Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra O, üzüntünün ardından, sizden bir kısmınıza, güven duygusu, sarıp kuşatan bir iç dinginlik indirdi. Bir kısmınız da can kaygısına düşmüştü. Allah hakkında, tıpkı cahi
liye
dönemindekine benzer biçimde gerçeğe aykırı bir sanı besliyorlardı. "Bu işten bize ne?" diyorlardı. De ki: "Her şeyin takdiri yalnız Allah'ındır." Sana, açıklamadıkları şeyleri içlerinde gizliyorlar. "Elimizden bir şey gelseydi buralarda öldürülmezdik." diyorlar. De ki: "Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, üzerleri...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Cahi
liye
hükmünü mü istiyorlar? Gerçeği kavramış bir toplum için, Allah'tan daha iyi hüküm veren kim olabilir?...
İsra Suresi, 111. Ayet:
Ve de ki: "Hamd, çocuk edinmeyen Allah'a özgüdür. O'nun mülkte ortağı yoktur. O'nun acizlikten dolayı bir ve
liye
de ihtiyacı yoktur." O'nu tam bir yüceltme ile yücelt....
Əhzab Suresi, 33. Ayet:
Evlerinizde vakarlı olun. Cahi
liye
dönemindeki gösteriş gibi gösteriş yapmayın. Salatı ikame edin, zekatı yapın. Allah'a ve Resul'üne itaat edin. Ey Nebi'nin ailesi! Allah sizden her türlü kirliliği giderip sizi tertemiz kılmak istiyor....
Fəth Suresi, 26. Ayet:
Kafirler, küçük görme taassubunu, cahi
liye
taassubunu kalplerinde taşıyorlardı. Allah da Resulünün ve Mü'minlerin üzerine dinginlik indirdi. Onları takva sözüne bağlı kıldı. Zaten onlar buna layık ve ehildiler. Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir....
Fatihə Suresi, 1. Ayet:
Yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden, âlemlerin, bütün varlıkların mürebbisi, sahibi Allah’a hamdolsun....
Bəqərə Suresi, 5. Ayet:
İşte bunlar yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rablerinin gösterdiği doğru yolda yürüyen, faa
liye
t gösteren erlerdir. İşte bunlar kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa erenlerdir....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Çakan şimşek neredeyse gözlerini alacak gibi olur. Bu onların önlerini aydınlatınca o ışıkta yürürler. Ama üzerlerine karanlık bastırınca dimdik ayakta kalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görme kabi
liye
tlerini alırdı. Allah'ın her şeye gücü yeter....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden Rabbinizi ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Rabbinize bağlanın, saygıyla Rabbinize kulluk ve ibadet edin. Umulur ki, günahlardan arınıp, azaptan korunur, emirlerine yapışır, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranır, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olur, himayesine mazhar olursunuz....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
iman edip salih ameller iş
liye
nlere ise müjdele: Kendileri için altından ırmaklar akar cennetler var, onlardan: hangi bir semereden bir rızk rızıklandıkça onlar, her def'asında «ha! bu bizim önceden merzuk olduğumuz» diyecekler ve ona öyle müteşabih olarak sunulacaklar, kendileri için orada pak, çok pak zevceler de var, hem onlar orada ebedî kalacaklar...
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Âdem, Rabbinden ikaz, uyarı ifade eden vahiyler aldı, günah işlemekten vazgeçip Rabbine itaate yöneldi, tevbe etti. Yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenini veren, koruyan, kontrol eden Rabbi, Âdem’in tevbesini kabul etti. O insanları tevbeye, itaate sevkeden ve tevbeleri kabul edendir, engin merhamet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 43. Ayet:
Namazları âdâbına riayet ederek, aksatmadan kılın. Vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtı verin. Rükû’ ederek namaz kılanlarla birlikte siz de, rükûa vararak, namazlarınızı cemaatle kılın, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat ederek İslâmî faa
liye
tlere katılanlarla birlikte siz de saygıyla canla başla İslamî sorumluluklara, ibadetlere, cemaate, faa
liye
tlere katılın....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz: 'Ya Mûsâ, tek çeşit yemeğe asla katlanmayacağız. Bizim için, yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbine dua ederek iste. Yerin bitirdiği yenilebilecek bitkilerden, sebzesinden, hıyarından acurundan, kabağından, tahılından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.' demiştiniz de Mûsâ: 'Daha hayırlı ve onurlu olan bu yaşadığımız hayatı bırakarak, aşağılandığınız bir hayata mı dönmek istiyorsunuz? Mısır’a inin, orada sizin ...
Bəqərə Suresi, 77. Ayet:
Onların, gizledikleri inkârlarını ve yalanlamalarını, halkı yanıltan fısıltılar yayarak yaptıkları faa
liye
tleri, açığa vurdukları nifaklarını, alenen yaptıklarını Allah’ın bildiğini, kendileri bilmiyorlar mı?...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
İman edip sâlih ameller iş
liye
nler ise, onlar da cennet ehlidirler, ebedî olarak orada kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Bizim İsrâiloğulları’ndan, yalnızca Allah’ı ilâh tanımaları, candan müslümanlar olarak Allah’ın hükmüne teslim olmaları, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet etmeleri, yalnız Allah’ın şeriatına bağlanmaları, Allah’a boyun eğmeleri, anaya-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, dullara, çevresi, çaresi olmayan yoksullara devamlı iyilik ve ihsanda bulunmaları konusunda kesin taahhüt aldığımızı ehl-i kitaba-yahudilere hatırlat: 'Bütün insanların iyiliği için doğruları söyleyin. Namazları âdâbına riâyet ede...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
kendilerine kitabı verdiğimiz eh
liye
tli kimseler onu tilâvetinin hakkını vererek okurlar, İşte onlar ona iman ederler, her kim de onu inkâr ederse işte onlar da husranda kalanlardır...
Bəqərə Suresi, 121. Ayet:
Kendilerine kitabı verdiğimiz eh
liye
tli kimseler onu, tilavetinin hakkını vererek okurlar. İşte onlar, ona iman ederler. Her kim de onu inkâr ederse, işte o inkârcılar hüsran içindedirler....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
O günden korkun ki, orada kimse kimseden bir şey ödeyemez (kimse başkasının borç ve mes’u
liye
tini karşılayamaz), azâbdan kurtulmak için kimseden bedel kabul edilmez; ve kâfir olduğu halde kimseye şefaat fayda vermez, hem de hiç bir taraftan yardım olunmazlar....
Bəqərə Suresi, 125. Ayet:
Biz, ta o zaman bu Beyt’i, Kâbe’yi, insanların iyiliği için bir sevap kazanma ve güvenli bir yer haline getirdik. Siz de Makam-ı İbrâhim tarafında namaz kılıp dua etmeyi gelenek haline getirin. İbrâhim ile İsmâil’e: 'Beytimi, evimi, tavaf edenler, itikâfa girenler, ibadete kapananlar, cemaat halinde rükûlara vararak namaz kılanlar, İslâmî faa
liye
tte bulunanlar, secdelere varanlar için tertemiz tutun' diye ahid verdik, emrettik....
Bəqərə Suresi, 126. Ayet:
O vakit İbrâhim: 'Yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden Rabbim! Burasını emin, güvenli bir belde haline getir. Halkını, Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe imân edenlerini çeşitli meyvalarla rızıklandır.' diye dua etti. Allah: 'Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere dahi rızık verir de, hayattan biraz nasib al...
Bəqərə Suresi, 127. Ayet:
İbrâhim ile İsmâil, mâbedin, Kâbe’nin temellerini yükseltirlerken: 'Yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden ey Rabbimiz, bizden bunu kabul buyur. Sen, sadece Sen her şeyi işitir ve bilirsin.' dediler....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden Rabbi ona: 'İslâm’ı yaşayan müslüman ol, bana teslim olarak hükmüme razı ol' buyurunca, 'Ben yaratan, yaşama kabi
liye
ti gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden, âlemlerin, bütün varlıkların Rabbine teslim olarak hükmüne razı oldum, İslâm’ı yaşayan müslüman oldum.' dedi....
Bəqərə Suresi, 140. Ayet:
Yoksa siz şöyle mi diyorsunuz?: “-İbrahim, İsmail, İshak, Yakub Peygamberler ve torunları Yahûdî veya Hristiyandırlar “ Ey Habibim, onlara söyle: “- Peygamberlerin dinini siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından gelen kitap vasıtasıyla bildiği ve kendince sabit gördüğü şeyin şâhitliğini giz
liye
nden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gâfil değil.”...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Kad nerâ tekallube vechike fîs semâi, fe le nuvel
liye
nneke kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrah(şatrahu), ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya’melûn(ya’melûne)....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
1.
kad
: muhakkak, olmuştu
2.
nerâ
: görüyoruz
3.
tekallube
: çeviriyorsun
4.
vechi-ke
: yüzünü
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Ve her nereden sefere çıkarsan hemen yüzünü Mescid-i Haram cihetine çevir ve her nerede bulunursanız yüzlerinizi, onun tarafına çeviriniz. Tâ ki nâs için sizin üzerinize bir hüccet bulunmasın. Ancak onlardan zalim olanlar müstesna. Artık onlardan korkmayınız. Ve benden korkunuz. Hem üzerinizdeki nîmetimi itmam edeyim, hem de hidâyete nâi
liye
tinizi ümit edebilesiniz....
Bəqərə Suresi, 159. Ayet:
İndirdiğimiz apaçık hükümleri ve doğru yolu, insanlara biz Kitab’da beyan ettikten sonra, giz
liye
nler (var ya), şüphesiz Allah onlara lânet eder. (onları rahmetinden kovar) ve bütün lânet edebilenler de, onlara lânet okur....
Bəqərə Suresi, 160. Ayet:
ancak tevbe edib hali düzeltib hakkı söy
liye
nler başka, ben onları bağışlarım, öyle rahîm tavvabım ben...
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana hilâllerden (ay'ın hilâle dönüşen hallerinden) soruyorlar. De ki: “O, insanlar için vakitleri ve hac zamanını bildiren bir “vakit ölçüsü”dür.” Birr (kişiyi ebrar yapan güzel davranışlar), (cahi
liye
t devrinde olduğu gibi) evlere arkalarından girmek değildir. Oysa birr, kişinin takva sahibi olmasıdır. Ve evlere kapılarından girin. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
(Ey Rasûlüm), sana yeni doğan aylardan soruyorlar. De ki: “- Onlar, insanların muameleleri ve hacc için vakit ölçüleridir. İyilik, (cahi
liye
t devrinde yapıldığı gibi) evlere arkalarından (girmeniz) gelmeniz değildir. Lâkin iyilik ve hayır, haramlardan sakınanın iyiliğidir. Evlere kapılarından gelin ve Allah’dan korkun ki, kurtulasınız....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana ayın evrelerini soruyorlar. De ki: "Onlar, haccın ve insanların (öteki faa
liye
tlerinin) vaktini gösterir." Öte yandan erdemlilik, (zannedildiği gibi) evlere arkalardan girmeniz değildir; ama gerçek erdem sahibi, Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyandır. O halde evlere kapılarından girin ve Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki gerçek mutluluğa erişebilesiniz....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca başlayıp da, haccı kendisine farz haline getirirse, hac günlerinde kadına yaklaşamaz, ilişkiyi çağrıştıracak laf söz edilemez, günaha, isyana, haktan uzaklaşmaya götüren davranışlar sergilenemez, kimseye hakaret edilemez, kavga yapılamaz. Haccın başka aylara kaydırılması, ibadet yerleri ve makbu
liye
tiyle ilgili ihtilâf doğuracak konular konuşulamaz. Hac sırasında yerine getireceğiniz ilahî emirlerin, her türlü iyiliğin, ihsanın, izzetin, ikramın hepsin...
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahi
liye
döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
(Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahi
liye
döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hac ibadetlerinizi bitirince, cahi
liye
t devrinde hacdan sonra, toplanıp atalarınızı anarak öğündüğünüz gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. Çünkü insanların kimi: “- Ey Rabbimiz, bize (nasîbimizi) dünyada ver.” der. O kimsenin âhirette bir nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
(Hacc) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahi
liye
döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da güçlü bir anma ile Tanrı'yı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize bu dünyada ver" der. Onların ahirette nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
(Hac) ibadetlerinizi bitirdiğinizde, artık (cahi
liye
döneminde) atalarınızı andığınız gibi hatta ondan da kuvvetli bir anma ile Allah'ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki: «Rabbimiz, bize dünyada ver» der; onun ahirette nasibi yoktur....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan bazıları da vardır ki, Allah Teâlâ'nın rızasına nâi
liye
t için nefsini satar. Allah-ü Azîmüşşan ise kullarına çok re'fetlidir....
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
İçinizden vefat edib de arkalarına kadın bırakanların zevceleri nefsilerini dört ay on gün bekletecekler, ıddetlerini bitirdilermi artık kendi haklarında meşru' olarak ıhtiyar edecekleri haraketten size mes'u
liye
t yok, Allah her ne yaparsanız habîrdir...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
(Vefat iddeti beklemekte olan) kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah biliyor ki, siz onlara (bunu er geç mutlaka) söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden giz
liye
buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikâh yapmaya kalkışmayın. Şunu da bilin ki, Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah’a karşı gelmekten sakının ...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Kocası ölen kadınları, iddetleri sona erdikten sonra nikâhlamaya niyyet ettiğiniz takdirde, daha iddet dolmadan onlara talip olduğunuzu işaret etmenizde (çaktırmanızda) veya böyle bir arzuyu gönüllerinizde saklamanızda size bir beis yoktur. Allah biliyor ki, siz onları muhakkak anacaksınız. Yalnız onlarla gizlice anlaşıp nikâh ve münasebet kurmayın. Ancak meşru olan işaret ve çıtlatma sözler söy
liye
bilirsiniz. Takdir edilen iddet sona ermedikçe nikâh akdine azmetmeyin. Bilin ki Allah, gerçekten ...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Kadınlara namzedliği çıtlatmanızda veya gönlünüzde tutmanızda da size bir beis yoktur, Allah biliyor ki siz onları mutlaka anacaksınız, ancak kendileriyle bir giz
liye
va'dleşmeyin yalnız meşru' bir söz söylemeniz başka, Farzolan ıddet sonunu bulamadıkça da nikâhın akdine azmetmeyin, muhakkak Allah gönlünüzde ne varsa bilir, bunu bilin de ondan hazer edin, Hem de bilin ki Allah gafur, halîmdir...
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
Ve içinizden zevcelerini geri bırakarak vefat edecek olanlar, zevceleri için senesine kadar çıkarılmaksızın bir intifaı vasıyyet etmek var, bunun üzerine kendileri çıkarlarsa kendi haklarında yapdıkları meşru' bir hareketten dolayı size bir mes'u
liye
t yoktur, maamafih Allah azîzdir, hakîmdir...
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
İçinizden vefat edip de eşlerini geride bırakanlar; bir seneye kadar eşlerinin evlerinden çıkarılmayarak geçimlerinin sağlanmasını vasiyyet etmiş olmalıdırlar. Şayet kendileri çıkarlarsa; artık onların ma'ruf şekilde yapacaklarından dolayı size mes'u
liye
t yoktur. Allah, Aziz'dir, Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 240. Ayet:
İçinizden ölüp geriye eşler bırakan erkekler, bir seneye kadar eşleri evlerinden çıkarılmayacak bir geçimlik vasiyet etmiş olmalıdırlar. Şayet kadınlar kendileri çıkarlarsa, kendi haklarında uygun olanı yapmalarından dolayı size bir mesu
liye
t (günah) yoktur. Allah mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 247. Ayet:
Peygamberleri onlara dedi ki: "Allah size hükümdar olarak Talut’u tayin etti." Onlar ise: "Biz hükümdarlığa ondan daha lâyık iken nasıl olur da o bize hükmedebilir ki! Üstelik servetten de nasibi fazla değil!" dediler. Peygamber şöyle cevap verdi: "Allah onu size üstün kıldı, ona geniş ilim ve sağlam bir vücut verdi. Allah hakimiyeti dilediğine verir. Allah’ın lütfu boldur, her şey gibi kabi
liye
t ve liyakatlari de bilir."...
Bəqərə Suresi, 258. Ayet:
Allah kendisine zenginlik ve saltanat verdiği için, şımararak, Rabbi hakkında deliller getirerek İbrâhim’le tartışanı, diktatör Nemrud’u görmüyor musun? İbrahim: 'Yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbim, hayat veren ve eceller gelince ölümü gerçekleştirendir' dedi. Nemrud: 'Ben de hayat veririm ve ölümü gerçekleştiririm' diye karşılık verdi. İbrâhim: 'Allah güneşi doğudan doğduruyor. Haydi sen de batıdan doğdur' dedi. Kulluk sözleşmesinde...
Bəqərə Suresi, 269. Ayet:
Allah, ilmi, Kur’ân’ın ifadesine vukufu, meseleleri anlamayı, isabetli kararı ve çözümü, olayları değerlendirme kabi
liye
tini, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere verir. Kendilerine ilim ve hikmet, Kur’ân verilenler, dünya ve âhiret mutluluğuna kavuşanlardır. Kur’ân hükümleri ve vahy ile gelen ilkelerden, yalnızca akıl ve vicdan sahipleri düşünüp ibret alırlar....
Bəqərə Suresi, 275. Ayet:
Faiz yiyenler, (kabirlerinden) ancak kendisini şeytan çarptığından de
liye
dönmüş bir adamın kalkışı gibi kalkarlar. Bu durum onların 'alışveriş de faiz gibidir' demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal faizi ise haram kıldı. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faiz yeme işine) son verirse onun geçmişte aldıkları kendinedir. Onun işi ise Allah'a aittir [57]. Kim de yine (faiz almaya) dönerse işte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada sonsuza kadar kalıcıdırlar....
Bəqərə Suresi, 278. Ayet:
Ey müminler, Allah’dan korkun ve (cahi
liye
tte işlediğiniz) fâiz hesabından arta kalanı bırakın (almayın), eğer gerçek müminler iseniz......
Ali-İmran Suresi, 21. Ayet:
Her halde onlar: O Allahın âyetlerini tanımıyanlar ve haksızlıkla Peygamberleri katley
liye
nler ve insanlar içinde adl-ü insaf emreden kimseleri katledenler şimdi hep bunlara elîm bir azab müjdele...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Bu mükemmel kutsal kitaptaki bir kısım emir ve hükümleri uygulamakla sorumlu tutulan yahudi âlimlerini görmüyor musun? Aralarındaki ihtilâflı konularda hakem olması, idarî düzene esas teşkil etmesi için Allah’ın kitabına imana, tamamını uygulamaya davet ediliyorlar da, içlerinden bir kısmı tebliğ faa
liye
tine karşı tedbirler alarak yüz çevirip, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirmeye devam ediyorlar....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü'minler, mü'minlerden başka kâfirleri dostlar edinmesinler. Her kim onu edinirse Allah Teâlâ'dan (nusrete nâi
liye
t) ilgisi kalmamış olur. Meğer ki, onlardan bir korunma için çekinecek olasınız. Allah Teâlâ ise sizi Zât-ı Ulûhiyyeti hakkında tahzir buyurur. Ve nihâyet gidiş de Allah Teâlâ'yadır....
Ali-İmran Suresi, 35. Ayet:
Hani İmran'ın hanımı: 'Ey Rabbim! Karnımda olanı dünya meşgu
liye
tlerinden uzak olarak sana adadım. Onu benden kabul eyle. Şüphesiz sen duyansın, bilensin' demişti. [4]...
Ali-İmran Suresi, 35. Ayet:
(Îsa’nın büyükannesi olan) İmran’ın zevcesi şöyle demişti: “- Ey Rabbim, karnımdakini dünya meşgu
liye
tlerinden beri olarak sana adadım. Böylece adağımı kabul buyur. Muhakkak ki sen, benim adadığımı hakkıyla işitici ve niyyetimin ne olduğunu kemâliyle bilicisin.”...
Ali-İmran Suresi, 37. Ayet:
Erkek hizmetkârın yerini dolduramaz zannettikleri Meryem’e, yaratan, yaşama kabi
liye
ti gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rabbi o derece hüsnü kabul gösterdi ki, onu, ilk yaratılışa benzer bir yaratma ile, bir ümmete hizmet edecek, dölsüz, güzel bir oğul ihsanına layık gördü. Onun bakımını, nafakasını, ihtiyaçlarının karşılanmasını, Zekeriyya’nın sırtına yükledi, onu Zekeriyya’nın himayesine verdi. Zekeriyya onun yanına, mabeddeki özel bölmeye her girişinde Meryem’in ...
Ali-İmran Suresi, 41. Ayet:
Yarab! dedi: Bana bir âyet (bir alâmet) yap, buyurdu ki: Ayetin nasa üç gün sade işaretten başka söz söy
liye
memendir. Bununla beraber rabbını çok zikret ve akşam sabah tesbih eyle...
Ali-İmran Suresi, 43. Ayet:
'Ey Meryem, Rabbinin divanında dur, itaate devam et, uzun uzun kıyamda durarak sorumluluk şuuruyla, namaz kıl, saygıda kusur etme, dinî, insanî ve vicdanî sorumluluklarını yerine getir, secdelere kapanarak, rükû ederek namaz kılanlarla beraber rükûa vararak namazlarını cemaatle kıl, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat ederek İslâmî faa
liye
tlere katılanlarla birlikte sen de saygıyla canla başla İslamî sorumluluklara, ibadetlere, cemaate, faa
liye
tlere katıl' demişlerdi....
