Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki kim Cibril'e düşmansa, Bilsin ki O, onu iki eli arasındakileri tasdik edici olarak Allah'ın izni ile senin
kalbin
e çokça indirdi. Müminler için bir hidayet ve müjde olarak....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Kimi insanın, dünya hayatı ile ilgili sözü senin hoşuna gider.
Kalbin
dekine Allah'ı şahit tutar. Oysaki o düşmanların en azılısıdır....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Bu Kitap'ı sana indiren O'dur. O'nun bir kısım ayetleri muhkemdir ki bunlar Kitap'ın anasıdır. Diğer ayetler de muteşabihtir. Böyleyken
kalbin
de eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve kendi anlayışlarına uydurmak için muteşabih ayetlere yönelirler. Oysa onun en doğru te'vilini ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: "Biz O'na iman ettik, bütün ayetler Rabb'imizdendir." derler. Bunu ancak selim akıl sahibi olanlar düşünüp öğüt alır....
Ənam Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Söyleyin bana! Eğer Allah; işitmenizi, görmenizi ve
kalbin
izin idrak etmesini yok etse, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri verebilir?" Bak, ayetlerimizi nasıl çok yönlü açıklıyoruz. Buna rağmen yine de yüz çeviriyorlar....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah, kime hidayeti hak ederse onun
kalbin
i İslam'a açar; kime de sapkınlğı hak ederse göğe çıkmaya çalışıyormuşçasına
kalbin
i daraltır, sıkar. Allah, inanmayanları işte böyle sıkıntı içinde bırakır....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Sizi, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman, Allah'a ve Resul'üne icabet edin. Bilin ki Allah, kişi ile
kalbin
in arasına girer. Kuşkusuz hepiniz O'na dönüp toplanacaksınız....
Hud Suresi, 120. Ayet:
Elçilerin haberlerinden,
kalbin
i kuvvetlendirecek her şeyi sana anlatıyoruz. Bu hususta sana Hakk, müminlere de öğüt ve hatırlatma geldi....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam O'nun yoluna yönelerek, Rabb'ine çağrıda bulunanlarla beraber olmada sabırlı ol. Dünya hayatının çekiciliğine kanarak gözlerini onlardan ayırma.
Kalbin
i zikrimizden gafil kıldığımız, tutkularına uymuş, işi aşırılık olan kimseye boyun eğme. ...
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Kafirler: "Kur'an ona bir defada ve topluca indirilmeli değil miydi?" dediler. Oysaki bu, onu
kalbin
e iyice yerleştirelim diyedir. Onu düzenli bir şekilde pekiştire pekiştire indirdik....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
e. Uyarıcılardan olman için....
Əhzab Suresi, 32. Ayet:
Ey Nebi'nin hanımları! Siz diğer kadınlardan biri değilsiniz. Eğer takvalıysanız, yabancı erkeklerle edalı bir üslupla konuşmayın. Zira
kalbin
de kötülük olan bir kimse buna yanlış anlam yükleyebilir. Sözün maruf olanını söyleyin....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
O kimseler, kendilerine görevli kılınmış, yetki verilmiş bir kimse gelmediği halde, Allah'ın ayetleri hakkında tartışırlar. Bu da Allah'ın yanında da insanların yanında da büyük bir kızgınlığa neden olur. İşte böyle! Allah, her büyüklük taslayanın
kalbin
i mühürler....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Onlar, senin için "Allah'a karşı yalan uydurdu." diyorlar. Oysaki Allah dilerse senin
kalbin
i de mühürler. Batılı yok eder. Ve kelimeleriyle hakkı gerçekleştirir. O, göğüslerde olanı çok iyi bilendir....
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Hevasını, ilahlaştıran kimseyi gördün mü? Allah, bir bilgiye dayalı olarak, onu sapkınlıkta bıraktı. Ve onun kulağını ve
kalbin
i mühürledi. Gözlerine perde çekti. Artık Allah'tan başka kim onu doğru yola iletebilir? Öğüt almıyor musunuz?...
Fəth Suresi, 4. Ayet:
İmanları artsın diye, inananların
kalbin
e sükunet indiren O'dur. Göklerin ve yerin güçleri Allah'ındır. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Hucurat Suresi, 14. Ayet:
Bedevi Araplar, "İnandık." dediler. De ki: "Siz inanmadınız, fakat teslim olduk, deyin. Çünkü henüz iman
kalbin
ize girmedi. Eğer Allah'a ve Resul'üne itaat ederseniz, O, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez." Kuşkusuz Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Təğabun Suresi, 11. Ayet:
Allah'ın izni dışında hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a iman ederse, Allah, onun
kalbin
i doğruya yöneltir. Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
(Bu kayma ve kendine zulmetme üzerine büyük bir pişmanlık duyup tevbe eden) Âdem, Rabbinden (gelen ve onun
kalbin
e ilka olunan) kelimeleri karşılayıp aldı. Allah da onun tevbesini kabul etti. Çünkü tevbeyi çokça kabul eden ve çokça merhamette bulunan ancak O'dur....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
1.
kul
: de
2.
men
: kim
3.
kâne
: oldu
4.
aduvven
: düşman
<...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Kim Cibril'e düşman oldu ise (ona) de ki: “Halbuki muhakkak ki o (Cebrail a.s), onların ellerindeki (kitapları) tasdik eden O (Kur'ân'ı), Allah'ın izniyle, mü'minlere bir hidayet (rehberi) ve müjde olarak senin
kalbin
e indirdi.”...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin
kalbin
e indirmiştir.”...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Kim Cibrîl'e düşmansa iyi bilsin ki o, Allah'ın izniyle evvelce inen kitapların doğruluğunu bildiren, inananlara doğru yolu gösteren ve bir müjdeci olan Kur'ân'ı, senin
kalbin
e indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin
kalbin
e bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Sen: 'Cebrâil’e düşman olan, Allah’ın düşmanıdır. Çünkü, Kur’ân’ı Allah’ın bilgisi, planı dahilinde Allah’ın iradesiyle senin
kalbin
e, hafızana, Cebrâil bölüm bölüm indirip yerleştirdi. Daha önceki kutsal kitaplara âit içinde nakledilenleri tasdik eden mü’minlere hidayet rehberi olan ve müjdeler getiren Kur’ân’ı indirdi.' beyanımızı insanlara söyle....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: 'Kim Cibril'e düşman olursa, (bilsin ki) o bunu (Kur'an'ı) Allah'ın izniyle, daha önce gelmiş olanları doğrulayıcı, iman edenler için de bir hidayet rehberi ve müjde olarak senin
kalbin
e indirdi....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin
kalbin
e indiren O'dur....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Ey Rasûlüm söyle: Her kim Cibrîl’e düşman ise, kininden helâk olsun. Gerçekten Cibrîl, daha önce indirilen kitabları tasdik etmekte olan Kur’an’ı, Allah’ın izniyle senin
kalbin
e indirdi; ve Kur’an-ı Kerim, doğru yol gösterici, müminlere derecelerle kurtuluşu müjdeleyicidir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki, «Cebrail'e dusman olan kimse Allah'a dusmandir", cunku O, Kuran'i Allah'in izniyle kendinden oncekini tasdik ederek, yol gosterici ve inananlara mujdeci olarak senin
kalbin
e indirmistir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Kim Cibril'e düşmansa (bilsin ki) o kendinden önceki kitapları tasdîk eden, inananlar için doğru yolu gösteren ve aynı zamanda müjde olan Kur'ân'ı Allah'ın izniyle Senin
kalbin
e indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki, 'Cebrail'e düşman olan kimse Allah'a düşmandır', çünkü O, Kuran'ı Allah'ın izniyle kendinden öncekini tasdik ederek, yol gösterici ve inananlara müjdeci olarak senin
kalbin
e indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki Allah'ın izniyle Kur'an'ı senin
kalbin
e bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Şunu de: 'Kendinden öncekileri doğrulayıcı, inananlara yol gösterici ve müjde olarak ALLAH'ın izniyle bunu
kalbin
e indiren Cibril'e her kim düşman olursa,...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Söyle, her kim Cibrile düşman ise bilsin ki o, o Kur'anı senin
kalbin
üzerine Allahın iznile indirdi, önündekileri tasdıklayıcı ve mü'minlere bir hidayet ve bişaret olmak için...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Söyle: «Her kim Cebrail'e düşman ise kendisinden öncekileri doğrulayan ve müminlere bir hidayet ve müjde olan Kur'an'ı senin
kalbin
e Allah'ın izniyle o indirdi....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Söyle; her kim Cebrail'e düşman ise iyi bilsin ki, Kur'ân'ı senin
kalbin
e Allah'ın izniyle kendinden önceki vahiyleri onaylayıcı, müminlere hidayet ve müjde kaynağı olmak üzere o indirdi....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki; «Kim Cebrail'e düşman olursa - ki O Allah'ın izni ile Kur'an'ı, O'na inanmayanın elleri arasındaki Tevrat'ı onaylayıcı, müminlere yol gösterici ve müjde kaynağı olarak senin
kalbin
e indirdi :...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Cebrail'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (kitabı) Tanrı'nın izniyle kendinden öncekileri (bence: yanınızda olanı / olanları) doğrulayıcı ve inançlılar için hidayet ve müjde verici olarak senin
kalbin
e indiren O'dur. (A.Bulaç)...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
(Habîbim) de ki: «Kim Cebrâîle düşman olursa» (kahrından gebersin!). Çünkü kendinden evvelki (Kitab) ları tasdik edici (ve doğrultucu) ve mü'minler için ayn-ı hidâyet ve müjde olan (Kuran) ı Allahın izni ile senin
kalbin
in üstüne o indirmişdir. ...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
(Ey Resûlüm!) De ki: 'Kim Cebrâîl’e düşman ise, artık şübhesiz (bilsin) ki onu (o Kur’ân’ı) senin
kalbin
e, Allah’ın izniyle, kendinden önceki (kitab)ları tasdîk edici ve mü’minler için bir hidâyet ve müjde olmak üzere o (Cebrâîl) indirmiştir.'...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki; kim Cebrail'e düşmansa (bilsin ki; ) elinin önündekileri tasdik eden, mü'minler için hidayet ve müjde olan senin
kalbin
e Allah'ın izniyle o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
(Ey peygamber, onlara) şunu anlat: Kim ki, Allah'ın izniyle senin
kalbin
e, önceki çağlarda indirdiklerini doğrulayan, inananlara bir muştu ve rehber olan bu (ilahi kelam)ı indirdiği için Cebrail'e düşmanlık besliyorsa;...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: «Her kim Cibrîl'e düşman olmuş ise (kahrolsun).» Çünkü Kur'an'ı önündeki kitapları musaddık ve mü'minler için bir hidâyet ve bir beşaret olmak üzere Allah Teâlâ'nın izniyle senin
kalbin
üzerine indiren, şüphe yok ki O'dur....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: “Kim Cebrâil'e düşman olursa, iyi bilsin ki bu Kur'an'ı Allah'ın izniyle senin
kalbin
e o indirmiştir. O Kur'an ki, önceki kitapları tasdik edicidir, müminler için hidayet kaynağı ve müjdedir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: -Cebrail’e düşman olan bilsin ki O, daha önceki kitapları doğrulayan, mü’minler için yol gösterici ve müjde olan Kur’an’ı Allah’ın izniyle senin
kalbin
e indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Kim Cebrâil’e düşman ise iyi bilsin ki, bu Kur’ân’ı daha önceki kitapları tasdik etmek, inananlar için bir rehber ve müjde olmak üzere, Allah’ın izniyle senin
kalbin
e o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Allâh'ın izniyle Kur'ân'ı kendinden öncekini doğrulayıcı ve inananlara yol gösterici ve müjdeci olarak senin
kalbin
e indirdiği için, kim Cebrâil'e düşman olursa,...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: «Cibril'e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten o Kitabı, Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin
kalbin
e indiren O'dur....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: Kim Cebrail'e düşman ise, bilsin ki, senin
kalbin
e Kur'ân'ı Allah'ın izniyle, daha öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde olarak o indirmiştir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Kim Cebrail'e - ki o, Allah'ın izniyle Kur'an'ı kendinden öncekini doğrulayıcı, insanlara yol gösterici ve müjde olarak senin
kalbin
e indirmiştir - düşman kesilirse,...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve insanlardan, dünya hayatında sözü senin hoşuna giden kimseler vardır. Ve
kalbin
de olana, Allah'ı şahit tutar, (oysa) O, hasımların (düşmanların) en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de
kalbin
dekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki dünya yaşayışı hakkında söylediği söz, seni şaşırtır, imrendirir,
kalbin
dekine de Allah'ı tanık tutar. Halbuki o, düşmanların en yamanı, en inatçısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi
kalbin
de olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözü senin hoşuna gider ve o
kalbin
dekine Allâh'ı da şahit tutar. . . Oysa o, düşmanlarının en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan bazılarının dünya hayatı ile ilgili sözleri senin hoşuna gider.
