Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Sonra kalpleriniz yine katılaştı; kaya gibi, hatta kayadan da katı. Zira öyle kayalar var ki içinden nehirler fışkırır, yine öyle kayalar vardır ki yarılıp bağrından su çıkar. Yine öyleleri vardır ki Allah'a duyduğu içtenlikli saygıdan hare
ket
e geçerler. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbirlerini ardı sıra takip etmesinde; insanların yararlanmaları için denizde yüzen gemilerde, Allah'ın gökten indirip, onunla ölü toprağa hayat vererek, orada her türlü canlının yaşamasını sağladığı suda, rüzgarın yönlendirilmesinde, emre hazır bulutların yer ile gök arasında hare
ket
ettirilmesinde aklını kullanan bir halk için birçok kanıt vardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz birr değildir. Ama birr: Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, kitaplara ve nebilere iman etmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yol oğluna, yardım isteyenlere, rikab olanlara vermek; "salatı ikame etmek, zekat yapmak", söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, sıkıntıda, zorlukta ve fela
ket
e uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, sadık olanlardır. Ve işte bunlar, takva sahibi olanlardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde hare
ket
eden hiçbir dabbeh ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz, Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi de Rabb'lerinin huzurunda toplanacaklardır....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini oyun ve eğlence edinen, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Hiç kimsenin kazandığı şeyle bir fela
ket
yaşamaması için Kur'an ile uyar. O kimse için Allah'tan başka ne bir veli ne de bir şefaatçi vardır. O, bütün varlığını fidye olarak verse de ondan kabul edilmez. Onlar, kazandıklarından dolayı mahvolan kimselerdir. Onlar için kaynar sudan bir içecek ve can yakıcı bir azap vardır....
Əraf Suresi, 96. Ayet:
Eğer beldelerin halkı iman edip, takva sahibi olsalardı, muhakkak üzerlerine göğün ve yerin bere
ket
ini açardık. Ancak onlar yalanladılar, Biz de yaptıklarına karşılık onları kıskıvrak yakaladık....
Əraf Suresi, 137. Ayet:
Mus'tezaf olan halkı da bere
ket
lendirdiğimiz arzın doğusuna ve batısına mirasçı kıldık. Sabretmelerine karşılık Rabb'inin İsrailoğulları'na takdir ettiği hüküm gerçekleşti. Firavun ve halkının yapıp yükselttikleri yapıları harap ettik....
Yunus Suresi, 102. Ayet:
Kendilerinden öncekilerin başından geçen fela
ket
lerin bir benzerini mi bekliyorlar? De ki: "Bekleyin, ben de sizinle beraber bekliyorum."...
Hud Suresi, 48. Ayet:
Dendi ki: "Ey Nuh! Katımızdan esenlikle in. Sana ve sana tabi olan topluluklara bere
ket
ler olsun. Ama öyle toplumlar da olacak ki, onları dünya nimetlerinden yararlandıracağız, sonra onlara Bizden can yakıcı bir azap dokunacaktır."...
Hud Suresi, 73. Ayet:
"Allah'ın takdirine hayret mi ediyorsun!" dediler. Allah'ın rahmeti ve bere
ket
leri sizin üzerinizedir ey ev halkı. O, Övgüye Değer Yegane Varlık'tır, İyiliği Bol Olan'dır....
Hud Suresi, 117. Ayet:
Yoksa senin Rabb'in, o memle
ket
leri, halkı düzelticiler oldukları halde, haksızlıkla yok edecek değildi!...
İbrahim Suresi, 33. Ayet:
Düzenli bir hare
ket
içinde olan Güneş'i ve Ay'ı hizmetinize verdi. Geceyi ve gündüzü de hizmetinize verdi....
Nəhl Suresi, 49. Ayet:
Göklerde ve yerde bulunan hare
ket
halindeki varlıkların tamamı ve melekler büyüklenmeden, Allah'a secde ederler....
Kəhf Suresi, 40. Ayet:
"Belki Rabb'im, bana senin bahçenden daha hayırlısını verir. Ve seninkinin üzerine de gökten fela
ket
ler gönderir de verimsiz, kupkuru bir toprak olur."...
Taha Suresi, 20. Ayet:
Musa onu atınca bir de ne görsün! Hızla hare
ket
eden bir canlı olmuştu....
Taha Suresi, 66. Ayet:
Musa, "Buyurun, önce siz atın." dedi. Yaptıkları büyüden dolayı attıkları sopa ve ip hızla hare
ket
ediyormuş gibi göründü....
Ənbiya Suresi, 27. Ayet:
Onlar, O'nun sözüne aykırı hare
ket
edemezler. Onlar, yalnızca O'nun buyruğuna uyarlar....
Ənbiya Suresi, 71. Ayet:
Onu ve Lut'u kurtarıp, alemler için bere
ket
li kıldığımız yurda ulaştırdık....
Ənbiya Suresi, 76. Ayet:
Ve Nuh'u da hani o daha önce bize çağrıda bulunmuştu. Biz de çağrısına karşılık verdik. Onu ve ehlini büyük bir fela
ket
ten kurtardık....
Ənbiya Suresi, 81. Ayet:
Ve şiddetli esen rüzgar Süleyman içindi. Onun isteğine uygun şekilde bere
ket
li yerlere doğru eser giderdi. Biz, Her Şeyi Bilenleriz....
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar! Eğer öldükten sonra yeniden dirilmekten kuşkunuz varsa; bilin ki Biz, sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra bir alakadan, sonra yapısı belli belirsiz mudğadan yarattık. Ne olduğunuzu bilin diye size açıklıyoruz. Ve Biz, dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız. Sonra kiminiz ergenlik çağına ulaşır. Ve sizden bir kısmınız vefat ettirilir. Kiminiz de ömrünün en kötü dönemine erişir; bir şey bilmez yaşlı bir bunak haline gelir. ...
Möminun Suresi, 29. Ayet:
Ve de ki: "Rabbim! Beni kutlu, bere
ket
li bir yere indir. Ve Sen doğru yere yerleştireceklerin en hayırlısısın."...
Möminun Suresi, 91. Ayet:
Allah, çocuk edinmemiştir. Ve O'nun yanı sıra bir ilah daha yoktur. Eğer olsaydı her ilah kendi yarattığı ile birlikte hare
ket
eder ve kimisi kimisine üstün olurdu. Allah, onların niteledikleri şeylerden münezzehtir....
Nur Suresi, 45. Ayet:
Allah, hare
ket
eden her canlıyı sudan yarattı. Onların kimisi karnı, kimisi iki ayağı, kimisi de dört ayağı üzerinde yürür. Allah, dilediğini yaratır. Kuşkusuz, Allah'ın Her Şeye Gücü Yeter....
Furqan Suresi, 40. Ayet:
Ve ant olsun ki onlar, fela
ket
yağmuru yağdırılmış olan beldeye vardılar. Peki, onu da mı görmediler? Aksine onlar, öldükten sonra dirilmeyi beklemiyorlar....
Şüəra Suresi, 219. Ayet:
Secde edenler içindeki hare
ket
ini de....
Nəml Suresi, 10. Ayet:
"Asanı bırak!" Musa, asasını bırakmasıyla birlikte onun yılan gibi hare
ket
ettiğini görünce, geri dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Korkma, gerçekten Benim. Benim huzurumda resuller korkmaz."...
Nəml Suresi, 88. Ayet:
Dağı görürsün, onu hare
ket
siz sanırsın. Oysaki o bulut gibi hare
ket
eder. Her şeyi mükemmel yapan Allah'ın işidir bu. Kuşkusuz O, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Qəsəs Suresi, 31. Ayet:
Asanı yere bırak! Onun yılan gibi hare
ket
ettiğini görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa, dön! Korkma, güvende olanlardansın."...
Rum Suresi, 48. Ayet:
Allah, rüzgarı göndererek bulutları hare
ket
ettirir. Sonra onu gökyüzünde dilediği gibi yayıp kütleler haline getirir. Sonra onun arasından yağmurun çıktığını görürsün. Böylece kullarından dilediğine onu isabet ettirdiği zaman onlar sevinirler....
Loğman Suresi, 29. Ayet:
Allah'ın; geceyi gündüze, gündüzü de geceye çevirdiğini görmüyor musun? Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına aldı. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar hare
ket
ini sürdürüyor. Kuşkusuz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Səba Suresi, 18. Ayet:
Onlarla bere
ket
li kıldığımız kentler arasında birbirlerine yakın kasabalar yaptık. Bunlar arasında yolculuk yapılacak yollar düzenledik. "Buralarda geceleri ve gündüzleri güvenli olarak yolculuk yapın dedik....
Fatir Suresi, 9. Ayet:
Allah, rüzgarları göndererek bulutları hare
ket
e geçirendir. Sonra onu ölü bir beldeye yönelterek, onunla, ölü yeryüzüne hayat veririz. İşte yeniden diriliş de böyledir....
Fatir Suresi, 13. Ayet:
O, geceyi gündüze, gündüzü de geceye çevirir. Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına aldı. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar hare
ket
ini sürdürüyor. İşte bu, Allah'tır, Rabb'inizdir. Egemenlik O'nundur. O'nun yanı sıra çağırdığınız kimseler, bir çekirdeğin zarına bile sahip değiller....
Yasin Suresi, 40. Ayet:
Ne Güneş Ay'a erişebilir ve ne de gecenin gündüzü geçmesi mümkün olabilir. Hepsi de bir yörüngede hare
ket
ederler....
Saffat Suresi, 113. Ayet:
Ona ve İshak'a bere
ket
verdik. Her ikisinin soyundan muhsin olan da kendisine açıkça zulmeden de vardır....
Saffat Suresi, 115. Ayet:
O ikisini ve onlarla birlikte hare
ket
eden halkı büyük sıkıntıdan kurtardık....
Sad Suresi, 6. Ayet:
Onlardan, meleler hare
ket
e geçerek: "Bildiğiniz yoldan gitmeye devam edin, ilahlarınızı bırakmayın. Kesinlikle sizden beklenen budur." dediler....
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
Orada; onun üzerinde ağır baskılar oluşturdu. Ve orayı bere
ket
li kıldı. Orada rızkını temin etmek isteyenler için, rızıkları, fark gözetmeden dört gün içinde takdir etti....
Fussilət Suresi, 39. Ayet:
Kupkuru olarak gördüğün yeryüzünün, sonradan üzerine su indirdiğimiz zaman hare
ket
e geçmesi ve nemalanıp kabarması da O'nun ayetlerindendir. Ona hayat veren, elbette ki ölüleri de diriltir. O, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Qaf Suresi, 9. Ayet:
Gökten bere
ket
li su indirdik. Onunla cennetler ve biçilecek ekinler yetiştirdik....
Tur Suresi, 30. Ayet:
Yoksa: "O bir şairdir, ansızın zamanın fela
ket
ine uğramasını bekliyoruz." mu diyorlar?...
Qəmər Suresi, 19. Ayet:
Biz, onların üzerine fela
ket
leri gün boyu süren çok sarsıcı rüzgarı gönderdik....
Qiyamə Suresi, 25. Ayet:
Belini bükecek bir fela
ket
le karşı karşıya kaldığını anlar....
Hümeze Suresi, 1. Ayet:
Arkadan çekiştirenlerin, kaş göz hare
ket
iyle alay edenlerin vay haline!...
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Gazabına uğrayan zâlimlerin, âsilerin, dinine, Kur’ân’ına düşmanlık edenlerin, zalimleri, yahudilerin; başlarına buyruk hare
ket
ederek hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin, cahillerin, hristiyanların doğruluğu, muhkemliği, güvenliği olmayan yolundan bizi uzak tut Allahım....
Bəqərə Suresi, 6. Ayet:
Şüphesiz, inkâr edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için far
ket
mez; inanmazlar....
Bəqərə Suresi, 6. Ayet:
Kâfirlere gelince onları uyarsan da uyarmasan da far
ket
mez; onlar iman etmezler....
Bəqərə Suresi, 6. Ayet:
Şüphesiz, küfredenleri uyarıp korkutsan da, uyarmayıp korkutmasan da, onlar için far
ket
mez; iman etmezler....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara, arzda (yeryüzünde ve bedende) fesat çıkarmayın (varoluş amacına uygun olmayan şekilde hare
ket
etmeyin), denildiğinde: "Biz ıslahçılarız (yerli yerinde kullananlarız)" dediler....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
1.
meselu-hum
: onların misali, onların durumu
2.
ke
: gibi
3.
meseli
: misal, durum
4.
ellezi
: ki o
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşekler neredeyse gözlerini alıverir; ışık verince hare
ket
ederler, karanlık çökünce oldukları yerde çakılıp kalırlar. Şayet Allah dileseydi, onları işitme ve görme (yetenek)lerinden yoksun bırakabilirdi: Çünkü Allah her şeye kadirdir....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
(Habîbim) îmân eden, bir de güzel güzel amel (ve hare
ket
lerde bulunan kimselere muştula ki altlarından ırmaklar akan cennetler onların. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyva rızk olarak yedirilse her defasında «ha, bu, evvelce de (dünyâda) rızıklandığımız (yediğimiz) şeydi» diyecekler Ve o rızk (renkde, şekilde) birbirinin benzeri, (fakat tatda, keyfiyyetde başka başka ve çok yüksek ve müstesna kıymetlerde) olmak üzere kendilerine sunulacak. Orada çok temiz zevceler de onların. Hem orada onlar...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allâh ahdini (Esmâ'sını açığa çıkarmanın farkındalığıyla yaşama istidadının gereğini) dünyaya geldikten sonra yerine getirmezler. Birleştirilmesini emrettiğini (Esmâ hakikati müşahedesini) keserler ve arzda (bedensel yaşam boyutunda) fesat çıkarırlar (bedensel arzular {karındaki ikinci beyin dürtüleri - komutları/nefsi emmâre} peşinde ömür tü
ket
irler). İşte bunlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Ve iz kâle rabbuke lil melâi
ket
i innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
rabbu-ke
: senin Rabbin
3.
li el melâi
ket
i
: meleklere
4.
innî
: muhakkak ki ben
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâi
ket
i fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne)....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
alleme
: öğretti
3.
âdeme
: Âdem
4.
el esmâe
: isimler
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Ey Adem bunlara onları isimleriyle haber ver buyurdu. Bu emir üzerine Adem onlara isimleriyle onları haber veriverince de buyurdu ki demedim mi size Ben her halde Semavüt-ü Arzın gaybini bilirim, ve biliyorum ne izhar ediyorsunuz da ne
ket
meyliyordunuz...
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Ve iz kulnâ lil melâi
ket
iscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
1.
ve iz
: ve o zaman, olduğu zaman
2.
kulnâ
: biz dedik
3.
li el melâi
ket
i
: meleklere
4.
uscudû
: secde edin
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Büyük pişmanlık duyan Âdem, Rabbinden birtakım kelimeler öğrenip onlara göre hare
ket
etti. Rabbine yalvardı. Allah da tövbesini kabul etti. Zaten O tövbeyi kabul eder, merhameti boldur....
Bəqərə Suresi, 43. Ayet:
Namazları âdâbına riayet ederek, aksatmadan kılın. Vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, bere
ket
e vesile olan zekâtı verin. Rükû’ ederek namaz kılanlarla birlikte siz de, rükûa vararak, namazlarınızı cemaatle kılın, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat ederek İslâmî faaliyetlere katılanlarla birlikte siz de saygıyla canla başla İslamî sorumluluklara, ibadetlere, cemaate, faaliyetlere katılın....
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
(Ey Yahûdi’ler), insanlara iyilik emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki Tevrat’ı okuyorsunuz; artık çirkin hare
ket
inizi anlamaz mısınız?...
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Ve bir vakit sizin sebebinize denizi yardık, sizi necata çıkardık da Âli Fir'avni gar
ket
tik sizler bakıp duruyordunuz...
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Hani, “Şu memle
ket
e girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve “hıtta!” (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz” demiştik....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Şübhe yok ki (senden evvel peygamberlere) îman edenler (olsun, Musa dînini kabul eden) Yahudiler (olsun), Nasrânî (Hiristiyan) ve Sabiîler (olsun) kim (peygamberin şerîatine göre) Allaha ve âhiret gününe inanır, bununla beraber (o şerîatin emri vech ile) saalih (iyi) amel (ve hare
ket
) de bulunursa elbette onların Rableri katında ecirleri (mükâfatları) vardır. Hem onlara bir korku da yokdur, onlar mahzun da olacak değillerdir. ...
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe veylun lehum mimmâ
ket
ebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne)....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
veylun
: yazıklar olsun, vay haline
3.
lillezîne (li ellezîne)
: o kimselere, onlara
4.
yektubûne
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Îman edib güzel güzel amel (ve hare
ket
) lerde bulunanlar (a gelince) : onlar da cennetin arkadaşlarıdırlar. Onlar orada muhalleddirler (ebedî kalacaklardır). ...
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Bizim İsrâiloğulları’ndan, yalnızca Allah’ı ilâh tanımaları, candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne teslim olmaları, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet etmeleri, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanmaları, Allah’a boyun eğmeleri, anaya-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, dullara, çevresi, çaresi olmayan yoksullara devamlı iyilik ve ihsanda bulunmaları konusunda kesin taahhüt aldığımızı ehl-i kitaba-yahudilere hatırlat: 'Bütün insanların iyiliği için doğruları söyleyin. Namazları âdâbına riâyet ede...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz, birbirinizi olduren, aranizdan bir takimi memle
ket
lerinden suren, onlara karsi gunah ve dusmanlikta birlesen, onlari cikarmak haramken size esir olarak geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan kimselersiniz. Kitabin bir kismina inanip, bir kismini inkar mi ediyorsunuz? Aranizda boyle yapanin cezasi ancak dunya hayatinda rezil olmaktir. Ahiret gununde de azabin en siddetlisine onlar ugratilirlar. Allah yaptiklarinizdan gafil degildir....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra siz, birbirinizi öldüren, aranızdan bir takımı memle
ket
lerinden süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, onları çıkarmak haramken size esir olarak geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan kimselersiniz. Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası ancak dünya hayatında rezil olmaktır. Ahiret gününde de azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
Men kâne aduvven lillâhi ve melâi
ket
ihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun lil kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
1.
men
: kimse, kim
2.
kâne
: oldu, idi
3.
aduvven
: düşman
4.
lillâhi (li allâhi)
: Allah'a
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp ter
ket
tiler....
