Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Sad Suresi, 48. Ayet:
İsmaili, Elişanı və Zülkifi xatırlayın. Onların hamısı yaxşı insanlardır....
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
Andolsun, içinizden Cumartesi günü (ne saygı göstermek) hakkında (ki dînî hududu balık avlamak suretiyle) çiğneyib geçen («eyle» li) ler (in hallerini, başlarına gelenler) i de her halde bil (ib öğren) mişsinizdir. İşte biz onlara (Dâvud
lisâni
yle) : «Hor ve zelîl maymunlar olun» dedik, (üç gün sonra hepsi helak oldu). ...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
4.
lâ tekûlû
: söylemeyin...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler, (siz peygamber aleyhisselâma, bizi gözet mânasına geldiği gibi, İbrani lisanında Yahûdilerin sövme mânasına kullandıkları) “Râina” lâfzı ile hitap etmeyin. Bize bak, mânasına gelen “Unzurna” deyin. Allah’ın hükmünü dinleyip kabul edin. Bu şekilde harekette bulunan kâfirler için çok acıklı bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 194. Ayet:
Ey Rabbimiz, peygamberlerinin lisânı üzere bize vâdettiğin sevabı ver ve kıyamet gününde bizi rüsvay etme. Şüphe yok ki sen vaadinden dönmezsin.”...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri, onlara şu karşılığı verdi: “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.”...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri onların dualarına şöyle karşılık verdi: 'Ben, erkek olsun kadın olsun sizin içinizden çalışanın işini zayi etmem. Siz birbirinizdensiniz. Şüphesiz hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda kendilerine eziyet edilenlerin, çarpışanların ve öldürülenlerin kötülüklerini örtecek ve kendilerini altından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. Bu Allah katından bir karşılıktır. Karşılığın en güzel olanı Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rab'leri onlara cevap verdi: 'Ben, sizden hiçbir çalışanın yaptığını ödülsüz bırakmam, ister erkek olsun, ister kadın olsun; hepiniz eşitsiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkence ve hakarete uğrayanlar, vuruşanlar, öldürülenler... Onların kötülüklerini örteceğim ve onları içlerinde ırmaklar akan bahçelere yerleştireceğim. ALLAH'tan bir karşılık olarak... En güzel karşılık ALLAH'ın yanındadır....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri onlara şu karşılığı verdi: «Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden, hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler... Onların günahlarını elbette örteceğim ve Allah katından bir mükafat olmak üzere, onları altından ırmaklar akan cennetlere de koyacağım. En güzel mükafat Allah katındadır»....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Nihayet Rabbları, onlara icabet etti: Birbirinizden meydana gelen sizlerden; gerek erkek olsun gerek dişi olsun, çalışanın işini boşa çıkarmam. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda işkenceye, hakarete, ziyana uğrayanların, muharebe edenlerin ve öldürülenlerin suçlarını elbette örteceğim, Allah katından mükafat olmak üzere; onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Sevabın en güzeli, Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri onların duâlarına karşılık verdi: Ben içinizden erkek olsun kadın olsun, çalışanın yaptığını boşa çıkarmam. Hep birbirinizdensiniz. Onlar ki hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğratıldılar, savaştılar ve öldürüldüler. Andolsun ki, onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. Bu mükâfat Allah tarafındandır. Mükâfatın en güzeli, Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Allah da onların duasına karşılık verdi: -Ben, sizden erkek veya kadın hiç bir çalışanın amelini zayi etmem, siz birbirinizdensiniz. Hicret edenler, memleketlerinden çıkarılanlar, benim yolumda işkence edilenler, savaşan ve öldürülenlerin, elbette günahlarını örteceğim ve onları alt taraflarından ırmakların aktığı cennetlere girdireceğim. Allah katından bir mükafat olarak... Mükafatın en güzeli Allah katındandır....
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri onlara karşılık verdi: "Ben, sizden erkek kadın, hiçbir çalışanın işini zayi etmeyeceğim. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkence edilenler, vuruşanlar ve öldürülenler... Elbette onların kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Yaptıklarına), Allâh katından bir karşılık olarak (onlara bu ni'metleri vereceğim). Karşılıkların en güzeli Allâh katındadır."...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rableri onlara cevap verdi: "Ben sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım. Hep birbirinizdensiniz. Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkenceye uğratılanlar, çarpışıp da öldürülenler var ya, onların kötülüklerini yemin olsun örteceğim. Ve yemin olsun ki onları, Allah katından bir karşılık olarak, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım." Allah katındandır karşılıkların en güzeli....
Maidə Suresi, 78. Ayet:
Luinellezîne keferû min benî isrâîle alâ
lisâni
dâvude ve îsebni meryem(meryeme) zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne)....
