Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sədəqələr (zəkatlar) Allah tərəfindən bir fərz olaraq ancaq yoxsullara, miskinlərə, (zəkat yığan) işçilərə, qəlbləri İslama isindiriləcək kimsələrə, (azad olmağa çalışan) kölələrə, borclulara, Allah yolunda olanlara və yolda qalan yolçulara aiddir. Allah hər şeyi biləndir, hikmət sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sədəqələr (zəkatlar) Allah tərəfindən müəyyən edilmiş bir fərz (vacib əməl) olaraq ancaq yoxsullara, (ehtiyacı olan, lakin utandığından əl açıb dilənməyən) miskinlərə, zəkatı yığıb paylayanlara, ürəkləri (müsəlmanlığa) isinişib bağlanmaqda olanlara (iman gətirib hələ kamil mömin olmayanlara), azad ediləcək kölələrə (və ya boynuna kəffarə düşüb verə bilməyənlərə), həmçinin (borcu ödəməyə imkanı olmayan) borclulara, Allah yolunda cihad edənlərə və yolçulara (pulu qurtardığı üçün yolda qalan, vətən...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medine halkının ne de etrafındaki Bedevi Arapların, Allah'ın Resul'ünden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarının kaygısına düşmeleri olacak şeydir. Çünkü Allah yolunda katlanacakları susuzluk, yorgunluk, açlık ve Kafirleri kızdıracak bir yeri zapt etmeleri ve düşmana karşı elde ettikleri başarı, kendilerine salih bir amel olarak yazılacaktır. Zira Allah, muhsin olanların kazanımlarını yok etmez....
Furqan Suresi, 69. Ayet:
Kıyamet Günü onun azabı katlanır ve orada sürekli horlanmış olarak kalır....
Sad Suresi, 59. Ayet:
İşte bunlar da sizinle birlikte azaba katlanacak olan bir gruptur. Onlara rahatlık yoktur. Onlar, ateşe girecek olanlardır....
Hədid Suresi, 11. Ayet:
Kim ki Allah'a iyi bir ödünç verirse, Allah, ona karşılığını katlayarak verir. Ve onun için şerefli bir karşılık vardır....
Hədid Suresi, 18. Ayet:
Sadaka veren erkeklerin, sadaka veren kadınların ve Allah'a iyi bir ödünç verenlerin, verdikleri katlanarak geri ödenir. Ve ayrıca onlar için çok şerefli bir ödül vardır....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
1.
huvellezî (huve ellezî)
: o ki
2.
halaka
: yarattı
3.
lekum
: sizin için
4.
mâ
: şey
...
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabredip, mücadeleye devam ederek, kendinizi eğitip sıkıntılara katlanarak, kötülüğe engel olup iyilik yaparak, namazları kılarak Allah’tan medet umun, size arka çıkmasını isteyin. Bunlar, tam bir teslimiyetle Allah’a imanın, kulluk ve itaatin şuuruna erip saygılı davrananların dışındakilere ağır gelen kulluk görevleridir....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var” demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz: 'Ya Mûsâ, tek çeşit yemeğe asla katlanmayacağız. Bizim için, yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbine dua ederek iste. Yerin bitirdiği yenilebilecek bitkilerden, sebzesinden, hıyarından acurundan, kabağından, tahılından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.' demiştiniz de Mûsâ: 'Daha hayırlı ve onurlu olan bu yaşadığımız hayatı bırakarak, aşağılandığınız bir hayata mı dönmek istiyorsunuz? Mısır’a inin, orada sizin ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Siz (ise şöyle) demiştiniz: «Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.» (O zaman Musa da) «Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.» demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hatırlayın ki, bir vakit; “- Ey Mûsâ, biz, bir türlü yemeğe (Kudret helvası ile bıldırcın etinden ibaret olan yemeğe) mümkün değil katlanamayacağız; artık sen, bizim için Rabbine duâ et de, arzın yetiştirdiği şeylerden: sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin” dediniz. Musâ’da: “- O hayırlı olanı, şu daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir şehire inin, orada size istediğiniz (sebzeler) var.” dedi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk yüklendi ve Alla...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit «ya Musa biz bir türlü yemeğe kabil değil katlanamıyacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize Arzın yetiştirdiği şeylerden: Sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın» dediniz, ya: O hayırlı olanı o daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin o vakit size istediğiniz var» dedi, üzerlerine de zillet ve meskenet binası kuruldu ve nihayet Allahdan bir gadaba değdiler, evet öyle: Çünkü Allahın ayetlerine küfrediyorlar ve haksızlıkla ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit: «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.» dediniz. (O da): «O üstün olanı daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin, o vakit size istediğiniz olacaktır.» dedi. Üzerlerine de zillet ve meskenet damgası basıldı ve sonunda Allah'tan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani bir zamanlar, «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.» dediniz. O da size «O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır.» dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın â...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz: “Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe mümkün değil katlanamayacağız. Bizim için Rabbine duâ et de; yerin bitirdiği sebze, acur, sarmısak, mercimek ve soğandan çıkarsın. ” demiştiniz. Musa da onlara: “Siz hayırlı olanı, daha aşağı olan şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Öyle ise bir şehre inin, orada istediğiniz şeyler var. ” demişti. Üzerlerine zillet ve meskenet, horluk ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'ın gazabına uğradılar. Öyle oldu; çünkü onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar, haks...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Bir vakit şöyle dediniz: "Mûsa! Biz bir çeşit yemeğe imkânı yok katlanamayız. O halde bizim için Rabbine yalvar da yerin bitirdiği sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın." Mûsa da: "Ne o! dedi. Siz, daha üstün olanı vererek daha düşük olanı mı almak istiyorsunuz? Pekâla, şehre inin, işte istediklerinizi orada bulursunuz." Üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası basıldı ve neticede Allah’tan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu! Çünkü onlar Allah’ın âyetlerini...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Siz (ise şöyle) demiştiniz: «Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.» (O zaman Musa da) «Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.» demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Bir de, 'Ey Musa,' demiştiniz. 'Tek çeşit yemeğe katlanamıyoruz. Rabbine bizim için dua et de, yerin bitirdiklerinden bize sebze, hıyar, sarımsak, mercimek, soğan türü şeyler çıkarsın.' Musa ise 'Değerli olan şeyi, âdi şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz?' dedi. 'Öyleyse şehre inin; orada istedikleriniz olur.' Böylece onların üzerine bir alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bunun nedeni de, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmel...
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Hani İbrahim; «Ey Rabbim, bu şehri güvenli bir yer kıl, halkından Allah a ve Ahiret gününe inananları çeşitli ürünlerle rızıklandır» dedi. Allah da; «Onlardan kâfir olanları ise kısa bir süre geçindirir, sonra Cehennem azabına katlanmak zorunda tutarım. Ne kötü akıbettir o!» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve işte böylece sizi (ifratla tefrit arasında) vasat bir ümmet kıldık ki, bütün insanlara karşı âdâlet örnekleri, hak şahitleri olasınız. Peygamber de size hakkıyla şâhid olsun. Üstünde durduğun (arzu edip istediğin Beytullah'ı) kıble yapışımız da sırf Peygamber'e uyanları, gerisi gerisine döneceklerden bilip ayırd etmemiz içindir. Her ne kadar bu, Allah'ın doğru yola ilettiklerinden başkasına ağır gelirse de (böyledir). Allah imânınızı zayedip boşa çıkaracak değildir. Herhalde Allah, insanlara ...
Bəqərə Suresi, 153. Ayet:
Ey imân edenler, sabırla mücadeleye devam ederek, kendinizi eğitip sıkıntılara katlanarak, kötülüğe engel olup iyilik yaparak ve namazları kılarak Allah’tan medet umun, size arka çıkmasını isteyin. Allah sabrederek mücadeleye devam edenlerle beraberdir....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz ki semâlar ve arzın (gökler ve yeryüzünün - şuur boyutlarının ve bedenin) yaratılışının; gece ile gündüzün (âlemlerin gerçekte yokluğu realitesinin ardından yeniden âlem sûretlerini seyir hâline geçiş) birbiri ardınca gelişinin; insanların yararı için denizde akıp giden gemide (ilâhî ilim denizinde yüzen bireysel şuurda); Allâh'ın semâdan su inzâl edip onunla ölümden sonra arzı diriltmesinde (bilinç katlarından ilim inzâl ederek hakikatine şuuru olmayan bedende "diri" olanın açığa çıkar...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumul kısâsu fîl
katlâ
el hurru bil hurri vel abdu bil abdi vel unsâ bil unsâ fe men ufiye lehu min ahîhi şey’un fettibâun bil ma’rûfi ve edâun ileyhi bi ihsân(ihsânin), zâlike tahfîfun min rabbikum ve rahmeh(rahmetun), fe meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun elîm(elîmun)....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular
4.
kutibe
: yazıldı, farz kılındı
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
(Ama), sizden önce gelip geçen (mümin)ler gibi sıkıntı çekmeden cennete girebileceğinizi mi zannediyorsunuz? Onların başına öyle ezici sıkıntılar ve katlanılmaz darlıklar geldi ki ve öylesine sarsıldılar ki, müminlerle birlikte Elçi de: "Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?" diye feryat ediyordu. Gözünüzü açın, Allah'ın yardımı (daima) yakındır!...
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Hani kim var Allaha bir karzı hasen arz edecek ki Allah ona bir çok katlarını katlayıversin, Allah hem sıkar hem açar, hep de döndürülüb ona götürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Kimdir o kişi ki, Allah'a güzel bir borç sunsun da Allah ona birçok katlarını katlayıversin. Allah, hem sıkar, hem açar. Hepiniz döndürülüp O'na götürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Kimdir o adam ki Allah'a güzel bir ödünç versin de Allah da ona birçok katlarını ödesin. Allah darlık da verir, genişlik de verir. Hepiniz de O'na döndürülüp götürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Kim var Allah'a güzel bir şekilde borç verecek? Ve Allah böyle birinin verdiğini birçok kez katlayarak artıracaktır. Allah, kabz haliyle kısar, bast haliyle açıp genişletir. Ve yalnız O'na döndürülürsünüz....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Görmez misin İsrailoğullarının ileri gelenlerini? Hani Mûsâ'dan sonra bir zaman geldi ki peygamberlerine, bize bir padişah gönder de ona uyup Allah yolunda savaşa girişelim demişlerdi. Peygamberleri, size savaş farz edilir de savaşmayıverirseniz demişti. Neden savaşmayacakmışız demişlerdi, yurtlarımızdan çıkarıldık, evladımızdan ayırdılar bizi. Fakat savaş farz edilince pek azı katlandı, öbürleri dönüverdiler. Allah bilir zâlimleri....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara dedi ki: "Allah size hükümdar olarak Talut’u tayin etti." Onlar ise: "Biz hükümdarlığa ondan daha lâyık iken nasıl olur da o bize hükmedebilir ki! Üstelik servetten de nasibi fazla değil!" dediler. Peygamber şöyle cevap verdi: "Allah onu size üstün kıldı, ona geniş ilim ve sağlam bir vücut verdi. Allah hakimiyeti dilediğine verir. Allah’ın lütfu boldur, her şey gibi kabiliyet ve liyakatlari de bilir."...
