Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Hicr Suresi, 78. Ayet:
Həqiqətən, Əykə xalqı da zalım idi. (Bu ayədəki “Əykə” sözü “sıx meşəlik” deməkdir. Şüeyb peyğəmbər və onun qövmünün yaşadığı yer meşəlik bir ərazi olduğu üçün onlara Əykə xalqı deyilmişdir.)...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rəbbindən lütf istəməyin heç bir eybi yoxdur. Odur ki, Ərəfatdan çıxanda Meşərul-Haramda Allahı yad edin. Sizə doğru yolu göstərdiyi kimi Onu da xatırlayın. Həqiqətən, O sənə doğru yolu göstərməmişdən əvvəl sən azğınlardan idin....
Maidə Suresi, 67. Ayet:
Ya Rəsul! Rəbbindən sənə nazil olan hər şeyi çatdır. Əgər etməsəniz, siz Onun
mes
ajını çatdırmamısınız. Allah sizi insanlardan qorusun. Şübhəsiz ki, Allah kafirləri doğru yola yönəltməz....
İbrahim Suresi, 52. Ayet:
Bu Quran insanlara xəbərdarlıq edilməli, Allahın tək İlah olduğunu bilməli, sağlam düşünənlərdən nəsihət almaq üçün bir
mes
ajdır....
Hicr Suresi, 87. Ayet:
Şübhəsiz ki, Biz sənə Seb'an mine'l-
mes
an və əzəmətli Quranı verdik....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Daha əvvəl heç bir kitab oxumamısınız və ya yazmamısınız. Əgər belə olsaydı, onun
mes
ajını ləğv etməyə çalışanlar şübhəsiz ki, şübhələnərdilər....
Vaqiə Suresi, 9. Ayet:
Mənim yoldaşlarım! Əshabi meş'eme nədir?...
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Şübhəsiz ki, sənin Rəbbin bilir ki, sən bəzən gecənin üçdə ikisindən azını, bəzən gecənin yarısını, bəzən də üçdə birini keçirirsən. Və səninlə olanlardan bir dəstə. Gecəni və gündüzü təyin edən Allahdır. O, bilirdi ki, siz onu heç vaxt hesablaya bilməzsiniz, ona görə də tövbənizi qəbul etdi. O zaman bacardıqca çox insana ilahi
mes
ajı çatdırmağa çalış. Bundan əlavə, Allah sizdən kimin xəstə olduğunu bilir. O bilir ki, sizlərdən bəziləri Allahın lütfündən ruzi axtarmaq üçün yer üzündə işləməyə, b...
Hicr Suresi, 78. Ayet:
Şübhəsiz ki, Əykə əhli də (sıx meşəlikdə yaşayan Şüeyb tayfası da) zalım idi. (Onlar Allaha asi olmaqla özlərinə zülm etdilər)....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın, dilediği kimseye kendi lütfundan indir
mes
ini çekemeyerek; Allah'ın indirdiğini küfretmekle kendilerini ne kötü bir şeye karşılık sattılar. Bundan dolayı art arda gelen gazabı hak ettiler. Gerçeği yalanlayan nankörler için alçaltıcı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap Ehli'nin ve Müşriklerin kafirleri Rabb'inizden, size bir hayrın indiril
mes
ini istemezler. Oysa Allah, rahmetini dilediği kimseye ayırır. Allah, Büyük Lütuf Sahibi'dir....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
citlerinde, O'nun adının anılmasını engelleyen ve onların harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim olabilir? Buralara, ancak Allah'a karşı gelmekten korkularak girilebilir. Onlar için dünyada aşağılanma, ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 118. Ayet:
Bilmeyen kimseler: "Allah'ın bizimle konuşması veya bize bir ayet gönder
mes
i gerekmez mi?" dediler. Onlardan öncekiler de onların sözlerine benzer sözler söylemişlerdi. Kalpleri birbirlerine benziyor. Bilmek isteyen kimseler için ayetleri iyice açıkladık....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Senin, yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Seni, razı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Bundan böyle yüzünü,
Mes
cid-i Haram tarafına çevir. Ve siz de nerede olursanız olun, yüzlerinizi o tarafa çevirin. Kitap verilenler, onun Rabb'lerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden çıkarsan çık, yüzünü
Mes
cid-i Haram tarafına çevir. Çünkü bu Rabb'inden gelen Hakk'tır. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
Her nereden çıkarsan çık, yüzünü
Mes
cid-i Haram tarafına çevir. Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa çevirin. Zalimler hariç, insanların size karşı bir kanıtları olmasın. Siz, onlara saygı duymayın, Bana duyun ki size olan nimetimi tamamlayayım; böylece doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 158. Ayet:
Kuşkusuz Safa ile Merve Allah'ın belirlediği nişanelerdir. Kim hacc ya da umre amacıyla Beyt'i ziyaret ederse, ikisini de tavaf et
mes
inde bir sakınca yoktur. Ve yine kim gönülden bir iyilik yaparsa; kuşkusuz, Allah Karşılık Veren'dir, Her Şeyi Bilen'dir....
Bəqərə Suresi, 164. Ayet:
Göklerin ve yerin yaradılışında, gece ile gündüzün birbirlerini ardı sıra takip et
mes
inde; insanların yararlanmaları için denizde yüzen gemilerde, Allah'ın gökten indirip, onunla ölü toprağa hayat vererek, orada her türlü canlının yaşamasını sağladığı suda, rüzgarın yönlendiril
mes
inde, emre hazır bulutların yer ile gök arasında hareket ettiril
mes
inde aklını kullanan bir halk için birçok kanıt vardır....
Bəqərə Suresi, 173. Ayet:
O; size, sadece ölü hayvan etini, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilenleri haram kıldı. Mecbur kalan bir kimsenin, haddi aşmamak ve istismar etmemek koşuluyla, bunları ye
mes
inde bir günah yoktur. Kuşkusuz, Allah'ın Rahmeti Bol ve Kesintisiz'dir....
Bəqərə Suresi, 184. Ayet:
Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hastalanır veya seferde olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Onu tutmaya gücü yetenlerin, bir yoksulu doyuracak kadar fidye ver
mes
i gerekir. Böyle olmakla birlikte, kim gönlünden gelerek daha fazlasını yaparsa, bu, onun için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, siyam yapmanız sizin için hayırlı olandır....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Siyam gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız sizin için helal kılındı. Onlar, sizin için örtüdür; siz de onlar için örtüsünüz. Allah, nefsinize sahip olmadığınızı bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın, Allah'ın sizin için yazdığı şeyi isteyin. Şafak vaktinin siyah ipliği, beyaz ipliğinden ayırt edilme anına kadar, yiyin için. Sonra da geceye dek siyamı tamamlayın. Eğer
mes
citlerde itikaftaysanız onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırla...
Bəqərə Suresi, 191. Ayet:
Onları yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkartın. Zaten, fitne öldürmekten daha kötüdür. Onlar,
Mes
cid-i Haram çevresinde sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Eğer savaşırlarsa, siz de savaşın. İşte Kafirlere verilecek karşılık böyledir....
Bəqərə Suresi, 196. Ayet:
Allah için Haccı ve Umreyi tam yapın. Eğer engellenirseniz, o zaman hediyeden kolayınıza gelen şeyi gönderin! Ancak hediye yerine ulaşıncaya kadar başınızı tıraş etmeyin. Sizden hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunan; oruç tutmalı veya sadaka vermeli ya da nusuktan sayılacak bir fidye vermeli! Emin olduğunuz vakitte; kim, hac vaktine kadar umre ile faydalanmak isterse, hediyeden kolayına geleni göndermeli! Fakat kim bulamazsa, hac günlerinde üç, döndükten sonra da yedi gün olmak ...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabb'inizden lütuf istemenizde bir sakınca yoktur. Artık Arafat'tan ayrılıp, akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı anın. O, size nasıl doğru yolu gösterdiyse, siz de O'nu öyle anın. Kuşkusuz, O, doğru yolu göstermeden önce siz sapkınlardandınız....
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ona, "Allah'a karşı takvalı ol." dendiği zaman, kendisini üstün gör
mes
i onu günaha sevk eder. İşte böylesine Cehennem yeter. O, ne kötü bir döşektir!...
Bəqərə Suresi, 210. Ayet:
Yoksa onlar, Allah'ın ve meleklerin bulut gölgeleri içinden çıkıp gel
mes
ini ve işlerini bitir
mes
ini mi bekliyorlar? Oysa bütün işler, yalnızca Allah'a döndürülür....
Bəqərə Suresi, 213. Ayet:
İnsanlar bir tek ümmetti. Allah; onlara, haber verici ve uyarıcı nebiler gönderdi. Anlaşmazlığa düştükleri konularda aralarında Hakk ile hükmetmeleri için onlarla beraber Kitap indirdi. Kitap verilenler, kendilerine apaçık kanıtlar gel
mes
ine rağmen, aralarındaki ihtiras nedeniyle onda anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah, iman edenleri Kendi izni ile onların üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Zira Allah, hak edeni doğru yola iletir....
Bəqərə Suresi, 216. Ayet:
Hoşunuza git
mes
e de savaş üzerinize yazıldı. Olur ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde sizin için hayır, yine olur ki hoşunuza giden bir şeyde de sizin için şer vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Sana, haram ayını ve onda savaşmanın durumunu soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak, büyük (günahtır.) " Ancak, Allah'ın yolundan alıkoymak, onu ve
Mes
cid-i Haram'ı küfretmek onun halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük (günahtır.) Zira fitne, öldürmekten daha kötüdür. Onlar, eğer güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar, sizinle savaşmaktan vazgeçmezler. Sizden kim, dininden döner ve kafir olarak ölürse işte onların dünyada da ahirette de yaptıkları boşa gitmiş o...
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında... Bir de sana öksüzleri soruyorlar. De ki: "Onların hayatlarını düzene sokmak, sahipsiz bırakmaya göe hayırlı olandır." Eğer birlikte yaşayacak olursanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncu olanla yapıcı olanı ayırt et
mes
ini bilir. Eğer, Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Zira Allah, Çok Güçlü ve Her Şeye Egemen'dir....
Bəqərə Suresi, 228. Ayet:
Boşanan kadınlar, evlenmeksizin üç adet dönemi beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helal değildir. Eğer bu dönemde kocaları barışmak isterlerse, onlarla yeniden evlenmede daha fazla hak sahibidirler. Erkeklerin, kadınlar üzerindeki haklarına denk, kadınların da erkekler üzerinde meşru hakları vardır. Ancak erkekler, onlar üzerinde öncelik sahibidirler. Kuşkusuz, Allah; Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Bundan sonra evliliğinizi ya meşru bir şekilde sürdürün ya da iyilikle ayrılın. Kadınlara verdiklerinizden bir şeyi; kadın ve erkek, Allah'ın koyduğu yasaları ihlal etmedikçe geri almanız size helal olmaz. Fakat Allah'ın yasalarını çiğnemelerinden korkarsanız o zaman kadının boşanmak için fidye ver
mes
inde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bunlar, Allah'ın koyduğu yasalardır. Sakın bunları çiğnemeyin. Kim Allah'ın koyduğu yasaları çiğnerse işte onlar zalimlerin ta kendi...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Boşadığınız kadınlar, iddetlerini tamamlayınca, onları ya meşru bir şekilde tutun ya da meşru bir şekilde bırakın. Haklarını çiğneyip, zarar verecek şekilde onları tutmayın. Kim böyle davranırsa, kendisine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini hafife almayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini; size öğüt vermek için indirdiği Kitap'ı ve Hikmet'i aklınızdan çıkarmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Ve bilin ki Allah, Her Şeyi Gerçeğiyle Bilen'dir....
Bəqərə Suresi, 232. Ayet:
Boşadığınız kadınlar, bekleme sürelerini tamamlayınca; aralarında meşru bir şekilde anlaştıkları takdirde, onların eşleriyle evlenmelerine engel olmayın. Bu, içinizden Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edenlere yapılan bir öğüttür. Bu sizin için daha iffetli, daha temiz bir yoldur. Allah bilir, siz bilmezsiniz....
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Emzirme süresini tamamlamak isteyenler için; annelerin çocuklarını emzirme süresi tam iki yıldır. Onların yiyeceklerini ve giyeceklerini meşru bir şekilde temin etmek babaya aittir. Hiç kimse, gücünün yeteceğinden daha fazlasıyla sorumlu değildir. Hiçbir anne, çocuğu nedeniyle sıkıntıya sokulmasın; hiçbir baba, çocuğu nedeniyle sıkıntıya sokulmasın. Ve mirasçı da aynı şekilde sorumludur. Eğer anne ve baba anlaşarak kendi rızaları ile çocuklarını sütten kesmek isterlerse, ikisi için de bir sa...
Bəqərə Suresi, 234. Ayet:
Sizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Bu süreyi tamamlayınca, kendi haklarında verecekleri meşru kararlarda sizin için bir sorumluluk yoktur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır....
Bəqərə Suresi, 235. Ayet:
Bekleme süresini tamamlamamış kadınlara evlenme isteğinizi sezdirmeniz veya bunu içinizden geçirmenizde bir sakınca yoktur. Allah, sizin onlara karşı olan duygularınızı bilir. Ancak onlara meşru olmayan bir istekte bulunmayın. Kitaptaki emredilen bekleme süresi sona ermeden onlarla nikah akdi yapmaya kalkışmayın. Bilin ki Allah içinizden ne geçirdiğinizi bilir, O'na karşı gelmekten sakının. Bilin ki Allah, Çok Affedici, Çok Hoşgörülüdür....
Bəqərə Suresi, 236. Ayet:
Dokunmadığınız veya onlar için farz kılınanı henüz farz kılmadığınız kadınları boşamanızda bir sorumluluk yoktur. Ancak onları faydalandırın. Maddi durumu iyi olan kendi imkanına göre, iyi olmayan da kendi imkanına göre onları meşru bir şekilde yararlandırsın. Bu, iyi kimselerin üzerinde bir haktır....
Bəqərə Suresi, 237. Ayet:
Farz kılıp ta kendilerine dokunmadığınız kadınları boşarsanız, farz kılınanın yarısı onlarındır. Ancak kendisinin veya nikah akdini elinde tutanın, bundan vazgeç
mes
i hariç. Bununla birlikte, mehirin tamamının veril
mes
i takvaya daha uygundur. Aranızda birbirinize iyilik yapmayı ihmal etmeyin. Kuşkusuz, Allah, yaptığınız her şeyi görür....
Bəqərə Suresi, 241. Ayet:
Boşanmış kadınların geçimlerini meşru bir şekilde sağlamak, takva sahipleri için bir yükümlülüktür....
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Nebileri onlara: "Onun komutanlık kanıtı, içinde Rabb'inizden bir sekine ve Musa ile Harun soyundan bakiye kalanların bulunduğu ve meleklerin taşıdığı, yüklendiği bir sandığın size gel
mes
idir. Eğer inanmış kimselerseniz, kuşkusuz bunda sizin için kesin bir ayet vardır." dedi....
Bəqərə Suresi, 282. Ayet:
Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Yazan her kimse, onu adaletle yazsın. Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın. Rabb'i olan Allah'a karşı takvalı olsun, ondan hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu aklı ermez, aciz veya kendi söyleyip yazdıramayacak durumda birisi ise, velisi, onu adaletli bir şekilde yazdırsın. Erkeklerinizden de iki tanık tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, o zaman razı...
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
Kitap'tan nasiplenmiş olanları görüyorsun değil mi? Bunlar, aralarında hükmet
mes
i için Kitap'a çağrıldıklarında bir kısmı, döneklik ederek ondan yüz çeviriyor....
Ali-İmran Suresi, 25. Ayet:
Gel
mes
i kesin olan günde onları topladığımız zaman halleri nasıl olacak? Onlara haksızlık yapılmadan yaptıklarının karşılığı tam olarak verilecek....
Ali-İmran Suresi, 28. Ayet:
Mü'minler, Mü'minleri bırakıp da Kafirleri evliya edin
mes
inler. Kafirleri evliya edinenin, Allah'la bir bağı kalmaz. Ancak onlardan korunmanız başka. Allah, sizi, kendisine karşı gelmekten sakındırır. Dönüşünüz yalnızca Allah'adır....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
O gün herkes, iyilik ve kötülük olarak ne yaptıysa onu karşısında bulur. Yaptığı kötülükle kendi arasında uzak bir
mes
afe bulunmasını ister. Allah, sizin kendisine karşı gelmekten sakınmanızı ister. Allah, kullarına karşı Çok Şefkatli'dir....
Ali-İmran Suresi, 45. Ayet:
Hani melekler: "Ey Meryem! Allah, Kendi tarafından bir kelime ile seni müjdeliyor: İsmi
Mes
ih, Meryem Oğlu İsa'dır. Dünyada da ahirette de şeref sahibi, Allah'a çok yakın olanlardandır." dediler....
Ali-İmran Suresi, 73. Ayet:
"Kendi dininize tabi olanlardan başkasına inanmayın." dediler. De ki: "Hidayet, Allah'ın hidayetidir. Birine, size verilmiş olanın benzerinin veril
mes
inden veya Rabb'inizin katından aleyhinize kanıt getirebileceklerinden ötürü mü böyle söylüyorsunuz." De ki: "Lütuf, Allah'ın elindedir, onu hak edene verir." Allah, Yardımı Çok Kapsamlı Olan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Ali-İmran Suresi, 79. Ayet:
Allah'ın kendisine Kitap, Hüküm ve Nebi'lik verdiği bir beşerin, insanlara "Allah'ın yanı sıra bana da kulluk edin de
mes
i yakışmaz. Ancak, okuyup öğrendiğiniz Kitap'ın gereği olarak, "Kulluğunuz yalnızca Rabb'inize ait olsun." de
mes
i gerekir....
Ali-İmran Suresi, 97. Ayet:
Orada apaçık ayetler vardır. İbrahim'in makamı oradadır. Kim oraya girerse güvende olur. Yoluna gücü yetenin, Beyt'i haccet
mes
i insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır. Her kim kefere olursa, bilsin ki Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur....