Maidə Suresi, 78. Ayet:
1.
luine
: lânetlendi
2.
ellezîne keferû
: kâfirler, inkâr edenler
3.
min benî isrâîle
: İsrailoğulları'ndan
4.
alâ
lisâni
dâvû...
Maidə Suresi, 78. Ayet:
İsrailoğullarından Hakk'ı inkâr edenler, Davud'un ve Meryemoğlu İsa'nın lisanı üzere lânetlenmişlerdir (Allâh'tan uzak düşmüşlerdir). . . Bu (sonuç), onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları yüzündendir....
Maidə Suresi, 78. Ayet:
Benî Israîlden o küfr edenler hem Davudun hem Meryemin oğlu Isânın lisaniyle tel'ın edildiler, bu onların ısyan etmeleri ve hakkın hududunu tecavüz eder olmaları sebebiyle idi...
Maidə Suresi, 78. Ayet:
İsrailoğullarından kâfir olanlar, Dâvud'un da, Meryem'in oğlu İsâ'nın da lisanıyla lânet olunmuşlardır. Bu da onların isyan etmeleri ve haddi tecavüz eylemeleri sebebiyledir....
Maidə Suresi, 78. Ayet:
İsrailoğullarından küfre sapanlar hem Davud’un, hem de Meryem oğlu Îsâ’nın lisanı ile lânetlendiler. Bunun sebebi onların isyan etmeleri ve taşkınlık edip haddi aşmaları idi....
Ənam Suresi, 156. Ayet:
(Ey Mekke’liler! Siz): “- Bizden önce Yahudî’lerle Hristiyanlara indirilen kitap, konuştuğumuz dilde olmadığından onu okumaktan gafilleriz” derdiniz. Bunu dememeniz (için lisanınız üzere KUR’AN’ı gönderdik.)...
Yunus Suresi, 16. Ayet:
De ki: «Eğer Allah dileseydi (bana bu Kur'ânı indirmezdi. Ben de) onu size okumazdım. (Allah) onu (benim lisânımla) size bildirmezdi de. Ben ondan (o Kur'andan) evvel (bu güne kadar) içinizde bir ömür durmuşum (yaşamışım) dır. Siz haalâ aklınızı kullanmaz mısınız»? ...
Yunus Suresi, 16. Ayet:
De ki: 'Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve (Allah) onu size (benim lisânımla) bildirmezdi. İşte şübhesiz ki (ben) bundan önce sizin içinizde bir ömür boyu durmuşum. (Benim aslâ yalan söylemediğimi siz çok iyi bilirsiniz!) Hiç akıl erdirmez misiniz?'...
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi
lisâni
kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu)....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
1.
ve mâ erselnâ
: ve biz göndermedik
2.
min resûlin
: resûlden (resûl olarak)
3.
illâ
: ancak, dışında
4.
bi
lisâni
<...
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah'a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz'dir, Hikmet Sahibi'dir....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Biz her Rasûlü kendi toplumunun lisanı ile irsâl ettik ki, onlara en anlaşılır şekilde açıklasın. . . (Artık) Allâh dilediğini saptırır ve dilediğine de hidâyet eder. . . O, Aziyz'dir, Hakiym'dir....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Hâlbuki (biz,) her peygamberi ancak kendi kavminin lisânıyla gönderdik ki,(Allah’ın emirlerini) onlara açıklasın! Artık, Allah dilediğini (kendi isyankârlıkları yüzünden) dalâlete atar, dilediğini de (hikmetine binâen kendi lütfuyla) hidâyete erdirir. Çünki O, Azîz (kudreti daîmâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Ve Biz her peygamberi ancak kendi kavminin lisaniyle gönderdik ki, onlara beyan etsin. Artık Allah Teâlâ dilediğini saptırır ve dilediğini doğru yola sevkeder. Ve azîz, hakîm olan O'dur....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Biz her peygamberi, kendi milletinin lisanı ile gönderdik, ta ki onlara hakikatleri iyice açıklasın. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. O azîzdir, hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Biz herbir peygamberi, onlara dinlerini açıklasın diye, kendi milletinin lisanıyla gönderdik. Sonra Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. O herşeyin mutlak galibi ve sonsuz hikmet sahibidir....
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
Ve andolsun ki Biz, onların: “Fakat O'nu (Kur'ân-ı Kerim'i), ona şüphesiz bir beşer (insan) öğretiyor.” dediğini biliyoruz. Ona isnad ettikleri kişinin lisanı acemidir (Arapça değildir). Bu (Kur'ân-ı Kerim) lisanı ise apaçık Arapça'dır....
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
Muhakkak biliyoruz ki onlar «mutlaka onu bir beşer ta'lim ediyor» da diyorlar, ilhad etmek istedikleri kimsenin lisanı A'cemîdir, bu Kur'an ise gayet beliğ bir Arabî lisan...
