Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
kavmi
m! Allah'ın, sizin için yazdığı, kutsal topraklara girin. Gerisin geri dönmeyin. Yoksa ters yüz olarak hüsrana uğrarsınız....
Hud Suresi, 85. Ayet:
"Ey
kavmi
m! Ölçüyü ve tartıyı hakkaniyetle yapın. Kimsenin malını eksik vermeyin. Bozguncular olarak yeryüzünde fesat çıkarmayın....
Möminun Suresi, 33. Ayet:
Dünya hayatında refaha kavuşturduğumuz, Kafirlik eden ve ahirete kavuşmayı yalanlayan
kavmi
nin meleleri: "Bu da sizin gibi bir beşerdir. Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor." dediler....
Fəcr Suresi, 6. Ayet:
Rabb'inin Âd
kavmi
ne ne yaptığını biliyor musun?...
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Size, denizi yardığımız günleri hatırlayın. Sizi kurtarmış, Firavun’u,
kavmi
ni, ordusunu boğmuştuk. Bunun sebeplerini düşünmeli, tahlil etmelisiniz....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve iz kâle mûsâ li
kavmi
hî yâ
kavmi
innekum zalemtum enfusekum bittihâzikumul icle fe tûbû ilâ bâriikum faktulû enfusekum zâlikum hayrun lekum inde bâriikum fe tâbe aleykum innehu huvet tevvâbur rahîm(rahîmu)....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
mûsâ
: Musa
3.
li
kavmi
-hi
: kendi
kavmi
ne
4.
yâ
: ey
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve Musa (a.s)
kavmi
ne: “Ey
kavmi
m! Buzağıyı (ilâh) edinmenizle muhakkak ki siz, kendi nefslerinize zulmettiniz. Hemen Yaratıcınız'a tövbe edin. Artık nefslerinizi (birbirinizi) öldürün. bu, Yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.” demişti. Böylece O, tövbenizi kabul buyurdu.Muhakkak ki O, O tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ,
kavmi
ne dedi ki: “Ey
kavmi
m! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.”...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani Mûsâ,
kavmi
ne, siz buzağıya kapılmakla gerçekten kendinize zulmettiniz; tertemiz yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün. Bu, yaratıcınız katında sizin için çok hayırlıdır demişti de Allah, bu yüzden tövbenizi kabul etmişti. Şüphe yok ki o, tövbeleri kabul eden rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmi
ne demişti ki: Ey
kavmi
m! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün. Öyle yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmi
ne şöyle demişti: "Ey
kavmi
m, buzağıyı kendinize (tanrı) edinerek nefslerinizdekine (hakikatinize) zulmettiniz! Bu yüzdendir ki Bari'ye (varlığı kendi Esmâ'sından olarak özel bir yapıda yaratana) tövbe edin (varlığınızdaki kendisini inkâr edip, dışınızda tanrı edindiğiniz için) ve benliklerinizi öldürün! Bunu yapmanız Bari indînde hayırlıdır, tövbenizi kabul eder. Muhakkak ki O, tövbe edeni affeden ve sonucunda rahmetini bağışlayandır. "...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ
kavmi
ne: 'Ey
kavmi
m, siz buzağıyı put edinmekle kendinize, birbirinize yazık ettiniz, zulmettiniz. Bari gelin, günah işlemekten vazgeçerek tevbe ile, sizi ayırıcı özelliklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınıza itaate yönelin. Değilse iç karışıklığa düşerek, birbirinizden bulun, birbirinizin kanını dökün. Tevbe etmeniz, sizi ayırıcı özelliklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.' demişti. Bunun üzerine tevbe ettiniz de Allah te...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmi
ne: 'Ey
kavmi
m! Şüphesiz siz buzağıya tapınmakla kendinize zulmettiniz. Şu halde, yaratıcınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. [9] Böyle yapmanız yaratanınız katında sizin için daha hayırlıdır' demişti. Yaratanınız da sizin tevbenizi kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri her zaman kabul eden ve çok bağışlayandır....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani Musa,
kavmi
ne: "Ey
kavmi
m, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca yaratan (gerçek ilah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
O zaman Mûsâ, buzağıya tapan
kavmi
ne: “- Ey
kavmi
m, siz buzağıya tapmakla kendinize zulmettiniz. Hemen yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün (Islâh edin). İşte bu yapacağınız, yaradanınız katında sizin için hayırlıdır.” demişti de; Allah tevbelerinizi kabul etmişti. Çünkü o, tevbeleri çok çok kabul edendir, çok esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa da
kavmi
ne : «Ey milletim! Cidden buzağıyı (İlâh) edinmenizle kendinize zulmettiniz. Derhal (her kusurdan pak ve yüce olan) Yaradanınıza tevbe edin; (nefsinizin kötü arzularını kesin de Allah yolunda) kendinizi öldürün. Bu, Yaradanınız katında sizin için daha hayırlıdır,» demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbenizi kabul buyurmuştu. Şüphesiz ki O, O'dur tevbeleri çokça kabul eden, O'dur çokça merhamette bulunan....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmi
ne demişti ki: Ey
kavmi
m! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün. Öyle yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve bir vakit Musa
kavmi
ne dedi ki: «Ey
kavmi
m cidden siz o danaya tutulmanızla kendinize zulmettiniz gelin bârinize dönün, tevbe edin de nefislerinizi öldürün, böyle yapmanız bâriniz yanında sizin için hayırlıdır» bu suretle tevbenizi kabul buyurdu. Filhakika o, öyle tevvab öyle rahîmdir...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve bir vakit Musa,
kavmi
ne dedi ki: «Ey
kavmi
m, cidden siz o buzağıya tapmakla kendinize zulmettiniz. Gelin yaratanınıza dönün, tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız yaratanınız yanında sizin için hayırlıdır.» Böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten O, tevbeleri çok kabul eden, devamlı merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa
kavmi
ne dedi ki; Ey
kavmi
m cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin Rabbinize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani Musa,
kavmi
ne dedi ki: «Ey
kavmi
m, sizler buzağıyı ilâh edinmekle kendinize zulmettiniz. Gelin, yaratıcınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. Yaratıcınız katında bu sizin için hayırlıdır': Allah da tevbenizi kabul etti. Hiç şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir ve merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmi
ne demişti ki: "Ey
kavmi
m, sizler buzağıyı (Tanrı) edinmekle nefsinize zulmettiniz. Barinize tevbe edin ve nefsinizi öldürün (faktulü). Bu, bariniz katında sizin için daha hayırlıdır. (Bunun üzerine) O, tevbenizi (kabul etti) (fetabe aleyküm). Elbette O, tövbeleri kabul edendir (tevvab), rahimdir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve hani Musa,
kavmi
ne: «Ey
kavmi
m, siz buzağıya tutunmakla (onu tanrı edinmekle) şübhesiz kendinize yazık etmişsiniz. Hemen Yaradanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün (ıslâh edin), böyle yapmanız Yaradanınız katında, sizin için çok hayırlıdır» demişdi de (Allah da) tevbelerinizi kabul etmişdi. Çünkü o, tevbeleri en çok kabul edenin, en çok esirgeyenin, ta kendisidir. ...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
O vakit Mûsâ,
kavmi
ne: 'Ey
kavmi
m! Şübhe yok ki siz, buzağıyı (ilâh) edinmekle kendinize zulmettiniz; öyle ise yaratanınıza tevbe edip, nefislerinizi öldürün! Bu (hâliniz), yaratanınızın katında sizin için daha hayırlıdır' dedi. Bunun üzerine (Allah) tevbenizi kabûl etti. Şübhesiz ki Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (çok merhametli olan) ancak O’dur....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani, Musa,
kavmi
ne: Ey
kavmi
m, buzağıya tapınmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen yaradanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün. Bu yaradanınızın katında sizin için daha hayırlıdır, demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Muhakkak ki Tevvab, Rahim O'dur, O....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve o zaman ki Mûsa
kavmi
ne, «Ey
kavmi
m! Buzağıya tutunmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen Hâlikınıza tevbe edin, nefislerinizi öldürün. Bu sizin için Rabbiniz indinde hayırlıdır» demişti. (O Hâlik-i Kerîm de) Bunun üzerine tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O Tevvab ve Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmi
ne: “Ey
kavmi
m! Buzağıya tapmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen yaratanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürünüz. Bu, yaratıcınızın katında sizin için daha hayırlıdır. ” demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmi
ne: -Ey halkım! Siz buzağıyı ilah edinerek kendinize yazık ettiniz. Hemen yaratıcınıza tevbe edip, nefislerinizin hakkından geliniz. Böyle yapmanız, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır, o daima tevbeleri kabul eden ve acıyan olduğu için tevbenizi kabul eder, demişti....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ
kavmi
ne dedi ki: "Ey
kavmi
m! Sizler buzağıya tutulmakla kendinize çok yazık ettiniz! Derhal Yaradanınıza tevbe edin! Allah yolunda kendinizi öldürün! Böyle yapmanız sizin için Yaratan nezdinde daha hayırlıdır." Böylece Allah da sizin tövbelerinizi kabul etsin. Çünkü o tövbeleri çok kabul eder, merhamet ve ihsanı boldur....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ
kavmi
ne demişti ki: "Ey
kavmi
m, sizler, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz; gelin Yaratıcınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. (Bu sûretle O), sizin tevbenizi kabul buyurmuş olur. Çünkü O, öyle bağışlayıcı, öyle merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa,
kavmi
ne dedi: «Ey
kavmi
m, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca yaratan (gerçek ilah) ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.» Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
O vakit Musa
kavmi
ne, 'Ey
kavmi
m,' demişti. 'Buzağıyı tanrı edinmekle kendinize yazık ettiniz. Yaratanınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. Yaratıcınızın katında bu sizin için daha hayırlıdır.' Böylece Allah tevbenizi kabul etmişti. Çünkü O tevbeleri kabul eden ve çok merhametli olandır....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve izisteskâ mûsâ li
kavmi
hî fe kulnâdrib bi asâkel hacer(hacere) fenfeceret minhusnetâ aşrete aynâ(aynen), kad alime kullu unâsin meşrebehum kulû veşrebû min rızkıllâhi ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne)....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
isteskâ
: suya kavuşmayı istedi
3.
mûsâ
: Musa
4.
li
kavmi
-hî
: kendi
kavmi
...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve Musa (a.s),
kavmi
için su istemişti. Bunun üzerine: “Asânla taşa (kayaya) vur.” dedik. Böylece ondan (kayadan) on iki pınar fışkırdı. İnsanların hepsi kendi içeceği yeri (pınarını) bilmiğti. Allah'ın rızkından yeyin, için ve sakın azıp yeryüzünde fesat çıkaranlar olmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani, Mûsâ
kavmi
için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın” demiştik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Gene bir zaman oldu ki Mûsâ,
kavmi
için su diledi de ona, sopanla vur taşa demiştik. Vurunca taştan on iki pınar fışkırmıştı. Halkın her bölüğü, su içeceği kaynağı bilmiş, anlamıştı. Allah'ın rızkından yiyin, için de haddinizi aşıp yeryüzünü fesada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa (çölde)
kavmi
için su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik. Derhal (taştan) oniki kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara:) Allah'ın rızkından yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani Musa
kavmi
için su istemişti de: "(Varlığındaki Esmâ kuvvesiyle) asanı taşa vur" demiştik. (Vurunca) taştan on iki gözeden su fışkırmıştı. Her grup insan kendi meşrebini (su içeceği yeri) bildi. "Allâh rızkından yeyin için, arzda fesat çıkarıcılar olarak aşırı gitmeyin" dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Mûsâ’nın, çölde susuz kalan
kavmi
için Rabbinden su istediği zaman, hemen: 'Asanla taşa vur' dedik. Vurunca, o taştan on iki pınar kaynamıştı. Her grup kendi su içeceği, alacağı yeri biliyordu. 'Allah’ın verdiği rızıktan yeyin, için, yeryüzünde bozgunculuk ve saldırganlık yaparak karışıklık çıkarmakta ileri gitmeyin' dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani Musa
kavmi
için su aramıştı da, 'bastonunla taşa vur' demiştik. Bunun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı. Her topluluk hangi pınardan içeceğini bildi. 'Allah'ın verdiği rızıklardan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya uğraşmayın.'...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
(Yine) Hatırlayın; Musa
kavmi
için su aramıştı, o zaman biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan oniki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakıt Mûsâ (susuz kalan)
kavmi
için su dilemişti, biz de: “- asân (değneğin) ile taşa vur.” demiştik. Onun üzerine, o taştan on iki göze kaynadı çıktı; her soy, su alacağı kaynağını bildi. Allah’ın size olan rızkından yeyin, için! fakat kötülük ederek yeryüzünü fesada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Yine hatırlayın ki, Musa (çölde susuzluktan yok olmaya yüztutan)
kavmi
için su istemişti. «Asa'nı taşa vur!» demiştik. (O da vurunca) taştan oniki pınar kaynamıştı. (Böylece) her soy su alacağı pınarı bilmişti. (Onlara): «Allah'ın rızkından yeyin, için (fakat) fesad çıkararak yeryüzünde haddi aşmayın (ilâhî sınırların dışına taşmayın) denilmişti....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa (çölde)
kavmi
için su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik. Derhal (taştan) oniki kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara:) Allah'ın rızkından yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakit Musa,
kavmi
için su dilemişti, biz de asan ile taşa vur demiştik, onun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı, her kısım insanlar kendi su alacağı menbaı bildi, Allahın rızkından yeyin, için de müfsitlik ederek yer yüzünü fesada vermeyin...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakit Musa,
kavmi
için su dileğinde bulunmuştu, Biz de: «Asan ile taşa vur!» demiştik. Bunun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı. Her kısım insanlar kendi su alacağı kaynağı bildi. Allah'ın rızkından yiyin, için de bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin!...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa,
kavmi
için su istemişti, biz de «asanla taşa vur!» demiştik, bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kısım insan kendi su alacağı yeri bildi. Allah'ın rızkından yiyin ve için de bozgunculuk ve saldırganlık yaparak yeryüzünü fesada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani Musa
kavmi
için su istedi de kendisine, «Elindeki değneği şu taşa vur» dedik. Bunun üzerine o taştan oniki tane pınar fışkırıvermişti. Her grubun hangi pınardan su içeceği belirlenmişti. «Allah'ın size bağışladığı rızıklardan yiyin, için ve yeryüzünde kargaşalık çıkararak azıtmayın» dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, bir zamanlar
kavmi
için su aramıştı / istemişti. "Değneğinle taşa vur (daraba)" demiştik de bunun üzerine taştan (hüsneta) on iki pınar / göze (ayn) fışkırmıştı (feceret). Böylece herkes içeceği yeri bilmişti. "Tanrı'nın rızkından yiyin için, yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak dolaşmayın."...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir de hani Musa, («Tîh» de susayan)
kavmi
için su arayınca: «Asaanı taşa vur demişdik de ondan (on iki sıbt adedince) on iki pınar kaynamış ve her sınıf, su alacağı yeri öğrenmişdi. (Demişdik ki) «Allanın rızkından yeyin, için. (Fakat) yer yüzünde fesadcılar olarak taşkınlık yapmayın». ...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir zaman Mûsâ (Tih çölünde)
kavmi
için su istemişti de (ona): 'Asânla taşa vur!' dedik. Bunun üzerine (taşa vurunca) ondan on iki pınar fışkırdı. Doğrusu her kabîle (su)içeceği yeri bildi. (Onlara şöyle dedik:) 'Allah’ın (size lûtfettiği) rızkından yiyin, için; fakat fesad çıkarıcılar olarak yeryüzünde bozgun culuk yapmayın!'...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani, bir vakit Musa,
kavmi
için su arayınca; asanla taşa vur, demiştik de, taştan oniki çeşme fışkırmış, her zümre su alacağı yeri öğrenmişti. Allah'ın rızkında yeyin, için, yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak, karışıklık çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve yine bir keresinde Musa,
kavmi
nin su ihtiyacı için (Bize) yalvarmıştı ve Biz de kendisine: "Asanla kayaya vur" demiştik. Bunun üzerine oradan on iki kaynak (birden) fışkırmıştı ki halkın tümü nereden (hangi kaynaktan) içeceğini bilsin. (Ve Musa demişti): "Allah tarafından verilen rızıktan yiyip için, ama yeryüzünün yozlaşmasına ve çürümesine yol açacak bozgunculuk yapmayın."...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve hani bir vakitte Mûsa,
kavmi
için istiskâda bulunmuştu. Biz de, «Asan ile taşa vur,» demiştik (O da vurunca) taştan oniki çeşme fışkırdı. Her zümre kendisinin su alacağı çeşmeyi bildi. (Biz de onlara dedik ki). «Allah Teâlâ'nın rızkından yiyiniz ve içiniz ve yeryüzünde müfsitlerden olarak haddi tecavüz etmeyiniz.»...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa,
kavmi
için su istemişti. “Âsanla taşa vur!” demiştik. Bunun üzerine taştan oniki pınar fışkırmıştı, her zümre su alacağı yeri bildi. Allah'ın rızkından yiyin için, fakat yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir zaman da Mûsa,
kavmi
için su arayıp Allah’a yalvarmıştı. Biz de: "Asanı taşa vur!" demiştik. Bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmış, her bölük kendine mahsus pınarı bilmişti. "Allah’ın rızkından yiyin için, fakat sakın yeryüzünde fesat çıkararak taşkınlık yapmayın!" demiştik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir zaman da Mûsâ,
kavmi
için su istemişti; "Asanla taşa vur," demiştik. Bunun üzerine taştan on iki göze fışkırmıştı. Her bölük, kendi içecekleri pınarı bilmişti: "Allâh'ın rızkından yeyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak (başkalarına) saldırmayın." (demiştik.)...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hatırlayın; Musa
kavmi
için su aramıştı, o zaman biz ona: «Asanı taşa vur» demiştik de ondan oniki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık (ve kışkırtıcılık) çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa'nın,
kavmi
için su aradığı zamanı da hatırlayın ki, Biz 'Asânı taşa vur' demiştik de taştan on iki pınar kaynamıştı. Böylece, her kabile kendi su içeceği yeri öğrendi. 'Allah'ın rızkından yiyin, için; fakat fesatçılık edip de yeryüzünü bozguna vermeyin' dedik....
