Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Fəcr Suresi, 27. Ayet:
"Ey mutmain nefs!...
Bəqərə Suresi, 161. Ayet:
İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne)....
Bəqərə Suresi, 161. Ayet:
1.
inne
: muhakkak, hiç şüphesiz
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
keferû
: gizlediler, küfrettiler
4.
ve mâtû
: ...
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min
mâin
fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
fî halkı
: yaratılışta
3.
es semâvâti
: semalar, gökler
4.
ve el ardı
: ve arz, yeryüzü
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun)....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
ibrâhîmu
: İbrâhîm
3.
rabbî
: Rabbim
4.
eri-nî
: bana göster
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim de: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. Rabbi de: "İman etmedin mi?" demişti. (İbrahim): "Ettim de, kalbimin mutmain olması için (fiilen görmek istedim). . . " "Kuşlardan dört tür al, onları kendine alıştır, sonra onların her birini dört tepeye koy; sonra da onları kendine çağır. Sana koşarak (uçarak) gelsinler. Bil ki Allâh Aziyzdir, Hakiym'dir. "...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Bir zamanlar İbrâhim de: 'Ey Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster' demişti. Allah: 'Yoksa inanmadın mı?' buyurdu. İbrâhim: 'Elbette inandım. Fakat kalbimde şüphe kalmaması, mutmain olması, aklımın yatması için görmek istiyorum' dedi. Bunun üzerine Allah: 'Öyleyse dört kuş yakala. Kuşlarla aranda dostluk kurarak kendine bağlı hale getir. Sonra onları kesip parçala, her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır, koşarak sana gelirler. Allah’ın kudretli, hikmet sahibi ve...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim de, 'Ey Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster' demişti. (Allah) 'İnanmadın mı?' dedi. O: 'Hayır, inandım. Ama kalbim tamamen mutmain olsun diye!' dedi. (Allah) 'Şu halde kuşlardan dört tane al. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir dağın üzerine onlardan birer parça koy. Sonra da onları kendine çağır, hızla yanına geleceklerdir. Ve bil ki, Allah yücedir, hikmet sahibidir' dedi....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: “Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” deyince “İnanmıyor musun?” demişti. O da “Hayır öyle değil, ama kalbim iyice mutmain olsun” demişti. “Öyleyse dört çeşit kuş al, onları kendine alıştır. Sonra her dağ başına onlardan birer parça koy. Sonra onları çağır. Koşarak sana gelirler. Ve bil ki şüphesiz Allah Aziz’dir, Hakim’dir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Ve hani İbrâhîm: 'Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!' demişti. (Rabbi ise:) 'Yoksa inanmadın mı?' buyurdu. (İbrâhîm:) 'Hayır (inandım), fakat kalbimin mutmain olması için (istiyorum)' dedi. (Bunun üzerine Rabbi) buyurdu ki: 'Öyle ise kuş(lar)dan dört tâne yakalayıp onları kendine alıştır, sonra (onları kesip parçala,) her bir dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır, (bak nasıl) koşarak sana geleceklerdir!' Artık bil ki şübhesiz Allah, Azîz (kudreti dâimâ üstün ge...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim: Rabbım, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster, deyince. İnanmıyor musun? demişti. O da: Hayır öyle değil, ama kalbim iyice mutmain olsun, demişti. Öyleyse dört çeşit kuş al; onları kendine alıştır, sonra her dağ başına onlardan birer parça koy. Sonra onları, çağır, koşarak sana gelirler. Ve bil ki şüphesiz Allah, Aziz'dir, Hakim'dir....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Hani İbrahim, "Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!" demişti. O da, "Yoksa inancın yok mu?" diye sormuştu. (İbrahim) cevap vermişti: "Hayır, ama (görmeme izin ver) ki kalbim tamamen mutmain olsun." "Öyleyse" demişti Allah, "Dört kuş al ve onlara sana itaat etmeyi öğret; sonra onları (etrafındaki) her tepeye ayrı ayrı sal; sonra da çağır: uçarak sana gelecekler. Bil ki Allah her şeye kadirdir, hikmet sahibidir."...
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
Ve o vakti de yâdet ki, İbrahim, «Yarabbi! Ölüleri nasıl ihya edeceğini bana göster,» demiş, (Cenâb-ı Hak da) «İnanmadın mı?» diye buyurmuştu. O da, «Evet. İnandım, fakat kalbim mutmain olsun için,» demiş; Allah Teâlâ da: «Kuşlardan dört tanesini tut da onları kendine çevir, sonra her dağ üzerine onlardan birer parça at, sonra da onları çağır, sana koşarak gelirler ve bilki Allah Teâlâ şüphe yok azîzdir, hakîmdir,» diye buyurmuştur....
