Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Kul e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â’
mâlu
nâ ve lekum a’
mâlu
kum ve nahnu lehu muhlisûn(muhlisûne)....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e
: mı
3.
tuhâccûne-nâ
: bizimle mücâdele ediyorsunuz
4.
fî
: hakkında
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nasıl ki içinizden size bir Peygamber gönderdik. Size âyetlerimizi okumada, ahlâkınızı temiz bir hale koymada. Size kitap ve hikmet öğretmede ve bilmediğiniz şeyler hakkında size malûmat verip sizi bilgi sahibi etmede....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı, öyle bir aydır ki, o ayda insanlara doğru yolu gösteren ve açık âyetleri cami olup hak ile bâtılın arasını ayıran Kur'an-ı Azîm nâzil olmuştur. İmdi sizden Ramazan ayında hazır bulunan, o ayın orucunu tutsun. Ve hasta veya sefer halinde bulunursa, diğer günlerde o miktar oruç tutsun. Allah Teâlâ sizin için kolaylık ister, sizin için güçlük istemez. Malumdur ki oruç adedini ikmal edersiniz. Ve size hidâyet buyurmuş olduğundan dolayı Allah'a tekbirde bulunursunuz ve şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
1.
el haccu
: hac
2.
eşhurun
: aylar
3.
ma'lûmâtun
: malûm, belirlenmiş, bilinen
4.
fe
: o zaman, işte
<...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac, malûm aylarda olur. Kim o aylarda hacca niyet ederse bilsin ki hacda ne kadınla buluşma vardır, ne kötülükte bulunma, ne de kavga ve dövüş. Hayra dair ne işlerseniz Allah bilir. Yol azığı hazırlayın. Şüphe yok ki azıkların hayırlısı da sakınıp çekinmedir. Ey aklı eren temiz kişiler, sakının benden....
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Haccın vakti malûm aylardır. Her kim o aylarda haccı kendisine farz kılarsa artık haccda mücamaat, füsuk, cidal yoktur. Ve hayırdan her ne yaparsa Allah Teâlâ onu bilir. Ve azık edininiz, azığın en hayırlısı ise takvâdır. Ve Ben'den ittikada bulununuz, ey tam akıl sahipleri!...
Bəqərə Suresi, 197. Ayet:
Hac
mâlu
m aylardadır. Kim o aylarda haccı ifaya azmederse bilsin ki hac esnasında ne cinsel yaklaşma, ne günah sayılan davranışlarda bulunma, ne de tartışma ve sürtüşme caiz değildir. Siz hayır olarak her ne yaparsanız, Allah mutlaka onu bilir. Azıklanın ve bilin ki azığın en hayırlısı kötülüklerden korunmadır. Öyleyse Bana karşı gelmekten korunun ey akıl sahipleri!...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Yes’elûneke aniş şehril harâmi kıtâlin fîh(fîhi), kul kıtâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihî vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâh(indallâhi), vel fitnetu ekberu minel katl(katli), ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihî fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’
mâlu
hum fîd dunyâ vel âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana soruyorlar
2.
an(i) eş şehri el harâmi
: haram aydan
3.
kıtâlin
: savaş
4.
fî-hi
: onun içi...
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah Teâlâ ki, O'ndan başka bir mabut yoktur. Hayy-ü Kayyûm olan O'dur. O'nu ne uyuklama ne de uyku tutmaz. Göklerde ne varsa yerde ne varsa, hep O'nundur. O'nun izni olmaksızın O'nun yanında şefaat edecek olan kimdir? O, mahlukatının geçmişleri ve gelecekleri ne varsa hepsini bilir. Ve O'nun mahlukatı, O'nun dilediğinden başka O'nun malumatından bir şeyi ihata edemezler. O'nun kürsüsü göklerden ve yerden daha geniştir. Göklerin ve yerin hıfzı O'na ağır gelmez. Ve en yüce ve en ulu olan da anca...
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Eğer böyle yapmazsanız Allah Teâlâ ile Resûlü tarafından bir harb malûmunuz olsun ve eğer tövbe ederseniz sermayeniz sizindir. Ne zulüm edersiniz ne de zulme uğrarsınız....
Ali-İmran Suresi, 22. Ayet:
Ulâikellezîne habitat a’
mâlu
hum fîd dunyâ vel âhirah(âhirati), ve mâ lehum min nâsırîn(nâsırîne). ...
