Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki kim Cibril'e düşmansa, Bilsin ki O, onu iki eli arasındakileri tasdik edici olarak Allah'ın izni ile senin
kalbi
ne çokça indirdi. Müminler için bir hidayet ve müjde olarak....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Kimi insanın, dünya hayatı ile ilgili sözü senin hoşuna gider.
Kalbi
ndekine Allah'ı şahit tutar. Oysaki o düşmanların en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani bir zamanlar İbrahim: "Ey Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster." demişti. Allah: "İnanmıyor musun?" deyince; İbrahim: "Hayır, inanıyorum; ancak
kalbi
min yatışmasını istiyorum." dedi. Allah: "Kuşlardan dört tane tut, onları iyice tanı, sonra her dağın başına onlardan bir parça koy, sonra onları kendine çağır, koşarak sana gelecekler." dedi. Allah, Mutlak Üstün Olan ve En Doğru Hüküm Veren'dir....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Bu Kitap'ı sana indiren O'dur. O'nun bir kısım ayetleri muhkemdir ki bunlar Kitap'ın anasıdır. Diğer ayetler de muteşabihtir. Böyleyken
kalbi
nde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve kendi anlayışlarına uydurmak için muteşabih ayetlere yönelirler. Oysa onun en doğru te'vilini ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: "Biz O'na iman ettik, bütün ayetler Rabb'imizdendir." derler. Bunu ancak selim akıl sahibi olanlar düşünüp öğüt alır....
Ənam Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Söyleyin bana! Eğer Allah; işitmenizi, görmenizi ve
kalbi
nizin idrak etmesini yok etse, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri verebilir?" Bak, ayetlerimizi nasıl çok yönlü açıklıyoruz. Buna rağmen yine de yüz çeviriyorlar....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah, kime hidayeti hak ederse onun
kalbi
ni İslam'a açar; kime de sapkınlğı hak ederse göğe çıkmaya çalışıyormuşçasına
kalbi
ni daraltır, sıkar. Allah, inanmayanları işte böyle sıkıntı içinde bırakır....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah'a ve Resul'üne icabet edin. Bilin ki Allah, kişi ile
kalbi
nin arasına girer. Kuşkusuz hepiniz O'na dönüp toplanacaksınız....
Hud Suresi, 120. Ayet:
Elçilerin haberlerinden,
kalbi
ni kuvvetlendirecek her şeyi sana anlatıyoruz. Bu hususta sana Hakk, müminlere de öğüt ve hatırlatma geldi....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
iman ile yatışmış olduğu halde, -baskı ile inkara zorlanan kimse hariç- kim imanından sonra Allah'ı küfrederse ve kim küfre göğüs açarsa, bilsin ki Allah'ın gazabı onların üzerinedir. Bunlar için büyük bir azap vardır....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam O'nun yoluna yönelerek, Rabb'ine çağrıda bulunanlarla beraber olmada sabırlı ol. Dünya hayatının çekiciliğine kanarak gözlerini onlardan ayırma.
Kalbi
ni zikrimizden gafil kıldığımız, tutkularına uymuş, işi aşırılık olan kimseye boyun eğme. ...
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Kafirler: "Kur'an ona bir defada ve topluca indirilmeli değil miydi?" dediler. Oysaki bu, onu
kalbi
ne iyice yerleştirelim diyedir. Onu düzenli bir şekilde pekiştire pekiştire indirdik....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
ne. Uyarıcılardan olman için....
Əhzab Suresi, 32. Ayet:
Ey Nebi'nin hanımları! Siz diğer kadınlardan biri değilsiniz. Eğer takvalıysanız, yabancı erkeklerle edalı bir üslupla konuşmayın. Zira
kalbi
nde kötülük olan bir kimse buna yanlış anlam yükleyebilir. Sözün maruf olanını söyleyin....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
O kimseler, kendilerine görevli kılınmış, yetki verilmiş bir kimse gelmediği halde, Allah'ın ayetleri hakkında tartışırlar. Bu da Allah'ın yanında da insanların yanında da büyük bir kızgınlığa neden olur. İşte böyle! Allah, her büyüklük taslayanın
kalbi
ni mühürler....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Onlar, senin için "Allah'a karşı yalan uydurdu." diyorlar. Oysaki Allah dilerse senin
kalbi
ni de mühürler. Batılı yok eder. Ve kelimeleriyle hakkı gerçekleştirir. O, göğüslerde olanı çok iyi bilendir....
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Hevasını, ilahlaştıran kimseyi gördün mü? Allah, bir bilgiye dayalı olarak, onu sapkınlıkta bıraktı. Ve onun kulağını ve
kalbi
ni mühürledi. Gözlerine perde çekti. Artık Allah'tan başka kim onu doğru yola iletebilir? Öğüt almıyor musunuz?...
Fəth Suresi, 4. Ayet:
İmanları artsın diye, inananların
kalbi
ne sükunet indiren O'dur. Göklerin ve yerin güçleri Allah'ındır. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Hucurat Suresi, 14. Ayet:
Bedevi Araplar, "İnandık." dediler. De ki: "Siz inanmadınız, fakat teslim olduk, deyin. Çünkü henüz iman
kalbi
nize girmedi. Eğer Allah'a ve Resul'üne itaat ederseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez." Kuşkusuz Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Qaf Suresi, 37. Ayet:
Kuşkusuz bunda
kalbi
olan ve can kulağıyla dinleyen ve tanık olan kimseler için kesinlikle alınacak öğüt vardır....
Təğabun Suresi, 11. Ayet:
Allah'ın izni dışında hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse, Allah, onun
kalbi
ni doğruya yöneltir. Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir....
Təhrim Suresi, 4. Ayet:
Siz ikiniz Allah'a tevbe etmelisiniz. Çünkü ikinizin de
kalbi
yanlış düşüncelere yöneldi. Eğer ona karşı dayanışmaya girerseniz hiç kuşkusuz Allah ona mevladır. Cibril ve iman edenlerin salihleri ve bunlardan başka melekler de onun yanındadırlar....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
(Bu kayma ve kendine zulmetme üzerine büyük bir pişmanlık duyup tevbe eden) Âdem, Rabbinden (gelen ve onun
kalbi
ne ilka olunan) kelimeleri karşılayıp aldı. Allah da onun tevbesini kabul etti. Çünkü tevbeyi çokça kabul eden ve çokça merhamette bulunan ancak O'dur....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan
kalbi
ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan
kalbi
ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir görevdir....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabır göstermekle ve namaz kılmakla Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz ki bu (sabır ve namaz), Allah'a saygıdan
kalbi
ürperenlerden başkasına zor gelir....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu,
kalbi
ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
İşte o
kalbi
Allah'a saygı ile ürperenler, kendilerinin herhalde Rablerine kavuşacaklarını ve O'na döneceklerini düşünen ve kabullenen kimselerdir....
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
kulûbu-nâ
: bizim
kalbi
miz
3.
gulfun
: kılıflı, örtülü
4.
bel
: hayır, bilâkis
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakıt: “- Size verdiğimiz Tevrat’ı kuvvetle tutun, emirlerini dinleyip gereğince amel edin.” diye Tur’u üzerinize kaldırıp sizden sağlam ahd almıştık. Onlar: “-Kulağımızla işittik,
kalbi
mizle isyan ettik.” demişlerdi. Çünkü küfürleri sebebiyle kalblerine buzağı sevgisi sinmişti. Habibim, onlara şöyle de: “Eğer siz mümin olsanız, imanınız size buzağıya tapın ve Kur’an’ı inkâr edin diye” çirkin şeyleri emretmezdi....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir vakit «Size verdiğimiz (Tevrat) ı kuvvetle tutun (ona sımsıkı yapışın, söz) dinleyin» (diye) «Tur» u tepenizin üstüne kaldırıb sizden te'mînatlı va'd almışdık. «(Kulağımızla) dinledik, (
kalbi
mizle) isyan etdik» demişlerdi. (Çünkü) küfürleri yüzünden özlerine buzağı (bir su gibi) içirilmiş (iyice işlemiş) di. De ki: «Eğer mü'min (kimse) ler iseniz inancınız size ne kötü şey emrediyor.» ...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ
kalbi
ke bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
1.
kul
: de
2.
men
: kim
3.
kâne
: oldu
4.
aduvven
: düşman
<...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Kim Cibril'e düşman oldu ise (ona) de ki: “Halbuki muhakkak ki o (Cebrail a.s), onların ellerindeki (kitapları) tasdik eden O (Kur'ân'ı), Allah'ın izniyle, mü'minlere bir hidayet (rehberi) ve müjde olarak senin
kalbi
ne indirdi.”...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin
kalbi
ne indirmiştir.”...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Kim Cibrîl'e düşmansa iyi bilsin ki o, Allah'ın izniyle evvelce inen kitapların doğruluğunu bildiren, inananlara doğru yolu gösteren ve bir müjdeci olan Kur'ân'ı, senin
kalbi
ne indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin
kalbi
ne bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Sen: 'Cebrâil’e düşman olan, Allah’ın düşmanıdır. Çünkü, Kur’ân’ı Allah’ın bilgisi, planı dahilinde Allah’ın iradesiyle senin
kalbi
ne, hafızana, Cebrâil bölüm bölüm indirip yerleştirdi. Daha önceki kutsal kitaplara âit içinde nakledilenleri tasdik eden mü’minlere hidayet rehberi olan ve müjdeler getiren Kur’ân’ı indirdi.' beyanımızı insanlara söyle....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: 'Kim Cibril'e düşman olursa, (bilsin ki) o bunu (Kur'an'ı) Allah'ın izniyle, daha önce gelmiş olanları doğrulayıcı, iman edenler için de bir hidayet rehberi ve müjde olarak senin
kalbi
ne indirdi....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin
kalbi
ne indiren O'dur....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Ey Rasûlüm söyle: Her kim Cibrîl’e düşman ise, kininden helâk olsun. Gerçekten Cibrîl, daha önce indirilen kitabları tasdik etmekte olan Kur’an’ı, Allah’ın izniyle senin
kalbi
ne indirdi; ve Kur’an-ı Kerim, doğru yol gösterici, müminlere derecelerle kurtuluşu müjdeleyicidir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki, «Cebrail'e dusman olan kimse Allah'a dusmandir", cunku O, Kuran'i Allah'in izniyle kendinden oncekini tasdik ederek, yol gosterici ve inananlara mujdeci olarak senin
kalbi
ne indirmistir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Kim Cibril'e düşmansa (bilsin ki) o kendinden önceki kitapları tasdîk eden, inananlar için doğru yolu gösteren ve aynı zamanda müjde olan Kur'ân'ı Allah'ın izniyle Senin
kalbi
ne indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki, 'Cebrail'e düşman olan kimse Allah'a düşmandır', çünkü O, Kuran'ı Allah'ın izniyle kendinden öncekini tasdik ederek, yol gösterici ve inananlara müjdeci olarak senin
kalbi
ne indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin
kalbi
ne bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Şunu de: 'Kendinden öncekileri doğrulayıcı, inananlara yol gösterici ve müjde olarak ALLAH'ın izniyle bunu
kalbi
ne indiren Cibril'e her kim düşman olursa,...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Söyle, her kim Cibrile düşman ise bilsin ki o, o Kur'anı senin
kalbi
n üzerine Allahın iznile indirdi, önündekileri tasdıklayıcı ve mü'minlere bir hidayet ve bişaret olmak için...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Söyle: «Her kim Cebrail'e düşman ise kendisinden öncekileri doğrulayan ve müminlere bir hidayet ve müjde olan Kur'an'ı senin
kalbi
ne Allah'ın izniyle o indirdi....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Söyle; her kim Cebrail'e düşman ise iyi bilsin ki, Kur'ân'ı senin
kalbi
ne Allah'ın izniyle kendinden önceki vahiyleri onaylayıcı, müminlere hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere o indirdi....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki; «Kim Cebrail'e düşman olursa - ki O Allah'ın izni ile Kur'an'ı, O'na inanmayanın elleri arasındaki Tevrat'ı onaylayıcı, müminlere yol gösterici ve müjde kaynağı olarak senin
kalbi
ne indirdi :...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Cebrail'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (kitabı) Tanrı'nın izniyle kendinden öncekileri (bence: yanınızda olanı / olanları) doğrulayıcı ve inançlılar için hidayet ve müjde verici olarak senin
kalbi
ne indiren O'dur. (A.Bulaç)...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
(Habîbim) de ki: «Kim Cebrâîle düşman olursa» (kahrından gebersin!). Çünkü kendinden evvelki (Kitab) ları tasdik edici (ve doğrultucu) ve mü'minler için ayn-ı hidâyet ve müjde olan (Kuran) ı Allahın izni ile senin
kalbi
nin üstüne o indirmişdir. ...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
(Ey Resûlüm!) De ki: 'Kim Cebrâîl’e düşman ise, artık şübhesiz (bilsin) ki onu (o Kur’ân’ı) senin
kalbi
ne, Allah’ın izniyle, kendinden önceki (kitab)ları tasdîk edici ve mü’minler için bir hidâyet ve müjde olmak üzere o (Cebrâîl) indirmiştir.'...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki; kim Cebrail'e düşmansa (bilsin ki; ) elinin önündekileri tasdik eden, mü'minler için hidayet ve müjde olan senin
kalbi
ne Allah'ın izniyle o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
(Ey peygamber, onlara) şunu anlat: Kim ki, Allah'ın izniyle senin
kalbi
ne, önceki çağlarda indirdiklerini doğrulayan, inananlara bir muştu ve rehber olan bu (ilahi kelam)ı indirdiği için Cebrail'e düşmanlık besliyorsa;...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: «Her kim Cibrîl'e düşman olmuş ise (kahrolsun).» Çünkü Kur'an'ı önündeki kitapları musaddık ve mü'minler için bir hidâyet ve bir beşaret olmak üzere Allah Teâlâ'nın izniyle senin
kalbi
n üzerine indiren, şüphe yok ki O'dur....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: “Kim Cebrâil'e düşman olursa, iyi bilsin ki bu Kur'an'ı Allah'ın izniyle senin
kalbi
ne o indirmiştir. O Kur'an ki, önceki kitapları tasdik edicidir, müminler için hidayet kaynağı ve müjdedir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: -Cebrail’e düşman olan bilsin ki O, daha önceki kitapları doğrulayan, mü’minler için yol gösterici ve müjde olan Kur’an’ı Allah’ın izniyle senin
kalbi
ne indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Kim Cebrâil’e düşman ise iyi bilsin ki, bu Kur’ân’ı daha önceki kitapları tasdik etmek, inananlar için bir rehber ve müjde olmak üzere, Allah’ın izniyle senin
kalbi
ne o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Allâh'ın izniyle Kur'ân'ı kendinden öncekini doğrulayıcı ve inananlara yol gösterici ve müjdeci olarak senin
kalbi
ne indirdiği için, kim Cebrâil'e düşman olursa,...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: «Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten o Kitabı, Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin
kalbi
ne indiren O'dur....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Kim Cebrail'e düşman ise, bilsin ki, senin
kalbi
ne Kur'ân'ı Allah'ın izniyle, daha öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde olarak o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Kim Cebrail'e - ki o, Allah'ın izniyle Kur'an'ı kendinden öncekini doğrulayıcı, insanlara yol gösterici ve müjde olarak senin
kalbi
ne indirmiştir - düşman kesilirse,...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah hakkında bizimle mücadeleye mi girişiyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbiniz. Bizim yaptıklarımız bize ait, sizin yaptıklarınız size. ve biz, bütün
kalbi
mizle Allah'a bağlıyız....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve minen nâsi men yu’cibuke kavluhu fîl hayâtid dunyâ ve yuşhidullâhe alâ mâ fî
kalbi
hî, ve huve eleddul hısâm(hısâmi)....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
1.
ve min en nâsi
: ve insanlardan
2.
men
: kim, kimse(ler), kişi(ler)
3.
yu'cibu-ke
: seni hoşnut eder, senin hoşuna gider
4.
