Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Hud Suresi, 75. Ayet:
Həqiqətən, İbrahim həlim xasiyyətli, (həmişə dua edərək) yalvarıb-yaxaran və özünü tamamilə (Allaha) təslim etmiş bir zat idi. (İbrahimin mələklərlə mübahisəsi onun bu yüksək
key
fiyyətlərindən irəli gəlirdi)....
Yusif Suresi, 60. Ayet:
Əgər onu yanıma gətirməsəniz, məndən bir qab (
key
l) belə ərzaq gözləməyin və mənə də yaxınlaşmayın!”...
İsra Suresi, 85. Ayet:
(Ya Rəsulum!) Səndən ruh (ruhun mahiyyəti və
key
fiyyəti) haqqında soruşarlar. De: “Ruh Rəbbimin əmrindədir. (Allahın əmri ilə yaradılmışdır). Sizə (bu barədə) yalnız cüzi (az) bir bilik verilmişdir!”...
Şüəra Suresi, 25. Ayet:
(Firon) ətrafındakılara: “Eşitdinizmi?” – dedi. (Musanın cavabı mənim sualıma uyğun gəlmir. Mən ondan aləmlərin Rəbbinin mahiyyəti,
key
fiyyəti və cinsi barəsində soruşuram, o isə mənə Onun sifətləri, əməlləri haqqında cavab verir)....
Əla Suresi, 3. Ayet:
O Rəbbin ki, (hər şeyin
key
fiyyətini, xüsusiyyətini, davam müddətini) əzəldən müəyyən etdi və (hamıya) yol göstərdi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Onlar: "Bizim için Rabb'ine söyle, onun rengi nedir; bize bildirsin." dediler. Musa: "Allah; onun parlak sarı renkte, bakanlara
key
if veren bir sığır olduğunu söylüyor." dedi....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda malınızı infak edin. Kendi ellerinizle kendinizi tehli
key
e atmayın. İyilik yapın. Kuşkusuz, Allah, iyilik yapanları sever....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve onların kalplerindeki öf
key
i gidersin. Allah, hak edene tevbe nasip eder. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Nəml Suresi, 34. Ayet:
Sebe melikesi: "Hükümdarlar bir ül
key
e girdikleri zaman, orayı bozguna uğratırlar. Oranın halkından izzet sahibi olanları zillete düşürürler. Onlar da böyle yapacaklar." dedi....
Yasin Suresi, 55. Ayet:
Kuşkusuz Cennet ehli bugün
key
ifli bir uğraş içindedir....
Sad Suresi, 51. Ayet:
Orada
key
iflerince oturmuş olarak onlara pek çok meyve ve içecek sunulur....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
(Habîbim) îmân eden, bir de güzel güzel amel (ve hareketlerde bulunan kimselere muştula ki altlarından ırmaklar akan cennetler onların. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyva rızk olarak yedirilse her defasında «ha, bu, evvelce de (dünyâda) rızıklandığımız (yediğimiz) şeydi» diyecekler Ve o rızk (renkde, şekilde) birbirinin benzeri, (fakat tatda,
key
fiyyetde başka başka ve çok yüksek ve müstesna kıymetlerde) olmak üzere kendilerine sunulacak. Orada çok temiz zevceler de onların. Hem orada onlar...
Bəqərə Suresi, 28. Ayet:
Key
fe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn(turceûne)....
Bəqərə Suresi, 28. Ayet:
1.
key
fe
: nasıl
2.
tekfurûne
: inkâr ediyorsunuz
3.
billâhi (bi allâhi)
: Allah'ı
4.
ve kuntum
: ve siz idiniz, o...
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Ve düşün ki rabbin melâi
key
e «Ben Yerde muhakkak bir halife yapacağım» dediği vakıt «Â!.. Orada fesat edecek ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın?. biz hamdinle tesbih ve seni takdis edip dururken» dediler. «Her halde ben sizin bilemiyeceğiniz şeyler bilirim» buyurdu...
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Sonra Adem'e (Esmâ'nın programlanışı, Esmâ bileşiminin açığa çıkışıyla yoktan var edilene) bütün Esmâ'yı (Esmâ ül Hüsnâ'sının anlamlarını açığa çıkarmayı ve kavramayı) talim etti (programladı). Sonra melâi
key
e: "Eğer dediğinizde ısrarlı iseniz bana (Adem'in) varlığındaki Esmâ'nın (özelliklerinin) neler olduğunu anlatın" dedi....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve Ademe bütün esmayı ta'lim eyledi, sonra o âlemîni melâi
key
e gösterip «Haydin davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin» buyurdu...
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Ve o vakit melâi
key
e «Adem için secde edin» dedik, derhal secde ettiler, ancak İblis dayattı, kibrine yediremedi, zaten kâfirlerden idi...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel mele
key
ni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
1.
ve ittebeû
: ve tâbi oldular, uydular
2.
mâ tetlû
: okunan şey
3.
eş şeyâtînu
: şeytanlar
4.
alâ mulki
: mülkün...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Biz doğru yolu gösterdiğimiz gibi, sizi de, Kur’ân’ı bilen ve bütün insanlara tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler ve doğruları konuşan şâhitler olmanız, ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlün, Muhammed’in de Kur’ân’ı tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir örnek önder, doğruları konuşan şâhit olması için sizi mûtedil, âdil, hayırlı, makul, seçkin, ahlâkî değerleri, itidali ve adâleti belirleyici güç kabul eden açık bir topl...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve
key
iflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kitap verilenlere her türlü ayeti (mucizeyi) getirsen de onlar yine senin kıblene yönelmez. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymaz. Sana gelen bu bilgiden sonra, onların
key
fine uyarsan zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kendilerine kitap verilenlere sen her türlü ayeti (delili) göstersen bile onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblelerine de uymazlar. Sana gelen bilgiden sonra eğer onların
key
iflerine, arzularına uyacak olursan, o zaman, kesinlikle zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kendilerine kitap verilmiş olanlara her türlü delili de getirsen onlar senin kıblene yönelmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Zaten onların da bazısı bazısının kıblesine yönelmez ki!... Faraza, sana gelen bunca ilimden sonra onların
key
iflerine uyacak olursan, Bilmiş ol ki, o takdirde sen de zalimlerden olursun!...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Sen Kitap verilenlere her türlü âyeti getirsen yine onlar senin kıblene uymazlar; sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Sana gelen ilimden sonra onların
key
iflerine uyarsan, o takdirde sen, mutlaka zâlimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allâh'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâi
key
e (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), ...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Erginlik değil: yüzlerinizi kâh gün doğu tarafına çevirmeniz kâh batı, ve lâkin eren o kimsedir ki Allaha, Ahıret gününe, Melâi
key
e, Kitaba ve bütün Peygamberlere iman edip karabeti olanlara, öksüzlere, bîçarelere yolda kalmışa, dilenenlere ve esirler uğrunda seve seve mal vermekte, hem namazı kılmakta hem zekâtı vermekte, bir de andlaştıkları vakit ahidlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık hallerinde ve harbin şiddeti zamanında sabr-ü sebat edenler işte bunlardır o sadıklar ve işte...
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
1.
ve enfikû
: ve infâk edin, verin
2.
fî sebîli allâhi
: Allah'ın yolunda
3.
ve lâ tulkû
: ve atmayın
4.
bi eydî-kum
...
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Ve (mallarınızı) Allah yolunda infâk edin (başkalarına verin)! Ve de kendi elinizle (kendinizi) tehli
key
e atmayın! Ve ahsen olun! Muhakkak ki Allah, muhsinleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehli
key
e atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Mallarınızı Allah yoluna sarfedin, kendinizi, ellerinizle tehli
key
e atmayın, iyilik edin. Şüphe yok ki Allah, iyilik edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehli
key
e atmayın. Her türlü hareketinizde dürüst davranın. Çünkü Allah dürüstleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Mallarınızı, servetlerinizi Allah yolunda, İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayın. Sadece kendinizi düşünerek, bu ortak çabaya maddî katkınızı esirgemek suretiyle kendi ellerinizle kendinizi tehli
key
e atmayın. İyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarınıza, ilişkilerinize, görevlerinize, hayatınıza yansıtın, samimiyetle ibadet edin, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olun, işlerinizde mükemmellik, dürüstlük ve ba...
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda harcamada bulunun ve kendi ellerinizle kendinizi tehli
key
e atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehli
key
e atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda (cihad ve diğer hayırlar uğruna) mallarınızı harcayın ve elinizle, (cimrilik ve israf yaparak) kendinizi tehli
key
e atmayın; mücahidlere maddî ve manevî ihsan ve yardımda bulunun. Çünkü Allah, muhakkak iyilik ve ihsanda bulunanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda sarfedin, kendinizi kendi elinizle tehli
key
e atmayin, islerinizi iyi yapin. suphesiz Allah iyi is yapanlari sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda (mallarınızı belli bir ölçüye göre) harcayın; kendi elinizle (kendinizi) tehli
key
e atmayın ve (özellikle) iyilikte bulunun, (işlerinizi) iyi yararlı ölçü ve anlamda yapın ; çünkü Allah şüphesiz ki iyilikte bulunanları, iyi yararlı iş yapanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda sarf edin, kendinizi kendi elinizle tehli
key
e atmayın, işlerinizi iyi yapın. Şüphesiz Allah iyi iş yapanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehli
key
e atmayın. Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
ve Allah yolunda infak eyleyin -masraf verin- de kendi ellerinizle tehlü
key
e bırakmayın, ve güzel hareket edin, çünkü Allah güzellik edenleri sever...
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda malınızı verin de ellerinizle tehli
key
e bırakmayın ve güzel hareket edin, çünkü Allah, güzel davrananları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehli
key
e bırakmayın ve güzel hareket edin. Çünkü Allah güzellik ve iyilik edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
(Mallarınızın bir bölümünü) Allah yolunda harcayın. Sakın kendinizi, kendi ellerinizle tehli
key
e atmayın. Hiç kuşkusuz Allah iyilik yapanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Tanrı yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehli
key
e atmayın. İyilik edin. Kuşkusuz Tanrı iyilik edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda mallarınızı harcayın. Kendinizi tehli
key
e atmayın. (Dâima da) iyilik edin. Allah muhakkak iyilik edenleri sever. ...