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
Gerçekten siz bilirsiniz ki, Dâvûd (Aleyhisselâm) zamanında
kavmi
niz, cumartesi günü, balık avından men edilmişken, içinizden bu emri çiğneyip geçenlere: “- zelil ve hakir maymunlar olun.” dedik. (üç gün sonra da helâk oldular.)...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Ve iz kâle mûsâ li
kavmi
hî innallâhe ye’murukum en tezbehû bakarah(bakaraten), kâlû e tettehızunâ huzuvâ(huzuven), kâle eûzu billâhi en ekûne minel câhilîn(câhilîne)....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
iz
: olmuştu, olduğu zaman
3.
kâle
: dedi
4.
mûsâ
: Musa
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Ve Musa (a.s)
kavmi
ne: “Muhakkak ki Allah sizin bir inek kesmenizi emrediyor.” demişti. (Onlar): “Bizimle alay mı ediyorsun?” dediler. (Musa a.s) onlara: “Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım.” dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Mûsâ
kavmi
ne, “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Gene bir zaman Mûsâ,
kavmi
ne demişti ki: Şüphe yok ki Allah, size bir inek boğazlamanızı emrediyor.
Kavmi
, bizimle alay mı ediyorsun demişti. Mûsâ, Allah'a sığınırım bilgisizlere katılmaktan demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa,
kavmi
ne: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmi
ne demişti ki: "Allâh size, bir inek boğazlamanızı emrediyor. . . " Dediler: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Musa: "Cahillerden olmaktan hakikatim olan Allâh'a sığınırım!"...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ
kavmi
ne: 'Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor' dedi. Onlar: 'Sen bizi alay konusu haline mi getireceksin?' dediler. Mûsâ: 'Bilgiden ve muhakemeden yoksun, Allah adına yalan uyduran cahiller gibi davranmaktan Allah’a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmi
ne: 'Allah, bir inek kesmenizi emretmektedir' demişti. Onlar: 'Bizimle alay mı ediyorsun!' dediler. O da: 'Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmi
ne: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ
kavmi
ne: “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor.” demişti. Onlar: “Bizi alayamı alıyorsun?” demişlerdi. Mûsâ da: “ Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. (Mûsâ’nın
kavmi
nde bir adam öldürülmüş olup katili bilinemiyordu. Bunun üzerine Mûsâ’dan Allah’a duâ ederek kaatili öğrenivermesi istenmişti. O da, Allah’a duâ etti ve
kavmi
ne: “-Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor.” demişti. Önce Mûsâ’ya karşı bu sözü hakikate uzak görmüşler, sonra ciddiyetini anlam...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa,
kavmi
ne: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa
kavmi
ne demişti: Allah size bir bakare boğazlamanızı emrediyor, ay dediler: Bizi eğlence yerine mi koyuyorsun? Dedi: Allaha sığınırım öyle cahillere katılmaktan...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa,
kavmi
ne demişti ki: «Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor.» Onlar da: «Ay! Bizimle eğlenip alay mı ediyorsun?» dediler. O da: «O gibi cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım.» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa
kavmi
ne demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor. Onlar da «ayol sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?» dediler. Musa da: «Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım.» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa,
kavmi
ne: «Allah size bir sığır kesmeyi emrediyor» dedi de
kavmi
kendisine: «Bizimle alay mı ediyorsun?» deyince, o da onlara: «Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmi
ne: "Tanrı, bir sığır boğazlamanızı / kesmenizi buyuruyor" demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediklerinde de "Cahillerden olmaktan Tanrı'ya sığınırım (euzü)" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir zaman da Musa,
kavmi
ne: «Allah size her halde bir inek boğazlamanızı emrediyor» demişdi. Onlar: «Bizi eğlence mi ediniyorsun?» demişdi. Musa da: «Ben câhillerden olmakdan Allaha sığınrım» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Yine bir zaman Mûsâ,
kavmi
ne: 'Şübhe yok ki Allah, size bir bakara (bir sığır)kesmenizi emrediyor!' demişti. (Onlar:) 'Bizi alaya mı alıyorsun?' dediler. (Mûsâ:) '(Ben)öyle câhillerden olmaktan Allah’a sığınırım!' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, bir de Musa
kavmi
ne: Allah, herhalde bir sığır boğazlamanızı emrediyor, demişti. Onlar: Sen bizimle alay mı ediyorsun, demişlerdi. Musa da: Ben cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakitte Mûsa (aleyhisselâm)
kavmi
ne dedi ki: «Allah Teâlâ bir sığır boğazlamanızı size muhakkak emrediyor.» Dediler ki: «Sen bizimle istihzâ mı ediyorsun?» Mûsa aleyhisselâm da dedi ki: «Ben cahillerden olmaklığımdan Allah Teâlâ'ya sığınırım.»...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa
kavmi
ne: “Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor. ” demişti. “Sen bizimle alay mı ediyorsun?” dediklerinde de: “Câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım. ” demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmi
ne: -Allah, size bir inek kesmenizi emrediyor, demişti. Onlar: -Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. Musa da: -Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ
kavmi
ne: «Allah, bir sığır kesmenizi emrediyor» demiş, onlar da: «Ay! Sen bizimle alay mı ediyorsun» diye cevap vermişlerdi. Mûsâ da «Öyle cahillere katılmaktan Allah’a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ,
kavmi
ne: "Allâh size bir inek kesmenizi emrediyor." demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. "câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım!" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmi
ne: «Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor» demişti. Onlar: «Bizi alaya mı alıyorsun?» demişlerdi. (O da) «Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Yine hatırlayın ki, Musa,
kavmi
ne 'Allah size bir inek kesmenizi emrediyor' demişti. Onlar 'Sen bizimle eğleniyor musun?' dediler. Musa ise 'Cahillik etmekten Allah'a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Ve kâlellezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li
kavmi
n yûkınûn(yûkınûne)....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
lâ ya'lemûne
: bilmiyorlar
4.
lev lâ
: olsa, olmaz mıydı, ...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li
kavmi
n ya’kılûn(ya’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
fî halkı
: yaratılışta
3.
es semâvâti
: semalar, gökler
4.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Fe in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen gayrah(gayrahu), fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en yeterâceâ in zannâ en yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), ve tilke hudûdullâhi yubeyyinuhâ li
kavmi
n ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, bundan sonra
2.
in tallaka-hâ
: eğer onu boşarsa
3.
fe
: artık
4.
lâ tahıllu
: helâl ...
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Ve lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel
kavmi
l kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
1.
ve lemmâ berazû
: ve karşısına çıktıkları zaman
2.
li câlûte
: Calut'a (Calut'un karşısına)
3.
ve cunûdi-hi
: ve onun askerleri
4.
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Ve (Talut'un askerleri), Calut ve onun askerlerinin (ordusunun) karşısına çıktıkları zaman şöyle dediler: “Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı (düşman karşısında) sabit kıl ve kâfirler
kavmi
ne karşı bize yardım et.”...
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Talût’a bağlı bulunan müminler, Calût ve onun askerlerine karşı çarpışmak üzere çıktıkları zaman şöyle dua ettiler: “- Ey Rabbimiz, üzerimize bol bol sabır dök, ayaklarımıza kuvvet ve sebat ver ve bizi kâfirler
kavmi
üzerine muzaffer kıl.”...
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Ve vaktaki Calut ve ordusuna karşı meydana çıktılar şöyle dediler «Ey bizleri yetişdiren rabbımız üzerlerimize sabır dök ve ayaklarımıza sebat ver ve bizi kâfirler
kavmi
ne karşı muzaffer buyur.»...
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Onlar Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler
kavmi
ne karşı bize yardım et."...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah'ın kendisine meliklik (hükümdarlık) vermesi sebebiyle (azarak) Rabbi hakkında İbrâhîm ile tartışan kimseyi görmedin mi? İbrâhîm (a.s) (ona): “Benim Rabbim ki O, diriltir ve öldürür.”demişti. (O da): “Ben de diriltir ve öldürürüm.”dedi. İbrâhîm (a.s): “Öyleyse muhakkak ki Allah, Güneş'i doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.”dedi. O zaman (Allah'ı) inkâr eden kimse şaşırıp kaldı (cevap veremedi). Allah zâlimler
kavmi
ni hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Kendisine Allah'ın saltanat verdiği kişinin, İbrahîm'le çekişmeye başladığını görmedin mi? O zaman İbrahîm, benim Rabbim diriltir, öldürür demişti. O, ben de diriltirim, öldürürüm dedi. İbrahîm dedi ki: Şüphe yok ki Allah, güneşi doğudan çıkarmada, sen batıdan doğdur. İnanmayan, bu söze şaşırıp kalmıştı. Allah zâlim
kavmi
doğru yola sevketmez ki....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine zenginlik ve saltanat verdiği için, şımararak, Rabbi hakkında deliller getirerek İbrâhim’le tartışanı, diktatör Nemrud’u görmüyor musun? İbrahim: 'Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbim, hayat veren ve eceller gelince ölümü gerçekleştirendir' dedi. Nemrud: 'Ben de hayat veririm ve ölümü gerçekleştiririm' diye karşılık verdi. İbrâhim: 'Allah güneşi doğudan doğduruyor. Haydi sen de batıdan doğdur' dedi. Kulluk sözleşmesinde...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine saltanat ve mülk verdi diye (azarak) İbrahim ile Rabbi hakkında mücadele eden Nemrud’u görmedin mi? İbrahim ona; “- Benim Rabbim (kudreti ile) hem diriltir, hem öldürür.” dediği vakıt o Nemrud; “- Ben de diriltir, öldürürüm.” demişti. İbrahim (Aleyhisselâm); “- Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir” söyleyince, o küfreden Nemrud şaşırıp tutuldu. Allah zâlimler
kavmi
ni muvaffak etmez. (Nemrud öldürülmesi gereken bir kimseyi azâp edip, bir suçsuzu da öldürmek...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Allah'a ve yevm'il âhire inanmayarak, malını insanlara riya (gösteriş) için infâk eden (veren) kişi gibi, sadakalarınızı minnetle (başa kakarak) ve eza ile bâtıl etmeyin (boşa çıkartmayın). ışte onun durumu, üzerinde toprak bulunan sert bir kayaya benzer ki, ona kuvvetli bir yağmur isabet edince, böylece (üzerindeki toprağın gidip), onu (tekrar) sert (verimsiz) bir kaya halinde bırakması gibidir. Onlar kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah, kâfirler
kavmi
ni hidayete er...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey inananlar, malını insanlara gösteriş için harcayan ve Allah'a, âhiret gününe inanmayan kişi gibi sadakalarınızı, başa kakmakla minnet ve eziyetle hiç verilmemiş bir hale getirmeyin. O çeşit adam, sanki şiddetli bir yağmur altında kalıp üstündeki toprağın kayarak sıvışmasıyla kaypak bir hale gelen kayadır. O çeşit adamlar, kazançlarından hiçbir sevap elde edemezler ve Allah, inanmayan
kavmi
doğru yola sevk etmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, başa kakarak, yüze vurarak, gönül inciterek imanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızın, hayırlarınızın, boşa gitmesine sebep olmayın. Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve ahiret gününe inanmayıp da, insanlara gösteriş için malını harcayana benzemeyin. Böylelerinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz bir kayaya benzer. Sağanak halinde bir yağmur isabet edince onu çıplak bir kaya haline getirir. Böyle kimseler yaptıkları iyiliklerden dolayı,...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey inananlar, Tanrı'ya ve ahiret gününe inanmayan, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiç birşeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Tanrı kafirler
kavmi
ne hidayet vermez....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel
kavmi
l kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
1.
lâ yukellifu
: mükellef kılmaz, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allah
3.
nefsen
: nefs, kişi, kimse
4.