Bəqərə Suresi, 260. Ayet:
İbrahim de bir zaman: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster” demişti. Rabbi ona: “İnanmadın mı?” dedi. “Hayır! (İnanmaz değilim), fakat kalbim kuvvet bulsun, mutmain olsun diye (görmek istiyorum). ” dedi. Bunun üzerine Allah: “O halde kuşlardan dördünü tut, onları yanına al, sonra kesip her dağın başına onlardan birer parça koy. Sonra onları kendine çağır, koşarak sana gelecekler. Bil ki Allah Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir. ” dedi....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir....
Bəqərə Suresi, 265. Ayet:
Servetlerini Allah'ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak harcayanların durumu (ise), verimli topraklar üzerindeki bahçe gibidir: Bir sağanak vurur, bu sayede ürün iki misli artar; sağanak olmadığı zaman da hafif yağmur (düşer oraya). Ve Allah yaptığınız her şeyi görür....
Ali-İmran Suresi, 87. Ayet:
Ulâike cezâuhum enne aleyhim la’netallâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne). ...
Ali-İmran Suresi, 87. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
cezâu-hum
: onların cezası
3.
enne aleyhim
: onların üzerine olması
4.
la'nete allâhi
: ...
Ali-İmran Suresi, 126. Ayet:
Allâh bunu size bir müjde olsun ve kalplerinizdeki (hakikatinizdeki) kuvveye mutmain olmanız için yaptı. Yardım ancak ve yalnız Aziyz ve Hakiym olan Allâh indîndendir....
Ali-İmran Suresi, 126. Ayet:
Çünki Allah, bu (yardımı)nı size sâdece bir müjde olsun ve kalbleriniz onunla mutmain olsun diye yaptı. Yoksa zafer, ancak Azîz (kudreti dâimâ galib gelen), Hakîm (her işi hikmetli) olan Allah katındandır....
Ali-İmran Suresi, 126. Ayet:
Ve Allah Teâlâ bunu ancak size bir müjde olmak ve bununla kalpleriniz mutmain bulunmak için kılmıştır. Yoksa nusret, ancak azîz, hakîm olan Allah Teâlâ cânibindendir....
Maidə Suresi, 50. Ayet:
Yoksa onlar, cahiliyye kanunu (ile yönetilmek) mi istiyorlar? Halbuki, kalben mutmain olan insanlar için Allahtan daha iyi kanun koyucu olabilir mi?...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Kâlû nurîdu en ne’kule minhâ ve tetmainne kulûbunâ ve na’leme en kad sadaktenâ ve nekûne aleyhâ mineş şâhidîn(şâhidîne)....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
1.
kâlû nurîdu
: istiyoruz, arzu ediyoruz dediler
2.
en ne'kule min-hâ
: ondan yemek yemek
3.
ve tetmainne
: ve tatmin olması - sükûnet bulması
4.
...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar "Ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun, bize doğru söylediğini (kesin olarak) bilelim ve ona gözleriyle görmüş şahitler olalım istiyoruz" demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Dediler ki: "İsteriz ki o sofradan yiyelim (o ilimleri uygulayalım), kalplerimiz mutmain olsun (açıkladıklarına yakîn oluşsun); senin bize (mutlak) hakikati açıkladığını bilelim ve ona şahitlerden olalım. "...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar «Ondan yiyelim, kalplerimiz mutmain olsun, bize doğru söylediğini (kesin olarak) bilelim ve ona gözleriyle görmüş şahitler olalım istiyoruz» demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar: «Biz istiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz mütmain olsun da senin bize doğru söylediğini bilelim ve onu -Allah'ın indireceği sofrayı- bizzat görenlerden olalım.» dediler....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
'(Onlar:) 'İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz mutmain olsun, gerçekten bize doğru söylediğini (iyice) bilelim ve buna şâhidlik edenlerden olalım’ demişlerdi.'...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Dediler ki: «Biz istiyoruz ki, ondan yiyelim ve kalblerimiz mutmain olsun ve senin bize doğru söylediğini bilelim ve biz onun üzerine şahitlerden olalım.»...
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Onlar: “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kâlplerimiz mutmain olsun, senin bize hakikaten doğru söylediğini bilelim ve onu bizzat görmüş şâhitler olalım. ” demişlerdi....