Bəqərə Suresi, 261. Ayet:
Mallarını Allâh'a imanları dolayısıyla insanlara karşılıksız bağışlayanların misali, yedi başak oluşturan ve her başağında yüz tane bulunan tek bir buğday tohumu gibidir. Allâh dilediğine daha da katlar. Allâh Vasi'dir, Aliym'dir....
Bəqərə Suresi, 261. Ayet:
Paralarını ALLAH yolunda harcayanların örneği, herbirinde yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumuna benzer. ALLAH dileyene katlayarak verir. ALLAH Cömerttir, Bilendir....
Bəqərə Suresi, 261. Ayet:
Mallarını Allah yolunda infak edenlerin meseli bir tâne meseli gibidir ki yedi başak bitirmiş her başakta yüz tâne, Allah dilediğine daha da katlar, Allah vasi'dir alîmdir...
Bəqərə Suresi, 261. Ayet:
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir tanenin durumu gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah, dilediğine daha da katlar. Allah'ın rahmeti geniştir. O, her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 270. Ayet:
Karşılık gözetmeden, gönüllü yaptığınız her harcamayı, adayıp yerine getirdiğiniz her adağı mutlaka Allah bilir. Karşılık gözetmeden, gönüllü harcama yapmayan, zekâtlarını vermeyen, adaklarını yerine getirmeyen zalimlerin hiç yardım edeni yoktur....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah eksilte eksilte fâizi mahveder, fâizli paranın ve fâiz gelirinin bereketini giderir. İmanda sadâkatin ve kemâlin ifadesi olan sadakaları, keffaretleri, vergileri, vicdanları, servetleri, sosyal bünyeleri arındıran zekâtları verilen malları bereketlendirir. Allah inkârda, küfürde, bilerek günah işlemekte, nankörlükte ısrar edenleri sevmez....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
O kimseler ki, imân ettiler ve iyi amellerde bulundular ve namazlarını doğruca kıldılar, zekâtlarını da verdiler. İşte onlar için Rableri nezdinde mükâfaatları vardır ve onlar için hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
İman eden, güzel işler yapan, namazlarını dosdoğru kılan ve zekâtlarını veren kimselerin ise Rableri katında ödülleri vardır. Ne bir korku olur onlar için, ne de mahzun olurlar....
Ali-İmran Suresi, 24. Ayet:
Çünkü onlar, "Ateş bize birkaç günden fazla dokunmayacak" diye iddia ederler: böylece, uydurdukları batıl inançlar, onların (zamanla) itikatlarına ihanet etmelerine yol açmıştır....
Ali-İmran Suresi, 130. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: îmân edenler, âmenû olanlar
3.
lâ te'kulu
: yemeyin
4.
er ribâ
: ribâ, faiz<...
Ali-İmran Suresi, 130. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, eklenerek katlanan fâiz geliri, bileşik fâiz geliri yemeyin. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun ki, kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa eresiniz....
Ali-İmran Suresi, 130. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Öyle kat kat katlayarak riba yemeyin, Allahdan korkun ki felah bulasınız...
Ali-İmran Suresi, 130. Ayet:
Ey iman edenler, öyle kat kat katlayarak faiz yemeyin ve Allah'tan korkun ki, arzunuza ulaşasınız....
Ali-İmran Suresi, 130. Ayet:
Ey müminler, sakın sürekli katlanan faizi yemeyiniz. Allah'tan korkunuz ki, kurtuluşa erebilesiniz....
Ali-İmran Suresi, 130. Ayet:
Ey iman sahipleri! Ribayı öyle kat kat katlayarak yemeyin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz....
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Andolsun ki, mallarınızın sarfı ve canlarınızın musibeti hakkında imtihan olunacaksınız. Sizden evvel kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a eş koşanlardan da gerçekten bir çok incitici şeyler işiteceksiniz. Eğer katlanır ve sakınırsanız işte bu, din işlerine olan metanet ve bağlılıktandır....
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Andolsun ki mallarınız ve canlarınız hususunda imtihaana çekileceksiniz. Sizden evvel kendilerine Kitab verilenlerden ve Allaha eş tanıyanlardan da her halde incitici birçok (lâflar) işideceksiniz. Eğer katlanır, sakınırsanız işte bu, haadiselere karşı (gösterilmiş) bir azm (-ü metanet) dendir. ...
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Mallarınızla ve canlarınızla mutlaka sınanacaksınız: Ve doğrusu, hem sizden önce vahiy verilenlerden hem de Allah'tan başka varlıklara ilahlık yakıştıranlardan birçok incitici söz işiteceksiniz. Ama eğer zorluklara sabırla katlanır ve O'na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız; bilin ki bu, azimle sarılınacak bir iştir....
Ali-İmran Suresi, 200. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Zorluklara sabırla katlanın ve birbirinizle sabırda yarışın, (doğru olanı yapmaya) her zaman hazır olun ve Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyun ki mutluluğa erebilesiniz!...
Nisa Suresi, 39. Ayet:
Hakikatlerini de Esmâ'sıyla vareden Allâh'a ve gelecekte yaşanacak sürece iman edip, Allâh'ın onları rızıklandırdığından, başkalarına da bağışlasalardı ne zarar ederlerdi ki? Allâh hakikatlarinde olarak Aliym'dir....
Nisa Suresi, 40. Ayet:
Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını adaletle verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat arttırır), kendinden de büyük mükâfat verir....
Nisa Suresi, 40. Ayet:
Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kötülük ise, onun cezasını adaletle verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat arttırır), kendinden de büyük mükâfat verir....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudi itikadına mensup olanların bir kısmı, (vahyedilmiş) sözlerin anlamını çarpıtırlar; sözleri asıl bağlamından kopararak, (şimdi yaptıkları gibi) "İşittik ama karşı çıkıyoruz!" ve "Dinleyin ama kulak asmayın!" ve "Asıl sen biz(im sözümüz)e kulak ver (ey Muhammed)!" derler; böylece dilleriyle oyun oynarlar ve (sahih) itikadın yanlış olduğunu ima etmeye çalışırlar. (Halbuki) onlar, sadece "İşittik ve itaat ediyoruz!" ve "(Bizi) dinle, bize katlan!" deselerdi, bu onların gerçekten yararına ve d...
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Kim, kendisine haklar sağlayan, doğru, hak yol, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yol açıkça ortaya konduktan sonra, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’a, sünnetine karşı çıkar mü’minlerin yolundan İslâmî hayat tarzından ayrılıp, başka bir yola giderse, onu tercih ettiği, sorumluluğuna katlandığı yolda bırakırız. Onu cehenneme yaslarız. Orası ne kötü bir cezalandırma ve nihaî bir dönüş yeridir....
Nisa Suresi, 162. Ayet:
Onlardan ilimde derinlik sahibi olanlar ile sana indirilene ve senden önce indirilene iman eden mü'minlere, namazlarını dosdoğru kılanlara, zekâtlarını verenlere, Allah'a ve âhiret gününe iman edenlere gelince, Biz onlara pek büyük bir ödül vereceğiz....
Maidə Suresi, 13. Ayet:
Daha sonra, kesin taahhütlerinden caydıkları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık; (öyle ki, şimdi) onlar, (vahyedilmiş) sözleri, asıl bağlamlarından kopararak çarpıtıyorlar; ve onlar, akıllarından çıkarmamaları emredilen şeylerin çoğunu unutmuşlar; birkaçı dışında onların hepsinden daima ihanet göreceksin. Ama onları bağışla ve (yaptıklarına) katlan: şüphe yok ki Allah iyilik yapanları sever....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin dostunuz ancak Allah'tır, onun Peygamber'idir ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazlarını kılan, zekâtlarını veren müminlerdir....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin dostunuz ancak Allah’tır, O’nun Resulüdür ve Allah’a tam boyun eğerek namazlarını hakkıyla ifa eden, zekâtlarını veren müminlerdir....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin veliniz, ancak Allâh, Elçisi ve namazlarını kılan, zekâtlarını veren, rükû'a varan mü'minlerdir....
Maidə Suresi, 119. Ayet:
1.
kâle allâhu
: Allâh (cc.) dedi (buyurdu)
2.
hâzâ yevmu
: bu gün
3.
yenfeu es sâdikîne
: sâdıklara fayda verecek
4.
sıdku-hum...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allahû Tealâ şöyle buyurdu; "Bugün sadıklara, sadâkatlarının kendilerine fayda vereceği bir gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan râzı olmuşlardır. İşte bu, “Fevz-ül Azîm” dir (en büyük fevzdir)....
Maidə Suresi, 119. Ayet:
(Bu suâl ve cevablardan sonra) Allah dedi (diyecek) ki: «Bu (gün) doğru söyleyenlerin sadâkatları kendilerine fâide vereceği bir gündür. Altından ırmaklar akan cennetler — ki orada ebedî ve daimî kalıcıdırlar — Onlarındır. Allah kendilerinden raazî olmuşdur, kendileri de Ondan raazî olmuşlardır ve işte bu, en büyük kurtuluş ve seâdetdir». ...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah Teâlâ buyurdu ki: «Bu, sâdıklara sadâkatlarının faide vereceği bir gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır ki, onlar bunlarda ebedî olarak kalıcılardır. Allah Teâlâ onlardan razı olmuş, onlar da Allah Teâlâ'dan razı olmuşlardır. İşte bu, en büyük bir kurtuluştur.»...
Ənam Suresi, 14. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e gayra
: ...başka mı?
3.
allâhi
: Allah
4.
ettehızu
: edinirim
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlandı da onlar, kendilerine yardımımız erişinceye dek sözlerinin yalan sayılmasına ve uğradıkları eziyetlere katlandılar ve Allah'ın sözlerini değiştirecek yoktur ve sana da o peygamberlerin haberleri gelmiştir....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Senden once nice peygamberler yalanlandi ve kendilerine yardimimiz gelene kadar yalanlanmalarina ve sikistirilmaya katlandilar. Allah'in sozlerini degistirebilecek yoktur; and olsun ki peygamberlerin haberi sana da geldi....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
And olsun ki, senden önce gönderilen nice peygamberler de yalanlanmıştır, ama onlar bizim yardımımız kendilerine gelinceye kadar yalanlandıkları şeylere ve kendilerine yapılan eziyetlere katlanıp sabrettiler. Allah'ın (va'dettiği) sözlerini değiştirecek (hiçbir kuvvet) yoktur. Hem and olsun ki, sana o peygamberlerin haberinden bazı bölümler de geldi....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Senden önce nice peygamberler yalanlandı ve kendilerine yardımımız gelene kadar yalanlanmalarına ve sıkıştırılmaya katlandılar. Allah'ın sözlerini değiştirebilecek yoktur; and olsun ki peygamberlerin haberi sana da geldi....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Andolsun, senden önce nice peygamberler yalanlandı ve kendilerine yardımımız gelene kadar yalanlamalarına ve sıkıştırılmaya katlandılar. Allah'ın sözlerini değiştirebilecek yoktur; and olsun ki: Peygamberlerin haberi sana da geldi....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Andolsun, senden evvelki peygamberler (in kendileri) yalanlanmadı da tekzîb edildikleri ve ezaya uğratıldıkları şeylere karşı sabr etmişlerdi. Nihayet onlara yardımımız gelib yetişdi. Allahın kelimelerini (katlananlar hakkındaki nusret va'dini) değişdirebilecek (hiç bir ferd ve kuvvet) yokdur. Andolsun, (tarafımdan) gönderilen (o peygamber) lerin haberinden bir kısmı sana da geldi. ...