illâ
: ancak,...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması ile bize tecelli et, rahmet n...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Tanrı hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge. Sen bizim mevlamızsın. Kafirler
kavmi
ne karşı bize yardım et."...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Bunun üzerine, Zekeriyya (Aleyhisselâm) mihrab’da namaz kılmağa durduğu sırada, hemen melekler ona şöyle seslendi; “- Haberin olsun, Allah sana Yahya adlı çocuğu müjdeliyor. O, Allah’dan gelen bir kelimeyi (Hz. Îsa’yı) tasdik edecek,
kavmi
nin efendisi olacak, nefsine hâkim bulunacak ve sâlihlerden bir peygamber olacaktır.”...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriya mihrapta namaz kılmaktayken melekler ona 'Allah seni Yahya ile müjdeliyor,' diye seslendiler. 'O Allah'tan bir kelimeyi tasdik edici,
kavmi
nin efendisi, nefsine hâkim, salihler zümresinden bir peygamber olacak.'...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
1.
keyfe
: nasıl
2.
yehdi allâhu
: Allah hidayet eder
3.
kavmen
: kavim, topluluk
4.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Îmânlarından sonra inkâr eden
kavmi
, Allah nasıl hidayete erdirir? Ve onlar, Resûl'ün Hak olduğuna şahit oldular ve onlara beyyineler (açık deliller) geldi. Ve Allah, zâlimler
kavmi
ni hidayete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Allah, o kavme nasıl doğru yolu gösterir ki inandıktan sonra kâfir olmuştur. Halbuki onlar, Peygamberin gerçek olduğuna da tanıklık etmişlerdi, onlara apaçık deliller de gelmişti ve Allah, zâlim
kavmi
doğru yola sevk etmez ki....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kitaplarında vasıfları belirtilen peygambere iman ettikleri halde, Muhammed’in Allah tarafından gönderilen hak peygamber olduğu bilgilerinin doğruluğunu göre göre, kendilerine apaçık âyetler deliller geldikten sonra, inkâr bataklığına giren kavimlere, yahudilere ve hristiyanlara Allah nasıl hidayeti, doğru yolu nasip eder? Allah küfrü imana tercih eden, Allah yoluna, Allah yolundaki faaliyetlere engel olan zâlim bir
kavmi
, bir toplumu doğru yola sevketme lütfunda bulunmayacak....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İmanlarından, Peygamberin hak olduğuna şahit olduktan ve kendilerine açık deliller geldikten sonra küfre düşen bir topluluğu Allah nasıl doğru yola eriştirir! Allah zalim
kavmi
doğru yola eriştirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra küfre sapan bir
kavmi
Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir
kavmi
hidayete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine apaçık deliller gelmiş ve Peygamberin hak olduğuna şehadet getirmişlerken (bu) imanlarından sonra dinlerinden çıkıp küfre sapan bir topluluğu Allah nasıl hidâyete ulaştırır? Allah zâlimler topluluğunu (
kavmi
ni) hidayete eriştirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
nasıl muvaffak eder Allah? bir
kavmi
ki kendilerine beyyineler gelmiş ve Peygamberin hakk olduğuna şehadet getirmişler iken imanlarının arkasından nankörlük edib küfre sapmışlardır, halbuki Allah zalimler güruhunu muvaffak etmez...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde, inandıktan sonra küfreden bir
kavmi
Tanrı nasıl hidayete erdirir ? Tanrı zulmeden bir
kavmi
hidayete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine apaçık deliller gelmiş, o peygamberin şübhesiz bir hak olduğuna şâhidlik de etmişler iken îmanlarının arkasından küfre sapan bir
kavmi
Allah nasıl hidâyete erdirir (Muvaffak eder)? Allah zaalimler güruhunu hidâyete götürmez. ...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Îmân (etme)lerinden ve şübhesiz peygamberin hak olduğuna şâhidlik yapmalarından, hem kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra, (bunlara rağmen) inkâr eden bir
kavmi
, Allah nasıl hidâyete erdirir? Çünki Allah, zâlimler topluluğunu (küfürlerindeki ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez!...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İman ettikten, peygamberlerin hak olduğunu gördükten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra küfre sapan bir
kavmi
, Allah nasıl hidayete eriştirir? Ve Allah, zalimler güruhunu hidayete iletmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İmân ettiklerinden ve resûlün hak olduğuna şehâdette bulunduklarından sonra ve kendilerine açık deliller gelmiş olduğu halde kâfir olan bir
kavmi
Allah Teâlâ nasıl hidâyete erdirir? Halbuki, Allah Teâlâ zalimler gürûhunu hidâyete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve peygamberin hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra küfre sapan bir
kavmi
Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir
kavmi
hidayete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Meselu mâ yunfikûne fî hâzihil hayâtid dunyâ ke meseli rîhin fîhâ sırrun esâbet harse
kavmi
n zalemû enfusehum fe ehlekethu ve mâ zalemehumullâhu ve lâkin enfusehum yazlımûn(yazlımûne)....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
1.
meselu
: misal, durum
2.
mâ yunfikûne
: infak edilen şeyler
3.
fî
: içinde, ...de
4.
hâzihi el hayâti ed dunyâ
...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların (kâfirlerin), bu dünya hayatında (gösteriş ve övünmek için) infâk ettikleri şeylerin durumu, kendilerine zulmeden (Allah'ın emirlerine ve nehiylerine itaat etmeyerek, devamlı derecat kaybeden) bir
kavmi
n, "kavurucu, dondurucu soğuk bir rüzgarın isabet ederek, böylece helâk ettiği" ekininin durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların şu dünya hayatında harcadıkları, tıpkı kendilerine zulmeden bir
kavmi
n tarlalarına vuran zemheri yeline benzer, eser, ekinleri mahvedip gider. Onlara Allah zulmetmez, onlar, kendi kendilerine zulmederler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir
kavmi
n ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıkları, kendilerine, birbirlerine zulmetmiş olan bir
kavmi
n ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgâra benzer. Onlara Allah asla zulmetmiyor. Fakat onlar, kendilerine, birbirlerine yazık ediyorlar, zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir
kavmi
n ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında kâfirlerin yapmakta oldukları harcamaların hâli, bir rüzgârın hâline benzer ki, onda kavurucu bir soğuk var, nefislerine zulmeden bir
kavmi
n ekinine düşmüş de onu mahvetmektedir. (İşte kâfirlerin harcamaları da böyledir, kendilerine hiç bir fayda vermez.) Onların harcamalarını boşa çıkarmakla, Allah kendilerine zulüm yapmadı. Fakat onlar, kendi nefislerine zulmettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıklarının misâli, kendi kendilerine haksızlık eden bir
kavmi
n ekinine dokunup mahveden kavurucu (ya da dondurucu) soğuk (ya da çok sıcak) bir rüzgârın misâli gibidir. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir
kavmi
n ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgâr meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir
kavmi
n ekibine sataşmış da onu mahvetmektedir, ve onlara Allah zulmetmemişti ve lâkin kendilerine zulmediyorlardı...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmeden bir
kavmi
n ekinlerine isabet edip onu mahveden kavurucu soğuk bir rüzgara benzer. Allah, onlara haksızlık etmemişti, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir
kavmi
n ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Tanrı, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünyâ hayaatında harc-u sarf edegeldiklerinin misâli, kendilerine zulmeden bir
kavmi
n ekinlerini vurub da mahveden, kavurucu ve soğuk bir rüzgârın haali gibidir. Onlara Allah zulmetmedi. Fakat kendileri kendilerine zulmediyorlar. ...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
(Onların) bu dünya hayâtında sarf etmekte oldukları şeylerin misâli, içinde şiddetli soğuk bulunan bir rüzgârın hâli gibidir ki, (inkâr ederek) kendilerine zulmeden bir
kavmi
n ekinine isâbet edip de onu helâk etmiştir. Allah (amellerini boşa çıkarmakla) onlara zulmetmedi, fakat onlar (inkârlarıyla) kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında onların sarfettikleri şeylerin durumu; kendilerine zulmeden bir
kavmi
n ekinlerine isabet ederek mahveden kavurucu bir rüzgarın durumuna benzer. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar; kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında infak ettikleri şeyin meseli, bir rüzgâr meseli gibidir ki, onda kavurucu bir soğukluk vardır, nefislerine zulmetmiş olan bir
kavmi
n ekinlerine vurup mahvetmiştir. Ve Allah Teâlâ onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmederler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir
kavmi
n ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgâra benzer ki, onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat kendi nefislerine kendileri zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Eğer size (Uhud’da) bir yara isabet etti ise, Bedir savaşında da kâfirler
kavmi
ne o kadar yara isabet etmişti. O sevinçli ve kederli günleri insanlar arasında evirip çeviririz. Allah, savaş meydanında ihlâslı ve azimkâr müminleri diğerlerinden ayırd etmek ve sizden şehitler edinmek içindir (bu). Allah zâlimleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Eğer size bir yara dokunmuş ise şüphesiz o
kavmi
ne de onun misli bir yara dokunmuştur. Ve o günleri Biz nâs arasında döndürürüz. Ve Allah Teâlâ'nın, imân edenleri bilmesi ve sizden şahitler ittihaz etmesi içindir. Ve Allah Teâlâ zalimleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 147. Ayet:
Ve mâ kâne kavlehum illâ en kâlû rabbenagfir lenâ zunûbenâ ve isrâfenâ fî emrinâ ve sebbit akdâmenâ vensurnâ alel
kavmi
l kâfirîn(kâfirîne). ...
Ali-İmran Suresi, 147. Ayet:
1.
ve mâ kâne
: ve olmadı
2.
kavle-hum
: onların sözleri
3.
illâ en kâlû
: demekten başka birşey olmadı
4.
rabbe-nâ
Ali-İmran Suresi, 147. Ayet:
Ve onların sözleri: "Rabbimiz, bizim günahlarımızı mağfiret et ve işimizdeki israfımızı (aşırılığımızı) bağışla. Ve ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler
kavmi
ne karşı bize yardım et." demekten başka birşey olmadı....
Ali-İmran Suresi, 147. Ayet:
Onların söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve buyruğumuzdaki / buyrultumuzdaki aşırılıklarımızı / ihmalimizi bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler
kavmi
ne karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allah, mü'minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere (onların aralarında, kendi
kavmi
nin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O'nun (Allah'ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Eyne mâ tekûnû yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fî burûcin muşeyyedeh(muşeyyedetin). Ve in tusıbhum hasenetun yekûlû hâzihî min indillâh(indillâhi), ve in tusıbhum seyyietun yekûlû hâzihî min indike. Kul kullun min indillâh(indillâhi). Fe mâli hâulâil
kavmi
lâ yekâdûne yefkahûne hadîsâ(hadîsen)....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
1.
eyne mâ
: nerede
2.
tekûnû
: olursunuz
3.
yudrik-kum
: size yetişir, erişir
4.
el mevtu
: ölüm
Nisa Suresi, 90. Ayet:
İllâllezîne yasılûne ilâ
kavmi
n beynekum ve beynehum mîsâkun ev câûkum hasırat sudûruhum en yukâtilûkum ev yukâtilû kavmehum. Ve lev şâallâhu le selletahum aleykum fe le kâtelûkum, fe inı’tezelûkum fe lem yukâtilûkum ve elkav ileykumus seleme, fe mâ cealallâhu lekum aleyhim sebîlâ(sebîlen)....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
1.
illâ
: hariç
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
yasılûne
: vasıl olurlar, gelirler, sığınırlar, iltica ederler
4.
ilâ
...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Ve mâ kâne li mu’minin en yaktule mu’minen illâ hataâ(hataen), ve men katele mu’minen hataen fe tahrîru rakabetin mu’minetin ve diyetun musellemetun ilâ ehlihî illâ en yessaddakû. Fe in kâne min
kavmi
n aduvvin lekum ve huve mu’minun fe tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin). Ve in kâne min
kavmi
n beynekum ve beynehum mîsâkun fe diyetun musellemetun ilâ ehlihî ve tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin), fe men lem yecid fe sıyâmu şehreyni mutetâbiayni tevbeten minallâh(minallâhi). Ve kânallâhu alî...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
1.
ve mâ
: ve olmaz, olamaz
2.
kâne
: oldu, ...idi, ...dır
3.
li
: için
4.
mu'minin
: bir mü'min
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü’minin diğer bir mü’mini öldürmeye hiçbir şekilde hakkı yoktur. Hata ile öldürmenin de cezası vardır. Hata ile bir mü’mini öldüren kimsenin mü’min bir köleyi esaret boyunduruğundan kurtararak hürriyetine kavuşturması ve ölenin ailesine, vârislerine teslim edilebilecek bir diyet vermesi gerekir. Vârislerin diyeti, imanda sadâkatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlamaları müstesna. Bu durumda diyet vermez. Öldürülen mü’min olmakla beraber, sizin...
Nisa Suresi, 104. Ayet:
Ve lâ tehinû fîbtigâil kavm(
kavmi
). İn tekûnû te’lemûne fe innehum ye’lemûne kemâ te’lemûn(te’lemûne), ve tercûne minallâhi mâ lâ yercûn(yercûne). Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 104. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
lâ tehinû
: gevşeklik göstermeyin
3.
fî ibtigâi
: arama konusunda, aramakta
4.
el
kavmi
: kavim
...
Nisa Suresi, 104. Ayet:
Ve (düşmanınız olan)
kavmi
aramakta gevşeklik göstermeyin. Ayrıca eğer siz acı çekiyorsanız mutlaka onlar da, sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Ve siz onların ümit etmedikleri şeyleri Allah'tan ümit ediyorsunuz. Ve Allah, en iyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 104. Ayet:
Düşman olan
kavmi
takipte gevşek davranmayın. Siz acı duyuyorsanız şüphe yok ki onlar da sizin duyduğunuz acıyı duyuyorlar ve siz Allah'tan, onların ummadığı şeyleri umuyorsunuz ve Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 104. Ayet:
Düşman ordusunu, düşman
kavmi
takipte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız, onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekmektedir. Üstelik, siz Allah’tan, onların ümit etmedikleri şeyleri umuyorsunuz. Allah her şeyi bilir, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Nisa Suresi, 104. Ayet:
Düşmanınız olan
kavmi
(birliği) arayıp takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Siz yaralanıp acı duyuyorsanız, muhakkak ki onlar da sizin çektiğiniz acı gibi acı çekiyorlar. Halbuki siz, Allah’dan onların ümit etmedikleri (ahiret ve cennet gibi) şeyleri umuyorsunuz. Allah (yaptıklarını) hakkıyla bilendir, (emir ve yasaklarında) hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 104. Ayet:
(Düşmanınız olan)
kavmi
(kâfirleri) takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Siz acı ve kaygı duyuyorsanız, herhalde onlar da sizin duyduğunuz gibi acı ve kaygı duyuyorlar ; kaldı ki siz onların ummadıkları şeyi Allah'tan umuyorsunuz. Allah bilendir ve yegâne hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 104. Ayet:
Düşmanınız olan
kavmi
ta'kıb etmekte za'f göstermeyin, eğer siz elemleniyorsanız şüphe yok ki sizin elemlendiğiniz gibi onlar da elemleniyorlardır, kaldı ki siz Allahdan onların ümid edemiyecekleri şeyler umuyorsunuz Allah da alîm, hakîm bulunuyor...
