Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Onlardan bir grup, Allah'ın kelamını dinleyip iyice anladıktan sonra, onu bile bile çarpıtırlar....
Əraf Suresi, 144. Ayet:
"Ey Musa! Gönderdiklerimle ve Kelamımla seni insanlar arasında üstün kıldım. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol!" dedi....
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Eğer kulumuza (Hz. Muhammed aleyhisselâma) indirdiğimiz Kur’an’dan şüphede iseniz, haydi siz de onun benzerinden (fesahat ve belâgatta ona eş) bir sûre getirin ve Allah’dan başka şâhidlerinizi (putlarınızı, şair ve âlimlerinizi) de yardıma çağırın; şâyed (Bu beşer kelâmıdır) sözünde sadık (doğru söyleyen) kimseler iseniz......
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
Siz kendinizi unutarak diğer insanlara erdemli olmayı mı öğütlüyorsunuz -hem de ilahi kelamı okuyup durduğunuz halde?- Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?...
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Ve (hatırlayın), Musa'ya ilahi kelamı -(böylece) doğruyu yanlıştan ayırt etmek için (kullanacağı) ölçüyü -vermiştik ki doğru yola yönelesiniz;...
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
(Ey mü'minler)! Hâlâ onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Onlardan bir fırka (grup) vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirler, sonra onu akıl ettikleri (anladıkları) halde, bile bile tahrif ederler....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi (ey müminler!) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa ki onlardan bir zümre, Allah'ın kelâmını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile bile onu tahrif ederlerdi....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi onların, Yahudilerin size güveneceklerini, peygamberiniz Muhammed’in peygamberliğini tasdik edeceklerini ümit edebilir misiniz? Onlardan bir grup Allah’ın kelâmını işitiyor. Sonra da, akılları yattığı halde bile bile ekleyerek, çıkararak, değiştirerek, helâli haram, haramı helâl yaparak, ileri gelenlerinden cezaları kaldırarak ilâhî kelâmı tahrif ediyorlar....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Ey müminler, Yahûdilerin size inanacaklarını umar mısınız? Halbuki onlardan bir zümre vardı ki, Allah’ın kelâmını (Tevratı) dinlerler ve duyarlardı da, hakkı anladıktan sonra, onu bile bile değiştirirlerdi....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
(Ey Peygamber ve mü'minler! Yahudilerin) size inanmalarını çok mu istiyorsunuz ? Halbuki onlardan bir topluluk Allah'ın Kelâmını (Tevrat'ı) dinlerler, ona akıl erdirdikten sonra onu bile bile tahrif ederlerdi....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi (ey müminler!) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa ki, onlardan bir zümre, Allah'ın kelâmını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile bile onu tahrif ederlerdi....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi bunların size iman edivereceklerini ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir fırka vardı ki Allahın kelâmını işitirlerdi de akılları aldıktan sonra onu bile bile tahrif ederlerdi...
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi bunların size iman edeceklerini ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir zümre vardır ki, Allah'ın kelamını dinlerlerdi de akılları aldıktan sonra onu bile bile tahrif ederlerdi....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi bunların, size hemen inanacaklarını ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir grup vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirlerdi de sonra ona akılları yattığı halde bile bile onu tahrif ederlerdi....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi siz onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlar arasında öyle bir grup var ki, Allah'ın kelâmını işitirler ve anlamına akılları yattıktan sonra, onu bile bile değiştirirlerdi....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Artık (ey mü'minler) onların (Yahudilerin) size inanacaklarını umar mısınız? Hâlbuki onlardan (hahamlık eden) bir zümre vardır ki Allanın kelâmını (Tevrâtı) dinlerlerdi de akılları aldıkdan sonra onlar bunu bile bile tahrif (ve tağyir) ederlerdi. ...
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
(Ey mü’minler! Onların) size inanacaklarını mı ümîd ediyorsunuz? Hâlbuki gerçekten onlardan bir fırka vardı ki, Allah’ın kelâmını işitirler, sonra onu anlamalarının ardından, kendileri bile bile onu tahrîf eder (değiştirir)lerdi....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Onlardan öyle bir zümre vardı ki, Allah'ın kelamını dinlerlerdi de akılları yattıktan sonra, bile bile bunu değiştirirlerdi....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi, onların tebliğ ettiğimiz şeye inanacaklarını bekliyor musunuz? Aksine, bir çoğu Allah'ın kelamını dinler ama onu anladıktan sonra bile bile çarpıtırlar....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Artık sizin için onların imân edip inanacaklarını ümit eder misiniz? Onlardan muhakkak bir gürûh vardır ki Allah'ın kelâmını işitirler de O'nu akılları ile anladıktan sonra tağyire kalkışırlar. Halbuki onlar bilirler....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
(Ey müminler!) Şimdi siz onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan (hahamlık eden) bir zümre vardı ki, Allah'ın kelâmını (Tevrat'ı) işitirler de iyice anladıkları halde onu bile bile tahrif eder (değiştirirler) di....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Nasıl olur onların size güvenmelerini beklersiniz ki onlardan bir zümre vardı ki Allah’ın kelamını işitip akılları aldıktan sonra, bile bile onu tahrif eder, değiştirirlerdi....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi siz onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan bir topluluk var ki, Allah'ın kelâmını dinler, onu anladıktan sonra bile bile tahrif ederler....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi siz bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Bunların içlerinden bir fırka vardı ki, Allah'ın kelamını dinliyorlar, sonra onu, kavramalarının ardından, bilip durdukları halde tahrif ediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Nitekim, imana ermiş olanlarla buluştuklarında, "(Sizin inandığınız gibi) inanıyoruz!" derler; ama birbirleriyle baş başa kaldıklarında, "Rabbinizin kelamını size karşı koz olarak kullansınlar diye mi Allah'ın size açıkladığı şeyleri onlara haber veriyorsunuz? Aklınızı başınıza toplamayacak mısınız? derler....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onlar arasında ilahi kelamın gerçek bilgisine sahip olmayan, kitap ile ilgisiz insanlar var; (ki bunlar) sadece bir takım kuruntular(a tabi olurlar) ve zanna dayanırlar....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Buna rağmen yine sizlersiniz birbirinizi katleden ve -kesinlikle yasaklanmış olduğu halde- kendi halkınızdan bir kısmını yurtlarından süren, onlara karşı günahkarlık ve nefrette yarışıp yardımlaşan ve esir olarak elinize düştüklerinde onları ancak fidye alarak bırakan! Böyle yaparak, ilahi kelamın bir kısmına inanıyor, diğer kısmını inkar mı ediyorsunuz? Öyleyse bilin ki, içinizden böyle yapanların karşılığı, bütün dünya hayatında zilletten ve Kıyamet Günü en acıklı azaba uğratılmaktan başka bir...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Biz Musa'ya ilahi kelamı bahşettik ve birbiri ardınca O'nu izleyen elçiler gönderdik: Meryem oğlu İsa'ya da hakikatin tüm kanıtlarını vahy ettik ve O'nu kutsal ilham ile güçlendirdik. (Ama) ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir şey getirdiyse küstahlıkla haddi aşarak bir kısmını öldürdünüz ve diğerlerini yalanladınız, öyle değil mi?...