...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve insanlardan, dünya hayatında sözü senin hoşuna giden kimseler vardır. Ve
kalbi
nde olana, Allah'ı şahit tutar, (oysa) O, hasımların (düşmanların) en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de
kalbi
ndekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki dünya yaşayışı hakkında söylediği söz, seni şaşırtır, imrendirir,
kalbi
ndekine de Allah'ı tanık tutar. Halbuki o, düşmanların en yamanı, en inatçısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi
kalbi
nde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözü senin hoşuna gider ve o
kalbi
ndekine Allâh'ı da şahit tutar. . . Oysa o, düşmanlarının en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan bazılarının dünya hayatı ile ilgili sözleri senin hoşuna gider.
Kalbi
ndeki, kafasındaki düşüncelerinde de samimi olduğuna Allah’ı şâhit tutar. Üstelik tartışmada da hayli usta, Allah’a isyanda musır, yalancı, hilekâr, azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatıyla ilgili sözleri senin hoşuna gider ve
kalbi
nde olana Allah'ı şahit tutar. Gerçekte ise o düşmanların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve
kalbi
ndekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan bir kısmı vardır ki, onun bu dünya hayatına ait fasih sözü hoşuna gider ve sözü,
kalbi
nde olana uygundur, diye yemin ederek Allah’ı şahid tutar. Halbuki o, düşmanların en şiddetlisidir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
(204-20) 5 Dunya hayatina dair konusmasi senin hosuna giden, pek azili dusman iken,
kalbi
nde olana Allah'i sahid tutan, isbasina gecince, yeryuzunde bozgunculuk yapmaga, ekin ve nesli yok etmege cabalayan insanlar vardir. Allah bozgunculugu sevmez....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatı hakkındaki sözü beğenmene yol açar ve
kalbi
nde olana Allah'ı şahit tutar. Halbuki o (din) düşmanlığı güdenlerin en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
(204-205) Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken,
kalbi
nde olana Allah'ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi
kalbi
nde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Dünya hayatı hakkında, sözleri senin hoşuna giden bazı kişiler var. Azılı bir düşman olduğu halde
kalbi
nde olana ALLAH'ı tanık tutar....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Nas içinden kimi de vardır ki dünya hayatı hakkında sözleri seni imrendirir bir de
kalbi
ndekine Allahı şahid tutar, halbuki o islâm hasımlarının en yamanıdır...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözü seni imrendirir ve o,
kalbi
ndekine Allah'ı şahit tutar. Oysa o, İslam düşmanlarının en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o
kalbi
ndekine Allah'ı şahit tutar. Halbuki O, İslâm düşmanlarının en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Kimi insan var ki, dünya hayatı ile ilgili konuşması hoşunuza gider ve en amansız düşman olduğu halde
kalbi
ndeki duyguların samimi olduğuna Allah'ı şahit gösterir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve
kalbi
ndekine rağmen Tanrı'yı şahit getirir. Oysa o azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyle kimse vardır ki, onun (bu) dünyâ hayaatına âid sözü hoşuna gider ve o,
kalbi
nde olana Allahı şahid getirir. Halbuki o, düşmanların en yamanıdır. ...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve insanlardan öylesi vardır ki, dünya hayâtına dâir sözü (senin) hoşuna gider.(Sözlerinin kendi)
kalbi
nde olana (muvâfık olduğuna) da Allah’ı şâhid tutar; hâlbuki o, düşmanların en şiddetlisidir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki; dünya hayatına dair sözü senin hoşuna gider. Ve Allah'ı
kalbi
nde olana şahid tutar. Halbuki o, düşmanların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, bu dünya hayatı hakkındaki görüşleri senin hoşuna gider; (dahası)
kalbi
ndekilere Allah'ı şahit tutar, üstelik tartışmada son derece ustadır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve nâstan bazıları vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözü senin hoşuna gider. Ve
kalbi
nde olana Allah'ı şahit tutar. Halbuki o pek katı husumet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı bir düşman iken,
kalbi
nde olana Allah’ı şahit tutan,...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, dünyâ hayâtına dair sözü, senin hoşuna gider.
Kalbi
nde olan (samimi düşüncelerini söylediğin)e Allâh'ı şâhid tutar. Oysa o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
insanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve
kalbi
ndekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna gider. Üstelik
kalbi
ndekine Allah'ı şahit tutar. Oysa düşmanlıkta o pek yamandır!...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o,
kalbi
ndekine Allah'ı tanık tutar. Oysa ki o, düşmanların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
(204-20) 5 Dunya hayatina dair konusmasi senin hosuna giden, pek azili dusman iken,
kalbi
nde olana Allah'i sahid tutan, isbasina gecince, yeryuzunde bozgunculuk yapmaga, ekin ve nesli yok etmege cabalayan insanlar vardir. Allah bozgunculugu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
(204-205) Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken,
kalbi
nde olana Allah'ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
ALLAH yaptığınız kasıtsız yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz; ancak
kalbi
nizdeki gerçek niyetinizden sorumlu tutar. ALLAH Bağışlayandır, Şefkatlidir....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah, sizi yeminlerinizde bilmeyerek ettiğiniz lağıv (herhangi bir kasıt olmadan, kanaate göre yanlış yere yapılan yemin)dan sorumlu tutmaz. Fakat
kalbi
nizin kazandığı yalan yere yapılan yeminden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayıcıdır, çok halimdir....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (
kalbi
nizden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah
kalbi
nizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kulla...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Tanrı, sizin onları (
kalbi
nizden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin. Bekleme süresi (ecelih) tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki elbette Tanrı
kalbi
nizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, kuşkusuz Tanrı bağışlayandır...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(İddeti bekleyen) Kadınları nikâhlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (
kalbi
nizden geçirip) anacağınızı bilmiştir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikâh bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah
kalbi
nizden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (k...
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
1.
hâfizû
: koruyucu, gözetici olun
2.
alâ
: üzerine
3.
es salavâti
: mürşide ulaştıktan sonra, müridin nefsinin
kalbi
ne girmeye başlayan Allah'tan gelen 3. nur (ilk ikisi rahmet ve fazldır)
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Yalnız Allah rızâsı için gönül hoşluğu ile bir ödünç verecek kimdir ki, Allah ona kat kat mükâfatını versin? Allah kimini daraltır (da hayra koşmaz). Kiminin de
kalbi
ni genişletir (de ödünç vermeye koşar) Siz hesap vermek için ona döndürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Nebileri onlara dedi ki: "Muhakkak ki onun hükümranlığının işareti, o tabutun (
kalbi
n - şuurun) size gelmesidir. Ki onun içinde Rabbinizden bir sekine (iç huzuru - ferahlık), Musa ve Harun neslinden bir geriye kalan (ilim) vardır. Onu melâike (nefsinizdeki Esmâ kuvveleri) getirecektir. Muhakkak ki bunda kesin açık bir işaret vardır, eğer iman ehli iseniz. "...
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya çatıları çöküp altı üstüne gelmiş bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? «Allah burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek ?» demişti. Bunun üzerine Allah o kimseyi yüz yıl ölü bıraktıktan sonra diriltmişti ve: «Ne kadar (ölü vaziyette) kaldın ?» diye sormuştu. O da : «Ya bir gün, ya da bir günden az bir zaman kaldım» diye cevap vermişti. Allah ona : «Hayır, yüz yıl kaldın ; öyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır; bir de merkebine dikkat et! Ve hem bunlar seni insanlara (ca...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
3.
rabbî
: Rabbim
4.
eri-nî
: bana göster
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hz. İbrâhîm: “Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster.” demişti. (Allah) “İnanmıyor musun?” buyurdu. (Hz. İbrâhîm de): “Evet (inanıyorum). Fakat
kalbi
min tatmin olması için.” dedi. “Öyleyse kuşlardan dört tane tut, sonra onları kendine alıştır (parçalayıp) her dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Ve Allah'ın, Azîz (ve) Hakîm olduğunu bil!...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. (Allah ona) “İnanmıyor musun?” deyince, “Hayır (inandım) ancak
kalbi
min tatmin olması için” demişti. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
An o zamanı da, hani İbrahîm, Rabbim demişti, ölüyü nasıl diriltirsin? Allah, inanmıyor musun demişti de İbrahîm, evet, inanıyorum ama
kalbi
m tam yatışsın, iyice anlayayım demişti. Allah da demişti ki: Dört kuş al, onları kesip paramparça et, parçalarını birbirine kat, sonra o karışık parçalardan her birini bir dağın üstüne koy, sonra da onları çağır, koşarak sana gelecekler. Bil ki Allah, şüphe yok ki pek yücedir, hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat
kalbi
min mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim de: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. Rabbi de: "İman etmedin mi?" demişti. (İbrahim): "Ettim de,
kalbi
min mutmain olması için (fiilen görmek istedim). . . " "Kuşlardan dört tür al, onları kendine alıştır, sonra onların her birini dört tepeye koy; sonra da onları kendine çağır. Sana koşarak (uçarak) gelsinler. Bil ki Allâh Aziyzdir, Hakiym'dir. "...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Bir zamanlar İbrâhim de: 'Ey Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster' demişti. Allah: 'Yoksa inanmadın mı?' buyurdu. İbrâhim: 'Elbette inandım. Fakat
kalbi
mde şüphe kalmaması, mutmain olması, aklımın yatması için görmek istiyorum' dedi. Bunun üzerine Allah: 'Öyleyse dört kuş yakala. Kuşlarla aranda dostluk kurarak kendine bağlı hale getir. Sonra onları kesip parçala, her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır, koşarak sana gelirler. Allah’ın kudretli, hikmet sahibi ve...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim de, 'Ey Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster' demişti. (Allah) 'İnanmadın mı?' dedi. O: 'Hayır, inandım. Ama
kalbi
m tamamen mutmain olsun diye!' dedi. (Allah) 'Şu halde kuşlardan dört tane al. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir dağın üzerine onlardan birer parça koy. Sonra da onları kendine çağır, hızla yanına geleceklerdir. Ve bil ki, Allah yücedir, hikmet sahibidir' dedi....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak
kalbi
min tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Bir vakit İbrahim şöyle demişti: “- Ey Rabbim, ölüleri nasıl diriltirsin? bana göster.” Allah: “-Ölüyü dirilttiğime inanmadın mı?” buyurdu. İbrahim: “- Evet, inandım, fakat
kalbi
m tam yatışsın diye sordum.” dedi. Allahü (Tealâ) buyurdu ki, kuşlardan dört cins tut ve iyice gözden geçirdikten sonra kendi elinle parçala ve her dağ başına onlardan birer parça koy. Sonra onları çağır; koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah, dilediği her şeyde gâlibdir, hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Ibrahim: «Rabbim! Oluleri nasil dirilttigini bana goster» dediginde, «Inanmiyor musun?» deyince de, «Hayir oyle degil, fakat
kalbi
m iyice kansin» demisti. «Oyleyse dort cesit kus al, onlari kendine alistir, sonra onlari parcalayip her dagin uzerine bir parca koy, sonra onlari cagir; kosarak sana gelirler. O halde Allah'in guclu ve Hakim oldugunu bil» demisti....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Bir vakit de İbrahim: «Rabbim ! Ölüleri nasıl diriltirsin, bana göster ?» demişti. Allah ona : «İnanmadın mı ?» buyurmuştu. O da : «Hayır, inandım (ve inanıyorum) fakat
kalbi
m yatışsın diye (arzuluyorum)» demişti. Allah : (Öyle ise) kuşlardan dört tane tut da onları kendine alıştırıp çevir ve parçalayıp her parçasını bir dağın üzerine koy, sonra da onları çağır, koşarak sana gelirler. Bil ki Allah çok üstündür, çok güçlüdür ve yegâne hikmet sahibidir,» buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim: 'Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster' dediğinde, 'İnanmıyor musun?' deyince de, 'Hayır öyle değil, fakat
kalbi
m iyice kansın' demişti. 'Öyleyse dört çeşit kuş al, onları kendine alıştır, sonra onları parçalayıp her dağın üzerine bir parça koy, sonra onları çağır; koşarak sana gelirler. O halde Allah'ın güçlü ve Hakim olduğunu bil' demişti....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat
kalbi
min mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim, 'Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster,' demişti. 'Yoksa inanmıyor musun,' dedi. 'Evet; ancak
kalbi
mi güçlendirmesi için.,' dedi. 'Dört kuş al ve onları iyice incele (farklı özelliklerini tanı). Sonra her bir dağın üzerine onlardan bir parça yerleştir. Daha sonra onları çağır. Sana hemen gelecekler. Bilesin ki ALLAH Güçlüdür, Bilgedir ,' dedi....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Bir vakıt da İbrahim: «yarabbi göster bana ölüleri nasıl diriltirsin?» demişti, «inanmadın mı ki? buyurdu, «inandım velâkin
kalbi
m iyice yatışmak için» dedi, öyle ise, buyurdu: Kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra her dağ başına onlardan birer parça dağıt sonra da çağır onları sana koşa koşa gelsinler; ve bil ki Allah hakikaten azîzdir, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Bir vakit İbrahim: «Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster.» demişti. Allah buyurdu: «Yoksa inanmadın mı?» İbrahim: «İnandım, ancak
kalbi
min iyice yatışması için.» dedi. Allah buyurdu ki: «Öyle ise kuşlardan dördünü tut ve onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra her dağ başına onlardan birer parça dağıt. Sonra onları çağır, koşa koşa sana gelsinler. Bil ki, Allah gerçekten güçlüdür ve hikmet sahibidir.»...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Bir zamanlar İbrahim de: «Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!» demişti. Allah: «İnanmadın mı ki?» buyurdu. İbrahim: «İnandım, fakat
kalbi
m iyice yatışsın diye istiyorum.» dedi. Allah buyurdu ki: «Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra (kesip) her dağın başına onlardan birer parça dağıt, sonra da onları çağır, koşa koşa sana gelecekler ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.»...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: “Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” deyince “İnanmıyor musun?” demişti. O da “Hayır öyle değil, ama
kalbi
m iyice mutmain olsun” demişti. “Öyleyse dört çeşit kuş al, onları kendine alıştır. Sonra her dağ başına onlardan birer parça koy. Sonra onları çağır. Koşarak sana gelirler. Ve bil ki şüphesiz Allah Aziz’dir, Hakim’dir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Tanrı ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak
kalbi
min tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, kuşkusuz Tanrı, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: «Ey Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster» demiş, (Allah, «Buna) inanmadın mı yoksa» demiş, o da «İnandım. Fakat
kalbi