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
Andolsun ki biz onların: «Bunu mutlakaa bir beşer öğretiyor» diyeceklerini biliyoruz. Hakdan sapmak suretiyle kendisine nisbet edecekleri (o mefruz kimse) nin lisânı (olsa olsa) a'cemî (olabilir. Arabî değil). Bu (Kur'anın dili) ise (bütün fesaahat ve belâğati ile) apaçık Arabca bir dildir. ...
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
Şübhesiz biliyoruz ki, onlar: '(Kur’ân’ı) ona ancak bir insan öğretiyor' diyorlar.(Hâlbuki o) nisbet ettikleri kimsenin lisânı yabancıdır; bu ise, apaçık Arabca bir lisandır....
Nəhl Suresi, 103. Ayet:
Ve muhakkak biliyoruz, onlar derler ki, «O'nu şüphe yok bir beşer öğretiyor.» Kendisine nisbet ettikleri şahsın lisanı Acemidir, bu ise pek açık bildiren bir lisan-ı Arabîdir....
Məryəm Suresi, 97. Ayet:
Fe innemâ yessernâhu bi
lisâni
ke li tubeşşire bihil muttekîne ve tunzire bihî kavmen luddâ(ludden)....
Məryəm Suresi, 97. Ayet:
1.
fe
: öyleyse, o zaman
2.
innemâ
: ancak, sadece,
3.
yessernâ-hu
: onu kolaylaştırdık
4.
bi
lisâni
-ke
: senin li...
Məryəm Suresi, 97. Ayet:
Böylece Biz, O'nu (Kur'ân-ı Kerim'i) senin lisanınla kolaylaştırdık. O'nunla, takva sahiplerini müjdelemen ve inatçı kavmi uyarman için....
Məryəm Suresi, 97. Ayet:
Sırf o Kur'anı senin lisanınla şunun için müyesser kıldık ki onunla müttekîleri müjdeliyesin ınad edenleri de inzar edesin...
Məryəm Suresi, 97. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) İşte onu (o Kur’ân’ı) ancak, onunla takvâ sâhiblerini müjdeleyesin ve inâd eden bir kavmi korkutasın diye senin lisânınla (Arabca olarak indirerek) kolaylaştırdık....
Məryəm Suresi, 97. Ayet:
İşte onu, (Kur'an'ı) senin lisanın ile kolayca kıldık ki, onunla muttakîleri müjdeleyesin ve inat eden bir kavmi de korkutasın....
Taha Suresi, 27. Ayet:
Vahlul ukdeten min lisânî....
Taha Suresi, 27. Ayet:
1.
vahlu
: ve çöz, düzelt
2.
el ukdeten
: düğüm, tutukluk
3.
min lisânî
: dilimden
...
Taha Suresi, 27. Ayet:
"Lisanımdaki tutukluğu çöz. "...
Şüəra Suresi, 13. Ayet:
Ve yadîku sadrî ve lâ yentaliku lisânî fe ersil ilâ hârûn(hârûne)....
Şüəra Suresi, 84. Ayet:
Ve bana sonrakiler içinde bir «lisanı sıdık» tahsıys eyle...
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
Bi
lisâni
n arabiyyin mubîn(mubînin)....
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
1.
bi
: ile
2.
lisâni
n
: dil, lisan
3.
arabiyyin
: Arapça
4.
mubînin
: apaçık
...
Şüəra Suresi, 195. Ayet:
Apaçık bir Arap lisanı ile....
Rum Suresi, 25. Ayet:
Yine göğün ve yerin, O’nun emriyle durması (kudretinin) alâmetlerindendir. Sonra (kıyamette) sizi (İsrafil lisanı ile) bir defa çağırdığı zaman hemen kabirlerden çıkacaksınız....
Zümər Suresi, 17. Ayet:
Tağut'a (şeytana, Allah'dan gayrı Allah'a karşı otoritelere ve putlara) kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a yönelen kimselere (ölümlerinde veya haşrolunduklarında peygamber veya meleklerin lisanıyla) müjde vardır. (Ey Resûlüm! o halde) Kullarımı müjdele!...
Zümər Suresi, 39. Ayet:
De ki: «Ey kavmim, siz bulunduğunuz haal (ve minval) üzere çalışın. Şübhesiz ben çalışanım. Binâen'aleyh yakında bileceksiniz ki, ...
Duxan Suresi, 58. Ayet:
Fe innemâ yessernâhu bi
lisâni
ke leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne)....
Duxan Suresi, 58. Ayet:
1.
fe innemâ
: ancak, işte böylece
2.
yessernâ-hu
: onu kolaylaştırdık
3.
bi
lisâni
-ke
: senin lisanın ile
4.
lealle-hum
Duxan Suresi, 58. Ayet:
İşte böylece O'nu (Kur'ân-ı Kerim'i), senin lisanın ile kolaylaştırdık. Umulur ki onlar tezekkür ederler....
