Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Sonra kalpleriniz yine katılaştı; kaya gibi, hatta kayadan da katı. Zira öyle kayalar var ki içinden nehirler fışkırır, yine öyle kayalar vardır ki yarılıp bağrından su çıkar. Yine öy
lel
eri vardır ki Allah'a duyduğu içtenlikli saygıdan harekete geçerler. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
Musa'dan sonra İsrailoğulları'nın me
lel
eri, nebilerine: "Bize bir komutan tayin et de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. O: "Ya savaş üzerinize yazılır da savaşmazsanız." dedi. Onlar: "Yurdumuzdan çıkarılıp çocuklarımızdan koparılmışken, niçin Allah yolunda savaşmayalım?" dediler. Fakat üzerlerine savaş yazılınca da içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah, zalimleri çok iyi bilir....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmadığı halde, insanlara malını gösteriş yapmak için harcayan kimse gibi; sadakalarınızı başa kakarak ve inciterek boşa çıkarmayın. Böy
lel
erinin durumu üzeri toprakla örtülü kaygan bir kayaya benzer. Sağanak bir yağmur yağınca, kaya çırılçıplak ortaya çıkar. Onlar, yaptıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, Kafir halka doğru yolu göstermez....
Ali-İmran Suresi, 87. Ayet:
Böy
lel
erinin cezası, Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lanetine uğramalarıdır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer size bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Eğer size bir kötülük isabet ederse bu onları sevindirir. Eğer sabreder ve takvalı olursanız, onların hi
lel
eri size bir zarar vermez. Kuşkusuz, Allah, ilmiyle onların yaptıkları her şeyi kuşatmıştır....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Onların bir kısmı O'na inandı, bir kısmı da O'ndan kaçındı. Böy
lel
erine kızgın alevli Cehennem yeter....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sağlam ka
lel
erde de olsanız, ölüm gelir sizi bulur. Onlara, bir iyilik isabet etse, "Bu Allah'tandır." derler. Onlara, bir kötülük isabet etse, bu "senin yüzündendir." derler. De ki: "Hepsi Allah'tandır." Bu halka ne oluyor ki söylenen sözü anlamaya yanaşmıyorlar!...
Əraf Suresi, 60. Ayet:
Halkının me
lel
eri: "Biz, seni kesin bir sapkınlık içinde görüyoruz." dediler....
Əraf Suresi, 66. Ayet:
Halkının Kafir me
lel
eri: "Gerçekten biz seni beyinsizlerden görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz." dediler....
Əraf Suresi, 75. Ayet:
Halkının büyüklük taslayan me
lel
eri, içlerinden iman eden mustezaf'lara: "Siz, Salih'in, Rabb'i tarafından gönderilmiş olduğundan emin misiniz?" dediler. Onlar da: "Biz, onunla gönderilen her şeye iman edenlerdeniz." dediler....
Əraf Suresi, 88. Ayet:
Halkının büyüklük taslayan me
lel
eri dediler ki: "Ey Şu'ayb! Seni ve seninle birlikte iman edenleri ya yurdumuzdan çıkaracağız ya da bizim milletimize döneceksiniz." O da: "Kerih görsek de mi?" dedi....
Əraf Suresi, 90. Ayet:
Halkından Kafir me
lel
er: "Eğer Şu'ayb'e uyarsanız kaybedenlerden olursunuz." dediler....
Əraf Suresi, 103. Ayet:
Sonra onların ardından Musa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve onun me
lel
erine gönderdik. Onlar, ona zulmettiler. Bak bozguncuların sonu nasıl oldu!...
Əraf Suresi, 109. Ayet:
Firavun halkının me
lel
eri: "Bu gerçekten bilgin bir büyücüdür." dediler....
Əraf Suresi, 127. Ayet:
Firavun halkının me
lel
eri: "Musa'yı ve yanında yer alanları, yeryüzünde bozgunculuk yapsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye mi bırakacaksın?" dediler. O da: "Oğullarını öldürüp, kadınlarını sağ bırakacağız. Kuşkusuz, biz onların üzerinde kahredicileriz." dedi....
Yunus Suresi, 75. Ayet:
Sonra onların arkasından Musa ve Harun'u ayetlerimizle Firavun ve me
lel
erine gönderdik. Ancak onlar büyüklendiler, suçlu bir halk oldular....
Yunus Suresi, 83. Ayet:
Firavun ve me
lel
erin, kendilerine kötülük yapacaklarından korktukları için, Musa'ya halkından az sayıda gençten başka inanan olmadı. Zira Firavun, o yerde çok büyüklenmişti. O, çok aşırı gidenlerdendi....
Yunus Suresi, 88. Ayet:
Musa: "Ey Rabb'imiz! Firavun ve me
lel
erine dünya hayatında ziynet ve mallar verdin. Ey Rabb'imiz! Onlar ise bunu Senin yolundan saptırmak için kullanıyorlar. Rabb'imiz! Mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver. Zira onlar can yakıcı azabı görmedikçe iman etmezler." dedi....
Hud Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine halkının Kafir me
lel
eri: "Biz, seni kendimiz gibi bir beşer olarak görüyoruz. Görüyoruz ki, sana tabi olanlar, bizim toplumun en zayıf ve sefil olanlarıdır. Sizin, bize karşı bir üstünlüğünüzü görmüyoruz. Bilakis sizin yalancılardan olduğunuzu düşünüyoruz." dediler....
Hud Suresi, 38. Ayet:
Gemiyi yapıyordu. Halkının me
lel
eri, onun yanından ne zaman geçseler, onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: "Alay edin bakalım! Görürsünüz, sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz."...
Hud Suresi, 97. Ayet:
Firavun ve me
lel
erine. Firavun'un buyruklarına uydular. Oysa Firavun'un buyrukları hiç de akıllıca değildi;...
Yusif Suresi, 43. Ayet:
Derken Hükümdar dedi ki: "Doğrusu ben rüyamda yedi besili sığırı görüyorum; bunları yedi zayıf sığır yiyor. Ve yedi yeşil ve kuru başak görüyorum. Ey me
lel
er! Eğer rüya tabir etmeyi biliyorsanız rüyamı yorumlayın."...
Yusif Suresi, 62. Ayet:
Yusuf adamlarına: "Verdiklerini, yüklerinin içine koyun. Umulur ki ai
lel
erine döndüklerinde bunu görür ve geri gelirler." dedi....
Rəd Suresi, 36. Ayet:
Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen ile sevinirler. Kabi
lel
erden onun bir kısmını küfreden gruplar vardır. De ki: "Ben yalnızca Allah'a kulluk etmekle ve O'na şirk koşmamakla emrolundum. Ben yalnızca O'na çağırıyorum ve dönüşüm yalnızca O'nadır."...
Kəhf Suresi, 57. Ayet:
Rabb'inin ayetleriyle öğüt verildiği zaman onu dikkate almayan ve yapıp ettiklerini önemsemeyen kimseden daha haksız kim vardır? Biz, böy
lel
erinin kalplerinin üzerine, gerçeği düşünüp kavramayı engelleyen bir örtü, kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen onları doğruya yöneltmeye çalışsan da artık asla doğru yola dönmezler....
Taha Suresi, 60. Ayet:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti ve yapacağı hi
lel
eri hazırlattıktan sonra belirlenen yere geldi....
Möminun Suresi, 24. Ayet:
Bunun üzerine halkından Kafir me
lel
er: "Bu, sizin gibi bir beşerden başka bir şey değildir. Size karşı üstünlük kurmak istiyor. Eğer Allah isteseydi mutlaka melekler indirirdi. Geçmiş atalarımızdan da böyle bir şey duymadık." dediler....
Möminun Suresi, 33. Ayet:
Dünya hayatında refaha kavuşturduğumuz, Kafirlik eden ve ahirete kavuşmayı yalanlayan kavminin me
lel
eri: "Bu da sizin gibi bir beşerdir. Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor." dediler....
Möminun Suresi, 46. Ayet:
Firavun ve me
lel
erine. Ancak onlar kibirlendiler. Büyüklük taslayan bir halk oldular....
Nur Suresi, 32. Ayet:
Aranızdaki bekarları, kö
lel
erinizden ve cariyelerinizden salih olanları nikahlayın. Eğer bunların durumları iyi değilse, Allah onlara lütufta bulunur. Allah, Yardımı Çok Kapsamlı Olan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Şüəra Suresi, 34. Ayet:
Firavun, yanındaki me
lel
ere: "Bu gerçekten çok bilgili bir sihirbazdır." dedi....
Nəml Suresi, 29. Ayet:
Sebe melikesi: "Ey me
lel
er! Bana çok şerefli bir mektup bırakıldı." dedi....
Nəml Suresi, 32. Ayet:
"Ey me
lel
er! Bu istekle ilgili bana görüşlerinizi bildirin. Siz, olmadan ben kesin bir karar verecek değilim." dedi....
Nəml Suresi, 38. Ayet:
Süleyman: "Ey me
lel
er! Onlar teslimiyet içinde bana gelmeden önce hanginiz onun tahtını bana getirebilir?" dedi....
Qəsəs Suresi, 20. Ayet:
Şehrin diğer tarafından bir adam koşarak geldi. "Ey Musa! Me
lel
er senin öldürülmen konusunda görüşme yapıyorlar. Derhal kaybol. Seni iyiliğin için uyarıyorum." dedi....
Qəsəs Suresi, 32. Ayet:
"Elini koynuna sok, kusursuz beyaz olarak çıkar. Telaşlanma, kollarını kendine çek. Bu ikisi, senin Rabb'inden, Firavun ve onun me
lel
erine iki burhandır. Kuşkusuz ki onlar, sapkın bir kavimdir."...
Qəsəs Suresi, 38. Ayet:
Firavun: "Ey halkımın me
lel
eri! Ben, sizin için benden başka ilah bilmiyorum. Ey Haman, benim için çamur üzerine hemen bir ateş yak; bana yüksek bir kule yap. Belki Musa'nın ilahı ile karşılaşırım. Onun yalancılardan olduğunu zannediyorum." dedi....
Rum Suresi, 48. Ayet:
Allah, rüzgarı göndererek bulutları hareket ettirir. Sonra onu gökyüzünde dilediği gibi yayıp küt
lel
er haline getirir. Sonra onun arasından yağmurun çıktığını görürsün. Böylece kullarından dilediğine onu isabet ettirdiği zaman onlar sevinirler....
Əhzab Suresi, 26. Ayet:
Allah, Kitap Ehli'nden düşmanlara yardım edenleri ka
lel
erinden indirdi. Ve yüreklerine korku saldı. Bir kısmını öldürüyor, bir kısmını esir alıyordunuz....
Yasin Suresi, 50. Ayet:
Artık vasiyette bulunmaya da ai
lel
erine dönmeye de güçleri yetmez....
Sad Suresi, 6. Ayet:
Onlardan, me
lel
er harekete geçerek: "Bildiğiniz yoldan gitmeye devam edin, ilahlarınızı bırakmayın. Kesinlikle sizden beklenen budur." dediler....
Zuxruf Suresi, 46. Ayet:
Ant olsun ki Biz Musa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve onun me
lel
erine gönderdik: "Ben alemlerin Rabb'inin Resulüyüm." dedi....
Fəth Suresi, 12. Ayet:
Hayır! Siz, Resul ve inananların asla ai
lel
erine dönemeyeceklerini sanmıştınız. Bu zan, kalplerinize güzel göründü. Kötü bir zanla, zanda bulundunuz. Siz, yok olmayı hak eden bir halk oldunuz....
Fəth Suresi, 15. Ayet:
Geri bırakılanlar, ganimetleri almak için gittiğinizde: "Müsaade edin sizinle ge
lel
im." diyecekler. Allah'ın sözünü değiştirmek istiyorlar. De ki: "Siz, asla bizimle gelemezsiniz. Allah, bu hükmü daha önce buyurmuştu." O zaman da: "Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz." diyecekler. Doğrusu onlar anlayışı kıt kimselerdir....
Hucurat Suresi, 13. Ayet:
Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız için sizi kabi
lel
ere ve süla
lel
ere ayırdık. Allah'ın yanında en kerim olanınız, en çok takva sahibi olanınızdır. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Hədid Suresi, 24. Ayet:
Böy
lel
eri cimrilik ederler ve insanlara da cimrilik yapmalarını tavsiye ederler. Kim yüz çevirirse bilsin ki Allah, Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan'dır, Övgüye Değer Yegane Varlık'tır....
Həşr Suresi, 2. Ayet:
Kitap Ehli'nden, Kafirleri sürgün için yurtlarından çıkaran O'dur. Siz, onların yurtlarından çıkacaklarını sanmamıştınız. Ve onlar da ka
lel
erinin, kendilerini Allah'tan koruyacağına inandılar. Oysa Allah'ın buyruğu onlara hesaba katmadıkları yerden geldi. Allah, onların yüreklerine evlerinin kendi elleriyle ve inananların elleriyle harap edileceği korkusunu saldı. Ey basiret sahipleri! Artık ibret alın....
Bəqərə Suresi, 3. Ayet:
O kimseler (takvâ sahipleri) ki, onlar gaybe (Cenâb-ı Allah’a, meleklere, kıyamete, kaza ve kadere, görmeksizin) inanırlar; ve beş vakit namazı gereği üzre kılarlar, onlara verdiğimiz rızıklardan (ai
lel
erine, yakınlarına, komşularına ve diğer hak sahiblerine) harcarlar, yedirirler....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
er de var ki, inanmadıkları halde Allah'a ve âhiret gününe inandık derler....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri de vardır ki, inanmadıkları halde, «Allah'a ve ahiret gününe inandık.» derler....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri vardır ki "Tanrı'ya ve ahiret gününe inandık" derler; (oysa) onlar inançlı değildir....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri de vardır ki, kendileri inanan kimseler olmadıkları hâlde: 'Allah’a ve âhiret gününe îmân ettik' derler....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri vardır ki inanmadıkları halde Allah'a ve ahiret gününe inandık, derler....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri de vardır ki, inanmadıkları halde "Allah'a ve âhiret gününe inandık" derler....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri vardır ki: «Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik.» derler; oysa onlar inanmış değildirler....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin. Olur ki böy
lel
ikle fenalıklardan sakınırsınız....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
İnnallâhe lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen), yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ(kesîran) ve mâ yudıllu bihî il
lel
fâsıkîn(fâsıkîne)....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum a
lel
melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne)....
Bəqərə Suresi, 31. Ayet:
Allah Âdem’e, yaratılışa ve değerlerine uygun, varlıklara verdiği isimleri, isimlendirilen varlıkları, varlıklar hakkındaki bilgileri, varlıklarla bilgilerin irtibatını; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cüm
lel
eri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçlarını, uyum kurallarını, gerek duyacağı bütün bilgileri öğretti. Sonra da onları meleklerin önüne koydu. 'Yeryüzünde Âdem’e ihtiyaç olmadığı iddiasında haklı iseniz, bana bunların isimlerini, varlıklar hakkındaki bilgileri, ...
Bəqərə Suresi, 33. Ayet:
Allah: 'Ey Âdem, bunları, isimleriyle, varlıklar hakkındaki bilgileriyle, varlıklarla bilgilerin irtibatıyla; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cüm
lel
eri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, uyum kurallarıyla, tek tek anlat' buyurdu. Bu emir üzerine Âdem, onları, isimleriyle, varlıklar hakkındaki bilgileriyle, varlıklarla bilgilerin irtibatıyla; harfleri, kelimeleri, lafızları, mânaları, cüm
lel
eri, lehçeleri; davranışları, ferdin ve toplumun ihtiyaçları, uyum kurall...
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
"Hepiniz oradan aşağı inin." dedik. Benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa artık böy
lel
erine hiç bir korku yoktur. Onlar kederle de yüz yüze gelmeyeceklerdir....
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Sabır ve namazla yardım isteyin (veste'ıynu). Elbette bu, huşu duyanların / huşu sahiplerinin / saygılı olanların (E.Yüksel) (a
lel
-haşiiyne) dışındakilere ağır gelir (lekebiyretün)....
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum a
lel
âlemîn(âlemîne)....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve zal
lel
nâ aleykumul gamâme ve enzelnâ aleykumul menne ves selvâ kulû min tayyibâti mâ razaknâkum ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne)....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
zal
lel
nâ
: gölgeledik, gölge yaptık
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
el gamâme
: bulut
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Fe bedde
lel
lezîne zalemû kavlen gayrellezî kîle lehum fe enzelnâ a
lel
lezîne zalemû riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûn(yefsukûne)....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Fakat siz, 'Musa! Artık tek bir çeşit yiyeceğe dayanamıyacağız. Rabbini bizim için çağır da bize fasulye, kabak, sarımsak, mercimek, soğan gibi toprağın bitirdiğinden yetiştirsin,' demiştiniz de, 'İyi olanı daha düşük olanla mı (özgürlüğü kö
lel
ikle mi) değiştirmek istiyorsunuz? İsterseniz Mısır'a geri dönün, orada aradığınızı bulabilirsiniz!,' demişti. Böylece alçaklık ve yoksulluğa mahkum edildiler ve ALLAH'ın gazabına uğradılar. Çünkü onlar ALLAH'ın ayetlerine karşı sürekli nankörce davranıyor...