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp ter
ket
tiler....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler, (siz peygamber aleyhisselâma, bizi gözet mânasına geldiği gibi, İbrani lisanında Yahûdilerin sövme mânasına kullandıkları) “Râina” lâfzı ile hitap etmeyin. Bize bak, mânasına gelen “Unzurna” deyin. Allah’ın hükmünü dinleyip kabul edin. Bu şekilde hare
ket
te bulunan kâfirler için çok acıklı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz, daha önce Mûsâ’nın sorguya çekildiği gibi, peygamberinizi sorguya çekmek, Mûsâ’dan istendiği gibi Rasulünüzden büyük mucizeler mi istiyorsunuz? Kim imânı inkârla, küfürle değiştirirse, doğru, dengeli bir hayat tarzından uzaklaşır, başına buyruk hare
ket
ederek dalâlete düşer....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Namazları âdâbına riayet ederek aksatmadan kılın. Vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, bere
ket
e vesile olan zekâtı verin. Önceden kendiniz ve birbiriniz için yaptığınız hayırların, iyiliklerin tamamını Allah katında bulacaksınız. Allah işlediğiniz amelleri biliyor, görüyor....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphesiz ki Biz Seni bir müjdeci ve (sonucu felâ
ket
olacak yolun tehlikesini) haber verip uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Cehennemliklerden artık Sen mes'ul değilsin....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
Ve İbrahim: "Ey Rabbim!" diye yalvardı, "Burayı emin bir bölge yap ve halkından Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edenlere bere
ket
li rızıklar bağışla." (Allah): "Her kim hakikati inkar ederse, onun kısa bir süre zevk ü sefa içinde yaşamasına izin veririm -ama sonunda onu ateşin azabına sürerim; ne kötü bir duraktır o!" diye cevap verdi....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Em tekûlûne inne ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâta kânû hûden ev nasârâ kul e entum a’lemu emillâh(emillâhu), ve men azlemu mimmen
ket
eme şehâdeten indehu minallâh(minallâhi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne)....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
1.
em
: yoksa, veya
2.
tekûlûne
: diyorsunuz, söylüyorsunuz
3.
inne
: muhakkak
4.
ibrâhîme
: İbrâhîm
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
yoksa İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub da, Esbat da hep Yehud veya Nesârâ idiler mi diyorsunuz? Deki sizler mi daha iyi bileceksiniz yoksa Allah mı? Allahın şahadet ettiği bir hakikati bilerek
ket
m edenden daha zalim kim olabilir? Allah ettiklerinizden gafil değil...
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
O kendilerine kitab verdiğimiz ümmetlerin uleması onu -o Peygamberi- oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı hakkı bile bile
ket
mederler...
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
O kendilerine kitap verdiğimiz kimseler kendi oğullarını bildikleri gibi O'nu da bilirler. Fakat onlardan bir fırka, hiç şüphe yok ki, bilir oldukları halde hakkı
ket
mederler....
Bəqərə Suresi, 154. Ayet:
Allah yolunda öldürülenlere; ölüler, demeyin. Bilakis onlar, diridirler, ama siz far
ket
mezsiniz....
Bəqərə Suresi, 156. Ayet:
(O sabredenler) ki, kendilerine bir felâ
ket
isabet ettiğinde: “Biz Allah'danız ve şüphesiz ki O'na döneceğiz.” derler....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte böyleleri üzerine Rablerinden selamlar, bere
ket
ler var, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş olanlar....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Safâ ile Merve, Allah’ın emirleriyle bağlantılı ibadet için tayin ettiği kutsal yerlerdendir. Kim hac ibadetini ifa etme, hayır ve bere
ket
elde etme ümidiyle Beytullah’ı ziyaret eder veya umre yaparsa, bunları sa’y etmesinde kendisine bir günah yoktur. Kim de gönlünden koparak nafile niyetiyle umre yaparsa, Allah şükrün karşılığını verir ve her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
yektumûne
:
ket
mederler, gizlerler
4.
mâ
: şey...
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz beyyinatı ve ayni bidayet olan âyâtı insanlar için biz kitabda beyan ettikten sonra
ket
m edenler muhakkak ki onlara Allah lâ'net eder, lâ'net şanından olanlar da lâ'net eder...
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Ancak tevbe (ve rücu) edenler, (hare
ket
lerini) düzeltenler ve (hakıykatı gizlemeyib) iyice açıklayanlar başka. Ben artık onların günâhlarından geçerim. Ben en çok tevbeyi kabul edenim, en çok esirgeyenim. ...
Bəqərə Suresi, 161. Ayet:
İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâi
ket
i ven nâsi ecmaîn(ecmaîne)....
Bəqərə Suresi, 161. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
keferû
: gizlediler, küfrettiler
4.
ve mâtû
: ...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şüphesiz ki semâlar ve arzın (gökler ve yeryüzünün - şuur boyutlarının ve bedenin) yaratılışının; gece ile gündüzün (âlemlerin gerçekte yokluğu realitesinin ardından yeniden âlem sûretlerini seyir hâline geçiş) birbiri ardınca gelişinin; insanların yararı için denizde akıp giden gemide (ilâhî ilim denizinde yüzen bireysel şuurda); Allâh'ın semâdan su inzâl edip onunla ölümden sonra arzı diriltmesinde (bilinç katlarından ilim inzâl ederek hakikatine şuuru olmayan bedende "diri" olanın açığa çıkar...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Şübhesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ihtilâfında (ard arda gelmesinde), insanlara fayda veren şeylerle (yüklü olarak) denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten bir su indirip de, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesi ve orada her hare
ket
li canlıyı yaymasında, rüzgârların yönlendirilmesinde ve gökle yer arasında (emre)boyun eğdirilmiş bulutlarda akıl erdirecek bir topluluk için (Allah’ın varlığına ve birliğine)kat'î deliller vardır....
Bəqərə Suresi, 168. Ayet:
Ey insanlar, arzda (beden boyutuna ait) olanların helal ve temiz olanlarından (sizi hakikatinizden perdelemeyecek olan şeylerden) yeyiniz. Şeytanın (karnınızdaki ikinci beyninizin oluşturduğu isteklere dayalı sizi hare
ket
e geçiren) adımlarına tâbi olmayınız. Muhakkak ki o apaçık düşmandır....
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
yektumûne
:
ket
mederler, gizlerler
4.
mâ
: şey(ler)
Bəqərə Suresi, 174. Ayet:
Allahın indirdiği kitabdan bir şeyi
ket
medib de bununla biraz para alanlar muhakkak ki onlar karınlarında ateşden başka bir şey yemezler ve kıyamet günü Allah onlara ne söyler ne de kendilerini tezkiye eder, onlara sade bir «azabı elim» vardır...
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Bu azap onun içindir ki: Allah Teâlâ şüphesiz kitabını hak olarak inzal etmiştir. (Artık bunu
ket
m ve) Tekzîp edenler azaba müstahik olmazlar mı? Şüphe yok ki kitab-ı ilâhîde ihtilafa düşenler pek uzak bir ayrılık içindedirler....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâi
ket
i vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne)....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
el birre
: birr, ebrar kılacak davranış biçimi
3.
en tuvellû
: dönmeniz, yönelmeniz
4.
vucûhe-kum
...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçek hayır ve iyilik, hakiki müslümanlık, insanlık, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat gerçek iyiler ve hakiki müslümanlar, kâmil insanlar, Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân edenler; sevdikleri malları ve servetleri, can ü gönülden, isteyerek, yakın akrabalara, yetimlere, dullara, öksüzlere, çevresi, çaresi olmayan yoksullara, yolda kalan muhtaç yolculara, yardım isteyenlere, medet umanlara, esirler ve kölelerin esaret boyunduruklarından...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, fela
ket
, z...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bere
ket
zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır ö...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ
ket
eballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yette...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
1.
uhılle
: helâl kılındı
2.
lekum
: sizin için, size
3.
leylete
: gece
4.
es sıyâmi
: oruç
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Birbirinizin mallarını haksız şekilde yiyip tü
ket
meyin ve başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tü
ket
mek için hukuki hilelere başvurmayın....
Bəqərə Suresi, 194. Ayet:
Onlar, savaşın haram olduğu geçen yılki zilkade ayında (Hüdeybiye’de) bu ayın hürmetini çiğnediler; siz de onların hare
ket
ine karşı o ayda savaşmakta beis görmeyin ve umre haccını kaza edin. Hürmetler karşılıklıdır. Bunun için, kim sizin üzerinize saldırırsa, siz de aynen ona, size yaptığı tecâvüz gibi saldırın. Allah’tan korkun ve bilin ki, Allah takvâ sahipleri ile beraberdir....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Ve enfikû fî sebîlillâhi ve lâ tulkû bi eydîkum ilet tehlu
ket
i, ve ahsinû, innallâhe yuhıbbul muhsinîn(muhsinîne)....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
1.
ve enfikû
: ve infâk edin, verin
2.
fî sebîli allâhi
: Allah'ın yolunda
3.
ve lâ tulkû
: ve atmayın
4.
bi eydî-kum
...
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Her türlü hare
ket
inizde dürüst davranın. Çünkü Allah dürüstleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
ve Allah yolunda infak eyleyin -masraf verin- de kendi ellerinizle tehlükeye bırakmayın, ve güzel hare
ket
edin, çünkü Allah güzellik edenleri sever...
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda malınızı verin de ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve güzel hare
ket
edin, çünkü Allah, güzel davrananları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye bırakmayın ve güzel hare
ket
edin. Çünkü Allah güzellik ve iyilik edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda malınızı harcayın da, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın ve hep güzel davranın. Çünkü Allah güzel hare
ket
edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memle
ket
ine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memle
ket
ine döndüğü zaman yedi olmak...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Hacc'ı da Umre'yi de Allah için tamamlayın. Eğer bunlardan alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar da, başınızı traş etmeyin. İçinizden her kim hasta olursa veya başında bir rahatsızlığı varsa ona oruç veya sadaka ya da kurban olmak üzere fidye gerekir. Emin olduğunuz vakitte kim Hacc zamanına kadar Umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesemeyen kimse Hacc günlerinde üç, memle
ket
ine döndüğü ...
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Haccı da, umreyi de Allah rızası için tamamlayın. Eğer engellenecek olursanız, o durumda kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurbanlık, yerine varıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Aranızda hasta, yahut başından rahatsız olan varsa, ona fidye olarak; oruç tutmak, sadaka vermek, yahut kurban kesmek gerekir. Hastalık veya yol emniyeti olmaması gibi sebeplerle haccınızın engellenmesinden emin olduğunuz zaman ise, her kim hacca kadar umre (Temettu) yaparak sevap kazanmak isterse, onun da kolayın...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Hac mevsiminde ticaret yaparak, Rabbinizden gelecek bir lütfu, kazancı aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafattan akın akın indiğinizde, Meş’ar-i Haram yanında, Müzdelife’de Allah’ı zikredin. Allah’a ibadet edin, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın. Allah’ın, Kur’ân’da ve Rasûlünün sünnetinde size öğrettiği şekilde şer’î mükellefiyetleri yerine getirerek, dinini, kitabını ve sünneti anlatarak onu zikredin. Doğrusu siz, bundan önce, başlarına buyruk hare
ket
ederek dalâleti, bozuk düzeni,...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabb'inizden bir lütuf ve bere
ket
istemenizde hiç bir sakınca yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin. O'nu, O'nun size gösterdiği gibi anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz....
Bəqərə Suresi, 202. Ayet:
İşte bunlar kazandıkları şeylerin hayır ve bere
ket
lerini fazlasıyla görürler. Allah hesabı çok çabuk görür....
Bəqərə Suresi, 205. Ayet:
Senin yanından ayrıldığında ise, memle
ket
te fesat çıkarmaya, ürünleri ve nesilleri helâk etmeye koşar. Fakat Allah bozgunculuğu sevmez....
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
Hel yenzurûne illâ en ye’tiyehumullâhu fî zulelin minel gamâmi vel melâi
ket
u ve kudiyel emr(emru), ve ilâllâhi turceul umûr(umûru)....
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
1.
hel
: mı
2.
yenzurûne
: bakıyorlar, gözlüyorlar, bekliyorlar
3.
illâ
: illâ, mutlaka
4.
en ye'tiye-hum(u)
: onl...
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
1.
em hasibtum
: yoksa zan mı ettiniz
2.
en tedhulû
: girmeniz
3.
el cennete
: cennet
4.
ve lemmâ
: ve olmadıkça
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz, kendinizden önce yaşayanların başına gelenlerin, sizin de başınıza gelmedikçe, cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara (öyle) şiddetli belâ ve sıkıntılar (felâ
ket
ler) dokundu ki, resûl ve onun yanındaki âmenû olanlar: “Allah'ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar sarsıldılar. Allah'ın yardımı gerçekten yakın değil mi?...
Bəqərə Suresi, 218. Ayet:
İmân edip, Allah yolunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memle
ket
lerinden, özgürce, Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret edenler ve hayatlarını ortaya koyarak, konuşarak, yazarak hesapsız servet harcayarak cihad edenler, işte onlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hare
ket
edin). Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hare
ket
edin). Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşri
ket
in ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr(nâri), vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznih(iznihi), ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
1.
ve lâ tenkihû
: ve (kendinize) nikâhlamayın
2.
el muşrikâti
: müşrik kadınlar
3.
hattâ yu'minne
: mü'min oluncaya, îmân edinceye kadar
4.
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Ve tatlık edilen kadınlar kendi kendilerine üç âdet beklerler ve Allahın rahimlerinde yarattığını
ket
metmeleri kendilerine halâl olmaz, Allaha ve Ahıret gününe imanları varsa
ket
metmezler, kocaları da barışmak istedikleri takdirde o müddet zarfında onları geri almağa ehaktırlar, onların lehlerinde de aleyhlerindeki meşru' hakka mümasil bir hak vardır, yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var, ve Allahın izzetvar hikmeti var...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden vefat edib de arkalarına kadın bırakanların zevceleri nefsilerini dört ay on gün bekletecekler, ıddetlerini bitirdilermi artık kendi haklarında meşru' olarak ıhtiyar edecekleri hara
ket
ten size mes'uliyet yok, Allah her ne yaparsanız habîrdir...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden ölüp de geride kadın bırakanların eşleri, dört ay on gün beklemelidir. Bu süreyi bitirdikten sonra artık kendi haklarında meşru olarak tercih edecekleri hare
ket
ten size bir sorumluluk yoktur. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden vefat edip de geride eşler bırakan kimselerin hanımları, kendi başlarına dört ay on gün beklerler. İddet (bekleme) sürelerini bitirdikleri zaman, artık kendileri hakkında meşru bir şekilde yapacakları hare
ket
ten size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(Kocaları ölen) kadınlarla evlenmek isteğini(zi onlara, üstü kapalı bir söz veya hare
ket
gibi) kendisiyle îmâ ettiğiniz şey husûsunda veya (böyle bir arzuyu) gönüllerinizde gizlemenizde size bir günah yoktur. Allah, gerçekten sizin onları (nikâhlarına) ileride (tâlib olarak) anacağınızı bilmiştir; fakat meşrû' bir söz söylemeniz dışında, onlarla gizlice anlaşmayın! (Üzerinize farz olarak) yazılmış olan bekleme müddeti sona erinceye kadar da nikâh akdine azmetmeyin! Hem bilin ki gerçekten Allah, ...
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Sizden zevcelerini geride bırakarak vefat edenler, zevcelerinin bir seneye kadar evlerinden çıkarılmıyarak faydalandırılmalarını vârislerine vasiyyet etsinler. Bununla beraber onlar kendi arzularıyla çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru hare
ket
ten dolayı size günah yoktur. Allah, emrine aykırı hare
ket
edenlerden intikam alıcı ve kullarının işlerine hükmedicidir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Ve içinizden zevcelerini geri bırakarak vefat edecek olanlar, zevceleri için senesine kadar çıkarılmaksızın bir intifaı vasıyyet etmek var, bunun üzerine kendileri çıkarlarsa kendi haklarında yapdıkları meşru' bir hare
ket
ten dolayı size bir mes'uliyet yoktur, maamafih Allah azîzdir, hakîmdir...
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
İçinizden hanımlarını geride bırakarak ölüme yaklaşanlar, karılarının senesine kadar evden çıkarılmaksızın bakılması için bir mal vasiyet ederler. Bunun üzerine kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru bir hare
ket
ten dolayı size bir sorumluluk yoktur. Allah, çok güçlüdür, hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
İçinizden hanımlarını geride bırakarak vefat edecek olanlar, eşleri için senesine kadar evlerinden çıkarılmaksızın kendilerine yetecek bir malı vasiyet ederler. Bununla birlikte eğer kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında yaptıkları meşru bir hare
ket
ten dolayı size bir sorumluluk yoktur. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 243. Ayet:
Binlerce kisinin memle
ket
lerinden olum korkusuyla ciktiklarini gormedin mi? Allah onlara «Olun» dedi. Sonra onlari diriltti. Allah insanlara bol nimet verir, fakat insanlarin cogu sukretmezler....