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Gerçek şu ki, senden önce (de) peygamberler yalanlanmıştır; ama onlar, Bizden yardım gelinceye kadar bütün düzmece ithamlara ve kendilerine yapılan bütün eziyetlere sabırla katlandılar: Çünkü hiçbir güç Allahın vaatlerini(n sonucunu) değiştiremez. Ve o peygamberlerin tarihleri hakkında şu anda sen de bilgi sahibisin....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Toplumun onu yalanladı; (oysa) "HÛ"; Hak'tır! De ki: "Ben sizin vekîliniz değilim (iman etmezseniz sonucuna katlanırsınız)!"...
Ənam Suresi, 91. Ayet:
Allahı gereği gibi tanıyamadılar, çünkü bir Allah beşere bir şey indirmedi dediler, de ki kim indirdi o, Musânın insanlara bir nûr, bir hidayet olarak getirdiği kitabı? ki siz onu parça parça kâğıtlar yapıyorsunuz, bunları ortaya atıyorsunuz da bir çoğunu gizliyorsunuz, bununla beraber şimdi size ne sizin ne atalarınızın bilemediğiniz hakıkatlar öğretilmekte, Allâh, de: Sonra bırak onları daldıkları batakta oynaya dursunlar...
Əraf Suresi, 38. Ayet:
Allah onlara «Sizden önce gelip göçen cin ve insan toplulukları yanında cehenneme giriniz» der. Her cehenneme giren topluluk yoldaşına lânet okur. Sonunda hepsi biraraya gelince sonrakiler, kendilerinden öncekiler için «Ey Rabbimiz, bizi bunlar yoldan çıkardı, onun için bunlara bir kat daha fazla cehennem azabı çektir» derler. Allah da onlara «Herbirinizin azabı ikiye katlanmıştır, ama bilmiyorsunuz.»...
Əraf Suresi, 54. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
rabbe-kum
: sizin Rabbiniz
3.
allâhu ellezî
: Allah'tır ki o
4.
halaka
: yarattı
Əraf Suresi, 128. Ayet:
Musa, kavmine: «Allahdan yardım isteyin. Katlanın. Şübhesiz ki yer, Allahındır. Ona kullarından biri dilerse onu mirascı yapar. Sonuç ise (fenalıklardan) sakınanlarındır» dedi. ...
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Hakaaretlere ma'ruz bırakılmış olan o kavmi de kendisine feyz ve bereket verdiğimiz yerin doğularına ve batılarına mîrascı kıldık. (Bu suretle) Rabbinin İsrâîl oğullarına olan o pek güzel va'di, (şedâide) katlandıkları sebebiyle, tam yerine geldi. Fir'avnın ve kavminin yapmakda oldukları şeylerle yükseltmekde devam etdikleri (binaları) ise hep harab etdik. ...
Əraf Suresi, 156. Ayet:
«Ve bizim için bu dünyada da ve ahirette de bir iyilik yaz. Biz muhakkak ki Sana döndük.» Buyurdu ki: «Azabımdır. Bununla dilediğimi mus'ab ederim. Rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır. Onu ittikada bulunanlar ve zekâtlarını verenler ve Bizim âyetlerimize imân edenler için elbette yazacağım.»...
Əraf Suresi, 183. Ayet:
Ve onlara mühlet veririm, benim tuzağım (hilem) metindir (çetindir, katlanması zordur)....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allaha ve Onun Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekinmeyin. Sonra korku ile za'fa düşersiniz, rüzgârınız (kesilib) gider. Bir de sabr(-u sebat) edin (katlanın). Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. ...
Tövbə Suresi, 5. Ayet:
O haram olan aylar (Zilhicce, Muharrem, Safer, Rebiul’evvel) çıktığı zaman, artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün; onları yakalayıp esir edin, onları hapsedin ve onların geçit yerlerini tutun. Eğer tevbe ederler, namaz kılıp zekâtlarını verirlerse, kendilerini serbest bırakın. Gerçekten Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir....
Tövbə Suresi, 46. Ayet:
Eğer sizinle beraber cihada çıkmak isteselerdi, elbette cihad ile ilgili olarak teçhizatlarını, araçlarını, kumanyalarını hazırlarlardı. Fakat Allah onların davranışlarını beğenmedi. Onları alıkoydu. Onlara: 'Savaşa giden orduya katılma mükellefiyetleri olmayan sakatlar, düşkünler, hastalar, mazeret sahipleri ve çoluk çocukla beraber siz de evlerinizde oturun' denildi....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
İmanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadakalar, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtlar, hazine gelirleri, ancak fakirler, çevresi, çaresi olmayan yoksullar, göçmenler, devlet memurları, müellefe-i kulûp, gönülleri, düşünceleri İslâm’a ısındırılacak olanlar, örtülü ödenekler, esir ve kölelerin esaret boyunduruklarından kurtarılarak hürriyetlerine kavuşma ödeneği, borçlular, Allah yolunda, İslâm uğrunda cihad edenler, faaliyet gösterenler, eğitim, t...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekatlar) Allah tarafından bir farz olarak, yoksullara, düşkünlere, onların toplanmasında çalışanlara, gönülleri İslam'a ısındırılacak olanlara, kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara ve yolda kalanlaradır. Allah alimdir, hakimdir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar), Allah tarafından bir farz olarak ancak şunlar içindir: Fakirler, miskinler, zekât toplayıcıları, kalbleri müslümanlığa ısındırılmak istenenler, mükâteb köleler, borçlular, Allah yolundaki gaziler ve yolda kalmışlar. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Zekatlar; Allah'tan bir farz olarak yoksullara, duskunlere, onu toplayan memurlara, kalbleri muslumanliga isindirilacaklara verilir; kolelerin, borclularin, Allah yolunda olanlarin ve yolda kalanlarin ugrunda sarfedilir. Allah bilendir, hakimdir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Zekâtlar, Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, miskinlere (yoksullara), (zekât toplamakla görevli) tahsildarlara; (hürriyetlerine kavuşturulacak) kölelere, esirlere; borçlulara; Allah yolunda (lüzumlu görülen yerlere, cihâda çıkanlara) ve yolda kalmışlaradır. Allah her şeyi en iyi bilen, her şeyi hikmetle uygulayandır....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Zekatlar; Allah'tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere, onu toplayan memurlara, kalbleri Müslümanlığa ısındırılacaklara verilir; kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğrunda sarfedilir. Allah bilendir, hakimdir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar), Allah’dan bir farz olarak ancak, fakirlere, yoksullara, (zekâtı toplamak için me’mur kılınmakla) onun üzerine çalışanlara, kalbleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (âzâd edilmek üzere efendisiyle belli bir bedel karşılığında anlaşmış olan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara ve yolda kalmışlara mahsustur. Ve Allah, Alîm(menfaatinize olanı hakkıyla bilen)dir, Hakîm (en doğru hükmü veren)dir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar (zekâtlar), Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, kalpleri İslâm'a ısındırılacak olanlara, kölelik altında bulunanlara, borçlulara, Allah yoluna ve yolcuya mahsustur. Allah bilendir, hükmünde hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Zekâtlar sadece fakirlere, düşkünlere, zekât toplayan görevlilere, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlara, esirlik ve kölelikten kurtulmak isteyenlere, borçlulara,Allah yoluna ve bir de muhtaç kalmış yolcu ve gariplere mahsustur. Allah tarafından kesin olarak böyle farz buyuruldu. Allah alîmdir, hakîmdir (her şeyi bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sadakalar, (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak fakirlere, düşkünlere, onlar üzerinde çalışan (zekât toplayan) memurlara, kalbleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, kölelik altında bulunanlara, borçlulara, Allâh yoluna ve yolcuya mahsustur (toplanan zekât, ancak bu sayılanlara verilir). Allâh bilendir, hüküm ve hikmet sâhibidir....
Tövbə Suresi, 86. Ayet:
'Allah’a iman edin, Rasûlüyle birlikte hayatlarınızı ortaya koyarak, konuşarak, yazarak, hesapsız servet harcayarak cihad edin, savaşın' diye bir sûre indirildiği zaman onlardan savaşa katılmaya güçleri yetebilecek olanlar senden izin istediler. 'Bırak bizi, savaşa giden orduya katılma mükellefiyetleri olmayan, sakatlar, düşkünler, hastalar, mazeret sahipleri ve çoluk çocukla beraber biz de burada kalalım' dediler....
Tövbə Suresi, 91. Ayet:
Allah’a ve Rasûlüne sadık kalmak (hiç bir fenalığa meyletmemek) şartiyle, ne zayıflara (ihtiyar, çocuk ve sakatlara) ne hastalara, ne de sarfedeceklerini bulamıyan fakirlere, savaştan geri kalmakta bir günah yoktur. İyilik edenleri ayıplamaya bir yol yoktur. Allah da Gafûr’dur, Rahîm’dir....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medinelilerle çevrelerindeki bedevîlerin, Allah'ın Peygamberinden geri kalmaları ve onun katlandığı zahmetlere katlanmaları gerekmez. Çünkü Allah yolunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa, bir açlığa düşerlerse, kâfirleri kızdırıp kinlendirecek bir yere ayak basarlarsa, herhangi bir düşmana karşı başarı elde ederlerse mutlaka karşılık olarak iyi bir iş yaptıkları yazılır; şüphe yok ki Allah iyilik edenlerin ecrini zâyi etmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkının ve onların çevresinde bulunan Bedevî Araplar’ın, savaş ilânı halinde Allah’ın Rasulünden geri kalmaları, şahsen onun nasıl savaş hazırlığı yaptığına bakmadan, onun hayatını korumaya almadan kendi canlarının derdine düşmeleri olacak iş değildir. Çünkü onların Allah yolunda, İslâm uğrunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa, bir açlığa katlanmadan, kâfirleri öfkelendirecek bir yere ayak basmadan ve düşmana karşı bir başarı kazanmadan, kendi sevap hanelerine, hâlis niyet ve amaçlarla İslâ...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medîne’lilere ve civarlarındaki çöl bedevilerine, Rasûlüllah’ın emrine aykırı hareket etmek (ve yaptığı savaştan geri kalmak) uygun olmadığı gibi, kendisinin bizzat katlandığı zahmetlere onların da katlanmaya rağbet etmemeleri yaraşmaz. Muhalefetin câiz olmayışının sebebi şudur: Çünkü onların, Allah yolunda çektikleri bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık, kâfirleri kızdıracak bir yeri çiğnemeleri ve düşmana karşı bir muvaffakiyete erişmeleri yoktur ki, mukabilinde kendilerine sâlih bir amel ya...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve civardaki bedevilere, Resulullah'ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı gibi, onun katlandığı zahmetlere öbürlerinin katlanmaya yanaşmamaları da yakışık almaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık, ayrıca kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine salih bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah, güzel iş yapanların mükafatını zayi ...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medineliler'e ve gerekse çevrelerinde yaşayan Bedeviler'e savaşta peygamberden geri kalmak ve kendi canlarının kaygısını onun canının kaygısının önüne geçirmek yakışmaz. Çünkü Allah yolunda çekecekleri her susuzluk, katlanacakları her yorgunluk, karşılaşacakları her açlık, kâfirleri öfkelendirecek her bir karış toprağa ayak basmaları; düşmanın zararına kazanacakları her tür başarı karşılığında mutlaka hesaplarına iyi amel yazılır. Hiç şüphesiz Allah, iyi işler yapanları ödülsüz bırakmaz....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medîneliler için, gerek çevrelerindeki bedeviler için (savaşda ve diğer hususlarda) Allahın Resulünden geri kalmaları, (onun emirlerine muhaalefetde bulunmaları) ve bizzat kendisine (katlandığı zahmetlerde) onların da canla başla (katlanmıya) rağbet etmemeleri yasakdır. Bunun sebebi şudur: (Çünkü onların) Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, bir açlık (çekmeleri), kâfirleri kızdıracak bir yere ayak basmaları, bir düşmana karşı muvaffakiyyete erişmeleri (gibi hiç bir hal ve hareket) y...