Bəqərə Suresi, 88. Ayet:
Yahûdiler, Kur’an’ı anlamak ve bu kelâmı kabul etmek hususunda: “-Kalblerimiz örtülü ve kılıflıdır.” dediler. Öyle değil, bilâkis Allah onları küfürleri sebebiyle rahmetinden kovmuştur. Onlardan (İbni Selâm ve arkadaşları gibi) ancak az kimseler iman ederler....
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine ilahi kelamı emanet ettiklerimiz (ve) ona gereği gibi uyanlar -işte onlardır (gerçekten) iman edenler; hakikati inkara kalkışanlara gelince- işte onlardır asıl kaybedenler!...
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
İşte böyle; hakikati ortaya koymak için ilahi kelamı indiren Allah olduğuna göre, ona karşı kendi görüşlerini dayatanlar derin bir açmazdadırlar....
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
Vakit namazlarını ve eşsiz, hayırları bol namazı (cuma namazını), dünyevî gaile ve düşüncelerden sıyrılarak rükünlerine, şartlarına, vakitlerine riayet ederek kılın. Saygı ve bağlılık içinde dünya kelâmı konuşmadan, uzun uzun kıyamda durarak sorumluluk şuuruyla ibadet edin, dinî, insanî ve vicdanî sorumluluklarınızı yerine getirerek, Allah için ortaya çıkıp, İslâm’ı tebliğ edin....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
İşte o Rasûllerden bazısını bazısından daha üst özellikli kıldık. Onlardan kimi Allâh kelâmına muhatap oldu, kimini de derecelerle daha yükseltti. Meryemoğlu İsa'ya da açık deliller verdik, varlığında açığa çıkan Ruh-ül Kuds (kutsal kuvveler) ile teyit ettik. . . Eğer Allâh dileseydi, onlardan sonraki toplumlar kendilerine açık deliller ulaştığı hâlde birbirlerini öldürmezdi. Fakat fikir ayrılığına düştüler, kimi iman etti kimi de inkâr etti. Eğer Allâh dilemiş olsaydı birbirlerini öldürmezlerdi...
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
O işaret olunan Resuller, biz onların bazısını bazısından efdal kıldık, içlerinden kimi var Allah kelâmına Kelim etti, bazısını da derecelerle daha yükseklere çıkardı, Meryemin oğlu İsaya da o beyyineleri verdik ve kendisini Ruhul'kudüs ile te'yid eyledik, eğer Allah dilese idi bunların arkasındaki ümmetler, kendilerine o beyyineler geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi, ve lâkin ıhtilâfa düştüler kimi iman etti kimi küfür, yine Allah dilese idi birbirlerinin kanına girmezlerdi ve lak...
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
(Geçmişte vahyedilenlerden) bugüne ulaşan doğru haberleri tasdik eden bu ilahi kelamı sana safha safha indiren O'dur. Tevrat'ı ve İncil'i de O indirmişti;...
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
İlahi kelamın özü olan açık ve kesin hükümlü mesajlar ile müteşabihleri kapsayan bu ilahi kelamı sana bahşeden O'dur. Kalpleri hakikatten sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştır(acak şeyler bul)mak için ve ona (keyfi) anlamlar yüklemek amacıyla ilahi kelamın müteşabih olarak ifade edilen kısmına uyarlar; oysa Allah'tan başka kimse onun kesin anlamını bilemez. Bu yüzden bilgide derinleşenler şöyle derler: "Biz ona inanırız: (ilahi kelamın) tümü Rabbimizdendir; derin kavrayış sahipleri dış...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
(Daha önce) vahiyden kendilerine pay verilenleri bilmez misin? Onlara aralarında hüküm verirken Allah'ın kelamına başvurmaları yolunda çağrı yapılmıştır; ama bazısı, inatla (ondan) yüz çevirir;...
Ali-İmran Suresi, 77. Ayet:
Fakat, Allah’ın ahdini (kitaplarındaki peygambere iman sözünü) ve kendi yeminlerini birkaç paraya satan kimseler (var ya!) işte onların ahirette hiç bir nasîbi yoktur. Allah onlara kelâmiyle hitap etmiyecek ve kıyamet günü onlara merhamet nazarıyla bakmıyacak ve kendilerini temize çıkarmıyacaktır. Onlar için çok acıklı bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 77. Ayet:
Fakat onlar, o Allahın ahdini ve kendi yeminlerini bir kaç paraya satanlar işte onların Ahırette hiç nasıbi yoktur, Allah onlara kelâmiyle hitab etmiyecek ve kıyamet günü nazar buyurmıyacak, ve kendilerine temize çıkarmıyacaktır, onların hakkı elîm bir azabdır...
Ali-İmran Suresi, 77. Ayet:
Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir pahaya satanlar var ya, onların ahirette hiçbir nasibi yoktur. Allah kıyamet günü onlara kelâmıyla hitap etmeyecek, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah'ın vahiy, sağlam muhakeme ve peygamberlik bağışladığı hiç kimsenin bundan sonra halkına, "Allah'ın yanısıra bana da kulluk edin!" demesi düşünülemez; aksine, (onlara şöyle öğüt verir): "ilahi kelamın bilgisini yayarak ve kendiniz (onu) derinlemesine inceleyerek Allah adamları olun!"...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Allah, mesajlarını onlara iletmek, onları arındırmak ve onlara ilahi kelamı ve hikmeti öğretmek için içlerinden kendileri gibi (beşerden) bir elçi çıkararak müminlere lütufda bulunmuştur; halbuki daha önce apaçık bir sapıklık içinde bulunuyorlardı....
Nisa Suresi, 82. Ayet:
Onlar, hâlâ Kur’an’ın Allah kelâmı olduğunu ve mânasını düşünmiyecekler mi? Eğer o, Allah’dan başkası tarafından olsaydı, muhakkak ki içinde birbirini tutmıyan birçok söz ve ifadeler bulurlaradı....
Nisa Suresi, 105. Ayet:
Biz sana, hakikati ortaya koyan bu ilahi kelamı indirdik ki insanlar arasında Allahın sana öğrettiğine göre hüküm verebilesin. O halde ihanet edenlerle tartışmaya girme,...
Nisa Suresi, 113. Ayet:
Allahın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı, o (kendilerine zulmede)nlerden bazısı seni saptırmaya çalışırdı; ama onlar kendilerinden başka kimseyi saptıramazlar. Sana asla bir zarar da veremezler, çünkü Allah sana bu ilahi kelamı indirmiş, hikmeti (vermiş) ve sana bilmediklerini öğretmiştir. Allahın sana olan lütfu gerçekten büyüktür....
