Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Ve Biz, onda, onların üzerine yazdık: "Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralamalarda kısas vardır." Artık kim onunla tasadduk ederse o, onun için bir kefarettir. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridirler....
Təhrim Suresi, 2. Ayet:
Allah, yeminlerinizi, kefaretini ödeyerek çözmeyi size farz kılmıştır. Allah, sizin mevlanızdır. O; Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Bəqərə Suresi, 226. Ayet:
Kadınlarına (yaklaşmamaya) yemin edenler, dört ay (ayrı kalıp) beklerler. Fakat eğer (erkekler, bu süre dolmadan kefaret verip de kadınlarına) dönerlerse, o taktirde muhakkak ki Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakalarınızı açıktan verirseniz ne güzeldir. Ama sadakalarınızı kimse bilmeden gizlice verirseniz sizin için daha hayırlıdır. Ve bu davranış sizin yanlış davranışlarınızın kefareti olur. Allâh yaptıklarınızdan (hakikatiniz olması nedeniyle) Habiyr'dir....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Vebtelûl yetâmâ hattâ izâ belagûn nikâh(nikâha), fe in ânestum minhum ruşden fedfeû ileyhim emvâlehum, ve lâ te’kulûhâ isrâfen ve bidâren en yekberû. Ve men kâne ganiyyen felyesta’fif, ve men kâne fakîran felye’kul bil ma’rûf(ma’rûfi). Fe izâ defa’tum ileyhim emvâlehum fe eşhidû aleyhim. Ve
kefâ
billâhi hasîbâ(hasîben)....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
1.
ve ibtelû
: ve deneyin, imtihan edin
2.
el yetâmâ
: yetimleri
3.
hattâ
: ... oluncaya kadar
4.
izâ belagû
: eri...
Nisa Suresi, 31. Ayet:
Eğer nehyedilmiş olduğunuz şeylerin büyüklerinden kaçınırsanız sizden kabahatlerinizi kefaretlendirir ve sizleri bir kerîm mahalle girdirir....
Nisa Suresi, 45. Ayet:
Vallâhu a’lemu bi a’dâikum. Ve
kefâ
billâhi veliyyen, ve
kefâ
billâhi nasîrâ(nasîran)....
Nisa Suresi, 45. Ayet:
1.
ve allâhu
: ve Allah
2.
a'lemu
: en iyi bilir
3.
bi a'dâi-kum
: sizin düşmanlarınızı
4.
ve
kefâ
bi
: ve kâfi
Nisa Suresi, 50. Ayet:
Unzur keyfe yefterûne alâllâhil kezib(kezibe). Ve
kefâ
bihî ismen mubînâ(mubînen)....
Nisa Suresi, 50. Ayet:
1.
unzur
: bak
2.
keyfe
: nasıl
3.
yefterûne
: iftira ediyorlar
4.
alâ allâhi
: Allah'a
...
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Fe minhum men âmene bihî ve minhum men sadde anhu. Ve
kefâ
bi cehenneme saîrâ(saîran)....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
min-hum
: onlardan
3.
men
: kim, kimi
4.
âmene
: îmân etti
Nisa Suresi, 70. Ayet:
Zâlikel fadlu minallâh(minallâhi). Ve
kefâ
billâhi alîmâ(alîmen)....
Nisa Suresi, 70. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
el fadlu
: fazl, büyük ihsan
3.
min allâhi
: Allah'tan
4.
ve
kefâ
bi
: ve kâfi, yeterli
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâh(minallâhi), ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsike. Ve erselnâke lin nâsi resûlâ(resûlen). Ve
kefâ
billâhi şehîdâ(şehîden)....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
1.
mâ
: şey (ne ise)
2.
esâbe-ke
: sana isabet etti
3.
min hasenetin
: bir güzellik, bir iyilik
4.
fe
: işte o
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Ve yekûlûne tâatun, fe izâ berazû min indike beyyete tâifetun minhum gayrallezî tekûl(tekûlu). Vallâhu yektubu mâ yubeyyitûn(yubeyyitûne), fe a’rıd anhum ve tevekkel alâllâh(alâllâhi). Ve
kefâ
billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
1.
ve yekûlûne
: ve diyorlar
2.
tâatun
: itaat, bağlılık, kabul etme
3.
fe
: sonra
4.
izâ berazû
: ayrıldıkları za...