Nisa Suresi, 104. Ayet:
(Düşmanlarınız olan)
kavmi
aramakda (ta'kîb etmekde) gevşek davranmayın. Siz acı duyuyorsanız, şübhesiz ki onlar da sizin duyduğunuz o acı gibi acı duyuyorlar. Halbuki siz Allahdan onların ümîd edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah gerçek bilicidir, yegâne hüküm ve hikmet saahibidir. ...
Nisa Suresi, 104. Ayet:
Hem (düşmanınız olan)
kavmi
(tekrar savaşmak üzere) aramakta(toparlanmalarına fırsat vermeden takip etmekte) gevşeklik göstermeyin! Eğer siz acı çekiyorsanız, şübhe yok ki onlar da (sizin) acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Hâlbuki (siz, bir üstünlük olarak) Allah’dan, (onların) ümîd etmeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah ise, Alîm (kendisinden ne istediğinizi hakkıyla bilen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Nisa Suresi, 104. Ayet:
O
kavmi
aramakta gevşek davranmayın. Siz, acı çekiyorsanız onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Halbuki siz; Allah'tan onların beklemedikleri şeyleri bekliyorsunuz. Ve Allah; Alim, Hakim olandır....
Nisa Suresi, 104. Ayet:
Kavmi
aramakta gevşek olmayınız. Eğer siz elem çekmekte olursanız şüphesiz onlar da sizin elem çektiğiniz gibi elem çekerler. Halbuki onların ümit etmediği şeyi siz Allah Teâlâ'dan ümit edersiniz ve Allah Teâlâ alîmdir, hakîmdir....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tuhıllû şe’âirallâhi veleş şehral harâme ve lâl hedye ve lâl kalâide ve lâ ammînel beytel harâme yebtegûne fadlan min rabbihim ve rıdvânâ(rıdvânen) ve izâ haleltum fastâdû ve lâ yecrimennekum şeneânu
kavmi
n en saddûkum anil mescidil harâmi en ta’tedû, ve teâvenû alel birri vet takva ve lâ teâvenû alel ismi vel udvâni vettekullâh(vettekullâhe) innallâhe şedîdul ıkâb(ıkâbi). ...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
lâ tuhıllû
: size helâl kılınmadı, helal saymayın, (saygısızlık yapmayın)
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kûnû kavvâmîne lillâhi şuhedâe bil kıstı ve lâ yecrimennekum şeneânu
kavmi
n alâ ellâ ta’dilû. I’dilû, huve akrabu lit takva vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe habîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne)....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
kûnû
: olun!
4.
ka...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Ve iz kâle mûsâ li
kavmi
hî yâ
kavmi
zkurû ni’metallâhi aleykum iz ceale fîkum enbiyâe ve cealekum mulûk(mulûken), ve âtâkum mâ lem yu’ti ehaden minel âlemîn(âlemîne)....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
1.
ve iz kâle mûsâ
: ve Hz. Musâ demişti
2.
li
kavmi
-hi
:
kavmi
ne
3.
yâ
kavmi
uzkurû
: ey
kavmi
m zikredin, anın, hatırlayın!
4.
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Ve Hz. Musâ
kavmi
ne şöyle demişti; "Ey
kavmi
m! Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, içinizden peygamberler kıldığını ve sizi hükümdarlar yaptığını ve âlemlerden hiç birine vermediği şeyi size verdiğini hatırlayın!...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Mûsâ,
kavmi
ne demişti ki: “Ey
kavmi
m! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştı ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti.”...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hatırla o zamanı ki Mûsâ,
kavmi
ne, ey
kavmi
m demişti, anın Allah'ın size verdiği nîmeti ki içinizden peygamberler gönderdi ve padişahlar çıkardı ve size, âlemlerde, hiçbir kimseye vermediğini verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zamanlar Musa,
kavmi
ne şöyle demişti: Ey
kavmi
m! Allah'ın size (lütfettiği) nimetini hatırlayın; zira O, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. Alemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Mûsâ
kavmi
ne: 'Ey
kavmi
m, Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size tevdi ettiği ilâhî değerleri, şeriatı koruyup kollayarak zâyi etmeyin, şükredin. Allah içinizde peygamberler görevlendirdi. Sizi hürriyetlerinize kavuşturup, kendinize, dininize, işlerinize, ailelerinize, toplumunuza sahip çıkabilecek hale getirerek, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî haklarını kullanabilen özgür insanlar, aileleriniz içinde otoriteler seviyesine yükseltti. Milletlerden hiçbirine verilmeyen nimetleri, imkân...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani, Musa
kavmi
ne (şöyle) demişti: "Ey
kavmi
m, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi."...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir vakit Mûsâ,
kavmi
ne şöyle demişti: “- Ey
kavmi
m, Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Zira içinizden size peygamberler gönderdi ve sizi hükümdarlar yaptı, âlemlerden hiç birine vermediği şeyi size verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Musa, kendi
kavmi
ne bir ara şöyle demişti: Ey
kavmi
m ! Allah'ın size olan nîmetini hatırlayın; hani içinizden peygamberler çıkardı, sizi hükümdarlar, (hür insanlar) yaptı ve milletlerden hiç birine vermediğini size verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zamanlar Musa,
kavmi
ne şöyle demişti: Ey
kavmi
m! Allah'ın size (lütfettiği) nimetini hatırlayın; zira O, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. Âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir vakit de Musâ
kavmi
ne şöyle demişti: Ey
kavmi
m, Allahın size olan ni'metini düşünün, zira içinizde Peygamberler vücude getirdi ve sizi mülûk yaptı, ve size âlemînden hiç birine vermediği şeyi verdi...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman Musa,
kavmi
ne: «Ey
kavmi
m, Allah'ın size verdiği nimeti düşünün; çünkü O, içinizden peygamberler gönderdi, sizi hükümdarlar yaptı ve alemlerden hiçbirine vermediğini size verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Musa
kavmi
ne şöyle demişti: «Ey
kavmi
m! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O, içinizden peygamberler çıkardı. Sizi hükümdarlar yaptı. Ve âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi.»...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Musa
kavmi
ne demişti ki, ey
kavmi
m, Allah'ın size verdiği nimetleri hatırlayınız. Hani içinizden peygamberler çıkardı, sizleri hükümdar yaptı, size dünyada hiç kimseye vermediğini verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Musa
kavmi
ne (şöyle) demişti: "Ey
kavmi
m, Tanrı'nın üzerinizdeki nimetini anın. İçinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi."...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman Musa,
kavmi
ne (şöyle) demişdi: «Ey
kavmi
m, Allahın, sizin üzerinizdeki ni'metini düşünün ki içinizden peygamberler gönderdi, sizi hükümdarlar yapdı, size kâinâtdan hiç birine vermediğini verdi. ...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman da Mûsâ,
kavmi
ne şöyle demişti: 'Ey
kavmi
m! Allah’ın üzerinize olan ni'metini hatırlayın! Hani içinizde peygamberler kıldı ve sizi hükümdarlar yaptı. Hem âlemlerden hiçbirine vermediğini size verdi.'...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani, Musa
kavmi
ne demişti ki: Ey
kavmi
m; Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizden peygamberler yetiştirmiş ve size saltanatlar ihsan etmişti. Dünyalarda kimseye vermediğini size vermişti....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Ve bir vakit de Mûsa
kavmi
ne dedi ki: «Ey
kavmi
m! Allah Teâlâ'nın üzerinize olan nîmetini yâdediniz ki, içinizde peygamberler vücuda getirdi ve sizleri hükümdarlar kıldı ve âlemlerden hiçbir ferde vermediğini sizlere verdi.»...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa
kavmi
ne şöyle demişti: “Ey
kavmi
m! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. İçinizden peygamberler çıkarmış ve sizi hükümdarlar yapmıştı, dünyalarda hiç kimseye vermediğini size vermişti. ”...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Musa
kavmi
ne: - Ey
kavmi
m, Allah’ın size olan nimetlerini hatırlayın, içinizden peygamberler çıkarmış ve sizi hükümdarlar yapmıştır. Alemde kimseye vermediğini size vermiştir....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ
kavmi
ne şöyle demişti. "Ey
kavmi
m! Allah’ın size lütfettiği nimetlerini bir düşünün; zira o içinizden peygamberler çıkarttı, sizi hür insanlar yaptı ve devrinizde hiç kimseye vermediğini size verdi."...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Mûsâ,
kavmi
ne demişti ki: "Ey
kavmi
m, Allâh'ın size olan ni'metini hatırlayın; zira (O), aranızda peygamberler var etti, sizi krallar yaptı ve size dünyâlarda hiç kimseye vermediğini verdi."...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani, Musa
kavmi
ne (şöyle) demişti: «Ey
kavmi
m, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi.»...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani, Musa
kavmi
ne, 'Ey
kavmi
m,' demişti. 'Aranızdan peygamberler göndermekle, sizi hükümran kılmakla ve dünyada kimseye vermediğini size vermekle Allah'ın size lütfettiği nimeti hatırlayın....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Mûsa,
kavmi
ne şöyle demişti: "Ey toplumum! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. İçinizde peygamberler vücuda getirdi, sizi krallar yaptı, âlemlerden hiç kimseye vermediklerini size verdi."...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Yâ
kavmi
dhulûl ardal mukaddesetelletî keteballâhu lekum ve lâ terteddû alâ edbârikum fe tenkalibû hâsirîn(hâsirîne)....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
1.
yâ
kavmi
udhulû
: ey
kavmi
m girin
2.
el arda
: yere
3.
el mukaddesete
: mukaddes, kutsal
4.
elletî ketebe allâhu
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
kavmi
m! Allah'ın sizin için farz kıldığı kutsal yere girin ve (düşmandan kaçıp) arkanıza dönmeyin.İşte o zaman hüsrana uğrayanların haline dönersiniz....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
“Ey
kavmi
m! Allah’ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz.”...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
kavmi
m, Allah'ın size vermeyi takdîr ettiği kutlu yere girin ve gerisin-geriye dönmeyin, yoksa ziyankâr olursunuz, ancak ziyana dönersiniz....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
kavmi
m! Allah'ın size (vatan olarak) yazdığı mukaddes toprağa girin ve arkanıza dönmeyin, yoksa kaybederek dönmüş olursunuz....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
'Ey
kavmi
m, Allah’ın size yazılı olarak tahsis ettiği kutsal topraklara girip yerleşin. Allah’ın emirlerine itaatten, özellikle savaşmaktan vazgeçerek, hezimete uğramış bir halde geriye, eski halinize, günaha, isyana dönmeyin, yoksa hüsran içinde, büyük kayıplarla dönmüş olursunuz.' demişti....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
"Ey
kavmi
m, Allah'ın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza dönmeyin; yoksa kayba uğrayanlar olarak çevrilirsiniz."...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
Kavmi
m, Allah’ın sizin için (vatan) takdir ettiği mukaddes yere (Beyti Makdis’e veya Şam’a) girin ve düşmandan kaçıp arkanıza dönmeyin ki, hüsrana düşer, zarara uğrarsınız.”...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
kavmi
m I Allah'ın size yazıp takdir ettiği Arz-ı Mukaddes (kutsal yer)e girin ; gerisin geri arkanıza dönmeyin, sonra zarara uğramış olarak dönersiniz....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
kavmi
m! Allah'ın size (vatan olarak) yazdığı mukaddes toprağa girin ve arkanıza dönmeyin, yoksa kaybederek dönmüş olursunuz....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
kavmi
m, haydi Allahın sizin için yazdığı Arzı mukaddese girin ve arkanıza dönmeyin ki husrana düşerek berbad olursunuz...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
«Ey
kavmi
m, haydi Allah'ın sizin için yazdığı Mukaddes Yer'e girin ve gerisin geri dönmeyin, yoksa zarara uğramış olarak perişan olursunuz.» demişti....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
«Ey
kavmi
m, Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin, geriye dönmeyin, yoksa kayba uğrarsınız.»...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
kavmi
m, Allah'ın sizin için yurt olarak belirlediği kutsal topraklara giriniz, sakın geri dönmeyiniz, yoksa hüsrana uğrayanlardan olursunuz....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
"Ey
kavmi
m, Tanrı'nın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza dönmeyin (fetenkalibu); yoksa kayba uğrayanlar olarak haşredilirsiniz....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
(Şöyle de söylemişdi:) «Ey
kavmi
m, Allahın size takdir etdiği mukaddes yere girin, arkalarınıza dönmeyin. Sonra nice zararlara uğrayanlar (ın haalin) e dönmüş olursunuz». ...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
kavmi
m! Allah’ın size (vatan olarak) yazdığı Arz-ı Mukaddes’e (Kudüs’e)girin ve (düşmandan korkarak) arkanıza dönmeyin; yoksa (dünya ve âhirette) zarara uğramış kimseler olursunuz.'...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
kavmi
m; Allah'ın size yazdığı mukaddes yere girin ve ardınıza dönmeyin, yoksa hüsrana uğrayanlardan olursunuz....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
«Ey
kavmi
m! Allah Teâlâ'nın sizin için yaratmış olduğu Arz-ı Mukaddes'e giriniz. Ve atlarınız üzerine geri dönmeyiniz. Sonra ziyana uğramışlar olduğunuz halde geri dönmüş olursunuz.»...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
“Ey
kavmi
m! Allah'ın size takdir ettiği Arz-ı mukaddes'e girin, ardınıza dönmeyin. Yoksa zarara uğrar, kaybedersiniz. ”...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Ey
kavmi
m, Allah’ın yazdığı kutsal yere girin. Ardınıza dönmeyin yoksa hüsrana uğrayanlar olarak alaşağı edilirsiniz, demişti....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
"Ey
kavmi
m! Haydi Allah’ın size nasib ettiği kutsal ülkeye girin, sakın geri dönüp kaçmayın. Yoksa hüsrana düşerek perişan olursunuz."...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
"Ey
kavmi
m, Allâh'ın size yaz(ıp nasibet)diği Kutsal Toprağa girin, arkanıza dönmeyin, yoksa kaybedersiniz!"...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
«Ey
kavmi
m, Allah'ın sizin için yazdığı kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza dönmeyin; yoksa kayba uğrayanlar olarak çevrilirsiniz.»...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
'Ey
kavmi
m! Allah'ın size yazdığı kutsal topraklara girin. Sakın dönüp kaçmayın; sonra hüsrana düşersiniz.'...
Maidə Suresi, 22. Ayet:
İsrâiloğulları: “- Ya Mûsa! O mukaddes yerde zâlimler
kavmi
var. Onlar, oradan çıkmadıkça asla biz oraya giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, o zaman, biz de gireriz.” dediler....