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Hem Allah yolunda sarf edin, (kendinizi) ellerinizle tehli
key
e atmayın ve iyilik edin! Şübhe yok ki Allah, iyilik edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda infak edin ve ellerinizle kendinizi tehli
key
e atmayın. İhsan edin, şüphesiz Allah ihsan edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Ve Allah yolunda infak ediniz. Ve kendi nefislerinizi tehli
key
e düşürmeyiniz. Ve ihsanda bulununuz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ muhsin olanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda infak edin. Kendi elinizle kendinizi tehli
key
e atmayın. İyilik yapın, çünkü Allah iyilik yapanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda harcamada bulunun. Kendi ellerinizle kendinizi tehli
key
e atmayın. İşlerinizi iyi yapın. Şüphesiz Allah, iyi iş yapanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda malınızı harcayın da, kendi ellerinizle kendinizi tehli
key
e atmayın ve hep güzel davranın. Çünkü Allah güzel hareket edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
(Mallarınızı) Allâh yolunda harcayın, kendi ellerinizle kendinizi tehli
key
e atmayın, iyilik edin, doğrusu Allâh iyilik edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehli
key
e atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda malınızı harcayın da kendi elinizle kendinizi tehli
key
e atmayın. Ve iyilik yapın, yaptığınızı güzel yapın. Çünkü Allah iyilik yapanları sever....
Bəqərə Suresi, 195. Ayet:
Allah yolunda harcama yapın/nimetleri paylaşın; kendi ellerinizle kendinizi tehli
key
e atmayın. Güzel düşünüp güzel işler yapın. Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri sever....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Ev kellezî merra alâ karyetin ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu ba’de mevtihâ, fe emâtehullâhu miete âmin summe beaseh(beasehu), kâle kem lebist(lebiste), kâle lebistu yevme ev ba’da yevm(yevmin), kâle bel lebiste miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem yetesenneh, venzur ilâ hımârike ve li nec’aleke âyeten lin nâsi venzur ilâl izâmi
key
fe nunşizuhâ summe neksûhâ lahmâ(lahmen), fe lemmâ tebeyyene lehu, kâle a’lemu ennallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
1.
ev
: veya
2.
ke ellezî
: o kimse gibi
3.
merra
: uğradı
4.
alâ karyetin
: bir karyeye, beldeye, kasaba
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî
key
fe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
3.
rabbî
: Rabbim
4.
eri-nî
: bana göster
Ali-İmran Suresi, 6. Ayet:
Huvellezî yusavvirukum fîl erhâmi
key
fe yeşâ’(yeşâu), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu). ...
Ali-İmran Suresi, 6. Ayet:
1.
huve ellezî
: O ki
2.
yusavviru-kum
: sizi tasvir eder, şekil verir, şekillendirir
3.
fî el erhâmi
: rahimlerde, rahimler içinde
4.
Ali-İmran Suresi, 6. Ayet:
Rahimlerde sizi dilediği
key
fiyette tasvir eden o, başka Tanrı yok ancak o, azîz o, hakîm o....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
O, kitabı, Kur’ân’ı sana indirendir. Onun, Kur’ân’ın bir kısım âyetleri muhkemdir. Bunlar Kur’ân’ın, bütün kutsal kitapların esasıdır, levh-i Mahfuzda yazılı temel kurallardır. Diğerleri de insanlığın devamlı çoğalan meselelerine çözüm getirmeye müsait, birden fazla mânaya açık, müteşabih âyetlerdir. Akılları, kalpleri sapmaya meyilli, kötü niyetli olanlar, sırf fitne çıkarmak, ortalık bulandırmak, kelimelere
key
fî anlamlar yükleyerek te’vil yapıp kafa karıştırmak arzusunda oldukları için, müteş...
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Sana bu muazzam kitabı indiren O'dur. O'nun bir kısmı anlamları kesin olup kitabın temelini oluşturan ayetlerdir. Diğer bir takımları da anlamları benzeşik olanlardır. Ama kalplerinde bir yamukluk bulunanlar fitne aramak ve
key
iflerince yorumlamak için sadece anlamı benzeşiklerin ardına düşerler. Halbuki, onun gerçek yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar da: «İnandık, hepsi Rabbimizdendir.» derler. Bunları özü temiz olanlardan başkası düşünemez....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Sana bu kitabı indiren O'dur. Bunun âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu âyetler, kitabın anası (aslı) demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih âyetlerdir. Kalblerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için, bir de kendi
key
flerine göre te'vil yapmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez. İlimde uzman olanlar, «Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır.» derler. Üstün akıllılardan başkası da derin düşünmez....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Sana bu Kitab'ı indiren O'dur. Bu Kitab'ın bir kısım ayetleri kesin anlamlı (muhkem)dir, bunlar onun özünü oluştururlar. Diğer kısmı da birden çok anlamlı (müteşabih)dir. Kalplerinde eğrilik olanlar fitne çıkarmak ve
key
fi yorumlar yapmak amacı ile bu kitabın birden çok anlamlı ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onların yorumunu sadece Allah bilir. Köklü bilgiye sahip olanlar ise «Bu Kitab 'a inandık, O bütünü ile Allah katından gelmiştir» derler. Bunu ancak aklı başında olanlar düşünebilirler....
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
İlahi kelamın özü olan açık ve kesin hükümlü mesajlar ile müteşabihleri kapsayan bu ilahi kelamı sana bahşeden O'dur. Kalpleri hakikatten sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştır(acak şeyler bul)mak için ve ona (
key
fi) anlamlar yüklemek amacıyla ilahi kelamın müteşabih olarak ifade edilen kısmına uyarlar; oysa Allah'tan başka kimse onun kesin anlamını bilemez. Bu yüzden bilgide derinleşenler şöyle derler: "Biz ona inanırız: (ilahi kelamın) tümü Rabbimizdendir; derin kavrayış sahipleri dış...
Ali-İmran Suresi, 25. Ayet:
Fe
key
fe izâ cema’nâhum li yevmin lâ raybe fîhi ve vuffiyet kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne). ...
Ali-İmran Suresi, 25. Ayet:
1.
fe
: o zaman, artık, o halde
2.
key
fe
: nasıl, halleri nasıl olacak
3.
izâ cema'nâ-hum
: onları topladığımız zaman
4.
li yev...
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
Onlara: 'Allah’a itaat edin, Kitabındaki hükümleri uygulayın. İlâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulüne itaat edin. Sünnetini uygulayın. Eğer Allah’a ve Rasulüne itaatten yüz çevirir, güç ve iktidarınızı kullanarak, halkı istediğiniz istikamette yönlendirir, Kur’ân’ı ve sünneti uygulamazsanız, Allah’ın azabından kurtulacağınızı mı zannediyorsunuz? Bilin ki Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumlulu...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki, 'Kitaplılar! Bizimle sizin aranızda aynı olan bir il
key
e geliniz: ALLAH'tan başkasına kulluk etmeyelim ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, birimiz diğerini ALLAH'tan sonra rabler edinmesin.' Kabul etmezlerse, 'Şahit olun, biz müslümanlarız!,' deyin....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey geçmiş vahyin izleyicileri! Sizinle bizim aramızdaki şu ortak il
key
e gelin: Allah'tan başka kimseye kulluk etmeyeceğiz, O'ndan başka hiçbir şeye ilahlık yakıştırmayacağız ve Allah ile birlikte insanları rab edinmeyeceğiz." Ve eğer yüz çevirirlerse de ki: "Şahit olun ki biz kendimizi O'na teslim etmişiz!"...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
Ve hiç bir zaman size Melâi
key
i ve Peygamberleri rablar ittihaz etmenizi de emredemez, ya siz Müsliman olduktan sonra size küfrü emredebilir mi?...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Key
fe yehdillâhu kavmen keferû ba’de îmânihim ve şehidû enner resûle hakkun ve câehumul beyyinât(beyyinâtu) vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne). ...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
1.
key
fe
: nasıl
2.
yehdi allâhu
: Allah hidayet eder
3.
kavmen
: kavim, topluluk
4.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir...
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Ve
key
fe tekfurûne ve entum tutlâ aleykum âyâtullâhi ve fîkum resûluh(resûluhu), ve men ya’tesim billâhi fe kad hudiye ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin). ...
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
1.
ve
key
fe
: ve nasıl
2.
tekfurûne
: inkâr ediyorsunuz
3.
ve entum
: ve siz
4.
tutlâ aleykum
: size okunuyor
...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
İn temseskum hasenetun tesû’hum, ve in tusibkum seyyietun yefrahû bihâ ve in tasbirû ve tettekû lâ yadurrukum
key
duhum şey’a(şey’en), innallâhe bi mâ ya’melûne muhît(muhîtun). ...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
1.
in temses-kum
: eğer size değerse, dokunursa
2.
hasenetun
: hasene, iyilik, güzellik
3.
tesû'-hum
: onları hüzünlendirir
4.
...
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah’a ve ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlune itaat edin, O’nun faizle ilgili tebliğine, teşriine, yasaklarına riayet edin, Kur’ân’ı ve sünneti uygulayın ki, Allah’ın merhametine mazhar olasınız....
Ali-İmran Suresi, 134. Ayet:
Öyle muttakîler ki, bollukta da darlıkta da infakta bulunurlar. Ve öf
key
i yutan ve nâsın kusurlarını affeden kimselerdir. Allah Teâlâ da ihsan edenleri sever....
Ali-İmran Suresi, 137. Ayet:
Kad halet min kablikum sunenun, fe sîrû fîl ardı fenzurû
key
fe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne)....
Ali-İmran Suresi, 137. Ayet:
1.
kad halet
: gelip geçmiş
2.
min kabli-kum
: sizden önce
3.
sunenun
: Allah'ın sünnetleri, ilâhi kanuniar?
4.
fe sîrû
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
Muhammed yalnızca ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur Allah’ın tek yetkili Rasulüdür. Ondan önce de görevlerini ifa eden Rasuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, gerisin geriye, İslâm dışı hayatınıza mı döneceksiniz? Kim geriye İslâm dışı hayata dönerse Allah’a asla, hiçbir şekilde zarar veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
İz tus’idûne ve lâ telvûne alâ ehadin ver resûlu yed’ûkum fî uhrâkum fe esâbekum gammen bi gammin li
key
lâ tahzenû alâ mâ fâtekum ve lâ mâ asâbekum, vallâhu habîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne). ...
