Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ənam Suresi, 128. Ayet:
(Allâh) onları topluca haşrettiği gün: "Ey cinn topluluğu, gerçekten insanların çoğunluğunu hükmünüz altına aldınız (hakikatten uzaklaştırdınız)!" (der). . . İnsan (türünden) dostları olanlar şöyle der: "Rabbimiz, birbirimizden karşılıklı yararlandık. . . İşte bizim için belirlediğin ecelimiz bize ulaştı". . . Şöyle der: "Ateş sizin mekânınızdır; Allâh dilemedikçe, orada ebedî kalıcılarsınız". . . Muhakkak ki Rabbin Hakiym'dir, Aliym'dir....
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Allah, hepsini toplayacağı gün: -Ey cin topluluğu, insanların çoğunu yoldan çıkardınız, der. Onların dostları olan insanlar ise: -Rabbimiz, birbirimizden istifade ettik ve bizim için belirlediğin sonuca ulaştık, derler. -Cehennem, Allah’ın dilemesi dışında, sizin ebedi kalacağınız mekanınızdır” der. Şüphesiz Rabbin hakimdir, bilendir....
Əraf Suresi, 29. Ayet:
De ki: "Rabbim adalet ve itidali emretti. Her secdenizde, her namaz zamanında veya mekânında, yüzünüzü O’nun kıblesine yöneltiniz!İhlâsla, ibadetinizi yalnız O’nun rızası için yaparak Allah’a kulluk ediniz! Çünkü ilkin sizi O yarattığı gibi, dönüşünüz de yine O’na olacaktır."...
Əraf Suresi, 143. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman, olunca
2.
câe mûsâ
: Musa (as) geldi
3.
li mîkâti-nâ
: mikâtımıza, belirlediğimiz zamanda
4.
ve ...
Əraf Suresi, 143. Ayet:
Musa (A.S), tayin ettiğimiz (belirlediğimiz) zamanda gelince, Rabbi onunla konuştu. (Musa A.S) şöyle dedi: “Rabbim, bana (Kendini) göster, Sana bakayım.” (Allahû Tealâ): “Beni asla göremezsin. Ve fakat dağa bak! O, mekânını kararlı tutabilirse (yerinde durabilirse); o zaman sen, Beni görürsün.” buyurdu. Rabbi, dağa tecelli ettiği zaman onu paramparça etti. Musa (A.S), bayılarak yere düştü. Sonra ayıldığı zaman: “Sen Sübhan'sın (Seni tenzih ederim). Sana tövbe ederim. Ben, mü'minlerin ilkiyim.” d...
Yunus Suresi, 22. Ayet:
Huvellezî yuseyyirukum fîl berri vel bahr(bahri), hattâ izâ kuntum fîl fulk(fulki), ve cereyne bihim bi rîhin tayyibetin ve ferihû bihâ câethâ rîhun âsifun ve câehumul mevcu min kulli
mekânin
ve zannû ennehum uhîta bihim deavûllâhe muhlisîne lehud dîn(dîne), le in enceytenâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn(şâkirîne). ...
Yunus Suresi, 22. Ayet:
1.
huve ellezî
: odur
2.
yuseyyiru-kum
: sizi gezdirir
3.
fî el berri
: karada
4.
ve el bahri
: ve denizde
Yunus Suresi, 28. Ayet:
Toplu hâlde onları haşredeceğimiz süreç. . . Sonra şirk koşanlara: "Siz ve ortak koştuklarınız, her biriniz mekânınıza" deriz. . . Akabinde onların aralarını ayırmışızdır! Onların ortak koştukları ise: "Siz bize kulluk etmiyordunuz (kendi kurgu ve hayallerinize tapınıyordunuz)" derler....
İbrahim Suresi, 17. Ayet:
Yetecerreuhu ve lâ yekâdu yusîguhu ve ye’tîhil mevtu min kulli
mekânin
ve mâ huve bi meyyit(meyyitin), ve min verâihî azâbun galîz(galîzun)....
İbrahim Suresi, 17. Ayet:
1.
yetecerreu-hu
: onu yutmaya çalışır (çalışacak)
2.
ve lâ yekâdu
: ve olmayacak, olamayacak
3.
yusîgu-hu
: onu boğazdan kolayca geçirir
4.