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Hatâ dışında, bir mü'minin diğer bir mü'mini öldürmesi düşünülemez. Bir mü'mini hatâ ile öldürenin kefareti ise, mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak ve ölenin ailesine bir diyet ödemektir-ancak ölenin ailesi bunu bağışlarsa müstesna. Hatâ ile öldürülen kişi mü'min olmakla beraber size düşman bir kavme mensup ise, o takdirde mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak gerekir. Eğer öldürülen kişi aranızda antlaşma bulunan bir kavimden ise, ailesine ödenecek bir diyetle beraber, mü'min bir köl...
Nisa Suresi, 132. Ayet:
Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard(ardı). Ve
kefâ
billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Nisa Suresi, 132. Ayet:
1.
ve li allâhi
: ve Allah'ın, Allah'a ait
2.
mâ
: şey, şeyler, olanlar
3.
fî es semâvâti
: semâlarda, göklerde
4.
ve mâ
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Lâkinillâhu yeşhedu bi mâ enzele ileyke enzelehu bi ılmihî, vel melâiketu yeşhedûn(yeşhedûne). Ve
kefâ
billâhi şehîdâ(şehîden)....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
1.
lâkin
: lâkin, fakat, öyle ki
2.
allâhu
: Allah
3.
yeşhedu
: şahitlik eder
4.
bi mâ
: şeye
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi lâ taglû fî dînikum ve lâ tekûlû alâllâhi illâl hakk(hakka). İnnemâl mesîhu îsâbnu meryeme resûlullâhi ve kelimetuhu. Elkâhâ ilâ meryeme ve rûhun minhu, fe âminû billâhi ve rusulihî, ve lâ tekûlû selâseh(selâsetun). İntehû hayran lekum. İnnemâllâhu ilâhun vâhid(vâhidun). Subhânehû en yekûne lehu veled(veledun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve
kefâ
billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
ehle
: ehil, sahip
3.
el kitâbi
: Kitap
4.
lâ taglû
: haddi aşmayın
Maidə Suresi, 45. Ayet:
1.
ve ketebnâ aleyhim
: ve onların üzerine yazdık, farz kıldık
2.
fî hâ
: onun içinde
3.
enne
: ... olduğunu
4.
en nefse bi en ...
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Onun içinde (Tevrat'ta) onlara, cana can ile, göze göz ile, buruna burun ile, kulağa kulak ile, dişe diş ile ve yaralamalara karşı kısas olduğunu yazıp farz kıldık. Kim onu bağışlar da (kısas hakkından vazgeçerse) artık o kendisi için (günahlarına)
kefâ
ret olur. Ve kim, Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, o taktirde işte onlar, onlar zalimlerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Tevrat'ta, yahudilere yazılı olarak bildirdik ki, canın karşılığı can, gözün karşılığı göz, burnun karşılığı burun, kulağın karşılığı kulak, dişin karşılığı diştir ve yaralamalarda da karşılıklılık (kısas) ilkesi geçerlidir. Kim kısas hakkını bağışlarsa bu onun günahlarına kefaret olur. Allah'ın indirdiği ayetlere göre hüküm vermeyenler ise zalimlerin ta kendileridirler....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz onda onların üzerine yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve (bütün) yaralara (karşılık da) kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir kefarettir. Kim Tanrı'nın indirdiğiyle hükmetmezse, İşte onlar zalim olanlardır....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Ve onlar için (Tevratta) hükmettik: cana can, göze göz, dişe diş, kulağa kulak, buruna burun ve yaralamalarda (benzer) bir karşılık; ama kim hayrı için ondan vazgeçerse, bu geçmiş günahlarının bir kısmına kefaret olacaktır. Allahın vahyettiğine göre hüküm vermeyenler, işte onlar zalimlerdir!...