Bəqərə Suresi, 243. Ayet:
Binlerce kişinin memle
ket
lerinden ölüm korkusuyla çıktıklarını görmedin mi? Allah onlara 'Ölün' dedi. Sonra onları diriltti. Allah insanlara bol nimet verir, fakat insanların çoğu şükretmezler....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Musa'dan sonra Israilogullarinin ileri gelenlerini gormedin mi? Peygamberlerinden birine, «Bize bir hukumdar gonder de Allah yolunda savasalim» demislerdi. «Ya savas size farz kilindiginda gitmeyecek olursaniz?» demisti. «Memle
ket
imizden ve cocuklarimizdan uzaklastirildigimiza gore niye Allah yolunda savasmiyalim?» demislerdi. Ama savas onlara farz kilininca, az bir kismi mustesna yuz cevirdiler. Allah zalimleri bilir....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Musa'dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi? Peygamberlerinden birine, 'Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım' demişlerdi. 'Ya savaş size farz kılındığında gitmeyecek olursanız?' demişti. 'Memle
ket
imizden ve çocuklarımızdan uzaklaştırıldığımıza göre niye Allah yolunda savaşmıyalım?' demişlerdi. Ama savaş onlara farz kılınınca, az bir kısmı müstesna yüz cevirdiler. Allah zalimleri bilir....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Ve kâle lehum nebiyyuhum inne âyete mulkihî en ye’tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum ve bakiyyetun mimmâ terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul melâikeh(melâi
ket
u), inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
lehum
: onlara
3.
nebiyyu-hum
: onların peygamberi
4.
inne
: muhakkak ki, şüphesiz
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberi onlara dedi ki: Gerçekten onun hükümdarlığının alameti size Tabut'un gelmesidir ki, onda Rabbınızdan bir «Sekine» ve Musa hanedanıyla Harun hanedanının ter
ket
tiklerinden bir kalıntı vardır. Melekler onu yüklenecektir. Şayet inananlardan iseniz; elbette bunda, sizin için kesin bir ayet vardır....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Tâlût, ordu ile hare
ket
edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Tâlût, orduyla hare
ket
e geçince dedi ki: Allah sizi bir ırmakla sınayacak. Kim o ırmağın suyundan içerse benden değil, onu tatmayan benden. Yalnız eliyle bir avuç su alana söz yok. Irmağa gelince hemen hepsi içti, içlerinden pek azı içmedi. Tâlût ve onunla berâber bulunan inananlar, o ırmağı geçince, bizim bugün Câlût'la ordusuna karşı duracak takatimiz yok dediler. Allah'a kavuşacaklarını umanlarsa nice azlık taife vardır ki dediler, Allah'ın izniyle çokluk taifeye üst olmuştur, Allah sabredenl...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Tâlût askerî erkânı ve ordusu ile hare
ket
edince: 'Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim o nehirden su içerse benden değildir. Kim de o sudan tatmazsa işte o bendendir. Ancak herkes eliyle bir avuç su içebilir.' dedi. İçlerinden pek azı hariç, o nehre varır varmaz nehirden su içtiler. Tâlût ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde, nehri geçmeyenler: 'Bizim bu gün Câlût ordusuna karşı duracak gücümüz yok' dediler. Allah’a kavuşacaklarına inanıp bilenler ise onlara: 'N...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Vaktaki Talut ordu ile hare
ket
etti, muhakkak, dedi: Allah sizi bir nehrile imtihan edecek, kim ondan içerse benden değil, kim onu tatmazsa işte o benden, ancak eliyle bir avuc alan müstesna, derken varır varmaz ondan içtiler, ancak içlerinden pek azı müstesna kaldılar, derken Talut ve maiyetinde iman edenler nehri geçtiler, o vakıt de «bizim bu gün Calut ile ordusuna takatımız yok» dediler, Allaha mülâki olacaklarına kani' olanlar ise şu cevabı verdiler «nice az bir cemiyet, çok bir cemiyete Al...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut ordusuyla hare
ket
ettiği zaman: «Allah sizi bir ırmakla deneyecek, kim ondan içerse benden değildir. Kim ondan tatmazsa işte o, bendendir, ancak eliyle bir avuç alanlara izin var.» dedi. Derken oraya varır varmaz pek azı hariç hepsi ondan içtiler. Talut ve beraberinde iman edenler ırmağı geçtiler. O zaman da: «Bizim bugün Calut ve ordusuyla savaşacak gücümüz yok.» dediler. Allah'a ulaşacaklarına inananlar: «Nice az bir topluluk, Allah'ın izniyle sayıca çok bir topluluğu yenmiştir. Allah sa...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut, ordu ile hare
ket
edince dedi ki: «Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır).» Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde. «Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok.» dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: «Nice a...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Vaktâ ki Tâlut, ordusu ile hare
ket
etti. Dedi ki: «Allah Teâlâ sizi bir ırmak ile imtihan edecektir. İmdi her kim ondan içerse benden değildir ve her kim ondan tatmazsa o şüphesiz bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan müstesna.» Fakat onlardan birazı müstesna olmak üzere hepsi de ondan içiverdiler. Vaktâ ki Tâlût ve maiyetindeki imân edenler ırmağı geçtiler. Dediler ki: «Bizim bugün Câlût ile ordusuna karşı takatimiz yok.» Allah Teâlâ'ya mülâki olacaklarına kani olanlar ise dediler ki: «Nice az ...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Talut ordusunu hare
ket
e geçirip sefere çıkınca askerlerine şöyle dedi: "Allah sizi, bir ırmakla imtihan edecektir: İmdi onun suyundan içen benden sayılmayacak; Sadece avucuyla aldığı miktar muaf olmak üzere, Kim onun suyunu içmezse o da benden sayılacaktır." Derken onların pek azı hariç, varır varmaz ondan içtiler. Talut ile yanındaki müminler ırmağı geçince O vakit beri yanda kalanlar "Bugün bizim Câlut ve ordusuna karşı duracak takatimiz yoktur" dediler. Ölümden sonra diriltilip Allah’ın huzur...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Kendisine Allah'ın saltanat verdiği kişinin, İbrahîm'le çekişmeye başladığını görmedin mi? O zaman İbrahîm, benim Rabbim diriltir, öldürür demişti. O, ben de diriltirim, öldürürüm dedi. İbrahîm dedi ki: Şüphe yok ki Allah, güneşi doğudan çıkarmada, sen batıdan doğdur. İnanmayan, bu söze şaşırıp kalmıştı. Allah zâlim kavmi doğru yola sev
ket
mez ki....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine zenginlik ve saltanat verdiği için, şımararak, Rabbi hakkında deliller getirerek İbrâhim’le tartışanı, diktatör Nemrud’u görmüyor musun? İbrahim: 'Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbim, hayat veren ve eceller gelince ölümü gerçekleştirendir' dedi. Nemrud: 'Ben de hayat veririm ve ölümü gerçekleştiririm' diye karşılık verdi. İbrâhim: 'Allah güneşi doğudan doğduruyor. Haydi sen de batıdan doğdur' dedi. Kulluk sözleşmesinde...
Bəqərə Suresi, 261. Ayet:
Mallarını Allah yolunda harcayanların misâli, yedi başak bitiren, her başağında yüz tane bulunan bir tohuma benzer. Allah dilediği kimseye (feyiz ve bere
ket
ini) kat kat artırır. Allah bol bol cömertçe verendir ; her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler), îmân ettiler
4.
lâ tubtılû
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, başa kakarak, yüze vurarak, gönül inciterek imanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızın, hayırlarınızın, boşa gitmesine sebep olmayın. Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve ahiret gününe inanmayıp da, insanlara gösteriş için malını harcayana benzemeyin. Böylelerinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz bir kayaya benzer. Sağanak halinde bir yağmur isabet edince onu çıplak bir kaya haline getirir. Böyle kimseler yaptıkları iyiliklerden dolayı,...
Bəqərə Suresi, 266. Ayet:
Sizden biriniz arzu edermi ki, hurmalardan ve üzümlerden bir bahçesi olsun; ağaçları altından ırmaklar aksın ve kendinin her türlü meyvaları orada bulunsun; böylece ona ihtiyarlık çöksün de elleri ve güçleri yetmez yavruları olsun; derken o geçim vasıtaları olan bahçeye ateşli bir bora isabet ediversin de o, yanıversin? (İşte, insanlar görsün diye yapılan ameller veya başa kakıp eziyetle verilen sadakalar da böyledir; riya sahibi, kendisine fayda verecek amel yaptığını zanneder. Fakat bahçeye is...
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, ribayı eksiltir (onun bere
ket
ini giderir) ve sadakayı artırır (onu bere
ket
lendirir). Ve Allah günahkâr kâfirlerin hiçbirini sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bere
ket
lendirir). Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi tü
ket
ir (Faiz karışan malın bere
ket
ini giderir), sadakaları ise bere
ket
lendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah eksilte eksilte fâizi mahveder, fâizli paranın ve fâiz gelirinin bere
ket
ini giderir. İmanda sadâkatin ve kemâlin ifadesi olan sadakaları, keffaretleri, vergileri, vicdanları, servetleri, sosyal bünyeleri arındıran zekâtları verilen malları bere
ket
lendirir. Allah inkârda, küfürde, bilerek günah işlemekte, nankörlükte ısrar edenleri sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi yok eder sadakaları ise bere
ket
lendirir. Allah iyice küfre dalan, günahların içine gömülen hiç bir kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi eksiltir, sadakalari bere
ket
lendirir. Allah pek nankor olan hicbir gunahkari sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi, bere
ket
ini gidererek hep azaltır; sadakaları ise bere
ket
lendirip arttırır. Hem Allah çok inkarcı hiçbir günahkârı sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi eksiltir, sadakaları bere
ket
lendirir. Allah pek nankör olan hiçbir günahkarı sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi tü
ket
ir (Faiz karışan malın bere
ket
ini giderir), sadakaları ise bere
ket
lendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bere
ket
lendirir. Allah günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah rıbânın bere
ket
ini tamaamen giderir, sadaka (sı verilen mal) lan ise artırır, Allah (haramı halâl tanımakda ısrar eden) çok kâfir, çok günahkâr hiç bir kimseyi sevmez. ...
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, fâizi (bere
ket
siz kılıp, onun karıştığı malı) mahveder; sadakaları ise bere
ket
lendirir. Ve Allah, azılı kâfir (fâizi helâl sayan), aşırı günahkâr (haram bildiği hâlde fâizde ısrâr eden) hiçbir kimseyi sevmez!...
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizli kazançları bere
ket
ten mahrum eder, ama karşılıksız yardımları kat kat arttırarak bere
ket
lendirir. Allah, inatçı nankörleri ve günahta ısrarlı olanları sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah fâizle kazanılanı eksiltir, bere
ket
ini tamamen giderir. Sadakası verilen malları ise artırır. Allah küfrân-ı nimette bulunan günahkâr hiç kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah, faizi eksiltir, sadakaları ise bere
ket
lendirir. Allah, hiç bir kafiri ve günahkarı sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizin bere
ket
ini eksiltir, zekât ve sadakaları ise nemalandırır. Hem Allah kâfirlikte ileri giden, günahta ısrarlı hiçbir kimseyi sevmez....
Bəqərə Suresi, 276. Ayet:
Allah faizi mahveder, sadakaları bere
ket
lendirir. Çünkü Allah nankörlükte ve günahta azıtanların hiçbirini sevmez....
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, namazları âdâbına riayet ederek, aksatmadan âşikâre kılanlar, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, bere
ket
e vesile olan zekâtı verenlerin ...
Bəqərə Suresi, 277. Ayet:
Îman eden, iyi iyi amel (ve hare
ket
) lerde bulunan, namazı (nı) dosdoğru kılan, bir de zekâtı (nı) veren kimseler (in, evet), onların Rableri indinde mükâfatları vardır. Onlara hiç bir korku yokdur, onlar mahzun da olacak değillerdir. ...
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Yok, eğer bu fâizi ter
ket
mezseniz bilin ki, Allah’a ve peygamberinize karşı harbe girmişsiniz. Eğer ribâ almaktan tevbe ederseniz ana paranız sizindir; ve böylece ne zâlim olursunuz, ne de zulme uğramış bulunursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Yok eğer fâizi ter
ket
mezseniz, bunun Allah'a ve Peygamber'ine açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer fâiz almaktan tevbe ederseniz, ana paranız yine sizindir. Böylece ne kimseye haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler, muayyen bir vâde ile birbirinize borçlandığınız zaman, onu yazın (sened yapın). Aranızda bir yazıcı da doğrulukla onu yazsın. Kâtip, Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde (başkasına ait) hak olan kimse, borcunu ikrar ederek yazdırsın ve Rabbi olan Allah’dan korksun, o hakdan (borcundan) hiç bir şeyi eksik etmesin. Eğer üzerine hak bulunan kimse (borçlu), akılsız, bunamış olursa, yahud kendisi söyleyip yazdıramıyacaksa velisi dosdoğru söyleyip y...
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey müminler, birbirinize belirli bir süre sonra ödenmek üzere borç verdiğiniz zaman bunu yazın. İçinizden biri bunu dürüst bir şekilde yazsın. Yazan kimse onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmayı ihmal etmesin. Bu hesabı yazıcıya borçlu taraf yazdırsın. Ama Rabbi olan Allah'tan korksun da bu hesabı yazdırırken hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu taraf aptal, zayıf ya da nasıl yazdıracağını bilmeyen biri ise yazdırma işlemini onun yerine dürüst bir şekilde velisi yapsın. Bu işleminize ...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
1.
ve in kuntum
: ve eğer siz, iseniz, olduysanız
2.
alâ seferin
: seferde, yolculukta
3.
ve lem tecidû
: ve bulamadınız
4.
kât...
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Ve eğer seferber iseniz bir yazıcı da bulamadınızsa o vakıt kabzedilmiş rehinler, yok birbirinize emin olmuşsanız kendisine inanılan adam Rabbı olan Allahtan korsun da üzerindeki emaneti te'diye etsin, bir de şehadeti
ket
metmeyin, onu kim
ket
mederse mutlak onun kalbi vebal içindedir ve Allah her ne yaparsanız bilir...
Bəqərə Suresi, 285. Ayet:
Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâi
ket
ihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru)....
Bəqərə Suresi, 285. Ayet:
1.
âmene
: îmân etti, inandı
2.
er resûlu
: resûl
3.
bi-mâ
: şeye
4.
unzile
: indirildi
...
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve, vel melâi
ket
u ve ulûl ilmi kâimen bil kıst(kıstı), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu). ...
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
1.
şehide allâhu
: Allah şahitlik etti, şehâdet etti
2.
enne-hû
: muhakkak ki o
3.
lâ ilâhe
: ilâh yoktur
4.
illâ huve
...
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah kendinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de adalet üzere hare
ket
ederek Allah'tan başka ilah olmadığına şahitlik ettiler. Yüce ve hikmet sahibi olan Allah'tan başka ilah yoktur....
Ali-İmran Suresi, 24. Ayet:
Bu hare
ket
leri, onların: "Bize, ateş sayılı birkaç günden başka dokunmayacak." demelerinden ileri gelmektedir. Uydurdukları şeyler, onları dinlerinde yanıltmıştır......
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Fe nâdethul melâi
ket
u ve huve kâimun yusallî fîl mihrâbi, ennallâhe yubeşşiruke bi yahyâ musaddikan bi kelimetin minallâhi ve seyyiden ve hasûran ve nebiyyen mines sâlihîn(sâlihîne). ...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
1.
fe nâdet-hu el melâi
ket
u
: bunun üzerine, melekler ona nida etti
2.
ve huve
: ve o
3.
kâimun yusallî
: ayakta namaz kılıyor
4.
...
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
Ve iz kâletil melâi
ket
u yâ meryemu innallâhastafâki ve tahhareki vestafâki alâ nisâil âlemîn(âlemîne). ...
Ali-İmran Suresi, 42. Ayet:
1.
ve iz kâlet
: ve demişdi
2.
el melâi
ket
u
: melekler
3.
yâ meryemu
: ey Meryem
4.
inne allâhe
: muhakkak ki Alla...
Ali-İmran Suresi, 45. Ayet:
İz kâletil melâi
ket
u yâ meryemu innallâhe yubeşşiruki bi kelimetin minh(minhu), ismuhul mesîhu îsebnu meryeme vecîhan fîd dunyâ vel âhıreti ve minel mukarrebîn(mukarrebîne). ...
Ali-İmran Suresi, 45. Ayet:
1.
iz kâlet
: demiş(ler)di
2.
melâi
ket
u
: melekler
3.
yâ meryemu
: ey Meryem
4.
inne allâhe
: muhakkak ki Allah
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ey Ehli kitab niçin hakkı batılla bulayorsunuz da hakkı
ket
mediyorsunuz? Halbuki bilib duruyorsunuz...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve lâ ye’murekum en tettehizûl melâi
ket
e ven nebiyyîne erbâbâ(erbâben), e ye’murukum bil kufri ba’de iz entum muslimûn(muslimûne). ...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
1.
ve lâ ye'mure-kum
: ve size emretmez
2.
en tettehizû
: edinmenizi
3.
el melâi
ket
e
: melekleri
4.
ve en nebiyyîne
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kitaplarında vasıfları belirtilen peygambere iman ettikleri halde, Muhammed’in Allah tarafından gönderilen hak peygamber olduğu bilgilerinin doğruluğunu göre göre, kendilerine apaçık âyetler deliller geldikten sonra, inkâr bataklığına giren kavimlere, yahudilere ve hristiyanlara Allah nasıl hidayeti, doğru yolu nasip eder? Allah küfrü imana tercih eden, Allah yoluna, Allah yolundaki faaliyetlere engel olan zâlim bir kavmi, bir toplumu doğru yola sev
ket
me lütfunda bulunmayacak....
Ali-İmran Suresi, 87. Ayet:
Ulâike cezâuhum enne aleyhim la’netallâhi vel melâi
ket
i ven nâsi ecmaîn(ecmaîne). ...
Ali-İmran Suresi, 87. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
cezâu-hum
: onların cezası
3.
enne aleyhim
: onların üzerine olması
4.
la'nete allâhi
: ...
Ali-İmran Suresi, 87. Ayet:
Onlar, ALLAH'ın, meleklerin ve insanların toplu lanetini hak
ket
mişlerdir....
Ali-İmran Suresi, 90. Ayet:
Kitaplarında vasıfları belirtilen peygambere iman ettikleri halde, Muhammed peygamber olarak görevlendirilince inkâra, küfre sapanların; sonra İslâm’ın ilerlemesinin, müslümanların gelişmesinin önünü kesme plânları yaparak savaş açan, küfürde ileri giden yahudilerin ve hristiyanların, küfür bataklığında kaldıkları müddetçe tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Onlar işte onlar, başlarına buyruk hare
ket
ederek, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin ta kendileridir....
Ali-İmran Suresi, 91. Ayet:
İnkar edip inkarcı olarak ölenler, dünya dolusu altını fidye olarak verseler dahi kendilerinden kabul edilmeyecektir. Onlar acıklı bir azabı hak
ket
tiler ve hiç bir yardımcıları da olmayacak....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İnne evvele beytin vudia lin nâsi lellezî bi bek
ket
e mubâreken ve huden lil âlemîn(âlemîne). ...
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
evvele beytin
: ilk ev
3.
vudia li en nâsi
: insanlar için vaz'edildi, yapıldı
4.
le ellezî
<...
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Şüphesiz, âlemlere bere
ket
ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Mekke'deki (Kâbe)dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Şüphesiz, âlemlere bere
ket
ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Mekke'deki (Kâbe)dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İnsanlar için kurulan ilk ev Mekke'deki bütün canlılar için bere
ket
ve hidayet kaynağı olan (Kâbe)dir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Unutmayın, insanlık için inşa edilen ilk mabed, Bekke'dekiydi: bere
ket
li ve bütün alemler için bir rehber(lik kaynağı),...