min (gözümle de görerek) yatışması için (istedim» diye) söylemişdi. (Allah) dedi ki «Dört kuş tut. Onları kendine alışdır, sonra (kesib, hamur yapıp) her parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir». Bil ki şübhesiz Allah bir kaadir-i mutlakdır, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir. ...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Ve hani İbrâhîm: 'Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!' demişti. (Rabbi ise:) 'Yoksa inanmadın mı?' buyurdu. (İbrâhîm:) 'Hayır (inandım), fakat
kalbi
min mutmain olması için (istiyorum)' dedi. (Bunun üzerine Rabbi) buyurdu ki: 'Öyle ise kuş(lar)dan dört tâne yakalayıp onları kendine alıştır, sonra (onları kesip parçala,) her bir dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır, (bak nasıl) koşarak sana geleceklerdir!' Artık bil ki şübhesiz Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün ge...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: Rabbım, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster, deyince. İnanmıyor musun? demişti. O da: Hayır öyle değil, ama
kalbi
m iyice mutmain olsun, demişti. Öyleyse dört çeşit kuş al; onları kendine alıştır, sonra her dağ başına onlardan birer parça koy. Sonra onları, çağır, koşarak sana gelirler. Ve bil ki şüphesiz Allah, Aziz'dir, Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim, "Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!" demişti. O da, "Yoksa inancın yok mu?" diye sormuştu. (İbrahim) cevap vermişti: "Hayır, ama (görmeme izin ver) ki
kalbi
m tamamen mutmain olsun." "Öyleyse" demişti Allah, "Dört kuş al ve onlara sana itaat etmeyi öğret; sonra onları (etrafındaki) her tepeye ayrı ayrı sal; sonra da çağır: uçarak sana gelecekler. Bil ki Allah her şeye kadirdir, hikmet sahibidir."...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Ve o vakti de yâdet ki, İbrahim, «Yarabbi! Ölüleri nasıl ihya edeceğini bana göster,» demiş, (Cenâb-ı Hak da) «İnanmadın mı?» diye buyurmuştu. O da, «Evet. İnandım, fakat
kalbi
m mutmain olsun için,» demiş; Allah Teâlâ da: «Kuşlardan dört tanesini tut da onları kendine çevir, sonra her dağ üzerine onlardan birer parça at, sonra da onları çağır, sana koşarak gelirler ve bilki Allah Teâlâ şüphe yok azîzdir, hakîmdir,» diye buyurmuştur....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim de bir zaman: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. Rabbi ona: “İnanmadın mı?” dedi. “Hayır! (İnanmaz değilim), fakat
kalbi
m kuvvet bulsun, mutmain olsun diye (görmek istiyorum). ” dedi. Bunun üzerine Allah: “O halde kuşlardan dördünü tut, onları yanına al, sonra kesip her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra onları kendine çağır, koşarak sana gelecekler. Bil ki Allah Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir. ” dedi....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim; -Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster, demişti. (Allah da:) -İnanmıyor musun? buyurunca: -Şüphesiz inanıyorum, fakat
kalbi
min tatmin olması için! (istiyorum) demişti. -Öyleyse dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her parçasını bir dağın üzerine koy, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Bir vakit de İbrâhim: "Ya Rabbî, ölüleri nasıl dirilteceğini bana gösterir misin?" demişti. Allah: "Ne o, yoksa buna inanmadın mı?" dedi. İbrâhim şöyle cevap verdi: "Elbette inandım, lâkin sırf
kalbi
m tatmin olsun diye bunu istedim." Allah ona: "Dört kuş tut, onları kendine alıştır. Sonra kesip her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra da onları çağır! Koşa koşa sana geleceklerdir. İyi bil ki Allah azizdir, hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrâhim de bir zaman: "Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!" demişti. (Allâh); "İnanmadın mı?" dedi, (İbrâhim): "Hayır (inandım), fakat
kalbi
m kuvvet bulsun diye (görmek istiyorum) dedi. "O halde kuşlardan dördünü tut, onları kendine çek (kendine alıştır), sonra her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra onları kendine çağır; koşarak sana gelecekler. Bil ki, Allâh dâimâ üstün, hüküm ve hikmet sâhibidir" dedi....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: «Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster» demişti. (Allah ona:) «İnanmıyor musun?» deyince «Hayır (inandım), ancak
kalbi
min tatmin olması için.» demişti. Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.»...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani, bir de İbrahim 'Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster' demişti. Allah 'Yoksa inanmadın mı?' buyurdu. İbrahim 'İnandım,' dedi. 'Lâkin
kalbi
m tatmin olsun istiyorum.' Allah buyurdu ki: 'Dört tane kuş tut, onları kendine alıştır. Sonra her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da çağır onları; bak nasıl koşarak sana gelecekler. Ve bil ki, Allah'ın kudreti herşeye üstündür, her işinde sonsuz hikmetler vardır....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı: "Rabb'im, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi, ancak
kalbi
min tatmin olması için..." Allah dedi ki: "Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındır, alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
1.
ve in kuntum
: ve eğer siz, iseniz, olduysanız
2.
alâ seferin
: seferde, yolculukta
3.
ve lem tecidû
: ve bulamadınız
4.
kât...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve eğer siz yolculukta iseniz ve bir kâtip de bulamazsanız o zaman (borçludan) alınan rehinler (yeter), birbirinizden emin olduğunuz taktirde (güven duyuyorsanız), o halde güven duyulan kişi onun emanetini (borcunu) ödesin. Ve Rabbi olan Allah'a karşı takva sahibi olsun (ve sakınsın). Şahitliği de gizlemeyin. Ve kim onu (şahit olduğu şeyi) gizlerse o taktirde muhakkak ki onun
kalbi
günahkârdır. Allah yaptıklarınızı en iyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta olur da bir yazıcı bulamazsanız, o zaman alınmış rehinler yeterlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini (borcunu) ödesin ve Rabbi Allah’tan sakınsın. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse, şüphesiz onun
kalbi
günahkârdır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer bir yolculuktaysanız, kâtip de bulamadınızsa alınan rehin de kâfi. Birbirinize emniyetiniz varsa emniyet edilen borçlu, kendisini geliştiren Allah'tan sakınsın da emanetini tamamıyla ödesin ve tanıklığı gizlemeyin, kim gizlerse şüphe yok,
kalbi
günaha batar ve Allah yaptıklarınızı tamamıyla bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Yolculukta olur da, yazacak kimse bulamazsanız (borca karşılık) alınmış bir rehin de yeterlidir. Birbirinize bir emanet bırakırsanız, emanet bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve (bu hususta) Rabbi olan Allah'tan korksun. Şahitliği bildiklerinizi gizlemeyin. Kim onu gizlerse, bilsin ki onun
kalbi
günahkârdır. Allah yapmakta olduklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculuk hâlinde olur da kâtip bulamazsanız, alınmış olan rehinler sözler ile de yetinilebilir. Eğer birbirinize güvendiyseniz, güvenilen o güveni boşa çıkarmasın ve Rabbinden korksun. Şahit olduğunuz şeyi gizlemeyin. Kim şehâdetini gizlerse, muhakkak onun
kalbi
suçludur (
kalbi
hakikatini yansıtmamaktadır, hakikatinden perdelenmiştir). Allâh yapmakta olduklarınızı B işareti kapsamında bilmektedir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta olur da bir katip bulamazsanız o zaman alınan rehin yeterlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kişi üzerindeki emaneti yerine ulaştırsın ve Rabbi olan Allah'a karşı gelmekten sakınsın. Şahitliği de gizlemeyin. Kim gizlerse onun
kalbi
günahkardır. Allah yaptıklarınızı bilmektedir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (yeter). Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan sakınsın da emanetini ödesin. Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun
kalbi
günahkardır. Allah, yaptıklarınızı bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer seferde olup yazıcı (kâtip) bulamadınızsa, o takdirde borçludan alınmış rehinler kâfidir. Birbirinize emin bulunursanız, kendisine güvenilen kimse, üzerindeki emanet borcu sahibine ödesin ve Rabbı olan yüce Allah’dan korksun. Şahitliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse muhakkak onun
kalbi
günah içindedir. Allah ne yaparsanız hakkıyle bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eger yolculukta olup katip bulamazsaniz alinan rehin yeter. sayet birbirinize guvenirseniz, guvenilen kimse borcunu odesin. Rabbi olan Allah'tan sakinsin. sahidligi gizlemeyin, onu kim gizlerse suphesiz
kalbi
gunah islemis olur. Allah islediklerinizi bilir.*...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculuk halinde iseniz ve bir kâtip de bulamıyorsanız, o takdirde alınan bir rehin yeter. Ama eğer birbirinize karşı güven besliyorsanız, güvenilen kimse üzerindeki emâneti (ve borcu) ödesin ; Rabbi olan Allah'tan korksun. Bir de şahitliği gizlemeyin. Onu kim gizlerse, herhalde
kalbi
günahkârdır. Allah işlediklerinizi bilir.....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta olup katip bulamazsanız alınan rehin yeter. Şayet birbirinize güvenirseniz, güvenilen kimse borcunu ödesin. Rabbi olan Allah'tan sakınsın. Şahidliği gizlemeyin, onu kim gizlerse şüphesiz
kalbi
günah işlemiş olur. Allah işlediklerinizi bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Yolculukta olur da, yazacak kimse bulamazsanız (borca karşılık) alınmış bir rehin de yeterlidir. Birbirinize bir emanet bırakırsanız, emanet bırakılan kimse emaneti sahibine versin ve (bu hususta) Rabbi olan Allah'tan korksun. Şahitliği, bildiklerinizi gizlemeyin. Kim onu gizlerse, bilsin ki onun
kalbi
günahkârdır. Allah yapmakta olduklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Yolculukta olup bir yazıcı bulamasanız, ödemeyi garantileyecek bir senet veya makbuz gönderin. Birbirinize bu şekilde güvenirseniz, senedin sahibi ödemeyi zamanında yapsın ve Rabbi olan ALLAH'ı saysın. Tanıklığı gizlemeyin. Kim gizlerse
kalbi
günahkardır. ALLAH tüm yaptıklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve eğer seferber iseniz bir yazıcı da bulamadınızsa o vakıt kabzedilmiş rehinler, yok birbirinize emin olmuşsanız kendisine inanılan adam Rabbı olan Allahtan korsun da üzerindeki emaneti te'diye etsin, bir de şehadeti ketmetmeyin, onu kim ketmederse mutlak onun
kalbi
vebal içindedir ve Allah her ne yaparsanız bilir...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta iseniz ve bir yazıcı da bulamazsanız, alınan rehinler yeterlidir. Birbirinize güveniyorsanız, kendisine inanılan kişi, Allah'tan korkup üzerindeki emaneti ödesin. Bir de şahitliği gizlemeyin, onu kim gizlerse, kesinlikle
kalbi
vebal içindedir. Allah, bütün yaptıklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Şayet siz sefer üzere olur bir kâtip de bulamazsanız, o vakit alınmış bir rehin belge yerine geçer. Yok eğer birbirinize güveniyorsanız kendisine güvenilen adam Rabbi olan Allah'dan korksun da üzerindeki emaneti ödesin. Bir de şahitliğinizi inkâr edip gizlemeyin, onu kim inkâr ederse mutlaka onun
kalbi
vebal içindedir. Her ne yaparsanız Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta olur da işlemlerinizi yazacak birini bulamazsanız, karşılıklı olarak alınan rehinler yeterlidir. Eğer birbirinize güvenerek borç işlemi yapmış iseniz kendisine güvenilen kimse borcunu ödesin. Rabbi olan Allah'tan korksun. Sakın şahitliği saklamayın. Kim şahitliği saklı tutarsa onun
kalbi
günahkardır. Hiç kuşkusuz ne yaparsanız Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta iseniz ve katip bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (yeter). Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız (emine), kendisine güven duyulan / güvenilen (tümine), rabbi olan Tanrı'dan sakınsın da emanetini ödesin. Şahitliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık kuşkusuz onun
kalbi
günahkardır. Tanrı yaptıklarınızı bilir. [Bu ayette emanet GERİ ALMAK ÜZERE BIRAKILAN NESNE anlamındadır. Bkz. 4/58, 8/27 ve 33/72]...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer bir sefer üzerinde iseniz, bir yazıcı da bulamadınızsa o vakit (borçludan) alınmış rehinler (de yeter). Eğer birbirinize emîn olmuşsanız kendisine inanılan adam (borclu) Rabbi olan Allahdan korksun da emânetini tastamam ödesin. Şâhidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse hakıykat şudur ki onun
kalbi
bir günahkârdır. Allah ne yaparsanız hakkıyle bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve bir yolculukta olur da bir kâtib bulamazsanız, o takdirde (borca karşılık)alınmış rehinler (yeter)! Fakat bazınız bazınıza güvenir (de rehin almaz)sa, bu durumda kendisine güvenilen (borç verilen) kimse emânetini (borcunu) ödesin ve Rabbi olan Allah’dan sakınsın! Şâhidliği ise gizlemeyin! Buna rağmen kim onu gizlerse, artık şübhesiz ki o,
kalbi
günahkâr bir kimsedir. Allah ise, yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer seferde olur da yazacak kimse bulamazsanız; alınan rehinler yeter. Şayet birbirinize güvenirseniz güvenilen kimse Rabbı olan Allah'tan korksun da borcunu ödesin. Bir de şehadeti gizlemeyin. Onu gizleyenin
kalbi
günahkardır. Allah yaptıklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve eğer siz bir sefer üzerinde iseniz ve bir yazıcı da bulamaz iseniz makbuz, rehinler kifâyet eder. Fakat bazınız bazınıza emin olursa kendisine emniyet olunan, emaneti ödesin. Ve rabbi olan Allah Teâlâ'dan korksun. Şahadeti de gizlemeyiniz. Onu kim gizlerse şüphe yok ki, onun
kalbi
günahkârdır. Ve Allah Teâlâ sizin yapacağınız şeylere alîmdir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta olur da yazacak kimse bulamazsanız, alınan rehinler yeter. Eğer birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kimse emaneti ödesin ve Rabbi olan Allah'tan korksun. Şâhitliği gizlemeyin. Onu gizleyenin
kalbi
günahkârdır. Allah yaptıklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculuk halinde iseniz ve kâtip bulamazsanız, o takdirde borç karşılığında rehin alırsınız. Şayet birbirinize güvenirseniz, güvenilen kimse Rabbi olan Allah’tan korksun da üzerindeki emaneti ödesin! Bir de şahitliği, görüp bildiğinizi gizlemeyin! Bildiğini gizleyenin
kalbi
günahkâr olur. Allah her ne yaparsanız bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve eğer seferde olur da yazacak birini bulamazsanız, alınan rehinler (yeter). Birbirinize güvenirseniz, kendisine güvenilen kimse emânetini ödesin, Rabbi olan Allah'tan korksun. Şâhidliği gizlemeyin, onu gizleyenin
kalbi
günâhkârdır. Allâh, yaptıklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculukta iseniz ve kâtip de bulamazsanız, bu durumda alınan rehin (yeter) . Şu durumda eğer birbirinize güveniyorsanız, kendisine güven duyulan, Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın da emanetini ödesin. Şahidliği gizlemeyin. Kim onu gizlerse, artık şüphesiz, onun
kalbi
günahkârdır. Allah, yapmakta olduklarınızı bilendir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Seferde olur da kâtip bulamazsanız, borç karşılığında rehin alırsınız. Eğer birbirinize güvenir de rehin almazsanız, kendisine güvenilen kimse, Rabbi olan Allah'tan korksun da emanetini ödesin. Şahitliği saklamayın. Onu saklayanın tâ
kalbi
günahkâr olur. Allah ise sizin yaptıklarınızı bilir....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculuk halinde olur da yazacak birini bulamazsanız, o takdirde, alınan rehinler yeter. Birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, emaneti ödesin; Rabb'i olan Allah'tan korksun. Tanıklığı gizlemeyin. Onu gizleyen,
kalbi
günaha batmış/kendi
kalbi
ne kötülük etmiş biridir. Allah, yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir....