Ali-İmran Suresi, 124. Ayet:
Hani! Sen Mü'minlere: "Rabb'inizin, indirilmiş üç bin melekle yardım et
mes
i size yetmez mi?" diyordun....
Ali-İmran Suresi, 127. Ayet:
Bu yardım, Kafirlerin bir kısmının imha edil
mes
i veya bozguna uğrayarak umutsuzca geri dönüp gitmeleri için yapıldı....
Ali-İmran Suresi, 140. Ayet:
Eğer size bir sıkıntı isabet ederse, başka halklara da benzeri sıkıntı isabet etmiştir. Bu günleri, insanlar arasında döndürüp dururuz. Bu, Allah'ın içinizdeki gerçek inananları ayırt et
mes
i ve gerçeğin tanıklarını belli et
mes
i içindir. Allah, zalimleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 141. Ayet:
Bu, Allah'ın, iman edenleri arındırması ve Kafirleri mahvet
mes
i içindir....
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
Hani, Resul sizi çağırdığı halde; siz, kimseye dönüp bakmadan uzaklaştınız. Bunun üzerine, Allah, sizi üzüntü üstüne üzüntüyle cezalandırdı. Allah'ın sizi affet
mes
i, elinizden kaçırdığınıza ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diyedir. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Ali-İmran Suresi, 161. Ayet:
Bir nebinin, emanete ihanet et
mes
i olur şey değildir! Kim ihanet ederse, Kıyamet Günü, ihanet ettiğiyle gelecektir. Sonra hiçbir haksızlık olmaksızın herkesin kazandığı tastamam verilecektir....
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
İki toplumun karşılaştığı gün, başınıza gelen musibet, Allah'ın izniyleydi. Bu Mü'minlerin belirlen
mes
i içindi....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Bir de münafık olanların belirlen
mes
i içindi. Onlara: "Gelin bizimle birlikte Allah yolunda savaşın veya savunmada bulunun." denildiğinde; onlar: "Savaşı bilseydik elbette size uyardık." dediler. Onlar, İzin Günü, imandan çok küfre yakındılar. Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söylüyorlardı. Oysa Allah, onların içlerinde sakladıklarını çok iyi bilmektedir....
Ali-İmran Suresi, 176. Ayet:
Küfrde yarışanlar, seni üz
mes
in. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah, onları ahirette nasipsiz bırakmak istiyor. Onlar için çok büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 186. Ayet:
Mallarınızla ve canlarınızla deneneceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvalı olursanız, bilin ki bu, kesin kararlılık gösteril
mes
i gereken işlerdendir....
Nisa Suresi, 6. Ayet:
Yetimlerinizi, nikah çağına erişinceye kadar gözetleyin. Olgunluk yaşına geldiklerinde mallarını kendilerine verin. Büyüyünce onlara kalacak düşüncesiyle, mallarını acelece ve haddi aşarak yemeyin. Durumu iyi olan malı yemeye tenezzül et
mes
in. Durumu iyi olmayan da maldan uygun bir şekilde yararlansın. Onlara mallarını teslim ettiğinizde, onlar adına tanıklar bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 11. Ayet:
Allah size çocuklarınız hakkında tavsiye eder: Erkek çocuğun payı kız çocuğunun iki katıdır. Eğer ikiden fazla kadın iseler miras üçte iki onlarındır. Eğer bir kadın ise mirasın yarısı onundur. Eğer ölenin çocuğu varsa, anne ve babanın her birine mirastan altıda bir pay vardır. Eğer ölenin çocuğu yok da anne ve baba mirasçı olmuşsa, anneye üçte bir pay vardır. Eğer ölenin kardeşleri varsa, anneye altıda bir pay düşer. Bu paylaşma, ölenin yaptığı vasiyetten ve borçlarının öden
mes
inden sonradı...
Nisa Suresi, 12. Ayet:
Eğer, hanımlarınızın çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer, çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bu, yaptığı vasiyetten ve borçlarının öden
mes
inden sonradır. Eğer çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri hanımlarınızındır. Eğer çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Bu, yaptığınız vasiyetten ve borçlarınızın öden
mes
inden sonradır. Kocanın veya hanımın anne, baba ve çocukları bulunmadığı takdirde miras bırakır ve kendisinin bir erkek veya...
Nisa Suresi, 25. Ayet:
Sizden kim muhsenat mü'min kadınlarla evlenecek güce sahip değilse, yeminle sahip olduğunuz mümin esir kızlarla evlensin. Allah, imanınızı en iyi bilendir. Sizler, birbirinizdensiniz. O halde iffetli, edepli, hayasızlık etmeyen ve gizli dost edinmemiş olanlarla; sorumlularının izni ve ücretlerini meşru bir şekilde vererek evlenin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. Bu içinizden günaha girme korkusu taşıyanlar içindir. Ancak sabretme...
Nisa Suresi, 31. Ayet:
Eğer siz, yasaklananların büyüklerinden sakınırsanız, kötülüklerinizi küfrederiz. Ve sizi şerefli bir
mes
kene yerleştiririz....
Nisa Suresi, 43. Ayet:
Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar; cünüpken -yolculukta olmanız hariç- yıkanıncaya kadar salata yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolcuyken sizden biriniz tuvaletten geldiyse veya kadınlarınızla ilişkiye girdiyseniz; o anda su bulamadıysanız, temiz kumla teyemmüm edin; onunla ellerinizi ve yüzlerinizi
mes
h edin. Kuşkusuz Allah, Çok Affedici'dir ve Çok Bağışlayıcı'dır....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz, hiçbir resulü Allah'ın izni ile yalnızca kendisine itaat edil
mes
inden başka bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, kendi kendilerine haksızlık yaptıklarında, sana gelip, Allah'tan bağışlanmalarını dileselerdi ve sen de Resul olarak onların bağışlanmasını dileseydin; Allah'ın tevbeleri kabul edici ve çok merhamet edici olduğunu göreceklerdi....
Nisa Suresi, 92. Ayet:
Hata ile olması dışında, bir Mü'min'in bir Mü'min'i öldür
mes
i olacak şey değildir. Kim, hata ile bir Mü'min'i öldürürse, Mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuştursun, ailesi bağışlamadığı takdirde, ölenin ailesine diyet ödesin. Eğer, öldürülen mü'min; düşmanınız olan bir halka mensupsa, Mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuştursun. Eğer, aranızda anlaşma bulunan bir halktansa, ailesine diyet vermek ve mü'min bir rekabeyi özgürlüğüne kavuşturmak gerekir. Kim bunları bulamazsa, Allah'tan t...
Nisa Suresi, 128. Ayet:
Eğer bir kadın, kocasının nuşuzundan veya kendisinden yüz çevir
mes
inden endişe ederse, uzlaşmaya çalışmalarında bir sakınca yoktur. Uzlaşmak, daha hayırlıdır. Zira benlikler bencilliğe eğimlidir. Eğer arayı düzeltmek ister ve takvalı davranırsanız; Allah, Yaptığınız Her Şeyden Haberdar'dır....
Nisa Suresi, 148. Ayet:
Allah, kendisine haksızlık yapılan kişinin dışında, kötü sözün açıkça dillendiril
mes
ini sevmez. Kuşkusuz, Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve yine Allah'ın Resulü Meryem oğlu İsa
Mes
ih'i, "Kesinlikle biz öldürdük." demeleri nedeniyle. Aslında onu öldürmediler ve onu asmadılar da. Fakat kendilerine öyle göründü. Onlar, herhangi bir bilgi sahibi olmadıklarından, ayrılığa düştükleri bu konuda kesin olarak şüphe içindedirler. Onlar, sadece zanna uyuyorlar. Kesin olan şu ki, onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Dininiz hakkında haddi aşmayın. Allah hakkında, gerçek olandan başka bir şey söylemeyin. Allah'ın Resulü İsa
Mes
ih, Meryem'in oğludur. Ve o, Allah'ın Meryem'e attığı Kelime ve Kendisinden bir ruhtur. O halde Allah'a ve resullerine iman edin. Ve "Üçtür." demeyin. Buna son verin. Bu, sizin için hayırlı olandır. Kuşkusuz Allah, tek bir ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 172. Ayet:
Ne
Mes
ih ne de mukarrabin melekler Allah'a kul olmaktan kaçınmazlar. Kim büyüklenerek O'na kulluk etmekten kaçınırsa, bilsin ki O, yakında onların tamamını huzuruna toplayacaktır....
Maidə Suresi, 2. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'ın işaretlerine, haram aya, kurbana, gerdanlıklara; Rabb'lerinin lütuf ve rızasını dileyerek Beyt-i Haram'a gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi,
Mes
cid-i Haram'dan alıkoymalarından dolayı bir halka olan kızgınlığınız, aşırı gitmenize neden olmasın. Günah ve düşmanlık üzerinde değil, iyilik ve takva üzerinde yardımlaşın. Allah'a karşı takvalı olun. Kuşkusuz Allah'ın azabı çok şiddetlidir....
Maidə Suresi, 6. Ayet:
Ey iman edenler! Salata durduğunuz zaman, yüzlerinizi ve ellerinizi -dirseklerinizle beraber- yıkayın. Başlarınızı ve -aşık kemiklerinizle beraber- ayaklarınızı
mes
h edin. Eğer cünüpseniz; tam olarak temizlenin. Eğer hasta veya yolcukta iseniz veya tuvaletten gelmişseniz veya kadınlarınızla ilişkiye girdiyseniz ve o anda su bulamadıysanız, temiz kumla teyemmüm edin; onunla ellerinizi ve yüzlerinizi
mes
h edin. Allah size herhangi bir zorluk dilemiyor. Ancak sizi tertemiz etmek ve üzerinize nime...
Maidə Suresi, 8. Ayet:
Ey iman edenler! Allah için gerçeğe bağlı kalmada kararlı olun! Hakkaniyetli tanıklar olun! Bir halka olan düşmanlığınız sizi adaletsizliğe yönelt
mes
in. Adil olun, bu, takvalı olmaya en uygun olandır. Allah'a karşı takvalı olun. Allah, yaptığınız her şeyden haberdardır....
Maidə Suresi, 17. Ayet:
Ant olsun ki, Meryem oğlu
Mes
ih için, "O Allah'tır." diyenler kuşkusuz Kafir oldu. De ki: "Allah, Meryem oğlu
Mes
ih'i, annesini ve yeryüzündekilerin tamamını yok etmek isterse, O'na kim engel olabilir?" Göklerin, yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin tamamı, Allah'a aittir. Dilediğini yaratır. Ve Allah, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Maidə Suresi, 30. Ayet:
Nefsi kardeşini isteyerek öldür
mes
ini kolaylaştırdı. O da onu öldürdü. Böylece hüsrana uğrayanlardan oldu....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resul'üyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası öldürülmeleri veya asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çapraz kesil
mes
i veya yerlerinden sürgün edilmeleridir. İşte bu durum, onlar için dünyada bir rezilliktir. Ahirette ise onlar için büyük bir azap vardır....
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Ey Resul! Küfre koşuşanlar seni üz
mes
in. O kimseler ki ağızlarıyla inandık dedikleri halde, kalben inanmadılar. Ve bir de yalan uydurmak amacıyla kasıtlı dinleyen Yahudiler, sana gelmeyen başka bir halk adına casusluk yapmak için dinlerler. Sözleri bağlamlarından kopararak değiştiriyorlar: "Eğer bu size verilirse onu alın, eğer bu verilmezse sakının!" diyorlar. Allah, kimin fitneye düş
mes
ini isterse, onun için Allah'a karşı elinden hiçbir şey gelmez. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arındır...
Maidə Suresi, 52. Ayet:
Kalplerinde hastalık bulunanların, "Başımıza bir bela gel
mes
inden korkuyoruz." diyerek, onların aralarında koşuştuklarını görürsün. Olur ki, Allah bir fetih veya kendi katından bir emir getirir ve böylece onlar içlerinde gizledikleri şeyden pişman olurlar!...
Maidə Suresi, 67. Ayet:
Ey Resul! Rabb'inden sana her indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan, O'nun
mes
ajını tebliğ etmemiş sayılırsın. Allah, seni insanlardan koruyor. Kuşkusuz, Allah, Kafirleri doğru yola iletmez....
Maidə Suresi, 72. Ayet:
Ant olsun Meryem oğlu
Mes
ih'e, "O Allah'tır." diyenler Kafir oldular. Oysaki
Mes
ih: "Ey İsrailoğulları! Benim de sizin de Rabb'iniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a şirk koşarsa, Allah ona Cenneti haram etmiştir. Ve onun varacağı yer ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur." dedi....
Maidə Suresi, 75. Ayet:
İyi bilin ki, Meryem oğlu
Mes
ih, yalnızca bir resuldür. Ondan önce de resuller gelip geçti. O'nun annesi çok dürüsttür. İkisi de diğer insanlar gibi yer, içerlerdi. Onlar için ayetleri nasıl açıkladığımıza bak ve sonra nasıl döndürüldüklerini gör....
Maidə Suresi, 84. Ayet:
"Ve bize ne oluyor ki, Allah'a ve bize gelen gerçeğe iman etmeyelim: Rabb'imizin bizi iyi kimseler topluluğuna dahil et
mes
i umut ve beklentisi içinde iken."...
Maidə Suresi, 103. Ayet:
Allah, ne "Bahire" ne "Saibe" ne "Vasile" ne de "Ham" diye bir şeyi meşru kıldı. Fakat Kafirler yalan söyleyerek Allah'a iftira ediyorlar. Ve onların çoğu akıllarını kullanmıyorlar....
Maidə Suresi, 108. Ayet:
İşte bu, tanıklığın tam anlamıyla yerine getiril
mes
i; yoksa yeminden sonra yeminlerinin başkalarının yeminleriyle geri çevril
mes
inden korkulması bakımından daha uygundur. Allah için takvalı olun ve dinleyin. Allah, fasık olan toplumu doğru yola iletmez....
Ənam Suresi, 46. Ayet:
De ki: "Söyleyin bana! Eğer Allah; işitmenizi, görmenizi ve kalbinizin idrak et
mes
ini yok etse, Allah'tan başka hangi ilah onları size geri verebilir?" Bak, ayetlerimizi nasıl çok yönlü açıklıyoruz. Buna rağmen yine de yüz çeviriyorlar....
Ənam Suresi, 60. Ayet:
O'dur geceleyin sizi öldüren, gündüz elde ettiğiniz şeyleri bilen. Sonra, bilinen ecelin gerçekleş
mes
i için diriltendir. Sonunda O'nadır dönüşünüz. Sonra da her ne yaptıysanız onu size haber verecektir....
Ənam Suresi, 108. Ayet:
Allah'ın yanı sıra yöneldiklerine hakaret etmeyin ki onlar da hadlerini aşarak cahillikle Allah'a hakaret et
mes
inler. Her ümmetin yaptıklarını, kendilerine süslü gösterdik. Sonra Rabb'lerine döneceklerdir. O, onlara yaptıklarını haber verecektir....
Ənam Suresi, 115. Ayet:
Rabb'inin keli
mes
i doğruluk ve adaletçe tamdır. O'nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. O, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Ənam Suresi, 128. Ayet:
Hepsini bir araya topladığı gün: "Ey cinn topluluğu! İnsten çoğaldınız! Onların insten evliyası da "Ey Rabb'imiz! Biz, birbirimiz den yararlandık. Ve bizim için belirlediğin ecele ulaştık." derler. Ateş, varacağınız yerdir. Allah'ın dile
mes
i hariç orada devamlı kalacaksınız." der. Kuşkusuz Rabb'in En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyi Bilen'dir....
Ənam Suresi, 158. Ayet:
Onlar, kendilerine; meleklerin gel
mes
ini, Rabb'inin gel
mes
ini veya Rabb'inin bazı ayetlerinin gel
mes
ini mi bekliyorlar? Rabb'inin ayetlerinden biri geldiği gün, daha önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış kimseye, imanı fayda sağlamaz. De ki: "Bekleyin, kuşkusuz biz de beklemekteyiz."...
Əraf Suresi, 27. Ayet:
Ey ademoğulları! Şeytan kötülüklerini onlara göstermek için, elbilselerini soyarak, ana babanızı cennetten çıkardığı gibi sizi de bir fitneye düşür
mes
in. O ve taraftarları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları iman etmeyenlere evliya kıldık....
Əraf Suresi, 29. Ayet:
De ki: "Rabb'im bana haktan yana olmayı emretti." Her
mes
citte yüzlerinizi O'na doğrultun ve dini yalnızca O'na has kılarak dua edin. Sizi ilk yarattığı gibi yine O'na döneceksiniz....
Əraf Suresi, 43. Ayet:
Göğüslerinde tasadan ne varsa çıkarıp almışız. Yanı başlarında ırmaklar akmaktadır. Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamdolsun. Eğer Allah bizi doğru yola ilet
mes
eydi biz kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık. Ant olsun ki Rabb'imizin resulleri gerçeği getirmişlerdir." Onlara: "İşte yaptığınız işlere karşılık, hak ettiğiniz Cennet budur." diye seslenilir....
Əraf Suresi, 53. Ayet:
Onun verdiği haberin gerçekleş
mes
ini mi bekliyorlar? Onun haberinin gerçekleştiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar diyecekler ki: "Gerçekten Rabb'imizin resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bir şefaatçi var mıdır ki bize şefaatte bulunsun veya geri döndürülsek de yaptıklarımızdan başkasını yapsak?" Gerçekten onlar kendilerine yazık etmişlerdir. Uydurdukları şeyler kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur....
Əraf Suresi, 63. Ayet:
"Takvalı olmanızı sağlamak ve böylece merhamet olunmanız için; içinizden sizi uyaracak bir adama Rabb'inizden size bir zikir gel
mes
ine mi şaştınız?"...
Əraf Suresi, 68. Ayet:
"Ben, size Rabb'imin
mes
ajlarını iletiyorum. Ben, sizin için güvenilir bir öğütçüyüm."...
