Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Sizdən “aybaşı vəziyyətiniz” haqqında soruşurlar. De: “Bu, fitnə-fəsaddır”. Qadınlar
men
struasiya zamanı onlardan uzaq durun.
Men
struasiya bitənə qədər onlara yaxınlaşmayın. Heyz bitdikdə Allahın əmri ilə onlara yaxınlaşın. Şübhəsiz ki, Allah tövbə edənləri sevir. O, pak olanları sevir....
Nəcm Suresi, 20. Ayet:
Digər üçüncü
Men
at?...
Vaqiə Suresi, 8. Ayet:
Budur Mey
men
in yoldaşlarına! Əshabi mey
men
e nədir?...
Hümeze Suresi, 5. Ayet:
Huta
men
in nə olduğunu haradan biləcəksən?...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Şimşek, neredeyse görmelerini yok edecekti. Şimşek, aydınlık verince ışığında yürürler; üzerlerine karanlık çökünce de oldukları yerde kalakalırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görme yeteneklerini tama
men
yok ederdi. Kuşkusuz, Allah'ın gücü her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Sonra meleklere: "Âdem için secde edin." dedik. İblis hariç he
men
secde ettiler. O, yüz çevirip büyüklük tasladı. O kafirlerdendi....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hatırlayın! Musa, halkına: "Ey halkım! Siz buzağıyı edinmekle kuşkusuz kendinize zulmettiniz. He
men
tevbe edin ve böylece nefislerinizi öldürün. Bu Bari'nizin yanında sizin için hayırlı olandır." demişti. Sonra da O, tevbenizi kabul etmişti. Kuşkusuz O, Tevbeleri Kabul Eden'dir, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve bulutları üzerinize gölge yaptık. Size
men
n ve bıldırcın bağışladık. "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin." dedik. Onlar, Bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, Musa halkına: "Allah, sizden bir sığır kes
men
izi istiyor." demişti. Onlar da: "Sen bizimle alay mı ediyorsun." dediler. Musa; "Cahillerden olmaktan, Allah'a sığınırım." dedi....
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Yerlerin ve göklerin ege
men
liğinin Allah'a ait olduğunu bilmez misin? Sizin için Allah'ın yanı sıra ne bir veli ne de bir yardımcı vardır....
Bəqərə Suresi, 128. Ayet:
"Ey Rabb'imiz! Bizi, Sana teslim olanlardan kıl. Bizim soyumuzdan da Sana teslim olan bir toplum yap. Bize,
men
asikimizi göster. Tevbelerimizi kabul et. Kuşkusuz Tevbeleri Kabul Eden, Rahmeti Kesintisiz Olan yalnızca Sen'sin....
Bəqərə Suresi, 132. Ayet:
İbrahim, bunu, çocuklarına vasiyet etmişti. Yakup da: "Ey oğullarım! Şüphesiz Allah, bu dini sizin için seçti. O halde Müslimler olarak öl
men
in dışında başka bir şekilde ölmeyin!" demişti....
Bəqərə Suresi, 146. Ayet:
Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, O'nu öz oğullarını bildikleri gibi bilirler. Buna rağ
men
içlerinden bir zümre, bile bile gerçeği gizlemektedir....
Bəqərə Suresi, 177. Ayet:
Yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevir
men
iz birr değildir. Ama birr: Allah'a, Ahiret Günü'ne, meleklere, kitaplara ve nebilere iman etmek; malını sevdiği halde onu yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yol oğluna, yardım isteyenlere, rikab olanlara vermek; "salatı ikame etmek, zekat yapmak", söz verdiği zaman sözünü yerine getirmek, sıkıntıda, zorlukta ve felakete uğrama durumunda sabretmektir. İşte bunlar, sadık olanlardır. Ve işte bunlar, takva sahibi olanlardır....
Bəqərə Suresi, 185. Ayet:
Ramazan ayı ki: İnsanlar için hidayet rehberi olan, doğru yola ileten, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran; apaçık kanıtları içeren Kur'an o ayda indirildi. Sizden, kim bu aya erişirse savm/siyam yapsın. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, sizin için zorluk değil kolaylık diler. Allah, belirlenen günlerin sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden, Kendisini yücelt
men
izi ister ki böylece şükretmiş olursunuz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Sana, ayın evrelerini soruyorlar. De ki: "O, insanlar ve hacc için bir zaman ölçüsüdür." Evlerinize arkalarından gir
men
iz birr değildir; birr, takvalı davranmaktır. Öyleyse evlerinize kapılarından girin. Allah'a karşı takvalı olun ki kurtuluşa erebilesiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabb'inizden lütuf iste
men
izde bir sakınca yoktur. Artık Arafat'tan ayrılıp, akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı anın. O, size nasıl doğru yolu gösterdiyse, siz de O'nu öyle anın. Kuşkusuz, O, doğru yolu göstermeden önce siz sapkınlardandınız....
Bəqərə Suresi, 200. Ayet:
Hacc
men
asiklerinizi bitirince, atalarınızı andığınız gibi; hatta daha güçlü bir şekilde Allah'ı anın. Kimi insanlar; "Ey Rabb'imiz, bize dünyada ver." derler. Bu kimselerin ahirette bir payı yoktur....
Bəqərə Suresi, 209. Ayet:
Size gelen açık kanıtlara rağ
men
yine de ayağınız kayarsa, şunu iyi bilin ki Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetti. Allah; onlara, haber verici ve uyarıcı nebiler gönderdi. Anlaşmazlığa düştükleri konularda aralarında Hakk ile hükmetmeleri için onlarla beraber Kitap indirdi. Kitap verilenler, kendilerine apaçık kanıtlar gelmesine rağ
men
, aralarındaki ihtiras nedeniyle onda anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah, iman edenleri Kendi izni ile onların üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Zira Allah, hak edeni doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında... Bir de sana öksüzleri soruyorlar. De ki: "Onların hayatlarını düzene sokmak, sahipsiz bırakmaya göe hayırlı olandır." Eğer birlikte yaşayacak olursanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncu olanla yapıcı olanı ayırt etmesini bilir. Eğer, Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Zira Allah, Çok Güçlü ve Her Şeye Ege
men
'dir....
Bəqərə Suresi, 224. Ayet:
Sakın, Allah adına ettiğiniz yeminleri; iyilik yapmanıza, takva sahibi olmanıza ve insanların arasını düzelt
men
ize engel kılmayın. Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirme süresini tamamlamak isteyenler için; annelerin çocuklarını emzirme süresi tam iki yıldır. Onların yiyeceklerini ve giyeceklerini meşru bir şekilde temin etmek babaya aittir. Hiç kimse, gücünün yeteceğinden daha fazlasıyla sorumlu değildir. Hiçbir anne, çocuğu nedeniyle sıkıntıya sokulmasın; hiçbir baba, çocuğu nedeniyle sıkıntıya sokulmasın. Ve mirasçı da aynı şekilde sorumludur. Eğer anne ve baba anlaşarak kendi rızaları ile çocuklarını sütten kesmek isterlerse, ikisi için de bir sa...
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Bekleme süresini tamamlamamış kadınlara evlenme isteğinizi sezdir
men
iz veya bunu içinizden geçir
men
izde bir sakınca yoktur. Allah, sizin onlara karşı olan duygularınızı bilir. Ancak onlara meşru olmayan bir istekte bulunmayın. Kitaptaki emredilen bekleme süresi sona ermeden onlarla nikah akdi yapmaya kalkışmayın. Bilin ki Allah içinizden ne geçirdiğinizi bilir, O'na karşı gelmekten sakının. Bilin ki Allah, Çok Affedici, Çok Hoşgörülüdür....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allah: O'ndan başka ilah yoktur. O, sürekli diridir, koruyup gözetendir. O'nda ne bir dalgınlık olur ne de O'nu bir uyku tutar. Göklerde ve yerde olan her şey O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunabilecek kimmiş? Onların önlerinde ve arkalarında olan her şeyi bilir. Onlar, O'nun ilminden ancak dilediği kadarını kavrayabilirler. O'nun ege
men
liği yeri ve göğü kuşatmıştır. Bunları korumak O'na ağır gelmez. O, Çok Yüce ve Çok Güçlü'dür....
Bəqərə Suresi, 259. Ayet:
Veya temelleri üzerine yıkılıp, harap olmuş beldeye uğrayan kimse gibi: "Ölümünden sonra Allah bunu nasıl diriltecek? Demişti. Bunun üzerine Allah, onu öldürüp yüz yıl ölü bıraktıktan sonra diriltti. Ona: "Ne kadar süre ölü kaldın?" dendi. O da: "Bir gün veya bir günden daha az." dedi. Allah, "Hayır yüz yıl kaldın." dedi. Buna rağ
men
yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Ve eşeğine de bak. Bu, insanlara ayet olman içindir. Şu kemiklere bir bak, onları nasıl düzenleyip sonra et giy...
Bəqərə Suresi, 271. Ayet:
Sadakaları açıktan ver
men
iz güzeldir. Ancak fakirlere yapacağınız yardımı gizliden yaparsanız bu sizin için daha hayırlıdır. Bu, kötülüklerinizin bir kısmının kapanmasını sağlar. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Yazan her kimse, onu adaletle yazsın. Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın. Rabb'i olan Allah'a karşı takvalı olsun, ondan hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu aklı ermez, aciz veya kendi söyleyip yazdıramayacak durumda birisi ise, velisi, onu adaletli bir şekilde yazdırsın. Erkeklerinizden de iki tanık tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, o zaman razı...
Ali-İmran Suresi, 49. Ayet:
Bir resul olarak İsrailoğulları'na: "Doğrusu size Rabb'inizden bir ayetle geldim. Sizin için çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratırım. Ona üflerim, Allah'ın izniyle he
men
kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm. Allah'ın izni ile ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yediğinizi ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mümin iseniz kuşkusuz bunda sizin için bir ayet vardır."...
Ali-İmran Suresi, 80. Ayet:
O, sizden melekleri ve nebileri Rabb'ler edin
men
izi istemez. Siz, Müslim olduktan sonra, sizden Kafir olmanızı mı isteyecek?...
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman edenler! Birbirinizden başkasını, kendinize sırdaş edinmeyin. Onlar, size zarar vermekten geri durmazlar, sizin sıkıntıya düş
men
izi isterler. Gerçi, kinlerini ağızları ile dışa vuruyorlar, ancak kalplerinde gizledikleri kin daha büyüktür. Eğer aklınızı kullanırsanız, ayetlerimizi size açık açık bildirdik....
Ali-İmran Suresi, 125. Ayet:
Evet! Sabreder ve takvalı davranırsanız, düşman size he
men
saldırsa bile, Rabb'iniz, size, seçilmiş beş bin melekle yardım eder....
Ali-İmran Suresi, 126. Ayet:
Allah, bununla sevin
men
izi ve kalplerinizin yatışmasını dilemiştir. Çünkü yardım ancak Mutlak Üstün Olan ve En İyi Hüküm Veren Allah'ın yanındadır....
Ali-İmran Suresi, 143. Ayet:
Siz, ölümle yüz yüze gelmeden önce, ölmeyi te
men
ni ediyordunuz; ama onu görünce de bakakaldınız....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Yaralanmalarına rağ
men
, Allah ve Resul'ünün davetine uyanlar, iyilik yapanlar ve Allah için takvalı olanlar için çok değerli bir karşılık vardır....
Ali-İmran Suresi, 193. Ayet:
"Ey Rabb'imiz! Biz, "Rabb'inize iman edin." diye, iman etmeye çağıran bir davetçiyi işittik ve he
men
iman ettik. Rabb'imiz! Suçlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı iyilikle al."...
Nisa Suresi, 17. Ayet:
Allah katında tevbe; cahillikle bir kötülük yapıp he
men
ardından o kötülüğü terk edenlerin tevbesidir. Allah, ancak bu gibilerin tevbelerini kabul eder. Zira Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Nisa Suresi, 25. Ayet:
Sizden kim muhsenat mü'min kadınlarla evlenecek güce sahip değilse, yeminle sahip olduğunuz mümin esir kızlarla evlensin. Allah, imanınızı en iyi bilendir. Sizler, birbirinizdensiniz. O halde iffetli, edepli, hayasızlık etmeyen ve gizli dost edinmemiş olanlarla; sorumlularının izni ve ücretlerini meşru bir şekilde vererek evlenin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. Bu içinizden günaha girme korkusu taşıyanlar içindir. Ancak sabretme...
Nisa Suresi, 27. Ayet:
Allah, tevbelerinizi kabul etmek ister. Şehvetlerine tabi olanlar ise, sizin derin bir sapkınlığa düş
men
izi isterler....
Nisa Suresi, 58. Ayet:
Allah, emanetleri ehline ver
men
izi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmet
men
izi buyurmaktadır. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Nisa Suresi, 83. Ayet:
Onlara, güven veya korkuyla ilgili bir haber geldiği zaman, onu he
men
yayarlar. Oysaki onu Resul'e ve kendilerinden olan ulu'l-emre bildirselerdi; işin iç yüzünü bilenler, ne olup bittiğini, bilirlerdi. Eğer Allah'ın lütfu ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınız hariç hepiniz şeytana uyardınız....
Nisa Suresi, 89. Ayet:
Onlar, sizin kendileri gibi küfre dön
men
izi isterler, ki onlar gibi olasınız. O halde, Allah yolunda hicret edinceye kadar onları evliya edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan hiç kimseyi veli de yardımcı da edinmeyin....
Nisa Suresi, 91. Ayet:
Başkalarını da bulacaksınız hem sizden hem de kendi halklarından güvende olmak isteyen. Fitne ortamı bulduklarında, he
men
onun içine baş aşağı dalarlar. Eğer bunlar, sizden uzak durmazlar, sizinle barış yapmaya yanaşmazlarsa, sizden ellerini çekmezlerse onları yakaladığınız yerde, her nerede bulursanız öldürün. İşte bu kimseler hakkında size apaçık bir yetki verdik....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Hata ile olması dışında, bir Mü'min'in bir Mü'min'i öldürmesi olacak şey değildir. Kim, hata ile bir Mü'min'i öldürürse, Mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuştursun, ailesi bağışlamadığı takdirde, ölenin ailesine diyet ödesin. Eğer, öldürülen mü'min; düşmanınız olan bir halka
men
supsa, Mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuştursun. Eğer, aranızda anlaşma bulunan bir halktansa, ailesine diyet vermek ve mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuşturmak gerekir. Kim bunları bulamazsa, Allah'tan t...
Nisa Suresi, 94. Ayet:
Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, iyice araştırın; size selam veren kimseye; dünya hayatının geçici
men
faatine göz dikerek: "Sen Mü'min değilsin." demeyin. Allah'ın yanında sayısız ganimetler vardır. Daha önce siz de öyleydiniz de Allah size iyilik yaptı. Öyleyse, iyice araştırın. Kuşkusuz, Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Senden, o kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki: "Onlar hakkında size fetvayı Allah vermektedir: Yazılmış olanı vermediğiniz halde kendileri ile evlenmek istediğiniz yetim kadınlarla zayıf, çaresiz çocukların ve yetimlerin haklarını hakkaniyetle ver
men
iz konusundaki hükümler size bu kitapta okunuyor. Hayır adına ne yaparsanız Allah onu bilir....
Nisa Suresi, 130. Ayet:
Eğer karı-koca ayrılırlarsa, Allah, kudretiyle her birini kendi kendilerine yeterli kılar. Kuşkusuz Allah, Yardımı Çok Kapsamlı Olan'dır, Ege
men
lik Sahibi'dir....
Nisa Suresi, 141. Ayet:
Onlar, sürekli sizi gözetliyorlar, eğer Allah size bir zafer verirse: "Biz de sizinle beraber değil miydik?" derler. Eğer, Kafirler üstünlük sağlarlarsa: "Biz sizin üstün gel
men
izi sağlamadık mı, Mü'minlerden korumadık mı?" derler. Kuşkusuz, Allah, Kıyamet Günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, Mü'minlere karşı, Kafirlere asla bir yol vermeyecektir....