Hud Suresi, 5. Ayet:
Dikkat et ki, onlar O'ndan gizlenmek için göğüslerini katlayıp (iki) büklüm olurlar. Haberiniz olsun ki, elbiselerine büründüklerinde, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Şüphesiz ki Allah göğüslerde dönüp dolaşanı bilendir....
Hud Suresi, 20. Ayet:
İşte bunlar, yeryüzünde Allah’ı âciz bırakamazlar, koyduğu kanunların dışına çıkarak, yakayı kurtaramazlar. Onların Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden yardım isteyecekleri dostları, koruyucuları da yoktur. Onların cezası katlandıkça katlanır. Onlar hakkı işitmeye tahammül edemiyorlar. Zaten hakikati görmüyorlar, anlamıyorlar....
Hud Suresi, 20. Ayet:
Onlar, yeryüzünde kaçamazlar ve ALLAH'tan başka dost ve sahipleri yoktur. Onlar için azap katlanır. Çünkü onlar işitemediler, göremediler....
Hud Suresi, 20. Ayet:
Bunlar Arzda âciz bırakacak değillerdir, kendilerini Allahdan kurtaracak bir hâmileri de yoktur, onlara azâb katlanacaktır, hem işitmeğe tahammül edemiyorlardı hem de görmüyorlardı...
Hud Suresi, 20. Ayet:
Bunlar, yeryüzünde aciz bırakacak değillerdir, kendilerini Allah'tan kurtaracak bir kayırıcıları da yoktur. Onlara azap katlanacaktır. Onlar hem işitmeye tahammül edemiyorlardı hem de görmüyorlardı....
Hud Suresi, 20. Ayet:
Bunların, Allah'ın yapacaklarına engel olmaları sözkonusu değildir. Allah dışında dayanakları, destekçileri de yoktur. Azapları katlanır. Ne işitebilirler ve ne de görebilirler....
Hud Suresi, 49. Ayet:
Bunlar gayb haberlerindendir ki sana onları vahyediyoruz. Onları bundan evvel ne sen biliyordun, ne kavmin. O halde (Habîbim) sen de (Nuh gibi her cefâye) katlan. Akıbet hiç şübhesiz takvaaye erenlerindir. ...
Yusif Suresi, 90. Ayet:
«A, sen, sen, saahi Yuusuf musun?» dediler. O da: «Ben, dedi, Yuusufum. Bu da kardeşim. Allah bize (selâmet ve kerametle) lûtfetdi. Zîrâ hakıykat şudur ki: Kim (Allahdan) korkar, (belâlara) katlanırsa her halde Allah iyi hareket edenlerin mükâfatını zaayi etmez». ...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Görmekte olduğunuz semaları (gök katlarını) direksiz olarak yükselten Allah'tır. Sonra arşa istiva etti. Ve Güneş'i ve Ay'ı emri altına aldı. Hepsi belirlenmiş bir süreye kadar akıp gider. İşleri düzenleyip idare eder. Âyetleri ayrı ayrı açıklar ki; böylece Rabbinize mülâki olmaya (ölmeden evvel ruhunuzu Allah'a ulaştırmaya) yakîn hasıl edersiniz....
Rəd Suresi, 17. Ayet:
O, gökten yağmur gibi Kur’ân ayetleri indirdi. Bir hesap, bir plan dahilinde vâdiler dolusu akan suya benzeyen Kur’ân ayetleri yüzeydeki çerçöpü, tortuyu alır, götürür. Bu tıpkı, süs eşyası, ya da âlet yapmak için ateşte eritilen madenlerin yüzeyinde açığa çıkan köpük şeklindeki tortunun arındırılması gibidir. İşte Allah hak ile bâtılı, böyle misaller vererek mukayese eder. Köpük, çerçöp, bütün köpüksü şeyler gibi akar gider. İnsanlara fayda sağlayanlar ise yeryüzünde, insanların gönüllerinde ka...
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Onlar ki (sırf) Rablerinin rızaasını isteyerek (her zorluğa) katlanırlar, namazı dos doğru kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıkdan gizli ve aşikâr (hayır yoluna) harcarlar, kötülüğü iyilikle savarlar, işte onlar, onlar için bu dâr (-i dünyân) ın (iyi) bir sonucu vardır. ...
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
“Allah, bize yollarımızı dosdoğru göstermişken, biz ne diye O’na tevekkül etmeyelim? Bize yaptığınız eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.”...
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
Ve ne diye Allah'a dayanmayalım ki gerçekten de o sevketmiştir bizi doğru yola ve elbette bize ettiğiniz eziyetlere katlanacağız ve dayananlar, artık ancak Allah'a dayanmalı....
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz, Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkülde sebat etsinler....
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
Biz niçin Allah'a güvenmeyelim ki bizi (doğru olan) yollarımıza O iletti. Elbette bize yaptığınız eziyete katlanacağız. Güvenenler yalnızca Allah'a güvensinler.'...
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
«ize yollarimizi gosteren Allah'a nicin guvenmeyelim? Bize ettiginiz eziyete elbette katlanacagiz. Guvenenler ancak Allah'a guvensinler."*...
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
'Bize yollarımızı gösteren Allah'a niçin güvenmeyelim? Bize ettiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Güvenenler ancak Allah'a güvensinler.'...
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
«Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz, Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkülde sebat etsinler.»...
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
Bize yollarımızı göstermişken neden biz Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Elbette bize yaptığınız eziyetlere katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etsinler.»...
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
Allah bizi doğru yola ilettiğine göre, niye O'na dayanmayalım ki? Bize edeceğiniz eziyetlere kesinlikle katlanacağız. Dayanak arayanlar sırf Allah'a dayanmalıdırlar.»...
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
«Hem biz ne diye Allaha güvenib dayanmayalım ki bize dosdoğru yolları O göstermişdir. Bize yapdığınız eziyyetlere elbette katlanacağız. Tevekkül edenler dahi yalınız Allaha güvenib dayanmakda sebat etmelidir». ...
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
“Bize yollarımızı gösteren Allah'a niçin güvenmeyelim? Sizin bize ettiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah'a tevekkül etsinler. ”...
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
-Bize yollarımızı gösteren Allah’a niçin bağlanmayalım? Bize ettiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Bağlananlar ancak Allah’a bağlansın....
İbrahim Suresi, 12. Ayet:
"Bize yollarımızı göstermişken neden biz Allah'a dayanmayalım? Sizin bize yaptığınız eziyetlere katlanacağız. Tevekkül edenler, Allah'a dayansınlar."...
İbrahim Suresi, 21. Ayet:
Hepsi de toplanıp Allah'ın tapısına çıkar; zayıflar, ululanan büyüklere şüphe yok ki derler, biz size uymuştuk, Allah'ın azâbından bir kısmını olsun bizden defedebilir misiniz? Onlar da Allah bizi doğru yola sevketseydi biz de size doğru yolu gösterirdik derler, artık ağlayıp sızlasak da bir bizim için, sabredip katlansak da; sığınacak hiçbir yerimiz yok....
İbrahim Suresi, 21. Ayet:
Hep birlikte Allah'ın huzuruna çıkarlar. Zayıflar büyüklenenlere derler ki: 'Biz size uymuştuk. Şimdi siz Allah'ın azabından bir şeyi bizden savabilir misiniz?' Onlar da şöyle derler: 'Allah bizi doğru yola eriştirseydi şüphesiz biz de sizi doğru yola yöneltirdik. Şimdi sızlansak da katlansak da bizim için birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yok!'...
İbrahim Suresi, 21. Ayet:
Hepsi toplanıb Allahın huzuruna çıkarlar da zaîfler o büyüklük taslayanlara: «Siz sizin tebeanız (aveneniz) dik. Şimdi siz Allahın azabından (cüz'î) bir şey'i olsun bizden uzaklaşdırıb def edebiliyor musunuz?» derler. Onlar da: «Eğer, derler, Allah bize hidâyet verseydi biz de size elbette doğru bir yol gösterirdik. Şimdi bizler sızlansak da, katlansak da birdir. Bizim için sığınacak hiç bir yer yokdur». ...
İbrahim Suresi, 21. Ayet:
Onların hepsi; Allah'ın huzuruna toplanıp çıkarlar. Zayıflar büyüklük taslayanlara: Doğrusu biz; size uymuştuk. Allah'ın azabından bizi koruyabilecek misiniz? derler. Onlar da: Allah, bizi doğru yola eriştirseydi; biz de sizi eriştirirdik. Şu halde artık sızlansak da katlansak da birdir. Bizim için kaçıp sığınacak bir yer yoktur, derler....
İbrahim Suresi, 21. Ayet:
Ve (o Yargı Günü'nde insanların) hepsi Allah'ın huzuruna çıkacaklar; işte o zaman, zayıf olanlar bir vakitler büyüklük taslamış olanlara: "Bakın, bizler sizin izleyicilerinizdik" diyecekler, "o halde şimdi bizden Allah'ın azabını biraz olsun savabilecek güçte misiniz?" (Ötekiler buna şöyle) cevap verecekler: "Eğer Allah bize (kurtuluş) yolu(nu) gösterirse, şüphesiz, biz sizi de peşimizden sürükleriz; fakat, görebildiğimiz kadarıyla, şimdi artık sızlansak da, (hak ettiğimiz azaba) katlansak da, h...
İbrahim Suresi, 29. Ayet:
(O yıkım yeri,) katlanmak zorunda kalacakları cehennemdir: Ne kötü bir konaklama yeridir orası!...
Hicr Suresi, 1. Ayet:
Elif, lâm, raa. Bunlar kitabın, (hakıykatları) apaçık anlatan Kur'ânın âyetleridir. ...
Hicr Suresi, 48. Ayet:
Onlara orada hiçbir yorgunluğa, zahmete katlanmayacaklar. Onlar oradan çıkarılmayacaklar da....
Nəhl Suresi, 7. Ayet:
Bu hayvanlar sizin ağırlıklarınızı, ancak güçlüklere katlanarak varabileceğiniz bir memlekete taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatli, pek merhametlidir....
Nəhl Suresi, 7. Ayet:
Bu hayvanlar sizin ağırlıklarınızı, ancak güçlüklere katlanarak varabileceğiniz bir memlekete taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatli, pek merhametlidir....
Nəhl Suresi, 7. Ayet:
Bu hayvanlar, ancak ağır sıkıntıya katlanarak varabileceğiniz uzaklıktaki beldelere yüklerinizi taşırlar. Hiç kuşkusuz Rabbiniz pek şefkatli ve merhametlidir....
