Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 153. Ayet:
Ey iman edenler, hakikatinizin açığa çıkartacağı sabır (dayanma kuvvesi) ve salât (hakikatiniz olan Esmâ mertebesine yönelişin getirisi olan müşahede) ile yardım isteyin. Muhakkak ki Allâh sabredenlerledir (Es Sabur Esmâ'sıyla - mâiyet sırrı)....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz ey müminler, kendinizden evvel geçenlerin halleri hiç başınıza gelmeden (hemen) cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle ezici sıkıntılar, kımıldatmaz zaruretler dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve
maiye
tinde iman edenler: “- Allah’ın yardımı ne zaman olacak?” diyesiye kadar... Bilin ki Allah’ın yardımı muhakkak yakındır....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Yoksa siz kendinizden evvel geçenlerin mesel olmuş halleri hiç başınıza gelmeksizin Cennete girivereceksiniz mi sandınız? Onlara öyle ezici mihnetler, kımıldatmaz zaruretler dokundu ve öyle sarsıldılar ki hattâ Peygamber ve
maiye
tinde iman edenler «ne zaman Allah'ın nusratı?» diyeceklerdi. Bak işte Allahın nursatı yakın....
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Vaktaki Talut ordu ile hareket etti, muhakkak, dedi: Allah sizi bir nehrile imtihan edecek, kim ondan içerse benden değil, kim onu tatmazsa işte o benden, ancak eliyle bir avuc alan müstesna, derken varır varmaz ondan içtiler, ancak içlerinden pek azı müstesna kaldılar, derken Talut ve
maiye
tinde iman edenler nehri geçtiler, o vakıt de «bizim bu gün Calut ile ordusuna takatımız yok» dediler, Allaha mülâki olacaklarına kani' olanlar ise şu cevabı verdiler «nice az bir cemiyet, çok bir cemiyete Al...
Bəqərə Suresi, 249. Ayet:
Vaktâ ki Tâlut, ordusu ile hareket etti. Dedi ki: «Allah Teâlâ sizi bir ırmak ile imtihan edecektir. İmdi her kim ondan içerse benden değildir ve her kim ondan tatmazsa o şüphesiz bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan müstesna.» Fakat onlardan birazı müstesna olmak üzere hepsi de ondan içiverdiler. Vaktâ ki Tâlût ve
maiye
tindeki imân edenler ırmağı geçtiler. Dediler ki: «Bizim bugün Câlût ile ordusuna karşı takatimiz yok.» Allah Teâlâ'ya mülâki olacaklarına kani olanlar ise dediler ki: «Nice az ...
Ali-İmran Suresi, 146. Ayet:
Peygamberlerden nicelerinin
maiye
tindeki birçok Allah dostları savaştılar da Allah yolunda kendilerine dokunan elem ve sıkıntılardan dolayı gevşemediler, zaaf göstermediler ; boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever....
Nisa Suresi, 108. Ayet:
(Münafıklar - ikiyüzlüler) insanlardan gizleyebilirler ama Allâh'tan asla! Oysa O beraberdi (tasavvufî anlayışla mâiyet sırrı - Allâh'ın, kulun her zerresini Esmâ'sıyla varetmesi hakikati) onlarla gece boyu, Allâh'ın hoşlanmadığı şeyleri kurgularlarken. Allâh yapmakta olduklarına Muhiyt'tir!...
Əraf Suresi, 105. Ayet:
Hakîkun alâ en lâ ekûle alallâhi illel hakk(hakka), kad ci’tukum bi beyyinetin min rabbikum fe ersil
maiye
benî isrâîl(isrâîle)....
Əraf Suresi, 105. Ayet:
1.
hakîkun
: doğru olan, gerçek olan, hak olan
2.
alâ
: üzerine, ...’a
3.
en lâ ekûle
: (benim) söylemememdir
4.
alâ allahi
...
Ənfal Suresi, 12. Ayet:
Hani Rabbin melâikeye şöyle vahyetmişti: "Muhakkak ben sizinle beraberim (Allâh melekle yan yana olmayacağına göre; anlatılmak istenen {tasavvufta mâiyet sırrı diye bahsedilen}: meleklerin, kendilerindeki kuvvet ve kudretin Allâh'ın kuvvet ve kudreti bilincini taşıdıkları realitesine işaret olunmaktadır). . . İman edenleri sâbitleyin. . . Hakikat bilgisini inkâr edenlerin kalplerinde korku oluşturacağım. . . (Onların) boyunlarının üstüne vurun (vehim üzere sâbitleyin) ve onların her parmağına da...