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Hani sizden kesin bir söz almış ve Tur dağını üstünüze yükseltmiştik. 'Size verilen Kitab'a sımsıkı yapışın ve içinde olanları sürekli anın ki, belki böy
lel
ikle (fenalıklardan) sakınırsınız.'...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
'Rabbine bizim için dua et de onun nasıl birşey olduğunu bize iyice açıklasın,' dediler. 'Çünkü inekler birbirine benziyor. Böy
lel
ikle inşaallah onu buluruz.'...
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Sonra, bunun (bu mucizenin) arkasından kalpleriniz (gene) kasiyet bağladı (katılaştı ve karardı), öyle ki taş gibi hatta daha da katı oldu. Ve gerçekten, taşlardan öy
lel
eri vardır ki, ondan nehirler fışkırır. Ve gerçekten, onlardan (taşlardan) öy
lel
eri vardır ki, yarılır, böylece içinden su çıkar. Ve mutlaka onlardan (taşlardan) öy
lel
eri vardır ki, Allah'a karşı duyduğu huşûdan yuvarlanıp aşağı düşer. Ve Allah yaptıklarınızdan gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bu olaydan sonra kalpleriniz yine katılaştı. Adeta taş gibi oldu, hatta ondan daha katı bir hal aldı. Taşlardan öy
lel
eri vardır ki, arasından ırmaklar fışkırır. Yine öy
lel
eri vardır ki, yarılır ve içinden su çıkar. Yine onlardan Allah korkusundan yuvarlananlar vardır. Allah sizin yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öy
lel
eri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öy
lel
eri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öy
lel
eri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öy
lel
eri var ki onlardan nehirler fışkırır (yetefeccerü). Bazıları yarılır, bağrından su çıkarır. Öy
lel
eri de vardır ki Tanrı'ya olan saygılarından (haşyetillah) dolayı yuvarlanır. Tanrı yaptıklarınızdan / işlerinizden (tamelun) habersiz (gafilin) değildir....
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öy
lel
eri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öy
lel
eri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öy
lel
eri de vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil (habersiz) değildir....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Bunların bir kısmı ümmîdir, Mekke civarındaki bilinen kabi
lel
erdir. Okumayı yazmayı, kutsal kitapları bilmezler. Kuruntudan ve kulaktan dolma, hahamlardan ve papazlardan öğrendikleri yalandan ve boş laflardan başka bildikleri yoktur. Onlar kesinlikle zanna dayalı konuşurlar....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
O halde, yazıklar olsun onlara ki, kendi elleriyle, ilahi kelam(dan olduğunu iddia ettikleri hususlar)ı kaydettikten sonra, az bir kazanç elde etmek için, "Bu Allah'tandır!" derler. (Böyle diyerek) kendi elleriyle kaydettiklerinden ötürü yazıklar olsun onlara! Ve yine bütün o kazandıklarından ötürü yazıklar olsun böy
lel
erine!...
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
Evet kim bir seyyie kesbetmiş de hatîesi kendini her taraftan kuşatmış ise işte öy
lel
er, ateş ehli, hep onda muhalleddirler...
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
Evet kim bir kötülük yapmış da günahı kendisini her taraftan kuşatmış ise, işte öy
lel
eri ateş ehli ve orada süresiz kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
Evet kim bir günah işlemiş de kendi günahı kendisini her yandan kuşatmış ise, işte öy
lel
eri ateş ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
Evet! İşte (böylesine) büyük bir kötülük işleyen ve (bunun) günahıyla çepeçevre kuşatılan kimseler var ya, işte böy
lel
eridir içinde kalmak üzere ateşe mahkum olanlar!...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
iman edip salih salih ameller işleyenler, öy
lel
er de işte cennet ehli hep onda muhalledler...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
İman edip iyi ameller işleyenler, işte öy
lel
eri de cennet ehli ve orada süresiz kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
İman edip salih ameller işleyenler, işte öy
lel
eri de cennet ehlidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Sonra yine sizler, birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir topluluğu yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlara karşı kötülük işleme ve düşmanlık konusunda birbirinize destek oluyorsunuz. Size esir olarak geldiklerinde fidyelerini verip kurtarırsınız. Oysa onları çıkarmak size haram kılınmıştır. [15] Yoksa Kitab'ın bir bölümüne inanıp bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? İçinizden böyle yapanın cezası dünyada rezilliğe düşmekten başka ne olabilir? Böy
lel
eri ahirette de en şiddetli azaba çarptırılacaklardır....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz. İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz. Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz. Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz. Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezillikten başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise böy
lel
er...
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Ahiret hayatı karşılığında bu dünya hayatını satın alanlar var ya, işte böy
lel
erinin azabı hafifletilmeyecek ve onlara yardım edilmeyecektir....
Bəqərə Suresi, 86. Ayet:
Öy
lel
eri, âhireti dünya hayatıyla değiştiren kimselerdir. Onların azabı hiç hafiflemez; kimseden yardım da görmezler....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Ve lemmâ câehum kitâbun min indillâhi musaddikun limâ meahum, ve kânû min kablu yesteftihûne a
lel
lezîne keferû, fe lemmâ câehum mâ arafû keferû bihî, fe la’netullâhi a
lel
kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman
2.
câe-hum
: onlara geldi
3.
kitâbun
: bir kitap
4.
min indillâhi (inde allâhi)
: Al...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Vaktâ ki onlara (Yahudî’lere), Allah katında beraberlerindekini (Tevrat’ı iman esaslarında) tasdîk eden Kur’an geldi, (bunu tanımadılar); halbuki Kur’an gelmeden önce, (bu yahudîler, arap müşrikleri ile mücade
lel
erinde zor duruma düştükleri zaman: Tevrat’da anılan âhir zaman Peygamberi gelseydi de bize yardım etseydi diye) o müşriklere karşı (Allah’dan) imdat diliyorlardı. İşte o (Tevrat’da vasfını) bildikleri (Peygamber) onlara gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah’ın lâneti o kâfirler üzerin...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın lütfunu kullarının içinden dilediği kimseye ulaştırmasını çekememeleri yüzünden O'nun indirdiğini inkar etmekle karşılığında kendilerini sattıklarları şey ne kötüdür! Böy
lel
ikle gadab üstüne gadaba uğradılar. Kâfirlere zaten aşağılayıcı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın kullarından, dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böy
lel
ikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın kularından, dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böy
lel
ikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için alçaltıcı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Ve lekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinât(beyyinâtin), ve mâ yekfuru bihâ il
lel
fâsikûn(fâsikûne)....
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile a
lel
melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu ...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, peygambere ve idarecilerinize, 'Dinî, siyasî ve idarî otoriteni bizim de çıkarlarımızı dikkate alarak, menfaatlerimizi gözetip kollayarak kullan' demeyin, peygambere ve kendinize hakaret içerecek iltibasa meydan vermeyin. 'Kur’ân, sünnet ve ilmî esaslarla, örfün kuralları ve aklın verileriyle çalışan, sesimize kulak veren, yardım, destek ve imkân sağlayan, bize neler kazandırılabileceğinin hesabını yapabilen, ihtilâfları halleden, mese
lel
eri zamana yayarak çözen, d...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Mâ yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve
lel
muşrikîne en yunezzele aleykum min hayrin min rabbikum vallâhu yahtassu bi rahmetihî men yeşâu, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi)....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Ve kâlû len yedhu
lel
cennete illâ men kâne hûden ev nasâr(nasârâ), tilke emâniyyuhum kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn(sâdikîne)....
Bəqərə Suresi, 113. Ayet:
Ve kâletil yahûdu leysetin nasârâ alâ şey’(şey’in) ve kâletin nasârâ leysetil yahûdu alâ şey’in ve hum yetlûnel kitâb(kitâbe), kezâlike kâ
lel
lezine lâ ya’lemûne misle kavlihim, fallâhu yahkumu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne)....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böy
lel
eri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
İnsanları (Esmâ hakikatleri indînde kişinin "yok"luğunu yaşaması olan) secde mahallerinde Allâh zikrinden (ben yokum sadece Allâh var demekten); (sen de varsın diyerek) alıkoyandan ve onların (saf kalplerin, benliğini ilâh yaparak) harap olmasına çalışandan daha zâlim kim olabilir? Böy
lel
eri oralara korka korka girmelidir. Onlar dünya yaşamında rezil olurlar (hakikati bilenler indînde). . . Sonsuz gelecek süreçlerinde ise feci bir azap beklemektedir onları....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın mescitlerine, mescitlerde Allah’ın zikredilmesine, Allah’a ibadet edilmesine, Allah’ın dininin, şeriatının anlatılmasına mani olanlardan, mescitlerin harap olmasına çalışanlardan, daha zâlim kim olabilir? Böy
lel
erinin o mescitlere korka korka girmekten başka seçenekleri de yoktur. Dünyada onlar için zillet vardır. Onlar âhirette, ebedî yurtta da büyük bir cezayı hak etmişlerdir....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın adının O'nun meclislerinde anılmasına mani olan ve onları tahrip etmek için çalışan kimselerden daha zalim kim olabilir? İşte böy
lel
erinin bu yerlere (Allah) korkusu dışında bir saikle girmeye hakları yoktur! Onlar için bu dünyada zillet, ahirette ise korkunç bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın mescidlerinde Onun adının anılmasına engel olan ve mescidlerin harap olması için çalışan kimseden daha zalim kim vardır? Böy
lel
erinin, oralara korku içinde girmekten başka bir hakkı olmaz. Onlar için dünyada bir rezillik, âhirette ise büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın mescitlerini, içlerinde O'nun adı anılıyor diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir!.. Böy
lel
erinin, o mescitlere girmeleri ancak korka korka olacaktır. Böy
lel
eri için dünyada bir rezillik vardır. Âhırette ise bunlara çok büyük bir azap öngörülmüştür....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Ve kâ
lel
lezîne lâ ya’lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te’tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâ
lel
lezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûn(yûkınûne)....
Bəqərə Suresi, 122. Ayet:
Yâ benî isrâîlezkurû ni’metiyelletî en’amtu aleykum ve ennî faddaltukum a
lel
âlemîn(âlemîne)....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Hiç kimsenin başkası adına birşey ödeyemeyeceği, hiç kimseden fidye kabul edilmeyeceği, hiç kimseye şefaatin yarar sağlayamayacağı ve böy
lel
erinin hiçbir yerden yardım görmeyeceği günden korkun....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
1.
se
: yakında, olacak
2.
yekûlu
: derler, söylerler
3.
es sufehâu
: sefihler, kendini bilmeyenler
4.
min en nâsi
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıb
lel
erinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanların, anlayışı kıt ve aşağılık yaşam ehli olanları "Onları eski kıb
lel
erinden (Kudüs'ten Kâbe'ye) döndüren (gerekçe) nedir?" derler. De ki: "Batı da doğu da Allâh'ındır. Dilediğine hidâyet eder, sırat-ı müstakime yönelmesi için. "...
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanların düşüncesizleri: 'Onları daha önceki kıb
lel
erinden çeviren ne oldu?' diyecekler. De ki: 'Doğu da batı da Allah'ındır. Dilediğini doğru yola iletir.'...
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
Bir takım beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıb
lel
erinden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Allah'ındır, batı da. O dilediğini doğru yola yöneltir."...
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıb
lel
erinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
Bir takım beyinsiz insanlar: "Onları daha önceki kıb
lel
erinden çeviren nedir?" diyecekler. De ki: "Doğu da Tanrı'nındır, batı da. O dilediğini doğru yola iletir"....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlardan bir kısım sefihler: 'Onları (o Müslümanları) üzerinde bulundukları(yöneldikleri) kıb
lel
erinden çeviren nedir?' diyecekler. (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: 'Doğu da batı da (her yer) Allah’ındır.' (O,) dilediği kimseyi (hikmetine binâen, kendi lütfundan)dosdoğru bir yola hidâyet eder....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlardan bir kısım beyinsizler diyeceklerdir ki: Onları üzerinde bulundukları kıb
lel
erinden ne çevirdi? De ki: Doğu da Batı da Allah'ındır. O, dilediği kimseyi doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
Nâsdan bir takım sefihler yakında diyeceklerdir ki: «Onları, tarafına teveccüh ettikleri kıb
lel
erinden hangi şey çevirdi?» De ki: «Maşrık da mağrip de Allah içindir. Dilediği kimseyi doğru bir yola iletir.»...
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlardan bir takım beyinsizler: -Üzerlerinde bulundukları kıb
lel
erinden onları döndüren nedir? diyecekler. De ki: -Doğu da batı da Allah’a aittir. O dilediği kimseyi doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlardan birtakım beyinsizler: «Onları daha önce üzerinde bulundukları kıb
lel
erinden çeviren nedir?» diyecekler. De ki: «Doğu da Allah'ındır, batı da. Dilediğini dosdoğru yola yöneltip iletir.»...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâ(şehîden), ve mâ cealnâl kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na’leme men yettebiur resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyh(akibeyhi), ve in kânet le kebîreten illâ a
lel
lezîne hedallâh(hedallâhu) ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bin nâsi le raûfun rahîm(rahîmun). ...
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Sen kendilerine Kitab verilmiş olanlara bütün delilleri göstersen, yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıb
lel
erine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıb
lel
erine uymazlar. Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, şüphesiz zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıb
lel
erine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine (bile) uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, o zaman gerçekten zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Kendilerine kitap verilenlere sen her türlü ayeti (delili) göstersen bile onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıb
lel
erine de uymazlar. Sana gelen bilgiden sonra eğer onların keyiflerine, arzularına uyacak olursan, o zaman, kesinlikle zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun kendilerine kitap verilenlere her türlü ayeti getirsen de onlar yine senin kıblene yönelmez / uymaz. Sen de onların kıb
lel
erine uyacak değilsin. Onlardan bir kısmı bir kısmının kıblesine uymaz. Sana gelen bunca ilimden sonra onların hevalarına uyarsan, o zaman sen elbette / gerçekten zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Ama daha önce kendilerine vahiy tevdi edilmiş olanların önüne bütün delilleri koymuş olsaydın bile senin kıblene yönelmezlerdi; ne sen onların kıb
lel
erine yönelirsin, ne de onlar birbirlerinin kıb
lel
erine yönelirler. Ve eğer sana ilim geldikten sonra onların asılsız görüşlerine uysaydın muhakkak ki zalimlerden olurdun....
Bəqərə Suresi, 145. Ayet:
Andolsun, kendilerine kitap verilenlere her ayeti (delili) getirsen, yine de onlar senin kıblene uymaz; sen de onların kıb
lel
erine uyacak değilsin. (Hatta) Onlardan bir kısmı, bir kısmının kıblesine de uymaz. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (istek ve tutku) larına uyacak olursan, kuşkusuz, o zaman zalimlerden olursun....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Ve min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve innehu
lel
hakku min rabbik(rabbike), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne)....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Ve min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellûvucûhekum şatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum hucceh(huccetun), il
lel
lezîne zalemû minhum fe lâ tahşevhum vahşevnî ve li utimme ni’metî aleykum ve leallekum tehtedûn(tehtedûne)....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte böy
lel
erine Rablerinden bağışlanma ve rahmet vardır. Doğru yol üzere olanlar da bunlardır....
Bəqərə Suresi, 157. Ayet:
İşte böy
lel
eri üzerine Rablerinden selamlar, bereketler var, bir rahmet var. İşte bunlardır iyiye ve güzele ermiş olanlar....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
Kitapta apaçık bildirdiklerimizden sonra kim ki o işaret ve hidâyet vesi
lel
erini gizlerse, işte Allâh onlara lânet eder (Allâh'tan uzak düşerler), lânet edebilecek herkes dahi lânet eder (yani hem bâtından hem de zâhirden gelen bir Allâh'tan ayrı düşmenin sonuçlarını yaşarlar)....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
İl
lel
lezîne tâbû ve aslahû ve beyyenû fe ulâike etûbu aleyhim, ve enet tevvâbur rahîm(rahîmu)....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
Tövbe edip hallerini düzeltenlerle gerçeği açıklayanlar müstesna. İşte böy
lel
erinin tövbesini kabul ederim. Doğrusu ben tövbeleri çok çok kabul edenim, rahmeti sınırsız olanım....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
Ve insanlardan öy
lel
eri vardır ki Allah'tan başkalarını Allah'a emsal ittihaz ederler. Onları Allah'ı sever gibi severler. Mü'minlerin ise Allah Teâlâ'ya muhabbetleri daha ziyâdedir. Eğer zulmedenler azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin Allah'a mahsus olduğunu ve hakikaten Allah'ın Şedîdü'l-Azab bulunduğunu görüp anlasalar (ne kadar nadim ve pişman olacaklardır)....
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar içinde öy
lel
eri vardır ki, Allah'tan gayrısını O'na emsal tutarlar ve onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a sevgileri ise çok daha kuvvetlidir. O zâlimler azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin Allah'a âit olduğunu ve gerçekten Allah'ın azabının şiddetli olduğunu keşke bilselerdi!...
Bəqərə Suresi, 165. Ayet:
İnsanlar içinde öy
lel
eri vardır ki, Allah dışında bazılarını Allah'a eş tutarlar da onları Allah'ı sevmiş gibi severler. İman sahipleri ise Allah'a sevgide çok kararlı ve taşkındırlar. Zulme saplananlar, azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'ta bulunduğunu, Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu fark edeceklerini anlayabilseler!...