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
1.
iz tus'idûne
: uzaklaşıyordunuz
2.
ve lâ telvûne
: ve dönüp bakmıyordunuz
3.
alâ ehadin
: hiç kimseye
4.
ve er resûlu
Nisa Suresi, 21. Ayet:
Ve
key
fe te’huzûnehu ve kad efdâ ba’dukum ilâ ba’dın ve ehazne minkum mîsâkan galîzâ(galîzan)....
Nisa Suresi, 21. Ayet:
1.
ve
key
fe
: ve nasıl
2.
te'huzûne-hu
: onu alırsınız
3.
ve kad
: ve ... olmuştu
4.
efdâ
: birleşip kaynaşdı
...
Nisa Suresi, 41. Ayet:
Fe
key
fe izâ ci’nâ min kulli ummetin bi şehîdin ve ci’nâ bike alâ hâulâi şehîdâ(şehîden). ...
Nisa Suresi, 41. Ayet:
1.
fe
key
fe
: artık, o zaman nasıl olur, nasıl olacak
2.
izâ
: olduğu zaman
3.
ci'nâ...(bi)
: getirdik
4.
min kulli
Nisa Suresi, 50. Ayet:
Unzur
key
fe yefterûne alâllâhil kezib(kezibe). Ve kefâ bihî ismen mubînâ(mubînen)....
Nisa Suresi, 50. Ayet:
1.
unzur
: bak
2.
key
fe
: nasıl
3.
yefterûne
: iftira ediyorlar
4.
alâ allâhi
: Allah'a
...
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, kitabındaki hükümleri uygulayın. İlâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur Allah’ın tek yetkili Rasûlüne, onun sünnetine, sizden olan ülülemre, İslâmî düzeni yürüten yetkililere, uzmanlara itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe iman ediyorsanız eğer, Allah’a, kitabına ve Rasûlüne, sünnetine başvurun. Bu daha hayırlı ve doğuracağı sonuçlar bakımınd...
Nisa Suresi, 61. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine, Kur’ân’a ve ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur Allah’ın tek yetkili Rasûlüne, onun sünnetine gelin, onlara başvuralım' denildiği zaman müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münâfıkların, senin faaliyetlerine karşı daha ağır tedbirler aldıklarını görürsün....
Nisa Suresi, 61. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine, Kur’ân’a ve ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur Allah’ın tek yetkili Rasûlüne, onun sünnetine gelin, onlara başvuralım' denildiği zaman müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münâfıkların, senin faaliyetlerine karşı daha ağır tedbirler aldıklarını görürsün....
Nisa Suresi, 62. Ayet:
Ve
key
fe izâ esâbethum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim summe câûke yahlıfûne billâhi in eradnâ illâ ihsânen ve tevfîkâ(tevfîkan)....
Nisa Suresi, 62. Ayet:
1.
fe
: bundan sonra
2.
key
fe
: nasıl olur
3.
izâ
: olduğu zaman, olunca
4.
esâbet-hum
: onlara isabet etti
Nisa Suresi, 69. Ayet:
Kimler Allah’a ve ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlüne itaat ederse, Kur’ân ve sünneti uygularsa, işte onlar, Allah’ın kendilerine kitap ve şeriat verdiği, lütuflarda bulunduğu peygamberler, sadakat örneği, doğruluk sembolü samimi mü’minler, kutsal kitapları bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir, örnek önderler, doğruları konuşan şâhitler, şehitler ve dindar, ahlâklı, hayır-hasenât sahibi müslümanlarla, sâlih kimselerle berabe...
Nisa Suresi, 76. Ayet:
Ellezîne âmenû yukâtilûne fî sebîlillâh(sebîlillâhi), vellezîne keferû yukâtilûne fî sebîlit tâgûti fe kâtilû evliyâeş şeytân(şeytâni), inne
key
deş şeytâni kâne daîfâ(daîfen)....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
1.
ellezîne
: onlar, ... olanlar
2.
âmenû
: amenu oldular, îmân ettiler, yaşarken Allah'a ulaşmayı dilediler
3.
yukâtilûne
: savaşırlar
4.
Nisa Suresi, 77. Ayet:
Kendilerine "Ellerinizi çekin, namazlarınızda dikkatli ve daim olun, arındırıcı (mali) yükümlülüğünüzü yerine getirin!" denilenlerden haberdar değil misiniz? Ama onlara (Allah yolunda) savaşmaları emredilir emredilmez, bazısı, Allahtan korkması gerektiği gibi -hatta daha büyük bir korkuyla- insanlardan korkmaya başlar ve "Ey Rabbimiz! Neden bize savaşmayı emrettin? Keşke bize biraz mühlet verseydin!" derler. De ki: "Bu dünyanın
key
fi ve rahatlığı çok kısa ömürlüdür ama ahiret, Allaha karşı sorum...
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlara güven ve korkuyla, emniyet ve tehdit ile ilgili stratejik bir haber gelince bu bilgileri yayarlar. Halbuki bu tür bilgileri ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’a ve kendi içlerinden, başlarında bulunun ülülemre, savunma görevini yürüten yetkililere (askerî uzmanlara, emniyet ve istihbarat yetkililerine) götürselerdi, bu bilgilerden sonuç çıkarma yeteneğinde olan uzmanlar, devleti, milleti, ümmeti ilgilendiren emniyetin ve te...
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlara güvenlik ve tehli
key
le ilgili bir söylenti ulaşsa onu yayarlar. Durumu elçiye ve aralarındaki yetkililere iletselerdi uzmanları onu değerlendirirdi. Size ALLAH'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı pek azınız hariç şeytana uyacaktınız....
Nisa Suresi, 102. Ayet:
O halde sen müminler arasında iken onlara namazda imamlık yapacaksan, (yalnızca) bir bölümünün, silahlarını kuşanmış olarak seninle namaza durmalarına izin ver. Onlar namazlarını bitirdikten sonra, namazlarını eda etmemiş olan diğer gurubun her türlü tehli
key
e karşı hazır vaziyette ve silahlarını kuşanmış olarak gelip seninle namaza durmaları sırasında size koruyuculuk yapsınlar; (çünkü) hakikati inkara şartlanmış olanlar sizin silahlarınızı ve teçhizatınızı unutup bırakmanızı isterler ki ani bi...
Nisa Suresi, 103. Ayet:
Namazı bitirdikten sonra ayaktayken, otururken ve yere uzanmışken Allah'ın adını anınız. Tehli
key
i savuşturup güvene kavuştuğunuzda namazı tam olarak kılınız. Zira namaz müminlere, vakitleri belirli bir farzdır....
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Kim, kendisine haklar sağlayan, doğru, hak yol, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yol açıkça ortaya konduktan sonra, ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’a, sünnetine karşı çıkar mü’minlerin yolundan İslâmî hayat tarzından ayrılıp, başka bir yola giderse, onu tercih ettiği, sorumluluğuna katlandığı yolda bırakırız. Onu cehenneme yaslarız. Orası ne kötü bir cezalandırma ve nihaî bir dönüş yeridir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey îman edenler, adaleti titizlikle ayakda tutan (haakim) ler ve Allah için şâhidiik eden (insan) lar olun. (O hükmünüz veya şâhidliğiniz) velev ki kendinizin veya ana ve babalar (ınız) ın ve yakın hısımlar (ınız) ın aleyhinde olsun, (isterse onlar) zengin veya fakir bulunsun. Çünkü Allah ikisine de (sizden daha) yakındır (ve hallerini sizden iyi bilicidir). Artık siz (hakdan) dönerek (
key
f-ü) hevanıza uymayın. Eğer dilinizi eğib büker (hakkı olduğu gibi söylemekden çekinir) veya (büsbütün ondan...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey inananlar, adâleti tam yerine getirerek Allâh için şâhidlik edenler olun, kendinizin, ana babanızın ve yakınlarınızın aleyhinde bile olsa, (şâhidlik ettiğiniz kimseler) zengin veya fakir de olsalar (adâletten ayrılmayın). Çünkü Allâh, ikisine de daha yakındır (onları sizden çok kayırır). Öyle ise
key
finize uyarak doğruluktan sapmayın. Eğer (şâhidlik ederken dilinizi) eğip bükerseniz, ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allâh yaptıklarınızı bilir....
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Ey insanlar, ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah, size Rabbinizden gerekçeli hikmete dayalı indirilen Kur’ân ile, İslam Dini ile toplumda hakça düzeni gerçekleştirmek için geldi. O halde, kendi hayrınızı düşünerek, kazançlarınızı hesap ederek Muhammede ve Rabbiniz katından getirdiği Dine iman edin. Eğer Allahın Rasulü Muhammedi ve İslamı tanımazlıktan gelerek inkâr eder, nankörlük ederseniz Allaha zarar veremezsiniz. Bilin ki, gökl...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
Hurrimet aleykumul meytetu veddemu ve lahmul hınzîri ve mâ uhılle li gayrillâhi bihî vel munhanikatu vel mevkûzetu vel mutereddiyetu ven natîhatu ve mâ ekeles sebuu illâ mâ zek
key
tum ve mâ zubiha alen nusubi ve en testaksimû bil ezlâm(ezlâmi), zâlikum fisk(fiskun), elyevme yeisellezîne keferû min dînikum fe lâ tahşevhum vahşevn(vahşevni) el yevme ekmeltu lekum dînekum ve etmemtu aleykum ni’metî ve radîtu lekumul islâme dînâ(dînen) fe menidturra fî mahmasatin gayra mutecânifin li ismin fe innallâ...
Maidə Suresi, 3. Ayet:
1.
hurrimet
: haram kılındı
2.
aleykum(u)
: sizin üzerinize, size
3.
el meytetu
: ölü, kesilmeksizin ölen hayvan
4.
ve ed demu<...
Maidə Suresi, 21. Ayet:
"Ey kavmim! Haydi Allah’ın size nasib ettiği kutsal ül
key
e girin, sakın geri dönüp kaçmayın. Yoksa hüsrana düşerek perişan olursunuz."...
Maidə Suresi, 31. Ayet:
Fe beasallâhu gurâben yebhasu fîl ardı li yuriyehu
key
fe yuvârî sev’ete ahîh(ahîhi) kâle yâ veyletâ e aceztu en ekûne misle hâzel gurâbi fe uvâriye sev’ete ahî, fe asbaha minen nâdimîn(nâdimîne)....