Nəhl Suresi, 59. Ayet:
Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı topluluktan gizlenir. Aşağılığa katlanıp onu tutsun mu yoksa toprağa mı gömsün? Bak ne kadar kötü hüküm veriyorlar!...
Nəhl Suresi, 59. Ayet:
Verilen müjdenin bıraktığı kötü tesirle utanıp kavminden gizleniyor; acaba o çocuğu zillet ve horluğa katlanarak saklayacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak ki, hüküm verdikleri şeyler ne kötü!......
Nəhl Suresi, 59. Ayet:
Kendisine verilen o kötü müjdeden dolayı kavminden gizlenmeye çalışır: Ancak (gönüllü) görünmeye katlanıp onu tutacak mı, yoksa toprağa gömerek gizleyecek mi ? (Bir bak) ne fena yargıda bulunuyorlar!...
Nəhl Suresi, 59. Ayet:
Verilen müjdenin kötü etkisiyle kavminden gizleniyor. Onu, hakarete katlanıp sağ mı bırakacak, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne fena hükümler veriyorlar!...
Nəhl Suresi, 59. Ayet:
Kendisine verilen müjdenin kötülüğü, dolayısıyla kavminden gizlenir. Şimdi acaba o çocuğu zillet ve horluğa katlanarak saklayacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek? Dikkat edin verdikleri hüküm ne kötüdür!...
Nəhl Suresi, 59. Ayet:
Aldığı kara haberden dolayı tanıdıklarına görünmekten kaçınır. Aşağılanmaya katlanarak onu alıkoysun mu, yoksa toprağa mı gömsün diye düşünür. Baksana, ne kötü hüküm veriyorlar!...
Nəhl Suresi, 59. Ayet:
Kendisine verilen müjdenin utancıyla kavminden saklanır. Zilletine katlanıp onu elinde mi tutsun, yoksa toprağa mı gömsün? Bakın, ne kötü birşeye hükmediyorlar!...
Nəhl Suresi, 60. Ayet:
Bozulmayı, çürümeyi, haksızlığı telkin eden, darb-ı mesel haline getiren, ayıplanması gereken safsatalar, âhirete, ebedî yurda inanmayanlara aittir. Emsalsiz değer hükümlerini öğütleyen darb-ı meselli âyetler; kainatta hükmünü sürdüren kanunlar; gösterilen, öğretilen dini hakikatlar, insani ve ahlaki değerler; dillerde pelesenk olan özdeyiş halindeki zikirler; hükümranlık ve kemal sıfatları yalınızca Allah’a aittir. O kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Nəhl Suresi, 88. Ayet:
Onlar ki, kâfir oldular ve başkalarını da Allah yolundan alıkoydular, onların azaplarını katlayarak arttırırız....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Bir ummetin digerinden daha cok olmasindan oturu, aranizdaki yeminleri bozarak, ipligini iyice egirip katladiktan sonra bozan kadin gibi olmayin. Allah onunla sizi dener. And olsun ki, sorumlu tutulacaksiniz....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü, aranızdaki yeminleri bozarak, ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla sizi dener. And olsun ki, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size kıyamet günü açıklar....
Nəhl Suresi, 92. Ayet:
İpliğini iyice eğirip katladıktan sonra, söküp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yapıyorsunuz. Allah, onunla sizi imtihan eder. Kıyamet günü ihtilaf ettiğiniz şeyleri elbette size beyan edecektir....
Nəhl Suresi, 110. Ayet:
Bir de, temel hak ve hürriyetlerinin engellenerek, baskı, zulüm ve işkenceye mâruz kalmalarının ardından, memleketlerinden, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret edip, Allah yolunda hayatlarını ortaya koyarak, konuşarak, yazarak, hesapsız servet harcayarak cihad edenlerin, cihadın sıkıntılarına, güçlüklerine, şer’î sorumluluklara katlananların yanında senin Rabbin vardır. Senin Rabbin bu feragat ve fedakârlıktan sonra, onları koruma kalkanına alır, onlar...
Nəhl Suresi, 110. Ayet:
Buna karşılık dinlerinden dönsünler diye çeşitli işkencelere uğratıldıktan sonra göç edenler, arkasından cihad edenler ve karşılaştıkları zorluklara sabırla katlananlar da var. Hiç kuşkusuz Rabbin, tüm bu olup bitenlerden sonra onlar hakkında affedicidir, merhametlidir....
İsra Suresi, 18. Ayet:
Kim ki, bu geçici hayatın (hazları) peşinde koşmak isterse, bu istediğinden dilediğimiz kadar, gerekli gördüğümüz kimseye hemen veririz; ama sonra onun payını cehennem kılarız ki oraya kınanmış ve kovulmuş olarak katlanmak zorunda kalacaktır!...
İsra Suresi, 41. Ayet:
Onların akıllarını başlarına toplamaları için, biz, bu Kur’ân’da dini hakikatların delillerini, gerekçelerini, insani ve ahlaki değerlerin zaruretini, çeşitli ikaz ve ihtarları, değişik ifadelerle çok yönlü açıkladık. Bu, onların, Kur’ân’dan uzaklaşmalarından, nefretlerini artırmaktan başka bir şey sağlamadı....
İsra Suresi, 72. Ayet:
Ve her kim burada (hakikatları görmeyip kalben) kör oldu ise işte o, ahirette de kördür, yolca da daha sapıktır....
İsra Suresi, 75. Ayet:
O zaman da hayatın ve ölümün azabını katlayarak sana tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın...
İsra Suresi, 75. Ayet:
Eğer onlara yanaşsaydın sana dünya hayatının ve ölüm ötesinin azabını katlayarak tattırırdık da bize karşı kendine yardım edebilecek hiç kimse bulamazdın....
İsra Suresi, 89. Ayet:
Andolsun biz bu Kur’ân’da, insanların iyiliği, kurtuluşu için dini hakikatların delillerini, gerekçelerini, insani ve ahlaki değerlerin zaruretini, değişik ifadelerle çok yönlü açıkladık. Yine de insanların çoğu Kur’ân’ı, Kurân’ın hükümlerini inkârda, nankörlükte ısrar ederler....
Kəhf Suresi, 54. Ayet:
Biz, bu Kur’ân’da, insanların iyiliği, kurtuluşu için, dini hakikatların delillerini, gerekçelerini, insani ve ahlaki değerlerin zaruretini, değişik ifadelerle çok yönlü açıkladık. Genellikle insanlar ne kadar çok mücadeleci oluyorlar, ne çok itiraz ediyorlar....
Kəhf Suresi, 67. Ayet:
O kulumuz, Musa'ya dedi ki; «Sen benimle beraber olmaya katlanamazsın.»...
Kəhf Suresi, 67. Ayet:
(Öteki;) "Sen benimle birlikte(yken olacak olanlara) katlanamazsın" dedi,...
Kəhf Suresi, 68. Ayet:
"çünkü tecrübe alanı içinde kavrayamayacağın şeye nasıl katlanabilirsin ki?"...
Kəhf Suresi, 72. Ayet:
(Hızır) dedi: "Sen benimle beraberliğe katlanamazsın, demedim mi?"...
Kəhf Suresi, 72. Ayet:
O kulumuz Musa'ya «Ben sana, benimle beraber olmaya katlanamazsın dememiş miydim?» dedi....
Kəhf Suresi, 72. Ayet:
Beriki: "Ben sana, bana asla katlanamayacağını söylememiş miydim?" dedi....
Kəhf Suresi, 72. Ayet:
(Hızır:) "Sen benimle beraberliğe katlanamazsın dememiş miydim?(İşte sen de gördün!)" dedi....
Kəhf Suresi, 75. Ayet:
(Hızır) dedi: "Ben sana, benimle beraberliğe katlanamazsın demedim mi?"...
Kəhf Suresi, 75. Ayet:
O kulumuz Musa'ya; «Ben sana benimle beraber olmaya katlanamazsın dememiş miydim?' dedi....
Kəhf Suresi, 75. Ayet:
Beriki: "Ben sana, bana asla katlanamayacağını söylememiş miydim?" dedi....
Kəhf Suresi, 75. Ayet:
"Sen benimle arkadaşlık etmeye katlanamazsın dememiş miydim?" dedi....
Kəhf Suresi, 78. Ayet:
(Hızır) dedi: "İşte bu (üçüncü itirazınla) beraberliğimiz sona ermiştir! Sana, katlanamadığın o şeylerin TEVİLİNİ (içyüzünü) haber vereceğim. "...
Kəhf Suresi, 82. Ayet:
"Duvara gelince: O, şehirde iki yetim oğlanın idi. . . Onun altında, onlara (iki yetim çocuğa) ait bir hazine var idi. . . Ve babaları da sâlih idi. . . Bundan dolayı Rabbin diledi ki, o iki çocuk buluğ çağına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. . . Ben bu işleri kendi hükmümle yapmadım! İşte senin sabretmeye katlanamadığının tevili (içyüzü) budur. "...
Kəhf Suresi, 100. Ayet:
(100-101) O gün cehennemi; gözleri Zikr’ime (Kur’an’a) karşı perdeli olan ve onu dinleme zahmetine dahi katlanamayan kâfirlerin karşısına (bütün dehşetiyle) dikeriz!...
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
(100-101) O gün cehennemi; gözleri Zikr’ime (Kur’an’a) karşı perdeli olan ve onu dinleme zahmetine dahi katlanamayan kâfirlerin karşısına (bütün dehşetiyle) dikeriz!...
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
Onlar ki gözleri benim zikrime karşı perde içindeydi ve (Kur'an'ı) dinlemeye katlanamıyorlardı....
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
Ki onlar, Beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi. (Kur'an'ı) dinlemeye katlanamazlardı....
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
Ki onlar, beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi. (Kuran'ı) dinlemeye katlanamazlardı....
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
O inkarcılar ki, (gerçeğin sesini) işitmeye katlanamadıklarından ötürü gözlerine Beni hatırlatıcı şeylere karşı perde çekilmişti....
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
Ki onlar, beni zikretme (konusun)da gözleri bir perde içindeydi, (Kur'an'ı) dinlemeye katlanamazlardı....
Məryəm Suresi, 65. Ayet:
O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki tüm varlıkların Rabbidir. O halde sırf O'na kulluk ediniz ve bu kulluğun omuzlarına bindirdiği tüm yükümlülüklere katlanınız. O'nun bir benzerini tanıyor musun?...
Ənbiya Suresi, 104. Ayet:
Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, biz yapıcılarız....
Ənbiya Suresi, 104. Ayet:
O gün göğü, kitap (sahifelerini ya da formalarını) katladığımız gibi katlarız. İlk yaratmaya başladığımız gibi üzerimize gerekli bir va'd olarak tekrar (yaratıp) geri çevireceğiz. Şüphesiz ki biz (böyle) yaparız....
Ənbiya Suresi, 104. Ayet:
O gün göğü dosyaları dürer gibi katlar ve yaratılışın ilk durumunu nasıl başlatmışsak ona çeviririz....
Ənbiya Suresi, 104. Ayet:
Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, bizim üzerimizde bir vaaddir. Elbette, biz yapıcılarız....