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Ve Biz onların üzerine o Tevrat'ta yazdık ki, «Şüphesiz cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar biribirine kısastır.» Fakat her kim bunu tasadduk ederse, bu onun için bir kefarettir. Ve her kim Allah Teâlâ'nın indirdiği ile hükmetmez ise işte onlar zalimlerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Biz Tevrat'da onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar da birbirine kısastır. Her kim bağışlarsa, kendisi için
kefâ
rettir. Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar zâlimlerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Kitapta onlara cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılık kısas yazdık. Kim hakkından vazgeçerse bu onun günahlarına kefaret olur. Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler, işte onlar zalimlerdir....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Tevrat'ta Biz onlara 'Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş-yaralar böylece kısas olunur' diye yazdık. Fakat kim kendi hakkını bağışlarsa, bu onun için bir kefaret olur. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin tâ kendileridir....
Maidə Suresi, 65. Ayet:
Eğer ehli kitab iyman etselerdi Allah'tan korksalardı şübhesiz kabahatlerini kefaretler ve kendilerini na'ım cennetlerine koyardık...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
1.
lâ yuâhizu-kum(u)
: sizi ahaze etmez, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allâh (c.c.)
3.
bi el lagvi
: boş sözler ile
4.
fî eymâni-k...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi, yeminlerinizdeki boş sözlerden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat, akid yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Artık onun
kefâ
reti (cezası), ev halkınıza yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu yedirmeniz veya onları giydirmeniz ya da bir köle azad etmenizdir. Fakat kim bunları bulamazsa, o taktirde üç gün oruç tutsun.İşte bu, yeminlerinizi bozduğunuz zaman onların (yeminlerinizin)
kefâ
retidir. Ve yeminlerinizi koruyun (onları bozmaktan sakının). Allah, âyetlerini size işte böyle...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Boş yere yemin etmenizden dolayı sorumlu tutmaz sizi Allah, fakat yürekten ve kasten ettiğiniz yeminler yüzünden sorumlu tutar. Yemin
kefâ
reti, âilenize yedirdiğiniz yemeklerin orta derecede olanıyla on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek, yahut da bir kul azat etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. İşte yemininizi bozarsanız budur
kefâ
reti. Koruyun yeminlerinizi. Allah, şükredenlerden olursunuz diye âyetlerini işte böyle açıklar size....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah size ağız alışkanlığı ile yaptığınız yeminlerden dolayı değil, bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sorumlu tutar. Böyle bir yemini bozmanın cezası, kefareti ya ailenize yedirdiğiniz yemeğin ortalaması üzerinden on yoksulu doyurmak ya yine on yoksulu giydirmek ya da bir köle azad etmektir. Bunların hiçbirini bulamayan (yapamayan) kimse, üç gün oruç tutar. İşte bozduğunuz yeminlerin cezası, kefareti budur. Yeminlerinizi tutun Allah, şükredesiniz diye, size ayetlerini böyle açık açık anlatı...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Tanrı sizi yeminlerinizdeki 'rasgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin) kefareti, ehlinize (ailenize) yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır). Bu, yemin ettiğinizde (bozduğunuz) yeminlerinizin kefaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Tanrı size ayetlerini böyle...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, düşünmeden ağzınızdan kaçırıverdiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz, ama bilerek ve isteyerek yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır. Böylece, yemininizi bozma karşılığında, on yoksulu kendi ailenize yedirdiğinizin hemen hemen aynısı ile beslemeniz veya onları giydirmeniz veya bir insanı özgürlüğüne kavuşturmanız gerekir; buna imkanı olmayan ise (onun yerine) üç gün oruç tutacaktır. Her ne zaman yemin eder (ve onu bozar)sanız yeminlerinizin kefareti işte bu olacaktır. Öyleyse...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi boş yere yaptığınız yeminlerden dolayı cezalandırmaz, fakat sizi bile bile ettiğiniz yeminlerinizden dolayı sorumlu tutar. Bozulan yeminin
kefâ
reti, âilenize yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri yedirmek, veya onları giydirmek, yahut bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan kimseye üç gün oruç gerekir. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte böylece Allah âyetlerini açıklıyor, umulur ki şükredersiniz....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah, sizi bilinçsiz olarak yaptığınız yeminlerden dolayı hesaba çekmez. Bilinçli olarak yaptığınız yeminlerden dolayı hesaba çeker. Yemininizi bozma karşılığı, kendi ailenize yedirdiğinizden on yoksulu doyurmaktır. Veya giydirmek ya da bir köleyi hürriyete kavuşturmaktır. Kim bunları bulamazsa üç gün oruç tutması gerekir. Bu, bozduğunuz yeminlerin kefaretidir. Yeminlerinizi tutun. Şükredesiniz diye Allah, ayetlerini işte böyle açıklıyor....