Maidə Suresi, 113. Ayet:
Havariler ise: -Ondan yemek istiyoruz, (böylece) kalplerimiz mutmain olsun ve bize doğruyu söylediğini bilelim ve buna şahitlerden olalım, demişlerdi....
Ənam Suresi, 75. Ayet:
Böylece Biz İbrahime, (Allahın) gökler ve yer üzerindeki güçlü hükümranlığı ile ilgili (ilk) kavrayışı kazandırdık, ki kalben mutmain olan kimselerden olsun....
Ənam Suresi, 149. Ayet:
Kul fe lillâhil huccetul bâligah(bâligatu), fe lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne)....
Ənam Suresi, 149. Ayet:
1.
kul
: de
2.
fe li allâhi
: artık Allah'ın
3.
el huccetu
: delil
4.
el bâligatu
: en üstün, en kuvvetli, kesin o...
Əraf Suresi, 18. Ayet:
Kâlehruc minhâ mez'ûmen medhûrâ(medhûren), le men tebiake minhum leemleenne cehenneme minkum ecmaîn(ecmaîne)....
Əraf Suresi, 18. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
uhruc
: çık
3.
min-hâ
: oradan
4.
mez'ûmen
: hor görülmüş, kınanmış
Əraf Suresi, 71. Ayet:
Kâle kad vakaa aleykum min rabbikum ricsun ve gadabun, e tucâdilûnenî fî es
mâin
semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ nezzelallâhu bihâ min sultânin, fentezırû innî meakum minel muntezırîn(muntezırîne)....
Əraf Suresi, 71. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
kad
: olmuş, oldu, olmuştur
3.
vakaa
: vaki oldu, vuku buldu
4.
aleykum
: sizin üzerinize
Əraf Suresi, 124. Ayet:
Le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hilâfin summe le usallibennekum ecmaîn(ecmaîne). ...
Əraf Suresi, 124. Ayet:
1.
le ukattıanne
: mutlaka keseceğim (parçalayacağım)
2.
eydiye-kum
: elleriniz
3.
ve ercule-kum
: ve ayaklarınız
4.
min hilâfi...
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Ve mâ cealehullâhu illâ buşrâ ve li tatmainne bihî kulûbukum ve mân nasru illâ min indillâh(indillâhi), innallâhe azîzun hakîm(hakîmun)....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
mâ ceale-hu allâhu
: Allah onu yapmadı
3.
illâ
: sadece, ancak, ...den başka
4.
buşrâ
: bir müjde
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Ve Allah, (bu yardımı) sadece bir müjde ve onunla kalplerinizin tatmin (mutmain) olması için yaptı (başka bir şey için yapmadı). Allah'ın katından başka yardım (yeri) yoktur (yardım ancak Allah'ın katındandır). Muhakkak ki Allah, Azîz (üstün izzet sahibi) ve Hakîm'dir (hikmet sahibi, hüküm sahibi)....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allâh bunu ancak bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz mutmain olsun diye yaptı. . . Yardım, zafer ancak Allâh indîndendir. . . Muhakkak ki Allâh Aziyz'dir, Hakiym'dir....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Allah bunu ancak bir müjde olsun ve kalbleriniz bununla mutmain olsun diye yapmıştı. Yardım, ancak Allah tarafındandır. Şübhesiz ki Allah, Azîz (kudreti her zaman üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır....
Ənfal Suresi, 10. Ayet:
Ve Allah Teâlâ bunu ancak bir müjde olmak ve bununla kalpleriniz mutmain bulunmak için yapmıştır. Ve halbuki, nusret ancak Allah tarafındandır. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ azîzdir, hakîmdir....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
İnnemâ meselul hayâtid dunyâ ke
mâin
enzelnâhu mines semâi fahteleta bihî nebâtul ardı mimmâ ye'kulun nâsu vel en'âm(en'âmu), hattâ izâ ehazetil ardu zuhrufehâ vezzeyyenet ve zanne ehluhâ ennehum kâdirûne aleyhâ etâhâ emrunâ leylen ev nehâren fe cealnâhâ hasîden ke en lem tagne bil ems(emsi), kezâlike nufassilul âyâti li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne)....
Yunus Suresi, 24. Ayet:
1.
innemâ
: sadece, yalnız, ancak
2.
meselu el hayâti ed dunyâ
: dünya hayatının meselesi (örneği, durumu)
3.
ke
mâin
: su gibidir
4.
Hud Suresi, 23. Ayet:
İmân edenler, ve sâlih amellerde bulunanlar ve Rablerine kemal-i itaat ve huşû ile mutmain olanlar (yok mu) işte şüphesiz ki onlar cennet sahibidirler, onlar orada ebedîyyen kalıcılardır....