Ənbiya Suresi, 104. Ayet:
Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, bizim üzerimizde bir vaidtir. Hiç tartışmasız, biz yapıcılarız....
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Eğer (Bu teklife karşı) onlar (yine) yüz çevirirlerse (o vakit da) de ki: «Size (hakıykatları) müsavat üzere bildirdim. Tehdîd edilmekde olduğunuz (o korkunç akıbet) yakın mı, yoksa uzak mı, ben bilmem». ...
Həcc Suresi, 35. Ayet:
Öyle kişilerdir onlar ki Allah anılınca yürekleri oynar korkudan ve uğradıkları müsîbetlere katlanırlar, namaz kılmaya devâm ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerin bir kısmını harcarlar yoksullara....
Həcc Suresi, 41. Ayet:
Onlar öyle mükemmel insanlardır ki şayet kendilerine dünyada hakimiyet nasib edersek namazlarını hakkıyla ifa eder, zekâtlarını verir, iyi ve meşrû olanı yayar, kötülüğü önlerler. Bütün işlerin âkıbeti elbette Allah’a aittir....
Möminun Suresi, 4. Ayet:
Ve öyle kişilerdir onlar ki zekâtlarını verirler....
Möminun Suresi, 4. Ayet:
Onlar ki, zekâtlarını verirler....
Möminun Suresi, 4. Ayet:
Onlar zekatlarini verirler....
Möminun Suresi, 4. Ayet:
Onlar zekatlarını verirler....
Möminun Suresi, 4. Ayet:
Ki onlar; zekatlarını verirler....
Möminun Suresi, 4. Ayet:
Onlar ki, zekâtlarını verirler....
Möminun Suresi, 25. Ayet:
Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir. Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanıp bekleyin bakalım....
Möminun Suresi, 25. Ayet:
«Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir. Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanıp bekleyin bakalım.»...
Möminun Suresi, 25. Ayet:
«Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir. Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanıp (durumu) gözetleyin bakalım.»...
Möminun Suresi, 60. Ayet:
Rablerinin huzuruna varacaklarından kalbleri korkarak verdiklerini (zekâtlarını) verenler,...
Möminun Suresi, 60. Ayet:
Rabblerine döneceklerinden yürekleri korku ile ürpererek zekâtlarını verenler,...
Möminun Suresi, 60. Ayet:
Ve Rabblerinin huzuruna döneceklerinden yürekleri çarparak zekâtlarını verenler!.....
Nur Suresi, 35. Ayet:
Allah göklerin ve yerin hayatiyetlerini, ihyalarını sağlayan nûrudur, göklerde ve yerde yaşayanların önünü ve ufkunu aydınlatır, hidayet rehberlerini gönderir. O’nun nuru, üzerinde sabah aydınlığına benzer ışık veren bir direkteki lambaya benzer. O ışık kristal bir ampul içindedir. Kristal ampul, doğu ve batı güneşinden istifade etmeyen faydalı, bereketli zeytin ağacı gibi doğu ve batı medeniyetinden etkilenmemiş bir medeniyet ağacından yakılan, peygamberler soyundan gelen sanki inciye benzer pa...
Furqan Suresi, 20. Ayet:
Senden önceki gönderdiğim bütün peygamberler de herkes gibi yemek yerler ve çarşıda, pazarda gezerlerdi. Sizleri birbirleriniz aracılığı ile sınavdan geçiriyoruz. Acaba karşılaştığınız sıkıntılara katlanabilecek misiniz diye. Hiç şüphesiz Rabb'in her şeyi görür....
Furqan Suresi, 33. Ayet:
Senin İslâm’a davetini baltalamak için, hangi sual ve değerlendirmelerle karşına çıkarlarsa çıksınlar, biz onların bütün safsatalarını çürütecek dini hakikatların delillerini, gerekçelerini, insani ve ahlaki değerlerin zaruretini; bunların en güzel izahını kesinlikle sana bildireceğiz....
Furqan Suresi, 69. Ayet:
Kıyamet sürecinde yanma onun için katlanır ve onun içinde muhan (kendi başına bırakılmış, tard edilmiş, zelil) hâlde sonsuza dek kalır....
Furqan Suresi, 69. Ayet:
Diriliş günü cezaları katlanır ve horlanmış olarak orada ebedi kalırlar...
Furqan Suresi, 69. Ayet:
Kıyamet günü ona azâb katlanır ve onda muhakkar, muhalled kalır...
Furqan Suresi, 69. Ayet:
Kıyamet günü azabı katlanır ve orada ebediyyen hor ve hakir olarak kalır;...
Furqan Suresi, 69. Ayet:
Kıyâmet günü ona azab katlanır ve onun içinde hor (ve hakir) bir kimse olarak ebediyen kalır....
Furqan Suresi, 75. Ayet:
İşte (bütün) onlardır ki zorluklara katlanıb dayanmaları sesebebiyle gurfe (ler) le mükâfatlandırılacaklar, orada sağlık ve selâm ile karşılanacaklardır. ...
Furqan Suresi, 77. Ayet:
De ki, 'Duanız olmasa Rabbimin yanında değeriniz yoktur. Yalanlarsanız sonucuna katlanacaksınız.'...
Şüəra Suresi, 6. Ayet:
Şimdi (kat'î suretde) tekzîb etdiler. (Fakat) istihza edegeldikleri (hakıykatların mühim) haberleri yakında onlara gelecekdir. ...
Şüəra Suresi, 112. Ayet:
Nûh dedi ki: “- Onların yapmakta oldukları amellere dair benim bilgim yoktur (sadakatlarını bilmem, dış görünüşlerine bakıyorum)....
Nəml Suresi, 3. Ayet:
O inananlara ki namazlarını kılarlar, zekâtlarını verirler ve onlardır âhirete adamakıllı inananlar....
Nəml Suresi, 37. Ayet:
«Onlara dön, elbette onlara öyle ordular ile gelirim ki, onların bunlara karşı takatları yoktur. Ve elbette onları zelil ve onları hakîr (kuvvetten mahrum) kimseler oldukları halde oradan çıkarırım.»...
Nəml Suresi, 61. Ayet:
(Onlar mı hayırlı) yoksa, yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarında nehirler akıtan, onun için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah'ın yanında başka bir ilâh mı var? Hayır onların çoğu (hakikatları) bilmiyorlar....
Qəsəs Suresi, 2. Ayet:
Bunlar (hakıykatları) apaçık bildiren kitabın âyetleridir. ...
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
'Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıksın. Korkudan açılan kanatlarını katlayıp indir. Bu ikisi, Firavun ve ileri gelen ekibine Rabbinden iki delildir. Onlar yoldan çıkan bir toplum olmuşlardır.'...
Ənkəbut Suresi, 43. Ayet:
İşte biz, insanların iyiliği, kurtuluşu için dini hakikatların delillerini, gerekçelerini, insani ve ahlaki değerlerin zaruretlerini böyle misallerle anlatıyoruz. Bunları, yalnızca âlimler düşünüp anlayabilir....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Gece gündüz uyumanız ve Onun fazl (-u kerem) inden (nasıyb) aramanız da yine Onun âyetlerindendir. Şübhesiz ki bunda da (hakıykatlara) kulak verecek bir zümre için mutlak ibretler vardır. ...
Loğman Suresi, 14. Ayet:
Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır....
Loğman Suresi, 14. Ayet:
Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tekrar tekrar tavsiye ettik. Anası onu, günden güne ağırlaşan sıkıntılara katlanarak karnında taşımıştır. İki yıl emzirmiş. İki yıl sonunda onu sütten kesmiştir. İşte bunun için: 'Bana şükret, anana-babana teşekkür et' diye tekrar tekrar tavsiyede bulunduk. Sonuçta yalnız benim huzuruma gelip hesap vereceksiniz....
Loğman Suresi, 14. Ayet:
Biz, insana, ana-babasını (onlara iyilik yapmasını) da emrettik. Anası, onu, (karnında) meşakkat üstüne meşakkatla taşımıştır, (çocuk karında büyüdükçe zahmet çoğalmıştır). Sütten kesilmesi de iki sene içindedir; (ve insana dedik ki): “- Hem bana, hem de ana-babana şükret, dönüş ve geliş ancak banadır.”...
Loğman Suresi, 14. Ayet:
Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır....
Loğman Suresi, 14. Ayet:
(Allah diyor ki:) 'Biz, insana, anne babasına karşı iyi davranmasını emrettik: annesi onu nice acılara katlanarak karnında taşıdı ve çocuğun annesine bağımlılığı iki yıl sürdü; (öyleyse, ey insanoğlu,) Bana ve anne babana şükret, (unutma ki) bütün yollar sonunda Bana ulaşır....
Loğman Suresi, 17. Ayet:
Yavrum, namazı gereği üzre kıl, iyiliği emret ve fenalıktan alıkoy. Bu hususta sana isabet edecek eziyete katlan, çünkü bunlar, kesin olarak farz kılınan işlerdendir....
Loğman Suresi, 17. Ayet:
«Oğulcağızım, namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten vaz geçirmiye çalış. Sana (bu emir ve nehiy sebebiyle) isaabet eden şeylere katlan. Çünkü bunlar kat'î suretde farzedilen umurdandır». ...
Loğman Suresi, 17. Ayet:
Ey yavrucuğum! Namazında kararlılık göster, doğru ve yararlı olanı emret, kötü ve eğriden vazgeçir, başına gelebilecek her (belaya) sabırla katlan: bu, azim ve kararlılık gösterilmeye değer bir şeydir!...
Loğman Suresi, 17. Ayet:
“Oğulcuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir. Bu hususta sana isabet edecek eziyete katlan! Çünkü bunlar azmedilmeye değer işlerdendir. ”...
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Biz onları az (bir şey ve zaman) olarak metalandırıp yararlandırırız, sonra onları ağır bir azaba katlandırırız....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Onları az bir süre geçindirip yararlandırırız. Sonra da pek ağır bir azaba katlanmaya çaresiz kılarız....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Biz onları az (bir şey ve zaman) olarak metalandırıp yararlandırırız, sonra onları ağır bir azaba katlandırırız....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Biz onları (dünyâda) biraz geçindirib sonra kendilerini ağır bir azaba (katlanmıya) mecbur edeceğiz. ...
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Biz onları az (bir şey ve zaman) olarak metalandırıp yararlandırırız, sonra da onları ağır bir azaba katlandırırız....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Allah, o sadıklara (peygamberlere kıyamette ümmetleri huzurunda) sadakatlarından (tebliğlerinden) sorsun diye, (kendilerinden bu sağlam sözü almıştır.) Kâfirler için ise, acıklı bir azab hazırladı....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Tâki (Allah) o saadıklara sadâkatları sorsun. O kâfirler için pek acıklı bir azâb hazırladı. ...
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Sadıklardan sadakatlarını sormak için. Ve O kafirlere elim bir azab hazırlamıştır....