Əraf Suresi, 69. Ayet:
"Sizi uyarması için, içinizden bir kimse aracılığıyla Rabb'inizden size bir zikir gel
mes
ine hayret mi ettiniz? Nuh toplumundan sonra sizi onların yerine geçirdiğini hatırlayın. Ve yaradılışça sizi onlardan güçlü kıldı. O halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın. Umulur ki kurtuluşa erersiniz."...
Əraf Suresi, 79. Ayet:
O da onlardan yüz çevirip: "Ey halkım, ben size Rabb'imin
mes
ajını ilettim ve size öğüt verdim, ancak siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz." dedi....
Əraf Suresi, 93. Ayet:
Onlardan yüz çevirdi ve "Ey halkım." dedi: "Ben, size Rabb'imin
mes
ajını tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Artık Kafir bir topluma nasıl olur da üzülebilirim?"...
Əraf Suresi, 134. Ayet:
Başlarına azap gelince: "Ey Musa! Sana verilen söze dayanarak Rabb'ine dua et, eğer bizden bu azabı uzaklaştırırsan sana inanacağız ve İsrailoğulları'nın seninle birlikte git
mes
ine izin vereceğiz." dediler....
Əraf Suresi, 148. Ayet:
Musa'nın halkı, onun arkasından, böğür
mes
i olan, süs eşyalarından yapılmış bir buzağı heykelini benimsediler. Onun kendileriyle konuşamadığını ve yol gösteremediğini görmediler mi ki onu benimsediler? Onu benimsemekle zalimlerden oldular....
Əraf Suresi, 193. Ayet:
Onları gerçeği kabul etmeye davet etseniz, size tabi olmazlar. Onları davet etseniz de et
mes
eniz de size karşı tutumları değişmez....
Ənfal Suresi, 7. Ayet:
Allah, iki topluluktan birinin sizin olacağını vaat ediyordu. Siz ise kuvveti bulunmayanı istiyordunuz. Oysa Allah da kelimeleriyle Hakk'ı gerçekleştirmek ve Kafirlerin kökünün kesil
mes
ini istiyordu....
Ənfal Suresi, 8. Ayet:
Bu, suçluların hoşuna git
mes
e de Hakk'ın ortaya çıkarılması ve Batıl'ın yok olması içindi....
Ənfal Suresi, 26. Ayet:
Ve hatırlayın; bir zamanlar yeryüzünde sayıca azdınız ve mus'tezaf kimselerdiniz. İnsanların sizi alıp götür
mes
inden korkuyordunuz. O, sizi barındırdı ve yardımıyla kuvvetlendirdi. Temiz şeylerden size rızık verdi. O halde şükretmelisiniz....
Ənfal Suresi, 34. Ayet:
Onlar,
Mes
cid-i Haram'a girmeye engel oldukları halde ve onun velileri olmadıkları halde Allah neden onlara azap et
mes
in? Oysa oranın evliyası muttakilerdir. Fakat onların çoğu bilmezler....
Ənfal Suresi, 42. Ayet:
Sizin vadinin bir ucunda, onların da öteki ucunda ve kervanın da sizden aşağıda olduğu o gün, eğer bilinen bir yerde buluşmak hususunda sözleşmiş olsaydınız dahi, anlaşmazlığa düşerdiniz. Ama Allah, gerçekleştiril
mes
i gereken bir işi yaptı; yok olan, apaçık bir kanıtla yok olsun, yaşayan da apaçık bir kanıtla yaşasın diye. Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Tövbə Suresi, 7. Ayet:
Yaptıkları antlaşmayı bozan müşriklerin, Allah ve Resul'ünün yanında nasıl itibarları olabilir ki? Kendileriyle
Mes
cid-i Haram yanında sözleşme yaptıklarınızın durumu başkadır. Onlar, size karşı sözlerinde durdukları sürece siz de sözünüzde durun. Allah, takva sahibi olanları sever....
Tövbə Suresi, 17. Ayet:
Kafir olduklarını bildikleri halde, müşriklerin, Allah'ın
mes
citlerini imar etmeye hakları yoktur. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Onlar, ateşte sürekli kalacaklardır....
Tövbə Suresi, 18. Ayet:
Allah'ın
mes
citlerini, ancak Allah 'a ve Ahiret Günü'ne iman edip, salatı ikame eden, zekatı yapan ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar edebilirler. Onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur....
Tövbə Suresi, 19. Ayet:
Siz, hacılara su dağıtmayı ve
Mes
cid-i Haram'ı imar etmeyi; Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edip, Allah yolunda cihat edenlerle bir mi tuttunuz? Bunlar, Allah'ın yanında bir değildir. Allah, zalim olan halkı doğru yola iletmez....
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, sülaleniz; kazandığınız mallarınız, kötüye git
mes
inden korktuğunuz ticaretiniz, hoşunuza giden evleriniz, size; Allah'tan, O'nun Resulü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli geliyorsa, o halde Allah'ın hükmünün gerçekleş
mes
ini bekleyin." Allah, fasık olan halkı hidayete iletmez....
Tövbə Suresi, 28. Ayet:
Ey iman edenler! Bu Müşrikler ancak necistir. Öyleyse bu yıldan sonra
Mes
cid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse sizi kendi lütfu ile yakında zengin yapar. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 30. Ayet:
Yahudiler: "Uzeyr Allah'ın oğludur." dediler; Hıristiyanlar da: "
Mes
ih Allah'ın oğludur." dediler. Bu, onların dillerine doladıkları sözlerdir ki daha önce küfredenlerin sözlerine benzetiyorlar. Allah, kahretsin onları! Nasıl da saptırıyorlar....
Tövbə Suresi, 31. Ayet:
Onlar, Allah'ın yanı sıra hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu
Mes
ih'i Rabb'ler edindiler. Oysa bunlar, bir tek olan İlah'a kulluk etmekle emrolunmuşlardı. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, bunların ortak koştuklarından münezzehtir....
Tövbə Suresi, 52. Ayet:
De ki: "Bize iki güzellikten birinin dışında başka bir şeyin gel
mes
ini mi bekliyorsunuz? Oysa biz, Allah'ın kendi katından veya bizim elimizle size bir azap gel
mes
ini bekliyoruz. Öyleyse bekleyin. Doğrusu biz de sizinle beraber bekleyenlerdeniz."...
Tövbə Suresi, 54. Ayet:
İnfaklarının kabul edil
mes
ine engel şey, onların, Allah'a ve Resul'üne karşı küfretmeleri, salata üşene üşene gelmeleri ve istemeyerek infak etmeleridir....
Tövbə Suresi, 55. Ayet:
Öyleyse, onların malları ve çocukları seni imrendir
mes
in. Doğrusu, Allah, bunlarla, onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının Kafir olarak çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 64. Ayet:
Münafıklar, kendileri hakkında kalplerinde olanı haber verecek bir surenin indiril
mes
inden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin bakalım! Kuşkusuz Allah, çekindiğiniz şeyi açığa çıkaracaktır."...
Tövbə Suresi, 85. Ayet:
Öyleyse, onların malları ve çocukları seni imrendir
mes
in. Doğrusu, Allah, bunlarla, onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının Kafir olarak çıkmasını istiyor....
Tövbə Suresi, 90. Ayet:
Özür beyan eden Bedevi Araplar, kendilerine izin veril
mes
i için geldiler. Allah'a ve Resul'üne yalan söyleyenler ise oturup kaldılar. Onlardan Kafir olanlara yakında can yakıcı bir azap dokunacaktır....
Tövbə Suresi, 98. Ayet:
Bedevi Araplardan kimisi de yaptığı infakı zarar sayar ve devrin değiş
mes
ini ve sizin başınıza kötü devirlerin gel
mes
ini beklerler. Kötü devirler kendi başlarına gelsin. Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Tövbə Suresi, 107. Ayet:
Zarar vermek, inkar etmek, nifak çıkarmak, Allah ve Resul'üne karşı daha önce savaşanlara gözcülük yapmak üzere bir
mes
cit yapan kimseler: "Biz yalnızca iyilik yapmak istedik." diye yemin ederler. Oysaki Allah, onların yalan söylediklerine tanıktır....
Tövbə Suresi, 108. Ayet:
Orada asla durma, ilk yapıldığında takva üzere yapılan
mes
cit, içinde bulunmaya daha layıktır. Orada arınmayı seven kişiler vardır. Allah, arınmak isteyenleri sever....
Tövbə Suresi, 114. Ayet:
İbrahim'in babası için bağışlanma dile
mes
inin sebebi, ona söz vermiş olmasıydı. Ama onun, Allah'a düşman olduğu kendisine açıkça belli olunca, ondan uzaklaştı. Kuşkusuz İbrahim, çok ince ruhlu ve yumuşak huylu biriydi....
Yunus Suresi, 6. Ayet:
Gece ile gündüzün birbiri ardınca gel
mes
inde, Allah'ın yarattığı göklerde ve yerde, takva sahibi bir halk için nice ayetler vardır....
Yunus Suresi, 33. Ayet:
Böylece, Rabb'inin fasıklar hakkındaki keli
mes
i gerçekleşmiş oldu. Onlar iman etmezler....
Yunus Suresi, 51. Ayet:
"Gerçekleş
mes
i için acele istediğiniz azaba gerçekleşince mi inanacaksınız yoksa şimdi mi?"...
Yunus Suresi, 65. Ayet:
Onların sözleri seni üz
mes
in. İzzet bütünüyle Allah'a aittir. Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir....
Yunus Suresi, 78. Ayet:
Dediler ki: "Sen; bizi, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünde gücün ikinizin eline geç
mes
ini sağlamak için mi geldin? Biz, size mü'min olacak değiliz....
Yunus Suresi, 100. Ayet:
Allah'ın bilgisi dışında hiç kimsenin iman et
mes
i mümkün değildir. Ve aklını kullanmayanları rics ile karşı karşıya bırakır....
Hud Suresi, 41. Ayet:
"Haydi, binin." dedi. Onun git
mes
i de durması da Allah'ın adıyladır. Elbette Rabb'im Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Hud Suresi, 57. Ayet:
"Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki size iletmek üzere gönderildiğim
mes
ajı size ilettim. Rabb'im, yerinize sizden başka bir halk getirebilir ve siz O'na hiçbir şekilde engel olamazsınız. Rabb'im, her şeyi koruyup gözetendir."...
Hud Suresi, 89. Ayet:
"Ey halkım! Bana karşı gelmeniz; Nuh halkının, Hud halkının, Salih halkının başına gelen şeyleri sizin başınıza da getir
mes
in? Üstelik Lut halkı sizden pek uzak da değil."...
Yusif Suresi, 13. Ayet:
"Onu götürmeniz beni tasalandırır." dedi. "Sizin ondan habersiz olduğunuz bir sırada kurdun onu ye
mes
inden korkarım."...
Yusif Suresi, 52. Ayet:
"Bu, gıyabında ona ihanet etmediğimi ve Allah'ın hainlerin planlarını başarılı kılmadığını bil
mes
i içindir."...
Yusif Suresi, 76. Ayet:
Bunun üzerine, kardeşinin yükünden önce diğerlerinin yükünü aramaya başladı. Sonra su kabını öz kardeşinin yükünden bulup çıkardı. İşte Yusuf için böyle bir tedbir aldık. Allah, böyle dile
mes
eydi hükümdarın dinine göre kardeşini alıkoyamayacaktı. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her bilenin üstünde bir bilen vardır....
Yusif Suresi, 100. Ayet:
Yusuf, anne ve babasını makamına çıkardı. Hepsi onun makamına saygı ile eğildiler. Yusuf: "Ey babacığım! Bu durum, daha önceki rüyamın gerçekleş
mes
idir. Rabb'im onu gerçek kıldı. Ve gerçekten bana ihsanda bulundu. Çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, O sizi çölden getirdi. Benim Rabb'im dilediğine lütuf sahibidir. Gerçek şu ki: O, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir."...
Yusif Suresi, 107. Ayet:
Yoksa onlar, hiç beklemedikleri bir anda Allah'ın her şeyi kaplayan azabının gel
mes
inden veya o saatin onlara, farkında olmadan ansızın gel
mes
inden güvende midirler?...
Rəd Suresi, 4. Ayet:
Yeryüzünde aynı su ile sulanan ve birbirine bitişik toprak parçalarında, üzümlerden bahçeler, ekinler, çatallı çatalsız hurma ağaçları vardır. Ve Biz, onları yen
mes
inde farklı farklı kılıyoruz. Aklını kullanan bir toplum için bunda ayetler vardır....
Rəd Suresi, 38. Ayet:
Ant olsun ki senden önce de resuller gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Bir resul için Allah'ın izni olmadan bir ayet getir
mes
i mümkün değildir. Her ecelin bir kitabı vardır....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Biz,
mes
ajımızı anlaşılır olarak iletebil
mes
i için hiçbir Resulü kendi halkının dilinden başka bir dille göndermedik. Allah, artık hak eden kimseyi saptırır, hak eden kimseyi de doğru yola iletir. O, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
İbrahim Suresi, 21. Ayet:
Hepsi, Allah'ın huzuruna çıkacaklar. Güçsüz olan kimseler, büyüklük taslayanlara: "Gerçekten biz size uyan kimselerdik. Şimdi siz, Allah'ın azabından herhangi bir şeyi bizden savabilir misiniz?" diyecekler. Onlar: "Eğer Allah bize bir yol gösterseydi biz de kesinlikle size yol göstericiler olurduk. Sabretsek de sabret
mes
ek de bizim için birdir. Bizim için kaçacak bir yer yoktur." dediler....
İbrahim Suresi, 52. Ayet:
Bu Kur'an, kendisiyle uyarılmaları, Allah'ın bir tek ilah olduğunun bilin
mes
i ve sağlıklı düşünen akıl sahiplerinin öğüt almaları için insanlara bir
mes
ajdır....
Hicr Suresi, 87. Ayet:
Ant olsun ki sana seb'an mine'l-
mes
ani ve yüce Kur'an'ı verdik....
Nəhl Suresi, 33. Ayet:
Kendilerine meleklerin gel
mes
inden veya Rabb'inin emrinin gel
mes
inden başka bir şey mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara haksızlık yapmadı. Fakat onlar kendilerine haksızlık yapıyorlardı....
Nəhl Suresi, 38. Ayet:
"Allah, ölen bir kimseyi diriltmez." diye olanca güçleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır! Allah'ın ölüleri dirilt
mes
i kesin bir sözdür. Ancak insanların çoğu bu gerçeği kavramazlar....
Nəhl Suresi, 68. Ayet:
Rabbin, bal arısına; dağlarda, ağaçlarda ve hazırladıkları şeylerde yuva edin
mes
ini vahyetti....
İsra Suresi, 1. Ayet:
O subhandır. Kulunu,
Mes
cid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız
Mes
cid-i Aksa'ya bir gece yürüttü. Ona ayetlerimizi göstermek için. Kuşkusuz O, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
İsra Suresi, 7. Ayet:
Eğer iyilik yaparsanız, kendinize iyilik yapmış olursunuz. Eğer kötü olursanız, o da kendiniz içindir. Diğer bozgunculuğunuzun cezalandırma zamanı geldiğinde, sizi kötü duruma düşürmek için, ilk kez girdikleri gibi
mes
cide girsinler. Ve yücelttiğiniz şeyleri darmadağın edip mahvetsinler....
İsra Suresi, 19. Ayet:
Kim de ahireti isterse ve mümin olarak onun gerektirdiği şekilde çalışırsa, işte onların çalışmaları meşkurdur....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Yoksulluk endişesi ile çocuklarınızı öldürmeyin. Onları ve sizi sadece Biz rızıklandırırız. Onların öldürül
mes
i büyük bir yanlıştır....
İsra Suresi, 68. Ayet:
Peki, sizi karada yerin dibine geçir
mes
inden veya üzerinize bir kasırga gönder
mes
inden güvende misiniz? Sonra kendinize bir vekil de bulamazsınız....
Kəhf Suresi, 21. Ayet:
Böylece, Allah'ın verdiği sözün gerçek olduğunu, o Sa'at'in kesin olduğunu bilmeleri için onları haberdar ettik. O zaman, onların durumu hakkında aralarında tartışıyorlardı. "Onların üzerlerine bir bina yapın; onların Rabb'leri, onları daha iyi bilir." dediler. Düşünceleri kabul edilenler: "Onların üzerlerine bir
mes
cid yapalım." dediler....
Kəhf Suresi, 24. Ayet:
Ancak, "Allah'ın dile
mes
iyle yapacağım." de. Ve unuttuğun zaman Rabb'ini an. Ve "Umulur ki Rabb'im beni en doğru olanı yapmaya yöneltir." de....
Kəhf Suresi, 55. Ayet:
Kendilerine doğru yolu gösterici geldiği zaman; insanları, Rabb'lerinin bağışlamasını dilemekten ve inanmaktan alıkoyan şey, kendilerinden öncekilerinin başına gelenlerin, kendi başlarına da gel
mes
ini ya da azapla karşı karşıya gelmeyi beklemeleridir....
Kəhf Suresi, 62. Ayet:
Epey bir
mes
afe aldıktan sonra, genç arkadaşına, "Yolculuğumuz nedeniyle iyice yorulduk, haydi sabah yemeğimizi getir." dedi....
Kəhf Suresi, 80. Ayet:
"Delikanlıya gelince, anne ve babası Mü'min kimselerdi. Onları azgınlığa ve Küfre sürükle
mes
ine rızamız olmadı."...
Kəhf Suresi, 81. Ayet:
"Böylece onların Rabb'lerinin, onu, ondan daha hayırlı, daha zekat ve merhamete daha yakın olanla değiştir
mes
ini istedik."...
Kəhf Suresi, 82. Ayet:
"Duvar ise o şehirde iki yetim gence aitti. Ve onun altında, onlara ait bir servet vardı. Babaları iyi bir kimseydi. İşte onun için Rabb'in, onların erginlik dönemine eriş
mes
ini ve -Rabb'lerinden bir rahmet olarak- serveti çıkarmalarını istedi. Ve ben onu kendiliğimden bir iş olarak yapmadım. İşte senin sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin açıklaması budur."...
Məryəm Suresi, 17. Ayet:
Sonra ailesi ile arasına bir perde çekti. O zaman, ona ruhumuzu gönderdik. Ona normal bir beşer yapısında te
mes
sül etti....