Kalbin
deki, kafasındaki düşüncelerinde de samimi olduğuna Allah’ı şâhit tutar. Üstelik tartışmada da hayli usta, Allah’a isyanda musır, yalancı, hilekâr, azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatıyla ilgili sözleri senin hoşuna gider ve
kalbin
de olana Allah'ı şahit tutar. Gerçekte ise o düşmanların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve
kalbin
dekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan bir kısmı vardır ki, onun bu dünya hayatına ait fasih sözü hoşuna gider ve sözü,
kalbin
de olana uygundur, diye yemin ederek Allah’ı şahid tutar. Halbuki o, düşmanların en şiddetlisidir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
(204-20) 5 Dunya hayatina dair konusmasi senin hosuna giden, pek azili dusman iken,
kalbin
de olana Allah'i sahid tutan, isbasina gecince, yeryuzunde bozgunculuk yapmaga, ekin ve nesli yok etmege cabalayan insanlar vardir. Allah bozgunculugu sevmez....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatı hakkındaki sözü beğenmene yol açar ve
kalbin
de olana Allah'ı şahit tutar. Halbuki o (din) düşmanlığı güdenlerin en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
(204-205) Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken,
kalbin
de olana Allah'ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi
kalbin
de olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Dünya hayatı hakkında, sözleri senin hoşuna giden bazı kişiler var. Azılı bir düşman olduğu halde
kalbin
de olana ALLAH'ı tanık tutar....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Nas içinden kimi de vardır ki dünya hayatı hakkında sözleri seni imrendirir bir de
kalbin
dekine Allahı şahid tutar, halbuki o islâm hasımlarının en yamanıdır...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözü seni imrendirir ve o,
kalbin
dekine Allah'ı şahit tutar. Oysa o, İslam düşmanlarının en azılısıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o
kalbin
dekine Allah'ı şahit tutar. Halbuki O, İslâm düşmanlarının en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Kimi insan var ki, dünya hayatı ile ilgili konuşması hoşunuza gider ve en amansız düşman olduğu halde
kalbin
deki duyguların samimi olduğuna Allah'ı şahit gösterir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve
kalbin
dekine rağmen Tanrı'yı şahit getirir. Oysa o azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öyle kimse vardır ki, onun (bu) dünyâ hayaatına âid sözü hoşuna gider ve o,
kalbin
de olana Allahı şahid getirir. Halbuki o, düşmanların en yamanıdır. ...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve insanlardan öylesi vardır ki, dünya hayâtına dâir sözü (senin) hoşuna gider.(Sözlerinin kendi)
kalbin
de olana (muvâfık olduğuna) da Allah’ı şâhid tutar; hâlbuki o, düşmanların en şiddetlisidir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki; dünya hayatına dair sözü senin hoşuna gider. Ve Allah'ı
kalbin
de olana şahid tutar. Halbuki o, düşmanların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, bu dünya hayatı hakkındaki görüşleri senin hoşuna gider; (dahası)
kalbin
dekilere Allah'ı şahit tutar, üstelik tartışmada son derece ustadır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
Ve nâstan bazıları vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözü senin hoşuna gider. Ve
kalbin
de olana Allah'ı şahit tutar. Halbuki o pek katı husumet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı bir düşman iken,
kalbin
de olana Allah’ı şahit tutan,...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi var ki, dünyâ hayâtına dair sözü, senin hoşuna gider.
Kalbin
de olan (samimi düşüncelerini söylediğin)e Allâh'ı şâhid tutar. Oysa o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
insanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve
kalbin
dekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna gider. Üstelik
kalbin
dekine Allah'ı şahit tutar. Oysa düşmanlıkta o pek yamandır!...
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o,
kalbin
dekine Allah'ı tanık tutar. Oysa ki o, düşmanların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
(204-20) 5 Dunya hayatina dair konusmasi senin hosuna giden, pek azili dusman iken,
kalbin
de olana Allah'i sahid tutan, isbasina gecince, yeryuzunde bozgunculuk yapmaga, ekin ve nesli yok etmege cabalayan insanlar vardir. Allah bozgunculugu sevmez....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
(204-205) Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken,
kalbin
de olana Allah'ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
ALLAH yaptığınız kasıtsız yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz; ancak
kalbin
izdeki gerçek niyetinizden sorumlu tutar. ALLAH Bağışlayandır, Şefkatlidir....
Bəqərə Suresi, 225. Ayet:
Allah, sizi yeminlerinizde bilmeyerek ettiğiniz lağıv (herhangi bir kasıt olmadan, kanaate göre yanlış yere yapılan yemin)dan sorumlu tutmaz. Fakat
kalbin
izin kazandığı yalan yere yapılan yeminden sorumlu tutar. Allah çok bağışlayıcıdır, çok halimdir....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (
kalbin
izden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah
kalbin
izden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kulla...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Tanrı, sizin onları (
kalbin
izden geçirip) anacağınızı bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin. Bekleme süresi (ecelih) tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki elbette Tanrı
kalbin
izden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, kuşkusuz Tanrı bağışlayandır...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(İddeti bekleyen) Kadınları nikâhlamak istediğinizi (onlara) sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (
kalbin
izden geçirip) anacağınızı bilmiştir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin; bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikâh bağını bağlamaya kesin karar vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah
kalbin
izden geçeni bilmektedir. Artık ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (k...
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
1.
hâfizû
: koruyucu, gözetici olun
2.
alâ
: üzerine
3.
es salavâti
: mürşide ulaştıktan sonra, müridin nefsinin
kalbin
e girmeye başlayan Allah'tan gelen 3. nur (ilk ikisi rahmet ve fazldır)
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Yalnız Allah rızâsı için gönül hoşluğu ile bir ödünç verecek kimdir ki, Allah ona kat kat mükâfatını versin? Allah kimini daraltır (da hayra koşmaz). Kiminin de
kalbin
i genişletir (de ödünç vermeye koşar) Siz hesap vermek için ona döndürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Nebileri onlara dedi ki: "Muhakkak ki onun hükümranlığının işareti, o tabutun (
kalbin
- şuurun) size gelmesidir. Ki onun içinde Rabbinizden bir sekine (iç huzuru - ferahlık), Musa ve Harun neslinden bir geriye kalan (ilim) vardır. Onu melâike (nefsinizdeki Esmâ kuvveleri) getirecektir. Muhakkak ki bunda kesin açık bir işaret vardır, eğer iman ehli iseniz. "...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Eğer yolculuk halinde olur da yazacak birini bulamazsanız, o takdirde, alınan rehinler yeter. Birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, emaneti ödesin; Rabb'i olan Allah'tan korksun. Tanıklığı gizlemeyin. Onu gizleyen, kalbi günaha batmış/kendi
kalbin
e kötülük etmiş biridir. Allah, yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmektedir....
Ali-İmran Suresi, 126. Ayet:
Allah bunu sırf müjde olsun ve
kalbin
iz iyice yatışsın diye yapmıştır, imdad ve yardım ancak o yegâne galib ve hikmet sahibi Allah katındandır....
Ali-İmran Suresi, 126. Ayet:
ALLAH bunu,
kalbin
izi yatıştıracak bir müjde olsun diye anlatıyor. Zafer, yalnızca Güçlü ve Bilge olan ALLAH katındandır....
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Hakkinda hicbir delil indirmedigi seyi Allah'a ortak kosmalarindan oturu, inkar edenlerin
kalbin
e korku salacagiz. Onlarin varacagi yer cehennemdir. Zalimlerin duragi ne kotudur!...
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koşmalarından ötürü, inkar edenlerin
kalbin
e korku salacağız. Onların varacağı yer cehennemdir. Zalimlerin durağı ne kötüdür!...
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Hakkında hiç bir delil indirmediği şeyi Allah’a şirk koştukları için kafirlerin
kalbin
e korku salacağız. Onların varacağı yer ateştir. Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey imân edenler! Yola çıkıp seyahatte ölen veya savaşlarda öldürülen kardeşleri için, «yanımızda olsalardı ne ölür, ne de öldürülürlerdi» diyen inkarcılar gibi olmayın ki, Allah bunu onların
kalbin
de hasret olarak bıraksın. Allah hem diriltir, hem öldürür. Allah yaptıklarınızı görüp bilendir....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
-Ey iman edenler! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri için “yanımızda kalsalardı ölmez ve öldürülmezlerdi” diyen kafirler gibi olmayın. Allah, bunu onların
kalbin
de yakıp kavuran bir dert kılmak için ortaya koymuştur. Yaşatan da öldüren de Allah’tır. Allah, yaptıklarınızı görmektedir....
Ali-İmran Suresi, 174. Ayet:
Sonra da kendilerine hiç bir keder dokunmaksızın Allah’dan bir nimet ve kazançla Bedir’den döndüler. Böylece Allah’ın rızasına uymuş bulundular. Allah çok büyük bir lütuf ve ihsan sahibidir. (Uhud savaşından dönüşte Ebû Süfyan, daha önce yapılan Bedir savaşının intikamını almak maksadıyla Hz. Peygamber Aleyhisselâm Efendimize şöyle demişti: “- Bedir savaşının yıl dönümünde yine aynı yerde buluşalım ve savaşalım.” Peygamber Efendimiz; “İnşallah”, buyurmuştu. O gün gelince, Ebû Süfyan ordusu ile s...
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı kıldınızmı, gerek ayakta, gerek oturarak, gerekse yanlarınız üzerine bulunurken Allah'ı anın, (korkuyu atıp)
kalbin
iz yatışınca da tam olarak namazı kılın. Çünkü namaz belirli vakitlerde mü'minler üzerine farz kılınmıştır....
Nisa Suresi, 147. Ayet:
Eğer siz şükrederseniz ve âmenû olursanız (yaşarken Allah'a ulaşmayı dilerseniz ve mürşidinize ulaşıp tâbî olursanız, böylece
kalbin
izin içine îmân yazılıp mü'min olursanız), Allah size azap etmez. Ve Allah Şâkir'dir (şükrün karşılığını verendir), Alîm'dir (en iyi bilendir)....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalbin
de nifak hastalığı olanların, içlerinden: "Ne olur ne olmaz, başımıza bir felâket gelebilir, şimdiki durumumuz değişebilir, onun için biz tedbirimizi alalım." diyerek, kâfirlerle dost olmak için onların yanına girip çıktıklarını görürsün. Umulur ki Allah yakında bir zafer ihsan eder veya Kendi tarafından peygamberi vasıtasıyla münafıkların maskelerini düşürme gibi bir başka durum ortaya çıkar da, Onlar içlerinde gizledikleri bu nifaktan dolayı pişman olurlar....
Ənam Suresi, 110. Ayet:
1.
ve nukallibu
: ve çeviririz, döndürürüz
2.
ef'idete-hum
: onların fuad hassaları (nefslerinin
kalbin
in idrak hassaları)
3.
ve ebsâre-hum
: ve onların basiretleri, kalp gözünün görme hassaları
Ənam Suresi, 110. Ayet:
Ve onların fuad hassalarını (nefsin
kalbin
in idrak hassalarını) ve basiretlerini (nefsin kalp gözünün görme hassalarını) evvelce O'na inanmadıkları (mü'min olmadıkları) ilk zamanki hallerine çeviririz. Onları, azgınlıkları içinde şaşkın bırakırız....
Ənam Suresi, 122. Ayet:
Olu iken
kalbin
i diriltip, insanlar arasinda yururken onunu aydinlatacak bir nur verdigimiz kimsenin durumu, karanliklarda kalip cikamayan kimsenin durumu gibi midir? Kafirlere de, isledikleri guzel gosterilmistir....
Ənam Suresi, 122. Ayet:
Ölü iken
kalbin
i diriltip, insanlar arasında yürürken önünü aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp çıkamayan kimsenin durumu gibi midir? Kafirlere de, işledikleri güzel gösterilmiştir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun
kalbin
i İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi
kalbin
i iyice daraltır. Allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah, kime hidayet etmeği dilerse, İslâma onun göğsünü açar, gönlüne genişlik verir. Her kimi de sapıklığa bırakmak isterse, onun
kalbin
i öyle daraltır sıkıştırır ki, iman teklifi karşısında göğe çıkacakmış gibi (zorlukta) olur. Allah, iman etmiyenler üzerine, böyle azab bırakır....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi dogru yola koymak isterse onun
kalbin
i Islamiyet'e acar, kimi de saptirmak isterse, goge yukseliyormus gibi,
kalbin
i dar ve sikintili kilar. Allah Boylece, inanmayanlari kufur batakliginda birakir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi doğru yola eriştirmeyi dilerse, onun
kalbin
i İslâm'a açar. Kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi göğsünü daraltıp sıkıştırır. İşte böylece Allah imân etmiyenler üzerine murdarlık ve rüsvaylık, azâb ve ıztırab getirir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi doğru yola koymak isterse onun
kalbin
i İslamiyet'e açar, kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi,
kalbin
i dar ve sıkıntılı kılar. Allah böylece, inanmayanları küfür bataklığında bırakır....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun
kalbin
i İslâm'a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi
kalbin
i iyice daraltır. Allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Hasılı Allah her kimi hidayetine irdirmek isterse, islâma sinesini açar, gönlüne genişlik verir, her kimi de dalalete bırakmak isterse onun da
kalbin
i daraltır öyle sıkıştırır ki sanırsın öfkesinden göke çıkacak, iymana gelmezleri Allâh o murdarlık içinde hep böyle bırakır...
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah, her kimi doğru yola erdirmek isterse, onun gönlünü islama açar. Her kimi de sapıklığa bırakmak isterse onun
kalbin
i daraltır, öyle sıkıştırır ki, sanırsın öfkesinden göğe çıkacak. Allah imana gelmeyenleri o murdarlık içinde hep böyle bırakır....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kime doğru yolu gösterir, îmana muvaffak ederse onun göksünü islâm için açar (genişletir). Kimi de sapıklıkda bırakmak dilerse onun da
kalbin
i son derece daraltır, sıkar. O, (İslâmı kabul hususunda) gûyâ zorla göğe çıkacakmış gibi (kendinde bir imkânsızlık ve) zahmet (görür). Allah îman etmeyeceklerin üstüne işte böyle murdarlık çökertir. ...
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah, kimi hidayete erdirmek isterse; onun
kalbin
i İslam'a açar. Kimi de saptırmak isterse; onu da göğe doğru yükseliyormuş gibi
kalbin
i daraltır, sıkar. Allah; iman etmeyenlerin üstüne, işte böylece murdarlık çökertir....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Allah kimi doğru yola ulaştırmak isterse,
kalbin
i (Ona) teslim olma arzusuyla genişletir; kimin de sapmasına izin verirse onun
kalbin
i daraltır ve sıkıştırır, adeta göklere tırmanıyormuş gibi: böylece Allah, inanmayanları dehşete düşürür....
Ənam Suresi, 125. Ayet:
Hasılı Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun
kalbin
i İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü sanki o kişi gökte yükseliyormuşcasına dar ve tıkanık yapar. İşte Allah böylece, imana gelmeyenlere rüsvaylık verir....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
(Bu), kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta
kalbin
de bir şüphe olmasın....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Bu sana indirilen bir kitaptır, Kur’ân’dır. İnsanları Kur’ân ile uyarırken, mü’minlere öğütler verirken, bu kitaptan dolayı
kalbin
de bir şüphe, göğsünde bir sıkıntı olmasın....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Sana bir Kitap indirildi. Onunla insanlari uyarman ve inananlara ogut vermen icin
kalbin
e bir darlik gelmesin....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Sana bir Kitap indirildi. Onunla insanları uyarman ve inananlara öğüt vermen için
kalbin
e bir darlık gelmesin....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
(Bu), kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta
kalbin
de bir şüphe olmasın....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Bu bir kitaptır ki, bununla korkutasın diye ve mü'minlere bir mev'ize olarak sana indirilmiştir.Bundan dolayı senin
kalbin
de sakın bir sıkıntı olmasın....