Ali-İmran Suresi, 22. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
ellezîne
: onlar
3.
habitat
: heba oldu, boşa gitti
4.
a'
mâlu
-hum
: onların amelleri
Maidə Suresi, 53. Ayet:
Ve yekûlullezîne âmenû e hâulâillezîne aksemû billâhi cehde eymânihim innehum le meakum habitat a’
mâlu
hum fe asbahû hâsirîn(hâsirîne)....
Maidə Suresi, 53. Ayet:
1.
ve yekûlu
: ve derler
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olanlar (Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı yaşarken dileyenler)
3.
e hâulâi ellezîne
: bunlar o kimseler mi?, onlar bunlar mı?
Maidə Suresi, 116. Ayet:
(116-118) Hem Allah Teâlâ: "Ey Meryem oğlu İsa!" Sen mi insanlara "Beni ve annemi Allah’tan başka iki tanrı edinin" dedin? sorguladığı vakit o şöyle diyecek: "Hâşa! Sen şerikden ve her noksandan münezzehsin Ya Rabbî! Hakkım olmayan bir şeyi söylemem doğru olmaz, bana yakışmaz." "Hem söylediysem malûmundur elbet. Benim varlığımda olan her şeyi Sen bilirsin, ama ben Sen’in Zatında olanı bilemem. Bütün gaybleri hakkıyla bilen ancak Sen’sin." "Sen ne emrettinse ben onlara, bundan başka bir şey söyle...
Maidə Suresi, 117. Ayet:
(116-118) Hem Allah Teâlâ: "Ey Meryem oğlu İsa!" Sen mi insanlara "Beni ve annemi Allah’tan başka iki tanrı edinin" dedin? sorguladığı vakit o şöyle diyecek: "Hâşa! Sen şerikden ve her noksandan münezzehsin Ya Rabbî! Hakkım olmayan bir şeyi söylemem doğru olmaz, bana yakışmaz." "Hem söylediysem malûmundur elbet. Benim varlığımda olan her şeyi Sen bilirsin, ama ben Sen’in Zatında olanı bilemem. Bütün gaybleri hakkıyla bilen ancak Sen’sin." "Sen ne emrettinse ben onlara, bundan başka bir şey söyle...
Maidə Suresi, 118. Ayet:
(116-118) Hem Allah Teâlâ: "Ey Meryem oğlu İsa!" Sen mi insanlara "Beni ve annemi Allah’tan başka iki tanrı edinin" dedin? sorguladığı vakit o şöyle diyecek: "Hâşa! Sen şerikden ve her noksandan münezzehsin Ya Rabbî! Hakkım olmayan bir şeyi söylemem doğru olmaz, bana yakışmaz." "Hem söylediysem malûmundur elbet. Benim varlığımda olan her şeyi Sen bilirsin, ama ben Sen’in Zatında olanı bilemem. Bütün gaybleri hakkıyla bilen ancak Sen’sin." "Sen ne emrettinse ben onlara, bundan başka bir şey söyle...
Ənam Suresi, 2. Ayet:
O, o Halık-ı Azîm'dir ki, sizi bir çamurdan yarattı, sonra bir ecel takdir etti ve O'nun nezdinde mâlûm bir ecel de vardır. Sonra da siz şüphe ediyorsunuz....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece onları (vehimlendirerek - kendilerini beden yapı olarak kabul ettirerek) aldattı (bedenselliği fark ettirdi). . . O ikisi, o malûm ağaçtan, (seks - üreme sisteminden) tadınca, bedenselliklerini hisseder oldular! Cennet yapraklarından üzerlerine örtmeye başladılar (nefslerindeki çeşitli Esmâ kuvveleri ile bedensellik hissini örtmeye çalıştılar). . . Rableri onlara nida etti: "Ben size şu ağacı (bedenselliği yaşamayı) yasaklamadım mı; ben size demedim mi, kesinlikle şeytan sizin için apaçı...
Əraf Suresi, 147. Ayet:
Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhirati habitat a’
mâlu
hum, hel yuczevne illâ mâ kânû ya’melûn(ya’melûne)....
Əraf Suresi, 147. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler
2.
kezzebû
: yalanladılar
3.
bi âyâti-nâ
: âyetlerimizi
4.
ve likâi
: ve karşılaşma...
