Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Möminun Suresi, 33. Ayet:
Dünya hayatında refaha kavuşturduğumuz, Kafirlik eden ve ahirete kavuşmayı yalanlayan
kavmin
in meleleri: "Bu da sizin gibi bir beşerdir. Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor." dediler....
Fəcr Suresi, 6. Ayet:
Rabb'inin Âd
kavmin
e ne yaptığını biliyor musun?...
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Size, denizi yardığımız günleri hatırlayın. Sizi kurtarmış, Firavun’u,
kavmin
i, ordusunu boğmuştuk. Bunun sebeplerini düşünmeli, tahlil etmelisiniz....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
mûsâ
: Musa
3.
li kavmi-hi
: kendi
kavmin
e
4.
yâ
: ey
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve Musa (a.s)
kavmin
e: “Ey kavmim! Buzağıyı (ilâh) edinmenizle muhakkak ki siz, kendi nefslerinize zulmettiniz. Hemen Yaratıcınız'a tövbe edin. Artık nefslerinizi (birbirinizi) öldürün. bu, Yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.” demişti. Böylece O, tövbenizi kabul buyurdu.Muhakkak ki O, O tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ,
kavmin
e dedi ki: “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün (kendinizi düzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir.”...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani Mûsâ,
kavmin
e, siz buzağıya kapılmakla gerçekten kendinize zulmettiniz; tertemiz yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün. Bu, yaratıcınız katında sizin için çok hayırlıdır demişti de Allah, bu yüzden tövbenizi kabul etmişti. Şüphe yok ki o, tövbeleri kabul eden rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmin
e demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün. Öyle yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmin
e şöyle demişti: "Ey kavmim, buzağıyı kendinize (tanrı) edinerek nefslerinizdekine (hakikatinize) zulmettiniz! Bu yüzdendir ki Bari'ye (varlığı kendi Esmâ'sından olarak özel bir yapıda yaratana) tövbe edin (varlığınızdaki kendisini inkâr edip, dışınızda tanrı edindiğiniz için) ve benliklerinizi öldürün! Bunu yapmanız Bari indînde hayırlıdır, tövbenizi kabul eder. Muhakkak ki O, tövbe edeni affeden ve sonucunda rahmetini bağışlayandır. "...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ
kavmin
e: 'Ey kavmim, siz buzağıyı put edinmekle kendinize, birbirinize yazık ettiniz, zulmettiniz. Bari gelin, günah işlemekten vazgeçerek tevbe ile, sizi ayırıcı özelliklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınıza itaate yönelin. Değilse iç karışıklığa düşerek, birbirinizden bulun, birbirinizin kanını dökün. Tevbe etmeniz, sizi ayırıcı özelliklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.' demişti. Bunun üzerine tevbe ettiniz de Allah te...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmin
e: 'Ey kavmim! Şüphesiz siz buzağıya tapınmakla kendinize zulmettiniz. Şu halde, yaratıcınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. [9] Böyle yapmanız yaratanınız katında sizin için daha hayırlıdır' demişti. Yaratanınız da sizin tevbenizi kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri her zaman kabul eden ve çok bağışlayandır....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani Musa,
kavmin
e: "Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca yaratan (gerçek ilah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
O zaman Mûsâ, buzağıya tapan
kavmin
e: “- Ey kavmim, siz buzağıya tapmakla kendinize zulmettiniz. Hemen yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün (Islâh edin). İşte bu yapacağınız, yaradanınız katında sizin için hayırlıdır.” demişti de; Allah tevbelerinizi kabul etmişti. Çünkü o, tevbeleri çok çok kabul edendir, çok esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa da
kavmin
e : «Ey milletim! Cidden buzağıyı (İlâh) edinmenizle kendinize zulmettiniz. Derhal (her kusurdan pak ve yüce olan) Yaradanınıza tevbe edin; (nefsinizin kötü arzularını kesin de Allah yolunda) kendinizi öldürün. Bu, Yaradanınız katında sizin için daha hayırlıdır,» demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbenizi kabul buyurmuştu. Şüphesiz ki O, O'dur tevbeleri çokça kabul eden, O'dur çokça merhamette bulunan....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmin
e demişti ki: Ey kavmim! Şüphesiz siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize kötülük ettiniz. Onun için Yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi (kötü duygularınızı) öldürün. Öyle yapmanız Yaratıcınızın katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah tevbenizi kabul etmiş olur. Çünkü acıyıp tevbeleri kabul eden ancak O'dur....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve bir vakit Musa
kavmin
e dedi ki: «Ey kavmim cidden siz o danaya tutulmanızla kendinize zulmettiniz gelin bârinize dönün, tevbe edin de nefislerinizi öldürün, böyle yapmanız bâriniz yanında sizin için hayırlıdır» bu suretle tevbenizi kabul buyurdu. Filhakika o, öyle tevvab öyle rahîmdir...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve bir vakit Musa,
kavmin
e dedi ki: «Ey kavmim, cidden siz o buzağıya tapmakla kendinize zulmettiniz. Gelin yaratanınıza dönün, tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız yaratanınız yanında sizin için hayırlıdır.» Böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten O, tevbeleri çok kabul eden, devamlı merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa
kavmin
e dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin Rabbinize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani Musa,
kavmin
e dedi ki: «Ey kavmim, sizler buzağıyı ilâh edinmekle kendinize zulmettiniz. Gelin, yaratıcınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. Yaratıcınız katında bu sizin için hayırlıdır': Allah da tevbenizi kabul etti. Hiç şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir ve merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmin
e demişti ki: "Ey kavmim, sizler buzağıyı (Tanrı) edinmekle nefsinize zulmettiniz. Barinize tevbe edin ve nefsinizi öldürün (faktulü). Bu, bariniz katında sizin için daha hayırlıdır. (Bunun üzerine) O, tevbenizi (kabul etti) (fetabe aleyküm). Elbette O, tövbeleri kabul edendir (tevvab), rahimdir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve hani Musa,
kavmin
e: «Ey kavmim, siz buzağıya tutunmakla (onu tanrı edinmekle) şübhesiz kendinize yazık etmişsiniz. Hemen Yaradanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün (ıslâh edin), böyle yapmanız Yaradanınız katında, sizin için çok hayırlıdır» demişdi de (Allah da) tevbelerinizi kabul etmişdi. Çünkü o, tevbeleri en çok kabul edenin, en çok esirgeyenin, ta kendisidir. ...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
O vakit Mûsâ,
kavmin
e: 'Ey kavmim! Şübhe yok ki siz, buzağıyı (ilâh) edinmekle kendinize zulmettiniz; öyle ise yaratanınıza tevbe edip, nefislerinizi öldürün! Bu (hâliniz), yaratanınızın katında sizin için daha hayırlıdır' dedi. Bunun üzerine (Allah) tevbenizi kabûl etti. Şübhesiz ki Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (çok merhametli olan) ancak O’dur....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani, Musa,
kavmin
e: Ey kavmim, buzağıya tapınmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen yaradanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün. Bu yaradanınızın katında sizin için daha hayırlıdır, demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Muhakkak ki Tevvab, Rahim O'dur, O....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve o zaman ki Mûsa
kavmin
e, «Ey kavmim! Buzağıya tutunmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen Hâlikınıza tevbe edin, nefislerinizi öldürün. Bu sizin için Rabbiniz indinde hayırlıdır» demişti. (O Hâlik-i Kerîm de) Bunun üzerine tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O Tevvab ve Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmin
e: “Ey kavmim! Buzağıya tapmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen yaratanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürünüz. Bu, yaratıcınızın katında sizin için daha hayırlıdır. ” demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa
kavmin
e: -Ey halkım! Siz buzağıyı ilah edinerek kendinize yazık ettiniz. Hemen yaratıcınıza tevbe edip, nefislerinizin hakkından geliniz. Böyle yapmanız, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır, o daima tevbeleri kabul eden ve acıyan olduğu için tevbenizi kabul eder, demişti....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ
kavmin
e dedi ki: "Ey kavmim! Sizler buzağıya tutulmakla kendinize çok yazık ettiniz! Derhal Yaradanınıza tevbe edin! Allah yolunda kendinizi öldürün! Böyle yapmanız sizin için Yaratan nezdinde daha hayırlıdır." Böylece Allah da sizin tövbelerinizi kabul etsin. Çünkü o tövbeleri çok kabul eder, merhamet ve ihsanı boldur....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ
kavmin
e demişti ki: "Ey kavmim, sizler, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz; gelin Yaratıcınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün. Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. (Bu sûretle O), sizin tevbenizi kabul buyurmuş olur. Çünkü O, öyle bağışlayıcı, öyle merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa,
kavmin
e dedi: «Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen, kusursuzca yaratan (gerçek ilah) ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.» Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
O vakit Musa
kavmin
e, 'Ey kavmim,' demişti. 'Buzağıyı tanrı edinmekle kendinize yazık ettiniz. Yaratanınıza tevbe edin ve nefislerinizi öldürün. Yaratıcınızın katında bu sizin için daha hayırlıdır.' Böylece Allah tevbenizi kabul etmişti. Çünkü O tevbeleri kabul eden ve çok merhametli olandır....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve yine bir keresinde Musa,
kavmin
in su ihtiyacı için (Bize) yalvarmıştı ve Biz de kendisine: "Asanla kayaya vur" demiştik. Bunun üzerine oradan on iki kaynak (birden) fışkırmıştı ki halkın tümü nereden (hangi kaynaktan) içeceğini bilsin. (Ve Musa demişti): "Allah tarafından verilen rızıktan yiyip için, ama yeryüzünün yozlaşmasına ve çürümesine yol açacak bozgunculuk yapmayın."...
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
Gerçekten siz bilirsiniz ki, Dâvûd (Aleyhisselâm) zamanında
kavmin
iz, cumartesi günü, balık avından men edilmişken, içinizden bu emri çiğneyip geçenlere: “- zelil ve hakir maymunlar olun.” dedik. (üç gün sonra da helâk oldular.)...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Ve Musa (a.s)
kavmin
e: “Muhakkak ki Allah sizin bir inek kesmenizi emrediyor.” demişti. (Onlar): “Bizimle alay mı ediyorsun?” dediler. (Musa a.s) onlara: “Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım.” dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Mûsâ
kavmin
e, “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Gene bir zaman Mûsâ,
kavmin
e demişti ki: Şüphe yok ki Allah, size bir inek boğazlamanızı emrediyor. Kavmi, bizimle alay mı ediyorsun demişti. Mûsâ, Allah'a sığınırım bilgisizlere katılmaktan demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa,
kavmin
e: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmin
e demişti ki: "Allâh size, bir inek boğazlamanızı emrediyor. . . " Dediler: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Musa: "Cahillerden olmaktan hakikatim olan Allâh'a sığınırım!"...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ
kavmin
e: 'Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor' dedi. Onlar: 'Sen bizi alay konusu haline mi getireceksin?' dediler. Mûsâ: 'Bilgiden ve muhakemeden yoksun, Allah adına yalan uyduran cahiller gibi davranmaktan Allah’a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmin
e: 'Allah, bir inek kesmenizi emretmektedir' demişti. Onlar: 'Bizimle alay mı ediyorsun!' dediler. O da: 'Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmin
e: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ
kavmin
e: “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor.” demişti. Onlar: “Bizi alayamı alıyorsun?” demişlerdi. Mûsâ da: “ Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. (Mûsâ’nın
kavmin
de bir adam öldürülmüş olup katili bilinemiyordu. Bunun üzerine Mûsâ’dan Allah’a duâ ederek kaatili öğrenivermesi istenmişti. O da, Allah’a duâ etti ve
kavmin
e: “-Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor.” demişti. Önce Mûsâ’ya karşı bu sözü hakikate uzak görmüşler, sonra ciddiyetini anlam...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa,
kavmin
e: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa
kavmin
e demişti: Allah size bir bakare boğazlamanızı emrediyor, ay dediler: Bizi eğlence yerine mi koyuyorsun? Dedi: Allaha sığınırım öyle cahillere katılmaktan...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa,
kavmin
e demişti ki: «Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor.» Onlar da: «Ay! Bizimle eğlenip alay mı ediyorsun?» dediler. O da: «O gibi cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım.» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa
kavmin
e demişti ki Allah, size bir bakara (sığır) boğazlamanızı emrediyor. Onlar da «ayol sen bizimle eğleniyor, alay mı ediyorsun?» dediler. Musa da: «Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım.» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa,
kavmin
e: «Allah size bir sığır kesmeyi emrediyor» dedi de kavmi kendisine: «Bizimle alay mı ediyorsun?» deyince, o da onlara: «Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım» dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmin
e: "Tanrı, bir sığır boğazlamanızı / kesmenizi buyuruyor" demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediklerinde de "Cahillerden olmaktan Tanrı'ya sığınırım (euzü)" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir zaman da Musa,
kavmin
e: «Allah size her halde bir inek boğazlamanızı emrediyor» demişdi. Onlar: «Bizi eğlence mi ediniyorsun?» demişdi. Musa da: «Ben câhillerden olmakdan Allaha sığınrım» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Yine bir zaman Mûsâ,
kavmin
e: 'Şübhe yok ki Allah, size bir bakara (bir sığır)kesmenizi emrediyor!' demişti. (Onlar:) 'Bizi alaya mı alıyorsun?' dediler. (Mûsâ:) '(Ben)öyle câhillerden olmaktan Allah’a sığınırım!' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, bir de Musa
kavmin
e: Allah, herhalde bir sığır boğazlamanızı emrediyor, demişti. Onlar: Sen bizimle alay mı ediyorsun, demişlerdi. Musa da: Ben cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakitte Mûsa (aleyhisselâm)
kavmin
e dedi ki: «Allah Teâlâ bir sığır boğazlamanızı size muhakkak emrediyor.» Dediler ki: «Sen bizimle istihzâ mı ediyorsun?» Mûsa aleyhisselâm da dedi ki: «Ben cahillerden olmaklığımdan Allah Teâlâ'ya sığınırım.»...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa
kavmin
e: “Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor. ” demişti. “Sen bizimle alay mı ediyorsun?” dediklerinde de: “Câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım. ” demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmin
e: -Allah, size bir inek kesmenizi emrediyor, demişti. Onlar: -Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. Musa da: -Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ
kavmin
e: «Allah, bir sığır kesmenizi emrediyor» demiş, onlar da: «Ay! Sen bizimle alay mı ediyorsun» diye cevap vermişlerdi. Mûsâ da «Öyle cahillere katılmaktan Allah’a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ,
kavmin
e: "Allâh size bir inek kesmenizi emrediyor." demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. "câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım!" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa
kavmin
e: «Allah, muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor» demişti. Onlar: «Bizi alaya mı alıyorsun?» demişlerdi. (O da) «Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Yine hatırlayın ki, Musa,
kavmin
e 'Allah size bir inek kesmenizi emrediyor' demişti. Onlar 'Sen bizimle eğleniyor musun?' dediler. Musa ise 'Cahillik etmekten Allah'a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Ve kâlellezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li
kavmin
yûkınûn(yûkınûne)....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
lâ ya'lemûne
: bilmiyorlar
4.
lev lâ
: olsa, olmaz mıydı, ...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li
kavmin
ya’kılûn(ya’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
fî halkı
: yaratılışta
3.
es semâvâti
: semalar, gökler
4.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
Fe in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen gayrah(gayrahu), fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en yeterâceâ in zannâ en yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), ve tilke hudûdullâhi yubeyyinuhâ li
kavmin
ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 230. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, bundan sonra
2.
in tallaka-hâ
: eğer onu boşarsa
3.
fe
: artık
4.
lâ tahıllu
: helâl ...