Əraf Suresi, 43. Ayet:
1.
ve neza'nâ
: ve çekip aldık
2.
mâ
: şey
3.
fî sudûri-him
: onların göğüslerinde
4.
min
: ...den
Əraf Suresi, 43. Ayet:
Onların göğüslerinde, (nefsin
kalbin
deki) afetlerinden ne varsa çekip aldık. Onların altlarından nehirler akar. “Bizi buna hidayet eden Allah'a hamdolsun. Allah'ın, bizi hidayete erdirmesi olmasaydı, biz hidayete ermezdik. Andolsun ki Rabbimizin resûlleri hak ile gelmiştir.” dediler. “Yapmış olduklarınızdan dolayı varis kılındığınız cennet işte budur.” diye nida olunurlar....
Əraf Suresi, 203. Ayet:
Ve onlara bir âyet getirmediğin zaman “Onu derleyip toplasaydın (bir âyet düzseydin) olmaz mıydı?” dediler. De ki: “Rabbimden bana ne vahyolunursa ben ancak ona tâbî olurum.” Bu, Rabbinizden basiretler (kalp gözlerinizin görmesini sağlayacak olan yardımlar)dır. Ve hidayete erdiren (Allah'a ulaştıran)dır. Ve mü'min olan (
kalbin
e îmân yazılan) bir kavim için rahmettir....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana sorarlar
2.
an el enfâli
: ganimetlerden
3.
kul el enfâlu
: de ki, ganimetler
4.
li allâhi
...
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla
kalbin
iz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allah bunu sadece bir müjde olsun ve
kalbin
iz bununla yatışsın diye yapmıştı. Yardım ancak Allah katındandır. Allah yücedir, hakimdir....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla
kalbin
iz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allah bunu (meleklerle yardımı) sadece müjde olsun ve onunla
kalbin
iz yatışsın diye yapmıştı. Zaten yardım yalnız Allah tarafındandır. Çünkü Allah mutlak galiptir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allah bu yardımı sırf müjde olması ve onunla
kalbin
izin iyice yatışması için yapmıştı. Yardım ancak Allah katındandır. Çünkü Allah Azîz'dir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allâh bunu ancak müjde olsun (sevinesiniz) ve
kalbin
iz bununla yatışsın (güvene ve huzûra kavuşsun) diye yapmıştı. Yardım, yalnız Allâh katındandır. Allâh dâimâ üstün, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Ənfal Suresi, 11. Ayet:
Kendisinden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama bürüyüp yatıştırıyordu. (Susuzluğun oluşturduğu bunalımdan) sizi temizlemek, şeytanın pisliğini (umutsuzluğu) sizden savmak,
kalbin
izi ikna etmek ve ayaklarınızı pekiştirmek için üzerinize gökten su indiriyordu....
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
İşte o anda Rabbin meleklere: 'Ben sizinle beraberim. İman edenlere savaşta destek olun, muharebe alanında tutundurun. Ben, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin aklına,
kalbin
e korku yerleştireceğim. Onların boyunlarının üstüne üstüne vurun. Parmaklarını biçin.' diye vahyediyordu....
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
O an Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: -Ben sizinle bereberim, iman edenlere sebat verin! Ben kafirlerin
kalbin
e korku salacağım. Siz de boyunlarını vurun, parmaklarını doğrayın!...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar, sizi diriltecek, size can verecek şeylere çağırdıkları zaman Allah'a ve Peygambere icâbet edin ve bilin ki Allah, hiç şüphe yok, insanın kendisiyle
kalbin
in arasına girer ve hiç şüphe yok ki onun tapısında toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman Allah'ın ve Peygamber'in çağrısına olumlu karşılık verin. Bilin ki Allah kişiyle
kalbin
in arasına girer ve siz O'nun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Sizi kendinize hayat verecek şeylere da'vet ettiği zaman Resuliyle Allaha icabet edin ve bilin ki Allah hakıkaten kişi ile
kalbin
in arasını gerer, ve siz hakıkaten hep ona haşrolunacaksınız...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Siz ey imana erişenler! Her ne zaman sizi, size hayat verecek bir işe çağırırsa, Allahın ve (dolayısıyla) Elçinin bu çağrısına icabet edin; ve bilin ki, Allah insanla
kalbin
in (meyilleri) arasına müdahale etmektedir; ve sonunda Onun katında bir araya getirileceksiniz....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Size hayat verecek şeye çağırdığı zaman, Allah'a da, Resulüne de cevap verin. Bilin ki Allah kişiyle
kalbin
in arasına girer ve siz Onun huzurunda toplanırsınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman sahipleri! Sizi, size hayat verecek şeye çağırdığında, Allah'a da resule de "Buyur deyin!" Şunu da bilin ki, Allah kişi ile
kalbin
in arasına sokulur ve bilin ki en son O'nun huzurunda haşredileceksiniz....
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey Nebî (Peygamber)! Esirlerden elinizin altında bulunanlara de ki: “Eğer Allah,
kalbin
izde hayır olduğunu bilirse; size, sizden alınanlardan daha hayırlısı verilir ve size mağfiret eder. Ve Allah; Gafur'dur, Rahîm'dir.”...
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah sizin
kalbin
izde bir hayır (imân ve irfan ortamı) bulunduğunu bilirse, sizden alınanın daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir....
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey peygamber, elinizde bulunan esirlere de ki: 'ALLAH
kalbin
izde bir iyilik bilse, yitirdiklerinizden daha iyisini size verir ve sizi bağışlar. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir....
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey peygamber; elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah
kalbin
izde hayır olduğunu bilirse; sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar. Ve Allah, Gafur'dur, Rahim'dir....
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
-Ey Peygamber, elinizde bulunan esirlere: -Allah
kalbin
izde bir iyilik bulursa, size sizden alınanın daha hayırlısını verir. Sizi bağışlar, Allah bağışlayandır, merhamet edendir, de!...
Ənfal Suresi, 70. Ayet:
Ey Peygamber! Elinizdeki esirlere de ki: Allah sizin
kalbin
izde bir hayır bulunduğunu bilirse, sizden alınanın daha hayırlısını size verir; üstelik sizi bağışlar. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer siz ona (Peygamber'e) yardım etmezseniz, Allah ona yardım eder. Hani o kâfirler, onu Mekke'den çıkardıkları vakit sadece iki kişiden biri iken, ikisi de mağarada bulundukları sırada arkadaşına «Üzülme, çünkü Allah bizimledir.» diyordu. Allah onun
kalbin
e sükûnet ve kuvvet indirmişti ve onu görmediğiniz bir orduyla desteklemişti. Kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın kelimesidir. Ve Allah güçlüdür, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Peygamber'e yardım etmezseniz, biliniz ki, kâfirler O'nu Mekke'den çıkardıklarında iki kişiden biri olarak mağaradayken Allah O'na yardım etmişti. Hani O arkadaşına «Üzülme, Allah bizimle beraberdir» diyordu. Allah O'nun
kalbin
e güven duygusu indirmiş, kendisini göremediğiniz askerler ile desteklemiş, böylece kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın sözüdür. Allah üstün iradelidir ve her yaptığı yerindedir....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Eğer siz ona (Resulüme) yardım etmezseniz (hatırlayın o demleri ki) kâfirler onu (Mekkeden) çıkardıkları (hicretine sebeb oldukları) zaman bizzat Allah ona yardım etmişdi. (Yine de O, nusretini esirgemez. O demler öyle demlerdi ki Resûlüllâh ancak) ikinin ikincisinden ibâretdi (Hakdan başka mededkâr! yokdu. O zaman onlar («Sevr» dağının tepesindeki) mağaradaydılar. Peygamber, o vakit arkadaşına (Ebû Bekir-is Sıddıyka): «Tasalanma. Allah, hiç şübhe yok, bizimle beraberdir» diyordu. Allah o (arkad...
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların
kalbin
e nifak (iki yüzlülük) soktu....
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların
kalbin
e nifak (iki yüzlülük) soktu....
Tövbə Suresi, 77. Ayet:
Allah'a verdikleri sözden döndükleri ve yalan söyledikleri için, Allah kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların
kalbin
e nifak sokmuştur....
Tövbə Suresi, 106. Ayet:
(Savaşa gitmeyenlerin) diğer bir kısmı da Allah’ın emrine bırakılmış kimselerdir; onlara ya azâb eder, ya da (hikmetine binâen, kendi lütfundan) tevbelerini kabûl eder. Çünki Allah, Alîm (onların
kalbin
de olanı hakkıyla bilen)dir, Hakîm (hükmettiği her işte hikmetli olan)dır....
Tövbə Suresi, 108. Ayet:
Ebediyyen orada namaz kılma (ikâme etme). İlk günden takva üzerine tesis edilen (kurulan) mescid, orada namaz kılmak için elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi (
kalbin
i temizlemeyi, arınmayı) seven adamlar vardır. Ve Allah, temizlenmiş (arınmış) olanları sever....
Yunus Suresi, 57. Ayet:
Ey insanlar! Size, Rabbinizden öğüt (vaaz) ve göğsünüzde olana (nefsinizin
kalbin
deki hastalıklara) şifa ve mü'minlere hidayet ve rahmet gelmiştir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Putperestlerin: «Ona bir hazine indirilmeli veya yaninda bir melek gelmeli degil miydi?» demelerinden senin
kalbin
daralir ve belki de sana vahyolunanin bir kismini terkedecek olursun. Sen ancak bir uyaricisin, Allah her seye vekildir....
Hud Suresi, 12. Ayet:
Putperestlerin: 'Ona bir hazine indirilmeli veya yanında bir melek gelmeli değil miydi?' demelerinden senin
kalbin
daralır ve belki de sana vahyolunanın bir kısmını terkedecek olursun. Sen ancak bir uyarıcısın, Allah her şeye vekildir....
Hud Suresi, 70. Ayet:
(İbrâhîm), ellerinin buna uzanmadığını görünce onları (n durumundan) hoşlanmadı, onlardan
kalbin
e bir nev'i korku gizledi. Onlar: «Korkma, dediler, çünkü biz Luut kavmine gönderildik». ...
Hud Suresi, 70. Ayet:
Ama misafirlerinin ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onların bu hali hoşuna gitmedi ve onlardan kuşkulandı,
kalbin
e bir korku girdi. "Korkma!" dediler. "Çünkü biz aslında Lût kavmini imha etmek için gönderildik."...
Hud Suresi, 74. Ayet:
(74-75) Vaktaki İbrâhim’in
kalbin
den korku geçip gitti ve ona müjde geldi, hemen tuttu Lût’un halkı hakkında bizimle mücadeleye başladı. Çünkü İbrâhim çok yumuşak huylu, yufka yürekli ve kendisini Allah’a teslim eden bir kuldu....
Hud Suresi, 75. Ayet:
(74-75) Vaktaki İbrâhim’in
kalbin
den korku geçip gitti ve ona müjde geldi, hemen tuttu Lût’un halkı hakkında bizimle mücadeleye başladı. Çünkü İbrâhim çok yumuşak huylu, yufka yürekli ve kendisini Allah’a teslim eden bir kuldu....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
nisvetun
: kadınlar
3.
fî el medîneti
: şehirde
4.
emre'etu el azîzi
: azîzin (vezirin) ha...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki kadınlar: “Azîzin (vezirin) hanımı, onun (emrinde) olan (kölesi) genç delikanlıyı elde etmek istiyor. Aşk onun
kalbin
e işlemiş. Biz, gerçekten onu apaçık bir sapıklıkta görüyoruz.” dedi(ler)....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki kadınlar, azîzin karısı, kölesinden murât almak istemiş, sevgi, bütün
kalbin
i kaplamış, görüyoruz ki o, apaçık bir sapıklıkta dediler....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusufun sevdası onun
kalbin
e işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
O şehirdeki kadınlar arasında yayıldı: "Aziyz'in karısı hizmetlisini ayartmak istemiş! Yusuf'un muhabbeti
kalbin
in içine işlemiş! Apaçık sapıklık içinde görüyoruz onu!"...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki bir takım kadınlar da dediler ki: “- Vezir’in karısı, delikanlısının nefsine yaklaşmak istiyormuş. Ona olan aşkı,
kalbin
in içine nüfuz etmiş. O hanımı görüyoruz ki, çıldırmış besbelli......
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusuf'un sevdası onun
kalbin
e işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki birtakım kadınlar ise dedi ki: 'Vezîrin karısı, delikanlısının nefsinden murâd almak istiyormuş. Doğrusu (ona duyduğu) aşk,
kalbin
e işlemiş. Muhakkak ki biz, onu apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.'...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirde bazı kadınlar dediler ki: “Vezirin karısı, delikanlının nefsinden murad almak, onu kendisine râm etmek istiyormuş. Yusuf'un sevgisi Züleyha'nın
kalbin
i zar gibi kaplamış. Biz onu gerçekten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz. ”...
İbrahim Suresi, 37. Ayet:
Ey Rabbimiz! Ben, zürriyetimden bir kısmını ekin bitmeyen bir vadiye, Senin Beyt-i Haram'ının yanında iskân ettim (yerleştirdim). Ey Rabbimiz! Namazı ikame etsinler. Bir kısım insanların
kalbin
i onlara meylettir. Ve onları ürünlerden rızıklandır. Böylece onlar şükrederler....
Hicr Suresi, 12. Ayet:
Aynı şekilde (onların tutumlarına uygun olarak) biz onu suçluların
kalbin
e sokarız....
Hicr Suresi, 12. Ayet:
İşte suçluların
kalbin
e böyle (bir tavrı) sokarız....
Hicr Suresi, 12. Ayet:
Biz o küfrü suçluların
kalbin
e işte böyle sokarız....
Hicr Suresi, 12. Ayet:
Biz, böylece onu suçluların
kalbin
e sokarız....
Hicr Suresi, 77. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
fî
: içinde, da, var
3.
zâlike
: işte bunda
4.
le
: elbette
Hicr Suresi, 77. Ayet:
Muhakkak ki; bunda mü'minler (nefslerinin
kalbin
e îmân yazılmış olanlar) için elbette deliller (ibretler) vardır....
Hicr Suresi, 97. Ayet:
Andolsun; onların söylediğinden dolayı
kalbin
in sıkıldığını biliyoruz....
Nəhl Suresi, 4. Ayet:
İnsanı bir katre sıvıdan, meniden yarattı. Yaratıldığı şeye bakmaz da, Rabbine karşı aklınca deliller ileri sürerek,
kalbin
dekini, kafasındakini ustaca ortaya dökerek açıkça düşmanlık eder....
