ve inkarcı olarak ölürse, tüm yaptıkları dünyada ve ahirette boşa çıkar. Onlar ateş halkıdır ve orada sürekli kalıcıd...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ay ve onda savaşma hakkında soru yöneltiyorlar. De ki: «Onda savaş, büyük bir günahtır. Allah yolundan engellemek, O'nu inkar etmek, Mescid-i Haram'a gidişi engellemek ve halkını oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitne ise, adam öldürmekten daha büyük bir kötülüktür. Onlar güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşı sürdürürler, sizden her kim de dininden döner ve kafir olarak ölürse, bunların yaptığı bütün iyi işler dünya ve ahirette boşa ...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram olan ayı ve o ayda muharebe etmeyi soruyorlar. De ki: “O ayda muharebe etmek, büyük bir günahtır. Fakat; insanları Allah yolundan men etmek ve onu inkar eylemek, Mescid-i Haram’a gitmelerine engel olmak, onun ehlini oradan çıkarmaksa Allah katında daha büyük günahtır. Fitne, katilden de beterdir. Kafirlerin güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. Sizden her kim dininden döner de kafir olarak ölürse, onların yaptığı ameller dünyada da ahirette de...