Əhzab Suresi, 8. Ayet:
Tâ ki, o sâdıklara sadâkatlarından sual etsin ve kâfirler için de pek acıklı bir azap hazırlamıştır....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah sadâkat gösterenleri sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Allah, imanlarında sadâkat gösterenleri, sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak. Müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münâfıkları da, sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygunsa cezalandıracak veya tevbekâr olurlarsa, günah işlemekten vazgeçip Allah’a itaate yönelirlerse, tevbelerini kabul edecek. Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah, sözlerinde duranları, sadakatları sebebiyle mükâfatlandıracak; münafıklara da dilerse azab edecek veya tevbe nasib edecek. Muhakkak ki Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır, Rahîm’dir= çok merhametlidir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah sadâkat gösterenleri sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Çünkü Allah saadık olanları sadâkatları sebebiyle mükâfatlandıracak, münafıkları da dilerse azâblandıracak, yahud onlara tevbe nasıyb edecekdir. Şübhe yok ki Allah çok yarlığayıcı, cidden esirgeyicidir. ...
Əhzab Suresi, 24. Ayet:
Tâ ki, Allah sâdıkları sadâkatları sebebiyle mükâfaatlandırsın. Münafıkları da dilerse muazzep kılsın veya onlara tevbe nâsib etsin. Şüphe yok ki, Allah çok yarlığayıcıdır, çok merhametlidir....
Əhzab Suresi, 30. Ayet:
Ey peygamberin hanımları, sizden kim büyük ve açık bir günah işlerse onun cezası ikiye katlanır. ALLAH için elbette bu kolaydır....
Əhzab Suresi, 30. Ayet:
Ey Peygamberin kadınları! Sizden her kim açık bir terbiyesizlik ederse ona azâb iki kat katlanır ve Allaha o kolay bulunuyor...
Əhzab Suresi, 30. Ayet:
Ey peygamberin hanımları, sizden her kim açık bir terbiyesizlik ederse, ona azap iki kat katlanır. Bu Allah'a göre kolaydır....
Əhzab Suresi, 30. Ayet:
Ey peygamberin hanımları! Sizden her kim bir terbiyesizlik ederse ona azab iki kat katlanır. Bu Allah'a göre çok kolaydır....
Əhzab Suresi, 30. Ayet:
Ey peygamber kadınları; sizlerden her kim, apaçık bir hayasızlıkla gelecek olursa, ona azab iki kat katlanır. Bu, Allah'a pek kolaydır....
Əhzab Suresi, 30. Ayet:
Ey Peygamberin refikaları! Sizden hangi biri haddizatında zahir bir kötülüğü vücuda getirirse onun için azap, iki katlanır. Ve bu, Allah'a kolay olmuştur....
Səba Suresi, 24. Ayet:
De ki: "Semâlardan ve arzdan (bilinç katlarınız ve bedeniniz itibarıyla) yaşam gıdanızı veren kimdir?". . . De ki: "Allâh! Muhakkak ki biz ya da siz (birimiz) hakikat üzereyiz; (diğerimiz de) apaçık bir sapkınlık içindedir!"...
Fatir Suresi, 22. Ayet:
(Hulâsa:) Dirilerle ölüler bir olmaz. Şübhesiz ki Allah kimi dilerse ona (hakıykatları) duyurur. Sen kabirlerde olanlara da işitdirecek değilsin a!.. ...
Sad Suresi, 7. Ayet:
Biz, yeni itikatların hiç birinde böyle (bir iddia) duymadık! Bu, (fani bir insanın) uydurmasından başka bir şey değildir!...
Sad Suresi, 17. Ayet:
(Ama sen, yine,) onların söyledikleri her şeye sabırla katlan ve güçlü bir iradeye sahip bulunan kulumuz Davud'u hatırla! O, her zaman Bize yönelirdi:...
Sad Suresi, 59. Ayet:
İşte bu sizinle beraber (cehenneme) katlanan bir grup. . . (Suça yönlendirenleri der ki): "Onlara 'Merhaba = rahat olma temennisi' geçersizdir. . . Muhakkak ki onlar yanmaya maruz kalanlardır. "...
Sad Suresi, 61. Ayet:
'Rabbimiz, kim bizi bu duruma soktuysa onun cezasını ateşte ikiye katlayarak arttır,' diye eklerler....
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah, ayetleri birbirine ahenkli ve mükerrer (hakikatlarla) gelen Kitab'ı, sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların bu Kitab'dan derileri ürperir, sonra hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitab, Allah'ın dilediğini onunla doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz....
Zümər Suresi, 27. Ayet:
Andolsun ki, biz, bu Kur’ân’da insanların iyiliği, kurtuluşu için dini hakikatların delillerini, gerekçelerini, insani ve ahlaki değerlerin zaruretini düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara sunduk....
Zümər Suresi, 67. Ayet:
Onlar, Allah'ı (O'nun kudret ve yüceliğini, denge ve düzenini) hakkıyle takdir edemediler. Oysa yeryüzü Kıyamet günü O'nun kudret avucundadır. Gökler de O'nun (kudretini temsîl eden) sağ elinde katlanmış olacak. O, (inkarcı nankörlerin) ortak koştuklarından yücedir, münezzehtir....
Zümər Suresi, 67. Ayet:
Onlar, Allah'ı gerektiği gibi takdir edemediler. Oysa bütün yeryüzü kıyamet gününde O'nun tasarrufunda olacak, gökler de O'nun kudretiyle katlanmış olacaktır. O, onların ortak koştuklarından münezzeh ve çok yücedir....
Fussilət Suresi, 7. Ayet:
O müşrikler ki, zekâtlarını vermezler ve ahireti inkâr edenler de onlardır....
Fussilət Suresi, 12. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
kadâ-hunne
: onları kada etti, yarattı, tamamladı
3.
seb'a
: yedi
4.
semâvâtin
: semalar...
Fussilət Suresi, 24. Ayet:
Sabırla katlansalar bile (bir gün geçer diye), Nâr onların yaşam ortamıdır! Eğer (mazeret ile Rablerini) razı etmek isteseler, onlar mazeretleri kabul edilip razı olunanlardan olmazlar!...
Fussilət Suresi, 24. Ayet:
(Başlarına gelene) sabırla katlansalar (bile,) onların mekanı, yine ateş olacak ve kendilerini düzeltmelerine izin verilmesi için yalvarsalar da buna izin verilmeyecek;...
Fussilət Suresi, 41. Ayet:
Kendilerine Kitap geldiğinde onu inkâr edenler (şüphesiz bunun sonucuna katlanacaklardır). Halbuki o, eşsiz bir kitaptır....
Fussilət Suresi, 41. Ayet:
Kendilerine okunması ibadet olan övünç kaynağı Kur’ân geldiğinde, onu inkârda ısrar edenler, bunun sonuçlarına katlanacaklar. O, kudretli ve hükümran bir kitaptır....
Fussilət Suresi, 41. Ayet:
Onlar ki, Kur'ân kendilerine geldiği zaman onu tanımayıp reddettiler, (elbette bunun sonucuna katlanacaklardır). Çünkü O, aziz (şerefli, üstün, değerli) bir Kitap'tır....
Fussilət Suresi, 41. Ayet:
Kendilerine Kitap geldiğinde onu inkâr edenler (şüphesiz bunun sonucuna katlanacaklardır). Halbuki o, eşsiz bir kitaptır....
Zuxruf Suresi, 33. Ayet:
1.
ve lev lâ
: ve olmasaydı
2.
en yekûne
: olması
3.
en nâsu
: insanlar
4.
ummeten
: bir ümmet
Əhqaf Suresi, 35. Ayet:
Öyleyse (ey inananlar!) Kalpleri azim ve kararlılıkla doldurulmuş olan bütün Peygamberler gibi sıkıntılara karşı sabırlı olun ve onlara sabırla katlanın. Ve (hakikati inkar edip duran) bu kişilerin hemen azaba çarptırılmalarını istemeyin, kendilerine vaad edilen şeyin (gerçekleştiğini) gördükleri o gün, (yeryüzünde) kaldıkları süre, onlara (dünyevi ölçülerle) ancak bir günün bir saati kadar (kısa görünecek.) Mesaj(ımız işte budur.) Öyleyse hiç sapkın bir halktan başkası yok edilir mi?...
Tur Suresi, 16. Ayet:
Girin oraya! İster katlanın, ister katlanmayın sizin için birdir. Siz, ancak yapageldiklerinize karşılık cezalandırılıyorsunuz....
Tur Suresi, 44. Ayet:
Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile. «Üst üste katlanıp yığılmış bir buluttur.» derler....
Hədid Suresi, 9. Ayet:
Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna (Muhammed'e) açık-seçik âyetler indiren O'dur. Şüphesiz ki Allah, size karşı çok şefkatla, çok merhametlidir....
Hədid Suresi, 11. Ayet:
Kim ki, Allâh'a karz-ı hasen (güzel bir ödünç) versin de, Allâh da onu, katlayarak ona artırsın! Onun için cömert bir ecir de vardır....
Hədid Suresi, 11. Ayet:
Hani kim? O Allah'a bir karz-ı hasen takdim edecek kimse ki Allah onu ona katlayıversin, hem onun için çok hoş bir ecir de var....
Hədid Suresi, 11. Ayet:
Hani Allah'a güzel bir borç verecek kimse ki, Allah onu ona katlayıversin?! Hem onun için çok hoş bir mükafat da vardır!...
Hədid Suresi, 18. Ayet:
Şübhesiz sadaka veren erkekler ve dişiler ve Allaha öyle karz-ı hasen takdim edenler, verdikleri kendileri hisabına kat kat katlanır, bir de onlara pek hoş bir ecir vardır...
Hədid Suresi, 28. Ayet:
Ey müminler, Allah'tan korkunuz ve Peygambere inanınız ki, O size vereceği rahmeti ikiye katlasın, size yolunuzu aydınlatacak bir nur bağışlasın, günahlarınızı affetsin. Çünkü Allah affedici ve merhametlidir....
Təğabun Suresi, 5. Ayet:
Geçmişte hakikati kabule yanaşmayanların kıssasından haberin yok mu? (Onlar hakikati inkar ettiler) ve böylece yaptıklarının sonucuna katlanmak zorunda kaldılar, (öteki dünyada da) onları bekleyen şiddetli bir azap (vardır)....
Talaq Suresi, 12. Ayet:
1.
allâhu
: Allah
2.
ellezî
: o ki
3.
halaka
: yarattı
4.
seb'a
: yedi
Mülk Suresi, 3. Ayet:
1.
ellezî
: o ki, o
2.
halaka
: yarattı
3.
seb'a
: yedi
4.
semâvâtin
: semalar, gök katları
Mülk Suresi, 3. Ayet:
O, yedi göğü, birbiri üzerine, âhenkli, düzenli, uyum içinde manyetik katlar halinde yaratandır. Rahmet sahibi, Rahman olan Allah’ın yaratmasında hiçbir uygunsuzluk, aykırılık, aksaklık göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görüyor musun?...
Məaric Suresi, 3. Ayet:
1.
min allâhi
: Allah'tan, Allah tarafından
2.
zî
: sahibi
3.
el meârici
: yüksek makamlar, yüce mertebeler, yüksek dereceler, gök katlarının yüksekliklerinin sahibi
...
Məaric Suresi, 5. Ayet:
(Habîbim) sen (şimdilik) güzel bir sabr ile katlan. ...
Məaric Suresi, 5. Ayet:
Bu nedenle, (sen ey iman eden), bütün sıkıntılara sabırla katlan!...
Nuh Suresi, 15. Ayet:
1.
e lem terav
: görmüyor musunuz
2.
keyfe
: nasıl
3.
halaka
: yarattı
4.
allâhu
: Allah
...