Rəd Suresi, 4. Ayet:
Ve fîl ardı kıtaun mutecâvirâtun ve cennâtun min a’nâbin ve zer’un ve nahîlun sınvânun ve gayru sınvânin yuskâ bi
mâin
vâhid(vâhidin), ve nufaddılu ba’dehâ alâ ba’dın fîl ukul(ukuli), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne)....
Rəd Suresi, 4. Ayet:
1.
ve fî el ardı
: ve yeryüzünde
2.
kıtaun
: toprak parçaları, kıtalar
3.
mutecâvirâtun
: birbirine komşu
4.
ve cennâtun
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu)....
Rəd Suresi, 28. Ayet:
1.
ellezîne âmenû
: Allah'a ulaşmayı dileyen, âmenû olan kimseler
2.
ve tatmainnu
: ve mutmain olur, tatmin olur
3.
kulûbu-hum
: onların kalpleri
4.
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Onlar, âmenûdurlar ve kalpleri, Allah'ı zikretmekle mutmain olmuştur. Kalpler ancak; Allah'ı zikretmekle mutmain olur, öyle değil mi?...
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur....
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Onlar, îmân edenler ve kalbleri Allah’ın zikri ile mutmain olan kimselerdir. Bilesiniz ki, kalbler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur....
Rəd Suresi, 28. Ayet:
(Onlar) O zâtlardır ki, Allah'ın zikriyle kalpleri mutmain olduğu halde imân etmişlerdir. Haberiniz olsun ki, Allah'ın zikriyle kalpler mutmain olur....
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Onlar o kimselerdir ki iman etmişlerdir ve kalpleri zikrullahla mutmain olmuş, sükûn bulmuştur. Çok iyi bilin ki kalpler ancak zikrullahla itminana kavuşur, huzur bulur....
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalbleri yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur....
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Bunlar, inananlar ve kalpleri Tanrı'nın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun, kalpler yalnızca Tanrı'nın zikriyle mutmain olur....
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Onlar ki iman etmişlerdir ve şuurları Allâh'ı hakikatlerinde olarak hatırlayıp hissetmenin tatminini yaşar! Kesinlikle biline ki, şuurlar Bizikrillah (Allâh'ı, Esmâ'sının işaret ettiği anlamlar doğrultusunda hakikatinde HATIRLAYIP hissetmek) ile mutmain olur!...
Rəd Suresi, 28. Ayet:
Bunlar, iman edenler, Allah’ı zikirle, Kur’ân ile, Allah’ın övünç kaynağı kelâmını okuyarak, Allah’ın lütfuyla ilgisi sayesinde akılları ve kalpleri mutmain olanlar, huzura kavuşanlardır. Hatırınızdan çıkarmayın. Ancak Allah’ı zikirle, Allah’ın övünç kaynağı kelâmını okuyarak, Allah’ın lütfuyla ilgisi sayesinde, kalpler huzura kavuşur, sükûnet bulur....
İbrahim Suresi, 16. Ayet:
Min verâihî cehennemu ve yuskâ min
mâin
sadîd(sadîdin). ...
İbrahim Suresi, 16. Ayet:
1.
min verâi-hi
: onun arkasında, ardında
2.
cehennemu
: cehennem
3.
ve yuskâ
: ve içirirler
4.
min
mâin
: sudan
Hicr Suresi, 43. Ayet:
Ve inne cehenneme le mev’ıduhum ecmaîn(ecmeîne)....
Hicr Suresi, 43. Ayet:
1.
ve inne
: ve muhakkak
2.
cehenneme
: cehennem
3.
le
: mutlaka, elbette
4.
mev'ıdu-hum
: onlara vaadedilen yer
Hicr Suresi, 92. Ayet:
Fe ve rabbike le nes’elennehum ecmaîn(ecmaîne). ...
Hicr Suresi, 92. Ayet:
1.
fe
: artık, böylece, bundan sonra
2.
ve rabbi-ke
: ve senin Rabbine andolsun
3.
le nes'elenne-hum
: elbette, onlara mutlaka soracağız
4.
Nəhl Suresi, 9. Ayet:
Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev şâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne). ...
Nəhl Suresi, 9. Ayet:
1.
ve alâ allâhi
: ve Allah'a aittir, Allah'ın üzerinedir 2 - kasdu es sebîli
2.
kasdu es sebîli
: sebîlin (yolun) tayini
3.
ve min-hâ
: ve ondan
4.
