Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Onlar mağaranın geniş dəhlizində olarkən görürsən ki, günəş çıxanda onların mağarasından sağa dönür, batdıqda isə onları sola keçir. Bu, Allahın ayələrindən biridir. Allah kimi doğru yola yönəltsə, o, doğru yolu tapmışdır. Kim zəlalətdə getsə, sən onun üçün səni doğru yola yönəldən bir hami tapa bilməzsən....
Ənkəbut Suresi, 41. Ayet:
Allahı qoyub dost tutanların məsəli, dişi hörümçəyin evini özünə ev edənin misalı kimidir. Şübhəsiz ki, ən cılız ev dişi hörümçəyin evidir. Kaş bunu başa düşə bilsələr....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bədəvilər küfr və nifaq baxımından daha pis (qəliz) və Allahın öz Peyğəmbərinə nazil etdiyi hökmləri (cahillikləri üzündən) bilməməyə (başa düşməməyə) daha layiqdirlər. Allah (hər şeyi) biləndir, hikmət sahibidir!...
Rəd Suresi, 17. Ayet:
Allah göydən bir yağmur endirdi, vadilər öz tutumlarına görə onunla dolub daşdı. (Sudan əmələ gələn) sel, üstünə çıxan bir köpüyü alıb apardı. (Haqq din olan islam insanlara, torpağa həyat verən suya, müşriklərin etiqadı isə boş köpüyə bənzər). Bəzək şeyləri və ya əşya (qab-qacaq) düzəltmək məqsədilə insanların od üzərində qızdırıb əritdikləri (qızıl, gümüş və s. filizlərin) üstündə də buna bənzər bir köpük vardır. Allah haqq ilə batili (sizdən ötrü) ayırd etmək üçün belə misallar çəkir. Köpük h...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
"Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur, öldükten sonra diriltilecek de değiliz." dediler....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Kesin bir bilgi ile onlara yaptıklarını anlatacağız. Zira Biz yaptıkları hiçbir şeyden habersiz değiliz....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
"Bizi büyülemek için ne kadar ayet getirirsen getir, biz sana asla inanacak değiliz." dediler....
Əraf Suresi, 173. Ayet:
Veya "Biz, bizden önce şirk koşan atalarımızın ardından gelen bir nesiliz, batılla amel edenlerin yaptıkları yüzünden bizi mi yok edeceksin?" demeyesiniz diye....
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Dediler ki: "Sen; bizi, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünde gücün ikinizin eline geçmesini sağlamak için mi geldin? Biz, size mü'min olacak değiliz....
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: "Ey Hud! Bize kanıt içeren bir bilgi getirmedin; biz, senin sözünle ilahlarımızı terk edecek değiliz. Ve biz sana inanacak da değiliz."...
Yusif Suresi, 44. Ayet:
"Bunlar, karışık rüyalardır. Biz böyle rüyaların yorumunu bilenlerden değiliz." dediler....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim doğru yolda olursa, ancak kendi iyiliği için doğru yolda olur. Kim de saparsa ancak kendi kötülüğü için sapmış olur. Ve hiçbir yük taşıyıcı, başkasının yükünü yüklenmez. Ve Biz, bir resul göndermedikçe azap edecek değiliz....
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Onlar, mağaranın geniş bir dehlizinde bulunurlarken, Güneş'in doğduğu zaman, mağaralarından sağa tarafa yöneldiğini, battığı zaman da sol tarafa doğru onları makaslayıp geçtiğini görürsün. Bu Allah'ın ayetlerindendir. Allah, kimi doğru yola iletirse, işte o doğru yolu bulmuştur. Kimi de sapkınlıkta bırakırsa, artık onun için yol gösteren bir veli bulamazsın....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Ant olsun ki üzerinizde yolların yedisini yarattık. Ve Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz....
Möminun Suresi, 37. Ayet:
"Hayat, yalnızca bu dünyadan ibarettir. Yaşarız ve ölürüz. Yeniden diriltilecek değiliz."...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
O, uydurduğu yalanı Allah'a dayandıran bir kimsedir. Ona inanacak değiliz."...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
"Biz, azaba uğratılacak da değiliz."...
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Rabb'in, ülkelerin ana merkezlerine kendilerine ayetlerimizi okuyan bir resulü göndermedikçe, yıkıma uğratıcı olmadı. Biz, halkı zulmetmedikçe, kentleri yıkıma uğratıcı değiliz....
Səba Suresi, 35. Ayet:
"Biz, varlık ve evlat olarak çok daha fazlayız. Ve biz, azap görecek de değiliz." dediler....
Duxan Suresi, 35. Ayet:
"Biz yalnızca öleceğiz. Tekrar diriltilecek değiliz."...
Casiyə Suresi, 32. Ayet:
"Allah'ın verdiği söz gerçektir ve Sa'at mutlaka gelecektir." dendiği zaman, siz: "Biz, o Sa'at nedir bilmeyiz? Yalnızca bir varsayım olduğunu sanıyoruz, kesin bilgi sahibi değiliz." dediniz....
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar, Kafirlere karşı sert, birbirlerine çok merhametlidirler. Onları; rüku ederken, secde ederken ve Allah'tan bağışlanma ve hoşnutluk isterlerken görürsün. Onların belirtileri, yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat'taki örnekleridir. İncil'deki örnekleri de filizini yarıp çıkaran, sonra onu güçlendirerek kalınlaşıp, gövdesi üzerinde yükselen ekin gibidir. Bu, ekincilerin hoşuna gider. Allah, Kafirlere onlarla üzüntü ...
Vaqiə Suresi, 61. Ayet:
Yapınızı değiştirip, sizi bilmediğiniz bir şekilde, yeniden yapma gücünden yoksun değiliz....
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Melekler: 'Senin şanın pek yücedir. Biz senin bildirdiğinin dışında bir bilgiye sahip değiliz. Şüphesiz sen her şeyi bilen ve hikmet sahibi olansın' dediler....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Hani Biz meleklere demiştik ki: «Âdem'e secde ediniz.» Onlar da hemen secde edivermişlerdi. Yanlız İblîs (Şeytan) kaçınmış, kibirlenmiş ve kâfirlerden olmuştu....
Bəqərə Suresi, 270. Ayet:
Ve mâ enfaktum min nafakatin ev nezertum min nezrin fe innallâhe ya’lemuh(ya’lemuhu), ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârın)....
Ali-İmran Suresi, 47. Ayet:
"Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Tanrı neyi dilerse yaratır. Bir buyruğun olmasına karar verirse, yanlızca ona "Ol" der, o da hemen oluverir....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
Fe bimâ rahmetin minallâhi linte lehum, ve lev kunte fazzan ga
lîz
al kalbi lenfaddû min havlik(havlike), fa’fu anhum vestagfir lehum ve şâvirhum fîl emr(emri), fe izâ azamte fe tevekkel alâllâh(alâllâhi), innallâhe yuhibbul mutevekkilîn(mutevekkilîne)....
Ali-İmran Suresi, 159. Ayet:
1.
fe bi-mâ
: o zaman sebebiyle
2.
rahmetin
: rahmet
3.
min allâhi
: Allah'tan
4.
linte
: yumuşak davrandın
Ali-İmran Suresi, 192. Ayet:
Rabbenâ inneke men tudhılin nâre fe kad ahzeyteh(ahzeytehu), ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârin)....
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Arkalarinda ciliz cocuklar biraktiklari takdirde, bundan endise edecek olanlar, haksizlik yapmaktan korksunlar; durust soz soylesinler....
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Arkalarında cılız çocuklar bıraktıkları takdirde, bundan endişe edecek olanlar, haksızlık yapmaktan korksunlar; dürüst söz söylesinler....
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Arkalarında cılız çocuklar bırakacak olsalar korku ve endişe duyacak olanlar, (haksızlıktan) korksunlar ve Allah’tan sakınsınlar da (yetimlere) doğru söz söylesinler....
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Yûsîkumullâhu fî evlâdikum liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni), fe in kunne nisâen fevkasneteyni fe lehunne sulusâ mâ terak(terake), ve in kânet vâhideten fe lehân nısf(nısfu). Ve li ebeveyhi li kulli vâhidin min humâs sudusu mimmâ terake in kâne lehu veled(veledun), fe in lem yekun lehu veledun ve varisehû ebevâhu fe li ummihis sulus(sulusu), fe in kâne lehû ıhvetun fe li ummihis sudusu, min ba’di vasiyyetin yûsî bihâ ev deyn(deynin). Âbâukum ve ebnâukum, lâ tedrûne eyyuhum akrabu lekum...
Nisa Suresi, 21. Ayet:
Ve keyfe te’huzûnehu ve kad efdâ ba’dukum ilâ ba’dın ve ehazne minkum mîsâkan ga
lîz
â(ga
lîz
an)....
Nisa Suresi, 21. Ayet:
1.
ve keyfe
: ve nasıl
2.
te'huzûne-hu
: onu alırsınız
3.
ve kad
: ve ... olmuştu
4.
efdâ
: birleşip kaynaşdı
...
Nisa Suresi, 53. Ayet:
Yoksa onların mülkten (hükümranlıktan) bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı insanlara çekirdek filizi (kadar bir şey bile) vermezlerdi....
Nisa Suresi, 53. Ayet:
Yoksa onların mülkten (hükümranlıktan) bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı insanlara çekirdek filizi (kadar bir şey bile) vermezlerdi....
Nisa Suresi, 80. Ayet:
Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Kim ona sırt çevirirse bilsin ki biz seni onların başına korucu olarak göndermiş değiliz....
Nisa Suresi, 154. Ayet:
Ve rafa’nâ fevkahumut tûra bi mîsâkıhim ve kulnâ lehumudhulûl bâbe succeden ve kulnâ lehum lâ ta’dû fîs sebti ve ehaznâ minhum mîsâkan ga
lîz
â(ga
lîz
an)....
Nisa Suresi, 154. Ayet:
1.
ve rafa'nâ
: ve biz yükselttik
2.
fevka-hum
: onların üstüne
3.
et tûra
: Tur'u, Tur dağını
4.
bi mîsâkı-him
: ...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Yesteftûneke. Kulillâhu yuftîkum fîl kelâleh(kelâleti). İnimruun heleke leyse lehû veled(veledun), ve lehû uhtun fe lehâ nısfu mâ terak(terake), ve huve yerisuhâ in lem yekun lehâ veled(veledun). Fe in kânetesneteyni fe lehumâs sulusâni mimmâ terak(terake). Ve in kânû ıhveten ricâlen ve nisâen fe liz zekeri mislu hazzıl unseyeyn(unseyeyni). Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Maidə Suresi, 53. Ayet:
İmân edenler de diyeceklerdir ki, «Sizinle beraber olduklarına dair galiz yeminler ile Allah Teâlâ'ya kasem eden kimseler şunlar mıdır?» Onların ise amelleri bâtıl olmuş, ziyana uğramış kimseler olmuşlardır....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Lekad keferallezîne kâlû innallâhe huvel mesîhubnu meryem(meryeme) ve kâlel mesîhu yâ benî isrâîla’budûllâhe rabbî ve rabbekum innehu men yuşrik billâhi fekad harremallâhu aleyhil cennete ve me’vâhun nâr(nâru) ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârin)....