Ali-İmran Suresi, 46. Ayet:
Ve yine, hem beşikte iken, hem de yetişkinken insanlara söz söy
liye
cek olduğunu ve salihlerden bulunduğunu sana Allah müjdeliyor....
Ali-İmran Suresi, 55. Ayet:
O vakit ki Allah buyurdu: ya İsa! emin ol ben seni eceline yetireceğim ve seni bana ref' edeceğim ve seni o küfredenlerden pâk
liye
ceğim ve sana tabi' olanları o küfredenlerin kıyamet gününe kadar fevkında kılacağım, sonrada hep dönümünüz banadır, ıhtılâf edib durduğunuz şeyler hakkında o vakit aranızda hükmü ben vereceğim...
Ali-İmran Suresi, 57. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlere, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlara, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlara, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatlarını tam olarak verecek. Allah zâlimleri, haksızlık yapanları, Allah yoluna, Allah yolundaki faa
liye
tlere engel olanları sev...
Ali-İmran Suresi, 57. Ayet:
Fakat iman edip sâlih ameller iş
liye
nlere gelince: Allah onların mükâfatlarını tamamen ödeyecektir. Allahü Tealâ zâlimleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 57. Ayet:
Amma iman edib salih ameller iş
liye
nlere gelince onlara ecirlerini tamamiyle öder de Allah zalimleri sevmez...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kitaplarında vasıfları belirtilen peygambere iman ettikleri halde, Muhammed’in Allah tarafından gönderilen hak peygamber olduğu bilgilerinin doğruluğunu göre göre, kendilerine apaçık âyetler deliller geldikten sonra, inkâr bataklığına giren kavimlere, yahudilere ve hristiyanlara Allah nasıl hidayeti, doğru yolu nasip eder? Allah küfrü imana tercih eden, Allah yoluna, Allah yolundaki faa
liye
tlere engel olan zâlim bir kavmi, bir toplumu doğru yola sevketme lütfunda bulunmayacak....
Ali-İmran Suresi, 99. Ayet:
Sen onlara: 'Ey geçmiş kitapları sahiplenenler, Kur’ân’ı bildiğiniz ve doğruları gördüğünüz halde, niçin Allah’ın yolunda, İslâm’da tezat, tenâkuz, pürüz, yalan, sapma arayarak mü’minleri Allah yolundan çevirmeye, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoymaya, İslâmî faa
liye
tlere mani olmaya kalkışıyorsunuz? Allah işlediğiniz hileli amellerden, tuzaklardan habersiz değildir. Bunlara göre sizi cezalandıracaktır.' de....
Ali-İmran Suresi, 103. Ayet:
Elbirlik Allah’ın dinine (şeriatına) sımsıkı sarılın. Birbirinizden ayrılıp dağılmayın. Allah’ın üzerinizdeki (İslâm) nimetini düşünün ki, cahi
liye
t devrinde birbirinize düşmanlar iken o, sizin kalbleriniz arasında üflet (yakınlık ve sıcaklık) meydana getirdi de onun nimeti sayesinde din kardeşleri oldunuz. Hem siz ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da Allah, İslâmınız sebebiyle o ateşe (cehenneme) düşmekten sizi kurtardı. İşte Allah size âyetlerini böylece açıklıyor ki, doğru yola...
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Eğer bir takım kayıplara maruz kalmışsanız, bozguna uğrayarak bir yara almışsanız, o kavme de benzeri bir acı, bir sıkıntı dokunmuştu. Böyle zafer günlerini, galibiyetleri, iktidarları ve devleti, insanlar arasında hak ettikleri oranda biz dağıtıyoruz. Allah’ın, sizden sözde iman edenlerle hakkıyla iman edenleri ayırt etmesi, içinizden Kur’ân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, doğruları konuşan şâhitler çıkarması, şehit olabilecekleri görmesi için bozguna uğrayıp y...
Ali-İmran Suresi, 151. Ayet:
Allah’ın haklarında hiçbir ferman, hiçbir yetki indirmediklerini, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında ona ortak koşmaları, âhiret hayatını, hesap ve mükâfatı inkâr etmeleri sebebiyle kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin kalplerine, akıllarına korku yerleştireceğiz. Onların mekânları ateştir. İnkârda, isyanda ısrar eden, Allah’ın kullarını, Allah yolunu, Allah yo...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
Ve lekad sadakakumullâhu va’dehû iz tehussûnehum bi iznih(iznihî), hattâ izâ feşiltum ve tenâza’tum fîl emri ve asaytum min ba’di mâ erâkum mâ tuhıbbûn(tuhıbbûne), minkum men yurîdud dunyâ ve minkum men yurîdul âhireh(âhirete), summe sarafekum anhum li yebte
liye
kum, ve lekad afâ ankum, vallâhu zû fadlin alel mu’minîn(mu’minîne). ...
Ali-İmran Suresi, 152. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
sadaka-kumu allâhu
: Allah size sadık kaldı
3.
va'de-hû
: onun vaadi
4.
iz tehussûne-hum
...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
enzele
: indirdi
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
min ba'di
: sonradan, ...den sonra, arkasında...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah’a karşı cahi
liye
zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; “Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok” diyorlardı. De ki: “Bütün iş, Allah’ındır.” Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik.” De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmes...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdi ki, (bu güvenin yol açtığı) uyuklama hali bir kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir gurup da, Allah'a karşı haksız yere cahi
liye
devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar, "Bu işten bize ne!" diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, herşeyin karar ve buyruğu) tamamen Allah'a aittir. Onlar, sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. "Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. Şöyle de: Evleriniz...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra gamın ardından bir güven duygusu inzâl ederek içinizi yatıştırdı. Bir grup da (münafıklar - ikiyüzlüler) kendi canlarının (çıkarlarının) kaygısına düşmüştü. Allâh'a karşı cahi
liye
zannı ile düşünerek "Bu karara bizim bir katkımız mı var" diyorlardı. De ki: "Hüküm - karar tümüyle Allâh'a aittir!" Onlar dışa vurmadıklarını içlerinde sakladılar. "Bu hüküm - kararda bir hissemiz olsaydı burada öldürülmezdik" dediler. De ki: "Evlerinizde dahi kalsaydınız, haklarında öldürülme yazılmış (programl...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin ardından Allah üzerinize bir güven, içinizden bir kısmını saran ağır bir uyku indirdi. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir grup da, Allah’a karşı haksız yere İslâm dışı, cahi
liye
t devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar: 'Yönetimde sözümüz mü geçiyor ki? Tedbir konusunda bizim görüşümüz mü alındı ki? Beklenilen zaferden, ganimetten bize bir pay mı var ki? Bizim elimizden bir şey mi gelir ki?' mânâlarına gelen lastikli, tarizli sözler söylüyorlardı. Sen: 'Zafer, üstünlük ta...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra kederin ardından üzerinize bir güven, içinizden bir kısmınızı bürüyen bir uyuklama indirdi. Bir grup da canlarının derdine düşmüşlerdi; cahi
liye
zannıyla, Allah hakkında, haksız düşüncelere kapılmaya başladılar. Bunlar: 'Bu işten bize bir şey var mı?' diyorlardı. De ki: 'İş (buyruk) tamamiyle Allah'a aittir.' Onlar sana açıklamadıklarını kalplerinde gizliyorlar. 'Bu işten bize bir şey olsaydı burada öldürülmezdik' [19] diyorlar. De ki: 'Eğer evlerinizde olsaydınız, haklarında öldürülme hük...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Alah'a karşı haksız yere cahi
liye
zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Kederden sonra, bir takiminizi kendinden gecirecek sekilde size huzur ve emniyet indirdi; oysa bir takiminiz da kendi derdlerine dusmuslerdi. Haksiz yere Allah hakkinda, cahi
liye
devrinde oldugu gibi inaniyorlar. «Bu iste bizim bir fikrimiz var mi?» diyorlardi; De ki: «Buyrugun hepsi Allah'indir". Sana acmadiklarini iclerinde gizliyorlar. «Bu iste bizim fikrimiz alinsaydi, burada oldurulmezdik» diyorlar. De ki: «Evlerinizde olsaydiniz, haklarinda olum yazili olan kimseler, yine de devrilecekleri...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Kederden sonra, bir takımınızı kendinden geçirecek şekilde size huzur ve emniyet indirdi; oysa bir takımınız da kendi derdlerine düşmüşlerdi. Haksız yere Allah hakkında, cahi
liye
devrinde olduğu gibi inanıyorlar. 'Bu işte bizim bir fikrimiz var mı?' diyorlardı; De ki: 'Buyruğun hepsi Allah'ındır'. Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlar. 'Bu işte bizim fikrimiz alınsaydı, burada öldürülmezdik' diyorlar. De ki: Evlerinizde olsaydınız, haklarında ölüm yazılı olan kimseler, yine de devrilecekleri ...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdi ki, (bu güvenin yol açtığı) uyuklama hali bir kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir gurup da, Allah'a karşı haksız yere cahi
liye
devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar, «Bu işten bize ne!» diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, herşeyin karar ve buyruğu) tamamen Allah'a aittir. Onlar, sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. «Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik» diyorlar. Şöyle de: Evleriniz...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o üzüntünün ardından, içinizden bir grubu sakinleştiren güven dolu bir uykuyu üzerinize indirdi. Bir kısmınız bencilce kendi derdine düşmüş, cahi
liye
döneminde olduğu gibi ALLAH hakkında yanlış düşünceler üretiyor ve, 'Bu işte bir yetkimiz varmı,' diyordu. 'Tüm yetki ALLAH'ındır,' de. Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlardı. 'Bizim bir yetkimiz olsaydı burada öldürülmezdik,' diyorlar. De ki, 'Evlerinizde dahi olsaydınız, aranızda ölmesi kararlaştırılanlar devrilecekleri yere doğru sürün...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize öyle bir eminlik, öyle bir uyku indirdi ki, o, içinizden bir zümreyi örtüp bürüyordu. Bir zümre de canları sevdasına düşmüştü. Allah'a karşı, cahi
liye
t zannı gibi, hakka aykırı bir zan besliyorlar ve «Bu işten bize ne?» diyorlardı. De ki: «Bütün iş Allah'ındır». Onlar sana açıklamayacaklarını içlerinde saklıyorlar (ve) diyorlar ki: «Bize bu işten bir şey olsaydı burada öldürülmezdik». Onlara şöyle söyle: «Eğer siz evlerinizde olsaydınız bile, üzerlerine...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (emeneten) (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Tanrı'ya karşı haksız yere cahi
liye
zannıyla zanlara kapılarak : "Bu buyruktan bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz buyruğun tümü Tanrı'nındır". Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu buyruktan bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine ö...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize bir emniyet, bir uyku indirdi ki, (o hâl)içinizden bir tâifeyi (samîmî mü’minleri) bürüyordu; (münâfıklardan) bir tâife de vardı ki, doğrusu nefisleri, kendilerini derde düşürmüş, Allah hakkında haksız yere, câhi
liye
zannıyla zanda bulunuyorlardı. 'Bu işten (zafer ve galibiyet va'dinden) bize bir şey var mı?' diyorlardı.(Ey Resûlüm!) De ki: 'Şübhesiz iş tamâmıyla Allah’a âiddir!' Sana açıklayamayacaklarını içlerinde gizliyorlar. (Birbirlerine:) 'Eğer (M...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o üzüntünün ardından, üzerinize öyle bir emniyet ve öyle bir uyku indirdi ki; içinizden bir kısmını bürüyordu, bir kısmı da canları sevdasına düşmüştü. Allah'a karşı cahi
liye
t zannı gibi haksız bir zan besliyorlar. Bu işten bize ne? diyorlardı. De ki: Bütün iş Allah'ındır. İçlerinde sana açmadıkları birşey gizliyorlar. Bu, bize ait birşey olsaydı burada öldürülmezdik, diyorlar. De ki: Evlerinizde olsaydınız üzerlerine ölüm yazılmış olanlar yine mutlaka devrilecekleri yerlere çıkıp gidecekl...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o gamın ardından üzerinize bir emniyet, hafif bir uyku indirdi ki, sizden bir zümreyi örtüp kaplayıverdi. Sizden bir tâifeyi de nefisleri kaygıya düşürmüştü. Allah Teâlâ'ya karşı cahi
liye
zannı gibi hakka muhalif bir zanda bulunuyorlardı. Diyorlardı ki: «Bize bu emirden bir şey var mıdır?» De ki: «Şüphesiz emrin hepsi de Allah'ındır.» Onlar sana açıklamıyacakları şeyleri kendi nefislerinde gizleyiverirler. Derler ki: «Eğer bizim için bu emirden bir şey olsaydı burada katlolunmazdık. De ki:...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o üzüntünün ardından Allah size öyle bir güven, öyle bir uyku indirdi ki, içinizden bir kısmını bürüyordu. Bir kısmı da canlarının derdine düşmüştü. Allah'a karşı câhi
liye
t zannı gibi hak olmayan bir zanda bulunuyorlar ve: “Bu işten bize bir şey var mı?” diyorlardı. Resulüm! De ki: “Bütün emir Allah'ındır. ” Onlar kalplerinde gizlediklerini sana açıklamıyorlar. “Bu, bize âit bir şey olsaydı, hiçbirimiz burada öldürülmezdi. ” diyorlar. Resulüm! De ki: “Eğer sizler evlerinizde dahi kalmış ol...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra, o kederin ardından size öyle bir güven öyle bir uyku indirdik ki O, içinizden bir grubu kapladı. Bir grup da canlarının derdine düşüp, Allah hakkında, cahi
liye
(dönemi) zannı ile doğru olmayan bir zanda bulunuyorlardı: -Bu işten bize ne? (Biz mi gelmek istedik) diyorlardı. De ki: -İş tamamıyla Allah’ındır. İçlerinde, sana açıklamadıkları bir şey gizliyorlar. -Bizim görüşümüz alınsaydı, burada öldürülüp gitmezdik, diyorlar. De ki: -Evlerinizde bulunsaydınız bile, öldürülecekleri takdir olu...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin peşinden üzerinize bir güven duygusu indirdi. Sizden bir kısmını bürüyen tatlı bir uyku hali verdi. Bir kısmınız ise can derdine düşmüş, Allah hakkında Cahi
liye
devrindekine benzer, gerçek dışı şeyler düşünüyorlar: "Bu işin kararlaştırılmasında bizim yetkimiz mi var? Ne gezer!" diye söyleniyorlardı. De ki: "Bütün yetki ve karar Allah’ındır" Onlar aslında içlerinde, sana karşı açığa vuramadıkları birşeyler saklıyor ve kendi aralarında: "Bu emir ve komuta işinde bir payımız olsaydı...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahi
liye
zannıyla zanlara kapılarak: «Bu işten bize ne var ki?» diyorlardı. De ki: «Şüphesiz işin tümü Allah'ındır.» Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, «Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik» diyorlar. De ki: «Eğer evlerinizde de olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış ...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Bu gamdan sonra Allah size bir emniyet indirdi ve içinizden bir kısmını kaplayan bir uyku verdi. Kendi derdine düşen daha başkaları ise, Cahi
liye
t kafasıyla Allah hakkında gerçek dışı zanlara kapılmışlardı. Onlar 'Yönetimde bizim de bir payımız olacak mı?' diyorlar. Sen, 'Emir bütünüyle Allah'ındır' de. Gönüllerinde ise, sana açıklayamadıkları şeyi gizliyorlar. Diyorlar ki: 'Eğer yönetimde bizim de bir payımız olsaydı, burada böyle öldürülmezdik.' De ki: Siz evinizde bile olsanız, ölümleri takdi...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra bu kederin ardından üzerinize, içinizden bir grubu sarıp kuşatan, güven verici bir uyku indirdi. Bir grup da -gerçekten onlar kendi canlarının derdine düşmüştü- Allah hakkında gerçek dışı sanılara, cahi
liye
düşüncelerine kapılıyordu. "Şu işten bize bir şey var mı?" diyorlardı. De ki: "Emir/iş ve oluş tümüyle Allah'ındır." Öz benliklerinde, sana açıklamaz oldukları şeyler saklıyorlar. Diyorlar ki: "Bu işten bizim lehimize bir şey olsaydı, şuracıkta öldürülmezdik." Söyle onlara: "Evlerinizde...
Ali-İmran Suresi, 171. Ayet:
Onlar Allah'tan gelen bir nîmeti, fazl-u keremi ve Allah'ın mü'minlerin mükâfatını zay'etmiyeceğini de müjde
liye
rek ferahlık duyarlar....
Nisa Suresi, 16. Ayet:
Sizden zina edenlerin her ikisini de eziyetlendirin (döğün ve azarlayın). Eğer onlar tevbe edip islâh olursa, eziyet etmeyin. Allah tevbeleri ziyadesiyle kabul edicidir, çok esirgeyicidir. (Müfessirlere göre bu âyet-i kerimenin hükmü mensuhtur. (kaldırılmıştır). Bazılarına göre de, zina hakkında değil, livata yapanlar hakkında nâzil olmuştur. Bu itibarla zina iş
liye
nlere dair esas hüküm şudur: Eğer ikisi de bekârsalar cezaları yalnız yüz kırbaç dayaktır. Evli iseler taşlamak suretiyle ölüm cezas...
Nisa Suresi, 22. Ayet:
Kadınlardan babalarınızın nikahladıklarını nikahlamayın. Ancak (cahi
liye
de) geçen geçmiştir. Çünkü bu, 'çirkin bir hayasızlık' ve 'öfke duyulan bir iğrençliktir.' Ne kötü bir yoldu o!......
Nisa Suresi, 22. Ayet:
Cahi
liye
devrinde geçenler müstesna, babalarınızın nikahladığı kadınlarla evlenmeyiniz. Şüphe yok ki o, pek çirkindi, iğrenç idi, o ne fena bir âdetti....
Nisa Suresi, 22. Ayet:
Kadınlardan babalarınızın nikahladıklarını nikahlamayın. Ancak (cahi
liye
de) geçen geçmiştir. Çünkü bu, 'çirkin bir hayasızlık' ve 'öfke duyulan bir iğrençliktir'. Ne kötü bir yoldu o!...
Nisa Suresi, 22. Ayet:
Kadınlardan babalarınızın nikâhladıklarını nikâhlamayın. Ancak (cahi
liye
de) geçen geçmiştir. Çünkü bu, 'çirkin bir hayasızlık' ve 'öfke duyulan bir iğrençliktir'. Ne kötü bir yoldu o!......
Nisa Suresi, 23. Ayet:
Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz, size bir sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir araya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak (cahi
liye
...
Nisa Suresi, 23. Ayet:
Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz , (süt) kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz, size bir sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir araya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak (cahil...
Nisa Suresi, 23. Ayet:
Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren (süt) analarınız, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, gerdeğe girdiğiniz karılarınızdan olma himayenizdeki üvey kızlarınız sizlere haram kılındı. Eğer onlarla henüz gerdeğe girmemişseniz, kızlarını almanızda bir beis yoktur. Kendi sulbünüzden gelen oğullarınızın eşleri ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikahlamanız da keza haram edildi. Ancak cahi
liye
t devr...
Nisa Suresi, 23. Ayet:
Sizlere anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz, size bir sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir araya getirdiğiniz (evlilik) haram kılındı. Ancak (cahi
liye
...
Nisa Suresi, 27. Ayet:
Ve Allah Teâlâ sizin tevbe ederek aff-ı ilâhiye nâi
liye
tinizi diler. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir meyil ile sapmanızı isterler....
Nisa Suresi, 33. Ayet:
Ve li kullin cealnâ mevâ
liye
mimmâ terakel vâlidâni vel akrabûn(akrabûne). Vellezîne akadet eymânukum fe âtûhum nasîbehum. İnnallâhe kâne alâ kulli şey’in şehîdâ(şehîden)....
Nisa Suresi, 33. Ayet:
1.
ve li kullin
: ve hepsi için, hepsini, herkesi
2.
cealnâ
: kıldık, yaptık
3.
mevâ
liye
: yakınları, akrabadan olan mirasçılar
4.
Nisa Suresi, 55. Ayet:
Yahudilerden bir kısmı ona iman etti. Bir kısım da peygamberin faa
liye
tlerine engel tedbirler aldı. İman etmeyenlere körüklenen, alev püsküren, dehşet verici bir ateş olarak cehennem yeter....
Nisa Suresi, 56. Ayet:
Şüphesiz ki, âyetlerimizi in kâr eden kâfirleri ileride ateşe atıp yakacağız; derileri her yandığında —azabı iyice tadsınlar diye— onun yerine başka deri koyup yeni
liye
ceğiz. Doğrusu Allah çok güçlüdür, çok üstündür, yegâne hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 57. Ayet:
İman edip salih ameller iş
liye
nleri, ağaçları altından ırmaklar akar cennetlere koyacağız. Orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Kendilerine orada gayet temiz zevceler var. Hem de onları gölgelendirecek bir gölgeye koyacağız....