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Bir de malumunuz olsun ki savaşta elde ettiğiniz ganimetin beşte biri Allah’ındır. Yani Resulullâha, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara (gariplere) aittir. Eğer Allah’a ve iki ordunun karşılaştığı, hak ile batılın iyice açığa çıktığı o Bedir günü kulumuza indirdiğimiz âyetlere iman ediyorsanız, bu hükmü böylece kabul edeceksiniz. Allah her şeye kadirdir....
Tövbə Suresi, 17. Ayet:
Mâ kâne lil muşrikîne en ya'murû mesâcidallâhi şâhidîne alâ enfusihim bil kufr(kufri), ulâike habitat a'
mâlu
hum ve fîn nâri hum hâlidûn (hâlidûne)....
Tövbə Suresi, 17. Ayet:
1.
mâ kâne
: olmaz, olmadı
2.
li el muşrikîne
: müşrikler için
3.
en ya'murû
: imar etmeleri
4.
mesâcide allâhi
: ...
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
Kellezîne min kablikum kânû eşedde minkum kuvveten ve eksere emvâlen ve evlâdâ(evlâden), festemteû bi halâkihim, festemta’tum bi halâkikum kemâstemteallezîne min kablikum bi halâkihim ve hudtum kellezî hâdû, ulâike habitat a’
mâlu
hum fîd dunyâ vel âhirah(âhirati), ve ulâike humul hâsirûn (hâsirûne)....
Tövbə Suresi, 69. Ayet:
1.
ke ellezîne
: o kimseler gibi
2.
min kabli-kum
: sizden önceki
3.
kânû eşedde
: daha şiddetli, kuvvetli idiler
4.
min-kum
Hud Suresi, 67. Ayet:
O zulmedenleri, (dördüncü gün) o malûm sayha (şiddetli, titreşimli korkunç ses) yakaladı da evlerinde göçüp kaldılar!...
Yusif Suresi, 46. Ayet:
Hazret-i Yusuf'a geldi dedi ki: (Ey Yusuf!) «Ey pek doğru sözlü! Bize malumat ver, yedi semîz sığır hakkında, ki onları yedi zayıf (sığır) yiyor. Ve yedi yeşil başak ile diğer kuru başaklar (hakkında). Umulur ki o nâsa dönerim, ihtimal ki, biliverirler.»...
Rəd Suresi, 2. Ayet:
Allah, o zâtı-ı akdestir ki, gökleri görüyorsunuz, direksiz olarak yükseltmiştir. Sonra arş üzerine istivada bulunmuştur ve güneşi de, kameri de musahhar kılmıştır ki, herbiri bir malum vakit için cereyan eder. (O Hâlık-i Kerîm) Her işi tedbir eder, âyetleri mufassalan beyan buyurur. Tâ ki Rabbinize kavuşacağınızı yakînen bilesiniz....
Rəd Suresi, 35. Ayet:
Korunanlara vadolunan CENNETİN TEMSİL (misal - benzetme) yollu anlatımı şöyledir: Altından nehirler akar. . . Yemişi de daimdir, gölgesi de. . . İşte bu takva sahiplerinin geleceğidir. . . Hakikat bilgisini inkâr edenlerin geleceği ise, o malûm ateştir....
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
Meselullezîne keferû bi rabbihim a’
mâlu
hum ke remâdinişteddet bihir rîhu fî yevmin âsıf(âsıfin), lâ yakdirûne mimmâ kesebû alâ şey’(şey’in), zâlike huved dalâlul baîd(baîdu). ...
İbrahim Suresi, 18. Ayet:
1.
meselu
: mesele, durum
2.
ellezîne keferû
: inkâr edenler, kâfir olanlar
3.
bi rabbi-him
: Rab'lerini
4.
a'
mâlu
-hum
...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Hilelerinin cezası Allah katında (malum) iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Halbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!...
İbrahim Suresi, 46. Ayet:
Ve muhakkak ki, (onlar) hileleriyle hilede bulundular ve onların hilesi, Allah katında (malum)dur. Ve onların hilesi, ondan dağlar zail olacak bir (kuvvette) değildir....
Hicr Suresi, 4. Ayet:
Ve Biz hiçbir ülkeyi, onun malûm (bilinen) bir kitabı olmaksızın helâk etmedik....
Hicr Suresi, 4. Ayet:
Ve biz hiçbir şehri helâk etmedik ki helâk edeceğimiz zaman, malûm ve mukadder olmasın....