Maidə Suresi, 24. Ayet:
Kavmi
Musa'ya: «Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb'in gidin savaşın. Biz burada oturacağız» dediler....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Kâle rabbi innî lâ emliku illâ nefsî ve ahî fefruk beynenâ ve beynel
kavmi
l fâsikîn(fâsikîne)....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
1.
kâle rabbi
: Rabb'im dedi
2.
innî lâ emliku
: muhakkak ki ben malik değilim, sahip olamıyorum
3.
illâ nefsî ve ahî
: kendimden ve kardeşimden başkasına
...
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Mûsâ ise: 'Rabbim, ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık, bizimle bu doğru ve mantıklı düşünmenin, hak bir dinin dışına çıkmış fâsık, âsi, bozguncu bir
kavmi
n arasında hükmünü ver' dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Mûsa: “- Ya Rab! Ben kendimle kardeşimden başkasına sâhip değilim, diğerlerine söz geçiremiyorum; bizimle bu fâsık
kavmi
n arasını sen ayır.” dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Dedi: Yarab, görüyorsun ben nefsimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle o fasıkler
kavmi
nin arasını ayır...
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Musa: «Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık
kavmi
n arasını ayır» dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
(Musa:) "Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öyleyse bizimle fasıklar
kavmi
nin arasını sen ayır" dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Dedi ki: «Yarabbi! Şüphe yok ki, ben kendi nefsim ile kardeşimden başkasına mâlik olamam, artık bizim aramızla o fâsıklar olan
kavmi
n arasını ayır.»...
Maidə Suresi, 26. Ayet:
Kâle fe innehâ muharremetun aleyhim erbaîne senet(seneten), yetîhûne fîl ardı fe lâ te’se alel
kavmi
l fâsikîn(fâsikîne)....
Maidə Suresi, 26. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
fe inne-hâ
: artık muhakkak ki o (orası)
3.
muharremetun
: haram kılınmış
4.
aleyhim
: onlara
Maidə Suresi, 26. Ayet:
Allah, Mûsa (aleyhisselâma) şöyle buyurdu: “- Artık orası (Mukaddes yer), onlara kırk yıl haram edilmiştir. Oldukları yerde (Tîh sahrasında) başıboş, şaşkın şaşkın dolaşacaklar. O hale, o fâsıklar
kavmi
nin hallerine kederlenme.”...
Maidə Suresi, 26. Ayet:
(Tanrı) Dedi ki: "Artık orası kendilerine kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar yeryüzünde 'şaşkınca dönüp duracaklar.' Sen de o fasıklar
kavmi
ne üzülme....
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Yâ eyyuher resûlu lâ yahzunkellezîne yusâriûne fîl kufri minellezîne kâlû âmennâ bi efvâhihim ve lem tu’min kulûbuhum, ve minellezîne hâdû semmâûne lil kezibi semmâûne li
kavmi
n âharîne lem ye’tuk(ye’tuke) yuharrifûnel kelime min ba’di mevâdııh(mevâdııhî), yekûlûne in utîtum hâzâ fe huzûhu ve in lem tu’tevhu fahzerû ve men yuridillâhu fitnetehu fe len temlike lehu minallâhi şey’â(şey’en) ulâikellezîne lem yuridillâhu en yutahhire kulûbehum lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhıreti azâbun azîm(...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ er resûlu
: ey Resul
2.
lâ yahzun-ke
: seni üzmesin (mahzun etmesin)
3.
ellezîne yusâriûne
: yarışan kimseler, yarışanlar
4.
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey Allah’ın Rasulü, akılları yatarak, kalpleriyle iman etmedikleri halde, ağızlarıyla: 'İnandık' diyenlerin ve yahudiliğin takipçilerinden küfür içinde yarışanların hali seni üzmesin. Onlar devamlı yalana kulak verirler. Senin yanına yaklaşmayan diğer bir
kavmi
n sözlerine kulak kabartırlar. Kelimeleri, ifadeleri, aslî manalarını bozacak şekilde tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, bâtıl tefsirler ve te’viller yapıyorlar. Bir de: 'Eğer hakkınızda şu hükmü uygulamaya kalkarlarsa hemen kabul edin. O ...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey peygamber; ağızlarıyla inandık dedikleri halde kalbleriyle inanmayanlardan, yahudi olanlardan, yalan kulak verenler ve sana gelmeyen başka bir
kavmi
n sözünü dnleyenlerden küfre koşanlar, sen, üzmesin. Sözlerin yerlerini değiştirirler de; size bu verilirse alın, verilmezse kaçının, derler. Allah, kimin de fitneye düşmesini isterse; onun için senin Allah'a karşı hiçbir şeye gücün yetmez. İşte onlar; Allah'ın kalblerini temizlemek istemediği kimselerdir. Dünyada rüsvaylık, onlaradır. Ve onlar iç...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey Resûl! Küfr içinde yarış edenler seni mahzun etmesin. O kimselerdir ki, ağızlarıyla imân ettik dedikleri halde kalbleri imân etmemiştir. Ve Yahûdi olan kimselerden ki, bunlar pek ziyâde yalan dinleyicilerdir. Ve sana gelmeyen diğer bir
kavmi
de ziyâdesiyle dinleyicidirler. Kelimeleri, yerlerine konulduktan sonra tebdîl ederler. Derler ki: «Eğer size bu verilirse alıveriniz ve eğer size bu verilmezse sakınınız.» Ve Allah Teâlâ her kimin fitnesini murad ederse elbette sen onun için Allah Teâlâ ...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
E fe hukmel câhiliyyeti yebgûn(yebgûne) ve men ahsenu minallâhi hukmen li
kavmi
n yûkınûn(yûkınûne)....
Maidə Suresi, 50. Ayet:
1.
e
: mı?
2.
fe
: o halde, hâlâ
3.
hukme
: hüküm
4.
el câhiliyyeti
: cahiliyet devri
Maidə Suresi, 51. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), Yahudi ve Hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirinin dostlarıdır. Ve sizden kim onlara dönerse (onları dost edinirse) artık o, mutlaka onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalimler
kavmi
ni hidayete erdirmez....
Maidə Suresi, 51. Ayet:
Ey inananlar, Yahûdilerle Nasrânîleri dost edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostudur ve sizden kim onları dost edinirse şüphe yok ki o da, onlardandır. Şüphe yok ki Allah, zâlim olan
kavmi
doğru yola sevk etmez....
Maidə Suresi, 51. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, yahudileri ve hristiyanları, kamu görevlerini icraya yetkili kılmayın. Candan dost, müttefik, veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostu, müttefikidirler, birbirlerinin tarafını tutarlar. Sizden kim onların hâkimiyetini kabul eder, dost edinirse, o onlardandır. Allah, düşmanlarını dost edinen, başlarına otorite yapan zâlim bir
kavmi
doğru yola sevketme lütfunda bulunmayacak....
Maidə Suresi, 51. Ayet:
Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim
kavmi
doğru yola iletmez....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye’tîllâhu bi
kavmi
n yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu’minîne eizzetin alâl kâfirîn(kâfirîne), yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim(lâimin) zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâ(yeşâu) vallâhu vâsiun alîm(alîmun)....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar (Allâh'a ulaşmayı yaşarken dileyenler)
3.
men yertedde
: kim geri dönerse
4.
...
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Ey imân edenler! Sizden her kim dininden dönerse, muhakkak Allah Teâlâ bir
kavmi
getirir ki, onları sever, onlar da O'nu severler. Mü'minlere karşı mütevazi olurlar, kâfirlere karşı da izzet sahipleri bulunurlar. Allah yolunda savaşa atılırlar ve kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte o, Allah Teâlâ'nın fazlıdır, onu dilediğine verir ve Allah Teâlâ vâsidir, alîmdir....
Maidə Suresi, 67. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ er resûlu
: ey Resul
2.
bellig
: tebliğ et!
3.
mâ unzile ileyke
: sana indirileni
4.
min rabbi-ke
: R...
Maidə Suresi, 67. Ayet:
Ey Resûl! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et (duyur). Eğer bunu yapmazsan, o taktirde O'nun Risaletini (sana gönderdiğini) tebliğ etmemiş (duyurmamış) olursun. Ve Allah seni insanlardan korur. Muhakkak ki Allâh, kâfirler
kavmi
ni hidayete erdirmez....
Maidə Suresi, 67. Ayet:
Ey Allah’ın Rasûlü, Rabbinden sana indirileni, Kur’ân’ı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, Allah’ın sana yüklediği peygamberlik görevini ifa etmemiş olursun. Allah, insanların saldırılarından, suikastlerinden seni koruyor, korumaya alıyor. Allah kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir bir
kavmi
doğru yola sevketme lütfunda bulunup başarıya ulaştırmayacak....
Maidə Suresi, 67. Ayet:
Ey peygamber, rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Tanrı seni insanlardan koruyacaktır. Kuşkusuz Tanrı kafir bir
kavmi
hidayete erdirmez....
Maidə Suresi, 68. Ayet:
Kul yâ ehlel kitâbi! lestum alâ şey’in hattâ tukîmût Tevrâte vel İncîle ve mâ unzile ileykum min rabbikum ve le yezîdenne kesîren minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufr(kufren), fe lâ te’se alâl
kavmi
l kâfirîn(kâfirîne)....
Maidə Suresi, 68. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ ehli el kitâbi
: ey kitap ehli, kitab sahipleri!
3.
lestum alâ şey'in
: siz bir şey üzerinde değilsiniz
4.
Maidə Suresi, 68. Ayet:
'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat’ın ve İncil’in hükümlerini açıklayarak yerine getirmedikçe, Rabbinizden size indirilenleri, Kur’ân’ı gereğince uygulamadıkça, amellerinize, ibadetlerinize değer kazandıran hak dinde, hakyolda değilsiniz' de. Rabbinden sana indirilenler, Kur’ân onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas e...
Maidə Suresi, 68. Ayet:
De ki: "Ey kitap ehli, Tevrat'ı, İncil'i ve size rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça hiç birşey üzerinde değilsiniz." Andolsun, rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun tuğyanlarını ve küfürlerini arttıracaktır. Sen de kafirler
kavmi
ne karşı üzüntüye kapılma....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
Kul yâ ehlel kitâbi, lâ taglû fî dînikum gayral hakkı ve lâ tettebi’û ehvâe
kavmi
n kad dallû min kablu ve edallû kesîran ve dallû an sevâis sebîl(sebîli)....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ ehle el kitâbi
: ey kitab ehli, kitap sahipleri!
3.
lâ taglû
: haddi aşmayın!
4.
fî dîni-kum
...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki; "Ey Kitap Ehli! Dîninizde haksız yere (taşkınlık yapıp) haddi aşmayın. Ve daha önce dalâlete düşmüş ve birçoklarını da dalâlete düşürmüş ve de sevvâ edilmiş yoldan sapmış olan bir
kavmi
n hevâlarına uymayın....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: Ey kitap ehli, haksız yere dininizde, aşırı gitmeyin ve evvelce hem sapmış, hem çoğunu saptırmış ve doğru yolu bırakıp sapıklığa dalmış olan
kavmi
n dileklerine uymayın....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: "Ey Ehl-i Kitap. . . Dininizde, haksız olarak ölçüyü kaçırıp haddi aşmayın. . . Daha önce birçoğunu saptırmış ve yolun merkezinden sapmış bir
kavmi
n boş hayallerine tâbi olmayın!"...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: “- Ey ehl-i kitab! Dininizde haksız yere sınırı aşmayın. Bundan önce şaşmış, bir çoklarını da şaşırtmış olan ve doğru yoldan sapmış bulunan bir
kavmi
n arzuları ardından gitmeyin....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: ey ehli kitâb! dininizde haksız ifrata dalmayın, bundan evvel şaşmış, bir çoklarını da şaşırtmış ve yolun doğrusundan sapmış bir
kavmi
n hevaları ardından gitmeyin...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: «Ey kitap verilenler, dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın ve bundan önce şaşmış, birçoklarını da şaşırtmış ve yolun doğrusundan sapmış bir
kavmi
n keyifleri ardından gitmeyin!»...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: «Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir
kavmi
n keyiflerine uymayın»....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: «Ey ehl-i kitâb, dîninizde haksız yere haddi aşmayın. Bundan evvel hakîkaten hem kendileri sapmış, hem bir çoğunu sapdırmış ve (haalâ da) dümdüz yoldan ayrılıb sapagelmiş bir
kavmi
n heva (ve heve) sine uymayın». ...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: 'Ey ehl-i kitab! Dîninizde haksız yere haddi aşmayın ve (sizden) daha evvel gerçekten dalâlete düşmüş, birçoklarını da saptırmış hem (kendileri de) düz yolun ortasından şaşmış bir
kavmi
n arzularına uymayın!'...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: Ey Ehl-i Kitab; dininizde haksız yere haddi aşmayın, daha önce hem kendi sapmış hem de birçoğunu saptırmış ve doğru yoldan ayrılmış bir
kavmi
n heveslerine uymayın....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: «Ey ehl-i kitap! Dininizde hakka muğayır olarak haddi tecavüz etmeyiniz. Ve evvelce dalâlete düşmüş ve birçoklarını da idlalde bulunmuş ve doğru yoldan sapıtmış olan bir
kavmi
n hevâlarına uymayınız.»...
Maidə Suresi, 84. Ayet:
Ve mâ lenâ lâ nu’minu billâhi ve mâ câenâ minel hakkı ve natmeu en yudhılenâ rabbunâ meal
kavmi
s sâlihîn(sâlihîne)....
Maidə Suresi, 84. Ayet:
1.
ve mâ lenâ
: bize ne oluyor, niçin biz...
2.
lâ nu'minu bi allâhi
: Allah'a amenû olmayalım, yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dilemeyelim
3.
ve mâ câe-nâ
: ve bize gelen şey
...
Maidə Suresi, 84. Ayet:
Ve Rabb'imizin bizi, salihler
kavmi
ile beraber (cennete) dahil etmesini isterken, niçin biz, Allah'a ve Hak'tan bize gelene (Kur'ân'a ve Resûl'e) îmân etmeyelim?"...
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu (şekildeki yemin), şehadet ile yüzyüze gelmelerinde (şahitlere mirasçıların güvenmemesinden) veya yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarından daha iyidir. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun ve dinleyin. Ve Allah, fâsıklar
kavmi
ni (topluluğunu) hidayete erdirmez....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu, hakkıyla tanıklık etmelerini, yahut yeminden sonra tanıklıklarının, yeminlerinin reddedilmesinden korkmamalarını sağlamaya daha yakındır. Ve çekinin Allah'tan ve dinleyin. Allah kötülükte, taşkınlıkta bulunan
kavmi
doğru yola sevk etmez....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu, gerektiği gibi şahidliği yapmalarına veya yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarına daha yakındır. Tanrı'dan korkup sakının ve dinleyin. Tanrı, fasıklar
kavmi
ni hidayete erdirmez....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Fe kutia dâbirul
kavmi
llezîne zalemû, vel hamdu lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne)....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
1.
fe kutia
: böylece kesildi, kurutuldu
2.
dâbiru
: ardı, gerisi
3.
el
kavmi
: kavim, topluluk
4.
ellezîne
: onla...