Maidə Suresi, 31. Ayet:
1.
fe bease allâhu
: sonra Allâh (c.c.) gönderdi
2.
gurâben
: bir karga
3.
yebhasu fî el ardı
: yeri eşeleyen
4.
li yuriye-hu
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Ve
key
fe yuhakkimûneke ve indehumut tevrâtu fîhâ hukmullâhi summe yetevellevne min ba’di zâlik(zâlike) ve mâ ulâike bil mu’minîn(mu’minîne)....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
1.
ve
key
fe
: ve nasıl
2.
yuhakkimûne-ke
: sana hüküm verdiriyorlar (seni hakem yapıyorlar)
3.
ve inde-hum(u)
: ve onların yanında var
4.
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da, daha önceki kitapları, hem tasdik edici, hem de onları denetleyici olarak bu kitabı, gerçeğin ta kendisi olarak indirdik. O halde bütün Ehl-i kitabın aralarında, Allah’ın sana indirdiği ile hükmet, sana gelen bu hakikati terkedip de onların
key
iflerine uyma!Her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı. Fakat O, size verdiği farklı şeriatlar dairesinde sizi imtihan etmek istediği için ayrı ayrı ümmetler yaptı. Öyleyse durmayın, ...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da kendinden önceki Kitabı doğrulayıcı ve onu kollayıp koruyucu olarak Kitabı gerçekle indirdik. Artık onların aralarında Allâh'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen gerçekten ayrılıp onların
key
iflerine uyma! Sizden her biriniz için bir şeri'at ve bir yol belirledik. Allâh isteseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat size verdiğ(i ni'met)ler(i) içinde sizi sınamak istedi. Öyleyse hayır işlerine koşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O size ayrılığa düştüğünüz şeyler(in hakikatin)i haber ve...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da Kitap'ı hak olarak indirdik. Kitap'tan onun yanında bulunanı tasdikleyici ve onu denetleyip güvenilirliğini sağlayıcı olarak... O halde onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, Hak'tan sana gelenden uzaklaşıp onların
key
iflerine uyma. Sizden her biri için bir yol/şerîat ve bir yöntem belirledik. Allah dileseydi sizi elbette bir tek ümmet yapardı. Ama size vermiş olduklarıyla sizi imtihana çeksin diye öyle yapmamıştır. O halde hayırlarda yarışın. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size, t...
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Aralarında ALLAH'ın indirdiği ile hüküm vermelisin. Onların
key
fine uyma. ALLAH'ın sana indirdiklerinin bir kısmından sakın seni şaşırtmasınlar. Yüz çevirirlerse, demek ki ALLAH bazı günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. Gerçekten insanların çoğu yoldan çıkmıştır....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Ve şu emri indirdik: aralarında sırf Allahın indirdiği ile hukmet,
key
iflerine tabi' olma ve onlardan sakın Allahın indirdiği ahkâmın birinden seni şaşırtmasınlar, yine yüz çevirirlerse bil ki Allah onların bazı günahları sebebiyle başlarına mutlaka bir musibet getirmek istiyor ve herhalde insanlardan bir çoğu fasıktırlar....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Ve şu emri indirdik: «Aralarında yalnız Allah'ın indirdiği ile hükmet, onların
key
iflerine uyma ve onların Allah'ın indirdiği hükümlerin birinden seni şaşırtmalarından sakın! Yine yüz çevirirlerse bil ki, Allah, onların bazı günahları sebebiyle, başlarına bir bela getirmek istiyor. Her halde insanlardan birçoğu Allah yolundan çıkmışlardır....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların
key
iflerine uyma. Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. Eğer Allah'ın hükmünden yüzçevirirlerse, bil ki Allah, bir kısım günahları sebebiyle onları musibete uğratmak istiyor. Muhakkak ki insanların çoğu yoldan çıkanlardır....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
O halde onların arasında Allah'ın indirdiği ayetlere göre hüküm ver, onların
key
fi arzularına uyma, onların seni Allah'ın indirdiği hükümlerin bir kısmından bile şaşırtmalarından sakın, eğer sana sırt çevirirlerse bil ki, Allah, günahlarının bazısı yüzünden onları cezalandırmak istiyor. Kuşku yok ki, insanların çoğu fasıktır....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
(Ve şu emri indirdik:) Aralarında Allahın indirdiği (vech) ile hükmet, onların
key
flerine uyma, Allahın sana indirdiği (hükümlerin) bir kısmından seni sapıtacaklar diye kaçın onlardan. Eğer onlar (indirilen hükümleri kabulden) yüz çevirirlerse bil ki Allah, günahlarının (yalınız (şu) biri (veya şu yüz çevirmeleri) sebebiyle bile kendilerini mutlakaa musıybete uğratmak istiyordur. İnsanlardan bir çoğu muhakkak ki Allahın emrinden dışarı çıkanlar (güruhu) dur. ...
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Resulüm! Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların
key
iflerine uyma. Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın! Eğer yüz çevirirlerse, bil ki Allah onları bazı günahlarından dolayı musibete uğratmak istiyor. İnsanların çoğu gerçekten fâsıktırlar....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Ve şu emri indirdik: Aralarında, Allah’ın sana indirdiği ahkâm ile hükmet! Sakın onların
key
iflerine uyma ve Allah’ın indirdiği hükümlerin bir kısmından seni caydırmalarından sakın!Şayet yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahlarından dolayı musîbete uğratmak istiyordur. Zaten insanların birçoğu Allah’ın emrinden dışarı çıkmaktadırlar....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Aralarında Allâh'ın indirdiğiyle hükmet, onların
key
iflerine uyma ve onların, Allâh'ın indirdiği şeylerin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın! Eğer dönerlerse bil ki Allâh, bazı günâhları yüzünden onları felâkete uğratmak istiyordur. Zaten insanlardan çoğu, yoldan çıkmışlardır....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Sen de aralarında, Allah'ın indirdiğiyle hükmet. Onların
key
iflerine uyma. Dikkat et de Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar....
Maidə Suresi, 64. Ayet:
Ve kâletil yehûdu yedullâhi maglûleh(maglûletun) gullet eydîhim ve luınû bimâ kâlû bel yedâhu mebsûtatâni yunfıku
key
fe yeşâ(yeşâû) ve leyezîdenne kesîran minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufrâ(kufren) ve elkaynâ beynehumul adâvete vel bagdâe ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti) kullemâ evkadû nâran lil harbi etfeehallâhu ve yes’avne fîl ardı fesâda(fesâden) vallâhu lâ yuhıbbul mufsidîn(mufsidîne)....
Maidə Suresi, 64. Ayet:
1.
ve kâlet(i) el yehûdu
: ve yahudiler dedi
2.
yedu allâhi
: Allâh'ın (cc.) eli
3.
maglûletun
: bağlanmış
4.
gullet eydî-him
Maidə Suresi, 75. Ayet:
Melmesîhubnu meryeme illâ resûl(resûlun), kad halet min kablihir rusul(rusulun) ve ummuhu sıddîkah(sıddîkatun) kânâ ye’kulânit taâm(taâmi) unzur
key
fe nubeyyinu lehumul âyâti summenzur ennâ yu’fekûn(yu’fekûne)....
Maidə Suresi, 75. Ayet:
1.
mâ
: değil, (başka) değil
2.
el mesîhu
: Mesih
3.
ibnu meryeme
: Hz. Meryem'in oğlu
4.
illâ resûlun
: ancak sad...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: “Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da şaşmış bir milletin arzu ve
key
iflerine uymayın.”...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, hak ve doğru bilgileri bir kenara itip içinizdeki yahudiler gibi, Meryem’e zina isnad ederek, Îsâ’nın peygamberliğini tanımayarak; hristiyanlar gibi Îsâ’nın ilâhlığı, Allah hakkında, baba olma, oğul edinme, bedenlere girme, değişme, birleşme iddialarında bulunup haddi aşarak sorumluluk ve cezanızı artırmayın. Daha önce hak yoldan uzaklaşarak, başlarına buyruk hareket edip, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin; birçoklarını da başlarına buyruk hale g...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: «Ey kitap verilenler, dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın ve bundan önce şaşmış, birçoklarını da şaşırtmış ve yolun doğrusundan sapmış bir kavmin
key
ifleri ardından gitmeyin!»...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: «Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir kavmin
key
iflerine uymayın»....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki; Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda gerçeğe aykırı aşırılıklara kapılmayınız, sizden önceki dönemlerde sapıtmış, bir çoklarını saptırmış ve düz yolu şaşırmış kimselerin
key
fi arzularına uymayınız....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: "Ey Kitap ehli, dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın ve önceden sapmış, birçoğunu da saptırmış, düz yoldan şaşmış bir milletin
key
iflerine uymayın!"...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
De ki: "Ey Ehlikitap! Dininizde azgınlık edip hak dışına çıkarak aşırılığa gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış ve yolun denge noktasından uzağa düşmüş bir topluluğun
key
iflerine uymayın."...
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah Kâ'beyi, o Beyt-i haraamı, o haraam olan ay (lar) ı, (Mek
key
e hediye edilecek) kurbanı ve (onların) boyunlarındaki gerdanlıkları insanlar (ın dîn ve dünyâları) için bir nizam yapdı. Bu da Allahın, göklerde ne var, yerde ne varsa (hepsini) bildiği, Allahın (zâten her şey'i) hakkıyle bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir. ...
Maidə Suresi, 104. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine, Kur’ân’a ve ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah’a, sünnetine gelin' denildiği zaman: 'Gördüğümüz, bildiğimiz, babalarımızın yolu, hayat tarzı bize yeter' derler. Ataları hiçbir şey bilmez ve hak yolu benimsememiş, doğruyu, aydınlığı, hayrı ve refahı bulamamış kimseler ise de mi, onların yolundan gidecekler?...
Ənam Suresi, 11. Ayet:
Kul sîrû fîl ardı summenzurû
key
fe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne)....
Ənam Suresi, 11. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
sîrû
: gezin, dolaşın
3.
fî el ardı
: arzda, yeryüzünde
4.
summe unzurû
: sonra bakın (görün...
Ənam Suresi, 24. Ayet:
Unzur
key
fe kezebû alâ enfusihim ve dalle anhum, mâ kânû yefterûn(yefterûne)....