Tövbə Suresi, 36. Ayet:
Muhakkak ki Allâh indînde, semâları ve arzı halk ettiği süreçte Allâh ilminde, ayların adedi on ikidir. . . Onlardan dördü haramdır (aylar); (Muharrem, Receb, Zilkaide, Zilhicce). . . İşte Din-i Kayyim (geçerli, payidar sistem) budur. . . Onlar (haram aylar) içinde nefslerinize zulmetmeyin. . . Müşriklerle savaşın, onların hep birlikte sizinle savaştıkları gibi. . . İyi bilin ki Allâh korunanlarla beraberdir (mâiyet hakikatine işaret)....
Tövbə Suresi, 40. Ayet:
Gerçekten Allâh O'na yardım etmiştir, siz O'na yardım etmeseniz de! Hani hakikat bilgisini inkâr edenler O'nu (yurdundan) çıkmak zorunda bıraktıklarında; O, ikinin ikincisi (iki kişiden biri) idi! Hani onlar (Hz. Rasûlullah ve Hz. Ebu Bekr) mağarada idiler. . . Hani arkadaşına: "Mahzun olma, muhakkak ki Allâh bizimle beraberdir (mâiyet sırrına işaret ediyordu)" diyordu. . . Allâh, sekinetini (güven duygusuyla oluşan sakinlik) O'nun üzerine inzâl etmiş ve O'nu görmediğiniz ordularla desteklemişti...
Tövbə Suresi, 83. Ayet:
Fe in receakallâhu ilâ tâifetin minhum feste’zenûke lil hurûci fe kul len tahrucû
maiye
ebeden ve len tukâtilû
maiye
aduvv(aduvven), innekum radîtum bil kuûdi evvele merratin fak’udû meal hâlifîn(hâlifîne)....
Tövbə Suresi, 83. Ayet:
1.
fe in
: artık, o zaman, o taktirde, bundan sonra eğer
2.
recea-ke allâhu
: Allah seni döndürdü
3.
ilâ tâifetin
: bir topluluğa
4.
Tövbə Suresi, 83. Ayet:
Eğer Allah Teâlâ seni onlardan bir tâifenin yanına döndürür de başka bir cihada çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: «Artık siz benimle beraber çıkmayınız ve benim
maiye
timde olarak savaşta bulunmayınız. Çünkü, siz ilk defada oturmaya razı oldunuz. Artık geri kalanlar ile beraber oturunuz.»...
Tövbə Suresi, 83. Ayet:
Eğer Allah seni bu seferden (Tebük’ten) döndürür de, sen onlardan bir toplulukla karşılaşırsan ve onlar başka bir gazaya çıkmak için senden izin isterlerse onlara de ki:"Benimle beraber asla sefere çıkmayacaksınız, asla benim
maiye
timde düşmanla savaşmayacaksınız. Mademki önce oturup seferden geri kaldınız, haydi şimdi de geri kalanlarla birlikte oturun!"...
Tövbə Suresi, 86. Ayet:
Allah'a inanın ve Peygamberinin
maiye
tinde savaşın diye bir sûre indirilince içlerinden malı, kudreti olanlar, senden izin isterler ve bırak bizi de oturanlarla kalalım derler....
Tövbə Suresi, 86. Ayet:
Allah Teâlâ'ya imân edin ve peygamberinin mâiyetinde cihadda bulunun diye bir sûre indiği zaman, onlardan kudret ve servet sahipleri senden izin dilediler ve, «Bizi bırak, oturanlar ile beraber olalım,» dediler....
Tövbə Suresi, 88. Ayet:
Fakat o peygamber ve onun
maiye
tinde bulunan mü'minler mallarıyle, canlarıyle savaştılar. İşte onlar, bütün hayırlar onlarındır. Onlar umduklarına kavuşanların tâ kendileridir....
Hud Suresi, 37. Ayet:
Gözlerimiz olarak (mâiyet sırrına işaret bu ifade), vahyimizce gemiyi yap. . . Zâlimler hakkında (şefaat için) bana yönelme. . . Kesinlikle onlar boğulacaklardır!...
Hud Suresi, 40. Ayet:
Sonucu emrimiz gelip tandırın altından su kaynamaya başlayınca her mahlûktan birer çifti ve helâki taktîr edilenden başka âilenden olanları ve inananları gemiye yükle dedik; zâten
maiye
tinde bulunan inanmış kişiler de pek azdı....
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
Sadece "İnşâ Allâh = Allâh inşa ederse" kaydıyla demen, müstesna! Unuttuğunda Rabbini (hakikatin olan Esmâ mertebesini) zikret (hatırla)! Ve de ki: "Umarım Rabbim beni kurbunda (mâiyet sırrının yaşandığı Tecelli-i Sıfat mertebesi. {İnsan-ı Kâmil, Sıfatların tecellisi bahsi; Abdülkerîm Ciylî. A. H. }) olgunluğa erdirir. "...