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece zulmeden (zalim)
kavmi
n arkası kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'adır. (Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun.)...
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece de zulmeden
kavmi
n kökü kesildi ve hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece baskıyı, zulmü, işkenceyi, isyanı, inkârı, haksızlığı, Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engellemeyi alışkanlık haline getiren zâlim bir
kavmi
n kökü kazındı, Yaratan, yaşama kabiliyeti gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi Allah’a hamdolsun....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece, O zulmeden
kavmi
n kökü kesilmişti. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Artık o zulmedib duran
kavmi
n kökü kesilmişti, hamdolsun Allaha o rabbülâlemîyne...
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Artık o zulmedip duran
kavmi
n kökü kesilmişti. Hamdolsun o alemlerin Rabbi olan Allah'a....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece zulmeden
kavmi
n kökü kesildi. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece, zulmeden
kavmi
n kökü kesildi. Hamd ise, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur!...
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Artık o zulmeden
kavmi
n kökü kesilmiş oldu. Hamdolsun âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ'ya....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece zulmeden
kavmi
n kökü kesildi. Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun!...
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Zulmeden
kavmi
n arkası böylece kesilmiş oldu. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun....
Ənam Suresi, 47. Ayet:
(Ya Muhammed müşriklere) de ki: “Siz (herbiriniz) kendinizi gördünüz mü? (halinizi, acizliğinizi anladınız mı?) Eğer Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelse, zalimler
kavmi
nden başkası mı helâk edilir?”...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
1.
ve kezzebe
: ve yalanladı
2.
bi-hî
: onu
3.
kavmu-ke
: senin
kavmi
n
4.
ve huve
: ve O
...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Ve o hak olduğu halde, senin
kavmi
n onu yalanladı. "Ben sizin üzerinize vekil değilim.” de....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
O (Kur’an) hak olduğu hâlde,
kavmi
n onu yalanladı. De ki: “Ben size vekil (sizden sorumlu) değilim.”...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmi
n, Kur'ân'ı yalan saymada, halbuki o, gerçektir. De ki: Ben, sizi koruyucu değilim....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kur'an hak olduğu halde
kavmi
n onu yalanladı. De ki: Ben size vekil (kefil) değilim....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kur’ân hak bir kitap olduğu, hakça bir düzen getirdiği halde,
kavmi
n Kur’ân’ı yalanladı. Sen onlara: 'Ben sizin adınıza Allah’a karşı savunmanızı yapamam. Allah adına da, sizin üzerinizde zor kullanamam.' de....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Senin
kavmi
n, O (Kur'an) hak iken onu yalanladı. De ki: "Ben, üzerinize bir vekil değilim."...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kur’an hak olduğu halde, senin
kavmi
n onu yalanladı. Onlara şöyle de: “- Ben, sizin üzerinize gönderilmiş vekil değilim.”...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmi
n Onu (Kur'ân'ı) yalan saydı. Halbuki O haktır. De ki: Üzerinize vekîl değilim, (benim görevim açık tebliğdir. Azâb ve mükâfat verme Allah'ın kudreti dahilindedir.)...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kur'an hak olduğu halde
kavmi
n onu yalanladı. De ki: Ben size vekil (kefil) değilim....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Bu böyle hakk iken
kavmi
n buna yalan dedi, de ki üzerinize vekil değilim...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Bu böyle gerçek iken,
kavmi
n bu (Kur'an)'a yalan dediler. De ki: «Ben sizin vekiliniz değilim.»...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmi
n o (Kur'ân'ı) yalan saydı, halbuki o gerçektir . De ki: « Ben sizin vekiliniz değilim»....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kur'an gerçek olduğu halde, senin
kavmi
n onu yalanladı. Onlara de ki; «Ben sizin (akıbetinizi yönlendirmekle yükümlü) vekiliniz değilim.»...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Senin
kavmi
n, O (Kuran) hak iken onu yalanladı. De ki: "Ben üzerinize bir vekil değilim."...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
O (Kur'an) hak iken
kavmi
n onu yalan saydı. De ki: «Ben sizin üzerinize (gönderilmiş) bir vekîl değilim». ...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Hâlbuki o (Kur’ân), hak olduğu hâlde
kavmi
n onu yalanladı. De ki: 'Ben sizin üzerinize bir vekil değilim!'...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmi
n onu yalanladı. Halbuki o, haktır. De ki: Ben, sizin üzerinize vekil değilim....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmi
n O'nu (Kur'an-ı kerîm'i) yalan saydı. Halbuki, o bir hakikattır. De ki: «Ben sizin üzerinize vekil olmuş değilim.»...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
O (Kur'an) hak olduğu halde senin
kavmi
n onu yalanladı. De ki: “Ben sizin üzerinize vekil değilim. ”...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
O, gerçek iken
kavmi
n onu yalanladı. De ki: "Ben size vekil değilim!"...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Senin
kavmi
n, O (Kur'an), hak iken onu yalanladı. De ki: «Ben, üzerinize bir vekil değilim.»...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmi
n, hakkın tâ kendisi olduğu halde Kur'ân'ı da yalanladı. De ki: Ben sizden sorumlu bir vekil değilim....
Ənam Suresi, 68. Ayet:
Ve izâ reeytellezîne yahûdûne fî âyâtinâ fe a’rıd anhum hattâ yahûdû fî hadîsin gayrih(gayrihî), ve immâ yunsiyennekeş şeytânu fe lâ tak’ud ba’dez zikrâ meal
kavmi
z zâlimîn(zâlimîne)....
Ənam Suresi, 68. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
raeyte
: sen gördün
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
yahûdûne
: (konuşmaya) dalar...
Ənam Suresi, 68. Ayet:
Âyetlerimiz hakkında alay yollu söz edenleri gördüğün zaman, kendilerinden yüz çevir, yanlarında oturma; tâ ki, Kur’an’dan başka bir söze dalarlar. Eğer onlardan yüz çevirme işini, Şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra hemen kalk da, o zalimler
kavmi
ile beraber oturma....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
1.
ve iz kâle
: demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm (A.S)
3.
li ebî-hi
: babasına
4.
âzere
: Azer
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Ve İbrâhîm, babası Azer'e şöyle demişti: “Sen putları ilâhlar mı ediniyorsun? Muhakkak ki ben, seni ve
kavmi
ni apaçık dalâlette görüyorum.”...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim, babası Âzer’e, “Sen putları ilâh mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de,
kavmi
ni de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahîm, atası Âzer'e, putları mabut mu tanıyorsun demişti, şüphe yok ben, seni de,
kavmi
ni de apaçık bir sapıklığa düşmüş görmedeyim....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrahim, babası Âzer'e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de
kavmi
ni de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim babası Âzer’e: 'Sen, ağaçtan yontularak, metalden dökülerek yapılan heykelleri, putları tanrı haline mi getiriyorsun? Ben seni ve
kavmi
ni, başına buyruk bir hayat, koyu bir cehalet, dalâlet ve bozuk düzen içinde görüyorum.' demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve
kavmi
ni apaçık bir sapıklık içinde görüyorum."...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Vaktiyle İbrahim, atası Âzer’e: “- Sen putları kendine tanrılar mı ediniyorsun? Gerçekten ben seni ve
kavmi
ni açık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Bir zaman İbrahim, babası Âzer'e: Putları tanrılar mı ediniyorsun ? demiş ve doğrusu ben seni ve
kavmi
ni açık bir sapıklık içinde görüyorum (diye ilâve etmişti)....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrahim, babası Âzer'e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de
kavmi
ni de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Vaktiyle İbrâhîm babası Azere ne demişti? Sen putları kendine bir sürü ilâh ediniyorsun öyle mi? Doğrusu ben seni ve
kavmi
ni açık bir dalâl içinde görüyorum...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Vaktiyle İbrahim babası Azer'e: «Sen putları bir sürü tanrılar ediniyorsun öyle mi? Doğrusu ben seni ve
kavmi
ni açık bir sapıklık içinde görüyorum.» demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrahim, babası Âzer'e demişti ki: «sen putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve
kavmi
ni açık bir sapıklık içinde görüyorum»....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim, babası Azer'e dedi ki; «Sen putları ilâh mı ediniyorsun? Ben gerçekten gerek senin ve gerekse
kavmi
nin açık bir sapıklık içinde olduğunuzu görüyorum.»...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve
kavmi
ni apaçık bir sapıklık içinde görüyorum."...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Bir zaman İbrâhîm, atası Âzere: «Sen putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de,
kavmi
ni de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum» demişdi. ...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Bir zaman da İbrâhîm, babası Âzer’e şöyle demişti: 'Birtakım putları ilâhlar mı ediniyorsun? Şübhesiz ki ben, seni ve
kavmi
ni apaçık bir dalâlet içinde görüyorum.'...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim, babası Azer'e demişti ki: Sen, putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben, seni ve
kavmi
ni apaçık bir sapıklık içinde görüyorum....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Ve bir vakit ki, İbrahim babası Azer'e demişti ki: «Sen putları ilâhlar mı ittihaz ediyorsun! Ben şüphe yok seni ve
kavmi
ni apaçık bir dalâlet içinde görüyorum»...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrahim, babası Âzer'e demişti ki: “Sen bir takım putları kendine ilâhlar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de
kavmi
ni de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum. ”...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrahim, babası Azer’e şöyle demişti: -Putları ilah mı ediniyorsun? Ben, seni ve
kavmi
ni apaçık bir sapıklık içinde görüyorum....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrâhim, babası Âzer'e demişti ki: "Sen putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve
kavmi
ni açık bir sapıklık içinde görüyorum."...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim, babası Âzer'e (şöyle) demişti: «Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve
kavmi
ni apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.»...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Bir zaman İbrahim babası Âzer'e 'Sen gerçekten putları tanrı mı ediniyorsun?' demişti. 'Ben seni de,
kavmi
ni de düpedüz sapıklıkta görüyorum.'...
Ənam Suresi, 75. Ayet:
Biz, İbrahim’e atasının ve
kavmi
nin sapıklığını gösterdiğimiz gibi, göklerin ve yerin acâibini ve güzelliklerini gösteriyorduk ki, tevhîd hususunda yakîn sahibi olsun....
Ənam Suresi, 76. Ayet:
Derken (İbrâhîm,) üzerini gece (karanlığı) kaplayınca bir yıldız gördü (ve
kavmi
ne): 'Bu rabbimdir (öyle mi?)' dedi. Fakat (bir süre sonra o yıldız) batınca: 'Ben batanları sevmem!' dedi....
Ənam Suresi, 77. Ayet:
Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel
kavmi
d dâllîn(dâllîne). ...
Ənam Suresi, 77. Ayet:
1.
fe lemmâ
: olduğu zaman, olunca
2.
rae el kamere
: ay'ı gördü
3.
bâzigan
: doğarken
4.
kâle
: dedi
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Fe lemmâ reeş şemse bâzigaten kâle hâzâ rabbî,hâzâ ekber(ekberu), fe lemmâ efelet kâle yâ kavmî innî berîun mimmâ tuşrikûn(tuşrikûne)....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
1.
fe lemmâ
: sonra olduğu zaman, olunca
2.
rae eş şemse
: güneşi gördü
3.
bâzigaten
: doğarken
4.
kâle hâzâ
: ded...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneşi doğarken görünce: “Bu benim Rabbim, bu daha büyük.” dedi. Fakat kaybolup gidince: “Ey
kavmi
m ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.” dedi....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. O da batınca (
kavmi
ne dönüp), “Ey
kavmi
m! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey
kavmi
m! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneşi doğarken görünce de: 'Rabbim budur, bu daha büyük' dedi. O da batınca: 'Ey
kavmi
m, ben sizin, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım' dedi....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneşi doğarken görünce: 'Benim Rabbim bu. Bu daha büyük!' dedi. O da batınca şöyle dedi: 'Ey
kavmi
m! Ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Sonra güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim rabbim, bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince,
kavmi
ne demişti ki: "Ey
kavmi
m, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Daha sonra, güneşi doğar halde görünce: “- Rabbim bu mudur?” “Bu, gördüklerimden daha büyük ve parlak!” demiş ve batınca da; “-Ey
kavmi
m, bu gördükleriniz, hep yok olan varlıklardır, ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden kat’iyyen berîyim.” diye söylemişti....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Ne vakit ki Güneş'i doğarken gördü, «bu imiş benim Rabbim, bu daha büyükmüş!» dedi. Güneş batınca, O, «Ey
kavmi
m ! Şüphesiz ki sizin ortak koştuklarınızdan beriyim» diyerek (onlara hak ile bâtıl ilâhlar arasında bir mukayese yapma, aklın ışığında araştırmada bulunma düşünce ve duygusunu vermeğe çalıştı)....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey
kavmi
m! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
vaktâki güneş doğmak üzere iken gördü «bu imiş rabbim, bu hepsinden büyük» dedi, o da batınca «ey
kavmi
m, dedi: haberiniz olsun ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden berîim.»...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneşi doğmak üzere görünce: «Bu imiş Rabbim, bu hepsinden büyük!» dedi. O da batınca: «Ey
kavmi
m, haberiniz olsun, ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım!»...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneş'i doğarken görünce: «Rabb'im budur, bu hepsinden büyük» dedi. O da batınca dedi ki: «Ey
kavmi
m! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım»....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Daha sonra güneşi doğarken görünce «Rabbim budur, bu daha büyüktür» dedi. Fakat o da batınca «Ey
kavmi
m, ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz putlardan uzağım.»...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Sonra güneşi doğarken görünce: "Budur benim rabbim. Bu en büyük" dedi. O da kayboluverince
kavmi
ne demişti ki: "Ey
kavmi
m, doğrusu ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım."...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Sonra güneşi doğar vaz'iyyetde görünce de: «Bu mu imiş benim Rabbim?! Bu, hepsinden de büyük!» demiş, batınca da (şöyle) söylemişdi: «Ey
kavmi
m, (Gördünüz ya, bunların hepsi fânî ve mahlukdur) Ben sizin (Allaha) eş katageldiğiniz nesnelerden kat'iyyen uzağım». ...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Nihâyet doğmakta olan güneşi görünce: 'Bu rabbimdir; (öyle mi?) bu daha büyüktür!' dedi. Fakat (o da) batınca: 'Ey
kavmi
m! (Bilin ki) doğrusu ben, (sizin Allah’a)ortak koşmakta olduğunuz şeylerden uzağım!' dedi....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Sonra güneşi doğarken görünce: Bu mu benim Rabbım? Bu daha büyük demiş. Ama batınca: Ey
kavmi
m, ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım, demişti....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Vaktâ ki, güneşi doğmaya başlar gördü. Dedi ki: «Budur Rabbim, bu daha büyük.» Nihâyet o da batınca dedi ki: «Ey
kavmi
m! Ben muhakkak sizin Allah Teâlâ'ya şerik koştuğunuz şeylerden berîyim.»...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneşi doğarken görünce: “İşte benim Rabbim budur, bu daha büyük!” dedi. O da batınca dedi ki: “Ey
kavmi
m! Ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım. ”...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Sonra güneşi doğarken görünce: -Bu, Rabbimdir, bu daha büyük, demiş, o da batınca: -Ey
kavmi
m, ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım, demişti....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneşi doğarken görünce: "Budur Rabbim, bu daha büyük!" dedi. (O da) batınca dedi ki: "Ey
kavmi
m, ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım."...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Sonra güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: «İşte bu benim rabbim, bu en büyük» demişti. Ama o da kayboluverince,
kavmi
ne demişti ki: «Ey
kavmi
m, tartışmasız ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım.»...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneşi doğarken gördüğünde 'İşte rabbim; en büyük bu' dedi. O da batınca 'Ey
kavmi
m,' dedi. 'Ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım....