Ənam Suresi, 24. Ayet:
1.
unzur
: bak
2.
key
fe
: nasıl
3.
kezebû
: yalan söylediler
4.
alâ enfusi-him
: nefslerine, kendilerine karşı
Ənam Suresi, 44. Ayet:
Ne zaman ki kendilerine hatırlatılan şeyi (Allâh için yaratılmış olduklarını) unuttular, onlara her şeyin (dünya güzelliklerinin) kapılarını açtık. . . Nihayet (kendilerine) verilenler ile
key
iflenip şımardıkları bir sırada, onları ansızın yakaladık! Bir anda tüm umutları sönerek çaresiz kaldılar!...
Ənam Suresi, 46. Ayet:
Kul e reeytum in ehazallâhu sem’akum ve ebsârekum ve hateme alâ kulûbikum men ilâhun gayrullâhi ye’tîkum bih(bihî), unzur
key
fe nusarriful âyâti summe hum yasdifûn (yasdifûne)....
Ənam Suresi, 46. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e raeytum
: gördünüz mü, (aczinizi) anladınız mı?
3.
in ehaze
: eğer alsa
4.
allâhu
: Allah<...
Ənam Suresi, 56. Ayet:
De: 'ALLAH'ın dışında çağırdıklarınıza tapmaktan menedildim.' De: 'Sizin
key
finize uymayacağım. Aksi taktirde sapar ve doğru yolu bulamam.'...
Ənam Suresi, 56. Ayet:
De ki; «Sizin Allah dışında yalvardığınız ilâhlara tapmak bana yasaklandı.» De ki; «Ben sizin
key
fi arzularınıza uymam; uyarsam sapıtmış, doğru yolda gidenlerden olmamış olurum.»...
Ənam Suresi, 56. Ayet:
De ki: "Allah’tan başka taptığınız şeylere ibadet etmem bana yasak kılındı." De ki: "Sizin
key
fî arzularınıza uymayacağım; yoksa sapmış olurum."...
Ənam Suresi, 56. Ayet:
De ki: "Ben, Allah'tan başka yalvardıklarınıza tapmaktan men'olundum." De ki: "Ben sizin
key
iflerinize uymam, çünkü o takdirde sapıtmış ve yola gelenlerden olmamış olurum."...
Ənam Suresi, 56. Ayet:
De ki: "Ben, Allah'ı bırakıp da yakardıklarınıza kulluk etmekten yasaklandım!" De ki: "Sizin
key
iflerinize uymam! Çünkü bunu yaparsam sapıtmış olurum, doğruyu ve güzeli bulanlardan olmam."...
Ənam Suresi, 65. Ayet:
Kul huvel kâdiru alâ en yeb’ase aleykum azâben min fevkıkum ev min tahti erculikum ev yelbisekum şiyean ve yuzîka ba’dakum be’se ba’d(ba’dın), unzur
key
fe nusarrıful âyâti leallehum yefkahûn(yefkahûne). ...
Ənam Suresi, 65. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
huve
: o
3.
el kâdiru
: kaadir, muktedir, gücü yeter
4.
alâ
: üzerine, ...e
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak; sen Kur’an ile, kişinin, kendi kazancı yüzünden, Allah’tan başka bir dost ve şefaatçinin bulunmadığı ahirette tehli
key
e düşmemesi için öğüt ver. Zira o kişi, bütün varlığını fidye olarak verse bile, kendisinden alınıp kabul edilmez. İşte bunlar, kendi kazandıkları yüzünden tehli
key
e girmiş kimselerdir. Kafir olmaları dolayısıyla onlar için kaynar bir içecek ve acı bir azap vardır....
Ənam Suresi, 81. Ayet:
Ve
key
fe ehâfu mâ eşrektum ve lâ tehâfûne ennekum eşrektum billâhi mâ lem yunezzıl bihî aleykum sultânâ(sultânen), fe eyyul ferîkayni ehakku bil emn(emni), in kuntum ta’melûn(ta’melûne)....
Ənam Suresi, 81. Ayet:
1.
ve
key
fe
: ve nasıl
2.
ehâfu
: korkarım
3.
mâ eşrektum
: sizin şirk koştuğunuz şeyler
4.
ve lâ tehâfûne
: ve si...
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Size ne oluyor da Allah'ın adı anılarak kesilenlerden yemiyorsunuz? Halbuki O size, mecbur kalmanızın dışında haram olan şeyleri genişce açıklamıştır. Doğrusu birçokları bilmeden
key
iflerine uyarak insanları doğru yoldan saptırıyorlar. Muhakkak ki, Rabbin, sınırı aşanları çok iyi bilir....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Niçin Allah'ın adı anılarak kesilen hayvanların etlerinden yemiyorsunuz? Oysa Allah çaresizlik sonucu yemek zorunda kaldıklarınız dışında, size haram kıldığı etleri ayrıntılı biçimde açıkladı. Birçokları bilmeden
key
fi arzularına uyarak insanları yoldan çıkarırlar. Hiç kuşkusuz Rabbin sınırı aşanları herkesten iyi bilir....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Üzerine Allâh'ın adı anılmış olanlardan niçin yemeyesiniz? Çaresiz yemek zorunda kaldıklarınız dışında, size harâm kıldığı şeyleri (Allâh) size açıklamıştır. Doğrusu birçokları, bilmeden
key
iflerine uyarak halkı şaşırtıyorlar. Muhakkak ki Rabbin, (evet) O, sınırı aşanları çok iyi bilir....
Ənam Suresi, 119. Ayet:
Size ne oluyor da üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yemiyorsunuz? Zorda kalışınız dışında üzerinize haram kıldığını bizzat kendisi size ayrıntılı olarak açıklamıştır. Birçokları ilimsiz bir biçimde kendi
key
iflerine uyarak halkı şaşırtıyorlar. Hiç kuşkusuz, senin Rabbin sınır tanımaz azgınları çok iyi bilmektedir....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: 'ALLAH'ın şunu haram ettiğine tanıklık edecek tanıklarınızı getirin.' Tanıklık ederlerse onlarla beraber tanıklık etme. Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmıyanların
key
fine uyma. Onlar, Rab'lerine başkalarını eş koşmaktadırlar....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: «Haydi, Allah bunu yasak etti diye tanıklık edecek şahitlerinizi getirin.». Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların
key
iflerine uyma. Çünkü onlar Rablerine başkasını denk tutuyorlar....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki; Allah'ın bu yasakları koyduğuna şahitlik edecek tanıklarınızı getiriniz bakalım. Eğer onlar bu yolda şahitlik ederlerse, sakın şahitliklerini onaylama. Ayetlerimizi yalanlayanların, ahirete inanmayanların ve Rabblerine eş koşanların
key
fi arzularına uyma....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
"Haydi" de, "Allah’ın bunu haram kıldığına dair tanıklık edecek şahitlerinizi getirin!" Eğer onlar yalan yere şahitlik ederlerse, sakın sen onlarla birlikte tanıklık etme.Âyetlerimizi yalan sayanların ve âhireti tasdik etmeyenlerin
key
iflerine uyma!Nasıl uyarsın ki onlar başkalarını, kendilerinin Rabbi olan Allah’a eşit tutmaktadırlar....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
De ki: "Haydi Allâh'ın bunu yasakladığına şâhidlik edecek tanrılarınızı getirin." Eğer (onlar) şâhidlik ederlerse sen onlarla beraber şâhidlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve âhirete inanmayanların
key
iflerine uyma. (Nasıl uyarsın ki) onlar, Rablerine eş tutmaktadırlar....
Ənam Suresi, 150. Ayet:
Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların
key
ifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl
key
le vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne)....
Ənam Suresi, 152. Ayet:
1.
ve lâ takrebû
: ve yaklaşmayın
2.
mâle
: mal
3.
el yetîmi
: yetim
4.
illâ
: dışında, ...'den başka
Əraf Suresi, 4. Ayet:
Bir nice ül
key
i helâk ettik ki, onlara azabımız gece yatarlarken veya gündüzün ortasında uyurlarken gelip çatmıştır....
Əraf Suresi, 11. Ayet:
Hakıkat sizi evvela halkettik, sonra size sûret verdik, sonra da Melâi
key
e dedik ki «Âdeme secde edin» hemen secde ettiler, ancak İblis secde edenlerden olmadı...
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Fe vesvese lehumuş şeytânu li yubdiye lehumâ mâ vuriye anhumâ min sev'âtihimâ ve kâle mâ nehâkumâ rabbukumâ an hâzihiş şecereti illâ en tekûnâ mele
key
ni ev tekûnâ minel hâlidîn(hâlidîne)....
Əraf Suresi, 20. Ayet:
1.
fe
: o zaman, bunun üzerine
2.
vesvese
: vesvese verdi
3.
lehum eş şeytânu
: şeytan onlara
4.
li yubdiye
: açığ...
Əraf Suresi, 56. Ayet:
Düzeltilmiş olan ül
key
i ifsad etmeyin. Hem endişe, hem de ümit ile O’na yalvarın. Muhakkak ki Allah’ın rahmeti iyi kimselere yakındır....
Əraf Suresi, 57. Ayet:
Öyle bir mabuttur ki rahmetinden önce müjdeci olarak rüzgârları yollar. Sonucu rüzgârlar, ağır yağmur bulutlarını yüklenince onları ölmüş bir ül
key
e sevk ederiz, oraya böylece yağmur yağdırırız da her çeşit meyveler yetiştiririz. Düşünün de ibret almaya bakın, çünkü biz, ölüyü de işte böyle diriltiriz....
Əraf Suresi, 57. Ayet:
Ve O, bir Hâlık-i Zîşan'dır ki, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderir. Nihâyet rüzgârlar, ağır ağır bulutları yüklenince biz onu bir ölmüş ül
key
e sevketmiş oluruz. Derken onunla su indirmiş, sonra da onunla her çeşit meyveleri meydana çıkarmış oluruz. İşte böylece ölüleri de çıkarırız. Gerektir ki, siz düşünüp ibret alasınız....
Əraf Suresi, 57. Ayet:
O’dur ki, rahmeti olan (yağmurun) önünden müjdeci olarak rüzgârlar gönderir. Nihayet bu rüzgârlar o ağır bulutları hafif bir şeymiş gibi kaldırıp yüklendiklerinde, bakarsın Biz onları, ekinleri ölmüş bir ül
key
e sevk eder, derken oraya su indiririz de orada her türlüsünden meyveler, ürünler çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Gerekir ki düşünür ve ibret alırsınız....