Nisa Suresi, 57. Ayet:
İman edip salih ameller iş
liye
nleri ise, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Orada ebedî olarak kalacaklar. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah size, emanetleri, kamu görevlerini, devlet işlerini, sorumluluk gerektiren meseleleri mutlaka ehline, kabi
liye
tli, liyâkatli, bilgili, dürüst ve güvenilir kimselere vermenizi, insanlar arasında hakem-hâkim, idareci olduğunuz zaman, adâletle icraat yapmanızı, hüküm vermenizi emrediyor. Allah size ne güzel öğütler veriyor, sorumluluklarınız konusunda sizi uyarıyor. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir, görür; doğru olanı duyurur, doğruları gösterir....
Nisa Suresi, 61. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine, Kur’ân’a ve ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur Allah’ın tek yetkili Rasûlüne, onun sünnetine gelin, onlara başvuralım' denildiği zaman müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münâfıkların, senin faa
liye
tlerine karşı daha ağır tedbirler aldıklarını görürsün....
Nisa Suresi, 61. Ayet:
Onlara: 'Allah’ın indirdiğine, Kur’ân’a ve ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur Allah’ın tek yetkili Rasûlüne, onun sünnetine gelin, onlara başvuralım' denildiği zaman müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münâfıkların, senin faa
liye
tlerine karşı daha ağır tedbirler aldıklarını görürsün....
Nisa Suresi, 63. Ayet:
Onlar, Allah’ın kalplerindeki, akıllarındaki asıl niyetlerini bildiği kimselerdir. Onların mazeretlerini kabul etme, onların faa
liye
tlerine karşı tedbir al. Onlara öğüt ver, sorumluluklarıyla ilgili uyarılarda bulun. Onlara, kendileriyle ilgili ruhlarına tesir edecek, etkili, açık sözler söyle....
Nisa Suresi, 81. Ayet:
Sana: 'Baş üstüne, emrin yerine getirilecek, devletine itaat edilecektir' derler. Senin yanından ayrılınca da, içlerinden bir kısmı geceleyin gizlice, gündüz senin söylediklerinin aksini tasarlarlar. Allah da onların gece gizlice tasarladıklarını yazar, kaydeder. Sen onların faa
liye
tlerine karşı tedbir al, sonuçlarını Allah’tan bekle, Allah’a güvenip dayan, işlerini Allah’a havale et. Hâmi ve güvence olarak Allah hepsine karşı sana yeter....
Nisa Suresi, 122. Ayet:
İman edip salih âmeller iş
liye
nlere gelince, biz onları (ağaçları) altlarından nehirler akan cennetlere koyacağız, ebediyyen de o cennetlerde kalacaklardır. Allah bunu gerçek olarak vaad etmiştir. Allah’dan daha doğru sözlü kim olabilir?...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey mü’minler! Hak üzere durup adâleti yerine getirmeğe çalışan hâkimler ve Allah için doğru söy
liye
n şahidler olun. Velev ki şahidliğiniz, nefsinizin yahut ana ve babanızla yakın akrabanızın aleyhinde olsun, ister üzerine şahidlik yapılan kimseler zengin veya fakir bulunsun... Çünkü Allah, ikisine de (zengin ile fakire) sizden daha yakındır. Onun için siz, hakdan yüz çevirip nefsin arzusuna uymayın. Eğer adâlet üzere hüküm vermekten, şahitliğinizde doğru söylemekten dilinizi bükerseniz veya (büs...
Nisa Suresi, 148. Ayet:
Allah fena sözün açıklanıp söylenmesini sevmez. Ancak zulme uğrayanlar müstesnadır (o, zâlime söy
liye
bilir). Allah her şeyi işitici, her şeyi bilicidir....
Nisa Suresi, 150. Ayet:
Allâh ve Rasûllerini inkâr edenler, Allâh ile Rasûllerinin arasını ayırmak isterler. "Bazısına iman edip bazısını inkâr ederiz" derler. Arada bir yol edinmek isterler. (Ayrıca şöyle de değerlendirilebilir: Allâh Esmâ'sının açığa çıkması anlamındaki 'İrsâ
liye
t' hakikat ve kavramından uzaklaşıp; gökteki tanrı ile yerden seçtiği peygamber anlayışını yaymak isterler. )...
Nisa Suresi, 160. Ayet:
Yahudiliğin takipçilerinden bazılarının zulmü, birçok kimseyi Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoymaları, Allah yolundaki faa
liye
tlere engel tedbirler almaları sebebiyle kendilerine, daha önce helâl kılınmış olan helâl ve temiz şeyleri haram kıldık....
Nisa Suresi, 168. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenleri, kâfirleri, baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri kısıtlayarak, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlimleri, haksızlık edenleri, şirke girenleri Allah asla koruma kalkanına almayacak, bağışlamayacak, doğru yola da iletmeyecek, başarıya ulaştırmayacaktır....
Nisa Suresi, 173. Ayet:
O zaman, iman edip sâlih âmeller iş
liye
nlere, Allah mükâfatlarını tamamıyla verecek, hem de fazlından onlara ziyâdesini ihsan edecektir. Fakat o kibirlenip de Allah’a ibadet etmekten çekinenleri, çok acıklı bir azaba uğratacak ve onlar, Allah’a karşı kendilerine ne bir dost, ne de bir yardımcı bulamıyacaklar....
Maidə Suresi, 8. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey!
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar, yaşarken Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler
3.
kûnû
: olun!
4.
ka...
Maidə Suresi, 28. Ayet:
'Sen, beni öldürmek için, bana elini uzatsan bile, andolsun ki, ben seni öldürmek için, sana el uzatacak değilim. Ben yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi Allah’tan korkarım' diye ilâve etti....
Maidə Suresi, 31. Ayet:
Derken Tanrı ona yeri eşe
liye
rek kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi. "Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o pişman olmuştu....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Yahudiliğin takipçilerinden hâkimler ve fakirler de hep yalana kulak verirler. Durmadan köklerini kurutan, insânî değer bırakmayan haramı, rüşveti yerler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onların faa
liye
tlerine karşı tedbir alarak ilgilenme. Eğer onların faa
liye
tlerine karşı tedbir alırsan hiçbir şekilde sana zarar veremezler. Eğer onlar senin idaren altında bulunur, aralarında hüküm verme, yargı ve icra yetkisi kullanma durumunda kalırsan, sosyal adâleti, sosyal güvenliğ...
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Sana da (Ey Muhammed !) önündeki kitabı (Tevrat, Zebur ve İncil'i) doğrulayan, onları gözetip denet
liye
rek tashîh eden HAK KİTAB'I indirdik. Artık onlar arasında Allah'ın indirdiğiyle hükmet; sana gelen haktan sonra onların heveslerine uyma. Her biriniz için bir şeriat ve açık bir yol meydana getirdik. Eğer Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı ; ama size verdiğiyle sizi denemek için (tek bir ümmet yapmadı). O halde hayırlara koşuşun ; hepinizin dönüşü ancak Allah'adır. Hakkında ayrılığ...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
1.
e
: mı?
2.
fe
: o halde, hâlâ
3.
hukme
: hüküm
4.
el câhiliyyeti
: cahi
liye
t devri
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hâlâ cahi
liye
devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah’ınkinden daha güzeldir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Hâlâ mı cahi
liye
t devrinin hükmünü aramadalar? Gerçeği, şüphesiz bir sûrette bilenler yanında hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir ki?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar (İslâm öncesi) cahi
liye
idaresini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah'tan daha güzel kim vardır?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
(Yoksa) Cahi
liye
hükmünü mü istiyorlar? Hakikata yakîni olan topluluk için, Allâh'tan daha güzel hüküm veren kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar, İslâm dışı cahiliyyet dönemindeki idareyi, mahkemeleri ve cahi
liye
t mevzuatını mı arıyorlar? İlme, delile ve gerekçeye itibar eden, menfaatlerini bilen, inanan bir milletin lehine, Allah’ın koyduğu yasalarla, mahkemelerle ve idareyle kurulan düzenden daha güzel düzeni kim kurabilir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar cahi
liye
dönemi hükmünü mü istiyorlar! İyi bilen bir topluluk için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir!...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hâlâ cahi
liye
hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Cahi
liye
devri hukmunu mu istiyorlar? Yakinen bilen bir millet icin Allah'tan daha iyi hukum veren kim vardir?*...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Cahi
liye
devri hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir millet için Allah'tan daha iyi hüküm veren kim vardır?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar (İslâm öncesi) cahi
liye
idaresini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah'tan daha güzel kim vardır?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Durmuşlar da onlar cahi
liye
devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kimmiş Allah'tan daha güzel hüküm verecek? Fakat bunu inancı kesin bir kavim anlar....
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa istedikleri cahi
liye
düzeni midir? Kesin inançlılara göre Allah'ın düzeninden, Allah'ın verdiği hükümden daha iyisi düşünülebilir mi hiç?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hala cahi
liye
hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için, hükmü Tanrı'dan daha güzel olan kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa câhi
liye
hükmünü mü istiyorlar? Artık kat'î olarak îmân edecek bir kavim için, Allah’dan daha güzel kim hüküm verebilir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Cahi
liye
t hükmünü mü istiyorlar? Ama yakın getiren bir kavim için Allah'tan daha iyi hüküm veren kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar cahi
liye
t devrindeki hükmü mü arıyorlar? Allah Teâlâ'dan daha güzel hükmeden kim vardır tam kanaat sahibi bir kavim indinde?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar câhi
liye
hükmünü mü istiyorlar? Yakîn bir bilgi ile inanan bir topluluk için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar, cahi
liye
dönemi hükmünü mü arıyorlar? İyice bilen bir toplum için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa Cahi
liye
devrinin hükmünü mü istiyorlar?Fakat kesin olarak iman eden insanlar için, Allah’tan daha güzel, daha doğru bir hâkim bulunabilir mi?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Onlar hâlâ cahi
liye
hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar cahi
liye
t devrinin hükmünü mü arıyorlar? Fakat kesin bir bilgi ve inançla iman edenler için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim var?...
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa cahi
liye
devrinin hükmünü mü arıyorlar? Gerçeği görebilen bir toplum için, Allah'tan daha güzel hüküm veren kim vardır?...
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin veliniz, dostunuz, koruyucunuz, emrinde olduğunuz otorite yalnız Allah’tır, Rasulüdür, iman edenlerdir. Onlar namazı âdâbına riâyet ederek, aksatmadan âşikâre kılanlar, cemaatle namaza muntazam bir şekilde devam ederek, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat edip, İslâmî faa
liye
tlere-kamu hizmetine katılarak, vicdanlarını, servetlerini, sosyal bünyelerini arındıran, berekete vesile olan zekâtı verenlerdir....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
'Allah, Meryem’in oğlu Mesih’tir' diyenler, andolsun ki, kâfir olmuşlardır. Halbuki Mesih: 'Ey İsrâiloğulları, Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’ı ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak Allah’a bağlanın, saygıyla Allah’a kulluk ve ibadet edin. Şu bir gerçektir ki, kim ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşarsa, gizli şirki yaşarsa, Allah cenneti ona haram kılar. Onun mekânı ateştir. Allah’tan başkasına kulluk ve ibadet ederek kendilerine zulmedenlere, müşriklere, All...
Maidə Suresi, 86. Ayet:
küfredib âyetlerimizi tekzib ey
liye
nler ise onlar hep eshabı cahımdirler...
Maidə Suresi, 103. Ayet:
ne bahıyre, ne sâibe, ne vasıyle, ne ham'dan hiç birini Allah meşru' kılmadı, lâkin küfretmekte olan kimseler, Allah namına yalan söy
liye
rek ona iftira ediyorlar, çoklarının da aklı irmez...
Maidə Suresi, 119. Ayet:
Allah şöyle buyurur: “-Bugün, doğru söy
liye
nlerin sadakatleri kendilerine fayda vereceği bir gündür. Onlara, ağaçları altından ırmakla akar cennetler vardır. Onlar orada devamlı olarak kalıcıdırlar. Allah kendilerinden razı olmuş, onlar da Allah’dan razı olmuşlardır. İşte bu, en büyük kurtuluş!......
Ənam Suresi, 33. Ayet:
Onların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Onlar aslında seni yalanlamıyorlar. Fakat, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlimler, bile bile Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ı inkâr ediyorlar....
Ənam Suresi, 45. Ayet:
Böylece baskıyı, zulmü, işkenceyi, isyanı, inkârı, haksızlığı, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engellemeyi alışkanlık haline getiren zâlim bir kavmin kökü kazındı, Yaratan, yaşama kabi
liye
ti gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi Allah’a hamdolsun....
Ənam Suresi, 58. Ayet:
'Sizin, küstahça acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızda yargı gerçekleştirilmiş, ilâhî plan icra edilmiş olurdu. Allah, inkâr ile isyan ile, baskı, zulüm ve işkence ile, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlimlerin davranışlarını iyi biliyor.' de....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
Ruhlarınızı alarak geceleyin sizi ölü gibi uyutan, gündüzkü faa
liye
tlerinizi ve kazançlarınızı bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye, ölüm ânı gelinceye kadar, gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O’dur. Sonra hesap vermek üzere O’nun huzuruna götürüleceksiniz. Daha sonra O bütün işlediğiniz amelleri birer birer ortaya koyarak sizi hesaba çekecektir....
Ənam Suresi, 63. Ayet:
'Karadaki ve denizdeki sıkıntılardan ve korkulardan sizi kim kurtaracak?' de. O zaman O’na, açıktan açığa, gizliden giz
liye
dua edersiniz: 'Allah bizi bundan kurtarırsa kesinlikle şükredenlerden olacağız' dersiniz....
Ənam Suresi, 63. Ayet:
De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden giz
liye
ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz."...
Ənam Suresi, 63. Ayet:
De ki kim kurtarır sizi o karanın, denizin zulmetlerinden, gizliden giz
liye
yalvara yalvara dualar ederek dediğiniz demler: Ahdimiz olsun eğer bizi bundan kurtarırsan şeksiz şüphesiz şakirînden oluruz...
Ənam Suresi, 63. Ayet:
De ki: «Karanın, denizin karanlıklarından, gizliden giz
liye
yalvara yalvara: «Ahdimiz olsun eğer bizi kurtarırsan, hiç şüphesiz şükredenlerden oluruz.» dediğinizde kim kurtarır sizi?...
Ənam Suresi, 63. Ayet:
De ki: Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden giz
liye
ona yalvararak dua etmektesiniz: Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz."...
Ənam Suresi, 63. Ayet:
De ki: «Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden giz
liye
ona yalvararak dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz.»...
Ənam Suresi, 68. Ayet:
Âyetlerimizle ilgili, bilgisizce, dalga geçerek, ileri geri konuşmaya dalanları gördüğün zaman, başka bir konuya geçtiklerini görünceye kadar onlardan uzak dur, onların faa
liye
tlerine engel tedbirler al. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra hemen kalk, inkâr ile, isyan ile, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlim kavimle birlikte oturma....
Ənam Suresi, 71. Ayet:
'Allah’ı bırakıp, kulları durumundakilerden bize fayda sağlamayacak ve zarar veremeyecek olan şeylere mi kulluk ve ibadet edelim, yalvaralım? Allah bizi doğru yola, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yola kavuşturduktan sonra, gerisin geri, İslâm dışı hayatımıza mı dönelim? O’nun arkadaşları, bize, doğru yola gel diye çağırdıkları halde, yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp, şeytanların, şeytan tıynetli ahlâksız azgınların, şeytanî güçlerin ayartarak uçuruma çektikleri ahmak gibi mi olalım?' d...
Ənam Suresi, 98. Ayet:
O sizi, başlangıçta bir tek nefisten, Âdem’den yaratandır. Bir devamlı yaşayacak yeriniz (atalarınızın sulbü ve öbür dünya) vardır. Bir de geçici olarak kalacağınız yer (ana rahmi ve bu dünya) vardır. Tahlil kabi
liye
ti olan yüksek anlayış sahibi toplumlar için Allah’ın varlığını, birliğini, ilmini ve kudretini gösteren âyetleri, delilleri ayrıntılı olarak açıkladık....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
(Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabi
liye
ti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim....
Ənam Suresi, 104. Ayet:
(Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabi
liye
ti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim....
Ənam Suresi, 106. Ayet:
Rabbinden sana vahyolunana, Kur’ân’a tâbi ol. Hak ilâh yalnızca O’dur. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan müşriklerle, putperestlerle münakaşadan vazgeç, onların faa
liye
tlerine karşı tedbir al....
Ənam Suresi, 129. Ayet:
İnsanların ve cinlerin ilâhî emirlere isyan edenlerini perişan ettiğimiz gibi, işlemekte oldukları ameller, yüklendikleri günahlar sebebiyle, inkâr ve isyanda devam eden, İslâmî hayatı yaşamayı, İslâmî faa
liye
tleri engelleyen, engelleme tedbirleri alan zâlimlerin bir kısmını, diğer bir kısmına idareci yapar, birbirlerini saptırmaları, azdırmaları ve azaba dûçar etmeleri için onları birbirlerine musallat ederiz....
Ənam Suresi, 131. Ayet:
Bu (peygamberlerin gönderilmesi) şundandır ki, Rabbin, ahâlisi (yaptıkları işin mes’û
liye
tinden) habersiz kimseler iken (bir peygamber göndermeden) şehirleri (halkın işledikleri) zulüm sebebiyle helâk edici değildir!...
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Yâhud demiyesiniz ki: Eğer bize kitâb indirilmiş olsa idi her halde onlardan daha ziyade muvaffak olurduk, işte size rabbınızdan beyyine geldi, hidayet de geldi, rahmet de geldi, artık Allahın âyetlerini inkâr eden ve onlardan men'a kıyam ey
liye
nden daha zâlim kim olur? Elbette biz o, âyetlerimizi men'a kıyam edenleri bu kabahatleri yüzünden azabın en müdhişiyle cezâlandıracağız...
Ənam Suresi, 161. Ayet:
De ki, «Şüphe yok ki Rabbim beni müstakim bir yola, dosdoğru bir dine, İbrahim'in Hanîf olan mil
liye
tine hidâyet buyurdu. Ve o, müşriklerden olmuş değildi.»...
Ənam Suresi, 162. Ayet:
'Benim namazım, kurbanım, ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden, âlemlerin, bütün varlıkların Rabbi Allah rızası içindir' de....
Ənam Suresi, 164. Ayet:
'Yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden O, herşeyin Rabbi olduğu halde ben Allah’tan başka helâller ve haramlar koyan, itaati zaruri bir otorite, bir Rab mi arayayım? Kesinlikle herkesin işlediği amellerin yüklendiği günahların sorumluluğu sadece kendisine aittir. Hiçbir suçlu, hiçbir günahkâr, başkasının suçunun, günahının cezasını çekmez. Sonunda hesap vermek üzere Rabbinizin huzuruna götürüleceksiniz. O da, ayrılığa düştüğünüz, ihtilâf çıkar...
Əraf Suresi, 20. Ayet:
Şeytan, Âdem ile eşini kıskanıp, onlara yasaklanan bitkinin mahsulünden yemeyi fısıldayarak câzip gösterdi. Karşılıklı olarak farkında olmadıkları, kendilerini ayıplatacak fiillerini akıllarına düşürmek ve edep yerlerini açtırmak istiyordu. Ve: 'Yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren koruyan kontrol eden Rabbiniz, size bu bitkiyi, bunu dillendirmeyi sırf gözde melekler olursunuz veya ebedî hayat ile yaşayanlar haline gelirsiniz, diye yasakladı' dedi....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları yanıltıcı düşüncelerle yönlendirdi. Bitkinin mahsulünü tattıklarında, kendilerini ayıplatacak fiilleri akıllarına geldi ve edep yerleri açıldı. Cennetten topladıkları yapraklarla üzerlerini kat kat örtmeye başladılar. Yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden Rableri onlara: 'Ben ikinize o bitkiyi, onu dillendirmeyi yasaklamadım mı? Şeytan ikinize de, apaçık bir düşmandır, demedim mi?' diye nida etti....
Əraf Suresi, 41. Ayet:
Onlara Cehennem ateşinden yataklar, üstlerinde de örtüler, sargılar vardır. Biz baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlimleri işte böyle cezalandırırız....
Əraf Suresi, 44. Ayet:
Cennet ehli cehennemliklere: 'Rabbimizin bize va’dettiği mükâfatların gerçekleştiğini gördük. Siz de Rabbinizin sizi tehdit ettiği cezaların gerçekleştiğini gördünüz mü?' diye seslenirler. Cehennemlikler: 'Evet' derler. Aralarında gür sesli biri: 'Allah’ın lâneti baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen güç ve iktidar sahibi zâlimlerin üzerine olsun' diye bağırarak lânet okur....
Əraf Suresi, 45. Ayet:
Zâlimler, insanları Allah’ın yolundan İslâm’dan vazgeçirenler, İslâmî hayatı yaşamaya, İslâmî faa
liye
tlere engel olanlar ve engelleme tedbirleri alanlar, Allah’ın yolunda, İslâm’da tezat, tenakuz, pürüz, yalan, sapma arayanlardır. Onlar özellikle âhireti, ebedî yurdu inkâr eden kâfirlerdir....
Əraf Suresi, 47. Ayet:
Gözleri cehennem ehli tarafına çevrildiği zaman da: 'Rabbimiz, bizi, inkâr ile, isyan ile, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen güç ve iktidar sahibi, zâlim bir toplulukla biraraya getirme' derler....