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Ve daraballâhu meselen karyeten kânet âmineten mutmainneten ye’tîhâ rızkuhâ ragaden min kulli
mekânin
fe keferet bi en’umillâhi fe ezâkahallâhu libâsel cûi vel havfi bimâ kânû yasnaûn(yasnaûne)....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
1.
ve darabe allâhu
: ve Allah misal verdi
2.
meselen
: bir misal, örnek
3.
karyeten
: bir şehir (halkı)
4.
kânet
...
Kəhf Suresi, 17. Ayet:
Ve onlar o mekânın geniş bir bölümünde bulunuyorlarken, sen, güneş doğarken onların mağarasını sağ tarafından teğet geçip gittiğini, batarken de sol tarafından teğet geçip gittiğini gözünde canlandırabilirsin: Allah’ın âyetlerinden biriydi bu. Allah kimi doğru yola yöneltirse, işte odur doğru yolu bulan; ama kimi de sapıklığa terk ederse, artık onun için ne bir dost ne bir kılavuz bulabilirsin....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Hz. İbrâhîm'e Beyt'in mekânını (Kâbe'nin yerini) indirdiğimiz (gösterdiğimiz) zaman: “Bana hiçbir şeyi ortak koşma! Ve Beytim'i (Evim'i) tavaf edenler, kaim olanlar (ayakta duranlar), rükû edenler ve secde edenler için temiz tut.” (dedik)....
Həcc Suresi, 26. Ayet:
Hani biz İbrahim'e Beyt'in mekânını hazırlamıştık da: "Bana bir şeyi ortak koşma! Beytimi, tavaf edenler, (benlikleriyle) ayakta yönelenler ve secde (benliksiz) ile rükû edenler (boyun eğenler) için arındır!"...
Həcc Suresi, 26. Ayet:
İbrahim'i Evin (Kabe'nin) mekanına yerleştirmiştik: 'Bana hiç bir şeyi ortak etme. Evimi de, ziyaretçiler, orada yerleşenler, rukü ve secde edenler için temizle.'...
Həcc Suresi, 31. Ayet:
Hunefâe lillâhi gayre muşrikîne bih(bihî), ve men yuşrik billâhi fe ke ennemâ harre mines semâi fe tahtafuhut tayru ev tehvî bihir rîhu fî
mekânin
sahîk(sahîkın)....
Həcc Suresi, 31. Ayet:
1.
hunefâe
: hanifler
2.
li allâhi
: Allah için, Allah'a
3.
gayre
: başka, değil, olmayan
4.
muşrikîne
: şirk koşa...
Furqan Suresi, 12. Ayet:
İzâ raethum min
mekânin
baîdin semiû lehâ tegayyuzan ve zefîrâ(zefîran)....
Furqan Suresi, 12. Ayet:
1.
izâ
: olduğu zaman
2.
raet-hum
: onları gördü
3.
min
mekânin
: bir mekândan, bir yerden
4.
baîdin
: uzak
Şüəra Suresi, 35. Ayet:
"Sihri ile sizi mekânınızdan çıkarmayı diliyor. . . Nedir öneriniz?"...
Qəsəs Suresi, 81. Ayet:
Nihayet onu (Karun'u) da onun mekânını da yerin dibine geçirdik! Allâh dûnunda ona yardım edecek birileri de yoktu. . . O kendini kurtaranlardan olmadı!...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Ve dünkü gün onun mekanını temenni edenler, ertesi sabah diyorlardı ki: «Vay sana! Şüphe yok ki, Allah kullarından dilediğine rızkı yayıyor ve daraltıyor. Eğer Allah bize lûtfetmese idi elbette bizi de batırmıştı. Ay! Muhakkak ki, kâfir olanlar felâha eremezler.»...
Ənkəbut Suresi, 25. Ayet:
(İbrahim) dedi ki: "Siz dünya hayatında (atalarınızla) aranızdaki duygu bağı yüzünden Allâh dûnunda putlar edindiniz. Bu yüzden kıyamet sürecinde kiminiz kiminizi inkâr edecek ve bir diğerine lânet edecektir! Mekânınız ateştir ve yardımcınız da yoktur. "...
Ənkəbut Suresi, 25. Ayet:
İbrâhim onlara: 'Siz, sırf aranızdaki, dünya hayatına has muhabbet uğruna, Allah’ı bırakıp, yarattıkları içinden taştan yontularak yapılan heykelleri put edindiniz. Sonra Kıyamet günü gelip çattığında ise, birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız. Mekânınınz, ateştir, Cehennem’dir. Yardım edeniniz de olmayacaktır.' dedi....