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Doğrusu insanlara (ma'bed olarak) ilk kurulan ev, Mekke'de olandır. Âlemlere uğur, bere
ket
ve hidâyet kaynağı olarak kurulmuştur....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
Şu bir gerçek ki, âlemlere bir bere
ket
kaynağı ve yol gösterici halinde insanlar için kurulan ilk ev Mekke'dekidir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık, Allah’a saygıyı çağrıştıran deliller, nişâneler ve Makam-ı İbrahim vardır. Oraya giren emniyet ve huzur bulur. Yoluna gücü yeten herkesin hac ibadetini ifa etme, hayır ve bere
ket
elde etme ümidiyle Beytullah’ı ziyareti Allah’ın insanlar, müslümanlar üzerindeki hakkıdır. Kim bu hakkı inkâr eder, tanımazsa Allah’ın azabından kurtulamaz. Bilmelidir ki, Allah insanlara, âlemlere muhtaç olmayacak kadar zengindir....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Onlardan, Allah'ın ipine sarılanlar ve insanların ipine yapışanlar [16] dışında kalanlara nerede bulunurlarsa bulunsunlar alçaklık damgası vurulmuştur. Onlar Allah'ın gazabını ha
ket
mişlerdir ve kendilerine miskinlik damgası da vurulmuştur. Onlar bunu Allah'ın ayetlerini inkâr ettikleri ve haksız yere peygamberleri öldürdükleri için hak ettiler. Karşı geldikleri ve taşkınlık ettikleri için bunu hak ettiler....
Ali-İmran Suresi, 112. Ayet:
Nerede bulunurlarsa bulunsunlar -ALLAH'ın ipine, ya da insanların ipine (sözleşmesine) sığınanlar hariç- horlandılar. ALLAH'ın gazabını hak
ket
tiler ve yoksulluğa mahkum edildiler. Zira onlar, ALLAH'ın ayetlerini inkar ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyorlardı. Tüm bunlar, karşı gelmeleri ve sınırı aşmalarının bir sonucu idi....
Ali-İmran Suresi, 113. Ayet:
Ama hepsi bir değil. Kitap ehlinden dosdoğru hare
ket
edip ibadetten vazgeçmeyen, geceleri secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okuyan bir bölük de var....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
Meselu mâ yunfikûne fî hâzihil hayâtid dunyâ ke meseli rîhin fîhâ sırrun esâbet harse kavmin zalemû enfusehum fe ehle
ket
hu ve mâ zalemehumullâhu ve lâkin enfusehum yazlımûn(yazlımûne)....
Ali-İmran Suresi, 117. Ayet:
1.
meselu
: misal, durum
2.
mâ yunfikûne
: infak edilen şeyler
3.
fî
: içinde, ...de
4.
hâzihi el hayâti ed dunyâ
...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa onları üzer ve kederlendirir. Başınıza bir felâ
ket
gelirse, onunla ferahlanır ve sevinç duyarlar. Eğer siz, sabırlı olur da korunursanız, onların hileleri size hiç bir zarar veremez. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını ilmi ile kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Sizlere bir iyilik dokunursa; bu onları, üzer. Ama başınıza bir fela
ket
gelirse; buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız, onların hilesi size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz ki, Allah, onların yaptıklarını kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 124. Ayet:
İz tekûlu lil mu’minîne e len yekfiyekum en yumiddekum rabbukum bi selâseti âlâfin minel melâi
ket
i munzelîn(munzelîne)....
Ali-İmran Suresi, 124. Ayet:
1.
iz tekûlu
: diyordun
2.
li el mu'minîne
: mü'minlere
3.
e len yekfiye-kum
: size kâfi gelmiyor mu?
4.
en yumidde-kum
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
Belâ in tasbirû ve tettekû ve ye’tûkum min fevrihim hâzâ yumdidkum rabbukum bi hamseti âlâfin minel melâi
ket
i musevvimîn(musevvimîne). ...
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
1.
belâ
: (olumsuz soruya, olumlu cevap verirken kullanılır) evet, hayır, bilakis
2.
in tasbirû
: eğer siz sabrederseniz
3.
ve tettekû
: ve takva sahibi olursanız
Ali-İmran Suresi, 136. Ayet:
Onlarin hare
ket
lerinin karsiligi Rablerinden bagislanma ve altlarindan irmaklar akan, icinde temelli kalacaklari cennetlerdir. Iyi davrananlarin ne guzel ecri vardir!...
Ali-İmran Suresi, 136. Ayet:
Onların hare
ket
lerinin karşılığı Rablerinden bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlerdir. İyi davrananların ne güzel ecri vardır!...
Ali-İmran Suresi, 148. Ayet:
Nihayet Allah onlara hem dünyâ ni'metini, hem âhiret sevabının güzelliğini verdi. Allah iyi hare
ket
edenleri sever. ...
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
O anda boyuna uzaklaşıyor, hiç kimseye bakmıyordunuz bile. Peygamberse arkanızdan sizi çağırıp durmadaydı. Tanrı, elinizden çıkana hayıflanmayasınız, gelip çatan felâ
ket
lerden mahzun olmayasınız diye sizi, gam üstüne gam vererek cezalandırdı ve Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
O zaman gerideki birlik içinde, muharebe meydanını ter
ket
meyen Allah’ın Rasulü, arkanızdan sizi düşmanla savaşa çağırdığı halde, siz korkudan kaçarak vadinin yamaçlarına tırmanıyor, savaş alanından uzaklaşıyor, kimseyle ilgilenmiyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Allah size keder üstüne keder verdi ki, ne elinizden giden zafer ve ganimete, ne de başınıza gelen hezimete, kayıplarınıza üzülmeyesiniz. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
Hani siz durmadan uzaklaşıyor; hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Peygamber de arkanızdan sizi çağırıp dokunan felâ
ket
e üzülmeyesiniz diye, Allah (bunun dışında) keder üstüne keder verdi size. Allah yaptıklarınızdan haberlidir....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
O sırada siz sürekli uzaklaşıyor ve dönüp bakmıyordunuz. Peygamber ise arkanızdan sizleri çağırıp duruyordu. Bunun üzerine Allah, ne elinizden kaçırdığınız zafere ne de başınıza gelen fela
ket
e üzülmeyesiniz diye, kederden kedere uğrattı. Allah ne yaptığınızı biliyor....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
O vakit siz savaş meydanından hızla uzaklaşıyor, Dönüp hiç kimseye bakmıyordunuz. Peygamber ise peşinizden sizi çağırıp duruyordu. Bunun üzerine Allah, keder üzerine keder vererek sizi cezalandırdı. Allah’ın sizi affetmesi, ne elinizden gidene, ne de başınıza gelen felâ
ket
e esef etmemeniz içindir. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin ardından Allah üzerinize bir güven, içinizden bir kısmını saran ağır bir uyku indirdi. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir grup da, Allah’a karşı haksız yere İslâm dışı, cahiliyet devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar: 'Yönetimde sözümüz mü geçiyor ki? Tedbir konusunda bizim görüşümüz mü alındı ki? Beklenilen zaferden, ganimetten bize bir pay mı var ki? Bizim elimizden bir şey mi gelir ki?' mânâlarına gelen lastikli, tarizli sözler söylüyorlardı. Sen: 'Zafer, üstünlük ta...
Ali-İmran Suresi, 155. Ayet:
İki topluluğun karşılaştığı gün içinizden yüz çevirenler, şüphe yok ki bâzı hare
ket
leri yüzünden Şeytan'a kapılmışlardı, fakat andolsun ki Allah onları bağışladı ve şüphe yok ki Allah, suçları örter ve ceza vermede acele etmez....
Ali-İmran Suresi, 155. Ayet:
Uhut’ta iki ordu karşılaştığı gün, sizden uzaklaşarak, başına buyruk hare
ket
edenleri, sırf işledikleri bazı hatalar yüzünden şeytan yerlerinden kaydırdı, ayırdı. Yine de Allah onları sorgusuz sualsiz affetti. Allah kullarını daima koruma kalkanına alır, çok bağışlayıcı, kudretli, âdil ve müsamahakârdır, fırsatlar ve imkânlar tanır....
Ali-İmran Suresi, 155. Ayet:
Uhud savaşında iki ordu karşılaştığı gün içinizden arka çevirip geri dönenler (var ya!), hakikaten onları, Peygamberin emrine aykırı hare
ket
etmeleri yüzünden, şeytan kaydırmak istedi. Bununla beraber (tevbe ettiklerinden) Allah onları bağışladı. Gerçekten Allah çok bağışlayıcıdır, azâbı geciktiricidir....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Ancak Allah'ın rahmetiyledir ki, sen onlara yumuşak (ve hoşgörüyle) davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, elbette etrafından dağılır, giderlerdi. O halde onları affet, onlar için istiğfarda bulun, (dünya) işiyle ilgili hususlarda onlara danış (görüşlerini al). (Bu yoldan hare
ket
le) azmettiğin zaman artık Allah'a güvenip dayan. Çünkü Allah kendisine güvenip dayananları sever....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Ve (ey Peygamber,) senin izleyicilerine yumuşak davranman, Allah'ın rahmetinin bir eseriydi. Zira, eğer onlara karşı kırıcı ve sert olsaydın, doğrusu senden koparlardı. Artık onları bağışla ve affedilmeleri için dua et. Ve toplumu ilgilendiren her konuda onlarla müşavere et; sonra bir hare
ket
tarzına karar verince de Allah'a güven: Zira Allah, O'na güven duyanları sever....
Ali-İmran Suresi, 165. Ayet:
Başlarına iki misli olarak gelen felâ
ket
e siz de uğrayınca, bu da nereden dediniz. De ki: Bu, sizin katınızdan geldi ve Allah'ın, şüphe yok ki her şeye gücü yeter....
Ali-İmran Suresi, 165. Ayet:
Hâl böyle iken, düşmanlarınızın başına iki mislini getirdiğiniz bir bela sizin başınıza gelince: "Bu nereden geldi?" mi diyorsunuz? De ki: "Bu felâ
ket
sizin yüzünüzdendir." Muhakkak ki Allah her şeye kadirdir....
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen felâ
ket
de Allah'ın izniyle olmuştur. Bu, mümin olanları ortaya çıkarması içindi....
Ali-İmran Suresi, 173. Ayet:
Onlar ki insanlar kendilerine, 'Halk size karşı birleşip hare
ket
e geçmis; korkun onlardan,' dediklerinde, bu onların ancak imanını arttırır ve şöyle derler: 'Bize ALLAH yeter; o ne güzel Koruyucudur.'...
Ali-İmran Suresi, 174. Ayet:
Ve sonunda kendilerine bir kötülük dokunmadan Allah'ın (selâmet ve gönül yatıştırıcı) nîmetiyle ve fazl-u keremiyle geri döndüler; Allah'ın rızası doğrultusunda hare
ket
edip O'na uydular. Allah çok büyük fazl-u kerem sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 183. Ayet:
O Yahûdiler şöyle dediler: “- Gökten mucize olarak gelecek ateşin yiyip tü
ket
eceği bir kurban getirinceye kadar hiç bir Peygambere iman etmememizi Allah bize emretti.” (Rivayet edildiğine göre İsrailoğulları kurban eti yemezler ve kurban ettikleri hayvanın etini çatısız bir eve korlardı. Zamanın peygamberi orada dua yapardı. Halk da dışarda duanın kabulünü beklerdi. Gökten beyaz bir ateş gelip o kurbanı yakardı ve bu onun kabulüne bir alâmet sayılırdı). De ki:”- Size, benden önce bir çok peygamb...
Ali-İmran Suresi, 187. Ayet:
Vaktile Allah kendilerine kitab verilen okur yazarların şöyle misakını aldı: celâlim hakkı için onu nâsa anlatacaksınız,
ket
metmeyeceksiniz, derken onlar onu omuzlarının arkasına attılar da mukabilinde biraz para aldılar, bakın ne kötü alış veriş...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Bunun üzerine Rableri onların dualarını kabul etti, dileklerini yerine getirdi. 'Ben, erkek olsun, kadın olsun, aynı insanlık ailesine mensup ve eşit olduğunuz için, sizden, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlerin, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanların, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanların, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işle...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri dualarini kabul etti: «Birbirinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadin olsun, is yapanini isini bosa cikarmam. Hicret edenlerin, memle
ket
lerinden cikarilanlarin, yolumda ezaya ugratilanlarin, savasan ve oldurulenlerin gunahlarini elbette ortecegim. And olsun ki, Allah katindan bir nimet olarak, onlari iclerinden irmaklar akan cennetlere koyacagim. Nimetin guzeli Allah katindadir"....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri dualarını kabul etti: 'Birbirinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadın olsun, iş yapanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, memle
ket
lerinden çıkarılanların, yolumda ezaya uğratılanların, savaşan ve öldürülenlerin günahlarını elbette örteceğim. And olsun ki, Allah katından bir nimet olarak, onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Nimetin güzeli Allah katındadır'....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Allah da onların duasına karşılık verdi: -Ben, sizden erkek veya kadın hiç bir çalışanın amelini zayi etmem, siz birbirinizdensiniz. Hicret edenler, memle
ket
lerinden çıkarılanlar, benim yolumda işkence edilenler, savaşan ve öldürülenlerin, elbette günahlarını örteceğim ve onları alt taraflarından ırmakların aktığı cennetlere girdireceğim. Allah katından bir mükafat olarak... Mükafatın en güzeli Allah katındandır....
Nisa Suresi, 2. Ayet:
O halde yetimlere mallarını verin, (kendi) değersiz malları(nızı) (onlara ait) güzel şeyler ile değiştirmeyin ve onların mallarını kendi mallarınız ile birleştirerek tü
ket
meyin. Bu, doğrusu büyük bir suçtur....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Ve in hıftum ellâ tuksitû fîl yetâmâ fenkihû mâ tâbe lekum minen nisâi mesnâ ve sulâse ve rubâa, fe in hıftum ellâ ta’dilû fe vâhideten ev mâ mele
ket
eymânukum. Zâlike ednâ ellâ teûlû....
Nisa Suresi, 3. Ayet:
1.
ve in hıftum
: ve eğer korkarsanız
2.
ellâ
: ... olmama, ... olamama
3.
tuksitû
: adaletle davranmanız
4.
fî
: ...
Nisa Suresi, 3. Ayet:
Eğer gözetiminiz altındaki yetim kızları ile evlendiğiniz takdirde onların haklarını gerektiği gibi gözetemeyeceğinizden korkarsanız size nikahı düşen kadınlardan ikisi, üçü ya da dördü ile evlenebilirsiniz. Ama eğer onlar arasında adil davranamayacağınızdan korkarsanız tek kadınla evleniniz, ya da eliniz altındaki cariye ile yetininiz. Haksızlığa düşmemeniz için en uygun hare
ket
budur....
Nisa Suresi, 5. Ayet:
Allah’ın geçiminize dayanak olarak verdiği mallarınızı, akılsızlara, lüzumsuz, faydasız yerlere harcayan sefihlere vermeyin. O mallarla onların geçimlerini sağlayın, onların üstünü başını alın, onlara İslâmî kurallarla örtüşen, örfe uygun güzel, neza
ket
li sözler söyleyin, güzel vaatlerde bulunun....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri, evlenme çağına gelinceye kadar gözetin ve denetleyin. Onlarda bir olgunlaşma hissettiğinizde hemen mallarını kendilerine teslim edin, büyüyüp ellerine alacaklar diye o malları israfla yemeye kalkmayın. İhtiyacı olmayan tenezzül etmesin. Muhtaç olan da örfe uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğiniz zaman karşılarında şahit bulundurun. Hesabınızı doğru tutmak için Allah'ın hare
ket
lerinizi hesaba çekmesi yeter!...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
(Sorumluluğunuz altındaki) yetimleri evlenebilecekleri yaşa gelinceye kadar deneyin; sonra aklen olgunlaştıklarını tesbit ederseniz, mallarını onlara iade edin; (sakın,) onlar büyümeden önce, aceleyle ve müsrifçe harcayarak mallarını tü
ket
meyin. Zengin olan kimseyi (vesayeti altındakinin malından) tamamen uzak tutun. Fakiri ise ondan uygun bir şekilde istifade ettirin. Mallarını kendilerine teslim ettiğinizde, onlar adına şahitler bulundurun ve (unutmayın ki) nihai hesap sorucu olarak Allah kafi...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri evlenme çağına varıncaya kadar gözetip deneyin. Akılca olgunlaştıklarını görürseniz mallarını kendilerine teslim edin. Büyüyünce ellerine alacakları düşüncesiyle o malları israfla tü
ket
meyin. İhtiyacı olmayan veli, yetim malına tenezzül etmesin. Muhtaç olan ise meşrû sûrette, ihtiyaç ve emeğine uygun olarak yararlansın. Onlara mallarını teslim ettiğinizde bunu şahitlerle tesbit ettirin. Allah hesab sorandır ve O’nun hesap sorması kâfidir....
Nisa Suresi, 22. Ayet:
Geçmiş uygulamalar bir yana, bundan böyle babalarınızın evlenmiş olduğu kadınlar ile evlenmeyiniz. Bu bir edepsizlik, iğrenç bir hare
ket
ve son derece çirkin bir gelenektir....
Nisa Suresi, 24. Ayet:
Vel muhsanâtu minen nisâi illâ mâ mele
ket
eymânukum, kitâballâhi aleykum, ve uhille lekum mâ varâe zâlikum en tebtegû bi emvâlikum muhsinîne gayra musâfihîn(musâfihîne). Fe mâstemta’tum bihî minhunne fe âtûhunne ucûrehunne farîdah(farîdaten). Ve lâ cunâha aleykum fîmâ terâdaytum bihî min ba’dil farîdah(farîdati). İnnallâhe kâne alîmen hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 24. Ayet:
1.
ve el muhsanâtu
: ve evli kadınlar
2.
min en nisâi
: kadınlardan
3.
illâ
: hariç, ...'den başka
4.
mâ mele
ket
:...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
Ve men lem yestetı’ minkum tavlen en yenkıhal muhsanâtil mu’minâti fe min mâ mele
ket
eymânukum min feteyâtikumul mu’minât(mu’minâti). Vallâhu a’lemu bi îmânikum. Ba’dukum min ba’d(ba’dın), fenkihûhunne bi izni ehlihinne ve âtûhunne ucûrehunne bil ma’rûfi muhsanâtin gayra musâfihâtin ve lâ muttehızâti ahdân(ahdânin), fe izâ uhsinne fe in eteyne bi fâhışetin fe aleyhinne nısfu mâ alâl muhsanâti minel azâb(azâbi). Zâlike li men haşiyel anete minkum. Ve en tasbirû hayrun lekum. Vallâhu gafûrun rahîm...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
1.
ve men
: ve kim, kimin
2.
lem yestetı'
: gücü yetmez
3.
min-kum
: sizden, içinizden
4.
tavlen
: güç, bolluk, ze...