Hicr Suresi, 4. Ayet:
Ve hiçbir ülkeyi helâk etmedik ki, illâ onun için malum bir kitap vardır....
Hicr Suresi, 4. Ayet:
Bizim imha ettiğimiz her memleket hakkında mutlaka daha önce kararlaştırılmış, malum bir vade vardır....
Hicr Suresi, 21. Ayet:
1.
ve in
: ve yoktur (eğer var ise, ancak ...dır)
2.
min şey'in
: bir şeyden, bir şey
3.
illâ
: ancak, ...den başka, olmaksızın
4.
Hicr Suresi, 21. Ayet:
Hazinesi bizim yanımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Malûm (bilinen) bir kaderi (takdir edilmiş miktarı) olmaksızın onu indirmeyiz....
Hicr Suresi, 21. Ayet:
Hiçbir şey yoktur ki hazîneleri, katımızda olmasın ve biz onu ancak malûm bir miktarda indiririz....
Hicr Suresi, 21. Ayet:
Kulların faydalandığı hiç bir şey yoktur ki, onu meydana getiren hazinelerin anahtarları katımızda olmasın, (muhakkak her şey bizim kudretimizle meydana gelir). Fakat biz, onu, ancak ihtiyaca göre, malum bir miktarda veririz....
Hicr Suresi, 21. Ayet:
Ve hiçbir şey yoktur ki illâ onun hazineleri Bizim nezdimizdedir. Ve onu indirmeyiz. Ancak malum bir miktar ile (indiririz)....
Hicr Suresi, 37. Ayet:
(37-38) (Allah Teâlâ da) buyurdu ki: «Artık şüphe yok, sen mühlet verilmişlerdensin.» «Malum olan vakit gününe kadar.»...
Hicr Suresi, 38. Ayet:
1.
ilâ yevmi
: güne kadar
2.
el vakti el ma'lûmi
: malûm olan (bilinen) vakit
...
Hicr Suresi, 38. Ayet:
Malûm olan (bilinen) vaktin gününe kadar....
Hicr Suresi, 38. Ayet:
Malûm vaktin gelip çatacağı güne dek....
Hicr Suresi, 38. Ayet:
(37-38) (Allah Teâlâ da) buyurdu ki: «Artık şüphe yok, sen mühlet verilmişlerdensin.» «Malum olan vakit gününe kadar.»...
Nəhl Suresi, 6. Ayet:
Ve lekum fîhâ ce
mâlu
n hîne turîhûne ve hîne tesrehûn(tesrehûne)....
Nəhl Suresi, 6. Ayet:
1.
ve lekum
: ve sizin için
2.
fî-hâ
: içinde, onlarda vardır
3.
ce
mâlu
n
: güzellik
4.
hîne
: o zaman, olduğu zama...
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Ve böylece onların ahvaline başkalarını muttali kıldık ki, vaad-i İlâhînin şüphesiz bir hak olduğunu ve Kıyametin vukubulacağında da bir şüphe bulunmadığını bilsinler. O sıradaki, (o şehir ahalisi) aralarında onların işlerine ait münazaada bulunuyorlardı. Binaenaleyh dediler ki: «Onların üzerlerine bir bina yapınız.» Onları, Rableri daha ziyâde bilicidir. Onların işine malumatları galip olanlar da dedi ki: «Elbette onların yanlarında bir mescid ittihaz edineceğiz.»...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
(İnsanların kimi:) "Onlar üç kişidir; dördüncüleri de köpekleridir" diyecekler; yine: "Beş kişidir; altıncıları köpekleridir" diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (Kimileri de:) "Onlar yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir" derler. De ki: Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. Öyle ise Ashâb-ı Kehf hakkında, delillerin açık olması haricinde bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında (ileri geri konuşan) kimselerin hiçbirinden malum...
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
İnsanların bir kısmı: 'Üç kişiler. Dördüncüsü köpekleridir.' diyecekler. diğerleri: 'Beş kişiler, altıncısı köpekleridir' diyecekler. Bunlar karanlığa taş atmakta, gayb ile ilgili tahmin yürütmektedirler. 'Yedi kişiler, sekizincisi köpekleridir' diyenler var. 'Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlarla ilgili bilgiyi çok az kimse bilir.' de. Onlar hakkında, vahy ile bildirilenler dışında münakaşaya girişme. Onlar hakkında ileri geri konuşan kimselerin hiçbirinden mâlûmat isteme....