Nisa Suresi, 164. Ayet:
Bundan önce sana kıssalarını anlattığımız peygamberlere ve kıssalarını sana anlatmadığımız peygamberlere de vahyettik. Musa ile de Allah bizzat kelâmıyla konuştu....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
Şüphe yok ki, içinde rehberlik ve aydınlık bulunan Tevratı indiren Biziz. Kendilerini Allaha teslim eden peygamberler, ona dayanarak yahudi itikadına uyanlar arasında hüküm verirlerdi; (eski) din adamları ve hahamları da öyle yaptılar, çünkü Allahın kelamının bir kısmı onların himayesine emanet edilmişti; ve hepsi onun doğruluğuna şahitlik yaptılar. Bu nedenle, (ey İsrailoğulları,) insanlardan korku duymayın , yalnız Benden korkun; ve Benim mesajlarımı önemsiz bir kazanç karşılığı değiştirmeyin:...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Ve sana, (ey Peygamber), hakikati ortaya koyan bu ilahi kelamı, geçmiş vahiylerden (bu güne) kalanı tasdik edici ve içinde hangi doğruların bulunduğunu belirleyici olarak indirdik. Öyleyse, (ey Peygamber,) geçmiş vahyin izleyicileri arasında Allahın indirdiklerine uygun olarak hüküm ver, ve sana gelmiş olan hakikati terk ederek onların mesnetsiz görüşlerine uyma. Biz, her biriniz için (farklı) bir sistem ve (farklı) bir hayat tarzı belirledik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi tek bir topluluk yapa...
Ənam Suresi, 73. Ayet:
Ve O, o Zât-ı Kibriyâ'dır ki, gökleri ve yeri hakkıyla yaratmıştır. Ve O'nun «Ol!» diyeceği gün (herşey) hemen oluverir, kelâmı haktır ve sûra üfürüleceği gün mülk O'nundur. Gaip olanı da müşahede olanı da bilendir. O hakîmdir, habîrdir....
Ənam Suresi, 91. Ayet:
Onlar, Allah’ın, yüceliğini, kudretini, kadrini, zâtını vasfının, sıfatlarının tecellisinin ifade ettiği şekilde künhüyle kavrayamadılar, Allah’ı hakkıyla tanıyıp saygıyla hafsalalarına yerleştiremediler. 'Allah insanların iyiliği, kurtuluşu için hiçbir şey indirmedi' deme cehaletinde bulundular. 'Öyleyse, Mûsâ’nın, insanların iyiliği, kurtuluşu için bir nur ve hidâyet rehberi olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Siz onları kâğıt parçaları olarak görüyor, çoğunu gizlediğiniz halde, bir kısım ilâ...
Ənam Suresi, 91. Ayet:
Nitekim onlar, "Allah insana hiçbir şey vahyetmemiştir!" derken Allahı gereği gibi kavramadıklarını göstermişlerdir. De ki: "Kim indirdi Musanın insanlara bir ışık ve rehber olarak getirdiği ve sizin (sırf) kağıt parçaları olarak gördüğünüzü, (o kadar) çok gizlediğiniz halde bir gösteri aracı yaptığınız o ilahi kelamı? Halbuki (onunla) size ne sizin ne de atalarınızın bilmediği şeyler öğretilmişti." "Allah (o ilahi kelamı vahyetmiştir)!" de; ve sonra da bırak, onlar boş laflarla oyalanıp dursunl...
Ənam Suresi, 114. Ayet:
sen onlara (de ki:) "Hakikati apaçık ortaya koyan bu ilahi kelamı size indiren O iken, (neyin doğru neyin yanlış olduğu konusundaki) hüküm için Ondan başkasını mı arayacağım?" Ve kendilerine daha önce vahiy bahşettiklerimiz bilirler ki bu (vahiy) de Rabbin tarafından safha safha indirilmiştir. Öyleyse şüphe edenlerden olmayın,...
Ənam Suresi, 154. Ayet:
Ve bir kez daha: İyilik yapmada sebat edenlere (nimetlerinizin) devamı olarak, Musaya, her şeyi tafsilatıyla bildiren ve (böylece insanları) rahmet ve hidayet(e erdiren) bu ilahi kelamı bağışladık ki, Rableri ile (nihai) buluşmaya inansınlar....
Ənam Suresi, 154. Ayet:
(BİLİNEN sürecin) ardından, iyilikte sebat edenlere nimetimizi tamamlamak, (gereken) her şeyi iyice açıklamak ve bir yol haritası ve bir rahmet olmak üzere Musa’ya ilahi kelamı bağışladık ki, (en sonunda) Rableriyle buluşacaklarına inansınlar!...
Əraf Suresi, 143. Ayet:
Mûsa, kendisiyle konuşacağımızı vâdettiğimiz vakitte gelince, Rabbi ona kelâmını (vasıtasız olarak) söyledi. (Mûsa) şöyle dedi: “- Rabbim! Cemâlini bana göster, sana bakayım.” Allah: “-Beni hiç bir zaman göremezsin, fakat şu dağa bak. Eğer o, yerinde durursa sen de beni görürsün.” buyurdu. Nihayet Rabbi, o dağa tecelli edince, onu yer ile bir etti. Mûsa da bayılarak yere düştü. Sonra ayılınca şöyle dedi: “- Allah’ım! Seni tenzih ederim. (Dünyada seni görmeyi istemekten) tevbe ettim ve ben, mü’mi...
Əraf Suresi, 143. Ayet:
Vaktâki Musâ mikatımıza geldi, ve rabbı onu kelâmiyle taltıyf buyurdu, ya rab! dedi: göster bana bakayım sana, buyurdu ki: beni kat'ıyyen göremezsin ve lâkin dağa bak eğer yerinde durursa demek beni göreceksin, derken rabbi dağa bir tecelli buyurunca onu un ufrâ ediverdi, Musâ da baygın düştü, sonra vaktâki ayıldı sübhansın, dedi: sana tevbe ile döndüm ve ben mü'minlerin evveliyim...
Əraf Suresi, 143. Ayet:
Musa tayin ettiğimiz özel vakitte gelip Rabbi O'na kelamiyle iltifatta bulununca: «Ey Rabbim, göster bana kendini, Sana bakayım.» dedi. O da buyurdu ki: «Beni katiyyen göremezsin, ancak dağa bak, eğer yerinde durursa demek beni görebileceksin» Derken Rabbi dağa tecelli buyurunca onu un ufra (toz duman) ediverdi. Musa da baygın düştü. Ayılınca: «Münezzehsin, Sana tevbe ile döndüm ve ben mü'minlerin ilkiyim.» dedi....
Əraf Suresi, 143. Ayet:
Ne zaman ki, Musa, mikatımıza geldi, Rabbi ona kelâmıyla ihsanda bulundu. «Ey Rabbim, göster bana kendini de bakayım sana». dedi. Rabbi ona buyurdu ki; «Beni katiyyen göremezsin ve lâkin dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sonra sen de beni göreceksin». Daha sonra Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir ediverdi, Musa da baygın düştü. Ayılıp kendine gelince, «Sen sübhansın», «tevbe ettim, sana döndüm ve ben inananların ilkiyim,» dedi....
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Kâle yâ mûsâ innîstafeytuke alen nâsi bi risâlâtî ve bi
kelâmî
fe huz mâ âteytuke ve kun mineş şâkirîn(şâkirîne)....
Əraf Suresi, 144. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ mûsâ
: ey Musa
3.
innî istafeytu-ke
: muhakkak ki ben seni seçtim
4.
alâ en nasi
: insanların...
Əraf Suresi, 144. Ayet:
(Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “Ey Musa! Muhakkak ki; Ben, risaletimle ve kelâmımla seni insanların üzerine seçtim. Artık sana verdiğim şeyleri al. Ve şükredenlerden ol.”...