Bəqərə Suresi, 167. Ayet:
Ve kâ
lel
lezînettebeû lev enne lenâ kerreten fe neteberree minhum kemâ teberreû minnâ kezâlike yurîhimullâhu a’mâlehum haserâtin aleyhim ve mâ hum bi hâricîne minen nâr(nâri)....
Bəqərə Suresi, 176. Ayet:
Zâlike bi ennellâhe nezze
lel
kitâbe bil hakk(hakkı), ve innellezînahtelefû fîl kitâbi le fî şikâkin baîd(baîdin)....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbe
lel
maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne)....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
el birre
: birr, ebrar kılacak davranış biçimi
3.
en tuvellû
: dönmeniz, yönelmeniz
4.
vucûhe-kum
...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kö
lel
ere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve d...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kö
lel
ere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Vechlerinizi (yüzünüzü veya şuurunuzu) doğuya veya batıya (varlığın hakikati veya sistem bilgisine) çevirmeniz BİRR (işin hakikatini yaşamak) değildir. Asıl BİRR, "B" işareti anlamıyla Allâh'a iman edip, gelecekte yaşanacak sürece, melâikeye (algılanıp fark edilemeyen varlığın hakikati olan Allâh Esmâ'sının kuvvelerine), Kitaba (varlığın hakikati ve Sünnetullah'a), Nebilere iman eden; Allâh sevgisiyle malı, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (yuvasından - vatanından ayrı düşmüş), ...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçek hayır ve iyilik, hakiki müslümanlık, insanlık, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Fakat gerçek iyiler ve hakiki müslümanlar, kâmil insanlar, Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere imân edenler; sevdikleri malları ve servetleri, can ü gönülden, isteyerek, yakın akrabalara, yetimlere, dullara, öksüzlere, çevresi, çaresi olmayan yoksullara, yolda kalan muhtaç yolculara, yardım isteyenlere, medet umanlara, esirler ve kö
lel
erin esaret boyunduruklarından...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmeniz değildir. Ancak iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamberlere iman eden, O'nun sevgisi ile malı yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yolda kalmış olana, dilenenlere ve kö
lel
ere veren, namazı kılan, zekatı veren, söz verdiklerinde sözlerini yerine getiren, darlıkta, hastalıkta ve savaşın kızıştığı anda sabreden kimselerin yaptıklarıdır. İşte bunlar doğru olanlardır. Takva sahibi olanlar da bunlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kö
lel
ere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki ol...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yuzlerinizi dogudan yana ve batidan yana cevirmeniz iyi olmak demek degildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gunune, meleklere, Kitab'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakinlarina, yetimlere, duskunlere, yolculara, yoksullara ve ko
lel
er ugrunda mal veren, namaz kilan, zekat veren ve ahidlestiklerinde ahidlerine vefa gosterenler, zorda, darda ve savas alaninda sabredenlerdir. Iste onlar dogru olanlardir ve sakinanlar ancak onlardir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve kö
lel
er uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kö
lel
ere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değil. İyiler o kimseler ki ALLAH'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanırlar; akrabalara, yetimlere, muhtaçlara, yolda kalmışlara, dilencilere ve kö
lel
eri özgürlüğe kavuşturmaya seve seve para yardımında bulunurlar; namazı gözetir, zekatı verir, sözleştikleri vakit sözlerinde dururlar; zorluğa, sıkıntıya ve zulme karşı direnirler. İşte doğru olanlar onlardır, erdemli olanlar da onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi Doğu ya da Batı tarafına çevirmeniz iyilik demek değildir. Asıl iyilik Allah'a, Ahiret gününe, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan; akrabalara, yetimlere, yoksullara, yarı yolda kalanlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunanlara (kö
lel
ere, tutsaklara) mallarını sevmelerine rağmen yardım edenlerin; namazı kılanların, zekâtı verenlerin, antlaşma yaptıklarında yapmış oldukları antlaşmaları yerine getirenlerin; zorda, darda ve savaş zamanında sabredenlerin tutumudur. İşte doğru...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu veya batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Tanrı'ya, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanan; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kö
lel
ere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştileştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve mü...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
(Ey ehl-i kitab!) Yüzlerinizi (ibâdet maksadıyla) doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyilik (için yeterli) değildir; fakat iyilik o kimsenin (iyiliği)dir ki, (o kişi) Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitab(lar)a ve peygamberlere îmân eder; ona (o elindeki mala) olan sevgisine rağmen malı akrabâlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve kö
lel
er uğrunda verir; namazı hakkıyla edâ eder ve zekâtı verir. Çünki (onlar) söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirenler ve sıkıntı (fakirl...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi Doğu ve Batı tarafına çevirmeniz «bir» değildir. Lakin asıl «bir»; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitablara, peygamberlere iman eden, malını seve seve yakınlarına, yetimlere, miskinlere, yolculara, dilenenlere, kö
lel
ere, esirlere veren, namazı kılan, zekatı veren, muahede yaptıklarında ahidlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve şiddetli savaş anında sabredenlerinkidir. İşte sadık olanlar da onlardır ve müttakiler de onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Gerçekte erdemlilik, yüzünü doğuya veya batıya çevirmeniz ile ilgili değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a, Ahiret Günü'ne, melekler, vahye ve Peygamberlere inanan, servetini -kendisi için ne kadar kıymetli olsa da- akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, (yardım) isteyenlere ve insanları kö
lel
ikten kurtarmaya harcayan; namazında devamlı ve dikkatli olan ve arındırıcı (mali) yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve (gerçek erdem sahipleri) söz verdiklerinde sözünü tutan, felaket, z...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
-Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz iyilik değildir. Fakat iyilik Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden, malını sevgisine rağmen; akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilencilere, kö
lel
ere ve esirlere veren, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren, sözleştikleri zaman sözlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşta sabredenlerin durumudur. İşte sadıklar ve muttakiler onlardır....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; ona olan sevgisine rağmen, malı yakınlara, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (yolda kalmışa), isteyip dilenene ve kö
lel
ere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenler(in tutum ve davranışıdır) . İşte bunlar, do...
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah'a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böy
lel
eri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır ö...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürme olaylarında kısas (eşitlik esasına dayalı uygulama) yazıldı üzerinize! Hürriyeti olana hür olan, kö
lel
iği yaşayana köle olan, dişiliği yaşayana da dişi kısas olur. Katil eğer öldürdüğünün kardeşi (veya vârisi) tarafından (kısmen) affa uğrarsa, o takdirde örfe uyulmalı, (diyeti) ödenmelidir. Bu da Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Kim bundan sonra haddi aşarsa ona feci bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 180. Ayet:
Kutibe aleykum izâ hadara ehadekumul mevtu in tereke hayrâ(hayran), el vasiyyetu lil vâlideyni vel akrabîne bil ma’rûf(ma’rûfi), hakkan a
lel
muttekîn(muttekîne)....
Bəqərə Suresi, 181. Ayet:
Fe men beddelehu ba’de mâ semiahu fe innemâ ismuhu a
lel
lezîne yubeddilûneh(yubeddilûnehu), innallâhe semîun alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 183. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe a
lel
lezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne)....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), fe men kâne minkum marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) ve a
lel
lezîne yutîkûnehu fidyetun taâmu miskîn(miskînin), fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun leh(lehu), ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme i
lel
leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yette...
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Ve lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı ve tudlû bihâ i
lel
hukkâmi li te’kulû ferîkan min emvâlin nâsi bil ismi ve entum ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 188. Ayet:
Birbirinizin mallarını haksız şekilde yiyip tüketmeyin ve başkalarına ait meşru mallardan hiçbirini bilerek haksızlıkla tüketmek için hukuki hi
lel
ere başvurmayın....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana yeni doğan ay ile, hilâller ile ilgili sorular soruyorlar. Onlara: 'Hilâller insanların din ve dünya işlerini, hac ibadetini ifa etme vakitlerinin tesbiti işine yarar' de. Gerçek iyilik, hakiki müslümanlık, İslâm’ın emirlerine riayet, mese
lel
ere tersinden yaklaşmak, evlere arka taraflarından gelmek değildir. Gerçek iyiler, hakiki müslümanlar, kâmil insanlar, Allah’a sığınan, emirlerine yapışan, günahlardan arınıp azaptan korunan, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sa...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
(Ey Rasûlüm), sana yeni doğan aylardan soruyorlar. De ki: “- Onlar, insanların muame
lel
eri ve hacc için vakit ölçüleridir. İyilik, (cahiliyet devrinde yapıldığı gibi) evlere arkalarından (girmeniz) gelmeniz değildir. Lâkin iyilik ve hayır, haramlardan sakınanın iyiliğidir. Evlere kapılarından gelin ve Allah’dan korkun ki, kurtulasınız....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Ve etimmûl hacce vel umrete lillâh(lillâhi), fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti i
lel
haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun), zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hacc, bilinen aylardır. Böy
lel
ikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, benden korkup sakının....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac, bilinen aylardır. Böy
lel
ikle kim onlarda haccı farzederse, (bilsin ki) hacda kadına yaklaşmak, fasıklık-yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz hayır adına ne yaparsanız Tanrı onu bilir. Azık edinin, kuşkusuz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, benden korkup sakının....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac, bilinen aylardır. Böy
lel
ikle kim onlarda haccı farz eder, (yerine getirir) se, (bilsin ki) hacda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, benden korkup sakının....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın. İnsanlardan öy
lel
eri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın. İnsanlardan öy
lel
eri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
İbadetinizi bitirdiğinizde, atalarınızı hatırladığınız gibi, hatta daha güçlü bir haykırışla Allah'ı hatırla(maya devam ed)in! Çünkü öyle insanlar var ki, (sadece), "Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada ver." diye dua ederler. Böy
lel
eri, ahiretin nimetlerinden nasip alamayacaklardır....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Nihayet Hacc ibadetlerinizi bitirdiğinizde, atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı zikrediniz. İnsanlardan öy
lel
eri var ki: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver. ” derler. Böyle isteyenlerin ahiretten hiçbir nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 201. Ayet:
Ama içlerinde öy
lel
eri de var ki: "Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ver, ahirette de ve bizi ateşin azabından koru!" diye dua ederler....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri vardır ki, dünya hayatıyla ilgili sözleri senin hoşuna gider ve kalbinde olana Allah'ı şahit tutar. Gerçekte ise o düşmanların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 204. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri de vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri söz senin hoşuna gider. Hatta böy
lel
eri, söylediklerinin kalpten geldiğine (samimi olduğuna) Allah'ı şâhit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Kendisine ne zaman "Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!" dense, yersiz gururu onu günaha sevk eder: Böy
lel
erinin payına cehennem düşecektir; ne kötü bir konaklama yeridir orası!...
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini ve malını feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri de vardır ki, canlarını Allah'ın rızasını kazanma yolunda feda ederler. Allah kullarına karşı şefkatlidir....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan öy
lel
eri var ki Allah'ın hoşnutluğunu dileyerek nefsini satar. Allah ise kullarına karşı çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Fe in ze
lel
tum min ba’di mâ câetkumul beyyinâtu fa’lemû ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, fakat, hâlâ
2.
in ze
lel
-tum
: eğer ayağınızı kaydırırsanız, saparsanız
3.
min ba'di
: sonradan
4.
...
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
Hel yenzurûne illâ en ye’tiyehumullâhu fî zu
lel
in minel gamâmi vel melâiketu ve kudiyel emr(emru), ve ilâllâhi turceul umûr(umûru)....
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
1.
hel
: mı
2.
yenzurûne
: bakıyorlar, gözlüyorlar, bekliyorlar
3.
illâ
: illâ, mutlaka
4.
en ye'tiye-hum(u)
: onl...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Kânen nâsu ummeten vâhıdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakkı li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîh(fîhi), ve mâhtelefe fîhi il
lel
lezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakkı bi iznih(iznihî), vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin)....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
1.
kâne
: oldu, idi
2.
en nâsu
: insanlar
3.
ummeten
: ümmet, topluluk
4.
vâhıdeten
: bir, tek, bir tek
...
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
Bütün insanlar bir tek ümmet teşkil ediyorlardı. Aralarında ihtilâflar başlayınca, Allah onlara içlerinden müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi. Onların beraberinde, insanlar arasında hükmetmek için, kitap ve hikmeti gönderdi ki, ihtilâf ettikleri konularda aralarında hükmetsin. Halbuki, o mese
lel
erde anlaşmazlığa düşenler, kendilerine apaçık âyetlerimiz geldikten sonra, sırf aralarındaki haset yüzünden ihtilâfa düşen Ehl-i kitaptan başkası değildi. Allah da, onların hakkında ihti...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öy
lel
erin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bun...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana hürmetli ay (Receb) den ondaki savaştan soruyorlar, de ki: Hürmetli ay'da savaş büyük bir günahtır. (Ama) Allah yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek ve Mescid-i Harâm'a girmelerine engel olmak, halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır. Fitne adam öldürmekten daha büyük (bir suç ve günah)tır. Onlar (Allah ve Peygamberini inkâr edenler, İslâm'ı din olarak kabul etmeyenler) güçleri yetse sizi dininizden döndürünceye kadar durmadan savaşırlar. Sizden kim dininden döner de k...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana saldırmazlık örfünün geçerli ayda savaşmanın hükmünü soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak çirkin bir şeydir; ancak insanları Allah yolundan çevirmek, O'nu inkar etmek ve Mescid-i Haram(a girmekten onları men etmek) ve halkını oradan sürmek, (bütün bunlar) Allah katında daha da kötüdür, çünkü zulüm ve baskı öldürmekten daha korkunçtur." (Düşmanlarınız) güçleri yeterse, inancınızdan döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan vazgeçmeyeceklerdir. Ama sizden biri imanından döner ve hakikati inkar ed...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, Haram Ayda savaşmanın hükmünü soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük günahtır. Lâkin insanları Allah yolundan alıkoymak, Onu inkâr etmek, Mescid-i Haramın ziyaretini engellemek ve oranın ahalisini oradan çıkarmak ise, Allah katında daha da büyük günahtır. Çünkü fitne, öldürmekten de kötüdür. Onlar, sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmak için ellerinden gelen hiçbir şeyi esirgemezler. Fakat sizden her kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, işte öy
lel
erinin dünyada ve âhire...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar, De ki: "O ayda savaş büyük bir günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak, O'na ve Mescid-i Haram'a nankörlük etmek, ora halkını oradan sürüp çıkarmak, Allah katında daha büyük bir günahtır." Fitne/baskı ve bozgunculuk, cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür. Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim irtidâd edip dininden dönerse kâfir olarak ölür. Böy
lel
erinin amelleri dünyada da âhırette de boşa gi...
Bəqərə Suresi, 218. Ayet:
Onlar ki iman ettiler, hicret ettiler, Allah yolunda cihad ettiler. Böy
lel
eri Allah'ın rahmetini umarlar. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr(nâri), vallâhu yed’û i
lel
cenneti vel magfireti bi iznih(iznihi), ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne)....
Bəqərə Suresi, 221. Ayet:
Ve Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran kadınlarla onlar (sahih) inanca ulaşıncaya kadar evlenmeyin: Çünkü (Allah'a) bağlanmış mümin bir kadın, Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran kadından -bu sizin hoşunuza gitse de- kesinlikle daha hayırlıdır. Ve Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıran erkekler ile onlar (sahih) inanca ulaşıncaya kadar kadınlarınızı nikahlamayın; zira (Allah'a) bağlanmış bir mümin erkekten -bu sizi hoşnut etse bile- kesinlikle daha hayırlıdır. (Böy
lel
eri) sizi ateşe davet ...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Vel vâlidâtu yurdı’ne evlâdehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimmer radâah(radâate), ve a
lel
mevlûdi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bil ma’rûf(ma’rûfi), lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi veledihî ve a
lel
vârisi mislu zâlik(zâlike), fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil ma’rûf(ma’rûfi), vettekullâhe va’lemû e...
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Lâ cunâha aleykum in tallaktumun nisâe mâ lem temessûhunne ev tefridû lehunne farîdâh(farîdâten) ve mettiûhunne a
lel
mûsiı kaderuhu ve a
lel
muktiri kaderuh(kaderuhu) metâan bil ma’rûf(ma’rûfi), hakkan a
lel
muhsinîn(muhsinîne)....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcâ(ezvâcen), vasıyyeten li ezvâcihim metâan i
lel
havli gayre ıhrâc(ıhrâcın), fe in harecne fe lâ cunâha aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne min ma’rûf(ma’rûfin), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Ve lil mutallakâti metâun bil ma’rûf(ma’rûfi) hakkan a
lel
muttekîn(muttekîne)....
Bəqərə Suresi, 243. Ayet:
E lem tera i
lel
lezîne haracû min diyârihim ve hum ulûfun hazaral mevti, fe kâle lehumullâhu mûtû summe ahyâhum innallâhe le zû fadlin alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûn(yeşkurûne)....
Bəqərə Suresi, 246. Ayet:
E lem tera i
lel
melei min benî isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâh(sebîlillâhi), kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtil(tukâtilû), kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne)....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara: 'Allah size Tâlût’u özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere güçlü, otoriteli kral, ordu komutanı olarak görevlendirdi' dedi. Bunun üzerine onlar: 'Biz krallığa, komutanlığa daha layık olduğumuz halde, kendisine zenginlik ve servet de verilmemişken o bize nasıl kral, komutan olur?' dediler. Peygamber: 'Allah size onu komutan seçti. Ona geniş kit
lel
ere faydası dokunan ilim ve beden kudreti verdi. Allah mülkünü, saltanatını, devletini, sünnetine, düzeninin yasalarına uy...