Ali-İmran Suresi, 126. Ayet:
Allah bunu sırf müjde olsun ve
kalbi
niz iyice yatışsın diye yapmıştır, imdad ve yardım ancak o yegâne galib ve hikmet sahibi Allah katındandır....
Ali-İmran Suresi, 126. Ayet:
ALLAH bunu,
kalbi
nizi yatıştıracak bir müjde olsun diye anlatıyor. Zafer, yalnızca Güçlü ve Bilge olan ALLAH katındandır....
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Hakkinda hicbir delil indirmedigi seyi Allah'a ortak kosmalarindan oturu, inkar edenlerin
kalbi
ne korku salacagiz. Onlarin varacagi yer cehennemdir. Zalimlerin duragi ne kotudur!...
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmalarından ötürü, inkar edenlerin
kalbi
ne korku salacağız. Onların varacağı yer cehennemdir. Zalimlerin durağı ne kötüdür!...
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Hakkında hiç bir delil indirmediği şeyi Allah’a şirk koştukları için kafirlerin
kalbi
ne korku salacağız. Onların varacağı yer ateştir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey imân edenler! Yola çıkıp seyahatte ölen veya savaşlarda öldürülen kardeşleri için, «yanımızda olsalardı ne ölür, ne de öldürülürlerdi» diyen inkarcılar gibi olmayın ki, Allah bunu onların
kalbi
nde hasret olarak bıraksın. Allah hem diriltir, hem öldürür. Allah yaptıklarınızı görüp bilendir....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
-Ey iman edenler! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri için “yanımızda kalsalardı ölmez ve öldürülmezlerdi” diyen kafirler gibi olmayın. Allah, bunu onların
kalbi
nde yakıp kavuran bir dert kılmak için ortaya koymuştur. Yaşatan da öldüren de Allah’tır. Allah, yaptıklarınızı görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Fe bimâ rahmetin minallâhi linte lehum, ve lev kunte fazzan galîzal
kalbi
lenfaddû min havlik(havlike), fa’fu anhum vestagfir lehum ve şâvirhum fîl emr(emri), fe izâ azamte fe tevekkel alâllâh(alâllâhi), innallâhe yuhibbul mutevekkilîn(mutevekkilîne)....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
1.
fe bi-mâ
: o zaman sebebiyle
2.
rahmetin
: rahmet
3.
min allâhi
: Allah'tan
4.
linte
: yumuşak davrandın
Ali-İmran Suresi, 174. Ayet:
Sonra da kendilerine hiç bir keder dokunmaksızın Allah’dan bir nimet ve kazançla Bedir’den döndüler. Böylece Allah’ın rızasına uymuş bulundular. Allah çok büyük bir lütuf ve ihsan sahibidir. (Uhud savaşından dönüşte Ebû Süfyan, daha önce yapılan Bedir savaşının intikamını almak maksadıyla Hz. Peygamber Aleyhisselâm Efendimize şöyle demişti: “- Bedir savaşının yıl dönümünde yine aynı yerde buluşalım ve savaşalım.” Peygamber Efendimiz; “İnşallah”, buyurmuştu. O gün gelince, Ebû Süfyan ordusu ile s...
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Şüphesiz ki Kitap Ehli'nden Allah'a imân edip size ve kendilerine indirilene inanan, Allah'a karşı üstün saygı duyup O'nun yüce huzurunda
kalbi
ürpererek eğilenler ve Allah'ın âyetlerini az ve önemsiz bir değere değiştirmeyenler vardır. İşte onların mükâfatı Rableri katındadır. Şüphesiz ki Allah, hesabı çabuk görendir....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudilerden bir kısmı, kelimeleri konulduğu yerden değiştirirler, dillerini eğip bükerek, dine de saldırarak, «işittik (ama
kalbi
mizle) karşı koyduk!» derler. Dinle, a dinlemez olası! «Râinâ — bizi güt, bizi gözet a çoban !» derler. Eğer onlar, «işittik ve itaat ettik», «dinle ve bizi gözet!» deselerdi herhalde kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Ama Allah küfürleri sebebiyle onları lânetlemiştir. Bu yüzden —azı müstesna— imân etmezler....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudi olanlardan kimi kelimeleri (Allah tarafından) konuldukları yerlerinden (kaldırıb) değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek, dîne de saldırarak (sana) derler ki: «(Sözünü zaahiren) dinledik, (fakat
kalbi
mizle) isyan etdik. İşit, işitmez olası. Râînâ». Eğer onlar: «Dinledik, itaat etdik. İşit, bize bak» deselerdi kendileri için elbet daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat Allah, kendi küfürleri yüzünden onları rahmetinden koğmuşdur. Artık onlar, birazı müstesna olmak üzere, îman etmezler....
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı kıldınızmı, gerek ayakta, gerek oturarak, gerekse yanlarınız üzerine bulunurken Allah'ı anın, (korkuyu atıp)
kalbi
niz yatışınca da tam olarak namazı kılın. Çünkü namaz belirli vakitlerde mü'minler üzerine farz kılınmıştır....
Nisa Suresi, 147. Ayet:
Eğer siz şükrederseniz ve âmenû olursanız (yaşarken Allah'a ulaşmayı dilerseniz ve mürşidinize ulaşıp tâbî olursanız, böylece
kalbi
nizin içine îmân yazılıp mü'min olursanız), Allah size azap etmez. Ve Allah Şâkir'dir (şükrün karşılığını verendir), Alîm'dir (en iyi bilendir)....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalbi
nde nifak hastalığı olanların, içlerinden: "Ne olur ne olmaz, başımıza bir felâket gelebilir, şimdiki durumumuz değişebilir, onun için biz tedbirimizi alalım." diyerek, kâfirlerle dost olmak için onların yanına girip çıktıklarını görürsün. Umulur ki Allah yakında bir zafer ihsan eder veya Kendi tarafından peygamberi vasıtasıyla münafıkların maskelerini düşürme gibi bir başka durum ortaya çıkar da, Onlar içlerinde gizledikleri bu nifaktan dolayı pişman olurlar....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Havariler, «ondan yemeği,
kalbi
mizin yatışmasını ve senin de bize doğruyu söylediğini bilmeyi, onun üzerine şahitlerden olmayı arzu ediyoruz da (ondan bu istekte bulunuyoruz),» diyerek (samimiyetlerini) belirtmişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
'İstiyoruz ki ondan yiyelim,
kalbi
miz yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona tanık olalım.'...
Ənam Suresi, 104. Ayet:
Şimdi Rabbinizden size (bu ilahi kelam yoluyla) anlama ve kavrama araçları verilmiştir. O halde, kim görmek isterse kendi lehine, ve kim de körlüğü tercih ederse kendi aleyhine davranmış olur. Ve (
kalbi
katılaşmış olanlara de ki): "Ben sizin bekçiniz değilim!"...
Ənam Suresi, 110. Ayet:
1.
ve nukallibu
: ve çeviririz, döndürürüz
2.
ef'idete-hum
: onların fuad hassaları (nefslerinin
kalbi
nin idrak hassaları)
3.
ve ebsâre-hum
: ve onların basiretleri, kalp gözünün görme hassaları
Ənam Suresi, 110. Ayet:
Ve onların fuad hassalarını (nefsin
kalbi
nin idrak hassalarını) ve basiretlerini (nefsin kalp gözünün görme hassalarını) evvelce O'na inanmadıkları (mü'min olmadıkları) ilk zamanki hallerine çeviririz. Onları, azgınlıkları içinde şaşkın bırakırız....
Ənam Suresi, 113. Ayet:
Ahirete inanmıyanların
kalbi
ona kansın, ondan hoşlansın ve gerçekten yapmak istediklerini yapabilsinler diye. . ....
Ənam Suresi, 122. Ayet:
Olu iken
kalbi
ni diriltip, insanlar arasinda yururken onunu aydinlatacak bir nur verdigimiz kimsenin durumu, karanliklarda kalip cikamayan kimsenin durumu gibi midir? Kafirlere de, isledikleri guzel gosterilmistir....
Ənam Suresi, 122. Ayet:
Ölü iken
kalbi
ni diriltip, insanlar arasında yürürken önünü aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp çıkamayan kimsenin durumu gibi midir? Kafirlere de, işledikleri güzel gösterilmiştir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun
kalbi
ni İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi
kalbi
ni iyice daraltır. Allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah, kime hidayet etmeği dilerse, İslâma onun göğsünü açar, gönlüne genişlik verir. Her kimi de sapıklığa bırakmak isterse, onun
kalbi
ni öyle daraltır sıkıştırır ki, iman teklifi karşısında göğe çıkacakmış gibi (zorlukta) olur. Allah, iman etmiyenler üzerine, böyle azab bırakır....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi dogru yola koymak isterse onun
kalbi
ni Islamiyet'e acar, kimi de saptirmak isterse, goge yukseliyormus gibi,
kalbi
ni dar ve sikintili kilar. Allah Boylece, inanmayanlari kufur batakliginda birakir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi doğru yola eriştirmeyi dilerse, onun
kalbi
ni İslâm'a açar. Kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi göğsünü daraltıp sıkıştırır. İşte böylece Allah imân etmiyenler üzerine murdarlık ve rüsvaylık, azâb ve ıztırab getirir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi doğru yola koymak isterse onun
kalbi
ni İslamiyet'e açar, kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi,
kalbi
ni dar ve sıkıntılı kılar. Allah böylece, inanmayanları küfür bataklığında bırakır....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun
kalbi
ni İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi
kalbi
ni iyice daraltır. Allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Hasılı Allah her kimi hidayetine irdirmek isterse, islâma sinesini açar, gönlüne genişlik verir, her kimi de dalalete bırakmak isterse onun da
kalbi
ni daraltır öyle sıkıştırır ki sanırsın öfkesinden göke çıkacak, iymana gelmezleri Allâh o murdarlık içinde hep böyle bırakır...
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah, her kimi doğru yola erdirmek isterse, onun gönlünü islama açar. Her kimi de sapıklığa bırakmak isterse onun
kalbi
ni daraltır, öyle sıkıştırır ki, sanırsın öfkesinden göğe çıkacak. Allah imana gelmeyenleri o murdarlık içinde hep böyle bırakır....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kime doğru yolu gösterir, îmana muvaffak ederse onun göksünü islâm için açar (genişletir). Kimi de sapıklıkda bırakmak dilerse onun da
kalbi
ni son derece daraltır, sıkar. O, (İslâmı kabul hususunda) gûyâ zorla göğe çıkacakmış gibi (kendinde bir imkânsızlık ve) zahmet (görür). Allah îman etmeyeceklerin üstüne işte böyle murdarlık çökertir. ...
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah, kimi hidayete erdirmek isterse; onun
kalbi
ni İslam'a açar. Kimi de saptırmak isterse; onu da göğe doğru yükseliyormuş gibi
kalbi
ni daraltır, sıkar. Allah; iman etmeyenlerin üstüne, işte böylece murdarlık çökertir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi doğru yola ulaştırmak isterse,
kalbi
ni (Ona) teslim olma arzusuyla genişletir; kimin de sapmasına izin verirse onun
kalbi
ni daraltır ve sıkıştırır, adeta göklere tırmanıyormuş gibi: böylece Allah, inanmayanları dehşete düşürür....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Hasılı Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun
kalbi
ni İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü sanki o kişi gökte yükseliyormuşcasına dar ve tıkanık yapar. İşte Allah böylece, imana gelmeyenlere rüsvaylık verir....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
(Bu), kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta
kalbi
nde bir şüphe olmasın....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Bu sana indirilen bir kitaptır, Kur’ân’dır. İnsanları Kur’ân ile uyarırken, mü’minlere öğütler verirken, bu kitaptan dolayı
kalbi
nde bir şüphe, göğsünde bir sıkıntı olmasın....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Sana bir Kitap indirildi. Onunla insanlari uyarman ve inananlara ogut vermen icin
kalbi
ne bir darlik gelmesin....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Sana bir Kitap indirildi. Onunla insanları uyarman ve inananlara öğüt vermen için
kalbi
ne bir darlık gelmesin....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
(Bu), kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta
kalbi
nde bir şüphe olmasın....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Bu bir kitaptır ki, bununla korkutasın diye ve mü'minlere bir mev'ize olarak sana indirilmiştir.Bundan dolayı senin
kalbi
nde sakın bir sıkıntı olmasın....
Əraf Suresi, 43. Ayet:
1.
ve neza'nâ
: ve çekip aldık
2.
mâ
: şey
3.
fî sudûri-him
: onların göğüslerinde
4.
min
: ...den
Əraf Suresi, 43. Ayet:
Onların göğüslerinde, (nefsin
kalbi
ndeki) afetlerinden ne varsa çekip aldık. Onların altlarından nehirler akar. “Bizi buna hidayet eden Allah'a hamdolsun. Allah'ın, bizi hidayete erdirmesi olmasaydı, biz hidayete ermezdik. Andolsun ki Rabbimizin resûlleri hak ile gelmiştir.” dediler. “Yapmış olduklarınızdan dolayı varis kılındığınız cennet işte budur.” diye nida olunurlar....