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Buyurdu ki: "Ey Musa! Muhakkak ki Ben seni, risâletlerim ve kelâmım ile insanlar üzerine seçtim. . . Al sana verdiğimi ve şükredenlerden (değerlendirenlerden) ol!"...
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Allah: 'Ey Mûsâ, sana verdiğim peygamberlikle, seninle yaptığım konuşmalarımla, kelâmımla seni insanlar üzerinde seçkin biri kıldım. Sana verdiğime sımsıkı sarıl, şükredenlerden ol.' buyurdu....
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Buyurdu ki: ya Musâ! Haberin olsun ben risaletlerimle ve kelâmımla seni o insanların üzerine intihab eyledim, şimdi şu sana verdiğimi al ve şükrünü bilenlerden ol...
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Allah buyurdu ki: «Ey Musa, haberin olsun, Ben, mesajlarımla ve kelamımla seni o insanların üzerine seçtim. Şimdi şu sana verdiğimi al ve şükrünü bilenlerden ol!»...
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Allah buyurdu: Ey Musa! Sana verdiğim peygamberlikle ve kelâmımla seni insanlar üzerine seçkin kıldım. Sana verdiğime sıkı sarıl ve şükredenlerden ol!...
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Buyurdu ki: «Ey Musa, ben seni risâletlerimle, kelâmımla (bütün) insanlardan mümtaz kıldım. Şimdi şu sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol». ...
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Buyudu ki: Ey Musa; risaletim ve kelamımla seni insanlar arasından seçtim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol....
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Buyurdu ki: «Ya Mûsa! Muhakkak Ben, seni risâletlerimle ve kelâmım ile nâs üzerine ihtiyar ettim. İmdi sana verdiğimi al ve şükredicilerden ol.»...
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Allah buyurdu ki: 'Ey Musa! Sana vahyettiklerimle ve kelâmımla seni insanlar üzerinde seçkin kıldım. Sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol.'...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
'Ey insanlar, ben sizin hepinize, göklerin ve yerin mülkü ve hâkimiyetine sahip olan Allah’ın emirlerini tebliğ ile görevlendirdiği, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlüyüm. Hak ilâh yalnızca O’dur. O hayat verir, yaşatır, eceller gelince de ölümü gerçekleştirir. O halde, Allah’a; Allah’ın kelâmına, kitaplarına âyetlerine, mûcizelerine, emirlerine, hükümlerine iman eden ümmî Rasûlüne, Mekke’li, aslı nesli belli, öğrenim görmeyen, idrakl...
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Ve eğer müşriklerden birisi senden yardım isterse, o taktirde, Allah'ın kelâmını işitinceye kadar onu himaye et. Sonra onu emin olduğu yere ulaştır. İşte bu, onların bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer Allah’a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah’ın kelâmını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Bu, onların bilmeyen bir kavim olmaları sebebiyledir....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer müşriklerden biri senden pes edip, koruman altına girmek isterse, onu koruman altına al ki (sana yakınlaşarak) Allâh kelâmını işitsin; sonra onu güvende olacağı yere ulaştır. . . Böyle (yapmalısın), çünkü onlar (Hakikati) bilmeyen bir toplumdur....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında, Allah’a ortak koşan müşriklerden biri güvence ve himaye isterse onu koru kolla ki, Allah’ın kelâmını dinlemeye, anlamaya fırsatı olsun. Sonra onu, kendisini güvenlik içinde hissedeceği yere kadar sağ salim ulaştır. Böyle muamele, Allah’ın dini İslâm ile ilgili, hayır ve şer ile ilgili bilgi sahibi olmayan kavimlerin, İslâmî otoriteyi tanıma vesilesidir....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer (taarruza uğrayan) müşriklerden biri aman dilerse, ona aman ver, tâ ki Allah’ın kelâmını dinlesin. Sonra onu, emin olduğu yere kadar, (İslâmı kabul etmemişse), selâmete ulaştır. Çünkü bunlar, gerçeği bilmez bir kavimdirler....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Ve eğer müşriklerden biri aman ile yakınına gelmek isterse ona aman ver, taki Allahın kelâmını dinlesin, sonra da onun me'menine kadar gönder, çünkü bunlar hakikatı bilmez bir kavimdirler...
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Ve eğer müşriklerden biri senden aman dileyerek yakınına gelmek isterse, Allah'ın kelamını dinleyebilmesi için ona aman ver, sonra onu güven duyacağı yere kadar gönder; çünkü onlar gerçeği bilmez bir toplulukturlar....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer müşriklerden biri aman dilerse, ona aman ver. Ta ki, Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra onu güvenlik içinde olduğu yere kadar gönder. Çünkü bunlar gerçekten de bilgisiz bir kavimdirler....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer (kendilerine tearruz edilmesi emrolunan) müşriklerden biri senden aman dilerse ona aman ver. Tâki Allahın kelâmını dinlesin. Sonra onu emîn olduğu yere kadar (selâmetle) ulaşdır. Çünkü onlar (hakıykatı) bilmeyen bir kavmdir. ...
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer müşriklerden biri senden emân dilerse, artık ona emân ver; tâ ki Allah’ın kelâmını işitsin; sonra da onu emîn olacağı yere ulaştır! Bu (emân), elbette onların(hakikati) bilmeyen bir kavim olmalarındandır....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer müşriklerden birisi senden aman dilerse; ona aman ver. Ta ki Allah'ın kelamını dinlesin. Sonra onu emin olacağı yere kadar ulaştır. Bu; onların bilmez bir kavim olmaları sebebiyledir....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Ve eğer müşriklerden bir kimse senden aman dilerse artık ona aman ver. Tâ ki, Allah Teâlâ'nın kelâmını dinlesin. Sonra onu emin bulunduğu mahalle ulaştır. Çünkü onlar şüphe yok ki, bilmez bir kavimdir....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer müşriklerden biri senden eman dilerse ona eman ver. Tâ ki Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra onu güven içinde bulunacağı yere kadar ulaştır. Çünkü onlar gerçekten de bilgisiz bir kavimdirler....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer müşriklerden biri senden sığınma hakkı isteyip yanına gelmek isterse, sen ona güvence ver, ta ki Allah’ın kelamını dinlesin, düşünsün. Sonra şayet Müslümanlığı benimsemezse onu, kendisini güvenlikte hissedeceği yere (vatanına) ulaştır. Öyle! (Bu sığınma ve gönderme işlemini yapmalı), zira onlar İslâm’ın gerçek mahiyetini bilmeyen bir topluluktur....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Müşriklerden biri senden sığınma hakkı isteyecek olursa, ona bu hakkı ver, tâ ki Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra da onu güvende olacağı yere ulaştır. Çünkü onlar bir bilgisizler güruhudur....
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer müşriklerden biri senden güvence dilerse/senin yanına gelmek, sana komşu olmak isterse, ona güvence verip yakınlaşma isteğini kabul et ki, Allah'ın kelamını dinleyebilsin. Sonra da onu, güvenli gördüğü yere kadar götür. Böyle yapmanın gerekçesi şudur: Bunlar bilmeyen bir topluluktur....