Nəhl Suresi, 97. Ayet:
1.
men
: kim
2.
amile sâlihan
: salih amel (nefsi tezkiye edici amel)
3.
min zekerin
: erkek(ler)den
4.
ev unsâ
: ...
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkâr ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim
kalbin
i kâfirliğe açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkâr ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim
kalbin
i kâfirliğe açarsa, işte Allah'ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi iman ile sükûnet bulduğu halde (dinden dönmeye) zorlananlar dışında, her kim imanından sonra küfre
kalbin
i açarsa, mutlaka onların üzerine Allah'tan bir gazab gelir ve kendilerine çok büyük bir azab vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
İmana eriştikten sonra Allah'ı inkar eden kimseye gelince -ki, bundan kasıt, kalbi imanla dolu olduğu halde baskı altında inkar etmiş görünen kimse değil, fakat
kalbin
i bile isteye hakkın inkarına açan kimsedir- işte böylelerinin üzerine Allah katından bir hışım çökecek ve onların payına çok büyük bir azap düşecektir:...
İsra Suresi, 25. Ayet:
Rabbiniz sizin
kalbin
izdekini çok iyi bilir. Eğer siz iyi olursanız şunu iyi bilin ki Allah, tevbeye yönelenleri son derece bağışlayıcıdır....
İsra Suresi, 50. Ayet:
-1. De ki: «Ister tas veya demir ya da
kalbin
izde buyuttugunuz baska bir yaratik olun, yine de dirileceksiniz.» «Bizi tekrar kim diriltir?» derler; de ki: «Sizi ilk defa yaratan. «Sana baslarini sallayarak: «Ne zamandir bu?» derler. «Yakinda olmasi mumkundur» de....
İsra Suresi, 50. Ayet:
(50-51) De ki: 'İster taş veya demir ya da
kalbin
izde büyüttüğünüz başka bir yaratık olun, yine de dirileceksiniz.' 'Bizi tekrar kim diriltir?' derler; de ki: 'Sizi ilk defa yaratan.' Sana başlarını sallayarak: 'Ne zamandır bu?' derler. 'Yakında olması mümkündür' de....
İsra Suresi, 51. Ayet:
(50-51) De ki: 'İster taş veya demir ya da
kalbin
izde büyüttüğünüz başka bir yaratık olun, yine de dirileceksiniz.' 'Bizi tekrar kim diriltir?' derler; de ki: 'Sizi ilk defa yaratan.' Sana başlarını sallayarak: 'Ne zamandır bu?' derler. 'Yakında olması mümkündür' de....
İsra Suresi, 87. Ayet:
Fakat Kur’ân’ı
kalbin
de ezberlemen, ancak Rabbinin bir ihsanıdır. Gerçekten O’nun, senin üzerindeki ihsânı çok büyüktür....
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
'Ancak Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygunsa yapacağım' de. Unuttuğun vakit, mâsivayı
kalbin
den çıkardığın vakit, bir şeyi hatırlayamadığın zaman tesbih ile, tekbir ile, istiğfar ile Rabbini zikret, Rabbine şükret. 'Umarım Rabbim beni doğruya, bundan daha yakın olan bir bilgiye ulaştıracak aydınlatıcı bilgiler verecek' de....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam, O'nun Vechi'ni (Zat'ını) isteyerek Rabbine dua edenlerle beraber nefsini sabırlı tut. Dünya hayatının ziynetini dileyerek gözünü onlardan çevirme!
Kalbin
i zikrimizden gâfil kıldığımız ve hevasına (heveslerine) tâbî olan kimselere isteyerek, işinde haddi aşmış olanlara itaat etme!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının zînetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma.
Kalbin
i bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme.
Kalbin
i bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah erken ve akşama doğru Rablerine kulluk, ibadet ve dua edenlerle, onun rızasını isteyenlerle birlikte olmaya sen de, bizzat sabrederek gayret et. Dünya hayatının cezbedici güzellikleriyle ilgilenerek gözlerin onlardan ayrılmasın.
Kalbin
i, aklını övünç kaynağımız Kur’ân’dan, bizi anmaktan, zikretmekten, Kur’ân’ı tebliğden gâfil kıldığımız, şahsî arzu ve ihtiraslarına uymuş, ifrat ve tefrit planları yapan, planları fayda sağlamayan kimselerin göstermelik hoşgörü taleplerini, senin şeriatine a...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Allah'ın rızasını isteyerek sabah ve akşam Rabblerine dua edenlerle beraber sen de sabret. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan ayırma.
Kalbin
i bizi anmaktan alıkoyduğumuz, arzularına uymuş ve işi de aşırılık olan kimseye uyma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma.
Kalbin
i bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah ve akşam Allah’ın rızasını dileyerek Rablerine dua eden kimselerle beraber nefsini sabırlı tut; dünya hayatının süsünü arzu edip de gözlerini onlardan (o Rablerine dua edenlerden) başkasına (dünya ehline) çevirme. Bizi anmak hususunda
kalbin
e gaflet verdiğimiz kimseye itaat etme ki, o, keyfinin ardına düşmüş ve işi de, haddini aşmak olmuştur....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Allah'ın rızasını dileyerek Rabbına duâ edip yönelenlerle beraber kendine sabretme gücünü ver. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan (hakka gönül veren kimsesiz fakir mü'minlerden) ayırma ve bir de
kalbin
i bizi anmaktan gaflete düşürdüğümüz, hevesinin peşine takılmış kimseye uyma. Zaten o işinde sınırı aşmıştır....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Rablerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme.
Kalbin
i bizi anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Rab'lerinin rızasını dileyerek sabah akşam kulluk edenlerle birlikte olmaya çalış. Dünya hayatının çekici materyallerini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma.
Kalbin
i mesajımızdan gafil kıldığımız ve hevesine uyarak işlerini karıştıran kimseleri izleme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Nefsince de o kullarla beraber sabret ki sabah akşam (her vakıt) rablarına duâ eder cemalini isterler, sen Dünya ziynetini arzu ederek onlardan gözlerini ayırma ve o kimseye itaat etme ki
kalbin
i zikrimizden gafil bırakmışız, keyfinin ardına düşmüş ve işi haddini aşmak olmuştur...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Rablerine rızasını dileyerek dua eden kimselerle beraber nefsince sabret! Sen dünya hayatının süsünü arzu ederek onlardan gözlerini ayırma.
Kalbin
i, Bizi anmaktan gafil kıldığımız, keyfinin ardına düşmüş ve işi aşırılık olmuş kimseye uyma!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma.
Kalbin
i, bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sırf Rabb'lerinin rızasını dileyerek sabah akşam O'na yalvaranlarla birarada olmaya kendini zorla. Dünya hayatının çekiciliğini isteyerek böyle kimseleri gözardı etme. Adımızı anmayı
kalbin
e unutturduğumuz ve ihtiraslarına tutsak olarak kendini akıntıya kaptırmış kimselerin arzularına uyma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma.
Kalbin
i bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi hevasına uyan ve buyrultusunda (isteklerinde) aşırı olana uyma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah, akşam Rablerine, (sırf) Onun cemâlini dileyerek, düaa edenlerle beraber candan sabr (u sebat) et. Dünyâ hayaatının zînetini arzu edib de gözlerini onlardan ayırma.
Kalbin
e bizi anmakdan gaflet verdiğimiz, hevâ ve hevesine uymuş, işinde haddi aşmış kimselere boyun eğme. ...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah-akşam O’nun rızâsını (ve cemâlini müşâhede etmeyi) dileyerek, Rablerine yalvaranlarla berâber nefsini sabırlı tut; dünya hayâtının ziynetini arzu edip de gözlerini onlardan (o yalvaranlardan) ayırma; ve (isyanları sebebiyle)
kalbin
i bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin arzusuna uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye itâat etme!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Ve Rablerinin hoşnutluğunu umarak sabah akşam O'na yalvarıp yakaranlarla birlikte sen de sabret; ve dünya hayatının cazibesine kapılıp da sakın gözlerini onların üzerinden ayırma; Ve iyi ve güzel olan ne varsa hepsini terk edip (yalnızca) bencil arzularının peşine düştüğü için
kalbin
i zikrimize karşı duyarsız kıldığımız kimseye aldırma....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Ve nefsince de sabret, o kimseler ile beraber ki, sabah ve akşam Rablerine dua ederler, O'nun cemalini dilerler ve dünya hayatının ziynetini dileyerek onlardan gözlerini çevirme ve o kimseye uyma ki, Bizim zikrimizden
kalbin
i iğfâl etmişizdir ve hevâsına tâbi olmuştur ve işi de israftan ibaret bulunmuştur....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah, akşam Rab’lerinin rızasını dileyerek O’na dua edenlerle beraber sen de sabret. Dünya hayatının süslerini isteyip, gözünü onlardan ayırma.
Kalbin
i zikrimizden gafil kıldığımız, arzularına uymuş ve işi taşkınlık olan kimseye itaat etme!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Rablerine, sırf O’nun rızasını ve cemaline kavuşmayı umdukları için, sabah akşam yalvaranlarla beraber olmakta sebat et.!Dünya hayatının süslerini arzulayarak sakın gözlerini onlardan başkasına kaymasın.
Kalbin
i Bizi zikretmekten gafil bıraktığımız, heva ve hevesine uyan ve işi hep aşırılık olan kimselere itaat etme!...
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Nefsini, sabah akşam, rızâsını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber tut (onlarla beraber bulunmağa candan sabret). Gözlerin, dünyâ hayâtının süsünü isteyerek onlardan başka yana sapmasın.
Kalbin
i bizi anmaktan alıkoyduğumuz keyfine uyan ve işi, hep aşırılık olan kişiye itâat etme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma.
Kalbin
i bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına) ' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek Ona dua edenlerle beraber sabret. Dünya hayatının tantanasını arzulayarak onlardan gözünü ayırma. Bizi anmaktan
kalbin
i gafil bıraktığımız, heveslerine uyan ve işi aşırılık olan kimseye itaat etme....
Kəhf Suresi, 28. Ayet:
Benliğini, sabah akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma. Ve sakın,
kalbin
i bizim zikrimizden / Kur'anımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep aşırılıktır....
Taha Suresi, 82. Ayet:
1.
ve in-nî
: ve muhakkak ki ben
2.
le gaffârun
: elbette, mutlaka gafur olan, mağfiret eden (günahları
3.
li men
: kimse için
4.
...
Taha Suresi, 82. Ayet:
Ve muhakkak ki Ben, (mürşidin önünde 12 ihsanla) tövbe edenler ve (ikinci defa) âmenû (
kalbin
e îmân yazıldığı için îmânı artan mü'min) olanlar ve salih amel (zikir) yapanlar (nefsi ıslâh edici amel işleyenler) için mutlaka Gaffar'ım (onların günahlarını sevaba çevirenim). Sonra onlar, (Benim tarafımdan) hidayete erdirilir (ölmeden önce ruhları Allah'a ulaştırılır)....
Taha Suresi, 112. Ayet:
Ve mü'min (
kalbin
e îmân yazılmış) olarak salih (nefsi ıslâh edici) amel işleyen kimseler, artık zulümden (kendilerine) haksızlık yapılmasından ve (kazandıkları derecelerin) azaltılmasından korkmasınlar....
Ənbiya Suresi, 94. Ayet:
1.
fe men
: o halde kim
2.
ya'mel
: yapar
3.
min es sâlihâti
: salihat(tan) (nefs tezkiyesi)
4.
ve huve
: ve o
Həcc Suresi, 52. Ayet:
Senden önce ne kadar bir Resul ve bir Nebî gönderdikse, o bir arzu ve temennide bulunduğunda şeytan mutlaka onun temennisine bir vesvese atmış (arzusunu karıştırmış) tır. Ama Allah, şeytanın attığı vesveseyi giderip te'sirsiz bırakır; sonra da kendi âyetlerini (onun
kalbin
de) sağlam biçimde tesbit eder. Allah bilir ve hikmet sahibidir....
Nur Suresi, 21. Ayet:
Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah'ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah'ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin
kalbin
e yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem'î'dir (en iyi işitendir) Alîm'dir (en i...
Nur Suresi, 35. Ayet:
Allah, göklerin ve yerin aydınlatıcısıdır. Müminin
kalbin
de, nurunun sıfatı: Sanki bir hücre ki, içinde bir lâmba var; lâmba da cam bir mahfaza içinde; o cam mahfaza, sanki (parlayan) incimsi bir yıldız. Bu lâmba, güneşin doğuşunda ve batışında gölgeye düşmiyen mübarek bir zeytin ağacının yağından tutuşturulur. Bu öyle (saf) bir yağdır ki, nerde ise ateş dokunmasa da aydınlık verecek. Bu aydınlık, nur üstüne nurdur (Allah’ın müminlere hidayeti, iman nuru üstüne bir nurdur). Allah, dilediği kimse...
Nur Suresi, 40. Ayet:
Yahud (kâfirlerin amelleri, fesad ve boşuna oluş bakımından) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. O denizi bir dalga bürüyor; üstünden bir dalga daha. (Gökte de yıldızları kaplayan) bulut var. Bunlar birbiri üstüne yığılmış karanlıklardır ki, kendisi elini çıkarsa, onu göremiyecek kadar... (İşte kâfirlerin amelleri de, hiç bir işe yaramıyan ve fayda temin etmiyen bu karanlıklar gibidir. Kâfir,
kalbin
deki koyu karanlık sebebiyle hakkı göremez ve hidayete eremez). Allah, kime hidayet yaratmazs...
Nur Suresi, 50. Ayet:
(Sahi) bunların
kalbin
de hastalık mı var, yoksa şüphe mi ediyorlar, ya da Allah ve Peygamberinin kendileri aleyhine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar ?! Hayır, (ikiyüzlü dönekler olmaları onları bu duruma düşürmüştür). İştezâlimler bunlardır!...
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler, “Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dediler. Biz, Kur’an’la senin
kalbin
i pekiştirmek için onu böyle kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler. Biz onu senin
kalbin
e iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler: 'Kur’ân ona, bir defada, topluca indirilmeli değil miydi?' dediler. Biz onu senin
kalbin
e, hâfızana iyice yerleştirip güven sağlamak için böyle bölüm bölüm indirdik. Onu tane tane okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkar edenler dediler ki: 'Bu Kur'an ona bir kerede topluca indirilmeli değil miydi?' Biz onunla senin
kalbin
i sağlamlaştırmak için bu şekilde (ayet ayet indirdik) ve belli bir düzen üzere ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler dediler ki: "Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli değil miydi?" Biz onunla
kalbin
i sağlamlaştırıp pekiştirmek için böylece (ayet ayet indirdik) ve onu 'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup' okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Bir de kâfirler dediler ki: “- Kur’ân, O’na toptan indirilseydi ya!” Biz, onu
kalbin
e iyice yerleştirelim diye böyle âyet âyet indirdik (topluca indirmedik); ve onu güzel bir şekilde beyan edip âyet âyet okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Inkar edenler: «Kuran ona bir defada indirilmeliydi» derler. Oysa Biz onu boylece senin
kalbin
e yerlestirmek icin azar azar indirir ve onu agir agir okuruz....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâra saplanıp kalanlar dediler ki: «Kur'ân O'na (Muhammed'e) bir defada bütünüyle indirilseydi ya..» Biz onunla senin
kalbin
i iyice yatıştırıp pekiştirmek ve tane tane okuman için böylece (parça parça ve uzun sürede) indirdik....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkar edenler: 'Kuran ona bir defada indirilmeliydi' derler. Oysa Biz onu böylece senin
kalbin
e yerleştirmek için azar azar indirir ve onu ağır ağır okuruz....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler. Biz onu senin
kalbin
e iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Yine o inkar edenler dediler ki: «O Kur'an ona hep birden indirilseydi ya!» Biz onu
kalbin
e iyi yerleştirmek için böyle indirdik ve onu mükemmel bir okuyuşla ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Yine o inkâr edenler dediler ki: «O Kur'ân ona, hepsi birden indirilseydi ya!» Biz onu senin
kalbin
e iyice yerleştirmek için böyle (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
O küfredenler (şöyle) dedi (ler): «Ona Kur'an bir (hamlede), toplu bir halde indirilmeli değil miydi»? Biz onu senin
kalbin
e iyice yerleşdirmek için böyle (yapdık). Onu (çok güzel bir nizaam ile) âyet âyet ayırdık (ve aheste aheste bildirdik). ...
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler ise: 'Kur’ân, ona bir def'ada topluca indirilmeli değil miydi?' dedi(ler). Onunla senin
kalbin
i kuvvetlendirmek için böyle (azar azar indirmişiz)dir ve onu(sana) ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
O küfredenler dediler ki: Kur'an ona bir kerede topluca indirilmeli değil miydi? Halbuki Biz; onu senin
kalbin
e iyice yerleştirmek için böyle azar azar indirir ve ağır ağır okuruz....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İmdi, hakkı inkara şartlanmış olan kimseler: "Kuran ona bir bütün olarak bir kerede indirilseydi ya!" diyorlar. Oysa, Biz onu (sana) böyle tutarlı bir bütün oluşturacak şekilde belli bir düzen içinde ağır ağır vahyediyoruz ki onunla senin
kalbin
i pekiştirelim....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Ve kâfir olanlar dedi ki: «Kur'an O'nun üzerine toplu bir halde indirilmiş olmalı değil mi idi?» Onunla
kalbin
i takviye etmek için böyle müteferrikan indirdik. Ve onu âyet âyet beyan ettik....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Küfredenler: “Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi?” dediler. Biz onu senin
kalbin
e iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve onu ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Küfredenler: -Kur’an ona bir defada toptan indirilmeli değil miydi? dediler. Biz, onu senin
kalbin
e yerleştirmek için böyle indirdik. Onu düzenli ve yerli yerince indirdik....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Bir de o kâfirler dediler ki: "Bu Kur’ân ona toptan, bir defada indirilmeli değil miydi?" Halbuki Biz vahiyle senin
kalbin
i pekiştirmek için böyle ara ara indirdik ve onu parça parça okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler: "Kur'ân, ona bir defada indirilmeli değil miydi?" dediler. Biz onunla senin
kalbin
i sağlamlaştırmak için onu böyle (parça parça indirdik) ve onu ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Küfredenler dediler ki: «Kur'an ona tek bir defada, toplu olarak indirilmeli değil miydi?» Biz onunla senin
kalbin
i sağlamlaştırıp pekiştirmek için onu böylece (ayet ayet indirdik) ve onu 'belli bir okuma düzeniyle (tertil üzere) düzene koyup' okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
Bir de o kâfirler 'Kur'ân ona bir defada indirilmeli değil miydi?' dediler. Oysa Biz onu senin
kalbin
e böylece yerleştirmek için tane tane, ağır ağır okuduk....
Furqan Suresi, 32. Ayet:
İnkâr edenler dediler ki: "Kur'an ona toptan, bir kerede indirilsedi ya!" Biz böyle yaptık ki, onunla senin
kalbin
i dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça/ayet ayet okuduk....
Furqan Suresi, 70. Ayet:
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece
kalbin
e îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir)....
Şüəra Suresi, 89. Ayet:
İllâ men etâllâhe bi
kalbin
selîm(selîmin)....
Şüəra Suresi, 89. Ayet:
1.
illâ
: hariç
2.
men
: kim, kimse, kişi
3.
etâllâhe (etâ allâhe)
: Allah'a geldiler
4.
bi
: ile
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin
kalbin
e apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-19) 5 Apacik arap diliyle, uyaranlardan olman icin onu Cebrail senin
kalbin
e indirmistir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu'l-emîn (Melek Cebrail) onu senin
kalbin
e açık-seçik Arap diliyle indirmiştir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-195) Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin
kalbin
e indirmiştir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin
kalbin
e indirmiştir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin
kalbin
e ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir. ...
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-Emîn (Cebrâîl), korkutuculardan olman için, apaçık Arabca bir lisân ile senin
kalbin
e indirmiştir....
Şüəra Suresi, 193. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin
kalbin
e açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
1.
alâ kalbi-ke
: senin
kalbin
e
2.
li
: için
3.
tekûne
: senin olman
4.
min el munzirîne
: nezirlerden, uyaranlard...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Nezirlerden (uyaranlardan) olman için senin
kalbin
e....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin
kalbin
e apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
e; uyarıcılardan olman için,...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
e (şuuruna) ki, (bu bilgiye dayalı olarak) uyarıcılardan olasın!...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan uyarıcılardan olman için senin hafızana,
kalbin
e indirip yerleştirdi....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyaranlardan olman için senin
kalbin
e (indirdi)....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyarıcılardan olman için, senin
kalbin
in üzerine (indirmiştir)....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Korkutuculardan olasın diye,
kalbin
e (indirdi)......
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-19) 5 Apacik arap diliyle, uyaranlardan olman icin onu Cebrail senin
kalbin
e indirmistir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu'l-emîn (Melek Cebrail) onu senin
kalbin
e açık-seçik Arap diliyle indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-195) Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin
kalbin
e indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin
kalbin
e indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
e... Uyarıcılardan biri olasın diye....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
üzerine ki o münzirlerden olasın...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
e ki uyarıcılardan olasın,...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyarıcılardan olasın diye senin
kalbin
üzerine;...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
e; uyarıcılardan biri olasın diye....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyarıcılardan olman için, senin
kalbin
in üzerine (indirmiştir)....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin
kalbin
e ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir. ...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-Emîn (Cebrâîl), korkutuculardan olman için, apaçık Arabca bir lisân ile senin
kalbin
e indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
e ki uyarıcılardan olasın....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
senin
kalbin
e, ki (ey Muhammed, onunla) uyaran kimselerden biri olasın...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
üzerine, tâ ki, sen korkutuculardan olasın....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
e indirmiştir ki, uyarıcılardan olasın....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyarıcılardan olman için senin
kalbin
e...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin
kalbin
e açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
e; uyarıcılardan olman için,...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Uyarıcı korkutuculardan olman için, senin
kalbin
in üzerine (indirmiştir)....
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
e indirdi, uyarıcılardan olasın diye,...
Şüəra Suresi, 194. Ayet:
Senin
kalbin
e ki, uyarıcılardan olasın....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin
kalbin
e apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-19) 5 Apacik arap diliyle, uyaranlardan olman icin onu Cebrail senin
kalbin
e indirmistir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-194-195) Uyarıcılardan olasın diye Ruhu'l-emîn (Melek Cebrail) onu senin
kalbin
e açık-seçik Arap diliyle indirmiştir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-195) Apaçık Arap diliyle, uyaranlardan olman için onu Cebrail senin
kalbin
e indirmiştir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-195) (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) uyarıcılardan olasın diye, apaçık Arap diliyle, senin
kalbin
e indirmiştir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin
kalbin
e ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir. ...
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-Emîn (Cebrâîl), korkutuculardan olman için, apaçık Arabca bir lisân ile senin
kalbin
e indirmiştir....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
(193-195) Onu Rûhu’l-emin, uyaran nebîlerden olman için, senin
kalbin
e açık ve vazıh bir Arapça ile indirmiştir....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların
kalbin
e soktuk....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
Biz onu, suçlu günahkarların
kalbin
e işte böyle işlettik....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
Biz onu suçluların
kalbin
e öyle sokmuşuzdur....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
Biz onu, suçlu günahkarların
kalbin
e işte böyle işlettik....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
Biz (küfrü) o günahkârların
kalbin
e Öyle bir sokduk ki, ...
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
İşte böylece onu suçluların
kalbin
e sokarız....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
İşte böylece onu suçluların
kalbin
e sokarız da.....
Şüəra Suresi, 200. Ayet:
Biz onu, suçlu günahkârların
kalbin
e işte böyle geçirip yürüttük....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
1.
ve asbaha
: ve sabahladı
2.
fuâdu
: kalbi, gönlü
3.
ummi
: annesi
4.
mûsâ
: Musa
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Ve Musa (A.S)'ın annesi gönlü boş olarak sabahladı. Mü'minlerden olması için onun
kalbin
i Bize bağlamasaydık (rabıta kurmasaydık), az daha (durumu) açıklayacaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsâ’nın anasının kalbi bomboş kaldı. Eğer biz (çocuğu ile ilgili sözümüze) inancını koruması için
kalbin
e güç vermeseydik, neredeyse bunu açıklayacaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın anasının yüreğinde yalnızca çocuğunun tasası kaldı. Eğer biz, (vâdimize) inananlardan olması için onun
kalbin
i pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesinin yüreği (çocuğundan başka bütün düşüncülerden) boş oldu. Eğer (vaadimize) inananlardan olması için
kalbin
i pekiştirmiş olmasaydık neredeyse onu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsa’nın anasının kalbi, evlâd derdinden başka her şeyden boş olarak sabahladı. Eğer vaadimizi tasdik edenlerden olması için
kalbin
e sabır vermeseydik, az kalsın onu açığa vuracaktı (bu çocuk benimdir, diyecekti)....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nin annesi, gonlu bombos sabahi etti, oglundan baska bir sey dusunemiyordu. Allah'in vadine iyice inanmasi icin
kalbin
i pekistirmeseydik, neredeyse saraya alinan cocugun kendi oglu oldugunu aciga vuracakti....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın anası ise, yüreği bomboş olarak sabahladı. (Hakk'ın verdiği sözün eninde sonunda gerçakleşeceğine) inananlardan olması için onun
kalbin
i güçlendirip yatıştırmasaydık, neredeyse olup biteni açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi, gönlü bomboş sabahı etti, oğlundan başka bir şey düşünemiyordu. Allah'ın vaadine iyice inanması için
kalbin
i pekiştirmeseydik, neredeyse saraya alınan çocuğun kendi oğlu olduğunu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın anasının yüreğinde yalnızca çocuğunun tasası kaldı. Eğer biz, (vâdimize) inananlardan olması için onun
kalbin
i pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musânın anasının gönlü ise bomboş sabahı etti, az daha onu açıverecekti:
kalbin
e râbıta vermese idik eğer iymanlılardan olsun diye...
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesinin yüreği ise bomboş sabah etti. Şayet inananlardan olması için
kalbin
e kuvvet vermeseydik, az daha onu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın anasının yüreği (tasadan) bomboş kalıverdi. Eğer biz, (vaadimize) inananlardan olması için onun
kalbin
i pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi, gönlü bomboş, sabaha kadar oğlunu düşündü. Eğer biz, vaadimize inananlardan olması için
kalbin
i iyice pekiştirmemiş olsaydık, saraya alınan çocuğun oğlu olduğunu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musânın anası — yüreği (evlâdından başka bir şeyden) bomboş olarak — sabahladı. Eğer (Allahın vadine) inananlardan olması için
kalbin
e (sabr-ü sükûn ile) rabıta vermeseydik az daha onu mutlak açığa vuracakdı. ...
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsâ’nın annesinin gönlü ise, (çocuğundan başka herşeyden) bomboş olaraksabahladı. Eğer (va'dimize) inananlardan olması için
kalbin
i (sabırla) takviye etmiş olmasaydık, nerede ise onu(n kendi çocuğu olduğunu) açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi, yüreği bomboş sabah etti. Şayet inananlardan olması için
kalbin
i pekiştirmemiş olsaydık; neredeyse onu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsa'nın validesinin kalbi bomboş olarak sabahladı. Eğer inananlardan olsun diye O'nun
kalbin
e bir rabıta vermese idik az kaldı onu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi gönlü bomboş sabahı etti. Eğer biz, vaadimize inananlardan olması için onun
kalbin
i iyice pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa’nın annesi kalbi bomboş olarak sabah etti. Müminlerden olması için
kalbin
i pekiştirmemiş olsaydık neredeyse işi açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsâ’nın annesi, çocuğunun Firavun’un eline geçtiğini öğrenince aklı başından gitti, onun dışındaki her şeyi unuttu. Eğer, Biz vâdimize inananlardan olması için
kalbin
e sabır kuvveti vermeseydik, neredeyse işi açığa vuracak, gidip çocuğa sahip çıkacaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsâ'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı (meraktan çıldıracak oldu). Eğer biz, (va'dimize) inananlardan olması için onun
kalbin
i iyice pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi ise, aklı başından uçacak gibiydi. Vaadimize inanması için onun
kalbin
e sebat vermeseydik, neredeyse işi açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Mûsa'nın annesinin kalbi ise bomboş bir halde sabahladı. Eğer inananlardan olması için
kalbin
e bir bağ vermeseydik, onu açığa vuracak bir durumdaydı....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Kitabın sana (
kalbin
e vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu,) Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen Kitab'ın senin
kalbin
e bırakılacağını ummazdın. O Rabb'inden bir rahmettir. O halde kâfirlere yardımcı olma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Kitabın sana (
kalbin
e vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu) rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen bu kitabın senin
kalbin
e indirileceğini hiç ümid etmiş değildin. O, ancak Rabbinden bir rahmet eseri olarak gönderildi. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!...
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Sen, o Kitabın, senin
kalbin
e bırakılacağını ummazdın. Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (Kitap senin
kalbin
e bırakıldı). O halde kâfirlere arka olma....
Qəsəs Suresi, 86. Ayet:
Kitabın sana (
kalbin
de vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu,) Senin Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kâfirlere arka olma....
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Allah’a inandık” derler. Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah’ın azabı gibi tutar. Andolsun, Rabbinden bir yardım gelecek olsa mutlaka, “Biz de sizinle beraberdik” derler. Allah, herkesin
kalbin
de olanı en iyi bilen değil midir?...
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
İnsanlardan kimi vardır ki: "Allah'a inandık" der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. İyi de, Allah, herkesin
kalbin
dekileri en iyi bilen değil midir?...
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
Insanlardan: «Allah'a inandik» diyenler vardir; ama Allah ugrunda bir ezaya ugratilinca, insanlarin ezasini Allah'in azabi gibi tutarlar. Rabbinizden bir yardim gelecek olursa, and olsun ki,"Dogrusu biz sizinle beraberdik» derler. Allah, herkesin
kalbin
de olanlari en iyi bilen degil midir?...
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
İnsanlardan: 'Allah'a inandık' diyenler vardır; ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanların ezasını Allah'ın azabı gibi tutarlar. Rabbinizden bir yardım gelecek olursa, and olsun ki, 'Doğrusu biz sizinle beraberdik' derler. Allah, herkesin
kalbin
de olanları en iyi bilen değil midir?...
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
İnsanlardan kimi vardır ki: «Allah'a inandık» der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, «Doğrusu biz de sizinle beraberdik» derler. İyi de, Allah, herkesin
kalbin
dekileri en iyi bilen değil midir?...
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
İnsanlardan kimi vardır ki, «Allah'a inandık» der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir yardım gelecek olsa, mutlaka, «Doğrusu biz de sizinle beraberdik» derler. Acaba Allah, herkesin
kalbin
dekileri en iyi bilen değil midir?...
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
İnsanlardan öyleleri de vardır ki; Allah'a inandık, der de; Allah uğrunda bir eziyete uğratılınca; insanların o eziyetini, Allah'ın azabı gibi tutar. Rabbından bir yardım gelecek olursa; andolsun ki: Doğrusu biz, sizinle beraberdik, derler. Allah, herkesin
kalbin
de olanları en iyi bilen değil midir?...
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
İnsanlardan kimi vardır ki: “Allah'a inandık. ” derler. Fakat Allah uğrunda bir eziyete uğratıldığı zaman, insanların ezâsını Allah'ın azâbı gibi tutarlar. Rabbinizden bir yardım gelecek olursa, andolsun ki: “Biz de sizinle beraberdik!” derler. Allah herkesin
kalbin
de olanları daha iyi bilen değil midir?...
Ənkəbut Suresi, 10. Ayet:
İnsanlardan “Allah’a iman ettik” deyip, O’nun uğrunda bir eza gördükleri zaman, insanların eziyetini Allah’ın azabıyla bir tutanlar vardır. Rabbinden bir yardım gelecek olursa, hemen “Biz sizinle beraberdik” derler. Allah, herkesin
kalbin
de ne olduğunu en iyi bilen değil mi?...
Əhzab Suresi, 5. Ayet:
Evlatlıkları öz babalarına nisbet ederek çağırın, bu Allah katında en doğru olanıdır. Şayet öz babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Yanılarak yaptığınızda size bir günah yok, fakat
kalbin
izin bile bile yaptığınızda günah vardır. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir....
Əhzab Suresi, 5. Ayet:
Onları babalarına nisbet ederek çağırın. Allah katında en doğru olan budur. Eğer babalarını bilmezseniz; o takdirde, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır.
Kalbin
izden kasdederek yaptıklarınız dışında hatalarınızda size bir vebal yoktur. Ve Allah; Gafur, Rahim olandır....
Səba Suresi, 48. Ayet:
De ki: "Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın yerine veya dilediği kimsenin
kalbin
e) koyar. O, gaybleri bilendir....
Səba Suresi, 48. Ayet:
De ki: «Gerçekten Rabbim, hakkı fırlatır (dilediğinin
kalbin
e indirir.) O, gaybları hakkıyla bilendir.»...
Səba Suresi, 48. Ayet:
De ki: "Şüphesiz rabbim hakkı (batılın yerine veya dilediği kimsenin
kalbin
e) koyar. O gaybleri bilendir....
Səba Suresi, 48. Ayet:
De ki: "Rabbim gerçeği, (dilediği kulunun
kalbin
e) atar. (O) gaybleri bilendir."...
Səba Suresi, 48. Ayet:
De ki: «Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın yerine veya dilediği kimsenin
kalbin
e) koyar. O, gaybleri bilendir....
Fatir Suresi, 3. Ayet:
Ey insanlar, Allahın, üzerinizdeki (bunca) ni'metini (
kalbin
izle) hatırlayın, (dilinizle) anın. Sizi gökden ve yerden rızıklandıracak Allahdan gayri bir yaratan var mı? Ondan başka hiçbir Tanrı yokdur. O halde nasıl (olub da tevhîdden küfre) çevriliyorsunuz? ...
Zümər Suresi, 16. Ayet:
Onlar üstlerinden kat kat ateşler, altlarından da kat kat ateşlerle sarılır. İşte Allah kullarının
kalbin
e böyle korku salıyor. Ey kullarım! Bana sığının, benim emirlerime yapışın, günahlardan arınıp azaptan korunun....
Zümər Suresi, 16. Ayet:
Onların üstünde ateş bulutları toplanacak ve altlarında da (benzer ateş) tabakaları bulunacaktır..." Allah kulların(ın
kalbin
)e işte bu yolla korku salar. Ey kullarım! Öyleyse, Bana karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun;...
Zümər Suresi, 22. Ayet:
Allah'ın
kalbin
i İslâm'a açtığı kimse Rabbinden bir nur üzere değil midir? Allah'ın zikrine karşı kalpleri kaskatı olanların vay hallerine! İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler....
Zümər Suresi, 22. Ayet:
Allah’ın İslâm nuru ile
kalbin
e genişlik verdiği kimse, kalbi mühürlü nursuz gibi midir? Elbette o, Rabbinden bir hidayet üzeredir. O halde, vay o Allah’ın zikrini terk eden kalbleri katılara!...Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler....
Zümər Suresi, 22. Ayet:
Öyle ya, Allahın, göğsünde müslümanlık için inşirah verdiği bir kimse ki o, Rabbinden bir nuur üzerindedir — (
kalbin
i mühürlediği kişi gibi) midir? Artık kalbler Allahın zikrinden (bomboş ve) kaskatı kalmış olanlar (ın) vay (haaline)! Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler. ...
Zümər Suresi, 22. Ayet:
O hâlde Allah’ın,
kalbin
i İslâm’a açıp da, Rabbisinden bir nûr (bir hidâyet) üzere olan o kimse (küfründeki inadından dolayı kalbi mühürlenen kimse gibi) midir? Öyleyse Allah’ın zikrinden kalbleri katılaşmış olanların vay hâline! İşte onlar apaçık bir dalâlet içindedirler....
Zümər Suresi, 22. Ayet:
Öyleyse Rabbinden (gelen) bir ışıkla aydınlansın diye, Allah'ın,
kalbin
i kendisine tam teslimiyet arzusuyla genişlettiği kimse (kalbi kör ve sağır olanla bir) olur mu? Kalpleri Allah'ı anmaya karşı katılaşmış olanların vay haline! Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler!...
Zümər Suresi, 22. Ayet:
Allah bir kimsenin
kalbin
i müslümanlık için açarsa, o Rabbinden verilen bir nur üzerinde değil midir? Kalpleri Allah'ı zikretmeye kaskatı olan kimselere ise yazıklar olsun! Onlar apaçık dalâlet içindedirler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar kendilerine bir sultan (bir delil) gelmediği halde, Allah'ın âyetleri hakkında mücâdele ederler. Gadap, Allah'ın ve âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) indinde büyük oldu. Allah bütün zorba mütekebbirlerin
kalbin
in üzerini işte böyle tabeder (açılmamak üzere mühürler)....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında tartışan kimselerdir. Bu ise Allah katında ve iman edenler katında büyük öfke ve gazap gerektiren bir iştir. Allah, her kibirli zorbanın
kalbin
i işte böyle mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın
kalbin
i işte böyle mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar ki, kendilerine gelmiş açık bir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mücadele ederler. Bu Allah katında da iman edenlerin yanında da büyük bir öfkeye yolaçar. İşte Allah her kibirli zorbanın
kalbin
i böyle mühürler.'...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
"Ki onlar, Allah'ın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. (Bu,) Allah katında da, iman edenler katında da büyük bir öfke (sebebi)dir. İşte Allah, her mütekebbir zorbanın
kalbin
i böyle mühürler."...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
(O Şübheciler), o kimselerdir ki, kendilerine (Allah’dan) gelmiş hiçbir delil olmaksızın Allah’ın ayetlerinde mücadele ederler. Bu, hem Allah katında, hem iman edenler yanında en büyük buğzu gerektirir. İşte Allah her mütekebbir zorbanın
kalbin
i böyle mühürler.”...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
«Bunlar, Allah'in ayeterini uzerinde kendilerine gelmis bir delil bulunmadan tartisirlar. Bu, Allah katinda da, inananlarin yaninda da ofkeyi arttirir. Allah, buyukluk taslayan her zorbanin
kalbin
i bundan dolayi muhurler.»...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
O şüpheciler ki, kendilerine gelmiş bir delîl ve belge olmaksızın Allah'ın âyetleri hakkında tartışıp durdular. Allah yanında da, imân edenler yanında da (bu) büyük bir öfke ve nefrettir! İşte Allah, kendini beğenmiş her zorbanın
kalbin
i böyle mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
'Bunlar, Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelmiş bir delil bulunmadan tartışırlar. Bu, Allah katında da, inananların yanında da öfkeyi arttırır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın
kalbin
i bundan dolayı mühürler.'...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın
kalbin
i işte böyle mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
ALLAH'ın ayet ve mucizelerine karşı, hiç bir delile sahip olmadan tartışanlar, hem ALLAH katında ve hem de inananlar katında büyük bir öfkeye muhataptır. ALLAH her kibirli zorbanın
kalbin
i işte böyle mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar ki kendilerine gelmiş bir bürhan olmaksızın Allahın âyetlerinde mücadele ederler, Allah yanında ve iymanı olanlar ındinde mebğuz olmak için ne büyük huy, işte Allah her cebbar mütekebbirin
kalbin
i öyle bir tabiat ile mühürler...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar ki, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın Allah'ın ayetleri hakkında mücadele ederler. Allah katında ve imanı olanların yanında kin beslenmesi için ne büyük huy! İşte Allah, her zorba, böbürlenen kimsenin
kalbin
i öyle bir tabiat ile mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele ederler. Bu durum, Allah katında ve iman edenler yanında büyük bir buğzu gerektirir. İşte Allah, her böbürlenen zorbanın
kalbin
i öyle bir tabiat ile mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Bunlar, Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelmiş bir delil bulunmadan tartışırlar. Bu Allah katında da, inananların yanında da öfkeyi artırır. Allah büyüklük taslayan her zorbanın
kalbin
i bundan dolayı mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
"Ki onlar, Tanrı'nın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. (Bu) Tanrı katında da, inananlar katında da büyük bir öfke (sebebi)dir. İşte Tanrı, her mütekebbir zorbanın
kalbin
i böyle mühürler."...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
«Onlar, kendilerine gelmiş hiçbir hüccet olmadığı halde Allahın âyetleri hakkında mücâdele edenlerdir. Gerek Allah indinde, gerek îman edenler katında (buna) buğz büyümüşdür. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın
kalbin
i işte böyle mühürler». ...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar ki, kendilerine gelmiş bir delîl olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında mücâdele ederler. (Bu,) Allah katında da, îmân edenlerin yanında da nefret cihetiyle büyük olmuştur. İşte Allah, (kendisine) büyüklük taslayan her zorbanın
kalbin
i (kendi kibri ve bunda ısrarı üzerine) böyle mühürler!...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar ki; kendilerine gelmiş bir huccet bulunmaksızın Allah'ın ayetleri üzerinde tartışırlar. Bu, Allah katında da, iman edenlerin yanında da öfkeyi arttırır. Ve böylece Allah; büyüklük taslayan her zorbanın
kalbin
i mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Hiçbir delilleri olmadan Allah'ın mesajlarını sorgulayanları (da): hem Allah'ın, hem de iman etmiş olanların gözünde son derece çirkin (bir günah). Allah, bütün kibirli zorbaların
kalbin
i işte böyle mühürler."...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar ki, kendilerine gelmiş hiçbir bürhan olmaksızın Allah'ın âyetlerinde mücadelede bulunurlar. Allah indinde ve imân edenlerin indinde büyük bir gazap (vesilesi) olmuştur. İşte Allah, her mütekebbir, cebbâr olanın
kalbin
i öyle mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah'ın âyetleri hakkında tartışırlar. Gerek Allah katında gerek iman edenlerin yanında bu davranışa karşı kızgınlık ve öfke büyümüştür. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın
kalbin
i işte böyle mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Bu kimseler, Allah’ın ayetleri hakkında, kendilerine gelen bir delil olmadığı halde tartışır dururlar. Bu, Allah katında da, iman edenlerin yanında da büyük kızgınlık sebebidir. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın
kalbin
i işte böyle mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Kendilerine ulaşmış hiçbir delile dayanmaksızın Allah’ın âyetleri hakkında ileri geri tartışanların bu hareketleri, hem Allah indinde, hem de iman edenler yanında pek büyük bir gazaba yol açar. İşte Allah, her kibirli ve zorbanın
kalbin
i böylece mühürler....
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar ki kendilerine gelmiş bir delil olmadan Allâh'ın âyetleri hakkında tartışırlar. (Bu hareketleri) Gerek Allâh yanında, gerek inananlar yanında (onlara karşı) ne büyük bir kızgınlık (doğurur)! İşte Allâh, her kibirli zorbanın
kalbin
i böyle mühürler."...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
«Ki onlar, Allah'ın ayetleri konusunda kendilerine gelmiş bir delil bulunmaksızın mücadele edip dururlar. (Bu,) Allah katında da, iman edenler katında da büyük bir öfke (sebebi)dir. İşte Allah, her mütekebbir zorbanın
kalbin
i böyle damgalar.»...
Mömin Suresi, 35. Ayet:
Onlar, kendilerine ulaşmış hiçbir delil olmadığı halde Allah'ın âyetleri hakkında tartışanlardır. Bu ise Allah katında da, iman edenler yanında da büyük bir gazap nedenidir. Büyüklük taslayan herbir zorbanın
kalbin
i Allah işte böyle mühürler....
Mömin Suresi, 44. Ayet:
ve işte o zaman (şimdi) söylediklerimi (ister istemez) hatırlayacaksınız. (Bana gelince,) ben kendimi Allah'a adıyorum; çünkü Allah, kullarının (
kalbin
de olan) her şeyi mutlaka görür."...
Şura Suresi, 24. Ayet:
1.
em
: yoksa
2.
yekûlûne
: diyorlar
3.
ifterâ
: iftira attı, uydurdu
4.
alâ allâhi
: Allah'a karşı
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa Allah'a karşı yalanla iftira mı ediyorlar? Bununla birlikte eğer Allah dilerse senin
kalbin
i mühürler ve bâtılı yok eder. Kendi kelimeleri ile hakkı gerçekleştirir. Muhakkak ki O, sinelerdekini en iyi bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa “Yalan uydurup Allah’a iftira etti” mi diyorlar. Eğer Allah dilerse senin
kalbin
i mühürler. Allah batılı yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü (kalplerde olanları) hakkıyla bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa onlar, (senin için) Allah'a karşı yalan uydurdu mu derler? Allah dilerse senin
kalbin
i de mühürler. Ve Allah bâtılı yok eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O, kalplerde olanları bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa "Allâh hakkında bir yalan uydurdu" mu diyorlar? Eğer Allâh dilerse senin
kalbin
i (şuurunu) kilitler! Allâh bâtılı mahveder ve kendi kelimeleri olarak Hakk'ı sâbit kılar! Muhakkak ki O, Esmâ'sıyla Zât'ınız olarak Aliym'dir!...
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa onlar senin için: 'Allah adına yalan uydurdu' mu diyorlar. Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olursa, senin
kalbin
i de, kafanı da korur. Bâtılı yok eder. Âyetleriyle, delilleriyle, icraatıyla, gerekçeli, hikmete dayalı indirilen, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek kuralları içeren hak kitab Kur’ân’ı hayata geçirir. O gönüllerdeki sırları bilir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa: 'O Allah'a karşı yalan uydurdu' mu diyorlar? Allah dilese senin
kalbin
i mühürler. Allah batılı ortadan kaldırır ve sözleriyle hakkı yerleştirir. O göğüslerde olanı bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp uydurdu" mu diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de
kalbin
i mühürler. Allah, batılı yok edip ortadan kaldırır ve kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa (Mekke kâfirleri Peygamber için); “- Allah’a bir yalan uydurdu” mu diyorlar? (Buna ancak kalbleri mühürlü olan beyinsizler cür’et ederler. Bu isnad senden çok uzaktır, fakat) Allah dilerse, senin de
kalbin
i mühürler. Allah bâtılı yok eder; ve indirdiği kitabla hakkı (İslâm dinini) yerine getirir. Şübhe yok ki O, bütün kalblerindekileri bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa senin icin Allah'a karsi yalan yere iftira etti mi derler? Allah dilerse senin
kalbin
i muhurler, batili da yok eder, hakki sozleriyle gerceklestirir. Dogrusu O, kalplerde olani bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa (senin için) Allah'a karşı yalan uydurdu mu diyorlar ? Allah dilerse senin
kalbin
i mühürler. Allah kendi sözleriyle bâtılı yok eder; hakkı isbât edip ortaya koyar. Şüphesiz ki O, gönüllerde dönüp dolaşanı bilir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa senin için 'Allah'a karşı yalan yere iftira etti' mi derler? Allah dilerse senin
kalbin
i mühürler, batılı da yok eder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Doğrusu O, kalplerde olanı bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa onlar, (senin için) Allah'a karşı yalan uydurdu mu derler? Allah dilerse senin
kalbin
i de mühürler. Ve Allah bâtılı yok eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O, kalplerde olanları bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Onlar, 'O ALLAH hakkında yalan mı uydurdu.' mu diyorlar? ALLAH dilese senin
kalbin
i mühürler. ALLAH yanlışı siler ve sözleriyle gerçeği yerleştirir. O en gizli düşünceleri bilir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa Allaha iftira etti bir yalanı mı diyorlar? Allah dilerse senin de
kalbin
i üstünden mühürleyiverir, Allah batılı mahveder de kelimatı ile hakkı ıhkak eyler, şübhesiz ki o bütün sînelerin künhünü bilir...
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa, Allah'a karşı bir yalanı mı iftira etti, diyorlar. Allah dilerse senin de
kalbin
i üstünden mühürleyiverir. Allah batılı yok eder, sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Şüphe yok ki O, bütün sinelerin içyüzünü bilir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa onlar, senin hakkında: «Allah'a karşı yalan uydurdu.» mu diyorlar? Eğer Allah dilerse senin de
kalbin
i mühürler; batılı yok eder ve sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Şüphesiz ki O kalplerde bulunan şeyleri hakkıyla bilir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa «Allah'a yalan uydurdu» mu diyorlar? Allah dilerse senin
kalbin
e mührü basar; batılı mahveder, hakkı sözleriyle gerçekleştirir. Doğrusu O, kalplerde olanı bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa onlar: "Tanrı'ya karşı yalan düzüp uydurdu" mu diyorlar? Oysa eğer Tanrı dilerse senin de
kalbin
i mühürler. Tanrı, batılı yok edip ortadan kaldırır ve kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa «O, Allaha karşı bir yalan düzdü» mü derler? Fakat eğer Allah dilerse senin
kalbin
i mühürler Allah baatılı (yaşatmaz) mahveder. Sözleriyle hakkı yerine getirir. Şübhesiz ki O, kalblerde olan (sır) ları dahi bilendir. ...
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa (senin için): 'Allah’a bir yalan iftirâ etti' mi diyorlar? Eğer Allah dilerse, senin
kalbin
i de mühürler. Çünki Allah, bâtılı yok eder ve sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Şübhesiz ki O, sînelerin içinde olanı hakkıyla bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa onlar; Allah'a karşı yalan uydurdu mu derler? Allah; dilerse senin
kalbin
i mühürler, batılı yok eder, sözleriyle hakkı yerine getirir. Muhakkak ki O; göğüslerin özünü bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa onlar, "(Muhammed) kendi yalanlarını Allah'a isnad etmektedir" mi diyorlar? Eğer Allah dileseydi, senin
kalbin
i (ebediyyen) mühürlerdi. Nitekim Allah batılı silip süpürür ve hakkı sözleriyle ortaya koyar. Gerçek şu ki O, (insanların) kalplerinde olanı tümüyle bilir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa derler mi ki: «Allah'a karşı yalan yere iftirada bulundu?» Eğer Allah dilese senin
kalbin
üzerine mühür basar ve bâtılı mahveder ve kelimeleriyle hakkı tahakkuk ettirir. Şüphe yok ki O, göğüslerde olanı bilicidir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa onlar: "Allah adına yalan uydurdu. " mu derler? Allah dilerse senin
kalbin
i de mühürler. Allah bâtılı imhâ eder, kelimeleriyle hakkı gerçekleştirir. Şüphesiz ki O, göğüslerin özünü bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa onlar: "Allah hakkında yalan uyduruyor.” mu diyorlar? Eğer Allah dilerse,
kalbin
i mühürler ve Allah, batılı imha edip, sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Çünkü O, kalplerin özünü bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa senin hakkında: "Allah adına yalan uydurdu" mu diyorlar? (Bunun gerçekle hiçbir ilgisi olamaz. Zira buna ancak kalbi mühürlü bazı beyinsizler cür’et edebilir.) Halbuki Allah dilerse senin
kalbin
i mühürler. Allah batılı imha eder, hakkı ise indirdiği kitapla kuvvetlendirir. Gerçekten O, kalplerin içinde ne varsa bilir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa: "Allah'a yalan uydurdu" mu diyorlar? Öyle bir durumda Allâh, dilese senin
kalbin
e mühür basar; bâtılı mahveder, hakkı sözleriyle yerleştirir. Şüphesiz O, göğüslerin özünü bilir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa onlar: «Allah'a karşı yalan düzüp uydurdu» mu diyorlar? Oysa eğer Alah dilerse, senin de
kalbin
i mühürler. Allah, batılı yok edip ortadan kaldırır ve kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa 'O Allah adına yalan uydurdu' mu diyorlar? Allah dileseydi senin
kalbin
i mühürlerdi. Allah bâtılı yok eder ve sözleriyle gerçeği ortaya çıkarır. Şüphesiz ki O gönüllerde saklı olanı bilir....
Şura Suresi, 24. Ayet:
Yoksa, "yalan düzüp Allah'a iftira etti" mi diyorlar? Allah dilerse senin
kalbin
i mühürler; bâtılı mahveder ve hakkı kendi sözleriyle gerçekleştirir. Kuşkusuz O, göğüslerin özündekini çok iyi bilir....
Şura Suresi, 51. Ayet:
Allâh bir insanla (karşılıklı) konuşmaz. Ancak vahiyle (kulunun
kalbin
e dilediği düşünceyi doğurarak), yahut perde arkasından konuşur; yahut izniyle dilediğini vahyedecek bir elçi gönderir. O, yücedir, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Duxan Suresi, 7. Ayet:
göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi, buna bütün
kalbin
izle inanıp bağlanmışsanız!...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve
kalbin
i mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah'tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve
kalbin
i mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Gördün mü dileğini mâbûd edineni ve hâlini bildiği halde Allah tarafından sapıklığa terkedileni ve onun kulağını ve
kalbin
i mühürlemiştir ve gözüne de perde çekmiştir; artık Allah'tan sonra kim doğru yolu gösterebilir ona? Hâlâ mı öğüt ve ibret almazsınız?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Hevâ ve hevesini tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve
kalbin
i mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâla ibret almayacak mısınız?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Şahsî arzu ve ihtiraslarını, kendisine ilâh haline getireni; hür iradeye, özgürce seçme hakkına sahipken, sana ve Kur’ân’a itibar etmeyeceğini bildiği için, Allah’ın hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti tercihine özgürlük tanıdığı, kulaklarını duyarsız,
kalbin
i, kafasını anlayışsız hale getirdiği, gözlerine perde çektiği, basiretini bağladığı kimseyi görmüyor musun? Allah’ın dışında kim onu doğru yola iletebilir? Hâlâ öğüt almayacak mısınız?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Arzularını kendine ilah edinmiş ve Allah'ın kendisini bir bilgi üzere saptırdığı, kulağını ve
kalbin
i mühürlediği, gözünün üstüne de bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık onu Allah'tan sonra kim doğru yola iletebilir? Yine de düşünmüyor musunuz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve
kalbin
i mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp düşünmüyor musunuz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
(Ey Rasûlüm), şimdi o kimseyi gördün ya: (Hidayeti bırakıb keyfine taparcasına) zevkini kendisine ilah edinmiş, Allah’da (sapıklığını bildiği) bir ilim üzerine onu şaşırtmış, kulağını ve
kalbin
i mühürleyib gözüne de bir perde çekmiştir. Artık onu Allah’dan başka kim yola getirir? Hâlâ düşünmez misiniz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Heva ve hevesini tanri edinen, bilgisi oldugu halde Allah'in sasirttigi, kulagini ve
kalbin
i muhurledigi, gozunu perdeledigi kimseyi gordun mu? Onu Allah'tan baska kim dogru yola eristirebilir? Ey insanlar! Anlamaz misiniz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Kendi hevesini ilâh edinen ; Allah'ın, (durumunu) bildiği için saptırdığı, kulağını ve
kalbin
i mühürlediği; gözünün üstüne bir perde gerdiği kimseye ne dersin ? Allah'tan sonra kim onu doğru yola çıkarabilir ? Artık iyice düşünmez misiniz ?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Heva ve hevesini tanrı edinen, bilgisi olduğu halde Allah'ın şaşırttığı, kulağını ve
kalbin
i mühürlediği, gözünü perdelediği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Ey insanlar! Anlamaz mısınız?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Hevâ ve hevesini tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve
kalbin
i mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâla ibret almayacak mısınız?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Ya şimdi baksan a o kimseye ki ilâhını hevası ittihaz etmiş, Allah da onu bir ılm üzerine şaşırtmış, kulağını ve
kalbin
i mühürleyip gözüne de bir perde çekmiştir, artık onu Allahdan sonra kim yola getirir? Hâlâ da düşünmezmisiniz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Tanrısını hevesi edinen ve Allah'ın durumunu bilerek kendisini şaşırttığı, kulağını ve
kalbin
i mühürleyip gözüne de perde çektiği kimseye şimdi bir baksana! Artık onu Allah'tan sonra kim yola getirebilir. Hala düşünmez misiniz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
(Ey Muhammed!) Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah'ın kendi ilmi dahilinde saptırdığı, kulağını ve
kalbin
i mühürleyip gözüne perde çektiği kimseyi görüyor musun? Şimdi onu Allah'tan başka kim hidâyete erdirebilir? Hala düşünmez misiniz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Ey Muhammed! Heva ve hevesini tanrı edinen Allah'ın bir bilgiye dayalı olarak şaşırttığı, kulağını ve
kalbin
i mühürlediği, gözünü perdelediği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hala anlamıyor musunuz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Şimdi sen, kendi hevasını tanrı edinen ve Tanrı'nın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve
kalbin
i mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Tanrı'dan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp düşünmüyor musunuz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Şimdi bana haber ver: Hevaa (ve heves) ini Tanrısı edinmiş, kendini, bir ilim üzerine, Allah şaşırtmış, kulağını,
kalbin
i mühürlemiş, gözüne de bir perde germiş bir adama Allahdan başka kim hidâyet edebilir? Haalâ iyi düşünmeyecek misiniz? ...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
İşte (nefsinin) arzusunu kendisine ilâh edinen ve Allah’ın (ezelî olan) bir ilim üzere(küfürlerindeki inadları yüzünden) dalâlete attığı, kulağını ve
kalbin
i mühürlediği, gözünün üzerine de bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Peki onu, Allah’dan sonra kim hidâyete erdirebilir? Hiç ibret almıyor musunuz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Gördün mü, o kimseyi ki; heva ve hevesini kendisine tanrı edinmiş, bilgisi olduğu halde Allah onu şaşırtmış, kulağını,
kalbin
i mühürlemiş ve gözüne perde koymuştur? Allah'tan sonra onu kim hidayete eriştirebilir? Hala düşünmeyecek misiniz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Kendi arzu ve özlemlerini tanrı edinen ve (bunun üzerine) Allah'ın, (zihninin hidayete kapalı olduğunu) bilerek saptırdığı, kulaklarını ve
kalbin
i mühürlediği ve gözlerinin üzerine bir perde çektiği (insan)ı, hiç düşündün mü? Allah(ın onu terk etmesin)den sonra kim ona doğru yolu gösterebilir? O halde, hiç düşünüp ders çıkarmaz mısınız?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Nefsinin hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah'ın da dalâleti hak ettiğini bilerek saptırdığı; kulağını ve
kalbin
i mühürlediği ve gözüne perde çektiği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ ibret almayacak mısınız?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Şu heva ve hevesini ilah edineni gördün mü? Allah onu bir bilgi üzerinde sapıklıkta bırakmıştır. Kulağını ve
kalbin
i mühürlemiş, gözüne de perde çekmiştir. Allah’tan sonra kim onu doğru yola çıkarabilir? Hiç düşünmüyor musunuz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Baksana kendi heva ve hevesini ilah edinen, ilmi olduğu halde Allah’ın kendisini şaşırtıp, kulağını ve
kalbin
i mühürlediği, gözlerine de perde çektiği kimsenin haline! Hakkı görmemekte ve azgınlıkta ısrar etmesi sebebiyle Allah’ın şaşırttığı bu kimseyi kim yola getirebilir? Düşünmüyor musunuz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Keyfini tanrı edinen ve Allâh'ın bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve
kalbin
i mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi ona Allah'tan sonra kim doğru yolu gösterecek? Düşünmüyor musunuz?...