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
1.
ve lemmâ berazû
: ve karşısına çıktıkları zaman
2.
li câlûte
: Calut'a (Calut'un karşısına)
3.
ve cunûdi-hi
: ve onun askerleri
4.
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Ve (Talut'un askerleri), Calut ve onun askerlerinin (ordusunun) karşısına çıktıkları zaman şöyle dediler: “Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı (düşman karşısında) sabit kıl ve kâfirler
kavmin
e karşı bize yardım et.”...
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Ve vaktaki Calut ve ordusuna karşı meydana çıktılar şöyle dediler «Ey bizleri yetişdiren rabbımız üzerlerimize sabır dök ve ayaklarımıza sebat ver ve bizi kâfirler
kavmin
e karşı muzaffer buyur.»...
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Onlar Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çıktıklarında dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl (kaydırma) ve kafirler
kavmin
e karşı bize yardım et."...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah'ın kendisine meliklik (hükümdarlık) vermesi sebebiyle (azarak) Rabbi hakkında İbrâhîm ile tartışan kimseyi görmedin mi? İbrâhîm (a.s) (ona): “Benim Rabbim ki O, diriltir ve öldürür.”demişti. (O da): “Ben de diriltir ve öldürürüm.”dedi. İbrâhîm (a.s): “Öyleyse muhakkak ki Allah, Güneş'i doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.”dedi. O zaman (Allah'ı) inkâr eden kimse şaşırıp kaldı (cevap veremedi). Allah zâlimler
kavmin
i hidayete erdirmez....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah, kendisine saltanat ve mülk verdi diye (azarak) İbrahim ile Rabbi hakkında mücadele eden Nemrud’u görmedin mi? İbrahim ona; “- Benim Rabbim (kudreti ile) hem diriltir, hem öldürür.” dediği vakıt o Nemrud; “- Ben de diriltir, öldürürüm.” demişti. İbrahim (Aleyhisselâm); “- Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir” söyleyince, o küfreden Nemrud şaşırıp tutuldu. Allah zâlimler
kavmin
i muvaffak etmez. (Nemrud öldürülmesi gereken bir kimseyi azâp edip, bir suçsuzu da öldürmek...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Allah'a ve yevm'il âhire inanmayarak, malını insanlara riya (gösteriş) için infâk eden (veren) kişi gibi, sadakalarınızı minnetle (başa kakarak) ve eza ile bâtıl etmeyin (boşa çıkartmayın). ışte onun durumu, üzerinde toprak bulunan sert bir kayaya benzer ki, ona kuvvetli bir yağmur isabet edince, böylece (üzerindeki toprağın gidip), onu (tekrar) sert (verimsiz) bir kaya halinde bırakması gibidir. Onlar kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah, kâfirler
kavmin
i hidayete er...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey inananlar, Tanrı'ya ve ahiret gününe inanmayan, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiç birşeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Tanrı kafirler
kavmin
e hidayet vermez....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
1.
lâ yukellifu
: mükellef kılmaz, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allah
3.
nefsen
: nefs, kişi, kimse
4.
illâ
: ancak,...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması ile bize tecelli et, rahmet n...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Tanrı hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge. Sen bizim mevlamızsın. Kafirler
kavmin
e karşı bize yardım et."...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Bunun üzerine, Zekeriyya (Aleyhisselâm) mihrab’da namaz kılmağa durduğu sırada, hemen melekler ona şöyle seslendi; “- Haberin olsun, Allah sana Yahya adlı çocuğu müjdeliyor. O, Allah’dan gelen bir kelimeyi (Hz. Îsa’yı) tasdik edecek,
kavmin
in efendisi olacak, nefsine hâkim bulunacak ve sâlihlerden bir peygamber olacaktır.”...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriya mihrapta namaz kılmaktayken melekler ona 'Allah seni Yahya ile müjdeliyor,' diye seslendiler. 'O Allah'tan bir kelimeyi tasdik edici,
kavmin
in efendisi, nefsine hâkim, salihler zümresinden bir peygamber olacak.'...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Îmânlarından sonra inkâr eden kavmi, Allah nasıl hidayete erdirir? Ve onlar, Resûl'ün Hak olduğuna şahit oldular ve onlara beyyineler (açık deliller) geldi. Ve Allah, zâlimler
kavmin
i hidayete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine apaçık deliller gelmiş ve Peygamberin hak olduğuna şehadet getirmişlerken (bu) imanlarından sonra dinlerinden çıkıp küfre sapan bir topluluğu Allah nasıl hidâyete ulaştırır? Allah zâlimler topluluğunu (
kavmin
i) hidayete eriştirmez....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Meselu mâ yunfikûne fî hâzihil hayâtid dunyâ ke meseli rîhin fîhâ sırrun esâbet harse
kavmin
zalemû enfusehum fe ehlekethu ve mâ zalemehumullâhu ve lâkin enfusehum yazlımûn(yazlımûne)....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
1.
meselu
: misal, durum
2.
mâ yunfikûne
: infak edilen şeyler
3.
fî
: içinde, ...de
4.
hâzihi el hayâti ed dunyâ
...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların (kâfirlerin), bu dünya hayatında (gösteriş ve övünmek için) infâk ettikleri şeylerin durumu, kendilerine zulmeden (Allah'ın emirlerine ve nehiylerine itaat etmeyerek, devamlı derecat kaybeden) bir
kavmin
, "kavurucu, dondurucu soğuk bir rüzgarın isabet ederek, böylece helâk ettiği" ekininin durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar, kendi kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların şu dünya hayatında harcadıkları, tıpkı kendilerine zulmeden bir
kavmin
tarlalarına vuran zemheri yeline benzer, eser, ekinleri mahvedip gider. Onlara Allah zulmetmez, onlar, kendi kendilerine zulmederler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir
kavmin
ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıkları, kendilerine, birbirlerine zulmetmiş olan bir
kavmin
ekinlerini vurup da mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgâra benzer. Onlara Allah asla zulmetmiyor. Fakat onlar, kendilerine, birbirlerine yazık ediyorlar, zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir
kavmin
ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında kâfirlerin yapmakta oldukları harcamaların hâli, bir rüzgârın hâline benzer ki, onda kavurucu bir soğuk var, nefislerine zulmeden bir
kavmin
ekinine düşmüş de onu mahvetmektedir. (İşte kâfirlerin harcamaları da böyledir, kendilerine hiç bir fayda vermez.) Onların harcamalarını boşa çıkarmakla, Allah kendilerine zulüm yapmadı. Fakat onlar, kendi nefislerine zulmettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatında harcadıklarının misâli, kendi kendilerine haksızlık eden bir
kavmin
ekinine dokunup mahveden kavurucu (ya da dondurucu) soğuk (ya da çok sıcak) bir rüzgârın misâli gibidir. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar kendilerine zulmettiler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir
kavmin
ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında yapmakta oldukları masrafın meseli bir rüzgâr meseline benzer ki onda kavurucu bir soğuk var: nefislerine zulmeden bir
kavmin
ekibine sataşmış da onu mahvetmektedir, ve onlara Allah zulmetmemişti ve lâkin kendilerine zulmediyorlardı...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmeden bir
kavmin
ekinlerine isabet edip onu mahveden kavurucu soğuk bir rüzgara benzer. Allah, onlara haksızlık etmemişti, fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir
kavmin
ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Tanrı, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünyâ hayaatında harc-u sarf edegeldiklerinin misâli, kendilerine zulmeden bir
kavmin
ekinlerini vurub da mahveden, kavurucu ve soğuk bir rüzgârın haali gibidir. Onlara Allah zulmetmedi. Fakat kendileri kendilerine zulmediyorlar. ...
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
(Onların) bu dünya hayâtında sarf etmekte oldukları şeylerin misâli, içinde şiddetli soğuk bulunan bir rüzgârın hâli gibidir ki, (inkâr ederek) kendilerine zulmeden bir
kavmin
ekinine isâbet edip de onu helâk etmiştir. Allah (amellerini boşa çıkarmakla) onlara zulmetmedi, fakat onlar (inkârlarıyla) kendilerine zulmediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında onların sarfettikleri şeylerin durumu; kendilerine zulmeden bir
kavmin
ekinlerine isabet ederek mahveden kavurucu bir rüzgarın durumuna benzer. Allah onlara zulmetmedi, ama onlar; kendilerine zulmediyorlardı....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Bu dünya hayatında infak ettikleri şeyin meseli, bir rüzgâr meseli gibidir ki, onda kavurucu bir soğukluk vardır, nefislerine zulmetmiş olan bir
kavmin
ekinlerine vurup mahvetmiştir. Ve Allah Teâlâ onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmederler....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Onların bu dünya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir
kavmin
ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir rüzgâra benzer ki, onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat kendi nefislerine kendileri zulmetmektedirler....
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Eğer size (Uhud’da) bir yara isabet etti ise, Bedir savaşında da kâfirler
kavmin
e o kadar yara isabet etmişti. O sevinçli ve kederli günleri insanlar arasında evirip çeviririz. Allah, savaş meydanında ihlâslı ve azimkâr müminleri diğerlerinden ayırd etmek ve sizden şehitler edinmek içindir (bu). Allah zâlimleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Eğer size bir yara dokunmuş ise şüphesiz o
kavmin
e de onun misli bir yara dokunmuştur. Ve o günleri Biz nâs arasında döndürürüz. Ve Allah Teâlâ'nın, imân edenleri bilmesi ve sizden şahitler ittihaz etmesi içindir. Ve Allah Teâlâ zalimleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 147. Ayet:
Ve onların sözleri: "Rabbimiz, bizim günahlarımızı mağfiret et ve işimizdeki israfımızı (aşırılığımızı) bağışla. Ve ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler
kavmin
e karşı bize yardım et." demekten başka birşey olmadı....
Ali-İmran Suresi, 147. Ayet:
Onların söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarımızı ve buyruğumuzdaki / buyrultumuzdaki aşırılıklarımızı / ihmalimizi bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler
kavmin
e karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi....
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Andolsun ki Allah, mü'minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere (onların aralarında, kendi
kavmin
in içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O'nun (Allah'ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
İllâllezîne yasılûne ilâ
kavmin
beynekum ve beynehum mîsâkun ev câûkum hasırat sudûruhum en yukâtilûkum ev yukâtilû kavmehum. Ve lev şâallâhu le selletahum aleykum fe le kâtelûkum, fe inı’tezelûkum fe lem yukâtilûkum ve elkav ileykumus seleme, fe mâ cealallâhu lekum aleyhim sebîlâ(sebîlen)....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
1.
illâ
: hariç
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
yasılûne
: vasıl olurlar, gelirler, sığınırlar, iltica ederler
4.
ilâ
...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Ve mâ kâne li mu’minin en yaktule mu’minen illâ hataâ(hataen), ve men katele mu’minen hataen fe tahrîru rakabetin mu’minetin ve diyetun musellemetun ilâ ehlihî illâ en yessaddakû. Fe in kâne min
kavmin
aduvvin lekum ve huve mu’minun fe tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin). Ve in kâne min
kavmin
beynekum ve beynehum mîsâkun fe diyetun musellemetun ilâ ehlihî ve tahrîru rakabetin mu’mineh(mu’minetin), fe men lem yecid fe sıyâmu şehreyni mutetâbiayni tevbeten minallâh(minallâhi). Ve kânallâhu alî...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
1.
ve mâ
: ve olmaz, olamaz
2.
kâne
: oldu, ...idi, ...dır
3.
li
: için
4.
mu'minin
: bir mü'min
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Bir mü’minin diğer bir mü’mini öldürmeye hiçbir şekilde hakkı yoktur. Hata ile öldürmenin de cezası vardır. Hata ile bir mü’mini öldüren kimsenin mü’min bir köleyi esaret boyunduruğundan kurtararak hürriyetine kavuşturması ve ölenin ailesine, vârislerine teslim edilebilecek bir diyet vermesi gerekir. Vârislerin diyeti, imanda sadâkatlerinin ve kemallerinin ifadesi olan sadakaya, malî mükellefiyetlere sayarak bağışlamaları müstesna. Bu durumda diyet vermez. Öldürülen mü’min olmakla beraber, sizin...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tuhıllû şe’âirallâhi veleş şehral harâme ve lâl hedye ve lâl kalâide ve lâ ammînel beytel harâme yebtegûne fadlan min rabbihim ve rıdvânâ(rıdvânen) ve izâ haleltum fastâdû ve lâ yecrimennekum şeneânu
kavmin
en saddûkum anil mescidil harâmi en ta’tedû, ve teâvenû alel birri vet takva ve lâ teâvenû alel ismi vel udvâni vettekullâh(vettekullâhe) innallâhe şedîdul ıkâb(ıkâbi). ...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
lâ tuhıllû
: size helâl kılınmadı, helal saymayın, (saygısızlık yapmayın)
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kûnû kavvâmîne lillâhi şuhedâe bil kıstı ve lâ yecrimennekum şeneânu
kavmin
alâ ellâ ta’dilû. I’dilû, huve akrabu lit takva vettekûllâh(vettekûllâhe) innallâhe habîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne)....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
kûnû
: olun!