Əraf Suresi, 54. Ayet:
Rabbiniz Allah gökleri ve yeri altı günde altı devirde yaratandır. Sonra Arş üzerinde, sınırsız kudret ve iktidar makamında hükümranlığını kurandır. Güneş, ay ve bütün yıldızlar, O’nun kurduğu düzen içinde, kanunlarına boyun eğerken, geceyi, cezbederek, cezbedilerek süratle takip eden gündüze bürüyüp örtendir. Unutmayın, yaratmak da, plan da, düzen de, idare de O’na, sadece O’na aittir. Yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden âlemlerin, bütün va...
Əraf Suresi, 61. Ayet:
Nuh ise: 'Ey kavmim, bende bir yanılgı yok. Fakat yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden, âlemlerin, bütün varlıkların Rabbinden bir elçi, bir Rasulüm' dedi....
Əraf Suresi, 67. Ayet:
Hûd ise: 'Ey kavmim, bende aptallık, çılgınlık yok. Fakat ben yaratan, yaşama kabi
liye
ti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden âlemlerin, bütün varlıkların Rabbinden bir elçiyim, Rasulüm.' dedi....
Əraf Suresi, 71. Ayet:
Hûd, onlara şöyle dedi: “- Şüphesiz ki, Rabbinizden üzerinize bir azab ve bir gazap gerçekleşti. Sizin ve atalarınızın uydurduğu tanrılar hakkında, siz benimle mücadele mi ediyorsunuz? Allah, onlara hiç bir âyet ve delil indirmedi. Artık azabın gelişini bekleyin, ben de sizinle beraber (onu) bek
liye
nlerdenim.”...
Əraf Suresi, 86. Ayet:
'İman edenleri tehdit etmek, Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoymak, İslâm’ı yaşamaya ve İslâmî faa
liye
tlere engel tedbirler almak, Allah yolunda tezat, tenakuz, pürüz, yalan, sapma aramak için her yolun başında oturmayın. Düşünün ve hatırlamaya çalışın, hani bir vakitler çok azdınız. Allah sizi çoğalttı, sizi güçlü ve zengin hale getirdi. Müfsitlerin, bozguncuların sonunun nasıl olduğuna ibret nazarıyla bakın, inceleyin.'...
Əraf Suresi, 89. Ayet:
Doğrusu Allah bizi kurtarmış iken sizin milletinize dönecek olur isek bir yalan söy
liye
rek Allâha iftira etmiş imişiz demek olur, ona dönmemiz bizim için olacak şey değildir, meğer ki rabbımız Allah dilemiş olsun, rabbımız her şeyi ılmiyle kuşatmış, biz Allaha dayanmışız, ey bizim rabbımız kavmimizle bizim aramızı hakk ile fetih buyur, sen fatihlerin en hayırlısısın...
Əraf Suresi, 100. Ayet:
Önceki sahiplerinin helâkinden sonra yeryüzüne vâris olanlara, yaşadıkları ülkelerin ibretlerle dolu tarihleri, kâfi derecede aydınlatıcı bilgiler vermedi mi? Eğer bizimsünnetimiz, düzenimizin yasaları içinde, irademizin tecellisine uygun olursa, onları da günahlarından dolayı musibetlere, belâlara uğratırdık. Biz onların kafalarını, kalplerini anlayışsız hale getiririz de, onlar bu tür bilgiler için duyma kabi
liye
tlerini bile kullanamazlar....
Əraf Suresi, 148. Ayet:
Musânın arkasından ise kavmi tutmuşlar huliyyatlarından bir dana: böğüren bir heykel idinmişlerdi, görmemişler miydi ki o, onlara bir söz de söy
liye
mezdi, bir yol da gösteremezdi, fakat onu idindiler ve zalim idiler...
Əraf Suresi, 157. Ayet:
Onlar ki yanlarında Tevrat ve İncilde yazılı bulacakları o Resule o, ümmî Peygambere ittiba' ederler o onlara ma'ruf ile emreder ve onları münkerden nehyeyler, ve temiz hoş şeyleri kendileri için halâl, murdar şeyleri üzerlerine haram kılar, sırtlarından ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir atar, o vakıt ona iyman eden, ona kuvvetle ta'zım ey
liye
n, ona yardımcı olan ve onun nübüvvetiyle beraber indirilen nuru ta'kib ey
liye
n kimseler, işte o murada iren müflihîn onlar...
Əraf Suresi, 164. Ayet:
Hani onlardan bir ümmet şöyle dedi: "Allâh'ın kendilerini helâk edeceği yahut şiddetli bir azapla azaplandıracağı bir kavme niçin öğüt veriyorsunuz?". . . Dediler ki: "Rabbiniz indînde mesû
liye
timiz kalksın diye; ayrıca belki onlar da korunurlar (diye). "...
Əraf Suresi, 164. Ayet:
Ve içlerinden bir ümmed niçin Allahın helâk edeceği veya şiddetli bir azâb ile ta'zib ey
liye
ceği bir kavme va'z ediyorsunuz dediği vakit o va'ızlar dediler ki: rabbınıza i'tizar edebileceğimiz bir ma'ziret olmak için, bir de ne bilirsiniz belki Allahtan korkar sakınırlar...
Əraf Suresi, 184. Ayet:
Bunlar bir düşünmedilerde mi ki kendilerine söz söy
liye
n zatta, Cinnetten bir eser yoktur, o ancak ilerideki tehlükeyi açık bir surette haber veren bir nezîrdir...
Əraf Suresi, 198. Ayet:
Onları doğru, hak yola, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yola çağırırsanız duyma kabi
liye
tlerini hakkı duymak için kullanmazlar. Onların sana baktıklarını, senin peygamberliğini kavradıklarını düşünüyorsun. Basiretleri olmadığı için senin peygamberliğini, tebliğ ile görevli olduğun dini kavrayamıyorlar....
Əraf Suresi, 199. Ayet:
Sen benimsenmesi ve yapılması kolay olanı tercih et. Mallarından gönül rızalarıyla ihtiyaç fazlasını al. Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerini, meşru olanı, İslâmî kurallarla örtüşen örfü, ilmî verileri, mü’minlerin tasvip ettiği, icrasında hayır gördüğü planları, programları, adâleti uygulayarak kamu düzenini sağla, iyiliği emret. Bilgiden, muhakemeden uzak, tutarsız davranışlarda bulunan cahillerin faa
liye
tlerine karşı tedbir al....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
İnnemâl mu'minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tu
liye
t aleyhim âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne)....
Ənfal Suresi, 2. Ayet:
1.
innemâ
: amma, lâkin, gerçekten
2.
el mu'minûne ellezîne
: mü'minler onlardır ki
3.
izâ zukirallâhu (zukire allâhu)
: Allah zikredildiği zaman
4.
Ənfal Suresi, 17. Ayet:
Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yub
liye
l mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun)....
Ənfal Suresi, 17. Ayet:
1.
fe lem taktulû-hum
: oysa, halbuki onları siz öldürmediniz
2.
ve lâkinne allâhe
: ve lâkin, fakat, ama Allah
3.
katele-hum
: onları öldürdü
4.
...
Ənfal Suresi, 23. Ayet:
Allah onlardan hayır geleceğini bilseydi, tebliği onlara mutlaka işittirirdi. Onlara işittirmiş olsa bile, yine de tebliğ ile ilgilenmezler, faa
liye
tlerinize karşı tedbirler alırlar, arkalarını dönerler, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirirlerdi....
Ənfal Suresi, 29. Ayet:
Ey inananlar, Allah'tan çekinirseniz hayırla şerri ayırt etme kabi
liye
tini verir size ve suçlarınızı örter, yarlıgar sizi ve Allah, pek büyük bir lütuf ve ihsân sâhibidir....
Ənfal Suresi, 29. Ayet:
-Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız, O size iyiyi kötüden ayıracak bir kabi
liye
t verir. Ve sizin günahlarınızı örter. Sizi bağışlar. Allah son derece büyük lütuf sahibidir....
Ənfal Suresi, 47. Ayet:
Çalım atarak, halka gösteriş yaparak yurtlarından çıkanlar, insanları Allah yolundan İslâm’a girmekten alıkoyanlar, İslâmî hayatı yaşamayı, İslâmî faa
liye
ti engelleyenler gibi olmayın. Allah devamlı, bilinçli olarak işlediğiniz amelleri, ilmiyle kudretiyle çepeçevre kuşatmıştır....
Ənfal Suresi, 54. Ayet:
İnkârları, baskı ve zulümleri, Allah’ın kitabını ve rasullerini yalanlamaları sebebiyle, Allah’ın azâbına maruz kalan inanmayanların hali, Firavun hanedanının, devlet görevlilerinin, yandaşlarının ve onlardan öncekilerin haline benzer. Onlar Rablerinin âyetlerini, Rableri tarafından kendilerine verilen imkânları ve nimetleri yalanlamışlardı. Biz de onları günahlarından dolayı helâk etmiştik. Firavun’un kavmini, ordusunu denizde boğmuştuk. Bunların hepsi inkâr ile isyan ile baskı, zulüm ve işkenc...
Ənfal Suresi, 57. Ayet:
Savaşta üst gelirsen onları, izlerini iz
liye
nlere de tesir edecek ve onları da korkutacak bir tarzda cezâlandır da bunu ansınlar, ibret alsınlar bundan....
Ənfal Suresi, 60. Ayet:
Düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvetler, güçlü ordular ve atlı birlikler, hareket kabi
liye
ti yüksek birimler hazırlayın. Onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz Allah’ın bildiği düşmanları dehşete düşürür, korkutursunuz. Allah yolunda İslâm uğrunda karşılık beklemeden, gönüllü ve değerli ne harcarsanız size eksiksiz ödenir. Siz aslâ haksızlığa uğratılmayacaksınız....
Tövbə Suresi, 5. Ayet:
O haram olan aylar çıktımı artık o bir müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, habsedin ve bütün geçid başlarını tutun, eğer tevbe ederler ve namaz kılıb zekâtı verirlerse sebillerini tah
liye
edin, çünkü Allah gafur, rahîmdir...
Tövbə Suresi, 9. Ayet:
Onlar, Allah’ın âyetlerini, servet, makam, mevki gibi geçici dünya menfaatlerine birkaç pula değiştiler. İnsanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoydular. İslâmî hayatı yaşamalarına, İslâmî faa
liye
t göstermelerine engel oldular. İşlemeye devam ettikleri ameller ne kötüdür....
Tövbə Suresi, 17. Ayet:
Müşriklerin küfürlerine kendileri şahid olurlarken, Allah’ın mescidlerini imar etmeye onların eh
liye
ti yoktur. Onların, hayır diye, bütün yaptıkları boşa gitmiştir; ve onlar, ebedî olarak ateşte kalıcıdırlar....
Tövbə Suresi, 19. Ayet:
Siz, hacılara su dağıtma ve Mescid-i Haram’ı tamir etme işiyle, Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve âhiret gününe iman edip, Allah yolunda İslâm uğrunda hayatlarını ortaya koyarak, konuşarak, yazarak, hesapsız servet harcayarak cihâd edenlerin yaptığı işi bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah nazarında bir değildir. Allah inkâr ile isyan ile, baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlim bir kavmi, doğru yola sevketme l...
Tövbə Suresi, 42. Ayet:
O, bir yakın ganimet ve orta bir sefer olsa idi mutlaka arkana düşerlerdi, lâkin o meşakkatli mesafe kendilerine uzak geldi. Bununla beraber eğer istitaatimiz olsa idi elbette çıkarırdık diye yakında yemin edecekler, nefislerini helâke sürük
liye
cekler, Allah biliyor ki zira onlar kat'ıyyen yalancılardır...
Tövbə Suresi, 43. Ayet:
Allah senden afvetti ya, şu neden onlara izin verdin de beklemedin ki doğru söy
liye
nler sence tebeyyün ede ve yalancıları bilesin?...
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Eğer içinizde, sizinle birlikte savaşa çıksalardı, bozgunculuk etmekten, ortalık bulandırmaktan, zarar vermekten başka işe yaramayacaklardı. Aranıza fitne sokmak için uğraşacaklardı. İçinizde onların yalanlarına, propagandalarına kulak verecekler de vardı. Allah yolundaki faa
liye
tleri engellemek için menfi propaganda yapan zâlimlerin davranışlarını biliyor....
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Eğer içinde (Sizinle birlikte savaşa) çıkmış olsalardı, bozgunculuk etmekten başka bir faydaları olmayacak ve sizi fitneye uğratmak maksadıyla aralarınza saldıracaklardı. İçinizde de onları din
liye
cekler vardı. Allah, zalimleri çok iyi bilendir....
Tövbə Suresi, 47. Ayet:
Eğer içinizde çıkmış olsalardı bozgunluk etmekten başka bir faideleri olmıyacak ve sizi fitneye uğratmak maksadiyle aralarınıza saldıracaklardı, içinizde de onları din
liye
cekler vardı, Allah o zalimleri bilir...
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
Ve onların arasında (ey Peygamber,) Allah için sunulan şeylerin (dağıtımında) sana dil uzatanlar var: onlardan kendilerine bir şey verilirse memnunlukla karşılarlar; ama bir şey verilmediğini görseler, işte o zaman öfkeden neredeyse de
liye
dönerler....
Tövbə Suresi, 60. Ayet:
İmanda sadakatin ve kemalin ifadesi olan sadakalar, vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtlar, hazine gelirleri, ancak fakirler, çevresi, çaresi olmayan yoksullar, göçmenler, devlet memurları, müellefe-i kulûp, gönülleri, düşünceleri İslâm’a ısındırılacak olanlar, örtülü ödenekler, esir ve kölelerin esaret boyunduruklarından kurtarılarak hürriyetlerine kavuşma ödeneği, borçlular, Allah yolunda, İslâm uğrunda cihad edenler, faa
liye
t gösterenler, eğitim, t...
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
Yine münafıklardan öyleleri vardır ki, Peygamberi inicitiyorlar ve: “- O, her söyleneni din
liye
n bir kulaktır.” diyorlar. De ki: “- O, sizin için bir hayır kulağıdır; Allah’a da inanır, müminlere de... İman edenleriniz için bir rahmettir. Allah’ın Rasûlüne eziyet verenlere ise, acıklı bir azab vardır.”...
Tövbə Suresi, 87. Ayet:
Savaşa giden orduya katılmayan, dışlanmış aşağılık bozguncularla birlikte kalmaya râzı oldular. Kalpleri, kafaları anlayışsız hale getirildi. Onların anlayacak kabi
liye
tleri kalmadı, düşünemez oldular....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Bedevilerden özür ileri sürenler, Tebük savaşından geri kalmak için kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah’a ve Rasûlüne yalan söy
liye
nler de (Yerlerinden kıpırdamayıp) oturdular. Şüphe yok ki, bunlardan kâfir olanlara çok acıklı bir azab isabet edecek....
Tövbə Suresi, 95. Ayet:
Dönüp de yanlarına geldiğinizde, kendilerini hesaba çekmekten vazgeçesiniz diye Allah’a yeminler edecekler. Siz de onların faa
liye
tlerine karşı tedbir alın. Onlar gerçekten, lânetli, zararlı, hışma uğramış kimselerdir. Mekânları cehennemdir. Bu, işledikleri ameller, yüklendikleri günahlar sebebiyle onlara bir cezadır....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Bir de zararlı faa
liye
tlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar....
Tövbə Suresi, 112. Ayet:
Bu, cennetle müjdelenen samimi mü’minler, günah işlemekten vazgeçip, Allah’a itaate yönelenler, tevbe edenler, Allah’ı ilâh tanıyanlar, candan müslüman olarak Allah’a bağlananlar, saygıyla kulluk ve ibadette dâim olanlar, O’nun şeriatına bağlananlar, O’na boyun eğenler, her türlü hal içinde hamdedenler, oruç tutanlar, mescitlere devam edenler, cihad için tebliğ için yollara düşenler, cemaat halinde rükûa vararak namaz kılanlar, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat ederek, İslâmî faa
liye
tlere-kamu ...
Tövbə Suresi, 112. Ayet:
O tevbekârlar, o abidler, o hâmidler, o oruç tutanlar, o rükûa varanlar, o secdeye kapananlar, o ma'rufu emredib münkerden nehyeyleyenler ve Allâhın hududunu muhafaza ey
liye
nler, müjdele hem o bütün mü'minleri...
Yunus Suresi, 4. Ayet:
Hepinizin dönüp varışı ancak Allah’adır. Allah’ın vaadi gerçektir. Varlıkları önce O diriltir. Sonra iman edip sâlih ameller iş
liye
nleri, adaletle mükâfatlandırmak için, onları geri çevirir. Kâfirlere ise, küfrettiklerinden dolayı, kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azab vardır....
Yunus Suresi, 13. Ayet:
Andolsun ki, sizden önce, Rasulleri, kendilerine açık mûcizeler, delillerle geldiği halde, yalanlayıp âsi olduklarından, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engellediklerinden, haksızlık ettiklerinden dolayı nice nesilleri helâk ettik. Zaten onlar iman edecek değillerdi. İşte biz, İslâm’a planlı cephe alarak, müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştırma, yok etme suçu işleyen güç ve iktidar sahibi âsileri, suçlu kavimleri, milletleri ...
Yunus Suresi, 14. Ayet:
Sonra, onların arkasından, sizi arzda halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller iş
liye
ceksiniz?...
Yunus Suresi, 14. Ayet:
Sonra onların arkasından sizi Arzda halifeler yaptık ki bakalım, nasıl ameller iş
liye
ceksiniz?...
Yunus Suresi, 20. Ayet:
Bir de Müşrikler: “- Peygambere, Rabbi tarafından (Kur’an’dan) başka bir âyet (azab mûcizesi) indirilse ya!” diyorlar. Sen de ki: “-Gayb, ancak Allah’a mahsustur. O halde azabı bekleyin, ben de sizinle beraber bek
liye
nlerdenim....
Yunus Suresi, 20. Ayet:
Bir de derler ki: Ona Rabbinden bir âyet (açık bir mu'cize) indirilmeli değil miydi ? De ki: Gayb ancak Allah'a aittir. Bekleyin, ben de sizinle beraber bek
liye
nlerdenim....
Yunus Suresi, 39. Ayet:
Aslında onlar, mâhiyetini, içindeki bilgileri, getirdiği ilâhî düzeni kavrayamadıkları, bildirdiği hususlar da o an önlerinde gerçekleşmediği, sonuçlarını hemen görmedikleri için Kur’ân’ı yalanladılar. Onlardan öncekiler de kutsal kitapları, peygamberleri böyle yalanlamışlardı. Şimdi ibret nazarıyla bak, incele, inkâr ile isyan ile, baskı, zulüm, işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, aleyhte propaganda yapan zâlimlerin sonu nasıl oldu?...
Yunus Suresi, 50. Ayet:
De ki: “- Bana haber verin: Allah’ın azabı, geceleyin yatarken veya gündüzün meşgu
liye
tinde size gelip çatarsa (ne yaparsınız?) artık onu, günahkârların acele olarak istemelerine sebep nedir?...
Yunus Suresi, 54. Ayet:
Baskı zulüm işkence ile temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, İslâm dini aleyhinde propaganda yapan herkes yeryüzündeki bütün servet ve imkâna sahip olsa, cezadan kurtulmak için elbette onu feda eder. Azâbı gördükleri zaman, için için pişmanlık duyacaklar. İşte böyle bir zamanda bile mü’minlerle kâfirler arasında hakları, mükâfatları ve cezalarının tesbiti ile ilgili âdil bir muhakeme yapılarak kararlar icra edilir. Onlara haksızlık da yapılmaz....
Yunus Suresi, 67. Ayet:
O, odur ki içinde durub dinlenesiniz diye sizin için geceyi yaptı, gündüzü de göz açıcı, elbette bunda din
liye
cek bir kavm için bir çok âyetler var...
Yunus Suresi, 87. Ayet:
Mûsâ ve kardeşine: 'Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın. Evlerinizi karşılıklı yaparak mescitler, gizli İslâmî merkezler haline getirin, birliğinizi güçlendirin, İslâmî eğitimi, faa
liye
tlerinizi yoğunlaştırın. Namazları da âdâbına riayet ederek, aksatmadan kılın. Mü’minlere dünyada yardım, zafer ve devlet, âhirette Cennet müjdesini verin.' diye vahyettik....
Yunus Suresi, 102. Ayet:
Müşrikler, ancak kendilerinden önce gelip geçmiş olanların günleri gibi, (acıklı) bir gün bekliyorlar. De ki: “- Bekleyin, ben de sizinle beraber bek
liye
nlerdenim.”...
Yunus Suresi, 102. Ayet:
Onun için onlar sırf kendilerinden evvel geçenlerin günleri gibi bir gün gözlerler, de ki: gözleyin ben de sizinle beraber göz
liye
nlerdenim...
Hud Suresi, 5. Ayet:
Bakınız! Onlar peygambere kinlerini, kıskançlıklarını, düşmanlıklarını gizlemek için, gönüllerindekilerini nasıl da saklıyorlar. Gözünüzü açın! Onlar tebliği duymamak, Kur’ân’ı görmemek için örtülerine bürünürlerken, Allah’ın, onların gizlemeye çalıştıklarını, halkı yanıltan fısıltılar yayarak yaptıkları faa
liye
tleri de, açığa vurduklarını, alenen yaptıklarını da bildiğini unutuyorlar. O gönüllerdeki sırları bilir....