Səba Suresi, 51. Ayet:
Ve lev terâ iz feziû fe lâ fevte ve uhızû min
mekânin
karîb(karîbin)....
Səba Suresi, 51. Ayet:
1.
ve lev terâ
: ve şâyet görsen
2.
iz
: olduğu zaman
3.
feziû
: korkuya, dehşete kapıldılar
4.
fe
: o zaman
<...
Səba Suresi, 52. Ayet:
Ve kâlû âmennâ bih(bihî), ve ennâ lehumut tenâvuşu min
mekânin
baîd(baîdin)....
Səba Suresi, 52. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
âmennâ
: biz îmân ettik
3.
bihî
: ona
4.
ve ennâ
: ve nasıl olur
Səba Suresi, 53. Ayet:
Ve kad keferû bihî min kabl(kablu), ve yakzifûne bil gaybi min
mekânin
baîd(baîdin)....
Səba Suresi, 53. Ayet:
1.
ve kad
: ve olmuştu
2.
keferû
: inkâr ettiler
3.
bihî
: onu
4.
min kablu
: önceden
Fussilət Suresi, 44. Ayet:
Ve lev cealnâhu kur’ânen a’cemiyyen le kâlû lev lâ fussilet âyâtuh(âyâtuhu), e a’cemiyyun ve arabîy(arabîyyun), kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâun, vellezîne lâ yû’minûne fî âzânihim vakrun ve hûve aleyhim amâ(amen), ulâike yunâdevne min
mekânin
baîd(baîdin)....
Fussilət Suresi, 44. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer, şâyet
2.
cealnâ-hu
: onu kıldık, yaptık
3.
kur'ânen
: Kur'ân
4.
a'cemiyyen
: yabancı dil, Ara...
Casiyə Suresi, 34. Ayet:
O gün kâfirlere: 'Siz dünyada, bu gün diriltilerek hesaba çekileceğinizi, cezalandırılacağınızı nasıl unuttuysanız, biz de bugün, sizi öyle unutuyoruz. Sizin mekânınız ateştir, yardım edeniniz de yoktur.' denilir....
Vaqiə Suresi, 60. Ayet:
(60-61) Aranızda ölüm (ün keyfiyyetini, zamaanını, mekânını ve ecellerin mıkdarını) biz (ta'yin ve) takdîr etdik ve biz — (sizi helak ederek) yerinize diğer benzerlerinizi getirmeniz ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışda ve suretlerde tekrar peyda etmemiz hususunda — önüne geçilecekler de değiliz. ...
Vaqiə Suresi, 61. Ayet:
(60-61) Aranızda ölüm (ün keyfiyyetini, zamaanını, mekânını ve ecellerin mıkdarını) biz (ta'yin ve) takdîr etdik ve biz — (sizi helak ederek) yerinize diğer benzerlerinizi getirmeniz ve sizi bilemeyeceğiniz bir yaratılışda ve suretlerde tekrar peyda etmemiz hususunda — önüne geçilecekler de değiliz. ...
Hədid Suresi, 15. Ayet:
Bugün, artık ne sizden, ne kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerden, kâfirlerden fidye kabul edilir. Mekânınız ateştir. Size lâyık olan orasıdır. Orası ne kötü bir cezalandırma ve nihaî bir dönüş yeridir....
Talaq Suresi, 6. Ayet:
Onları (boşadığınız kadınları) şartlarınız elverdiğince yaşadığınız mekânın bir kısmında iskân edin. Onları sıkıntıya sokmak için onlara zarar vermeye kalkışmayın. Eğer onlar hamile iseler, yüklerini bırakıncaya (doğum yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Eğer sizin (çocuklarınızı) emzirirlerse, onlara ücretlerini verin. Aranızda (bu meseleleri) güzel örf ile istişare edin. Eğer anlaşamazsanız, onun (çocuğun babası) için başka bir kadın (çocuğu) emzirir....
Qaf Suresi, 41. Ayet:
Vestemi’ yevme yunâdil munâdi min
mekânin
karîb(karîbin)....
Qaf Suresi, 41. Ayet:
1.
vestemi' (ve istemi')
: ve kulak ver
2.
yevme
: gün
3.
yunâdi
: nida etti, seslendi
4.
el munâdi
: münadi, sesl...