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara şunu da söylemişti: 'Onun krallığının, komutanlığının alâmeti size o ahit sandığının gelmesi olacaktır. Onda Rabbinizin ilâhî kudretinin bir tecellisi, bir huzur, kalplerinize bir ferahlık; Mûsâ ve Hârûn ai
lel
erinin bıraktıkları eşyalardan Tevrat parçaları, asâ ve levhalar, vesaire vardır. Onu melekler getirecektir. Eğer inanmış kimseler iseniz bunda sizin için kesinlikle bir ibret, bir ikaz vardır....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri, onlara şunu da söylemişti: Haberiniz olsun, Onun hükümdarlığının alâmeti, size o tabutun gelmesi olacaktır ki onda Rabbinizden bir sekine (sükûnet, gönül rahatlığı), Musa ve Harun ai
lel
erinin bıraktıklarından bir bakiyye (kalıntı) vardır. Onu melekler getirecektir. Eğer iman etmiş kimselerden iseniz, bunda sizin için kesin bir ibret, bir alâmet vardır....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara dedi ki; 'Talut'un hükümdarlığının belirtisi, size meleklerin taşıdığı bir sandığın gelmesidir. Bu sandıkta Rabbinizden size yönelik bir huzur ile birlikte Musa ve Harun ai
lel
erinin geride bıraktıkları bazı önemli eşyalar vardır. Eğer mümin kimseler iseniz, bu sizin için kesin bir belirtidir....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Ve Peygamberleri olan, "Bakın, meşru hükümranlığın bir işareti olarak size içinde Rabbiniz tarafından bahşedilmiş bir iç huzuru, bir sükunet bulunan ve Musa'nın ve Harun'un ai
lel
erinden geriye kalmış olup da meleklerce muhafaza edilen mirası içinde barındıran bir kalp bağışlanacaktır. Eğer (gerçekten) inanıyorsanız, bunda sizin için bir işaret vardır" dedi....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Peygamberleri onlara şunu da söyledi. 'Tâlût'un hükümdarlığına alâmet, size meleklerin taşıyacağı bir sandık getirmesidir ki, o sandıkta size Rabbinizden bir huzur ve sükûn ile Musa ve Harun ai
lel
erinin mirasından kalan şeyler bulunur. Eğer iman eden kimselerseniz, bunda sizin için bir delil vardır.'...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Fe lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neher(neherin), fe men şeribe minhu fe leyse minnî, ve men lem yat’amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedih(yedihî), fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdih(cunûdihî), kâ
lel
lezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâh(iznillâhi), vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne)....
Bəqərə Suresi, 250. Ayet:
Ve lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ a
lel
kavmil kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 251. Ayet:
Fe hezemûhum bi iznillâhi, ve katele dâvudu câlûte ve âtâhullâhul mulke vel hikmete ve allemehu mimmâ yeşâu, ve lev lâ def’ullâhin nâse, bâ’dahum bi ba’din le fesedetil ardu ve lâkinnallâhe zû fadlin a
lel
âlemîn(âlemîne)....
Bəqərə Suresi, 253. Ayet:
Tilker rusulu faddalnâ ba’dahum alâ ba’d(ba’din), minhum men kellemallâhu ve rafea ba’dahum derecât(derecâtin), ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhıl kudus(rûhıl kudusi), ve lev şâallâhu maktete
lel
lezîne min ba’dihim min ba’di mâ câethumul beyyinâtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men kefer(kefere), ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu)....
Bəqərə Suresi, 257. Ayet:
Allah inanç sahiplerine yakındır, onları koyu karanlıktan aydınlığa çıkarır; oysa hakikati inkara şartlanmış olanlara yakınlık gösterenler onları aydınlıktan çıkarıp derin karanlığa iten şeytani güçlerdir: İçinde yaşayıp kalmak üzere ateşe mahkum olanlar da işte böy
lel
eridir....
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
E lem tera i
lel
lezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulk(mulke), iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umît(umîtu), kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi minel maşrıkı fe’ti bihâ minel magribi fe buhitellezî kefer(kefere), vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne)....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler, başa kakarak, yüze vurarak, gönül inciterek imanda sadâkatinizin ve kemâlinizin ifadesi olan sadakalarınızın, hayırlarınızın, boşa gitmesine sebep olmayın. Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve ahiret gününe inanmayıp da, insanlara gösteriş için malını harcayana benzemeyin. Böy
lel
erinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz bir kayaya benzer. Sağanak halinde bir yağmur isabet edince onu çıplak bir kaya haline getirir. Böyle kimseler yaptıkları iyiliklerden dolayı,...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! sadakalarınızı başa kakmak, gönül kırmakla boşa gidermeyin: O herif gibi ki nasa gösteriş için malını dağıtır da ne Allaha inanır ne Ahıret gününe, artık onun meseli bir kaya meseline benzer ki üzerinde bir az toprak varmış, derken şiddetli bir sağanak inmişde onu yap yalçın etmiş bırakıvermiş: Öy
lel
er kesiblerinden hiç bir şey istifade edemezler, Allah kâfirler güruhunu doğru yola çıkarmaz...
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! yardım ettiğiniz kimselere minnet etmek ve incitmek sûretiyle o sadakalarınızı boşa çıkarmayın! Allah’a da, âhirete de inanmadığı halde sırf insanlara gösteriş yapmak için malını harcayan kimsenin durumuna düşmeyin! Onun durumu, üzerinde azıcık toprak bulunan kaygan bir kayanın durumuna benzer ki, şiddetli bir yağmur iner inmez toprağı kayıverir, cascavlak kalır. Öy
lel
eri işledikleri hiçbir şeyden sevap ve mükâfat elde edemezler. Zira Allah inkârcıları emellerine kavuşturmaz....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey inananlar, insanlara gösteriş için malını verip Allah'a ve âhiret gününe inanmayan adam gibi, başa kakmak ve eziyet etmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın. Öylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan şu kayaya benzer ki, bir sağnak indi de (üstündeki toprağı silip süpürerek) onu sert bir taş halinde bıraktı. (Böy
lel
eri), kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allâh, kâfir toplumu doğru yola iletmez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman edenler! Başa kakıp incitmek suretiyle sadakalarınızı boşa çıkarmayın-o kimsenin hali gibi ki, Allah'a ve âhiret gününe inanmadığı halde, insanlara gösteriş olsun diye malını bağışlar. Onun durumu, üzerinde bir parça toprak bulunan bir kaya gibidir; yağmur boşandığında onu cascavlak bırakır. Öy
lel
erinin yaptıklarından ellerinde hiçbir şey kalmaz. Çünkü Allah kâfirler güruhuna yol göstermez....
Bəqərə Suresi, 264. Ayet:
Ey iman sahipleri! Allah'a ve âhıret gününe inanmadığı halde, insanlara riya için malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak varken tepesine şiddetli bir yağmur inip kendisini cascavlak bırakmış yalçın bir kayanın haline benzer. Böy
lel
eri, kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. Allah, küfre sapan bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz....
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Allah, ilmi, Kur’ân’ın ifadesine vukufu, mese
lel
eri anlamayı, isabetli kararı ve çözümü, olayları değerlendirme kabiliyetini, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere verir. Kendilerine ilim ve hikmet, Kur’ân verilenler, dünya ve âhiret mutluluğuna kavuşanlardır. Kur’ân hükümleri ve vahy ile gelen ilkelerden, yalnızca akıl ve vicdan sahipleri düşünüp ibret alırlar....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, şeytanın çarptığı kimseler gibi davranırlar; çünkü onlar "Alışveriş de bir tür faizdir!" derler. Halbuki Allah alışverişi helal ve faizi haram kılmıştır. Bu nedenle, kim Rabbinin öğüdünü dinler ve hemen (faizden) vazgeçerse, evvelki kazançlarını koruyabilir ve onun hakkında karar vermek artık Allah'a kalır; ona, (faize) geri dönenlere gelince; içinde yaşayıp kalacakları ateşe mahkum olanlar işte böy
lel
eridir....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, şeytan çarpmış kimsenin kalkışı gibi kabirlerinden kalkarlar. Bu, onların 'Alışveriş de faiz gibidir' demeleri yüzündendir. Oysa Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt ulaşır ve o da bundan vazgeçerse, evvelce almış olduğu kendisine aittir; işi ise Allah'a kalmıştır. Her kim tekrar faize dönecek olursa, öy
lel
eri de ateş ehlidir ve orada ebedî olarak kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
O ribayı yiyenler, şeytanın bir dokunuşla çarptığı kişinin kalkışından başka türlü kalkamazlar. Bu böyledir, çünkü onlar, "Alış-veriş de riba gibidir." demişlerdir. Oysa ki Allah, alış-verişi helal, ribayı haram kılmıştır. Kendisine Rabb'inden bir öğüt gelip de yaptığından vazgeçenin geçmişi kendisine, işi Allah'a kalmıştır. Yeniden ribaya dönene gelince, böy
lel
eri ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada....
Bəqərə Suresi, 283. Ayet:
Şayet seferde olur, kâtip de bulamazsanız, borca karşılık alınmış bir rehin yeterlidir. Birbirinizle güvene dayalı belgesiz, rehinsiz alışverişlerde, ticari muame
lel
erde, emanet ilişkilerinde kendisine güvenilen taraf, vade dolduğunda sorumluluğunu yerine getirsin, borcunu ödesin. Hakkı inkâr etmenin, borcu, emaneti vermemenin, vadeyi tehir etmenin, toplumdaki güveni sarsmanın doğuracağı sonuçları düşünerek insanları eğiten, koruyan ve kontrol eden Rabbi Allah’ın azabına uğramaktan, emirlerine y...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu a
lel
lezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ a
lel
kavmil kâfirîn(kâfirîne)....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
Min kablu huden lin nâsi ve enze
lel
furkân(furkâne), innellezîne keferû bi âyâtillâhi lehum azâbun şedîd(şedîdun), vallâhu azîzun zuntikâm(zuntikâmin). ...
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
O, kitabı, Kur’ân’ı sana indirendir. Onun, Kur’ân’ın bir kısım âyetleri muhkemdir. Bunlar Kur’ân’ın, bütün kutsal kitapların esasıdır, levh-i Mahfuzda yazılı temel kurallardır. Diğerleri de insanlığın devamlı çoğalan mese
lel
erine çözüm getirmeye müsait, birden fazla mânaya açık, müteşabih âyetlerdir. Akılları, kalpleri sapmaya meyilli, kötü niyetli olanlar, sırf fitne çıkarmak, ortalık bulandırmak, kelimelere keyfî anlamlar yükleyerek te’vil yapıp kafa karıştırmak arzusunda oldukları için, müteş...
Ali-İmran Suresi, 8. Ayet:
(Böy
lel
eri şöyle der): «Ey Rabbimiz, bizleri doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi kaydırma, bize katından rahmet bağışla, kuşkusuz sen bağışı bol olansın....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Allah’ın birliği ve dini konusunda karşı deliller getirerek seninle münakaşaya kalkışırlarsa: 'Ben, bana, benim sünnetime tâbi olanlarla birlikte varlığımı, benliğimi Allah’a teslim ettim, İslâm’ı yaşayan bir müslüman oldum' diyerek tartışmalarına fırsat verme. Kendilerine verilen kutsal kitapların hükmünce sorumlu tutulanlara, Mekke ve civarındaki belli kabi
lel
ere, yazı, hesap-kitap bilmeyen ümmîlere de: 'Siz de varlığınızı, benliğinizi Allah’a teslim ettiniz mi? İslâm’ı yaşayan müslümanlar ol...
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa bu onları üzer. Başınıza bir kötülük geldiğinde ise onlar sevinirler. Fakat siz sabreder ve Allah'tan korkup O'nun emir ve yasaklarına uyarsanız, onların hi
lel
eri size hiçbir zarar vermez. Muhakkak ki Allah'ın ilmi onların bütün yaptiklarını kuşatır....
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ını, birliğini gösteren delilleri inkâr edenlere, haklı bir sebep ortada yokken peygamberlerin kanını dökenlere, sosyal adaleti, sosyal güvenliği temin eden, refah payını artırarak dengeli dağıtan, adaleti, nısfeti uygulayarak kamu düzenini, kamu güvenliğini sağlayan insanları, kamu görevlilerini, sosyal, ekonomik, idarî ve siyasî mese
lel
erle ilgilenenleri, liderleri, uzmanları, âlimleri öldürenlere, işte onlara can yakıp inleten müthiş azabı haber ver....
Ali-İmran Suresi, 22. Ayet:
Öy
lel
erinin bütün yaptıkları dünyada da, âhirette de boşa çıkmıştır. Onları kurtaracak bir yardımcıları da yoktur....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
E lem tera i
lel
lezîne ûtû nasîben minel kitâbi yud’avne ilâ kitâbillâhi li yahkume beynehum summe yetevellâ ferîkun minhum ve hum mu’ridûn(mu’ridûne). ...
Ali-İmran Suresi, 33. Ayet:
İnnallâhestafâ âdeme ve nûhan ve âle ibrâhîme ve âle imrâne a
lel
âlemîn(âlemîne). ...
Ali-İmran Suresi, 52. Ayet:
Fe lemmâ ehassa îsâ min humul kufre kâle men ensârî ilâllâh(ilâllâhi), kâ
lel
havâriyyûne nahnu ensârullâh(ensârullâhi), âmennâ billâh(billâhi), veşhed bi ennâ muslimûn(muslimûne). ...
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
(Onlardan bir kısım haham ve devlet adamları) hileye başvurdular, (İsa'yı öldürmeyi plânladılar). Allah da onların hilesini boşa çıkardı. Allah hi
lel
eri boşa çıkaranların en hayırlısıdır,....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Bununla birlikte hileye başvurdular, Allah da onların hi
lel
erini boşa çıkardı. Allah, hileyi boşa çıkaranların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Onlar hileye başvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hi
lel
eri boşa çıkaranların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Ve hilekarlık yaptılar, Allah Teâlâ da hi
lel
erine mukabelede bulundu ve Allah Teâlâ hile yapanların en hayırlısıdır....
Ali-İmran Suresi, 54. Ayet:
Öbürleri ise hi
lel
er yaptılar. Allah da onların hi
lel
erini boşa çıkardı. Allah, hi
lel
eri boşa çıkarmakta pek güçlüdür....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
İz kâ
lel
lâhu yâ îsâ innî muteveffîke ve râfiuke ileyye ve mutahhiruke minellezîne keferû ve câilullezînettebeûke fevkallezîne keferû ilâ yevmil kıyâmeh(kıyâmeti), summe ileyye merciukum fe ahkumu beynekum fîmâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne). ...
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi a
lel
kâzibîn(kâzibîne). ...
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana iyice bildirildikten sonra da gene bu hususta seninle tartışan olursa de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, biz bizzat ge
lel
im, siz de gelin. Ondan sonra da dua edelim ve Allah'ın lânetini yalancılara havale edelim....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana gelen bu bilgiden sonra her kim bu konuda seninle tartışırsa, de ki: 'Gelin, çocuklarımızı, çocuklarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı çağırarak bizlerle sizler bir araya ge
lel
im ve sonra ALLAH'ın lanetinin yalancıların üzerine olması için lanetleşelim....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Sana gelen ilimden sonra artık her kim seninle tartışmaya kalkarsa de ki: «Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı çağıralım, kendimiz ve kendiniz de onlarla bir araya ge
lel
im. Sonra can u gönülden dua edip Allah'ın lanetini yalancıların boynuna geçirelim!»...
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
Kul yâ eh
lel
kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ na’bude illâllâhe ve lâ nuşrike bihî şey’en ve lâ yettehize ba’dunâ ba’den erbâben min dûnillâh(dûnillâhi), fe in tevellev fe kûlûşhedû bi ennâ muslimûn(muslimûne). ...
Ali-İmran Suresi, 65. Ayet:
Yâ eh
lel
kitâbi lime tuhâccûne fî ibrâhîme ve mâ unziletit tevrâtu vel incîlu illâ min ba’dih(ba’dihî), e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne). ...
Ali-İmran Suresi, 68. Ayet:
İnne evlen nâsi bi ibrâhîme
lel
lezînettebeûhu ve hâzan nebiyyu vellezîne âmenû vallâhu veliyyul mu’minîn(mu’minîne). ...
Ali-İmran Suresi, 70. Ayet:
Yâ eh
lel
kitâbi lime tekfurûne bi âyâtillâhi ve entum teşhedûn(teşhedûne). ...
Ali-İmran Suresi, 71. Ayet:
Ya eh
lel
kitâbi lime telbisûnel hakka bil bâtılı ve tektumûnel hakka ve entum ta’lemûn(ta’lemûne). ...
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
Ve kâlet tâifetun min ehlil kitâbi âminû billezî unzile a
lel
lezîne âmenû vechen nehâri vekfurû âhirahu leallehum yerciûn(yerciûne). ...