Ənam Suresi, 28. Ayet:
(28-29) Hayır! Öteden beri gizledikleri utandırıcı çirkin halleri, münafıklıkları yüzlerine vuruldu da ondan böyle söylüyorlar. Yoksa geri gönderilseler bile, yine kendilerine yasaklanan kötülükleri yapmaya dönecek ve diyeceklerdi ki: "Hayat, sırf dünya hayatımızdan ibaret! Biz bir daha diriltilecek de değiliz!" Onlar, hiç şüphesiz yalancıdırlar....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
in hiye
: o ancak
3.
illâ
: ...'den başka değil
4.
hayatu-nâ
: bizim hayatımız
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Ve bizim hayatımız, dünya (hayatından) başka bir şey değildir. Ve: “Biz beas edilecek (yeniden, tekrar diriltilecek) değiliz.” dediler....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Derler ki: “Hayat ancak dünya hayatımızdır. Artık biz bir daha diriltilecek de değiliz.”...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Onlar, hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir; biz, bir daha da diriltilecek değiliz, demişlerdi....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Onlar: 'Hayat, yalnızca yaşadığımız dünya hayatından ibarettir. Biz, bir daha diriltilecek değiliz' demişlerdi....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
'Şu dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur ve biz yeniden diriltilecek değiliz' dediler....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Onlar dediler ki: "Bu dünya hayatımızdan başkası yoktur. Ve bizler diriltilecek değiliz."...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
(Dünyaya dönselerdi, eskisi gibi) yine şöyle diyeceklerdi: “- Bu, dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur ve biz, bir daha dirilecek değiliz.”...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
«Hayat ancak bu dunyadakinden ibarettir, biz dirilecek degiliz» dediler....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Dediler ki: Hayat, sırf dünya hayatımızdır, başka bir hayat yoktur ve biz bir daha diriltilip kaldırılacak da değiliz....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
'Hayat ancak bu dünyadakinden ibarettir, biz dirilecek değiliz' dediler....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Onlar, hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir; biz, bir daha da diriltilecek değiliz, demişlerdi....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
'Bizim için sadece dünya hayatı vardır, diriltilecek değiliz,' diyorlardı....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
yine dönüb: «hayat, sırf Dünya hayatımızdan ibaret, biz bir daha dirilecek değiliz» diyeceklerdi...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Yine dönüp: «Hayat sadece dünya hayatımızdan ibaret; biz bir daha dirilecek değiliz.» diyeceklerdi....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Dediler ki: «Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, biz diriltilecek değiliz.»...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Onlar «Hayat, sadece dünyadaki hayatımızdan ibarettir, bir daha diriltilecek değiliz» dediler....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Onlar dediler ki: "Bu dünya hayatımızdan başkası yoktur. Ve bizler diriltilecek değiliz."...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Dediler ki: (Bu) dünyâ hayâtımızdan başka bir hayat yokdur. Biz bir daha diriltilecekler değiliz». ...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Ve (bütün gördüklerine rağmen onları geri gönderseydik): 'Bu (hayat), ancak dünya hayâtımızdır; biz (öldükten sonra) diriltilecek kimseler de değiliz!' diyeceklerdi....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Ve dediler ki: Hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdır. Ve biz dirilecek değiliz....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Ve dediler ki, «Bu bizim dünya hayatımızdan başka hayat yoktur ve bizler bir daha dirilecek değiliz.»...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Halbuki onlar dünyada iken: “Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, biz bir daha diriltilecek değiliz. ” demişlerdi....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
-Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. (Öldükten sonra) tekrar diriltilecek de değiliz, derlerdi....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
(28-29) Hayır! Öteden beri gizledikleri utandırıcı çirkin halleri, münafıklıkları yüzlerine vuruldu da ondan böyle söylüyorlar. Yoksa geri gönderilseler bile, yine kendilerine yasaklanan kötülükleri yapmaya dönecek ve diyeceklerdi ki: "Hayat, sırf dünya hayatımızdan ibaret! Biz bir daha diriltilecek de değiliz!" Onlar, hiç şüphesiz yalancıdırlar....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Dediler ki: "dünyâ hayâtımızdan başka bir hayât yoktur. Biz diriltilecek değiliz."...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Onlar dediler ki: «Bu dünya hayatımızdan başkası yoktur. Ve bizler diriltilecekler değiliz.»...
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Bir de 'Bu dünyadaki hayatımızdan başka hayat yok; biz tekrar diriltilecek değiliz' demişlerdi....
Ənam Suresi, 29. Ayet:
Dediler ki: "Şu dünya hayatımızdan başkası yok. Biz diriltilecek de değiliz."...
Ənam Suresi, 95. Ayet:
Şüphesiz Allah, taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır. Diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur Allah! Peki (O’ndan) nasıl çevriliyorsunuz?...
Ənam Suresi, 95. Ayet:
Allah tohumu ve çekirdeği çatlatıp filizlendirendir. Ölüden diriyi, tohum ve yumurtadan canlıyı çıkaran, diriden de ölüyü, canlıdan tohum ve yumurtayı çıkarandır. İşte budur Allah. O halde, haktan, Allah’a kulluk ve ibadetten hiç bir fayda sağlamayan, zararı dokunmayan şeylere kulluk ve ibadete nasıl olup da çevriliyorsunuz?...
Ənam Suresi, 95. Ayet:
ALLAH taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendirendir. Ölüden diriyi çıkarır ve diriden de ölüyü çıkarandır. İşte budur ALLAH. Nasıl yüz çevirebilirsiniz!...
Ənam Suresi, 95. Ayet:
Taneyi ve çekirdeği yarıp filizlendiren, ölüden diriyi çıkaran diriden de ölüyü çıkaran Allah’tır. İşte Allah budur! O halde nasıl aldatılıyorsunuz?...
Ənam Suresi, 99. Ayet:
Gökten su indiren O’dur. Sonra Biz onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O bitkiden bir filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar çıkarırız. Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve nar bahçeleri yetiştiririz. Bunlardan kimi birbirine benzer, kimi benzemez. Her birinin meyvesine, bir ilk meyve verdiğinde bir de tam olgunlaştıkları zaman bakın! Elbette bütün bunlarda iman edecekler için alınacak birçok dersler vardır....
Ənam Suresi, 99. Ayet:
O'dur ki, size gökten su indirdi. Onunla her çeşit bitkiyi çıkardık, o bitkiden bir filiz çıkardık, ondan da birbiri üzerine binmiş dâneler; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları; zeytin ve nar (bahçeleri) çıkarıyoruz. (Bunların) kimi birbirine benzer, kimi benzemez. Her birinin meyvesine bakın: Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman. Şüphesiz bu size gösterilenlerde, inananlar toplumu için elbette çok ibret vardır....
Ənam Suresi, 99. Ayet:
Gökten bir su indiren de Odur. Herşeyi Biz o suyla bitirdik; sonra o bitkiden bir filiz çıkardık; ondan da üst üste dizili başaklar çıkardık. Hurma ağacının tomurcuğundan sarkan salkımlar, daha nice asma bahçeleri, zeytin ve nar ağaçları yarattık. Onlardan birbirine benzeyen de vardır, benzemeyen de. Onların meyvesine, bir meyve vermeye başlarken, bir de olgunlaştıktan sonra bakın. İşte bütün bunlarda iman eden bir topluluk için âyetler vardır....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Andolsun, onlara (yaptıklarını) tam bir bilgi ile anlatacağız. Çünkü biz onlardan uzak değiliz....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Ve onlara (olup bitenleri) tam bir bilgi ile mutlaka anlatacağız. Biz, onlardan uzak değiliz....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Elbette onlarda olup bitenin hakikatini açacağız! Biz "gâib"ler (olanlardan bihaber olan) değiliz (Bâtın - Zâhir O'dur - Görünenin melekûtu Esmâ'mızdandır)....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Onlara, olup bitenleri tam bir bilgi ile, ayrıntılarıyla anlatacağız. Biz bunlara ilgisiz olamayız. Gaybı, gayb âlemini bilemeyenler değiliz....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Ve onlara (olup bitenleri) tam bir bilgi ile mutlaka anlatacağız. Biz, onlardan uzak değiliz....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Ve elbette onlara, olan biten herşeyi bir bilgi ile anlatacağız; çünkü biz onlardan uzak değiliz....
Əraf Suresi, 7. Ayet:
Ve elbette onlara, olan biten herşeyi bilgi ile anlatacağız, zira biz onlardan uzak değiliz....
Əraf Suresi, 58. Ayet:
Verimli yöre, Allah'ın izni ile, ürünü cömertçe verir. Kıraç yöre ise cılız ürün verir. Biz şükredenler için ayetlerimizi böyle farklı açılardan açıklarız....
Əraf Suresi, 58. Ayet:
Bereketli toprak (gibi) ki, onun ekini, Rabbinin izniyle (bolluk içinde) fışkırır; oysa kötü toprağınki ancak cılız bir ekin verir. Şükreden bir topluluk(un yararlanması) için ayetlerimizi işte böyle çok yönlü olarak dile getiriyoruz!...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
mehmâ
: ne, her ne, ne olsa
3.
te'ti-nâ
: sen bize getirirsin
4.
bi-hi
: onu
...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Ve şöyle dediler: “Onunla bizi büyülemek için bize âyetlerden (mucizelerden) ne getirsen gene de biz sana inanacak değiliz.”...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Dediler ki: “Bizi büyülemek için her ne getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.”...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Ve dediler ki: "Bizi sihirlemek için ne mucize getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz."...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Onlar: 'Bizi büyüleyerek aklımızı etki altına almak için ne tür bir mûcize getirirsen getir, biz sana itimat edecek, peygamberliğini tasdik edecek değiliz' dediler....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Yine dediler ki: 'Sen bizi büyülemek için ne kadar mucize getirirsen getir biz yine de sana iman edecek değiliz.'...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Onlar: "Bizi büyülemek için mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir, yine de biz sana inanacak değiliz" dediler....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Bir de: “- sen bizi büyülemek için her ne mu’cize getirsen, asla sana inanacak değiliz, biz” dediler....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Musa'ya dediler ki: «Bizi büyülemek için ne kadar âyet (mu'cize) getirirsen getir, sana inanıcılar değiliz!»...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Ve dediler ki: «Bizi sihirlemek için ne mucize getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.»...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
'Bizi büyülemek için ne kadar mucize (ayet) getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz,' dediler....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Ve sen bizi büyülemek için her ne âyet getirsen imkânı yok sana inanacak değiliz derlerdi...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Ve: «Sen bizi büyülemek için her ne mucize getirirsen getir, asla sana inanacak değiliz.» derlerdi....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
«Ve sen büyülemek için her ne mucize getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz,» dediler....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Onlar: "Bizi büyülemek için ne kadar ayet getirirsen getir, biz sana inançlı olacak değiliz" dediler....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Dediler: «Bizi büyülemek için her ne mu'cize getirsen sana îman ediciler değiliz biz». ...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Ve dediler ki: 'Bizi kendisiyle sihirlemek için her ne olursa olsun onu bize mu'cize getirsen de biz sana îmân edici kimseler değiliz.'...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Ve dediler ki: «Kendisiyle bize sihir etmek için bize her ne mûcize getirirsen getir, biz sana imân edecek değiliz.»...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
-Bizi, kendisiyle büyülemek için her ne zaman bize bir mucize getirirsen, biz sana inanacak değiliz, dediler....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Ve şöyle derlerdi: "Bizi büyülemek için sen hangi mûcizeyi getirirsen getir, imkânı yok, sana inanacak değiliz!"...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Ve dediler ki: "bizi büyülemek için ne kadar mu'cize getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz!"...
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Onlar: «Bizi büyülemek için bize mucize (ayet) olarak her ne getirirsen getir, yine de biz sana inanacak değiliz» dediler....
Əraf Suresi, 132. Ayet:
Diyorlardı ki: 'Bizi büyülemek için hangi mucizeyi getirirsen getir, biz sana inanacak değiliz.'...
Əraf Suresi, 173. Ayet:
Veya fakat daha önce babalarımız da şirk koştu ve biz onlardan sonraki nesiliz. Hal böyle iken bâtılla amel edenlerin yaptıklarından dolayı mı bizi helâk edeceksin?” dersiniz diye....
Əraf Suresi, 173. Ayet:
Yahut, “Bizden önce babalarımız Allah’a ortak koşmuşlar. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz. Şimdi batılcıların işlediği yüzünden bizi helâk mı edeceksin?” dememeniz içindir....
Əraf Suresi, 173. Ayet:
Yahut: 'Daha önce atalarımız ilahlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koştu. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz, onların izinden gittik. Şimdi o bâtıl yoldan gidenlerin, bâtılın hâkimiyetini temin için, hakkı baskı altına alan güç ve iktidar sahiplerinin yaptıkları yüzünden bizi helâk mi edeceksin?' diyerek itiraz edememeniz içindir....
Əraf Suresi, 173. Ayet:
Yahud «Daha evvel ancak atalarımız (Allaha) şirk koşmuşdu. Biz de onların ardından (gelen) bir nesliz Şimdi o baatılı kuranların işlediği (günâhlar) yüzünden bizi helak mı edeceksin?» dememeniz içindi. ...
Əraf Suresi, 173. Ayet:
Veya daha önce sadece atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onların ardından gelen bir nesiliz, bizi batıl işleyenlerin yaptıkları yüzünden helak eder misin? demeyesiniz....
Əraf Suresi, 173. Ayet:
-Bizim atalarımız önceden şirk koşmuşlar. Biz de onlardan sonra gelen bir nesiliz. Batıla düşenlerin yaptıklarından dolayı bizi helak mi edeceksin? dersiniz diye.....
Əraf Suresi, 187. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana soruyorlar
2.
an es sâati
: o saatten, o saat hakkında, saatini, vaktini
3.
eyyâne
: ne zaman
4.
mursâ-h...
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Ey müminler, münafıklar, rızânızı kazanmak için: “- Biz münafık değiliz, “ diye Allah’a yemin ederler. Eğer bunlar mümin iseler, daha önce Allah’ı ve Rasûlünü razı etmeleri daha doğrudur....
Tövbə Suresi, 73. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ en nebiyyu
: ey peygamber
2.
câhidi el kuffâre
: kâfirlerle cihad et
3.
ve el munâfikîne
: ve münafıklarla
4.
vagl...
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Yanlarına döndüğünüzde, size özür beyan ederler. De ki: Hiç mazeret ileri sürmeyin; size inanacak değiliz. Çünkü Allah sizin durumunuzdan bizi haberdar etti. Allah ve Resulü bundan sonra ne yapacağınıza bakacak. Sonra da görünen ve görünmeyen herşeyi bilen Allah'ın huzuruna çıkarılacaksınız; yapmakta olduklarınızı O size bildirecek....
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedeviler, küfürce ve nifakça daha galizdirler. Ve Allah Teâlâ'nın Resûlüne indirmiş olduğu şeyin hududunu bilmemeğe daha layıktırlar. Allah Teâlâ ise alîmdir, hakîmdir....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Bir de şunlar var: Tutup bir mescit yapmışlardır: Zarar vermek için, nankörlük için, inananları fırkalara bölmek için, daha önceden Allah ve resulüyle savaşmış kişiye gözetleme yeri kurmak için. "İyilik ve güzellikten başka bir şey istemiş değiliz!" diye gerile gerile yemin de edecekler. Allah şahittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar....
Yunus Suresi, 78. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
e ci'te-nâ
: bize mi geldiniz
3.
li telfite-nâ
: bizi çevirmek, (vazgeçirmek) için
4.
ammâ (an mâ)
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Dediler ki: “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çevirmek için ve yeryüzünde büyüklük (üstünlük, saltanat) sizin olsun diye mi bize geldiniz? Ve biz siz ikinize îmân edecek (inanacak) değiliz.”...
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz....
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Dediler ki: "Sen bizi, atalarımızın inancından çevirip ve yeryüzüne beraberce tahakküm etmek için mi geldin? Biz size (Musa ve Harun'a) iman edici değiliz. "...
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Onlar da: 'Sen bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünde büyüklüğün (hakimiyetin) ikinizin olması için mi geldin? Biz size iman edecek değiliz' dediler....
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Onlar: "Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz" dediler....
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Onlar, «bizi, babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden ve yoldan) çevirmek ve ikiniz için yeryüzünde büyüklük (liderlik ve önderlik) sağlamak için mi bize geldin ? İkinize de inanacak değiliz» dediler....
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz....
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Onlar: "Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inançlılar (olacak) değiliz" dediler....
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Dediler: «Sen atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yoldan) bizi döndüresin de bu yerde devlet ikinizin (elinde) olsun diye mi bize geldiniz? Biz ikinize de inanıcılar değiliz». ...
Yunus Suresi, 78. Ayet:
(Onlar) dediler ki: '(Sen) bize, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi döndüresin de yeryüzünde saltanat sâdece ikinizin (kardeşin Hârûn ile senin) olsun diye mi geldin? Biz, ikinize de inanacak kimseler değiliz.'...
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Dediler ki: «Babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden bizi çeviresin de yerde ululuk ikinize olsun diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanıcılar değiliz.»...
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Dediler ki: “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan bizi çevirmek için ve bu yerin büyükleri siz olasınız diye mi geldiniz? Biz size inanacak değiliz. ”...
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Dediler ki: "Sen bizi, babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeyden çeviresin de yeryüzünde büyüklük yalnız ikinize kalsın diye mi geldin? Biz size inanacak değiliz!"...
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Onlar: «Siz ikiniz, bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) dan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz, sizin ikinize inanacak değiliz» dediler....
Hud Suresi, 27. Ayet:
Soydaşlarının ileri gelen kâfirleri O'na dediler ki, «Biz senin sadece bizim gibi bir insan olduğunu görüyoruz. Sana uyanların da aramızdaki ilkel düşünceli, ayak takımı olduğunu görüyoruz. Sizin bize karşı herhangi bir üstünlük taşıdığınız görüşünde değiliz. Tersine sizlerin yalan söylediğiniz kanısındayız....
Hud Suresi, 27. Ayet:
Kavminden hakkı kabule yanaşmayanların ileri gelenleri: "Biz senin kişiliğinde bizim gibi ölümlü bir insandan başka bir şey görmüyoruz" dediler, "üstelik, hemen ilk bakışta, içimizde, aşağı tabakadan bir takım (dar görüşlü) insanların dışında kimsenin seni izlediğini de görmüyoruz; dolayısıyla, bize karşı bir üstünlüğünüz olduğu görüşünde değiliz; tersine, yalancı kimseler olduğunuzu sanıyoruz!"...
Hud Suresi, 53. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
yâ hûdu
: ey Hud
3.
mâ ci'te-nâ bi
: bize getirmedin
4.
beyyinetin
: delil, apaçık bir belge,...
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: “Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle ilâhlarımızı bırakacak değiliz. Biz sana iman edecek de değiliz.”...
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin, biz de senin sözünle tanrılarımızı bırakacak değiliz ve biz sana iman edecek de değiliz....
Hud Suresi, 53. Ayet:
Kavmi: 'Ey Hûd, sen bize açık hak bir delil bir mûcize getirmedin. Biz de senin sözünle ilâhlarımızı terkedecek değiliz. Biz sana itimat edecek de değiliz.' dedi....
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: 'Ey Hud! Sen bize bir belge getirmedin. Biz senin sözünle ilahlarımızı bırakacak değiliz. Biz sana inanacak da değiliz....
Hud Suresi, 53. Ayet:
"Ey Hud" dediler. "Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terketmeyiz. Sana iman edecek de değiliz."...
Hud Suresi, 53. Ayet:
Ey Hûd ! Dediler, sen bize açık bir belge (mu'cize) getirmedin, bu yüzden senin sözünden dolayı tanrılarımızı bırakacak ve sana da imân edecek değiliz....
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: Ey Hûd! Sen bize açık bir mucize getirmedin, biz de senin sözünle tanrılarımızı bırakacak değiliz ve biz sana iman edecek de değiliz....
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: 'Ey Hud, sen bize kesin bir kanıt ile gelmedin. Biz, sırf senin sözünle dinimizi bırakacak değiliz, sana inanacak değiliz.'...
Hud Suresi, 53. Ayet:
"Ey Hud" dediler. "Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle tanrılarımızı terketmeyiz. Sana inançlı olacak da değiliz."...
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: «Ey Hûd, sen bize açık bir mu'cize getirmedin. Biz de senin sözünle Tanrılarımızı bırakıcı değiliz. Sana inanıcılar da değiliz». ...
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: 'Ey Hûd! Bize apaçık bir delil (bir mu'cize) getirmedin; biz de senin sözünle ilâhlarımızı terk ediciler değiliz, biz sana îmân edecek kimseler de değiliz.'...
Hud Suresi, 53. Ayet:
(Soydaşları:) "Ey Hud!" dediler, "Bize (peygamber olduğunu kanıtlayan) açık bir delil, bir belge getirmedin; bu yüzden, senin bir tek sözünle tanrılarımızı bir kenara atıp sana inanacak değiliz....
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: «Ey Hûd! Sen bize bir beyyine ile gelmedin ve biz de senin sözünden dolayı kendi tanrılarımızı terkedici değiliz ve sana inanan kimseler de değiliz.»...
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: “Ey Hud! Sen bize apaçık bir delil (mucize) getirmedin. Biz senin sözünle ilâhlarımızı terkedemeyiz ve sana iman edecek de değiliz. ”...
Hud Suresi, 53. Ayet:
-Ey Hûd, sen bize apaçık bir belge getirmedin, biz de senin sözünle ilahlarımızı bırakacak ve sana inanacak değiliz, dediler....
Hud Suresi, 53. Ayet:
"Ey Hûd! dediler, sen bize açık bir belge, bir mûcize getirmedin. Biz de senin sözüne bakarak tanrılarımızı bırakacak değiliz. Sana asla inanacak da değiliz."...
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: "Ey Hûd, bize bir mu'cize getirmedin. Biz senin sözünle tanrılarımızı terk edecek değiliz ve biz sana inanacak değiliz!"...
Hud Suresi, 53. Ayet:
«Ey Hûd» dediler. «Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terketmeyiz. Sana iman edecek de değiliz.»...
Hud Suresi, 53. Ayet:
'Ey Hud,' dediler. 'Sen bize açık bir delil getirmedin. Biz de senin sözünle tanrılarımızı terk edecek değiliz. Sana inanmıyoruz....
Hud Suresi, 53. Ayet:
Dediler ki: "Ey Hûd! Bize hiçbir kanıt getirmedin. Senin sözünle ilahlarımızı terk edecek değiliz. Zaten biz sana inanmıyoruz."...
Hud Suresi, 58. Ayet:
Ve lemmâ câe emrunâ necceynâ hûden vellezîne âmenû meahu bi rahmetin minnâ, ve necceynâhum min azâbin ga
lîz
(ga
lîz
in). ...
Hud Suresi, 58. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman
2.
câe emru-nâ
: emrimiz geldi
3.
necceynâ
: biz kurtardık
4.
hûden
: Hud
...
Hud Suresi, 58. Ayet:
Vaktâ ki emrimiz geldi, Hûdu ve maıyyetinde iyman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık, hem onları ga
lîz
bir azâbdan kurtardık...
Yusif Suresi, 43. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
el meliku
: hükümdar, melik
3.
in-ni
: muhakkak ben, gerçekten ben
4.
erâ
: görüyorum
...
Yusif Suresi, 43. Ayet:
Bir gün Mısır Hükümdarı şöyle dedi: “- Rüyamda gördüm ki, yedi semiz ineği, yedi cılız inek yiyor ve yedi yeşil başağı da, diğer yedi kuru başak sarmalayıp onlara galip gelmiş. Ey ileri gelenler! Eğer rüyâ tâbir edebiliyorsanız, benim rüyamı hallediniz.”...