Kəhf Suresi, 22. Ayet:
(İnsanların kimi:) «Onlar üç kişidir; dördüncüleri de köpekleridir» diyecekler; yine: «Beş kişidir; altıncıları köpekleridir» diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (Kimileri de:) «Onlar yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir» derler. De ki: Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır. Öyle ise Ashâb-ı Kehf hakkında, delillerin açık olması haricinde bir münakaşaya girişme ve onlar hakkında (ileri geri konuşan) kimselerin hiçbirinden malum...
Kəhf Suresi, 46. Ayet:
El
mâlu
vel benûne zînetul hayâtid dunyâ, vel bâkıyâtus sâlihâtu hayrun inde rabbike sevâben ve hayrun emelâ(emelen). ...
Kəhf Suresi, 46. Ayet:
1.
el
mâlu
: mal
2.
ve el benûne
: ve çocuklar, oğullar
3.
zînetu el hayâti ed dunyâ
: dünya hayatının süsüdür, ziynetidir
4.
v...
Kəhf Suresi, 105. Ayet:
Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’
mâlu
hum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen). ...
Kəhf Suresi, 105. Ayet:
1.
ulâike ellezîne
: işte o kimseler, onlar
2.
keferû
: inkâr ettiler, örttüler
3.
bi âyâti
: âyetleri
4.
rabbi-him
Həcc Suresi, 28. Ayet:
1.
li yeşhedû
: şahit olsunlar
2.
menâfia
: menfaat, fayda, yarar
3.
lehum
: onlar için (vardır)
4.
ve yezkur ismi allâhi
Həcc Suresi, 28. Ayet:
«Tâ ki, kendileri için birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve kendilerini merzûk etmiş olduğumuz dört ayaklı kurbanlık hayvanlar üzerine malum olan günlerde Allah'ın ismini ansınlar. Artık onlardan yeyin ve yoksul fakirlere yediriniz.»...
Möminun Suresi, 63. Ayet:
Bel kulûbuhum fî gamratin min hâzâ ve lehum a’
mâlu
n min dûni zâlike hum lehâ âmilûn(âmilûne)....
Möminun Suresi, 63. Ayet:
1.
bel
: bilâkis, hayır
2.
kulûbu-hum
: onların kalpleri
3.
fî gamratin
: gaflette, dalâlette
4.
min hâzâ
: bundan...
Nur Suresi, 39. Ayet:
Vellezîne keferû a’
mâlu
hum ke serâbin bi kîatin yahsebuhuz zam’ânu mâe(mâen), hattâ izâ câehu lem yecidhu şey’en ve vecedallâhe indehu fe veffâhu hisâbeh(hisâbehu), vallâhu serîul hısâb(hısâbi)....
Nur Suresi, 39. Ayet:
1.
vellezîne keferû
: ve kâfirler
2.
a'
mâlu
-hum
: onların amelleri
3.
ke serâbin
: serap gibidir
4.
bi kîatin
: dü...
Nur Suresi, 53. Ayet:
(Münafıklar), sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka (savaşa) çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin. İtaatiniz malûmdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Nur Suresi, 53. Ayet:
Münafıklar, sen, kendilerine emrettiğin takdirde, mutlaka savaşa çıkacaklarına dair peş peşe Allah’a büyük yeminler ettiler. 'Yemin etmeyin, itaatiniz mâlûmdur, sizden istenen meşrû emir ve kararlara, sadakatle, samimiyetle itaattir. Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır.' de....
Nur Suresi, 53. Ayet:
Eger kendilerine emredersen, o iki yuzluler, savasa cikacaklarina butun gucleriyle yemin ederler. De ki: «Yemin etmeyin; itaatiniz malumdur. Allah yaptiklarinizdan suphesiz haberdardir.»...
Nur Suresi, 53. Ayet:
Eğer kendilerine emredersen, o iki yüzlüler, savaşa çıkacaklarına bütün güçleriyle yemin ederler. De ki: 'Yemin etmeyin; itaatiniz malumdur. Allah yaptıklarınızdan şüphesiz haberdardır.'...