Nisa Suresi, 153. Ayet:
Ehli Kitap, senden, kendilerine gökten bir kitap indir
men
i istiyorlar. Daha önce Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi: "Bize Allah'ı açıkça göster." demişlerdi. Bu haksızlıklarından dolayı, onları yıldırım çarpmıştı. Sonra kendilerine apaçık kanıtlar içeren bilgiler geldiği halde yine de buzağıyı ilah edindiler. Biz onları bağışladık ve Musa'ya apaçık bir yetki verdik....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın işaretlerine, haram aya, kurbana, gerdanlıklara; Rabb'lerinin lütuf ve rızasını dileyerek Beyt-i Haram'a gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi, Mescid-i Haram'dan alıkoymalarından dolayı bir halka olan kızgınlığınız, aşırı git
men
ize neden olmasın. Günah ve düşmanlık üzerinde değil, iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın. Allah'a karşı takvalı olun. Kuşkusuz Allah'ın azabı çok şiddetlidir....
Maidə Suresi, 5. Ayet:
Bugün size, temiz şeyler helal kılındı. Ve Kitap verilenlerin yiyecekleri size, sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir. İnanan muhsenat kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerin muhsenat kadınları; karşılıklarını ver
men
iz, iffetli olmanız, iffetsiz olmamanız ve gizli dost tutmamanız koşuluyla size helaldir. Kim imanı küfrederse yaptığı işler boşa gider ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olur....
Maidə Suresi, 42. Ayet:
Yalan uydurmak için can kulağı ile dinlerler ve sürekli suhtla geçinirler. Eğer hüküm ver
men
için sana gelirlerse, aralarında hüküm ver veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Ve eğer hüküm verirsen, aralarında hakkaniyetle hüküm ver. Kuşkusuz, Allah, hakkaniyetli olanları sever....
Maidə Suresi, 110. Ayet:
Allah, "Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla." Hani seni Kudus'un Ruhu ile desteklemiştim, insanlarla beşikte ve yetişkinlikte konuşuyordun. Ve hani sana Kitap'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. Ve hani Ben'im iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey tasarlıyordun ve ona üflüyordun, Ben'im iznimle he
men
kuş oluyordu; kör olarak doğanı ve abrası Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Hani Ben'im iznimle ölüleri çıkarıyordun. Hani İsrailoğulları'nı senden uzaklaş...
Ənam Suresi, 18. Ayet:
O, kullarının üzerinde mutlak ege
men
lik sahibidir. En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyden Haberdar'dır....
Ənam Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Söyleyin bana! Eğer Allah; işit
men
izi, gör
men
izi ve kalbinizin idrak etmesini yok etse, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri verebilir?" Bak, ayetlerimizi nasıl çok yönlü açıklıyoruz. Buna rağ
men
yine de yüz çeviriyorlar....
Ənam Suresi, 56. Ayet:
De ki: "Ben, Allah'ın yanı sıra yalvardıklarınıza kulluk etmekten
men
olundum." De ki: "Hevanıza tabi olmam, yoksa kesinlikle sapmış olurum da o zaman hidayete erenlerden olmamış olurum."...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah'a karşı yalan uydurandan veya kendisine hiçbir şey vahyedilmemiş iken, "Bana da vahyolundu." diyenden ya da "Ben de Allah'ın indirdiği ayetlerin benzerini indireceğim." diyenden daha haksız kim olabilir? Melekler, canlarını almak için ellerini uzatıp, "Canlarınızı verin; Allah'a karşı gerçek olmayanı söyle
men
izden ve onun ayetlerine karşı büyüklük taslamanızdan dolayı bugün alçaltıcı azabı tadın." dediklerinde, can çekişirlerken bu zalimleri bir görsen!...
Ənam Suresi, 156. Ayet:
"Kitap, bizden önce yalnızca iki topluluğa indirildi, biz onların edindikleri bilgiden habersizdik." deme
men
iz için;...
Ənam Suresi, 157. Ayet:
Veya "Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha iyi doğru yolda olurduk." deme
men
iz için, Rabb'inizden size apaçık bir beyyinat, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp, ondan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Bu, sana indirilen bir Kitap'tır. Onunla uyarıda bulunman ve mü'minlere öğüt ver
men
konusunda göğsünde bir sıkıntı olmasın....
Əraf Suresi, 13. Ayet:
"He
men
oradan in; orada büyüklük taslamak haddin değil. He
men
oradan çık. Sen aşağılanmışlardansın!" dedi....
Əraf Suresi, 22. Ayet:
Böylece ikisini aldatıp baştan çıkardı. O ağaçtan tadınca, çirkinlikleri açığa çıktı. Cennet yapraklarını üst üste koyup örtünmeye başladılar. Rabb'leri onlara: "Ben sizi o ağaçtan
men
etmedim mi? Bu şeytan size apaçık bir düşmandır demedim mi?" diye seslendi....
Əraf Suresi, 135. Ayet:
Biz onlardan geçirecekleri bir süreye kadar azabı kaldırınca da he
men
sözlerinden dönüverdiler....
Əraf Suresi, 160. Ayet:
Biz, onları oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Halkı ondan su isteyince, Musa'ya, "Asanı taşa vur!" diye vahyettik. Ondan on iki pınar fışkırdı. Her topluluk su alacağı kaynağı bildi. Üzerlerine buluttan gölgelik yaptık, onlara
men
n ve bıldırcın bağışladık. Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin. Onlar, bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı....
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onların yerine Kitap'a mirasçı olanlar, nasıl olsa bağışlanacağız diyerek dünyanın geçici
men
faatlerini tercih ettiler; kendilerine buna benzer şeyler gelse, onu da tercih ederler. Onlardan, Kitap'a bağlı kalacaklarına ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyeceklerine dair söz alınmamış mıydı? Oysaki onlar, o Kitap'ta olanı okumuşlardı. Ahiret yurdu takva sahibi olanlar için daha hayırlıdır. Hala akletmeyecek misiniz?...
Əraf Suresi, 200. Ayet:
Ne zaman şeytan seni dürtecek olursa he
men
Allah'a sığın. Kuşkusuz O, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Əraf Suresi, 201. Ayet:
Takva sahipleri, şeytandan bir dürtü olduğu zaman, düşünüp he
men
gerçeği kavrarlar....
Əraf Suresi, 204. Ayet:
Kur'an okunduğu zaman he
men
susup onu dinleyin ki size rahmet edilsin....
Tövbə Suresi, 25. Ayet:
Ant olsun ki Allah, size birçok yerde ve Huneyn gününde yardım etmişti. Hani çokluğunuz sizi böbürlendirmişti de size bir faydası olmamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağ
men
size dar gelmişti. Sonra da gerisin geri dönüp gitmiştiniz....
Tövbə Suresi, 58. Ayet:
İçlerinden kimileri de sadakalar hakkında sana dil uzatır. Eğer kendilerine pay verilirse hoşlanırlar, verilmeyince de he
men
kızarlar....
Tövbə Suresi, 95. Ayet:
Onlara döndüğünüz zaman, kendilerinden vazgeç
men
iz için Allah'a yemin edecekler. Onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar murdardır. Yaptıklarının karşılığı olarak varacakları yer Cehennem'dir....
Tövbə Suresi, 118. Ayet:
Ve geri bırakılan üç kişinin tevbesini de kabul etti. Öyle ki, bütün genişliğine rağ
men
, yeryüzü onlara dar gelmişti. Canları sıkıldıkça sıkılmıştı. Ve Allah'tan başka sığınılacak kimse olmadığını anladılar. Sonra Allah, tevbeye yöneldikleri için, tevbelerini kabul etti. Kuşkusuz Allah, Tevbeleri Kabul Eden'dir, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Tövbə Suresi, 128. Ayet:
Ant olsun ki, size kendinizden bir Resul geldi. Sıkıntıya düş
men
iz ona ağır gelir; o, size düşkün, Mü'minlere şefkatli ve merhametlidir....
Yunus Suresi, 5. Ayet:
Güneş'i bir ziya, Ay'ı bir nur yapan ve yılların sayısını ve hesabını bil
men
iz için
men
ziller belirleyen O'dur. Allah, bunları ancak hakk ile yaratmıştır. O, bilen bir halk için ayetlerini ayrıntılı olarak açıklamaktadır....
Yunus Suresi, 10. Ayet:
Onların, oradaki duası: "Ey Allah'ım! Seni tesbih ederiz." Onların te
men
nileri, "Selam"dır. Dualarının sonu ise: "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun." dur....
Yunus Suresi, 19. Ayet:
İnsanlar, sadece tek bir ümmetti. Sonra anlaşmazlığa düştüler. Şayet Rabb'inin katında önceden verilmiş bir hüküm olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri konularda he
men
karar verilirdi....
Yunus Suresi, 21. Ayet:
İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra, bir rahmet tattırdığımız zaman, ayetlerimize karşı he
men
plan yapmaya kalkışırlar. De ki: "Plan yapmada Allah daha seridir." Elçilerimiz, yaptığınız tüm planları kaydetmektedirler....
Yunus Suresi, 71. Ayet:
Onlara, Nuh'un haberini anlat. Hani o halkına: "Ey halkım! Eğer aranızda durmam ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa, bilin ki ben yalnızca Allah'a güveniyorum. Öyleyse yapacağınızı yapmak için şirk koştuklarınızla toplanıp karar verin. Sonra ne yapacaksanız yapın. Sonra bana fırsat vermeden aldığınız kararı he
men
uygulayın!" demişti....
Hud Suresi, 69. Ayet:
Ant olsun elçilerimiz İbrahim'e haber vermek için gelip, "Selam!" dediler. "Selam!" dedi ve he
men
gidip kızarmış buzağı eti getirdi....
Hud Suresi, 81. Ayet:
"Ey Lut! Biz, Rabb'inin elçileriyiz." dediler. "Onlar, sana dokunamazlar. Ailenle birlikte gecenin bir bölümünde he
men
yola çık. Hanımın hariç, hiç kimse arkada kalmasın. Doğrusu onların başına gelecek olan musibet onun da başına gelecektir. Onlara belirlenen vakit sabahtır. Sabah da yakın değil mi?"...
Hud Suresi, 88. Ayet:
"Ey halkım! Bana söyleyin! "Ya ben Rabb'imden kanıt içeren apaçık bir bilgiye sahipsem; kendinden bana iyi bir rızık vermişse! Vazgeç
men
izi istediğim şeyleri, kendim yapmak istemiyorum. Sadece gücümün yettiği kadarıyla düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah'tandır. Yalnız O'na tevekkül ettim ve yalnız O'na yöneldim." dedi....
Hud Suresi, 89. Ayet:
"Ey halkım! Bana karşı gel
men
iz; Nuh halkının, Hud halkının, Salih halkının başına gelen şeyleri sizin başınıza da getirmesin? Üstelik Lut halkı sizden pek uzak da değil."...
Hud Suresi, 110. Ayet:
Ant olsun! Musa'ya Kitap'ı verdik de onda anlaşmazlığa düştüler. Rabb'in tarafından önceden takdir edilmiş bir karar olmasaydı, aralarında he
men
hüküm verilirdi. Onlar da bunun hakkında ikilem ve güvensizlik içindedirler....
Yusif Suresi, 13. Ayet:
"Onu götür
men
iz beni tasalandırır." dedi. "Sizin ondan habersiz olduğunuz bir sırada kurdun onu yemesinden korkarım."...
Yusif Suresi, 35. Ayet:
Suçsuzluğuna dair kanıtlara rağ
men
yine de onu belli bir süre zindana atmaya karar verdiler....
Yusif Suresi, 40. Ayet:
"Sizin, O'nun yanı sıra kulluk ettiğiniz şeyler, ancak sizin ve atalarınızın onlara yakıştırdığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlar için hiçbir yetkilendirmede bulunmadı. Hüküm yalnızca Allah'ındır; kendisinden başkasına kulluk etme
men
izi emretmiştir. Dosdoğru din yalnızca budur. Ancak insanların çoğu bu gerçeği bilmezler."...
Yusif Suresi, 45. Ayet:
Ancak o zaman o iki kişiden kurtulmuş olanı, aradan geçen bunca zamandan sonra hatırladı. "Beni he
men
gönderin, rüyanın yorumunu ben size söyleyeceğim."...
Yusif Suresi, 58. Ayet:
Nihayet Yusuf'un kardeşleri geldi ve onun huzuruna çıktılar. Yusuf onları he
men
tanıdı. Ama onlar onu tanıyamadılar....
Yusif Suresi, 60. Ayet:
"Buna rağ
men
eğer o kardeşinizi bana getirmezseniz, size hiçbir şey vermem ve asla yanıma da yaklaşmayın."...
Yusif Suresi, 96. Ayet:
Haberci geldiği zaman, onu yüzüne koyunca gözü he
men
görmeye başladı. "Ben size demedim mi, ben Allah'tan sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim." dedi....
Rəd Suresi, 6. Ayet:
Ve senden, iyilikten önce kötülüğü çabuklaştırmanı istiyorlar. Oysaki kendilerinden önce nice ibret alınacak cezalar yaşandı. Rabb'in, haksızlıklarına rağ
men
insanlar için gerçekten bağışlayıcı olandır. Ve elbette ki; Rabb'in, Azabı da Çok Şiddetli Olan'dır....
Rəd Suresi, 16. Ayet:
De ki: "Göklerin ve yerin Rabb'i kimdir?" De ki: "Allah'tır! O'nun yanı sıra, kendileri için yarar da zarar da sağlamaya güç yetiremeyenleri veliler mi edindiniz?" De ki: "Hiç gören ile kör bir olur mu? Ya da karanlıkla aydınlık bir midir?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratması olan ortaklar mı buldular da bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, Eşsiz ve Benzersiz Bir Olan'dır, Varlığın Üzerinde Mutlak Ege
men
'dir."...
Rəd Suresi, 24. Ayet:
"Sabret
men
iz nedeniyle size selam olsun. Dünya yurdunun sonu ne güzeldir."...
İbrahim Suresi, 1. Ayet:
Elif, Lam, Ra. Bu; insanları, Rabb'lerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarman; onları Mutlak Üstün Olan'ın, Övgüye Değer Yegane Varlık Olan'ın yoluna ilet
men
için sana indirdiğimiz bir Kitap'tır....
İbrahim Suresi, 23. Ayet:
İman eden ve salihatı yapanlar, Rabb'lerinin izni ile içinde sürekli kalmak üzere içlerinden ırmaklar akan Cennetlere konulurlar. Oradaki yaşam te
men
nileri "selam" dır....
Hicr Suresi, 29. Ayet:
"Onu biçimlendirip ve ona ruhumdan üflediğimde, he
men
ona secde edin!"...
Hicr Suresi, 65. Ayet:
"He
men
gecenin bir bölümünde, aileni yola çıkar, arkalarından onları takip et. Sağa sola takılıp oyalanmadan, bir an önce emrolunduğunuz yere doğru gidin."...
Hicr Suresi, 70. Ayet:
Şehir halkı: "Seni, başkalarının işine karışmaktan
men
etmedik mi?" dediler....
Nəhl Suresi, 14. Ayet:
Taze et ye
men
iz ve takındığınız süs eşyası çıkarmanız için denizi yararlanmanıza sunan O'dur. Lütfundan rızık aramanız için, onun içinde suları yararak giden gemiler görürsün. Umulur ki şükredersiniz....
Nəhl Suresi, 22. Ayet:
Sizin ilahınız, bir tek ilahtır. Buna rağ
men
, ahirete inanmayanların kalpleri, bunu kabul etmez. Ve onlar büyüklenen kimselerdir....
Nəhl Suresi, 47. Ayet:
Veya kendilerini, korku üzerinde yakalamayacağından. Buna rağ
men
, doğrusu Rabb'iniz, Çok Şefkatli'dir, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Nəhl Suresi, 50. Ayet:
Kendilerine ege
men
olan Rabb'lerine karşı gelmekten korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar....
Nəhl Suresi, 54. Ayet:
Sonra O, sizden sıkıntıyı giderince, bir kısmınız he
men
Rabb'lerine şirk koşmaya başlar....
Nəhl Suresi, 64. Ayet:
Biz, sana Kitap'ı, hakkında ayrılığa düştükleri şeyleri, kendilerine beyan et
men
ve inanan bir halk için yol gösterici ve rahmet olmasından başka bir şey için indirmedik....
Nəhl Suresi, 90. Ayet:
Allah; adaleti, ihsanı ve yakınlarınızda olanlara yardım etmeyi, buyurmakta; fahşadan, münkerden ve beğyiden
men
etmektedir. İyice anlayıp tutmanız için size öğüt veriyor....
İsra Suresi, 16. Ayet:
Biz bir beldeyi yok etmek istersek, varlık ve güç sahibi ileri gelenlerine uyarımızı yaparız, buna rağ
men
bozgunculuk yaparlarsa böylece söz hak olur. Ve onu helak ederek yok ederiz....
İsra Suresi, 89. Ayet:
Ant olsun Biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü örneği verdik. Buna rağ
men
insanların çoğu yine de Kafirlikte diretti....
Kəhf Suresi, 58. Ayet:
Bununla beraber, rahmet sahibi Rabb'in çok bağışlayıcıdır. Eğer O, yaptıkları yüzünden onları he
men
hesaba çekseydi, kesinlikle onlara azabı he
men
verirdi. Aksine onlar için belirlenmiş bir zaman vardır. Onlar, O'ndan başka sığınılacak bir yer asla bulamazlar....
Kəhf Suresi, 64. Ayet:
"He
men
oraya dönmeliyiz" dedi. Ve izlerini takip ederek geri döndüler....
Kəhf Suresi, 66. Ayet:
Musa ona: "Sana öğretilen doğru yoldan gitme bilgisini bana da öğret
men
için, sana tabi olabilir miyim?" dedi....
Kəhf Suresi, 77. Ayet:
Yeniden yola koyuldular. Bir kasabaya varınca, karşılaştıkları halktan yiyecek istediler. Ne var ki onlar, kendilerini misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. He
men
onu düzeltti. Musa: "Eğer isteseydin elbette bunun için bir ücret alırdın." dedi....
Məryəm Suresi, 97. Ayet:
Böylece Biz onu, kendisi ile takva sahiplerini müjdele
men
ve inat eden bir halkı uyarabil
men
için senin dilinde kolaylaştırdık....
Taha Suresi, 39. Ayet:
"Onu sandığa koy da suya bırak. Su da onu kıyıya bıraksın. Benim ve onun düşmanı, onu alsın." Ve "korumam altında yetiştiril
men
için seni sevimli biri yaptım."...
Taha Suresi, 47. Ayet:
"He
men
ona gidin: "Kuşkusuz ki biz Rabb'inin iki resulüyüz. Artık İsrailoğulları'nı bizimle gönder ve onlara azap etme. Doğrusu biz sana bir ayet ile geldik. Selam doğru yola uyanlaradır."...
Taha Suresi, 56. Ayet:
Ant olsun ki; ayetlerimizin hepsini ona gösterdik. Buna rağ
men
yalanlamada diretti....
Taha Suresi, 78. Ayet:
Firavun he
men
ordusu ile onların ardına düştü. Derken sudan üzerlerine kapanan kapandı....
Taha Suresi, 80. Ayet:
Ey İsrailoğulları! Sizi, düşmanınızdan kurtarmış ve Tur'un sağ yanında sizden söz almıştık. Ve size
men
n ve bıldırcın bağışlamıştık....
Taha Suresi, 94. Ayet:
Harun: "Ey annemin oğlu! Sakalımı ve saçımı tutma! Gerçek şu ki: ben senin, "İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözümü dinlemedin." de
men
den huşu ettim. dedi....
Taha Suresi, 114. Ayet:
Her şeyin gerçek ege
men
i olan Allah, yüceler yücesidir. Kur'an'ın sana vahyedilmesi bitirilmeden önce acele etme. "Rabb'im bana bilgiyi arttır." de....
Taha Suresi, 116. Ayet:
Hani! Meleklere: "Âdem'e secde edin." demiştik. He
men
secde etmişlerdi, iblis ise bundan kaçınmıştı....
Taha Suresi, 120. Ayet:
Sonra şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki: "Ey Âdem! Sana ebedilik ağacı ve yok olmayacak bir ege
men
lik için yol göstereyim mi?...
Taha Suresi, 121. Ayet:
Bunun üzerine ikisi de ondan yediler. He
men
çirkinlikleri kendilerine görünüverdi. Cennet yaprağından örtmeye başladılar. Âdem, Rabb'ine asilik edip yanıldı....
Ənbiya Suresi, 30. Ayet:
Kafirler; görmüyorlar mı gökler ve yer bitişikti? Biz onları ayırdık. Suyu hayat kaynağı kıldık. Buna rağ
men
hala inanmıyorlar mı?...
Ənbiya Suresi, 109. Ayet:
Buna rağ
men
yüz çevirirlerse, o zaman de ki: "Herkese eşit olarak duyurdum. Söz verilen şey yakın mı uzak mı orasını bilmiyorum!"...
Həcc Suresi, 11. Ayet:
İnsanlardan bazıları da iş olsun diye Allah'a kulluk eder. Onun yararına bir şey olursa onunla mutlu olur, eğer bir fitneyle karşı karşıya kalırsa he
men
yönünü değiştirir. O dünyada da ahirette de kaybedendir. İşte o apaçık bir kayıptır....
Həcc Suresi, 34. Ayet:
Rızık olarak verilen hayvanların üzerine Allah'ın adını anmaları için bütün ümmetlere
men
sek tayin ettik. Sizin ilahınız bir tek ilahtır. Artık yalnızca ona teslim olun. Samimi insanları haberdar et....
Həcc Suresi, 37. Ayet:
Onların ne etleri ne kanları asla Allah'a ulaşmaz. Ona ulaşacak olan sizin takvanızdır. Sizi doğru yola ilettiğinden dolayı Allah'ı yücelt
men
iz için onları sizin yararınıza sundu. İyi olan kimseleri müjdele....
Həcc Suresi, 41. Ayet:
Eğer yeryüzünde onları ege
men
kılarsak, salatı ikame ederler, zekatı yaparlar, ma'ruf olanı yapar, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonucu Allah'a dönecektir....
Həcc Suresi, 56. Ayet:
Ege
men
lik, İzin Günü tama
men
Allah'a aittir, insanlar arasında yalnızca O hüküm verir. Artık iman eden ve salihatı yapanlar, nimet cennetlerindedirler....
Həcc Suresi, 67. Ayet:
Her ümmet için bir
men
sek belirledik. Herkes kendi
men
sekini sürdürür. O halde bu işte seninle çekişmesinler. Sen, Rabb'ine çağır. Kuşkusuz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin....
Möminun Suresi, 27. Ayet:
Bunun üzerine Biz, ona: "Gözetimimiz altında vahyimiz ile bildirdiğimiz gibi gemi yap." diye vahyettik. Böylece emrimiz gereği Tennur kaynadığı zaman he
men
ona her cinsten eşler olarak iki adet ve ehlini bindir. Onlardan, haklarında önceden hüküm verilenler hariç. Ve zulmedenler hakkında Benden bir dilekte bulunma. Onlar boğulacak olanlardır....
Möminun Suresi, 64. Ayet:
Nihayet varlıklılarını azapla yakaladığımızda, he
men
feryat etmeye başlarlar....
Möminun Suresi, 88. Ayet:
Sor bakalım: "Evrenin ege
men
liğine sahip olan, koruyup gözeten ve kendisine karşı kimsenin korunamayacağı kimdir? Biliyorsanız söyleyin!"...
Möminun Suresi, 116. Ayet:
"Şunu bilin ki, gerçek ege
men
lik sahibi olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka ilah yoktur. O şerefli arşın Rabb'idir."...
Nur Suresi, 16. Ayet:
Ve onu duyduğunuz zaman: "Bunu konuşmamız bize yakışmaz. Seni tenzih ederiz! Bu büyük bir iftiradır." de
men
iz gerekmez miydi?...
Nur Suresi, 28. Ayet:
Eğer orada kimseyi bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer geri dön
men
iz istenirse he
men
geri dönün. Bu sizin için daha nezihtir. Allah yaptığınız şeyi hangi amaçla yaptığınızdan haberdardır....
Nur Suresi, 29. Ayet:
Oturulmayan ama yararlanmak için kullanılan yerlere gir
men
izde bir sakınca yoktur. Allah, sizin açığa vurduğunuz şeyleri de gizlediğiniz şeyleri de bilir....
Nur Suresi, 33. Ayet:
Nikaha imkan bulamayanlar iffetlerini korusunlar. Allah lütfedip kendilerine bir imkan verinceye dek. Yeminle hak sahibi olduklarınızdan mukatebe yapmak isteyenlerle he
men
antlaşma yapın. Eğer iyi niyetli olduklarını biliyorsanız. Ve Allah'ın size verdiği mallardan onlara verin. İffetli kalmak isteyen gençleri taşkınlığa zorlamayın; basit dünya hayatının geçici çıkarı için. Kim onları zorlarsa, bilsin ki Allah, onların zorlanmalarından dolayı onlara karşı Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintis...
Nur Suresi, 42. Ayet:
Göklerin ve yeryüzünün ege
men
liği yalnızca Allah'a aittir. Sonuçta dönüş Allah'adır....
Nur Suresi, 61. Ayet:
Köre bir sınırlama yoktur. Sakat olana bir sınırlama yoktur. Hasta olana bir sınırlama yoktur. Ve size de, evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz yerlerde veya arkadaşlarınızın evlerinde yemek ye
men
izde bir sakınca yoktur. Toplu olarak veya ayr...
Furqan Suresi, 2. Ayet:
O ki, göklerin ve yerin ege
men
liği yalnızca O'na aittir. Ve O, çocuk edinmemiştir. Ege
men
likte O'nun ortağı yoktur. Her şeyi yaratan, işleyiş ve varoluş yasalarını belirleyen O'dur....
Furqan Suresi, 26. Ayet:
İzin Günü ege
men
lik yalnızca Rahman'a aittir. O gün, Kafirler için zor bir gündür....
Furqan Suresi, 57. Ayet:
De ki: "Yaptığım çağrı için; sizden, Rabbinizin yolunu seç
men
izi istemekten başka bir ücret istemiyorum."...
Şüəra Suresi, 21. Ayet:
Sizden korktuğum için de he
men
kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bağışladı ve beni resullerden kıldı....
Şüəra Suresi, 46. Ayet:
Sihirbazlar he
men
teslimiyetlerini ilan ettiler....
Şüəra Suresi, 63. Ayet:
Musa'ya, "Asanı denize vur." diye vahyettik. Deniz he
men
yarıldı. Her bir parçası büyük, yüksek bir dağ gibiydi....
Şüəra Suresi, 67. Ayet:
Kuşkusuz bunda bir ayet vardır. Buna rağ
men
onların çokları inanmamaktadır....
Şüəra Suresi, 103. Ayet:
Bunda bir ayet vardır. Buna rağ
men
onların çoğu inanmamaktadırlar....
Şüəra Suresi, 118. Ayet:
"Artık benim onlarla işimi tama
men
bitir. Beni ve benimle beraber iman edenleri kurtar." dedi....
Şüəra Suresi, 139. Ayet:
Onu yalanladılar. Bunun üzerine onları helak ettik. Bunda bir ayet vardır. Buna rağ
men
insanların pek çoğu inanmamaktadırlar....
Qəsəs Suresi, 20. Ayet:
Şehrin diğer tarafından bir adam koşarak geldi. "Ey Musa! Meleler senin öldürül
men
konusunda görüşme yapıyorlar. Derhal kaybol. Seni iyiliğin için uyarıyorum." dedi....
Qəsəs Suresi, 38. Ayet:
Firavun: "Ey halkımın meleleri! Ben, sizin için benden başka ilah bilmiyorum. Ey Haman, benim için çamur üzerine he
men
bir ateş yak; bana yüksek bir kule yap. Belki Musa'nın ilahı ile karşılaşırım. Onun yalancılardan olduğunu zannediyorum." dedi....
Qəsəs Suresi, 50. Ayet:
Buna rağ
men
eğer sana uymazlarsa, bil ki onlar hevalarına uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevasına uyandan daha sapkın kim olabilir? Kuşkusuz Allah, zalim bir toplumu doğru yola iletmez....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Gece ve gündüzün olması O'nun rahmetindendir; dinlen
men
iz için ve lütfundan rızkınızı temin et
men
iz için geceyi ve gündüzü düzenledi. Umulur ki şükredersiniz....
Ənkəbut Suresi, 53. Ayet:
Senden azabı he
men
getir
men
i istiyorlar. Eğer belirlenmiş bir zaman olmasaydı, azap onlara elbette gelmişti. Ve o, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın gelecek....
Ənkəbut Suresi, 54. Ayet:
Senden azabı he
men
getir
men
i istiyorlar. Oysaki Cehennem kesinlikle Kafirleri çepeçevre kuşatacaktır....
Ənkəbut Suresi, 65. Ayet:
Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a özgü kılarak O'na dua ederler. Fakat onları karaya çıkarıp kurtardığımız zaman, he
men
şirk koşarlar....
Rum Suresi, 36. Ayet:
İnsanlara bir rahmet tattırdığımız zaman, onunla şımarırlar. Kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir kötülük gelirse, o zaman he
men
umutsuzluğa kapılırlar....
Rum Suresi, 46. Ayet:
Rüzgarları müjdeci olarak göndererek, rahmetinden size tattırması, buyruğu ile gemilerin akıp gitmesi ve lütfundan rızık iste
men
iz, O'nun ayetlerindendir. Umulur ki şükredenlerden olursunuz....
Loğman Suresi, 17. Ayet:
"Ey oğulcuğum! Salatı ikame et, ma'ruf olanı yap, münker olandan sakındır. Karşılaştığın zorluklara sabret. Bunlar kararlılık göster
men
gereken şeylerdir."...
Loğman Suresi, 28. Ayet:
Sizin yaratılmanız ve ölümden sonra diriltil
men
iz Allah için bir kişiyi yaratmak ve diriltmek kadar kolaydır. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Duyan, Her Şeyi Gören'dir....
Səcdə Suresi, 13. Ayet:
Eğer dileseydik, herkese elbette hidayetini verirdik. Fakat Ben'den söz hak oldu: "Cehennemi tama
men
cin ve insanlardan dolduracağım."...
Əhzab Suresi, 13. Ayet:
Onlardan bir topluluk: "Ey Yesrib halkı, sizin için burada duracak bir yer yok, he
men
dönün. Yine onlardan bir grup da: "Evlerimiz gerçekten korumasızdır." diyerek Nebiden izin istiyorlardı. Oysaki evleri korumasız değildi. Onlar, savaştan kaçmak için bahane arıyorlardı....
Əhzab Suresi, 14. Ayet:
Fakat onların üzerlerine, her bir taraftan girilip kuşatılsalardı ve sonra da fitne çıkarmaları istenseydi, tereddüt etmeksizin bunu he
men
yerine getirirlerdi....
Əhzab Suresi, 49. Ayet:
Ey iman edenler! Mü'min kadınlarla evlenip, sonra onlara dokunmadan boşarsanız, onların iddet süresince beklemelerini isteme hakkınız yoktur. Böyle bir durumda onları he
men
yararlandırın ve güzellikle ayrılın....
Əhzab Suresi, 52. Ayet:
Bundan böyle başka kadınlarla evlen
men
, eşlerini boşayıp yerine iyi olması hoşuna gitse bile başka kadın alman sana helal olmaz. Ancak antlaşma yolu ile hak sahibi olduğun hariç. Allah, her şeyi gözetleyip denetleyendir....
Əhzab Suresi, 53. Ayet:
Ey iman edenler! Nebi'nin evlerine, yemeğe izin verilmiş olmasının dışında vakitli vakitsiz izinsiz girmeyin. Ama çağrılmışsanız o başka. Yemeği yiyince de hadise dalıp oyalanmayın, he
men
dağılın. Doğrusu bu haliniz Nebi'yi rahatsız ediyor, o sizi kırmamak için bir şey demiyor. Allah ise gerçeği açıklamaktan çekinmez. Onlardan bir şey isteyeceğiniz zaman da hicap arkasından isteyin. Bu sizin kalpleriniz için de onların kalpleri için de daha uygundur. Allah'ın Resulüne rahatsızlık ver
men
iz doğ...
Səba Suresi, 19. Ayet:
Fakat onlar: "Rabb'imiz! Yolculuk mesafelerimizi uzat." dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları dillerde dolaşan hadis yaptık. Ve onları tama
men
parça parça dağıttık. Kuşkusuz bunda çok sabredenlerin ve çok şükredenlerin tamamı için kesinlikle ayetler vardır....
Səba Suresi, 45. Ayet:
Kendilerinden öncekiler de yalanlamışlardı. Ve onlara verdiğimiz nimetlerin onda birine bile sahip değillerdi. Buna rağ
men
resullerimizi yalanladılar. Fakat Beni yok sayma neymiş gördüler!...
Fatir Suresi, 10. Ayet:
Kim izzet istiyorsa, bilsin ki izzet tama
men
Allah'a aittir. Temiz sözler O'na yükselir. Düzgün iş onu yükseltir. Kötülük planı yapanlar için, şiddetli bir azap vardır. Kurdukları düzenler boşa gidecektir....
Fatir Suresi, 13. Ayet:
O, geceyi gündüze, gündüzü de geceye çevirir. Güneş'i ve Ay'ı buyruk altına aldı. Her biri belirlenmiş bir süreye kadar hareketini sürdürüyor. İşte bu, Allah'tır, Rabb'inizdir. Ege
men
lik O'nundur. O'nun yanı sıra çağırdığınız kimseler, bir çekirdeğin zarına bile sahip değiller....
Fatir Suresi, 45. Ayet:
Eğer Allah, insanların yaptıklarının hesabını he
men
görecek olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat O, onlara belli bir zamana kadar süre vermektedir. Belirlenen süre dolduğu zaman da kuşkusuz Allah kendi kullarını en iyi görendir....
Yasin Suresi, 39. Ayet:
Ay'a da
men
ziller takdir ettik. Sonunda kuru bir hurma dalına döner....
Yasin Suresi, 68. Ayet:
Kimin ömrünü uzatırsak, zamanla yaratılış olarak onu tersine çeviririz. Buna rağ
men
hala akıllarını kullanmayacaklar mı?...
Yasin Suresi, 82. Ayet:
O, bir şey yaratmak istediğinde, ona: "Ol." der. O da he
men
oluverir....
Yasin Suresi, 83. Ayet:
O, çok yüce ve çok üstündür. Her şeyin mülkü ve ege
men
liği O'nun elindedir. Ve O'na döndürüleceksiniz....
Sad Suresi, 16. Ayet:
Ve: "Rabb'imiz, Hesap Günü'nden önce azaptan payımıza düşeni he
men
ver." dediler....
Sad Suresi, 23. Ayet:
"Bu benim kardeşim Onun doksan dokuz koyunu var ve benim bir tek koyunum var. Buna rağ
men
onu da kendisine vermemi istedi ve tartışmamızda bana üstünlük sağladı."...
Sad Suresi, 24. Ayet:
"Gerçekten, senin koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle doğrusu sana haksızlık etmiştir. Ortakların çoğu, birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edenler ve salihatı yapanlar haksızlık etmezler. Ancak onlar da ne kadar azdır!" dedi. Davud, kendisini fitnelendirdiğimizi iyice anladı. He
men
Rabbinden bağışlanma diledi, ruku ederek, tam bir teslimiyetle Rabb'ine yöneldi....
Zümər Suresi, 4. Ayet:
Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yaratacağından dilediğini seçerdi. O, bundan münezzehtir. O Allah, Eşsiz ve Benzersiz Tek Olan'dır, Varlığın Üzerinde Mutlak Ege
men
'dir....
Zümər Suresi, 44. Ayet:
De ki: "Şefaat etme tamamıyla Allah'ın elindedir. Göklerin ve yerin ege
men
liği yalnızca O'na aittir. Sonra O'na döndürüleceksiniz....
Zümər Suresi, 56. Ayet:
Sonunda: "Allah'a karşı aşırı gittiğimden dolayı yazıklar olsun bana! Doğrusu ben alay edenlerdendim." Deme
men
iz için;...
Zümər Suresi, 57. Ayet:
Veya "Allah bana doğru yolu gösterseydi, takva sahibi olurdum." deme
men
iz için;...
Zümər Suresi, 58. Ayet:
Veya azabı gördüğü zaman, "Keşke bir kez daha dünyaya dönme imkanım olsaydı, o zaman muhsinlerden olurdum." deme
men
iz için....
Zümər Suresi, 64. Ayet:
De ki: "Ey cahiller! Buna rağ
men
, Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi istiyorsunuz?"...
Mömin Suresi, 12. Ayet:
Bu, sizin bir tek Allah'a çağrıldığınız zaman Küfr et
men
iz nedeniyledir. O'na şirk koşulunca inanıyordunuz. Artık karar yüce ve büyük olan Allah'ındır....
Mömin Suresi, 66. Ayet:
De ki: "Bana, Rabb'imden gelen açık kanıtlar içeren bilgilerle; sizin, Allah'tan başka yöneldiklerinize kulluk etmekten kesinlikle
men
edildim ve ben alemlerin Rabb'ine teslim olmakla emrolundum."...
Mömin Suresi, 79. Ayet:
Bin
men
iz ve ye
men
iz için hayvanları yararlanmanıza sunan Allah'tır....
Fussilət Suresi, 36. Ayet:
Eğer şeytan, bir dürtüş ile seni dürtecek olursa he
men
Allah'a sığın. O, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Fussilət Suresi, 45. Ayet:
Ant olsun ki Biz, Musa'ya Kitap'ı vermiştik de onda görüş ayrılığına düştüler. Eğer Rabbinin önceden verilmiş bir kararı olmasaydı, aralarında he
men
hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Onlar, Kur'an hakkında tam bir ikilem ve kaygı içindeler....
Fussilət Suresi, 49. Ayet:
İnsan iyilik istemekten bıkıp usanmaz. Eğer kendisine bir kötülük dokunursa, he
men
karamsarlığa kapılır ve ümitsiz olur....
Şura Suresi, 14. Ayet:
Onların, kendilerine ilim geldikten sonra anlaşmazlığa düşmelerinin nedeni kıskançlık ve ihtiraslarıdır. Eğer Rabb'inden, "belirlenmiş bir süreye kadar" sözü verilmemiş olunsaydı, aralarında he
men
hüküm gerçekleştirilirdi. Onların ardından Kitap'a mirasçı olanlar, tam bir ikilem ve kaygı içindedirler....
Şura Suresi, 18. Ayet:
İnanmayanlar, alayımsı bir şekilde, onun he
men
gerçekleşmesini istiyorlar. İnananlar ise tedbirlidirler. Onun gerçek olduğunu bilirler. Sa'at hakkında tartışanlar, derin bir sapkınlık içindedirler....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa onların, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi, kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer "ayırma kelimesi" olmasaydı kesinlikle aralarında he
men
hüküm verilirdi. Kuşkusuz ki zalimler için acı bir azap vardır....
Şura Suresi, 44. Ayet:
Allah, kimi sapkınlıkta bırakırsa, artık bunun ardından onun için bir veli bulunmaz. Haksızlık yapanların, azabı gördüklerinde: "Acaba geri dön
men
in bir yolu var mı?" dediklerini göreceksin....
Şura Suresi, 48. Ayet:
Buna rağ
men
eğer yüz çevirirlerse, Biz, seni onların üzerine bekçi olarak göndermedik. Senin üzerine düşen yalnızca çağrıda bulunmaktır. Biz, insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman, insan ona sevinir. Kendi yaptıklarından dolayı başına bir kötülük gelse, işte o zaman insan kafir kesilir....
Şura Suresi, 49. Ayet:
Göklerin ve yeryüzünün ege
men
liği yalnız Allah'a aittir. O, dilediği şeyi yaratır. Dilediğine dişiler dilediğine de erkekler bahşeder....
Zuxruf Suresi, 47. Ayet:
Fakat Musa onlara ayetlerimizle gelince, onlar he
men
alay etmeye başladılar....
Zuxruf Suresi, 50. Ayet:
Fakat onları azaptan kurtarınca da he
men
sözlerinden döndüler....
Zuxruf Suresi, 51. Ayet:
Firavun, halkına seslendi: "Ey halkım! Mısır'ın ege
men
liği ve ayaklarımın altından akıp giden şu nehirler benim değil mi? Görmüyor musunuz?"...
Zuxruf Suresi, 57. Ayet:
Meryem oğlu örnek olarak anlatılınca, halkın he
men
yaygara yaptı;...
Zuxruf Suresi, 87. Ayet:
Onlara, kendilerini kimin yarattığını sorsan, kesinlikle "Allah" diyeceklerdir. Buna rağ
men
nasıl başka ilahlara yöneliyorlar....
Casiyə Suresi, 12. Ayet:
Allah, koyduğu yasalar sayesinde, içinde gemileri yüzdür
men
iz ve O'nun lütfundan, onda rızık aramanız için denizi hizmetinize sunandır. Umulur ki şükredersiniz....
Casiyə Suresi, 35. Ayet:
İşte bu, Allah'ın ayetlerini alay konusu et
men
iz nedeniyledir. Sizi, dünya hayatı aldattı. Artık bugün onlar, Cehennem'den çıkarılmazlar. Ve onlardan özür de kabul edilmez....
Casiyə Suresi, 37. Ayet:
Göklerde ve yerde erişilmez büyüklük ve ege
men
lik yalnızca O'nundur. O, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Əhqaf Suresi, 22. Ayet:
"Sen bizi ilahlarımızdan vazgeçirmek için mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bizi tehdit ettiğin şeyi he
men
getir." dediler....
Əhqaf Suresi, 24. Ayet:
Onu, vadilerine doğru gelen yoğun bir bulut halinde gördüklerinde: "Bu, bize yağmur getiren bir buluttur." dediler. "Hayır! O, sizin he
men
gelmesini istediğiniz şeydir; acıklı azabı getiren rüzgardır."...
Fəth Suresi, 9. Ayet:
Allah'a ve Resul'üne iman et
men
iz, O'na destek olmanız, O'na saygı göster
men
iz ve O'nu sabah akşam tesbih et
men
iz için....
Fəth Suresi, 14. Ayet:
Göklerin ve yerin ege
men
liği Allah'a aittir. O, hak edeni bağışlar, hak edene azap eder. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Fəth Suresi, 25. Ayet:
Onlar, Kafirlerdir. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoyan, ayrılmış kurbanların yerine ulaşmasını engelleyen kimselerdir. Eğer Mü'min erkeklerden ve kadınlardan olup da kendilerini henüz tanımadığınız için bilmeden onlara zarar ver
men
iz ve böylece vebale gir
men
iz söz konusu olmasaydı, onlarla savaşmanıza izin verilirdi. Allah, dilediğini rahmetine alır. Eğer birbirlerinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan Kafir olanları acı veren bir azapla cezalandırırdık....
Hucurat Suresi, 9. Ayet:
Eğer Mü'minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa, he
men
aralarını düzeltin. Eğer ikisinden biri, diğerine saldırırsa, saldırgan olanlarla, Allah'ın emirlerine uygun davranıncaya kadar savaşın. Eğer böyle davranmaktan vazgeçerlerse o zaman adaletle aralarını düzeltin ve hakkaniyetli olun. Allah, haktan yana olanları sever....
Zariyat Suresi, 26. Ayet:
Habersizce ailesine gidip, he
men
kızarmış buzağı eti getirdi....
Nəcm Suresi, 6. Ayet:
Üstün Akla Sahip, Ege
men
lik Kurmuş Olan....
Nəcm Suresi, 20. Ayet:
Diğer üçüncü
Men
at'ı?...
Nəcm Suresi, 24. Ayet:
Yoksa insan için yalnızca te
men
ni ettiği şey mi var?...
Qəmər Suresi, 2. Ayet:
Onlar, bir ayet görseler, he
men
yüz çevirirler. Ve "Bu süregelen bir büyüdür." derler....
Qəmər Suresi, 5. Ayet:
Yüksek seviyede hikmetli haberler. Buna rağ
men
uyarıların bir yararı olmadı....
Qəmər Suresi, 11. Ayet:
Biz de he
men
göğün kapılarını gürül gürül boşalan su ile açtık....
Qəmər Suresi, 51. Ayet:
Ant olsun ki size benzer nicelerini yok ettik. Buna rağ
men
düşünen mi var?...
Vaqiə Suresi, 8. Ayet:
İşte ashabı mey
men
e! Nedir ashabı mey
men
e?...
Vaqiə Suresi, 70. Ayet:
Eğer dileseydik onu tuzlu yapardık. Buna şükret
men
iz gerekmez mi?...
Vaqiə Suresi, 87. Ayet:
Eğer doğrulardansanız, onu geri çevir
men
iz gerekmez mi?...
Hədid Suresi, 23. Ayet:
Kaybettiklerinize üzülme
men
iz, Allah'ın verdiği şeylerle şımarmamanız içindir. Allah, kendisini beğenip böbürlenen hiç kimseyi sevmez....
Mücadilə Suresi, 11. Ayet:
Ey inananlar! Meclislerde size: "Yer açın!" denildiği zaman, he
men
yer açın. Allah da size yer açar. "Dağılın!" denildiği zaman da he
men
dağılın! Allah, sizden inananların ve ilim verilmiş olanların derecelerini yükseltir. Allah, yaptığınız Her Şeyden Haberdardır....
Mümtahinə Suresi, 2. Ayet:
Eğer ellerine fırsat geçirirlerse size düşman kesilirler. Elleriyle ve dilleriyle size her türlü kötülüğü yaparlar. Tekrar küfre dön
men
izi te
men
ni ederler....
Səff Suresi, 3. Ayet:
Yapmayacağınız şeyleri söyle
men
iz, Allah'ın yanında en nefret edilen şeydir....
Səff Suresi, 11. Ayet:
Bu, Allah'a ve Resul'üne iman et
men
iz; Allah yolunda, mallarınızla ve canlarınızla cihad et
men
izdir. İşte bu, eğer bilirseniz sizin için hayırlı olandır....
Cümə Suresi, 6. Ayet:
De ki: "Ey Yahudiler! Eğer diğer insanların değil de yalnızca kendinizin Allah'ın velileri olduğunuza inanıyorsanız ve bu iddianızda samimi iseniz, haydi he
men
ölümü isteyin."...
Cümə Suresi, 7. Ayet:
Yaptıkları şeyler nedeniyle, hiçbir zaman ölümü te
men
ni etmezler. Allah, haksızlık edenleri en iyi bilendir....
Cümə Suresi, 9. Ayet:
Ey iman edenler! Cuma günü salat için seslenildiği zaman, alışverişi bırakıp, he
men
Allah'ın öğüdüne koşun. Eğer bilirseniz, bu, sizin için hayırlı olandır....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Salatı kaza ettikten sonra, he
men
yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah'ın öğütlerini hiç unutmayın. Umulur ki, böylece kurtuluşa erersiniz....
Mülk Suresi, 1. Ayet:
Mutlak ege
men
liği elinde bulunduran Allah, ne kutludur! O, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Qələm Suresi, 23. Ayet:
He
men
, sessizce yola koyuldular....
Nuh Suresi, 20. Ayet:
"Yolculuk et
men
iz için orada geniş yollar yaptı."...
Müddəssir Suresi, 4. Ayet:
Ve örtünü he
men
temizle....
Qiyamə Suresi, 37. Ayet:
Yoksa o, bir nutfeden, dökülen
men
iden ibaret değil miydi?...
İnsan Suresi, 8. Ayet:
İhtiyaçları olmasına rağ
men
yiyeceği; yoksula, öksüze ve tutsağa yedirirler....
Mürsəlat Suresi, 39. Ayet:
Haydi! Eğer kurtulmak için bir planınız varsa, Bana karşı he
men
planınızı uygulayın!...
Bələd Suresi, 18. Ayet:
İşte onlar, ashab-ı mey
men
edir....
Ələq Suresi, 6. Ayet:
Bu gerçeğe rağ
men
insan yine de tuğyan eder....
Hümeze Suresi, 5. Ayet:
Huta
men
in ne olduğunu sen nereden bileceksin?...
Bəqərə Suresi, 6. Ayet:
1.
inne
: muhakkak
2.
ellezîne
: o kimseler ki, onlar
3.
keferû
: inkâr ettiler
4.
sevâun
: eşittir, birdir
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
Ve minen nâsi
men
yekûlu â
men
nâ billâhi ve bil yevmil âhıri ve mâ hum bi mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 8. Ayet:
1.
ve min en nâsi
: ve insanlardan bir kısmı
2.
men
: kimse, kişi
3.
yekûlu
: der, söyler
4.
â
men
nâ
: biz îmân ett...
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
Yuhâdiûnallâhe vellezîne â
men
û, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûn(yeş’urûne)....
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
1.
allâhe
: Allah
2.
yuhâdiûne
: aldatırlar
3.
ve
: ve
4.
ellezîne
: o kimseler, onlar
<...
Bəqərə Suresi, 9. Ayet:
(Zannederler ki) Allah'ı ve â
men
û olanları aldatırlar. Ve onlar, kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farkında da olmazlar....
Bəqərə Suresi, 11. Ayet:
Onlara (Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için, kalpleri engelli ve başkalarını hidayetten
men
ettikleri için Allah'ın hastalıklarını artırdığı insanlara): “Yeryüzünde fesat çıkarmayın (başkalarını Allah'ın yolundan
men
etmeyin)!” denildiği zaman: “Biz sadece ıslâh ediciyiz.” dediler....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Ve izâ kîle lehum âminû kemâ â
men
en nâsu kâlû e nu’minu kemâ â
men
es sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
izâ
: olduğu zaman
3.
kîle
: denildi
4.
lehum
: onlara
Bəqərə Suresi, 13. Ayet:
Ve onlara: “İnsanların inandıkları gibi siz de â
men
û olun (Allah'a ulaşmayı dileyin).” denildiği zaman: “O sefihlerin (akılsızların) îmân ettiği gibi mi â
men
û olalım?” dediler. Gerçekten onlar, kendileri sefih değiller mi? Ve lâkin bilmiyorlar....
Bəqərə Suresi, 14. Ayet:
Ve izâ lekûllezîne â
men
û kâlû â
men
nâ, ve izâ halev ilâ şeyâtînihim, kâlû innâ meakum, innemâ nahnu mustehziûn(mustehziûne)....
Bəqərə Suresi, 14. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
lekû
: karşılaştılar, buluştular
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
â
men
û
: îmân et...
Bəqərə Suresi, 14. Ayet:
Ve â
men
û olanlarla buluştukları zaman: “Biz îmân ettik.” dediler. Şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman: “Muhakkak ki biz sizinle beraberiz. Biz (onlarla) sadece alay eden kimseleriz.” dediler....
Bəqərə Suresi, 14. Ayet:
İman edenlerle beraberken "A
men
na - kabul ettik" derler, şeytanlarıyla (vehimlerine tâbi olarak onları saptıranlarla) başbaşa olduklarında ise: "Biz sizinle aynı fikirdeyiz, onlarla alay ediyoruz" derler....
Bəqərə Suresi, 14. Ayet:
Bir de iman edenlerle karşılaştılar mı «â
men
nâ» derler ve kendi şeytanları ile halvet oldular mı «emin olun derler, biz sizinle beraberiz, biz ancak mütehziyiz»...
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, he
men
onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, he
men
onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların meseli, ateş yakmış kimsenin meseli gibidir ki, o ateş vaktâ ki çevresindekilerini aydınlattı.Hak Teâlâ he
men
onların nûrunu giderdi, onları zulmetler içinde görmez bir halde bıraktı....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Yahut (onların durumu), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek(ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuşun hali) gibidir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, inkârcıları tama
men
kuşatmıştır....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Ya da (onlar), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek (ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuş) gibi(dirler). Yıldırım seslerinden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar; oysa Allâh, inkârcıları tama
men
kuşatmıştır....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
O şimşek he
men
he
men
gözlerini kapıp alıverecek. Onları aydınlatınca (ışığı) içinde yürürler, başlarına karanlık çökünce ise dikilib kalırlar. Allah dileseydi onların işitmelerini, gözlerini de giderirdi. Şübhe yok ki Allah her şey'e hakkıyle kaadirdir. ...
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Az kalıyor ki şimşek gözlerini he
men
kapıverecek. Her ne zaman önlerini aydınlattı mı, ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık çöktükçe de dikilip kalıverirler. Eğer Allah Teâlâ dilemiş olsa idi onların elbette işitmelerini de, görmelerini de gideriverirdi. Şüphe yok ki Allah Teâlâ her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
Rabbiniz, sizin yaşamanız, yerleş
men
iz,
men
faatiniz için yeryüzünü tarıma elverişli ovalar, iskâna uygun araziler haline, işlevli hale getiren, göğü de yükseltip düzenleyerek tavan olarak inşa eden, gökten su indirerek depolayandır. O su ile, size rızık olarak topraktan çeşitli ürünler çıkardı. Artık, bundan sonra da, bile bile Allah’a eşler, ortaklar koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O öyle bir lutufkâr ki sizin için yeri bir döşek yaptı, semayı bir bina ve sizin için semadan bir su indirdi de onunla türlü mahsullerden size bir rızk çıkardı, sizde artık bilecek halde iken tutupta Allah'a
men
endler koşmayın...
Bəqərə Suresi, 24. Ayet:
Buna rağ
men
yapamazsanız, ki aslâ yapamayacaksınız, öyle ise o ateşten sakının ki, yakıtı insanlarla taşlardır; (ve) kâfirler için hazırlanmıştır!...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Ve beşşirillezîne â
men
û ve amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl(kablu) ve utû bihî muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
1.
ve beşşir
: ve müjdele
2.
ellezîne â
men
û
: â
men
û olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler, îmân edenler
3.
ve amilû
: ve yaptılar
4.
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Ve â
men
û olup, ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amelde bulunanlar için altlarından nehirler akan cennetler olduğunu müjdele. Oradaki meyvelerden ve mahsullerden bir rızıkla her rızıklandırılışlarında “İşte bu bizim daha önce de rızıklandırıldığımız (yediğimiz) şeydir.” dediler. Ve ona (dünyadaki rızıklarına) benzer (lezzet ve nefaset bakımından çok üstünü) verilmiştir. Onlar için orada temiz eşler vardır. Ve onlar orada ebedî kalacak olanlardır....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
İnnallâhe lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne â
men
û fe ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen), yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ(kesîran) ve mâ yudıllu bihî illel fâsıkîn(fâsıkîne)....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki, hiç şüphesiz
2.
allâhe
: Allah
3.
lâ yestahyî
: çekinmez
4.
en yadribe meselen
: darbı mese...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Muhakkak ki Allah bir sivrisineği, hatta onun üstünde olanı da misal vermekten çekinmez. Fakat â
men
û olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), onun Rab'lerinden bir hak olduğunu bilirler. Kâfirler (Allah'a ulaşmayı dilemeyenler) ise: “Allah, bu misalle ne demek istedi?” derler. (Allah) onunla birçoğunu dalâlette bırakır, birçoğunu da onunla hidayete erdirir. Ve onunla fâsıklardan başkasını dalâlette bırakmaz....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şübhesiz ki Allah, (kullarına doğru yolu göstermek için) bir sivrisineği, (hattâküçüklük ve kıymetsizlikte) ondan da öte (daha aşağı) bir şeyi misâl getirmekten çekinmez.Ama îmân edenler, bunun Rablerinden (gelen) hak olduğunu he
men
bilirler. İnkâr edenleregelince: 'Şimdi Allah, misâl olarak bununla neyi murâd etti?' derler. (Allah,) onunla birçok kimseyi dalâlete atar, birçok kimseyi de hidâyete erdirir. Fakat onunla ancak fâsıkları dalâletedüşürür....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allah'ın ahdini misakla bağlandıktan (yeminle te'kid) ettikten sonra bozarlar ve Allah'u Tealâ'nın vaslını emrettiği şeyi keserler. (İmandan
men
, Hakk'ı istihza, düzenliği te'min eden vaslı keserek) yeryüzünde fesâd ederler. İşte onlar, (vefâ, salah ve sevaba karşılık, bozgunculuk ve azabı satın aldıkları için) ziyan edicilerdir....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kâlû e tec’alu fîhâ
men
yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle innî a’lemu mâ lâ tâ’lemûn(tâ’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
rabbu-ke
: senin Rabbin
3.
li el melâiketi
: meleklere
4.
innî
: muhakkak ki ben
Bəqərə Suresi, 32. Ayet:
Onlar: "Sen kudret ve ege
men
likte kusursuz ve eksiksizsin! Senin bize bildirdiğin dışında bir bilgimiz yoktur. Doğrusu yalnız Sensin her şeyi bilen, gerçek hikmet Sahibi!" diye cevap verdiler....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
1.
ve iz
: ve o zaman, olduğu zaman
2.
kulnâ
: biz dedik
3.
li el melâiketi
: meleklere
4.
uscudû
: secde edin
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Ve meleklere: “Âdem'e secde edin.” dediğimiz zaman İblis hariç, (onlar) he
men
secde ettiler. (İblis) direndi ve kibirlendi. Ve kâfirlerden oldu....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler he
men
saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Hani biz meleklere: 'Âdem’e secde ederek saygı gösterin' demiştik. Melekler he
men
secde ederek saygı gösterdiler. Yalnız İblis dayattı. Büyüklük taslayıp serkeşlik etti, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerden, kâfirlerden oldu....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Ve Biz meleklere : «Âdem'e (saygı yollu) secde edin» dediğimizde, onlar he
men
secde ettiler. Yalnız İblîs dayattı, (bunu) kibrine yediremedi de kâfirlerden oldu....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Ve o zaman meleklere: «Âdem'e secde edin!» dedik, he
men
secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Hani biz meleklere «Adem'e secde ediniz» dedik de he
men
secde ettiler. Yalnız iblis kaçındı, kendini büyük gördü ve kâfirlerden oldu....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Hani meleklere: «Âdeme (yahud: Âdem için Allaha) secde edin» demişdik de (şeytanların reisi olan) iblisden başkası he
men
secde etmişlerdi. O ise dayatmış, kibirlenmek istemişdi. (Zâten de) o kâfirlerdendi. ...
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
O vakit meleklere: 'Âdem’e secde edin!' demiştik; (cinlerden olan) İblis hâriç, he
men
secde ettiler. (O) dayattı ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Hani meleklere: Adem'e secde edin demiştik de onlar he
men
secde edivermişlerdi. Sadece şeytan kaçınmış, büyüklük taslamış ve kafirlerden olmuştu....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Hani Biz meleklere demiştik ki: «Âdem'e secde ediniz.» Onlar da he
men
secde edivermişlerdi. Yanlız İblîs (Şeytan) kaçınmış, kibirlenmiş ve kâfirlerden olmuştu....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Meleklere: -Adem için secde edin, demiştik de onlar da he
men
secde edivermişlerdi. Sadece İblis kaçınmış, büyüklenmiş ve kafirlerden olmuştu....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Meleklere: "Âdem'e secde edin" demiştik, he
men
secde ettiler: Yalnız İblis diretti, böbürlendi, nankörlerden oldu....
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Nihayet onları (Âdem ile Havvâ’yı) Şeytan (bir desise ile) Cennetten kaydırdı ve içinde bulundukları nimetten onları çıkardı. Biz de: “- Biri-birinize düşman olarak buradan (yere) inin. Yeryüzünde sizin için bir vakte (ömrünüzün sonuna) kadar yerleşmek ve
men
faatlenmek vardır.” demiştik....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Kulnâhbitû minhâ cemîa(cemîan), fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe
men
tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
1.
kulnâ
: biz dedik
2.
ihbitû
: inin
3.
min-hâ
: ondan, oradan
4.
cemîan
: topluca, hepiniz
Bəqərə Suresi, 40. Ayet:
Ey İsrâiloğulları! Size ihsân ettiğim ni'met(ler)imi hatırlayın; (îmân edeceğinize dâir)bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, (ben de Cennete gir
men
iz husûsunda) size verdiğim sözü yerine getireyim ve artık yalnızca benden korkun!...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bih(bîhî), ve lâ teşterû bi âyâtî se
men
en kalîlen ve iyyâye fettekûni. ...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
1.
ve âminû
: ve Allah'a ulaşmayı dileyin, îmân edin
2.
bi mâ
: şeye
3.
enzeltu
: ben indirdim
4.
musaddikan
: tas...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Elinizdeki doğru bilgileri, Tevrat’taki doğru bilgileri tasdik edici olarak indirdiğime, Kur’ân’a iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki, örneği, önderi siz olmayın. Âyetlerimi, servet, makam, mevki gibi geçici dünya
men
faatlerine, birkaç pula değişmeyin. Bana, yalnız bana sığının, benim emirlerime yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Ve beraberinizdeki Tevrât’ı (aslını) tasdik edici olarak indirdiğim Kur’an’a îman edin, ona inanmayanların ilki olmayın; benim âyetlerimi, dünyâ
men
faatı karşılığında bir kaç paraya değişmeyin ve ancak benden korkun. (Kitabıma iftira ve tahrif yapma hususunda yalnız Benden korkun.)...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Beraberinizdeki kitap (Tevrat)! tasdik edici olarak indirdiğime (Kur'ân'a) imân edin. Onu inkâr edenlerin ilki siz olmayın ve (sakın) âyetlerimi az (kıymetsiz) bir paha (bayağı bir
men
faat) karşılığında değiştirmeyin. Ancak Benden korkup (bu gibi ölçüsüzlüklerden) sakının,...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Nezdinizdekini (Tevrâtı) tasdik edici (ve doğrultucu) olarak indirdiğim (Kur'an) a îman edin, onu inkâredenlerin ilki siz olmayın, âyetlerimi az bir bahâ ile (bayağı bir
men
faat mukaabilinde) değişmeyin. Ancak benden korkun. ...
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Sizin yanınızda bulunan Tevrat’ı tasdik etmek üzere indirdiğim Kur’ân’a iman edin, onu inkâr edenlerin başını siz çekmeyin. Âyetlerimi az bir fiyatla, yani dünya
men
faati karşılığında satmayın. Asıl Bana karşı gelmekten sakının....
Bəqərə Suresi, 47. Ayet:
Ey İsrailoğulları! Size bağışladığım nimetleri ve sizin diğer kavimlere karşı üstün gel
men
izi sağladığım günleri hatırlasanıza!...
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Vettekû yev
men
lâ teczî nefsun an nefsin şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne)....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
1.
ve ittekû
: ve sakının, çekinin
2.
yev
men
: gün
3.
lâ teczî
: karşılığı ödenmez
4.
nefsun
: bir nefs, bir kimse...
Bəqərə Suresi, 50. Ayet:
Yine hatırlayın ki, sizin geç
men
iz için denizi yarmış, sizi kurtarıp, siz bakıp dururken gözlerinizin önünde Firavun hanedanını boğmuştuk....
Bəqərə Suresi, 51. Ayet:
Ve Musa'ya (Tur dağı'nda) kırk gece (beraberlik) vaadetmiştik. Sonra siz, he
men
onun ardından (Samiri'nin altından yaptığı) buzağıyı (tanrı) edindiniz. Ve siz zâlimlersiniz ....
Bəqərə Suresi, 51. Ayet:
Mûsâ ile kırk gece biraraya geleceğimize dair sözleşmiştik. Mûsâ içinizden ayrılınca, he
men
onun arkasından buzağı heykelini put haline getirdiniz. Siz işte o zâlimlersiniz....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Sonra sizi, bunun (buzağıyı ilâh edin
men
in) ardından affettik. Umulur ki böylece siz şükredersiniz....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Bundan sonra gene sizi affettik, şükret
men
iz gerekti....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Bunlara rağ
men
, şükredersiniz diye sizi affettik....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Sonra bunun arkasından da sizi bağışladık, artık şükret
men
iz gerekiyordu....
Bəqərə Suresi, 52. Ayet:
Sonra yine de sizi affettik, artık şükret
men
iz gerekiyordu....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Yola gel
men
iz için de Musa'ya kitabı ve yasayı verdik....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
Ve hidayete er
men
iz için de Musa'ya kitabı ve furkanı verdik....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
mûsâ
: Musa
3.
li kavmi-hi
: kendi kavmine
4.
yâ
: ey
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve Musa (a.s) kavmine: “Ey kavmim! Buzağıyı (ilâh) edin
men
izle muhakkak ki siz, kendi nefslerinize zulmettiniz. He
men
Yaratıcınız'a tövbe edin. Artık nefslerinizi (birbirinizi) öldürün. bu, Yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.” demişti. Böylece O, tövbenizi kabul buyurdu.Muhakkak ki O, O tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Mûsâ kavmine: 'Ey kavmim, siz buzağıyı put edinmekle kendinize, birbirinize yazık ettiniz, zulmettiniz. Bari gelin, günah işlemekten vazgeçerek tevbe ile, sizi ayırıcı özelliklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınıza itaate yönelin. Değilse iç karışıklığa düşerek, birbirinizden bulun, birbirinizin kanını dökün. Tevbe et
men
iz, sizi ayırıcı özelliklerle düzenli, sağlıklı, ahenkli, dengeli yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.' demişti. Bunun üzerine tevbe ettiniz de Allah te...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani Musa, kavmine: "Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. He
men
, kusursuzca yaratan (gerçek ilah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
O zaman Mûsâ, buzağıya tapan kavmine: “- Ey kavmim, siz buzağıya tapmakla kendinize zulmettiniz. He
men
yaradanınıza tevbe edin de nefislerinizi öldürün (Islâh edin). İşte bu yapacağınız, yaradanınız katında sizin için hayırlıdır.” demişti de; Allah tevbelerinizi kabul etmişti. Çünkü o, tevbeleri çok çok kabul edendir, çok esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa da kavmine : «Ey milletim! Cidden buzağıyı (İlâh) edin
men
izle kendinize zulmettiniz. Derhal (her kusurdan pak ve yüce olan) Yaradanınıza tevbe edin; (nefsinizin kötü arzularını kesin de Allah yolunda) kendinizi öldürün. Bu, Yaradanınız katında sizin için daha hayırlıdır,» demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbenizi kabul buyurmuştu. Şüphesiz ki O, O'dur tevbeleri çokça kabul eden, O'dur çokça merhamette bulunan....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve hani Musa, kavmine: «Ey kavmim, siz buzağıya tutunmakla (onu tanrı edinmekle) şübhesiz kendinize yazık etmişsiniz. He
men
Yaradanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün (ıslâh edin), böyle yapmanız Yaradanınız katında, sizin için çok hayırlıdır» demişdi de (Allah da) tevbelerinizi kabul etmişdi. Çünkü o, tevbeleri en çok kabul edenin, en çok esirgeyenin, ta kendisidir. ...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani, Musa, kavmine: Ey kavmim, buzağıya tapınmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. He
men
yaradanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün. Bu yaradanınızın katında sizin için daha hayırlıdır, demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Muhakkak ki Tevvab, Rahim O'dur, O....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve o zaman ki Mûsa kavmine, «Ey kavmim! Buzağıya tutunmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. He
men
Hâlikınıza tevbe edin, nefislerinizi öldürün. Bu sizin için Rabbiniz indinde hayırlıdır» demişti. (O Hâlik-i Kerîm de) Bunun üzerine tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O Tevvab ve Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine: “Ey kavmim! Buzağıya tapmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. He
men
yaratanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürünüz. Bu, yaratıcınızın katında sizin için daha hayırlıdır. ” demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine: -Ey halkım! Siz buzağıyı ilah edinerek kendinize yazık ettiniz. He
men
yaratıcınıza tevbe edip, nefislerinizin hakkından geliniz. Böyle yapmanız, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır, o daima tevbeleri kabul eden ve acıyan olduğu için tevbenizi kabul eder, demişti....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa, kavmine dedi: «Ey kavmim, gerçekten siz, buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. He
men
, kusursuzca yaratan (gerçek ilah) ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır.» Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani Mûsa, toplumuna demişti ki: "Ey toplumum, buzağıyı tanrı edin
men
izle öz benliklerinize zulmettiniz. Hadi, yaratıcınıza, Bâri'nize tövbe edin; egolarınızı öldürün. Böyle yapmanız yaratıcınız katında sizin için daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder. Hiç kuşkusuz O, evet O, tövbeleri çok kabul edendir, rahmeti sonsuz olandır."...
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Bir zamanlar: Ey Musa! Biz Allah'ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde he
men
sizi yıldırım çarpmıştı....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Bir zamanlar: Ey Musa! Biz Allah'ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız, demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde he
men
sizi yıldırım çarpmıştı....
Bəqərə Suresi, 55. Ayet:
Hani «Ey Musa, biz Allah'ı açıkça görmedikçe sana kesinlikle iman etmeyiz» dediniz de he
men
arkasından bakıp dururken sizi yıldırım çarptı...
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve zallelnâ aleykumul gamâme ve enzelnâ aleykumul
men
ne ves selvâ kulû min tayyibâti mâ razaknâkum ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne)....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
zallelnâ
: gölgeledik, gölge yaptık
3.
aleykum
: sizin üzerinize
4.
el gamâme
: bulut
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve sizi (yakıcı Hakikatten perdeleyen ve beşeriyetinizin idâmesini sağlayan) bulutla gölgeledik; üzerinize
men
n (varlığınızı oluşturan Allâh Esmâ'sındaki kudret kuvvesi) ve selva (manevî âleminizi hissetme duygusu) inzâl ettik (hakikatinizden şuurunuza). . . "Rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yeyin", dedik. Onlar (hakikat bilgisini değerlendirmeyerek) bize zulmetmediler, kendi nefslerine zulmettiler! (Burada âyetin bir bâtın yorumuna yer verilmiştir zâhir anlamı yanı sıra. A. H. )...
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Sizi bulutlarla gölgelendirmiş ve sizin için
men
na ve bıldırcın indirmiştik: 'Size verdiğimiz iyi rızıklardan yiyin.' Fakat onlar bize değil, sadece kendilerine zulmediyorlardı....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Mûsâ’nın, çölde susuz kalan kavmi için Rabbinden su istediği zaman, he
men
: 'Asanla taşa vur' dedik. Vurunca, o taştan on iki pınar kaynamıştı. Her grup kendi su içeceği, alacağı yeri biliyordu. 'Allah’ın verdiği rızıktan yeyin, için, yeryüzünde bozgunculuk ve saldırganlık yaparak karışıklık çıkarmakta ileri gitmeyin' dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakit Musa, kavmi için su dilemişti, biz de asan ile taşa vur demiştik, onun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı, her kısım insanlar kendi su alacağı
men
baı bildi, Allahın rızkından yeyin, için de müfsitlik ederek yer yüzünü fesada vermeyin...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir zamanlar Mûsa, toplumu için su istemişti de biz, "Değneğinle şu taşa vur!" demiştik. Taştan he
men
oniki göze fışkırmıştı. Her bölük insan kendilerine özgü su kaynağını bilmişti. "Allah'ın rızkından yiyin, için; yeryüzünde bozgunculuk yaparak şuna buna saldırmayın." demiştik....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
İnnellezîne â
men
û vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne
men
â
men
e billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
1.
inne ellezîne
: muhakkak ki, hiç şüphesiz onlar
2.
â
men
û
: â
men
û oldular (Allah'a ulaşmayı dilediler)
3.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
4.
...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Muhakkak ki, â
men
û olanlar ve yahudi, hristiyan ve sabii olanlardan kim, Allah'a ve ahiret gününe inandı ve ıslâh edici ameller işlediyse (nefsini tezkiye etti ise ), artık onların mükâfatları Rab'lerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden kesin soz almistik. Tur dagini yukselterek tepenize dikmistik. «Allah'a karsi gelmekten sakinanlardan olabil
men
iz icin, size verdigimiz Kitab'a kuvvetle sarilin, onda bulunanlari hatirda tutun» demistik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden kesin söz almıştık. Tur dağını yükselterek tepenize dikmiştik. 'Allah'a karşı gelmekten sakınanlardan olabil
men
iz için, size verdiğimiz Kitab'a kuvvetle sarılın, onda bulunanları hatırda tutun' demiştik....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Ve bir zaman sizin sağlam sözünüzü almış, Tûr (dağın)ı da üzerinize (he
men
yıkılacak bir vaziyette) kaldırmıştık. 'Size verdiğimiz (Kitâb)ı kuvvetle tutun ve içinde bulunanları (amel ederek) hatırlayın ki, (günahlardan) sakınasınız!' (buyurmuştuk)....
Bəqərə Suresi, 63. Ayet:
Sizden sapa sağlam söz almıştık. Dağı da üzerinize kaldırmış: -Allah’a karşı gelmekten sakınabil
men
iz için size verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onun içindekileri aklınızda tutun, demiştik....
Bəqərə Suresi, 64. Ayet:
Sonra, bunun (misâkın) arkasından siz döndünüz.Buna rağ
men
eğer Allah'ın fazlı ve O'nun rahmeti sizin üzerinize olmasaydı, siz mutlaka hüsrana uğrayanlardan olurdunuz....
Bəqərə Suresi, 65. Ayet:
Gerçekten siz bilirsiniz ki, Dâvûd (Aleyhisselâm) zamanında kavminiz, cumartesi günü, balık avından
men
edilmişken, içinizden bu emri çiğneyip geçenlere: “- zelil ve hakir maymunlar olun.” dedik. (üç gün sonra da helâk oldular.)...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
iz
: olmuştu, olduğu zaman
3.
kâle
: dedi
4.
mûsâ
: Musa
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Ve Musa (a.s) kavmine: “Muhakkak ki Allah sizin bir inek kes
men
izi emrediyor.” demişti. (Onlar): “Bizimle alay mı ediyorsun?” dediler. (Musa a.s) onlara: “Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım.” dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Mûsâ kavmine, “Allah, size bir sığır kes
men
izi emrediyor” demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?” demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa, kavmine: Allah bir sığır kes
men
izi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ kavmine: 'Allah size bir sığır kes
men
izi emrediyor' dedi. Onlar: 'Sen bizi alay konusu haline mi getireceksin?' dediler. Mûsâ: 'Bilgiden ve muhakemeden yoksun, Allah adına yalan uyduran cahiller gibi davranmaktan Allah’a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: 'Allah, bir inek kes
men
izi emretmektedir' demişti. Onlar: 'Bizimle alay mı ediyorsun!' dediler. O da: 'Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: "Allah, muhakkak sizin bir sığır kes
men
izi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ kavmine: “Allah, size bir sığır kes
men
izi emrediyor.” demişti. Onlar: “Bizi alayamı alıyorsun?” demişlerdi. Mûsâ da: “ Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. (Mûsâ’nın kavminde bir adam öldürülmüş olup katili bilinemiyordu. Bunun üzerine Mûsâ’dan Allah’a duâ ederek kaatili öğrenivermesi istenmişti. O da, Allah’a duâ etti ve kavmine: “-Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor.” demişti. Önce Mûsâ’ya karşı bu sözü hakikate uzak görmüşler, sonra ciddiyetini anlam...
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Musa, kavmine: Allah bir sığır kes
men
izi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: "Tanrı, bir sığır boğazlamanızı / kes
men
izi buyuruyor" demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediklerinde de "Cahillerden olmaktan Tanrı'ya sığınırım (euzü)" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Yine bir zaman Mûsâ, kavmine: 'Şübhe yok ki Allah, size bir bakara (bir sığır)kes
men
izi emrediyor!' demişti. (Onlar:) 'Bizi alaya mı alıyorsun?' dediler. (Mûsâ:) '(Ben)öyle câhillerden olmaktan Allah’a sığınırım!' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani, o zaman Musa, halkına: "Dinleyin! Allah bir sığır kurban et
men
izi emrediyor" demişti. Onlar: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. O: "Bu kadar cahil olmaktan Allah'a sığınırım!" diye cevap verdi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Musa kavmine: “Allah size bir sığır kes
men
izi emrediyor. ” demişti. “Sen bizimle alay mı ediyorsun?” dediklerinde de: “Câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım. ” demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: -Allah, size bir inek kes
men
izi emrediyor, demişti. Onlar: -Bizimle alay mı ediyorsun? demişlerdi. Musa da: -Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım, demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ kavmine: «Allah, bir sığır kes
men
izi emrediyor» demiş, onlar da: «Ay! Sen bizimle alay mı ediyorsun» diye cevap vermişlerdi. Mûsâ da «Öyle cahillere katılmaktan Allah’a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsâ, kavmine: "Allâh size bir inek kes
men
izi emrediyor." demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. "câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım!" dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Hani Musa kavmine: «Allah, muhakkak sizin bir sığır kes
men
izi emrediyor» demişti. Onlar: «Bizi alaya mı alıyorsun?» demişlerdi. (O da) «Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım» demişti....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Yine hatırlayın ki, Musa, kavmine 'Allah size bir inek kes
men
izi emrediyor' demişti. Onlar 'Sen bizimle eğleniyor musun?' dediler. Musa ise 'Cahillik etmekten Allah'a sığınırım' dedi....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Mûsa, toplumuna dedi ki: "Allah size, bir inek kes
men
izi emrediyor." Dediler ki: "Sen bizimle alay mı ediyorsun?" Dedi ki: "Cahillerden biri olmaktan Allah'a sığınırım."...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Bizim adımıza Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın dediler. Musa: Allah diyor ki: "O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek." Size emredileni he
men
yapın, dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
'Öyleyse bizim adımıza Rabbine dua ederek sor. Bize onun ne olduğunu açıklasın.' dediler. Mûsâ: 'Allah, o, ne geçkin, ne körpe, ikisi arası orta karar, dinç bir sığır, buyuruyor. Size emredileni he
men
yapın.' dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
«Bizim adımıza Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın» dediler. Musa: Allah diyor ki: «O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek.» Size emredileni he
men
yapın, dedi....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
Dedik ki: Rabbım, o, ne boyunduruğa koşulup arazi sürecek, ne de ekin sulayacak bir inektir, zillete uğramamıştır. Bütün kusurlardan uzaktır. Onun alacası da yoktur, buyuruyor. Onlar: İşte şimdi gerçeği ortaya koydun, dediler. He
men
onu boğazladılar ki az kalsın bunu yapmayacaklardı....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
(Musa'nın) cevabı şu oldu: "O, kurbanın ekinleri sulamak veya toprağı sürmek için hiç koşulmamış, kusursuz, alacasız bir sığır olmasını istiyor." Onlar: "İşte, sonunda gerçeği bildirdin!" dediler; ve he
men
(onu) kurban ettiler, halbuki neredeyse hiçbir şey yapmadan kalacaklardı....
Bəqərə Suresi, 71. Ayet:
Dedi ki: «O buyuruyor ki, o muhakkak bir sığırdır ki zillete uğramamıştır. Ne tarla sürmeğe, ne de ekin sulamağa alıştırılmamıştır. Bütün kusurlardan salimdir. Onda renk karışıklığı yoktur, tam sarıdır.» Dediler ki: «İşte şimdi hakikatı getirdin. He
men
onu (o sığırı bulup) boğazladılar.» Halbuki (bunu) yapmağa asla yaklaşmıyorlardı....
Bəqərə Suresi, 73. Ayet:
Biz dedik ki: "Bu (prensibi) bu gibi (çözümlenmemiş cinayet olaylarının bazılarında da uygulayın: Bu yolla Allah canları ölümden korur ve kendi iradesini size gösterir ki (bunu görüp) muhake
men
izi kullan(mayı öğren)ebilirsiniz."...
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
Tüm bunlara rağ
men
yine kalpleriniz katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü öyle taşlar var ki kendisinden ırmaklar fışkırır. Bazıları yarılır, bağrından su çıkarır. Bazıları ise ALLAH'a olan saygıdan dolayı siner. ALLAH yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 75. Ayet:
Şimdi bunların, size he
men
inanacaklarını ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir grup vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirlerdi de sonra ona akılları yattığı halde bile bile onu tahrif ederlerdi....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Ve izâ lekûllezîne â
men
û kâlû â
men
nâ, ve izâ halâ ba’duhum ilâ ba’din kâlû e tuhaddisûnehum bi mâ fetehallâhu aleykum li yuhâccûkum bihî inde rabbikum e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne)....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
lekû
: mülâki oldular, karşılaştılar
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
â
men
û
: âme...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Ve onlar, â
men
û olanlarla (Allah'a ulaşmayı dileyenlerle) mülâki oldukları (karşılaştıkları) zaman: “Â
men
û olduk.” dediler. Yalnız kaldıkları zaman birbirlerine: “Allah'ın size açtığı şeyleri (Resûlallah hakkında bildirdiklerini), Rabbinizin katında size karşı onu “hüccet (delil) göstersinler” diye mi onlara (mü'minlere) anlatıyorsunuz? Hâlâ akıl etmiyor musunuz?” dediler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Hem iman edenlere rast geldiklerinde «a
men
na» derler. Birbirleriyle halvet yaptıklarında da «rabbinizin huzurunda aleyhinize huccet edinsinler diye mi tutup Allahın size açtığı hakikati onlara söylüyorsunuz? aklınız yok mu be?» dediler...
Bəqərə Suresi, 77. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah, gizledikleri şeyi de, açıkladıklarını da tama
men
bilir....
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
1.
ve min-hum
: ve onlardan (onların bir kısmı)
2.
ummiyyûne
: ümmîler, okuma yazma bilmeyenler
3.
lâ ya'lemûne
: bilmezler
4.
...
Bəqərə Suresi, 78. Ayet:
Onlardan ümmî olanlar da vardır ki, Kitâb’ı (Tevrât’ı) bilmezler; ancak (reislerinden duydukları) boş te
men
nîler(i bilirler) ve onlar ancak zanda bulunurlar....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî se
men
en kalîlâ(kalîlen), fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne)....
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
1.
fe
: artık
2.
veylun
: yazıklar olsun, vay haline
3.
lillezîne (li ellezîne)
: o kimselere, onlara
4.
yektubûne
Bəqərə Suresi, 79. Ayet:
Asıl, kutsal kitaplardaki tahrifatı elleriyle yazılı hale getirenlerin, kutsal kitap uyduranların; uydurduklarını servet, makam, mevki gibi geçici dünya
men
faatlerine çevirmek, birkaç pula satmak için, bir de: 'Bu Allah katındandır' diyenlerin vay haline! Elleriyle yaptıkları yazılı tahrifattan dolayı vay ehl-i kitabın başına geleceklere! Elde ettikleri kazançtan dolayı vay ki, vay onlara!...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâ
men
ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
len temesse-nâ
: bize dokunmaz
3.
en nâru
: ateş
4.
illâ
: ancak, sadece, den başka
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
Belâ
men
kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 81. Ayet:
1.
belâ
: bilâkis, hayır, öyle değil
2.
men
: kimse
3.
kesebe
: kazandı
4.
seyyieten
: günah
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Vellezîne â
men
û ve amilûs sâlihâti ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne)....
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
1.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
2.
â
men
û
: â
men
û oldular, îmân ettiler
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve ıslâh edici amel (nefs tezkiyesi) yaptılar
4.
...
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Ve â
men
û olup (Allah'a ulaşmayı dileyip), ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amel işleyenler, işte onlar, cennet ehlidir. Ve orada (cennette) devamlı kalacak olanlardır....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Summe entum hâulâi taktulûne enfusekum ve tuhricûne ferîkan minkummin diyârihim, tezâharûne aleyhim bil ismi vel udvân(udvâni), ve in ye’tûkum usârâ tufâdûhum ve huve muharremun aleykum ihrâcuhum e fe tu’minûne bi ba’dil kitâbive tekfurûne bi ba’d(ba’dın), fe mâ cezâu
men
yef’alu zâlike minkum illâ hızyun fîl hayâtid dunyâ, ve yevmel kıyâmeti yureddûne ilâ eşeddil azâb(azâbi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta’melûne)....
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
1.
summe entum
: sonra siz
2.
hâulâi
: onlar
3.
taktulûne
: öldürüyorsunuz
4.
enfuse-kum
: kendileriniz, sizin nef...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Buna rağ
men
biribirinizi öldürüyor ve içinizden bazılarını yurtlarından sürüyor, onlara karşı günah ve zulüm işlemek için aranızda işbirliği yapıyorsunuz. Onları sürgüne gönder
men
iz yasaklandığı halde sürgüne gönderiyorsunuz, sonra size esir olarak geldikleri taktirde fidye vererek kendilerini kurtarıyorsunuz. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Oysa içinizden böyle yapanların cezası dünya hayatında perişanlıktan başka birşey değildir. Onlar Kıyamet günü de en ...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
(Öyle oldukdan) sonra sizler, yine onlarsınız ki (işte) kendilerinizi öldürüyor, içinizden bir fırkayı yurdlarından çıkarıyor, aleyhlerinde günah ile, düşmanlıkla birleşib yardımlaşıyorsunuz. Eğer size esîr olub gelirlerse kendileriyle fidyeleşir (esîr mübadelesi yapar, Yine onların; yurdlarında kalmasına müsâade etmez) siniz. Halbuki onların çıkarılması size haram kılınmışdı. Yoksa siz Kitabın (fidyeye âid) bir kısmına inanıyorsunuz da (Katl-i nefsi, nefyi, kötülükde yardımlaşmayı
men
' eden) bi...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Buna rağ
men
yine sizlersiniz birbirinizi katleden ve -kesinlikle yasaklanmış olduğu halde- kendi halkınızdan bir kısmını yurtlarından süren, onlara karşı günahkarlık ve nefrette yarışıp yardımlaşan ve esir olarak elinize düştüklerinde onları ancak fidye alarak bırakan! Böyle yaparak, ilahi kelamın bir kısmına inanıyor, diğer kısmını inkar mı ediyorsunuz? Öyleyse bilin ki, içinizden böyle yapanların karşılığı, bütün dünya hayatında zilletten ve Kıyamet Günü en acıklı azaba uğratılmaktan başka bir...
Bəqərə Suresi, 85. Ayet:
Buna rağ
men
, yine birbirinizi öldüren, aranızdan bir grubu yurtlarından süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, -onları çıkarmak haramken- size esir olarak geldiklerinde fidyelerini veren kimselersiniz; yoksa, siz, kitabın bir kısmına inanıyorsunuz da bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanın cezası dünya hayatında rezil olmak ve kıyamet gününde azabın en şiddetlisine uğratılmaktan başka nedir? Allah sizin yaptıklarınızın hiç birinden gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
And olsun ki, Mûsâ’ya Kitâb’ı (Tevrât’ı) verdik ve ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryemoğlu Îsâ’ya da mu'cizeler verdik ve Rûhü’l-Kudüs(Cebrâîl) ile ona kuvvet verdik. Buna rağ
men
, ne zaman bir peygamber nefislerinizin hoşlanmadığı bir şeyi size getirdi ise, büyüklük taslamadınız mı? Bu yüzden bir kısmını yalanladınız, (Zekeriyyâ ve Yahyâ’ya yaptığınız gibi) bir kısmını da öldürüyordunuz....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman
2.
câe-hum
: onlara geldi
3.
kitâbun
: bir kitap
4.
min indillâhi (inde allâhi)
: Al...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
İnkarcılara karşı yardım beklemelerine rağ
men
, onlara ALLAH katından yanlarındakini doğrulayıcı bir kitap, bu bekledikleri şey, kendilerine gelince onu inkar ettiler. ALLAH'ın laneti, inkarcılara olsun!...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Bi’semeşterav bihî enfusehum en yekfurû bi mâ enzelallâhu bagyen en yunezzilallâhu min fadlihî alâ
men
yeşâu min ibâdih(ibâdihî), fe bâû bi gadabin alâ gadab(gadabin), ve lil kâfirîne azâbun muhîn(muhînun)....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
1.
bi'se mâ
: ne kötü şey
2.
işterav
: sattılar, satın aldılar
3.
bi-hi
: onunla
4.
enfuse-hum
: onların nefsleri,...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
kîle lehum
: onlara denildi
3.
âminû
: â
men
û olun, îmân edin
4.
bi mâ
: şeye
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Onlara: "Allah’ın indirdiği bu Kur’ân’a da iman edin!" denildiği vakit: "Biz sadece bize indirilene inanırız!" derler. Kur’ân, ellerindeki Tevrat’ı tasdik eden hak kitap olmasına rağ
men
, kendi kitaplarından başkasını inkâr ederler. Onlara de ki: "Size gönderilen Tevrat’a inanma iddianızda samimi iseniz, peki ne diye daha önce, Allahın nebîlerini öldürüyordunuz?...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun ki Musa size hakikatinin açığa çıkardığı apaçık deliller ile gelmişti. . . Buna rağ
men
siz bir buzağıyı (tanrı) edinerek nefsinize (hakikatinize) zulmettiniz....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Gerçekten Musa size hakikatin tüm kanıtları ile gelmişti (ama) O'nun yokluğunda he
men
(altın) buzağıya tapmaya başlamış ve böylece haince bir davranış içine girmiştiniz....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Biz o zaman, Sina Dağı'nı üzerinize şahit tutarak, "Size emanet ettiğimiz şeye (bütün) gücünüzle sarılın ve ona kulak verin!" (diyerek) sizden kesin bir taahhüt almıştık. (Bütün bu hatırlatmalara rağ
men
) onlar; "Dinledik, ama itaat etmiyoruz!" derler. Zira, hakikati reddetmeleri yüzünden bunların kalplerini (altın) buzağı sevgisi kaplamıştır. De ki: "Ne kötü (şu) inancınızın sizi yönelttiği (şey)! Eğer gerçekten bir şeylere inanıyorsanız."...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
Kul in kânet lekumud dârul âhiretu indallâhi hâlisaten min dûnin nâsi fe te
men
nevûl mevte in kuntum sâdikîn(sâdikîne)....
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
in kânet
: eğer ise
3.
lekum
: sizin için, sizin
4.
ed dâru el âhiretu
: ahiret yurdu
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: “Allah katındaki ahiret yurdu, başka insanların değil de sadece size has (özel) ise, o halde eğer (sözünüzde) sadıklarsanız ölümü te
men
ni edin!”...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insanlar için değil de, yalnız sizinse ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü te
men
ni edin!”...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
(Ey Muhammed, onlara:) Şayet (iddia ettiğiniz gibi) ahiret yurdu Allah katında diğer insanlara değil de yalnızca size aitse ve bu iddianızda doğru iseniz haydi ölümü te
men
ni edin (bakalım), de....
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
Allâh indîndeki sonsuz gelecek yaşam ortamı, diğer insanlara değil de yalnızca size ait ise; bu sözünüzde sadıksanız, ölümü te
men
ni etsenize!...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
'Şâyet iddia ettiğiniz gibi, âhiret yurdu, ebedî yurt Cennet, Allah katında, diğer insanlardan farklı ve imtiyazlı olarak, yalnızca size aitse, iddianıza da sahip çıkıyorsanız, haydi, he
men
ölümü te
men
ni edin, ölmeyi canınıza minnet bilin' de bakalım....
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: "Eğer Allah katında ahiret yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru sözlüyseniz, öyleyse he
men
ölümü dileyin."...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
Ey Rasûlüm (Yahûdilere) Söyle: “Eğer Cennet (sizin iddianıza göre), diğer insanlara ait olmayıp Allah tarafından size has kılınmış ise, ve bunda sâdıklarsanız, ölümü te
men
nî edin. (Çünkü Cennet, mutlaka kendisine âit olduğunu bilen kimse, ona kavuşmağa sebep olan ölümü, elbette ister ve arzular.)....
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
(Ey Peygamber!) De ki: Eğer âhiret yurdu Allah yanında başka insanlara değil de yalnız size mahsûssa, haydi ölümü te
men
ni edin, doğru kişilerden iseniz!...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
(Ey Muhammed, onlara:) Şayet (iddia ettiğiniz gibi) ahiret yurdu Allah katında diğer insanlara değil de yalnızca size aitse ve bu iddianızda doğru iseniz haydi ölümü te
men
ni edin (bakalım), de....
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki; Allah yanında ahiret yurdu (cennet) başkalarının değil de yalnızca sizin ise, eğer iddianızda da sadık iseniz haydi he
men
ölümü te
men
ni ediniz, ölmeyi cana minnet biliniz....
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki; «Eğer iddia ettiğiniz gibi Allah katında Ahiret yurdu başka hiç kimsenin değil de sırf sizin ise o halde iddianızda samimi iseniz ölümü te
men
ni edin.»...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: "Eğer Tanrı katında ahiret yurdu (darulahiret), hiçkimseye / diğer insanların değil yalnızca sizin ise VEYA diğer insanlara değil yalnızca size ayrılmışsa / özgü kılınmışsa (halisaten min duninnasi) ve bunda doğru sözlüyseniz / dürüstseniz / sadık iseniz o halde he
men
ölümü dileyin / isteyin (fete
men
nevülmevte)"...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
(Habîbim) söyle : «Allah yanında âhiret yurdu (cennet, diğer) insanların değil de yalınız sizinse (ve bu da'vânızda) doğruculardan iseniz haydi ölümü te
men
ni edin. (Bunu canınıza minnet bilin)». ...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: 'Eğer âhiret yurdu (Cennet) Allah katında başka insanlara değil de, sâdece size âid ise, (ve bu iddiânızda) doğru kimseler iseniz, haydi ölümü te
men
nî edin!'...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: «Eğer Allah Teâlâ'nın indinde ahiret yurdu başka insanların değil de hassaten sizin ise ölümünüzü te
men
ni ediniz, eğer siz doğru sözlü kimseler iseniz.»...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: “Eğer ahiret yurdu, Allah katında diğer insanlara değil de yalnızca size âit ise ve bu iddiânızda samimi iseniz, haydi ölümü te
men
ni ediniz. ”...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: -Eğer gerçekten, Allah katında ahiret yurdu kimsenin değil yalnız sizin ise; sözünüzde doğru iseniz, haydi ölümü te
men
ni ediniz!...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: "Eğer (dilediğiniz gibi) gerçekten Allâh katında âhiret yurdu kimsenin değil, yalnız sizin ise, sözünüzde doğru iseniz, haydi ölümü te
men
ni edin!"...
Bəqərə Suresi, 94. Ayet:
De ki: «Eğer Allah katında ahiret yurdu, başka insanarın değil de, yalnızca sizin ise, (ve bunda) doğru sözlüler iseniz, he
men
ölümü dileyin (bakalım) .»...