Yunus Suresi, 16. Ayet:
De ki: "Allah (başka türlüsünü) dileseydi, size bu (ilahi kelamı) okuyup duyurmazdım; O da size ulaştırmazdı onu. Gerçek şu ki, bu (vahiy bana gelmezden) önce bir ömür boyu aranızda bulundum: öyleyse, yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?"...
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Bunlar, iman edenler, Allah’ı zikirle, Kur’ân ile, Allah’ın övünç kaynağı kelâmını okuyarak, Allah’ın lütfuyla ilgisi sayesinde akılları ve kalpleri mutmain olanlar, huzura kavuşanlardır. Hatırınızdan çıkarmayın. Ancak Allah’ı zikirle, Allah’ın övünç kaynağı kelâmını okuyarak, Allah’ın lütfuyla ilgisi sayesinde, kalpler huzura kavuşur, sükûnet bulur....
Rəd Suresi, 37. Ayet:
Biz bu (ilahi kelamı) işte böyle Arap dilinde, bir hüküm ve hikmet (kaynağı) olarak indirdik. Ve gerçek şu ki, eğer sana (vahyi) bilgi geldikten sonra kalkıp insanların gelgeç isteklerine uyarsan, (bil ki) Allah'a karşı ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabilirsin!...
Rəd Suresi, 43. Ayet:
Ve hakkı inkara şartlanmış olan o kimseler, (ey Peygamber, sana): "Sen (Allah tarafından) gönderilmiş değilsin!" diyorlar; de ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter; bir de bu ilahi kelamı gerçekten anlayan kimse(ler)!"...
Nəhl Suresi, 64. Ayet:
Sana bu ilahi kelamı yalnızca, üzerinde çekişip durdukları (dini) sorunları onlara açıklayasın ve inanmaya eğilimli olan kimselere de onu doğru yol bilgisi ve rahmet olarak (ulaştırasın) diye indirdik....
Nəhl Suresi, 76. Ayet:
Allah, iki kişiyi de bir (başka) misâl olarak getirdi ki, bunlardan biri dilsizdir; hiçbir şeye gücü yetmez ve o efendisine (sâdece) bir yüktür; onu nereye gönderse bir hayır getirmez. Hiç o adam, adâleti emreden ve kendisi, dosdoğru bir yol üzerinde olan kimse ile bir olur mu (ki putları, nihâyetsiz ihsan ve kudret sâhibi ve hak kelâmıyla sizi doğru yola sevk eden Allah ile bir tutuyorsunuz)?...
Nəhl Suresi, 89. Ayet:
Ve gün gelecek her toplum içinden kendi aleyhlerine bir şahit çıkaracağız. Ve seni de (ey Peygamber, mesajının ulaşabileceği) kimseler üzerinde şahit kıldık; nitekim sana adım adım her şeyi olduğu gibi açıklayan, bir doğru yol bilgisi, bir rahmet ve Allah'a yürekten boyun eğenlere müjde olarak bu ilahi kelamı indirdik....
Kəhf Suresi, 1. Ayet:
Bütün övgüler Allah'a yakışır; O (Allah) ki, kuluna bu ilahi kelamı indirmiş ve onun anlaşılmasını güçleştirecek hiçbir çapraşıklığa yer vermemiştir:...
Kəhf Suresi, 101. Ayet:
Onlar, kâfirlerdir ki, gözleri beni hatırlatan âyetlerimden bir perde içinde idi ve (kelâmımı) işitmeğe de tahammül edemiyorlardı....
Məryəm Suresi, 38. Ayet:
Bizim huzurumuza yargılanmaya gelecekleri gün ne dehşetli şeyler işitecekler, ne dehşetli şeyler görecekler. Fakat bugün zâlimler, müşrikler ilâhî kelâmı, doğru bilgileri tahrif edenler, tamamen başlarına buyruk bir hayat, koyu bir cehalet, dalâlet ve bozuk düzen içindedirler....
Taha Suresi, 114. Ayet:
(Öyle ya, o Hak kelâmıdır. Padişahlar) padişah (ı) olan, Hak olan Allah (ın şaanı) çok yücedir. Sana onun vahyi tamamlanmazdan evvel Kur'an (ı okumada) acele etme, «Rabbim, benim ilmimi artır» de. ...
Həcc Suresi, 24. Ayet:
Onlara, sözün güzeline, Kelime-i Şehâdet’e, Allah kelâmına, Kur’ân’a giden yol aydınlatılmıştır. Onlara, övgüye ve şükre lâyık olan Allah’ın yolu, birlikte nezaket içinde yaşama kurallarına, sevgiye dayalı kardeşliğe, hasedi, hilesi, dalaveresi, nefreti, düşmanlığı olmayan örnek hayat tarzına götüren Allah yolu, İslâm’ın yolu aydınlatılmıştır....
Möminun Suresi, 68. Ayet:
Onlar bu kelâmı, Kur’ân’ı hiç düşünüp kendilerine neler kazandırabileceğini hesap etmediler mi? Yoksa, kendilerine, geçmişteki atalarına gelmeyen bir imtiyaz taahhüdü mü geldi?...
Möminun Suresi, 68. Ayet:
Ya hâlâ o kelâmı tedebbür etmezler mi? Yoksa onlara evvelki atalarına gelmemiş bir şey mi geldi?...
Möminun Suresi, 68. Ayet:
Ya o kelâmı hâlâ tefekkür etmezler mi? Yahut onlara evvelki atalarına gelmemiş bir şey mi gelmiş oldu?...
Nur Suresi, 37. Ayet:
Toptan alım-satımların, ithalat ve ihracatın ve çarşılarda, pazarlardaki alışverişlerin, ticarî muamelelerin, kendilerini Allah’ı zikirden, Allah’ın övünç kaynağı kelâmını okumaktan, namazı adâbına riayet ederek aksatmadan kılmaktan, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı vermekten alıkoyamayacağı yiğit, samimi dindar insanlar, Allah’ı tesbih ederler. Onlar akılların, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar....
Şüəra Suresi, 2. Ayet:
Bunlar, kendi içinde apaçık ve tutarlı olan ve gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan ilahi kelamın mesajlarıdır....
Qəsəs Suresi, 51. Ayet:
Andolsun ki, biz ilâhi kitapları, ilâhi kelâmı, birbiri ardınca, birbirleriyle irtibatlı olarak onların lehlerine göndermeye devam ettik, şer’î ahkâmın, ahlâkî ilkelerin, geçmiş örneklerin, örfün vaatlerin ve tehditlerin, müjdelerin ve uyarıların, Kur’ân âyetlerinin birbirleriyle irtibatlandırılarak, bir bütünlük içinde anlaşılmasını ve uygulanmasını emrettik. Ola ki bunun hikmetini düşünüp öğüt alırlar....
Ənkəbut Suresi, 45. Ayet:
Sana vahyedilen kitaptan bölüm bölüm oku, ilgili ayetlerini uygula. Namazı adâbına riayet ederek aksatmadan âşikâre kıl. Namaz, meşru olmayan şehevî fiilerden, gayri meşru ilişkilerden, zinadan, haddi aşmaktan, cimrilikten, ahlâksızlıktan ve şeriatın suç saydığı, haram kıldığı, kamu vicdanının tasvip etmediği, mü’minlerin icrasında hayır görmediği şeylerden, bunların savunuculuğunu, sözcülüğünü yapmaktan insanı alıkoyar. Allah’ı zikir, namaz, Allah’ın övünç kaynağı kelamını okumak, Allah’ın dini...