Əraf Suresi, 57. Ayet:
O ki rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci gönderir. Nihâyet onlar, ağır ağır bulutları yüklenince, onu ölü bir ül
key
e yollarız; onunla su indirir ve türlü türlü meyvalar çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Herhalde bundan ibret alırsınız....
Əraf Suresi, 64. Ayet:
Bunun üzerine onu tekzib ettiler, biz de kendisini ve ma'iyyetinde iyman edenleri gemide necâta erdirdik de âyetlerimizi tekzib edenleri gar
key
ledik, çünkü bunlar basıyretleri körelmiş bir kavm idiler...
Əraf Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: «Sen bize geldin mi ki, yalnız bir tanrıya tapalım ve babalarımızın tapar olduklarını ter
key
leyelim! Haydi, eğer sen doğru sözlü kimselerden isen bizi korkutur olduğun şeyi bize getir bakalım.»...
Əraf Suresi, 71. Ayet:
Dedi ki: 'Rabbinizden bir azap ve öf
key
e mahkum edilmiş bulunuyorsunuz. Sizin ve atalarınızın uydurduğu ve ALLAH'ın kendilerine hiçbir güç vermediği isimler konusunda mı benimle tartışıyorsunuz? Bekleyiniz, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.'...
Əraf Suresi, 84. Ayet:
Ve emtarnâ aleyhim matarâ, fenzur
key
fe kâne âkıbetul mucrimîn(mucrimîne)....
Əraf Suresi, 84. Ayet:
1.
ve emtar-nâ
: ve yağmur yağdırdık
2.
aleyhim
: onların üzerine
3.
matarâ
: (azab) yağmur
4.
fenzur (fe unzur)
:...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Ve ilâ medyene ehâhum şuaybâ kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu kad câetkum beyyinetun min rabbikum fe evfûl
key
le vel mîzâne ve lâ tebhasûn nâse eşyâehum ve lâ tufsidû fîl ardı ba’de ıslahıhâ zâlikum hayrun lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne). ...
Əraf Suresi, 85. Ayet:
1.
ve ilâ medyene
: ve Medyen'e
2.
ehâ-hum
: onların kardeşi
3.
şuaybâ
: Şuayb
4.
kâle
: dedi
Əraf Suresi, 85. Ayet:
Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. O da 'Ey kavmim,' dedi. 'Yalnız Allah'a kulluk edin; çünkü sizin ondan başka tanrınız yoktur. Size Rabbinizden bir delil geldi. Ölçüyü ve tartıyı tam olarak yapın; halkın malını çalıp çırpmayın. Düzene konmuş bir ül
key
i de fesada vermeyin. Eğer inanmış kimseler iseniz, sizin için hayırlı olan budur....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
Ve lâ tak’udû bikulli sırâtın tû’ıdûne ve tasuddûne an sebîlillâhi men âmene bihî ve tebgûnehâ ivecen vezkurû iz kuntum kalîlen fe kesserekum vanzurû
key
fe kâne âkıbetul mufsidîn(mufsidîne)....
Əraf Suresi, 86. Ayet:
1.
ve lâ tak'udû
: ve oturmayın
2.
bi kulli sırâtın
: her yola, tüm yolların üzerine
3.
tû'ıdûne
: vaad ediyorsunuz (negatif vaad), tehdit ediyorsunuz
4.
Əraf Suresi, 86. Ayet:
"Hem öyle tehditler savurarak, yol başlarını tutup, Allah’a iman edenleri Allah’ın yolundan çevirmeyin ve bu yolun eğri büğrü olduğuna dair, şüpheler verip halkı yanıltmayın.""Hem düşünün ki bir zaman siz sayıca pek az idiniz. Öyle iken Allah sizi çoğalttı. Ül
key
i bozan o müfsitlerin sonunun nasıl olduğuna bakın da ibret alın!"...
Əraf Suresi, 93. Ayet:
Fe tevellâ anhum ve kâle yâ kavmi lekad eblagtukum risâlâti rabbî ve nesahtu lekum, fe
key
fe âsâ alâ kavmin kâfirîn(kâfirîne). ...
Əraf Suresi, 93. Ayet:
1.
fe tevellâ
: o zaman yüz çevirdi
2.
an-hum
: onlardan
3.
ve kâle
: ve dedi
4.
yâ kavmi
: ey kavmim
Əraf Suresi, 94. Ayet:
1.
ve mâ
: ve olmadı (yoktur)
2.
ersel-nâ
: gönderdik
3.
fî karyetin
: bir beldeye, ül
key
e
4.
min nebiyyin
: bir p...
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Ve Biz hangi ül
key
e bir peygamber gönderdiysek, onun halkını darlık ve sıkıntıya uğratmadığımız ülke yoktur ki; böylece onlar yalvarıp, yakarırlar....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ül
key
e bir peygamber gönderdiysek, ora halkını, (peygambere baş kaldırdıklarından ötürü bize) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ül
key
e özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir peygamber gönderdiysek, oranın halkını yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk, şiddet, hastalık ve ekonomik darboğazlarla, mallarına ve kendilerine gelen zararlarla sıktık....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi kente (ül
key
e) bir peygamber gönderdikse, ora halkını, yalvarıp yakarsınlar diye, darlık ve sıkıntıya uğratmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ül
key
e bir peygamber gönderdiysek, ora halkını, (peygambere baş kaldırdıklarından ötürü bize) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Her ne zaman bir ül
key
e bir peygamber gönderdiysek, yalvarsınlar diye halkını darlık ve sıkıntıya uğrattık....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ül
key
e bir peygamber gönderdiysek önce halkını sıkıntı ve darlıkla sıkmışızdır ki, yalvarıp yakarsınlar....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ül
key
e bir peygamber gönderdiysek, onun halkını yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz, hangi ül
key
e bir nebi göndermişsek, halkını yalvarıp yakarmaları için darlık ve meşakkate düşürdük....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ül
key
e peygamber gönderdiysek, (mutlaka ilkin oranın halkını, gafletten uyarsın,) Allah’a yönelip yalvarsınlar diye yoksulluğa, hastalık ve musîbetlere duçar ederiz....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz hangi ül
key
e bir peygamber gönderdiysek, onun halkını -yalvarıp yakarsınlar diye- mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır....
Əraf Suresi, 94. Ayet:
Biz bir ül
key
e bir peygamber gönderdiğimizde, onun halkını zorluk ve darlıkla mutlaka sıktık ki, sığınıp yakarsınlar....
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Summe beasnâ min ba’dihim mûsâ bi âyâtinâ ilâ fir’avne ve melâihi fe zalemû bihâ, fanzur
key
fe kâne âkıbetul mufsidîn(mufsidîne)....
Əraf Suresi, 103. Ayet:
1.
summe
: bir zaman sonra
2.
beas-nâ
: biz beas ettik, gönderdik
3.
min ba'di-him
: onlardan sonra, onların arkasından
4.
mûsâ...
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Fir'avun'un kavminden ileri gelenler dediler ki: «Mûsa'yı ve kavmini bırakır mısın ki, yerde fesatta bulunsunlar. Ve seni ve tanrılarını ter
key
lesinler.» O da dedi ki: «Elbette onların oğullarını öldüreceğiz ve kadınlarını diri bırakacağız ve şüphe yok ki, biz onların üstünde kâhir kimseleriz.»...
Əraf Suresi, 129. Ayet:
Kâlû ûzînâ min kabli en te’tiyenâ ve min ba’di mâ ci’tenâ, kâle asâ rabbukum en yuhlike aduvvekum ve yestahlifekum fîl ardı fe yanzure
key
fe ta’melûn(ta’melûne). ...
Əraf Suresi, 129. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ûzînâ
: bize eziyet edildi
3.
min kabli
: ...’den önce
4.
en te'tiye-nâ
: senin bize gelmen
Əraf Suresi, 158. Ayet:
'Ey insanlar, ben sizin hepinize, göklerin ve yerin mülkü ve hâkimiyetine sahip olan Allah’ın emirlerini tebliğ ile görevlendirdiği, ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasûlüyüm. Hak ilâh yalnızca O’dur. O hayat verir, yaşatır, eceller gelince de ölümü gerçekleştirir. O halde, Allah’a; Allah’ın kelâmına, kitaplarına âyetlerine, mûcizelerine, emirlerine, hükümlerine iman eden ümmî Rasûlüne, Mekke’li, aslı nesli belli, öğrenim görmeyen, idrakl...
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Ve eğer dileseydik onu o âyetlerle yüceltirdik, fakat o alçaklığa saplandı kaldı ve kendi
key
finin ardına düştü. Artık onun ibret verici hali o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini uzatır solur, bıraksan da solur. İşte bu, âyetlerimizi inkâr eden kavmin misalidir. Bu kıssayı iyice anlat, belki biraz düşünürler....
Əraf Suresi, 183. Ayet:
Ve umlî lehum, inne
key
dî metîn(metînun)...
Əraf Suresi, 183. Ayet:
1.
ve umlî
: ve uzatırım, mühlet veririm
2.
lehum
: onlara
3.
inne
: muhakkak ki
4.
key
dî
: benim tuzağım (hilem)<...
Əraf Suresi, 183. Ayet:
Ve ben onların ipini uzatırım, çünkü
key
dim pek metîndir...
Əraf Suresi, 184. Ayet:
Bunlar bir düşünmedilerde mi ki kendilerine söz söyliyen zatta, Cinnetten bir eser yoktur, o ancak ilerideki tehlü
key
i açık bir surette haber veren bir nezîrdir...
Əraf Suresi, 184. Ayet:
Bunlar hiç düşünmediler mi ki, kendilerine söz söyleyen zatta cinnetten bir eser yoktur. O, ancak ilerideki tehli
key
i açık bir şekilde haber veren bir uyarıcıdır....
Əraf Suresi, 184. Ayet:
Onlar düşünmediler mi ki kendilerinin saahibinde delilik den hiç bir (eser) yokdur. O, ilerideki tehli
key
i apaçık haber verenden başka (bir zât) değildir. ...