Hud Suresi, 8. Ayet:
Eğer ilerideki belirli bir müddete kadar kendilerinden azabı geciktirirsek, o vakit de muhakkak (alay tarzında) şöyle derler: “- Bu azabın inişini engel
liye
n nedir?” Bilsinler ki, azap onlara geleceği gün, kendilerinden çevrilecek değildir. O alay ettikleri azab da kendilerini sarmış bulunacaktır....
Hud Suresi, 11. Ayet:
Ancak her iki halde de sabredip sâlih amelleri iş
liye
nler müstesnadır. İşte, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir sevap vardır....
Hud Suresi, 11. Ayet:
Ancak her iki halde sabredib salih salih ameller iş
liye
nler başka, işte onlar için bir mağrifet ve büyük bir ecir var...
Hud Suresi, 18. Ayet:
Allah adına yalan uydurandan daha âsi, daha günahkâr daha zâlim kim olabilir? İşte onlar, Rablerinin huzuruna arz olunacaklar. Kur’ân’ı bilen ve tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler, doğruları konuşan şâhitler, peygamber, âlimler ve melekler: 'İşte bunlar, Rablerinin adına yalan uyduranlar' diyecekler. Unutmayın, Allah’ın lâneti, Allah yoluna, Allah yolundaki faa
liye
tlere engel olan zâlimleredir....
Hud Suresi, 18. Ayet:
Allah’a ortak veya çocuk isnad etmek suretiyle O’na iftira edenden daha zalim kimdir? Bu zalimler, Rablerine arz olunacaklar ve şahitler (melekler veya insanın kendi uzuvları) de şöyle diyecekler: “- Şunlar Rablerine karşı yalan söy
liye
nlerdir.” Haberiniz olsun, Allah’ın lâneti zalimlerin üzerinedir....
Hud Suresi, 18. Ayet:
Hem bir yalanı Allaha iftira edenden daha zalim kim olabilir? Bunlar rablarına arzolunacaklar, şâhidler de şöyle diyecekler: tâ şunlar rablarına karşı yalan söy
liye
nler, haberiniz olsun Allahın lâ'neti zalimler üstüne...
Hud Suresi, 19. Ayet:
Zâlimler, müslümanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoyanlar, İslâmî hayatı yaşamaya, İslâmî faa
liye
tlere engel tedbirler alanlardır, Allah yolunda tezat, tenakuz, pürüz, yalan, sapma arayanlardır. Onlar özellikle âhireti, ebedî yurdu inkâr edenlerdir....
Hud Suresi, 44. Ayet:
Nihayet: 'Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut.' denildi. Sular çekildi. Plan icra edildi. Gemiler Cûdî dağına oturdu. 'İnkâr ile, isyan ile, baskı, zulüm, işkence ile, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, suikastler tertip eden zâlim bir kavim rahmetten ve korumadan uzak olsun, canı Cehennem’e' denildi....
Hud Suresi, 82. Ayet:
Fe lemmâ câe emrunâ cealnâ â
liye
hâ sâfilehâ ve emtarnâ aleyhâ hicâreten min siccîlin mendûd(mendûdin). ...
Hud Suresi, 82. Ayet:
1.
fe lemmâ
: artık olduğu zaman
2.
câe
: geldi
3.
emru-nâ
: emrimiz
4.
cealnâ
: biz kıldık, yaptık
Hud Suresi, 102. Ayet:
Baskıyı, zulmü, işkenceyi, isyanı ve küfrü alışkanlık haline getiren, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen bir memleketi cezalandırırken, senin Rabbin işte böyle cezalandırır. Onun cezalandırması çok can yakıcı, çok inletici, çok müthiştir....
Hud Suresi, 106. Ayet:
Ama kutsuz olanlar, gerçekten de ateştedir, onların in
liye
rek nefes almaları da oradadır, biten bir inilti gibi nefes vermeleri de....
Yusif Suresi, 22. Ayet:
Ergenlik çağına girince ona hükmetme kabi
liye
ti ve bilgi verdik ve işte iyilik edenleri böyle mükâfatlandırırız....
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Kadın, onların gizliden giz
liye
dedikodu yaydıklarını duyunca, onları davet etmek için adamlar gönderdi. Onlara rahat koltuklar, meyva dolu siniler hazırlamıştı. Onların her birine birer bıçak verdi. Yûsuf’a da: 'Çık şunların karşılarına' dedi. Onu gördüklerinde, gözlerinde çok büyüttüler. Şaşkınlıktan ellerini kestiler. 'Hâşâ, Allah için, bu bir beşer değil, bu ancak, üstün vasıflı bir melek' dediler....
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Vaktâ ki bunların gizliden giz
liye
dedikodularını işitti, onlara da'vetçi gönderdi ve onlar için dayalı döşeli bir sofra hazırladı ve her birine bir bıçak verdi, beriden de çık karşılarına dedi, hepsi onu görür görmez çok büyüttüler, kendilerinin ellerini doğradılar ve hâşâ, dediler, Allah için bu bir beşer değil, mahzâ bir Meleki kerîm....
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Onların gizliden giz
liye
dedikodularını duyunca, onlara bir davetçi gönderdi, onlar için dayalı döşeli bir sofra hazırladı, her birine bir bıçak verdi ve: «Çık karşılarına!» dedi. Kadınlar onu görür görmez çok büyüttüler, kendi ellerini doğradılar ve: «Haşa, Allah için bu bir insan değil, ancak değerli bir melektir!» dediler....
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Azizin karısı, onların gizliden giz
liye
dedikodu yaydıklarını işitince, onlara davetçi gönderdi ve onlara mükellef bir sofra hazırladı. Her birine bir bıçak verdi, beri taraftan da Yusuf'a «çık karşılarına» dedi. Görür görmez hepsi onu gözlerinde çok büyüttüler ve (şaşkınlıkla) ellerini kestiler. Dediler ki: «Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, olsa olsa yüce bir melektir.»...
Yusif Suresi, 31. Ayet:
Vaktaki (kadın) onların gizliden giz
liye
yapdıkları dedi koduları işitdi, kendilerine (da'vetci) yolladı, onlar için (rahatça) yaslanacak bir yer (bir de sofra) hazırladı, onlardan her birine birer bıçak verdi. (Yuusufa): «Çık karşılarına» dedi; şimdi onlar bunu görünce kendisini büyük bir varlık olarak tanıdılar, (hayranlıklarından) ellerini kesdiler ve dediler ki: «Allâhı tenzîh ederiz. Bu, bir beşer değildir. Bu, çok şerefli bir melekden başkası değildir». ...
Yusif Suresi, 55. Ayet:
Dedi ki: 'Beni ülkenin ma
liye
işlerinin başına getir. Kuşkusuz ben iyi korur, iyi bilirim,' dedi...
Rəd Suresi, 6. Ayet:
Senden iyilik istemek yerine, alelacele, küstahca kötülüğü, cezayı istiyorlar. Halbuki onlardan önce, örnek gösterilecek, ibret alınacak nice azap-ceza kanunları uygulanmıştır. İnsanlar, Allah yoluna, Allah yolundaki faa
liye
tlere engeller koyarak zulmetmelerine rağmen, Rabbin onlara bağışlamasıyla muamele ediyor. Unutma ki Rabbin, emirlerinde temerrüde düşülmesi, kendisine isyan edilmesi suçuna denk, onları adâletle cezalandırma gücüne sahiptir....
Rəd Suresi, 29. Ayet:
İman edip de sâlih ameller iş
liye
nler (var ya), ne mutlu onlara! Ahirette güzel barınak da onların!...
Rəd Suresi, 31. Ayet:
Eğer okunan bir kitapla dağlar yürütülseydi veya onunla ovalar, pınarlar, nehirler oluşturmak için yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı, o kitap, yine bu Kur’ân olurdu, gene de iman etmeyeceklerdi. Fakat emir, plan, düzen, icraat bütünüyle Allah’ındır. İman edenler, Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olması halinde, bütün insanları hidayete erdireceğini hâlâ anlayamadılar mı? Allah’ın dinine, mü’minlere karşı düzenledikleri tertipler, i...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Böyle herkesin iyi veya kötü bütün yaptığına gözcü olan Allah’a küfredilir, ortak koşulur mu? Bir de tuttular Allah’a ortaklar tanıdılar. (Ey Rasûlüm), de ki: “- O ortakların isimlerini söyleyin bakayım; içlerinde Allah’a ortak olabilecek var mı? Yoksa yeryüzünde Allah’a bilmediği şeyi mi haber vereceksiniz? Yahud gerçeği olmıyan sırf görünüşte bir lâf mı söy
liye
ceksiniz? Doğrusu küfredenlere hile ve tuzakları allı-pullu gösterildi ve doğru yoldan saptırıldılar. Kimi de Allah saptırırsa, artık o...
İbrahim Suresi, 3. Ayet:
Kâfirler, dünya hayatını âhirete, ebedî yurda tercih edenler, insanları Allah yolundan, İslâm’a girmekten alıkoyanlar, İslâmî hayatı yaşamaya, İslâmî faa
liye
tlere engel tedbirler alanlar, Allah yolunda tezat, tenakuz, pürüz, yalan, sapma arayanlardır. İşte onlar tamamen başlarına buyruk bir hayat, koyu bir cehalet, dalâlet ve bozuk düzen içindedirler....
İbrahim Suresi, 13. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler, Rasullerine: 'Elbette sizi, ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da, mutlaka dinimize döneceksiniz, bizim hayat tarzımızı benimseyeceksin' dediler. Rableri de onlara: 'Baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlimleri mutlaka helâk edeceğiz' diye vahyetti....
İbrahim Suresi, 14. Ayet:
Ve arkalarından sizi o Arza iskân ey
liye
ceğiz, bu işte makamımdan korkana, vaıydimden korkana va'dim...
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
Ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe veadekum va’del hakkı ve veadtukum fe ahleftukum, ve mâ kâne
liye
aleykum min sultânin illâ en deavtukum festecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ entum bi musrıhıyy(musrıhıyye), innî kefertu bi mâ eşrektumûni min kabl(kablu), innaz zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun). ...
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
1.
ve kâle eş şeytânu
: ve şeytan dedi
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
kudıye el emru
: emir yerine getirildi, tamamlandı
4.
innallâ...
İbrahim Suresi, 23. Ayet:
İman edip de sâlih ameller iş
liye
nler, Rablerinin izniyle (ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere konulacaklar, orada ebedî olarak kalacaklardır; onların birbirlerine sağlık temennileri, orada Selâm’dır....
İbrahim Suresi, 23. Ayet:
İyman edip salih salih ameller iş
liye
nler ise altından ırmaklar akar Cennetlere konulmuşlardır, rablarının izniyle orada muhalled olarak kalacaklardır, tehıyyeleri orada selâmdır...
İbrahim Suresi, 27. Ayet:
Allah, gönüllere yerleşen Kelime-i Şehâdet’le, benliklerini oluşturan sağlam temelleri olan Kur’ân ile iman edenleri, dünya hayatında, cesur, güçlü, itibarlı ve devletli hale getirerek ayaklarını yere sağlam bastırır. Kabirdeki sorgu sırasında, mahşerde, âhiret hayatında ise korkudan emin olmalarını sağlar, itibarlarını yüceltir, makamlarını, mevkilerini ebedîleştirir. Allah inkârda, isyanda ısrar eden, baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tle...
İbrahim Suresi, 42. Ayet:
Sakın Allah’ı, senin davetini engel
liye
n, sana ve mü’minlere baskı ve işkence yapan, Allah’ın dinine mânî olan zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Allah onların cezalarını, korkudan gözlerin belereceği bir güne erteliyor....
İbrahim Suresi, 44. Ayet:
İnsanları, azâbın geleceği gün konusunda uyar. O gün baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyenler, haksızlık edenler: 'Rabbimiz, kısa bir müddet bizim cezamızı ertele. Senin davetine icabet edelim. Rasullere tâbi olalım.' diyecekler. Onlara: 'Daha önce, sizin için bir zeval olmadığına, hesaba çekilmiyeceğinize dair yeminler etmemiş miydiniz?' denilir....
Hicr Suresi, 3. Ayet:
Bırak onları yesinler içsinler, zevketsinler, emel, kendilerini eğ
liye
dursun, sonra bilecekler...
Hicr Suresi, 67. Ayet:
(67-69) Ve şehir ahalisi birbirini müjde
liye
rek geldiler. (Hazret-i Lût) Dedi ki: «Şüphe yok, onlar benim misafirlerimdir. Artık beni rüsvay etmeyin. Ve Allah'tan korkun ve beni utandırmayın.»...
Hicr Suresi, 68. Ayet:
(67-69) Ve şehir ahalisi birbirini müjde
liye
rek geldiler. (Hazret-i Lût) Dedi ki: «Şüphe yok, onlar benim misafirlerimdir. Artık beni rüsvay etmeyin. Ve Allah'tan korkun ve beni utandırmayın.»...
Hicr Suresi, 69. Ayet:
(67-69) Ve şehir ahalisi birbirini müjde
liye
rek geldiler. (Hazret-i Lût) Dedi ki: «Şüphe yok, onlar benim misafirlerimdir. Artık beni rüsvay etmeyin. Ve Allah'tan korkun ve beni utandırmayın.»...
Hicr Suresi, 74. Ayet:
Fe cealnâ â
liye
hâ sâfilehâ ve emternâ aleyhim hıcâreten min siccîl(siccîlin)....
Hicr Suresi, 74. Ayet:
1.
fe cealnâ
: böylece kıldık, yaptık
2.
â
liye
-hâ
: onu, en yüksek (yaptık)
3.
sâfile-hâ
: onu en alçak (yaptı)
4.
â
liye
-hâ sâf...
Hicr Suresi, 94. Ayet:
Şimdi sen tebliğ ile emrolunduğun şeyleri, Kur’ân’ı açıkça ilan edip anlatarak inanmayanların cemaatlerini böl, fikirlerini parçala. Grup grup imana kavuşturarak, İslâm toplumuna kat. İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşmakta ısrar eden müşriklerin faa
liye
tlerine karşı tedbir al....
Nəhl Suresi, 23. Ayet:
Hiç şüphesiz, Allah onların gizledikleri sırlarını ve niyetlerini, halkı yanıltan fısıltılar yayarak yaptıkları faa
liye
tleri de, açığa vurdukları sözlerini ve fiillerini, alenen yaptıklarını da bilir. Allah büyüklük taslayarak serkeşlik ve zorbalık edenleri sevmez....
Nəhl Suresi, 65. Ayet:
Evet Allah Semâdan bir su indirdi de onunla Arza ölümünden sonra hayat verdi, her halde bunda din
liye
cek bir kavm için bir âyet vardır...
Nəhl Suresi, 85. Ayet:
Baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlimler, haksızlık edenler, azâbı gördüklerinde, artık özür dilemeleri sebebiyle onların cezaları hafifletilmez, onlara merhamet nazarıyla bakılmaz, göz açtırılmaz....
Nəhl Suresi, 88. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere, küfre saplananlara, insanları Allah yolundan, İslâmî hayatı yaşamaktan, Allah yolundaki faa
liye
tlerden alıkoyanlara, yapmaya devam ettikleri fesatları, bozgunculukları sebebiyle azap üstüne azapları artıracağız....
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
Yeminlerinizi, taahhütlerinizi, sözleşmelerinizi, aranızda hileye, aldatmaya ve fesada alet etmeyin. Aksi halde İslâm’da karar kılarak, hak bir dine, sağlam bir hukuk, kâmil bir ahlâk düzenine güvenen insanların, birbirlerine ve dinlerine karşı itimatları sarsılır, itibarınız gider, kurduğunuz devlet yıkılır. İnsanları ahde vefadan, müslümanları örnek almaktan, Allah yolundan, İslâmî hayatı yaşamaktan, Allah yolundaki faa
liye
tlerden alıkoymanız sebebiyle de dünyada cezayı, çalkantılı anarşik bir...
Nəhl Suresi, 94. Ayet:
(Bunun içindir ki,) yeminlerinizi aranızda bir aldatma aracı olarak kullanmayın; yoksa ayağ(ınız), sağlamca basmış olduğunuz halde, kayar ve böylece Allah yolundan dönüp uzaklaşmanızın kötü (sonuçlarını) tatmak zorunda kalırsınız; ayrıca bu takdirde sizi (öte dünyada da) çok büyük bir azap bek
liye
cektir....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi iman ile kararlaşmış olduğu halde, (küfür kelimesini söylemeye) cebredilenler (ve böylece yalnız dilleriyle söy
liye
nler) müstesna, kim Allah’a küfrederse, onlara şiddetli bir azab var; lâkin küfre bağrını açanlar üzerine Allah’dan bir gazab ve kendilerine çok büyük bir azab vardır....
Nəhl Suresi, 113. Ayet:
Andolsun ki, onlara kendilerinden bir Rasul geldi. Onu yalanladılar. Onlar baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engellerlerken, ceza ve felâket başlarına indi....
İsra Suresi, 34. Ayet:
Kendisi reşid oluncaya-onsekiz yaşını dolduruncaya kadar, iyi niyetle değerlendirmelerin dışında yetimin malına yaklaşmayın. Sözlerinizi taahhütlerinizi eksiksiz-kusursuz yerine getirin. Sözler ve taahhütler mesu
liye
ti gerektirir....
İsra Suresi, 34. Ayet:
Ve rüşdüne erinceye kadar yetîmin malına, en güzel bir şekilde (onu muhâfaza maksadıyla) olması müstesnâ, yaklaşmayın! Verilen sözü de yerine getirin! Çünki verilen sözde bir mes’û
liye
t vardır....
İsra Suresi, 34. Ayet:
Erginlik çağına ulaşıncaya kadar, en güzel şeklin dışında yetimin malına yaklaşmayın. Ahdi yerine getirin. Muhakkak ki ahid, mes'u
liye
ttir....
İsra Suresi, 34. Ayet:
Ve yetimin malına sinn-i rüşte yetişinceye kadar yaklaşmayınız, meğer ki güzel bir veçhile olsun. Ve ahde vefa ediniz, şüphe yok ki ahdden dolayı mes'u
liye
t vardır....
İsra Suresi, 47. Ayet:
Biz, seni dinleyecekleri zaman asıl neyi din
liye
ceklerini ve birbirleriyle gizlice konuşurlarken o zâlimlerin, siz ancak büyülenmiş bir adama uymuşsunuz diyeceklerini pek iyi biliriz....
İsra Suresi, 47. Ayet:
Biz, onların, seni dinlerken ne maksatla dinlediklerini, ortalık bulandırmak için Kur’ân’ı yalanlayan ve alaya alan fısıltılar yaydıklarını; isyan ile, inkâr ile baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlimlerin: 'Siz, büyülenerek aklı etki altına alınmış bir adama tâbi oluyorsunuz' dediklerini çok iyi biliyoruz....
İsra Suresi, 54. Ayet:
(Onlara söy
liye
ceğiniz en güzel kelime şudur):”- Rabbiniz, sizi, çok daha iyi bilir. Dilerse tevbeniz sebebiyle size merhamet eder, yahut dilerse (küfür üzere ölmekle) size azab eder”. Seni de (ey Rasûlüm kendilerini imana zorlamak için) üzerlerine bir vekil göndermedik. (Bu âyetin hükmü kıtal âyeti ile nesh edilmiştir.)...
İsra Suresi, 58. Ayet:
Hiç bir memleket de yoktur ki biz onu Kıyamet gününden evvel helâk edecek veya şiddetli bir azâb ile ta'zib ey
liye
cek olmıyalım, kitabda bu mestur bulunuyor...
İsra Suresi, 74. Ayet:
Sana sebât etme kabi
liye
ti vermeseydik andolsun ki birazcık meyledecektin onlara....
İsra Suresi, 82. Ayet:
Biz, mü’minlere şifa ve rahmet olan Kur’ân âyetlerini bölüm bölüm indiriyoruz. Bu âyetler, inkâr ile isyan ile baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, İslâm aleyhinde propaganda yapan zâlimlerin yalnızca hüsranını artırıyor....
İsra Suresi, 84. Ayet:
De ki: «Herkes kendi kabi
liye
tine göre amelde bulunur. Rabbin ise doğru yolu takib edenleri daha ziyâde bilendir.»...
İsra Suresi, 111. Ayet:
"Hamd, çocuk edinmemiş, mülkte ortağı olmayan ve yetersizlik dolayısıyla velîye de muhtaçlığı söz konusu olmayan Allâh'a aittir" de; O'nu (muhteşem azametini) tekbir et (hisset) (Allahu Ekber)!...
Kəhf Suresi, 2. Ayet:
Dosdoğru olarak kendi katından imansızlıkları şiddetli bir azap ile korkutmak ve sâlih ameller iş
liye
n müminlere güzel bir ecir (cennet) olduğunu müjdelemek için yaptı....
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
Yine böyle onları ba's de ettik ki aralarında soruşsunlar diye: içlerinden bir söy
liye
n «ne kadar durdunuz?» dedi, bir gün yâhud bir günün birazı dediler, ne kadar durduğunuza dediler: rabbınız a'lemdir, şimdi siz birinizi şu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın hangisi yiyecekçe daha temiz ondan size bir rızık getirsin, hem çok kurnaz davransın ve zinhar sizi birine sezdirmesin...