Ənkəbut Suresi, 45. Ayet:
Sana vahyedilen bu ilahi kelamı (başka insanlara) ilet ve namazında dikkatli ve devamlı ol; çünkü namaz (insanı) çirkin fiillerden ve akla ve sağduyuya aykırı olan her türlü şeyden alıkoyar; Allah'ı anmak gerçekten en büyük (erdem ve iyilik)tir. Allah bütün yaptıklarınızı bilir....
Ənkəbut Suresi, 47. Ayet:
(Ey Muhammed!) Bu ilahi kelamı sana işte bu şekilde indirdik. Ve bu ilahi kelamı bahşettiklerimiz ona inanırlar; şu (geçmiş vahiylerin takipçi)leri arasında da ona inananlar vardır. Mesajlarımızı, (apaçık bir) hakikati inkar edenler dışında, hiç kimse bile bile reddetmez:...
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
çünkü, (ey Muhammed,) sen bu (vahyin gelmesi)nden önce herhangi bir ilahi kelamı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin; öyle olsaydı, (sana vahyetmiş olduğumuz) hakikati çürütmeye çalışanlar, insanları (onun hakkında) kuşkuya sevk edebilirlerdi....
Ənkəbut Suresi, 51. Ayet:
Hayret! Bu ilahi kelamı, kendilerine iletmen için sana göndermiş olmamız onlara yetmez mi? Kuşkusuz onda rahmet(imizin tezahürü) ve iman edecek kimseler için bir uyarı vardır....
Loğman Suresi, 27. Ayet:
Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, denizler de, ardından yedi deniz daha katılıp çoğaltılarak mürekkep olsa, Allah’ın kelâmı, sözleri yazmakla tükenmez. Allah kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Loğman Suresi, 27. Ayet:
Eğer yerdeki bütün ağaçlar hep kalem olsa, deniz de, -arkasından yedi deniz daha katılarak- mürekkeb olsa, yine Allah’ın kelimeleri (ilim ve ezelî kelâmı) tükenmez. Muhakkak ki Allah Azîz’dir= her şeye galibdir. Hakîm’dir= hükmünde hikmet sahibidir....
Saffat Suresi, 1. Ayet:
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır....
Saffat Suresi, 2. Ayet:
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır....
Saffat Suresi, 3. Ayet:
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır....
Saffat Suresi, 4. Ayet:
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır....
Saffat Suresi, 8. Ayet:
O şeytanlar, melekler topluluğunun kelâmını dinleyemezler, her taraftan koğulup atılırlar....
Zümər Suresi, 1. Ayet:
Bu ilahi kelamın indirilişi, güç ve hikmet Sahibi olan Allah'tandır....
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah, kelâmın en güzeli olan Kur’an’ı, (icaz, hikmet ve belâğatda) ayetleri birbirine benzer, mükerrer (kıssa ve öğütlerle dolu) bir kitab halinde indirdi. Öyle ki, Rablerinden (iç duygusu ile) korkanların derileri, ondan ürperir. Sonra derileri de, kalbleri de Allah’ın zikrine (dönerek rahmet ayetleriyle) yumuşar. İşte bu Kitab, Allah’ın (insanlar için gönderdiği) rehberidir. Allah onunla dilediğine hidayet verir. Kimi de Allah saptırırsa, artık ona hidayet edecek yoktur....
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah kelâmın en güzelini indirdi, ikizli, ahenkli bir kitab, ondan rablarına saygısı olanların derileri örperir, sonra derileri de kalbleri de Allahın zikrine yumşar, o işte Allah rehberidir, Allah onunla dilediğini doğru yola çıkarır, her kimi de Allah şaşırtırsa artık ona hidayet edecek yoktur...
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah, kelamın en güzelini ikizli, ahenkli bir kitap olarak indirdi. Ondan Rablerine saygısı olanların derileri ürperir. Sonra derileri de, kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Allah'ın rehberidir. Allah, onunla dilediğini doğru yola çıkarır. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek yoktur....
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah, kelâmının en güzelini — (âyetleri birbiriyle) âhenkdâr, katmerli (tıklım büklüm hakıykatleri dolu) bir kitâb haalinde — indirmişdir ki Rablerine derin saygı göstermekde olanların ondan derileri ürperir, sonra da hem derileri, hem kalbleri Allahın zikrine (yatışıb) yumuşar, işte bu (kitâb) Allahın (gönderdiği) bir rehberdir ki O, kimi dilerse ona bununla hidâyet verir. Allah kimi de sapdırırsa artık onun yolunu doğrultucu yokdur. ...
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah, kelâmının en güzelini, âyetleri birbirine benzer ve ikişer ikişer olarak bir kitap halinde indirdi. Rablerinden korkanların derileri ondan ürperir, sonra derileri ve kalbleri Allah'ın zikrine yumuşar. O (Kur'an) Allah'ın bir hidâyet rehberidir, onunla dilediğini hidâyete kavuşturur ve her kimi ki, Allah dalâlete düşürür, artık onun için bir hidayet edici yoktur....
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah, kelâmının en güzelini (ayetleri birbirine) ahenkli, katmerli (hakikatlerle dolu) bir kitap halinde indirdi. Öyle ki, Rablerinden korkanların derileri ondan ürperir. Sonra derileri de, kalpleri de Allah'ın zikrine (alışıp) yumuşar. İşte bu, Allah'ın hidayetidir ki, onunla dilediğini doğru yola çıkarır. Kimi de Allah şaşırtırsa, artık ona hidayet verecek yoktur....
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah kelâmın en güzelini (ayetlerinin biri diğerine) benzer ve tekrarlanmış bir kitap halinde indirdi. Rablerinden korkanların ondan (bu kitaptan azap âyetleri okunduğu zaman) derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (yönelerek) yumuşar. İşte bu Allah'ın hidayetidir. Onunla dilediğini hidayete eriştirir. Allah kimi saptınrsa artık ona hidayet edecek yoktur....
Zümər Suresi, 23. Ayet:
Allah, kelâmın en güzeli olan Kur'an'ı birbirine benzer ve çift çift olarak inzal etti. Rablerinden korkanların derileri ondan ürperir. Sonra da derileri ve kalpleri Allah'ın zikri ile yumuşar. Bu hal, Allah'ın onunla dilediğini hidayet buyurmasıdır. Allah'ın saptırdığına hidayet edici yoktur....
Zümər Suresi, 41. Ayet:
Biz, insanlığ(ın kurtuluşu) için hakikati ortaya koyan bu ilahi kelamı indirdik sana. Kim (buna sarılarak) doğru yola ulaşmayı seçerse bu kendi lehinedir ve kim de (yoldan) saparsa yine kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların seçimlerini belirleme gücüne sahip değilsin....