4.
ka...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
1.
ve iz kâle mûsâ
: ve Hz. Musâ demişti
2.
li kavmi-hi
:
kavmin
e
3.
yâ kavmi uzkurû
: ey kavmim zikredin, anın, hatırlayın!
4.
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Ve Hz. Musâ
kavmin
e şöyle demişti; "Ey kavmim! Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, içinizden peygamberler kıldığını ve sizi hükümdarlar yaptığını ve âlemlerden hiç birine vermediği şeyi size verdiğini hatırlayın!...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Mûsâ,
kavmin
e demişti ki: “Ey kavmim! Allah’ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştı ve (diğer) toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti.”...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hatırla o zamanı ki Mûsâ,
kavmin
e, ey kavmim demişti, anın Allah'ın size verdiği nîmeti ki içinizden peygamberler gönderdi ve padişahlar çıkardı ve size, âlemlerde, hiçbir kimseye vermediğini verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zamanlar Musa,
kavmin
e şöyle demişti: Ey kavmim! Allah'ın size (lütfettiği) nimetini hatırlayın; zira O, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. Alemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Mûsâ
kavmin
e: 'Ey kavmim, Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size tevdi ettiği ilâhî değerleri, şeriatı koruyup kollayarak zâyi etmeyin, şükredin. Allah içinizde peygamberler görevlendirdi. Sizi hürriyetlerinize kavuşturup, kendinize, dininize, işlerinize, ailelerinize, toplumunuza sahip çıkabilecek hale getirerek, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî haklarını kullanabilen özgür insanlar, aileleriniz içinde otoriteler seviyesine yükseltti. Milletlerden hiçbirine verilmeyen nimetleri, imkân...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani, Musa
kavmin
e (şöyle) demişti: "Ey kavmim, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi."...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir vakit Mûsâ,
kavmin
e şöyle demişti: “- Ey kavmim, Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Zira içinizden size peygamberler gönderdi ve sizi hükümdarlar yaptı, âlemlerden hiç birine vermediği şeyi size verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Musa, kendi
kavmin
e bir ara şöyle demişti: Ey kavmim ! Allah'ın size olan nîmetini hatırlayın; hani içinizden peygamberler çıkardı, sizi hükümdarlar, (hür insanlar) yaptı ve milletlerden hiç birine vermediğini size verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zamanlar Musa,
kavmin
e şöyle demişti: Ey kavmim! Allah'ın size (lütfettiği) nimetini hatırlayın; zira O, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. Âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir vakit de Musâ
kavmin
e şöyle demişti: Ey kavmim, Allahın size olan ni'metini düşünün, zira içinizde Peygamberler vücude getirdi ve sizi mülûk yaptı, ve size âlemînden hiç birine vermediği şeyi verdi...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman Musa,
kavmin
e: «Ey kavmim, Allah'ın size verdiği nimeti düşünün; çünkü O, içinizden peygamberler gönderdi, sizi hükümdarlar yaptı ve alemlerden hiçbirine vermediğini size verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Musa
kavmin
e şöyle demişti: «Ey kavmim! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O, içinizden peygamberler çıkardı. Sizi hükümdarlar yaptı. Ve âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi.»...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Musa
kavmin
e demişti ki, ey kavmim, Allah'ın size verdiği nimetleri hatırlayınız. Hani içinizden peygamberler çıkardı, sizleri hükümdar yaptı, size dünyada hiç kimseye vermediğini verdi....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Musa
kavmin
e (şöyle) demişti: "Ey kavmim, Tanrı'nın üzerinizdeki nimetini anın. İçinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi."...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman Musa,
kavmin
e (şöyle) demişdi: «Ey kavmim, Allahın, sizin üzerinizdeki ni'metini düşünün ki içinizden peygamberler gönderdi, sizi hükümdarlar yapdı, size kâinâtdan hiç birine vermediğini verdi. ...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir zaman da Mûsâ,
kavmin
e şöyle demişti: 'Ey kavmim! Allah’ın üzerinize olan ni'metini hatırlayın! Hani içinizde peygamberler kıldı ve sizi hükümdarlar yaptı. Hem âlemlerden hiçbirine vermediğini size verdi.'...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani, Musa
kavmin
e demişti ki: Ey kavmim; Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizden peygamberler yetiştirmiş ve size saltanatlar ihsan etmişti. Dünyalarda kimseye vermediğini size vermişti....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Ve bir vakit de Mûsa
kavmin
e dedi ki: «Ey kavmim! Allah Teâlâ'nın üzerinize olan nîmetini yâdediniz ki, içinizde peygamberler vücuda getirdi ve sizleri hükümdarlar kıldı ve âlemlerden hiçbir ferde vermediğini sizlere verdi.»...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa
kavmin
e şöyle demişti: “Ey kavmim! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. İçinizden peygamberler çıkarmış ve sizi hükümdarlar yapmıştı, dünyalarda hiç kimseye vermediğini size vermişti. ”...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Musa
kavmin
e: - Ey kavmim, Allah’ın size olan nimetlerini hatırlayın, içinizden peygamberler çıkarmış ve sizi hükümdarlar yapmıştır. Alemde kimseye vermediğini size vermiştir....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ
kavmin
e şöyle demişti. "Ey kavmim! Allah’ın size lütfettiği nimetlerini bir düşünün; zira o içinizden peygamberler çıkarttı, sizi hür insanlar yaptı ve devrinizde hiç kimseye vermediğini size verdi."...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Mûsâ,
kavmin
e demişti ki: "Ey kavmim, Allâh'ın size olan ni'metini hatırlayın; zira (O), aranızda peygamberler var etti, sizi krallar yaptı ve size dünyâlarda hiç kimseye vermediğini verdi."...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani, Musa
kavmin
e (şöyle) demişti: «Ey kavmim, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı, sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi.»...
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani, Musa
kavmin
e, 'Ey kavmim,' demişti. 'Aranızdan peygamberler göndermekle, sizi hükümran kılmakla ve dünyada kimseye vermediğini size vermekle Allah'ın size lütfettiği nimeti hatırlayın....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Mûsa,
kavmin
e şöyle demişti: "Ey toplumum! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. İçinizde peygamberler vücuda getirdi, sizi krallar yaptı, âlemlerden hiç kimseye vermediklerini size verdi."...
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Mûsâ ise: 'Rabbim, ben kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık, bizimle bu doğru ve mantıklı düşünmenin, hak bir dinin dışına çıkmış fâsık, âsi, bozguncu bir
kavmin
arasında hükmünü ver' dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Mûsa: “- Ya Rab! Ben kendimle kardeşimden başkasına sâhip değilim, diğerlerine söz geçiremiyorum; bizimle bu fâsık
kavmin
arasını sen ayır.” dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Dedi: Yarab, görüyorsun ben nefsimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle o fasıkler
kavmin
in arasını ayır...
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Musa: «Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık
kavmin
arasını ayır» dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
(Musa:) "Rabbim, gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öyleyse bizimle fasıklar
kavmin
in arasını sen ayır" dedi....
Maidə Suresi, 25. Ayet:
Dedi ki: «Yarabbi! Şüphe yok ki, ben kendi nefsim ile kardeşimden başkasına mâlik olamam, artık bizim aramızla o fâsıklar olan
kavmin
arasını ayır.»...
Maidə Suresi, 26. Ayet:
Allah, Mûsa (aleyhisselâma) şöyle buyurdu: “- Artık orası (Mukaddes yer), onlara kırk yıl haram edilmiştir. Oldukları yerde (Tîh sahrasında) başıboş, şaşkın şaşkın dolaşacaklar. O hale, o fâsıklar
kavmin
in hallerine kederlenme.”...
Maidə Suresi, 26. Ayet:
(Tanrı) Dedi ki: "Artık orası kendilerine kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar yeryüzünde 'şaşkınca dönüp duracaklar.' Sen de o fasıklar
kavmin
e üzülme....
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Yâ eyyuher resûlu lâ yahzunkellezîne yusâriûne fîl kufri minellezîne kâlû âmennâ bi efvâhihim ve lem tu’min kulûbuhum, ve minellezîne hâdû semmâûne lil kezibi semmâûne li
kavmin
âharîne lem ye’tuk(ye’tuke) yuharrifûnel kelime min ba’di mevâdııh(mevâdııhî), yekûlûne in utîtum hâzâ fe huzûhu ve in lem tu’tevhu fahzerû ve men yuridillâhu fitnetehu fe len temlike lehu minallâhi şey’â(şey’en) ulâikellezîne lem yuridillâhu en yutahhire kulûbehum lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhıreti azâbun azîm(...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ er resûlu
: ey Resul
2.
lâ yahzun-ke
: seni üzmesin (mahzun etmesin)
3.
ellezîne yusâriûne
: yarışan kimseler, yarışanlar
4.
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey Allah’ın Rasulü, akılları yatarak, kalpleriyle iman etmedikleri halde, ağızlarıyla: 'İnandık' diyenlerin ve yahudiliğin takipçilerinden küfür içinde yarışanların hali seni üzmesin. Onlar devamlı yalana kulak verirler. Senin yanına yaklaşmayan diğer bir
kavmin
sözlerine kulak kabartırlar. Kelimeleri, ifadeleri, aslî manalarını bozacak şekilde tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, bâtıl tefsirler ve te’viller yapıyorlar. Bir de: 'Eğer hakkınızda şu hükmü uygulamaya kalkarlarsa hemen kabul edin. O ...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey peygamber; ağızlarıyla inandık dedikleri halde kalbleriyle inanmayanlardan, yahudi olanlardan, yalan kulak verenler ve sana gelmeyen başka bir
kavmin
sözünü dnleyenlerden küfre koşanlar, sen, üzmesin. Sözlerin yerlerini değiştirirler de; size bu verilirse alın, verilmezse kaçının, derler. Allah, kimin de fitneye düşmesini isterse; onun için senin Allah'a karşı hiçbir şeye gücün yetmez. İşte onlar; Allah'ın kalblerini temizlemek istemediği kimselerdir. Dünyada rüsvaylık, onlaradır. Ve onlar iç...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
E fe hukmel câhiliyyeti yebgûn(yebgûne) ve men ahsenu minallâhi hukmen li
kavmin
yûkınûn(yûkınûne)....
Maidə Suresi, 50. Ayet:
1.
e
: mı?
2.
fe
: o halde, hâlâ
3.
hukme
: hüküm
4.
el câhiliyyeti
: cahiliyet devri
Maidə Suresi, 51. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), Yahudi ve Hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirinin dostlarıdır. Ve sizden kim onlara dönerse (onları dost edinirse) artık o, mutlaka onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalimler
kavmin
i hidayete erdirmez....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye’tîllâhu bi
kavmin
yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu’minîne eizzetin alâl kâfirîn(kâfirîne), yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim(lâimin) zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâ(yeşâu) vallâhu vâsiun alîm(alîmun)....
Maidə Suresi, 54. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar (Allâh'a ulaşmayı yaşarken dileyenler)
3.
men yertedde
: kim geri dönerse
4.
...
Maidə Suresi, 67. Ayet:
Ey Resûl! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et (duyur). Eğer bunu yapmazsan, o taktirde O'nun Risaletini (sana gönderdiğini) tebliğ etmemiş (duyurmamış) olursun. Ve Allah seni insanlardan korur. Muhakkak ki Allâh, kâfirler
kavmin
i hidayete erdirmez....
Maidə Suresi, 68. Ayet:
'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, yazılı ve şifahî bilgileri, sünneti içeren Tevrat’ın ve İncil’in hükümlerini açıklayarak yerine getirmedikçe, Rabbinizden size indirilenleri, Kur’ân’ı gereğince uygulamadıkça, amellerinize, ibadetlerinize değer kazandıran hak dinde, hakyolda değilsiniz' de. Rabbinden sana indirilenler, Kur’ân onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas e...
Maidə Suresi, 68. Ayet:
De ki: "Ey kitap ehli, Tevrat'ı, İncil'i ve size rabbinizden indirileni ayakta tutmadıkça hiç birşey üzerinde değilsiniz." Andolsun, rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun tuğyanlarını ve küfürlerini arttıracaktır. Sen de kafirler
kavmin
e karşı üzüntüye kapılma....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
Kul yâ ehlel kitâbi, lâ taglû fî dînikum gayral hakkı ve lâ tettebi’û ehvâe
kavmin
kad dallû min kablu ve edallû kesîran ve dallû an sevâis sebîl(sebîli)....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ ehle el kitâbi
: ey kitab ehli, kitap sahipleri!
3.
lâ taglû
: haddi aşmayın!
4.
fî dîni-kum
...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki; "Ey Kitap Ehli! Dîninizde haksız yere (taşkınlık yapıp) haddi aşmayın. Ve daha önce dalâlete düşmüş ve birçoklarını da dalâlete düşürmüş ve de sevvâ edilmiş yoldan sapmış olan bir
kavmin
hevâlarına uymayın....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: Ey kitap ehli, haksız yere dininizde, aşırı gitmeyin ve evvelce hem sapmış, hem çoğunu saptırmış ve doğru yolu bırakıp sapıklığa dalmış olan
kavmin
dileklerine uymayın....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: "Ey Ehl-i Kitap. . . Dininizde, haksız olarak ölçüyü kaçırıp haddi aşmayın. . . Daha önce birçoğunu saptırmış ve yolun merkezinden sapmış bir
kavmin
boş hayallerine tâbi olmayın!"...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: “- Ey ehl-i kitab! Dininizde haksız yere sınırı aşmayın. Bundan önce şaşmış, bir çoklarını da şaşırtmış olan ve doğru yoldan sapmış bulunan bir
kavmin
arzuları ardından gitmeyin....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: ey ehli kitâb! dininizde haksız ifrata dalmayın, bundan evvel şaşmış, bir çoklarını da şaşırtmış ve yolun doğrusundan sapmış bir
kavmin
hevaları ardından gitmeyin...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: «Ey kitap verilenler, dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın ve bundan önce şaşmış, birçoklarını da şaşırtmış ve yolun doğrusundan sapmış bir
kavmin
keyifleri ardından gitmeyin!»...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: «Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir
kavmin
keyiflerine uymayın»....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: «Ey ehl-i kitâb, dîninizde haksız yere haddi aşmayın. Bundan evvel hakîkaten hem kendileri sapmış, hem bir çoğunu sapdırmış ve (haalâ da) dümdüz yoldan ayrılıb sapagelmiş bir
kavmin
heva (ve heve) sine uymayın». ...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: 'Ey ehl-i kitab! Dîninizde haksız yere haddi aşmayın ve (sizden) daha evvel gerçekten dalâlete düşmüş, birçoklarını da saptırmış hem (kendileri de) düz yolun ortasından şaşmış bir
kavmin
arzularına uymayın!'...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: Ey Ehl-i Kitab; dininizde haksız yere haddi aşmayın, daha önce hem kendi sapmış hem de birçoğunu saptırmış ve doğru yoldan ayrılmış bir
kavmin
heveslerine uymayın....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: «Ey ehl-i kitap! Dininizde hakka muğayır olarak haddi tecavüz etmeyiniz. Ve evvelce dalâlete düşmüş ve birçoklarını da idlalde bulunmuş ve doğru yoldan sapıtmış olan bir
kavmin
hevâlarına uymayınız.»...
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu (şekildeki yemin), şehadet ile yüzyüze gelmelerinde (şahitlere mirasçıların güvenmemesinden) veya yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarından daha iyidir. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun ve dinleyin. Ve Allah, fâsıklar
kavmin
i (topluluğunu) hidayete erdirmez....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
Bu, gerektiği gibi şahidliği yapmalarına veya yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarına daha yakındır. Tanrı'dan korkup sakının ve dinleyin. Tanrı, fasıklar
kavmin
i hidayete erdirmez....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece zulmeden (zalim)
kavmin
arkası kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'adır. (Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun.)...
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece de zulmeden
kavmin
kökü kesildi ve hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece baskıyı, zulmü, işkenceyi, isyanı, inkârı, haksızlığı, Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engellemeyi alışkanlık haline getiren zâlim bir
kavmin
kökü kazındı, Yaratan, yaşama kabiliyeti gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi Allah’a hamdolsun....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece, O zulmeden
kavmin
kökü kesilmişti. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’ındır....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Artık o zulmedib duran
kavmin
kökü kesilmişti, hamdolsun Allaha o rabbülâlemîyne...
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Artık o zulmedip duran
kavmin
kökü kesilmişti. Hamdolsun o alemlerin Rabbi olan Allah'a....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece zulmeden
kavmin
kökü kesildi. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece, zulmeden
kavmin
kökü kesildi. Hamd ise, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur!...
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Artık o zulmeden
kavmin
kökü kesilmiş oldu. Hamdolsun âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ'ya....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece zulmeden
kavmin
kökü kesildi. Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun!...
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Zulmeden
kavmin
arkası böylece kesilmiş oldu. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun....
Ənam Suresi, 47. Ayet:
(Ya Muhammed müşriklere) de ki: “Siz (herbiriniz) kendinizi gördünüz mü? (halinizi, acizliğinizi anladınız mı?) Eğer Allah'ın azabı ansızın veya açıkça gelse, zalimler
kavmin
den başkası mı helâk edilir?”...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
1.
ve kezzebe
: ve yalanladı
2.
bi-hî
: onu
3.
kavmu-ke
: senin
kavmin
4.
ve huve
: ve O
...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Ve o hak olduğu halde, senin
kavmin
onu yalanladı. "Ben sizin üzerinize vekil değilim.” de....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
O (Kur’an) hak olduğu hâlde,
kavmin
onu yalanladı. De ki: “Ben size vekil (sizden sorumlu) değilim.”...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
, Kur'ân'ı yalan saymada, halbuki o, gerçektir. De ki: Ben, sizi koruyucu değilim....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kur'an hak olduğu halde
kavmin
onu yalanladı. De ki: Ben size vekil (kefil) değilim....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kur’ân hak bir kitap olduğu, hakça bir düzen getirdiği halde,
kavmin
Kur’ân’ı yalanladı. Sen onlara: 'Ben sizin adınıza Allah’a karşı savunmanızı yapamam. Allah adına da, sizin üzerinizde zor kullanamam.' de....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Senin
kavmin
, O (Kur'an) hak iken onu yalanladı. De ki: "Ben, üzerinize bir vekil değilim."...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kur’an hak olduğu halde, senin
kavmin
onu yalanladı. Onlara şöyle de: “- Ben, sizin üzerinize gönderilmiş vekil değilim.”...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
Onu (Kur'ân'ı) yalan saydı. Halbuki O haktır. De ki: Üzerinize vekîl değilim, (benim görevim açık tebliğdir. Azâb ve mükâfat verme Allah'ın kudreti dahilindedir.)...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kur'an hak olduğu halde
kavmin
onu yalanladı. De ki: Ben size vekil (kefil) değilim....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Bu böyle hakk iken
kavmin
buna yalan dedi, de ki üzerinize vekil değilim...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Bu böyle gerçek iken,
kavmin
bu (Kur'an)'a yalan dediler. De ki: «Ben sizin vekiliniz değilim.»...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
o (Kur'ân'ı) yalan saydı, halbuki o gerçektir . De ki: « Ben sizin vekiliniz değilim»....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kur'an gerçek olduğu halde, senin
kavmin
onu yalanladı. Onlara de ki; «Ben sizin (akıbetinizi yönlendirmekle yükümlü) vekiliniz değilim.»...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Senin
kavmin
, O (Kuran) hak iken onu yalanladı. De ki: "Ben üzerinize bir vekil değilim."...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
O (Kur'an) hak iken
kavmin
onu yalan saydı. De ki: «Ben sizin üzerinize (gönderilmiş) bir vekîl değilim». ...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Hâlbuki o (Kur’ân), hak olduğu hâlde
kavmin
onu yalanladı. De ki: 'Ben sizin üzerinize bir vekil değilim!'...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
onu yalanladı. Halbuki o, haktır. De ki: Ben, sizin üzerinize vekil değilim....
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
O'nu (Kur'an-ı kerîm'i) yalan saydı. Halbuki, o bir hakikattır. De ki: «Ben sizin üzerinize vekil olmuş değilim.»...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
O (Kur'an) hak olduğu halde senin
kavmin
onu yalanladı. De ki: “Ben sizin üzerinize vekil değilim. ”...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
O, gerçek iken
kavmin
onu yalanladı. De ki: "Ben size vekil değilim!"...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Senin
kavmin
, O (Kur'an), hak iken onu yalanladı. De ki: «Ben, üzerinize bir vekil değilim.»...
Ənam Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
, hakkın tâ kendisi olduğu halde Kur'ân'ı da yalanladı. De ki: Ben sizden sorumlu bir vekil değilim....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
1.
ve iz kâle
: demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm (A.S)
3.
li ebî-hi
: babasına
4.
âzere
: Azer
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Ve İbrâhîm, babası Azer'e şöyle demişti: “Sen putları ilâhlar mı ediniyorsun? Muhakkak ki ben, seni ve
kavmin
i apaçık dalâlette görüyorum.”...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim, babası Âzer’e, “Sen putları ilâh mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de,
kavmin
i de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahîm, atası Âzer'e, putları mabut mu tanıyorsun demişti, şüphe yok ben, seni de,
kavmin
i de apaçık bir sapıklığa düşmüş görmedeyim....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrahim, babası Âzer'e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de
kavmin
i de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim babası Âzer’e: 'Sen, ağaçtan yontularak, metalden dökülerek yapılan heykelleri, putları tanrı haline mi getiriyorsun? Ben seni ve
kavmin
i, başına buyruk bir hayat, koyu bir cehalet, dalâlet ve bozuk düzen içinde görüyorum.' demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve
kavmin
i apaçık bir sapıklık içinde görüyorum."...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Vaktiyle İbrahim, atası Âzer’e: “- Sen putları kendine tanrılar mı ediniyorsun? Gerçekten ben seni ve
kavmin
i açık bir sapıklık içinde görüyorum” demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Bir zaman İbrahim, babası Âzer'e: Putları tanrılar mı ediniyorsun ? demiş ve doğrusu ben seni ve
kavmin
i açık bir sapıklık içinde görüyorum (diye ilâve etmişti)....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrahim, babası Âzer'e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de
kavmin
i de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Vaktiyle İbrâhîm babası Azere ne demişti? Sen putları kendine bir sürü ilâh ediniyorsun öyle mi? Doğrusu ben seni ve
kavmin
i açık bir dalâl içinde görüyorum...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Vaktiyle İbrahim babası Azer'e: «Sen putları bir sürü tanrılar ediniyorsun öyle mi? Doğrusu ben seni ve
kavmin
i açık bir sapıklık içinde görüyorum.» demişti....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrahim, babası Âzer'e demişti ki: «sen putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve
kavmin
i açık bir sapıklık içinde görüyorum»....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim, babası Azer'e dedi ki; «Sen putları ilâh mı ediniyorsun? Ben gerçekten gerek senin ve gerekse
kavmin
in açık bir sapıklık içinde olduğunuzu görüyorum.»...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve
kavmin
i apaçık bir sapıklık içinde görüyorum."...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Bir zaman İbrâhîm, atası Âzere: «Sen putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de,
kavmin
i de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum» demişdi. ...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Bir zaman da İbrâhîm, babası Âzer’e şöyle demişti: 'Birtakım putları ilâhlar mı ediniyorsun? Şübhesiz ki ben, seni ve
kavmin
i apaçık bir dalâlet içinde görüyorum.'...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim, babası Azer'e demişti ki: Sen, putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben, seni ve
kavmin
i apaçık bir sapıklık içinde görüyorum....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Ve bir vakit ki, İbrahim babası Azer'e demişti ki: «Sen putları ilâhlar mı ittihaz ediyorsun! Ben şüphe yok seni ve
kavmin
i apaçık bir dalâlet içinde görüyorum»...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrahim, babası Âzer'e demişti ki: “Sen bir takım putları kendine ilâhlar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de
kavmin
i de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum. ”...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrahim, babası Azer’e şöyle demişti: -Putları ilah mı ediniyorsun? Ben, seni ve
kavmin
i apaçık bir sapıklık içinde görüyorum....
Ənam Suresi, 74. Ayet:
İbrâhim, babası Âzer'e demişti ki: "Sen putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve
kavmin
i açık bir sapıklık içinde görüyorum."...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Hani İbrahim, babası Âzer'e (şöyle) demişti: «Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve
kavmin
i apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.»...
Ənam Suresi, 74. Ayet:
Bir zaman İbrahim babası Âzer'e 'Sen gerçekten putları tanrı mı ediniyorsun?' demişti. 'Ben seni de,
kavmin
i de düpedüz sapıklıkta görüyorum.'...
Ənam Suresi, 75. Ayet:
Biz, İbrahim’e atasının ve
kavmin
in sapıklığını gösterdiğimiz gibi, göklerin ve yerin acâibini ve güzelliklerini gösteriyorduk ki, tevhîd hususunda yakîn sahibi olsun....
Ənam Suresi, 76. Ayet:
Derken (İbrâhîm,) üzerini gece (karanlığı) kaplayınca bir yıldız gördü (ve
kavmin
e): 'Bu rabbimdir (öyle mi?)' dedi. Fakat (bir süre sonra o yıldız) batınca: 'Ben batanları sevmem!' dedi....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Güneşi doğarken görünce de, “İşte benim Rabbim! Bu daha büyük” dedi. O da batınca (
kavmin
e dönüp), “Ey kavmim! Ben sizin Allah’a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım” dedi....
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Sonra güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim rabbim, bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince,
kavmin
e demişti ki: "Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım."...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Sonra güneşi doğarken görünce: "Budur benim rabbim. Bu en büyük" dedi. O da kayboluverince
kavmin
e demişti ki: "Ey kavmim, doğrusu ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım."...
Ənam Suresi, 78. Ayet:
Sonra güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: «İşte bu benim rabbim, bu en büyük» demişti. Ama o da kayboluverince,
kavmin
e demişti ki: «Ey kavmim, tartışmasız ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım.»...
Ənam Suresi, 83. Ayet:
1.
ve tilke
: ve işte bu, bunlar
2.
huccetu-nâ
: bizim kuvvetli delilimiz, delillerimiz
3.
âteynâ-hâ
: ona verdik
4.
ibrâhîme
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve işte bunlar, İbrâhîm'e,
kavmin
e karşı verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini artırırız. Muhakkak ki; senin Rabbin hakîm (hükmün ve hikmetin sahibi)dir, alîmdir (en iyi bilendir)....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte
kavmin
e karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz.. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte, İbrahîm'e,
kavmin
e serdetmek için verdiğimiz kesin deliller bunlardı, dilediğimiz kişinin derecesini kat-kat yüceltiriz biz. Şüphe yok ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyi bilir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu,
kavmin
e karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmin
e karşı İbrâhim’e verdiğimiz delillerimizdir. Sünnetimize, düzenimizin yasalarına uygun olarak, irademizin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri dünyada yüksek makamlara getiririz. Senin Rabbin hikmet sahibi ve hükümrandır, ilmi her şeyi kuşatır....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e
kavmin
e karşı verdiğimiz hüccetimizdir. İstediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin hakimdir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e,
kavmin
e karşı verdiğimiz delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu (yıldızların batışında Allah’ın birliğine yapılan istidlâller), bizim hüccetimizdir ki, onları
kavmin
e karşı İbrahime verdik. Biz dilediğimiz kimseyi derecelerle yükseltiriz. Muhakkak ki Rabbin tam hikmet sahibidir, (her şeyi) kemâliyle bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu,
kavmin
e karşı İbrahim'e verdiğimiz kanıt ve belgelerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki, Rabbin hikmet sahibidir ve (her şeyi) bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu,
kavmin
e karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu işte bizim o huccetimiz ki
kavmin
e karşı İbrahime vermişdik, biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz, şüphesiz ki rabbın hakîm, alîmdir...
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu,
kavmin
e karşı Bizim İbrahim'e vermiş olduğumuz hüccetimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, herşeyi bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmin
e karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Muhakkak Rabbin hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu bizim kesin kanıtımızdır, onu
kavmin
e karşı İbrahim'e verdik. Biz dilediğimizin derecesini kat kat yükseltiriz. Hiç kuşkusuz Rabbin hikmet sahibi ve her şeyi bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e,
kavmin
e karşı verdiğimiz ayetimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Kuşkusuz senin rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar
kavmin
e karşı İbrâhîme ver (ib öğret) diğimiz hüccetlerdi. Biz kimi dilersek onu derece derece yükseltiriz. Şübhe yok ki Rabbin tam hikmet saahibidir, hakkıyle bilendir. ...
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve işte bunlar (bizim) delillerimizdir ki, onları
kavmin
e karşı İbrâhîm’e verdik.(Biz) dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şübhesiz ki Rabbin, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu, bizim hüccetimizdir. Onu
kavmin
e karşı İbrahim'e verdik. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve muhakkak ki Rabbın; Hakim, Alim'dir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Ve işte o, Bizim hüccetimizdir ki, onu
kavmin
e karşı İbrahim'e vermiştik. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphe yok ki, Rabbin hakîmdir, alîmdir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmin
e karşı bizim İbrahim'e verdiğimiz hüccetlerimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu,
kavmin
e karşı İbrahim’e verdiğimiz delilimizdir. Dilediğimiz kimseleri derece derece yükseltiriz. Şüphesiz Rabbim hakimdir, alimdir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmin
e karşı İbrâhim’e verdiğimiz delillerdi. Dilediğimiz kimselerin derecelerini kat kat yükseltiriz. Muhakkak ki senin Rabbin tam hüküm ve hikmet sahibidir ve O her şeyi hakkıyla bilir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmin
e karşı İbrâhim'e verdiğimiz hüccet(kanıt)lerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
Bu, İbrahim'e,
kavmin
e karşı verdiğimiz ispatlı delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bu,
kavmin
e karşı İbrahim'e verdiğimiz delilimizdir. Biz dilediğimizin mertebesini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin her işi hikmetle yapan, herşeyi hakkıyla bilendir....
Ənam Suresi, 83. Ayet:
İşte bunlar,
kavmin
e karşı İbrahim'e verdiğimiz kanıtlardır. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz. Senin Rabbin Hakîm'dir, Alîm'dir....
Ənam Suresi, 97. Ayet:
Ve huvellezî ceale lekumun nucûme li tehtedû bihâ fî zulumâtil berri vel bahr(bahri), kad fassalnal âyâti li
kavmin
ya’lemûn(ya’lemûne)....
Ənam Suresi, 97. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve o ki
2.
ceale
: kıldı, yaptı, var etti
3.
lekum en nucûme
: sizin için yıldızlar
4.
li tehdedû
...
Ənam Suresi, 98. Ayet:
Ve huvellezî enşeekum min nefsin vâhıdetin fe mustekarrun ve mustevda’(mustevdaun), kad fassalnal âyâti li
kavmin
yefkahûn(yefkahûne). ...
Ənam Suresi, 98. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve o ki
2.
enşee-kum
: sizi yarattı
3.
min nefsin
: bir nefsten
4.
vâhıdetin
: bir tek
Ənam Suresi, 99. Ayet:
Ve huvellezî enzele mines semâi mâ’(mâen), fe ahrecnâ bihî nebate kulli şey’in fe ahrecnâ minhu hadıran nuhricu minhu habben muterâkibâ(muterâkiben), ve minen nahli min tal’ıhâ kınvânun dâniyetun ve cennâtin min a’nâbin vez zeytûne ver rummâne muştebihen ve gayre muteşâbih(muteşâbihin), unzurû ilâ semerihî izâ esmere ve yen’ıh(yen’ıhî), inne fî zâlikum le âyâtin li
kavmin
yu’minûn(yu’minûne)....
Ənam Suresi, 99. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve o ki
2.
enzele
: indirdi
3.
min es semâi mâen
: semâdan su
4.
fe ahrecnâ
: böylece çıkardık...
Ənam Suresi, 105. Ayet:
Ve kezâlike nusarriful âyâti ve li yekûlû dereste ve li nubeyyinehu li
kavmin
ya’lemûn(ya’lemûne)....
Ənam Suresi, 105. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve işte böylece
2.
nusarrifu el âyâti
: âyetleri ayrı ayrı açıklıyoruz
3.
ve li yekûlû
: ve derler diye
4.
der...
Ənam Suresi, 126. Ayet:
Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li
kavmin
yezzekkerûn(yezzekkerûne). ...
Ənam Suresi, 126. Ayet:
1.
ve hâzâ
: ve bu
2.
sırâtu rabbi-ke
: senin Rabbinin yolu
3.
mustekîmen
: istikametlenmiş, yönlendirilmiş (Allah'a götüren)
4.
<...
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Ve rabbukel ganiyyu zur rahmeh(rahmeti), in yeşe’ yuzhibkum ve yestahlif min ba’dikum mâ yeşâu kemâ enşeekum min zurriyyeti
kavmin
âharîn(âharîne). ...
Ənam Suresi, 133. Ayet:
1.
ve rabbu-ke
: ve senin Rabbin
2.
el ganiyyu
: gani, zengin, ihtiyacı olmayan
3.
zu er rahmeti
: rahmet sahibi
4.
in yeşe'
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Ve senin Rabbin ganidir (zengindir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur) rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir (yok eder), sizi başka bir
kavmin
zürriyetinden (neslinden) yarattığı gibi, sizden sonra da yerinize dilediğini getirir (halef yapar)....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. Sizi başka bir
kavmin
soyundan getirdiği gibi, dilerse sizi giderir (yok eder) ve sizden sonra da yerinize dilediğini getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi yok eder ve sizi başka bir
kavmin
zürriyetinden yarattığı gibi sizden sonra yerinize dilediği bir kavmi yaratır....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir ve dilerse, sizi bir başka
kavmin
soyundan (inşa edip) var ettiği gibi yerinize bir başkasını getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi yok eder ve sizi başka bir
kavmin
zürriyetinden yarattığı gibi sizden sonra yerinize dilediği bir kavmi yaratır....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbın ganiy, merhametli, yoksa dilerse sizi ortadan kaldırır, arkanızdan yerinize dilediğini getirir, nasıl ki sizi başka bir kavmın zürriyyetinden inşa buyurdu...
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin zengindir, merhametlidir. Yoksa, dilerse, sizi ortadan kaldırır ve nasıl ki, sizi başka bir
kavmin
soyundan getirdi ise, arkanızdan yerinize dilediğini getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabb'ın, hiçbir şeye muhtaç değildir, merhamet sahibidir. Sizi, başka bir
kavmin
soyundan getirdiği gibi, dilerse, sizi de yok edip, sizden sonra yerinize dilediğini getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin hiçbir şeye muhtaç değildir ve merhamet sahibidir. O eğer dilerse sizi yok edip arkanızdan yerinize istediği başkalarını geçirebilir. Tıpkı sizi başka bir
kavmin
soyundan türettiği gibi....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir ve dilerse, sizi bir başka
kavmin
soyundan (inşa edip) var ettiği gibi yerinize bir başkasını getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin (her şeyden) müstağnidir, rahmet saahibidir. Eğer dilerse sizi (ey müşrikler) giderir (ortadan kaldırır), arkanızdan da yerinize dileyeceğini getirir. Nitekim sizi de başka başka bir
kavmin
neslinden peyda etmişdir. ...
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Ve Rabbin, Ganî (kullarının ibâdetine muhtaç olmayan)dır, çok rahmet sâhibidir. Sizi başka bir
kavmin
neslinden meydâna getirdiği gibi, eğer dilerse sizi (helâk edip) giderir de sizden sonra (yerinize) dilediğini getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbın müstağni ve rahmet sahibidir. İsterse, sizi giderir ve arkanızdan yerinize dilediğini getirir. Nitekim sizi de başka bir
kavmin
soyundan getirmiştir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Ve senin Rabbin ganîdir, rahmet sahibidir. Eğer dilerse sizi giderir ve sizin arkanızdan dilediğini, yerinize getirir. Nasıl ki, sizi başka bir
kavmin
zürriyetinden vücuda getirmiştir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin Ganî'dir ve rahmet sahibidir. Sizi başka bir
kavmin
soyundan meydana getirdiği gibi, dilerse sizi ortadan kaldırıp yok eder ve sizden sonra yerinize dilediği bir milleti getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin ihtiyaçsızdır, Rahmet sahibidir. Dilerse sizi ortadan kaldırır ve sizi başka bir
kavmin
soyundan getirdiği gibi, sizin yerinize de arkanızdan dilediğini getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir ve dilerse, sizi bir başka
kavmin
soyundan (inşa edip) ortaya çıkardığı gibi yerinize bir başkasını getirir....
Ənam Suresi, 133. Ayet:
Rabbin, kimseye ihtiyacı olmayan bir rahmet sahibidir. Dilerse O sizi yok eder ve arkanızdan, tıpkı sizi başka bir
kavmin
soyundan yarattığı gibi, yerinize başkalarını getirir....
Ənam Suresi, 135. Ayet:
(Ey Rasulüm,
kavmin
Kureyş’e) de ki: “- Ey kavmim! Bütün kuvvetinizle yapacağınızı yapın. Ben vazifemi yapıyorum. Artık dünya evinin sonu olan cennet, kimin olacaktır, bileceksiniz. Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler.”...
Ənam Suresi, 147. Ayet:
1.
fe in
: artık, bundan sonra eğer
2.
kezzebû-ke
: seni yalanladılar
3.
fe kul
: o zaman de
4.
rabbu-kum
: sizin ...
Ənam Suresi, 147. Ayet:
Artık seni yalanlarlarsa, o zaman de ki: “Sizin Rabbiniz geniş bir rahmetin sahibidir ve O'nun azabı, mücrimler (suçlular)
kavmin
den geri çevrilemez.”...
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Bu, bir Kitab ki, sana indirildi. (Ey Rasûlüm) tebliğden ve
kavmin
in tekzibi korkusundan ötürü, sakın yüreğinde bir sıkıntı olmasın; ve onunla kâfirleri korkutup müminlere öğüt veresin......
Əraf Suresi, 32. Ayet:
Kul men harreme zînetallâhilletî ahrece li ibâdihî vet tayyibâti miner rızk(rızkı), kul hiye lillezîne âmenû fîl hayâtid dunyâ hâlisaten yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), kezâlike nufassılul âyâti li
kavmin
ya’lemûn(ya’lemûne)....
Əraf Suresi, 32. Ayet:
1.
kul
: de (ki)
2.
men
: kim
3.
harrame
: haram kıldı
4.
zînete allâhi elletî
: Allah'ın ziyneti ki o
<...
Əraf Suresi, 52. Ayet:
Ve lekad ci'nâhum bi kitâbin fassalnâhu alâ ilmin huden ve rahmeten li
kavmin
yu'minûn(yu'minûne)....
Əraf Suresi, 52. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun ki
2.
ci'nâ-hum bi
: onlara getirdik
3.
kitâbin
: bir kitap
4.
fassal-nâ-hu
: biz onu ay...
Əraf Suresi, 58. Ayet:
Vel beledut tayyibu yahrucu nebâtuhu bi izni rabbih(rabbihi), vellezî habuse lâ yahrucu illâ nekidâ(nekiden), kezâlike nusarriful âyâti li
kavmin
yeşkurûn(yeşkurûne)....
Əraf Suresi, 58. Ayet:
1.
ve el beledu
: ve şehir, belde
2.
et tayyibu
: temiz
3.
yahrucu
: çıkar, çıkarır
4.
nebâtu-hu
: onun bitkisi, n...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
1.
lekad
: andolsun ki
2.
ersel-nâ
: biz gönderdik
3.
nûhan
: Nuh (as)
4.
ilâ kavmi-hi
:
kavmin
e
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun, Nuh'u
kavmin
e gönderdik. O zaman şöyle dedi: “Ey kavmim, Allah'a kul olun! Sizin için O'ndan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki; ben, o büyük günün azabının üzerinize olmasından korkuyorum.”...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun, Nûh’u kendi
kavmin
e peygamber olarak gönderdik de, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum” dedi....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun ki Nûh'u,
kavmin
e peygamber olarak gönderdik de ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin, ondan başka bir mabudunuz yoktur. Şüphe yok ki ben, büyük bir günün azâbına uğrayacağınızdan korkuyorum....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun ki Nuh'u elçi olarak
kavmin
e gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun ki, Nûh’u özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere Rasul olarak
kavmin
e gönderdik. Nuh: 'Ey kavmim, Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanın, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edin. Sizin ondan başka tanrınız yoktur. Ben sizin adınıza, büyük bir günün azâbından korkuyorum.' dedi....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Biz Nuh'u
kavmin
e gönderdik. O da: 'Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum' dedi....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun biz Nuh'u kendi
kavmin
e (toplumuna) gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım."...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun, biz Nûh’u Peygamber (olarak
kavmin
e) gönderdik de o, şöyle dedi: “- Ey kavmim! Allah’a ibadet ve itaat edin. Sizin için ondan başka bir ilâh yoktur. Ben, üzerinize gelecek çok büyük bir günün azâbından hakikaten korkuyorum.”...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
And olsun ki Nuh'u,
kavmin
e peygamber olarak gönderdik ; ey kavmim, dedi. Allah'a ibâdet edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben üzerinize büyük bir günün azabının (inmesinden) endişe duyuyorum....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun ki Nuh'u elçi olarak
kavmin
e gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Celâlım hakkiçün Nuhu
kavmin
e Resul gönderdik, vardı da ey kavmim! Dedi: Allaha kulluk edin, ondan başka bir ilâhiniz daha yoktur, cidden ben üzerinize büyük bir günün azâbı inmesinden korkuyorum...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun ki, Nuh'u
kavmin
e peygamber olarak gönderdik. O da varıp: «Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka hiçbir ilahınız yoktur. Gerçekten ben, üzerinize büyük bir günün azabının inmesinden korkuyorum.» dedi....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun ki Nûh'u elçi olarak
kavmin
e gönderdik de dedi ki: «Ey kavmim! Allah'a kulluk edin sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Doğrusu ben, üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum.»...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun biz Nuh'u kendi
kavmin
e gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim, Tanrı'ya kulluk edin, sizin ondan başka Tanrınız yoktur. Doğrusu ben sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım."...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun, Nuhu
kavmin
e peygamber gönderdik de: «Ey kavmim, dedi, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiç bir Tanrınız yokdur. Ben büyük bir günün üstünüze (gelecek) azabından cidden korkuyorum». ...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Şânım hakkı için, Nûh’u
kavmin
e (peygamber olarak) gönderdik; bunun üzerine(onlara) dedi ki: 'Ey kavmim! Allah’a ibâdet edin; sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Şübhesiz ki ben, sizin üzerinize büyük bir günün azâbından korkuyorum!'...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun ki; Nuh'u
kavmin
e gönderdik de; Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin için O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkarım, dedi....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun ki, Nûh'u
kavmin
e peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: «Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin için O'ndan başka bir ilâh yoktur. Muhakkak ki, ben sizin üzerinize büyük bir günün azabından korkuyorum.»...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun ki Nuh'u
kavmin
e gönderdik. “Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, O'ndan başka ilâhınız yoktur. Doğrusu ben üstünüze gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum. ” dedi....
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Nuh’u
kavmin
e peygamber olarak gönderdik. O da
kavmin
e dedi ki: -Ey kavmim, Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur. Ben, büyük bir günün azabının başınıza gelmesinden korkarım!...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun Nûh'u
kavmin
e gönderdik: "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Doğrusu ben, size büyük bir günün azâbın(ın inmesin)den korkuyorum."...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
Andolsun, biz Nuh'u kendi
kavmin
e (toplumuna) gönderdik. Dedi ki: «Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Doğrusu ben, sizin için büyük bir günün azabından korkmaktayım.»...
Əraf Suresi, 59. Ayet:
And olsun, Biz Nuh'u da
kavmin
e peygamber göndermiştik. O da 'Ey kavmim,' dedi. 'Yalnız Allah'a kulluk edin; çünkü sizin ondan başka tanrınız yoktur. Aksi takdirde başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım.'...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
el meleu
: ileri gelenler
3.
min kavmi-hi
: onun
kavmin
den, kendi
kavmin
den
4.
innâ
: muhakkak k...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenleri: “Muhakkak ki; biz seni apaçık bir dalâlet içinde görüyoruz.” dediler....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenleri, “Biz seni açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den ileri gelenler, şüphe yok ki dediler, biz seni apaçık bir sapıklık içine dalmış görmedeyiz....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den ileri gelenler dediler ki: Biz seni gerçekten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz!...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenleri ise: 'Biz de seni, kesinkes apaçık bir cehalet ve yanılgı içinde görüyoruz' dediler....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenleri: 'Biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz' dediler....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
in büyükleri, ona şöyle cevap verdiler: “- Biz, seni cidden apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.”...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den ileri gelenler Ona : Doğrusu biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz, dediler....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den ileri gelenler dediler ki: Biz seni gerçekten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz!...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den cumhur cemaat her halde biz, dediler: Seni açık bir dalâl içinde görüyoruz....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den cumhur cemaat =ileri gelenler: «Şüphesiz ki, biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz.» dediler....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den ileri gelenler dediler ki: «Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz»....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
in önde gelenleri: "Gerçekte biz seni açıkça bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' içinde görüyoruz" dediler....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den ileri gelenler de şöyle dedi: «Biz seni hiç şübhesiz apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz». ...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den ileri gelenler: 'Doğrusu biz, gerçekten seni apaçık bir dalâlet içindegörüyoruz' dedi(ler)....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den ileri gelenler de dedi ki: Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den ileri gelen bir cemaat dedi ki: «Şüphe yok biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.»...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenleri dediler ki: “Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz. ”...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenleri: -Biz, seni açıkça bir dalalet içinde görüyoruz, dediler....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
den ileri gelenler dediler ki: "Biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz!"...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
in önde gelenleri: «Gerçekte biz seni açıkça bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' içinde görmekteyiz» dediler....
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenleri 'Biz seni apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz' dediler....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
1.
ve ilâ âdin
: ve Ad’a, Ad
kavmin
e
2.
ehâ-hum
: onların kardeşi
3.
hûden
: Hud (as)
4.
kâle
: dedi
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ve Ad (
kavmin
e)'a onların kardeşi Hud (A.S) şöyle dedi: “Ey kavmim, Allah'a kul olun! Sizin için O'ndan başka ilâh yoktur. Hâlâ takva sahibi olmayacak mısınız?”...
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd
kavmin
e de kardeşleri Hûd’u peygamber olarak gönderdik. Onlara, “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd
kavmin
e kardeşleri Hûd'u yolladık da ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin, ondan başka bir mabudunuz yoktur. Hâlâ mı çekinmeyeceksiniz?...
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ad
kavmin
e de kardeşleri Hûd'u (gönderdik). O dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Hâla sakınmayacak mısınız?"...
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd
kavmin
e de kardeşleri Hûd’u özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamber olarak gönderdik. Hûd: 'Ey kavmim, Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanın, saygıyla Allah’a kulluk ve ibâdet edin. Ondan başka tanrınız yok. Hâlâ Allah’a sığınmayacak, emirlerine yapışmayacak, günahlardan arınıp, azaptan korunmayacak, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkmayacak şahsiyetli davranmayacak, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olma...
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ad (toplumuna da) kardeşleri Hud'u (gönderdik.) (Hud,
kavmin
e:) "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Hala korkup sakınmayacak mısınız?" dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd
kavmin
e de kardeşleri Hûd’u gönderdik. O, şöyle dedi: “- Ey kavmim Allah’a ibadet edin. Sizin O’ndan başka hiç bir ilâhınız yoktur. Hâlâ (O’nun azabından) korkmıyacak mısınız.”...
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd
kavmin
e de kardeşleri Hûd'u (gönderdik). O dedi ki: «Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Hâla sakınmayacak mısınız?»...
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd
kavmin
e de kardeşleri Hûd Peygamberi gönderdik, ey kavmim dedi Allaha kulluk edin, ondan başka bir ilâhınız daha yok, hâlâ siz onu azâbından sakınmıyacak mısınız?...
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ad
kavmin
e de kardeşleri Hud'u gönderdik: «Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, ondan başka hiçbir ilahınız yoktur! Hala siz O'nun azabından sakınmayacak mısınız?» dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd (
kavmin
)e de kardeşleri Hûd'u (gönderdik): «Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. (O'na karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?» dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ad
kavmin
de de kardeşleri Hud'u peygamber olarak gönderdik. Hud onlara 'Ey soydaşlarım, Allah'a kulluk ediniz, O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. O'ndan korkmuyor musunuz?' dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ad (halkına da) kardeşleri Hud'u (gönderdik.) (Hud
kavmin
e:) "Ey kavmim, Tanrı'ya kulluk edin. O'ndan başka bir Tanrınız yoktur. Hala korkup sakınmayacak mısınız?" dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd (
kavmin
e) de kardeşleri Hûdü (gönderdik). O, (
kavmin
e şöyle) dedi: «Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiç bir Tanrınız yokdur. (Hâlâ Allahdan) korkmayacak mısınız»?. ...
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd (
kavmin
)e de kardeşleri Hûd’u (gönderdik). Dedi ki: 'Ey kavmim! Allah’a ibâdet edin; sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Hiç (Allah’dan) sakınmaz mısınız?'...
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd
kavmin
e de kardeşleri Hûd'u (peygamber gönderdik) Dedi ki: «Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin için O'ndan başka bir ilâh yoktur. Hâlâ sakınmayacak mısınız?»...
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd
kavmin
e kardeşleri Hûd'u gönderdik. Onlara: “Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur. Hâlâ O'na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd
kavmin
e de, kardeşleri Hud’u gönderdik. Hud, onlara: -Ey kavmim, Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur. Korkmuyor musunuz?” dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd(
kavmin
)e de kardeşleri Hûd'u (gönderdik): "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'dan başka tanrınız yoktur. (O'na karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?" dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Ad (toplumuna da) kardeşleri Hud'u (gönderdik). (Hud,
kavmin
e:) «Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Hâlâ korkup sakınmayacak mısınız?» dedi....
Əraf Suresi, 65. Ayet:
Âd
kavmin
e de kardeşleri Hud'u gönderdik. O da 'Ey kavmim,' dedi. 'Yalnız Allah'a kulluk edin; çünkü sizin ondan başka tanrınız yoktur. Hâlâ Ona karşı gelmekten sakınmıyor musunuz?'...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
el meleu ellezîne
: ileri gelen kimseler
3.
keferû
: inkâr edenler, küfredenler, kâfirler
4.
min kavmi-hi
...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Onun
kavmin
den, ileri gelenlerden inkâr edenler şöyle dedi: “Muhakkak ki biz, seni bir sefihliğin (aptallığın) içinde görüyoruz. Ve gerçekten biz, seni kesinlikle yalancılardan zannediyoruz.”...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenlerinden inkâr edenler dediler ki: “Şüphesiz, biz seni akıl kıtlığı içinde görüyoruz. Biz senin mutlaka yalancılardan biri olduğuna inanıyoruz.”...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
in kâfir olanlarından ileri gelenler, şüphe yok ki dediler, biz seni sapıklık, bilgisizlik içine dalmış görmedeyiz ve sanıyoruz ki yalancılardansın sen....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den ileri gelen kâfirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar ile küfre saplanan kodamanlar: 'Biz seni bir aptallık bir çılgınlık içinde görüyoruz. Senin, kesinlikle yalancılardan olduğunu zannediyoruz.' dediler....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den inkar eden ileri gelenler: 'Biz seni akli yetersizlik içinde görüyor ve senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz' dediler....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
in önde gelenlerinden inkâr edenler dediler ki: "Gerçekte biz seni 'aklî bir yetersizlik' içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Hûd’un
kavmin
den küfre varan seçkin bir topluluk şöyle cevap verdi: “-Gerçekten biz, seni, bir çılgınlık içinde görüyoruz ve seni, hakikaten yalancılardan sanıyoruz.”...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den inkarcı ileri gelenler, ona: «Doğrusu biz seni bir beyinsizlik ve çılgınlık içinde (bocalar) görüyor ve elbette seni yalancılardan biri sayıyoruz» dediler....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den ileri gelen kâfirler dediler ki: Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den o küfre dalmış cumhur cemaat dediler ki: Her halde biz seni bir çılgınlık içinde görüyoruz ve her halde seni biz yalancılardan biri zannediyoruz...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den o küfre dalmış olan cumhur cemaat =ileri gelenler: «Gerçekten biz, seni bir çılgınlık içinde görüyoruz ve muhakkak seni yalancılardan biri sanıyoruz.» dediler....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den ileri gelen kâfirler dediler ki: «Biz seni bir çılgınlık içinde görüyoruz, ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz.»...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
in önde gelenlerinden küfredenler dediler ki: "Gerçekte biz seni 'akli bir yetersizlik' içinde görüyoruz ve doğrusu biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz."...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenlerinden kâfir bir cemâat de: «Biz seni muhakkak bir beyinsizlik içinde görüyoruz, seni muhakkak yalancılardan sanıyoruz» dedi. ...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den inkâr eden ileri gelenler: 'Şübhesiz ki biz, gerçekten seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve doğrusu biz, gerçekten seni yalancılardan zannediyoruz' dedi(ler)....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenlerinden küfretmiş olanlar: Gerçekten biz, seni beyinsizlik içinde görüyoruz ve doğrusu biz, seni yalancılardan sanıyoruz, dediler....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
O'nun
kavmin
den kâfir olan bir cemaat dedi ki: «Muhakkak biz seni sefahat içinde görüyoruz. Ve biz seni herhalde yalancılardan sanıyoruz.»...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den ileri gelen kâfirler: “Doğrusu biz seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve seni yalancılardan sanıyoruz. ” dediler....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den kafir olan ileri gelenleri: -Biz, senin beyinsizlik içinde olduğunu görüyoruz. Zannediyoruz ki sen yalancılardansın, dediler....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
in kâfir yetkilileri: "Biz, dediler, seni bir çılgınlık, bir beyinsizlik içinde bocalar görüyoruz ve senin yalancılardan biri olduğunu düşünüyoruz."...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
den ileri gelen inkârcılar dediler ki: "Biz seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve biz seni yalancılardan sanıyoruz!"...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
in önde gelenlerinden küfre sapanlar dediler ki: «Gerçekte biz seni 'aklî bir yetersizlik' içinde görmekteyiz ve doğrusu biz senin yalancılar olduğunu da sanmaktayız.»...
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Kavmin
in ileri gelen kâfirleri, 'Biz seni apaçık bir beyinsizlik içinde görüyor ve yalancının biri olduğunu düşünüyoruz' dediler....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Ve sizi uyarması için sizden (içinizden) bir adama Rabbinizden bir zikir gelmesine mi şaşırdınız? Nuh
kavmin
den sonra sizi halifeler kıldığını (onların yerine sizi getirdiğini) ve yaratılışta sizin gücünüzü arttırdığını (bedeninizi büyük ve kuvvetli yarattığını) hatırlayın. Artık Allah'ın üzerinizdekilerini (ni'metlerini) zikredin ki; böylece kurtuluşa erersiniz....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
“Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikir (vahy ve öğüt) gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın ki, Allah sizi Nûh
kavmin
den sonra onların yerine getirdi ve sizi yaratılış itibariyle daha güçlü kıldı. Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.”...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi korkutmak için içinizden birisine Rabbinizden vahiy gelmesine şaşıyor musunuz? Hatırlayın ki sizi Nûh
kavmin
den sonra hükümdâr etti, boy-pos, kuvvet-kudret bakımından da onlardan üstün etti sizi. Siz de Allah'ın nîmetlerini anın da murâdınıza erin, kurtulun....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nuh
kavmin
den sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz."...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
'Sizi uyarmak için, içinizden liyâkatli ve güvenilir bir adama Rabbinizden övünç kaynağı, öğütlerle dolu bir kitap gelmesine mi şaşırdınız yoksa? Düşünün ki, o sizi, Nuh
kavmin
den sonra dünya düzenini kurmaya, ilâhî hükümleri icraya, yeryüzünü imara yetkili halifeler kıldı. Yaratılış, güç, kuvvet itibariyle de size üstünlük sağladı. O halde Allah’ın nimetlerini hatırlayarak şükredin ki, kurtuluşa ebedî nimetlerle mutluluğa eresiniz.'...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi uyarması için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir uyarı gelmesine hayret mi ettiniz? Düşünün ki Nuh
kavmin
den sonra sizi halifeler kıldı ve sizin yaratılıştaki gücünüzü daha da artırdı. Allah'ın nimetlerini anın; olur ki kurtuluşa erersiniz.'...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
"Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikr'in gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh
kavmin
den sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse Allah'ın nimetlerini hatırlayın, ki kurtuluş bulasınız."...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi (Allah’ın azabıyla) korkutmak için, aranızdan bir adam vasıtasıyla, size Rabbinizden bir ihtar geldiğine inanmıyor da hayret mi ediyorsunuz? Düşünün ki Allah, sizi, Nûh
kavmin
den sonra halifeler yaptı ve yaratılış bakımından size, onlardan ziyade boy ve güç verdi. O halde Allah’ın nimetlerini hatırlayın ki, kurtulabilesiniz....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbınızdan bir haber gelmesine mi hayret ediyorsunuz?! Allah'ın Nûh
kavmin
den sonra sizi onların yerine getirdiğini ve yaratılışta size güç, beden yapınızda fazlalık verdiğini bir düşünün ! Allah'ın nimetlerini hatırlayın. Olur ki, kurtuluşa erişirsiniz....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi uyarmak için içinizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir zikir (kitap) gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki O sizi, Nuh
kavmin
den sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.»...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi uyarmak için içinizden bir adam aracılığı ile size Rabbinizden bir ihtar geldiğine inanmayıp da şaşıyor musunuz? Düşünün ki, O, sizi Nuh
kavmin
den sonra onların yerine getirdi ve yaratılışta sizi iri kıyım yaptı. O halde Allah'ı nimetlerini unutmayıp onları anın ki kurtuluşa erdirilesiniz.» dedi....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
«Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığı ile, size bir zikir gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki (Allah) sizi, Nûh
kavmin
den sonra, onların yerine hâkimler yaptı ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki, kurtuluşa eresiniz.»...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi uyarmak üzere içinizden biri aracılığı ile Rabbiniz tarafından size mesaj olması tuhafınıza mı gidiyor? Allah'ın sizi Nuh
kavmin
in yerine geçirdiğini, sizi vücud yapısı bakımından onlardan daha güçlü yarattığını hatırlayınız. Allah'ın nimetlerini hatırlayınız ki kurtuluşa eresiniz....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
"Sizi uyarmak için aranızdan bir adam aracılığıyla rabbinizden size bir zikir gelmesine mi şaşırdınız? (Tanrı'nın) Nuh
kavmin
den sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını (veya: üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse Tanrı'nın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluş bulasınız."...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
«Size o korkunç akıbeti haber vermek için içinizden bir adam (vâsıtasiyle) Rabbinizden size bir ihtaar gelmesi tuhafınıza mı gitdi? Düşünün ki O, sizi Nuh
kavmin
den sonra hükümdarlar yapdı, size yaratılışda onlardan ziyâde boy bos (ve kuvvet) verdi. O halde Allahın ni'metlerini (unutmayıb) hatırlayın ki kurtuluşa erdirilesiniz». ...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
'Sizi (tahammülü pek müşkil bir azâb ile) korkutmak için içinizden bir adam vâsıtasıyla, Rabbinizden size bir nasîhat gelmesine hayret mi ettiniz? Hem hatırlayın o zamanı ki, (Allah) sizi Nûh
kavmin
den sonra (yeryüzünde) halîfeler kılmış ve sizi yaratılışta bir genişlikle (kuvvetçe ve boyca) üstün kılmıştı. Öyle ise Allah’ın ni'metlerini hatırlayın; tâ ki kurtuluşa eresiniz.'...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi uyarması için aranızdan bir adama Rabbınız tarafından bir haber geldi diye mi hayret ediyorsunuz? Düşünün ki; O, sizi Nuh
kavmin
den sonra halifeler yaptı. Yaratılış itibariyle onlardan fazla boy bos verdi. Hem Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki; felaha eresiniz....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
«Yoksa sizi korkutmak için size Rabbiniz tarafından bir mev'izenin sizden bir kişi vasıtasıyla gelmesinden teaccüp mü ettiniz? Hatırlayınız ki, sizi Nûh
kavmin
den sonra halifeler kıldı ve sizi hilkatçe fazla bir kuvvete (vüs'ate) erdirdi. Artık Allah Teâlâ'nın nîmetlerini yâd ediniz ki, felâh bulabilesiniz.»...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
“Sizi uyarması için içinizden bir adama, Rabbinizden bir zikir (haber) gelmesine mi hayret ediyorsunuz? Düşünün ki O sizi Nuh
kavmin
den sonra halifeler kıldı ve yaratılış itibariyle sizi onlardan üstün yaptı. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa erdirilesiniz. ”...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Aranızdan biri vasıtasıyla sizi uyarmak için Rabbinizden bir uyarı gelmesine şaşıyor musunuz? O’nun, sizi Nuh
kavmin
den sonra halifeler kıldığını ve yaratılışta sizi onlardan daha güçlü yaptığını hatırlayın. Kurtuluşa ulaşmanız için Allah’ın size bahşettiklerini düşünün....
Əraf Suresi, 69. Ayet:
Sizi başınıza gelebilecek tehlikeler hakkında uyarmak için sizden birine Rabbiniz tarafından bir tebliğ gelmesine hayret mi ediyorsunuz?Hatırlayın ki, O sizi Nuh
kavmin
den sonra onların yerine geçirdi ve sizi bedenen güçlü kuvvetli, gösterişli kıldı. O halde Allah’ın nimetlerini unutmayıp zikredin ki felah bulasınız."...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
"Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığı ile Rabbinizden size bir Zikir gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki (Allâh) sizi, Nûh
kavmin
den sonra, onların yerine hâkimler yaptı. Üstelik, yaratılışta, size irilik verdi (sizi daha iri yapılı yarattı). Allâh'ın ni'metlerini hatırlayın ki başarıya eresiniz."...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
«Sizi uyarıp korkutmak için aranızdan bir adam aracılığıyla Rabbinizden size bir zikr'in gelmesine mi şaşırdınız? (Allah'ın) Nuh
kavmin
den sonra sizi halifeler kıldığını ve sizin yaratılışta gelişiminizi arttırdığını (veya üstün kıldığını) hatırlayın. Öyleyse Allah'ın nimetlerini hatırlayın da umulur ki kurtuluş bulursunuz.»...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
'Sizi uyarmak için sizden bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir öğüt gelmesine mi şaştınız? Hatırlayın ki, Nuh
kavmin
den sonra O sizi onların yerine getirdi ve yaratılışınız itibarıyla sizi güçlü ve gösterişli kıldı. Allah'ın nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz.'...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Hûd’a
kavmin
in kâfirleri şöyle dediler: “- Sen, bize yalnız Allah’a ibadet ve itaat etmemiz, bir de babalarımızın tapındıkları putları terk etmemiz için mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi korkutup durduğun azabı başımıza getir bakalım.”...
Əraf Suresi, 72. Ayet:
O’nu ve beraberindekileri katımızdan bir rahmet ile kurtardık. Ayetlerimizi yalanlayan ve mümin olmayan
kavmin
de kökünü kazıdık....
Əraf Suresi, 72. Ayet:
Biz de onu ve beraberindekileri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık; âyetlerimizi yalanlayan ve iman etmemiş
kavmin
ise kökünü biçtik....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud (
kavmin
e)'a, onların kardeşi Salih şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah'a kul olun. Sizin için O'ndan başka ilâh yoktur. Rabbinizden size bir mucize (delil, ispat vasıtası) gelmiştir. Bu Allah'ın dişi devesidir. Sizin için bir âyettir (mucizedir). Artık onu, Allah'ın arzında (serbest) bırakın yesin, ona kötülükle (kötü niyetle) dokunmayın, yoksa sizi elim bir azap alır (yakalar).”...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd
kavmin
e de kardeşleri Salih’i Peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka bir ilâh yoktur. Gerçekten size Rabbinizden (benim peygamber olduğumu gösterecek) açık bir delil geldi. İşte size bir mucize olarak Allah’ın şu devesi.. Bırakın onu da Allah’ın mülkünde yesin, içsin. Sakın ona bir kötülük etmeyin. Yoksa sizi elem dolu bir azap yakalar.”...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd
kavmin
e de kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah'ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd
kavmin
e de kardeşleri Sâlih’i özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamber olarak gönderdik. Sâlih: 'Ey kavmim, Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanın, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edin. Ondan başka ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden peygamberliğimin tasdiki ile ilgili açık hak bir delil gelmiştir. O da, sizin için bir mûcize olan Allah’ın şu dişi devesidir. Bırakın onu, Allah’ın arazisinde yesin içsin. Sakın ona bir kötülük etmeyin. Sonra siz can ...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd (
kavmin
e) de kardeşleri Salih’i (gönderdik) O,
Kavmin
e şöyle dedi: “-Allah’a ibadet ve itaat edin. Ondan başka hiç bir İlâhınız yoktur. İşte size, Rabbinizden açık bir mucize geldi. Şu Allah’ın dişi devesi, size peygamberliğimi isbat eden bir mucize ve alâmettir. Onu bırakın. Allah’ın arzında otlasın. Ona bir fenalıkla dokunmayın ki, sonra acıklı bir azaba uğrarsınız....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd
kavmin
e de kardeşleri Salih'i (uyarıcı peygamber olarak) gönderdik. O da: «Ey kavmim !» dedi, «Allah'a ibâdet edin; sizin O'ndan başka tanrıniz yoktur. Size Rabbınız tarafından açık bir belge (mu'cize) geldi: Allah'ın (bir süre için kutsal ve dokunulmaz kıldığı) bu dişi deve sizin için açık bir alâmettir. Bırakın da onu Allah'ın arzında otlasın ve sakın ona kötülükle dokunmayın, sonra sizi elem verici bir azâb yakalayıverir de (bir daha kurtulamazsınız)....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd
kavmin
e de kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil gelmiştir. O da, size bir mucize olarak Allah'ın şu devesidir. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin, (içsin); ona kötülük etmeyin; sonra sizi elem verici bir azap yakalar....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd
kavmin
e de kardeşleri Salih Peygamberi, ey kavmim! Dedi: Allaha kulluk edin, ondan başka bir ilâhınız daha yok, işte size rabbınızdan açık bir mu'cize geldi, bu, Allahın nâkası size bir âyet, bırakın onu Allâhın Arzında otlasın, sakının ona bir fenalıkla dokunmayın ki sonra elîm bir azâba uğrarsınız...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud
kavmin
e de kardeşleri Salih'i gönderdik. Salih onlara: «Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, ondan başka hiçbir ilahınız yoktur. İşte size Rabbinizden açık bir mucize geldi. Bu size bir delil olmak üzere Allah'ın dişi devesidir, bırakın Allah'ı toprağında otlasın, ona bir fenalıkla dokunmayın; yoksa acı bir azaba uğrarsınız!» dedi....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd
kavmin
e de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik): «Ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi. İşte şu, Allah'ın devesi, size bir mucizedir; bırakın onu Allah'ın yeryüzünde yesin (içsin), sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa sizi acı bir azap yakalar.»...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud
kavmin
e de kardeşleri Salih'i peygamber olarak gönderdik. Salih onlara dedi ki: 'Ey soydaşlarım, Allah'a kulluk ediniz, O'ndan başka bir ilâhımız yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Şu Allah'ın dişi devesi size bir delildir. Bırakın onu, Allah'ın çayırında otlasın, sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa acı bir azaba çarptırılırsınız.'...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud (
kavmin
e de) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih:) "Ey kavmim, Tanrı'ya kulluk edin, sizin O'ndan başka Tanrınız yoktur. Size rabbinizden apaçık bir delil gelmiştir: Tanrı'nın bu dişi devesi size bir ayettir; onu salıverin de Tanrı'nın arzında otlasın, ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azab yakalar" dedi....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud (
kavmin
e) de kardeşleri Saalihi (gönderdik). De ki: «Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin Ondan başka hiç bir Tanrınız yokdur. Size Rabbinizden apaçık bir mu'cize gelmişdir. İşte size bir alâmet olmak üzere Allahın şu dişi devesi! Onu (kendi haaline) bırakın, Allahın arzında otlasın. Ona bir fenalıkla dokunmayın. Sonra sizi acıklı bir azâb yakalar». ...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd (
kavmin
)e de kardeşleri Sâlih’i (gönderdik). Dedi ki: 'Ey kavmim! Allah’a ibâdet edin; sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Doğrusu size Rabbinizden apaçık bir mu'cize gelmiştir. (İşte) bu, size bir mu'cize olarak, Allah’ın dişi devesidir; o hâlde onu bırakın, Allah’ın arzında yesin (içsin); ve ona bir kötülükle dokunmayın; yoksa sizi (pek)elemli bir azab yakalar!'...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Ve Semûd
kavmin
e kardeşleri Sâlih'i gönderdik. Dedi ki: «Ey kavmim Allah'a ibadet ediniz. Sizin için O'ndan başka bir ilâh yoktur. Sizlere muhakkak ki, Rabbiniz tarafından apaçık bir bürhan gelmiştir. İşte Allah'ın şu devesi sizin için bir âyetir. İmdi onu bırakınız, Allah'ın arzında otlasın ve ona bir kötülükle dokunmayınız. Sonra sizi çok şiddetli bir azap yakalar.»...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud
kavmin
e de kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir mucize gelmiştir. İşte şu Allah'ın devesi, size bir mucizedir. Onu bırakın, Allah'ın arzında otlasın. Sakın ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acıklı bir azap yakalar. ”...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd
kavmin
e de kardeşleri Salihi gönderdik. (Salih, onlara) dedi ki: -Ey kavmim, Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur. İşte Rabbinizden kesin bir delil: Bu, Allah’ın dişi devesi, sizin için bir mucizedir. Onu bırakın, Allah’ın toprağında otlasın, ona bir kötülük etmeyin. Sonra sizi acı bir azap yakalar....
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semûd(
kavmin
)e de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik): "Ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden açık delil geldi. İşte şu, Allâh'ın devesi, size bir mu'cizedir; bırakın onu Allâh'ın arzından yesin (içsin), sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa sizi acı bir azâb yakalar."...
Əraf Suresi, 73. Ayet:
Semud
kavmin
e de kardeşleri Salih'i gönderdik. O da 'Ey kavmim,' dedi. 'Yalnız Allah'a kulluk edin; çünkü sizin ondan başka tanrınız yoktur. Rabbinizden size bir delil geldi. İşte şu Allah'ın devesi size bir âyettir. Onu kendi haline bırakın, Allah'ın toprağında otlasın. Sakın ona kötü bir niyetle el sürmeyin; yoksa sizi acı bir azap yakalayıverir....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Ve Ad (
kavmin
)den sonra, sizi halifeler kıldığını (onların yerine sizleri getirdiğini) hatırlayın. Ve sizi yeryüzünde yerleştirdi. Onun ovalarında saraylar ediniyorsunuz ve dağlarda evler oyuyorsunuz. Artık Allah'ın ni'metlerini hatırlayın, yeryüzünde müfsidler (fesat çıkaranlar) olarak bozgunculuk yapmayın....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
“Hatırlayın ki Allah Âd
kavmin
den sonra, sizi onların yerine getirdi ve sizi yeryüzünde yerleştirdi. Yerin ovalarında köşkler kuruyor, dağları oyup evler yapıyorsunuz. Artık Allah’ın nimetlerini anın da yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Hatırlayın ki sizi Âd
kavmin
den sonra hükümdâr etti ve yeryüzüne yerleştirdi, ovalarında köşkler kuruyor, dağlarında, kayaları yontup evler yapıyorsunuz. Allah'ın nîmetlerini anın ve yeryüzünde bozgunculuk etmeyin....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Düşünün ki, (Allah) Âd
kavmin
den sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
'Düşünün ki, Allah Âd
kavmin
den sonra sizi dünya düzenini kurmaya, ilâhî hükümleri icraya, yeryüzünü imara yetkili halifeler kıldı. Sizi hazırlayarak yeryüzünde yerleştirdi. Ovalarında saraylar yapar hâle geldiniz. Dağları keserek, yontarak kaya damlar, evler yapıyorsunuz. Allah’ın nimetlerini hatırlayarak şükredin. Fesatçılık, bozgunculuk yaparak ülkede, yeryüzünde karışıklık çıkarmakta ve küfürde ileri gitmeyin.' dedi....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Düşünün ki, sizi Ad
kavmin
den sonra halifeler kıldı ve sizi yeryüzüne yerleştirdi. Düzlüklerinde köşkler yapıyor, dağlarında kayaları yontarak evler inşa ediyorsunuz. Allah'ın nimetlerini hatırlayın ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.'...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
"(Allah'ın) Ad (
kavmin
den) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Düşünün ki, (Allah) Âd
kavmin
den sonra yerlerine sizi getirdi. Ve yeryüzünde sizi yerleştirdi: Onun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Ve düşünün ki, O, sizi Ad
kavmin
den sonra onların yerine getirdi; sizi bu topraklarda yerleştirdi ovalarında köşkler kuruyor, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık hep, Allah'ın nimetlerini anın yeryüzünü bozgunculuk yaparak berbat etmeyin!» dedi....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Allah'ın sizi Ad
kavmin
in yerine geçirdiğini ve ovalarında köşkler edinip dağlarında yontma evler yaptığınız bir bölgeye yerleştirdiğini hatırlayınız. Allah'ın nimetlerini hatırlayınız da yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan kesinlikle kaçınınız....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
(Tanrı'nın) Ad (
kavmin
den) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Tanrı'nın nimetlerini hatırlayın, yeyüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
'Hem hatırlayın o zamanı ki (Allah), sizi Âd (
kavmin
)den sonra (yeryüzünde)halîfeler kıldı ve sizi yeryüzünde yerleştirdi; ovalarından saraylar ediniyorsunuz ve dağlardan evler yontuyorsunuz. Öyle ise Allah’ın ni'metlerini hatırlayın ve yeryüzünde fesad çıkarıcılar olarak bozgunculuk yapmayın!'...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Düşününüz ki; O, sizi Ad
kavmin
den sonra halifeler yaptı, yeryüzüne sizi yerleştirdi. Ovalarından köşkler yapıyor, dağlarından evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini anın. Yeryüzünde fesadçılar olarak taşkınlık yapmayın....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
Düşünün ki Âd
kavmin
den sonra sizi yeryüzünde halifeler yaptı. Sizi onların yerine yerleştirdi. Ovalarında köşkler kurup, dağlarında kayadan evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde bozgunculuk yapıp karışıklık çıkarmayın....
Əraf Suresi, 74. Ayet:
-Âd
kavmin
den sonra sizi halifeler yaptığını, ovalarında köşkler kurup, dağlarında evler inşa ettiğiniz bu topraklara yerleştirdiğini bir hatırlayın. Allah’ın nimetlerini düşünün de yeryüzünde bozgunculuk yaparak taşkınlık etmeyin!...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
«(Allah'ın) Ad (
kavmin
den) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın da, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.»...
Əraf Suresi, 74. Ayet:
'Hatırlayın ki, Âd
kavmin
den sonra O sizi onların yerine getirdi ve yeryüzünde yerleştirdi; yerin düzlüklerinde saraylar kuruyor, dağlarında evler yontuyorsunuz. Allah'ın nimetlerini anın ve bozguncu kesilip de yeryüzünde taşkınlık etmeyin.'...
Əraf Suresi, 75. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
el meleu ellezîne
:
kavmin
önde gelen kimseleri
3.
istekberû
: büyüklendiler, kibirlendiler
4.
min kavmi-hî
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Onun
kavmin
den ileri gelenlerden kibirlenenler, onlardan îmân edenlerden güçsüz, zayıf gördüklerine şöyle dediler: “Salih'in şüphesiz onun Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?” (Onlar): “Muhakkak ki; biz onunla gönderilen şeye inananlarız.” dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in büyüklük taslayan ileri gelenleri, küçük görülüp ezilen inanmışlara, “Siz, Salih’in, Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu (sahiden) biliyor musunuz?” dediler. Onlar da, “Biz şüphesiz onunla gönderilene inananlarız” dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenlerinden olup iman etmeyi kibirlerine yediremeyenler, âciz sayıp hor gördükleri kimselerden ona iman etmiş olanlara, siz Sâlih'i, Rabbinden gönderilmiş mi biliyorsunuz dediler. Onlar da biz dediler, onun vâsıtasıyla gönderilenlere inandık....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, içlerinden zayıf görülen inananlara dediler ki: Siz Salih'in, Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz? Onlar da Şüphesiz biz onunla ne gönderilmişse ona inananlarız, dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in büyüklük taslayan serkeş, zorba kodamanları, içlerinden zavallı bîçâre mü’minlere: 'Siz Sâlih’in Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?' dediler. Onlar: 'Biz onun tebliğ ile görevlendirildiği hususlara inanan mü’minleriz' dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in büyüklük taslayan ileri gelenleri içlerindeki zayıf düşürülmüşlerden (mustaz'aflardan) iman edenlere: 'Siz Salih'in Rabbi tarafından gönderilmiş biri olduğunu biliyor musunuz?' dediler. Onlar da: 'Biz onunla gönderilene iman edenleriz' dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler), içlerinden iman edip de onlarca zayıf bırakılanlara (müstaz'aflara) dediler ki: "Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" Onlar: "Biz gerçekten onunla gönderilene inananlarız." dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Salih’in
kavmin
den imana gelmeyip kibirlenenler, içlerinden iman eden zayıflar için, alay yollu, şöyle dediler; “- Siz Salih’in hakikaten Rabbi tarafından gönderilmiş bir Peygamber olduğunu biliyor musunuz?” Onlar da: “- Biz, doğrusu, onunla gönderilen her şeye iman edenleriz.” dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Onun
kavmin
den büyüklük taslayan ileri gelenleri, içlerinden küçümseyip hor gördükleri mü'minlere: «Siz, Salih'in Rabbi tarafından gönderildiğini sahi biliyor musunuz?» dediler. Onlar da. «şüpheden uzak bir inançla biz O'nunla gönderilene inanıyoruz» diye cevap verdiler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, içlerinden zayıf görülen inananlara dediler ki: Siz Salih'in, Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz? Onlar da Şüphesiz biz onunla ne gönderilmişse ona inananlarız, dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in içinde kibirlerine yediremeyen cumhur cemaat =ileri gelenler, hırpalanmakta olanlardan iman etmiş olanlara: «Siz, Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderilmiş olduğunu biliyor musunuz?» dediler. Onlar: «Doğrusu biz, onun gönderildiği şeye inanıyoruz!» dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
den büyüklük taslayan ileri gelenler, içlerinden zayıf görünen müminlere: «Siz, dediler, Sâlih'in, gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?» (Onlar da): «(Evet), doğrusu biz onunla gönderilene inananlarız!» dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (büyüklenenler), içlerinden inanıp da onlarca zayıf bırakılanlar (müstazaflara) dediler ki: "Salih'in gerçekten rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" Onlar: "Biz gerçekten onunla gönderilene inançlılarız / inançlı olanlarız" dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Onun
kavmin
den (îman etmeyi) kibirlerine yediremeyen ileri gelenleri de kendilerince hor görünenlere, onların içinden îman edenlere şöyle dedi (ler): «Siz, Saalihin gerçekden Rabbi katından gönderilmiş bir peygamber olduğunu biliyor musunuz»? Onlar da: «Biz, dediler, doğrusu onunla ne gönderildiyse ona îman edicileriz». ...
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
den büyüklük taslayan ileri gelenler, o zayıf bırakılmış (horlanmış)olanlara, içlerinden îmân edenlere (alay ederek) dedi ki: '(Siz) gerçekten Sâlih’i Rabbi tarafından gönderilen biri olarak mı biliyorsunuz?' (Onlar da:) 'Şübhesiz ki biz, onunla gönderilen (herşey)e îmân eden kimseleriz!' dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Onun
kavmin
den büyüklük taslayan ileri gelenleri; kendilerine hor görünenlere içlerinden iman edenlere: Siz; Salih'in gerçekten Rabbı tarafından gönderilmiş olduğuna inanıyor musunuz? dediler. Onlar da dediler ki: Doğrusu biz, onunla gönderilene inanıyoruz....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
den mütekebbir bulunan bir cemaat, onlardan hakîr görülenlere, onlardan imân edenlere dedi ki: «Siz, Sâlih'i hakikaten Rabbi tarafından gönderilmiş mi bilirsiniz?» Onlar da dediler ki: «Biz şüphe yok, O'nunla gönderilmiş olan şeye inanmışlarız»....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, aralarında iman eden ve bu sebeple hor gördükleri kimselere alay yollu: “Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?” dediler. Onlar da “Şüphesiz ki biz onunla gönderilene inananlarız. ” dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
O’nun
kavmin
den büyüklük taslayan ileri gelenleri de, hor gördükleri halktan iman edenlere sordular: -Salih’in gerçekten Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu biliyor musunuz? Onlar da şöyle dediler: -Biz, Onunla gönderilenlere iman ediyoruz!...
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
den büyüklük taslayanlar, içlerinden zayıf görünen müminlere alay yollu: "Siz, gerçekten Salih’in Rabbi tarafından size elçi olarak gönderildiğini biliyor musunuz?" dediler. Onlar da: "Elbette, biz onunla gönderilen her şeye inandık, iman ettik." diye cevap verdiler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
den büyüklük taslayan ileri gelenler, içlerinden zayıf görülen inananlara: "Siz, dediler, Sâlih'in, gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" (Onlar da): "(Evet), doğrusu biz onunla gönderilene inananlarız!" dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler), içlerinden iman edip de onlarca zayıf bırakılanlara (müstaz'aflara) dediler ki: «Sâlih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?» Onlar: «Biz, gerçekten onunla gönderilene inananlarız.» dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Kavmin
in büyüklük taslayan ileri gelenleri, o
kavmin
horlanan mü'minlerine, 'Salih'in Rabbi tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğunu nereden biliyorsunuz?' dediler. Onlar da 'Biz onunla gönderilene inanan kimseleriz' cevabını verdiler....
Əraf Suresi, 80. Ayet:
1.
ve lûtan
: ve Lut (as)
2.
iz
: olmuştu
3.
kâle
: dedi
4.
li kavmi-hi
:
kavmin
e
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Ve Lut (A.S)
kavmin
e şöyle demişti: “Sizden önce geçmiş olan âlemlerden (hiç) birinin yapmadığı fuhşu (kötülüğü) mü getiriyorsunuz (yapıyorsunuz)?”...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lût’u da Peygamber olarak gönderdik. Hani o
kavmin
e şöyle demişti: “Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?”...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lût'u da gönderdik ve hani
kavmin
e demişti ki: Sizden önce âlemlerde hiçbir kimsenin yapmadığı kötülüğü mü yapacaksınız?...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lût'u da (peygamber gönderdik).
Kavmin
e dedi ki: "Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz?...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lût. . . Hani
kavmin
e dedi ki: "Geçmişte, dünyada hiç kimsenin yapmadığı o çirkin fiilleri mi yapıyorsunuz?"...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lût’u da özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamber olarak gönderdik.
Kavmin
e: 'Sizden önceki insan soyundan, âlemlerden hiçbirinin yapmadığı büyük günahları işliyor, hayâsızlık yapıyor, sapık ilişkilerde bulunuyorsunuz?' dedi....
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lut'u da (peygamber olarak gönderdik) ve
kavmin
e şöyle dedi: 'Sizden önce alemlerden kimsenin işlemediği bir kötülüğü siz mi işliyorsunuz?...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Hani Lut da
kavmin
e şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz?...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lût’u da (Peygamber) gönderdik. Bir vakit
kavmin
e şöyle demişti: “- Sizden önce, âlemlerden hiç birinin yapmadığı rezaleti (oğlancılığı) mı yapıyorsunuz?...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
(80-81) Lût'u da (uyarıcı bir peygamber olarak) gönderdik. Hani bir ara
kavmin
e, «sizden önce yeryüzünde yaşayan milletlerden hiç birinin yapmadığı ahlâksızlığı ve hayâsızlığı mı işliyorsunuz ? Doğrusu siz kadınları bırakıp erkeklere şehvetle yanaşıyorsunuz. Şüphesiz ki siz azgın ve aşırı giden bir kavimsiniz» demişti....
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lût'u da (peygamber gönderdik).
Kavmin
e dedi ki: «Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyorsunuz?...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lût Peygamberi de ki bir vakıt
kavmin
e, dedi: Sizden evvel âlemlerden hiç birinin yapmadığı şenaatı siz mi yapıyorsunuz?...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lut'u da gönderdik. O,
kavmin
e: «Sizden önce alemlerden hiçbirinin yapmadığı hayasızlığı siz mi yapıyorsunuz?...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Lût'u da (peygamber olarak) gönderdik.
Kavmin
e dedi ki: «Sizden önce âlemlerden hiç birinin yapmadığı fuhuşu mu yapıyor sunuz?...
Əraf Suresi, 80. Ayet:
Hani Lut da
kavmin
e şöyle demişti: "Sizden önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz?"...