Əraf Suresi, 125. Ayet:
(125-126) Onlar şöyle cevap verdiler: "Biz elbette Rabbimize döneceğiz. Senin bize kızman da sırf Rabbimizin bize gelen âyetlerine iman etmemizden! Biz de O’na yönelerek deriz ki: "Ey bizim büyük Rabbimiz! Sabır kuvvetiyle doldur
kalbi
mizi, yağmur gibi sabır yağdır üzerimize ve sana teslimiyette sebat eden kulların olarak canımızı teslim al!"...
Əraf Suresi, 126. Ayet:
(125-126) Onlar şöyle cevap verdiler: "Biz elbette Rabbimize döneceğiz. Senin bize kızman da sırf Rabbimizin bize gelen âyetlerine iman etmemizden! Biz de O’na yönelerek deriz ki: "Ey bizim büyük Rabbimiz! Sabır kuvvetiyle doldur
kalbi
mizi, yağmur gibi sabır yağdır üzerimize ve sana teslimiyette sebat eden kulların olarak canımızı teslim al!"...
Əraf Suresi, 203. Ayet:
Ve onlara bir âyet getirmediğin zaman “Onu derleyip toplasaydın (bir âyet düzseydin) olmaz mıydı?” dediler. De ki: “Rabbimden bana ne vahyolunursa ben ancak ona tâbî olurum.” Bu, Rabbinizden basiretler (kalp gözlerinizin görmesini sağlayacak olan yardımlar)dır. Ve hidayete erdiren (Allah'a ulaştıran)dır. Ve mü'min olan (
kalbi
ne îmân yazılan) bir kavim için rahmettir....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana sorarlar
2.
an el enfâli
: ganimetlerden
3.
kul el enfâlu
: de ki, ganimetler
4.
li allâhi
...
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla
kalbi
niz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allah bunu sadece bir müjde olsun ve
kalbi
niz bununla yatışsın diye yapmıştı. Yardım ancak Allah katındandır. Allah yücedir, hakimdir....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla
kalbi
niz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla
kalbi
niz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allah bu yardımı sırf müjde olması ve onunla
kalbi
nizin iyice yatışması için yapmıştı. Yardım ancak Allah katındandır. Çünkü Allah Azîz'dir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allâh bunu ancak müjde olsun (sevinesiniz) ve
kalbi
niz bununla yatışsın (güvene ve huzûra kavuşsun) diye yapmıştı. Yardım, yalnız Allâh katındandır. Allâh dâimâ üstün, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Kendisinden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama bürüyüp yatıştırıyordu. (Susuzluğun oluşturduğu bunalımdan) sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (umutsuzluğu) sizden savmak,
kalbi
nizi ikna etmek ve ayaklarınızı pekiştirmek için üzerinize gökten su indiriyordu....
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
İşte o anda Rabbin meleklere: 'Ben sizinle beraberim. İman edenlere savaşta destek olun, muharebe alanında tutundurun. Ben, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin aklına,
kalbi
ne korku yerleştireceğim. Onların boyunlarının üstüne üstüne vurun. Parmaklarını biçin.' diye vahyediyordu....
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
O an Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: -Ben sizinle bereberim, iman edenlere sebat verin! Ben kafirlerin
kalbi
ne korku salacağım. Siz de boyunlarını vurun, parmaklarını doğrayın!...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va'lemû ennallâhe yehûlu beynel mer'i ve
kalbi
hî ve ennehû ileyhi tuhşerûn (tuhşerûne)....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû istecîbû
: âmenû olanlar icabet edin
3.
li allâhi
: Allah'a
4.
ve li er resûli
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), Allah ve Resûl'ü sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman (davete) icabet edin! Ve Allah'ın kişi ile
kalbi
arasına girdiğini ve muhakkak sizin O'na haşrolunacağınızı bilin! (Hepinizin ruhu Allah'ta toplanacak ve Allah, ruhlarınıza meab olacak.)...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile
kalbi
arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar, sizi diriltecek, size can verecek şeylere çağırdıkları zaman Allah'a ve Peygambere icâbet edin ve bilin ki Allah, hiç şüphe yok, insanın kendisiyle
kalbi
nin arasına girer ve hiç şüphe yok ki onun tapısında toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun
kalbi
arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler. . . Sizi, sizi dirilten şeye (hakikat ilmine) çağırdığında, Allâh ve Rasûlünün davetine uyun! İyi bilin ki (davet edildiğinize uymazsanız) Allâh (beynindeki var olan sistemiyle) kişinin bilinci ile
kalbi
arasına girip engel olur. . . Siz O'na haşrolunacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman Allah'ın ve Peygamber'in çağrısına olumlu karşılık verin. Bilin ki Allah kişiyle
kalbi
nin arasına girer ve siz O'nun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü'ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile
kalbi
arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey Mü’minler! Peygamber, size hayat verecek olan şeriat emirlerine, sizi dâvet ettiği zaman, Allah’a ve Rasûlüne icabet edin. Bilin ki Allah, gerçekten kişi ile
kalbi
arasına girer (her şeyine hâkim olur, canını alır); ve siz muhakkak toplanıp ona varacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar! Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek seye cagirdigi zaman icabet edin. Allah'in kisi ile
kalbi
arasina girdigini ve sonunda O'nun katinda toplanacaginizi bilin....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey imân edenler! Allah ve Peygamberi, hayat veren şeye sizi çağırdığında icabet edin. Bilin ki Allah kişi ile
kalbi
arasına girer ve sonunda (dirilip) hepiniz O'nun huzurunda biraraya getirilip toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar! Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek şeye çağırdığı zaman icabet edin. Allah'ın kişi ile
kalbi
arasına girdiğini ve sonunda O'nun katında toplanacağınızı bilin....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun
kalbi
arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar, size hayat verecek şeylere çağırdığında ALLAH'a ve elçisine yanıt verin. Bilin ki ALLAH kişi ile
kalbi
arasına girer ve O'nun huzuruna toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Sizi kendinize hayat verecek şeylere da'vet ettiği zaman Resuliyle Allaha icabet edin ve bilin ki Allah hakıkaten kişi ile
kalbi
nin arasını gerer, ve siz hakıkaten hep ona haşrolunacaksınız...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler, sizi kendinize hayat verecek şeylere davet ettiği zaman Peygamberi ile Allah'a icabet edin! Ve bilin ki, Allah gerçekten kişi ile onun
kalbi
arasını gerer ve siz, kesinlikle O'nun huzurunda toplanacaksınız!...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Peygamber sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, Allah'a ve Resul'e icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile
kalbi
arasına girer. Ve siz kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey mü'minler, Allah ve Peygamberi sizi hayat bağışlayacak ilkelere çağırdıkları zaman bu çağrıya olumlu karşılık veriniz. Biliniz ki, Allah kişi ile
kalbi
arasına girer ve siz O'nun huzurunda biraraya geleceksiniz....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar, size hayat verecek şeylere çağırdığında Tanrı'ya ve elçisine yanıt verin. Bilin ki Tanrı kişi ile
kalbi
arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey îman edenler, sizi, size hayaat verecek şeylere da'vet etdiği zaman Allaha ve Resûline icabet edin. Bilin ki şübhesiz Allah kişi ile
kalbi
arasına girer ve siz hakıykaten yalınız Ona dönüb toplanacaksınızdır. ...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey îmân edenler! (Peygamber) size hayat verecek şeylere sizi da'vet ettiği zaman, Allah’a ve Resûl(ün)e icâbet edin! Ve bilin ki şübhesiz Allah, kişi ile
kalbi
arasına girer ve(siz) muhakkak O’nun huzûruna toplanacaksınız!...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler; sizi hayat verecek şeylere çağırdığı zaman; Allah'a ve Rasulüne icabet edin. Hem bilin ki; Allah şüphesiz kişi ile
kalbi
arasına girer. Ve muhakkak O'na dönüp toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Siz ey imana erişenler! Her ne zaman sizi, size hayat verecek bir işe çağırırsa, Allahın ve (dolayısıyla) Elçinin bu çağrısına icabet edin; ve bilin ki, Allah insanla
kalbi
nin (meyilleri) arasına müdahale etmektedir; ve sonunda Onun katında bir araya getirileceksiniz....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey mü'minler! Sizi kendinize hayat verecek şeylere davet ettiği vakit Allah için ve Peygamber için icabet edin ve biliniz ki, muhakkak Allah Teâlâ kişi ile
kalbi
arasına hâil olur ve şüphe yok ki, O'na haşrolunacaksınızdır....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Allah ve Peygamber'i sizi, size hayat verip canlandıracak şeylere çağırdığı zaman icabet edin. Bilin ki Allah kişi ile onun
kalbi
arasına girer. Siz O'nun huzurunda mutlaka toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
-Ey iman edenler! Size hayat verecek bir şeye çağırdığı zaman Allah’a ve Elçisi’ne cevap verin ve bilin ki Allah, kişi ile
kalbi
arasına nüfuz eder. Şüphesiz siz de O’nun huzurunda toplanacaksınız.....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Allah ve Resulü size hayat verecek hakikatlere sizi dâvet ettiğinde ona icabet edin. Bilin ki Allah insan ile
kalbi
arasına girer (dilediği takdirde arzusunu gerçekleştirmesini önler) ve siz dönüp O’nun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar (elçi), sizi yaşatacak şeylere çağırdığı zaman Allâh'ın ve Elçisinin çağrısına koşun ve bilin ki, Allâh, kişi ile onun
kalbi
arasına girer ve siz, O'nun huzûruna toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resulüne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile
kalbi
arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Size hayat verecek şeye çağırdığı zaman, Allah'a da, Resulüne de cevap verin. Bilin ki Allah kişiyle
kalbi
nin arasına girer ve siz Onun huzurunda toplanırsınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman sahipleri! Sizi, size hayat verecek şeye çağırdığında, Allah'a da resule de "Buyur deyin!" Şunu da bilin ki, Allah kişi ile
kalbi
nin arasına sokulur ve bilin ki en son O'nun huzurunda haşredileceksiniz....
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey Nebî (Peygamber)! Esirlerden elinizin altında bulunanlara de ki: “Eğer Allah,
kalbi
nizde hayır olduğunu bilirse; size, sizden alınanlardan daha hayırlısı verilir ve size mağfiret eder. Ve Allah; Gafur'dur, Rahîm'dir.”...
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah sizin
kalbi
nizde bir hayır (imân ve irfan ortamı) bulunduğunu bilirse, sizden alınanın daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir....
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey peygamber, elinizde bulunan esirlere de ki: 'ALLAH
kalbi
nizde bir iyilik bilse, yitirdiklerinizden daha iyisini size verir ve sizi bağışlar. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir....
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey peygamber; elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah
kalbi
nizde hayır olduğunu bilirse; sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Ve Allah, Gafur'dur, Rahim'dir....
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
-Ey Peygamber, elinizde bulunan esirlere: -Allah
kalbi
nizde bir iyilik bulursa, size sizden alınanın daha hayırlısını verir. Sizi bağışlar, Allah bağışlayandır, merhamet edendir, de!...
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki: Allah sizin
kalbi
nizde bir hayır bulunduğunu bilirse, sizden alınanın daha hayırlısını size verir; üstelik sizi bağışlar. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Hani o kâfirler, onu Mekke'den çıkardıkları vakit sadece iki kişiden biri iken, ikisi de mağarada bulundukları sırada arkadaşına «Üzülme, çünkü Allah bizimledir.» diyordu. Allah onun
kalbi
ne sükûnet ve kuvvet indirmişti ve onu görmediğiniz bir orduyla desteklemişti. Kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın kelimesidir. Ve Allah güçlüdür, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Peygamber'e yardım etmezseniz, biliniz ki, kâfirler O'nu Mekke'den çıkardıklarında iki kişiden biri olarak mağaradayken Allah O'na yardım etmişti. Hani O arkadaşına «Üzülme, Allah bizimle beraberdir» diyordu. Allah O'nun
kalbi
ne güven duygusu indirmiş, kendisini göremediğiniz askerler ile desteklemiş, böylece kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın sözüdür. Allah üstün iradelidir ve her yaptığı yerindedir....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer siz ona (Resulüme) yardım etmezseniz (hatırlayın o demleri ki) kâfirler onu (Mekkeden) çıkardıkları (hicretine sebeb oldukları) zaman bizzat Allah ona yardım etmişdi. (Yine de O, nusretini esirgemez. O demler öyle demlerdi ki Resûlüllâh ancak) ikinin ikincisinden ibâretdi (Hakdan başka mededkâr! yokdu. O zaman onlar («Sevr» dağının tepesindeki) mağaradaydılar. Peygamber, o vakit arkadaşına (Ebû Bekir-is Sıddıyka): «Tasalanma. Allah, hiç şübhe yok, bizimle beraberdir» diyordu. Allah o (arkad...
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların
kalbi
ne nifak (iki yüzlülük) soktu....
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların
kalbi
ne nifak (iki yüzlülük) soktu....
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Allah'a verdikleri sözden döndükleri ve yalan söyledikleri için, Allah kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların
kalbi
ne nifak sokmuştur....
Tövbə Suresi, 106. Ayet:
(Savaşa gitmeyenlerin) diğer bir kısmı da Allah’ın emrine bırakılmış kimselerdir; onlara ya azâb eder, ya da (hikmetine binâen, kendi lütfundan) tevbelerini kabûl eder. Çünki Allah, Alîm (onların
kalbi
nde olanı hakkıyla bilen)dir, Hakîm (hükmettiği her işte hikmetli olan)dır....
Tövbə Suresi, 108. Ayet:
Ebediyyen orada namaz kılma (ikâme etme). İlk günden takva üzerine tesis edilen (kurulan) mescid, orada namaz kılmak için elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi (
kalbi
ni temizlemeyi, arınmayı) seven adamlar vardır. Ve Allah, temizlenmiş (arınmış) olanları sever....
Tövbə Suresi, 114. Ayet:
İbrâhîmin, babasına olan istiğfaarı ancak ona etdiği bir va'dden dolayı idi. Yoksa onun Allahın bir düşmanı olduğu kendisince besbelli olunca o, (bu istiğfaarını kesdi ve) ondan uzaklaşdı. Ibrâhîm cidden pek çok tezarru' ve niyaz eden, (
kalbi
yufka ve ezaya karşı) gerçekden sabırlı (bir zât) idi. ...
Tövbə Suresi, 117. Ayet:
Andolsun Allah, Peygamberin, Muhacirlerin ve Ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün
kalbi
nerdeyse kaymak üzereyken- ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir....
Tövbə Suresi, 117. Ayet:
Andolsun Tanrı, Peygamberin, muhacirlerin ve ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün
kalbi
nerdeyse kaymak üzereyken- ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir....
Tövbə Suresi, 117. Ayet:
Andolsun Allah, peygamberin, Muhacirlerin ve Ensarın üzerine tevbe ihsan etti. Ki onlar -içlerinde bir bölümünün
kalbi
nerdeyse kaymak üzereyken - ona güçlük saatinde tabi oldular. Sonra onların tevbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara (karşı) çok şefkatlidir, çok esirgeyicidir....