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlardan öy
lel
eri vardır ki, kantar (dolusu) emanet bıraksan, onu sana aynen iade eder. Öy
lel
eri de vardır ki, tek bir dinar (altın) emanet etsen, tepesine dikilip zorlamadıkça sana geri vermez. Bu onların, "Bize karşı olan ümmîlerin (hakikati bilmeyenlerin) hiçbir hakkı yoktur" diye (düşünmelerinden kaynaklanır). Onlar bile bile Allâh üzerine yalan söylüyorlar....
Ali-İmran Suresi, 75. Ayet:
Ehl-i kitaptan öy
lel
eri vardır ki, onlara yüklerle altın ve gümüşü emanet bıraksan, onu sana noksansız iade ederler. Yine onların öy
lel
eri vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan tepesine dikilip ısrarla istemedikçe onu sana iâde etmez. Bu da, onların: 'Ümmîlere, Mekke ve civarındaki belli kabi
lel
ere, okuyup yazması olmayan, hesap bilmeyenlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur' demeleri sebebiyledir. Onlar bile bile Allah adına yalan uyduruyorlar....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan öy
lel
eri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah katındandır" derler. Oysa o, Allah katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan öy
lel
eri var ki, kutsal kitabı dik durarak okurlar, böylece okuduklarını Allah kitabından sanmanızı sağlamaya çalışırlar. Oysa bu okudukları şeyler kitaptan değildir. 'Bu Allah katındandır' derler. Oysa Allah katından değildir. Böylece bile bile Allah adına yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan öy
lel
eri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Tanrı katındandır" derler. Oysa o, Tanrı katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Tanrı'ya karşı (böyle) yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onlardan öy
lel
eri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanırsınız diye. Oysa o kitaptan değildir. «Bu Allah katındandır» derler. Oysa o, Allah katından değildir. Ve onlar, kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
De ki: "Allah'a, bize indirilene, İbrâhim'e, İsmâ'il'e, İshak'a, Ya'kûb'a ve sıbtlara (Ya'kûb oğullarından türeyen kabi
lel
ere) indirilene; Mûsâ'ya, Îsâ'ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilene inandık; onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz O'na teslim olanlarız."...
Ali-İmran Suresi, 87. Ayet:
Böy
lel
erinin cezası, Allah’ın, meleklerinin ve bütün insanların lânetine uğramaktır....
Ali-İmran Suresi, 87. Ayet:
İşte böy
lel
erinin cezası: Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti üzerlerine!...
Ali-İmran Suresi, 89. Ayet:
İl
lel
lezîne tâbû min ba’di zâlike ve aslehû fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun). ...
Ali-İmran Suresi, 94. Ayet:
Artık bundan sonra kim yalan düzüp Allah'a iftira ederse böy
lel
eri zalimlerin ta kendileridir....
Ali-İmran Suresi, 96. Ayet:
İnne evvele beytin vudia lin nâsi
lel
lezî bi bekkete mubâreken ve huden lil âlemîn(âlemîne). ...
Ali-İmran Suresi, 98. Ayet:
Kul yâ eh
lel
kitâbi lime tekfurûne bi âyâtillâhi, vallâhu şehîdun alâ mâ ta’melûn(ta’melûne). ...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
Kul yâ eh
lel
kitâbi lime tesuddûne an sebîlillâhi men âmene tebgûnehâ ivecen ve entum şuhedâu ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne). ...
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
Sen onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, Kur’ân’ı bildiğiniz ve doğruları gördüğünüz halde, niçin Allah’ın yolunda, İslâm’da tezat, tenâkuz, pürüz, yalan, sapma arayarak mü’minleri Allah yolundan çevirmeye, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoymaya, İslâmî faaliyetlere mani olmaya kalkışıyorsunuz? Allah işlediğiniz hi
lel
i amellerden, tuzaklardan habersiz değildir. Bunlara göre sizi cezalandıracaktır.' de....
Ali-İmran Suresi, 104. Ayet:
Veltekun minkum ummetun yed’ûne i
lel
hayri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munker(munkeri), ve ulâike humul muflihûn(muflihûne)....
Ali-İmran Suresi, 105. Ayet:
Sakın kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra parçalanıp çatışmaya düşenler gibi olmayınız. Böy
lel
eri için büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
1.
in temses-kum
: eğer size değerse, dokunursa
2.
hasenetun
: hasene, iyilik, güzellik
3.
tesû'-hum
: onları hüzünlendirir
4.
...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Şayet size bir hasenat (güzellik) dokunursa onları hüzünlendirir. Ve şayet size bir seyyiat (kötülük) isabet ederse, onunla ferahlanırlar (ona sevinirler). Ve eğer siz sabrederseniz ve takva sahibi olursanız, onların hi
lel
eri size hiçbir şeyle zarar veremez. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını (ilmi ile) kuşatandır (bilendir)....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hi
lel
eri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hi
lel
i düzenleri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa onları üzer ve kederlendirir. Başınıza bir felâket gelirse, onunla ferahlanır ve sevinç duyarlar. Eğer siz, sabırlı olur da korunursanız, onların hi
lel
eri size hiç bir zarar veremez. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını ilmi ile kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa fenalarına gider, başınıza bir musıbet gelirse onunla ferahlanırlar, ve eğer siz sabırlı olur ve iyi korunursanız onların hıy
lel
eri size hiç bir zarar vermez, çünkü Allah onları kendi amellerile kuşatmıştır...
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunursa, fenalarına gider, başınıza bir musibet gelirse onunla ferahlanırlar. Eğer sabırlı olur ve iyi korunursanız, onların hi
lel
eri size zarar vermez. Çünkü Allah, onları kendi yaptıkları ile kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokunsa fenalarına gider, başınıza bir kötülük gelse onunla sevinirler. Eğer sabreder ve Allah'dan gereğince korkarsanız, onların hi
lel
eri size hiçbir zarar vermez; çünkü Allah onları kendi amelleriyle kuşatmıştır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların "hi
lel
i düzenleri" size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Tanrı, yapmakta olduklarını kuşatandır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Eğer bir iyilikle karşılaşırsanız bu onları üzer; ve başınıza bir kötülük gelince de memnun olurlar. Ama eğer zorluklara karşı sabreder ve Allah'a karşı sorumluluklarınızın bilincinde olursanız, onların hi
lel
eri size hiçbir zarar veremez. Zira Allah, onların tüm yaptıklarını (Kudretiyle) kuşatır....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir nîmet isabet ederse onları mahzun eder. Size bir fenalık dokunursa onunla sevinirler. Eğer sabreder ve ittikada bulunursanız onların hi
lel
eri size hiç bir şey ile zarar vermez....
Ali-İmran Suresi, 120. Ayet:
Size bir iyilik dokununca onları tasalandırır, size bir kötülük isabet edince ise onunla sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hi
lel
i düzenleri' size hiç bir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır....
Ali-İmran Suresi, 147. Ayet:
Ve mâ kâne kavlehum illâ en kâlû rabbenagfir lenâ zunûbenâ ve isrâfenâ fî emrinâ ve sebbit akdâmenâ vensurnâ a
lel
kavmil kâfirîn(kâfirîne). ...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Ve lekad sadakakumullâhu va’dehû iz tehussûnehum bi iznih(iznihî), hattâ izâ feşiltum ve tenâza’tum fîl emri ve asaytum min ba’di mâ erâkum mâ tuhıbbûn(tuhıbbûne), minkum men yurîdud dunyâ ve minkum men yurîdul âhireh(âhirete), summe sarafekum anhum li yebteliyekum, ve lekad afâ ankum, vallâhu zû fadlin a
lel
mu’minîn(mu’minîne). ...
Ali-İmran Suresi, 164. Ayet:
Le kad mennallâhu a
lel
mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin). ...
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
(166-167) İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen musîbet Allah’ın izniyle olmuştu. Bu da O’nun müminleri ayırd etmesi, münafıklık yapanları da meydana çıkarması için idi. O münafıklara: "Gelin, Allah yolunda savaşın veya hiç olmazsa düşmanınızın size ve ai
lel
erinize saldırmasını önleyin!" denildiğinde: "Biz savaş olacağını bilseydik size katılırdık." dediler. Doğrusu o gün onlar imandan ziyade küfre yakın idiler. Onlar, ağızlarıyla, kalplerinde olmayan şeyleri söylüyorlardı. Ama Allah onlar...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Münafık olanları da açığa vurması içindi, Berikilere: «Gelin. Allah yolunda muhaarebe edin, yahud (hiç olmazsa düşmanın kendinize ve ai
lel
erinize saldırmasını) önleyin» denildi, de: «Biz muharebe etmeyi bilseydik elbette arkanızdan gelirdik» dediler. Onlar o gün îmandan ziyâde küfre yakındılar. Ağızlarıyle kalblerinde olmayanı söylüyorlardı. Onlar ne gizlerlerse Allah çok iyi bilicidir. ...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
(166-167) İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen musîbet Allah’ın izniyle olmuştu. Bu da O’nun müminleri ayırd etmesi, münafıklık yapanları da meydana çıkarması için idi. O münafıklara: "Gelin, Allah yolunda savaşın veya hiç olmazsa düşmanınızın size ve ai
lel
erinize saldırmasını önleyin!" denildiğinde: "Biz savaş olacağını bilseydik size katılırdık." dediler. Doğrusu o gün onlar imandan ziyade küfre yakın idiler. Onlar, ağızlarıyla, kalplerinde olmayan şeyleri söylüyorlardı. Ama Allah onlar...
Ali-İmran Suresi, 176. Ayet:
Hakikati inkârda yarışanlar seni üzmesinler. Kesinlikle onlar, Allâh'a hiçbir zarar veremezler. Allâh onlara sonsuz gelecek sürecinde bir nasip vermemeyi diliyor (onun için böy
lel
er). Onlar için aziym azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hattâ yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum a
lel
gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm(azîmun)....
Ali-İmran Suresi, 181. Ayet:
Lekad semiallâhu kav
lel
lezîne kâlû innallâhe fakîrun ve nahnu agniyâu se nektubu mâ kâlû ve katlehumul enbiyâe bi gayri hakkın, ve nekûlu zûkû azâbel harîk(harîki)....
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Kullu nefsin zâikatul mevt(mevti), ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), fe men zuhziha anin nâri ve udhı
lel
cennete fe kad fâz(fâze), ve mâl hâyâtud dunyâ illâ metâul gurûr(gurûri). ...
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap ehlinden öy
lel
eri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Ehl-i kitaptan öy
lel
eri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Muhakkak ki, kendilerine hakikat ilmi verilmiş olanlardan öy
lel
eri vardır ki, hakikatleri olan Allâh Esmâ'sına, size inzâl olunana, kendilerine inzâl olunana Allâh için huşû duyarak iman ederler. Allâh'ın işaretlerindeki varlığı realitesini, kendilerini bu hakikatten perdeleyecek az bir dışsal zevke değişmezler! İşte onlar için Rableri indînde (kendi Esmâ bileşimlerinden açığa çıkan) mükâfatları vardır. Allâh, hesabı anında görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Ehl-i kitaptan öy
lel
eri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitaplıların öy
lel
eri var ki ALLAH'a, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar. ALLAH'a karşı derin saygıya sahiptirler. ALLAH'ın ayetlerini satmazlar. Onların ödülleri Rab'lerinin yanındadır. ALLAH hesabı çabuk görendir...
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap ehlinden öy
lel
eri var ki, Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene - Allah'a boyun eğerek inanırlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere değişmezler. Onların mükafatı da Allah katındadır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Ehl-i Kitab'tan öy
lel
eri vardır ki; Allah'a, size indirlen ve kendilerine indirilmiş olana, Allah'a huşu' duyarak inanırlar. Allah'ın ayetlerini az bir pahaya değişmezler. İşte onların ecirleri Rabbları katındadır. Allah, şüphesiz hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Doğrusu, geçmiş vahyin mensupları arasında (gerçekten) Allah'a iman edenler ve hem size hem de kendilerine indirilene inananlar vardır. Böy
lel
eri, Allah'tan korkarlar, O'nun mesajlarını ufak bir kazanç için değiştirmezler. Onların mükafatı, Rableri katındadır; çünkü Allah, hesap görmede hızlıdır!...
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Ve şüphe yok ki, ehl-i kitaptan öy
lel
eri de vardır ki, Allah Teâlâ'ya ve size indirilmiş olana ve kendilerine indirilmiş olana imân ederler, Allah için korkar bulunurlar. Allah Teâlâ'nın âyetleri ile az bir pahayı satın almazlar. İşte onlar için Rableri nezdinde mükâfaatları vardır. Muhakkak Allah Teâlâ hesabını pek çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Ehl-i kitaptan öy
lel
eri vardır ki, Allah'a inanırlar, size indirilene de kendilerine indirilene de inanırlar. Allah'tan korkarlar. Allah'ın âyetlerini az ve önemsiz bir pahaya değiştirmezler. Onların mükâfatı da Rableri katındadır. Allah, hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap ehlinden öy
lel
eri var ki, Allah'a inanırlar, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar; Allah'a karşı saygılıdırlar; Allâh'ın âyetlerini birkaç paraya satmazlar. Onların da Rableri katında ödülleri vardır! Şüphesiz Allâh, hesabı çabuk görendir....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Kitap Ehlinden öy
lel
eri de var ki, Allah'a da, size indirilene de, onlara indirilene de, Allah karşısında tam bir saygı içinde iman ederler ve üç beş kuruş için Allah'ın âyetlerini satmazlar. Onların Rableri katında ödülleri vardır. Allah ise hesapları pek çabuk görür....
Ali-İmran Suresi, 199. Ayet:
Ehlikitap'tan öy
lel
eri var ki, Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar. Allah karşısında ürperirler; Allah'ın ayetlerini basit bir ücret karşılığı satmazlar. İşte bunlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. Allah, hesabı, çabucak görüverir....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri gözetip deneyin. Onların olgunlaştıkları, akıllı ve tedbirli davranır hale geldikleri konusunda samimi kanaatiniz oluşursa, vakit geçirmeden mallarını kendilerine verin. Büyüyüp de mallarını geri alacaklar düşüncesiyle yerinde, uygun miktardan fazla cahilce israf ederek, a
lel
acele yemeyin. Zengin olan veli iffetli olmaya, onların malına elini sürmemeye çalışsın. Yoksul olan da, Kur’ân’ın ve sünnetin belirlediği ölçüler içinde, İslâmî kurallarla örtüşen, ö...
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimleri nikah çağına erinceye kadar deneyiniz. Eğer kendilerinde bir rüşt hissederseniz mallarını kendilerine hemen teslim ediniz ve büyüyecekler diye o malları israf ile a
lel
acele yemeyiniz. Ve kim zengin ise kaçınsın ve kim fakir ise ma'ruf veçhile yesin. Onlara mallarını teslim edeceğiniz vakit de onlara karşı şahit bulundurunuz. Ve Allah Teâlâ hesapları görmeğe kâfidir....
Nisa Suresi, 9. Ayet:
Ve onlar, (o kanuni mirasçılar) (Allah'tan) korksunlar; eğer kendileri arkalarında kendi haklarını koruyamayacak durumda olan çocuklar bıraksalardı onlar için mutlaka endişe duyarlardı; işte böy
lel
eri, Allah'a karşı sorumluluklarının bilincinde olsunlar ve (yoksulların hakları konusunda) dürüst ve insaflı olan neyse onu dile getirsinler....
Nisa Suresi, 10. Ayet:
İnnellezîne ye’kulûne emvâ
lel
yetâmâ zulmen innemâ ye’kulûne fî butûnihim nârâ(nâran). Ve se yaslevne seîrâ(seîran)....
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böy
lel
erinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır....
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Tanrı'nın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Tanrı, böy
lel
erinin tevbelerini kabul eder. Tanrı, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır....
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir) . İşte Allah, böy
lel
erinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır....
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Allah'ın, kabulünü üstlendiği tövbe, bilgisizlikle kötülük işleyip de çok geçmeden tövbe edenler içindir. Allah, işte böy
lel
erinin tövbesini kabul eder. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Tevbe; ne, kötülükleri yapıp edip de onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böy
lel
eri için acı bir azab hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Yoksa sürekli kötülük yapıp dururken ölümün eşiğine gelince «Şimdi tevbe ettim» diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi geçerli değildir. Biz böy
lel
eri için acı bir azap hazırladık....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Tevbe; ne, kötülükleri yapıp edip de onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böy
lel
eri için acı bir azab hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Oysa ne ölüm anına kadar kötülük işleyip duran, ama o an gelip çattığında "Şimdi tevbe ediyorum!" diyenlerin tevbesi kabul edilecektir, ne de hakikat inkarcısı olarak ölenlerin; Biz, işte böy
lel
erine şiddetli bir azap hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Tevbe, ne kötülükleri yapıp edip de onlardan birine ölüm çatınca: «Ben şimdi gerçekten tevbe ettim» diyenler, ne de kendileri kâfirler olarak ölenler için değil. Böy
lel
eri için acıklı bir azab hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Yoksa, kötülükleri işleyip durduktan sonra ölüm gelip çattığında 'Ben şimdi tevbe ettim' diyen kimsenin veya kâfir olarak ölenlerin tevbesi değildir. Öy
lel
eri için Biz acı bir azap hazırladık....
Nisa Suresi, 18. Ayet:
Yoksa, kötülükleri yapıp yapıp da her birine ölüm geldiğinde, "işte şimdi tövbe ettim" diyenler için tövbe yoktur. Küfre batmış olarak ölenlere de tövbe yoktur. Böy
lel
erine biz korkunç bir azap hazırladık....