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Men kefere billâhi min ba’di îmânihî illâ men ukrihe ve kalbuhu mutmainnun bil îmâni ve lâkin men şereha bil kufri sadran fe aleyhim gadabun minallâh(minallâhi), ve lehum azâbun azîm(azîmun). ...
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
1.
men kefere
: kim inkâr ederse
2.
billâhi (bi allâhi)
: Allah'ı
3.
min ba'di
: den sonra
4.
îmâni-hî
: kendi îmâ...
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi îmânla mutmain olmuş olduğu halde zorlanan kimse hariç, fakat kim îmânından (hidayete erdikten) sonra Allah'ı inkâr ederse ve kim küfre göğüs açarsa (irşad makamından şüphe edip fıska düşerse, kişinin küfrü talebi sebebiyle, Allahû Tealâ, onun göğsünü küfre açar, şerheder), artık Allah'tan bir gazap onların üzerinedir ve onlar için azîm azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi imanla mutmain olduğu hâlde, (küfre) zorlanan hariç, kim imanından sonra Allâh'a küfrederse ve küfre sînesini açar ise, işte Allâh gazabı onun üzerinedir! Kendilerine çok büyük azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Her kim imanından sonra Allaha küfrederse -kalbi iyman ile mutmainn olduğu halde ikrah edilen başka- velâkin küfre sinesini açan kimse lâbüdd onların üstüne Allahdan bir gadab iner ve onlara azîm bir azâb vardır...
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi îmân ile mutmain olduğu hâlde (inkâra) zorlanan kimse müstesnâ, kim îmân ettikten sonra Allah’ı inkâr ederse (onun için şiddetli bir tehdid vardır), fakat kim de küfre gönlü(nü) açarsa, artık Allah’dan onların üzerine bir gazab ve onlar için (pek) büyük bir azab vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi imân ile mutmain olduğu halde icbar edilen müstesna, velâkin her kim imânından sonra Allah Teâlâ'yı inkâr eder de küfre sine açarsa işte onların üzerine Allah'tan bir gazap vardır ve onlar için pek büyük bir azap da vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Gönlü imanla mutmain olduğu halde, zorlanan kimse hariç, kim iman ettikten sonra Allah'ı inkâr eder ve gönlünü küfre açarsa; onların üzerine Allah'tan bir gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 106. Ayet:
Kalbi imanla dolu olarak mutmain iken, dini inkâr etmeye mecbur bırakılıp da yalnız dilleriyle inkâr sözünü söyleyenler hariç, kim imanından sonra Allah’ı inkâr ederek gönlünü inkâra açar, göğsüne küfrü yerleştirirse, onlara Allah tarafından bir gazap, hem de müthiş bir azap vardır....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Ve daraballâhu meselen karyeten kânet âmineten mutmainneten ye’tîhâ rızkuhâ ragaden min kulli mekânin fe keferet bi en’umillâhi fe ezâkahallâhu libâsel cûi vel havfi bimâ kânû yasnaûn(yasnaûne)....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
1.
ve darabe allâhu
: ve Allah misal verdi
2.
meselen
: bir misal, örnek
3.
karyeten
: bir şehir (halkı)
4.
kânet
...
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Ve Allah, (korkudan) emin ve mutmain (huzurlu, tatmin olmuş) olan bir şehri (halkını) misal verdi. Onun rızkı, heryerden bol bol geliyordu. Fakat o (şehir halkı), Allah'ın ni'metlendirmesine nankörlük etti. Bundan sonra Allah, onlara yapmış olduklarından dolayı açlık ve korku libasını tattırdı....
İsra Suresi, 95. Ayet:
Kul lev kâne fîl ardı melâiketun yemşûne mutmainnîne le nezzelnâ aleyhim mines semâi meleken resûlâ(resûlen). ...
İsra Suresi, 95. Ayet:
1.
kul
: de
2.
lev
: eğer, şâyet
3.
kâne
: oldu
4.
fî el ardı
: yeryüzünde
İsra Suresi, 95. Ayet:
De ki: “Eğer yeryüzünde mutmain olarak yürüyenler melekler olsaydı, elbette onlara semadan melek resûl indirirdik.”...
İsra Suresi, 95. Ayet:
De ki: Eğer yeryüzünde eyleşip gönülleri mutmain ve huzur içinde yürüyen melekler bulunsaydı, elbette üzerlerine gökten peygamber olarak melek gönderirdik....
İsra Suresi, 95. Ayet:
De ki: «Eğer yeryüzünde mutmainler olarak yürür melekler olsa idi elbette onlara gökten resûl olan bir melek indirirdik.»...