Tövbə Suresi, 128. Ayet:
Size kendi aranızdan öyle bir Peygamber geldi ki zahmete uğramanız ona ağır gelir.
Kalbi
üstünüze titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir....
Yunus Suresi, 57. Ayet:
Ey insanlar! Size, Rabbinizden öğüt (vaaz) ve göğsünüzde olana (nefsinizin
kalbi
ndeki hastalıklara) şifa ve mü'minlere hidayet ve rahmet gelmiştir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Putperestlerin: «Ona bir hazine indirilmeli veya yaninda bir melek gelmeli degil miydi?» demelerinden senin
kalbi
n daralir ve belki de sana vahyolunanin bir kismini terkedecek olursun. Sen ancak bir uyaricisin, Allah her seye vekildir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Putperestlerin: 'Ona bir hazine indirilmeli veya yanında bir melek gelmeli değil miydi?' demelerinden senin
kalbi
n daralır ve belki de sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek olursun. Sen ancak bir uyarıcısın, Allah her şeye vekildir....
Hud Suresi, 70. Ayet:
(İbrâhîm), ellerinin buna uzanmadığını görünce onları (n durumundan) hoşlanmadı, onlardan
kalbi
ne bir nev'i korku gizledi. Onlar: «Korkma, dediler, çünkü biz Luut kavmine gönderildik». ...
Hud Suresi, 70. Ayet:
Ama misafirlerinin ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onların bu hali hoşuna gitmedi ve onlardan kuşkulandı,
kalbi
ne bir korku girdi. "Korkma!" dediler. "Çünkü biz aslında Lût kavmini imha etmek için gönderildik."...
Hud Suresi, 74. Ayet:
(74-75) Vaktaki İbrâhim’in
kalbi
nden korku geçip gitti ve ona müjde geldi, hemen tuttu Lût’un halkı hakkında bizimle mücadeleye başladı. Çünkü İbrâhim çok yumuşak huylu, yufka yürekli ve kendisini Allah’a teslim eden bir kuldu....
Hud Suresi, 75. Ayet:
(74-75) Vaktaki İbrâhim’in
kalbi
nden korku geçip gitti ve ona müjde geldi, hemen tuttu Lût’un halkı hakkında bizimle mücadeleye başladı. Çünkü İbrâhim çok yumuşak huylu, yufka yürekli ve kendisini Allah’a teslim eden bir kuldu....
Hud Suresi, 77. Ayet:
Vaktâ ki, elçilerimiz Lût'a geldi, onların sebebiyle endişeye düştü ve onların yüzünden
kalbi
daraldı ve «Bu bir şiddetli gündür,» dedi....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
nisvetun
: kadınlar
3.
fî el medîneti
: şehirde
4.
emre'etu el azîzi
: azîzin (vezirin) ha...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki kadınlar: “Azîzin (vezirin) hanımı, onun (emrinde) olan (kölesi) genç delikanlıyı elde etmek istiyor. Aşk onun
kalbi
ne işlemiş. Biz, gerçekten onu apaçık bir sapıklıkta görüyoruz.” dedi(ler)....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki kadınlar, azîzin karısı, kölesinden murât almak istemiş, sevgi, bütün
kalbi
ni kaplamış, görüyoruz ki o, apaçık bir sapıklıkta dediler....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusufun sevdası onun
kalbi
ne işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
O şehirdeki kadınlar arasında yayıldı: "Aziyz'in karısı hizmetlisini ayartmak istemiş! Yusuf'un muhabbeti
kalbi
nin içine işlemiş! Apaçık sapıklık içinde görüyoruz onu!"...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki bir takım kadınlar da dediler ki: “- Vezir’in karısı, delikanlısının nefsine yaklaşmak istiyormuş. Ona olan aşkı,
kalbi
nin içine nüfuz etmiş. O hanımı görüyoruz ki, çıldırmış besbelli......
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusuf'un sevdası onun
kalbi
ne işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki birtakım kadınlar ise dedi ki: 'Vezîrin karısı, delikanlısının nefsinden murâd almak istiyormuş. Doğrusu (ona duyduğu) aşk,
kalbi
ne işlemiş. Muhakkak ki biz, onu apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.'...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirde bazı kadınlar dediler ki: “Vezirin karısı, delikanlının nefsinden murad almak, onu kendisine râm etmek istiyormuş. Yusuf'un sevgisi Züleyha'nın
kalbi
ni zar gibi kaplamış. Biz onu gerçekten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz. ”...
Rəd Suresi, 27. Ayet:
Yine o küfredenler diyorlar ki: “- Peygambere Rabbinden bir mûcize indirilseydi ya! De ki, Allah dilediği kimseyi şaşırtır ve kendisine
kalbi
ile yöneleni hidayete erdirir....
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
Ey Rabbimiz! Ben, zürriyetimden bir kısmını ekin bitmeyen bir vadiye, Senin Beyt-i Haram'ının yanında iskân ettim (yerleştirdim). Ey Rabbimiz! Namazı ikame etsinler. Bir kısım insanların
kalbi
ni onlara meylettir. Ve onları ürünlerden rızıklandır. Böylece onlar şükrederler....
Hicr Suresi, 12. Ayet:
Aynı şekilde (onların tutumlarına uygun olarak) biz onu suçluların
kalbi
ne sokarız....
Hicr Suresi, 12. Ayet:
İşte suçluların
kalbi
ne böyle (bir tavrı) sokarız....
Hicr Suresi, 12. Ayet:
Biz o küfrü suçluların
kalbi
ne işte böyle sokarız....
Hicr Suresi, 12. Ayet:
Biz, böylece onu suçluların
kalbi
ne sokarız....
Hicr Suresi, 77. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
fî
: içinde, da, var
3.
zâlike
: işte bunda
4.
le
: elbette
Hicr Suresi, 77. Ayet:
Muhakkak ki; bunda mü'minler (nefslerinin
kalbi
ne îmân yazılmış olanlar) için elbette deliller (ibretler) vardır....
Hicr Suresi, 97. Ayet:
Andolsun; onların söylediğinden dolayı
kalbi
nin sıkıldığını biliyoruz....
Nəhl Suresi, 4. Ayet:
İnsanı bir katre sıvıdan, meniden yarattı. Yaratıldığı şeye bakmaz da, Rabbine karşı aklınca deliller ileri sürerek,
kalbi
ndekini, kafasındakini ustaca ortaya dökerek açıkça düşmanlık eder....
Nəhl Suresi, 97. Ayet:
1.
men
: kim
2.
amile sâlihan
: salih amel (nefsi tezkiye edici amel)
3.
min zekerin
: erkek(ler)den
4.
ev unsâ
: ...
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
1.
men kefere
: kim inkâr ederse
2.
billâhi (bi allâhi)
: Allah'ı
3.
min ba'di
: den sonra
4.
îmâni-hî
: kendi îmâ...
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
îmânla mutmain olmuş olduğu halde zorlanan kimse hariç, fakat kim îmânından (hidayete erdikten) sonra Allah'ı inkâr ederse ve kim küfre göğüs açarsa (irşad makamından şüphe edip fıska düşerse, kişinin küfrü talebi sebebiyle, Allahû Tealâ, onun göğsünü küfre açar, şerheder), artık Allah'tan bir gazap onların üzerinedir ve onlar için azîm azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkâr ederse -
kalbi
iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim
kalbi
ni kâfirliğe açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
imanla mutmain olduğu hâlde, (küfre) zorlanan hariç, kim imanından sonra Allâh'a küfrederse ve küfre sînesini açar ise, işte Allâh gazabı onun üzerinedir! Kendilerine çok büyük azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
, aklı iman ile huzur ve sükûn bulduktan sonra, küfre zorlananlar hariç, kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr eder, tekrar küfre saplanırsa, gönlünü küfre açarsa, işte Allah’ın gazabı, hışmı bunlaradır. Onlara büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
İman ettikten sonra Allah'ı inkâr eden; -
kalbi
imanla yatışmış olduğu halde zorlanan (ve bu yüzden küfür sözü söyleyen) değil- ama göğüslerini küfre açan kimselere Allah'tan bir gadab vardır. Ve onlar için büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kim imanından sonra Allah'a (karşı) inkâra sapıp da, -
kalbi
imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- inkâra göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah'tan bir gazab vardır ve büyük azab onlarındır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
iman ile kararlaşmış olduğu halde, (küfür kelimesini söylemeye) cebredilenler (ve böylece yalnız dilleriyle söyliyenler) müstesna, kim Allah’a küfrederse, onlara şiddetli bir azab var; lâkin küfre bağrını açanlar üzerine Allah’dan bir gazab ve kendilerine çok büyük bir azab vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
imân ile yatışmış olduğu halde, zorlanan kimse dışında, inandıktan sonra Allah'ı inkâr edip göğsünü küfre açanlar üzerine Allah' tan bir gazab vardır ve büyük bir azâb da onlar içindir....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkâr ederse -
kalbi
iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim
kalbi
ni kâfirliğe açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
imanla dolu olduğu halde (inkara) zorlanan dışında, imandan sonra inkara göğsünü açıp ALLAH'ı inkar edenler ALLAH'tan bir gazabı hakketmişlerdir ve onlar için büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Her kim imanından sonra Allaha küfrederse -
kalbi
iyman ile mutmainn olduğu halde ikrah edilen başka- velâkin küfre sinesini açan kimse lâbüdd onların üstüne Allahdan bir gadab iner ve onlara azîm bir azâb vardır...
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Her kim imanından sonra Allah'a küfrederse
kalbi
imanla dolu olduğu halde zorlanan başka ve kim küfre göğsünü açarsa, onların üstüne kesinkes Allah'tan bir gazap iner ve onlara büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
iman ile sükûnet bulduğu halde (dinden dönmeye) zorlananlar dışında, her kim imanından sonra küfre
kalbi
ni açarsa, mutlaka onların üzerine Allah'tan bir gazab gelir ve kendilerine çok büyük bir azab vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kim inancından sonra Tanrı'ya küfredip de, -
kalbi
inançla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- küfre göğüs açarsa, işte onların üstünde Tanrı'dan bir gazab vardır ve büyük azab onlarındır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
îman üzere (sabit ve bununla) mutmein (ve müsterih) olduğu halde (cebr-ü) ikrah e uğratılanlar müstesna olmak üzere kim îmanından sonra Allâhı tanımaz, fakat küfre sîne (-i kabul) açarsa Allahın gazabı onların başındadır. Onlar için en büyük bir azâb vardır. ...
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
îmân ile mutmain olduğu hâlde (inkâra) zorlanan kimse müstesnâ, kim îmân ettikten sonra Allah’ı inkâr ederse (onun için şiddetli bir tehdid vardır), fakat kim de küfre gönlü(nü) açarsa, artık Allah’dan onların üzerine bir gazab ve onlar için (pek) büyük bir azab vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
imanla dolu olduğu halde zorlananların dışında, her kim; imanından sonra Allah'ı tanımayıp küfre göğüs açarsa; işte Allah'ın gazabı onların üzerinedir. Ve onlar için büyük bir azab vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
İmana eriştikten sonra Allah'ı inkar eden kimseye gelince -ki, bundan kasıt,
kalbi
imanla dolu olduğu halde baskı altında inkar etmiş görünen kimse değil, fakat
kalbi
ni bile isteye hakkın inkarına açan kimsedir- işte böylelerinin üzerine Allah katından bir hışım çökecek ve onların payına çok büyük bir azap düşecektir:...
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
imân ile mutmain olduğu halde icbar edilen müstesna, velâkin her kim imânından sonra Allah Teâlâ'yı inkâr eder de küfre sine açarsa işte onların üzerine Allah'tan bir gazap vardır ve onlar için pek büyük bir azap da vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kim iman ettikten sonra Allah’a nankörlük ederse,
kalbi
iman ile dopdolu olduğu halde küfre zorlanan kimseden başka kim de göğsünü inkarcılığa açarsa, Allah’ın gazabı onların üzerinedir. Ve onlara büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
imanla dolu olarak mutmain iken, dini inkâr etmeye mecbur bırakılıp da yalnız dilleriyle inkâr sözünü söyleyenler hariç, kim imanından sonra Allah’ı inkâr ederek gönlünü inkâra açar, göğsüne küfrü yerleştirirse, onlara Allah tarafından bir gazap, hem de müthiş bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
İnandıktan sonra Allah'a nankörlük eden, -
kalbi
imanla yatışmış olduğu halde (inkâra) zorlanan değil- fakat küfre göğüs açan, (küfürle sevinç duyan) kimselere Allah'tan bir gazab iner ve onlar için büyük bir azâb vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kim imanından sonra Allah'a (karşı) küfre sapıp da, -
kalbi
imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- küfre göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah'tan bir gazab vardır ve büyük azab onlarındır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi
imanla huzura ermiş olduğu halde inkâra zorlanan kimse hariç, kim iman ettikten sonra kâfir olur ve gönül rızasıyla inkârı benimserse, öyleleri Allah'ın gazabına uğrar; onların hakkı büyük bir azaptır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Her kim imanından sonra Allah'a küfür eder,
kalbi
iman ile yatışmış halde iken baskıyla zorlanan hariç olmak üzere, inkâra göğüs açarsa, böylelerinin üzerine Allah'tan bir gazap iner. Bunlar için büyük bir azap da öngörülmüştür....
İsra Suresi, 25. Ayet:
Rabbiniz sizin
kalbi
nizdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız şunu iyi bilin ki Allah, tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır....
İsra Suresi, 50. Ayet:
-1. De ki: «Ister tas veya demir ya da
kalbi
nizde buyuttugunuz baska bir yaratik olun, yine de dirileceksiniz.» «Bizi tekrar kim diriltir?» derler; de ki: «Sizi ilk defa yaratan. «Sana baslarini sallayarak: «Ne zamandir bu?» derler. «Yakinda olmasi mumkundur» de....
İsra Suresi, 50. Ayet:
(50-51) De ki: 'İster taş veya demir ya da
kalbi
nizde büyüttüğünüz başka bir yaratık olun, yine de dirileceksiniz.' 'Bizi tekrar kim diriltir?' derler; de ki: 'Sizi ilk defa yaratan.' Sana başlarını sallayarak: 'Ne zamandır bu?' derler. 'Yakında olması mümkündür' de....
İsra Suresi, 51. Ayet:
(50-51) De ki: 'İster taş veya demir ya da
kalbi
nizde büyüttüğünüz başka bir yaratık olun, yine de dirileceksiniz.' 'Bizi tekrar kim diriltir?' derler; de ki: 'Sizi ilk defa yaratan.' Sana başlarını sallayarak: 'Ne zamandır bu?' derler. 'Yakında olması mümkündür' de....
İsra Suresi, 72. Ayet:
Bu dunyada
kalbi
kor olan, ahirette de kor ve daha saskindir....