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Senden Kıyametin ne zaman sübut bulacağını sual ederler. De ki: «Ona ait bilgi ancak Rabbimin indindedir. Onun vaktini ondan başkası açıklayamaz. (Bu) Göklerde ve yerde ağır, muazzam bir
key
fiyettir. O sizlere ansızın geliverir.» Senden sorarlar, sanki sen ondan bihakkın haberdar imişsin gibi. De ki: «Ona ait bilgi ancak Allah Teâlâ'nın nezdindedir. Fakat insanların çoğu bilmezler.»...
Əraf Suresi, 188. Ayet:
De ki: Ben —Allah'ın dilediği dışında— kendi kendime bir yarar ya da bir zarar vermeye sahip değilim. Eğer gaybı bilmiş olsaydım, iyilik yapmayı daha da çoğaltırdım ve bana kötülük de dokunmazdı. Ama ben ancak imân eden bir milleti (tehli
key
e karşı), uyaran, (onları sonsuz bir saadet ile) müjdeleyen bir peygamberim....
Əraf Suresi, 200. Ayet:
Ve eğer Şeytandan (güç alan) bir kışkırtı seni (gözü kara bir öf
key
e) sürükleyecek olursa (hemen) Allaha sığın ve bil ki O her şeyi işiten, her şeyi künhüyle bilendir....
Əraf Suresi, 203. Ayet:
Onlara
key
fî olarak istedikleri bir âyet veya mûcize getirmediğin zaman"Hiç değilse bir şeyler bulup buluştursaydın yâ!" derler. De ki: "Ben, sadece Rabbimden ne vahyolunursa ona tâbi olurum. Bütün bu Kur’ân Rabbinizden gelen basiretlerdir, gönül gözlerini açan, gerçekleri gösteren nurlardır. İman edecek kimseler için hidâyet ve rahmettir."...
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
Hani Rabbin melâi
key
e şöyle vahyetmişti: "Muhakkak ben sizinle beraberim (Allâh melekle yan yana olmayacağına göre; anlatılmak istenen {tasavvufta mâiyet sırrı diye bahsedilen}: meleklerin, kendilerindeki kuvvet ve kudretin Allâh'ın kuvvet ve kudreti bilincini taşıdıkları realitesine işaret olunmaktadır). . . İman edenleri sâbitleyin. . . Hakikat bilgisini inkâr edenlerin kalplerinde korku oluşturacağım. . . (Onların) boyunlarının üstüne vurun (vehim üzere sâbitleyin) ve onların her parmağına da...
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
O vakıt ki rabbın Melâi
key
e şu vahyi veriyordu: «ben sizinle beraberim, haydin iymanı olanları tesbit edin, kâfirlerin yüreklerine dehşet bırakacağım, hemen vurun boyunlarının üstüne, vurun onların parmaklarına...
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
Zâlikum ve ennallâhe mûhinu
key
dil kâfirîn(kâfirîne)....
Ənfal Suresi, 18. Ayet:
1.
zâlikum
: işte böyle
2.
ve enne allâhe
: ve muhakkak ki Allah
3.
mûhinu
: boşa çıkaran, zayıflatan, bozan
4.
key
di el kâfirî...
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, sizi, size hayat verecek şeylere çağırdıkları zaman Allah’ın ve ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulünün davetine, Kur’ân’a ve sünnete icabet ederek ilâhî emirleri yerine getirin. Allah’ın, kişi ile karar mekanizması olan aklı, gönlü arasına girerek meyillerini, kararlarını ve davranışlarını değiştireceğini, kesinkes hesap vermek üzere toplanıp onun huzuruna getirileceğinizi bilin....
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, Allah’ın ve ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulünün size tevdî ettiği emanetlere, görevlere, sorumluluklara, Kur’ân’a ve sünnete hâinlik etmeyin, sonra bile bile kendi emanetlerinize, kendi haklarınıza, kendi menfaatlerinize hâinlik etmiş olursunuz....
Ənfal Suresi, 50. Ayet:
Melâi
key
i, hakikat bilgisini inkâr edenlerin yüzlerine ve arkalarına vurarak ve "Tadın yakıp kavuran azabı" (diye) öldürürken bir görseydin!...
Ənfal Suresi, 58. Ayet:
Eğer (muaahede eden) bir kavmin haainliğini (ahdine sadakatsizliğini anlayarak bu cihetden) kat'î endîşeye düşersen (evvelâ) hak ve adalet üzere (
key
fiyyeti) kendilerine (bildir ve ahidlerini) at. Çünkü Allah haainleri sevmez. ...
Tövbə Suresi, 2. Ayet:
Bu ilan tarihinden itibaren, ekonomik ve ticarî menfaatlerinizden yoksun kalarak dört ay süre ile, güvenlik içinde ül
key
e serbestçe girip çıkabilir, yeryüzünde yaşayabileceğiniz yerler arayabilirsiniz. İyi bilin ki, siz Allah’ı âciz bırakacak, onun koyduğu kuralların dışına çıkarak yakalarınızı kurtaracak değilsiniz. Allah kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirleri kesinlikle rezil, rüsvay e...
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Key
fe yekûnu lil muşrikîne ahdun indallâhi ve inde resûlihî illâllezîne âhedtum indel mescidil harâm(harâmi), fe mâstekâmû lekum festekîmû lehum, innallâhe yuhıbbul muttekîn(muttekîne)....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
1.
key
fe
: nasıl
2.
yekûnu
: olur
3.
li el muşrikîne
: müşrikler için
4.
ahdun
: ahd
Tövbə Suresi, 8. Ayet:
Key
fe ve in yazherû aleykum lâ yerkubû fîkum illen ve lâ zimmet (zimmeten), yurdûnekum bi efvâhihim ve te'bâ kulûbuhum, ve ekseruhum fâsikûn(fâsikûne)....
Tövbə Suresi, 8. Ayet:
1.
key
fe
: nasıl
2.
ve in
: ve eğer
3.
yazherû
: kuvvetlenirler, arka çıkarlar
4.
aleykum
: size karşı
<...
Tövbə Suresi, 14. Ayet:
(14-15) Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öf
key
i gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 14. Ayet:
(14-15) Onlarla savasin ki Allah sizin elinizle onlari azablandirsin, rezil etsin ve sizi ustun getirsin de muminlerin gonullerini ferahlandirsin, kalblerindeki of
key
i gidersin. Allah dilediginin tevbesini kabul eder. Allah Bilendir, Hakimdir....
Tövbə Suresi, 14. Ayet:
(14-15) Onlarla savaşın ki Allah sizin elinizle onları azablandırsın, rezil etsin ve sizi üstün getirsin de müminlerin gönüllerini ferahlandırsın, kalblerindeki öf
key
i gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah Bilendir, Hakimdir....
Tövbə Suresi, 14. Ayet:
(14-15) Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları rüsvay etsin, onlara karşı size yardım edip zafer yolunu açsın, müminlerin gönüllerini ferahlatsın, kalplerindeki kin ve öf
key
i gidersin. Allah Teâlâ dilediğine tövbe de nasib eder. Allah alîmdir, hakîmdir (her şeyi hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve onların kalplerindeki öf
key
i giderir. Ve Allah, dilediği kimsenin tövbesini kabul eder. Ve Allah; Alîm'dir (bilen), Hakîm'dir (hikmet sahibi, hüküm sahibi)....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
(14-15) Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mü’min topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öf
key
i gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve onların (müminlerin) kalplerinden öf
key
i gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Kalplerindeki kin ve öf
key
i gidersin. . . Allâh dilediğinin tövbesini kabul eder. . . Allâh Aliym'dir, Hakiym'dir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Mü’minlerin kafalarındaki, kalplerindeki öf
key
i gidersin. Allah, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere günah işlemekten vazgeçme ve kendisine itaate yönelme, tevbe nasib eder. Allah’ın ilmi her şeyi kuşatır. Hikmet sahibi ve hükümrandır....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve kalplerindeki öf
key
i gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah alimdir, hakimdir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve kalblerindeki öf
key
i gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
(14-15) Onlarla savasin ki Allah sizin elinizle onlari azablandirsin, rezil etsin ve sizi ustun getirsin de muminlerin gonullerini ferahlandirsin, kalblerindeki of
key
i gidersin. Allah dilediginin tevbesini kabul eder. Allah Bilendir, Hakimdir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Kalblerindeki kin ve öf
key
i gidersin. Allah dilediğine tevbeyi nasib eder. Allah bilendir ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
(14-15) Onlarla savaşın ki Allah sizin elinizle onları azablandırsın, rezil etsin ve sizi üstün getirsin de müminlerin gönüllerini ferahlandırsın, kalblerindeki öf
key
i gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah Bilendir, Hakimdir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve onların (müminlerin) kalplerinden öf
key
i gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve kalblerindeki öf
key
i gidersin. Allah dilediğine tevbeyi nasib eder. Allah her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve kalplerindeki öf
key
i gidersin. Tanrı dilediğinin tevbesini kabul eder. Tanrı bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve kalblerindeki öf
key
i gidersin. Allah; dilediğine tevbe nasib eder. Ve Allah; Alim'dir, Hakim'dir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
kalplerindeki öf
key
i yatıştıracak. Ve Allah dilediğine merhametle yönelir ve bağışlar; çünkü Allah doğru hüküm ve hikmetle edip eyleyen mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve onların kalplerindeki öf
key
i gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah en iyi bilendir, hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
(14-15) Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın, onları rüsvay etsin, onlara karşı size yardım edip zafer yolunu açsın, müminlerin gönüllerini ferahlatsın, kalplerindeki kin ve öf
key
i gidersin. Allah Teâlâ dilediğine tövbe de nasib eder. Allah alîmdir, hakîmdir (her şeyi hakkıyla bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve kalblerindeki öf
key
i gidersin. Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Tövbə Suresi, 15. Ayet:
Ve onların kalplerindeki öf
key
i gidersin. Gerçi Allah dilediğine de tevbe nasip eder. Çünkü Allah herşeyi bilir, her işi hikmetle yapar....
Tövbə Suresi, 42. Ayet:
Ortada umulmadık türden bir kazanç ve kolay bir sefer (umudu) olsaydı, (ey Peygamber) kuşkusuz, arkadan gelirlerdi; fakat çıkılacak yol onlara çok uzun geldi. (Bu yetmiyormuş gibi), bir de (ey inananlar, sizin dönüşünüzden sonra) o (sefere katılmayan) kimseler, Allaha yemin edip (bu yalan yeminle) kendilerini tehli
key
e sokarak: "Gücümüz olsaydı, mutlaka sizinle beraber çıkardık" diyecekler: Oysa Allah, onların düpedüz yalan söylediklerini elbette biliyor....