Kəhf Suresi, 67. Ayet:
Kâle inneke len testetîa
maiye
sabrâ(sabren). ...
Kəhf Suresi, 67. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
inne-ke
: muhakkak sen
3.
len testetîa
: asla güç yetiremezsin, yapamazsın
4.
maiye
: benimle be...
Kəhf Suresi, 67. Ayet:
(Hızır A.S): “Muhakkak ki sen, benim
maiye
timde (iken vuku bulacak olaylara) sabretmeye asla güç yetiremezsin.” dedi....
Kəhf Suresi, 72. Ayet:
Kâle e lem ekul inneke len testetîa
maiye
sabrâ(sabren)....
Kəhf Suresi, 72. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
e lem ekul
: ben söylemedim mi, ben demedim mi
3.
inne-ke
: muhakkak sen,
4.
len testetîa
: asla...
Kəhf Suresi, 75. Ayet:
Kâle e lem ekul leke inneke len testetîa maıye sabrâ(sabren)....
Kəhf Suresi, 75. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
e lem ekul
: ben demedim mi
3.
leke
: sana
4.
inne-ke
: muhakkak sen
<...
Taha Suresi, 46. Ayet:
"Korkmayın! Muhakkak ki Ben sizinle olarak işitir ve görürüm (mâiyet sırrı)" dedi. (Sahih Kudsi hadis: ". . . . . . Ben kulumun görür gözü işitir kulağı olurum. . . . . . ")...
Ənbiya Suresi, 24. Ayet:
Emittehazû min dûnihî âliheh(âliheten), kul hâtû burhânekum, hâzâ zikru men
maiye
ve zikru men kablî, bel ekseruhum lâ ya’lemûnel hakka fehum mu’ridûn(mu’ridûne). ...
Ənbiya Suresi, 24. Ayet:
1.
emittehazû (em ittehazû)
: yoksa edindiler mi
2.
min dûni-hî
: ondan başka
3.
âliheten
: ilâhlar
4.
kul
: de, s...
Möminun Suresi, 27. Ayet:
1.
fe
: o zaman, böylece
2.
evhay-nâ
: biz vahyettik
3.
ileyhi
: ona
4.
en ısnai
: yapmasını
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine Ona (Nuh'a) vahyettik ki: "Gözlerimiz olarak (gözetimimiz anlamına gelse de burada mâiyet sırrına işaret vardır) ve vahyimizle gemiyi yap. . . İş başladığında (sular yükseldiğinde) ve fırın kaynadığı (buhar kazanı mı vardı acaba) vakit, her eşi olandan bir çift ve onlardan, aleyhine daha önce hüküm verilmiş olanlar hariç ehlini, gemiye al. Zâlimler hakkında benimle muhatap olma! Kesinlikle onlar boğulacaklardır. "...
Nur Suresi, 62. Ayet:
Muhakkak mü'minler onlardır ki, Allah'a ve Resûlune imân etmişlerdir ve onun
maiye
tinde cemiyetli bir iş üzerinde bulundukları zaman da ondan izin istemedikçe gidivermiş olmazlar. İşte onlar, öyle kimselerdir ki, Allah'a ve resûlüne imân ederler. Binaenaleyh bâzı işleri için senden izin istedikleri zaman artık sen de onlardan dilediğine izin ver ve onlar için mağfiret iste. Şüphe yok ki Allah gafûrdur, rahîmdir....
Furqan Suresi, 35. Ayet:
And olsun ki Musâ'ya kitap verdik ve kardeşi Harun'u
maiye
tinde (bulunmak üzere) vezîr yaptık....
Furqan Suresi, 35. Ayet:
Ve celâlim hakkı için Mûsa'ya kitabı verdik ve O'nun
maiye
tinde kardeşi Harun'u vezir kıldık....
Şüəra Suresi, 62. Ayet:
Kâle kellâ, inne
maiye
rabbî seyehdîn(seyehdîni)....
Şüəra Suresi, 62. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
kellâ
: hayır
3.
inne
: muhakkak
4.
maiye
: benimle beraber
Şüəra Suresi, 118. Ayet:
Feftah beynî ve beynehum fethan ve neccinî ve men
maiye
minel mu’minîn(mu’minîne)....
Şüəra Suresi, 118. Ayet:
1.
feftah (fe iftah)
: artık, bu durumda aç
2.
beynî
: benim aram
3.
ve beyne-hum
: ve onların arası
4.
fethan
: f...