Maidə Suresi, 89. Ayet:
Allah sizi yeminlerinizdeki yanılmadan sorumlu tutmaz; fakat bilerek edip de sorumluluğu altına girdiğiniz yeminlerin hesabını sizden sorar. Böyle bir yemini bozmanın kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisiyle on fakiri doyurmak veya giydirmek yahut bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. İşte bu, bozduğunuz yeminlerin kefaretidir. Yeminlerinize sahip çıkın. Şükretmeniz için Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a teslim olmayı, ona ulaşmayı dileyenler
3.
lâ taktulû es sayde
: avı öldürmeyin (avlanmayın)
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey îmân edenler! Siz ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. Ve sizden kim kasten (bilerek) onu öldürürse, o zaman kendisine öldürdüğünün dengi bir hayvanın cezası vardır ki, (bunun öldürülen hayvanın dengi olduğuna dair) içinizden, âdil iki kimse takdir edip karar verir. Kâbe'ye ulaşacak (Kâbe'ye götürülüp orada kesilecek) bir kurban veya yoksulları yedirme şeklinde bir
kefâ
ret, ya da buna denk bir oruçtur ki bu, böylece o yaptığı işin vebalini tatması içindir. Allah, geçmiştekileri (işlenen bu t...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey müminler, ihramlı iken av hayvanı vurmayınız. Kim bu durumdayken bilerek bir av hayvanı vurursa, işlediği suçun vebalini tadması için, içinizden iki adil kişinin vurulan av hayvanının dengi olduğuna karar verecekleri bir kurbanlığı, ceza olarak, Kabe ye ulaştırıp kesmesi ya kefaret olarak yoksullara yemek yedirmesi yada bunun dengi kadar gün oruç tutması gerekir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha aynı suçu işlerse Allah ondan öç alır. Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve öç ...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey inananlar, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle buyruğunun / buyrultunun vebalini tatmış olsun. Tanrı geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa Tanrı ondan öc alacaktır. Tanrı üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Siz ey imana ermiş olanlar! Hac yaparken av hayvanı öldürmeyin. Ve sizden kim onu kasten öldürürse, öldürdüğüne eş değerdeki hayvanı iki dürüst kişinin onunla ilgili vereceği karara istinaden kurban edilmek üzere Kabeye getirerek tazmin etmekle yükümlüdür; yahut muhtaçları doyurmak suretiyle veya ona denk olacak kadar oruç tutarak günahının kefaretini ödemelidir: (Bu,) yaptığı fiilin tam ağırlığını hissedebilsin diyedir. Allah geçmişi silmiştir. Ama her kim onu yeniden işlerse, Allah cezasını on...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! Hacc'da ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin! Sizden avı kasten öldürenin cezası; içinizden adalet sahibi iki kişinin vereceği hükme göre ehli hayvanlardan, öldürdüğüne denk ve Kâbe'ye varacak bir kurbanlıktır. Yahut onu kıymeti kadarıyla
kefâ
ret olarak yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmaktır. Tâ ki yaptığının vebalini tatmış olsun. Allah daha önce olanı affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse, Allah da ondan karşılığını alır. Allah Azîz'dir, intikam sahibidir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
-Ey İman edenler! İhramlı iken av hayvanını öldürmeyin. Sizden kim bilerek onu öldürürse, cezası, içinizden adalet sahibi iki kimsenin hükmüyle, Kabe’ye ulaştırılacak kurban olarak (koyun, keçi, inek ve deve gibi) bir hayvandır. Ya da yoksulları doyurma kefaretidir veya işlediğinin vebalini tatması için buna denk bir oruçtur. Allah, geçmişte olanı affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa Allah onun hesabını sorar, Allah güçlüdür, hesap sorucudur....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! İhramda iken avlanmayın. İçinizden kim ihramlı iken bilerek av hayvanı öldürürse, onun cezası, Kâbe'ye gönderilerek orada kurban edilmek üzere, öldürdüğünün misli bir davardır ki, bu da sizden iki âdil kişi tarafından hükme bağlanır; veya yoksulları doyurmak şeklinde bir kefaret yahut ona denk gelecek şekilde oruç tutmaktır-tâ ki, yaptığı işin vebalini tatsın. Geçmişte kalanı ise Allah affetmiştir. Fakat kim tekrar eskiye dönerse, Allah bunun öcünü ondan alır. Çünkü Allah'ın kud...