Nur Suresi, 53. Ayet:
(Münafıklar), sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka (savaşa) çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin. İtaatiniz malûmdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Nur Suresi, 53. Ayet:
Ötekiler (münafıklar), sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka (savaşa) çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin. İtaatiniz malumdur! Bilin ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Nur Suresi, 53. Ayet:
(Münâfıklar) Allah adına en ağır yeminleri ile yemin ederek; eğer kendilerine emredersen mutlaka savaşa çıkacaklarını söylediler. De ki: “Yemin etmeyin! İtaatınız
mâlu
mdur. Hiç şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır. ”...
Nur Suresi, 53. Ayet:
Kendilerine emir verdiğin takdirde savaşa çıkacaklarına var güçleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: -Yemin etmeyin! İtaatiniz malumdur, Allah ise sizin yaptıklarınızdan haberdardır....
Şüəra Suresi, 37. Ayet:
(37-39) «Sana çok bilgin sâhirleri getirsinler.» Artık sâhirler, malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanmış oldu. Ve nâsa da denildi ki: «Siz toplanıcılar mısınız?»...
Şüəra Suresi, 38. Ayet:
(37-39) «Sana çok bilgin sâhirleri getirsinler.» Artık sâhirler, malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanmış oldu. Ve nâsa da denildi ki: «Siz toplanıcılar mısınız?»...
Şüəra Suresi, 39. Ayet:
(37-39) «Sana çok bilgin sâhirleri getirsinler.» Artık sâhirler, malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanmış oldu. Ve nâsa da denildi ki: «Siz toplanıcılar mısınız?»...
Şüəra Suresi, 88. Ayet:
Yevme lâ yenfau
mâlu
n ve lâ benûn(benûne)....
Şüəra Suresi, 88. Ayet:
1.
yevme
: gün
2.
lâ yenfau
: fayda vermez
3.
mâlu
n
: mal
4.
ve lâ
: ve olmaz, ve yoktur
...
Şüəra Suresi, 155. Ayet:
Bu dedi, dişi bir deve; su içme hakkı, bir gün onun, malûm bir gün de su içme hakkı sizin....
Şüəra Suresi, 155. Ayet:
(155-156) Dedi ki: «İşte bu bir dişi devedir. Bunun için belli bir günde bir su içme hakkı vardır, sizin için de malum bir günde bir su içme hakkı vardır. Ve buna bir kötülük ile dokunmayın, sizi hemen pek büyük bir günün azabı yakalar.»...
Şüəra Suresi, 156. Ayet:
(155-156) Dedi ki: «İşte bu bir dişi devedir. Bunun için belli bir günde bir su içme hakkı vardır, sizin için de malum bir günde bir su içme hakkı vardır. Ve buna bir kötülük ile dokunmayın, sizi hemen pek büyük bir günün azabı yakalar.»...
Nəml Suresi, 47. Ayet:
Dediler ki: «Biz seninle ve seninle beraber olanlar ile teşe'üm ettik. (Hazreti Sâlih de) Dedi ki: «Sizin şeametiniz, Allah indinde (malûm)dur. Hayır. Siz imtihana tutulur bir tâifesinizdir.»...
Qəsəs Suresi, 55. Ayet:
Ve izâ semiûllagve a’radû anhu, ve kâlû lenâ a’
mâlu
nâ ve lekum a’
mâlu
kum selâmun aleykum lâ nebtegîl câhilîn(câhilîne)....
Qəsəs Suresi, 55. Ayet:
1.
ve izâ semiû
: ve işittikleri zaman
2.
el lagve
: boş söz
3.
a'radû
: yüz çevirdiler
4.
an-hu
: ondan
...
Ənkəbut Suresi, 37. Ayet:
Kavmi, onu yalanladı. Bunun üzerine kendilerini o malum sarsıntı yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar....
Rum Suresi, 16. Ayet:
Hakikat bilgisini inkâr edenler ve varlıklarındaki işaretlerimizi ve sonsuz gelecek yaşama kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar da (o malûm) azabın içinde zorunlu kalırlar!...
Yasin Suresi, 13. Ayet:
Sen şimdi onlara bir misâl getir:
Mâlu
m şehir halkını, hani onlara da elçiler gelmişti....
Saffat Suresi, 40. Ayet:
(40-42) Allah'ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. Onlar var ya, onlar için malûm rızk vardır. (Her nevi) Meyveler (vardır) ve onlar ikrâm olunmuşlardır....