Nisa Suresi, 31. Ayet:
Eğer yasaklandığınız günahların büyüklerinden uzak kalırsanız, diğer kötülüklerinizi örteriz ve sizi nimet ve bere
ket
dolu bir varış yerine ulaştırırız....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah’ın, lütufta bulunarak, birbirlerine üstün olmasına vesile kıldığı özellikleri, ailenin nafakasını ve ihtiyaçlarını kendi mallarından karşılamaları, mallarından karşılık beklemeden, gönüllü harcamaları sebebiyle erkekler, hanımları üzerinde, ailede, aileyi ayakta tutmakla, eğitimlerini, gelişmelerini, aile fertlerinin İslam’da sebatını temin ile mükellef; denetleyerek sorumluluklarının gereğini yapmalarını sağlayan, hizmet eden, ailede işleyen, kalıcı bir düzen kuran, sorumlu meşrû bir otor...
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Va’budûllâhe ve lâ tuşrikû bihî şeyen ve bil vâlideyni ihsânen ve bizil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vel câri zil kurbâ vel câril cunubi ves sâhıbi bil cenbi vebnis sebîli, ve mâ mele
ket
eymânukum. İnnallâhe lâ yuhıbbu men kâne muhtâlen fehûrâ(fehûran)....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
1.
va'budû (ve u'budû)
: ve kul olun
2.
allâhe
: Allah
3.
ve lâ tuşrikû
: ve ortak koşmayın
4.
bi-hi
: ona
Nisa Suresi, 37. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar
2.
yebhalûne
: cimrilik ederler
3.
ve ye'murûne
: ve emrederler
4.
en nâse
: insanlar
Nisa Suresi, 42. Ayet:
İşte o gün öyle arzu edecek o küfredib Peygambere asî olanlar ki keşke hâk ile yeksan edilselerdi de Allaha bir sözü
ket
metmeselerdi...
Nisa Suresi, 44. Ayet:
Bu mükemmel kutsal kitaptaki bir kısım emir ve hükümleri uygulamakla sorumlu tutulan ehl-i kitap âlimlerini görmüyor musun? Dalâleti, bozuk düzeni, başlarına buyruk yaşamayı, kendilerine belâ olarak satın alıyorlar, sizin de doğru yoldan uzaklaşmanızı, başınıza buyruk hare
ket
ederek dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihinizi istiyorlar....
Nisa Suresi, 57. Ayet:
Îman edib de güzel amel (ve Hare
ket
) lerde bulunanları ise — içinde ebedî kalıcılar olmak üzere — altından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada (her şeyden) temizlenmiş zevceler onların. Onları bir koyu gölgeye sokacağız. ...
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey inananlar, Allah'a, peygambere ve içinizden emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara itaat edin. Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilâfa düştünüz mü o hususta Allah'a ve Peygambere mürâcaat edin; bu hare
ket
, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir....
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Elleriyle hazırladıkları bir felâ
ket
e uğrayınca da halleri nice olur? Sonra sana gelirler Allah'a yemin ederek ve biz, ancak iyilik etmek, ara bulmak istedik diyerek....
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felâ
ket
gelince hemen, biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik, diye yemin ederek sana nasıl gelirler!...
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Daha önce yaptıkları kötülükler, işledikleri günahlar yüzünden başlarına bir felâ
ket
gelince, cezaya maruz kaldıklarında, nasıl da sana gelirler. Allah’a yeminler ederek: 'Biz sadece iyilik etmek, müslümanlara hizmette bulunmak ve uyum sağlamak istedik' derler....
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felâ
ket
gelince hemen, biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik, diye yemin ederek sana nasıl gelirler!...
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Ya kendi yaptıkları yüzünden başlarına bir fela
ket
geldiği zaman durumları nasıl olur? Sonra gelmişler bir de sana: «Vallahi, muradımız sırf bir iyilik yapmak ve ara bulmaktan ibaretti.» diye yemin ediyorlar....
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Ya nasıl, elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir fela
ket
gelince, hemen sana geldiler de: «Biz sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik.» diye Allah'a yemin ediyorlar....
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Önce elleriyle (ihtiyârlariyle) yapdıkları (fenalıklar) yüzünden onlara bir belâ çatdığı zaman (halleri) nice olur? (Onlar böyle bir felâ
ket
e uğradıkdan) sonra «Biz iyilikden ve ara bulmakdan başka bir şey arzu etmedik» diye, Allaha andederek, sana geleceklerdir. ...
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Fakat bu dünyada yaptıkları yüzünden (Hesap Günü) başlarına fela
ket
geldiğinde ne olacak (onların hali); o zaman sana gelip Allaha yeminle, "Bizim niyetimiz, iyilik yapmak ve uyum sağlamaktan başka bir şey değildi" (diyecekler)?...
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Ellerinin yaptığının cezası olarak başlarına bir fela
ket
gelince, (onların halleri) nice olur? Sonra sana gelirler de: “Biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik. ” diye Allah'a yemin ederler....
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Ya nasıl, elleriyle yaptıkları (kötülükler) yüzünden başlarına bir felâ
ket
gelince, hemen sana gelirler: "Biz sadece iyilik etmek ve uzlaştırmak istedik." diye Allah'a yemin ederler?...
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Ve lev ennâ
ket
ebnâ aleyhim enıktulû enfusekum evihrucû min diyârikum mâ fealûhu illâ kalîlun minhum. Ve lev ennehum fealû mâ yûazûne bihî le kâne hayran lehum ve eşedde tesbîtâ(tesbîten)....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer, ... olsa
2.
ennâ
: biz ... olduk
3.
ket
ebnâ
: yazdık
4.
aleyhim
: onların üzerine, onlara
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Eğer biz o münafıklara: “- Nefislerinizi cihad için öldürün, yahut yurdlarınızdan çıkın” diye bir farziyyet yükleseydik, içlerinizden pek azı müstesna, onu yapmazlardı. Onlar kendilerine öğüt verilen şeyleri yerine getirseydiler elbette bu, haklarında çok hayırlı ve imanlarını kökleştirme bakımından sağlam bir hare
ket
olurdu....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
sayet onlara «Kendinizi oldurun» yahut «Memle
ket
inizden cikin» diye emretmis olsaydik, pek azindan baskalari bunu yapmazlardi. Kendilerine verilen ogudu yerine getirmis olsalardi onlar icin daha iyi ve daha saglam olurdu....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Şayet onlara 'Kendinizi öldürün' yahut 'Memle
ket
inizden çıkın' diye emretmiş olsaydık, pek azından başkaları bunu yapmazlardı. Kendilerine verilen öğüdü yerine getirmiş olsalardı onlar için daha iyi ve daha sağlam olurdu....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Eğer onlara nefislerinizi öldürün veya «diyarınızdan çıkın» diye yazsa idik pek azından ma'dası onu yapmazlardı, fakat kendilerine va'zolunanı yapsalardı elbette haklarında çok hayırlı ve payidar kılmak i'tibarile de en sağlam bir hare
ket
olurdu...
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Eğer onlara: «Nefislerinizi öldürün!» veya «Yurdunuzdan çıkın!» diye teklif etmiş olsaydık -pek azı hariç- bunu yapmazlardı. Fakat kendilerine öğütleneni yapsalardı, elbette haklarında çok hayırlı ve inançları ebedileştirmek itibariyle de en sağlam bir hare
ket
olurdu....
Nisa Suresi, 66. Ayet:
Şayet onlara; Kendinizi feda edin, yahut memle
ket
inizden çıkın, diye emretmiş olsaydık, pek azı müstesna bunu yapmazlardı. Kendilerine öğüt verilen şeyleri yerine getirseydiler elbette bu; haklarında çok hayırlı ve payidar olma açısından daha sağlam olurdu....
Nisa Suresi, 71. Ayet:
'Ey iman edenler, düşmana karşı her türlü savunma tedbirinizi alın. Ya peşpeşe küçük birlikler halinde hızlı hare
ket
edin veya topyekün evlerinizden fırlayarak seferber olun.'...
Nisa Suresi, 71. Ayet:
İnananlar! Tetikte durun. Bölük bölük ya da topluca hare
ket
e geçin....
Nisa Suresi, 71. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! hazırlığınızı görün de müfrezeler hâlinde hare
ket
e gelin yâhud toplu olarak seferber olun...
Nisa Suresi, 71. Ayet:
Ey iman edenler, hazırlığınızı yapın da müfrezeler halinde hare
ket
e geçin, yahut toplu olarak seferber olun!...
Nisa Suresi, 71. Ayet:
Ey iman edenler! Düşmana karşı her türlü savunma tedbirinizi alınız. Onlara karşı ya küçük birlikler halinde hare
ket
ediniz veya topyekün seferber olunuz....
Nisa Suresi, 71. Ayet:
Ey inananlar! Savunma tedbirlerinizi alın. Gerektiğinde de bölükler halinde hare
ket
geçin yahut toplu halde savaşa çıkın....
Nisa Suresi, 72. Ayet:
İçinizde mutlaka ağır davranan olacak ve size bir felâ
ket
gelip çatınca da diyecek ki: Allah, gerçekten de bana lütfetti de o zaman, onlarla berâber bulunmadım....
Nisa Suresi, 72. Ayet:
İçinizden bazıları vardır ki (cihad konusunda) pek ağırdan alırlar. Eğer size bir felâ
ket
erişirse: "Allah bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım" der....
Nisa Suresi, 72. Ayet:
İçinizden bazıları cihad konusunda kesinlikle ağırdan alırlar, ayak sürürler. Eğer sizin başınıza bir felâ
ket
gelirse: 'Allah bana lütfetti de, onlarla beraber bulunmadım' der....
Nisa Suresi, 72. Ayet:
Gerçek sizden öylesi (münafık) vardır ki, ağır alacaktır. Eğer size bir felâ
ket
gelirse diyecek ki: “- Doğrusu Allah bana ihsan etti. Çünkü onlarla beraber savaşta bulunmadım.”...
Nisa Suresi, 72. Ayet:
İçinizden bazıları vardır ki (cihad konusunda) pek ağırdan alırlar. Eğer size bir felâ
ket
erişirse: «Allah bana lütfetti de onlarla beraber bulunmadım» der....
Nisa Suresi, 72. Ayet:
Bununla beraber içinizden öylesi vardır ki, her halde ağırdan alacaktır. Eğer size bir fela
ket
isabet ederse: «Gerçekten Allah bana lütfetti de, onlarla birlikte bulunmadım.» der....
Nisa Suresi, 72. Ayet:
Aranızda mutlaka geride kalanlar olacak ve o zaman, başınıza bir fela
ket
geldiğinde, "Onlarla birlikte bulunmamız Allahın bize bir lütfudur!" diyecekler....
Nisa Suresi, 72. Ayet:
Aranızda öylesi vardır ki, işi ağırdan alır. Başınıza bir felâ
ket
gelirse der ki: "Neyse ki, Allah bana lutfetti de onlarla beraber çıkmadım."...
Nisa Suresi, 72. Ayet:
İçinizden bir kısmı var ki, pek ağır davranır. Eğer size bir felâ
ket
erişirse: "Allâh bana lutfetti de onlarla beraber bulunmadım." der....
Nisa Suresi, 75. Ayet:
Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memle
ket
ten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?...
Nisa Suresi, 75. Ayet:
Nerde kaldı müslümanlığınız, niçin Allah’ın emrinden uzak duruyor: 'Ey Rabbimiz, bizleri, idarecileri baskı, zulüm ve işkence yapan bu memle
ket
ten çıkar, özgürlüğümüze kavuştur, bize tarafından idareciler, sahipler, koruyucular gönder, bize katından yardım edenler yolla' diye yalvarıp duran, temel hak ve hürriyetleri kısıtlanmış, baskıcı, zâlim idareler altında ezilen çaresiz erkeklerin, kadınların ve çocukların kurtarılması uğrunda, Allah yolunda, İslâm uğrunda ordular yola çıkarmıyor, savaşmıy...
Nisa Suresi, 75. Ayet:
Size ne oluyor ki, Medine’ye hicret edemiyerek, Mekke’de biçare kalıp: “- Ey Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan şu memle
ket
ten çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklar uğruna Allah yolunda düşmanla çarpışmıyorsunuz?...
Nisa Suresi, 75. Ayet:
Hem siz neyinize çarpışmayasınız? Allah yolunda ve o zebun edilmiş erkekler, kadınlar, yavrular uğurunda ki «yarebbena, bizleri bu ahalisi zâlim memle
ket
ten çıkar, tarafından bize bir sahib gönder, tarafından bize bir yardımcı gönder!» diye yalvarıb duruyorlar....
Nisa Suresi, 75. Ayet:
Hem size ne oluyor da Allah yolunda ve: «Ey bizim Rabbimiz, bizleri halkı zalim olan bu memle
ket
ten çıkar, tarafından bize bir sahip gönder ve yine tarafından bize bir yardımcı gönder.» diye yalvarıp duran o ezilmiş erkekler, kadınlar ve yavrular uğrunda çarpışmıyorsunuz?...
Nisa Suresi, 75. Ayet:
Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: «Ey Rabbimiz! bizleri bu halkı zâlim olan memle
ket
ten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder» diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?...
Nisa Suresi, 75. Ayet:
Size ne oluyor ki Allah yolunda - ve acz-ü ıztırab içinde bırakılıb: «Ey Rabbimiz, bizi ahâlîsi zaalim olan şu memle
ket
den (kurtarıb) çıkar, bize tarafından bir saahib gönder, bize katından bir yardımcı yolla» diyen erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda düşmanla çarpışmıyorsunuz? ...
Nisa Suresi, 75. Ayet:
Size ne oluyor ki Allah yolunda ve çaresizlik içinde bırakılan:"Ey büyük Rabbimiz! Ahalisi zalim olan şu memle
ket
ten bizi kurtarıp çıkar. Tarafından bir sahip gönder, katından bir yardımcı yolla!" diye yalvarıp yakaran bir kısım erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda düşmanla çarpışmıyorsunuz?...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
E lem tera ilâllezîne kîle lehum kuffû eydiyekum, ve ekîmus salâte ve âtûz zekât(zekâte), fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu izâ ferîkun minhum yahşevnen nâse ke haşyetillâhi ev eşedde haşyeh(haşyeten), ve kâlû rabbenâ lime
ket
ebte aleynâl kıtâl(kıtâle), lev lâ ahhartenâ ilâ ecelin karîb(karîbin). Kul metâud dunyâ kalîl(kalîlun), vel âhıratu hayrun li menittekâ ve lâ tuzlemûne fetîlâ(fetîlen)....
Nisa Suresi, 77. Ayet:
1.
e
: mı?
2.
lem tera
: görmedin
3.
ilâ
: ...'i, ...'e
4.
ellezîne
: onlar, ... olanlar
...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine: 'Müşriklerle fiilî çatışmaya girmekten kaçının, savaşı aklınızdan çıkarın, namazı âdâbına riayet ederek, aksatmadan kılın, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, bere
ket
e vesile olan zekâtı verin' denilen kimseleri görmüyor musun? Kendilerine savaşmak, yazılı emir halinde farz kılınınca, onlardan bir grup, Allah’tan korkar gibi, yahut daha fazla bir korku ile insanlardan korkuyorlar. 'Rabbimiz, savaşı bize niçin yazılı bir emir haline getirdin? Ne olurdu bize azıcık b...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Her nerede olsanız olun, ölüm size yetişir, göklere yükselmiş burçlarda da olsanız. Bununla beraber kendilerine bir güzellik erişti mi «Bu Allah'tandır» diyorlar, bir fela
ket
dokundu mu «Bu sendendir» diyorlar. De ki: «Hepsi Allah'tandır!» Fakat niye bu adamlar söz anlamaya çalışmıyorlar?...
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Hem o münafıklara, iman ordusunun zafer ve felâ
ket
ine dair eminlik veya korku haberi geldiği zaman, onu yayarlar (ortalığı telâşa verirler). Halbuki o haberi, Peygambere ve mü’minlerden kumandanlara iletseler, elbette onun yayılıp yayılmaması gerektiğini onlardan öğrenirlerdi. Eğer Allah’ın nimet ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız müstesna, muhakkak şeytana uymuş gitmiştiniz....
Nisa Suresi, 84. Ayet:
O halde Allah yolunda savaş. Sen ancak kendinden sorumlusun. Mü'minleri de savaşa teşvîk et. Ola ki Allah, o inkarcıların kuvvet ve saldırısını önler. Allah'ın kuvvet ve saldırısı ise elbette daha şiddetlidir. (Saldırganları) uzaklaştırıp (onlara hak
ket
tikleri) cezayı vermesi de daha ağırdır....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Sizin de, kendileri gibi, kulluk sözleşmenizdeki ortak taahhütlerinizi, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincinizi şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar etmenizi, küfre saplanmanızı istediler ki, onlarla müsavi olasınız. Onlar Allah yolunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memle
ket
lerinden özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret edinceye kadar, onlardan hiçbirini, kamu görevlerini icraya yetkili kılmayın, candan dost, müttefik edinmeyin. ...
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Sizin de kendileri gibi inkar etmenizi istediler ki onlarla bir olasınız. ALLAH yolunda hare
ket
e geçinceye kadar onlardan kimseyi dost edinmeyin. Size karşı dönerlerse onları yakalayın, onları bulduğunuz yerde öldürün. Onları ne dost ne de yardımcı edinmeyin;...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
- Ey iman edenler, Allah yolunda savaş için sefere çıktığınızda teenni ile (aceleye kapılmadan) hare
ket
edin; size selam veren kimseye, dünya hayatını arzulayarak “sen mümin değilsin!” demeyin. Zira Allah katında pek çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyleydiniz de Allah, size iyilikte bulundu. Öyleyse iyice araştırıp anlayın. Allah şüphesiz yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 97. Ayet:
İnnellezîne teveffâhumul melâi
ket
u zâlimî enfusihim kâlû fîme kuntum. Kâlû kunnâ mustad’afîne fîl ard(ardı). Kâlû e lem tekun ardullâhi vâsiaten fe tuhâcirû fîhâ. Fe ulâike me’vâhum cehennem(cehennemu) ve sâet masîrâ(masîran)....