Məryəm Suresi, 35. Ayet:
Allah'ın çocuk edin
mes
i olacak şey değildir. O, her şeyden münezzehtir. Allah bir şeyin olmasına karar verdiği zaman ona "Ol." der, o da olur....
Məryəm Suresi, 47. Ayet:
"Sana selam olsun. Seni affet
mes
i için Rabb'imden bağışlanma dileyeceğim. Kuşkusuz O, bana çok lütufkardır."...
Taha Suresi, 7. Ayet:
Sözü açıkça söylesen de söyle
mes
en de bil ki O, gizliyi de saklıyı da bilir....
Taha Suresi, 15. Ayet:
"Zamanını bildirmemiş olsam da herkesin yaptığının karşılığını gör
mes
i için kuşkusuz ki o Sa'at gelecektir."...
Taha Suresi, 38. Ayet:
"Hani annene vahyedil
mes
i gerekeni vahyetmiştik."...
Taha Suresi, 40. Ayet:
"Hani kız kardeşin gidip, "Size, ona bakacak birisini bulmanızda yardımcı olayım mı?" demişti. Böylece gözü aydın olsun ve üzül
mes
in diye seni annene geri döndürdük. Ve birisini öldürmüştün de seni sıkıntıdan kurtarmıştık. Ve seni çeşitli sınavlarla sınav yaptık. Sonra yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra takdirimiz gereği şimdi buradasın ey Musa!"...
Taha Suresi, 45. Ayet:
"Rabb'imiz! Onun bize karşı aşırı git
mes
inden veya azgınlık yapmasından çekiniyoruz." dediler....
Taha Suresi, 86. Ayet:
Bunun üzerine Musa, halkına öfkeli ve üzüntülü bir şekilde geri döndü: "Ey halkım, Rabb'iniz size iyi bir söz vermedi mi? Şimdi bu süre size uzun mu geldi? Yoksa Rabb'inizin gazabının üzerinize in
mes
ini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden döndünüz?" dedi....
Taha Suresi, 88. Ayet:
Böylece onlara böğür
mes
i olan bir boğa cesedi çıkardı. Ve onlara: "Bu sizin de ilahınız Musa'nın da. Ancak Musa onu unuttu." dediler. ...
Taha Suresi, 114. Ayet:
Her şeyin gerçek egemeni olan Allah, yüceler yücesidir. Kur'an'ın sana vahyedil
mes
i bitirilmeden önce acele etme. "Rabb'im bana bilgiyi arttır." de....
Ənbiya Suresi, 95. Ayet:
Yok ettiğimiz bir kent halkının geri dön
mes
i haramdır. Onlar bir daha geri dönemezler....
Həcc Suresi, 25. Ayet:
Kafir olanlar ve Allah'ın yolundan ve
Mes
cid-i Haram'dan engelleyenler -bilsinler ki- onu, orada yerleşik olan ve dışarıdan gelen bütün insanların eşitçe adanmaları için yaptık. Kim orada haksızlıkla sapkınlık yaparsa, ona acı azaptan tattıracağız....
Həcc Suresi, 40. Ayet:
Onlar, sadece "Rabb'imiz Allah'tır." dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah, insanların bazılarını bazılarıyla savmasaydı, içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı sevamiu, biyeun, selavat,
mes
citler mutlaka yıkılırdı. Allah, kendisine yardım edene mutlaka yardım eder. Kuşkusuz Allah, Mutlak Güç Sahibi'dir, Mutlak Üstün Olan'dır....
Həcc Suresi, 65. Ayet:
Allah'ın, yeryüzünde olanları emrinize amade kıldığını görmedin mi? Ve gemiler denizde O'nun emri ile akıp gider. Yeryüzüne düş
mes
in diye göğü iradesiyle O tutuyor. Kuşkusuz Allah, insanlara Çok Şefkatli'dir. Rahmeti Kesintisiz'dir....
Həcc Suresi, 67. Ayet:
Her ümmet için bir mensek belirledik. Herkes kendi mensekini sürdürür. O halde bu işte seninle çekiş
mes
inler. Sen, Rabb'ine çağır. Kuşkusuz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin....
Nur Suresi, 7. Ayet:
Beşincide de eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendisi üzerine olmasını dile
mes
idir....
Nur Suresi, 8. Ayet:
Kadının, dört kez "Billahi o kesinlikle yalancıdır." şeklinde sözüne Allah'ı tanık et
mes
i ondan cezayı kaldırır....
Nur Suresi, 22. Ayet:
Sizden fazilet ve varlık sahibi olanlar, yakınlarına, miskinlere, Allah yolunda hicret edenlere yardım etmeme konusunda yemin et
mes
inler. Ve artık bağışlayıp hoş görsünler. Allah'ın sizi bağışlamasından mutlu olmaz mısınız? Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Nur Suresi, 31. Ayet:
Ve de Mü'min kadınlara söyle, bakışlarından bir kısmını sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Doğal olarak görün
mes
i gerekli olanlar dışında, ziynetlerini açığa vurmasınlar. Örtüleri ile göğüslerini örtsünler. Ziynetlerini; kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınların tamamı, yeminle sahip oldukları, kadına ihtiyaç duymayan erkek hizmetliler, kadınların avret yerlerinin ...
Nur Suresi, 36. Ayet:
(Allah'ın aydınlığı/ışığı) Allah'ın isminin yüceltil
mes
ine ve öğütlerinin dinlen
mes
ine izin verdiği evlerde vardır. Orada sabah akşam O'nu tesbih ederler....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hüküm ver
mes
i için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, onların bir kısmı bundan kaçınır....
Nur Suresi, 51. Ayet:
Aralarında hüküm ver
mes
i için Allah'a ve Resul'üne çağrıldıkları zaman inananların sözü ancak, "İşittik ve itaat ettik." demeleri oldu. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir....
Nur Suresi, 54. Ayet:
De ki: "Allah'a itaat edin. Resul'e itaat edin." Eğer itaat etmezseniz, ona düşen yalnızca görevini yapmaktır. Size düşen ise sorumlu tutulduğunuz şeye uymaktır. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulursunuz. Resul'ün üzerinde,
mes
ajı açıkça iletmekten başka bir sorumluluk yoktur....
Nur Suresi, 63. Ayet:
Resul'ün çağrısını, birbirinize yaptığınız çağrıyla denk tutmayın. İçinizden birbirinin arkasına saklanarak sıvışmak isteyenleri Allah biliyor. Bu sebeple onun buyurmalarına karşı gelenler, kendilerine bir fitnenin veya çok acıklı bir azabın isabet et
mes
inden sakınsınlar....
Furqan Suresi, 12. Ayet:
Cehennem onları uzak bir yerden gördüğü zaman, onun öfkelen
mes
ini ve uğultusunu işittiler....
Furqan Suresi, 21. Ayet:
Bizimle karşılaşacaklarına ihtimal vermeyenler: "Bize meleklerin indiril
mes
i veya Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?" dediler. Ant olsun ki onlar kendi kendilerine büyüklendiler ve büyük bir taşkınlıkla hadlerini aştılar....
Furqan Suresi, 28. Ayet:
"Eyvah! Keşke falancayı dost edin
mes
eydim!"...
Şüəra Suresi, 10. Ayet:
Bir zamanlar Rabb'in, zalim halka git
mes
i için Musa'ya seslenmişti....
Şüəra Suresi, 192. Ayet:
O, kesinlikle alemlerin Rabb'inin indir
mes
idir....
Şüəra Suresi, 197. Ayet:
Ve İsrailoğulları bilginlerinin onu bil
mes
i, onlar için bir ayet değil mi?...
Nəml Suresi, 18. Ayet:
Nihayet Neml Vadisi'ne geldikleri zaman, dişi bir neml: "Ey nemller!
Mes
kenlerinize girin, Süleyman ve orduları istemeyerek sizi kırıp geçir
mes
in." dedi....
Nəml Suresi, 49. Ayet:
Allah'a yemin ederek dediler ki: "Gece ona ve ailesine baskın yapalım. Sonra da onun velisine ailesinin yok edil
mes
iyle bir ilgimiz yok, biz kesinlikle doğru söyleyenleriz diyelim."...
Nəml Suresi, 80. Ayet:
Sen, ölülere duyuramazsın.
Mes
ajı aldırmayan sağırlara da duyuramazsın....
Qəsəs Suresi, 10. Ayet:
Musa'nın annesi gönlü boş olarak sabahladı. Eğer Biz sözümüze güvenenlerden olması için gönlünü pekiştir
mes
eydik az kalsın durumu açığa vuracaktı....
Qəsəs Suresi, 12. Ayet:
Biz, onun, sütannelerinin sütünü emme
mes
ini sağladık. Bunun üzerine: "Size, onun bakımını üstlenecek ve onu iyi yetiştirecek bir aile göstereyim mi?" dedi....
Qəsəs Suresi, 13. Ayet:
Derken gözü aydın olsun, üzül
mes
in diye onu annesine kavuşturduk. Ve Allah'ın sözünün gerçek olduğunu fakat onların çoğunun bunu anlamadığını bilsin....
Qəsəs Suresi, 47. Ayet:
Eğer elleriyle sundukları nedeniyle onlara bir bela isabet ederse: "Rabb'imiz! Keşke bize bir resul gönderseydin böylece biz, Senin ayetlerine tabi olur ve inananlardan olurduk." diye
mes
inler diye....
Ənkəbut Suresi, 48. Ayet:
Sen, daha önce herhangi bir kitaptan okuyor ve onu yazıyor değildin. Öyle olsaydı,
mes
ajını geçersiz yapmak isteyenler kesinlikle kuşkulanırlardı....
Rum Suresi, 24. Ayet:
Size, bir yandan korku veren bir yandan da yağmurun belirtisi olarak umut veren şimşeği göster
mes
i ve gökten su indirerek, ölmüş yeryüzüne hayat ver
mes
i O'nun ayetlerindendir. Bunda aklını kullanan bir kavim için kesinlikle ayetler vardır....
Rum Suresi, 43. Ayet:
Öyleyse Allah tarafından geri döndürül
mes
i olmayan gün gelmeden önce, yönünü, koruyup güvene alan dine çevir, ona sıkı sıkıya bağlan. İzin Günü onlar bölük bölük ayrılırlar....
Rum Suresi, 46. Ayet:
Rüzgarları müjdeci olarak göndererek, rahmetinden size tattırması, buyruğu ile gemilerin akıp git
mes
i ve lütfundan rızık istemeniz, O'nun ayetlerindendir. Umulur ki şükredenlerden olursunuz....
Rum Suresi, 49. Ayet:
Oysa onlar, yağmurun onlara indiril
mes
inden önce gerçekten ümitlerini kesenlerdi....
Rum Suresi, 60. Ayet:
Öyleyse sabret, kuşkusuz Allah'ın verdiği söz kesindir. Sakın ha! İnanmayanlar seni gevşet
mes
inler....
Loğman Suresi, 23. Ayet:
Kim de Kafirlik ederse, artık onun Küfrü seni üz
mes
in. Onların dönüşü yalnızca Bize'dir. Yaptıkları şeyleri haber vereceğiz. Kuşkusuz Allah, sinelerde olanı en iyi bilendir....
Əhzab Suresi, 39. Ayet:
Onlar, Allah'ın
mes
ajını iletirler ve O'na huşu duyarlar ve Allah'tan başka hiç kimseye huşu duymazlar. Allah, hesap görücü olarak yeter....
Səba Suresi, 19. Ayet:
Fakat onlar: "Rabb'imiz! Yolculuk
mes
afelerimizi uzat." dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları dillerde dolaşan hadis yaptık. Ve onları tamamen parça parça dağıttık. Kuşkusuz bunda çok sabredenlerin ve çok şükredenlerin tamamı için kesinlikle ayetler vardır....
Fatir Suresi, 11. Ayet:
Allah; sizi topraktan, sonra nutfeden yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. Hiçbir dişi, O'nun bilgisi olmadan ne hamile kalabilir ne de doğurabilir. Bir kimseye ömür veril
mes
i; ömrünün uzaması veya kısalması, hepsi bir Kitap'tadır. Kuşkusuz bu Allah'a kolaydır....
Fatir Suresi, 37. Ayet:
Onlar, orada yardım için bağırıp çağırırlar: "Rabb'imiz! Bizi çıkar, daha önce yaptığımızdan başka, düzgün amel yapalım." Size dünyada öğüt dinleyecek kimsenin, öğüt dinle
mes
ine yetecek kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı gelmedi mi? O halde tadın! Artık zalimler için bir yardımcı yoktur....
Fatir Suresi, 39. Ayet:
Sizi yeryüzünde halifeler yapan O' dur. Kim gerçeğe Kafirlik ederse, Küfret
mes
i kendi zararınadır. Kafirlerin Küfrleri, kendileri için Rabb'lerinin yanında gazabı artırmaktan başka bir şeye yaramaz. Kafirlerin, küfrü sadece kendilerinin zararını artırır....
Yasin Suresi, 40. Ayet:
Ne Güneş Ay'a erişebilir ve ne de gecenin gündüzü geç
mes
i mümkün olabilir. Hepsi de bir yörüngede hareket ederler....
Yasin Suresi, 76. Ayet:
Artık onların sözleri seni üz
mes
in. Biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz....
Sad Suresi, 4. Ayet:
İçlerinden, kendilerine bir uyarıcı gel
mes
ine şaşırdılar. Kafirler: "Bu, yalancı bir büyücüdür." dediler....
Sad Suresi, 33. Ayet:
"Onları bana geri getirin." Ardından bacaklarını ve boyunlarını
mes
h etmeye başladı....
Zümər Suresi, 1. Ayet:
Kitap'ın indiril
mes
i, Mutlak Üstün Olan, En İyi Hüküm Veren Allah tarafındandır....
Zümər Suresi, 43. Ayet:
Yoksa Allah'ın yanı sıra şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye sahip olmasalar ve akıl et
mes
eler de mi?...
Mömin Suresi, 2. Ayet:
Bu Kitap'ın indiril
mes
i, Mutlak Üstün Olan, Her Şeyi Bilen Allah tarafındandır....
Mömin Suresi, 6. Ayet:
İşte böylece Kafirlerin üzerine, Rabb'inin, "Kuşkusuz ki onlar Cehennem halkıdır." Keli
mes
i hak oldu....
Mömin Suresi, 26. Ayet:
Firavun: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim. O istediği kadar Rabb'ini yardıma çağırsın. Ben, onun sizin dininizi değiştir
mes
inden veya yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum." dedi....
Mömin Suresi, 30. Ayet:
İman etmiş olan kimse: "Ey halkım! Ben daha önce birçok toplumun başına gelenin sizin başınıza da gel
mes
inden korkuyorum."...
Fussilət Suresi, 39. Ayet:
Kupkuru olarak gördüğün yeryüzünün, sonradan üzerine su indirdiğimiz zaman harekete geç
mes
i ve nemalanıp kabarması da O'nun ayetlerindendir. Ona hayat veren, elbette ki ölüleri de diriltir. O, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Şura Suresi, 18. Ayet:
İnanmayanlar, alayımsı bir şekilde, onun hemen gerçekleş
mes
ini istiyorlar. İnananlar ise tedbirlidirler. Onun gerçek olduğunu bilirler. Sa'at hakkında tartışanlar, derin bir sapkınlık içindedirler....
Şura Suresi, 21. Ayet:
Yoksa onların, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi, kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer "ayırma keli
mes
i" olmasaydı kesinlikle aralarında hemen hüküm verilirdi. Kuşkusuz ki zalimler için acı bir azap vardır....
Şura Suresi, 47. Ayet:
Allah tarafından geri döndürülmeyecek olan günün gel
mes
inden önce, Rabb'inizin çağrısına olumlu yanıt verin. İzin Günü, sizin için bir sığınak yoktur. Sizin için kabul etmemek de yoktur....
Şura Suresi, 51. Ayet:
Allah'ın, bir beşer ile konuşması söz konusu değildir. Ancak, vahiy ile veya bir perde arkasından veya bir resul göndererek, izni ile dilediğini vahyet
mes
i dışında. Kuşkusuz O, Çok Yüce'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Zuxruf Suresi, 31. Ayet:
"Bu Kur'an'ın, iki şehrin birinden, bir büyük adama indiril
mes
i gerekmez miydi?" dediler....
Zuxruf Suresi, 66. Ayet:
O Sa'at'ın, farkında değillerken, ansızın onlara gel
mes
inden başka bir şey mi bekliyorlar?...
Casiyə Suresi, 2. Ayet:
Bu Kitap'ın indiril
mes
i, Mutlak Üstün Olan, En İyi Hüküm Veren Allah tarafındandır....
Casiyə Suresi, 5. Ayet:
Gece ile gündüzün birbirini izle
mes
inde, Allah'ın rızık olarak gökten indirdiği şeyle ölümünden sonra yeryüzünü dirilt
mes
inde ve rüzgarları yönlendir
mes
inde aklını kullanan bir toplum için ayetler vardır....
Əhqaf Suresi, 2. Ayet:
Kitap'ın indiril
mes
i Mutlak Üstün Olan, En İyi Hüküm Veren Allah tarafındandır....
Əhqaf Suresi, 16. Ayet:
Onlar, yaptıklarının karşılığını en iyi şekilde verdiğimiz ve kötülüklerini görmezden geldiğimiz, Cennet ehli olan kimselerdir. Bu, kendilerine verilen doğru sözün gerçekleş
mes
idir....
Əhqaf Suresi, 24. Ayet:
Onu, vadilerine doğru gelen yoğun bir bulut halinde gördüklerinde: "Bu, bize yağmur getiren bir buluttur." dediler. "Hayır! O, sizin hemen gel
mes
ini istediğiniz şeydir; acıklı azabı getiren rüzgardır."...
Əhqaf Suresi, 25. Ayet:
"Rabb'inin emri ile her şeyi yok edecek!" Böylece,
mes
kenlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. Biz, suçlu halkı böyle cezalandırırız....