Kəhf Suresi, 29. Ayet:
Ve kulil hakku min rabbikum fe men şâe fel yu'min ve men şâe fel yekfur innâ a'tednâ liz zâlimîne nâren ehâta bihim surâdikuhâ, ve in yestegîsû yugâsû bi
mâin
kel muhli yeşvîl vucûh(vucûhe), bi'seş şerab(şerabu) ve sâet murtefekâ(murtefekan)....
Kəhf Suresi, 29. Ayet:
1.
ve kulil hakku (ve kul el hakku)
: ve de ki hak
2.
min rabbi-kum
: Rabbinizdendir
3.
fe men şâe
: bundan sonra dileyen kimse
4.
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
Vadrıb lehum meselel hayâtid dunyâ ke
mâin
enzelnâhu mines semâi fahteleta bihî nebâtul ardı fe asbeha heşîmen tezrûhur riyâh(riyâhu), ve kânallâhu alâ kulli şey'in muktedirâ(muktediren)....
Kəhf Suresi, 45. Ayet:
1.
vadrıb
: ve örnek ver
2.
lehum
: onlara
3.
meselel hayâtid dunyâ
: dünya hayatı misalini, durumunu
4.
ke
mâin
:...
Ənbiya Suresi, 77. Ayet:
Ve nasarnâhu minel kavmillezîne kezzebû bi âyâtinâ, innehum kânû kavme sev’in fe agraknâhum ecmaîn(ecmaîne)....
Ənbiya Suresi, 77. Ayet:
1.
ve nasarnâ-hu
: ve ona yardım ettik
2.
min el kavmi
: kavimden (kavme karşı)
3.
ellezîne
: ki onlar
4.
kezzebû
...
Həcc Suresi, 11. Ayet:
İnsanlardan bazısı da, Allah’a bir kenardan (şübhe içinde) kulluk eder. Artık ona bir iyilik isâbet ederse, onunla mutmain olur. Fakat ona bir kötülük isâbet ederse, yüzüstü döner (dinden çıkar). Dünyayı da, âhireti de kaybetmiştir. İşte o apaçık hüsran, budur!...
Həcc Suresi, 54. Ayet:
1.
ve li ya'leme
: ve bilmeleri için
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
ûtu el ılme
: ilim verildi
4.
ennehu
: onu...
Həcc Suresi, 54. Ayet:
Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl'ün, Nebî Resûl'ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O'na îmân etmeleri, onların kalplerinin O'nu (Allah'ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet edendir....
Möminun Suresi, 50. Ayet:
Ve cealnebne meryeme ve ummehû âyeten ve âveynâhumâ ilâ rabvetin zâti karârin ve maîn(maînin)....
Möminun Suresi, 50. Ayet:
1.
ve cealnebne (cealnâ ibne)
: ve oğlunu kıldık
2.
meryeme
: Meryem
3.
ve umme-hu
: ve onun annesini
4.
âyeten
: ...
Nur Suresi, 45. Ayet:
Vallâhu halaka kulle dâbbetin min
mâin
, fe minhum men yemşî alâ batnih(batnihi) ve minhum men yemşî alâ ricleyn(ricleyni) ve minhum men yemşî alâ erba’(erbain), yahlukullâhu mâ yeşâu, innellâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Nur Suresi, 45. Ayet:
1.
vallâhu (ve allâhu)
: ve Allah
2.
halaka
: yarattı
3.
kulle
: her, hepsi, bütün
4.
dâbbetin
: hayvan
...
Şüəra Suresi, 49. Ayet:
Kâle âmentum lehu kable en âzene lekum, innehu le kebîrukumullezî allemekumus sıhr(sıhra), fe le sevfe ta’lemûn(ta’lemûne), le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hılâfin ve le usallibennekum ecmaîn(ecmaîne)....
Şüəra Suresi, 49. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
âmentum
: siz îmân ettiniz
3.
lehu
: ona
4.
kable
: önce, evvel
Şüəra Suresi, 65. Ayet:
Ve enceynâ mûsâ ve men meahû ecmaîn(ecmaîne)....
Şüəra Suresi, 65. Ayet:
1.
ve enceynâ
: ve kurtardık
2.
mûsâ
: Musa
3.
ve men
: ve kimseler
4.
mea-hû
: onunla beraber
Şüəra Suresi, 170. Ayet:
Fe necceynâhu ve ehlehû ecmaîn(ecmaîne)....
Şüəra Suresi, 170. Ayet:
1.
fe
: böylece, bunun üzerine
2.
necceynâ-hu
: onu kurtardık
3.
ve ehlehû
: ve onun ehli (ailesi ve ona tâbî olanlar)
4.
ecmaî...