Yusif Suresi, 43. Ayet:
Bir gün melik (hükümdar) dedi ki: «Ben rüyamda yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Siz rüya tabir edebiliyorsanız benim bu rüyamın tabirini bana bildirin.»...
Yusif Suresi, 43. Ayet:
Kral dedi ki: "Düşümde yedi semiz inek görüyorum. Bunları yedi cılız inek yiyor. Ayrıca yedi yeşil başak, yedi de kuru başak görüyorum. Ey bendelerim! Eğer rüya tabir ediyorsanız, bu rüyam hakkında bana bir fetva verin."...
Yusif Suresi, 44. Ayet:
“Karmakarışık rüyalar, biz böyle rüyaların yorumunu bilenler değiliz.” dediler....
Yusif Suresi, 44. Ayet:
(Yorumcular) dediler ki: Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz....
Yusif Suresi, 44. Ayet:
Dediler ki: "Bir yığın hayalî kurgu bunlar. . . Biz, rüyaların tevili konusunda bilgili de değiliz üstelik!"...
Yusif Suresi, 44. Ayet:
Dediler ki: "(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz."...
Yusif Suresi, 44. Ayet:
Onlar, «bunlar birbirine karışmış neyin nesi olduğu bilinmiyen karmaşık rüyalardır. Biz böyle karışık rüyaların yorumunu bilen kimseler değiliz» dediler....
Yusif Suresi, 44. Ayet:
(Yorumcular) dediler ki: Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz....
Yusif Suresi, 44. Ayet:
Dediler ki: "(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz."...
Yusif Suresi, 44. Ayet:
Onlar da dediler ki: «(Bunlar) karma karışık (ve yalancı) düşlerdir. Biz böyle düşlerin ta'bîrini bilici (kimse) ler değiliz». ...
Yusif Suresi, 44. Ayet:
Dediler ki: '(Bunlar) karmakarışık rüyâlardır. Biz ise, o rüyâların ta'bîrini bilen kimseler değiliz.'...
Yusif Suresi, 44. Ayet:
Dediler ki: Karmakarışık rüyalar bunlar. Biz böyle rüyaların yorumunu bilenler değiliz....
Yusif Suresi, 44. Ayet:
Dediler ki: «Karmakarışık bir rüya ve biz karışık rüyaları yormaya bilgi sahipleri değiliz.»...
Yusif Suresi, 44. Ayet:
Dediler ki: «(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz.»...
Yusif Suresi, 44. Ayet:
Dediler ki: "Bunlar, demet demet hayallerden ibarettir. Biz, hayal ve kuruntuların yorumunu bilenler değiliz."...
Yusif Suresi, 46. Ayet:
1.
yûsufu
: Yusuf
2.
eyyuhâ es sıddîku
: ey doğru sözlü, sıddîk
3.
efti-nâ
: bize açıkla, tabir et, yorumla
4.
fî
...
Yusif Suresi, 46. Ayet:
(Delikanlı, hükümdarın izniyle zindana gidip şöyle dedi): Yûsuf, ey doğru sözlü! Bize şunun fetvasını ver (tâbirini yap): “Yedi semiz ineği, yedi cılız inek yiyor ve yedi yeşil başağı da diğer yedi kuru başak sarmalayıp onlara galip gelmiş.” Ümid ederim ki, (uygun bir cevapla) insanlara dönerim de, belki kıymetini bilirler.”...
Yusif Suresi, 46. Ayet:
«Ey Yusuf, ey doğru sözlü! Bize şunu hallet: Yedi semiz ineği, yedi cılız inek yiyor. Ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak. Umarım ki, o insanlara doğru cevap ile dönerim, onlar da (senin kadrini) bilirler.»...
Yusif Suresi, 46. Ayet:
"Yûsuf, ey özü sözü doğru insan! Şu rüyayı yorumla bize. Yedi semiz inek var, yedi cılız inek bunları yiyor; yedi yeşil başak, bir yedi tane de kuru başak. Umarım buradan insanların yanına giderim, onlar da öğrenirler."...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Mısır hükümdârı, o kadınlara:) 'Yûsuf’un nefsinden murâd almak istediğiniz zaman zorunuz neydi?' dedi. (Onlar:) 'Hâşâ! Allah için, biz onun hakkında hiçbir kötülük bilmiş değiliz!' dediler. Vezîrin karısı da dedi ki: 'Şimdi hak ortaya çıktı! Onun nefsinden(asıl) ben murâd almak istemiştim. Ve şübhesiz o, gerçekten doğru söyleyenlerdendir!'...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Hükümdar kadınlara dedi ki: «Mühim haliniz ne idi. O vakit ki, Yusuf'un nefsinden muradını almak istemiş idiniz?» Dediler ki: «Hâşâlillâh! Biz O'nun aleyhinde bir fenalık bilmiş değiliz.» Azîz'in karısı da dedi ki: «Şimdi hak tebeyyün etti. O'nun nefsinden ben murad almak istemiştim ve şüphe yok ki, o elbette sâdıklardandır.»...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Hükümdar o kadınları toplayıp: "Ne idi sizin Yusuf’la dâvanız?" Siz Yusuf’u elde etmeye çalıştığınızda durum ne idi, Yusuf nasıl davrandı?" diye sordu. Onlar da: "Hâşa! Allah için söylemek gerekirse, onun yaptığı hiç bir kötülük bilmiş, görmüş değiliz." dediler. İşte o sırada vezirin eşi: "Şimdi gerçek meydana çıktı. Ondan kâm almak isteyen bendim. O ise tam sadık ve dürüst insanlardandır." diye itiraf etti....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
tallâhi
: Allah
3.
lekad
: andolsun ki
4.
alimtum
: siz bildiniz (biliyorsunuz)
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Allah'a andolsun ki; siz de biliyorsunuz biz burada fesat çıkarmak için gelmedik. Ve biz, hırsız değiliz (olmadık)....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Dediler ki: “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz.”...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Onlar, andolsun Allah'a ki dediler, biz yeryüzünde bir bozgunculuk, bir kötülük yapmak için gelmedik buraya, bunu siz de biliyorsunuz ve biz hırsız değiliz....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Allah'a andolsun ki, bizim yeryüzünde fesat çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz, dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
(Kardeşler) dediler ki: "Tallahi! Gerçekten bilirsiniz ki biz buraya bozgunculuk için gelmedik. . . Hırsız da değiliz. "...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Yûsuf’un kardeşleri: 'Allah’a andolsun ki, bizim ülkede, yeryüzünde fesat çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz.' dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
"Allah adına, hayret" dediler. "Siz de bilmişsiniz ki, biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz."...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Kardeşler şöyle dediler; “- Allah’a yemin ederiz, siz de muhakkak anlamışsınız ki, biz buraya fesad çıkarmak için gelmedik, hırsız da değiliz.”...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Allah'a yemin ederiz ki, sizin de bildiğiniz gibi biz (Mısır) toprağında fesâd çıkarmaya gelmedik ve hırsız da değilizdir, dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Allah'a andolsun ki, bizim yeryüzünde fesat çıkarmak için gelmediğimizi siz de biliyorsunuz. Biz hırsız da değiliz, dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Dediler ki: 'ALLAH'a andolsun, siz de bilirsiniz ki biz bu ülkede bozgunculuk çıkarmaya gelmedik, biz hırsız da değiliz.'...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Tallahi, dediler: size muhakkak ma'lûmdur ki biz Arzda fesad çıkarmak için gelmedik, hırsızda değiliz....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Allah'a yemin ederiz, kesin olarak bilirsiniz ki, biz bu ülkede fesat çıkarmak için gelmedik; hırsız da değiliz! dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
«Allah'a yemin ederiz ki,» dediler, «Muhakkak siz de anlamışsınızdır ya, biz buraya fesat çıkarmak için gelmedik. Biz hırsız da değiliz.»...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Yusuf'un kardeşleri «Allah aşkına, siz de biliyorsunuz ki, biz bu ülkeye kargaşa çıkarmak için gelmedik, biz hırsız değiliz» dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
"Tanrı adına, hayret" dediler. "Siz de bilmişsiniz ki, biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz."...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
(Ya'kub oğulları): «Allah Allah! (Hüviyyetimizi, ahlâkımızı) siz de öğrenmişsinizdir. Biz bu yere, andolsun ki, fesâd çıkarmak için gelmedik. Hırsız kimseler de değiliz biz» dediler. ...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
(Yûsuf’un kardeşleri:) 'Allah’a yemîn olsun, şübhesiz (siz de) bilmişsinizdir ki(biz) bu yerde (Mısır’da) fesad çıkarmak için gelmedik; (biz) hırsız kimseler de değiliz' dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
(Kardeşleri) "Allah şahittir, siz de çok iyi biliyorsunuz ki" dediler, "bu ülkeye kötü işler yapıp bozgunculuk çıkarmak için gelmedik biz; hırsızlık yapmış da değiliz!"...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
“Allah Allah. . . Siz de muhakkak anlamışsınızdır ki, biz bu yere fesat çıkarmak için gelmedik ve biz hırsız da değiliz. ” dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
"Allah’a yemin olsun ki, biz ülkede fesat çıkarmak, nizamı bozmak için gelmedik, siz de bunu biliyorsunuz. Hele hırsız, hiç değiliz!" dediler....
Yusif Suresi, 73. Ayet:
(Yûsuf'un kardeşleri): "Allâh, Allâh! dediler, herhalde siz de bilmişsinizdir ki biz bu yere bozgunculuk yapmak için gelmedik. Ve biz hırsız değiliz!"...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
«Allah adına, hayret» dediler. «Siz de bilmişsiniz ki, biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz.»...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Yusuf'un kardeşleri 'Allah'a yemin olsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmak için gelmedik,' dediler. 'Biz hırsız da değiliz.'...
Yusif Suresi, 73. Ayet:
Kardeşler dediler: "Vallahi, siz de iyi biliyorsunuz ki, biz bu toprağa bozgunculuk yapmak için gelmedik, hırsız da değiliz biz."...
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Yusuf, öz kardeşinin valizinden önce üvey kardeşlerinin valizlerini aradı, sonra tası öz kardeşinin valizinden çıkardı. Biz Yusuf'a böyle bir plana başvurmayı ilham ettik. Çünkü kralın yasalarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Meğer ki, Allah bu alıkonmayı dilemiş olsun. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her bilenden daha üstün bir bilgin vardır....