Duxan Suresi, 58. Ayet:
Biz Onu lisanın olarak kolaylaştırdık, umulur ki üzerinde düşünürler diye....
Duxan Suresi, 58. Ayet:
Şüphe yok ki, onu (Kur'an-ı Mübîn'i) senin lisanınla kolaylaştırdık. Umulur ki onlar tefekkür ederler....
Əhqaf Suresi, 12. Ayet:
1.
ve min kabli-hi
: ve bundan önce (vardı)
2.
kitâbu
: kitabı
3.
mûsâ
: Musa
4.
imâmen
: imam (önder, rehber) ola...
Əhqaf Suresi, 12. Ayet:
Ve O'ndan (Kur'ân'dan) önce îmâm ve rahmet olarak Hz. Musa'nın kitabı (Tevrat) vardır. Bu, Arap lisanı ile (Hz. Musa'nın kitabını) tasdik eden bir kitaptır. Zalimleri uyarmak ve muhsinleri müjdelemek içindir....
Əhqaf Suresi, 12. Ayet:
Ondan önce de bir rahmet ve rehber olarak Musa'nın kitabı vardır. Bu (Kur'an) da, zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitaptır....
Əhqaf Suresi, 12. Ayet:
Ondan önce de bir rahmet ve rehber olarak Musa'nın kitabı vardır. Bu (Kur'an) da, zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitaptır....
Əhqaf Suresi, 12. Ayet:
Kur'ân'dan önce de bir rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı Tevrat vardı. Bu Kur'ân ise zulmedenleri uyarmak, iyilik yapanları müjdelemek için Arap lisanı ile indirilen ve kendinden öncekileri tasdik eden bir kitaptır....
Əhqaf Suresi, 12. Ayet:
Daha önce de rehber ve rahmet olarak Musa'nın kitabı vardı. Bu ise, zâlimleri korkutmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanı ile indirilmiş doğrulayıcı bir kitaptır....
Əhqaf Suresi, 12. Ayet:
Oysa onun evvelinde, bir öncü ve bir rahmet olarak, Musa'nın kitabı vardır. Bu ise, zulmedenleri uyarmak ve iyiliği ilke edinenleri müjdelemek için Arap lisanıyla indirilmiş, kendisinden öncekileri doğrulayıcı bir kitaptır....
Qaf Suresi, 24. Ayet:
(24-25) (Ve emrolunur ki:) «Cehenneme atınız, her kâfir inatçı olanı. Hayrı men etmeye çalışanı, mütecâviz olanı, şekk içinde bulunanı.»...
Qaf Suresi, 25. Ayet:
(24-25) (Ve emrolunur ki:) «Cehenneme atınız, her kâfir inatçı olanı. Hayrı men etmeye çalışanı, mütecâviz olanı, şekk içinde bulunanı.»...
Məryəm Suresi, 97. Ayet:
İşte şüphesiz Biz bu Kur’ân'ı, kendisiyle Allah'ın koruması altına girmiş kişileri müjdeleyesin, inat eden toplumu da uyarasın diye senin lisanın üzere kolaylaştırdık. ...
Əhqaf Suresi, 12. Ayet:
"Kur’ân'dan önce de bir önder ve rahmet olarak Mûsâ'nın kitabı vardı. İşte bu Kur’ân da, şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimseleri uyarmak, iyilik-güzellik üretenleri müjdelemek için Arap lisanı üzerine/ en mükemmel ifade diliyle doğrulayan bir kitaptır. "...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
"Bunun üzerine Rableri onlara karşılık verdi: “Şüphesiz Ben, sizden erkek olsun, kadın olsun –ki hepiniz aynısınızdır– çalışanın amelini kaybetmem. O nedenle, göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, Benim yolumda eziyet edilenler, savaşanlar ve öldürülenler; elbette onlardan kötülüklerini örteceğim ve Allah katından bir sevap olarak, onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Ve Allah, sevabın güzeli Kendi katında olandır.” "...
Ali-İmran Suresi, 195. Ayet:
Rəbləri onlara bu cavabı verdi: “Mən istər kişi olsun, istər qadın sizdən heç bir çalışanın əməlini puç etməyəcəyəm. Siz bir-birinizdənsiniz. Hicrət edənlər, yurdlarından çıxarılanlar, yolumda əziyyətə qatlananlar, savaşanlar və öldürülənlərin də and olsun ki, günahlarını, əlbəttə, örtəcəyəm. Allah qatından bir mükafat olaraq onları içindən çaylar axan cənnətlərə qoyacağam. Ən gözəl mükafat Allah qatındandır”....