Nisa Suresi, 23. Ayet:
Sizlere şunlar haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, hemşireleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, biraderlerinizin kızları, hemşirelerinizin kızları, ve sizi emziren süt analarınızla süt hemşireleriniz ve kadınlarınızın anaları, ve kendilerile zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan ellerinizde bulunan üvey kızlarınız şayed analariyle zifafa girmemiş iseniz beis yok - ve kendi sulbünüzden gelmiş oğullarınızın haliy
lel
eri ve iki hemşire beynini cem'etmeniz, geçen geçti, ona Allah gafur, rahîm bulunuyor...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
1.
ve men
: ve kim, kimin
2.
lem yestetı'
: gücü yetmez
3.
min-kum
: sizden, içinizden
4.
tavlen
: güç, bolluk, ze...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
İnanmış hür kadınları nikâhlama genişliğine gücü yetmeyeniniz, ellerinizin altındaki genç, mümin köle kızlarından biriyle evlensin. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hep birbirinizdensiniz. O halde onları, ai
lel
erinin izniyle nikâhlayın. Gizli dost edinmeyerek, zinadan uzak kalarak, iffetli hanımlar olmaları şartıyla onların mehirlerini örfe uygun bir biçimde verin. Evliliğe geçtikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınlara uygulanan cezasının yarısı uygulanacaktır. Bu, köle ile evl...
Nisa Suresi, 34. Ayet:
Allah’ın, lütufta bulunarak, birbirlerine üstün olmasına vesile kıldığı özellikleri, ailenin nafakasını ve ihtiyaçlarını kendi mallarından karşılamaları, mallarından karşılık beklemeden, gönüllü harcamaları sebebiyle erkekler, hanımları üzerinde, ailede, aileyi ayakta tutmakla, eğitimlerini, gelişmelerini, aile fertlerinin İslam’da sebatını temin ile mükellef; denetleyerek sorumluluklarının gereğini yapmalarını sağlayan, hizmet eden, ailede işleyen, kalıcı bir düzen kuran, sorumlu meşrû bir otor...
Nisa Suresi, 35. Ayet:
Şayet (evli) bir çift arasında anlaşmazlık doğmasından korkarsanız, erkeğin ve kadının ai
lel
erinden birer hakem tayin edin; eğer iki taraf da işi düzeltmek isterse, Allah onları uzlaştırır. Bilin ki Allah, gerçekten her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah’a ibadet edin ve ona hiç bir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya ve babaya iyilik edin; akrabaya da, öksüzlere de, yoksallara da, yakın komşuya da, yakın arkadaşa da, yolda kalmışa da, ellerinizdeki kö
lel
ere de... Allah, kurumlu ve böbürlenen kimseleri sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Sonra anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kö
lel
ere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Ve Allah’a ibâdet edin, hem O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın; sonra ana-babaya, akrabâya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa ve ellerinizin altında bulunan (kö
lel
ere ve bütün canlı)lara iyilik (edin)! Şübhe yok ki Allah, kendini beğenen, çok övünen kimseleri sevmez....
Nisa Suresi, 36. Ayet:
Hiçbir şeyi Ona ortak koşmadan Allah'a kulluk edin. Anne ve babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındaki hizmetçi ve kö
lel
ere iyilik edin. Şu bir gerçek ki, Allah kendini beğenenleri ve böbürlenenleri hiç sevmez....
Nisa Suresi, 37. Ayet:
Böy
lel
eri cimriliğe saparlar, insanlara cimriliği emrederler ve Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği şeyi saklarlar. Nankörler için biz, rezil edici bir azap hazırladık....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudilerden öy
lel
eri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak “İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” “Râ’inâ” derler. Hâlbuki onlar, “İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak” deselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudi olanlardan öy
lel
eri vardır ki, KELİMELERİ esas anlamlarından kaydırırlar (vahyin orijinalliğini korumazlar). . . Telaffuzlarını eğip bükerler ve Din'de kötü kavramlar oluştururlar: "İşittik ve isyan ettik", "Dinle, dinlemez olası" ve "Raina - anlayışı sınırlı" mânâsına gelecek şekilde vurgulama yaparlar. Eğer onlar, "İşittik ve itaat ettik", "Dinle" ve "Unzurna - gözet bizi" deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. . . Fakat Allâh, içlerindeki hakikati inkâr yü...
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudiliğin takipçilerinden bir kısmı, Allah’ın kitabındaki kelimeleri, ifadeleri, aslî mânalarından uzaklaştırarak tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, maksadının dışında tefsir ediyorlar, gayesine aykırı te’viller yapıyorlar. 'Sözünü, tebliğini duyduk. Seni, emirlerini, kitabını, sünnetini, devletini tanımıyor, âsi davranıyoruz. Sözlerimiz kabule şâyan görülmese bile bizi de dinle.' diyorlar. 'Dinî, siyasî ve idarî otoriteni, bizim de taleplerimizi dikkate alarak, menfaatlerimizi gözetip kollay...
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudiler içinde öy
lel
eri var ki, bu dine hakaret etmek amacı ile Tevrat'taki kelimeleri değiştirerek ve dillerini ağız boşluklarında burarak «işittik ve karşı geldik», «Dinle sözü dinlenmez olasıca!» ve «Raina (Bizi gözet anlamına da gelen eş sesli bir hakaret deyimi)» derler. Oysa eğer (böyle diyecekleri yerde) «duyduk ve uyduk», «işit» ve «bize bak» deselerdi kendileri hesabına daha hayırlı ve tutarlı olurdu. Fakat Allah kâfirlikleri yüzünden kendilerine lânet ettiği için -pek azı dışında- on...
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudilerden öy
lel
eri var ki; kelimeleri yerlerinden değiştirir ve dillerini eğip bükerek ve dine tan ederek; işittik ve karşı geldik, duy, duymaz olası ve bizi güt (raina) derler. Eğer işittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet demiş olsalardı, onlar için daha iyi olurdu. İşte Allah, inkarları yüzünden onlara la'net etmiştir. Onların ancak pek azı iman eder....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudilerden öy
lel
eri var ki, kelimeleri yerlerinden değiştirirler. “İşittik ve isyan ettik”, “Dinle, dinlemez olası” derler. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak: “Râinâ” derler. Eğer onlar: “İşittik, itaat ettik, dinle, bizi gözet” deselerdi, kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu. Fakat inkârları yüzünden Allah onlara lânet etmiştir. Artık pek az inanırlar....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahûdilerden öy
lel
eri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Dillerini eğip bükerek ve dini taşlayarak: "İşittik ve isyân ettik", "dinle, dinlemez olası" ve: "râ'inâ" diyorlar. Eğer onlar: "İşittik ve itâ'at ettik", "Dinle ve bize bak!" deselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Fakat Allâh, inkârlarından dolayı onları la'netlemiştir, pek az inanırlar....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudilerden öy
lel
eri var ki, sözü çarpıtır da, dillerini eğip bükerek ve dini alaya alarak 'İşittik ve isyan ettik,' 'İşit, işitmez olasıca,' 'Râinâ' derler. Bunun yerine 'İşittik ve itaat ettik,' 'İşit,' 'Bizi gözet' deselerdi, kendileri için daha doğru ve daha hayırlı olurdu. Lâkin inkârları yüzünden Allah onları lânetlemiştir; artık pek azı iman eder....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yahudilerden öy
lel
eri var ki, kelimeleri yerlerinden kaydırırlar; din içinde sövgüler üreterek, dillerini eğip bükerek: "Dinledik, isyan ettik; dinle, dinlenmez olası, davar güder gibi güt bizi" derler. Eğer onlar, "Dinledik, boyun eğdik, dinle, bak bize!" demiş olsalardı, kendileri için daha hayırlı ve daha yerinde olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden onlara lanet etmiştir. Çok az bir kısmı hariç, iman etmezler....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Fakat İbrahim'in soyundan gelenlerin kimi O'na inandı, kimi de kendisine sırt çevirdi. Öy
lel
erinin hakkından alevli cehennem gelir....
Nisa Suresi, 55. Ayet:
İşte onlardan kimi ona (Muhammed «sal
lel
lâhü aleyhi ve sellem» e) îman etdi, kimi de ondan yüz çevirdi. Çılgın bir ateş olarak cehennem yeter (bunlara). ...
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri, kamu görevlerini, devlet işlerini, sorumluluk gerektiren mese
lel
eri mutlaka ehline, kabiliyetli, liyâkatli, bilgili, dürüst ve güvenilir kimselere vermenizi, insanlar arasında hakem-hâkim, idareci olduğunuz zaman, adâletle icraat yapmanızı, hüküm vermenizi emrediyor. Allah size ne güzel öğütler veriyor, sorumluluklarınız konusunda sizi uyarıyor. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir, görür; doğru olanı duyurur, doğruları gösterir....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır. Rabb'ine yemin olsun, onlar aralarında çıkan mese
lel
erde seni hakem tayin etmedikleri, senin verdiğin hüküm konusunda içlerinde bir sıkıntı duymayacak derecede tam bir teslimiyetle teslim olmadıkları sürece iman etmiş sayılamazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır, hayır! Senin Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilâf ettikleri mese
lel
erde seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar....
Nisa Suresi, 65. Ayet:
Hayır! Rabbine and olsun ki, onlar aralarında başgösteren mese
lel
er için senin hükmüne başvurup, sonra da senin vermiş olduğun hükme, gönüllerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.25...
Nisa Suresi, 69. Ayet:
Allaha ve Peygambere itaat edenler, Allahın nimetlerini bağışladığı kimselerden olacaklardır: peygamberler, hakikatten hiç sapmamış olanlar, hakikate (hayatlarıyla) şahitlik yapanlar ve dürüst ve erdemli olanlar: işte böy
lel
erininki ne güzel birlikteklik(ler)dir!...
Nisa Suresi, 72. Ayet:
Hiç şübhesiz içinizden öy
lel
eri de vardır ki, (cihâda karşı) mutlaka ağır davranacaktır. Fakat size bir musîbet isâbet ederse: 'Allah bana lûtfetti de onlarla berâber hazır bulunmadım' der....
Nisa Suresi, 72. Ayet:
Sizden öy
lel
eri var ki, işi ağırdan alır; başınıza bir musibet geldiği zaman da 'Allah bana lütfetti; iyi ki onlarla beraber değilmişim' der....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hi
lel
i düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İnananlar Tanrı yolunda savaşırlar; kafirler ise tağut yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hi
lel
i düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 76. Ayet:
İman edenler, Allah yolunda savaşırlar, küfredenler de tağutun yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hi
lel
i düzeni pek zayıftır....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
1.
eyne mâ
: nerede
2.
tekûnû
: olursunuz
3.
yudrik-kum
: size yetişir, erişir
4.
el mevtu
: ölüm
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, ölüm size ulaşır. Hatta sağlam ka
lel
erde olsanız bile. Eğer onlara bir iyilik isabet ederse: “Bu Allah'tandır.” derler. Ve eğer onlara bir kötülük isabet ederse: “Bu sendendir.” derler. De ki: “Hepsi Allah'ın katındandır.” Artık bu topluluğa ne oluyor ki söz anlamaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş ka
lel
er içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, ölüm sizi bulur; hattâ isterseniz sağlamlaştırılmış yüksek ka
lel
erde olun. Onlara bir iyilik geldi mi bu derler, Allah'tan. Bir kötülük geldi mi, bu derler, senden. De ki: Hepsi Allah'tan. Ne oldu bu kavme ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyor....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam ka
lel
erde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senden" derler. "Hepsi Allah'tandır" de! Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır. Sağlam ve yüksek ka
lel
erde bulunsanız bile. . . Eğer onlara bir iyilik isâbet ederse "Bu Allâh indîndendir" derler. Eğer bir kötülük isâbet ederse "Bu senin indîndendir" derler. De ki: "Hepsi de Allâh indîndendir!" Bu insanlara ne oluyor ki hakikati anlamaya yanaşmıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sarp ve muhkem ka
lel
erde bile olsanız, ölüm gelir, sizi bulur. Onlara bir iyilik dokunursa: 'Bu Allah tarafındandır' derler. Başlarına bir belâ gelirse eğer, 'Bu senin yüzündendir' derler. Sen: 'Hepsi Allah tarafındandır' de. Bu kavim, bu toplum neye güveniyor da, hiç söz anlamaya yanaşmıyor....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerde olursanız olun ölüm size ulaşır. Hatta çok sağlam ka
lel
erde olsanız bile. Onlara bir iyilik erişse: 'Bu, Allah katındandır' derler. Bir kötülük dokunsa: 'Bu senin tarafındandır' derler. De ki: 'Hepsi Allah katındandır.' Bu topluluğa ne oluyor da neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Her nerede olursanız, ölüm size erişir; velev ki, tahkim edilmiş yüksek ka
lel
erde bulunun. Bununla beraber onlara (münafık ve kâfirlere) bir iyilik gelse: “- Bu Allah’dandır”, derler. Bir musibet de geldi mi: “-Bu, senin uğursuzluğundandır”, derler. (Ey Rasûlüm) de ki: “- Hepsi (iyi ve kötüyü yaratmak) Allah’tandır.” Fakat bu topluluğa ne oluyor ki, Kur’an’ı anlamağa yanaşmıyorlar....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursaniz olun, saglam ka
lel
er icinde bulunsaniz bile, olum size yetisecektir. Onlara bir iyilik gelirse: «Bu Allah'tandir» derler, bir kotuluge ugrarlarsa «Bu, senin tarafindandir» derler. De ki: «Hepsi Allah'tandir". Bunlara ne oluyor ki, hicbir sozu anlamaga yanasmiyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, isterse sağlam yapılı ka
lel
er içinde bulunun, ölüm gelip size yetişecektir. Kendilerine bir iyilik dokunursa, bu Allah'tandır, derler. Bir kötülük dokunursa bu senin yüzündendir, derler. De ki: Hepsi de Allah'tandır. O topluluğa ne oluyor da hiçbir söz anlamaya yanaşmıyorlar?!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursaniz olun, sağlam ka
lel
er içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse: 'Bu Allah'tandır' derler, bir kötülüğe uğrarlarsa 'Bu, senin tarafındandır' derler. De ki: 'Hepsi Allah'tandır'. Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam ka
lel
erde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa «Bu Allah'tan» derler; başlarına bir kötülük gelince de «Bu senden» derler. «Hepsi Allah'tandır» de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sağlam ka
lel
erde bile olsanız ölüm sizi yakalar. Başlarına iyi bir şey gelse, 'Bu ALLAH tarafındandır,' derler. Kendilerine bir kötülük dokunsa, 'Bu senin tarafındandır,' derler. De ki, 'Hepsi ALLAH tarafındandır.' Bu topluma ne oluyor ki neredeyse hiç bir söz anlamıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam ka
lel
er içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız. Onlara bir iyilik erişirse «Bu, Allahtandır» derler, bir kötülüğe uğrarlarsa, «Bu, senin yüzündendir.» derler. Ey Muhammed! De ki: «Hepsi Allah'tandır.» Bu topluma ne oluyor ki, hiç söz anlamaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, surlarla tahkim edilmiş ka
lel
erin içinde bile olsanız, ölüm sizi bulur. Eğer onlar bir iyilikle karşılaşırlarsa 'bu Allah'tandır' derler, ama başlarına bir kötülük gelirse 'bu senin yüzündendir' derler. Onlara de ki; "Hepsi Allah'tandır." Niye bu adamlar kendilerine söylenen sözü anlamaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, (hattâ) yüksek ka
lel
erde bile olsanız, ölüm size yetişir. Hâlbuki onlara (yahudilere ve münâfıklara) bir iyilik gelirse: 'Bu, Allah katındandır!' derler. Ama onlara bir kötülük gelirse: 'Bu senin yüzündendir!' derler. (Onlara) de ki: 'Hepsi Allah katındandır' Böyleyken, bu kavme ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sağlam ka
lel
er içinde dahi olsanız ölüm sizi bulacaktır. İman etmeyenlere bir iyilik gelirse: Bu, Allah'tandır. Bir kötülük erişirse de: Bu senin yüzündendir, derler. De ki: Hepsi Allah tarafındandır. Bunlara ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, ölüm gelip sizi bulacaktır, göğe yükselen ku
lel
erde olsanız bile." Onlar güzel şeylere kavuştuklarında, bazıları "Bu Allahtandır!" derler; ama başlarına bir kötülük gelince, "Bu senin yüzündendir (ey arkadaş)!" diye feryat ederler. De ki: "Hepsi Allahtandır!" O halde bu insanlara ne oluyor da kendilerine bildirilen hakikati kavramaya yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Her nerede olsanız, size ölüm yetişir, velev ki, tahkim edilmiş yüksek ku
lel
er içinde bulunmuş olunuz. Ve eğer onlara bir güzellik dokunursa derler ki: «Bu Allah Teâlâ tarafındandır. Ve eğer onlara bir kötülük isabet ederse, bu senin tarafındandır derler.» De ki: «Hepsi de Allah Teâlâ tarafındandır.» Artık o tâifeye ne oluyor ki, söz anlamaya yanaşmıyorlar....