Mömin Suresi, 2. Ayet:
Bu ilahi kelamın indirilişi, her şeyi bilen, Kudret Sahibi Allah'tandır,...
Mömin Suresi, 53. Ayet:
Gerçek şu ki Biz, daha önce Musa'ya hidayetimizi ihsan etmiş ve (böylece) İsrailoğulları'nı (o'na vahyedilmiş olan) ilahi kelamın mirasçısı kılmıştık,...
Mömin Suresi, 70. Ayet:
(Şunlar,) bu ilahi kelamı ve (aynı şekilde, geçmişteki) elçilerimizle göndermiş olduğumuz bütün (mesajları) yalanlayanlar? Ama onlar zamanı gelince (ne kadar kör olduklarını) göreceklerdir, (Hesap Günü bunu görecekler),...
Fussilət Suresi, 44. Ayet:
Eğer bu (ilahi kelamın) Arapça dışında bir dilde (indirilmiş) bir hitabe olmasını dileseydik, onlar, (şimdi onu reddedenler,) bu defa, "Neden onun mesajları anlaşılır bir şekilde ifade edilmemiş? Hayret! Arapça dışında bir dil(de indirilmiş bir mesaj bu) ve (tebliğ eden de) bir Arap (elçi)?" diyeceklerdi. De ki: "Bu (ilahi kelam,) iman edenler için bir rehber ve bir şifa kaynağıdır; ona inanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir sağırlık var ve bundan dolayı (Kuran) onlara kapalı, anlaşılma...
Şura Suresi, 14. Ayet:
(Geçmiş vahiylerin mensuplarına gelince,) onlar (hakikati) tanıyıp öğrendikten sonra, aralarındaki kıskançlık ve çekişmelerden dolayı bütünlükten uzaklaştılar; ve Rabbinden (O'nun koyduğu) belli bir vadeye kadar (bütün hükümleri iptal eden) bir hüküm gelmemiş olsaydı, onlar arasında (baştan) her şey karara bağlanmış olurdu. İşte bakın, öncekilerden ilahi kelamı devralanlar (şimdi) onun öğretileri hakkında şüpheye varan büyük bir tereddüt içindeler....
Duxan Suresi, 2. Ayet:
Düşün, özünde açık olan ve hakikati bütün açıklığıyla ortaya seren bu ilahi kelamı!...
Duxan Suresi, 58. Ayet:
Böylece (ey Peygamber!) Biz bu (ilahi kelamı) senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, insanlar düşünüp ondan ders alabilsinler....
Əhqaf Suresi, 2. Ayet:
Bu İlahi kelamın indirilişi, Kudret ve Hikmet Sahibi olan Allah'tandır....
Əhqaf Suresi, 4. Ayet:
De ki: "Siz, Allah'ı bırakıp yalvardığınız şeylerin (gerçekten) ne olduklarını hiç düşündünüz mü? Gösterin bana: bu (varlıklar veya güç)ler yeryüzünün hangi parçasında bir şey yarattılar! Yoksa, onlar gök(lerin yaratılmasın)da pay sahibi midirler? (Eğer öyleyse,) bundan önceki herhangi bir ilahi kelamı, yahut (başka) bir bilgi kalıntısını getirin bana, eğer iddianızda haklı iseniz!"...
Əhqaf Suresi, 7. Ayet:
Ve âyetlerimiz onlara açıkça okunduğunda inkâr edenler, kendilerine geldiği vakit o hak olan (Allah kelâmın)a dedi ki: 'Bu apaçık bir sihirdir!'...
Fəth Suresi, 15. Ayet:
1.
se-yekûlu
: diyecekler
2.
muhallefûne
: arkada kalmış olanlar (savaşa katılmayanlar)
3.
izâ
: olduğu zaman
4.
intalaktum
...
Fəth Suresi, 15. Ayet:
(Savaştan) geri kalanlar, ganimetlerin (bulunduğu yere) onları almak için gittiğiniz zaman: “Bizi bırakın (bize izin verin), size tâbî olalım.” diyecekler. (Onlar) Allah'ın kelâmını değiştirmek istiyorlar. (Onlara) de ki: “Siz asla bize tâbî olamazsınız. Allahû Tealâ daha önce böyle buyurdu.” O zaman (onlar da): “Hayır, siz bize haset ediyorsunuz (bizi kıskanıyorsunuz).” diyecekler. Hayır, onlar pek azı hariç, fıkıh (idrak) edemiyorlar (anlayamıyorlar)....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
Bu geri bırakılanlar, ganimetleri almak için gittiğinizde: "Bırakın biz de sizinle gelelim" derler. Onlar, Allâh kelâmını (sözünü) değiştirmek istiyorlar! De ki: "Siz bize asla uyamazsınız; daha önce Allâh böyle buyurdu (hükmetti)". . . Bu kez şöyle derler: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz". . . Bilakis onlar, anlayışı kıt kimselerdir!...
Fəth Suresi, 15. Ayet:
Siz ganimetleri almak için gittiğinizde, savaşa giden orduya katılmayıp cephe gerisinde kalanlar: 'Bırakın, ellemeyin, biz de arkanıza düşelim.' diyeceklerdir. Onlar, Allah’ın kelâmını, hükmünü değiştirmek istiyorlar. Onlara: 'Siz, asla bizim peşimize takılamazsınız. Allah, daha önce sizin için böyle buyurmuştur.' de. Onlar size: 'Aslına bakarsanız, siz bizi kıskanıyorsunuz.' diyeceklerdir. Bilâkis onlar, senin söylediklerinden işlerine gelen kadar azıcık bir şey anlamayı alışkanlık haline getir...
Fəth Suresi, 15. Ayet:
(Savaştan) Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim." Onlar, Allah'ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "siz, kesin olarak bizim izimizden gelemezsiniz. Allah, daha evvel böyle buyurdu." Bunun üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar pek az anlayan kimselerdir....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
Siz (Hayber’den) ganimetler almak için gideceğiniz vakit, o (Hudeybiye seferinden) geri kalanlar şöyle diyecekler: “-Bırakın bizi, arkanızdan gelelim.” Onlar, Allah’ın (kendi aleyhlerine olan) kelâmını, (Hudeybiye seferine katılmıyan Bedevî’leri, bundan böyle başka bir sefere çıkarma, emrini) değiştirmek istiyecekler. De ki: “- Siz, bizim arkamızdan asla gelmiyeceksiniz. Allah, bundan önce hakkınızda böyle buyurdu.” Onlar buna da şöyle diyecekler: “- Hayır bizi kıskanıyorsunuz.” Doğrusu onlar, p...