Səcdə Suresi, 8. Ayet:
Summe ceale neslehu min sulâletin min
mâin
mehîn(mehînin)....
Səcdə Suresi, 8. Ayet:
1.
summe
: sonra
2.
ceale
: kıldı
3.
nesle-hu
: onun nesli, soyu
4.
min sulâletin
: özünden
Səcdə Suresi, 13. Ayet:
Ve lev şi’nâ le âteynâ kulle nefsin hudâhâ ve lâkin hakkal kavlu minnî le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecmaîn(ecmaîne)....
Səcdə Suresi, 13. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer
2.
şi'nâ
: biz diledik
3.
le
: elbette, mutlaka
4.
âteynâ
: biz verdik
Səba Suresi, 37. Ayet:
Sizi bizim huzuurumuza yaklaşdıracak olan ne mallarınız, ne evlâdlarınız değildir. Ancak îman edib de iyi amel (ve hareket) de bulunanlar müstesna. Çünkü onlar, onlar için yapdıklarına mukabil katkat mükâfat vardır ve onlar emîn (ve mutmain) en yüksek makamlarda dirler. ...
Saffat Suresi, 45. Ayet:
Yutâfu aleyhim bi ke’sin min maîn(maînin). ...
Saffat Suresi, 45. Ayet:
1.
yutâfu
: tavaf ettirilir, etrafında dolaştırılır
2.
aleyhim
: onların üzerine
3.
bi ke'sin
: kadehler ile, kadehler
4.
min m...
Saffat Suresi, 45. Ayet:
Maînden bir ke's ile üzerlerine pırlanılır...
Sad Suresi, 82. Ayet:
Kâle fe bi izzetike le ugviyennehum ecmaîn(ecmaîne)....
Sad Suresi, 82. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
fe
: böylece, bundan sonra
3.
bi izzeti-ke
: senin izzetine, mutlak kudretine andolsun ki
4.
le
...
Sad Suresi, 85. Ayet:
Le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhum ecmaîn(ecmaîne)....
Sad Suresi, 85. Ayet:
1.
le
: mutlaka
2.
emleenne
: dolduracağım
3.
cehenneme
: cehennem
4.
min-ke
: senden
Fussilət Suresi, 12. Ayet:
Fe kadâhunne seb’a semâvâtin fî yevmeyni ve evhâ fî kulli se
mâin
emrehâ ve zeyyennes semâed dunyâ bi mesâbîha ve hıfzâ(hıfzen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi)....
Fussilət Suresi, 12. Ayet:
1.
fe
: böylece, artık
2.
kadâ-hunne
: onları kada etti, yarattı, tamamladı
3.
seb'a
: yedi
4.
semâvâtin
: semalar...
Duxan Suresi, 40. Ayet:
İnne yevmel faslı mîkâtuhum ecmaîn(ecmaîne)....
Duxan Suresi, 40. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki
2.
yevme
: gün
3.
el faslı
: fasıl, ayırma
4.
mîkâtu-hum
: onların belirlenmiş vakti
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), fîhâ enhârun min
mâin
gayri âsin(âsinin), ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta’muh(ta’muhu), ve enhârun min hamrin lezzetin liş şâribîn(şâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min kullis semerâti ve magfiretun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum....
Məhəmməd Suresi, 15. Ayet:
1.
meselu
: misâli, örneği, durumu
2.
el cenneti
: cennet
3.
elletî
: o ki
4.
vuide
: vaadedildi
Qəmər Suresi, 11. Ayet:
Fe fetahnâ ebvâbes semâi bi
mâin
munhemir(munhemirin)....
Qəmər Suresi, 11. Ayet:
1.
fe
: böylece, bunun üzerine
2.
fetahnâ
: biz açtık
3.
ebvâbe
: kapılar
4.
es semâi
: sema, gökyüzü
Vaqiə Suresi, 18. Ayet:
Bi ekvâbin ve ebârîka ve ke’sin min maîn(maînin)....
Vaqiə Suresi, 18. Ayet:
1.
bi ekvâbin
: billur kadehlerle
2.
ve ebâriyka
: ve ibrikler
3.
ve ke'sin
: ve doldurulmuş kâseler
4.
min maînin
Vaqiə Suresi, 18. Ayet:
Maîn çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle....
Vaqiə Suresi, 18. Ayet:
Maîn çeşmesinden, meşrubat pınarlarından, ırmaklarından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle dolaşırlar....
Vaqiə Suresi, 18. Ayet:
Maîn çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle....