Saffat Suresi, 41. Ayet:
1.
ulâike
: işte onlar
2.
lehum
: onlar için vardır
3.
rizkun
: bir rızık
4.
ma'lûmun
: malûm, bilinen
Saffat Suresi, 41. Ayet:
İşte onlar; onlar için malûm (bilinen) bir rızık vardır....
Saffat Suresi, 41. Ayet:
Öyle kişilerdir onlar ki onlaradır
mâlu
m rızık....
Saffat Suresi, 41. Ayet:
(40-42) Allah'ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. Onlar var ya, onlar için malûm rızk vardır. (Her nevi) Meyveler (vardır) ve onlar ikrâm olunmuşlardır....
Saffat Suresi, 42. Ayet:
(40-42) Allah'ın ihlâsa erdirilmiş olan kulları müstesna. Onlar var ya, onlar için malûm rızk vardır. (Her nevi) Meyveler (vardır) ve onlar ikrâm olunmuşlardır....
Sad Suresi, 81. Ayet:
Vakti malum olan (bilinen) güne kadar....
Sad Suresi, 81. Ayet:
Malûm vakıt gününe kadar...
Sad Suresi, 81. Ayet:
(81-83) «O malum vakit gününe kadar.» (İblis de) Dedi ki: «Senin izzetine yemin ederim ki, elbette onların hepsini azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş olan kulların müstesna»....
Sad Suresi, 82. Ayet:
(81-83) «O malum vakit gününe kadar.» (İblis de) Dedi ki: «Senin izzetine yemin ederim ki, elbette onların hepsini azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş olan kulların müstesna»....
Sad Suresi, 83. Ayet:
(81-83) «O malum vakit gününe kadar.» (İblis de) Dedi ki: «Senin izzetine yemin ederim ki, elbette onların hepsini azdıracağım. Ancak onlardan ihlasa erdirilmiş olan kulların müstesna»....
Şura Suresi, 15. Ayet:
Fe li zâlike fed’u vestekım kemâ umirt(umirte), ve lâ tettebi’ ehvâehum, ve kul âmentu bi mâ enzelallâhu min kitâb(kitâbin), ve umirtu li a’dile beynekum, allâhu rabbunâ ve rabbukum, lenâ a’
mâlu
nâ ve lekum a’
mâlu
kum, lâ huccete beynenâ ve beynekum, allâhu yecmeubeynenâ, ve ileyhil masîr(masîru)....
Şura Suresi, 15. Ayet:
1.
fe li zâlike
: işte bunun için
2.
fed'u (fe ud'u)
: artık, bundan sonra davet et
3.
ve istekım
: ve istikamet üzere ol
4.
ke...
Hucurat Suresi, 2. Ayet:
Ya eyyuhâllezîne âmenû lâ terfeû asvâtekum fevka savtin nebiyyi ve lâ techerû lehu bil kavli ke cehri ba’dıkum li ba’dın en tahbeta a’
mâlu
kum ve entum lâ teş’urûn(teş’urûne). ...
Hucurat Suresi, 2. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, Allah'a ulaşmayı dilediler
4.
lâ terfeû
:...
Hucurat Suresi, 11. Ayet:
Ey iman edenler! Sizden hiçbir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin. Ne
mâlu
m? Belki alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Belki de alay edilenler edenlerden daha hayırlıdır. Birbirinizi, (daha doğrusu kendilerinizi) karalamayın. Birbirinize kötü lakaplar takmayın. İman ettikten sonra insanın adının kötüye çıkması, fâsık damgası yemesi ne fena bir şeydir! Kim tövbe etmezse işte onlar tam zalim kimselerdir....
Vaqiə Suresi, 48. Ayet:
(48-50) «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).»...
Vaqiə Suresi, 49. Ayet:
(48-50) «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).»...
Vaqiə Suresi, 50. Ayet:
Malûm (bilinen) günün, belirlenmiş bir vaktinde mutlaka toplanılmış olacaklardır....
Vaqiə Suresi, 50. Ayet:
(48-50) «Ve bizlerin evvelce geçmiş atalarımız da mı?» De ki: «Şüphe yok evvelkiler de, sonrakiler de,». «Elbette malum bir günün muayyen bir vaktinde toplanılmış (olacaklardır).»...
Vaqiə Suresi, 50. Ayet:
Belirlenmiş olan o malûm günde hepiniz toplanacaksınız....