Nisa Suresi, 97. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki onlar
2.
teveffâ-hum
: onları vefat ettirir, öldürür
3.
el melâi
ket
u
: melekler
4.
zâlimî
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memle
ket
lerinden, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret eden kimse, yeryüzünde, İslâm’a, müslümanlara hayat hakkı tanımayanları dize getirecek birçok kaleler, stratejik bölgeler, imkânlar, bolluk, güç ve özgürlükler bulur. Kim, Allah ve Rasulü uğrunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memle
ket
lerinden, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret ederek evinden...
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Alah yolunda hicret eden kisi, yeryuzunde cok bere
ket
li yer ve genislik bulur. Evinden, Allah'a ve peygamberine hicret ederek cikan kimseye olum gelirse, onun ecrini vermek Allah'a duser. Allah bagislar ve merhamet eder. *...
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda hicret eden kişi, yeryüzünde çok bere
ket
li yer ve genişlik bulur. Evinden, Allah'a ve Peygamberine hicret ederek çıkan kimseye ölüm gelirse, onun ecrini vermek Allah'a düşer. Allah bağışlar ve merhamet eder....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Her kim, Allah yolunda hicret ederse; yeryüzünde bere
ket
li yer ve genişlik bulur. Allah'a ve Rasulüne hicret ederek evinden çıkan kimseye ölüm gelirse; onun ecrini vermek Allah'a düşer. Ve Allah, Gafur'dur, Rahim'dir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Ve kim Allah için kötülük diyarını terk ederse, yeryüzünde çok tenha yollar ve bere
ket
li hayatlar bulacaktır. Kim de kötülükten kaçarak Allaha ve Peygamberine göç etmek uğruna evini terk eder ve sonra onu ölüm alırsa, onun mükafatı da Allah katındadır; çünkü Allah gerçekten çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Kim Allah yolunda hicret ederse dünyada gidecek çok yer, genişlik ve bolluk bulur. Kim evinden Allah’a ve Resulüne hicret niyetiyle çıkar da yolda ecel gelip kendini yakalarsa o da mükâfatı ha
ket
miştir ve onu ödüllendirme Allah’a aittir. Allah gafurdur, rahimdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur)....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde, varıp sığınarak karşı hare
ket
e girişecek çok yer bulur; geniş bir imkân da bulur. Ve her kim, evinden Allah'a ve resulüne hicret niyetiyle çıkar da kendisine ölüm yetişirse onun ödülünü vermek Allah'a düşer. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir....
Nisa Suresi, 107. Ayet:
Kendi kendilerine hıyanet eden (güveni kötüye kullanan, nefs ve şeytan doğrultusunda hare
ket
eden)lerden yana çekişip uğraşma. Şüphesiz ki Allah, hainlikte aşırı giden günahkârı sevmez....
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Kendisince doğru yol apaçık belli olduktan sonra Peygambere aykırı hare
ket
eden ve inananların yolundan başka bir yola giden kişiyi döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme atarız; orası, ne de kötü yerdir....
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Her kim de, kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra, Peygambere aykırı hare
ket
te bulunur ve mü’minlerin yolundan başkasına uyar giderse, onu döndüğü sapıklıkta bırakırız. Âhirette de kendisini cehenneme koyarız ki, o, ne kötü bir dönüş yeridir!......
Nisa Suresi, 116. Ayet:
Allah, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında kendisine ortak koşulmasını, Allah’a imanın gerektirdiği esasların inkâr edilmesini bağışlamayacaktır. Bunun dışındaki, bunun altındaki büyük-küçük günahları, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimse için bağışlar. Kim, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşarsa, tamamen başına buyruk hare
ket
ederek büsbütün hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk d...
Nisa Suresi, 122. Ayet:
İman edip doğru hare
ket
edenlere gelince onları altından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennetlere girdireceğiz. Bu, gerçekten Allah’ın vaadidir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Ve senden kadınlar hakkında fetva isterler. De ki: «Onların hakkında size fetvayı Allah Teâlâ veriyor ve kendileri için yazılmış olanı kendilerine vermediğiniz ve kendilerini nikahlamaya rağbet eylediğiniz yetim kadınlar hakkındaki ve zayıf bir durumda bulunan çocuklar hakkındaki ve yetimlere karşı adâletle hare
ket
etmeniz hakkındaki size tilâvet olunan âyetlerde (bu hususlarda size fetva vermektedir). Ve siz hayırdan her ne yaparsanız şüphe yok ki Allah Teâlâ onu bihakkın bilicidir.»...
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ve kadınlar arasında adaleti sağlamaya gayret etseniz bile asla güç yetiremezsiniz o halde birine tamamen meyledip (ilgi gösterip), böylece diğerini muallakta (boşta) gibi ter
ket
meyin. Ve eğer arayı düzeltir ve takva sahibi olursanız, o taktirde muhakkak ki Allah, Gafur'dur ve Rahîm'dir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Adil hare
ket
etmeye ne kadar ugrassaniz, kadinlar arasinda esitlik yapamayacaksiniz, bari bir tarafa kalben tamamen meyletmeyin ki digerini askidaymis gibi birakmis olmayasiniz. Isleri duzeltir ve haksizliktan sakinirsaniz bilin ki Allah suphesiz bagislar ve merhamet eder....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Adil hare
ket
etmeye ne kadar uğraşsanız, kadınlar arasında eşitlik yapamayacaksınız, bari bir tarafa kalben tamamen meyletmeyin ki diğerini askıdaymış gibi bırakmış olmayasınız. İşleri düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız bilin ki Allah şüphesiz bağışlar ve merhamet eder....
Nisa Suresi, 134. Ayet:
Dünya nimeti ve bere
ket
ini isteyen bilsin ki, dünya nimeti de âhiret mutluluğu da Allah katındadır. Allah, çok iyi işitir, çok iyi görür....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, hak ölçülerle hare
ket
edip adaleti yerine getirmeye uğraşan hakimler, Allah için şahitlik yapan kişiler olunuz. Gerek kendileriniz veya ana-babanız yahut en yakınlarınız aleyhine olsun; gerek zengin, gerek fakir olsun. Çünkü Allah, ikisinden de önceliklidir. Bundan dolayı adaletten uzaklaşıp da nefsinize uymayın. Şahitlik yaparken dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû, âminû billâhi ve resûlihî vel kitâbillezî nezzele alâ resûlihî vel kitâbillezî enzele min kabl(kablu). Ve men yekfur billâhi ve melâi
ket
ihî ve kutubihî ve rusulihî vel yevmil âhıri fe kad dalle dalâlen baîdâ(baîden)....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, ...olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
4.
âminû
: amenu olun, îm...
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, Allah’a, Rasûlüne, Rasûlüne bölüm bölüm indirdiği kitaba, Kur’ân’a, daha önce indirdiği kitaplara hakkıyla iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, Rasullerini, son günü, âhiret gününü inkâr ederse, tamamen başına buyruk hare
ket
ederek büsbütün hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih etmiş olur....
Nisa Suresi, 139. Ayet:
Onlar mü'minleri bırakıb kâfirleri dost edinenlerdir. İzzet (-ü şev
ket
) i onların yanında mı arıyorlar? Hakıykî bütün ululuk ve kudret Allahındır. ...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar hep sizi gözetleyib duranlardır. Onun için eğer Allahdan size bir feth (-u zafer) olursa: «Biz de sizinle beraber değil miydik?» derler. Şayet kâfirlere bir (zafer) hisse (si) düşerse (o vakit da kâfirlere dönerek): «Biz size (yardım ederek) galebenizi te'min etmedik mi? Size mü'minlerden (gelecek felâ
ket
i) önlemedik mi?» derler. Artık Allah, kıyaamet günü (onlarla sizin) aranızda hükmünü verecekdir. Allah, kâfirlere mü'minlerin aleyhinde (galebeye) asla bir yol (ve imkân) bahşetmez. ...
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Sizi gözetleyen (münafık / kafir) kimseler, eğer size Allah’tan bir zafer gelirse: -Sizinle beraber değil miydik? derler. Eğer kafirlere bir hisse düşerse: -Biz, size yardım ederek üstünlüğünüzü sağlamadık mı? Size gelecek fela
ket
e engel olmadık mı? derler. Allah, kıyamet günü aranızda hüküm verecektir. Allah, kafirlere müminlerin aleyhine bir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 162. Ayet:
Ama içlerinden ilimde yüksek payeye erenler, ehl-i tevhid olanlar sana indirilene, Kurân’a, senden önce indirilenlere, diğer kutsal kitaplara iman ederler. Onlar namazı âdâbına riayet ederek aksatmadan âşikâre kılanlar, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, bere
ket
e vesile olan zekâtı verenler, Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe iman edenlerdir. İşte onlara büyük mükâfat vereceğiz....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
Lâkinillâhu yeşhedu bi mâ enzele ileyke enzelehu bi ılmihî, vel melâi
ket
u yeşhedûn(yeşhedûne). Ve kefâ billâhi şehîdâ(şehîden)....
Nisa Suresi, 166. Ayet:
1.
lâkin
: lâkin, fakat, öyle ki
2.
allâhu
: Allah
3.
yeşhedu
: şahitlik eder
4.
bi mâ
: şeye
Nisa Suresi, 167. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, insanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoyanlar, İslâm’ı engelleme tedbirleri alanlar, tamamen başlarına buyruk hare
ket
ederek hak yoldan uzaklaşmış, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih etmiş olurlar....
Nisa Suresi, 172. Ayet:
Len yestenkifel mesîhu en yekûne abden lillâhi ve lâl melâi
ket
ul mukarrabûn(mukarrabûne). Ve men yestenkif an ibâdetihî ve yestekbir fe se yahşuruhum ileyhi cemîâ(cemîan)....
Nisa Suresi, 172. Ayet:
1.
len yestenkife
: asla çekinmez
2.
el mesîhu
: Mesih ( Hz.İsa)
3.
en yekûne
: olmak
4.
abden
: kul
Nisa Suresi, 173. Ayet:
Fakat îman edip güzel güzel amel (ve hare
ket
) lerde bulunanlar (a gelince: Allah) hem onların mükâfatlarını tastamam ödeyecek, hem kendi fazl (-u kerem) inden onlara ziyâdesini verecekdir. Amma o kibirlenib çekinenleri pek acıklı bir azaba uğratacak, onlar kendileri için Allahdan başka ne bir yâr, ne bir mededkâr bulamayacaklardır. ...
Nisa Suresi, 173. Ayet:
İman edip doğru hare
ket
edenlere mükafatlarını verecek ve onlara nimetini daha da artıracak, kulluktan çekinenleri ve büyüklük taslayanları da acı bir azap ile cezalandıracaktır. Kendilerine Allah’tan başka bir veli ve yardımcı da bulamayacaklardır....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
1.
yesteftûne-ke
: senden fetva istiyorlar, soruyorlar
2.
kul
: de, söyle
3.
allâhu
: Allah
4.
yuftî-kum
: size fe...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey inananlar, Allah'a ibadete vesile olan, hac töreni yapılan yerlerin ve savaşın haram edildiği ayların hürmetini koruyun, hac kurbanlarına, kurban edilecekleri belli olsun diye boynuna bir şey takılan hayvanlara, Rablerinden bir lütfe ve râzılığa ulaşmak için Beyt-ül Harâm'ı ziyarete gelenlere hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıkınca avlanın. Sizi Mescid-i Harâm'dan meneden kavme karşı beslediğiniz kin aşırı hare
ket
etmenize, tecavüzde bulunmanıza sebep olmasın. İyilik etmek ve kötülükten sakınm...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın (koyduğu, dinî) işaretlerine, haram aya, (Allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını arayarak Beyt-i Haram'a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sev
ket
mesin! İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çü...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! ŞeairAllâh'a (Allâh nişanelerine, Allâh'ı çağrıştırana - hissettirene), haram aylara, Beytullah'a hediye olunan kurbanlıklara, özel gerdanlıklı kurbanlara, Rablerinden bir fazl ve rıdvan isteyerek Beyt'e gelenlere, hürmetsizlik yapmayın. . . İhramdan çıktığınızda avlanabilirsiniz. . . Mescid-i Haram'a (daha önce) girmenizi engellediler diye bir kavme olan nefretiniz, sizi haddi aşmaya sev
ket
mesin. . . Birr ve takva üzere yardımlaşın; zulüm ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. . . ...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler, Allah’ın emirlerine, emirleriyle bağlantılı hususlara, Allah’ın savaşı haram kıldığı aylardaki yasaklara, kurbanlara, Kâbe’ye yapılan bağışlara, boyunlarında gerdânileri, ipleri, tasmaları olan kurbanlık ve sahipli hayvanlara, Rablerinin lütuf ve rızasına ulaşma mertebesini, rızık kazanmayı, ticarî kazanç elde etmeyi umarak, Beyt-i Haram’a, Beytullah’a niyetle yola çıkanlara, saygısızlık ve tecavüzü meşrû hale getirmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Mescid-i Hara...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın (koyduğu, dinî) işaretlerine, haram aya, (Allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını arayarak Beyt-i Haram'a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sev
ket
mesin! İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çü...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler, ne Allah'ın şearine, dini merasimlerine, ne haram aya, ne kurbanlık hediyelere, ne gerdanlıklarına, ne de Rablerinin gerek nimetini, gerekse hoşnutluğunu arayarak Beyt-i Haram'a doğru gelenlere sakın saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınızda, isterseniz avlanın. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoydular diye bazılarına karşı beslediğiniz kin, sakın sizi tecavüze sev
ket
mesin! İyilik ve takva sahibi olmada yardımlaşın, günah ve sınırı aşmada yardımlaşmayın! Allah'tan korkun; çünkü Alla...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey imân edenler! Allah Teâlâ'nın ahkâm-ı şer'iyesine ve haram olan aya ve Harem'e gönderilen kurbana ve gerdanlıklı kurban hayvanlarına Rablerinden fazl ve rıdvan talebinde bulunarak Beyt-i Harâm'a gelmek kasdinde bulunanlara tecavüzü helâl addetmeyiniz. İhramdan çıktığınız zaman artık avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i Haram'dan men etmiş olduklarından dolayı bir kavime olan öfkelenmeniz sizi sakın tecavüze sev
ket
mesin. Ve birr ve takvâ üzere yardımlaşınız ve günah ve adâvet üzere yardımlaşmayınız...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın nişanelerine, haram aya, kurbanlık hayvanlara, gerdanlıklara ve Rablerinden lütuf ve rızâ talep ederek Beyt-i haram'ı ziyarete gelenlere hürmetsizlik etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-i haram'a sokmadıkları için bir kavme olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya sev
ket
mesin. İyilik ve takvâ üzerine yardımlaşınız, kötülük ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayınız. Allah'tan korkun. Şüphesiz ki Allah'ın vereceği ceza çok şiddetlidir....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler. . . Allâh için dosdoğru durun, âdil şahitler olun. . . Bir topluluğa olan nefretiniz sizi adaletsizliğe sev
ket
mesin! Âdil olun, bu anlayış korunmaya daha yakındır. . . Allâh'tan korunun! Muhakkak ki Allâh tüm fiillerinizi (onların yaratanı olarak) Habiyr'dir....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler, Kur’ân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, adâletli konuşan şahitler olarak Allah adına sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî düzeni yaşatanlar, ayakta tutanlar, sosyal adâleti, sosyal güvenliği sağlayanlar, refah payını artırarak dengeli dağıtanlar olun. Bir kavme olan kininiz sizi adâletten ayrılmaya sev
ket
mesin. Adâletli olun, çünkü adâlet takvâ esaslarını-Kur’ân esaslarını hayata geçirmenize daha yakındır. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahla...
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey imân edenler! Allah için (hakkı) sağlam ölçülerle ayakta tutun ; adaletli şâhidler olun ve bir kavme (veya millet ve topluluğa) olan kin (ve düşmanlığınız) sizi sakın adaletsizliğe itmesin. Adaletle hare
ket
edin ; o, takva (Allah'tan saygı ile korkup kötülüklerden sakınma)ya daha çok yakındır. Allah'tan korkup takva üzere bulunmaya devam edin. Şüphesiz ki Allah işlediklerinizden haberlidir....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sev
ket
mesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey imân edenler! Allah Teâlâ için kâîmler, adâletle şahitler olunuz. Bir kavme olan buğzunuz, sizi adâlet etmemeğe sev
ket
mesin. Adalette bulununuz, o takvâya en yakındır ve Allah Teâlâ'dan korkunuz, şüphe yok ki Allah Teâlâ yapacağınız şeylerden tamamen haberdardır....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
- Ey iman edenler! Haktan yana olup vargücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin ve adalet numunesi şahitler olun. Bir topluluğa karşı, içinizde beslediğiniz kin ve öfke, sizi adaletsizliğe sürüklemesin.Âdil davranın, takvâya en uygun hare
ket
budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Maidə Suresi, 9. Ayet:
Allah îman edib de güzel güzel amel (ve hare
ket
) lerde bulunanlara va'd etdi: Onlar için bir mağfiret ve çok büyük bir mükâfat vardır. ...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Andolsun ki, Allah İsrâiloğulları’nın, kesin sözünü, taahhüdünü almıştı. İçlerinden on iki dinî lider görevlendirmiştik. Allah onlara: 'Ben sizlerle beraberim. Namazları âdâbına riayet ederek, aksatmadan kılarsanız, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, bere
ket
e vesile olan zekâtı verirseniz, Rasullerime iman ederseniz, onlara yardımda bulunursanız, Allah’a karz-ı hasen olarak borç verirseniz, mâli mükellefiyetlerin dışında, Allah rızası için, Allah yolunda cihad edenlerin masraf...
Maidə Suresi, 16. Ayet:
Allah o kitabla rızasına uygun hare
ket
edenleri selamet yollarına iletir. Onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder....
Maidə Suresi, 16. Ayet:
Allah, o Kitab'la rızasına uygun hare
ket
edenleri selamet yollarına iletir. Onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevkeder....