Yunus Suresi, 29. Ayet:
Fe
kefâ
billâhi şehîden beynenâ ve beynekum in kunnâ an ibâdetikum le gâfilîn(gâfilîne)....
Yunus Suresi, 29. Ayet:
1.
fe
kefâ
: artık yeterli, kâfidir
2.
billâhi (bi allâhi)
: Allah
3.
şehîden
: şahit olarak
4.
beyne-nâ
: bizim a...
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Ve yekûlullezîne keferû leste murselâ(murselen), kul
kefâ
billâhi şehîden beynî ve beynekum ve men indehu ilmul kitâb(kitâbi)....
Rəd Suresi, 43. Ayet:
1.
ve yekûlu
: ve derler, diyorlar
2.
ellezîne keferû
: inkâr eden kimseler, kâfir olanlar
3.
leste
: sen değilsin
4.
murselen<...
Nəhl Suresi, 91. Ayet:
(Allah ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi ve iradenizi teslim etme konusunda) sizinle ahdleştiği zaman Allah'ın ahdini ifa edin (yerine getirin). Onu, sağlamlaştırdıktan (hidayete erdikten ve nefsinizi tezkiye ettikten) sonra yeminleri bozmayın (ruhunuzu Allah'a ulaştırdıktan ve nefsinizi tezkiye ettikten sonra dalâlete düşmeyin). Ve siz, Allah'ı üzerinize kefil kılmıştınız (Allahû Tealâ, sizi hidayete erdirerek, ruhunuzu Kendisine ulaştırarak verdiği sözü, kefaletini yerine getirmişti). Muhakkak ki...
Nəhl Suresi, 93. Ayet:
Ve eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet kılardı. Fakat O, dilediğini (doğuştan bütün insanlar dalâlette olduğundan Allah'a ulaşmayı dilemeyeni, Allah Kendisine ulaştırmaz, böylece onu) dalâlette bırakır. Ve dilediğini (Allah'a ulaşmayı dileyeni) hidayete erdirir (verdiği söz gereğince, kefaleti sebebiyle Kendisine ulaştırır). Ve elbette yaptıklarınızdan (yapmış olduğunuz amellerinizden) sorgulanacaksınız....
İsra Suresi, 14. Ayet:
Ikra’ kitâbek(kitâbeke),
kefâ
bi nefsikel yevme aleyke hasîbâ(hasîben)....
İsra Suresi, 14. Ayet:
1.
ikra'
: oku
2.
kitâbe-ke
: senin kitabın
3.
kefâ
: kâfi oldu
4.
bi nefsike
: senin nefsine
İsra Suresi, 17. Ayet:
Ve kem ehleknâ minel kurûni min ba’di nûh(nûhin) ve
kefâ
bi rabbike bi zunûbi ıbâdihî habîren basîrâ(basîren)....
İsra Suresi, 17. Ayet:
1.
ve kem
: ve kaç, kaç tane, nice
2.
ehleknâ
: biz helâk ettik
3.
min el kurûni
: asırlar boyunca yaşayan insanlardan, nesillerden
4.
İsra Suresi, 65. Ayet:
İnne ibâdî leyse leke aleyhim sultân(sultânûn), ve
kefâ
bi rabbike vekîlâ(vekîlen)....
İsra Suresi, 65. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ibâdî
: kullarım
3.
leyse
: değil, yoktur
4.
leke
: senin
İsra Suresi, 96. Ayet:
Kul
kefâ
billâhi şehîden beynî ve beynekum, innehu kâne bi ıbâdihî habîren basîrâ(basîren)....