Vaqiə Suresi, 61. Ayet:
varoluşunuzun tabiatını değiştirmekten ve (henüz) size malum olmayan bir şekilde sizi (yeniden) var etmekten....
Məaric Suresi, 23. Ayet:
(23-24) Onlar ki namazları üzerine devam ederler. Ve onlar ki, mallarında bir malum hak vardır....
Məaric Suresi, 24. Ayet:
Ve öyle kişilerdir onlar ki mallarında malûm bir hak var....
Məaric Suresi, 24. Ayet:
(23-24) Onlar ki namazları üzerine devam ederler. Ve onlar ki, mallarında bir malum hak vardır....
Nuh Suresi, 4. Ayet:
ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve (yalnız O'na) malum olan bir zamana kadar size mühlet tanısın; ama bilin ki Allah'ın belirlediği vade gelip çattığında hiçbir şekilde ertelenemez. Keşke bunu bilseydiniz!"...
Nuh Suresi, 21. Ayet:
Kâle nûhun rabbi innehum asavnî vettebeû men lem yezidhu
mâlu
hu ve veleduhû illâ hasârâ(hasâran)....
Nuh Suresi, 21. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
nûhun
: Nuh
3.
rabbi
: Rabbim
4.
inne-hum
: muhakkak ki onlar
Qiyamə Suresi, 28. Ayet:
Bilmiştir ki, yaşanacak o malûm ayrılık!...
Mürsəlat Suresi, 22. Ayet:
1.
ilâ
: ... e kadar
2.
kaderin
: tayin edilen süre
3.
ma'lûmin
: malûm, bilinen
...
Mürsəlat Suresi, 22. Ayet:
Malûm bir kadere kadar!...
Mürsəlat Suresi, 22. Ayet:
Bir malum müddete kadar....
Leyl Suresi, 11. Ayet:
Ve mâ yugnî anhu
mâlu
hû izâ tereddâ....
Leyl Suresi, 11. Ayet:
1.
ve mâ yugnî an-hu
: ve ona fayda vermez
2.
mâlu
-hu
: onun malı
3.
izâ
: olduğu zaman
4.
tereddâ
: düştü, yuvarl...
Təbbət Suresi, 2. Ayet:
Mâ agnâ anhu
mâlu
hu ve mâ keseb(kesebe)....
Təbbət Suresi, 2. Ayet:
1.
mâ agnâ an-hu
: ona fayda vermedi, zenginlik sağlamadı
2.
mâlu
-hu
: onun malı
3.
ve
: ve
4.
mâ
: şey
...
Əhzab Suresi, 50. Ayet:
Ey Peygamber! Biz, şu gruplara dahil kadınları sana helâl kıldık: Mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah’ın sana harp esîri olarak verdiği cariyeleri, seninle beraber hicret eden amcan kızlarını, halan kızlarını, dayın ve teyzen kızlarını, bir de mehir istemeksizin kendisini Peygambere hibe eden ve Peygamberin de kendisini nikâhlamak istediği mümin kadını, diğer müminlere değil, sadece sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Bizim, müminlerin eşleri ve ellerinin altındaki cariyeler hakkında gerekli ...
Saffat Suresi, 164. Ayet:
Ve melekler derler ki: Bizden hiçbir fert yoktur ki onun malûm ve muayyen bir makamı olmasın....
Saffat Suresi, 164. Ayet:
Ve bizden ise bir kimse yoktur ki, illâ onun için bir malum makam vardır....
Zuxruf Suresi, 88. Ayet:
(88-89) Ve onun, «Yarabbi! Muhakkak ki, onlar imân etmez bir kavimdir,» demesi de indallah malumdur. Şimdi onlardan iraz et ve «Selâm,» deyiver, artık ileride bileceklerdir....
Zuxruf Suresi, 89. Ayet:
(88-89) Ve onun, «Yarabbi! Muhakkak ki, onlar imân etmez bir kavimdir,» demesi de indallah malumdur. Şimdi onlardan iraz et ve «Selâm,» deyiver, artık ileride bileceklerdir....
Vaqiə Suresi, 49. Ayet:
(49,50) De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler malûm bir günün belli vaktinde/randevu yerine kesinlikle toplanacaklardır. ...
Vaqiə Suresi, 50. Ayet:
(49,50) De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler malûm bir günün belli vaktinde/randevu yerine kesinlikle toplanacaklardır. ...