Kəhf Suresi, 30. Ayet:
Amma iyman edip salih salih ameller iş
liye
nler, şüphe yok ki biz öyle güzel amel iş
liye
nin ecrini zayi' etmeyiz...
Kəhf Suresi, 46. Ayet:
Servet ve oğullar dünya hayatının cezbedici güzellikleri ve ihtişamıdır. Hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni temelli hayata geçirmenin, köklü müesseseler ve vakıflar kurmanın, hürriyeti ve devletin bekasını teminat altına almanın, Rabbinin katında sevabı daha çoktur. Bunlar, emelleriniz, gerçekleştirmek istediğiniz planlı hedefler için en hayırlı araçlar ve faa
liye
t alanlarıdır....
Kəhf Suresi, 59. Ayet:
İşte, günah isyan ve inkâr bataklığında baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelledikleri zaman helâk ettiğimiz memleketler! Onları helâk etmek için de, belli bir zaman tayin etmiştik....
Kəhf Suresi, 88. Ayet:
Amma her kim de iman edip iyi bir iş yaparsa, bunu da mükafat olarak en güzel akıbet (cennet) vardır; ve ona emirlerimizden kolayını söy
liye
ceğiz (zorluk göstermiyeceğiz).”...
Kəhf Suresi, 107. Ayet:
İyman edip salih salih ameller iş
liye
n kimselere gelince: onlar için Firdevs Cennetleri bir konukluk olmuştur...
Məryəm Suresi, 5. Ayet:
Ve innî hıftul mevâ
liye
min verâî ve kânetimreetî âkıran feheb lî min ledunke veliyyâ(veliyyen)....
Məryəm Suresi, 5. Ayet:
1.
ve in-nî
: ve muhakkak ki ben
2.
hıftu
: korktum
3.
el mevâ
liye
: yakınlar (velâyet sahibi olanlar, benim soyumdan gelenler)
4.
Məryəm Suresi, 12. Ayet:
'Ey Yahyâ, kitaba sıkı sıkı sarıl, sorumluluğuna pürdikkat sahip çık.' dedik. Ve daha çocukken ona ilim, hikmet ve muhakeme kabi
liye
ti yargı ve icra yetkisi verdik....
Məryəm Suresi, 12. Ayet:
'Ey Yahyâ! Kitâb’ı (Tevrât’ı) kuvvetle (sabırla) tut!' (buyurduk). Ve daha çocuk iken ona hikmet (peygamberlik ve Tevrât’ı anlama kabi
liye
ti) verdik....
Məryəm Suresi, 60. Ayet:
Ancak tevbe edip iymana gelen ve salih amel iş
liye
nler müstesna, çünkü bunlar zerre kadar hakları yenmiyerek Cennete gireceklerdir...
Məryəm Suresi, 68. Ayet:
Evet rabbına kasem ederim ki biz onları ve o Şeytanları muhakkak ve muhakkak mahşere toplıyacağız, sonra onları muhakkak ve muhakkak dizleri üstü Cehennemin etrafına ihzar ey
liye
ceğiz...
Məryəm Suresi, 72. Ayet:
Bir kez daha hatırlatalım: Allah’a sığınıp, emirlerine yapışarak günahlardan arınıp, azaptan korunanları, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minleri kurtarırız. İnkâr ile isyan ile baskı, zulüm, işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, Kur’ân aleyhindeki propagandaya devam eden güç ve iktidar sahibi zâlimleri, müşrikleri de dizüstü çökmüş ...
Məryəm Suresi, 76. Ayet:
Allah, doğru, hak yolu, hayrı tercihe istekli olanların, tercih edenlerin, hak yolda, hayırlı yolda sebat edenlerin, hakkı, hayrı aydınlatıcı bilgilerini imandaki, hayırlı işlerdeki şevklerini artırır. Hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni temelli hayata geçirmenin, köklü müesseseler ve vakıflar kurmanın, hürriyetleri ve devletin bekasını teminat altına almanın Rabbin katında sevabı daha fazladır, elde etmek istediğiniz sonuçlar, varmak istediğiniz hedefler için bunlar, en ha...
Məryəm Suresi, 97. Ayet:
İşte biz, Kur’an’ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah’dan korkup sakınanları müjde
liye
sin, inad edenleri de onunla korkutasın....
Məryəm Suresi, 97. Ayet:
Sırf o Kur'anı senin lisanınla şunun için müyesser kıldık ki onunla müttekîleri müjde
liye
sin ınad edenleri de inzar edesin...
Taha Suresi, 18. Ayet:
Kâle hiye asây(asâye), etevekkeu aleyhâ ve ehuşşu bihâ alâ ganemî ve
liye
fîhâ meâribu uhrâ....
Taha Suresi, 18. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
hiye
: o
3.
asâye
: benim asamdır
4.
etevekkeu
: ben dayanırım, yaslanırım
Taha Suresi, 92. Ayet:
(92-93) Mûsa dönüşünde kardeşine) dedi ki: “- Harûn! Seni engel
liye
n ne oldu ki, bunların sapıklığa düştüğünü gördüğün vakit benim ardımca yürümedin (tavsiyemi tutub onlarla mücadele etmedin), emrime isyan mı ettin?”...
Taha Suresi, 93. Ayet:
(92-93) Mûsa dönüşünde kardeşine) dedi ki: “- Harûn! Seni engel
liye
n ne oldu ki, bunların sapıklığa düştüğünü gördüğün vakit benim ardımca yürümedin (tavsiyemi tutub onlarla mücadele etmedin), emrime isyan mı ettin?”...
Taha Suresi, 108. Ayet:
O kıyâmet gününde, Sûra üf
liye
n İsrafil’in çağrısına, sağa sola sapmadan, uyub koşacaklar, Öyle ki, RAHMAN’ın azametinden sesler kısılmıştır. Artık bir hışıltıdan başka hiç bir şey işitemezsin.”...
Taha Suresi, 111. Ayet:
Bütün başlar, bütün insanlar ve cinler ebedî hayat ile diri, ölümlü olmaktan uzak, varlık âlemini ayakta tutan ve düzenini elinde bulunduran Allah’ın huzurunda eğilmiştir. Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engellemekten, bir zulüm-haksızlık ve şirkten sorumlu olan gerçekten hüsrana uğramıştır, perişan olmuştur....
Ənbiya Suresi, 3. Ayet:
Akılları, gönülleri, Kur’ân üzerinde düşünmekten, anlamaktan uzak, eğlencede. Baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki fa
liye
tleri engelleyenler, İslâm aleyhinde propagandaya devam eden zâlimler, haksız tepki duyanlar, hakkı tanımayanlar gerçek düşüncelerini saklayarak kulaktan kulağa fısıltı yayıyorlar: ' Bu Muhammed, sizin gibi bir insan olmaktan öte biri midir? Göz göre göre aklınızı etki altına alan büyüleyici bir söze mi kapılıyorsunuz?'...
Ənbiya Suresi, 11. Ayet:
Biz, halkı zâlim, âsi, kâfir, duyarsız, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen nice memleketleri kırıp geçirdik. Onlardan sonra başka milletler var ettik....
Ənbiya Suresi, 14. Ayet:
'Vay başımıza gelenlere! Gerçekten biz inkâr ile isyan ile baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, hakka riayet etmeyen zâlim kimselermişiz.' dediler....
Ənbiya Suresi, 51. Ayet:
Biz, peygamber olarak görevlendirilmeden önce İbrâhim’e, doğruluk olgunluk, akıl yürütme, tahlil kabi
liye
ti ve ufuk aydınlığı nasip etmiştik. Biz onun olgunluğu ve üstün hasletlere sahip olmayı hak ettiğini biliyorduk....
Ənbiya Suresi, 51. Ayet:
Andolsun biz daha önce İbrahim'e doğru yolu bulma kabi
liye
ti vermiştik ve biz onu biliyorduk....
Ənbiya Suresi, 51. Ayet:
Ve and olsun ki, daha önce İbrâhîm’e de rüşdünü (doğruyu bulma kabi
liye
tini)vermiştik ve onu(n buna ehil olduğunu) bilenler idik....
Ənbiya Suresi, 51. Ayet:
Andolsun ki biz daha önce İbrahim'e de rüşd (doğru yolu bulma kabi
liye
ti) vermiştik. Zaten biz onu biliyorduk....
Ənbiya Suresi, 63. Ayet:
O, belki de şu put yapmıştır bu işi dedi, büyükleri bu, söy
liye
bilirse sorun ona....
Ənbiya Suresi, 74. Ayet:
Lût, ona da huküm, bir ılim verdik ve onu habasetler iş
liye
n o karyeden kurtardık, hakıkat onlar kötü, fasık bir kavm idiler...
Ənbiya Suresi, 90. Ayet:
Derken duâsını kabûl etmiştik onun ve ona Yahya'yı vermiştik ve karısının kısırlığını gidermiştik, doğurmaya kabi
liye
t vermiştik. Onlar, hayırlı işlerde koşuşurlar, yarışırlar ve umarak, korkarak bize duâ ederlerdi ve onlar, bize karşı gönül alçaklığı gösterirlerdi....
Həcc Suresi, 5. Ayet:
Ey insanlar eğer öldükten sonra dirilmekten kuşkuda iseniz (bilin ki) biz sizi (önce) topraktan, sonra nutfe(sperm)den, sonra alaka(embriyo)dan, sonra biçimlenen ve biçimlenmeyen bir çiğnem et parçasından yarattık ki, size (kudretimizi) açıkça gösterelim. Dilediğimizi belirtilmiş bir süreye kadar rahimlerde tutarız, sonra sizi bir bebek olarak çıkarırız. Sonra güç(ve kabi
liye
tler)inize ermeniz için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi (henüz çocukken) öldürülür, kimi de ömrün en kötü çağına(ihtiyarl...
Həcc Suresi, 14. Ayet:
Şüphe yok ki Allah, iman edip salih amel iş
liye
nleri, (ağaç ve evleri) altından ırmaklar akan cennetlere koyacak. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar....
Həcc Suresi, 14. Ayet:
Şübhe yok ki Allah, iyman edib salih ameller iş
liye
nleri altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, şübhe yok ki Allah ne isterse yapar...
Həcc Suresi, 23. Ayet:
Şübhesiz Allah o iyman edip salih salih ameller iş
liye
nleri altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, orada altın bileziklerden ve inci süslenecekler elbiseleri de orada ipek...
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Hani İbrâhim’e, Beytullah’ın yerini hazırlamış ve ona: 'İlâhlığımda, otoritemde, mülkümde, tasarruflarımda bana hiçbir şeyi ortak koşma, gizli şirke düşme, başka otoriteler de kabul etme. Evimi, tavaf edenler, orada cemaat halinde ibadet ve dua edenler, kıyamda durarak, rükûlara vararak namaz kılanlar, İslâmî faa
liye
tlere katılanlar, secdelere kapananlar için temiz tut.' demiştik....
Həcc Suresi, 36. Ayet:
Hem o bedeneler, o güvdeli hayvanlar var â biz onları Allah şeâirinden kıldık, sizin için onlarda hayır vardır, binaenaleyh ön ayaklarının biri bağlı olarak bir düzüye üzerlerine Allahın ismini anın, yanları yere yaslandığı vakıt da onlardan yiyin, kanaat
liye
ve istiyene ıt'am da edin, o böyle onları size müsahhar kıldı ki şükr edesiniz...
Həcc Suresi, 45. Ayet:
Nice memleketleri, baskı zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engellerken yok ettik. Geride, damları çökmüş, duvarları yıkılmış harabeler, terkedilmiş susuz kuyular, ıssız kalmış ulu saraylar bıraktılar....
Həcc Suresi, 48. Ayet:
Baskı zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engellerlerken, kendilerine mühlet verdiğim nice memleketi, sonunda cezalandırdım. Sonuçta hepiniz benim huzuruma gelip bir daha hesap vereceksiniz....
Həcc Suresi, 67. Ayet:
Biz, her millete kulluklarını ifa edecek ibadet tarzları belirlemiştik. Geçmişten kalan kırık dökük bilgilere sahip insanların, tebliğ ettiğin din, uyguladığın plan ve yönetim konusunda, seni faydasız münakaşalar içine çekip meşgul etmelerine izin verme. Sen bütün insanları Rabbine kulluğa ve ibadete, Rabbinin yoluna davete devam et. Sen doğru bilgilere sahipsin, doğru, muhkem, güvenli, hak yolda faa
liye
t göstermeye, görevini yapmaya, İslâm’ı yaşamaya, öğretmeye memursun....
Həcc Suresi, 77. Ayet:
Ey iman edenler, rükûlara vararak cemaatle namazlarınızı kılın, saygıyla Allah’ın emirlerine itaat ederek, İslâmî sorumluluğa, ibadetlere, cemaate, faa
liye
tlere katılın, secdelere kapanın. Rabbinizi ilâh tanıyın, candan müslüman olarak O’na bağlanın, saygıyla Rabbinize kulluk ve ibadet edin, Onun şeriatını uygulayın. Dünya ve âhiret için en hayırlı işleri yapın, Kurân’ı öğretin ve Kur’ân ilkelerini yaşayın, farz olan emirleri yerine getirin. Bunlar kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa ermenize ...
Möminun Suresi, 4. Ayet:
Zekâtı vermek için faa
liye
ttedir onlar....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Biz ona: 'Gözlerimizin önünde, gözetimimiz altında, vahyimiz uyarınca gemileri inşa et' diye vahyettik. Nihayet, gemilerin yapımı bitirilip, planımızın icra vakti geldiğinde, bütün kaynaklardan fışkıran sularla, yeryüzünde sular yükselirken, tan yeri ağardığı sırada; buhar kazanları çalıştırılıp istim yükselmeye başlayınca, biz Nûh’a: 'Her türden erkekli dişili birer çifti, içlerinden, daha önce, aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni, ümmetini gemilere al. Baskı zulüm ve işkence il...
Möminun Suresi, 28. Ayet:
Sen, beraberindekilerle birlikte gemilere yerleştiğinde: 'Bizi inkâr ile, isyan ile baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlim bir kavimden kurtaran Allah’a hamdolsun.' de....
Möminun Suresi, 33. Ayet:
Dünya hayatta kendilerine refah verdiğimiz halde küfredip Âhıret likasını tekzib ey
liye
n kavminden o (mele') kodaman güruh ise şöyle dedi: «bu başka değil, ancak sizin gibi bir beşer, yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor...
Möminun Suresi, 38. Ayet:
O (size peygamber olduğunu söy
liye
n), ancak Allah’a karşı yalan uyduran bir adamdır. Biz ona inanacak değiliz.”...
Möminun Suresi, 41. Ayet:
Haklı bir gerekçe ile şiddetli bir gürleme halinde âni bir darbe, onların işini bitirdi. Kendilerini bir sel süprüntüsüne çevirdik. Baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlim bir kavim rahmetten ve korumadan uzak olsun, canları cehenneme!...
Möminun Suresi, 94. Ayet:
'Bu durumda beni inkâr ile, isyan ile, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlim, müşrik bir kavmin içinde bırakma, Rabbim!'...
Nur Suresi, 6. Ayet:
Karılarına zina isnad eden ve kendi nefislerinden başka şahidleri de bulunmıyan kimselerin her biri (hâkim huzurunda ifadede bulunarak) dört defa şöyle şahidlik etmelidir (demelidir): “Eşhedü billâh, kendisi zevcesine isnad ettiği sözde muhakkak doğru söy
liye
nlerdendir.”...
Nur Suresi, 9. Ayet:
Beşinci defa kadın şöyle der: “- Eğer o (koca) doğru söy
liye
nlerden ise, muhakkak Allah’ın gazabı kendinin (kadının) üzerine olsun.”...
Nur Suresi, 33. Ayet:
Evlenme imkânını bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve câriyelerden) mükâtebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabi
liye
t ve güvenilirlik) görüyorsanız, hemen mükâtebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen câriyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırs...
Nur Suresi, 33. Ayet:
Evlenme imkânını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve câriyelerden) mükâtebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabi
liye
t ve güvenilirlik) görüyorsanız, hemen mükâtebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen câriyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırs...
Nur Suresi, 55. Ayet:
Sizden iman edib de salih ameller iş
liye
nlere Allah şöyle vaad buyurdu: “- Yemin olsun ki, kendilerinden evvel gelen İsrail oğullarını nasıl kâfirlerin yerine getirdi ise, onları da kâfirlerin arazisine getirecek (hakim kılacak) ve onlara, kendileri için seçtiği dinlerini (İslâm’ı) kuvvetlendirib icra imkânı verecek, onları korkularının arkasından muhakkak emniyete kavuşturacaktır (Allah müslümanların düşmanlarını helâk edecektir). Böylece bana hiç bir şeyi ortak koşmıyarak hep bana ibadet edece...
Nur Suresi, 55. Ayet:
Sizden iyman edip salih ameller iş
liye
nlere Allah şöyle va'd buyurdu: kasem olsun ki onlardan evvelkileri istıhlâf ettiği gibi kendilerini Arzda mutlak ve muhakkak istıhlâf edecek ve behemehal onlara kendileri için marzıysi olan dinlerini kuvvetle icra kudreti verecek ve behemehal onları korkularının arkasından emne erdirecek, hakkımda hiç bir şeyi şerik koşmıyarak hep bana ıbadet edecekler, kim de bundan sonra küfranda bulunursa artık onlar hep fasıklardır...
Nur Suresi, 62. Ayet:
Şuurlu ve kâmil mü’minler Allah’a ve Rasulüne gönülden iman edenlerdir. Onlar, peygamberle birlikte, ortak, kamu yararına önemli bir işle, bir planın icrasıyla meşgul iken, ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. Senden izin isteyenler, işte onlar, Allah’a ve Rasulüne iman etmiş kimselerdir. Öyleyse, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen onlardan, Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları ve iradesinin tecellisi içinde, dönüp İslâmî faa
liye
te katılmaları şartıyla dilediğine izin ver. ...
Furqan Suresi, 8. Ayet:
'Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yeyip kolaylıkla geçimini sağlayacağı bir bahçesi olmalıydı.' dediler. Baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen ve İslâm aleyhinde propaganda yapan zâlimler: 'Siz, kesinlikle büyülenerek aklı etki altına alınmış bir adama uymaktasınız' dediler....
Furqan Suresi, 19. Ayet:
Ötekilere hitaben: 'İşte taptıklarınız, kendilerinin tanrı olduğu konusundaki söylediklerinizi, sizi yalanladılar. Artık ne azâbımızı geri çevirebilir, ne de bir yardım temin edebilirsiniz, sizden kim baskı, zulüm ve işkence yapar, zulme âlet olur, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engellerse ona büyük bir azap tattıracağız.' denir....
Furqan Suresi, 27. Ayet:
Baskı, zulüm ve işkenceyle, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, hakka riayet etmeyen zâlimin, pişmanlıktan ellerini ısıracağı gün: 'Keşke ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Rasulullah ile birlikte bir yol, İslâmî bir hayat tarzı tutsaydım' der....
Furqan Suresi, 37. Ayet:
Nuh kavmini de, Nûh’u yalanlayarak bütün peygamberleri inkâr ettikleri zaman tûfanda boğduk. Onların başına gelenleri, insanlar için bir ibret, bir uyarı haline getirdik. İnkâr ile, isyan ile, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, hakka riâyet etmeyen zâlimlere can yakıp inleten müthiş bir azap hazırladık....
Furqan Suresi, 47. Ayet:
O Allah’dır ki, geceyi size bir örtü, uykuyu da bir dinlenme yaptı; gündüzü ise, yeni bir hayat ve meşgu
liye
t yaptı....
Furqan Suresi, 59. Ayet:
O hayyi lâ yemut ki Gökleri ve Yeri ve aralarındakileri altı günde yarattı ve sonra Arşın üzerine istivâ buyurdu o rahmân, haydi ne di
liye
ceksen o habîrden dile...
Furqan Suresi, 70. Ayet:
Ancak tevbe eden ve iman edib de salih amel iş
liye
n kimse müstesnadır; çünkü bunların kötülüklerini Allah iyiliğe çevirir. Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır. Rahîm’dir= çok merhametlidir....
Şüəra Suresi, 10. Ayet:
Hani Rabbin Mûsâ’ya: 'İnkârda, isyanda ileri giden baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, insanları köleleştiren o zâlim kavme git.' diye nida etmişti....
Şüəra Suresi, 31. Ayet:
Firavun: “- Eğer doğru söy
liye
nlerdensen, haydi getir onu.” dedi....
Şüəra Suresi, 39. Ayet:
Aha
liye
de 'Hepiniz toplandınız mı?' denildi....
Şüəra Suresi, 83. Ayet:
Rabbim bana kavrayış kabi
liye
ti ver ve beni iyiler arasına kat!...
Şüəra Suresi, 154. Ayet:
Sen ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söy
liye
nlerden isen, haydi bir mucize getir.”...
Şüəra Suresi, 187. Ayet:
Eğer doğru söy
liye
nlerdensen, hemen üzerimize gökten bir parça düşür.”...
Şüəra Suresi, 227. Ayet:
Ancak iman edib salih amel iş
liye
nler, Allah’ı çok ananlar, kendilerine zulmedildikten sonra (Peygambere hiciv yapan kâfirleri reddederek) öclerini alanlar müstesnadır. O zulmedenler, yakında hangi dönüş yerine döneceklerini bilecelerdir....