İsra Suresi, 96. Ayet:
1.
kul
: de
2.
kefâ
: yeter, kâfi oldu
3.
bi allâhi
: Allah
4.
şehîden
: şahit olarak
Ənbiya Suresi, 47. Ayet:
Ve nedaul mevâzînel kısta li yevmil kıyâmeti fe lâ tuzlemu nefsun şey’â(şey’en) ve in kâne miskâle habbetin min hardelin eteynâ bihâ, ve
kefâ
binâ hâsibîn(hâsibîne). ...
Ənbiya Suresi, 47. Ayet:
1.
ve nedau
: ve kurarız, kuracağız
2.
el mevâzîne
: mizanlar
3.
el kısta
: adalet
4.
li yevmi el kıyâmeti
: kıyâm...
Furqan Suresi, 31. Ayet:
Ve kezâlike cealnâ li kulli nebiyyin aduvven minel mucrimîn(mucrimîne), ve
kefâ
bi rabbike hâdiyen ve nasîrâ(nasîran)....
Furqan Suresi, 31. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve işte böylece
2.
cealnâ
: kıldık
3.
li kulli
: hepsi için, hepsine
4.
nebiyyin
: nebî, peygambe...
Furqan Suresi, 58. Ayet:
Ve tevekkel alel hayyillezî lâ yemûtu ve sebbih bi hamdih(hamdihî), ve
kefâ
bihî bi zunûbi ibâdihî habîrâ(habîren)....
Furqan Suresi, 58. Ayet:
1.
ve tevekkel alâ
: ve tevekkül et, güven, vekil tayin et
2.
el hayyi
: hayy olan, hayatta olan
3.
ellezî
: ki o
4.
lâ yemûtu<...
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
Kul
kefâ
billâhi beynî ve beynekum şehîdâ(şehîden), ya’lemu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), vellezîne âmenû bil bâtılı ve keferû billâhi ulâike humul hâsirûn(hâsirûne)....
Ənkəbut Suresi, 52. Ayet:
1.
kul
: de
2.
kefâ
: kâfi, yeterli
3.
billâhi (bi allâhi)
: Allah'a
4.
beynî
: benim aramda
Əhzab Suresi, 3. Ayet:
Ve tevekkel alâllâh(alâllâhi) ve
kefâ
billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Əhzab Suresi, 3. Ayet:
1.
ve tevekkel
: ve tevekkül et
2.
alâllâhi (alâ allahi)
: Allah'a
3.
ve
kefâ
bi
: ve kâfidir
4.
allâhi
: Allah
Əhzab Suresi, 25. Ayet:
Ve reddallâhullezîne keferû bi gayzıhim lem yenâlû hayrâ(hayran), ve kefallâhul mu’minînel kıtâl, ve kânallâhu kaviyyen azîzâ(azîzen)....
Əhzab Suresi, 25. Ayet:
1.
ve redde
: ve geri çevirdi
2.
allâhu
: Allah
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
keferû
: inkâr ettiler
Əhqaf Suresi, 8. Ayet:
Em yekûlûnefterâh(yekûlûnefterâhu), kul iniftereytuhu fe lâ temlikûne lî minallahi şey’â(şey’en), huve a’lemu bi mâ tufîdûne fîh(fîhi),
kefâ
bihî şehîden beynî ve beynekum ve huvel gafûrur rahîm(rahîmu)....
Əhqaf Suresi, 8. Ayet:
1.
em
: mi, yoksa, veya
2.
yekûlûne
: derler, diyorlar
3.
ifterâ-hu
: onu uydurdu
4.
kul
: de
Fəth Suresi, 28. Ayet:
Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullih(kullihî), ve
kefâ
billâhi şehîdâ(şehîden)....
Fəth Suresi, 28. Ayet:
1.
huve ellezî
: o ki, o ...dır
2.
ersele
: gönderdi
3.
resûle-hu
: onun resûlü
4.
bi hudâ
: hidayet ile
...