Məhəmməd Suresi, 18. Ayet:
İlle de o Sa'at'in ansızın gel
mes
ini mi bekliyorlar? Oysa onun belirtileri gelmiştir. O gelecek olduktan sonra, öğüdü dinlemek onlara ne yarar sağlar ki?...
Fəth Suresi, 25. Ayet:
Onlar, Kafirlerdir. Sizi
Mes
cid-i Haram'dan alıkoyan, ayrılmış kurbanların yerine ulaşmasını engelleyen kimselerdir. Eğer Mü'min erkeklerden ve kadınlardan olup da kendilerini henüz tanımadığınız için bilmeden onlara zarar vermeniz ve böylece vebale girmeniz söz konusu olmasaydı, onlarla savaşmanıza izin verilirdi. Allah, dilediğini rahmetine alır. Eğer birbirlerinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan Kafir olanları acı veren bir azapla cezalandırırdık....
Fəth Suresi, 27. Ayet:
Ant olsun ki Allah, Resulünün rüyasını hakk ile doğruladı. Allah dilerse,
Mes
cid-i Haram'a başlarınız tıraş edilmiş ve saçlarınız kısaltılmış olarak korkmadan güven içinde gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyordu. Bundan başka size yakın bir fetih takdir etti....
Hucurat Suresi, 11. Ayet:
Ey iman edenler! Bir halk başka bir halkla alay et
mes
in. Belki alay edilenler, alay edenlerden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da başka kadınlarla alay et
mes
inler. Belki alay edilen kadınlar, alay edenlerden daha iyidirler. Birbirinizde kusur aramayın. Birbirinize kötü lakaplar takmayın. İmandan sonra fasık olarak nitelendirilmek ne kötüdür. Kim tevbe etmezse işte onlar zalimdirler....
Qaf Suresi, 2. Ayet:
Ama kendilerinden bir uyarıcının onlara gel
mes
ine şaşırdılar. Kafirler: "Bu şaşılacak bir şey." dediler....
Zariyat Suresi, 19. Ayet:
Mallarından -istesin, iste
mes
in- ihtiyaç sahipleri için bir pay ayırırlardı....
Zariyat Suresi, 59. Ayet:
Zulmedenlerin azaptan payı, arkadaşlarının payı gibidir. Artık acele et
mes
inler....
Nəcm Suresi, 26. Ayet:
Göklerde nice melekler var ki, Allah'ın dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin ver
mes
i dışında onların şefaatleri hiçbir yarar sağlamaz....
Nəcm Suresi, 31. Ayet:
Göklerde ve yerde olan her şey Allah'ındır. Bu, kötülük yapanların cezalandırılması ve iyilik yapanların daha iyisiyle ödüllendiril
mes
i içindir....
Vaqiə Suresi, 2. Ayet:
Onun gerçekleş
mes
ini yalanlayan kimse kalmayacak....
Vaqiə Suresi, 9. Ayet:
Ashabı meş'eme! Nedir ashabı meş'eme?...
Hədid Suresi, 29. Ayet:
Kitap Ehli, Allah'ın lütfundan hiçbir şeye güçlerinin yetmeyeceğini; lütfun Allah'ın elinde olduğunu ve onu hak edene vereceğini bilmezlik et
mes
in! Allah, Büyük Lütuf Sahibi'dir....
Səff Suresi, 8. Ayet:
Onlar, ağızları ile Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Ancak, Kafirlerin hoşuna git
mes
e de Allah, nurunu tamamlayacaktır....
Səff Suresi, 9. Ayet:
Müşriklerin hoşuna git
mes
e de Resul'ünü, dinin tamamını bildirmek üzere doğru yolu gösteren rehberle ve Hakk Din ile gönderen O'dur....
Səff Suresi, 12. Ayet:
Sizin suçlarınızı bağışlar ve sizi içinden nehirler akan Cennetlere koyar. Ve sizi, Adn Cennetlerinde, hoş
mes
kenlere yerleştirir. İşte bu, büyük kurtuluştur....
Münafiqun Suresi, 6. Ayet:
Zaten onlar için bağışlanma dilesen de dile
mes
en de fark etmez. Allah, onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, böyle fasık halkı asla doğru yola iletmez....
Təhrim Suresi, 5. Ayet:
Eğer o sizi boşarsa, Rabb'inin ona sizden daha hayırlı olan; Allah'a teslim olan, inanan, saygıda kusur etmeyen, tevbe eden, kulluk eden, seyahat eden dul ve bakire eşler ver
mes
i umulur....
Mülk Suresi, 5. Ayet:
Ant olsun ki Biz, yakın gökyüzünü kandillerle süsledik. Onları, şeytanlar için asılsız şeyler söyleme malze
mes
i yaptık. Onlar için ateşin azabını hazırladık....
Qələm Suresi, 24. Ayet:
"Sakın ha! Bugün aranıza hiçbir ihtiyaç sahibi gir
mes
in."...
Haqqə Suresi, 25. Ayet:
Kitabı solundan verilen kimse ise: "Keşke bana kitabım veril
mes
eydi." de;...
Haqqə Suresi, 26. Ayet:
"Hesabımın ne olduğunu hiç bil
mes
eydim." der....
Haqqə Suresi, 34. Ayet:
Miskinin yediril
mes
ini teşvik etmiyordu....
Cin Suresi, 13. Ayet:
"Yol gösteren rehberi dinlediğimizde ona inandık. Artık kim Rabb'ine iman ederse, bundan sonra hakkının verilme
mes
inden veya haksızlığa uğramaktan endişe etmez."...
Cin Suresi, 18. Ayet:
Mes
citler Allah içindir. O halde Allah'ın yanı sıra başka bir kimseye çağrıda bulunmayın....
Cin Suresi, 28. Ayet:
Rabb'lerinin
mes
ajlarını tebliğ ettiklerini bilmek için. Yanlarında olanları kuşatmış ve her şeyi kayıt altına almıştır....
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Rabb'in, senin bazen gecenin üçte ikisinden daha az, bazen yarısı, bazen üçte bir kadar vakit geçirdiğini elbette biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir grubun da. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah'tır. Onu asla hesaplayamayacağınızı bildi de tevbenizi kabul etti. O halde ilahi
mes
ajı gücünüz yettiğince insanlara ulaştırmaya çalışın. Ayrıca Allah, içinizden kimin hasta olduğunu bilmektedir. Kiminizin Allah'ın lütfundan rızkını aramak için yeryüzünde çalışmaya, kiminizin de kendisini A...
Müddəssir Suresi, 52. Ayet:
Hayır! Onların tamamı, kendileri için yazılmış sahifeler gel
mes
ini ister....
Əbəsə Suresi, 7. Ayet:
Oysaki onun arınmak isteme
mes
inden sorumlu sen değilsin....
Əla Suresi, 8. Ayet:
Kolay gel
mes
i için, sana yeterince kolaylaştıracağız....
Bələd Suresi, 19. Ayet:
Ayetlerimizi küfredenler ashab-ı meşemedir....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
O kendilerine in'am ettiğin
mes
'utların yoluna. Ne o gadap olunanların ne de sapgınların...
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
O kendilerine nimet verdiğin
mes
utların yoluna! Ne o gazap olunanların ne de sapkınların!...
Bəqərə Suresi, 2. Ayet:
Hakkında şüphe edil
mes
i mümkün olmayan o Hakikat ve Sünnetullah BİLGİsi (KİTAP), korunmak isteyenlere gerçeği idrak etme kaynağıdır....
Bəqərə Suresi, 6. Ayet:
Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de et
mes
en de onlar için eşittir (birdir), mü'min olmazlar....
Bəqərə Suresi, 6. Ayet:
Kulluk sözleş
mes
indeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip, senin peygamberliğini, Kur’ân’ı, Allah’a imanın gerektirdiği esasları inkârda ısrar edenleri, kâfirleri, sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatarak uyarmanla uyarmaman fark etmiyor. İman etmeyecekler....
Bəqərə Suresi, 6. Ayet:
Şu muhakkak ki küfr edenleri inzâr etsen de onlarca bir, kendilerini inzâr et
mes
en de inanmazlar. ...
Bəqərə Suresi, 6. Ayet:
Kâfirlere gelince, onları ikaz etsen de et
mes
en de onlar için birdir, onlar iman etmezler....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Mes
eluhum ke
mes
elillezistevkade nârâ(nâren), fe lemmâ edâet mâ havlehu zeheballâhu bi nûrihim ve terekehum fî zulumâtin lâ yubsirûn(yubsirûne)....
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
1.
mes
elu-hum
: onların misali, onların durumu
2.
ke
: gibi
3.
mes
eli
: misal, durum
4.
ellezi
: ki o
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
bunların
mes
eli şunun
mes
eline benzer ki bir ateş yakmak istedi, vakta ki çevresindekileri aydınlattı, tam o sırada Allah nurlarını gideriverip kendilerini zulmetler içinde bıraktı, artık bunlar görmezler...
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların hali, ateş yakan öyle kimselerin haline benzer ki, o (ateş), çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah, gör
mes
inler diye ışıklarını alıp onları zifiri karanlığa gömer;...
Bəqərə Suresi, 17. Ayet:
Onların
mes
eli, ateş yakmış kimsenin
mes
eli gibidir ki, o ateş vaktâ ki çevresindekilerini aydınlattı.Hak Teâlâ hemen onların nûrunu giderdi, onları zulmetler içinde görmez bir halde bıraktı....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
1.
ev
: veya
2.
ke sayyibin
: yağmur gibi
3.
min es semâi
: semadan, gökyüzünden
4.
fî-hi
: onun içinde vardır
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Veya (onlar), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürle
mes
i ve şimşek bulunan bir yağmura (tutulmuş) gibidirler. Yıldırımların (dehşetinden) ölüm korkusuyla kulaklarını parmaklarıyla tıkarlar. Ve Allah, kâfirleri kuşatandır....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Yahut münâfıklar, karanlıklar içinde, gök gürültüleri çıkararak, şimşekler çaktırarak yağan yağmura tutulanlar gibi, şüphe, nifak ve inkâr karanlıkları içinde, tehditler ve müjdelerle dolu Kur’ân âyetlerini getiren vahiy sağanağı ile karşılaşanlardır. Ölümden çekinerek gök gürlemeleri yüzünden parmaklarıyla kulaklarını tıkayan kimseler gibi, tehdit âyetlerini duymamak için kulaklarını tıkarlar. Halbuki Allah, kulluk sözleş
mes
indeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincin...
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Yahud onların hâli, gökten boşanan yağmura tutulmuşların hâli gibidir ki, o gökte (bulutlarda) yoğun karanlıklar var, bir gök gürültüsü, bir şimşek var. Yıldırımlardan ölüm korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. Allah ilim ve kudreti ile kâfirleri kuşatandır. (Cenâb’ı Hak, Kur’an-ı Kerim karşısında bulunan kâfir ve münafıkların hâlini beyan etmek üzere, ikinci bir temsil yapmıştır. Böylece âyeti kerimede münâfıkların hâli, karanlık bir gecede gök gürültülü ve şimşekli bir yağmura tutul...
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Yahut (onların durumu), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürle
mes
i ve şimşek(ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuşun hali) gibidir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Yahut (onların
mes
eli) gökten şiddetle boşanan bir yağmur gibidir ki onda karanlıklar vardır, dehşetli bir gök gürültüsü, bir şimşek vardır. Ölüm korkusundan dolayı yıldırımlardan parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah Teâlâ ise kâfirleri kuşatmıştır....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Ya da (onlar), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürle
mes
i ve şimşek (ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuş) gibi(dirler). Yıldırım seslerinden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar; oysa Allâh, inkârcıları tamamen kuşatmıştır....
Bəqərə Suresi, 19. Ayet:
Yahut gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki onda karanlıklar var, bir gök gürle
mes
i var, bir şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah Muhît'dir, küfre sapanları çepeçevre kuşatmıştır....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
Yekâdul berku yahtafu ebsârehum kullemâ edâe lehum meşev fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve lev şâellâhu le zehebe bi sem’ihim ve ebsârihim innallâhe alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Bəqərə Suresi, 20. Ayet:
1.
yekâdu
: neredeyse (olacak)
2.
el berku
: şimşek
3.
yahtafu
: kamaştırır, kapıp alır, alacak, kapacak
4.
ebsâre-hum
...
Bəqərə Suresi, 23. Ayet:
Kulumuza inzâl ettiğimizden (hakikatinden - Esmâ mertebesinden bilincine açığa çıkandan) şüpheniz varsa, onun benzeri bir sûre ortaya koyun. Eğer (sözünüzde) sadıksanız, Allâh (adıyla işaret edilen Ulûhiyetin) dûnunda (Allâh adıyla işaret edilenin misli veya benzeri olması mümkün olmadığı içindir ki, edinilen veya tahayyül edilen tanrılar ancak onun "dûnu"nda olabilir; onların da ne gayrılığından ne denkliğinden ne eş değerinden ne de kapsamından sözedilebilir. "Dûnu" keli
mes
iyle işaret edilen v...
Bəqərə Suresi, 24. Ayet:
Bunu yapamazsanız, ki asla yapamayacaksınız, o takdirde, Allah’a sığınıp emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, yakıtı insanlar, suçlular, kâfirler, putperestler ve mâbut saydıkları taşlar olan ateşten korunun. Bu ateş, kulluk sözleş
mes
indeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, nankörler için hazırlanmıştır....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri müjdele: Onlara, altlarından ırmaklar akan cennet konakları var. Orada kendilerine ikram edilen herhangi bir meyvadan yediklerinde: 'Bu, daha önce tattığımı...
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Ama imana ermiş olup doğru ve yararlı işler yapanlara, içlerinden ırmaklar akan has bahçelerin kendilerine ait olacağını müjdele! Onlara ne zaman rızık olarak oradan bazı ürünler bahşedilse, "Bunlar, bize daha önce bahşedilenlerin aynısıymış" diyecekler. Çünkü onlara o(geçmişte tadılanlar)ı hatırlatacak şeyler verilecek. Onlar, orada tertemiz eşler bulacaklar ve orayı
mes
ken edinecekler....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
İnnallâhe lâ yestahyî en yadribe
mes
elen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ
mes
elâ(
mes
elen), yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ(kesîran) ve mâ yudıllu bihî illel fâsıkîn(fâsıkîne)....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
1.
inne
: muhakkak ki, hiç şüphesiz
2.
allâhe
: Allah
3.
lâ yestahyî
: çekinmez
4.
en yadribe
mes
elen
: darbı
mes
e...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allâh kesinlikle bir sivrisinek kanadı veya ondan da ufak bir şeyi misal vermekten kaçınmaz. İmanın gereğini yaşayanlar bunun Rablerinden kaynaklanan bir Hak olduğunu bilirler. Bu gerçeği inkâr edenler ise, (misalî anlatımları değerlendirmeyip) "Allâh, acaba bununla ne demek istedi" derler. Bu anlatım, çoğunun (fıtratlarının elverme
mes
inden dolayı) sapmasına yol açar; bir kısmını da gerçeğe hidayet eder. Allâh, onunla (bu tür anlatımla) sâfiyetini yitirmişlerden başkasını saptırmaz!...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Allah, hakkı açıklamak için sayısız darb-ı
mes
elli delillerden birini, bir sivrisineği, ondan daha küçük, daha büyük bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman edenler, bunların Rablerinden gelen hak düzeni yerleştirmek için, öğüt verici, ibretli bir delil olduğunu bilirler. Kulluk sözleş
mes
indeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler ise, bunları hafife alarak; 'Allah böyle darb-ı
mes
elli bir delil ile ...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
(26-27) Allah sivrisinegi ve onun ustununu misal olarak vermekten cekinmez. Inananlar bunun Rablerinden bir gercek oldugunu bilirler. Inkar edenler ise «Allah bu misalle neyi muradetti?» derler, O, bu misalle bircogunu saptirir, bircogunu da yola getirir. Onunla saptirdigi yalniz fasiklardir ki onlar Allah'la yapilan sozlesmeyi kabulden sonra bozarlar. Allah'in birlestiril
mes
ini buyurdugu seyi ayirirlar ve yeryuzunde bozgunculuk yaparlar; zarara ugrayanlar iste onlardir....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
(26-27) Allah sivrisineği ve onun üstününü misal olarak vermekten çekinmez. İnananlar bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler. İnkar edenler ise 'Allah bu misalle neyi murad etti?' derler, O, bu misalle birçoğunu saptırır, birçoğunu da yola getirir. Onunla saptırdığı yalnız fasıklardır ki onlar Allah'la yapılan sözleşmeyi kabulden sonra bozarlar. Allah'ın birleştiril
mes
ini buyurduğu şeyi ayırırlar ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar; zarara uğrayanlar işte onlardır....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Bilmeli ki Allah bir sivrisineği hattâ daha üstününü bir
mes
el yapmaktan sıkılmaz, iman edenler bilirler ki o şüphesiz hakdır, rablarındandır, amma küfre saplananlar Allah böyle bir
mes
el ile ne murad etmiş? derler, evet Allah onunla bir çoklarını şaşırtır, yine onunla bir çoklarını yola getirir, hem onunla ancak o fasıkları şaşırtır...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Tanrı küçük bir sivrisinekten daha büyüğüne kadar her çeşit örneği vermekten (yedribe
mes
elen) çekinmez. İnananlar bunun rablerinden gelen bir gerçek (hakk) olduğunu bilirler. Kafirler ise "Tanrı bu örnek (
mes
el) ile neyi amaçladı (irade)?" derler. O, bununla bir kısmını / çoğunu (kesiyr) saptırır (yudıllü-dalalet) ve bir kısmını / çoğunu da doğruya iletir (yehdiy). O, bununla sadece fasıkları saptırır (dalalet)....
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Hakıykat bir sivri sinek olsun, daha üstündeki (büyüğü) olsun her hangi bir şey'i Allah
mes
el (ve misâl) getirmekden çekinmez. Artık îman edenler onun Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Kâfirler ise «Allah bu misâl ile ne murad etmişdir» derler. Allah onunla bir çoğunu şaşırtır, yine onunla bir çoğunu yola getirir. Onunla fâsıklardan başkasını şaşırtmaz. ...
Bəqərə Suresi, 26. Ayet:
Şüphe yok ki, Allah Teâlâ bir sivrisineği ve onun üstünde bulunanı
mes
el olarak irad buyurmaktan istihya etmez. İmdi imân etmiş olanlar bunun Rableri tarafından bir hak olduğunu bilirler. Kâfir olanlar ise, «Allah bununla
mes
el olarak ne murad etti?» derler. Hak Teâlâ bu
mes
el ile birçoklarını dalâlette bırakır, birçoklarını da hidâyete eriştirir. Allah Teâlâ bununla ancak fâsık olanları dalâlete düşürür....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştiril
mes
inden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar, Allâh ahdini (Esmâ'sını açığa çıkarmanın farkındalığıyla yaşama istidadının gereğini) dünyaya geldikten sonra yerine getirmezler. Birleştiril
mes
ini emrettiğini (Esmâ hakikati müşahedesini) keserler ve arzda (bedensel yaşam boyutunda) fesat çıkarırlar (bedensel arzular {karındaki ikinci beyin dürtüleri - komutları/nefsi emmâre} peşinde ömür tüketirler). İşte bunlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Fâsıklar, kulluk sözleş
mes
inde kesin söz verdikten sonra, Allah’a verdikleri taahhüdü bozanlar, koyduğu ilâhî düzene, şeriatına aykırı hayat yaşayanlardır. Allah’ın, riayet edil
mes
ini, birleştiril
mes
ini, bütün olarak düşünül
mes
ini, uygulanmasını emrettiği, bütün peygamberlerin tek davet ve tebliğ konusu İslâm dinindeki devamlılığı sağlayan hükümleri bir kenara atarak, ayrı dinler icat edenler; şer’î kuralları, şer’î düzeni, Kur’ân’ın bütünlüğünü bozarak, parçalayarak İslâm’ı tesirsiz kılmaya çal...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Bunlar, Allah'a vermiş oldukları sözü kesinlik kazandırdıktan sonra bozarlar; Allah'ın birleştiril
mes
ini emrettiğini keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Zarara (hüsrana) uğrayacak olanlar da bunlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
(26-27) Allah sivrisinegi ve onun ustununu misal olarak vermekten cekinmez. Inananlar bunun Rablerinden bir gercek oldugunu bilirler. Inkar edenler ise «Allah bu misalle neyi muradetti?» derler, O, bu misalle bircogunu saptirir, bircogunu da yola getirir. Onunla saptirdigi yalniz fasiklardir ki onlar Allah'la yapilan sozlesmeyi kabulden sonra bozarlar. Allah'in birlestiril
mes
ini buyurdugu seyi ayirirlar ve yeryuzunde bozgunculuk yaparlar; zarara ugrayanlar iste onlardir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
0 fâsıklar ki, Allah'ın (Elestu bi-Rabbiküm = Ben sizin Rabbınız değil miyim ? hitabındaki veya semavî kitaplarda geleceği haber verilen son peygambere inanmaları hususundaki) ahdini tevsîk ettikten sonra bozarlar. Allah'ın (biraraya getirilip) bitiştiril
mes
ini emrettiği (dinî, ahlâkî, içtimaî bağları) keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte zararda kalanlar ancak onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
(26-27) Allah sivrisineği ve onun üstününü misal olarak vermekten çekinmez. İnananlar bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler. İnkar edenler ise 'Allah bu misalle neyi murad etti?' derler, O, bu misalle birçoğunu saptırır, birçoğunu da yola getirir. Onunla saptırdığı yalnız fasıklardır ki onlar Allah'la yapılan sözleşmeyi kabulden sonra bozarlar. Allah'ın birleştiril
mes
ini buyurduğu şeyi ayırırlar ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar; zarara uğrayanlar işte onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki ALLAH ile yaptıkları anlaşmaya bağlılık sözü verdikten sonra onu bozarlar, ALLAH'ın birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar kaybedenlerdir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
ki Allah'a kesin söz verdikten sonra bozarlar, Allah'ın riayet edil
mes
ini emrettiği ilişkileri keser ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar, hep o hüsrana düşenlerdir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, söz verip andlaştıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allah'ın birleştir
mes
ini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, Allah'a vermiş oldukları sözü kesin bir ahit haline getirdikten sonra bozarlar, Allah'ın sürdürül
mes
ini emretmiş olduğu ilişkileri keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. İşte onlar hüsrana uğrayanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki Tanrı ile yaptıkları anlaşmayı (ahid) onayladıktan (misakihi) sonra onu bozarlar, Tanrı'nın birleştiril
mes
ini buyurduğu şeyi keserler / ayırırlar ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparlar. İşte onlar zarara uğrayanlardır (hümülhasirun)....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O (fâsıklar) ki Allanın, (Kitablarında Muhammede îman etmeleri hakkındaki ahid (ve emr) ini onu te'kid de etdikden sonra bozarlar, Allah'ın birleştiril
mes
ini emretdiği şey'i (hısımlık rabıtalarını, cem'iyyet birliğini, peygambere îmanda birleşmeyi) keserler, yer yüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar hüsrâne (maddî ve manevî en büyük zarara) uğrayanların ta kendileridir. ...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O kimseler (o fâsıklardır) ki, Allah’ın ahdini (O’na verdikleri sözü) kat'iyen kabûlünden sonra bozarlar, Allah’ın birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi (akrabâlar ve mü’minler arasındaki irtibâtı) keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte onlar, zarara uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Allah'ın ahdini pekiştirdikten sonra bozanlar, birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi koparanlar, yeryüzünde fesad çıkaranlar, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, (fıtratlarına) yerleştikten sonra Allah'a karşı taahhütlerini bozarlar, Allah'ın birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi koparıp ayırır ve yeryüzünü fesada verirler: İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O kimseler ki Hak Teâlâ'nın ahdini tevsik (yemin ile te'kit) ettikten sonra bozarlar. Bitiş
mes
ini emretmiş olduğu şeyi kesiverirler. Yeryüzünde fesat çıkarırlar, işte hasîr olanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, kesin söz verip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allah'ın birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi (iman ve akrabalık bağlarını) keserler. Yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar gerçekten zarara düşmüş olanlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Ki onlar, Allah ile yapılan sözleşmeyi kabul ettikten sonra bozanlar, Allah’ın, birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi parçalayanlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlardır. İşte kaybedecek olanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki, söz verip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar, Allâh'ın, birleştir
mes
ini emrettiği şeyi (iman ve akrabâlık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar; işte ziyana uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fâsıklar, sözleştikten sonra Allah'ın ahdini bozarlar; Allah'ın birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi keserler; yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar, hüsrana düşenlerin tâ kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fâsıklar ki Allah'a verdikleri ahdi, onunla anlaşıp bağlandıktan sonra bozar, Allah'ın birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi keser ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlardır hüsrana uğrayanlar....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O bozguncular ki (ezelde) Allah'a (itaat edeceklerine) söz verdikleri halde, sonradan bozarlar. Allah'ın birleştiril
mes
ini emrettiği (yakınlık ve îmân bağlarını) keserler, yeryüzünü fesad ve bozgunculuğa boğarlar. Bunlar hüsrana uğrayanlardır......
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O (fâsıklar) ki Allah'a verdikleri sözü sağlama bağladıktan sonra bozarlar. Ve Allah'ın eklen
mes
ini emir buyurduğu şeyi (peygambere îmânı ve akrabaya yardımı) keserler; yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte bunlar zarar uğrayanların tâ kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O (fasıklar) ki, kuvvetli bir ahidle bağlandıktan sonra, Allah'ın ahdini bozarlar, Allah'ın birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi (îmân ve akrabalık bağlarını) keserler....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
(O fasıklar ki), söz verip anladıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allâh'ın, birleştir
mes
ini emrettiği (iman ve akrabalık bağlarını) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fasıklar ki; Allah'a söz verdikten sonra o sözü bozarlar. Allah'ın iliştiril
mes
ini emrettiği şeyi (sosyal ve evrensel bağları) keserler....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fasıklar ki, (îmân ve itaat hususunda yeminle söz verip bağlandıktan sonra, Allah'a verdikleri sözü bozarlar; (İman ve akrabalık bağları gibi) Allah'ın birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi keser (koparır)lar....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Ki onlar Allah'a yapılan sözleşmeyi kabulden sonra bozarlar. Allah'ın birleştiril
mes
ini buyurduğu şeyi ayırırlar....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
O fasıklar ki, Allah'a verdikleri sözü bozar, Allah'ın akrabalar ve mu'minler arasında riayet edil
mes
ini emrettiği bağları keser ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte onlar hüsrana düşmüş olanların ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar ki (fıtrat) sözleş
mes
inden sonra Allah’ın (aldığı) sözü bozarlar, Allah’ın kurulmasını emrettiği bağları kesip koparırlar ve yeryüzünde ahlâkî çürümeye neden olurlar işte bunlardır hüsrana uğrayanlar!...
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar Allah’a verdikleri sözü vesikalandırdıktan sonra onu bozan, Allah’ın birleştiril
mes
ini emrettiği bağı kesen ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlardır. İşte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
(Bu fasıklar,) Allah ile akd olununan sözleşmeyi sağlamladıktan sonra bozarlar. Allah’ın bitiştiril
mes
ini emrettiği şeyi parçalarlar. Yeryüzünde fesat çıkarırlar. İşte bütün ziyana uğrayan bunlardır....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
(O fasıklar ki), söz verdikten sonra Allah'ın ahdini bozarlar; Allah'ın birleştiril
mes
ini emrettiği şeyi keserler....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
Onlar Allah'ın ahdini, misak ile bağladıktan sonra bozarlar. Allah'ın vaslını (birleştiril
mes
ini) emrettiği şeyi keserler....
Bəqərə Suresi, 29. Ayet:
Huvellezî halaka lekum mâ fîl ardı cemîan sum
mes
tevâ iles semâi fe sevvâhunne seb’a semâvât(semâvâtin), ve huve bi kulli şey’in alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 34. Ayet:
Hani biz meleklere: 'Âdem’e secde ederek saygı gösterin' demiştik. Melekler hemen secde ederek saygı gösterdiler. Yalnız İblis dayattı. Büyüklük taslayıp serkeşlik etti, kulluk sözleş
mes
indeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerden, kâfirlerden oldu....
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Bundan sonra dedik ki: "Ey Adem, sen ve senin hâlini, yaşamını paylaştığın (eşin - bedenin), cennet boyutunu
mes
ken edinin. Dilediğinizce bu boyutun nimetleriyle yaşayın ve şu ağaca da yaklaşmayın, (yaklaşırsanız) zâlimlerden olursunuz. "...
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
ve dedik ki «ya Adem sen ve zevcen Cenneti
mes
ken edin, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın ki haddi aşan zalimlerden olmayasınız...
Bəqərə Suresi, 36. Ayet:
Ama Şeytan orada ikisini de yoldan çıkardı ve böylece sahip oldukları konumu yitirmelerine sebep oldu. Bu yüzden Biz: "İnin, (bundan böyle) kiminiz kiminize düşman olarak yaşayın ve yeryüzünü bir müddet için
mes
ken edinip orada geçiminizi sağlayın!" dedik....
Bəqərə Suresi, 38. Ayet:
Biz, "Hepiniz buradan çıkıp gidin!" dedikse de size yol göstericiliğimiz devam edecektir: ve Benim yol gösterici
mes
ajlarıma uyanlar için artık ne korku vardır, ne de üzüntü;...
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Kulluk sözleş
mes
indeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip, senin peygamberliğini inkârda, küfürde ısrar edenler ve âyetlerimizi, Kur’ân’ı yalanlayanlar, işte onlar Cehennemliktirler. Onlar, orada ebedî kalırlar....
Bəqərə Suresi, 39. Ayet:
Hakikati inkara şartlanmış olanlara ve
mes
ajlarımızı yalanlayanlara gelince -işte onlar, içinde yaşayıp kalmak üzere ateşe mahkum olan kimselerdir....
Bəqərə Suresi, 41. Ayet:
Bunun için de, size geçmişte bildirilmiş olan haberleri doğrulayıcı nitelikte indirdiğim bu vahye inanın; onun gerçekliğini inkar edenlerin öncüsü olmayın;
mes
ajlarımı küçük bir kazanca değişmeyin; ve Bana, yalnızca Bana karşı sorumluluk bilinci taşıyın!...
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
Allah’a saygılı olanlar, Rablerinin mükâfat ve lütfuna kavuşacaklarını; hesaplarının görül
mes
i ve hak ettiklerinin karşılığını almak için O’nun huzuruna varacaklarını düşünenler, inananlardır....
Bəqərə Suresi, 46. Ayet:
Nitekim onlar rablerine kavuşacaklarını / rableriyle karşılaşacaklarını (mülaku) ve O'na döneceklerini (raciun) bilirler (yezunnune). (S.Ateş'in notu: İbn
Mes
ud'un mushafında yezunnun yerine yalemun yazıldığından bu anlamı tercih ettik.)...
Bəqərə Suresi, 51. Ayet:
Ve yine Musa'ya (Tevrat verilmek üzere Tûr'da kırk gece ibâdet edip bekle
mes
i için) va'dettiğimizi (veya va'de verdiğimizi) hatırlayın ki siz onun ardından (nefsinize) zulmediciler olarak (Sâmirî'nin altından yaptığı) buzağıyı (ilâh) edinmiştiniz!...
Bəqərə Suresi, 51. Ayet:
Yine bir vakit Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik; sonra onun (Tûr’a git
mes
inin)ardından siz zâlim kimseler olarak buzağıyı (ilâh) edindiniz....
Bəqərə Suresi, 53. Ayet:
İyiye ve güzele yol bulursunuz ümidiyle Mûsa'ya Kitap'ı ve furkanı/hakla batılı ayıran
mes
ajı vermiştik....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Ve sizi (yakıcı Hakikatten perdeleyen ve beşeriyetinizin idâ
mes
ini sağlayan) bulutla gölgeledik; üzerinize menn (varlığınızı oluşturan Allâh Esmâ'sındaki kudret kuvvesi) ve selva (manevî âleminizi hissetme duygusu) inzâl ettik (hakikatinizden şuurunuza). . . "Rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yeyin", dedik. Onlar (hakikat bilgisini değerlendirmeyerek) bize zulmetmediler, kendi nefslerine zulmettiler! (Burada âyetin bir bâtın yorumuna yer verilmiştir zâhir anlamı yanı sıra. A. H. )...
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Ve hatırlayın ki, bu şehre (Beytü'l-Makdis'e) girin, dilediğiniz yerde ondan (onun nimetlerinden) refah içinde bol bol yeyin. Kapısından da secde ederek (eğlip saygı göstererek veya baş yere koyup Hakk'a arz-ı şükranda bulunarak) girin ve «dileğimiz, günahlarımızın dökül
mes
idir» deyin. Biz de kusur ve suçlarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere (Allah'ı görürcesine davrananlara nimetlerimizi) daha da artıracağız, demiştik....
Bəqərə Suresi, 58. Ayet:
Hani: («Tîh» den çıkdıkdan sonra) şu kasabaya girib dilediğiniz yerde istediğinizi bol bol yeyin, kapısından secde ederek (eğilerek, saygı göstererek) girin ve (dileğimiz) hıtta (dır, günahlarımızın dökülüp düş
mes
idir) deyin, (tevbe edin de o sayede) kusurlarınızı örtelim, iyilik (ve itaat) edenler (in ecrin) i ise daha artıracağız» demişdik. ...
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
O (nefislerine) zulmedenler, emrolundukları sözü değiştirdiler. (Tevbe ettik, mânasına gelen Hıtta keli
mes
ini alaya alarak buğday mânasında olan Hınta’ya çevirdiler.) Biz de, o zâlimlere, yaptıkları fıskın karşılığı olmak üzere, gökten bir azâb indirdik....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Amma o zâlimler, kendilerine söylenmiş olan sözü, başka bir sözle değiştirdiler. (Hıtta keli
mes
ini alaya alarak buğday mânâsına olan hınta'ya çevirdiler). Biz de o zâlimlere, yoldan çıkmalarından dolayı, gökten korkunç bir azap indirmiştik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve izisteskâ mûsâ li kavmihî fe kulnâdrib bi asâkel hacer(hacere) fenfeceret minhusnetâ aşrete aynâ(aynen), kad alime kullu unâsin meşrebehum kulû veşrebû min rızkıllâhi ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne)....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
isteskâ
: suya kavuşmayı istedi
3.
mûsâ
: Musa
4.
li kavmi-hî
: kendi kavmi...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani Musa kavmi için su istemişti de: "(Varlığındaki Esmâ kuvvesiyle) asanı taşa vur" demiştik. (Vurunca) taştan on iki gözeden su fışkırmıştı. Her grup insan kendi meşrebini (su içeceği yeri) bildi. "Allâh rızkından yeyin için, arzda fesat çıkarıcılar olarak aşırı gitmeyin" dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, bir zamanlar halkı için su aramıştı. 'Değneğinle taşa vur,' demiştik. Bunun üzerine taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kabile, iç
mes
i için ayrılan pınarı bilmişti: 'ALLAH'ın rızkından yiyin için, yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaşmayın.'...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve yine bir keresinde Musa, kavminin su ihtiyacı için (Bize) yalvarmıştı ve Biz de kendisine: "Asanla kayaya vur" demiştik. Bunun üzerine oradan on iki kaynak (birden) fışkırmıştı ki halkın tümü nereden (hangi kaynaktan) içeceğini bilsin. (Ve Musa demişti): "Allah tarafından verilen rızıktan yiyip için, ama yeryüzünün yozlaşmasına ve çürü
mes
ine yol açacak bozgunculuk yapmayın."...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed’u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayr(hayrun), ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel
mes
kenetu ve bâu bi gadabin minallâh(minallâhi), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hak(hakkı), zâlike bi mâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne)....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ne demiştiniz Musa'ya. . . "Biz tek gıda ile yetinmeyiz; bizim için Rabbine dua et de bize arzda yetişenlerden; baklasından, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından versin!" Musa sordu: "Size verilmiş hayırlı ve üstün olanı, âdi değersiz şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz? Şehre inin o zaman, istediğinize kavuşursunuz. " Bundan sonra üzerlerine zillet ve
mes
kenet vuruldu. Allâh'tan (hakikatlerindekini yaşamaktan) gadaba uğradılar (dışa dönük bir yaşama geçtiler). Çünkü Allâh'ın ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve hani: «Ey Musa! Biz bir çeşit yemek üzerine mümkün değil sabredemeyiz. Artık Rabbine bizim için duâ et de yeryüzünün bitirdiği sebze, hıyar, sarmısak, mercimek ve soğan (gibi) şeylerden bize çıkarsın» demiştiniz. Musa da «O hayırlı olanı daha âdi şeylere mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin de sizin istediğiniz şeyler orada vardır» demişti. (Sonra) onların üzerine zillet ve
mes
kenet vuruldu; Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu da Allah'ın âyet (mu'cize ve açık belge)lerini inkâr etmeler...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit «ya Musa biz bir türlü yemeğe kabil değil katlanamıyacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize Arzın yetiştirdiği şeylerden: Sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın» dediniz, ya: O hayırlı olanı o daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin o vakit size istediğiniz var» dedi, üzerlerine de zillet ve
mes
kenet binası kuruldu ve nihayet Allahdan bir gadaba değdiler, evet öyle: Çünkü Allahın ayetlerine küfrediyorlar ve haksızlıkla ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit: «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, artık bizim için rabbine dua et, bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.» dediniz. (O da): «O üstün olanı daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin, o vakit size istediğiniz olacaktır.» dedi. Üzerlerine de zillet ve
mes
kenet damgası basıldı ve sonunda Allah'tan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani bir zamanlar, «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.» dediniz. O da size «O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır.» dedi. Üzerlerine zillet ve
mes
kenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın â...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Yine bir vakit şöyle demiştiniz: 'Ey Mûsâ! (Biz) tek bir yemeğe (kudret helvası ile bıldırcına) aslâ sabredemeyeceğiz; bizim için Rabbi ne duâ et de, bize ye rin bitirdiği şeylerden, sebzesinden, hıyarından, buğ da yından, mer ci me ğinden ve soğa nından çıkar sın!' (Mûsâ da onlara:) 'O hayırlı olanı, bu daha aşa ğı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? (Öyle ise) bir şehre inin, (çünki kendiniz için) iste diğiniz şeyler (orada) elbette vardır' dedi. Böylece üzerlerine zillet ve
mes
kenet (yoksullu...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir zamanlar yine size: "Ey Musa, doğrusu biz bir çeşit yiyecekle yetinemeyiz, öyleyse Rabbine dua et de bize topraktan yetişen ürünler, sebze, salatalık, sarımsak, mercimek, soğan (gibi ürünler) çıkarsın" demiştiniz. (Musa): "Daha hayırlı (ve onurlu) olan durumu daha aşağılık olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? O halde, utanç içinde Mısır'a dönün; orada istediğiniz şeylere kavuşabilirsiniz!" demişti. Böylece, onlara yoksulluk, düşkünlük damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bütün b...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz: “Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe mümkün değil katlanamayacağız. Bizim için Rabbine duâ et de; yerin bitirdiği sebze, acur, sarmısak, mercimek ve soğandan çıkarsın. ” demiştiniz. Musa da onlara: “Siz hayırlı olanı, daha aşağı olan şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Öyle ise bir şehre inin, orada istediğiniz şeyler var. ” demişti. Üzerlerine zillet ve
mes
kenet, horluk ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'ın gazabına uğradılar. Öyle oldu; çünkü onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar, haks...
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Hakka ve tevhide yönelik inançları olanlar, sözde iman edenler, yahudiliğin takipçileri, hrıstiyanlar, sâbiîler, inançlarını terkedenler geçmişin kirlerinden arınarak Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara ve Âhiret gününe hakkıyla imân ederler, gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirirler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlarlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak,...
Bəqərə Suresi, 64. Ayet:
Sonra bunun ardından yüz çevirdiniz. Fakat üzerinize Allah’ın ihsânı ve rahmeti(tevbelerinizi kabûl et
mes
i) olmasaydı, mutlaka zarara uğrayanlardan olurdunuz....
Bəqərə Suresi, 67. Ayet:
Bir vakit de Mûsâ kavmine: “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor.” demişti. Onlar: “Bizi alayamı alıyorsun?” demişlerdi. Mûsâ da: “ Ben cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti. (Mûsâ’nın kavminde bir adam öldürülmüş olup katili bilinemiyordu. Bunun üzerine Mûsâ’dan Allah’a duâ ederek kaatili öğreniver
mes
i istenmişti. O da, Allah’a duâ etti ve kavmine: “-Allah size bir sığır boğazlamanızı emrediyor.” demişti. Önce Mûsâ’ya karşı bu sözü hakikate uzak görmüşler, sonra ciddiyetini anlam...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Dediler ki: «Bizim için Rabbine dua et, onun rengi nedir, bize beyan etsin.» Dedi ki: «Muhakkak O buyuruyor ki, o sarı renkte bir sığırdır. Onun rengi halis sarıdır. Kendisine bakanları
mes
rûr kılar.»...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ûd'u
: dua et
3.
lenâ rabbe-ke
: bizim için Rabbine
4.
yubeyyin
: açıklasın
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Onlar) dediler ki: “Bizim için Rabbine dua et, onun nasıl olduğunu bize açıklasın. Gerçekten o inek, bize göre, diğerlerine benziyor. Ve eğer Allah dilerse, muhakkak ki biz (kesil
mes
i emrolunan ineğe) mutlaka ulaşırız.”...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar (tekrar) şöyle dediler: “ - Bizim için Rabbine dua et de bize açıklasın, nedir o? Çünkü bizce sığırlar birbirine benziyor. Allah dilerse, biz (kesil
mes
i istenen o sığırı) elbette buluruz ve hidayete ereriz.”...
Bəqərə Suresi, 74. Ayet:
(Ne yazık ki) bu ölünün diril
mes
inden sonra (ibret alacakken) kalbleriniz katılaştı. O kalbleriniz taşlar gibi veya ondan daha katı... Çünkü taşların öylesi var ki, içinden nehirler kaynar taşar; öylesi var ki, yarılıp ondan çeşme gibi şarıl şarıl su akar ve öylesi var ki, Allah korkusundan (dağdan) aşağı yuvarlanır düşer. Allah Teâla yaptığınız işlerden gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Ve kâlû len te
mes
senen nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
1.
ve kâlû
: ve dediler
2.
len te
mes
se-nâ
: bize dokunmaz
3.
en nâru
: ateş
4.
illâ
: ancak, sadece, den başka
Bəqərə Suresi, 82. Ayet:
Allah’a, Allah’a imanın gerektirdiği esaslara iman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenler, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlar, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenler, işte onlar cennet ehlidirler. Onlar da cennette ebedî yaşarlar....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
Ve iz ehaznâ mîsâka benî isrâîle lâ ta’budûne illâllâhe ve bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâvel yetâmâ vel
mes
âkîni ve kûlû lin nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz zekât(zekâte), summe tevelleytum illâ kalîlen minkum ve entum mu’ridûn(mu’ridûne)....
Bəqərə Suresi, 83. Ayet:
1.
ve iz ehaznâ
: ve biz almıştık
2.
mîsâka
: misak, yemin, kesin söz
3.
benî isrâîle
: İsrailoğulları
4.
lâ ta'budûne
...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Allah katından ellerindeki geçerli bilgileri tasdik eden kitaplar gelmişken, öteden beri kulluk sözleş
mes
indeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlere, kâfirlere, inanmayanlara karşı görevlendirilecek peygamberin adını kullanarak üstünlük sağlamaya, insanlardan, tekrar tekrar geleceği ile ilgili haberleri öğrenmeye, mevcut kutsal kitaplardaki bilgileri yeniden değerlendirmeye alarak geleceğini teyide çalışırlarken, ...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Daha önce kâfirlere karşı kendilerine bir ilahi yardımın gel
mes
ini diledikleri halde; Allah katından kendi yanlarında olanı doğrulayıcı bir Kitab, özelliklerinden tanıdıkları şey kendilerine gelince onu inkar ettiler. Allah'ın laneti de inkar edenlerin üzerine olsun. [17]...
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Vaktaki Allah katindan onlara, kendilerinde olani tasdik eden Kitab geldi ki onlar bundan onceleri, inkar edenlere karsi kendilerine yardim gel
mes
ini beklerlerdi, bildikleri gelince onu inkar ettiler. Allah'in laneti, inkar edenlerin uzerine olsun....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Vaktaki Allah katından onlara, kendilerinde olanı tasdik eden Kitap geldi ki onlar bundan önceleri, inkar edenlere karşı kendilerine yardım gel
mes
ini beklerlerdi, bildikleri gelince onu inkar ettiler. Allah'ın laneti, inkar edenlerin üzerine olsun....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Ne zaman ki; Allah'ın katından, kendilerinde olanı tasdik eden kitab geldi, onlar bundan önceki küfredenlere karşı kendilerine yardım gel
mes
ini beklerlerken, bildikleri gelince onu inkar ettiler. Allah'ın la'neti kafirlerin üzerinedir....
Bəqərə Suresi, 89. Ayet:
Allah katından, onlara, yanlarında bulunan (Tevrat)ı tasdik eden bir kitap geldiği zaman; daha önce kafirlere karşı kendilerine yardım gel
mes
ini beklerlerken; onlara, bildikleri şey gelince onu inkar ettiler. Allah’ın laneti kafirlerin üzerinedir....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Bi’semeşterav bihî enfusehum en yekfurû bi mâ enzelallâhu bagyen en yunezzilallâhu min fadlihî alâ men yeşâu min ibâdih(ibâdihî), fe bâû bi gadabin alâ gadab(gadabin), ve lil kâfirîne azâbun muhîn(muhînun)....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
1.
bi'se mâ
: ne kötü şey
2.
işterav
: sattılar, satın aldılar
3.
bi-hi
: onunla
4.
enfuse-hum
: onların nefsleri,...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Ne pis şeydir o kendilerini satmaları, bu sûretle de Allah'ın indirdiği Kur'ân'a kâfir olmaları, Allah'ın, kullarından dilediğine ihsân edip kitap indir
mes
ine haset ederek kâfirlikte bulunmaları. Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için aşağılık bir azap var....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın kullarından dilediğine peygamberlik ihsan et
mes
ini kıskandıkları için Allah'ın indirdiğini (Kur'an'ı) inkâr ederek kendilerini harcamaları ne kötü bir şeydir! Böylece onlar, gazap üstüne gazaba uğradılar. Ayrıca kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah’ın, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarına vahiy indir
mes
ini, peygamberlik ihsan et
mes
ini; hakka riayet etmedikleri, kural tanımadıkları, isyan ettikleri için, Allah’ın indirdiğini, Kur’ân’ı inkâr ederek kendilerini harcamaları, ne kadar kötü bir şeydir. İşte bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. Kulluk sözleş
mes
indeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas ed...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın kullarından, dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indir
mes
ini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'in kullarindan diledigine, bol ihsanindan indir
mes
ini cekemeyerek, Allah'in indirdigini inkar etmekle, kendilerini ne kotu bir sey karsiliginda sattilar. Bu yuzden gazab ustune gazaba ugradilar. Kafirlere alcaltici bir azab vardir....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın kullarından dilediğine, bol ihsanından indir
mes
ini çekemeyerek, Allah'ın indirdiğini inkar etmekle, kendilerini ne kötü bir şey karşılığında sattılar. Bu yüzden gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirlere alçaltıcı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın kullarından dilediğine peygamberlik ihsan et
mes
ini kıskandıkları için Allah'ın indirdiğini (Kur'an'ı) inkâr ederek kendilerini harcamaları ne kötü bir şeydir! Böylece onlar, gazap üstüne gazaba uğradılar. Ayrıca kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
ALLAH'ın, lütfunu kullarından dilediğine indir
mes
ini çekemiyerek ALLAH'ın indirdiğini inkar etmek için kişiliklerini satmaları ne kötü! Böylece gazap üstüne gazaba uğradılar. Kafirlere alçaltıcı bir azap var....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Ne çirkindir o kendilerini sattıkları ki; Allahın kullarından dilediğine kendi fadlından vahiy indir
mes
ine bağyederek, Allah ne indirdise hepsine küfrettiler de gadab üstüne gadaba değdiler ve o kâfirler için mühin bir azab var...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Ne kadar çirkindir o (karşılığında) kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütfundan vahiy indir
mes
ini çekemeyerek, Allah ne indirdiyse hepsini inkar ettiler. Bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Ve o kafirler için aşağılayan bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Ne kadar çirkindir o uğruna kendilerini sattıkları şey ki; Allah'ın kullarından dilediğine kendi lütuf ve kereminden vahiy indir
mes
ine kafa tutarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler. İşte bu yüzden de gazap üstüne gazaba uğradılar. Can yakıcı azap asıl kâfirler içindir....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Onlar Allah'ın kendi bağışı olarak dilediği kuluna vahiy indir
mes
ini çekemeyerek O'nun indirdiği kitabı inkâr etmekle benliklerini ne kötü şey karşılığında sattılar da katmerli gazaba uğradılar! Kâfirleri alçaltıcı bir azap beklemektedir....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Tanrı'nın kullarından dilediğine kendi fazlından indir
mes
ini çekemiyerek (bagyen) Tanrı'nın indirdiğine küfretmekle nefslerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylece gazap üstüne gazaba uğradılar. Kafirlere alçaltıcı (mühiyn) bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Onlar Allahın, kullarından kimi dilerse ona fazi (u kerem) inden (vahyi, peygamberliği) indir
mes
ini (öteden beri) günüledikleri (hased etdikleri) için Allahın (bu kerre) indirdiği şey'i (Kur'ân)ı da inkâr etmek (şuretiy) le nefslerini ne kötü şey'e değişib satdılar da gazab üstüne gazaba döndüler. O kâfirler için (kendilerini) hor ve hakîr edici bir azâb vardır. ...
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah’ın, kullarından dilediğine ihsânından (Kitab) indir
mes
ine (hasedle) isyân ederek, Allah’ın indirdiğini (Kur’ân’ı) inkâr etmekle, mukabilinde kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Bu yüzden gazab üstüne gazaba uğradılar. İşte kâfirler için (pek) aşağılayıcı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Nefislerini ne kötü şeye değişip sattılar. Allah'ın kullarından dilediğine fazlından indir
mes
ine hased ederek Allah'ın indirdiğini inkar ettiler ve gazab üstüne gazaba uğradılar. Küfredenlere alçaltıcı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın lütfunu dilediği kuluna bahşet
mes
ini kıskanarak Allah'ın indirdiği hakikati inkar etmeleri ve böylece kendilerini kaptırdıkları şu (boş gurur) ne kötü! Onlar böylece Allah'ın gazabını tekrar tekrar hak ettiler. Ve o hakikati inkar edenler için hazırlanmış utanç verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Nefislerini ne kötü şeye değişip sattılar! Allah'ın, kullarından dilediğine lütfundan (kitap) indir
mes
ine hased ederek Allah'ın indirdiğini inkâr ettiler ve bu sebeple gazap üstüne gazaba uğradılar. Küfredenlere kahredici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah’ın kullarından dilediğine, bol ihsanından indir
mes
ini çekemeyerek, Allah’ın indirdiğini inkar etmekle kendilerini ne kötü bir şey karşılığında sattılar, bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. Kafirlere alçaltıcı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Bunların, kendilerini uğruna sattıkları şey ne kadar da fena! Allah’ın kullarından dilediği birine kendi lütfundan vahiy indir
mes
ini kıskanarak, Allah ne indirdiyse hepsini inkâr ettiler de gazap üstüne gazaba uğradılar! Kâfirler için zelil ve perişan eden bir azap da vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allâh'ın, kullarından dilediğine lutfuyla (vahiy) indir
mes
ini çekemeyerek, Allâh'ın indirdiğini inkâr etmek için kendilerini ne alçak şeye sattılar da gazab üstüne gazaba uğradılar. İnkâr edenler için alçaltıcı bir azâb vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın kularından, dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indir
mes
ini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kâfirler için alçaltıcı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 90. Ayet:
Allah'ın dilediği kuluna lütufta bulunarak kitap indir
mes
ini kıskandılar da, Allah'ın indirdiğini inkâr etmekle ruhlarını ne kötü birşeye sattılar! Böylece onlar gazap üzerine gazaba uğradılar. Ayrıca o kâfirler için, alçaltıcı bir azap da vardır....
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
And olsun ki, Mûsâ size apaçık mu'cizelerle gelmişti; sonra onun (Tûr dağına git
mes
inin) ardından, siz zâlim kimseler olarak buzağıyı (ilâh) edindiniz....
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Bir zamanlar sizin kesin sözünüzü, taahhüdünüzü aldığımızı hatırlayın.Tûr’u üstünüze kaldırıp; 'Size verdiğimiz kitaba, sıkı sıkı sarılın, sorumluluğuna pürdikkat sahip çıkın, iyice kulak verin' demiştik. Onlar: 'Sözünü duyduk ve emrine isyân ettik' dediler. Kulluk sözleş
mes
indeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrarları sebebiyle kalplerine, akıllarına buzağı putunu yerleştirdiler. Onlara: 'Mü’min olmakla alâkanız varsa e...
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
1.
ve le tecidenne-hum
: ve mutlaka onları bulursun
2.
ahrasa
: en hırslı, çok hırslı
3.
en nâsi
: insanlar
4.
alâ hayâtin
<...
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
And olsun ki, onları (dünya) hayatına karşı diğer insanlardan ve (hattâ) Allah'a ortak koşanlardan daha düşkün ve hırslı bulursun! (O kadar ki) onlardan her biri kendisine bin yıl ömür veril
mes
ini ister. Halbuki bu uzun ömür ile yaşama onu azâbdan uzaklaştırıcı değildir. Allah işleyegeldiğiniz şeyleri görüp bilendir.....