Yusif Suresi, 79. Ayet:
Yusuf «Çalınan eşyamızı valizinde bulduğumuz kimseden başkasını alıkoymaktan Allah'a sığınırız. Yoksa zalimlik etmiş oluruz» dedi....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Babanıza dönün ve deyin ki: "Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
"Dönün babanıza ve deyin ki: '-Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz."...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Siz, babanıza dönün ve ona şöyle deyin: “- Ey babamız! İnan ki, oğlun hırsızlık etti. Biz ancak bildiğimize şâhidlik ediyoruz; yoksa gaybın bekçileri değiliz....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Siz babanıza dönünüz ve ona deyiniz ki: «Ey babamız, şüphen olmasın ki, senin oğlun hırsızlık etti. Biz ancak bildiğimize göre şahit olduk ; gaybı bilen gözcüler değiliz.»...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Babanıza dönün ve deyin ki: «Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın bekçileri değiliz....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Siz dönün babanıza da deyin ki ey bizim babamız, inan oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şehadet ediyoruz yoksa gaybin hafızları değiliz...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Siz dönün de babanıza deyin ki: «Ey babamız, inan ki oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimize şahitlik ediyoruz, yoksa gaybın bekçileri değiliz....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
«Siz dönün de babanıza deyin ki: Ey babamız! İnan ki, oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimize şahitlik ediyoruz. Yoksa gaybın bekçileri değiliz.»...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
"Dönün babanıza ve deyin ki: "Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz."...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
'(Siz) babanıza dönün de: 'Ey babamız! Gerçekten oğlun (Bünyâmin) hırsızlık etti. Hâlbuki (biz) ancak bildiğimize şâhidlik ettik; gaybın muhâfızları da değiliz, (sana söz verirken Bünyâmin’in hırsızlık edeceğini bilemedik)’ deyin!'...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
(Size gelince) siz babanıza dönüp gidin ve ona "Ey babamız!" deyin, "Oğlun hırsızlık yaptı; fakat biz bildiğimizden, gördüğümüzden başkasına şahit değiliz; ve (sana söz vermiş olsak da onu) bizim göremeyeceğimiz (gizli) (tehlikelere) karşı da koruyamazdık....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
«Babanıza dönün de deyiniz ki, Ey pederimiz! Şüphe yok ki, oğlun hırsızlıkta bulundu. Biz bildiğimiz şeyden başkasına şehâdet eder olmadık, ve biz gaybı (bilip onu) hıfzediciler değiliz.»...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
"Babanıza dönün, deyin ki: "Ey babamız, oğlun hırsızlık etti! Biz ancak bildiğimize şâhidlik ettik (tasın, onun yükünden çıktığını gördük, ötesini bilmiyoruz), Biz gizliyi bilenler değiliz....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
«Dönün babanıza ve deyin ki: 'Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz.'»...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
'Babanıza dönün ve deyin ki: Baba, oğlun hırsızlık yaptı. Biz ancak bildiğimiz şeye şahitlik ediyoruz. Yoksa biz gaybın bekçisi değiliz....
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Babanıza dönüp şöyle deyin: "Ey babamız, oğlun hırsızlık etti. Biz sadece bildiğimize tanıklık ettik. Biz gaybı bilenler değiliz."...
Yusif Suresi, 108. Ayet:
De ki: “İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum, Ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. (Kör bir saplantı içinde değiliz.) Allah'ı (ortaklardan) tenzih ederim. Ve ben ortak koşanlardan değilim.”...
İbrahim Suresi, 11. Ayet:
Peygamberleri onlara dediler ki: "(Evet) biz sizin gibi bir insandan başkası değiliz. Fakat Allah nimetini kullarından dilediğine lütfeder. Allah'ın izni olmadan bizim size bir delil getirmemize imkân yoktur. Müminler ancak Allah'a dayansınlar."...
İbrahim Suresi, 11. Ayet:
Peygamberleri onlara dediler ki: 'Biz de sizin gibi birer insandan başka bir şey değiliz. Ancak Allah kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah'ın izni olmadan bizim size bir delil getirmemiz sözkonusu olamaz. Mü'minler yalnız Allah'a güvensinler....
İbrahim Suresi, 11. Ayet:
Peygamberleri onlara dediler ki: «Doğrusu biz de sizin gibi insandan başkası değiliz, ama Allah, kullarından dilediğine minnet buyurup nîmetini verir. Allah'ın izni olmadıkça size belge ve delil (açık mu'cize) getirmek ne haddimize. Ve artık mü'minler ancak Allah'a güvenip dayansınlar!...
İbrahim Suresi, 11. Ayet:
Peygamberleri onlara dediler ki: «(Evet) biz sizin gibi bir insandan başkası değiliz. Fakat Allah nimetini kullarından dilediğine lütfeder. Allah'ın izni olmadan bizim size bir delil getirmemize imkân yoktur. Müminler ancak Allah'a dayansınlar.»...
İbrahim Suresi, 11. Ayet:
Resulleri onlara: evet, dediler: biz, sizin gibi bir beşerden başka bir şey değiliz ve lâkin Allah kullarından dilediğine nı'metini ihsan buyurur ve Allâhın izni olmadıkça size bir sülta ve bürhan getirmek bizim haddimiz değildir, ve hep Allaha tevekkül etmelidir onun için mü'minler...
İbrahim Suresi, 11. Ayet:
Peygamberleri onlara: «Biz de, demişdi, sizin gibi insandan başka (bir şey) değiliz. Fakat Allah, ni'metini kullarından kimi dilerse ona ihsan eder. Allahın izni olmaksızın bizim size (kaahir) bir hüccet getirmemize imkân yokdur. Mü'minler ancak Allaha güvenib dayanmalıdır». ...
İbrahim Suresi, 11. Ayet:
Peygamberleri onlara dedi ki: «Biz sizin gibi bir beşer olmaktan başka değiliz. Velâkin Allah Teâlâ kullarından dilediği kimseye ihsan eder ve Allah Teâlâ'nın izni olmadıkça bizim size bir hüccet getirmeğe kudretimiz yoktur ve mü'minler artık Allah Teâlâ'ya tevekkül etsinler.»...
İbrahim Suresi, 11. Ayet:
Resulleri onlara: "Evet," dediler. "Biz sizin gibi beşerden başka bir şey değiliz. Fakat Allah peygamberlik nimetini kullarından dilediğine ihsan eder. Allah’ın izni olmadıkça size mûcize göstermemiz mümkün değildir. O halde müminler yalnız Allah’a dayanıp güvenmelidirler."...
İbrahim Suresi, 11. Ayet:
Elçileri onlara dediler ki: "Evet biz de sizin gibi insandan başka bir şey değiliz. Fakat Allâh, kullarından dilediğine lutfeder. Allâh'ın izni olmadan biz size delil getiremeyiz. İnananlar, Allah'a dayansınlar."...
İbrahim Suresi, 17. Ayet:
Yetecerreuhu ve lâ yekâdu yusîguhu ve ye’tîhil mevtu min kulli mekânin ve mâ huve bi meyyit(meyyitin), ve min verâihî azâbun ga
lîz
(ga
lîz
un)....
İbrahim Suresi, 17. Ayet:
1.
yetecerreu-hu
: onu yutmaya çalışır (çalışacak)
2.
ve lâ yekâdu
: ve olmayacak, olamayacak
3.
yusîgu-hu
: onu boğazdan kolayca geçirir
4.
İbrahim Suresi, 17. Ayet:
Onu yutmaya çalışacak ve (fakat) onu boğazından kolayca geçiremeyecek. Bütün mekânlardan ona ölüm (öldürücü sebepler) gelecek ve (fakat) o ölemeyecek (ölmek istediği halde ölmesi mümkün olmayacak). Ve onun arkasından galiz (ağır) bir azap vardır....
İbrahim Suresi, 17. Ayet:
Yutmağa çalışacak, boğazından geçiremiyecek, her taraftan ona ölüm gelecek, halbuki ölmiyecek, arkasından da galiz bir azâb...
Nəhl Suresi, 10. Ayet:
O'dur ki, sizin için gökten bir su indirdi. İçeceğ(iniz) ondandır ve hayvanları otlattığınız ağaç(lar, bitkiler) ondan(sulanıp filizlenmekte)dir....
Nəhl Suresi, 118. Ayet:
Yahudilere, sana daha önce anlattığımız yiyecekleri haram kıldık. Ama biz onlara zulmetmiş değiliz, tersine onlar kendi kendilerine zulmettiler....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üslenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim hidayeti tercih eder, İslâm’da sebat ederse, sadece kendi iyiliği, kurtuluşu için hak yola girmiş, İslâmî hayatı yaşamış olur. Kim de başına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşır, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ederse, yalnızca kendi felâketini hazırlamış, kendisi zarara, ziyana uğramış olur. Hiçbir günahkâr, günah yüklü, suçlu bir kişi, başkasının günahının suçunun cezasını çekmez. Biz, tebliğ ile görevli, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir Rasul göndermedikçe ki...
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim hidayete ererse kendi nefsi için hidayete erer. Kim de sapıtırsa yalnız kendi aleyhine sapıtır. Hiç bir günahkar başkasının günah yükünü taşımaz. Biz peygamber göndermedikçe azap edecek değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim hidayete ererse, kendi nefsi için hidayete erer; kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiç bir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz, bir elçi gönderinceye kadar (hiç bir topluma) azab edecek değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim doğru yolu bulup seçerse, onu ancak kendi lehine bulup seçer. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapmış olur. Hiçbir günahkâr diğer bir günahkârın günahını yüklenmez. Ve biz bir peygamber göndermedikçe azâb ediciler de değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üstlenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim doğru yola gelirse sırf kendi iyiliği için gelir. Kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkar başkasının günah yükünü çekmez. Biz bir Peygamber göndermedikçe, hiç kimseye azab edecek değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim hidayete ererse, kendi nefsi için hidayete erer, kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiç bir günahkar, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz, bir elçi gönderinceye kadar (hiç bir topluma) azab edecek değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim doğru yolu bulursa, o doğru yolu ancak kendi fâidesine bulmuş olur. Kim de sapıklık ederse o da yalınız kendi aleyhine sapmış olur. Hiç bir günahkâr başkasının günâh yükünü yüklenmez. Biz bir resul gönderinceye kadar (hiç bir kimseye ve kavme) azâb ediciler değiliz. ...
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim hidâyete ererse, artık ancak kendisi için hidâyete ermiş olur. Kim de dalâlete düşerse, o takdirde ancak kendi aleyhine dalâlete düşmüş olur. Hem hiçbir günahkâr, başkasının günâhını yüklenmez. (Biz) bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azâb ediciler değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim, hidayete ererse; kendi nefsi için hidayete ermiş olur. Kim de dalalete düşerse; kendi nefsi aleyhine dalalete düşmüş olur. Hiç kimse başkasının yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber göndermedikçe azab ediciler değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur, kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günâhkâr, başkasının günâh yükünü taşımaz. Biz elçi göndermedikçe azâb edecek değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim hidayete ererse, kendi nefsi için hidayete erer; kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiç bir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber gönderinceye kadar (hiç bir topluma) azab edecek değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim yola gelirse kendisi için yola gelmiş olur. Sapıtan da kendi aleyhine sapıtmış olur. Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Ve biz, bir resul göndermedikçe azap edici değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim doğru yolda giderse sırf kendi lehine gider. Kim de sapıklık ederse, ancak kendi aleyhine eder. Hiç bir suçlu başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz, peygamber göndermedikçe kimseye azap edici değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim doğru yolu bulup seçerse, onu ancak kendi lehine bulup seçmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapmış olur. Hiçbir günahkar, diğer bir günahkarın günahını yüklenemez. Ve biz bir peygamber göndermedikçe azâb edici de değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
Kim doğru yolu bulursa, onu ancak, kendi faydasına bulmuş olur. Kim de saparsa, o da yalnız, kendi zararına sapmış olur. Hiç bir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. Biz, bir Resûl gönderinceye kadar, hiçbir ümmete azâb edici değiliz....
İsra Suresi, 15. Ayet:
“Kim hidâyete erdi ise, ancak kendisi için hidâyete erer. Kim de sapıttı ise, yine ancak kendi aleyhine sapıtır. Bir günahkar da başkasının günahını taşımaz. Bir peygamber göndermedikçe de azap edenler değiliz.”...
İsra Suresi, 15. Ayet:
Doğru yolda giden kendi lehine bir yol bulmuştur. Doğru yoldan sapanda kendi aleyhinde sapmıştır. Hiçbir günahkar başkalarının günahını yüklenmez. Peygamber göndermedikçe de Biz kimseye azap edici değiliz. ...
İsra Suresi, 90. Ayet:
(90-93) Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe; yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut altından bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resû...
İsra Suresi, 90. Ayet:
Dediler ki: 'Bize yerden bir pınar akıtmadıkça sana inanacak değiliz....