Ənam Suresi, 80. Ayet:
1.
ve hâcce-hu
: ve onunla tartıştı
2.
kavmu-hu
: onun
kavmi
3.
kâle
: dedi
4.
e tuhâccûn-nî
: benimle tartışıyor ...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Ve
kavmi
onunla tartıştı. “(Rabbim) beni hidayete erdirmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ona ortak koştuklarınızdan, Rabbimin bir şeyi dilemesi hariç ben korkmam. Rabbim ilmiyle herşeyi kuşatmıştır. Hâlâ tezekkür etmez misiniz?” dedi....
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin O’na ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbimin bir şey dilemiş olması başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?”...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
, onunla çekişmeye girişince de Allah bana doğru yolu buldurduktan sonra da onun hakkında benimle çekişmeye mi kalkıyorsunuz demişti, ben, sizin Tanrıya eş tanıdıklarınızdan korkmam, Rabbim ne dilerse o olur. Rabbimin bilgisi her şeyi kavramıştır, hâlâ mı düşünmeyecek, öğüt kabul etmeyeceksiniz?...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak, Rabbim'in bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hâla ibret almıyor musunuz?...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla Allah konusunda deliller getirerek tartışmaya başladı. İbrâhim: 'Allah beni doğru yola iletmişken, siz hâlâ benimle O’nun hakkında mı deliller getirerek tartışıyorsunuz? Ben, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na ortak tanıdığınız şeylerden korkmam. Rabbimin, sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olmadıkça, onlar bana birşey yapamaz. Her şey Rabbimin ilmi, iradesi, planı içindedir. İyice düşünmeyecek misiniz?' dedi....
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla çekişip tartışmaya girdi. Dedi ki: "O beni doğru yola erdirmişken, siz benimle Allah konusunda çekişip tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk koştuklarınızdan ben korkmuyorum, ancak Allah'ın benim hakkımda bir şey dilemesi başka. Rabbim, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?"...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
de kendisine karşı mücedeleye kalkıştı. O şöyle dedi: “- Allah, beni doğru yola iletmişken siz, onun hakkında, benimle çekişmeye mi kalkıyorsunuz? Ben, ona ortak koştuğunuz şeylerden (putlardan) asla korkmam. Rabbim dilemedikçe, onlar bana hiç bir şey yapamaz. Rabbim her şeyi ilmi ile çevrelemiştir. Artık düşünüp öğüt almayacak mısınız?”...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
, İbrahim'le tartışmaya kalkıştı. O da dedi ki: «Beni doğru yola eriştirmişken Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz ? O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam ; meğerki Rabbim bir şeyi dilerse (mutlaka O'nun dileği yerine gelir). Rabbim ilim bakımından her şeyi kuşatıp kapsamıştır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak, Rabbim'in bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hâla ibret almıyor musunuz?...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
kavmi
de kendisine karşı ıhticaca kalkıştı, o, siz, dedi: bana Allah hakkında ıhticaca mı kalkışıyorsunuz? Halbuki o bana hakikati doğrudan doğru gösterdi, sizin ona şirk koştuğunuz şeylerden ise ben hiç bir zaman korkmam, rabbım dilemedikce onlar bana hiç bir şey yapamaz, rabbin her şey'i ılmen ihâta buyurdu, artık bir düşünmez misiniz?...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
de onunla tartışmaya kalkıştı. O da dedi ki: «Bana hakikatı doğrudan doğruya gösterdiği halde Allah hakkında benimle mücadeleye mi kalkışıyorsunuz? Sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden ise, ben hiçbir zaman korkmam. Rabbim dilemedikçe onlar bana hiçbir şey yapamaz. Rabbimin ilmi, herşeyi kuşatmıştır. Artık iyice bir düşünmez misiniz?...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla tartışmaya başladı. O da onlara dedi ki: «Beni doğru yola eriştirdiği halde Allah hakkında benimle mücadele mi ediyorsunuz? O'na ortak koştuklarınızdan hiç korkmuyorum, ancak Rabbimin dilediği şey hariç. Rabbim ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Hiç düşünmez misiniz?»...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla tartışmaya girişti, bunun üzerine onlara dedi ki; «Allah beni doğru yola iletmişken sizler, O'nun hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Ben O'na koştuğunuz ortaklardan korkmam. Meğer ki, Rabbim hakkımda bir şey dilemiş olsun. Rabbimin bilgisi her şeyi kuşatmıştır. Halâ düşünmüyor musunuz?»...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla çekişip tartışmaya girdi. Dedi ki: "O beni doğru yola erdirmişken, siz benimle Tanrı konusunda çekişip tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk koştuklarınızdan ben korkmuyorum, ancak Tanrı'nın benim hakkımda bir şey dilemesi başka. rabbim ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
ona (düşmanca ve câhilce) hüccet getirmiye kalkışdı. O dedi ki: «Allah beni doğru yola iletmişken siz benimle Onun hakkında haalâ çekişiyor musunuz? Ben Ona eş tanıdığınız şeylerden (hiç bir zaman) korkmam. Meğer ki Rabbim (hakkımda) bir şey (bir felâket) dilemis olsun. Rabbimin ilmi her şey'e sargın ve taşkındır. Haalâ düşünüb öğüd almayacak mısınız»? ...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
ise, onunla tartıştı. (Onlara) dedi ki: 'Beni gerçekten hidâyete erdirmişken, Allah hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? (Ben sizin) O’na (Allah’a) ortak koşmaktaolduğunuz şeylerden korkmam; ancak Rabbimin (bana) bir şey dilemesi müstesnâ. Rabbim, herşeyi ilmen kuşatmıştır. Hiç ibret almaz mısınız?'...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
, onunla tartoşmaya girişti. Demişti ki: Beni doğru yola iletmişken; Allah hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? O'na şirk koştuklarınızdan korkmam. Meğer ki, Rabbım bir şey dilemiş olsun. Rabbım, ilimce herşeyi kuşatmıştır. Hala düşünüp öğüt almayacak mısınız?...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Ve O'na karşı
kavmi
hüccet getirmeğe kalkıştı. Dedi ki: «Siz Hakk-ı İlâhi'de bana karşı ihticaca mı yelteniyorsunuz? O halbuki bana hidâyet nâsip buyurmuştur. Ve ben O'na şerik koştuğunuz şeylerden korkmam. Meğer ki, Rabbim birşey dilemiş olsun. Rabbim herşeyi ilmen ihata etmiştir. Artık siz hiç düşünmez misiniz?»...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: “Beni doğru yola eriştirmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam, ancak Rabbim bir şeyi dilemiş ise, o başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ öğüt almıyor musunuz?”...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
O’na karşı deliller getirmeye kalkışmıştı, O da demişti ki: - Allah bana hidayet verdiği halde, O’nun hakkında benimle tartışıyor musunuz? Rabbimin dilediği dışında sizin ortak koştuklarınızdan asla korkmam. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hala düşünmüyor musunuz?...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla tartışmaya girişti. (O onlara) dedi ki: "Beni doğru yola iletmiş iken Allâh hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben, sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak Rabbimin dilediği olur! Rabbim, bilgice herşeyi kuşatmıştr. Hâlâ öğüt almıyor musunuz?...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla çekişip tartışmaya girdi. De ki: «O beni doğru yola erdirmişken, siz benimle Allah konusunda çekişip tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk koştuklarınızdan ben korkmuyorum, ancak Allah'ın benim hakkında bir şey dilemesi başka. Rabbim, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?»...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi
onunla tartıştı. O ise dedi ki: Siz benimle Allah hakkında mı tartışıyorsunuz? Halbuki O bana doğru yolu göstermiştir. Ben sizin Ona ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Rabbim dilemedikçe kimse birşey yapamaz. Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hiç ibret almaz mısınız?...
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve tilke huccetunâ âteynâhâ ibrâhîme alâ
kavmi
h(
kavmi
hî), nerfeu derecâtin men neşâ’(neşâu), inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun). ...
Ənam Suresi, 83. Ayet:
1.
ve tilke
: ve işte bu, bunlar
2.
huccetu-nâ
: bizim kuvvetli delilimiz, delillerimiz
3.
âteynâ-hâ
: ona verdik
4.
ibrâhîme
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve işte bunlar, İbrâhîm'e,
kavmi
ne karşı verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini artırırız. Muhakkak ki; senin Rabbin hakîm (hükmün ve hikmetin sahibi)dir, alîmdir (en iyi bilendir)....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte
kavmi
ne karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz.. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte, İbrahîm'e,
kavmi
ne serdetmek için verdiğimiz kesin deliller bunlardı, dilediğimiz kişinin derecesini kat-kat yüceltiriz biz. Şüphe yok ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyi bilir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu,
kavmi
ne karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmi
ne karşı İbrâhim’e verdiğimiz delillerimizdir. Sünnetimize, düzenimizin yasalarına uygun olarak, irademizin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri dünyada yüksek makamlara getiririz. Senin Rabbin hikmet sahibi ve hükümrandır, ilmi her şeyi kuşatır....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e
kavmi
ne karşı verdiğimiz hüccetimizdir. İstediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin hakimdir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e,
kavmi
ne karşı verdiğimiz delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu (yıldızların batışında Allah’ın birliğine yapılan istidlâller), bizim hüccetimizdir ki, onları
kavmi
ne karşı İbrahime verdik. Biz dilediğimiz kimseyi derecelerle yükseltiriz. Muhakkak ki Rabbin tam hikmet sahibidir, (her şeyi) kemâliyle bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu,
kavmi
ne karşı İbrahim'e verdiğimiz kanıt ve belgelerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki, Rabbin hikmet sahibidir ve (her şeyi) bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu,
kavmi
ne karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu işte bizim o huccetimiz ki
kavmi
ne karşı İbrahime vermişdik, biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz, şüphesiz ki rabbın hakîm, alîmdir...
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu,
kavmi
ne karşı Bizim İbrahim'e vermiş olduğumuz hüccetimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, herşeyi bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmi
ne karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Muhakkak Rabbin hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu bizim kesin kanıtımızdır, onu
kavmi
ne karşı İbrahim'e verdik. Biz dilediğimizin derecesini kat kat yükseltiriz. Hiç kuşkusuz Rabbin hikmet sahibi ve her şeyi bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e,
kavmi
ne karşı verdiğimiz ayetimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Kuşkusuz senin rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar
kavmi
ne karşı İbrâhîme ver (ib öğret) diğimiz hüccetlerdi. Biz kimi dilersek onu derece derece yükseltiriz. Şübhe yok ki Rabbin tam hikmet saahibidir, hakkıyle bilendir. ...
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve işte bunlar (bizim) delillerimizdir ki, onları
kavmi
ne karşı İbrâhîm’e verdik.(Biz) dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şübhesiz ki Rabbin, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu, bizim hüccetimizdir. Onu
kavmi
ne karşı İbrahim'e verdik. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve muhakkak ki Rabbın; Hakim, Alim'dir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve işte o, Bizim hüccetimizdir ki, onu
kavmi
ne karşı İbrahim'e vermiştik. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphe yok ki, Rabbin hakîmdir, alîmdir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmi
ne karşı bizim İbrahim'e verdiğimiz hüccetlerimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu,
kavmi
ne karşı İbrahim’e verdiğimiz delilimizdir. Dilediğimiz kimseleri derece derece yükseltiriz. Şüphesiz Rabbim hakimdir, alimdir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmi
ne karşı İbrâhim’e verdiğimiz delillerdi. Dilediğimiz kimselerin derecelerini kat kat yükseltiriz. Muhakkak ki senin Rabbin tam hüküm ve hikmet sahibidir ve O her şeyi hakkıyla bilir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmi
ne karşı İbrâhim'e verdiğimiz hüccet(kanıt)lerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e,
kavmi
ne karşı verdiğimiz ispatlı delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu,
kavmi
ne karşı İbrahim'e verdiğimiz delilimizdir. Biz dilediğimizin mertebesini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin her işi hikmetle yapan, herşeyi hakkıyla bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmi
ne karşı İbrahim'e verdiğimiz kanıtlardır. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz. Senin Rabbin Hakîm'dir, Alîm'dir....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Onlar eğer, onu inkâr ederlerse artık, onu inkâr etmeyecek bir
kavmi
ona vekil ederdik....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
Onlar kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şunlar (inanmayanlar) bunları tanımayıp inkâr ederlerse, biz onları inkâr etmeyecek olan bir
kavmi
, onlara vekil kılmışızdır....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
İşte onlar, kendilerine kitab, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Şimdi şu KUREYŞ
kavmi
, buna nankörlük ediyorsa (kâfir oluyorsa), biz onların yerine, peygamberleri ve kitabları inkâr etmiyecek bir
kavmi
vekil ederiz....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
İşte bunlar kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer onlar (Mekke müşrikleri) bunları tanımaz da inkâr ederlerse, inkarcı olmayan bir
kavmi
(imân edenleri) buna vekil kılmışızdır....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
Onlar, kendilerine kitab, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizde. Şimidi bunlar (Kureyş
kavmi
) bunları (bu delilleri) tanımayıb da kâfir olurlarsa (zâten) biz ona, bunu inkâr etmeyen bir
kavmi
vekil (ve me'mur) kılmışızdır. ...
Ənam Suresi, 89. Ayet:
İşte onlar, kendilerine kitab, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Fakat bunlar (o müşrikler) onları (kitap, hikmet ve peygamberliği) inkâr ederse, artık muhakkak ki(biz,) onları inkâr eden kimseler olmayan bir
kavmi
(Muhâcir ve Ensâr’ı ve nice ehl-i îmânı)onlara (îmân etmeye) vekil kılmışızdır....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
Onlar; kendilerine kitab, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir. Şimdi bunlar, onları tanımayıp da küfrederlerse; Biz, onu inkar etmeyen bir
kavmi
buna vekil kılmışızdır....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
İşte onlar o kimselerdir ki, kendilerine kitap, hüküm ve nübüvvet vermişizdir. Şimdi şu kavimler, eğer bu delilleri inkar ederlerse artık Biz ona münkir olmayan bir
kavmi
tevkil etmişizdir....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
İşte onlar, kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer o kâfirler bu verdiklerimizi inkâr ederlerse, şüphesiz ki inkârcı olmayan bir
kavmi
buna vekil kılarız (yerlerine bunları inkâr etmeyecek bir kavim getiririz)....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
Kendilerine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiğimiz işte bu kimselerdir. Bunu işte onlar inkar ederse, biz de onları inkar etmeyecek bir
kavmi
vekil kılarız....