Nuh Suresi, 15. Ayet:
'Allah’ın yedi kat göğü, nasıl âhenkli, düzenli, uyum içinde, manyetik katlar halinde yarattığını görmüyor musunuz?...
Cin Suresi, 11. Ayet:
'Aramızda erdemliler de var, bunun aşağısında olanlar da var; biz çeşitli tarikatlara(yollara) ayrıldık. '...
Cin Suresi, 11. Ayet:
Doğrusu bizler: Bizlerden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Dilim dilim tarikatlar olmuşuz....
Müzzəmmil Suresi, 10. Ayet:
Onların (müşriklerin) söylediklerine katlan ve onlardan güzellikle ayrıl....
Müzzəmmil Suresi, 10. Ayet:
Onların (inkarcı müşriklerin) dediklerine katlan. Onları güzel bir tavırla terkedip ayrıl....
Müzzəmmil Suresi, 10. Ayet:
Onların (müşriklerin) söylediklerine katlan ve onlardan güzellikle ayrıl....
Müzzəmmil Suresi, 10. Ayet:
Onlar ne derlerse katlan. Onlardan sızıltısızca ayrıl. ...
Müzzəmmil Suresi, 10. Ayet:
halkın (senin aleyhinde) söyleyebileceği her şeye sabırla katlan ve onlardan uygun şekilde uzaklaş....
Müddəssir Suresi, 7. Ayet:
Rabbin (in rızaası) için katlan. ...
Mürsəlat Suresi, 11. Ayet:
Ve o elçiler miykatlarına irdirildiği vakıt...
Mürsəlat Suresi, 15. Ayet:
O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!...
Mürsəlat Suresi, 19. Ayet:
O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!...
Mürsəlat Suresi, 24. Ayet:
O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!...
Mürsəlat Suresi, 28. Ayet:
O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!...
Mürsəlat Suresi, 34. Ayet:
O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!...
Mürsəlat Suresi, 37. Ayet:
O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!...
Mürsəlat Suresi, 40. Ayet:
O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!...
Mürsəlat Suresi, 45. Ayet:
O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!...
Mürsəlat Suresi, 47. Ayet:
O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!...
Mürsəlat Suresi, 49. Ayet:
O gün, (hakikatları) yalanlayanların vay haline!...
Təkvir Suresi, 1. Ayet:
Güneş katlanıp dürüldüğünde,...
Təkvir Suresi, 1. Ayet:
Güneş katlanıp dürüldüğünde, kişi öğrenip bilecektir....
Təkvir Suresi, 1. Ayet:
Güneş katlanıp dürüldüğünde,...
Təkvir Suresi, 1. Ayet:
Güneş katlanıp dürüldüğünde,...
Təkvir Suresi, 1. Ayet:
Güneş katlanıp dürüldüğü zaman....
Mutəffifin Suresi, 18. Ayet:
Ama iyilerin defteri yuksek katlardadir....
Mutəffifin Suresi, 18. Ayet:
Ama iyilerin defteri yüksek katlardadır....
Mutəffifin Suresi, 19. Ayet:
O yuksek katlarin ne oldugunu sen bilir misin?...
Mutəffifin Suresi, 19. Ayet:
O yüksek katların ne olduğunu sen bilir misin?...
İnşiqaq Suresi, 19. Ayet:
Siz mutlaka tabakadan tabakaya bineceksiniz (gök katlarından geçeceksiniz)....
İnşiqaq Suresi, 23. Ayet:
Oysa Allâh (içlerinde) ne toplayıp yığdıklarını (düşünce ve itikatlarını) daha iyi bilir....
Bələd Suresi, 4. Ayet:
Insanoglunu, zorluklara katlanacak sekilde yarattik....
Bələd Suresi, 4. Ayet:
İnsanoğlunu, zorluklara katlanacak şekilde yarattık....
Bələd Suresi, 11. Ayet:
1.
fe
: fakat
2.
lâ ıktehame
: katlanmadı, geçmedi, aşmadı
3.
el akabete
: akabe, sarp yokuş, dik yokuş, zor iş
...
Bələd Suresi, 11. Ayet:
Ama o sarp geçidi geçmeye katlanmadı....
Bələd Suresi, 11. Ayet:
Ne var ki zor yola katlanamadı....
Bələd Suresi, 11. Ayet:
Fakat o, sarp geçidi geçmeye katlanamadı....
Tin Suresi, 4. Ayet:
Biz insanı en güzel bir biçimde, en güzel duygularla, ilâhî ahlâk ile ahlâklanacak güzellikte, hayat şartlarına katlanabilecek, dünyadaki sorumluluğunu üstlenebilecek mükemmeliyette imkân ve kabiliyetlerle yarattık....
Tin Suresi, 5. Ayet:
Dahası ona, en düşük ahlâkî seviyeye inebilecek, sorumsuzluğun dibine vurabilecek hayat şartlarına hiç katlanamayacak, ömrünün en verimsiz en fena çağını yaşayabilecek zaafları da verdik....
Əhzab Suresi, 35. Ayet:
İslâm’ı yaşayan müslüman erkeklerle, İslâm’ı yaşayan müslüman kadınlar; mü’min erkeklerle mü’min kadınlar; samimiyetle itaat eden, uzun uzun kıyamda durarak sorumluluk şuuruyla namaz kılan, dinî, insanî ve vicdanî sorumluluklarını yerine getiren saygılı erkeklerle, samimiyetle itaat eden, uzun uzun kıyamda durarak sorumluluk şuuruyla namaz kılan, dinî, insanî ve vicdanî sorumluluklarını yerine getiren saygılı, kocalarına karşılık vermeyen kadınlar; imanda, İslâm’da sadakat sahibi erkeklerle, ima...
Zuxruf Suresi, 56. Ayet:
Onların dini hakikatlara, insani ve ahlaki değerlere ilgisizliklerini ve düşmanlıklarının doğurduğu sonuçları, gelecek nesiller için ibretli bir tarih ve ders alınacak bir örnek haline getirdik....
Təğabun Suresi, 17. Ayet:
Eğer Allâh'a (Esmâ'sıyla var olmuş ihtiyaç sahiplerine) güzel bir ödünç verirseniz, verdiğinizi size katlayarak arttırır ve sizi mağfiret eder. . . Allâh Şekûr'dur, Haliym'dir....
Təğabun Suresi, 17. Ayet:
ALLAH'a güzel bir ödünç sunarsanız, O da onu sizin için katlar ve sizi bağışlar. ALLAH Değer verir, Şefkatlidir....
Təğabun Suresi, 17. Ayet:
Eğer Allaha bir karz-ı hasen arz ederseniz onu sizin için katlayıverir ve sizi de mağfiret buyurur. Allah şekûrdur halîmdir....
Təğabun Suresi, 17. Ayet:
Eğer Allah'a bir güzel borç sunarsanız onu sizin için katlayıverir ve sizi bağışlar. Allah, çok mükafat verendir, cezalandırmada acele etmeyendir....
Təğabun Suresi, 17. Ayet:
Eğer Allah'a gönül hoşluğuyla bir şey borç verirseniz O, onu sizin için katlayarak artırır ve sizin hatalarınızı bağışlar. Allah Şekûr'dur, şükredenlere karşılık verir; Halîm'dir, yumuşak ve merhametli davranır....
Qələm Suresi, 48. Ayet:
Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabırla katlan ve öfkeye kapılıp da sonra (ızdırap içinde) haykıran büyük balık sahibi gibi olma!...
Təkvir Suresi, 1. Ayet:
Güneş katlanıp dürüldüğünde, ...
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Kimdir o kişi ki Allah'a güzel bir ödünç versin de Allah da ona birçok katlarını katlayıversin. Allah darlık da verir, genişlik de verir. Ve yalnız O'na döndürüleceksiniz. ...
Bəqərə Suresi, 261. Ayet:
Mallarını Allah yolunda harcayan/ başta yakınları olmak üzere başkalarının nafakalarını sağlayan kimselerin örneği, yedi başak bitiren ve her başağında yüz adet tane bulunan tane örneği gibidir. Allah dilediğine katlar. Ve Allah, bilgisi ve rahmeti geniş ve sınırsız olandır, çok iyi bilendir. ...
Rum Suresi, 48. Ayet:
Öyle Allah ki rüzgârları gönderir de bir bulut kaldırır. Böylece onu nasıl dilerse öyle yayar ve parça parça eder, katlayıp üstüste getirir, derken yağmurun, onun arasından çıktığını görürsün. Kullarından onu dilediğine verince, bir de bakarsın ki seviniverirler....
Rum Suresi, 58. Ayet:
Andolsun, biz bu Kur’ân’da dini hakikatların delillerini, gerekçelerini, insani ve ahlaki değerlerin zaruretini insanların iyiliği, kurtuluşu için insanlara sunduk. Onlara bir mûcize bile getirsen, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar:
'Siz ancak, bâtıl şeyler ortaya atıyorsunuz' diyecekler....
Rum Suresi, 39. Ayet:
Halkın malları içinde artması için verdiğiniz tefecilik parası ALLAH'ın yanında artmaz. Ancak, ALLAH'ın rızasını dileyerek verdiğiniz bir zekata gelince, onu verenler yatırımlarını katlarlar....
Rum Suresi, 39. Ayet:
Nâsın mallarında nemalansın diye verdiğiniz ribâ (fâiz) Allah yanında nemalanmaz, Allah yüzünü murad ederek verdiğiniz zekât ise katlayanlar işte onlardır...
Rum Suresi, 39. Ayet:
İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz faiz, Allah katında artmaz. Allah'ın yüzünü dileyerek verdiğiniz zekat ise, katlayanlar (kat kat artıranlar) işte onlardır....
Rum Suresi, 39. Ayet:
Şunu unutmayın! Başkalarının mallarıyla artış sağlasın diye faize verdiğiniz para, zahiren fazlalaşsa da Allah’ın nezdinde artmaz. Ama Allah’ın rızasını arzulayarak verdiğiniz zekâtlar, O’nun nezdinde bereketlenir. İşte böyle yapanlar ödüllerini kat kat artırırlar....
Rum Suresi, 44. Ayet:
hakikati inkar eden, inkarı(nın sorumluluğu)na katlanacak, doğru ve adil işler yapanlar ise kendileri için iyi bir hazırlık yapmış olacaklar,...
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Zəkatlar Allah tərəfindən bir fərz olaraq yalnız yoxsullara, kasıblara, onu yığıb paylayanlara, qəlbləri (İslam dininə) isinişdiriləcək kimsələrə, kölələrin azad olunmasına, borclulara, Allah yolunda cihad edənlərə və müsafirlərə məx-susdur. Allah Biləndir, Müdrikdir....
Məaric Suresi, 24. Ayet:
O kəslər ki, onların mallarında məlum (müəyyən) bir haqq vardır (vacib və müstəhəb zəkatlar və Allah yolunda olan digər xərclər kimi)....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
Sədəqələr (zəkatlar) Allahdan bir fərz olaraq ancaq fəqirlər, miskinlər, zəkat toplayan məmurlar, qəlbləri İslama isinişdiriləsi olanlarla (azad olunacaq) kölələr, borclular, Allah yolunda cihad edənlər və yolda qalmış yolçular üçündür. Allah haqqı ilə biləndir, hökm və hikmət sahibidir....