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun, sarp ve sağlam ka
lel
er içinde bulunsanız bile, ölüm size ulaşır. Onlara bir iyilik erişirse: “Bu Allah'tandır. ” derler, başlarına bir kötülük gelince de: “Bu senin yüzündendir. ” derler. De ki: “Hepsi Allah'tandır. ” Bu gürûha ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar!...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
"Nerede bulunursanız bulunun: Sağlam, yüksek ku
lel
erde, (hatta eflâke ser çeken) gökteki yıldız burçlarında bile olsanız, ölüm mutlaka size yetişir."Onlara bir iyilik ulaşınca "Bu, Allah’tandır" derler. Bir fenalık gelince "Bu, senin yüzündendir" derler. De ki: "Hepsi de Allah tarafındandır." Fakat bu adamlara ne oluyor da, söz anlamaya bir türlü yanaşmıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olsanız, sağlam ka
lel
er içinde de bulunsanız yine ölüm sizi bulur. Onlara bir iyilik erişirse: "Bu, Allâh tarafındandır" derler. Onlara bir kötülük erişirse: "Bu, senin yüzündendir" derler. De ki: "Hepsi Allâh tarafındandır". Bu topluma ne oluyor ki hemen hiç söz anlamıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olsanız ölüm size yetişir-isterseniz yüksek ku
lel
erde veya semânın burçlarında olun! Onlara bir iyilik eriştiği zaman, 'Bu Allah katından' derler. Başlarına bir kötülük geldiğinde ise, 'Bu sendendir' deyiverirler. De ki: Hepsi Allah katındandır. Bunlara da ne oluyor ki sözden anlamıyorlar?...
Nisa Suresi, 78. Ayet:
Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalayacaktır. Titizlikle korunan muhteşem ku
lel
erde olsanız bile. Onlara bir iyilik isabet ettiğinde, "Bu, Allah katındandır!" derler. Ama kendilerine bir kötülük dokunduğunda, "Bu senin yüzündendir." derler. De ki: "Hepsi, Allah katındandır." Şu topluluğa ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!...
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Bununla berâber (münâfıklar, kendilerine bir şey emrettiğin zaman:) 'Baş üstüne!' derler; fakat senin yanından çıktıkları zaman onlardan bir tâife, senin söylediğinden başkasını geceleyin uydurur. Allah ise, geceleri (ne hî
lel
er) kurmakta olduklarını yazıyor (hesâbını sormak üzere, kaydediyor). Artık (sen) onlara aldırma ve Allah’a tevekkül et! (Sana) vekîl olarak da Allah yeter....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Onlar, kendilerinin inkâra sapmaları gibi sizin de inkâra sapmanızı istediler. Böy
lel
ikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Onlar, kendilerinin küfretmeleri gibi sizin de küfretmenizi istediler. Böy
lel
ikle bir olacaktınız. Öyleyse Tanrı yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Onlar, kendilerinin küfre sapmaları gibi, sizin de küfre sapmanızı istediler. Böy
lel
ikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı....
Nisa Suresi, 90. Ayet:
Ancak şöy
lel
erine dokunmayın ki sizinle aralarında misak olan bir kavme vasıl olmuş bulunurlar, yahud ne size harb etmeği ne de kendi kavmlerine harb etmeği havsalalarına sığdıramıyarak size gelmişlerdir, eğer Allah dilese idi bunları üzerinize musallat kılardı da sizinle harb ederlerdi, o halde sizi bırakıb bir tarafa çekildikleri ve sizinle harb etmeyib sulha yattıkları takdirde de Allah aleyhlerinde size bir yol vermemiştir...
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Hem sizinle hem kendi toplumlarıyla güven içinde durmak isteyen bir başka grup bulacaksın. Ne zaman kargaşalığa çağrılsalar içine dalarlar. Sizi yalnız bırakmaz, barış yapmak istemez ve ellerini sizden çekmezlerse karşılaştığınız yerde onları öldürebilirsiniz. Böy
lel
erine karşı size apaçık yetki verdik....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Hem sizden hem de kendi topluluklarından emin olmak isteyen başkalarını da bulacaksınız. Bunlar her ne zaman fitneye götürülseler, fitnenin içine baş aşağı atılırlar. Eğer onlar sizden uzak durmazlar, sulh işini size bırakıp ellerini çekmezlerse, onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün. İşte öy
lel
erine karşı size apaçık yetki verdik....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Bir de öy
lel
eriyle karşılaşacaksınız ki onlar hem sizden, hem de kendi kavimlerinden emin kalmak isterler. Bunlar ne zaman fitneye (şirke veya mü’minlerle savaşmaya) çağırılsalar derhal ona dalarlar. O halde bunlar sizden uzak durmaz, size barış teklif etmezler, ellerini sizden çekmezlerse onları nerede bulursanız yakalayın, öldürün! İşte bunlara karşı size kesin bir izin ve yetki vermişizdir....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Başka birtakım insanlar da bulacaksınız ki, hem sizden, hem de kendi toplumlarından emin olmak isterler. Ama ne zaman fitneye götürülseler, fitnenin içine başaşağı atılırlar. Eğer onlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini (saldırıdan) çekmezlerse onları yakalayın ve nerede bulursanız öldürün! İşte öy
lel
erine karşı size açık bir yetki verdik....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Bir de öyle kimselerle karşılaşacaksınız ki, hem sizden, hem de kendi kavimlerinden emin olmak isterler. Fakat ne zaman bir fitneye çağırılsalar başaşağı içine dalarlar. Eğer onlar sizden uzak durmaz, barışa yanaşmaz ve ellerini sizden çekmezlerse, onları bulduğunuz yerde yakalayın ve öldürün. İşte öy
lel
erine karşı size apaçık bir yetki vermişizdir....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Diğer bazılarını da bulacaksınız ki, hem sizden emin olmak hem de kendi toplumlarından emin olmak isterler. Ama fitneyle yüz yüze getirildiklerinde başaşağı içine dalarlar. Bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barışa gitmezler ve ellerini sizden çekmezlerse onları yakalayın, tuttuğunuz yerde öldürün. İşte böy
lel
erinin üstüne gitmeniz için size açık bir izin ve kuvvet verilmiştir....
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey îmanedenler, Allah yolunda harbe çıkdığınız zaman (mes'e
lel
erin) tam açıklanmasını bekleyin. Size (müslümanca) selâm verene, dünyâ hayaatının (geçici) menfeatini arayarak, «Sen mü'min değilsin» demeyin. İşte Allahın katında bir çok ganimetler vardır. Evvelce siz de böyle iken Allah size lutfetdi. O halde (mes'e
lel
erin) iyice açıklanmasını bekleyin. Şübhesiz ki Allah ne yaparsanız hakkıyle haberdârdır. ...
Nisa Suresi, 97. Ayet:
Melekler, kendilerine zulmeden kimselere canlarını alırken soracaklar: "Neyiniz vardı sizin?" Onlar: "Biz, yeryüzünde çok güçsüzdük" diye cevap verecekler.(Melekler), "Allahın arzı sizin kötülük diyarını terk etmenize yetecek kadar geniş değil miydi?" diyecekler. Böy
lel
erinin varış yeri cehennemdir, ne kötü bir varış yeri!...
Nisa Suresi, 97. Ayet:
Melekler, öz benliklerine zulmetmiş olanların canlarını alırken, onlara şöyle dediler: "Neredeydiniz siz?" Cevap verdiler: "Yeryüzünde ezilip horlananlardandık biz." Melekler dediler ki: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi ki orada bir yerden bir yere göçesiniz?" İşte böy
lel
erinin varacağı yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o!...
Nisa Suresi, 99. Ayet:
Böy
lel
erinin ALLAH tarafından affedilmesi umulur. ALLAH Affedicidir, Bağışlayandır....
Nisa Suresi, 99. Ayet:
Böy
lel
erini umulur ki, Allah affeder. Hiç şüphesiz Allah bağışlayıcıdır, affedicidir....
Nisa Suresi, 99. Ayet:
Öy
lel
erini Allah'ın affetmesi umulur. Çünkü Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketlerinden, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret eden kimse, yeryüzünde, İslâm’a, müslümanlara hayat hakkı tanımayanları dize getirecek birçok ka
lel
er, stratejik bölgeler, imkânlar, bolluk, güç ve özgürlükler bulur. Kim, Allah ve Rasulü uğrunda baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketlerinden, özgürce Allah’a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret ederek evinden...
Nisa Suresi, 121. Ayet:
Böy
lel
erinin varacakları yer cehennemdir (yanma ortamı)! Ondan kurtuluş için hiçbir çareleri de yoktur....
Nisa Suresi, 121. Ayet:
Böy
lel
erinin varacağı yer cehennemdir ve oradan kaçış yolu bulamayacaklardır....
Nisa Suresi, 121. Ayet:
İşte öy
lel
erinin varacakları yer cehennemdir ve oradan kurtuluş için hiçbir çare bulamazlar....
Nisa Suresi, 121. Ayet:
Öy
lel
erinin varacakları yer Cehennemdir; oradan kaçıp sığınacak bir yer de bulamazlar....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Gerek erkeklerden gerek dişi her hangi bir gişi de mü'min olarak iyi işlerden bir iş tutarsa işte böy
lel
er Cennete girerler ve zerrece hakları yenmez...
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Erkek olsun, kadın olsun her hangi bir kimse mümin olarak iyi bir iş yaparsa, işte böy
lel
eri cennete girerler ve zerrece hakları yenmez....
Nisa Suresi, 124. Ayet:
Buna karşılık erkek yada kadın kim inanarak iyi bir amel işlerse, böy
lel
eri de zerre kadar haksızlığa uğramaksızın cennete girerler....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden, kadınların, kızların durumları, mese
lel
eri ile ilgili açıklama yapmanı istiyorlar. Sen: 'Onlara ait hükmü size Allah açıklıyor. Kendilerine yazılı olarak tanınmış hakları vermeyip nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar, hür dul kadınlar ve çaresiz zavallı çocuklar hakkında Kur’ân’da size okunan diğer ayetlerle birlikte şu açıklamayı da yapıyor: Yetimleri himayede, sosyal adâleti, sosyal güvenliklerini, refah paylarını artırarak teminde, yetim haklarına riayette ve yetim mallarını idarede ad...
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın kocasının kötü mua
lel
esinden ve kendisinden yüzçevirmesinden endişe ederse, bazı fedakârlıklar göstererek sulh olmak için gayret göstermelerinde mahzur yoktur. Barışma, elbette daha hayırlıdır. Nefisler menfaatlerine düşkün yaratılmıştır. Ey kocalar! Eğer siz iyi davranıp arayı düzeltir, kadınların hakkını çiğnemekten sakınırsanız unutmayın ki Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır (İyi davranışlarınızın karşılığını size fazlasıyla verecektir)....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Ve len testatîû en ta’dilû beynen nisâi ve lev harastum fe lâ temîlû kul
lel
meyli fe tezerûhâ kel muallakah(muallakati). Ve in tuslihû ve tettekû fe innallâhe kâne gafûran rahîmâ(rahîmen)....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
İkiyüzlüler Allâh'ı aldatmaya kalkarlar, (oysa) Allâh, hi
lel
erinin sonucunu kendi aleyhlerine oluşturur! Salâta kalktıklarında üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş olsun diye; Allâh'ı da çok az hatıra getirirler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münafıklar, Allah’ın hi
lel
erini başlarına belâ ettiğini göre göre, Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az zikrederler Allah’a pek az şükrederler, pek az ibadet ederler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münafıklar, (lisanlarıyla imanı açığa vurmak ve kalblerinde küfrü gizlemek suretiyle) zanlarınca Allah’a hile yaparlar. Allah’da hi
lel
erini başlarına geçirir. Onlar namaza kalktıkları zaman, istemiye istemiye kalkarlar; insanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az hatıra getirir anarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Her zaman münafıklar Allah'a hile yapmaya çalışırlar, Allah da hi
lel
erini başlarına geçirir. Namaza kalktıkları vakit üşene üşene kalkarlar, halka gösteriş yaparlar, yoksa Allah'ı pek az anarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Şübhesiz ki münâfıklar, Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar; hâlbuki O, onları aldatan(hî
lel
erini başlarına geçiren)dir. Hem (onlar) namaza kalktıkları zaman tenbel tenbel kalkarlar; insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak pek az anarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münâfıklar Allah’ı aldatmaya çalışırlar, Allah da onların hi
lel
erini ve oyunlarını bozar. Onlar namaza kalkarken üşene üşene kalkarlar, müminlere gösteriş yaparlar. Yoksa aslında Allah’ı pek az hatırlarlar....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Münafıklar güya Allah'ı aldatıyorlar! Oysa Allah onların hi
lel
erini başlarına geçiriyor. Namaza kalktıklarında da onlar üşenerek ve insanlara gösteriş olsun diye kalkarlar; Allah'ı ise pek seyrek hatırlarına getirirler....
Nisa Suresi, 142. Ayet:
Şu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hi
lel
er düzerek Allah'ı aldatmaya uğraşıyorlar. Ama Allah da onları aldatıyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Onlar Allah'ı çok az hatırlarlar....
Nisa Suresi, 146. Ayet:
Ancak tövbe edip hallerini düzelterek Allah'a yapışan ve dinlerini samimiyetle Allah'a özgüleyenler müstesnadır. İşte böy
lel
eri, müminlerle beraber olacaktır. Ve Allah, müminlere yakında çok büyük bir ödül verecektir....
Nisa Suresi, 151. Ayet:
Öy
lel
eri kelimenin tam anlamıyla gerçek kâfirlerin tâ kendisidir. Biz ise o kâfirlere aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır....
Nisa Suresi, 152. Ayet:
Allah'a ve O'nun resullerine iman edip onlardan birini ötekilerden ayırmayanlara gelince, Allah böy
lel
erinin ödüllerini yakında kendilerine verecektir. Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Yâ eh
lel
kitâbi lâ taglû fî dînikum ve lâ tekûlû alâllâhi illâl hakk(hakka). İnnemâl mesîhu îsâbnu meryeme resûlullâhi ve kelimetuhu. Elkâhâ ilâ meryeme ve rûhun minhu, fe âminû billâhi ve rusulihî, ve lâ tekûlû selâseh(selâsetun). İntehû hayran lekum. İnnemâllâhu ilâhun vâhid(vâhidun). Subhânehû en yekûne lehu veled(veledun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kefâ billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
Bunun ardından da inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanların ödüllerini tam verecek ve lütfundan onlara fazlalıklar da bağışlayacaktır. Kulluktan çekinip büyüklük taslayanlara gelince, onlara korkunç bir azapla azap edecektir. Böy
lel
eri, kendileri için Allah'tan başka ne bir dost bulacaklardır ne de bir yardımcı....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tuhıllû şe’âirallâhi veleş şehral harâme ve lâl hedye ve lâl kalâide ve lâ ammînel beytel harâme yebtegûne fadlan min rabbihim ve rıdvânâ(rıdvânen) ve izâ ha
lel
tum fastâdû ve lâ yecrimennekum şeneânu kavmin en saddûkum anil mescidil harâmi en ta’tedû, ve teâvenû a
lel
birri vet takva ve lâ teâvenû a
lel
ismi vel udvâni vettekullâh(vettekullâhe) innallâhe şedîdul ıkâb(ıkâbi). ...
Maidə Suresi, 2. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: yaşarken Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
lâ tuhıllû
: size helâl kılınmadı, helal saymayın, (saygısızlık yapmayın)
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kumtum iles salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum i
lel
merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn(ka’beyni) ve in kuntum cunuben fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minh(minhu) mâ yurîdullâhu li yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirekum ve li yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûn(teşkurûne). ...
Maidə Suresi, 12. Ayet:
Ve lekad ehazallâhu mîsâka benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve kâ
lel
lâhu innî meakum lein ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve âmentum bi rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan hasenen le ukeffirenne ankum seyyiâtikum ve le udhılennekum cennâtin tecrî min tahtıhel enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli)....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Yâ eh
lel
kitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum kesîran mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi ve ya’fû an kesîr(kesîrin) kad câekum minallâhi nûrun ve kitâbun mubîn(mubînun)....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Yâ eh
lel
kitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ min beşîrin ve lâ nezîrin fe kad câekum beşîrun ve nezîr(nezîru) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Maidə Suresi, 20. Ayet:
Hani Mûsâ kavmine: 'Ey kavmim, Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size tevdi ettiği ilâhî değerleri, şeriatı koruyup kollayarak zâyi etmeyin, şükredin. Allah içinizde peygamberler görevlendirdi. Sizi hürriyetlerinize kavuşturup, kendinize, dininize, işlerinize, ai
lel
erinize, toplumunuza sahip çıkabilecek hale getirerek, dinî, sosyal, siyasî, ekonomik ve idarî haklarını kullanabilen özgür insanlar, ai
lel
eriniz içinde otoriteler seviyesine yükseltti. Milletlerden hiçbirine verilmeyen nimetleri, imkân...
Maidə Suresi, 24. Ayet:
Onlar da (şöyle) söylediler: «Yâ Musa, onlar orada bulundukça biz oraya i
lel
'ebed giremeyiz. Artık sen Rabbinle beraber git! Bu suretle ikiniz harb edin! Biz mutlakaa oturucularız». ...
Maidə Suresi, 26. Ayet:
Kâle fe innehâ muharremetun aleyhim erbaîne senet(seneten), yetîhûne fîl ardı fe lâ te’se a
lel
kavmil fâsikîn(fâsikîne)....