Bəqərə Suresi, 96. Ayet:
And olsun ki; onları, insanlardan şirk koşanlardan daha çok hayata düşkün bulacaksın. Onlardan herbiri bin yıl ömür veril
mes
ini ister. Halbuki çok yaşatılması onu azabtan uzaklaştıracak değildir. Allah onların ne yaptığını hakkıyla görendir....
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
De ki: "Kim Cibrîl'e düşman ise şunu bilmeli; kesinlikle O, kendindekinden öncekini tasdik eden ve iman edenlere hidâyet ve müjde olanı (Kurân'ı) senin şuuruna Biiznillah (varlığını meydana getiren Esmâ bileşiminin elver
mes
iyle) inzâl etmiştir. "...
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
'Allah’a, meleklerine, Rasullerine, Cebrâil’e ve Mîkâil’e düşman olanlar bilsinler ki, Allah, kulluk sözleş
mes
indeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin düşmanıdır.'...
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Gerçekten Biz sana apaçık
mes
ajlar indirdik ve onların gerçekliğini yoldan çıkmış olanlardan başkası inkar etmez....
Bəqərə Suresi, 103. Ayet:
Ve lev ennehum âmenû vettekav le
mes
ûbetun min indillâhi hayr(hayrun), lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 103. Ayet:
1.
ve lev
: ve şâyet, eğer
2.
enne-hum
: onların olması
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
4.
ve ittekav
: ve ...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler, (Rasûlullah'a) "raina" değil (bizi gözet, bize dikkat et anlamında. Yahudiler raina keli
mes
ini aksan ve vurgulama ile "ahmak" anlamına gelecek şekilde kullanıp hakaret ettikleri için bu uyarı yapılmıştı) "unzurna" deyin ve dinleyin. Kâfirler (hakikati inkâr edenler) için feci bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, peygambere ve idarecilerinize, 'Dinî, siyasî ve idarî otoriteni bizim de çıkarlarımızı dikkate alarak, menfaatlerimizi gözetip kollayarak kullan' demeyin, peygambere ve kendinize hakaret içerecek iltibasa meydan vermeyin. 'Kur’ân, sünnet ve ilmî esaslarla, örfün kuralları ve aklın verileriyle çalışan, sesimize kulak veren, yardım, destek ve imkân sağlayan, bize neler kazandırılabileceğinin hesabını yapabilen, ihtilâfları halleden,
mes
eleleri zamana yayarak çözen, d...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler! (Siz, onların böylesi kötü etkilerine karşı uyanık olun,
mes
ela) "Râina" demeyin, "Unzurna" deyin ve dinleyip itaat edin. Kâfirler için acı veren bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
1.
mâ yeveddu
: sevmezler, istemezler
2.
ellezîne keferû
: inkâr edenler
3.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden, kitap sahiplerinden
4.
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehli kitaptan kâfir olanlar ve müşrikler, Rabbinizden sizin üzerinize hayırdan (rahmet ve fazl) indiril
mes
ini istemezler. Ve Allah, rahmetini dilediği kimseye tahsis eder. Ve Allah, “büyük fazıl” sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah’a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gel
mes
ini isterler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne kitap ehlinden kâfir olanlar, ne de müşrikler, size Rabbinizden bir hayır indiril
mes
ini istemezler. Allah'sa dilediğini rahmetiyle seçer de ona bir hususiyet verir. Allah büyük bir ihsân sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
(Ey müminler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indiril
mes
ini istemezler. Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehl-i kitaptan ve ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan müşriklerden kulluk sözleş
mes
indeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, Rabbinizden size bir hayır, Kur’ân’dan bir sûre, bir âyet indiril
mes
ini arzu etmezler. Allah ise, rahmetini, peygamberliği ve hidayeti, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere lütfeder. Alla...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehlinden kâfir olanlar da, müşrikler de size Rabbinizin katından bir hayır indiril
mes
ini istemezler. Allah ise kendi rahmetini dilediğine özel kılar. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indiril
mes
ini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne ehli kitaptan olan kâfirler, ne de müşrikler, size Rabbınızdan hiç bir hayır indiril
mes
ini sevmez ve istemezler. Allah nübüvvet ve vahyi, rahmetiyle dilediği kimseye tahsis eder. Allah büyük ihsan sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitab ehlinden ve Allah'a es kosanlardan inkar edenler, Rabbinizden size bir iyilik gel
mes
ini istemezler. Allah, rahmetini diledigine tahsis eder. Allah buyuk nimet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehlinden inkâra sapanlar da, Allah'a ortak koşanlar da Rabbinizden size bir iyilik indiril
mes
ini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine tahsîs eder. Allah çok büyük lütuf ve iyilik sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehlinden ve Allah'a eş koşanlardan inkar edenler, Rabbinizden size bir iyilik gel
mes
ini istemezler. Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah büyük nimet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
(Ey müminler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indiril
mes
ini istemezler. Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitaplıların inkarcıları da, putperestler de Rabbinizden size bir iyilik indiril
mes
ini istemez. ALLAH rahmetini dilediğine verir. ALLAH büyük lütuf sahibi....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne kitap ehlinden, ne de müşriklerden olan kafirler size Rabbinizden bir hayır indiril
mes
ini ister. Allah ise rahmetini dilediğine bahşeder ve Allah çok büyük lütuf sahibidir...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne Kitap Ehlinin kâfirleri ve ne de puta tapanlar Rabbinizden size herhangi bir iyilik in
mes
ini istemezler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehlinden olan küfredenler ve müşrikler rabbinizden üzerinize bir hayrın indiril
mes
ini istemezler / arzu etmezler. (Oysa) Tanrı (ise) rahmetini dilediğine verir. Tanrı büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehl-i Kitabdan olan kâfirler de, (Allaha eş koşan) müşriklerde size Rabbinizden hiç bir hayır indiril
mes
ini istemez (ler) Allah ise rahmetiyle kimi dilerse onu mümtaz kılar. Allah en büyük lûtf-ü inayet saahibidir. ...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne ehl-i kitabdan inkâr edenler, ne de müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indiril
mes
ini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine tahsîs eder. Ve Allah, pek büyük ihsan sâhibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehl-i Kitab'dan kafir olanlar da, müşrikler de Rabbınızdan size hiç bir hayır indiril
mes
ini istemezler. Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehl-i kitaptan kâfir olanlar da ve müşrikler de sizin üzerinize Rabbiniz tarafından bir hayrın indiril
mes
ini arzu etmezler. Allah Teâlâ ise rahmetini dilediğine tahsis buyurur. Ve Allah Teâlâ pek büyük ihsan sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehlinden olan kâfirler de müşrikler de size Rabbinizden bir hayır in
mes
ini istemezler. Oysa Allah kimi dilerse onu rahmetiyle mümtaz kılar. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehli olan kafirler de, müşrikler de size Rabbinizden hiçbir hayır indiril
mes
ini istemezler. Allah ise rahmetiyle dilediği kimseyi seçerek ihsanda bulunur. Şüphesiz Allah en büyük lütuf ve ihsan sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Gerek Ehl-i kitaptan gerek müşriklerden olsun, kâfirler, Rabbinizden size herhangi bir hayır indiril
mes
ini arzu etmezler. Fakat Allah rahmetini dilediğine seçip ihsan eder. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Nankör olan bazı Kitap ehli kimseler de, müşrikler de size Rabbinizden bir hayır indiril
mes
ini istemezler. Oysa Allâh, rahmetini dilediğine tahsis eder, Allâh, büyük lutuf sâhibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler, Rabbinizden üzerinize bir hayrın indiril
mes
ini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap Ehlinden kâfir olanlar ile müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indiril
mes
ini istemezler. Allah ise dilediği kulunu rahmetiyle seçkin kılar. Gerçekten Allah pek büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehlikitap'ın küfre sapanlarıyla müşrikler, Rabb'inizden size bir hayır indiril
mes
ini istemezler. Ama Allah, rahmetini dilediğine özgüler. Allah, büyük lütfun sahibidir....
Bəqərə Suresi, 106. Ayet:
Biz yürürlükten kaldırdığımız veya unutturduğumuz her hangi bir
mes
ajı mutlaka daha iyisi veya benzeri ile değiştiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?...
Bəqərə Suresi, 109. Ayet:
Ehli Kitaptan (hakikat bilgisi verilmiş olanlardan) birçoğu, Hak kendilerince apaçık farkedil
mes
ine rağmen, sırf hasetlerinden dolayı sizi imandan küfre döndürmek ister. Allâh hükmü sizde açığa çıkana kadar kusurlarına bakmayın, anlayış gösterin. Muhakkak ki Allâh her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Ve men azlemu mimmen menea
mes
âcidallâhi en yuzkere fîhesmuhu ve seâ fî harâbihâ ulâike mâ kâne lehum en yedhulûhâ illâ hâifîn(hâifîne) lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhireti azâbun azîm(azîmun)....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
1.
ve men
: ve bir kimse, kişi
2.
azlemu
: daha zalim
3.
mimmen (min men)
: ondan
4.
menea
: men etti, engelledi
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Ve Allah'ın
mes
cidlerinde, O'nun adının zikredil
mes
ini men eden (yasaklayan) ve onların (
mes
cidlerin) harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim vardır? İşte onların, korkmadan oraya (
mes
cidlere) gir
mes
i olamaz (ancak korka korka girebilirler.) Onlar için dünyada rezillik, ahirette de “azîm azap” (en büyük azap) vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın
mes
citlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah için yapılan
mes
citlerde Allah'ın adının anılmasını men'eden ve onların yıkılmasına çalışan kimseden daha zâlim kim var ki? Bunlar, ancak oralara korka korka girebilirler. Onlara dünyada horluk var, âhirette de pek büyük bir azap....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
cidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın
mes
citlerine,
mes
citlerde Allah’ın zikredil
mes
ine, Allah’a ibadet edil
mes
ine, Allah’ın dininin, şeriatının anlatılmasına mani olanlardan,
mes
citlerin harap olmasına çalışanlardan, daha zâlim kim olabilir? Böylelerinin o
mes
citlere korka korka girmekten başka seçenekleri de yoktur. Dünyada onlar için zillet vardır. Onlar âhirette, ebedî yurtta da büyük bir cezayı hak etmişlerdir....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
cidlerinde O'nun adının anılmasını engelleyen ve onların yıkılmasına çalışandan daha zalim kim olabilir? Bunların oralara ancak korku içinde girmeleri gerekir. Onlara dünyada bir rezillik vardır. Onlar için ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
cidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın
mes
cidlerini, içlerinde Allah’ın ismi anılmaktan meneden ve harab olmaları yolunda çalışan kimselerden daha zalim kim vardır? Bunların
mes
cidlere ancak korka korka girmek hakları olabilir. O kâfirlere dünyada zillet ve rüsvaylık vardır. Ahirette en büyük azâp da onlarındır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Alah'in
mes
cidlerinde O'nun isminin anilmasini yasak eden ve oralarin yikilmasina calisan kimseden daha zalim kim vardir? Onlarin oralara korkmadan girememeleri gerekir. Dunyada rezillik onlaradir, ahirette buyuk azab da onlaradir....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
cidlerinde O'nun adının anılmasına (ya da namaz kılınıp ibâdet edil
mes
ine) engel olup bunu yasaklayan ve onların yıkılıp viran hale gel
mes
ine çalışanlardan daha zâlim kim (olabilir) ? Bunlar ancak
mes
cidlere endişe ve korku içinde girebilirler. Dünyada rüsvaylık onlaradır, âhirette de büyük azâb onlar içindir....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
cidlerinde O'nun isminin anılmasını yasak eden ve oraların yıkılmasına çalışan kimseden daha zalim kim vardır? Onların oralara korkmadan girememeleri gerekir. Dünyada rezillik onlaradır, ahirette büyük azab da onlaradır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
cidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
ALLAH'ın
mes
cidlerinde, O'nun isminin anılmasına engel olan ve oraların yıkılması için çalışan kimseden daha kötü kim olabilir? Halbuki onların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Onlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap var....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allahın
mes
cidlerini içlerinde Allahın ismi anılmakdan meneden ve harab olmaları zımnında çalışan kimselerden daha zalim de kim olabilir? Bunlar oralara korka korka olmakdan başka suretle girmek salâhiyetini haiz değildirler, bunlara Dünyada bir zillet var, bunlara Ahırette azîm bir azap var...
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
citlerinde, Allah'ın isminin anılmasını engelleyen ve onların harap olmasına çalışan kimselerden daha zalim kim olabilir? Bunların oralara korka korka girmekten başka çareleri yoktur. Bunlara dünyada zillet, ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
citlerini, içlerinde Allah'ın isminin anılmasından meneden ve onların harap olmalarına çalışan kimselerden daha zâlim kim olabilir! İşte bunlar, oralara korka korka girmekten başka birşey yapmazlar. Bunlara dünyada perişanlık, ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
cidlerinde O'nun adının anılmasını engelleyen ve oraları yıkmaya çalışanlardan daha zalim kim olabilir? Oysa oralara ancak korkulu bir saygı içinde girmeleri yakışık alır. Bunları, dünyada rezil olmak, Ahirette de büyük bir azap beklemektedir....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Tanrı'nın
mes
cidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılması için çalışan kimseden daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allahın
mes
cidlerinde (secde edilen ibâdet yerlerinde) onun adının anılmasını men'edenlerden, onların harab olmasına koşandan daha zaalim kimdir? Onların (hakkı) oralara korkak korkak girmekden başkası değildir. Dünyâda rüsvaylık onlarındır. Âhiretde en büyük azâb da yine onların. ...
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Hem Allah’ın
mes
cidlerini ki, içlerinde O’nun isminin zikredil
mes
ini men' eden ve oraların harâb olması için çalışandan daha zâlim kim olabilir? İşte onlar ki, kendilerinin oralara, ancak korkan kimseler olarak girmeleri gerekirdi. Onlar için dünyada bir rezillik, yine onlar için âhirette (de pek) büyük bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
cidlerinde; O'nun isminin anılmasını men'eden, onların harab olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Onların oralara korka korka girmekten başka hakkı yoktur. Dünyada rüsvaylık onlarındır. Ahirette ise onlara büyük bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah Teâlâ'nın
mes
citlerinde O'nun isminin zikredil
mes
ini men eden ve o
mes
citlerin harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim vardır? Onlar için o
mes
citlere korka korka girmelerinden başka selahiyet yoktur. Onlar için dünyada rüsvaylık vardır, onlar için ahirette ise pek büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
cidlerinde Allah'ın adının anılmasını engelleyen ve onların harap olmasına çalışan kimseden daha zâlim kim olabilir? Onların bu
mes
cidlere aslında korka korka girmeleri gerekir. Dünyada onlar için rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın
mes
citlerinde O’nun isminin anılmasını engelleyenlerden ve onları yıkmaya çalışanlardan daha zalim kim vardır? Onların, oralara girmemeleri, girseler bile korka korka girmeleri gerekir. Onlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah’ın
mes
citlerinde Allah’ın adının anılmasını engelleyip oraların ıssız ve harap hale gel
mes
ine çalışanlardan daha zalim kim olabilir? Bunlar oralara ancak korka korka girebilirler. Onlar için dünyada zillet, âhirette ise müthiş bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allâh'ın
mes
cidlerinde, Allâh'ın adının anılmasına engel olan ve onların harâbolmasına çalışandan daha zâlim kim vardır? Bunların, oralara korka korka girmeleri gerekir (başka türlü girmeğe hakları yoktur). Bunlar için dünyâda rezillik, âhirette de büyük azâb vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
cidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayanlardan daha zalim kimdir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette de büyük bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
cidlerinde Onun adının anılmasına engel olan ve
mes
cidlerin harap olması için çalışan kimseden daha zalim kim vardır? Böylelerinin, oralara korku içinde girmekten başka bir hakkı olmaz. Onlar için dünyada bir rezillik, âhirette ise büyük bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 114. Ayet:
Allah'ın
mes
citlerini, içlerinde O'nun adı anılıyor diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir!.. Böylelerinin, o
mes
citlere girmeleri ancak korka korka olacaktır. Böyleleri için dünyada bir rezillik vardır. Âhırette ise bunlara çok büyük bir azap öngörülmüştür....
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun)....
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
1.
ve li allâhi
: ve Allah içindir, Allah'ındır
2.
el meşriku
: şark, doğu
3.
ve el magribu
: ve garb, batı
4.
fe
...
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
Maamafih, meşrık de Allahın mağrib de, nerede yönelseniz orada Allaha durulacak cihet var, şüphe yok ki Allah vasi'dir alîmdir,...
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
Meşrık da Allahındır. Mağrıb da. Onun için nereye (hangi semte) döner, yönelirseniz Âllahın yüzü (kıblesi) oradadır. Şübhe yok ki Allah vaasi'dir, hakkıyle bilicidir. ...
Bəqərə Suresi, 115. Ayet:
Meşrik de, Mağrip de Allah'ındır. Artık hangi bir yerde yüzünüzü kıbleye çevirirseniz vech-i İlâhî oradadır. Şüphe yok ki Allah Teâlâ vâsidir, alîmdir....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphesiz ki Biz Seni bir müjdeci ve (sonucu felâket olacak yolun tehlikesini) haber verip uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Cehennemliklerden artık Sen
mes
'ul değilsin....
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şek yok: biz seni hakkile rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi gönderdik; sen o Cehennemliklerden
mes
'ul de değilsin...
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
(Habîbim) şübhe yok ki biz seni (rahmetimizin) kâmil bir müjdeci (si) ve (azabımızın) gerçek korkutucu (su ve habercisi) olarak o Hak (Kur'ân) ile gönderdik. Sen cehennemin arkadaşlarından (cehennemlik olanların küfürde ayak diremelerinden)
mes
'ul olacak değilsin. ...
Bəqərə Suresi, 119. Ayet:
Şüphesiz ki biz seni müjdeleyici ve korkutucu olarak hak ile gönderdik. Cehennem ashabından sen
mes
'ul olacak değilsin....