İsra Suresi, 91. Ayet:
(90-93) Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe; yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut altından bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resû...
İsra Suresi, 92. Ayet:
(90-93) Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe; yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut altından bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resû...
İsra Suresi, 93. Ayet:
(90-93) Dediler ki: “Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe; yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut altından bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resû...
İsra Suresi, 93. Ayet:
'Yahut altından bir evin olsun. Yahut göğe çık. Gerçi göğe çıktığına da inanacak değiliz-meğer ki bize gözümüzle görüp okuyacağımız bir kitap indiresin.' Sen de ki: Rabbim her türlü noksandan uzaktır. Ben ise ancak beşerden bir elçiyim....
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Onlara baksaydın görürdün ki güneş doğunca mağaralarının sağından dolaşır, batarken de sol taraftan onları makaslardı. Onlar da mağaranın genişçe dehlizinde bulunuyorlardı. İşte onların böylece uyumaları Allah’ın alâmetlerindendir. Allah kime hidâyet verirse doğru yolda olan odur; kimi de hidâyetten mahrum eder şaşırtırsa, artık imkânı yok, ona yol gösterecek bir dost bulamazsın....
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Güneşi görürsün, doğduğu zaman mağaralarından sağa doğru eğiliyor, battığı zaman da sola doğru onları makaslayıp geçiyor (hiçbir halde onların üzerine düşüp kendilerini rahatsız etmiyor) ve onlar, mağaranın geniş bir dehlizi içindedirler. Bu (durum), Allâh'ın âyetlerindendir. Allâh kimi doğru yola iletirse o, yolu bulmuştur; kimi de sapıklıkta bırakırsa, artık onun için yol gösteren bir dost bulamazsın....
Kəhf Suresi, 29. Ayet:
Ve kulil hakku min rabbikum fe men şâe fel yu'min ve men şâe fel yekfur innâ a'tednâ liz zâlimîne nâren ehâta bihim surâdikuhâ, ve in yestegîsû yugâsû bi mâin kel muhli yeşvîl vucûh(vucûhe), bi'seş şerab(şerabu) ve sâet murtefekâ(murtefekan)....
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), kâne minel cinni fe feseka an emri rabbih(rabbihî), e fe tettehızûnehu ve zurriyyetehû evliyâe min dûnî ve hum lekum aduvv(aduvvun), bi'se liz zâlimîne bedelâ(bedelen)....
Kəhf Suresi, 50. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu
2.
kulnâ
: biz dedik
3.
li el melâiketi
: meleklere
4.
uscudû
: secde edin
Məryəm Suresi, 7. Ayet:
'Ey Zekeriya,' buyurdu Allah. 'Biz seni Yahyâ adında bir oğulla müjdeliyoruz ki, daha önce hiç kimseyi ona adaş yapmış değiliz.'...
Məryəm Suresi, 98. Ayet:
Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emâresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?...
Məryəm Suresi, 98. Ayet:
Biz, peygamberleri yalanlamaları sebebiyle onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Bunları da helâk etmeye gücümüz ye-ter. Sen, onların herhangi birinden, bir varlık emaresi hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?...
Məryəm Suresi, 98. Ayet:
Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlık emâresi) hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor musun?...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Berikiler: "Bize gelen hakkın apaçık belirtilerini ve bizi yaratan varlığı bırakıp asla seni tercih edecek değiliz! Artık (hakkımızda) nasıl bir yargıda bulunacaksan bulun: sen ancak bu dünya hayatında (geçerli) yargılarda bulunabilirsin!...
Taha Suresi, 72. Ayet:
Onlar 'Bize gelen delillere ve bizi yoktan Yaratana seni üstün tutacak değiliz,' dediler. 'Yapacağını yap. Senin sözün ancak bu dünya hayatında geçer....
Taha Suresi, 87. Ayet:
Şöyle dediler: “Sana verdiğimiz sözden kendi isteğimizle caymış değiliz. Fakat biz Mısır halkının mücevheratından yüklü miktarlarda takınmıştık. İşte onları ateşe attık. Sâmirî de aynı şekilde attı.”...
Taha Suresi, 91. Ayet:
Dediler ki: «Bize Mûsa dönüp gelinceye kadar biz buna (buzağıya) aleddevam tapmaktan geri duracak değiliz.»...
Taha Suresi, 129. Ayet:
Ve lev lâ kelimetun sebekat min rabbike le kâne lizâmen ve ecelun musemmâ(musemmen)....
Taha Suresi, 129. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer, ise
2.
lâ
: yok, değil
3.
kelimetun
: bir kelime, bir söz
4.
sebekat
: geçti (daha önce oldu)...
Taha Suresi, 129. Ayet:
Rabbından bir kelime sebketmiş olmasa idi her halde azâb lizam olurdu fakat müsemmâ bir ecel var...
Ənbiya Suresi, 17. Ayet:
Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, onu kendi tarafımızdan edinirdik. (Bu irademizin eseri olurdu. Ama) biz (bunu) yapanlardan değiliz....
Ənbiya Suresi, 17. Ayet:
Eğer biz bir zevk, bir eğlence ile, bir eş, bir çocukla ilgilenmek isteseydik, bunu kendi nezdimizdekilerden seçer, ilgilenirdik. Biz böyle yapanlardan değiliz....
Ənbiya Suresi, 17. Ayet:
Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, onu kendi tarafımızdan edinirdik. (Bu irademizin eseri olurdu. Ama) biz (bunu) yapanlardan değiliz....
Ənbiya Suresi, 17. Ayet:
Eğer biz bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi canibimizden edinirdik elbet. Biz (böyle) yapanlar da değiliz. ...
Ənbiya Suresi, 34. Ayet:
Senden önceki hiçbir insana ölümsüzlük imkânı vermiş değiliz. Sanki sen ölürsen onlar sonsuza dek yaşayacaklar mı?...
Həcc Suresi, 71. Ayet:
Ve ya’budûne min dûnillâhi mâ lem yunezzil bihî sultânen ve mâ leyse lehum bihî ılm(ılmun), ve mâ liz zâlimîne min nasîr(nasîrin)....
Möminun Suresi, 4. Ayet:
Vellezîne hum liz zekâti fâilûn(fâilûne)....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
halaknâ
: biz yarattık
3.
fevka-kum
: sizin üzerinizde
4.
seb'a
: yedi (7)
...
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Ve andolsun ki Biz, sizin üzerinizde 7 yol yarattık ve Biz, yaratmaktan gâfil değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun, biz sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Ve andolsun ki üstünüzde yedi yol yarattık ve bu yaratıştan gafil değiliz biz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yaratmaktan habersiz değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun ki fevkinizde yedi yol (yedi bilinç mertebesinin yaşam yolu - evrendeki tüm yaratılmışlar bu yedi düzeyden birini yaşar) yarattık. . . Onların halk edilişinden gâfiller değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun, biz sizin üstünüzde manyetik bağlantılı yedi atmosfer katmanı yarattık. Biz, muhtaç olduğunuz ortamı ve imkânları yaratmayı ihmal edecek değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun sizin üzerinizde yedi yol yarattık. Biz yaratmadan habersiz değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun, biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık; Biz yaratmada gafiller değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
And olsun ki, ustunuzde yedi tabaka yarattik. Biz, yarattigimizdan habersiz degiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
And olsun ki, üzerinizde yedi tabaka (veya yol, ya da sistem) yarattık. Ve biz yarattığımızdan habersiz değilizdir....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
And olsun ki, üstünüzde yedi tabaka yarattık. Biz, yarattığımızdan habersiz değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yaratmaktan habersiz değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Gerçekte Biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık ve yaratmaktan habersiz değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz, yaratmaktan habersiz değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun, biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık; biz yaratmada gafiller değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun ki biz sizin üstünüzde yedi yol yaratdık. Biz yaratmakdan gaafiller değiliz. ...
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Ve and olsun ki, sizin üstünüzde yedi yol (yedi gök) yarattık. (Biz)yaratılanlardan gafiller değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun ki; biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yaratmadan gafiller değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Yine, gerçek şu ki, Biz sizin üzerinizde yedi (semavi) yörünge yarattık; ve şüphesiz, Biz yarattığımız alemden hiçbir şekilde habersiz değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun ki biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yarattıklarımızdan habersiz değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Sizin üzerinizde yedi kat yaratmışızdır. Yarattıklarımızdan gafil de değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Yine şu da bir gerçektir ki, Biz sizin üstünüzde yedi tabaka yarattık. Biz yaratmadan da, yarattıklarımızdan da habersiz değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Üstünüzde de yedi tabaka (yedi gök) yarattık. Biz yaratmadan gâfil değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Andolsun, biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık; biz yaratmada gafiller değiliz....
Möminun Suresi, 17. Ayet:
Yemin olsun, biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık! Ve biz yaratılıştan/yaratılmışlardan gafil de değiliz....
Möminun Suresi, 24. Ayet:
Bunun üzerine, kavminden inkâra sapmış önde gelenler dediler ki: "Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz."...
Möminun Suresi, 24. Ayet:
Bunun üzerine, kavminden küfreden önde gelenler dediler ki: "Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Tanrı (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarımızdan da bunu işitmiş değiliz."...
Möminun Suresi, 24. Ayet:
Bunun üzerine, kavminden küfre sapmış önde gelenler dediler ki: «Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Eğer Allah (öne sürdüklerini) dilemiş olsaydı, muhakkak melekler indirirdi. Hem biz geçmiş atalarınızdan da bunu işitmiş değiliz.»...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
1.
in hiye
: o sadece
2.
illâ
: ancak
3.
hayâtuned dunyâ
: dünya hayatımız
4.
nemûtu
: ölürüz
Möminun Suresi, 37. Ayet:
O (hayat), sadece dünya hayatıdır. Ölürüz ve yaşarız. Ve Biz, beas edilecek (yeniden dirilecek) değiliz....
Möminun Suresi, 37. Ayet:
“Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz.”...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek de değiliz....
Möminun Suresi, 37. Ayet:
'Hayat, ölümümüzle sonuçlanan, yalnızca yaşamakta olduğumuz dünya hayatından ibarettir. Bir daha diriltilecek değiliz.'...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
Şu dünya hayatımızdan başka bir (hayat) yoktur. Ölür ve yaşarız. Biz yeniden diriltilecek değiliz....
Möminun Suresi, 37. Ayet:
"O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz."...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
«Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek de değiliz.»...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
'Yaşantımız sadece bu dünyadadır. Yaşarız, ölürüz. Asla dirilecek değiliz.'...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
O, dünyadaki hayatımızdan başka birşey değildir, ölürüz ve yaşarız; fakat tekrar diriltilecek değiliz....
Möminun Suresi, 37. Ayet:
«Dünya hayatından başka gerçek yoktur. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek değiliz.»...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
"O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz."...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
«O (ya'nî hayaat) bizim (şu) dünyâ hayaatımızdan başkası değildir. Ölürüz yaşarız. (Fakat) biz (tekrar) diriltilecekler değiliz». ...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
'O (hayat), bizim dünya hayâtımızdan başka bir şey değildir; (kimimiz) ölürüz,(kimimiz) yaşarız; biz (öldükten sonra) diriltilecek kimseler de değiliz.'...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
Hayat ancak bu dünyadakidir. Ölürüz, yaşarız. Ama tekrar diriltilecek değiliz....
Möminun Suresi, 37. Ayet:
«O (hayat) değildir, ancak bizim bu dünya hayatımızdan ibarettir. Ölürüz ve yaşarız ve biz tekrar hayata erdirilecekler değiliz.»...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
“Hayat ancak bu dünyadakidir. Ölürüz, yaşarız. Amma öldükten sonra tekrar diriltilecek değiliz. ”...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
Hayat, ancak dünya hayatıdır. Ölürüz ve yaşarız. Ama tekrar diriltilecek değiliz....