Mücadilə Suresi, 4. Ayet:
Kim (azât edilecek bir köleye imkân) bulamazsa, o takdirde (karısı ile) ilişki kurmalarından önce birbirini izleyen iki (kamerî) ay oruç tutmalıdır! Kim (bu kefaret orucuna) muktedir olamazsa, altmış yoksulu doyurmalıdır. . . Bu (hükümler), Esmâ'sıyla hakikatiniz olan Allâh'a ve Rasûlüne imanı yaşamanız içindir; bunlar Allâh'ın koyduğu sınırlardır! Hakikat bilgisini inkâr edenler için feci bir azap vardır....
Təhrim Suresi, 2. Ayet:
Allah, (gereksiz) yeminlerinizi (kefaretle) çözmenizi size farz (meşru) kılmıştır. Ve Allah, sizin dostunuzdur ve O; Alîm'dir (en iyi bilendir), Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir)....
Təhrim Suresi, 2. Ayet:
Allah (gerektiğinde) yeminlerinizi bozmayı (ve kefaret ödemeyi) size meşru kılmıştır. Allah, sizin yardımcınızdır. O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Təhrim Suresi, 2. Ayet:
Gerçekten de Allah,
kefâ
retle yeminlerinizi bozmanızı, size meşrû etmiştir ve Allah'tır yardımcınız ve odur bilen ve rahîm olan....
Təhrim Suresi, 2. Ayet:
Allâh size, ettiğiniz yeminleri (kefaretini ödeyerek) çözmeyi farz kılmıştır! Allâh sizin Mevlâ'nızdır. O, Aliym'dir, Hakiym'dir....
Təhrim Suresi, 2. Ayet:
Allah size yeminlerinizi kefaretle geri almanızı meşru kılmıştır. Allah sizin dostunuzdur. O her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir....
Əhzab Suresi, 39. Ayet:
Ellezîne yubelligûne risâlâtillâhi ve yahşevnehu ve lâ yahşevne ehaden illallâh(illallâhe), ve
kefâ
billâhi hasîbâ(hasîban). ...
Əhzab Suresi, 39. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yubelligûne
: tebliğ ederler
3.
risâlâti allâhi
: Allah'ın risaleti
4.
ve yahşevne-hu
: ve ...
Əhzab Suresi, 48. Ayet:
Ve lâ tutııl kâfirîne vel munâfikîne veda’ezâhum ve tevekkel alâllâh(alâllâhi), ve
kefâ
billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Əhzab Suresi, 48. Ayet:
1.
ve lâ tutıı
: ve itaat etme
2.
el kâfirîne
: kâfirler
3.
ve el munâfikîne
: ve münafıklar
4.
veda'
: terket (al...
Təhrim Suresi, 2. Ayet:
"Allah, kefaretini ödeyerek yeminlerinizi çözmeyi kesinlikle size meşrû kılmıştır. Ve Allah, sizin mevlanız; yardımcı, yol gösterici, koruyucu yakınınızdır. Ve O, en iyi bilen, en iyi yasa koyandır. "...
Maidə Suresi, 45. Ayet:
"Ve Biz, Tevrât'ta onlara, zata zat, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş yazdık. Yaralara kısas vardır. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendisi için kefaret olur. Ve kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar yanlış; kendi zararlarına iş yapanların ta kendileridir. "...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
"Allah, sizi, kasıtsız olarak yaptığınız/ağız alışkanlığı yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız/sözleşmeler oluşturduğunuz yeminlerinizden sizi sorumlu tutar; onun kefareti, ehlinize yedirdiğinizin en hayırlısından/en iyisinden on miskini yedirmek veya giydirmektir. Veyahut da bir köleyi özgürleştirmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. Bu, bozduğunuz zaman yeminlerinizin kefaretidir. Ve yeminlerinizi koruyun. İşte Allah, karşılığını ödersiniz d...
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman etmiş kimseler! Siz, dokunulmaz iken/ hac görevini sürdürürken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için, Ka‘be'ye ulaşacak bir hedy/ yiyecek olarak hediye edilen hayvan olmak üzere öldürdüğü hayvanın benzeri ona ceza olacak, –buna içinizden iki adaletli kişi hükmeder– yahut kefaret olarak miskinleri doyurmak yahut onun dengi oruç tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim de tekrarlarsa, Allah yakalayıp cezalandırarak adaleti sağl...