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Ve len yete
men
nevhu ebeden bimâ kaddemet eydîhim vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne)....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
1.
ve len
: ve asla
2.
yete
men
nev-hu
: onu te
men
ni etmezler
3.
ebeden
: sonsuza kadar, ebediyyen
4.
bi-mâ
: şey il...
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Ve elleriyle takdim ettikleri (günahları) sebebiyle onu (ölümü), ebediyyen asla te
men
ni etmezler. Ve Allah, zâlimleri en iyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman te
men
ni edemezler. Allah, o zalimleri hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları işler (günah ve isyanları) sebebiyle hiç bir zaman ölümü te
men
ni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Elleriyle yaptıkları (suçlar) yüzünden ölümü asla te
men
ni etmeyeceklerdir. Allâh zulmü açığa çıkaranları bilendir, onların hakikati olarak!...
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Onlar, dünyada elleriyle kutsal kitaplarda bizzat yaptıkları tahrifler, Kur’ân’ı ve Muhammed’i yalanlamaları, işledikleri günahlar sebebiyle hiçbir zaman, asla ölümü te
men
ni edemeyecekler. Allah, inkârı, isyanı alışkanlık haline getiren zâlimlerin davranışlarını biliyor....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Fakat onlar, peygamberleri öldürmek ve Tevrat’ı tahrif etmek gibi, önceden elleriyle yaptıkları günah sebebiyle azâba hak kazandıklarını bildiklerinden elbette ve hiç bir zaman ölümü te
men
nî etmezler. Allah, zâlimleri hakkıyle bilendir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Bunu, elleriyle işleyip önden gönderdikleri (fena amellerinden) dolayı asla te
men
ni etmezler. Allah o zâlimleri hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları işler (günah ve isyanları) sebebiyle hiç bir zaman ölümü te
men
ni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
fakat ellerinden çıkan işler dururken onu hiç bir zaman te
men
ni edemezler, Allah bilir o zalimleri...
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Fakat ellerinden çıkan işleri yüzünden onu hiç bir zaman te
men
ni edemezler. Allah o zalimleri bilir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Fakat elleriyle işledikleri yüzünden onu hiçbir zaman te
men
ni edemeyecekler. Allah o zâlimleri bilir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Hâlbuki ellerinin işlediği (günahlar) yüzünden, onu ebedî olarak aslâ te
men
nî etmeyeceklerdir. Allah ise, zâlimleri hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Ama kendi elleriyle yapıp ettikleri ortadayken bunu hiçbir zaman te
men
ni etmeyecekler: Allah zalimleri her halleriyle bilmektedir....
Bəqərə Suresi, 95. Ayet:
Halbuki onu evvelce ellerinin takdim etmiş olduğu şeyler sebebiyle asla te
men
ni etmezler....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
Kul
men
kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minîn(mu’minîne)....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
1.
kul
: de
2.
men
: kim
3.
kâne
: oldu
4.
aduvven
: düşman
<...
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
Men
kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun lil kâfirîn(kâfirîne)....
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
1.
men
: kimse, kim
2.
kâne
: oldu, idi
3.
aduvven
: düşman
4.
lillâhi (li allâhi)
: Allah'a
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le
men
işterâhu mâ lehu ...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
1.
ve ittebeû
: ve tâbi oldular, uydular
2.
mâ tetlû
: okunan şey
3.
eş şeyâtînu
: şeytanlar
4.
alâ mulki
: mülkün...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağ
men
kendilerine zar...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
tuttular Süleyman mülküne dair Şeytanların uydurup takib etdikleri şeylerin ardına düştüler, halbuki Süleyman küfretmedi ve lâkin o şeytanlar küfr ettiler, nasa sihir ta'lim ediyorlar ve Babilde Harut Marut iki melek üzerine indirilen şeyleri öğretiyorlardı, halbuki o ikisi «biz ancak bir imtihan için gönderildik sakın sihir yapmayı tecviz edib de kâfir olma» demedikce bir kimseye öğretmezlerdi, işte bunlardan kişi ile zevcesinin arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı, fakat Allahın izni olmadık...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Ve şeytanların, Süleymân’ın saltanatı aley hin de söylemekte oldukları (sihir yaptığına dâiruy dur dukları) şeylere tâbi' oldular. Hâlbuki Süleymân kâfir olmadı (sihir yapmadı); fakat şey tan lar insan lara sihri (ta'lîm ederek) ve Bâbil’deki iki me leğe, (yani) Hârût ve Mârût’a indirilen şeyleri öğre terek kâfir oldular. Hâlbuki (o iki melek): 'Biz ancak bir imtihan (için gönderilmiş)iz, sakın (sihri câiz görerek yapıp da) kâfir olma!' deme dikçe hiçbir kimseye öğret mez lerdi. Buna rağ
men
o ik...
Bəqərə Suresi, 102. Ayet:
Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurdukları sözlere uydular. Süleyman kâfir olmadı, fakat o şeytanlar kâfir olmuşlardı. Onlar insanlara sihri ve Bâbil'deki Hârut ve Mârut adlı iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek herkese: “Biz imtihan için gönderildik, sakın kâfir olmayın!” demedikçe hiç kimseye sihir namına bir şey öğretmezlerdi. Onlar o iki melekten karı ile koca arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Allah'ın izni olmadıkça onlar kimseye zarar ...
Bəqərə Suresi, 103. Ayet:
Ve lev ennehum â
men
û vettekav le mesûbetun min indillâhi hayr(hayrun), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 103. Ayet:
1.
ve lev
: ve şâyet, eğer
2.
enne-hum
: onların olması
3.
â
men
û
: â
men
û oldular, îmân ettiler
4.
ve ittekav
: ve ...
Bəqərə Suresi, 103. Ayet:
Eğer onlar â
men
û olup (Allah'a ulaşmayı dileyip) ve takva sahibi olsalardı, mutlaka Allah'ın katından (kendilerine verilecek) sevap, elbette daha hayırlı olurdu, keşke bilselerdi....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Yâ eyyuhâllezîne â
men
û lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun)....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: o kimseler, onlar
3.
â
men
û
: â
men
û oldular, îmân ettiler
4.
lâ tekûlû
: söylemeyin...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey â
men
u olanlar! “Raina (bizi gözet)” demeyin. ve “unzurna (bize bak)” deyin. ve (Allah'ın hükmünü) dinleyin (işitin). ve kâfirler için “elîm azap” vardır.....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, peygambere ve idarecilerinize, 'Dinî, siyasî ve idarî otoriteni bizim de çıkarlarımızı dikkate alarak,
men
faatlerimizi gözetip kollayarak kullan' demeyin, peygambere ve kendinize hakaret içerecek iltibasa meydan vermeyin. 'Kur’ân, sünnet ve ilmî esaslarla, örfün kuralları ve aklın verileriyle çalışan, sesimize kulak veren, yardım, destek ve imkân sağlayan, bize neler kazandırılabileceğinin hesabını yapabilen, ihtilâfları halleden, meseleleri zamana yayarak çözen, d...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Mâ yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne en yunezzele aleykum min hayrin min rabbikum vallâhu yahtassu bi rahmetihî
men
yeşâu, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi)....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
1.
mâ yeveddu
: sevmezler, istemezler
2.
ellezîne keferû
: inkâr edenler
3.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden, kitap sahiplerinden
4.
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Yerin, göklerin ege
men
liğinin ALLAH'a ait olduğunu ve ALLAH'tan başka bir sahip ve yardımcın olmadığını bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü tama
men
Allah'a aittir. Size de Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır!...
Bəqərə Suresi, 107. Ayet:
Göklerin ve yeryüzünün ege
men
liğinin Allah'a ait olduğunu bilmiyor musun? Allah'tan başka hiçbir dostunuz ve destekçiniz yoktur....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Em turîdûne en tes’elû resûlekum kemâ suile mûsâ min kabl(kablu), ve
men
yetebeddelil kufra bil îmâni fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli)....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
1.
em
: veya, yoksa
2.
turîdûne
: istiyorsunuz
3.
en tes'elû
: sorguya çekmek, sual etmek
4.
resûle-kum
: sizin re...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli Kitaptan (hakikat bilgisi verilmiş olanlardan) birçoğu, Hak kendilerince apaçık farkedilmesine rağ
men
, sırf hasetlerinden dolayı sizi imandan küfre döndürmek ister. Allâh hükmü sizde açığa çıkana kadar kusurlarına bakmayın, anlayış gösterin. Muhakkak ki Allâh her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitabın çoğunluğu, hakikat kendilerine ayan beyan belli olduktan sonra, sırf, içlerindeki kıskançlıktan dolayı sizi imânınızdan vazgeçirip küfre döndürmeyi arzu ederler. Buna rağ
men
Allah’ın onlarla ilgili planını gerçekleştirinceye kadar onları sorgusuz sualsiz affedin, azarlamadan, kınamadan onlara hoşgörü ile davranın. Allah’ın gücü kudreti her şeye yeter....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Kitap ehlinin çoğu, kendilerine gerçek bütün açıklığıyla belli olduktan sonra sırf kalplerinde size karşı besledikleri kıskançlık duyguları yüzünden sizi iman et
men
izden sonra küfüre döndürmek istediler. Siz onlara aldırmayın ve Allah'ın hükmü gelinceye kadar kendi hallerinde bırakın. Şüphesiz Allah her şeye güç yetirendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl- i kitaptan birçoğu arzu etmektedir ki, sizi imanınızdan sonra çevirip kâfir etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sırf nefsaniyetlerinden ve kıskançlıktan dolayı bunu yaparlar. Buna rağ
men
siz şimdi af ile, hoşgörüyle davranın tâ Allah emrini verinceye kadar. Şüphe yok ki Allah her şeye kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitabdan birçoğu, îmân et
men
izden sonra sizi kâfirler olarak geri döndürmeyi istediler. (Bu, senin peygamberliğin olan) hakikat kendilerine belli olduktan sonra, sırf nefislerinden gelen bir kıskançlıktan dolayıdır. Artık Allah (onlar hakkında cihad) emrini getirinceye kadar affedin, aldırmayın! Muhakkak ki Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir....
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehl-i kitaptan birçokları kendilerine hak tebeyyün ettikten sonra nefislerindeki hasetten dolayı sizi imânınızdan sonra kâfirler haline döndürmeyi te
men
ni etmiştir. İmdi siz Allah'ın emri gelinceye kadar affediniz, serzenişte bulunmayınız. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ her şeye kemaliyle kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
Ve kâlû len yedhulel cennete illâ
men
kâne hûden ev nasâr(nasârâ), tilke emâniyyuhum kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikîn(sâdikîne)....
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
len yedhule
: asla giremez
3.
el cennete
: cennet
4.
illâ
: ancak, sadece, den başka
Bəqərə Suresi, 111. Ayet:
(Ehl-i kitab:) 'Yahudi veya hristiyan olandan başkası aslâ Cennete giremeyecek!' dediler. Bu onların boş te
men
nîleridir. De ki: 'Eğer (iddiâ nızda) doğru kimseler iseniz, delîlinizi getirin!'...
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
Belâ
men
esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne)....
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
1.
belâ
: hayır, bilâkis, öyle değil
2.
men
: kimse, kişi
3.
esleme
: teslim etti
4.
veche-hu
: vechini, fizik vüc...
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Ve
men
azlemu mim
men
men
ea mesâcidallâhi en yuzkere fîhesmuhu ve seâ fî harâbihâ ulâike mâ kâne lehum en yedhulûhâ illâ hâifîn(hâifîne) lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhireti azâbun azîm(azîmun)....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
1.
ve
men
: ve bir kimse, kişi
2.
azlemu
: daha zalim
3.
mim
men
(min
men
)
: ondan
4.
men
ea
:
men
etti, engelledi
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Ve Allah'ın mescidlerinde, O'nun adının zikredilmesini
men
eden (yasaklayan) ve onların (mescidlerin) harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim vardır? İşte onların, korkmadan oraya (mescidlere) girmesi olamaz (ancak korka korka girebilirler.) Onlar için dünyada rezillik, ahirette de “azîm azap” (en büyük azap) vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah için yapılan mescitlerde Allah'ın adının anılmasını
men
'eden ve onların yıkılmasına çalışan kimseden daha zâlim kim var ki? Bunlar, ancak oralara korka korka girebilirler. Onlara dünyada horluk var, âhirette de pek büyük bir azap....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın mescidlerini, içlerinde Allah’ın ismi anılmaktan
men
eden ve harab olmaları yolunda çalışan kimselerden daha zalim kim vardır? Bunların mescidlere ancak korka korka girmek hakları olabilir. O kâfirlere dünyada zillet ve rüsvaylık vardır. Ahirette en büyük azâp da onlarındır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allahın mescidlerini içlerinde Allahın ismi anılmakdan
men
eden ve harab olmaları zımnında çalışan kimselerden daha zalim de kim olabilir? Bunlar oralara korka korka olmakdan başka suretle girmek salâhiyetini haiz değildirler, bunlara Dünyada bir zillet var, bunlara Ahırette azîm bir azap var...
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın mescitlerini, içlerinde Allah'ın isminin anılmasından
men
eden ve onların harap olmalarına çalışan kimselerden daha zâlim kim olabilir! İşte bunlar, oralara korka korka girmekten başka birşey yapmazlar. Bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allahın mescidlerinde (secde edilen ibâdet yerlerinde) onun adının anılmasını
men
'edenlerden, onların harab olmasına koşandan daha zaalim kimdir? Onların (hakkı) oralara korkak korkak girmekden başkası değildir. Dünyâda rüsvaylık onlarındır. Âhiretde en büyük azâb da yine onların. ...
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Hem Allah’ın mescidlerini ki, içlerinde O’nun isminin zikredilmesini
men
' eden ve oraların harâb olması için çalışandan daha zâlim kim olabilir? İşte onlar ki, kendilerinin oralara, ancak korkan kimseler olarak girmeleri gerekirdi. Onlar için dünyada bir rezillik, yine onlar için âhirette (de pek) büyük bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın mescidlerinde; O'nun isminin anılmasını
men
'eden, onların harab olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Onların oralara korka korka girmekten başka hakkı yoktur. Dünyada rüsvaylık onlarındır. Ahirette ise onlara büyük bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah Teâlâ'nın mescitlerinde O'nun isminin zikredilmesini
men
eden ve o mescitlerin harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim vardır? Onlar için o mescitlere korka korka girmelerinden başka selahiyet yoktur. Onlar için dünyada rüsvaylık vardır, onlar için ahirette ise pek büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Gökleri ve yeri bedî olarak (örneksiz) yaratandır. Bir işi kadâ ettiği (olmasını istediği) zaman, o şeye sadece “Ol!” der. O, he
men
olur....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da he
men
oluverir....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
(O), göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol!" der, o da he
men
oluverir....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
O göklerin ve yerin yoktan var edicisi, eşsiz yaratıcısıdır. O bir planı gerçekleştirmeye karar verince sadece ona: 'Ol' der. O da he
men
olur....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da he
men
oluverir....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
(O), göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dilediğinde ona sadece «Ol!» der, o da he
men
oluverir....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
O, göklerin ve yerin yoktan var edicisidir ve O, bir işin olmasını murad edince, ona yalnızca «ol!» der, o da he
men
oluverir....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Gökleri ve yeri [bir örnek edinmeksizin] yaratandır. O, bir buyruğun olmasına karar verirse, ona yalnızca "ol" der, o da he
men
oluverir....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
(O,) göklerin ve yerin benzersiz yaratıcısıdır. Ve bir işe hükmettiğinde, artık ona sâdece 'Ol!' der, (o da) he
men
oluverir....
Bəqərə Suresi, 117. Ayet:
Göklerin ve yerin yaratıcısı O'dur; bir şeyin olmasını istediğinde ona sadece "Ol" der -ve o (şey he
men
) oluverir....