Möminun Suresi, 37. Ayet:
"Ne ise hep bu dünyâ hayâtımızdır; ölürüz ve yaşarız, biz öldükten sonra diriltilecek değiliz."...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
«O (bütün gerçek), bizim yalnızca (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz.»...
Möminun Suresi, 37. Ayet:
"Hayat, şu dünya hayatımızdan başkası değildir. Ölürüz, yaşarız ama biz tekrar diriltilecek değiliz."...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
1.
in huve
: o ancak
2.
illâ
: sadece
3.
raculunifterâ (raculun ifterâ)
: iftira eden bir adam
4.
alâ allâhi
: All...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
O (Resûl), ancak Allah'a yalanla iftira eden bir adamdır. Ve biz, O'na inananlar değiliz....
Möminun Suresi, 38. Ayet:
O Allah'a karşı yalan uyduran bir adamdan başka bir şey değildir ve biz ona inananlar değiliz.'...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
"O ise, yalnızca bir adam (insan)dır, Allah'a karşı yalan uydurmaktadır, bizler de ona inanacak değiliz."...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
O (size peygamber olduğunu söyliyen), ancak Allah’a karşı yalan uyduran bir adamdır. Biz ona inanacak değiliz.”...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
(Peygamberlik iddiasında bulunan) o adam, Allah'a karşı yalan uyduran bir (şaşkından) başkası değildir. Biz de ona inanacak değiliz....
Möminun Suresi, 38. Ayet:
'O, ALLAH'a yalan yakıştıran bir adamdan başkası değildir. Biz ona inanacak değiliz.'...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
O ancak öyle bir adam ki bir yalanı Allaha iftira etti, biz ona inanacak değiliz...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
O, sadece Allah hakkında bir yalanı uyduran bir adamdır; biz ona inanacak değiliz.»...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
"O ise, yalnızca bir adam (insan)dır, Tanrı'ya karşı yalan uydurmaktadır, bizler de ona inançlı (olacak) değiliz."...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
«O, Allaha karşı yalan düzen bir adamdan başkası değildir. Biz onu tasdıyk ediciler değiliz». ...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
'O, sâdece Allah’a karşı yalan uyduran bir adamdır. Biz ona inanan kimseler de değiliz.'...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
O, sadece Allah'a karşı yalan uyduran biridir. Biz ona inanacak değiliz....
Möminun Suresi, 38. Ayet:
Bu adam kendi uydurduğu yalanları Allah'a yakıştıran bir yalancıdan başka biri değil; ve dolayısıyla, biz asla o'na inanacak değiliz!"...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
«O başka değil, ancak bir erkektir ki, Allah'a karşı yalan yere iftirada bulunmuştur ve biz ona inananlar değiliz.»...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
O, Allah’a karşı ancak yalan uyduran bir adamdır. Biz, ona inanacak değiliz....
Möminun Suresi, 38. Ayet:
"O, Allah'a yalan uydurandan başka bir adam değildir. Biz ona inanıcı(insan)lar değiliz."...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
«O ise, yalnızca bir adam (insan)dır, Allah'a karşı yalan uydurmaktadır, bizler de ona inanacak değiliz.»...
Nur Suresi, 28. Ayet:
Şayet orada hiçbir kimse bulamazsanız size izin verilmeden oraya girmeyiniz! Eğer size: "Müsait değiliz, geri dönün." denirse dönün! Bu sizin için daha nezih, daha münasiptir. Allah yaptığınız her şeyi tamamen bilir....
Furqan Suresi, 20. Ayet:
Senden önce gönderdiklerimizden, gerçekten yemek yiyen ve pazarlarda gezen (elçi)lerden başkasını göndermiş değiliz. Biz, sizin kiminizi kimi için deneme (fitne konusu) yaptık. Sabredecek misiniz? Senin Rabbin görendir....
Furqan Suresi, 20. Ayet:
Senden önce gönderdiklerimizden, gerçekten yemek yiyen ve pazarlarda gezen (elçi)lerden başkasını göndermiş değiliz. Biz, sizin kiminizi kimi için deneme (fitne konusu) yaptık. Sabredecek misiniz? Senin rabbin görendir....
Furqan Suresi, 20. Ayet:
Senden önce gönderdiklerimizden, gerçekten yemek yiyen ve pazarlarada gezen (peygamber)lerden başkasını göndermiş değiliz. Biz, sizin bir kısmınızı bir kısmı için deneme (fitne konusu) yaptık. Sabredecek misiniz? Senin Rabbin görendir....
Furqan Suresi, 37. Ayet:
Ve kavme nûhın lemmâ kezzebûr rusule agraknâhum ve cealnâhum lin nâsi âyeh(âyeten), ve a’tednâ liz zâlimîne azâben elîmâ(elîmen)....
Furqan Suresi, 77. Ayet:
Kul mâ ya’beu bikum rabbî lev lâ duâukum, fe kad kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ(lizâmen). ...
Furqan Suresi, 77. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
mâ ya'beu
: değer vermez
3.
bikum
: size
4.
rabbî
: Rabbim
Şüəra Suresi, 136. Ayet:
(136-138) "Sen" dediler, "Ha böyle nasihat etmiş, ha etmemişsin, bize göre hepsi bir. Bizim tuttuğumuz yol, önceki atalarımızın sürüp gelen âdetlerinden başka bir şey değildir. Biz bundan ötürü de cezalandırılacak değiliz!"...
Şüəra Suresi, 137. Ayet:
(137-13) 8 Bu durumumuz oncekilerin gelenegidir. Biz azaba ugratilacak da degiliz» dediler....
Şüəra Suresi, 137. Ayet:
(137-138) Bu durumumuz öncekilerin geleneğidir. Biz azaba uğratılacak da değiliz' dediler....
Şüəra Suresi, 137. Ayet:
(137-138) «Bu, evvelkilerin adetinden başka bir şey değildir.» «Ve bizler ise muazzep olacaklar değiliz.»...
Şüəra Suresi, 137. Ayet:
(136-138) "Sen" dediler, "Ha böyle nasihat etmiş, ha etmemişsin, bize göre hepsi bir. Bizim tuttuğumuz yol, önceki atalarımızın sürüp gelen âdetlerinden başka bir şey değildir. Biz bundan ötürü de cezalandırılacak değiliz!"...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
Ve biz azaplandırılacak değiliz....
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
“Biz azaba uğratılacak da değiliz.”...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
Biz azaba uğratılacak da değiliz....
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
'Biz cezalandırılacak değiliz' dediler....
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
"Ve biz azab görecek de değiliz."...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
(137-13) 8 Bu durumumuz oncekilerin gelenegidir. Biz azaba ugratilacak da degiliz» dediler....
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
Ve biz azâb edilecek de değiliz....
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
(137-138) Bu durumumuz öncekilerin geleneğidir. Biz azaba uğratılacak da değiliz' dediler....
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
Biz azaba uğratılacak da değiliz....
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
'Biz, cezalandırılacak da değiliz.'...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
Biz azaba uğratılacak değiliz.»...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
«Biz azaba uğratılacak da değiliz.»...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
"Ve biz azab görecek de değiliz."...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
«Biz azaba uğratılacaklar da değiliz». ...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
'Biz, azâba uğratılacak olanlar da değiliz.'...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
Hem biz, azaba uğratılacak da değiliz....
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
Hem, (bu yüzden) azaba uğrayacak da değiliz!"...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
(137-138) «Bu, evvelkilerin adetinden başka bir şey değildir.» «Ve bizler ise muazzep olacaklar değiliz.»...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
“Biz azaba uğratılacak da değiliz. ”...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
Biz, azaba uğrayacak değiliz....
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
(136-138) "Sen" dediler, "Ha böyle nasihat etmiş, ha etmemişsin, bize göre hepsi bir. Bizim tuttuğumuz yol, önceki atalarımızın sürüp gelen âdetlerinden başka bir şey değildir. Biz bundan ötürü de cezalandırılacak değiliz!"...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
"Biz azâba uğratılacak değiliz."...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
«Ve biz azab görecek de değiliz.»...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
'Bu yüzden azaba uğratılacak değiliz.'...
Şüəra Suresi, 138. Ayet:
"Biz azaba uğratılacak değiliz."...
Şüəra Suresi, 208. Ayet:
Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, biz hiç bir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz....
Şüəra Suresi, 208. Ayet:
(208-20) 9 Hicbir kasaba halkini kendilerine ogut veren uyaricilar gelmeden yok etmedik. Biz zalim degiliz.*...
Şüəra Suresi, 208. Ayet:
Hiçbir kasaba (halkını), kendilerine uyarıcılar göndermedikçe yok etmiş değiliz....
Şüəra Suresi, 208. Ayet:
(208-209) Hiçbir kent halkını kendilerine öğüt veren uyarıcılar gelmeden yok etmedik. Biz zalim değiliz....
Şüəra Suresi, 208. Ayet:
(208-209) Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz....
Şüəra Suresi, 208. Ayet:
Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın biz hiç bir ülkeyı yıkıma uğratmış değiliz....
Şüəra Suresi, 208. Ayet:
(208-209) Biz hiçbir memleketi, ona (halkına) öğüd vermek üzere inzâr edici (peygamber) ler (göndermiş) olmadıkça helak etmedik. Biz zulmedenler değiliz. ...
Şüəra Suresi, 208. Ayet:
Kendisi için bir uyarıcı, korkutucu olmaksızın, biz hiç bir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
(Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değilizdir....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
İkazda bulunmadan, öğüt vermeden de helâk etmedik. Biz zâlim değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
Hatırlatma yapılmıştır. Biz zalimler değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
(Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); biz zulmedici değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
(Onlara) öğüd verilmiştir. Biz (onları helâk etmekle) zulmetmiş değilizdir....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
(208-20) 9 Hicbir kasaba halkini kendilerine ogut veren uyaricilar gelmeden yok etmedik. Biz zalim degiliz.*...
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
(208-209) Hiçbir kent halkını kendilerine öğüt veren uyarıcılar gelmeden yok etmedik. Biz zalim değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
(208-209) Biz hiçbir memleketi, öğüt vermek üzere (gönderdiğimiz) uyarıcıları (peygamberleri) olmadan yok etmemişizdir. Biz zalim değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
İhtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değilizdir...
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
(Onlara) ihtar edilmiştir ve Biz haksızlık etmiş değilizdir....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
(Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
Amaç başlarına gelecekleri kendilerine önceden haber vermektir. Biz zalim değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
(Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); biz zulmedici değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
(208-209) Biz hiçbir memleketi, ona (halkına) öğüd vermek üzere inzâr edici (peygamber) ler (göndermiş) olmadıkça helak etmedik. Biz zulmedenler değiliz. ...
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
Öğüt vermek üzere. Biz zâlim değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
(Onlara) hatırlatma (yapılmıştır); biz zulmedenler değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
Onlara öğüt verilmiş, hatırlatma yapılmıştır. Yoksa Biz haksızlık edici değiliz....
Şüəra Suresi, 209. Ayet:
Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz....
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
1.
ve mâ kâne
: ve olmadı
2.
rabbu-ke
: senin Rabbin
3.
muhlike
: helâk edici, helâk eden
4.
el kurâ
: ülkeler, be...
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Senin Rabbin, 'ana yerleşim merkezlerine' onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve biz, halkı zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz....
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Senin Rabbin şehirlerin (merkezine) en büyüğüne, halkı üzerine ayetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe, o memleketler halkını helâk edici değildir. Biz ahalisi zalim (kâfir) olan memleketlerden başkasını helâk edici değiliz....