Şüəra Suresi, 227. Ayet:
Ancak iyman edip iyi ameller iş
liye
nler ve Allahı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra öclerini alanlar müstesna, yarın bilecek o zulmedenler hangi ınkılâba münkalib olacaklar...
Nəml Suresi, 11. Ayet:
Ancak zulmeden sonra da kötülüğün arkasından güzelliğe tebdil ey
liye
n başka, ona da ben gafûr, rahîmim...
Nəml Suresi, 20. Ayet:
Ve tefekkadat tayra fe kâle mâ
liye
lâ eral hudhude em kâne minel gâibîn(gâibîne)....
Nəml Suresi, 20. Ayet:
1.
ve tefekkada
: ve yoklama yaptı
2.
et tayra
: kuş(lar)
3.
fe
: sonra
4.
kâle
: dedi
<...
Nəml Suresi, 49. Ayet:
Allah’a yeminleşerek şöyle dediler: “ - Salih’e ve ailesine (kendisine iman edenlere) muhakkak bir gece baskını yapalım (onları öldürelim), sonra geride kalan akrabasına yeminle diyelim ki, biz onun ehlinin helâkinde bulunmadık, gerçekten biz doğru söy
liye
nleriz.”...
Nəml Suresi, 52. Ayet:
İşte, haksızlıkları, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engellemeleri, zulümleri yüzünden çökmüş evleri. Anlayış kabi
liye
ti olan, ders almak niyetine sahip bilgi toplumları için elbette bunda ibretler, uyarılar vardır....
Nəml Suresi, 82. Ayet:
(Kıyametin kopacağına dair), o sözün, üzerlerine vukuu yaklaştığı zaman, onlar için yerden bir Dabbe (kıyamet âlâmetlerinden olup, mümin ile kâfiri işaret
liye
rek birbirinden ayıracak olan bir hayvan) çıkarırız da, insanların âyetlerimize yakînen iman etmemiş olduklarını kendilerine söyler....
Nəml Suresi, 85. Ayet:
Yaptıkları baskılar, zulümler, işkenceler, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engellemeler, haksızlıklar, isyanlar ve Allah’ın âyetlerini, Kur’ân’ı inkârları sebebiyle, onların aleyhindeki hüküm gerçekleşmiştir. Bu sebeple mantıklı bir cevap vermek için söyleyecek söz bulamayacaklar....
Qəsəs Suresi, 21. Ayet:
Mûsâ korka korka, etrafı gözetleyerek şehirden çıktı. 'Rabbim, inkâr ile, isyan ile, baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, insanları köleleştirmekte devam eden zâlim, müşrik bir kavimden beni kurtar' dedi....
Qəsəs Suresi, 21. Ayet:
Mûsa korkarak ve sağı solu gözet
liye
rek hemen şehirden çıktı; şöyle dedi: “- Ey Rabbim! Beni bu zalimler kavminden kurtar.”...
Qəsəs Suresi, 25. Ayet:
Az sonra, o iki kızdan biri, yürüyerek, edeple, utana sıkıla, yanına geldi. 'Babam seni çağırıyor. Hayvanlarımızı suladığın için ücretini ödemek istiyor' dedi. Mûsâ, kızın babasına, Şuayb’e gelip başından geçenleri anlatınca: 'Korkma, inkâr ile, isyan ile, baskı, zulüm ve işkenceyle, temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, insanları köleleştirmekte devam eden zâlim, müşrik bir kavimden kurtuldun' dedi....
Qəsəs Suresi, 35. Ayet:
Allah buyurdu: «Seni kardeşinle destek
liye
ceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, âyetlerimiz sayesinde onlar size erişemeyecekler. Siz ve size tabi olanlar üstün geleceksiniz.»...
Qəsəs Suresi, 37. Ayet:
Mûsâ: 'Rabbim, kendi katından kimin hidâyet, hak yolu aydınlatıcı bilgiler getirdiğini, dünyadaki övgüye lâyık hayatın, ebedî âlemdeki hayırlı âkıbetin kime nasip olacağını, sonunda bu yurdun hâkimiyetinin kime kalacağını iyi bilir. Gerçek şu ki, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, insanları köle olarak kullanmaya, inkâra, isyana devam eden zâlimler, kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa eremezler.' dedi....
Qəsəs Suresi, 40. Ayet:
Onu, askerî erkânını ve ordusunu yakaladık, cezalandırdık, denize attık. İbret nazarıyla bak, incele, inkârda, isyanda, baskı, zulüm ve işkenceyle, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engellemede, insanları köleleştirmekte devam eden zâlimlerin, müşriklerin âkıbeti nasıl oldu?...
Qəsəs Suresi, 49. Ayet:
(Ey Rasûlüm onlara) de ki: “-Eğer doğru söy
liye
n kimselerseniz, bu ikisinden (Mûsa’ya indirilen Tevrat’dan ve bana indirilen Kur’an’dan) daha doğru bir kitab getirin Allah tarafından da, ben ona uyayım!......
Qəsəs Suresi, 56. Ayet:
Kesinlikle sen, sevdiğini hakikate erdiremezsin! Ne var ki Allâh dilediğini hakikate yönlendirir! "HÛ" hakikati yaşayacakları bilir! (Çünkü kendi Esmâ'sıyla o istidat ve kabi
liye
tte yaratmıştır onları. )...
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir Rasulü, memleketin merkezî bir şehrinde özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere görevlendirmedikçe, o memleketleri helâk edecek değildir. Zaten biz, ancak idarecileri baskı, zulüm ve işkence yapan, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen memleketleri helâk ettik....
Qəsəs Suresi, 67. Ayet:
Fakat küfürden tevbe edip de iman eden ve salih amel iş
liye
n kimse, zafere kavuşanlardan olmayı umabilir....
Qəsəs Suresi, 77. Ayet:
'Allah’ın sana verdiği servet ve imkânlar içinde, Allah yolunda faa
liye
t göstererek, âhiret yurdunu, ebedî yurdu kazanmaya çalış. Ama dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın, sana lütuf ve ihsanda bulunduğu gibi, sen de iyiliği, iyi niyetleri, dinin, ahlâkın ve kamu vicdanının emirlerini, devamlı davranışlarına, ilişkilerine, görevlerine, hayatına yansıtan, samimiyetle ibadet eden, aktif olarak iyiliğe, iyi uygulamaya, iyileştirmeye örnek olan, işlerinde mükemmellik, dürüstlük ve başarı için dikka...
Qəsəs Suresi, 80. Ayet:
Kendilerine (ahiret ahvali hakkında) ilim verilenler de şöyle dedi: “- (Ey Karûn gibi, dünyayı istiyenler), yazıklar olsun size! İman edip salih amel iş
liye
n için, Allah’ın (cennetteki) sevabı daha hayırlıdır. Ona (cennete ve sevaba ise) ancak ibadet üzerine sabredenler kavuşur.”...
Qəsəs Suresi, 87. Ayet:
Allah’ın âyetleri sana indirildikten, içindeki hükümler sana farz olduktan sonra, artık, sakın onlar seni bu âyetleri okumaktan, tebliğden, içindeki ilkeleri yaşamaktan alıkoymasınlar, faa
liye
tlerini engelleyici tedbirler almasınlar. İnsanları, Rabbinin birliğini kabule, ona kulluk ve ibadete, şeriatla amel etmeye davet et. Sakın imandan sonra ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan, gizli şirki yaşayan, başka otoriteler kabul eden müşriklerden olma!...
Ənkəbut Suresi, 7. Ayet:
İman edib de salih ameller iş
liye
nlerin kendilerinden günahlarını muhakkak örteriz; ve elbette işledikleri amellerin daha güzeli ile (on kat sevabla) onları mükâfatlandırırız....
Ənkəbut Suresi, 9. Ayet:
İman edib de salih ameller iş
liye
nleri ise, elbette onları salih olan kimseler içine katacağız, (onlarla beraber kendilerini cennete koyacağız.)...
Ənkəbut Suresi, 14. Ayet:
Andolsun ki, biz Nûh’u kavmine özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere peygamber olarak gönderdik. O, bin yıldan, elli yıl eksik bir süre onların arasında yaşadı. Sonunda, onlar inkâr, isyan, baskı ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyerek zulümlerini sürdürürken, şirk içinde yaşarken suikast planları hazırlarlarken, tûfan onların işini bitirdi....
Ənkəbut Suresi, 25. Ayet:
(İbrahîm, kavmine) dedi ki: “- Siz, dünya hayatında, aranızda sevgi olsun diye, Allah’ı bırakıb bir takım putlara tapındınız. Sonra kıyamet gününde ise, bir kısmınız bir kısmınıza küfür isnad edecek ve bir kısmınız bir kısmınızı lânet
liye
cektir. Barınacağınız da ateşdir. Sizin için (Allah’ın azabını kaldıracak) hiç bir yardımcı yoktur.”...
Ənkəbut Suresi, 25. Ayet:
Ve dedi ki: siz sâde Dünya hayatta aranızda sevişmek için Allahı bırakıp bir takım evsâna tutulmuşsunuz amma sonra Kıyamet günü ba'zınız ba'zınıza küfredecek ve ba'zınız ba'zınızı lâ'net
liye
cek varacağınız yer ateştir, sizin için yardımcılardan eser de yoktur...
Ənkəbut Suresi, 29. Ayet:
Cidden hâlâ erkeklere gidecek, (mal aşırmak için) yolu kesecek ve toplantınızda edebsizlik yapıb duracak mısınız?” Buna karşı kavminin cevabı, ancak şöyle demeleri olmuştur: “- Eğer doğru söy
liye
nlerdensen, getir bize Allah’ın azabını.”...
Ənkəbut Suresi, 38. Ayet:
Âd ve Semûd kavimlerini de helâk ettik. Oturdukları yurtlarından, onların başına neler geldiğini anlamışsınızdır. Şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler onlara yaptıkları işleri süsleyip güzel göstermişti. Onları doğru yoldan, İslâmî hayatı yaşamaktan alıkoymuş, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engellemişti. Oysa onlar da, hakkı bâtıldan ayırıp görebilecek, anlayabilecek durumdaydılar....
Ənkəbut Suresi, 40. Ayet:
Onlardan her birini, günahları sebebiyle cezalandırdık. Bir kısmının üzerine görevli, taş savuran rüzgârlar estirdik. Bir kısımın işini şiddetli bir gürleme halinde âni bir darbe bitirdi. Bir kısmını yerin dibine batırdık. Bir kısmını da boğduk. Allah onlara zulmetmiş olmadı. Fakat onlar birbirlerine zulmetmeyi, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engellemeyi, kendilerine yazık etmeyi alışkanlık haline getirmişlerdi....
Ənkəbut Suresi, 46. Ayet:
(Yahudi ve Hristiyanlardan) düşmanlıkta ileri gidenler müstesna olmak üzre, Yahudi ve Hristiyanlarla en güzel şekilde mücadele edin (yumuşak ve tatlı söz söy
liye
rek hakkı anlatın. Düşmanlıkta ileri gidenlerle ise, savaşın). Bir de deyin ki:” - Biz hem bize indirilene (Kur’an’a) hem de size indirilene (Tevrat ve İncîl’e) iman ettik. Bizim İlâh’ımız ve sizin İlâh’ınız birdir (ortağı yoktur). Biz, yalnız o’na itaat ederiz, (sizin gibi, Allah’dan başkasını rab edinmeyiz).”...
Ənkəbut Suresi, 56. Ayet:
Ey iman eden kullarım! Muhakkak ki Benim Arz'ım geniştir! (Beyin kapasitesi geniştir! Burada şunu fark etmek gerekir. Gerek beden ve gerekse beyin madde ve toprak asıllı yapısı ve katmanı itibarıyla "arz" kelimesiyle işaretlenirken; beyin faa
liye
tinin, nöronik hareketlerinin daha da deriniyle data açığa çıkışının anlatımı da "semâ" kelimesiyle tanımlanmıştır. "Semâlar" denilmesinin sebebi ise açığa çıkan data, bilgi - ilim kapsamı mertebeleridir kanaatimizce. Dolayısıyladır ki burada "arzım geni...
Ənkəbut Suresi, 58. Ayet:
İman edib de salih ameller iş
liye
nleri, elbette onları, cennetin (ağaçları) altından ırmaklar akan yüksek yerlerine yerleştireceğiz; O halde ki, orada ebedî kalacaklar. Böyle salih amel iş
liye
nlerin mükâfatı ne güzeldir!......
Rum Suresi, 9. Ayet:
Onlar yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nasıl olduğuna ibret nazarıyla bakmıyorlar mı? İncelemiyorlar mı? Onlar kendilerinden daha güçlü idiler. Toprağı sürmüşler, maden ocakları açmışlar, bacalar tüttürmüşler, kendilerinin imar ettiklerinden daha çok imar faa
liye
ti yapmışlardı. Rasulleri onlara açık seçik delillerle, mûcizelerle gelmişlerdi. Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendilerine, birbirlerine zulmetmekteydiler....
Rum Suresi, 10. Ayet:
Bir kez daha ifade edelim: Kötü icraatlar yapmayı planlı hale getirenlerin, kötülük yapmakta, işlerini kötü yapmakta, günah işlemekte, isyanda, inkârda ısrar edenlerin, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyenlerin âkıbetleri ne dehşet verici oldu. Çünkü Allah’ın âyetlerini yalanlamışlardı, onlarla alay ediyorlardı....
Rum Suresi, 15. Ayet:
İman edib salih ameller iş
liye
nlere gelince, işte onlar bir bahçede (cennetde) nimetlenir ve neşelenirler....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Gece ile gündüz uyumanız (istirahat etmeniz) ve fazlından rızık aramanız da O’nun (kudret) alâmetlerindendir. Şüphesiz ki bunda, (ibret kulağı ile) din
liye
n bir kavim için ibretler var......
Rum Suresi, 29. Ayet:
Gel gör ki, inkâr ile isyan ile kendilerine zulmedenler, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyenler, haksızlık edenler, şirke girenler şahsî arzu ve ihtiraslarına uydular. Allah’ın, hak yoldan uzaklaşmalarına, dalâleti tercihlerine özgürlük tanıdığı akıllı ve sorumlu varlıkları kim doğru yola sevk edebilir? Onlara yardım eden de bulunmaz....
Rum Suresi, 29. Ayet:
Doğrusu (şirke varmakla nefislerine) zulmedenler, cahil oldukları halde hevalarına uydular. Artık Allah’ın saptırdığı kimseyi, kim hidayete (Allah’ın dinine) erdirebilir? O kâfirler için (Allah’ın azabını engel
liye
cek) yardımcılardan da (hiç kimse) bulunmaz....
Rum Suresi, 30. Ayet:
Açıkça varlığını, benliğini, Hakka ve tevhide yönelik dine, medeniyete, şeriata ada. Allah’ın, insanları dinî, ahlâkî, insanî kabi
liye
tler ve özelliklerle donatarak yarattığı, kulluk sözleşmesi yaptığı; yaratılışa uygun, insan tabiatında mevcut tabii din İslâm’ı, şeriatı hayata geçir. Hakkı anlamaya ve kabule uygun yarattığı, yaratılış dini, tabii din İslâm’ı, tevhid inancını şirk ile değiştirmek doğru değildir. Allah’ın yaratılışa uygun kanunlarının benzerini yapmak mümkün değildir. İşte doğru ...
Loğman Suresi, 5. Ayet:
Onlar, işte onlar, Rablerinin gösterdiği yolda yürüyen faa
liye
t gösteren erlerdir. Onlar, işte onlar kurtuluşa, ebedî nimetlerle mutluluğa erenlerdir....
Loğman Suresi, 8. Ayet:
Fakat iman edip de salih ameller iş
liye
nler, şüphesiz ki onlara, Na’îm cennetleri (nimetleri tükenmez cennetler) var....
Loğman Suresi, 11. Ayet:
İşte bunlar Allah’ın yarattıklarıdır. Onun dışında kulları durumundakilerin ne yarattığını bana gösterin. Doğrusu isyan ile, inkâr ile, şirk ile, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyerek, birbirlerine, kendilerine zulmedenler, tamamen başlarına buyruk bir hayat, büsbütün bir ahmaklık, dalâlet ve bozuk düzen içindeler....
Loğman Suresi, 12. Ayet:
Andolsun biz Lokman’a ilim, derin anlayış kaabi
liye
ti, hikmet, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisi verdik. 'Allah’a şükret' dedik. Lütfun değerini bilip şükreden, ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük edense, bilsin ki, Allah zengindir, muhtaç değildir, her türlü övgüye, şükre lâyıktır....
Loğman Suresi, 32. Ayet:
Kara bulutlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, Allah’ın dinini ve düzenini içtenlikle benimseyerek, samimi davranıp Allah’a yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit, içlerinden bir kısmı orta yolu, maksada ulaştıran hak yolu tutar. Bizim âyetlerimizi azgın nankörlerden, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen katmerli kâfirlerden, hainlerden, sözlerini, taahhütlerini bozanlardan başkası bile bile inkâr etmez....
Səcdə Suresi, 12. Ayet:
(Ey Rasûlüm, kıyamette) müşrikleri, Rableri huzurunda başlarını eğerek: “-Ey Rabbimiz! Bize vaad ettiğini gördük, peygamberlerin doğruluğunu işittik ve kabul ettik. Şimdi bizi (dünyaya) geri çevir, salih bir amel iş
liye
lim. Çünkü (inkâr ettiklerimize tamamen ve) yakînen inandık.” derlerken bir görsen!......
Səcdə Suresi, 12. Ayet:
Görsen o vakıt ki mücrimler rablarının huzurunda başlarını eğmişler: rabbenâ! Gördük, dinledik şimdi bizi geri çevir salih bir amel iş
liye
lim, zira yakîn hasıl ettik derlerken...
Səcdə Suresi, 19. Ayet:
İman edib de salih amelleri iş
liye
nlere, amellerine karşılık, konukluk olarak Me’va Cennetleri vardır....
Səcdə Suresi, 19. Ayet:
Evet, iyman edib o salih amelleri iş
liye
n kimselerin amellerine mukabil konukluk olarak kendilerine me'vâ cennetleri vardır...
Səcdə Suresi, 28. Ayet:
Bir de: “- Bu (Mekke) fethi ne zaman, eğer doğru söy
liye
nlerseniz?” diyorlar....
Əhzab Suresi, 11. Ayet:
Hunâlikebtu
liye
l mu’minûne ve zulzilû zilzâlen şedîdâ(şedîden)....
Əhzab Suresi, 15. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
kânû
: oldular
3.
âhedû allâhe
: Allah'a ahd verdiler
4.
min kablu
: daha önce, önced...
Əhzab Suresi, 15. Ayet:
Ve andolsun ki onlar, daha önce geri dönüp kaçmayacaklarına dair Allah'a ahd vermişlerdi. Ve Allah'ın ahdi bir mesu
liye
ttir (sorumluluktur)....
Əhzab Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki daha önce onlar, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermişlerdi. Allah'a verilen söz mesu
liye
ti gerektirir!...
Əhzab Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki, daha önce onlar, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermişlerdi. Allah’a verilen söz mesu
liye
ti gerektirir....
Əhzab Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki daha önce onlar, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermişlerdi. Allah'a verilen söz mesu
liye
ti gerektirir!...
Əhzab Suresi, 15. Ayet:
Halbuki bundan önce Allah'a söz vermişlerdi. Arkalarını dönmeyeceklerdi. Allah'a verilen söz ise mesu
liye
tlidir, mutlaka sorulur....
Əhzab Suresi, 15. Ayet:
Halbuki bundan önce Allah'a ahid vermişlerdi. Arkalarını dönmeyeceklerdi. Allah'a verilen ahid ise mesu
liye
tlidir, mutlaka sorulur....
Əhzab Suresi, 15. Ayet:
Hâlbuki daha önce onlar, arkalarına dönüp kaçmayacaklarına dâir Allah’a söz vermişlerdi. Allah’a verilen söz ise mes’û
liye
tlidir....
Əhzab Suresi, 17. Ayet:
De ki: “-Eğer Allah size bir azab dilerse veya size bir rahmet murad ederse, sizi Allah’dan koruyabilecek ve rahmetini engel
liye
cek kimdir?” Onlar, kendilerine Allah’dan başka hiç bir dost ve yardımcı bulamazlar....
Əhzab Suresi, 29. Ayet:
Yok, eğer Allah ile Rasûlünü ve ahiret yurdunu (cenneti) istiyorsanız, biliniz ki Allah, içinizden salih amel iş
liye
nlere büyük bir mükâfat hazırlamıştır. (Onlar da, kendilerine, peygamberi seçtiler ve dünya süsünü terk ettiler).”...
Səba Suresi, 4. Ayet:
(Kıyametin gelmesi şundan), çünkü Allah, iman edib salih ameller iş
liye
nleri mükâfatlandıracaktır. İşte bunlar için bir mağfiret ve bir güzel rızık (cennet) var....
Səba Suresi, 4. Ayet:
çünkü iyman edip iyi ameller iş
liye
nlere mükâfat verecek, işte onlar için bir mağrifet ve bir «rızkı kerîm» var...