Maidə Suresi, 29. Ayet:
"Şüphesiz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böy
lel
ikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur."...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
"Kuşkusuz kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böy
lel
ikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur."...
Maidə Suresi, 29. Ayet:
«Şüphesiz, senin kendi günahını ve benim günahımı yüklenmeni ve böy
lel
ikle ateşin halkından olmanı isterim. Zulmedenlerin cezası budur.»...
Maidə Suresi, 34. Ayet:
İl
lel
lezîne tâbû min kabli en takdirû aleyhim, fa’lemû ennallâhe gafûrun rahîm(rahîmun)....
Maidə Suresi, 35. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'tan korkun, sizi O'nun rızasına ulastiracak vesi
lel
eri arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa erişiniz....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde Allâh hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken, neden seni hakem yaparlar; üstelik senin verdiğin hükümden sonra da yüz çevirip giderler! Böy
lel
eri iman eden değildir!...
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Yanlarında Tevrat onda hukmullah dururken seni nasıl hakem yapıyorlar? Sonra arkasından ne diye dönüyorlar? Öy
lel
erin mü'minlerle alâkası yok...
Maidə Suresi, 43. Ayet:
İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında iken seni nasıl hakem yapıyorlar, sonra arkasından ne diye dönüyorlar? Öy
lel
erin müminlerle alakası yoktur....
Maidə Suresi, 43. Ayet:
Onlar Allahın buyruklarını ihtiva eden Tevrata sahip oldukları halde nasıl senden bir hüküm vermeni isterler ve ondan sonra da (senin verdiğin hükümden) yüz çevirirler? O halde böy
lel
eri (gerçek) müminler değildir....
Maidə Suresi, 44. Ayet:
İçinde hidâyet ve nûr olan Tevrat’ı biz indirdik. Kendilerini Hakka teslim eden nebîler, Yahudilerle ilgili mese
lel
erde onunla hükmederlerdi. Alimler ve mürşitler de Allah’ın kitabını koruma ile görevlendirilmeleri sebebiyle yine onunla hüküm verirlerdi. Hepsi de kitabın hak olduğunun şahitleri idiler. O halde ey hakimler, insanlardan korkmayın, Benden korkun.Âyetlerimi az bir menfaat karşılığında satmayın. Kim Allah’ın indirdiği ahkâm ile hükmetmezse işte onlar tam kâfirdirler....
Maidə Suresi, 59. Ayet:
Kul yâ eh
lel
kitâbi hel tenkımûne minnâ illâ en âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile min kablu ve enne ekserekum fâsıkûn(fâsıkûne)....
Maidə Suresi, 60. Ayet:
De ki: "Allah katında ceza olarak bundan daha kötüsünü size bildireyim mi? Allah'ın lanetlediği, üzerine gazap indirdiğidir o. Allah böy
lel
erinden maymunlar, domuzlar ve tağut uşakları yapmıştır. İşte bunlardır yer bakımından daha kötü, yolun denge noktasını kaybetme bakımından daha şaşkın olanlar."...
Maidə Suresi, 61. Ayet:
Size geldikleri zaman, sözde: 'İman ettik' dediler. Halbuki yanınıza kâfir olarak girip, kâfir olarak çıkmışlardır. Allah onların gizlemeyi alışkanlık haline getirdikleri şeyi, hi
lel
erini, tuzaklarını, kinlerini ve düşmanlıklarını çok iyi bilir....
Maidə Suresi, 65. Ayet:
Ve lev enne eh
lel
kitâbi âmenû vettekav le keffernâ anhum seyyiâtihim ve le edhalnâhum cennâtin naîm(naîmi)....
Maidə Suresi, 68. Ayet:
Kul yâ eh
lel
kitâbi! lestum alâ şey’in hattâ tukîmût Tevrâte vel İncîle ve mâ unzile ileykum min rabbikum ve le yezîdenne kesîren minhum mâ unzile ileyke min rabbike tugyanen ve kufr(kufren), fe lâ te’se alâl kavmil kâfirîn(kâfirîne)....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Lekad keferallezîne kâlû innallâhe huvel mesîhubnu meryem(meryeme) ve kâ
lel
mesîhu yâ benî isrâîla’budûllâhe rabbî ve rabbekum innehu men yuşrik billâhi fekad harremallâhu aleyhil cennete ve me’vâhun nâr(nâru) ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârin)....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Gerçekten, "Allah Meryem oğlu Mesihdir" diyenler hakikati inkar etmiş olurlar; (bizzat) Mesihin, "Ey İsrailoğulları! (Yalnızca) hem benim Rabbim, hem de sizin Rabbiniz olan Allaha kulluk edin!" dediğini gördükleri halde. Unutmayın, kim Allahtan başka bir varlığa ilahlık yakıştırırsa, Allah onu cennetten mahrum edecek ve böy
lel
erinin varış yeri cehennem olacaktır: ve böylece zalimler kendilerine bir yardımcı bulamayacaklardır....
Maidə Suresi, 76. Ayet:
Söyle onlara: "Allah'ın yanında bir de, size zarar yahut yarar sağlama gücü olmayan şeylere mi kö
lel
ik/kulluk ediyorsunuz? Allah, en iyi duyan, en iyi bilenin ta kendisidir."...
Maidə Suresi, 77. Ayet:
Kul yâ eh
lel
kitâbi, lâ taglû fî dînikum gayral hakkı ve lâ tettebi’û ehvâe kavmin kad dallû min kablu ve edallû kesîran ve dallû an sevâis sebîl(sebîli)....
Maidə Suresi, 85. Ayet:
Böy
lel
ikle Allah, dediklerine karşılık olarak içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler verdi. Bu, iyilik yapanların karşılığıdır....
Maidə Suresi, 85. Ayet:
Böy
lel
ikle Tanrı, dediklerine karşılık olarak içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler verdi. Bu, iyilik yapanların karşılığıdır....
Maidə Suresi, 85. Ayet:
Böy
lel
ikle Allah, dediklerine karşılık olarak içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetler verdi. Bu, iyilik yapanların karşılığıdır....
Maidə Suresi, 93. Ayet:
Leyse a
lel
lezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cunâhun fîmâ taimû izâ mettekav ve âmenû ve amilûs sâlihâti summettekav ve âmenû summettekav ve ahsenû vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne)....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler! İhramlı olduğunuz sırada avı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasıtlı olarak öldürürse bunun cezası öldürdüğüne denk olduğuna aranızdan iki adil kişinin hükmedeceği ve Kabe'ye ulaşacak bir ehil hayvanı kurban etmesi [16] yahut fakirlere yiyecek vermekle keffarette bulunması veya buna denk gelecek kadar oruç tutmasıdır. Böy
lel
ikle işlediğinin vebalini tatsın. Allah geçmişte olanları bağışladı. Kim yeniden yaparsa, Allah ondan öç alır. Allah yücedir, öç alıcıdır....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır. Böy
lel
ikle işlediğinin vebalini tadmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey inananlar, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kabe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böy
lel
ikle buyruğunun / buyrultunun vebalini tatmış olsun. Tanrı geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa Tanrı ondan öc alacaktır. Tanrı üstün ve güçlü olandır, öc sahibidir....
Maidə Suresi, 95. Ayet:
Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin. Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Kâbe'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak ya da onun dengi oruç tutmak olan bir keffaret vardır. Böy
lel
ikle işlediğinin vebalini tadmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah üstün ve güçlü olandır, öç sahibidir....
Maidə Suresi, 96. Ayet:
Deniz avı ve onu yemek size de, gelen misafir kafi
lel
ere de helâl kılındı. Ve ihrâmlı bulunduğunuz sürece kara avı size haram kılınmıştır. (Kabirlerinizden kalkıp hesap alanına) toplanacağınız, (huzurunda yer alacağınız) Allah'tan korkun....
Maidə Suresi, 97. Ayet:
Allah, dokunulmazlığı olan Kâbe’yi, özgürlük yurdu Harem-i Şerif’i, müslümanların hac ibadetini yerine getirmeleri, güçlü olarak ayakta kalmaları, aralarındaki dayanışmayı gerçekleştirmeleri için bir mekân olarak düzenledi. Beytullah’ı saldırmazlığın gelenek haline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı ayları, kurbanların, Kâbe’ye yapılan bağışların, boyunlarında gerdânileri, ipleri, tasmaları olan kurbanlık ve sahipli hayvanların dokunulmazlığını, barışın sağlanması, ekonominin canlanması, ins...
Maidə Suresi, 99. Ayet:
Mâ aler resûli il
lel
belâg(belâgu) vallâhu ya’lemu mâ tubdûne ve mâ tektumûn(tektumûne)....
Maidə Suresi, 102. Ayet:
Filvakı' öyle mes'e
lel
eri sizden evvel bir kavm sordu da sonra o yüzden kâfir oldular...
Maidə Suresi, 102. Ayet:
Nitekim, böyle mese
lel
eri sizden evvel bir topluluk sordu da sonra bu yüzden kafir oldular....
Maidə Suresi, 110. Ayet:
İz kâ
lel
lâhu yâ îsebne meryemezkur ni’metî aleyke ve alâ vâlidetike iz eyyedtuke bi rûhil kudusi tukellimun nâse fîl mehdi ve kehl(kehlen), ve iz allemtukel kitâbe vel hikmete vet tevrâte vel incîl(incîle), ve iz tahluku minet tîni ke hey’etit tayri bi iznî fe tenfuhu fîhâ fe tekûnu tayran bi iznî ve tubriul ekmehe vel ebrasa bi iznî, ve iz tuhricul mevtâ bi iznî, ve iz kefeftu benî isrâîle anke iz ci’tehum bil beyyinâti fe kâ
lel
lezîne keferû minhum in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun)....
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Ve iz evhaytu i
lel
havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne)....
Maidə Suresi, 112. Ayet:
İz kâ
lel
havâriyyûne yâ îsebne meryeme hel yestetîu rabbuke en yunezzile aleynâ mâideten mines semâ(semâi) kâlettekullâhe in kuntum mu’minîn(mu’minîne)....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
(Onlar); “Ondan yemek istiyoruz ve de kalblerimizin tatmin olmasını istiyoruz ve senin gerçekten bize doğru söylemiş olduğunu bi
lel
im ve onun üzerine şahitlerden olalım” dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar, “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bi
lel
im ve ona, (gözü ile) görmüş şahitlerden olalım” demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Demişlerdi ki: İstiyoruz ki o yemekten yiyelim, kalplerimiz tam bir inanca ulaşsın ve bi
lel
im ki sen bize doğru söylüyorsun ve buna da tanık olalım biz....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar "Ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun, bize doğru söylediğini (kesin olarak) bi
lel
im ve ona gözleriyle görmüş şahitler olalım istiyoruz" demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Dediler ki: "İsteriz ki o sofradan yiyelim (o ilimleri uygulayalım), kalplerimiz mutmain olsun (açıkladıklarına yakîn oluşsun); senin bize (mutlak) hakikati açıkladığını bi
lel
im ve ona şahitlerden olalım. "...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar: 'O mükellef sofradan yemek istiyoruz. Aklımız yatsın, kalplerimiz huzura kavuşsun, bize doğru söylediğini bi
lel
im, o sofrayı bizzat gören şâhitler olalım istiyoruz' dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
(Bu sefer Havariler:) "Ondan yemek istiyoruz, kalplerimiz tatmin olsun, senin de gerçekten bize doğru söylediğini bi
lel
im ve buna şahidlerden olalım" demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Havarîler şöyle dediler: “- İstiyoruz ki, ondan yiyelim, kalblerimiz yatışsın ve senin bize doğru söylediğini bi
lel
im. Böylece mûcizelere şâhidlik edenlerden olalım.”...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar «Ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun, bize doğru söylediğini (kesin olarak) bi
lel
im ve ona gözleriyle görmüş şahitler olalım istiyoruz» demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
'İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalbimiz yatışsın, senin bize doğru söylediğini bi
lel
im ve ona tanık olalım.'...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Biz dediler: İstiyoruz ki ondan yiyelim kalblerimiz itmi'nan bulsun da senin bize doğru söylediğini bi
lel
im ve ona şehadet edenlerden olalım...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar: «Biz istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz mütmain olsun da senin bize doğru söylediğini bi
lel
im ve onu -Allah'ın indireceği sofrayı- bizzat görenlerden olalım.» dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Havâriler: «İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bi
lel
im ve bunu bizzat görenlerden olalım» dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Havariler O'na dediler ki, «İstiyoruz ki, o sofranın yemeklerinden yiyelim, kalplerimiz güven bulsun, bize doğru söylediğini kesinlikle bi
lel
im ve olayın tanıklarından olalım....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
(Bu sefer havariler:) "Ondan yemek istiyoruz, kalplerimiz tatmin olsun; senin de gerçekten bize doğru söylediğini bi
lel
im ve buna şahidlerden olalım" demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
(Şöyle) dediler: «Diliyoruz ki biz de ondan yiyelim, kalblerimiz yatışsın, senin bize hakıykaten doğru söylediğini bi
lel
im ve biz de bunun üzerine şâhidlerden olalım». ...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
'(Onlar:) 'İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz mutmain olsun, gerçekten bize doğru söylediğini (iyice) bi
lel
im ve buna şâhidlik edenlerden olalım’ demişlerdi.'...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Demişlerdi ki: İstiyorsanız ki; ondan yiyelim, kalblerimiz yatışsın ve senin bize hakikaten doğru söylediğini bi
lel
im de biz ona şahidlerden olalım....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar, "Biz ondan nasiplenmek isteriz, ki kalplerimiz sükunete ulaşsın, bize hakikati söylediğini bi
lel
im ve biz ona şahitlik yapanlardan olalım!" dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Dediler ki: «Biz istiyoruz ki, ondan yiyelim ve kalblerimiz mutmain olsun ve senin bize doğru söylediğini bi
lel
im ve biz onun üzerine şahitlerden olalım.»...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar: “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kâlplerimiz mutmain olsun, senin bize hakikaten doğru söylediğini bi
lel
im ve onu bizzat görmüş şâhitler olalım. ” demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Havariler ise: -Ondan yemek istiyoruz, (böylece) kalplerimiz mutmain olsun ve bize doğruyu söylediğini bi
lel
im ve buna şahitlerden olalım, demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
"Biz" dediler, "istiyoruz ki ondan yiyelim, gönlümüz rahatlasın, senin bize doğru söylediğini bi
lel
im ve ona şahitlik edenlerden olalım."...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
"İstiyoruz ki, ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bi
lel
im ve buna bizzat tanık olalım." dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
(Bu sefer Havariler:) «Ondan yemek istiyoruz, kalplerimiz tatmin olsun, senin de gerçekten bize doğru söylediğini bi
lel
im ve buna şahidler olalım» demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar 'Biz o sofradan yemek istiyoruz,' dediler. 'Tâ ki kalplerimiz tatmin olsun, senin doğru söylediğini bi
lel
im ve buna şahit olalım.'...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Dediler: "İstiyoruz ki ondan yiyelim, gönüllerimiz tatmin bulsun, senin bize doğruyu söylediğini bi
lel
im ve buna tanıklık edenlerden olalım!"...
Maidə Suresi, 115. Ayet:
Kâ
lel
lâhu innî munezziluhâ aleykum, fe men yekfur ba’du minkum fe innî uazzibuhu azâben lâ uazzibuhû ehaden minel âlemîn(âlemîne)....
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Ve iz kâ
lel
lâhu yâ îsebne meryeme e ente kulte lin nâsittehizûnî ve ummiye ilâheyni min dûnillâh(dûnillâhi) kâle subhâneke mâ yekûnu lî en ekûle mâ leyse lî bi hakk(hakkın) in kuntu kultuhu fe kad alimteh(alimtehu) ta’lemû mâ fî nefsî ve lâ a’lemu mâ fî nefsik(nefsike) inneke ente allemul guyûb(guyûbi). ...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Kâ
lel
lâhu hâzâ yevmu yenfeus sâdikîne sıdkuhum, lehum cennâtun tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden) radiyallâhu anhum ve radû anh(anhu) zâlikel fevzul azîm(azîmu). ...
Ənam Suresi, 7. Ayet:
Ve lev nezzelnâ aleyke kitâben fî kırtâsin fe le mesûhu bi eydîhim le kâ
lel
ezîne keferû in hâzâ illâ sihrun mubîn(mubînun)....
Ənam Suresi, 25. Ayet:
Onlar arasında öy
lel
eri var ki (ey Peygamber) seni dinler (görünür)ler: Ama kalplerinin üstüne, onları hakikati kavramaktan alıkoyan perdeler yerleştirdik, kulaklarına da sağırlık. Ve (hakikatin) bütün işaretleri(ni) görselerdi yine de ona inanmazlardı; o kadar ki, onlar tartışmak için sana geldiklerinde, hakikati inkara şartlanmış olanlar, "Bu, eski zamanların masallarından başka bir şey değil!" derler....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Andolsun, senden önce gönderilen peygamberler yalanlandı da, eziyet edilip yalanlanmalarına karşı sabrettiler. Nihayet kendilerine zaferimiz geldi. Allah’ın kelimelerini (vaadini) değiştirebilecek hiç bir kuvvet yoktur. Andolsun, gönderilen peygamberlere (yapılan muame
lel
ere) ait haberlerin bir kısmı da sana geldi....