İsra Suresi, 72. Ayet:
Bu dünyada
kalbi
kör olan, ahirette de kör ve daha şaşkındır....
İsra Suresi, 72. Ayet:
Ve kim burada (bu dünyada,
kalbi
) kör olursa, o takdirde o, âhirette de kördür ve yolca en sapık olandır....
İsra Suresi, 72. Ayet:
Ve bu (dünyada
kalbi
) kör olan, ahirette de kör olacak ve (doğru yoldan) daha da sapmış bulunacaktır....
İsra Suresi, 87. Ayet:
Fakat Kur’ân’ı
kalbi
nde ezberlemen, ancak Rabbinin bir ihsanıdır. Gerçekten O’nun, senin üzerindeki ihsânı çok büyüktür....
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
'Ancak Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygunsa yapacağım' de. Unuttuğun vakit, mâsivayı
kalbi
nden çıkardığın vakit, bir şeyi hatırlayamadığın zaman tesbih ile, tekbir ile, istiğfar ile Rabbini zikret, Rabbine şükret. 'Umarım Rabbim beni doğruya, bundan daha yakın olan bir bilgiye ulaştıracak aydınlatıcı bilgiler verecek' de....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
1.
vasbır
: ve sabret
2.
nefse-ke
: senin nefsin, kendi nefsin
3.
mea ellezîne
: o kimselerle birlikte
4.
yed'ûne
...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam, O'nun Vechi'ni (Zat'ını) isteyerek Rabbine dua edenlerle beraber nefsini sabırlı tut. Dünya hayatının ziynetini dileyerek gözünü onlardan çevirme!
Kalbi
ni zikrimizden gâfil kıldığımız ve hevasına (heveslerine) tâbî olan kimselere isteyerek, işinde haddi aşmış olanlara itaat etme!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının zînetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma.
Kalbi
ni bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme.
Kalbi
ni bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah erken ve akşama doğru Rablerine kulluk, ibadet ve dua edenlerle, onun rızasını isteyenlerle birlikte olmaya sen de, bizzat sabrederek gayret et. Dünya hayatının cezbedici güzellikleriyle ilgilenerek gözlerin onlardan ayrılmasın.
Kalbi
ni, aklını övünç kaynağımız Kur’ân’dan, bizi anmaktan, zikretmekten, Kur’ân’ı tebliğden gâfil kıldığımız, şahsî arzu ve ihtiraslarına uymuş, ifrat ve tefrit planları yapan, planları fayda sağlamayan kimselerin göstermelik hoşgörü taleplerini, senin şeriatine a...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Allah'ın rızasını isteyerek sabah ve akşam Rabblerine dua edenlerle beraber sen de sabret. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan ayırma.
Kalbi
ni bizi anmaktan alıkoyduğumuz, arzularına uymuş ve işi de aşırılık olan kimseye uyma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma.
Kalbi
ni bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah ve akşam Allah’ın rızasını dileyerek Rablerine dua eden kimselerle beraber nefsini sabırlı tut; dünya hayatının süsünü arzu edip de gözlerini onlardan (o Rablerine dua edenlerden) başkasına (dünya ehline) çevirme. Bizi anmak hususunda
kalbi
ne gaflet verdiğimiz kimseye itaat etme ki, o, keyfinin ardına düşmüş ve işi de, haddini aşmak olmuştur....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Allah'ın rızasını dileyerek Rabbına duâ edip yönelenlerle beraber kendine sabretme gücünü ver. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan (hakka gönül veren kimsesiz fakir mü'minlerden) ayırma ve bir de
kalbi
ni bizi anmaktan gaflete düşürdüğümüz, hevesinin peşine takılmış kimseye uyma. Zaten o işinde sınırı aşmıştır....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme.
Kalbi
ni bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Rab'lerinin rızasını dileyerek sabah akşam kulluk edenlerle birlikte olmaya çalış. Dünya hayatının çekici materyallerini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma.
Kalbi
ni mesajımızdan gafil kıldığımız ve hevesine uyarak işlerini karıştıran kimseleri izleme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Nefsince de o kullarla beraber sabret ki sabah akşam (her vakıt) rablarına duâ eder cemalini isterler, sen Dünya ziynetini arzu ederek onlardan gözlerini ayırma ve o kimseye itaat etme ki
kalbi
ni zikrimizden gafil bırakmışız, keyfinin ardına düşmüş ve işi haddini aşmak olmuştur...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Rablerine rızasını dileyerek dua eden kimselerle beraber nefsince sabret! Sen dünya hayatının süsünü arzu ederek onlardan gözlerini ayırma.
Kalbi
ni, Bizi anmaktan gafil kıldığımız, keyfinin ardına düşmüş ve işi aşırılık olmuş kimseye uyma!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma.
Kalbi
ni, bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sırf Rabb'lerinin rızasını dileyerek sabah akşam O'na yalvaranlarla birarada olmaya kendini zorla. Dünya hayatının çekiciliğini isteyerek böyle kimseleri gözardı etme. Adımızı anmayı
kalbi
ne unutturduğumuz ve ihtiraslarına tutsak olarak kendini akıntıya kaptırmış kimselerin arzularına uyma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma.
Kalbi
ni bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi hevasına uyan ve buyrultusunda (isteklerinde) aşırı olana uyma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah, akşam Rablerine, (sırf) Onun cemâlini dileyerek, düaa edenlerle beraber candan sabr (u sebat) et. Dünyâ hayaatının zînetini arzu edib de gözlerini onlardan ayırma.
Kalbi
ne bizi anmakdan gaflet verdiğimiz, hevâ ve hevesine uymuş, işinde haddi aşmış kimselere boyun eğme. ...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah-akşam O’nun rızâsını (ve cemâlini müşâhede etmeyi) dileyerek, Rablerine yalvaranlarla berâber nefsini sabırlı tut; dünya hayâtının ziynetini arzu edip de gözlerini onlardan (o yalvaranlardan) ayırma; ve (isyanları sebebiyle)
kalbi
ni bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin arzusuna uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye itâat etme!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Ve Rablerinin hoşnutluğunu umarak sabah akşam O'na yalvarıp yakaranlarla birlikte sen de sabret; ve dünya hayatının cazibesine kapılıp da sakın gözlerini onların üzerinden ayırma; Ve iyi ve güzel olan ne varsa hepsini terk edip (yalnızca) bencil arzularının peşine düştüğü için
kalbi
ni zikrimize karşı duyarsız kıldığımız kimseye aldırma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Ve nefsince de sabret, o kimseler ile beraber ki, sabah ve akşam Rablerine dua ederler, O'nun cemalini dilerler ve dünya hayatının ziynetini dileyerek onlardan gözlerini çevirme ve o kimseye uyma ki, Bizim zikrimizden
kalbi
ni iğfâl etmişizdir ve hevâsına tâbi olmuştur ve işi de israftan ibaret bulunmuştur....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah, akşam Rab’lerinin rızasını dileyerek O’na dua edenlerle beraber sen de sabret. Dünya hayatının süslerini isteyip, gözünü onlardan ayırma.
Kalbi
ni zikrimizden gafil kıldığımız, arzularına uymuş ve işi taşkınlık olan kimseye itaat etme!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Rablerine, sırf O’nun rızasını ve cemaline kavuşmayı umdukları için, sabah akşam yalvaranlarla beraber olmakta sebat et.!Dünya hayatının süslerini arzulayarak sakın gözlerini onlardan başkasına kaymasın.
Kalbi
ni Bizi zikretmekten gafil bıraktığımız, heva ve hevesine uyan ve işi hep aşırılık olan kimselere itaat etme!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Nefsini, sabah akşam, rızâsını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber tut (onlarla beraber bulunmağa candan sabret). Gözlerin, dünyâ hayâtının süsünü isteyerek onlardan başka yana sapmasın.
Kalbi
ni bizi anmaktan alıkoyduğumuz keyfine uyan ve işi, hep aşırılık olan kişiye itâat etme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma.
Kalbi
ni bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına) ' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek Ona dua edenlerle beraber sabret. Dünya hayatının tantanasını arzulayarak onlardan gözünü ayırma. Bizi anmaktan
kalbi
ni gafil bıraktığımız, heveslerine uyan ve işi aşırılık olan kimseye itaat etme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Benliğini, sabah akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma. Ve sakın,
kalbi
ni bizim zikrimizden / Kur'anımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep aşırılıktır....
Taha Suresi, 25. Ayet:
Rabbim dedi,
kalbi
me genişlik ver....
Taha Suresi, 82. Ayet:
1.
ve in-nî
: ve muhakkak ki ben
2.
le gaffârun
: elbette, mutlaka gafur olan, mağfiret eden (günahları
3.
li men
: kimse için
4.
...
Taha Suresi, 82. Ayet:
Ve muhakkak ki Ben, (mürşidin önünde 12 ihsanla) tövbe edenler ve (ikinci defa) âmenû (
kalbi
ne îmân yazıldığı için îmânı artan mü'min) olanlar ve salih amel (zikir) yapanlar (nefsi ıslâh edici amel işleyenler) için mutlaka Gaffar'ım (onların günahlarını sevaba çevirenim). Sonra onlar, (Benim tarafımdan) hidayete erdirilir (ölmeden önce ruhları Allah'a ulaştırılır)....
Taha Suresi, 112. Ayet:
Ve mü'min (
kalbi
ne îmân yazılmış) olarak salih (nefsi ıslâh edici) amel işleyen kimseler, artık zulümden (kendilerine) haksızlık yapılmasından ve (kazandıkları derecelerin) azaltılmasından korkmasınlar....
Ənbiya Suresi, 45. Ayet:
De ki: "Ben yalnızca vahye dayanarak sizi uyarıyorum!" Ne var ki, (
kalbi
) sağır olan kimseler bu çağrıyı işitmeyecek(ler)dir, defalarca uyarılsalar da....
Ənbiya Suresi, 94. Ayet:
1.
fe men
: o halde kim
2.
ya'mel
: yapar
3.
min es sâlihâti
: salihat(tan) (nefs tezkiyesi)
4.
ve huve
: ve o
Həcc Suresi, 11. Ayet:
Ve insanlardan, Allah'a
kalbi
yle değil de diliyle kulluk eden de var; ona bir hayır isâbet ederse
kalbi
yatışır o hayır yüzünden, fakat bir sınamaya uğrarsa yüzü dönüverir; dünyâda da ziyan eder, âhirette de; işte budur apaçık ziyan....
Həcc Suresi, 52. Ayet:
Senden önce ne kadar bir Resul ve bir Nebî gönderdikse, o bir arzu ve temennide bulunduğunda şeytan mutlaka onun temennisine bir vesvese atmış (arzusunu karıştırmış) tır. Ama Allah, şeytanın attığı vesveseyi giderip te'sirsiz bırakır; sonra da kendi âyetlerini (onun
kalbi
nde) sağlam biçimde tesbit eder. Allah bilir ve hikmet sahibidir....
Möminun Suresi, 63. Ayet:
Ne var ki, onların (o inkarcı sapıkların)
kalbi
bundan bilgisizlik ve dalgınlık içindedir; onların bundan başka işleyip durdukları birtakım işleri daha vardır (ki onunla oyalanıp ömür tüketirler)....
Nur Suresi, 21. Ayet:
Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah'ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah'ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin
kalbi
ne yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem'î'dir (en iyi işitendir) Alîm'dir (en i...
Nur Suresi, 35. Ayet:
Allah, göklerin ve yerin aydınlatıcısıdır. Müminin
kalbi
nde, nurunun sıfatı: Sanki bir hücre ki, içinde bir lâmba var; lâmba da cam bir mahfaza içinde; o cam mahfaza, sanki (parlayan) incimsi bir yıldız. Bu lâmba, güneşin doğuşunda ve batışında gölgeye düşmiyen mübarek bir zeytin ağacının yağından tutuşturulur. Bu öyle (saf) bir yağdır ki, nerde ise ateş dokunmasa da aydınlık verecek. Bu aydınlık, nur üstüne nurdur (Allah’ın müminlere hidayeti, iman nuru üstüne bir nurdur). Allah, dilediği kimse...
Nur Suresi, 40. Ayet:
Yahud (kâfirlerin amelleri, fesad ve boşuna oluş bakımından) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. O denizi bir dalga bürüyor; üstünden bir dalga daha. (Gökte de yıldızları kaplayan) bulut var. Bunlar birbiri üstüne yığılmış karanlıklardır ki, kendisi elini çıkarsa, onu göremiyecek kadar... (İşte kâfirlerin amelleri de, hiç bir işe yaramıyan ve fayda temin etmiyen bu karanlıklar gibidir. Kâfir,
kalbi
ndeki koyu karanlık sebebiyle hakkı göremez ve hidayete eremez). Allah, kime hidayet yaratmazs...
Nur Suresi, 50. Ayet:
(Sahi) bunların
kalbi
nde hastalık mı var, yoksa şüphe mi ediyorlar, ya da Allah ve Peygamberinin kendileri aleyhine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar ?! Hayır, (ikiyüzlü dönekler olmaları onları bu duruma düşürmüştür). İştezâlimler bunlardır!...
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler, “Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dediler. Biz, Kur’an’la senin
kalbi
ni pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler. Biz onu senin
kalbi
ne iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler: 'Kur’ân ona, bir defada, topluca indirilmeli değil miydi?' dediler. Biz onu senin
kalbi
ne, hâfızana iyice yerleştirip güven sağlamak için böyle bölüm bölüm indirdik. Onu tane tane okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkar edenler dediler ki: 'Bu Kur'an ona bir kerede topluca indirilmeli değil miydi?' Biz onunla senin
kalbi
ni sağlamlaştırmak için bu şekilde (ayet ayet indirdik) ve belli bir düzen üzere ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler dediler ki: "Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli değil miydi?" Biz onunla
kalbi
ni sağlamlaştırıp pekiştirmek için böylece (ayet ayet indirdik) ve onu 'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup' okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Bir de kâfirler dediler ki: “- Kur’ân, O’na toptan indirilseydi ya!” Biz, onu
kalbi
ne iyice yerleştirelim diye böyle âyet âyet indirdik (topluca indirmedik); ve onu güzel bir şekilde beyan edip âyet âyet okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Inkar edenler: «Kuran ona bir defada indirilmeliydi» derler. Oysa Biz onu boylece senin
kalbi
ne yerlestirmek icin azar azar indirir ve onu agir agir okuruz....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâra saplanıp kalanlar dediler ki: «Kur'ân O'na (Muhammed'e) bir defada bütünüyle indirilseydi ya..» Biz onunla senin
kalbi
ni iyice yatıştırıp pekiştirmek ve tane tane okuman için böylece (parça parça ve uzun sürede) indirdik....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkar edenler: 'Kuran ona bir defada indirilmeliydi' derler. Oysa Biz onu böylece senin
kalbi
ne yerleştirmek için azar azar indirir ve onu ağır ağır okuruz....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler. Biz onu senin
kalbi
ne iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Yine o inkar edenler dediler ki: «O Kur'an ona hep birden indirilseydi ya!» Biz onu
kalbi
ne iyi yerleştirmek için böyle indirdik ve onu mükemmel bir okuyuşla ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Yine o inkâr edenler dediler ki: «O Kur'ân ona, hepsi birden indirilseydi ya!» Biz onu senin
kalbi
ne iyice yerleştirmek için böyle (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
O küfredenler (şöyle) dedi (ler): «Ona Kur'an bir (hamlede), toplu bir halde indirilmeli değil miydi»? Biz onu senin
kalbi
ne iyice yerleşdirmek için böyle (yapdık). Onu (çok güzel bir nizaam ile) âyet âyet ayırdık (ve aheste aheste bildirdik). ...