Səba Suresi, 12. Ayet:
Ve Süleymân'a da rüzgârı râm ettik, sabahleyin bir aylık yol alırdı, akşamleyin bir aylık yol ve ona bakır mâdenini, sel gibi akıttık ve cinlerden, huzûrundan iş iş
liye
nler vardı Rabbinin izniyle ve onlardan, emrimizden çıkana yakıp kavuran azâbı tattırırdık....
Səba Suresi, 17. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar etmeleri, nankörlük etmeleri sebebiyle onları böyle cezalandırdık. Biz nankörlükte ileri gidenlerin, azgın kâfirlerin Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyenlerin dışındakileri cezalandırıyor muyuz?...
Səba Suresi, 18. Ayet:
Ve cealnâ beynehum ve beynel kurelletî bâreknâ fîhâ kuren zâhireten ve kaddernâ fîhes seyr(seyre), sîrû fîhâ leyâ
liye
ve eyyâmen âminîn(âminîne)....
Səba Suresi, 18. Ayet:
1.
ve cealnâ
: ve kıldık, yaptık
2.
beyne-hum
: onların arasında
3.
ve beyne
: ve arasında
4.
el kurelletî
: belde...
Səba Suresi, 21. Ayet:
Halbuki onun onlar üzerinde hiçbir saltanat kudreti yoktu, lâkin biz Âhırete iymanı olanı belli edecek, ondan şekk içinde bulunandan ayırd ey
liye
cektik. Öyle ya rabbın her şeye karşı hafîzdir...
Səba Suresi, 31. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, küfre saplananlar: 'Biz, bu Kur’ân’a ve Kur’ânın vahyine muhatap olan önündeki zata, Peygamber Muhammede asla inanmayacağız' derler. Sen inkârda, isyanda, baskı, zulüm ve işkencede, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engellemede devam eden güç ve iktidar sahibi zâlimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmış halde, birbirl...
Səba Suresi, 42. Ayet:
İşte bu gün birbirinize ne fayda sağlamaya, ne zarar vermeye gücünüz yeter. Biz, inkâr ile, isyan ile, baskı, zulüm, işkence ve İslâm aleyhinde propaganda yapan zâlimlere, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen güç ve iktidar sahiplerine, hakka riayet etmeyenlere: 'Yalanlamakta olduğunuz ateşte yanma cezasını tadın' diyeceğiz....
Səba Suresi, 46. Ayet:
Rasulüm onlara: 'İlimde, teknikte, ahlakî güzellikte çağınızın örneği, önderi olarak Allah için, ikişer ikişer, birer birer, harekete geçip İslâmî sorumlulukları sırtlanarak yerine getirmenizi; insanlara İslam esaslarını öğretmenizi; İslâmî eğitimi kurumsallaştırmanızı, İslamda sebatınızı; ailenizin ve halkınızın meselelerine itina göstermenizi; ihtiyaçlarını karşılamanızı, sorumluluklarının gereğini yapmalarını istemenizi; İslam ilkelerinin uygulanıp uygulanmadığını denetlemenizi; bunları yapar...
Fatir Suresi, 1. Ayet:
Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler olarak görevlendiren Allah’a hamdolsun. O, yaratılışta ve yarattıklarında sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun mükemme
liye
ti gerçekleştirir. Allah’ın her şeye gücü kudreti yeter....
Fatir Suresi, 7. Ayet:
O küfre varanlar (Peygamberi ve Kur’an’ı inkâr edenler)! Onlara şiddetli bir azap var. İman edip salih ameller iş
liye
nler! Onlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat var....
Fatir Suresi, 7. Ayet:
Küfredenler, onlar için şiddetli bir azâb var, iyman edib salih ameller iş
liye
nler, onlar için de bir mağrifet ve büyük bir ecir var...
Fatir Suresi, 18. Ayet:
Günah iş
liye
n bir kimse, başkasının günahını çekmez. Günah yükü ağır gelen bir kimse, günahlardan bir kısmının taşınmasına (başkasını) çağırsa da yükünden bir şey yüklenilmez; isterse (çağırılan ana ve babası gibi) bir yakın olsun. (Ey Rasûlüm!) Sen, ancak (Allah’ın azabını) görmemişken, Rablerinden korkanları, namazı gereği üzere kılanları sakındırırsın. Kim temizlenirse (durumunu düzeltir, hayır işlerse) ancak kendi nefsini temizler (sevabı kendisine olur). Sonunda dönüş Allah’adır....
Fatir Suresi, 18. Ayet:
Günah iş
liye
n bir kimse, başkasının günahını çekmez. Günah yükü ağır gelen bir kimse, günahlardan bir kısmının taşınmasına (başkasını) çağırsa da yükünden bir şey yüklenilmez; isterse (çağırılan ana ve babası gibi) bir yakın olsun. (Ey Rasûlüm!) Sen, ancak (Allah’ın azabını) görmemişken, Rablerinden korkanları, namazı gereği üzere kılanları sakındırırsın. Kim temizlenirse (durumunu düzeltir, hayır işlerse) ancak kendi nefsini temizler (sevabı kendisine olur). Sonunda dönüş Allah’adır....
Fatir Suresi, 36. Ayet:
Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere, küfre saplananlara da, Cehennem ateşi vardır. Aleyhlerine hüküm verilmez ki, ölsünler. Cehennem azâbı onlara biraz olsun hafifletilmez. İşte biz, bütün azgın kâfirleri, nankörleri Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyenleri böyle cezalandırırız....
Fatir Suresi, 37. Ayet:
Onlar orada feryâd ederler: 'Ey Rabbimiz, bizi buradan çıkar. Daha önce yapmış olduklarımızı bırakıp İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirelim, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayalım, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olalım, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyelim.' derler. Allah: 'Size, düşünebilecek olanın, akıllı bir kimsen...
Fatir Suresi, 40. Ayet:
'Allah’ı bırakıp, kulları durumundakilerden, taptığınız, yalvardığınız, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında ortak saydığınız varlıkları gördünüz mü? Gösterin bana, yeryüzünden neyi yaratmışlar? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yahut biz onlara bir kitap mı verdik de, onlar, o kitaptaki hak bir delile dayanıyorlar? Hayır, inkârda, isyanda, şirkte devam eden, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen o zâlimler, müşrikler yalnızca birbirlerini aldatan vaa...
Fatir Suresi, 42. Ayet:
Onlar kendilerine uyarıcı bir peygamber gelirse kesinlikle ilerideki ümmetlerin en birincisinden daha kabi
liye
tli olacaklarına daha çok doğru yola gideceklerine dair Allah'a en ağır yeminleriyle yemin etmişlerdi. Fakat kendilerine uyarıcı bir peygamber geldiği zaman, bu onların yalnızca ürkekliklerini artırdı....
Yasin Suresi, 11. Ayet:
Sen ancak Kur’an’a tâbi olan, onunla amel eden ve görmediği Rahmân’a içten saygı bes
liye
n kimseyi sakındırırsın. İşte onu hem bir mağfiretle (dünyadaki günahlarının bağışlanmasıyla), hem de iyi mükâfatla (cennetle) müjdele....
Yasin Suresi, 11. Ayet:
Ancak zikri ta'kıyb eden ve gaybde rahmana haşyet bes
liye
n kimseyi sakındırırsın, işte onu hem bir mağfiretle hem bir ecri kerîm ile müjdele...
Yasin Suresi, 22. Ayet:
Ve mâ
liye
lâ a’budullezî fataranî ve ileyhi turceûn(turceûne). ...
Yasin Suresi, 22. Ayet:
1.
ve mâ
: ve şey, ne, niçin
2.
liye
: bana, ben
3.
lâ a'budu
: ben kul olmam
4.
ellezî
: ki o
Saffat Suresi, 22. Ayet:
'Baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyenleri, hakka riayet etmeyenleri ve haksızlığı alışkanlık haline getirenleri, müşrikleri, dostlarını, yârenlerini ve taptıkları putları toplayıp mahşere getirin!'...
Saffat Suresi, 51. Ayet:
İçlerinden bir söy
liye
n benim der: bir karînim vardı...
Sad Suresi, 20. Ayet:
Biz onun ülkesini, devletini ve hükümranlığını güçlendirdik. Kendisine peygamberlik, ilim, hikmet, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisi, isabetli ifade, çözüm ve hakkı bâtıldan ayırt etme kabi
liye
ti verdik....
Sad Suresi, 20. Ayet:
Onun hükümranlığını güçlendirmiştik. Ona hikmet ve açık, kesin hüküm verme kabi
liye
ti vermiştik....
Sad Suresi, 20. Ayet:
Hem mülkünü güçlendirmiş, hem de kendisine hikmet ve hakkı batıldan ayırt etme kabi
liye
ti vermiştik....
Sad Suresi, 20. Ayet:
Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiş ve kendisine hikmet ve hakkı batıldan ayırt etme kabi
liye
ti vermiştik....
Sad Suresi, 20. Ayet:
Ve onun saltanatını kuvvetlendirdik ve ona hikmet ve (hak ile bâtılı) ayırd edici konuşma (kabi
liye
ti) verdik....
Sad Suresi, 20. Ayet:
Biz onun hakimiyetini güçlendirdik, ona hikmet, nübüvvet, isabetli karar verme ve meramını güzelce ifade etme kabi
liye
ti verdik....
Sad Suresi, 23. Ayet:
İnne hâzâ ahî lehu tis’un ve tis’ûne na’ceten ve
liye
na’cetun vâhidetun fe kâle ekfilnîhâ ve azzenî fîl hıtâb(hıtâbi)....
Sad Suresi, 23. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, gerçekten
2.
hâzâ
: bu
3.
ahî
: benim kardeşim
4.
lehu
: onun
Sad Suresi, 24. Ayet:
Davûd dedi ki: “- Doğrusu o, senin bir dişi koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten ortakların çoğu birbirine haksızlık eder; ancak iman edib de salih amel iş
liye
nler müstesnadır. Onlar da ne kadar azdır!” Davûd sanmıştı ki, kendisine sırf bir imtihan açtık. Hemen Rabbine istiğfar etti, secdeye (*) kapandı ve tevbe ile Allah’a yöneldi. * Dikkat! Secde âyetidir. (Fahr-i Razi, tefsirinde Hz. Davûd’a isnad edilen ve peygamberler hakkında asla tecviz edilmiyen kıss...
Sad Suresi, 28. Ayet:
Yoksa biz, iman edib de salih ameller iş
liye
nleri, o yeryüzündeki müfsidler (müşrikler) gibi yapar mıyız? Yahud Allah’dan korkan takva sahiblerini kâfirler gibi yapar mıyız?...
Sad Suresi, 69. Ayet:
Mâ kâne
liye
min ilmin bil meleil a’lâ iz yahtesımûn(yahtesimûne)....
Sad Suresi, 69. Ayet:
1.
mâ kâne
: yoktu, olmadı
2.
liye
: benim
3.
min ilmin
: ilimden, bilgiden
4.
bi el meleil a'lâ
: meleil A'lâ ile...
Sad Suresi, 85. Ayet:
'Cehennemi seninle ve onlardan seni iz
liye
nlerle topluca dolduracağım.'...
Zümər Suresi, 47. Ayet:
Eğer yeryüzündekilerin hepsi ve onunla birlikte bir misli daha, baskı, zulüm ve işkenceyle, temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâlimlerin, müşriklerin, âsilerin, inkârcıların, hakka riayet etmeyenlerin, haksızlık edenlerin olsaydı, Kıyamet gününde o dehşetli azaptan kurtulmak için elbette bunların hepsini feda ederlerdi. Ne var ki, hiç hesaba katmadıkları şeyler, korkunç gazaplar, azaplar Allah tarafından karşılarına çıkarılır....
Zümər Suresi, 51. Ayet:
Neticede, işledikleri kötülüklerin cezaları başlarına geldi. Şu, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, hakka riayet etmeyen güç ve iktidar sahibi zâlimlerin, haksızlık edenlerin, günah, isyan, inkâr içinde bocalayanların işledikleri kötülüklerin cezaları da, kıtlık, öldürülme, esaret gibi felâketler halinde bunların başlarına gelecek. Bunlar Allah’ı âciz bırakarak, koyduğu kanunların dışına çıkıp, cezayı bertaraf edemezler...
Zümər Suresi, 58. Ayet:
Ve yahud azabı gördüğü zaman: “- Bana, (dünyaya) bir geri dönmek olsaydı da güzel amel iş
liye
nlerden olaydım.” demesi vardır....
Zümər Suresi, 60. Ayet:
Hem o Kıyamet günü görürsün ki Allaha karşı o yalan söy
liye
nlerin yüzleri kararmıştır Cehennemde değil mi mevkıi mütekebbirlerin...
Zümər Suresi, 74. Ayet:
(Cennetlik olanlar şöyle) derler: “ - Hamd olsun o Allah’a ki, bize olan vaadini yerine getirdi; ve bizi cennet yerine mirascı kıldı, cennetde istediğimiz yere konuyoruz. İşte (dünyada Allah için güzel) amel iş
liye
nlerin mükâfatı ne iyi!...”...
Mömin Suresi, 18. Ayet:
Yaklaşmakta olan gün dolayısıyla onları uyar. O an, yürekler gırtlaklara dayanır. Dehşet içinde yutkunup dururlar. İnkâr ile, isyan ile baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, hakka riayet etmeyen zâlimlerin ne dostu, ne de sözü dinlenen bir aracısı, bir şefaat edeni vardır....
Mömin Suresi, 43. Ayet:
«eni kendisine cagirdiginizin, bu dunyada da ahirette de cagirabilecek kabi
liye
tte olmadiginda, hepimizin Allah'a doneceginde, asiri gidenlerin ateslikler olduklarinda suphe yoktur.»...
Mömin Suresi, 43. Ayet:
'Beni kendisine çağırdığınızın, bu dünyada da ahirette de çağırabilecek kabi
liye
tte olmadığında, hepimizin Allah'a döneceğinde, aşırı gidenlerin ateşlikler olduklarında şüphe yoktur.'...
Mömin Suresi, 43. Ayet:
Şüphesiz sizin beni kendisine çağırdığınız; bu dünyada da, ahirette de çağırabilecek kabi
liye
tte değildir. Ve muhakkak dönüşümüz Allah'adır. Elbette müsrifler; işte onlardır cehennem yaranı olanlar....
Mömin Suresi, 52. Ayet:
O gün, inkâr ile, isyan ile baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, hakka riayet etmeyen zâlimlerin özür dilemeleri hiçbir fayda sağlamaz. Onlara lânet edilir. Kötü yurtta, Cehennemde kalırlar....
Mömin Suresi, 58. Ayet:
Kör olanla gören, iman edib salih ameller iş
liye
nlerle kötülük eden bir olmaz. Siz pek az düşünüyorsunuz!......
Fussilət Suresi, 8. Ayet:
Muhakkak ki iman edip de salih ameller iş
liye
nler için kesilmiyen bir mükâfat var....
Fussilət Suresi, 17. Ayet:
Semûd kavmine de hak yolu göstermiştik. Hak yolda, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yolda yaşamak, faa
liye
t göstermek varken, onu bırakıp dalâleti, sapıklığı, körlüğü tercih ettiler. Onları, işledikleri ameller, yüklenmeye devam ettikleri günahlar sebebiyle alçaltıcı bir ceza olan yıldırım çarptı....
Fussilət Suresi, 21. Ayet:
Onlar tenlerine, tenasül organlarına, 'Niçin aleyhimize şâhitlik ettiniz?' derler. Tenleri, tenasül organları: 'Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. Sizi de ilk yaratırken konuşma kabi
liye
tiyle O yarattı. O’nun huzuruna getirilerek hesaba çekileceksiniz.' derler....
Fussilət Suresi, 30. Ayet:
Gerçekten: “- Rabbimiz Allah’dır.” deyib de sonra sebat gösterenler (ve salih amel iş
liye
nler var ya), onların üzerine (ölüm anında veya dehşet halinde): “- Korkmayın, mahzun olmayın. Vaad olunduğunuz cennetle neşelenin.” diye melekler inecektir....
Fussilət Suresi, 33. Ayet:
(İnsanları) Allah (yoluna) çağıran, doğru dürüst işler iş
liye
n ve ben Müslümanlardanım! diyenden, daha iyi sözlü kim olabilir?!...
Fussilət Suresi, 35. Ayet:
Bu güzel davranışa, bu olgunluğa ancak sabrederek mücadeleye devam edenler, sabrı huy edinenler kavuşturulur, bu olgunluğa büyük kabi
liye
tleri olanlar, büyük lütuflara mazhar olanlar kavuşturulur....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa onların, Allah’ın dinde, şeriatta ruhsat vermediği şeyi, kendilerine meşrû kılacak mâbutları mı var? Eğer insanların sorumlu tutularak muhakeme edileceği, mükâfaata nâil olanla cezaya müstehak olanların ayırt edileceği ile ilgili Allah’ın koyduğu-kurduğu mühlet verilen bir düzen olmasaydı, elbette müşriklerle mabut saydıkları putlar arasında acilen yargı gerçekleştirilir, icra edilirdi. Kesinlikle inkârda, isyanda, şirkte ısrar eden, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen zâ...
Şura Suresi, 22. Ayet:
İşledikleri ameller, yüklendikleri günahlardan dolayı cezaları uygulanırken, baskı, zulüm ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, hakka riayet etmeyen zâlimlerin korkuyla karışık çekindiklerini görürsün. İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yapar...
Şura Suresi, 22. Ayet:
(Kıyamet gününde) o zalimleri, kazandıkları kötülüklerden dolayı titrerlerken göreceksin!... Yaptıklarının cezası başlarına inecektir. İman edib salih ameller iş
liye
nler ise, cennetlerin en hoş bahçelerindedirler. Onlara, Rablerinin katında ne isterlerse var. İşte (müminlere olan) bu cennet, en büyük ikramdır....
Şura Suresi, 23. Ayet:
İşte bu sevabdır ki, Allah iman edib salih ameller iş
liye
n kullarını (onunla) müjdeliyor. (Ey Rasûlüm, tebliğde bulunmakta olduğun kimselere) de ki: “- Ben, (bu tebliğimden dolayı) sizden Allah’a ibadet ve yakınlıkta, sevgiden başka bir mükâfat istemiyorum.” Kim iyi bir amel kazanırsa, biz onun bu iyiliğinin sevabını artırırız. Muhakkak ki Allah Gafûr’dur= çok bağışlayandır, Şekûr’dur= az amele çok sevab verendir....
Şura Suresi, 26. Ayet:
Allah, iman edib de salih ameller iş
liye
nleri bağışlar, (dua ve ibadetlerini kabul eder). Fazlından onlara ziyade de verir. Kâfirlere gelince: Onlara şiddetli bir azab var....
Şura Suresi, 41. Ayet:
Kim kendisine yapılan zulümden sonra hakkını alırsa, böyle yapanların aleyhine bir yol (mesu
liye
t) yoktur....
Şura Suresi, 42. Ayet:
Ancak insanlara baskı, zulüm ve işkence edenlere, insanları Allah yolundan, Allah yolundaki faa
liye
tlerden alıkoyanlara yeryüzünde haksız yere gaddar davrananlara, kesinlikle dünyada hesap sorulur ve cezalandırılır. Onlar için can yakıp, inleten müthiş bir de azap vardır....
Şura Suresi, 42. Ayet:
Yol ancak haksızlıkla yeryüzünde bagy ederek nâsa zulm ey
liye
nler üzerinedir, işte onlara elîm bir azâb vardır....
Şura Suresi, 44. Ayet:
Allah kimin hak yoldan uzaklaşmasına, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihine özgürlük tanırsa, artık bundan sonra onu hiç kimse koruyamaz, ona hiç kimse yardım edemez. Baskı, zulüm ve işkenceyle temel hak ve hürriyetleri, Allah yolunu ve Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyen, inkârda, isyanda ısrar eden zâlimlerin, azâbı gördükleri zaman: 'Dünyaya dönecek bir yol, bir çıkış yolu var mı?' dediklerini göreceksin....
Şura Suresi, 45. Ayet:
Ateşe atılırlarken, onların, zilletten başlarını öne eğerek, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İman edenler: 'İşte kıyamet günü asıl hüsrana uğrayanlar, dünyada birbirlerini, kendilerini, ailelerini, vatandaşlarını, milletlerini, hak yoldan uzaklaştırarak zarara, ziyana uğratan liderler, güç ve iktidar sahipleridir' diyecekler. Unutmayın, baskı zulüm ve işkence yaparak temel hak ve hürriyetleri kısıtlayanlar, Allah yolunu, Allah yolundaki faa
liye
tleri engelleyenler, haksızlık yapan...
Zuxruf Suresi, 18. Ayet:
Onlar, süslenip bezenerek yetişen ve münakaşada, düşmanlıkta, apaçık bir delil bile getiremeyen, istediğini söy
liye
meyen bir mahlûku mâbûda mı nispet ediyorlar?...
Zuxruf Suresi, 52. Ayet:
Ben, şu aşağılık ve doğrudüzen söz bile söy
liye
meyen adamdan daha hayırlı değil miyim?...
Duxan Suresi, 21. Ayet:
'Bana itimat edip güvenmiyorsanız eğer, bari yolumdan çekilin, zulüm ve işkence yapmayın, faa
liye
tlerimi engellemeyin.'...
Duxan Suresi, 31. Ayet:
Min fir’avn(fir’avne), innehu kâne â
liye
n minel musrifîn(musrifîne)....