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Rabbın kasabaların ana yerleşim yerlerine peygamber göndermedikçe o kasabaları yok etmiş değildir. Ve biz, halkı zâlimler olan kasabalardan başkasını da yok ediciler değiliz....
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Senin rabbin 'ana yerleşim merkezlerine' (ümmiha) onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve biz ehli (halkı) zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz....
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Senin Rabbin memleketlerin ana merkez (ler) ine, karşılarında âyetlerimizi okuyacak bir peygamber gönderinceye kadar, o memleketleri helak edici değildir ve biz ehâlîsi zaalimler (den ibaret) olan memleketlerden başkasını helak edici de değiliz. ...
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Rabbin ise, onların ana (şehir)lerinde, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe o memleketleri helâk edici değildir. Zâten (biz), halkı zâlim kimseler olan şehirlerden başkasını helâk ediciler değiliz....
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Anasına, ayetlerimizi okuyacak bir peygamber göndermedikçe Rabbın kasabaları helak etmiş değildir. Ve Biz; halkı zalim olan kasabalardan başkasını helak edici değiliz....
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Bununla birlikte, yine de senin Rabbin hiçbir toplumu, kendi içlerinden onlara mesajlarımızı okuyup açıklayacak bir elçi göndermedikçe yok etmez; ve yine Biz hiçbir toplumu, üyeleri birbirlerine zulmetmeyi yol olarak benimsemedikçe, yok etmiş değiliz....
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Rabbin ana şehirlerine, onlara âyetlerimizi okuyacak bir peygamber göndermedikçe o memleketleri helâk edici değildir. Biz halkı zâlim olan memleketlerden başkalarını helâk edecek değiliz....
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Rabbin, kentlerin ana noktasında onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermeden helak edecek değildir. Biz, halkı zalim olan beldelerden başkasını helak edici değiliz....
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Rabbin, Anakent (olan Mekke)de onlara âyetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe ülkeleri helâk edici değildir. Ve biz, halkı zâlim olmadan ülkeleri helâk ediciler değiliz....
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Senin Rabbin, 'ana yerleşim merkezlerine' onlara ayetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve biz, halkı zulmetmekte olan şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz....
Loğman Suresi, 10. Ayet:
Gökleri direksiz, desteksiz yarattı; görüyorsunuz onları. Ve yeryüzüne, sizi çalkalayıp sendeletmesin diye ağırlıklar, dayanaklar bıraktı ve orada her çeşit hayvanı yaydı. Gökten bir su indirdik de orada her türlü cömert ve bereketli çifti filizlendirdik....
Loğman Suresi, 11. Ayet:
Hâzâ halkullâhi fe erûnî mâzâ halakallezîne min dûnih(dûnihî), beliz zâlimûne fî dalâlin mubîn(mubînin)....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Numettiuhum kalîlen summe nadtarruhum ilâ azâbin ga
lîz
(ga
lîz
in)....
Loğman Suresi, 24. Ayet:
1.
numettiu-hum
: onları metalandırırız
2.
kalîlen
: az
3.
summe
: sonra
4.
nadtarru-hum
: onları maruz bırakırız<...
Loğman Suresi, 24. Ayet:
Biz onlara biraz zevk ettiririz de sonra kendilerini ga
lîz
bir azâba muztarr kılarız...
Əhzab Suresi, 7. Ayet:
Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan ga
lîz
â(ga
lîz
an). ...
Əhzab Suresi, 7. Ayet:
1.
ve iz
: ve o zaman olmuştu
2.
ehaznâ
: aldık, ahzettik
3.
min
: den
4.
en nebiyyîne
: nebîler
Səba Suresi, 25. Ayet:
De ki: Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz; biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz....
Səba Suresi, 25. Ayet:
De ki: "Siz, bizim işlemiş bulunduğumuz suçtan sorulacak değilsiniz ve biz de sizin yapmakta olduklarınızdan sorulacak değiliz."...
Səba Suresi, 25. Ayet:
De ki: Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz; biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz....
Səba Suresi, 25. Ayet:
De ki, 'Bizim suçlarımızdan siz sorumlu değilsiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu değiliz.'...
Səba Suresi, 25. Ayet:
De ki: "Siz, bizim işlemiş bulunduğumuz suçtan sorulacak değilsiniz ve biz de sizin yapmakta olduklarınızdan sorulacak değiliz."...
Səba Suresi, 25. Ayet:
De ki: "Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu değiliz. "...
Səba Suresi, 25. Ayet:
De ki: "Siz bizim suçlarımızdan sorguya çekilecek değilsiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan sorgulanacak değiliz."...
Səba Suresi, 25. Ayet:
De ki: "Bizim işlediğimiz suçtan siz sorulacak değilsiniz; biz de sizin işlediğinizden sorumlu değiliz."...
Səba Suresi, 25. Ayet:
De ki: «Siz, bizim işlemiş bulunduğumuz suçtan sorulacak değilsiniz ve biz de sizin yapmakta olduklarınızdan sorulacak değiliz.»...
Səba Suresi, 25. Ayet:
De ki: Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu olmazsınız; sizin yaptıklarınızdan da biz sorumlu değiliz....
Səba Suresi, 33. Ayet:
Temel hak ve hürriyetleri kısıtlanmış, baskıcı, zâlim idareler altında ezilen halk, büyüklük taslayan zorba, güç ve iktidar sahiplerine: 'Hayır, asıl suçlu biz değiliz. Gece-gündüz işiniz sinsice planlar yapıp uygulamak, yanlış ve yanıltıcı beyanlarda bulunmak, mü’minlerin ve dinin önünü kesen tuzaklar kurmaktı. Siz daima, Allah’ı inkârda ısrar etmemizi, bile bile ona ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz.' derler. Artık azâbı gördüklerinde, içten, yürekten pişmanlık duyarlar. Biz de kulluk sözle...
Səba Suresi, 35. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
nahnu
: biz
3.
ekseru
: daha çok
4.
emvâlen
: mallar (mal olarak)
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve: "Biz, mal ve evlât olarak daha çoğuz. Ve biz, azap edilecek olanlar değiliz." dediler....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve dediler ki: Biz malca ve evlâtça daha çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Yine: 'Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çok. Biz azaplandırılacak da değiliz' dediler....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve: "Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz" de demişlerdir....
Səba Suresi, 35. Ayet:
«allari ve cocuklari en cok olan bizleriz, azaba ugratilacak da degiliz» derlerdi....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Hem diyorlar ki, «biz malca da, evlâdca da daha çoğuz ve biz azaba da uğratılacak değiliz.»...
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve dediler ki: 'Malları ve çocukları en çok olan bizleriz, azaba uğratılacak da değiliz'...
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve dediler ki: Biz malca ve evlâtça daha çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve: "Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz" de demişlerdir....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve: «Biz, dediler, mallarca da, evlâdca da daha çoğuz. Biz azâb edileceklerden değiliz». ...
Səba Suresi, 35. Ayet:
Bir de: 'Biz mallar ve çocuklar cihetiyle (mü’minlerden) daha fazlayız ve biz azâba uğratılacak kimseler değiliz' dediler....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve dediler ki: Biz, malca ve evladca daha çoğuz. Hem biz, azab edilecekler değiliz....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve dediler ki: «Biz emvâlce ve evlatca daha çoğuz ve biz azap görecek kimseler değiliz.»...
Səba Suresi, 35. Ayet:
"Biz malca ve evlatça da çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz. " derlerdi....
Səba Suresi, 35. Ayet:
-Bizim malımız ve evladımız daha çok. Biz, azap görecek de değiliz, dediler....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve ilave ettiler: "Bizim malımız da, evladımız da sizinkinden daha fazla, sizden daha güçlüyüz. Biz öyle iddia ettiğiniz gibi azaba falan da uğrayacak değiliz!"...
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve dediler ki: "Biz malca ve evlatça daha çoğuz, biz azâba uğratılacak değiliz."...
Səba Suresi, 35. Ayet:
Ve: «Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve biz azaba uğratılacak da değiliz» de demişlerdir....
Səba Suresi, 35. Ayet:
Şunu da söylemişlerdir: "Biz, malca da evlatça da çoğuz. Azaba uğratılacak olanlar, bizler değiliz."...
Fatir Suresi, 37. Ayet:
Ve hum yastarihûne fîhâ, rabbenâ ahricnâ na’mel sâlihan gayrellezî kunnâ na’mel(na’melu), e ve lem nuammirkum mâ yetezekkeru fîhi men tezekkere ve câekumun nezîr(nezîru), fe zûkû fe mâ liz zâlimîne min nasîr(nasîrin)....
Yasin Suresi, 17. Ayet:
Fakat (bize emanet edilen) mesajı size açıkça tebliğ etmekten başka bir şey ile yükümlü değiliz"....
Yasin Suresi, 17. Ayet:
"Açıkça tebliğden başka bir şeyle yükümlü değiliz biz."...
Saffat Suresi, 58. Ayet:
1.
e fe
: artık, öyle mi
2.
mâ nahnu
: biz değiliz
3.
bi meyyitîne
: ölüler
...
Saffat Suresi, 58. Ayet:
Artık biz (bir daha) ölecek değiliz, öyle değil mi?...
Saffat Suresi, 58. Ayet:
(İşte bak), biz dünyadaki ilk ölümümüzden başka bir daha ölecek değiliz;...
Saffat Suresi, 58. Ayet:
Nasılmış bak? Biz ölecek değiliz...
Saffat Suresi, 58. Ayet:
(58-59) Nasılmış bak? Biz ilk ölümümüzden başka ölecek değiliz ve biz azaba uğrayacak da değiliz....
Saffat Suresi, 59. Ayet:
1.
illâ
: hariç
2.
mevtete-nâ
: bizim ölümümüz
3.
el ûlâ
: ilk
4.
ve mâ nahnu
: ve biz değiliz
Saffat Suresi, 59. Ayet:
Bizim ilk ölümümüz hariç. Ve biz azap görecek olanlar (da) değiliz....
Saffat Suresi, 59. Ayet:
"İlk ölümü tadışımız dışında (artık başka ölüm yaşanması söz konusu değil)! Biz azap olunacaklar da değiliz. "...
Saffat Suresi, 59. Ayet:
Ve biz azaba uğratılacak da değiliz.”...
Saffat Suresi, 59. Ayet:
ilk ölümümüzden başka. Ve biz muazzeb değiliz...
Saffat Suresi, 59. Ayet:
(58-59) Nasılmış bak? Biz ilk ölümümüzden başka ölecek değiliz ve biz azaba uğrayacak da değiliz....
Saffat Suresi, 63. Ayet:
İnnâ cealnâhâ fitneten liz zâlimîn(zâlimîne)....
Zümər Suresi, 24. Ayet:
E fe men yettekî bi vechihî sûel azâbi yevmel kıyâme(kıyâmeti), ve kıyle liz zâlimîne zûkû mâ kuntum teksibûn(teksibûne). ...
Mömin Suresi, 18. Ayet:
Ve enzirhum yevmel âzifeti izil kulûbu ledel hanâciri kâzımîn(kâzımîne), mâ liz zâlimîne min hamîmin ve lâ şefîin yutâu. ...
Fussilət Suresi, 47. Ayet:
Son Saat'in ne zaman geleceği bilgisi yalnız O'nun katındadır. O'nun bilgisi olmadan ne meyveler kabuklarını çatlatır, ne de bir dişi gebe kalır veya doğurur. O Gün Allah, onlara: "Benim şu (sözde) ortaklarım neredeler şimdi?" diye seslendiğinde (hiç tereddütsüz) cevap verecekler: "İtiraf ederiz ki hiçbirimiz (başkasının senin ilahlığına ortak olduğuna) tanık olmuş değiliz!"...