Qəsəs Suresi, 8. Ayet:
Ve (sonunda) Firavun ailesi(nden biri) o'nu buldu (ve kurtardı): çünkü (Biz) o'nun ileride, Firavun'un, Haman'ın ve onların
maiye
tindekilerin gerçekten yanlış yolda olduklarını görerek karşılarına bir düşman ve bir üzüntü (kaynağı) olarak çıkmasını (dilemiştik)!...
Qəsəs Suresi, 34. Ayet:
Ve ahî hârûnu huve efsahu minnî lisânen fe ersilhu
maiye
rid’en yusaddıkunî, innî ehâfu en yukezzibûn(yukezzibûni)....
Qəsəs Suresi, 34. Ayet:
1.
ve ahî
: ve benim kardeşim
2.
hârûnu
: Harun
3.
huve
: o
4.
efsahu
: (dili) daha fasih, daha düzgün
<...
Qəsəs Suresi, 34. Ayet:
Kardeşim Harun ise lisanca benden daha açık konuşur; beni tasdik eden bir yardımcı olarak
maiye
timde ona da peygamberlik ver; doğrusu ben, beni yalanlamalarından korkuyorum!» dedi....
Ənkəbut Suresi, 69. Ayet:
Biz'e (ermek için nefsine karşı) savaş verenlere gelince, elbette onları yollarımıza ulaştıracağız. . . Kesinlikle Allâh, yakîn ehliyle (ihsan sahibi {Allâh'a görüyormuşçasına yönelen}) elbette beraberdir! (Mâiyet sırrı. )...
Sad Suresi, 59. Ayet:
İşte şunlar dünyada körü körüne
maiye
tinizde koşup giden güruhtur! "Merhaba!" olmasın onlara, rahat yüzü görmesin o zalimler! Zira onlar cehenneme gireceklerdir....
Duxan Suresi, 23. Ayet:
(23-24) Yüce Allah buyurdu: "Mümin kullarımla geceleyin çıkıp git. Muhakkak ki sizi takip edeceklerdir. Denizi yarıp
maiye
tini geçirdikten sonra, onu olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur."...
Duxan Suresi, 24. Ayet:
(23-24) Yüce Allah buyurdu: "Mümin kullarımla geceleyin çıkıp git. Muhakkak ki sizi takip edeceklerdir. Denizi yarıp
maiye
tini geçirdikten sonra, onu olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar boğulacak bir ordudur."...
Hədid Suresi, 4. Ayet:
O, semâları ve arzı altı süreçte yaratan, sonra da arşa istiva edendir! Arza gireni ve ondan çıkanı; semâdan inzâl olanı ve onun içinde urûc edeni bilir. . . Nerede olursanız O sizinle (hakikatinizin Esmâ ül Hüsnâ'sıyla varolması sonucu) beraberdir! (Mâiyet sırrına işaret). Allâh yaptıklarınızı (yaratan olarak) Basıyr'dir....
Mücadilə Suresi, 7. Ayet:
Anlamaz mısın Allâh, semâlarda ne var ve arzda ne varsa bilir! Üç (kişi aralarında) fısıldaşmaya görsün, onlarda dördüncü O'dur. . . Beş (kişi fısıldaşacak) olsalar, onlarda altıncı O'dur. . . Bundan daha az da olsalar, daha çok da olsalar; nerede olursa olsunlar mutlaka O, onlarla beraberdir (Esmâ'sıyla, "yok"ken var kıldığı için - Mâiyet sırrı)! Sonra kıyamet sürecinde yaptıklarını (açığa çıkaran olarak) kendilerinde haber verir! Muhakkak ki Allâh Bi-küllî şey'in (şey'in Esmâ'sıyla hakikati ol...
Həşr Suresi, 23. Ayet:
"HÛ" Allâh, tanrı yok, sadece "HÛ"! Melik'tir (efâl, oluşlar âleminde mutlak hükmü yürüyen), Kuddûs'tür (yaratılmışlığa ve kevne ait nitelenmelerden, yaratılmış kavramlardan münezzeh), Selâm'dır (yaratılmışlarda yakîn ve kurb hâlini oluşturup mâiyet sırrını açığa çıkartan), Mu'min'dir (iman açığa çıkartarak hakikatini müşahedeye yönelten), Müheymin'dir (gözetip himaye eden, muhteşem azametini seyirde yaratılmışlığı kaldıran), Aziyz'dir (karşı konulması imkânsız olarak dilediğini yapan), Cebbâr'd...
Mülk Suresi, 28. Ayet:
Kul ereeytum in ehlekeniyallâhu ve men maıye ev rahımenâ fe men yucîrul kâfirîne min azâbin elîm(elîmin)....
Mülk Suresi, 28. Ayet:
1.
kul
: de
2.
e
: mi
3.
reeytum
: siz gördünüz
4.
in
: eğer, ise, olsa