Fəth Suresi, 15. Ayet:
Yakında diyecek ki o geri bırakılanlar -sizler bir takım ganimetlere koştuğunuz vakıt onları almak için- «bırakın bizi arkanızdan gelelim», Allahın kelâmını tebdil etmek istiyecekler, de ki: Siz bizim arkamızdan asla gelmiyeceksiniz, hakkınızda bundan evvel Allah böyle buyurdu, ona da diyecekler ki: Hayır bizi kıskanıyorsunuz, hayır ince anlamazdırlar anlayışları az....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
(Savaştan) Geride bırakılanlar siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim." Onlar, Tanrı'nın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "Siz, kesin olarak bizim izimizden gelemezsiniz. Tanrı, daha evvel böyle buyurdu." Bunun üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar pek az kavrayan (la yefkahune) kimselerdir....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
O geri bırakılanlar, (siz Hayber’deki) ganîmetleri almak için gittiğiniz zaman: 'Bizi bırakın da peşinizden gelelim!' diyecektir. (Onlar) Allah’ın kelâmını değiştirmek istiyorlar. De ki: '(Siz) aslâ peşimizden gelmeyeceksiniz; Allah, hakkınızda daha önce böyle buyurmuştur!' Bunun üzerine (onlar): 'Hayır! (Siz) bizi kıskanıyorsunuz!' diyeceklerdir. Bil'akis (onlar), ancak pek az anlıyorlar....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
Siz, ganimetleri almak için gittiğinizde; geride bırakılanlar diyeceklerdir ki: Bırakın, biz de arkanıza düşelim. Onlar, Allah'ın kelamını değiştirmek isterler. De ki: Bize uymayacaksınız. Allah, daha önce böyle buyurmuştur. Size; hayır, bizi çekemiyorsunuz, diyeceklerdir. Hayır onlar, pek az anlayan kimselerdir....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
O geri bırakılmış olanlar, siz ganîmetler elde etmek için sefere çıkıp gideceğiniz zaman diyeceklerdir ki: «Bizi bırakınız, arkanızdan gelelim.» Onlar Allah'ın kelâmını değiştirmek isterler. De ki: «Siz bize asla tâbi olamazsınız. İşte sizin için Allah Teâlâ önceden böyle buyurmuştur.» Buna da diyeceklerdir ki: «Hayır. Bizi kıskanıyorsunuz.» Halbuki, pek azdan başka bir şey anlayamaz olmuşlardır....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
Siz ganimetleri almak için gittiğinizde seferden geri bırakılanlar: "Bırakın, biz de sizinle gelelim. " diyeceklerdir. Onlar Allah'ın kelâmını değiştirmek isterler. De ki: "Siz bizim arkamıza aslâ düşemezsiniz. Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur. " Size: "Hayır! Bizi çekemiyorsunuz!" diyeceklerdir. Aksine onlar pek az anlayan kimselerdir....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: «Bizi bırakın da sizi izleyelim.» Onlar, Allah'ın kelâmını değiştirmek istiyorlar. De ki: «Siz, kesin olarak bizim izimizden gelmezsiniz. Allah, daha evvel böyle buyurdu.» Bunun üzerine: «Hayır, bizi kıskanıyorsunuz» diyecekler. Hayır, onlar pek az anlayanlardır....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
Geri bırakılanlar, ganimetleri almak üzere gittiğiniz zaman şöyle diyecekler: "İzin verin, biz de size uyalım!" Onlar Allah'ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "Bize asla uyamazsınız! Allah önceden de böyle buyurmuştu." Bu kez şöyle diyecekler: "Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz." İşin doğrusu şu ki, onlar çok az anlıyorlar/onlar, az bir kısmı hariç, anlamıyorlar....
Cümə Suresi, 2. Ayet:
O, Kitap ile ilgisiz bir topluma, kendi içlerinden kendilerine Allah'ın mesajlarını aktaran, onları arındıran, ilahi kelamı ve hikmeti öğreten bir elçi göndermiştir ki, o'ndan önce, açık bir sapıklık içindeydiler;...
Cümə Suresi, 9. Ayet:
Ey iman edenler, Cuma günü namaza çağırıldığı zaman, hemen Allah’ı zikre, namaza, Allah’ın övünç kaynağı kelâmıyla ilgili açıklamaları dinlemeye, Allah’a şükretmeye koşun. Çarşılardaki, pazarlardaki, alışverişi, ticarî faaliyeti bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır....
Münafiqun Suresi, 9. Ayet:
Ey iman edenler, mallarınız ve çocuklarınız, sizi, Allah’ı zikirden, namazdan Allah’ın övünç kaynağı kelâmını okumaktan, Allah’ın dinini anlatmaktan, İslâm’ı tebliğden alıkoymasın. Kimler böyle yapar, Allah’ı zikri ihmal ederse onlar, işte onlar hüsrana uğrayanlardır....
Müzzəmmil Suresi, 5. Ayet:
Sana, vahyi sıkıntılı, sorumluluğu ağır, değeri yüce bir kelâmı Kur’ân’ı vahyedip, onu senin kalbine, hafızana yerleştireceğiz....
Müddəssir Suresi, 31. Ayet:
Çünkü yalnızca meleki güçleri (cehennem) ateşinin gözcüleri kıldık; ve onların sayısını hakikati inkara şartlanmış olanlar için bir sınama (aracı) yaptık ki böylece daha önce vahye muhatab olanlar (bu ilahi kelamın doğruluğuna) kani olsunlar ve (ona) iman etmiş olanların imanları daha da güçlensin; ve geçmiş vahiylere muhatab olanlar ile (bu vahye) iman edenler bütün şüphelerden kurtulsunlar. Ve kalplerinde hastalık olanlar ile hakikati tamamen reddedenler: "(Sizin) Allah(ınız) bu temsil ile ne ...
İnşiqaq Suresi, 22. Ayet:
Evet, hakikati inkara şartlanmış olanlar (bu ilahi kelamı) yalanlıyorlar!...
Tariq Suresi, 14. Ayet:
Bu kelâmın şaka ile ilgisi yoktur....
Tariq Suresi, 15. Ayet:
Elbette on(u kabule yanaşmayan)lar, birçok düzmece kanıt ararlar (ilahi kelamı çürütmek için);...
Yasin Suresi, 58. Ayet:
Merhametli Rabbin kelamı bir «Selam» olacak....
Saffat Suresi, 117. Ayet:
Onlara (doğru ile eğriyi) ayırd eden ilahi kelamı verdik,...
Vaqiə Suresi, 81. Ayet:
Şimdi siz bu kelâmı mı hor görücülersiniz? ...
Vaqiə Suresi, 81. Ayet:
Şimdi bu kelamı mı siz küçümsüyorsunuz?...
Qələm Suresi, 44. Ayet:
Artık bu kelâmı tekzîp edenleri bana bırak. Onları bilmedikleri bir taraftan derece derece (azaba) yaklaştıracağız....
Əraf Suresi, 144. Ayet:
Allah dedi ki: “Ey Mûsâ! Mesajlarımla ve kelâmımla seni insanlar üzerine seçtim. Şimdi sana verdiğimi al ve kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödeyenlerden ol!” ...
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Peki siz, onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysaki onlardan bir zümre, Allah'ın kelâmına kulak verirler, sonra, onu iyice anladıktan sonra, bile bile onu değiştirip bozarlar. ...
Tövbə Suresi, 6. Ayet:
Eğer ortak koşanlardan herhangi biri aman dilerse, Allah'ın kelâmını dinlemesi için ona aman ver. Sonra onu güvenli yerine ulaştır. Bu, şüphesiz onların bilmeyen bir toplum olmaları nedeniyledir. ...
Səcdə Suresi, 2. Ayet:
Bu ilahi kelamın indirilişi, hiç kuşku yok ki alemlerin Rabbindendir....