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler ise: 'Kur’ân, ona bir def'ada topluca indirilmeli değil miydi?' dedi(ler). Onunla senin
kalbi
ni kuvvetlendirmek için böyle (azar azar indirmişiz)dir ve onu(sana) ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
O küfredenler dediler ki: Kur'an ona bir kerede topluca indirilmeli değil miydi? Halbuki Biz; onu senin
kalbi
ne iyice yerleştirmek için böyle azar azar indirir ve ağır ağır okuruz....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İmdi, hakkı inkara şartlanmış olan kimseler: "Kuran ona bir bütün olarak bir kerede indirilseydi ya!" diyorlar. Oysa, Biz onu (sana) böyle tutarlı bir bütün oluşturacak şekilde belli bir düzen içinde ağır ağır vahyediyoruz ki onunla senin
kalbi
ni pekiştirelim....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Ve kâfir olanlar dedi ki: «Kur'an O'nun üzerine toplu bir halde indirilmiş olmalı değil mi idi?» Onunla
kalbi
ni takviye etmek için böyle müteferrikan indirdik. Ve onu âyet âyet beyan ettik....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Küfredenler: “Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi?” dediler. Biz onu senin
kalbi
ne iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve onu ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Küfredenler: -Kur’an ona bir defada toptan indirilmeli değil miydi? dediler. Biz, onu senin
kalbi
ne yerleştirmek için böyle indirdik. Onu düzenli ve yerli yerince indirdik....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Bir de o kâfirler dediler ki: "Bu Kur’ân ona toptan, bir defada indirilmeli değil miydi?" Halbuki Biz vahiyle senin
kalbi
ni pekiştirmek için böyle ara ara indirdik ve onu parça parça okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler: "Kur'ân, ona bir defada indirilmeli değil miydi?" dediler. Biz onunla senin
kalbi
ni sağlamlaştırmak için onu böyle (parça parça indirdik) ve onu ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Küfredenler dediler ki: «Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli değil miydi?» Biz onunla senin
kalbi
ni sağlamlaştırıp pekiştirmek için onu böylece (ayet ayet indirdik) ve onu 'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup' okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Bir de o kâfirler 'Kur'ân ona bir defada indirilmeli değil miydi?' dediler. Oysa Biz onu senin
kalbi
ne böylece yerleştirmek için tane tane, ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler dediler ki: "Kur'an ona toptan, bir kerede indirilsedi ya!" Biz böyle yaptık ki, onunla senin
kalbi
ni dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça/ayet ayet okuduk....
Furqan Suresi, 70. Ayet:
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece
kalbi
ne îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir)....
Şüəra Suresi, 89. Ayet:
İllâ men etâllâhe bi
kalbi
n selîm(selîmin)....
Şüəra Suresi, 89. Ayet:
1.
illâ
: hariç
2.
men
: kim, kimse, kişi
3.
etâllâhe (etâ allâhe)
: Allah'a geldiler
4.
bi
: ile
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin
kalbi
ne apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-19) 5 Apacik arap diliyle, uyaranlardan olman icin onu Cebrail senin
kalbi
ne indirmistir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu'l-emîn (Melek Cebrail) onu senin
kalbi
ne açık-seçik Arap diliyle indirmiştir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-195) Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin
kalbi
ne indirmiştir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin
kalbi
ne indirmiştir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin
kalbi
ne ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir. ...
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-Emîn (Cebrâîl), korkutuculardan olman için, apaçık Arabca bir lisân ile senin
kalbi
ne indirmiştir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin
kalbi
ne açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Alâ
kalbi
ke li tekûne minel munzirîn(munzirîne)....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
1.
alâ
kalbi
-ke
: senin
kalbi
ne
2.
li
: için
3.
tekûne
: senin olman
4.
min el munzirîne
: nezirlerden, uyaranlard...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Nezirlerden (uyaranlardan) olman için senin
kalbi
ne....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin
kalbi
ne apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
ne; uyarıcılardan olman için,...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
ne (şuuruna) ki, (bu bilgiye dayalı olarak) uyarıcılardan olasın!...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan uyarıcılardan olman için senin hafızana,
kalbi
ne indirip yerleştirdi....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyaranlardan olman için senin
kalbi
ne (indirdi)....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyarıcılardan olman için, senin
kalbi
nin üzerine (indirmiştir)....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Korkutuculardan olasın diye,
kalbi
ne (indirdi)......
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-19) 5 Apacik arap diliyle, uyaranlardan olman icin onu Cebrail senin
kalbi
ne indirmistir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu'l-emîn (Melek Cebrail) onu senin
kalbi
ne açık-seçik Arap diliyle indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-195) Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin
kalbi
ne indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin
kalbi
ne indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
ne... Uyarıcılardan biri olasın diye....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
n üzerine ki o münzirlerden olasın...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
ne ki uyarıcılardan olasın,...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyarıcılardan olasın diye senin
kalbi
n üzerine;...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
ne; uyarıcılardan biri olasın diye....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyarıcılardan olman için, senin
kalbi
nin üzerine (indirmiştir)....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin
kalbi
ne ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir. ...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-Emîn (Cebrâîl), korkutuculardan olman için, apaçık Arabca bir lisân ile senin
kalbi
ne indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
ne ki uyarıcılardan olasın....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
senin
kalbi
ne, ki (ey Muhammed, onunla) uyaran kimselerden biri olasın...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
n üzerine, tâ ki, sen korkutuculardan olasın....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
ne indirmiştir ki, uyarıcılardan olasın....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyarıcılardan olman için senin
kalbi
ne...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin
kalbi
ne açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
ne; uyarıcılardan olman için,...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyarıcı korkutuculardan olman için, senin
kalbi
nin üzerine (indirmiştir)....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
ne indirdi, uyarıcılardan olasın diye,...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbi
ne ki, uyarıcılardan olasın....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin
kalbi
ne apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-19) 5 Apacik arap diliyle, uyaranlardan olman icin onu Cebrail senin
kalbi
ne indirmistir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu'l-emîn (Melek Cebrail) onu senin
kalbi
ne açık-seçik Arap diliyle indirmiştir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-195) Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin
kalbi
ne indirmiştir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin
kalbi
ne indirmiştir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin
kalbi
ne ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir. ...
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-Emîn (Cebrâîl), korkutuculardan olman için, apaçık Arabca bir lisân ile senin
kalbi
ne indirmiştir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin
kalbi
ne açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların
kalbi
ne soktuk....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
Biz onu, suçlu günahkarların
kalbi
ne işte böyle işlettik....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
Biz onu suçluların
kalbi
ne öyle sokmuşuzdur....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
Biz onu, suçlu günahkarların
kalbi
ne işte böyle işlettik....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
Biz (küfrü) o günahkârların
kalbi
ne Öyle bir sokduk ki, ...
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
İşte böylece onu suçluların
kalbi
ne sokarız....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
İşte böylece onu suçluların
kalbi
ne sokarız da.....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
Biz onu, suçlu günahkârların
kalbi
ne işte böyle geçirip yürüttük....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Ve asbaha fuâdu ummi mûsâ fârigâ(fârigan), in kâdet le tubdî bihî lev lâ en rabatnâ alâ
kalbi
hâ li tekûne minel mu’minîn(mu’minîne)....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
1.
ve asbaha
: ve sabahladı
2.
fuâdu
:
kalbi
, gönlü
3.
ummi
: annesi
4.
mûsâ
: Musa
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Ve Musa (A.S)'ın annesi gönlü boş olarak sabahladı. Mü'minlerden olması için onun
kalbi
ni Bize bağlamasaydık (rabıta kurmasaydık), az daha (durumu) açıklayacaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsâ’nın anasının
kalbi
bomboş kaldı. Eğer biz (çocuğu ile ilgili sözümüze) inancını koruması için
kalbi
ne güç vermeseydik, neredeyse bunu açıklayacaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın anasının yüreğinde yalnızca çocuğunun tasası kaldı. Eğer biz, (vâdimize) inananlardan olması için onun
kalbi
ni pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsâ’nın annesinin
kalbi
, gönlü, zihni bomboş, sabahı sabah etti. Eğer biz, va’dimize inananlardan olması için onunla kalben râbıta kurmamış, iradesini güçlendirmemiş olsaydık, kesinlikle onu ele verecekti....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesinin yüreği (çocuğundan başka bütün düşüncülerden) boş oldu. Eğer (vaadimize) inananlardan olması için
kalbi
ni pekiştirmiş olmasaydık neredeyse onu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi ise, yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü'minlerden olması için
kalbi
üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu(n durumunu) açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsa’nın anasının
kalbi
, evlâd derdinden başka her şeyden boş olarak sabahladı. Eğer vaadimizi tasdik edenlerden olması için
kalbi
ne sabır vermeseydik, az kalsın onu açığa vuracaktı (bu çocuk benimdir, diyecekti)....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nin annesi, gonlu bombos sabahi etti, oglundan baska bir sey dusunemiyordu. Allah'in vadine iyice inanmasi icin
kalbi
ni pekistirmeseydik, neredeyse saraya alinan cocugun kendi oglu oldugunu aciga vuracakti....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın anası ise, yüreği bomboş olarak sabahladı. (Hakk'ın verdiği sözün eninde sonunda gerçakleşeceğine) inananlardan olması için onun
kalbi
ni güçlendirip yatıştırmasaydık, neredeyse olup biteni açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi, gönlü bomboş sabahı etti, oğlundan başka bir şey düşünemiyordu. Allah'ın vaadine iyice inanması için
kalbi
ni pekiştirmeseydik, neredeyse saraya alınan çocuğun kendi oğlu olduğunu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın anasının yüreğinde yalnızca çocuğunun tasası kaldı. Eğer biz, (vâdimize) inananlardan olması için onun
kalbi
ni pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musânın anasının gönlü ise bomboş sabahı etti, az daha onu açıverecekti:
kalbi
ne râbıta vermese idik eğer iymanlılardan olsun diye...
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesinin yüreği ise bomboş sabah etti. Şayet inananlardan olması için
kalbi
ne kuvvet vermeseydik, az daha onu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın anasının yüreği (tasadan) bomboş kalıverdi. Eğer biz, (vaadimize) inananlardan olması için onun
kalbi
ni pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi, gönlü bomboş, sabaha kadar oğlunu düşündü. Eğer biz, vaadimize inananlardan olması için
kalbi
ni iyice pekiştirmemiş olsaydık, saraya alınan çocuğun oğlu olduğunu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi ise, yüreği (fuadü) boşluk içinde sabahladı. Eğer inançlılardan olması için
kalbi
üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu(n durumunu) açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musânın anası — yüreği (evlâdından başka bir şeyden) bomboş olarak — sabahladı. Eğer (Allahın vadine) inananlardan olması için
kalbi
ne (sabr-ü sükûn ile) rabıta vermeseydik az daha onu mutlak açığa vuracakdı. ...
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsâ’nın annesinin gönlü ise, (çocuğundan başka herşeyden) bomboş olaraksabahladı. Eğer (va'dimize) inananlardan olması için
kalbi
ni (sabırla) takviye etmiş olmasaydık, nerede ise onu(n kendi çocuğu olduğunu) açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi, yüreği bomboş sabah etti. Şayet inananlardan olması için
kalbi
ni pekiştirmemiş olsaydık; neredeyse onu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsa'nın validesinin
kalbi
bomboş olarak sabahladı. Eğer inananlardan olsun diye O'nun
kalbi
ne bir rabıta vermese idik az kaldı onu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi gönlü bomboş sabahı etti. Eğer biz, vaadimize inananlardan olması için onun
kalbi
ni iyice pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa’nın annesi
kalbi
bomboş olarak sabah etti. Müminlerden olması için
kalbi
ni pekiştirmemiş olsaydık neredeyse işi açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsâ’nın annesi, çocuğunun Firavun’un eline geçtiğini öğrenince aklı başından gitti, onun dışındaki her şeyi unuttu. Eğer, Biz vâdimize inananlardan olması için
kalbi
ne sabır kuvveti vermeseydik, neredeyse işi açığa vuracak, gidip çocuğa sahip çıkacaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsâ'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı (meraktan çıldıracak oldu). Eğer biz, (va'dimize) inananlardan olması için onun
kalbi
ni iyice pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi ise, yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü'minlerden olması için
kalbi
üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu(n durumunu) açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi ise, aklı başından uçacak gibiydi. Vaadimize inanması için onun
kalbi
ne sebat vermeseydik, neredeyse işi açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsa'nın annesinin
kalbi
ise bomboş bir halde sabahladı. Eğer inananlardan olması için
kalbi
ne bir bağ vermeseydik, onu açığa vuracak bir durumdaydı....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Kitabın sana (
kalbi
ne vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu,) Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen Kitab'ın senin
kalbi
ne bırakılacağını ummazdın. O Rabb'inden bir rahmettir. O halde kâfirlere yardımcı olma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Kitabın sana (
kalbi
ne vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu) rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen bu kitabın senin
kalbi
ne indirileceğini hiç ümid etmiş değildin. O, ancak Rabbinden bir rahmet eseri olarak gönderildi. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!...
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen, o Kitabın, senin
kalbi
ne bırakılacağını ummazdın. Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (Kitap senin
kalbi
ne bırakıldı). O halde kâfirlere arka olma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Kitabın sana (
kalbi
nde vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu,) Senin Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kâfirlere arka olma....
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Allah’a inandık” derler. Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah’ın azabı gibi tutar. Andolsun, Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, “Biz de sizinle beraberdik” derler. Allah, herkesin
kalbi
nde olanı en iyi bilen değil midir?...
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
İnsanlardan kimi vardır ki: "Allah'a inandık" der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. İyi de, Allah, herkesin
kalbi
ndekileri en iyi bilen değil midir?...
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
Insanlardan: «Allah'a inandik» diyenler vardir; ama Allah ugrunda bir ezaya ugratilinca, insanlarin ezasini Allah'in azabi gibi tutarlar. Rabbinizden bir yardim gelecek olursa, and olsun ki,"Dogrusu biz sizinle beraberdik» derler. Allah, herkesin
kalbi
nde olanlari en iyi bilen degil midir?...