Vaqiə Suresi, 18. Ayet:
Main'den doldurulmuş küpler, ibrikler ve kadehlere,...
Vaqiə Suresi, 18. Ayet:
«Maîn» (kaynağın) dan (dolu) büyük kablarla, ibriklerle ve kadehlerle. ...
Vaqiə Suresi, 18. Ayet:
Main'den büyük kaplarla, ibrikler ve kadehlerle....
Vaqiə Suresi, 31. Ayet:
Ve
mâin
meskûb(meskûbin)....
Vaqiə Suresi, 31. Ayet:
1.
ve
mâin
: ve sular
2.
meskûbin
: çağlayan
...
Mürsəlat Suresi, 20. Ayet:
E lem nahlukkum min
mâin
mehîn(mehînin)....
Mürsəlat Suresi, 20. Ayet:
1.
e lem nahluk-kum
: sizi biz yaratmadık mı
2.
min
mâin
: sudan
3.
mehînin
: bayağı, adi, değersiz
...
Tariq Suresi, 6. Ayet:
Hulika min
mâin
dâfik(dâfikın)....
Tariq Suresi, 6. Ayet:
1.
hulika
: yaratıldı
2.
min
: den
3.
mâin
: su, sıvı
4.
dâfikın
: kuvvetle atılan
...
Fəcr Suresi, 27. Ayet:
Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu)....
Fəcr Suresi, 27. Ayet:
1.
yâ eyyetuhâ
: ey
2.
en nefsu
: nefs
3.
el mutmainnetu
: mutmain olan, tatmin olan
...
Fəcr Suresi, 27. Ayet:
Ey mutmain olan nefs!...
Hud Suresi, 119. Ayet:
İllâ men rahime rabbuk(rabbuke), ve li zâlike halakahum, ve temmet kelimetu rabbike le emleenne cehenneme minel cinneti ven nâsi ecmaîn(ecmaîne)....
Hud Suresi, 119. Ayet:
1.
illâ
: hariç
2.
men rahime
: rahmet ettiği kimseler
3.
rabbu-ke
: senin Rabbin
4.
ve li zâlike
: ve bunun için<...
Saffat Suresi, 134. Ayet:
İz necceynâhu ve ehlehû ecmaîn(ecmaîne). ...
Saffat Suresi, 134. Ayet:
1.
iz
: olduğu zaman, olmuştu
2.
necceynâ-hu
: onu kurtardık
3.
ve ehle-hû
: ve onun ailesi
4.
ecmaîne
: topluca, ...
Zuxruf Suresi, 55. Ayet:
Fe lemmâ âsefûnentekamnâ minhum fe agraknâhum ecmaîn(ecmaîne)....
Zuxruf Suresi, 55. Ayet:
1.
fe
: bunun üzerine
2.
lemmâ
: olduğu zaman
3.
âsefû-nâ
: bizi eseflendirdiler, üzdüler
4.
intekamnâ
: intikam a...
Mülk Suresi, 30. Ayet:
Kul e re’eytum in asbaha mâukum gavren fe men ye’tîkum bi maîn maîn(maînin)....
Mülk Suresi, 30. Ayet:
1.
kul
: de
2.
e
: mi
3.
reeytum
: siz gördünüz
4.
in
: eğer, şâyet, olsa
Yunus Suresi, 7. Ayet:
Onlar ki bizim likamızı arzu (veya ümid) etmezler ve Dünya hayat ile razı olub onunla mutmainn olmuşlardır ve onlar ki bizim âyetlerimizden gafildirler...
Yunus Suresi, 7. Ayet:
O kimseler ki, Bize kavuşacaklarını ümit etmezler ve dünya hayatına razı olmuşlar ve onunla mutmain bulunmuşlardır ve o kimseler ki onlar Bizim âyetlerimizden gâfillerdir....
Fəcr Suresi, 27. Ayet:
"Ey Nefs-i Mutmainne (Hakikati yaşamakta tatmine ulaşmış bilinç)!"...
Fəcr Suresi, 27. Ayet:
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,...
Fəcr Suresi, 27. Ayet:
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis...
Fəcr Suresi, 27. Ayet:
(Allah, mü’min kuluna ise:) 'Ey nefs-i mutmainne (kâmil bir îman sâhibi olarak huzûra ermiş olan nefis)!'...
Fəcr Suresi, 27. Ayet:
Ey mutmain olan nefs!...
Fəcr Suresi, 27. Ayet:
Ey mutmaine olan (huzura eren) nefs!...
Fəcr Suresi, 27. Ayet:
Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis,...