Casiyə Suresi, 23. Ayet:
Gördün mü heveslerini tanrılaştıranı? Allah onu bilgiyle saptırmış, kulağını ve
kalbin
i mühürlemiş, gözlerini de perdelemiştir. Allah'tan sonra artık ona kim yol gösterebilir? Hiç düşünmüyor musunuz?...
Məhəmməd Suresi, 24. Ayet:
1.
e
: mi
2.
fe
: o zaman, o halde, hâlâ
3.
lâ yetedebberûne
: tedebbür etmezler, düşünüp tefekkür etmezler
4.
el kur'âne
Fəth Suresi, 4. Ayet:
Allah odur ki, imanları üstüne, iman artırsınlar diye, müminlerin
kalbin
e manevî huzuru indirdi. Bütün göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah Alîm’dir= her şeyi bilir, Hakîm’dir= hikmet sahibidir....
Fəth Suresi, 4. Ayet:
O inançlarına inanç katmak için inananların
kalbin
e huzur indirendir. Göklerin ve yerin orduları ALLAH'ındır. ALLAH Bilendir, Bilgedir....
Hucurat Suresi, 7. Ayet:
(7-8) Bilin ki, içinizde Allah'ın Peygamberi bulunuyor. Eğer O, birçok işlerde size uymuş olsaydı, elbette sıkıntıya uğrar, kötü duruma düşerdiniz. Ne var ki, Allah, imânı size çok sevdirdi de onu
kalbin
izde süsleyip çekici kıldı. (Buna karşılık) küfrü, dinî ve ahlâkî sınırları aşmayı, baş kaldırıp itaatsizlikte bulunmayı size çirkin ve tiksindirici göstermiştir. İşte bu ölçüde olanlar, Allah'tan geniş lütuf, bol ihsan ve bir nîmet olarak doğru yolda bilerek yürüyenlerdir. Allah, bilendir ve hik...
Hucurat Suresi, 8. Ayet:
(7-8) Bilin ki, içinizde Allah'ın Peygamberi bulunuyor. Eğer O, birçok işlerde size uymuş olsaydı, elbette sıkıntıya uğrar, kötü duruma düşerdiniz. Ne var ki, Allah, imânı size çok sevdirdi de onu
kalbin
izde süsleyip çekici kıldı. (Buna karşılık) küfrü, dinî ve ahlâkî sınırları aşmayı, baş kaldırıp itaatsizlikte bulunmayı size çirkin ve tiksindirici göstermiştir. İşte bu ölçüde olanlar, Allah'tan geniş lütuf, bol ihsan ve bir nîmet olarak doğru yolda bilerek yürüyenlerdir. Allah, bilendir ve hik...
Hucurat Suresi, 14. Ayet:
Araplar 'İnandık,' dediler. De ki, 'Siz inanmadınız, fakat inanç
kalbin
ize girinceye kadar, 'teslim olduk' deyin. ALLAH'a ve elçisine uyarsanız yaptıklarınızdan hiç bir şeyi eksiltmez. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir....
Hucurat Suresi, 14. Ayet:
Bedevîler 'İman ettik' dediler. De ki: Siz iman etmediniz. 'İslâma girdik' deyin; çünkü iman henüz
kalbin
ize girmedi. Eğer siz Allah'a ve Resulüne itaat ederseniz, Allah yaptıklarınızdan hiçbir şeyi zayi etmez. Şurası gerçek ki, Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Zariyat Suresi, 28. Ayet:
(28-29) O vakit onlardan
kalbin
de bir korku gizlendi. Dediler ki: «Korkma!» ve O'nu bir bilgin oğul ile müjdelediler. Bunun üzerine zevcesi bir sayha içinde yüzünü döndü de elini yüzüne çarpıverdi ve dedi ki: «Kısır bir koca kadın!»...
Zariyat Suresi, 29. Ayet:
(28-29) O vakit onlardan
kalbin
de bir korku gizlendi. Dediler ki: «Korkma!» ve O'nu bir bilgin oğul ile müjdelediler. Bunun üzerine zevcesi bir sayha içinde yüzünü döndü de elini yüzüne çarpıverdi ve dedi ki: «Kısır bir koca kadın!»...
Nəcm Suresi, 11. Ayet:
1.
mâ kezebe
: tekzip etmedi, yalanlamadı, reddetmedi
2.
el fuâdu
: fuad hassası (
kalbin
deki idrak hasası)
3.
mâ reâ
: gördüğü şey
...
Nəcm Suresi, 11. Ayet:
Kalbin
deki fuad (gönül gözü görmesi), gördüğü (ruhun gözlerinin gördüğü) şeyi tekzip etmedi....
Nəcm Suresi, 11. Ayet:
FUAD (
Kalbin
deki nöronların beyinde açtığı gerçeklikle bütünleşti dıştan gelen bilgi) yalanlamadı (inkâr etmedi) gördüğünü!...
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların
kalbin
e Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın ta...
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların
kalbin
e Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın ta...
Mücadilə Suresi, 22. Ayet:
Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kavmin; kendi babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları da olsa Allah ve Peygamberine muhalefet eden kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte onların
kalbin
e Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır. Bunlar orada ebediyyen kalacaklardır. Allah; onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan hoşnud olmuşlardır. İşte onlar; Allah'ın hizbidir. Dikkat edin; Allah'ın hizbi, fela...
Həşr Suresi, 13. Ayet:
Doğrusu onların
kalbin
e korku salan; Allah'tan çok, sizlersiniz. Çünkü onlar anlamazlar güruhudur....
Həşr Suresi, 13. Ayet:
Onların
kalbin
e Allah’tan çok siz korku salıyorsunuz. Bu da onların anlayışsız bir topluluk olmalarındandır....
Təhrim Suresi, 4. Ayet:
İkiniz ALLAH'a tevbe ederseniz
kalbin
iz yönelmiş olur. Ona (elçiye) karşıt olarak birbinizi destekleseniz, onun mevlası (koruyucusu/efendisi) ALLAH'tır; Cibril, erdemli inananlar ve melekler de onu destekler....
Müzzəmmil Suresi, 5. Ayet:
Sana, vahyi sıkıntılı, sorumluluğu ağır, değeri yüce bir kelâmı Kur’ân’ı vahyedip, onu senin
kalbin
e, hafızana yerleştireceğiz....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Şüphesiz onu, toplamak (senin
kalbin
e yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Şüphesiz onu (
kalbin
de) toplamak ve onu (sana) okutmak bize düşer....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Şüphesiz, onu (
kalbin
de) toplamak ve onu (sana) okutmak bize ait (bir iş)tir....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Çünkü O Kur’an’ı (
kalbin
de) toplamak ve dilinde okuyuşunu sağlamak bize aiddir....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Dogrusu o vahyolunani
kalbin
e yerlestirmek ve onu sana okutturmak Bize duser....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Doğrusu o vahyolunanı
kalbin
e yerleştirmek ve onu sana okutturmak Bize düşer....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Şüphesiz onu, toplamak (senin
kalbin
e yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Şüphesiz, onu (
kalbin
de) toplamak ve onu (sana) okutmak bize ait (bir iş)tir....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Şübhesiz ki onu (senin
kalbin
de) toplamak ve onu (sana) okutmak bize âiddir....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
çünkü onu (senin
kalbin
e) yerleştirmek ve (gerektiğinde) okutturmak Bizim işimizdir....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Çünkü vahyi senin
kalbin
de toplamak ve onu okutmak Bize ait bir iştir....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Onu (senin
kalbin
de) toplamak ve (sana) okumak bize düşer....
Qiyamə Suresi, 17. Ayet:
Hiç şüphesiz, onu (
kalbin
den) toplamak ve onu (sana) okutmak bize ait (bir iş)tir....
Mürsəlat Suresi, 4. Ayet:
(4-5-6-7) Kötülüğü temizlemek, yanlış yoldakileri uyarmak üzere vahiy (veya öğüt) getirip (Peygamberin
kalbin
e) sunanlara and olsun ki, size va'dolunan elbette meydana gelecektir....
Mürsəlat Suresi, 5. Ayet:
(4-5-6-7) Kötülüğü temizlemek, yanlış yoldakileri uyarmak üzere vahiy (veya öğüt) getirip (Peygamberin
kalbin
e) sunanlara and olsun ki, size va'dolunan elbette meydana gelecektir....
Mürsəlat Suresi, 6. Ayet:
(4-5-6-7) Kötülüğü temizlemek, yanlış yoldakileri uyarmak üzere vahiy (veya öğüt) getirip (Peygamberin
kalbin
e) sunanlara and olsun ki, size va'dolunan elbette meydana gelecektir....
Mürsəlat Suresi, 7. Ayet:
(4-5-6-7) Kötülüğü temizlemek, yanlış yoldakileri uyarmak üzere vahiy (veya öğüt) getirip (Peygamberin
kalbin
e) sunanlara and olsun ki, size va'dolunan elbette meydana gelecektir....
Bələd Suresi, 9. Ayet:
(
kalbin
e tercüman olacak) bir dil, (boş boğazlığına mâni' olacak) iki dudak? ...
Duha Suresi, 5. Ayet:
Ve zamanı geldiğinde Rabbin sana (
kalbin
den geçeni) bağışlayacak ve seni hoşnut kılacak....
İnşirah Suresi, 1. Ayet:
Biz
kalbin
i aç(ıp ferahlat)madık mı,...
Nas Suresi, 4. Ayet:
(4-5) İnsanların
kalbin
e kötülük fısıldayan sinsi vesvesecinin şerrinden,...
Nas Suresi, 5. Ayet:
insanların
kalbin
e fısıldayan;...
Nas Suresi, 5. Ayet:
(4-5) İnsanların
kalbin
e kötülük fısıldayan sinsi vesvesecinin şerrinden,...
Hud Suresi, 120. Ayet:
1.
ve kullen
: ve hepsini, hepsi
2.
nakussu
: anlattık, naklettik
3.
aleyke
: sana
4.
min enbâi
: haberlerden
...
Hud Suresi, 120. Ayet:
Ve sana anlattığımız şeylerin hepsi, resûllerin haberlerindendir. Onlarla senin
kalbin
deki fuad hassasını (fiziğin ötesindeki idrak) sağlamlaştırırız. Ve bunda (bu haberlerde) sana hak, mü'minlere öğüt ve zikir geldi....
Hud Suresi, 120. Ayet:
(Ey Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin
kalbin
i pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz. Bunlarda, sana hak, mü’minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir....
Hud Suresi, 120. Ayet:
Peygamberlerin haberlerinden senin
kalbin
i (tatmin ve) teskin edeceğimiz her haberi sana anlatıyoruz. Bunda sana gerçeğin bilgisi, müminlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir....
Hud Suresi, 120. Ayet:
Rasullerin karşılaştıkları sıkıntılı durumlardan bazılarını, senin aklını,
kalbin
i peygamberlik görevini ifaya, eziyetlere tahammüle hazır hale getirecek, ihtiyatını ve cesaretini artıracak olanların hepsini sana kıssalarıyla anlatıyoruz. Bu sûrede sana doğru bilgiler anlatılıyor, mü’minlere de bir öğüt, bir uyarı, bir hatırlatma yapılıyor....
Hud Suresi, 120. Ayet:
Peygamberlerin haberlerinden
kalbin
i sağlamlaştıracak her şeyi sana anlatıyoruz. Bunda sana hak ve mü'minlere öğüt ve uyarı geldi....
Hud Suresi, 120. Ayet:
Sana elçilerin haberlerinden -
kalbin
i sağlamlaştıracak- doğru haberler aktarıyoruz. Bunda sana hak ve mü'minlere bir öğüt ve uyarı gelmiştir....
Hud Suresi, 120. Ayet:
Peygamberlerin haberlerinden
kalbin
i kuvvetle tatmin edeceğimiz her haberi, sana hâdise olarak anlatıyoruz. Bu sûrede de sana hak, müminlere bir öğüt ve bir ihtar geldi....
Hud Suresi, 120. Ayet:
(İşte ey Muhammed !) Gelip gecen peygamberlerin olup biten bu haberlerinden senin
kalbin
i yatıştırıp pekiştirecek kadarını sana anlattık. Bu sûrede de sana hak; mü'minlere öğüt ve (düşünüp gerçeği daha iyi kavrayabilmeleri için) hatırlatma gelmiştir....