Ənam Suresi, 89. Ayet:
İşte onlar, kendilerine Kitap, hüküm ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Şimdi şunlar, (yani Kureyş
kavmi
), bunları inkâr ederse, (bilsinler ki) biz, bunları inkâr etmeyecek (koruyacak) bir toplumu, bunlara vekil bırakmışızdır....
Ənam Suresi, 97. Ayet:
Ve huvellezî ceale lekumun nucûme li tehtedû bihâ fî zulumâtil berri vel bahr(bahri), kad fassalnal âyâti li
kavmi
n ya’lemûn(ya’lemûne)....
Ənam Suresi, 97. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve o ki
2.
ceale
: kıldı, yaptı, var etti
3.
lekum en nucûme
: sizin için yıldızlar
4.
li tehdedû
...
Ənam Suresi, 98. Ayet:
Ve huvellezî enşeekum min nefsin vâhıdetin fe mustekarrun ve mustevda’(mustevdaun), kad fassalnal âyâti li
kavmi
n yefkahûn(yefkahûne). ...
Ənam Suresi, 98. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve o ki
2.
enşee-kum
: sizi yarattı
3.
min nefsin
: bir nefsten
4.
vâhıdetin
: bir tek
Ənam Suresi, 99. Ayet:
Ve huvellezî enzele mines semâi mâ’(mâen), fe ahrecnâ bihî nebate kulli şey’in fe ahrecnâ minhu hadıran nuhricu minhu habben muterâkibâ(muterâkiben), ve minen nahli min tal’ıhâ kınvânun dâniyetun ve cennâtin min a’nâbin vez zeytûne ver rummâne muştebihen ve gayre muteşâbih(muteşâbihin), unzurû ilâ semerihî izâ esmere ve yen’ıh(yen’ıhî), inne fî zâlikum le âyâtin li
kavmi
n yu’minûn(yu’minûne)....
Ənam Suresi, 99. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve o ki
2.
enzele
: indirdi
3.
min es semâi mâen
: semâdan su
4.
fe ahrecnâ
: böylece çıkardık...
Ənam Suresi, 105. Ayet:
Ve kezâlike nusarriful âyâti ve li yekûlû dereste ve li nubeyyinehu li
kavmi
n ya’lemûn(ya’lemûne)....
Ənam Suresi, 105. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve işte böylece
2.
nusarrifu el âyâti
: âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz
3.
ve li yekûlû
: ve derler diye
4.
der...
Ənam Suresi, 126. Ayet:
Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li
kavmi
n yezzekkerûn(yezzekkerûne). ...
Ənam Suresi, 126. Ayet:
1.
ve hâzâ
: ve bu
2.
sırâtu rabbi-ke
: senin Rabbinin yolu
3.
mustekîmen
: istikametlenmiş, yönlendirilmiş (Allah'a götüren)
4.
<...
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Ve rabbukel ganiyyu zur rahmeh(rahmeti), in yeşe’ yuzhibkum ve yestahlif min ba’dikum mâ yeşâu kemâ enşeekum min zurriyyeti
kavmi
n âharîn(âharîne). ...
Ənam Suresi, 133. Ayet:
1.
ve rabbu-ke
: ve senin Rabbin
2.
el ganiyyu
: gani, zengin, ihtiyacı olmayan
3.
zu er rahmeti
: rahmet sahibi
4.
in yeşe'
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Ve senin Rabbin ganidir (zengindir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur) rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir (yok eder), sizi başka bir
kavmi
n zürriyetinden (neslinden) yarattığı gibi, sizden sonra da yerinize dilediğini getirir (halef yapar)....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. Sizi başka bir
kavmi
n soyundan getirdiği gibi, dilerse sizi giderir (yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi yok eder ve sizi başka bir
kavmi
n zürriyetinden yarattığı gibi sizden sonra yerinize dilediği bir
kavmi
yaratır....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir ve dilerse, sizi bir başka
kavmi
n soyundan (inşa edip) var ettiği gibi yerinize bir başkasını getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi yok eder ve sizi başka bir
kavmi
n zürriyetinden yarattığı gibi sizden sonra yerinize dilediği bir
kavmi
yaratır....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbın ganiy, merhametli, yoksa dilerse sizi ortadan kaldırır, arkanızdan yerinize dilediğini getirir, nasıl ki sizi başka bir kavmın zürriyyetinden inşa buyurdu...
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin zengindir, merhametlidir. Yoksa, dilerse, sizi ortadan kaldırır ve nasıl ki, sizi başka bir
kavmi
n soyundan getirdi ise, arkanızdan yerinize dilediğini getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabb'ın, hiçbir şeye muhtaç değildir, merhamet sahibidir. Sizi, başka bir
kavmi
n soyundan getirdiği gibi, dilerse, sizi de yok edip, sizden sonra yerinize dilediğini getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin hiçbir şeye muhtaç değildir ve merhamet sahibidir. O eğer dilerse sizi yok edip arkanızdan yerinize istediği başkalarını geçirebilir. Tıpkı sizi başka bir
kavmi
n soyundan türettiği gibi....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir ve dilerse, sizi bir başka
kavmi
n soyundan (inşa edip) var ettiği gibi yerinize bir başkasını getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin (her şeyden) müstağnidir, rahmet saahibidir. Eğer dilerse sizi (ey müşrikler) giderir (ortadan kaldırır), arkanızdan da yerinize dileyeceğini getirir. Nitekim sizi de başka başka bir
kavmi
n neslinden peyda etmişdir. ...
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Ve Rabbin, Ganî (kullarının ibâdetine muhtaç olmayan)dır, çok rahmet sâhibidir. Sizi başka bir
kavmi
n neslinden meydâna getirdiği gibi, eğer dilerse sizi (helâk edip) giderir de sizden sonra (yerinize) dilediğini getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbın müstağni ve rahmet sahibidir. İsterse, sizi giderir ve arkanızdan yerinize dilediğini getirir. Nitekim sizi de başka bir
kavmi
n soyundan getirmiştir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Ve senin Rabbin ganîdir, rahmet sahibidir. Eğer dilerse sizi giderir ve sizin arkanızdan dilediğini, yerinize getirir. Nasıl ki, sizi başka bir
kavmi
n zürriyetinden vücuda getirmiştir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin Ganî'dir ve rahmet sahibidir. Sizi başka bir
kavmi
n soyundan meydana getirdiği gibi, dilerse sizi ortadan kaldırıp yok eder ve sizden sonra yerinize dilediği bir milleti getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin ihtiyaçsızdır, Rahmet sahibidir. Dilerse sizi ortadan kaldırır ve sizi başka bir
kavmi
n soyundan getirdiği gibi, sizin yerinize de arkanızdan dilediğini getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir ve dilerse, sizi bir başka
kavmi
n soyundan (inşa edip) ortaya çıkardığı gibi yerinize bir başkasını getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin, kimseye ihtiyacı olmayan bir rahmet sahibidir. Dilerse O sizi yok eder ve arkanızdan, tıpkı sizi başka bir
kavmi
n soyundan yarattığı gibi, yerinize başkalarını getirir....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
Kul yâ
kavmi
’melû alâ mâ kânetikum innî âmil(âmilun), fe sevfe ta’lemûne men tekûnu lehu âkıbetud dâr(dâri), innehu lâ yuflihuz zâlimûn(zâlimûne). ...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
1.
kul
: de
2.
yâ
kavmi
ı'melû
: ey
kavmi
m, ... yapın
3.
alâ mâ kâneti-kum
: siz yapacağınız şeyi
4.
innî
: muhakk...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: “Ey
kavmi
m, yapacağınız şeyi yapın! Muhakkak ki; ben de yapıyorum. Artık bu yurdun sonunun kimin olacağını yakında bileceksiniz. Çünkü zalimler felâha eremezler.”...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: “Ey
kavmi
m! Elinizden geleni yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Ama dünya yurdunun sonucunun kimin olacağını yakında öğreneceksiniz. Şüphesiz, zalimler kurtuluşa eremezler.”...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: Ey
kavmi
m, siz elinizden geleni yapın, ben de yapmadayım. Yakında bilir, anlarsınız kimin sonunun hayırlı olacağını. Şüphe yok ki zâlimler, muratlarına ermezler....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: Ey
kavmi
m! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Yurdun (dünyanın) sonunun kimin lehine olduğunu yakında bileceksiniz. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
'Ey
kavmi
m, terketmediğiniz hayat tarzınızı, iktidarınızı yaşamaya devam edin, bütün imkânlarınızla elinizden geleni yapın. Ben de bilinçli olarak görevimi yapmaya devam ediyorum. Bu hayatın, bu dünyanın sonunda kimin kazanacağını, siz de yakında öğreneceksiniz. Şu bir gerçektir ki, küfürleri, nankörlükleri, baskıları, işkenceleri sebebiyle zâlimler kurtuluşa ebedî nimetlerle mutluluğa eremez.' de....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: 'Ey
kavmi
m! Gücünüzün elverdiğini yapın, ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonunun kimin olacağını yakında bileceksiniz. Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa eremezler.'...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: "Ey
kavmi
m, bütün yapabileceğinizi yapın; şüphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonu, kimindir, bilip öğreneceksiniz. Gerçekten zalimler kurtuluşa ermeyeceklerdir."...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
(Ey Rasulüm,
kavmi
n Kureyş’e) de ki: “- Ey
kavmi
m! Bütün kuvvetinizle yapacağınızı yapın. Ben vazifemi yapıyorum. Artık dünya evinin sonu olan cennet, kimin olacaktır, bileceksiniz. Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler.”...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: Ey
Kavmi
m! İmkân ve gücünüz yettiğince yapın yapacağınızı ; doğrusu ben (görevimi yerine) getiriciyim. İleride dünya evinin, Âhiret yurdunun (feyizli) sonucu kimin olacaktır bileceksiniz. Elbette zâlimler kurtuluşa eremiyeceklerdir....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: Ey
kavmi
m! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Yurdun (dünyanın) sonunun kimin lehine olduğunu yakında bileceksiniz. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
Ey kavmım, de: Bütün kuvvetinizle yapın yapacağınızı ben vazifemi yapıyorum, artık yakında bileceksiniz: Dünya evinin sonu kimin olacak? Şu muhakkak ki zalimler felâh bulmazlar...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: «Ey
kavmi
m, yapacağınızı bütün kuvvetinizle yapın, ben görevimi yapıyorum. Artık yakında dünya evinin sonunun kimin olacağını bileceksiniz. Şu kesindir ki, zalimler arzularına eremeyeceklerdir.»...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: «Ey
kavmi
m! Gücünüz yettiğince yapacağınızı yapın, ben de yapıyorum. Yakında (dünya) yurdunun sonunun kimin olduğunu bileceksiniz. Muhakkak zalimler kurtuluşa eremezler»....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki; Ey
kavmi
m, tutumunuzu devam ettiriniz, ben de kendi tutumumu devam ettireceğim. Dünya yurdunun sonunun kimin lehinde olacağını ilerde anlayacaksınız. Hiç kuşkusuz zalimler kurtuluşa eremezler....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: "Ey
kavmi
m bütün yapabileceğinizi yapın; şüphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonu kimindir, bilip öğreneceksiniz. Gerçekten zalimler kurtuluşa ermeyeceklerdir."...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: «Ey
kavmi
m, elinizden geleni (komayın) yapın. Ben (vazifemi) hakkıyle yapanım. Artık (dünyâ) evin (in) sonu (olan cennet) kimin olacakdır, (bunu) bileceksiniz. Şu muhakkakdır ki zaalimler muradlarına ermeyecek. ...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: 'Ey
kavmi
m! Elinizden geleni yapın; şübhesiz ben (de vazîfemi)yapıcıyım. Artık dünyanın âkıbeti kimin lehine olacağını ileride bileceksiniz.' Şu muhakkaktır ki, zâlimler kurtuluşa ermez!...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: Ey
kavmi
m; elinizden geleni yapın, doğrusu ben de yapacağım. Dünya evinin sonunun kimin olacağını bileceksiniz. Şurası muhakkak ki zalimler; felah bulmazlar....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: «Ey
kavmi
m! Son derece iktidarınız ile yapacağınızı yapınız, şüphe yok ki, ben de (memur olduğum vazifeyi) yapmaktayım. Artık şüphesiz yakında bileceksinizdir ki, dar-ı ahiretin güzel akibeti (kime) nâsip olacaktır! Şu muhakkak ki, zalimler felâha eremiyeceklerdir.»...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: “Ey
kavmi
m! Elinizden geleni yapın, doğrusu ben de yapacağım. Bu yurdun sonunun kimin olacağını yakında bileceksiniz. ” Şüphesiz ki zâlimler iflâh olmazlar....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: -Ey
kavmi
m, yapabileceğinizi yapın. Ben de (görevimi) yapacağım. Dünya ve ahiret mükafatının kimin olduğunu öğreneceksiniz. Gerçek şu ki: Zalimler kurtuluşa eremez....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: "Ey
kavmi
m, gücünüz yettiğince yapacağınızı yapın, ben de yapacağımı yapıyorum. Yakında (dünyâ) yurdu(nu)n sonunun kime âidolacağını bileceksiniz. Zâlimler, asla onmazlar!...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: «Ey
kavmi
m, bütün yapabileceğinizi yapın; şüphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonu, kimindir, bilip öğreneceksiniz. Gerçek şu ki zalimler kurtuluşa ermiyeceklerdir.»...
Ənam Suresi, 135. Ayet:
De ki: Ey
kavmi
m, siz elinizden geleni yapadurun; ben de yapıyorum. Bu dünyanın sonunun kim hakkında hayırlı olacağını siz de öğreneceksiniz. Şurası muhakkak ki, zalimler asla iflâh olmazlar....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Ve deveden iki, sığırdan iki. De ki: “İki erkek mi veya iki dişi mi? (Ya da) iki dişinin rahimlerinin ihata ettiğini mi haram kıldı? Veya Allah'ın bununla size vasiyet ettiğine (farz kıldığına) şahit mi oldunuz?” Bir ilimleri olmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan söyleyen (iftira eden)den daha zalim kimdir? Muhakkak ki Allah, zalim
kavmi
hidayete erdirmez....
Ənam Suresi, 144. Ayet:
Deve iki çifttir, sığır iki çift derler. De ki: İki erkeği mi harâm etti, yoksa dişileri mi, yahut da dişilerin rahîmlerindeki yavruları mı? Allah, bunu size tavsiye ederken tanık mıydınız, gördünüz, duydunuz mu yoksa? Bilmeden insanları saptırmak için yalan yere Allah'a iftirâ edenden daha zâlim kimdir ki? Şüphe yok ki Allah, zulmeden
kavmi
doğru yola sevk etmez....
Ənam Suresi, 147. Ayet:
Fe in kezzebûke fe kul rabbukum zû rahmetin vâsi’ah(vâsi’atin), ve lâ yureddu be’suhu anil
kavmi
l mucrimîn(mucrimîne)....