Maidə Suresi, 16. Ayet:
Allah o kitapla rızasına uygun hare
ket
edenleri, selâmet yollanna iletir; onlan kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevkeder....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
Yâ kavmidhulûl ardal mukaddesetelletî
ket
eballâhu lekum ve lâ terteddû alâ edbârikum fe tenkalibû hâsirîn(hâsirîne)....
Maidə Suresi, 21. Ayet:
1.
yâ kavmi udhulû
: ey kavmim girin
2.
el arda
: yere
3.
el mukaddesete
: mukaddes, kutsal
4.
elletî
ket
ebe allâhu
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Min ecli zâlik(zâlike),
ket
ebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri nefsin ev fesâdin fîl ardı fe ke ennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bil beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fîl ardı le musrifûn(musrifûne)....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
1.
min ecli zâlike
: bundan dolayı
2.
ket
ebnâ
: yazdık
3.
alâ benî isrâîle
: İsrailoğulları'na
4.
ennehu men
: kim...
Maidə Suresi, 39. Ayet:
Fakat yapdığı o haksız hare
ket
inden sonra tevbe (ve rücû) eder, kendisini düzeltirse şübhesiz ki Allah onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. ...
Maidə Suresi, 45. Ayet:
Ve
ket
ebnâ aleyhim fîhâ ennen nefse bin nefsi vel ayne bil ayni vel enfe bil enfi vel uzune bil uzuni ves sinne bis sinni vel curûha kısâs(kısâsun) fe men tesaddeka bihî fe huve keffâretun leh(lehu) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne)....
Maidə Suresi, 45. Ayet:
1.
ve
ket
ebnâ aleyhim
: ve onların üzerine yazdık, farz kıldık
2.
fî hâ
: onun içinde
3.
enne
: ... olduğunu
4.
en nefse bi en ...
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Aralarında Allâh'ın indirdiğiyle hükmet, onların keyiflerine uyma ve onların, Allâh'ın indirdiği şeylerin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın! Eğer dönerlerse bil ki Allâh, bazı günâhları yüzünden onları felâ
ket
e uğratmak istiyordur. Zaten insanlardan çoğu, yoldan çıkmışlardır....
Maidə Suresi, 51. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, yahudileri ve hristiyanları, kamu görevlerini icraya yetkili kılmayın. Candan dost, müttefik, veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostu, müttefikidirler, birbirlerinin tarafını tutarlar. Sizden kim onların hâkimiyetini kabul eder, dost edinirse, o onlardandır. Allah, düşmanlarını dost edinen, başlarına otorite yapan zâlim bir kavmi doğru yola sev
ket
me lütfunda bulunmayacak....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
İşte kalplerinde bir hastalık (nifak) bulunanların, “Başımıza bir fela
ket
in gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye (nifaka) pişman olurlar....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Yüreklerinde bir hastalık olanları ve bir felâ
ket
e uğramamızdan korkuyoruz, diyerek onların içine katılan, onlara koşanları görürsün. Fakat belki de Allah bir fetih verir, yahut kendi katından bir iş çıkarır meydana da onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı nâdim oluverirler....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalblerinde hastalık bulunanların: "Başımıza bir felâ
ket
in gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalpleri kararmış, akıllarından zoru olanların, hasta ruhluların: 'Başımıza bir felâ
ket
gelmesinden korkuyoruz' diyerek, Yahudilerin arasında koşuşturduklarını görürsün. Umulur ki, Allah bir fetih veya kendi katındaki planlardan birini gerçekleştirir de, onlar, içlerinde gizledikleri nifaktan dolayı pişman olurlar....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalplerinde hastalık (nifak) olanların 'başımıza bir fela
ket
gelmesinden korkuyoruz' diyerek onların aralarına koşuştuklarını görürsün. Ancak olur ki Allah fetih nasib eder yahut kendi katından bir emir gönderir de onlar kalplerinde gizlediklerine pişman olurlar....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
İşte kalplerinde hastalık olanları: "Zamanın, fela
ket
leriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz" diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya katından bir emir getirecek de, onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalblerinde hastalik olanlarin, «Bize bir fela
ket
gelmesinden korkuyoruz» diyerek onlara kostugunu gorursun. Olur ki Allah bir zafer verir veya katindan bir emir getirir de kalblerinde gizlediklerine icleri yananlara donerler....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalblerinde hastalık bulunanları, onlara doğru (dostluk kucağını açarak) koşuştuklarını görürsün ve: «Bize, (devrin dönmesiyle) bir felâ
ket
in dokunmasından korkarız» derler. Umulur ki Allah fetih veya kendi katından bir emirle gelir de (o kimseler) içlerinde gizleyip durduklarına pişman olarak sabahlarlar....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalblerinde hastalık olanların, 'Bize bir fela
ket
gelmesinden korkuyoruz' diyerek onlara koştuğunu görürsün. Olur ki Allah bir zafer verir veya katından bir emir getirir de kalblerinde gizlediklerine içleri yananlara dönerler....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalblerinde hastalık bulunanların: «Başımıza bir felâ
ket
in gelmesinden korkuyoruz» diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalblerinde hastalık bulunanların: «Bize bir fela
ket
gelmesinden korkuyoruz» diyerek, onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalplerinde hastalık olanların "zamanın, fela
ket
leriyle aleyhimize dönüp bize / bizi çarpmasından korkuyoruz" diyerek aralarında çaba harcadıklarını / çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Tanrı, bir fetih veya katından bir buyruk getirecek de, onlar nefslerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
İşte kalblerinde bir (nifak) maraz (ı) bulunan kimselerin «Felâ
ket
in bize (dönüb) çarpmasından korkuyoruz» diyerek aralarında koşuşduklarını görüyorsun. Belki Allah feth (-ü zafer) veya kendi katından bir emir getirecek de onlar, yüreklerinde gizledikleri şey'e karşı peşiman kimseler olacaklardır. ...
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalblerinde hastalık olanların; bize bir fela
ket
gelmesinden korkuyoruz, diyerek onlara koşuştuklarını görürsün. Olur ki, Allah, fetih verir veya katından bir emir getirir de onlar, içlerinde gizlediklerinden dolayı pişman olurlar....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
İmdi kalblerinde bir maraz olan kimseleri görürsün ki, onların içinde koşar dururlar, «Bize bir fela
ket
isabet etmesinden korkarız,» derler. Artık umulur ki, Allah Teâlâ bir feth veya nezd-i ilâhiyesinden bir emir vücuda getirir de, onlar kendi nefislerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olurlar....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalplerinde hastalık olanların: -Bize bir fela
ket
gelmesinden korkuyoruz, diyerek onlara koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih verir veya katından bir emir getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalbinde nifak hastalığı olanların, içlerinden: "Ne olur ne olmaz, başımıza bir felâ
ket
gelebilir, şimdiki durumumuz değişebilir, onun için biz tedbirimizi alalım." diyerek, kâfirlerle dost olmak için onların yanına girip çıktıklarını görürsün. Umulur ki Allah yakında bir zafer ihsan eder veya Kendi tarafından peygamberi vasıtasıyla münafıkların maskelerini düşürme gibi bir başka durum ortaya çıkar da, Onlar içlerinde gizledikleri bu nifaktan dolayı pişman olurlar....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalblerinde hastalık bulunanların: "Bize bir felâ
ket
gelmesinden korkuyoruz!" diyerek onların arasına koştuklarını görürsün. Belki Allâh fetih ya da kendi katından bir iş getirir de onlar, içlerinde gizlediklerine pişman olurlar....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
İşte kalplerinde hastalık olanların: «Zamanın, felâ
ket
leriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz» diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ya da katından bir emir getirecek de, onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalplerinde hastalık bulunanların, 'Başımıza bir felâ
ket
gelmesinden korkuyoruz' diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Fakat bakarsın, Allah size bir fetih nasip eder veya kendi katından bir iş ortaya çıkarır da onlar gönüllerinde sakladıkları şey için pişman oluverirler....
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalplerinde hastalık olanların, "Başımıza bir fela
ket
gelmesinden korkuyoruz." diyerek onların içine daldıklarını görürsün. Olabilir ki Allah, bir fetih yahut katından bir buyruk getirir de bunu yapanlar, benliklerinde sakladıkları şeye pişmanlık duyar hale gelirler....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin veliniz, dostunuz, koruyucunuz, emrinde olduğunuz otorite yalnız Allah’tır, Rasulüdür, iman edenlerdir. Onlar namazı âdâbına riâyet ederek, aksatmadan âşikâre kılanlar, cemaatle namaza muntazam bir şekilde devam ederek, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat edip, İslâmî faaliyetlere-kamu hizmetine katılarak, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, bere
ket
e vesile olan zekâtı verenlerdir....
Maidə Suresi, 61. Ayet:
Size geldiklerinde de «amennâ» derler, halbuki kâfir girmişler kâfir çıkmışlardır, neler
ket
mediyor idiklerini ise Allah kendilerinden daha iyi bilir...
Maidə Suresi, 67. Ayet:
Ey Allah’ın Rasûlü, Rabbinden sana indirileni, Kur’ân’ı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, Allah’ın sana yüklediği peygamberlik görevini ifa etmemiş olursun. Allah, insanların saldırılarından, suikastlerinden seni koruyor, korumaya alıyor. Allah kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfir bir kavmi doğru yola sev
ket
me lütfunda bulunup başarıya ulaştırmayacak....
Maidə Suresi, 69. Ayet:
Şüphe yok ki îman edenlerle Yahûdî olanlar (dan), Saabiîler (den), Nasrânîler (den) kim, Allaha ve âhiret gününe îman edib de iyi amel (ve hare
ket
) de bulunursa artık onların üzerinde hiç bir korku yokdur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. ...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, hak ve doğru bilgileri bir kenara itip içinizdeki yahudiler gibi, Meryem’e zina isnad ederek, Îsâ’nın peygamberliğini tanımayarak; hristiyanlar gibi Îsâ’nın ilâhlığı, Allah hakkında, baba olma, oğul edinme, bedenlere girme, değişme, birleşme iddialarında bulunup haddi aşarak sorumluluk ve cezanızı artırmayın. Daha önce hak yoldan uzaklaşarak, başlarına buyruk hare
ket
edip, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin; birçoklarını da başlarına buyruk hale g...
Maidə Suresi, 85. Ayet:
Söyledikleri (bu) sözden dolayı Allah onlara, içinde devamlı kalmak üzere, zemininden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. İyi hare
ket
edenlerin mükâfatı işte budur....
Maidə Suresi, 85. Ayet:
Söyledikleri (bu) sözden dolayı Allah onlara, içinde devamlı kalmak üzere, zemininden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. İyi hare
ket
edenlerin mükâfatı işte budur....
Maidə Suresi, 85. Ayet:
İşte Allahın onların (bu) söylediklerinden dolayı altından ırmaklar akan cennetleri — kendileri için ebedî kalıcı olmak üzere — onlara mükâfat olarak ihsan etdi. Bu, iyi hare
ket
edenlerin mükâfatıdır. ...
Maidə Suresi, 85. Ayet:
Bu sözlerinden dolayı Allah onlara altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler verdi. Güzel hare
ket
edenlerin mükâfatı işte budur....
Maidə Suresi, 85. Ayet:
Böyle demelerine mukabil, Allah onları, içinden ırmaklar akan ve ebedî kalacakları cennetlerle ödüllendirdi. İşte iyi hare
ket
edenlerin mükâfatı böyle olur!...
Maidə Suresi, 89. Ayet:
1.
lâ yuâhizu-kum(u)
: sizi ahaze etmez, sorumlu tutmaz
2.
allâhu
: Allâh (c.c.)
3.
bi el lagvi
: boş sözler ile
4.
fî eymâni-k...
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allah’a ve onun Peygamberine itaat edin ve onların emirleriyle yasaklarına aykırı hare
ket
etmekten sakının. Eğer itaat etmekten yüz çevirirseniz biliniz ki, Peygamberimize düşen sadece açık bir tebliğdir....
Maidə Suresi, 93. Ayet:
İman edib de güzel güzel amel (ve hare
ket
) lerde bulunanlar — (Bundan sonra haram olan şeylerden de) sakındıkları, îman (larında sebat ile) iyi iyi işlere devam etdikleri, sonra (haram edilen şeylerden dâima) sakınıb (haram olduklarına iyice) inandıkları ve yine sakınmakda devam ve ısrar ile güzel işler (i arayıb onlar) la iştigal eyledikleri takdirde — (haram kılınmazdan evvel) tatdıklarında üzerlerine hiç bir suç yokdur. Allah, iyi hare
ket
edenleri sever. ...
Maidə Suresi, 94. Ayet:
Ey inananlar, Allah, onu görmeksizin de kendisinden korkan kişiyi ayırt etmek için ellerinizin ulaşabileceği, mızraklarınızın yetişebileceği avları avlanma hususunda sizi sınayacak mutlaka. Bundan sonra kim aşırı hare
ket
ederse ona pek acı bir azap var....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten av hayvanı öldürürse, yaptığı işin cezasını çekmesi için öldürdüğü hayvanın dengi bir hayvanı ceza olarak Kâbe’ye ulaştırıp kurban etmesi gerekir. İçinizden iki âdil kişi bu denkliğe karar verir. Yahut ceza olarak bir keffârettir, o nisbette fakir karnı doyurulur. Yahut ona denk gelecek şekilde yaptığının cezasını tatması için oruç tutmaktır. Allah yasaklama âyetinden önce işlenen suçların cezalarını affetmiştir. Kim bu su...
Maidə Suresi, 99. Ayet:
Peygamberin üzerinizdeki (görevi) ancak ilâhi emirleri tebliğdir. Allah, açıkladığınız ve gizlediğiniz sözlerle hare
ket
lerinizin hepsini bilir....
Maidə Suresi, 105. Ayet:
Ey iman edenler, kendinize ve birbirinize sahip çıkın, duyarlı davranın. Siz doğru yolda bulunduğunuz, İslâm’ı yaşayarak sebat ettiğiniz takdirde, başlarına buyruk hare
ket
edip, hak yoldan uzaklaşanlar, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenler size zarar veremezler. Hepiniz hesap vermek üzere Allah’ın huzuruna getirileceksiniz, işlemekte olduğunuz amellerinizin hepsini birer birer ortaya koyarak sizi hesaba çekecekti...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler, herhangi birinize ölüm göründüğü, yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında aranızda şâhitlik etmek de, emrolunduğunuz hükümler arasındadır. İçinizden iki âdil şâhit yeter. Ticaret ve rızkınızı kazanmak için yeryüzünde yolculuğunuz sırasında başınıza ölüm felâ
ket
i gelirse, gayri müslim iki şâhit de olabilir. Bu iki şâhidi namazdan sonra alıkorsunuz, şüphelenmişseniz Allah’a yemin ederler. 'Bu şâhitlik karşılığında hiçbir bedel almıyoruz. Lehine şâhitlik edeceğimiz kimse akrabamız bile...
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Her hangi birinize ölüm hali geldiği o vasıyyet zemanı aranızdaki şehadet ya kendinizden adalet sahibi iki adam, veya yolculuk ediyordunuz da ölüm musıybeti başınıza geldise sizin gayrinizden iki diğeridir. Bunları nemazdan sonra alıkorsunuz, şübhelendiğiniz takdirde şöyle yemin ederler, «billâhi hısım da olsa yeminimizi hiç bir bedele değişmeyiz, Allahın şehadetini
ket
m de etmeyiz, biz o takdirde şübhesiz vebâle girenlerden oluruz.»...
Maidə Suresi, 107. Ayet:
O iki tanığın bir günahı hak
ket
tikleri anlaşılırsa mîras hakkında sahip olanlardan ve tanıklığa daha ziyade lâyık bulunanlardan iki kişi, onların yerine geçer, bizim tanıklığımız, onların tanıklığından daha doğrudur ve biz zulmetmedik, ettiysek zâlimlerden olalım diye Allah'a yemin ederler....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
İşte bu usul, şâhitlerin şâhitliği gerektiği şekilde ifâ etmelerine veya mirasçıların yeminlerinden sonra kendi yeminlerinin reddedilmesinden korkmalarına iyi bir vesiledir. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Emirlerini dinleyin. Allah, doğru ve mantıklı düşünmenin, hakça bir düzenin dışına çıkmış, fâsık, âsi, bozguncu bir toplumu doğru yola sev
ket
meyecek, başarı nasib etmeyecektir....
Ənam Suresi, 1. Ayet:
Hamt Allah'a ki gökleri ve yeryüzünü hal
ket
ti, karanlıkları ve ışığı yarattı, sonra da kâfir olanlar, taptıklarını Rableriyle denk tutarlar....
Ənam Suresi, 5. Ayet:
Onlar kendilerine gerekçeli, hikmete dayalı, toplumlarında hakça düzeni gerçekleştirecek Hak kitap Kur’ân geldiğinde, Kur’ân’ı, Hakkı yalanladılar. Fakat, yakında onlara alay etmeye devam ettikleri şeyin gücünün yankıları, başlarından eksik olmayacak felâ
ket
lerin haberleri gelecektir....
Ənam Suresi, 6. Ayet:
Kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkânları, gücü, itibarı ve iktidarı onlara vermiştik. Onlara gökten bol bol rahmet, bere
ket
ve nimet yağdırmış, altlarından akan ırmaklar planlayıp hazırlamıştık. Fakat onları günahlarından dolayı helâk ettik. Ve onlardan sonra başka nesiller meydana getirdik....
Ənam Suresi, 6. Ayet:
Kendilerinden önce nice yurt ve medeniyeti yerle bir ettiğimizi görmediler mi? Biz o yurtlara yeryüzünde size vermediğimiz imkânları vermiş, üzerlerine gök bere
ket
ini bol bol indirmiş, nehirleri altlarından akar hale getirmiştik. Derken, onları kendi günahlarıyla helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil oluşturduk....
Ənam Suresi, 12. Ayet:
Kul li men mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kul lillâh(lillâhi),
ket
ebe alâ nefsihir rahmeh(rahmete), le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ reybe fîh(fîhi), ellezîne hasirû enfusehum fe hum lâ yu’minûn(yu’minûne)....
Ənam Suresi, 12. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
li men
: kimin
3.
mâ fî es semâvâti
: semâlarda, göklerde, olan şey(ler)
4.
ve el ardı
: ve ...
Ənam Suresi, 13. Ayet:
Halbuki gecede ve gündüzde yerleşenle hare
ket
eden ne varsa O’nundur. O, herkesin sözlerini işitendir, bütün hallerini bilendir....
Ənam Suresi, 17. Ayet:
Eğer Allah senin başına bir felâ
ket
, bir sıkıntı getirir, ekonomik darboğaza düşürürse, kendisinden başka kimse o zararını gideremez. Eğer sana bir hayır verirse, bil ki, O’nun her şeye gücü kudreti yeter....
Ənam Suresi, 24. Ayet:
Kendilerine karşı nasıl yalan söylediklerine dikkat et. Uydurdukları şeyler kendilerini nasıl da ter
ket
ti....
Ənam Suresi, 31. Ayet:
Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara Kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenerek diyecekler ki: "Dünyada iyi amelleri ter
ket
memizden dolayı vah bize!" Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!...
Ənam Suresi, 31. Ayet:
Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara Kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenerek diyecekler ki: «Dünyada iyi amelleri ter
ket
memizden dolayı vah bize!» Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!...
Ənam Suresi, 31. Ayet:
Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramışlardır. Kıyamet vakti onlara ansızın gelip çatınca, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak şöyle derler: “Dünyada yaptığımız kusurlardan (iyi amelleri ter
ket
memizden) ötürü yazıklar olsun bize!” Dikkat edin, yüklendikleri şeyler ne kötüdür!...
Ənam Suresi, 37. Ayet:
Onlar: 'Ona, doğruluğunu tasdik eden Rabbinden bir mûcize indirilseydi ya' dediler. Sen de: 'Şüphesiz Allah bir âyet, bir mûcize indirmeye kadirdir' de. Fakat onların çoğu mucize geldikten sonra iman etmedikleri zaman başlarına gelecek felâ
ket
i bilemezler....
Ənam Suresi, 37. Ayet:
(Mekke kâfirleri) şöyle dediler: “- O Peygambere, Rabbinden bir başka mûcize indirilse ya!” De ki: “- Allah, onların istediği şekilde bir mûcize indirmeğe kadirdir; fakat onların çoğu, böyle bir mûcize geldiği zaman başlarına felâ
ket
geleceğini bilmezler....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde hare
ket
eden hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçmakta olan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi topluluklar (belli bir sistem ve düzene bağlı olarak oluşmuş türler) olmasınlar! Biz "OKU"nası yaratılmışlar âleminde hiçbir şeyi eksik bırakmadık! Sonra (onlar) Rablerine haşrolunurlar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yeryüzünde yürüyüp hare
ket
eden her hayvan, kanatlarıyla uçan her kuş, sizin gibi birer ümmettirler. Kitab'da hiçbir şeyi eksik bırakmadık ve ihmâl de etmedik. Sonunda (hepsi de) Rablerine haşrolunurlar....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Hem yerde hare
ket
eden hiç bir canlı, kanatlarıyla uçan hiç bir kuş türü yoktur ki sizin gibi birer toplum teşkil etmesinler. Biz o kitapta hiçbir şeyi ihmal etmedik. Sonra hepsi Rab’lerinin huzuruna sevk edilip toplanacaklardır....
Ənam Suresi, 38. Ayet:
Yerde hare
ket
eden hiçbir canlı, havada kanat çırpan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer topluluk olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onların hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
Ve izâ câekellezîne yu’minûne bi âyâtinâ fe kul selâmun aleykum
ket
ebe rabbukum alâ nefsihir rahmete ennehu men amile minkum sûen bi cehâletin summe tâbe min ba’dihî ve asleha fe ennehu gafûrun rahîm(rahîmun)....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
câe-ke
: sana geldi
3.
ellezîne yu'minûne
: îmân eden kimseler
4.
bi âyâti-nâ
: âye...
Ənam Suresi, 61. Ayet:
O, kulları üzerinde hükümranlığını sürdürür ve üzerinize hare
ket
lerinizi kaydeden koruyucular gönderir. Sonunda birinize ölüm geldiği vakit, gönderdiğimiz ve görevlerinde kusur yapmayan melekler canını alırlar....
Ənam Suresi, 61. Ayet:
O kullarının üstünde de tek hâkimdir. O üzerinize, hare
ket
lerinizi kaydeden hafaza meleklerini gönderir. Nihayet sizden birine ölüm vakti geldiğinde elçilerimiz hiç geciktirmeksizin ve hiçbir işi aksatmaksızın onun ruhunu alırlar....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
1.
ve zere
: ve bırak, ter
ket
2.
ellezîne
: o kimseler
3.
ittehazû
: edindiler
4.
dîne-hum
: onların dini, kendile...
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâ
ket
e dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini, şeriatlarını, medeniyetlerini bir oyun ve bir eğlence konusu yapan; oyunları ve eğlenceleri dinleri haline getiren ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bir tarafa bırak. Kur’ân’ı onlara tebliğ et, Kur’ân ile onlara öğüt ver: Hiçbir kimse, işlediği ameller sebebiyle felâ
ket
e dûçar olmasın; Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden bir veli, bir koruyucu, bir otorite, bir dost ve şefaatçinin olmadığını herkes bilsin. O azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, fidye karşılığı a...
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâ
ket
e dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini oyun eğlenceye alanları ve dünya hayatına aldananları bırak. Sen bununla (Kuran'la) hatırlat ki, bir kişi kazandığının fela
ket
li sonucunu çekmesin. Onun ALLAH'tan başka bir Sahibi ve Şefaatçisi yoktur. Her türlü fidyeyi verse bile kendisinden kabul edilmez. Bunlar, kazandıklarından dolayı fela
ket
li sonuca uğrayanlarlardır; inkarları yüzünden kaynar sudan bir içkiyi ve acı verici bir azabı hak
ket
mişlerdir...
Ənam Suresi, 71. Ayet:
De ki: "Allah’tan başka, bize, yalvarıp ibadet ettiğimiz takdirde fayda, ter
ket
tiğimiz takdirde zarar veremeyen şeylere mi yalvaralım?Allah bizi doğru yola koyduktan sonra şeytanların kandırıp şaşkın bir halde çöle düşürdükleri, arkadaşlarının ise "Bize gel!" diye doğru yola çağırıp durdukları ahmak gibi, gerisin geriye İslâm’dan şirke mi dönelim?De ki: "Allah’ın gösterdiği yol, tek doğru yoldur ve bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emrolundu."...
Ənam Suresi, 80. Ayet:
Kavmi ona (düşmanca ve câhilce) hüccet getirmiye kalkışdı. O dedi ki: «Allah beni doğru yola iletmişken siz benimle Onun hakkında haalâ çekişiyor musunuz? Ben Ona eş tanıdığınız şeylerden (hiç bir zaman) korkmam. Meğer ki Rabbim (hakkımda) bir şey (bir felâ
ket
) dilemis olsun. Rabbimin ilmi her şey'e sargın ve taşkındır. Haalâ düşünüb öğüd almayacak mısınız»? ...
Ənam Suresi, 81. Ayet:
'ALLAH'ın kendileri hakkında size hiç bir delil vermediklerini O'na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da ben nasıl olur da sizin ortak koştuklarınızdan korkarım? Hangi taraf güvenliği daha çok hak
ket
mektedir? Bir bilseniz!'...
Ənam Suresi, 82. Ayet:
İnananlar ve imanlarını bir zulümle bulaştırmayanlar güvenliği hak
ket
mişlerdir ve onlar doğruyu bulmuşlardır....
Ənam Suresi, 84. Ayet:
Ona İshak'ı ve Yakup'u verdik, hepsine de doğru yolu ihsân ettik. Daha önce Nûh'u ve soyundan Dâvûd'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yûsuf'u, Mûsâ'yı ve Hârûn'u doğru yola sev
ket
miştik ve biz, iyilik edenleri böylece mükâfatlandırırız....
Ənam Suresi, 84. Ayet:
Biz ona İshak ile Ya'kubu ihsan etdik ve her birini hidâyete (nübüvvete) erdirdik. Daha evvel de Nuhu ve onun neslinden Dâvudu, Süleymanı, Eyyubu, Yusufu, Musâyı ve Hârunu hidâyete (nübüvvete) kavuşdurduk. Biz iyi hare
ket
edenleri işte böyle mükâfatlandırırız. ...
Ənam Suresi, 84. Ayet:
Ve ona İshak'ı ve Yakub'u ihsan ettik ve hepsini de hidâyete erdirdik. Daha evvel de Nûh'u ve O'nun neslinden Dâvud'u, Süleyman'ı, Eyyûb'u, Yusuf'u, Mûsa'yı ve Harun'u da hidâyete erdirmiştik. Ve işte Biz güzel hare
ket
edenleri böyle mükâfaatlandırırız....
Ənam Suresi, 84. Ayet:
Biz ona İshak ile Yâkub’u ihsan ettik ve her birini nübüvvete erdirdik. Daha önce de Nuh’u ve onun neslinden Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Mûsâ’yı ve Harun’u da nübüvvete erdirdik. Biz iyi hare
ket
edenleri işte böyle ödüllendiririz....
Ənam Suresi, 85. Ayet:
Zekeriyya'ya, Yahya'ya, İsa'ya ve İlyas'a da doğru yolu lütfettik, hepsi de doğru hare
ket
eden kişilerdendi....
Ənam Suresi, 87. Ayet:
Onların atalarından, soylarından ve kardeşlerinden bir kısmına da üstünlük verdik, onları seçtik ve doğru yola sev
ket
tik....
Ənam Suresi, 88. Ayet:
İşte o yol Allah hüdasıdır, o bunu kullarından dilediğine hidayet eyler, ve eğer bunlar şir
ket
miş olaydılar bütün mesaîleri heder olmuş gitmişti...
Ənam Suresi, 90. Ayet:
Onlar, Allah'ın doğru yola sev
ket
tiği kimselerdir, sen de onların yoluna uy. De ki: Ben, yaptığıma karşılık sizden bir ücret istemiyorum, bu, ancak âlemlere bir öğüt....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
İşte bu (Kur’an) da, bere
ket
kaynağı, kendinden öncekileri (ilâhî kitapları) tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke’yi) ve bütün çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır. Ahirete iman edenler, ona da inanırlar. Onlar namazlarını vaktinde kılarlar....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
İşte bu da bizim indirdiğimiz bir kitab, feyz-u bere
ket
i Dünyayı tutacak, evvelki kitablar bu tasdık etmedikçe mu'teber olmıyacak, bir de ümmülkurayı ve hem bütün çevresindekileri inzar edesin diye ki Âhıreti te'min edecekler buna iyman ederler ve onlar namazlarının üzerine muhafız olurlar...
Ənam Suresi, 92. Ayet:
İşte bu da bizim indirdiğimiz bir kitap! Feyiz bere
ket
i dünyayı tutacak; bu tasdik etmedikçe önceki kitaplar muteber olmayacak. Bir de Mekke ve çevresindekileri uyarsın diye indirmişizdir. Ahirete inananlar, buna da iman ederler. Ve onlar namazlarını devamlı kılarlar....
Ənam Suresi, 92. Ayet:
Bu da bizim, kentlerin/medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir Kitap. Kutsal-bere
ket
li, kendinden öncekini doğrulayıcı. Âhirete inananlar, ona da inanırlar ve onlar namazlarına devam ederler....
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Ve men azlemu mimmenifterâ alâllâhi keziben ev kâle ûhıye ileyye ve lem yûha ileyhi şey’un ve men kâle seunzilu misle mâ enzelallâh(enzelallâhu), ve lev terâ iziz zâlimûne fî gamerâtil mevti vel melâi
ket
u bâsitû eydîhim, ahricû enfusekum, el yevme tuczevne azâbel hûni bimâ kuntum tekûlûne alâllâhi gayrel hakkı ve kuntum an âyâtihi testekbirûn(testekbirûne). ...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
azlemu
: daha zalim
3.
mim men ifterâ
: iftira eden kimseden
4.
alâ âllâhi
: Allah'a karşı
Ənam Suresi, 94. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
ci'timû-nâ
: bize geldiniz
3.
furâdâ
: fertler olarak, tek tek
4.
kemâ
: gibi
Ənam Suresi, 94. Ayet:
Ve andolsun ki; sizi ilk defa yarattığımız gibi Bize tek tek (tek başına) geldiniz ve size ne verdiysek (neyin sahibi yaptıysak, ne lütfettiysek) arkanızda bıraktınız (ter
ket
tiniz). Sizinle ortak olduğunu zannettiğiniz şefaatçilerinizi sizinle beraber görmüyoruz. Andolsun, sizinle aranızdaki bağları koparılmış, haklarında zanda bulunmuş olduğunuz şeyler, sizden uzaklaşıp gitmiştir....
Ənam Suresi, 94. Ayet:
'Sizi ilk defa yarattığımız gibi bize tek olarak geldiniz. Size hayal gibi gösterdiğimiz şeyleri ardınızda bıraktınız. Hakkınızda (verilecek kararda Tanrı ile) ortak davranacaklarını ileri sürdüğünüz şefaatçılarınızı yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki bağlar kesilmiştir. İleri sürdükleriniz sizi ter
ket
miştir.'...
Ənam Suresi, 96. Ayet:
Sabahı (fecr vaktini) yarıp çıkarandır. Ve geceyi dinlenme (sukûn) vakti ve güneşi ve ayı (hare
ket
lerini çok ince hesaplarla dizayn ederek) zamanı hesaplama ünitesi (hesap vasıtası) kıldı. İşte bu, azîz ve alîm olanın (Allah'ın) takdiridir....
Ənam Suresi, 96. Ayet:
Tan yerini ağartan(dır O), geceyi sükunet(in kaynağı) yapan ve güneş ile ayı tespit edilen yörüngelerinde hare
ket
ettiren (Odur). Bu(nların tümü) her şeyi bilen sonsuz kudret sahibinin iradesi ile tayin edilmiştir....
Ənam Suresi, 98. Ayet:
Hem odur, o ki sizi bir tek nefisten hal
ket
ti, demek bir müstekar bir de müstevda' var, hakıkat ince anlayışlı fıkıh ehli olanlar için âyetleri tafsıl eyledik...
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Onların, Allah’ın dışında, kulları durumundaki taptıkları, yalvardıkları şeyler konusunda yakışıksız sözler söylemeyin. Sonra onlar da, bilgisizlikleri sebebiyle sınırı aşıp Allah hakkında ileri geri konuşmasınlar. Böylece biz, koordineli hare
ket
eden, yetişmiş her millete, topluluğa kendi işlerini süsleyip güzel gösterdik. Sonunda hesap vermek üzere Rablerinin huzuruna getirilecekler. O da, işlemeye devam ettikleri amelleri, birer birer ortaya koyarak onları hesaba çekecektir....
Ənam Suresi, 110. Ayet:
Biz, onların gönüllerini, gözlerini tersine çevirmişiz, evvelce inanmadıkları gibi gene inanmazlar ve biz, onları taşkınlıklarında şaşkın bir halde ter
ket
mişiz....
Ənam Suresi, 110. Ayet:
Onlar, evvelce indirilen (âyet) lere îman etmedikleri gibi (bundan sonra da îman etmeyeceklerdir). Biz, onların gönüllerini ve gözlerini (ters) çevirmiş, kendilerini azgınlıkları, taşkınlıkları içinde serseri ve şaşırmış oldukları halde ter
ket
miş bulunuyoruz. ...
Ənam Suresi, 111. Ayet:
Ve lev ennenâ nezzelnâ ileyhimul melâi
ket
e ve kellemehumulmevtâ ve haşernâ aleyhim kulle şey’in kubulen mâ kânû li yu’minû illâ en yeşâallâhu ve lâkinne ekserehum yechelûn(yechelûne)....
Ənam Suresi, 111. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer, olsaydı
2.
enne-nâ
: gerçekten biz
3.
nezzelnâ
: indirdik
4.
ileyhim
: onlara
Ənam Suresi, 112. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve böylece
2.
cealnâ
: kıldık
3.
li kulli
: hepsine
4.
nebiyyin
: peygamber
Ənam Suresi, 112. Ayet:
Ve böylece peygamberlerin hepsine, insan ve cin şeytanları düşman kıldık. Onlar, birbirlerine aldatarak güzel (süslü) sözler vahyederler (fısıldarlar). Ve eğer Rabbin dileseydi, onu yapamazlardı. Artık onları ve iftira ettikleri şeyleri ter
ket
(bırak)....
Ənam Suresi, 121. Ayet:
Üzerlerinde Allah’ın ismi anılmamış (besmele çekilmemiş) olan hayvanlardan yemeyin. Çünkü onu yemek, emre aykırı hare
ket
tir (fıskdır). Doğrusu şeytanlar, sizinle mücadele etmek için, kendi dostlarına mutlaka telkinde bulunurlar. Ey müminler! Eğer siz onlara itaat ederseniz, muhakkak siz de Allah’a ortak koşanlar olursunuz....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
İşte böyle, her memle
ket
te günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Hâlbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Böylece biz her memle
ket
in ileri gelenlerini (kodamanlarını veya idarecilerini) en büyük günahkârlar yaptık ki, orada hileler çevirsinler. Halbuki onlar aslında yalnız kendilerini aldatıp hile yaparlar, amma farkında olmazlar....
Ənam Suresi, 123. Ayet:
Keza her memle
ket
in suçlularını, orada hile düzmeleri için iş başına getirdik. Oysa yalnız kendilerine hile yaparlar da farkında olmazlar....
Ənam Suresi, 127. Ayet:
Onlar, Rablerinin yanında barış yurdunu hak
ket
mişlerdir. Yaptıklarından ötürü onların sahibi O'dur....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Allah’ın Rasuller göndermesi ve kitaplar indirmesi, halkı aydınlatılmadan, gaflet içinde iken, Rabbinin zulm ile memle
ket
leri, ülkeleri helâk etmemesi içindir....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu peygamberleri göndermek şundandır: Rabbin, memle
ket
ler halkını gafil haldelerken (peygamber tebliğinden habersizlerken) onları zulm ile helâk edici olmadığından......
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu şundan ki: Rabbın memle
ket
leri ahâlisi gâfil haldeler iken zulm ile helâk edici değildir...
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu (vech ile peygamberler gönderilmesi ve onların feci akıbetlerini vaktiyle haber vermeleri) memle
ket
leri — halkı gaafil bulunurlarken — zulüm (leri) yüzünden Rabbinin (mahv-ü) helak edici olmadığındandır. ...