Tövbə Suresi, 50. Ayet:
Sana bir iyilik gelirse onlar üzülürler ve eğer başına bir musîbet gelirse içlerinden, "Neyse ki biz daha önce tedbirimizi almıştık. Sorununuzu nasıl çözerseniz çözünüz!" deyip senin başına gelen felaketten dolayı
key
ifli
key
ifli arkalarını döner giderler....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Seferden geri kalanlar, Allah'ın Resulüne muhalefet ederek evlerinde oturmaktan pek
key
iflendiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi hoş karşılamadılar ve 'Bu sıcakta sefere çıkmayın' dediler. De ki: Cehennem ateşi bundan sıcaktır. Keşke anlayabilselerdi!...
Tövbə Suresi, 88. Ayet:
Fakat Allah’ın, ilâhî hükümleri icraya, ül
key
i imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulü, onunla beraber olan mü’minler, mallarıyla canlarıyla cihad ettiler, savaştılar. İşte ganimetlerin ve mükâfatların tamamı onlarındır. Onlar, işte onlar kurtuluşa ebedî nimetlerle mutluluğa erenlerdir....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah'ın elçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kâfirleri 'kin ve öf
key
le ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine ehline ve çevresindeki bedevilere, Tanrı'nın elçisinden geri kalmaları, kendi nefslerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Tanrı yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öf
key
le ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Tanrı, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, peygamberden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nefsine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kâfirleri 'kin ve öf
key
le ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Yunus Suresi, 14. Ayet:
Summe cealnâkum halâife fîl ardı min ba’dihim li nanzure
key
fe ta’melûn(ta’melûne). ...
Yunus Suresi, 14. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
ceal-nâ-kum
: sizi kıldı, yaptı
3.
halâife
: halifeler
4.
fî el ardı
: yeryüzünde
Yunus Suresi, 22. Ayet:
O sizi, karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Gemilere binersiniz. Gemiler, içindeki yolcularla birlikte tatlı bir esinti ile seyreder. Yolcular
key
iflenirler. Tam bu sırada şiddetli bir fırtına çıkar. Her taraftan dalgalar gelmeye başlar. Tamamen kuşatılıp boğulmak üzere olduklarını düşünürler. Allah’ın dinini ve düzenini içtenlikle benimseyerek samimiyetle aralarında uygulayıp Allah’a dua ederler. 'Bizi bu fırtınadan kurtarırsan andolsun, kesinlikle şükredenlerden olacağız' diye dua ederle...
Yunus Suresi, 22. Ayet:
O'dur sizleri karada ve denizde gezdiren; hatta gemilerde bulunduğunuz ve içindekileri alıp hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam onunla
key
iflendikleri sırada ona şiddetli bir fırtına gelir çatar, her yerden onlara dalga gelmeye başlar ve tamamen kuşatılıp bittiklerini sanırlar; işte o vakit dine sarılarak, Allah'a tam bir ihlas ile dua eder ve: «Eğer bizi bundan kurtarırsan hiç şüphesiz şükreden kullarından oluruz!» derler....
Yunus Suresi, 22. Ayet:
Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O'dur. Hatta gemilerde bulunduğunuz ve o gemiler, içindekilerle beraber hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam
key
iflendikleri sırada o gemilere şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Bütünüyle kuşatılıp artık bittiklerini sanırlar. İşte o vakit tam ihlas ile Allah'a yalvarır ve dindar olurlar: «Eğer bizi buradan kurtarırsan, andolsun ki, şükredenlerden olacağız.» derler....
Yunus Suresi, 22. Ayet:
Sizi karada olsun, denizde olsun gezdirip dolaştıran O’dur. Gemide olduğunuz zamanı düşünün: Gemiler, tatlı bir rüzgârla içindeki yolcuları alıp götürdüğü ve yolcular da bundan ötürü
key
iflendikleri bir sırada, birden gemiye şiddetli bir fırtına gelir, dalgalar her taraftan onları sarar ve artık kendilerinin tamamen kuşatılıp bir daha kurtulamayacaklarını zannedince, bütün niyaz ve ibadetlerini yalnız Allah’a yapıp gönülden O’na yalvarırlar:"Ahdimiz olsun ki, eğer bizi bu felâketten kurtarırsan,...
Yunus Suresi, 35. Ayet:
Kul hel min şurekâikum men yehdî ilel hakk, kulillâhu yehdî lil hakk(hakkı), e fe men yehdî ilel hakkı ehakku en yuttebea em men lâ yehiddî illâ en yuhdâ, fe mâ lekum,
key
fe tahkumûn(tahkumûne). ...
Yunus Suresi, 35. Ayet:
1.
kul
: de
2.
hel
: var mı
3.
min şurekâi-kum
: sizin şirk (ortak) koştuklarınızdan, ortaklarınızdan
4.
men yehdî
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Bel kezzebû bimâ lem yuhîtû bi ilmihî ve lemmâ ye'tihim te'vîluh(te'vîluhu), kezâlike kezzebellezîne min kablihim fanzur
key
fe kâne âkibetuz zâlimîn(zâlimîne)....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
1.
bel
: aksine, hayır
2.
kezzebû
: yalanladılar
3.
bi-mâ
: şeyi
4.
lem yuhîtû
: ihata edemediler, kavrayamadılar<...
Yunus Suresi, 73. Ayet:
Fe kezzebûhu fe necceynâhu ve men meahu fîl fulki ve cealnâhum halâife ve agraknellezîne kezzebû bi âyâtinâ, fanzur
key
fe kâne âkıbetul munzerîn(munzerîne). ...
Yunus Suresi, 73. Ayet:
1.
fe kezzebû-hu
: fakat onu yalanladılar
2.
fe necceynâ-hu
: sonra biz onu kurtardık
3.
ve men
: ve kim, kimse(ler)
4.
mea-hu<...
Yunus Suresi, 73. Ayet:
Yine de halkı kendisini dinlemeyip onu yalancı saydılar. Biz de hem onu, hem de gemide beraberinde olanları kurtardık ve bunları, o ül
key
e hükmedenlerin yerine geçirdik.Âyetlerimizi yalan sayanları ise suda boğduk. İşte bak, uyarıldığı halde doğru yolu tutmayanların âkıbetlerinin nasıl olduğunu gör!...
Hud Suresi, 87. Ayet:
"Ey Şuayb!" dediler, "(Şu) senin dua (alışkanlığın) mı, atalarımızın tapınageldiği şeyleri bırakmamız ve malımız mülkümüz üzerine
key
fi tasarruflarda bulunmamamız yönünde bizi uyarmanı zorunlu kılıyor? Çünkü, (biz) sen(i) aslında yumuşak başlı, aklı başında biri (olarak biliriz)....
Yusif Suresi, 5. Ayet:
Kâle yâ buneyye lâ taksus ru’yâke alâ ihvetike fe yekîdû leke
key
dâ(
key
den), inneş şeytâne lil insâni aduvvun mubîn(mubînun)....
Yusif Suresi, 5. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ buneyye
: ey oğul
3.
lâ taksus
: anlatma, nakletme
4.
ru'yâ-ke
: senin rüyan
Yusif Suresi, 28. Ayet:
Fe lemmâ reâ kamîsahu kudde min duburin kâle innehu min
key
dikun(kunne), inne
key
dekunne azîm(azîmun)....
Yusif Suresi, 28. Ayet:
1.
fe lemmâ
: olduğu zaman
2.
reâ
: gördü
3.
kamîsu-hu
: onun gömleği
4.
kudde
: yırtılmış
Yusif Suresi, 28. Ayet:
Vaktâ ki gömleğini gördü arkasından yırtılmış, anlaşıldı, dedi: o, siz kadınların
key
dinizden, her halde sizin
key
diniz çok büyük...
Yusif Suresi, 31. Ayet:
(Aziyz'in karısı) onların arkasından konuşmalarını duyunca, onlara haber ulaştırıp davet verdi. . . Onlar için
key
ifle oturacakları mükellef bir sofra hazırlattı. Onlardan her birine de bir bıçak verdi sonra (Yusuf'a): "Karşılarına çık (görün)!" dedi. . . (Şehirli kadınlar) Onu görünce, gözlerinde (yakışıklılığını) çok büyüttüler, şaşkınlıkla (ellerindeki yerine) kendi ellerini kestiler. . . Dediler ki: "Hâşâ! Allâh hakkı için, bu bir beşer değil; bu ancak güzel bir melektir. "...
Yusif Suresi, 33. Ayet:
Kâle rabbis sicnu ehabbu ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyh(ileyhi), ve illâ tasrif annî
key
dehunne asbu ileyhinne ve ekun minel câhilîn(câhilîne)....
Yusif Suresi, 33. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
rabbi
: Rabbim
3.
es sicnu
: hapishane, zindan
4.
ehabbu
: daha sevimlidir
Yusif Suresi, 34. Ayet:
Festecâbe lehu rabbuhu fe sarefe anhu
key
dehunn(
key
dehunne), innehu huves semîul alîm(alîmu)....
Yusif Suresi, 34. Ayet:
1.
fe istecâbe
: o zaman kabul etti, icabet etti
2.
lehu
: ona
3.
rabbu-hu
: onun Rabbi
4.
fe sarefe
: böylece uza...
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Ve kâlel meliku’tûnî bih(bihî), fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn(eydiyehunne), inne rabbî bi
key
dihinne alîm(alîmun)....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
1.
ve kale el meliku'tû-nî
: ve hükümdar "bana getirin" dedi
2.
bi-hi
: onu
3.
fe lemmâ
: böylece, olduğu zaman
4.
câe-hu er re...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
Zâlike li ya’leme ennî lem ehunhu bil gaybi ve ennallâhe lâ yehdî
key
del hâinîn(hâinîne). ...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
1.
zâlike
: bu
2.
li ya'leme
: bilmesi içindir
3.
ennî
: muhakkak ben
4.
lem ehun-hu
: ona ihanet etmedim
Yusif Suresi, 59. Ayet:
Ve lemmâ cehhezehum bi cehâzihim kâle’tûnî bi ahin lekum min ebîkum, e lâ terevne ennî ûfîl
key
le ve ene hayrul munzilîn(munzilîne). ...
Yusif Suresi, 59. Ayet: