Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Siyam gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız sizin için helal kılındı. Onlar, sizin için örtüdür; siz de onlar için örtüsünüz. Allah,
nefsin
ize sahip olmadığınızı bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın, Allah'ın sizin için yazdığı şeyi isteyin. Şafak vaktinin siyah ipliği, beyaz ipliğinden ayırt edilme anına kadar, yiyin için. Sonra da geceye dek siyamı tamamlayın. Eğer mescitlerde itikaftaysanız onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırla...
Ali-İmran Suresi, 165. Ayet:
İki katını tattırdığınız musibet, kendinize isabet edince, "Bu nereden geldi" mi diyorsunuz? De ki: "Bu kendi
nefsin
izdendir." Kuşkusuz Allah Her Şeye Güç Yetiren'dir....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Nefsin
de tezarruan ve çekinerek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabb'ini an. Umursamazlardan olma!...
Yusif Suresi, 83. Ayet:
"Hayır!
Nefsin
iz bu işte sizi aldatmış. Artık bana düşen güzelce sabretmektir. Umarım ki Allah hepsini birden bana kavuşturur. Gerçek şu ki O, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir."...
Qaf Suresi, 16. Ayet:
Ant olsun ki insanı Biz yarattık.
Nefsin
in ona neler fısıldadığını biliriz. Ve Biz ona "habl-i verid"ten daha yakınız....
Fatihə Suresi, 7. Ayet:
Ki o, in'amda bulunduklarının (nefslerinin hakikati olan Allâh Esmâ'sına iman edip, ondaki kuvvelerin farkındalığını yaşayanların) yoluna. . . Gazabına uğrayanların (âlemlerin ve
nefsin
in hakikatini göremeyip benlikleriyle kayıtlananların) Ve (Hakikatten - Vahid-ül AHAD üs Samed olan Allâh ismiyle işaret edilen, anlayışından) saparak şirk koşanların yoluna değil....
Bəqərə Suresi, 35. Ayet:
Ve demişdik ki: «Ey Âdem, sen eşinle beraber Cennetde yerleş, Ondan (Cennetin yiyeceklerinden), neresinden isterseniz, ikiniz de bol bol yeyin. (Fakat) şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de (
nefsin
e) zulmedenlerden olursunuz». ...
Bəqərə Suresi, 43. Ayet:
Salâtı ikame edin (âfakî ve enfüsî yönelişi yaşayın), zekâtı (size bağışlananın bir kısmını karşılıksız) verin; rükû edenlerle beraber rükû edin. (Varlığınızdaki Allâh Esmâ'sının azametini hissedip, tespih edin ve bunun
nefsin
hakikati olan Muhıyt tarafından algılandığını, rükûdan kalkıp "semi'Allahu. . . . . . " derken fark edin. )...
Bəqərə Suresi, 44. Ayet:
İnsanlara Birr'i (Allâh Esmâ'sının sizde oluşturduğu güzelliği yaşamayı) tavsiye ederken, kendi
nefsin
izde bunu (hissedip) yaşamayı unutuyor musunuz? Oysa Kitabı (varlığın hakikati bilgisini) okuyorsunuz. . . Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?...
Bəqərə Suresi, 45. Ayet:
Bir de sabır ve namazla Allah’dan yardım isteyin; gerçi bu (
nefsin
ize) ağır gelir, fakat saygılı kimselere değil......
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an
nefsin
şey’en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu’hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne)....
Bəqərə Suresi, 48. Ayet:
1.
ve ittekû
: ve sakının, çekinin
2.
yevmen
: gün
3.
lâ teczî
: karşılığı ödenmez
4.
nefsun
: bir nefs, bir kimse...
Bəqərə Suresi, 51. Ayet:
Musa'ya kırk gece vadetmiştik de, siz de o süreçte buzağıyı (tanrı) edinmiştiniz, zâlimler olarak (
nefsin
ize zulmetmiştiniz)....
Bəqərə Suresi, 51. Ayet:
Ve yine Musa'ya (Tevrat verilmek üzere Tûr'da kırk gece ibâdet edip beklemesi için) va'dettiğimizi (veya va'de verdiğimizi) hatırlayın ki siz onun ardından (
nefsin
ize) zulmediciler olarak (Sâmirî'nin altından yaptığı) buzağıyı (ilâh) edinmiştiniz!...
Bəqərə Suresi, 51. Ayet:
Hani Musa ile kırk gece («Tur» da kalmak ve ondan sonra kendisine Tevrat verilmek üzere) vaidleşmişdik. Yine siz onun arkasından (
nefsin
izin) zaalimler (i) olarak («Sâmirî» nin tanrı diye gösterdiği) buzağıya tutunmuş (onu tanrı edinmiş) diniz. ...
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa da kavmine : «Ey milletim! Cidden buzağıyı (İlâh) edinmenizle kendinize zulmettiniz. Derhal (her kusurdan pak ve yüce olan) Yaradanınıza tevbe edin; (
nefsin
izin kötü arzularını kesin de Allah yolunda) kendinizi öldürün. Bu, Yaradanınız katında sizin için daha hayırlıdır,» demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbenizi kabul buyurmuştu. Şüphesiz ki O, O'dur tevbeleri çokça kabul eden, O'dur çokça merhamette bulunan....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa, halkına demişti ki: 'Ey halkım, sizler buzağıya tapmakla
nefsin
ize (kişilik, öz, ruh) zulmettiniz. Yaratıcınıza tövbe edin ve
nefsin
izi (egonuzu) öldürün. Bu, yaratıcınız katında sizin için daha iyidir.' O, sizi affeder. Elbette O, tövbeleri kabul edendir, Rahim'dir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine demişti ki: "Ey kavmim, sizler buzağıyı (Tanrı) edinmekle
nefsin
ize zulmettiniz. Barinize tevbe edin ve
nefsin
izi öldürün (faktulü). Bu, bariniz katında sizin için daha hayırlıdır. (Bunun üzerine) O, tevbenizi (kabul etti) (fetabe aleyküm). Elbette O, tövbeleri kabul edendir (tevvab), rahimdir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani, Musa, kavmine: Ey kavmim, buzağıya tapınmakla
nefsin
ize zulmetmiş oldunuz. Hemen yaradanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün. Bu yaradanınızın katında sizin için daha hayırlıdır, demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Muhakkak ki Tevvab, Rahim O'dur, O....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve Musa, halkına (dönüp) "Ey halkım!" demişti. "Doğrusu buzağıya taparak kendinize karşı suç işlediniz, o halde tevbe ederek (tekrar) Yaratıcınıza yönelin ve
nefsin
izi yok edin; bu, sizin için Yaratıcınızın katında en hayırlısı olacaktır." Bunun üzerine O, tevbenizi kabul etmişti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, Rahmet Dağıtan....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve o zaman ki Mûsa kavmine, «Ey kavmim! Buzağıya tutunmakla
nefsin
ize zulmetmiş oldunuz. Hemen Hâlikınıza tevbe edin, nefislerinizi öldürün. Bu sizin için Rabbiniz indinde hayırlıdır» demişti. (O Hâlik-i Kerîm de) Bunun üzerine tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O Tevvab ve Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Musa kavmine: “Ey kavmim! Buzağıya tapmakla
nefsin
ize zulmetmiş oldunuz. Hemen yaratanınıza tevbe edip nefislerinizi öldürünüz. Bu, yaratıcınızın katında sizin için daha hayırlıdır. ” demişti. Allah da tevbenizi kabul etmişti. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 59. Ayet:
Ne var ki, onların arasındaki
nefsin
e zulmedenler, kendilerine söylenen sözü başka bir sözle değiştirdiler. Bunun sonucu olarak biz de semâdan (beyindeki amigdala özelliklerinden) ricz (vehim, azaba sebep olacak fikirler) inzâl ettik....
Bəqərə Suresi, 62. Ayet:
Muhakkak ki, âmenû olanlar ve yahudi, hristiyan ve sabii olanlardan kim, Allah'a ve ahiret gününe inandı ve ıslâh edici ameller işlediyse (
nefsin
i tezkiye etti ise ), artık onların mükâfatları Rab'lerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Şüphe yok ki Mûsâ'ya Tevrat'ı verdik, ardından birtakım peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya apaçık deliller verip onu Rûh-ül-Kudüs'le kuvvetlendirdik.
Nefsin
izin hoşlanmadığı bir emirle peygamber geldi mi demek ululanmak isteyeceksiniz, kiminiz onları yalanlayacak, kiminiz öldürecek ha....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki Musa'ya (Kitap) hakikat bilgisi verdik; ondan sonra da birbiri ardınca içinizden Rasûllerle takviye ettik. Meryemoğlu İsa'ya da beyyineler (hakikat bilgisinin apaçık tasdiki olan hâller) verdik. Onu Ruh-ül Kuds (Onda açığa çıkardığımız kuvve) ile teyit ettik.
Nefsin
izi yüceltmek uğruna, ne zaman hevânıza uymayan gerçekleri dillendiren Rasûller gelse, onların bir kısmını yalanlayıp, bir kısmını da öldürdünüz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun, biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peşpeşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir elçi
nefsin
izin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
And olsun ki, Musa'ya kitap verdik, ondan sonra ard arda peygamberler gonderdik. Meryem oglu Isa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudus ile destekledik. Size bir peygamber
nefsin
izin hoslanmadigi bir sey getirdikce, buyukluk taslayarak, bir kismini yalanci sayip, bir kismini oldurur musunuz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
And olsun ki, Musa'ya kitap verdik, ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudüs ile destekledik. Size bir peygamber
nefsin
izin hoşlanmadığı bir şey getirdikçe, büyüklük taslayarak, bir kısmını yalancı sayıp, bir kısmını öldürür müsünüz?...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun ki biz Musa'ya Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik. Ondan sonra da birbiri ardınca peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsâ'ya da mucizeler verdik ve biz onu kudsî ruhla destekledik. Size bir peygamber canınızın istemediği,
nefsin
izin hoşlanmadığı bir şey getirdikçe, ona karşı büyüklük tasladınız. Size gelen peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Andolsun, biz Musa'ya Kitap verdik ve ardından peşpeşe peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek, size ne zaman bir peygamber
nefsin
izin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse, büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak, bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?...
Bəqərə Suresi, 92. Ayet:
Andolsun ki Musa size hakikatinin açığa çıkardığı apaçık deliller ile gelmişti. . . Buna rağmen siz bir buzağıyı (tanrı) edinerek
nefsin
ize (hakikatinize) zulmettiniz....
Bəqərə Suresi, 110. Ayet:
Siz namazı hakkıyle kılmaya bakın ve zekatı verin! Kendi
nefsin
iz için her ne hayır yaparsanız, Allah katında onu bulursunuz. Muhakkak ki, Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an
nefsin
şey’en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne)....
Bəqərə Suresi, 123. Ayet:
1.
ve ittekû
: ve sakının
2.
yevmen
: gün
3.
lâ teczî
: ödenmeyecek, ödenmez
4.
nefsun an
nefsin
: bir kimseden bi...
Bəqərə Suresi, 129. Ayet:
Rabbimiz, onların arasından kendilerinden, onlara Senin âyetlerini tilâvet edecek (okuyup açıklayacak), onlara Kitap'ı (Kuranı Kerim'i) ve hikmeti öğretecek ve onların (
nefsin
i) tezkiye (ve tasfiye) edecek bir resûl beas et (hayata getir). Muhakkak ki Sen, Sen, Azîz'sin, Hakîm'sin....
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
yergabu
: rağbet etmez, yüz çevirir, uzaklaşır
3.
an milleti ibrâhîme
: İbrâhîm'in dîni
4.
illâ
...
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
Ve,
nefsin
i sefih kılan kişi hariç kim, İbrâhîm'in dîninden yüz çevirir ? Andolsun ki Biz, onu dünyada seçtik. Muhakkak ki o, ahirette de salihlerdendir....
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
Kendi
nefsin
i aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir....
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
Kendi
nefsin
i aşağılık kılandan başka İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir....
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
Nefsin
e ihanet edenlerden başka kim İbrahim'in millet(din)inden kaçınır? Şüphe yok ki Biz O'nu dünyada mümtaz kıldık ve şüphesiz ahirette de O, muhakkak sâlihler zümresindendir....
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
Nefsin
i aşağılık yapan (beyinsiz) kimseden başkası İbrahim'in dininden yüz çevirmez. Andolsun ki biz onu dünyada beğenip seçmiştik. Ahirette de o sâlihlerdendir....
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
Nefsin
i aşağılık yapan (beyinsiz)den başka, kim İbrâhim dininden yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyâda beğenip seçmiştik, âhirette de, o iyilerdendir....
Bəqərə Suresi, 130. Ayet:
Kendi
nefsin
i aşağılık kılandan başka, İbrahim'in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de o salihlerdendir....
Bəqərə Suresi, 151. Ayet:
Nitekim size, aranızda (görev yapmak üzere), sizden (kendinizden) bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki, âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (
nefsin
izi)tezkiye (ve tasfiye) etsin, size Kitap'ı(Kurânı Kerim'i) ve hikmeti öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.....
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruçlu olduğunuz günün gecesinde kadınlarınızla buluşmanız, size helâl edilmiştir. Onlar sizin için elbisedir, siz onlar için elbisesiniz. Allah bildi ki
nefsin
izi yenemeyecek, sabredemeyecek, bir iştir, işleyeceksiniz, bu yüzden tövbenizi kabul etti, sizi bağışladı. Gayri onlarla buluşun ve Allah'ın size yazdığını dileyin. Fecir doğup da aydınlığıyla kara iplik, sizce beyaz iplikten ayırt edilinceye dek yiyin, için. Sonra orucu ertesi geceye kadar tamam olarak tutun. Fakat mescitlerde ibadet iç...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Sıyam günlerinin gecelerinde kadınlarınıza yaklaşmak (cinsellik) helal kılındı. Onlar sizin, siz de onların elbisesisiniz (kişinin dış dünyasındaki en yakını). Allâh bu konuda
nefsin
ize haksızlık ettiğinizi (gece de oruç devam eder cinsellik yapılmaz zannınızı) bildi de yanlıştan dönmenizi (tövbenizi) kabul etti ve sizi affetti. Artık onlara Allâh'ın hükmü kadarıyla yaklaşabilirsiniz. Gün başlangıcına (gecenin karanlığının günün aydınlığına dönüşme sürecine) kadar, yeyip için. Sonra sıyamı gece...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruc tuttugunuz gunlerin gecesi kadinlariniza yaklasmaniz size helal kilindi, onlar sizin ortunuz, siz de onlarin ortulerisiniz. Allah,
nefsin
ize guvenemiyeceginizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti; artik onlara yaklasabilirsiniz. Allah'in sizin icin takdir ettigini dileyin. Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayirdedilinceye kadar, yiyin icin, sonra orucu geceye kadar tamamlayin. Mescidlerde itikafa cekildiginizde kadinlariniza yaklasmayin. Allah insanlara yasak...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç tuttuğunuz günlerin gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız size helal kılındı, onlar sizin örtünüz, siz de onların örtülerisiniz. Allah,
nefsin
ize güvenemiyeceğinizi biliyordu, bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti; artık onlara yaklaşabilirsiniz. Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırdedilinceye kadar, yiyin için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde itikafa çekildiğinizde kadınlarınıza yaklaşmayın. Allah insanlara yasak...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza ilişmeniz size helâl buyuruldu, onlar sizin için bir libas siz de onlar için bir libas mesabesindesiniz, Allah
nefsin
ize emniyyet edemiyeceğinizi bildiği için müraceatınızı kabul buyurdu ve sizden afvetti, şimdi onlara mübaşerette bulunun ve Allahın sizler için yazdığını isteyin ve tâ fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yeyin için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun, bununla beraber siz mescidlerde i'tikâf halinde iken onlara mübaşerette...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç günlerinin gecesi kadınlarınızla ilişkide bulunmanız size helal edildi. Onlar sizin için bir giysi, siz de onlar için bir giysi durumundasınız. Allah
nefsin
ize güvenemeyeceğinizi bildiği için tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şimdi onlarla ilişkide bulunun, Allah'ın sizler için yazdığını isteyin ve fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yiyin, için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz, mescitlerde itikaf halinde iken onlarla ilişkide ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah,
nefsin
ize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın ...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin örtünüz, sizde onların örtüsüsünüz. Allah,
nefsin
ize ihanet etmekte olduğunuzu biliyordu. Bu sebeple, tevbenizi kabul edip sizi bağışladı; artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiğini dileyiniz. Fecir esnasında ufuktaki beyazlık; karanlıktan ayırt edilinceye kadar yiyin için sonra geceye kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde itikafa çekilmiş olduğunuzda kadınlara (geceleri de) yaklaşmayın. İşte, Allah, insanlara kö...
Bəqərə Suresi, 187. Ayet:
(Ey kocalar), oruç tuttuğunuz günlerin gecelerinde, eşlerinize yaklaşmak size helâl kılındı. Eşleriniz sizin elbiseleriniz, siz de eşlerinizin elbiselerisiniz. Allah
nefsin
ize güvenemeyeceğinizi bildiği için yüzünüze bakıp, size bu lütufta bulundu. Artık bundan böyle onlara yaklaşıp Allah’ın sizin için takdir buyurduğu neslin arayışı içinde olun! Şafak vaktine, günün ağarması gecenin karanlığından fark edilinceye kadar yiyin için. Sonra gece girinceye kadar orucu tamamlayın! Mescidlerde itikâfta...
Bəqərə Suresi, 206. Ayet:
Ve ona: “Allah'a karşı takva sahibi ol.” denildiği zaman, izzet (
nefsin
gururu) onu günahla tutar (mani olup onu günaha sokar). Artık ona cehennem yeter ve elbette (o) kötü bir döşektir....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
1.
ve min en nâsi
: ve insanlardan
2.
men
: kim, kişi, kimse(ler)
3.
yeşrî
: satar
4.
nefse-hu
: kendi
nefsin
i
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
Ve insanlardan, Allah'ın rızasını dileyerek (Allah'ın rızası karşılığında) kendi
nefsin
i satan kimseler vardır. Ve Allah, kullarına Rauf'tur (çok şefkatlidir)....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan öyle kimse de vardır ki, Allâh rızasının kendisinde açığa çıkması için
nefsin
i (benliğini) feda eder! Allâh, kullarının hakikatinden Rauf olarak açığa çıkar....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla
nefsin
i satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan bir kısmı da vardır ki, Allah’ın rızasını isteyerek
nefsin
i Allah’a ibadet yolunda sarfeder. Allah ise kullarına çok merhamet edicidir....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan öylesi de var ki, Tanrı'nın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla
nefsin
i satın alır. Tanrı, kullarına karşılık şefkatli olandır....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan öyle kimse de vardır ki Allâhın rızasını isteyerek
nefsin
i satın alır. Allah kullarına çok merhametlidir. ...
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
Fakat insanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızâsına nâil olmak için kendi
nefsin
i(ve bütün malını O’nun yolunda) fedâ eder. Allah ise, kullar(ın)a karşı çok şefkatli olandır....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan bazıları da vardır ki, Allah Teâlâ'nın rızasına nâiliyet için
nefsin
i satar. Allah-ü Azîmüşşan ise kullarına çok re'fetlidir....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan öyleleri var ki Allah'ın hoşnutluğunu dileyerek
nefsin
i satar. Allah ise kullarına karşı çok merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 207. Ayet:
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp kazan) mak amacıyla
nefsin
i satın alır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır....
Bəqərə Suresi, 229. Ayet:
Boşanma iki defadır. Ondan sonrası ya devamdır ya da geri dönmesiz serbest bırakmadır. Karılarınıza verdiklerinizden bir şeyi (boşanma yüzünden) geri almanız helal değildir. Eğer karı ve koca Allâh hudutları içinde yaşamakta zorlanırlarsa, kadının erkekten aldıklarını iade ederek boşanma isteme hakkı vardır ve bundan dolayı suçlu olmaz. İşte bunlar Allâh'ın size koyduğu sınırlardır ki sakın aşmayın. Kim sınırları aşarsa
nefsin
e zulmedenlerden olur....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman, olduğunda
2.
tallaktum(u)
: boşadınız
3.
en nisâe
: kadınlar
4.
fe
: o zaman, sonra, ...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Karılarınızı boşadığınızda üç aybaşı süresi tamamlandığında ya güzellikle devam edin ya da iyilikle serbest bırakın. Eziyet amacıyla onları kendinize bağlı tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendi
nefsin
e zulmetmiş olur. Allâh hükümlerini önemsememezlik yapmayın. Allâh'ın üzerinizdeki nimetini ve size "B" mânâsınca öğüt (ibret) vermek için Kitap ve Hikmetten inzâl ettiğini hatırlayın. Allâh'tan korunun ve iyi bilin ki, Allâh her şeyin (Esmâ mertebesi itibarıyla) hakikati olarak, bilir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınlarınızı boşadığınızda bekleme sürelerini tamamlarlarsa artık onları ya iyilikle tutun veya iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz etmek için kendilerine zarar vermek üzere yanınızda tutmayın. [49] Kim bunu yaparsa kendi
nefsin
e haksızlık etmiş olur. Allah'ın ayetlerini eğlence konusu yapmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve onlarla size öğüt vermek için üzerinize Kitab ve hikmet indirdiğini hatırlayın. Allah'a karşı gelmekten de sakının ve bilin ki Allah her şeyi bilmektedir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi
nefsin
e zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitab'ı ve hikmeti anın. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki, Allah her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Siz kadınları (Ric’î Talâkla) boşadığınız zaman, iddetlerini bitirmeye yakın, onları ya iyilikle tutun (ric’at edin) veya iyilikle boşayın. Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak tutmayın. Bunu kim yaparsa,
nefsin
e zulmetmiş olur. Sakın Allah’ın ayetlerini şaka yerine tutmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kur’ân’ı ve ondaki hikmeti düşünün. Allah’dan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi kemâliyle bilicidir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Hem kadınları boşadınız da ıddetlerini bitirdiler mi, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya iyilikle salın, yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak tutmayın, bunu kim yaparsa
nefsin
e zulmetmiş olur, Sakın Allahın âyetlerini şaka yerine tutmayın, Allahın üzerinizdeki ni'metini ve size va'zlar vererek indirdiği kitab ve hikmeti unutmayın düşünün, hem Allahdan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilir...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, artık kendilerini ya iyilikle tutun veya güzellikle salın. Yoksa haklarına tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa
nefsin
e zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini alay konusu edinmeyin, Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere indirdiği kitap ve hikmeti hatırlayıp, düşünün. Hem Allah'tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini (ecele) (üç aybaşını) tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa, artık o kendi
nefsin
e zulmetmiş olur. Tanrı'nın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Tanrı'nın size verdiği nimeti ve size öğüt (va'z) olarak indirdiği kitabı ve hikmeti anın. Tanrı'dan korkup sakının ve bilin ki Tanrı herşeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve kadınları boşadığınız zaman; iddetlerini bitirince artık onları ya iyilikle tutun veya iyilikle salıverin. Sırf zulmedebilmeniz için zararlarına onları tutuvermeyin. Kim, böyle yaparsa; muhakkak kendi
nefsin
e zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyuncak yerine koymayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği kitabı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Ve bilin ki Allah, şüphesiz her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Ve kadınları boşadığınızda, onlar da adetlerinin sonuna yaklaşınca artık onları ya iyilikle tutunuz veya iyilikle salıveriniz. Onları, haklarına tecavüz için zararlarına olarak tutuvermeyiniz. Bunu her kim yaparsa muhakkak
nefsin
e zulüm etmiş olur. Ve Allah Teâlâ'nın âyetlerini eğlence yerine tutmayınız. Ve Allah Teâlâ'nın üzerinize olan nîmetlerini ve sizlere indirip kendisiyle öğüt verdiği kitabı ve hikmeti yâd ediniz. Ve Hak Teâlâ'dan korkunuz. Ve biliniz ki Allah Teâlâ şüphesiz her şeyi biha...
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınız zaman, iddetlerini bitirince, artık onları ya iyilikle tutun veya iyilikle salıverin. Haklarına tecavüz edip, zarar vermek maksadıyla onları tutmayın. Kim bunu yaparsa
nefsin
e zulmetmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlence edinmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kitab'ı ve ondaki hikmeti düşünün. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 231. Ayet:
Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi
nefsin
e zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olsun diye size indirdiği Kitab'ı ve hikmeti anın. Allah'tan da korkup sakının ve bilin ki, Allah her şeyi bilendir....
Bəqərə Suresi, 238. Ayet:
1.
hâfizû
: koruyucu, gözetici olun
2.
alâ
: üzerine
3.
es salavâti
: mürşide ulaştıktan sonra, müridin
nefsin
in kalbine girmeye başlayan Allah'tan gelen 3. nur (ilk ikisi rahmet ve fazldır)
Bəqərə Suresi, 248. Ayet:
Nebileri onlara dedi ki: "Muhakkak ki onun hükümranlığının işareti, o tabutun (kalbin - şuurun) size gelmesidir. Ki onun içinde Rabbinizden bir sekine (iç huzuru - ferahlık), Musa ve Harun neslinden bir geriye kalan (ilim) vardır. Onu melâike (
nefsin
izdeki Esmâ kuvveleri) getirecektir. Muhakkak ki bunda kesin açık bir işaret vardır, eğer iman ehli iseniz. "...
Bəqərə Suresi, 254. Ayet:
Ey iman edenler, ne alışverişin, ne dostluğun, ne de şefaatin olmadığı günden önce, sizi rızıklandırdıklarımızda infak edin (imanınız dolayısıyla karşılıksız bağışlayın). . . Kâfirler (Hakikati inkâr edenler), zâlimlerin (kendi
nefsin
e zarar verenlerin) ta kendileridir....
Bəqərə Suresi, 255. Ayet:
Allâh O, tanrı yoktur sadece HÛ! Hayy ve Kayyum (yegâne hayat olan ve her şeyi kendi isimlerinin anlamı ile ilminde oluşturan - devam ettiren); O'nda ne uyuklama (âlemlerden bir an için olsun ayrılık), ne de uyku (yaratılmışları kendi hâline bırakıp kendi Zâtî dünyasına çekilme) söz konusudur. Semâlarda ve arzda (âlemlerdeki tümel ilim ve fiiller boyutunda) ne varsa hepsi O'nundur.
Nefsin
in hakikati olan Esmâ mertebesinden açığa çıkan kuvve olmaksızın (biiznihi) O'nun indînde kim şefaat edebilir...
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleyke
: senin üzerine
3.
hudâ-hum
: onların hidayete ermesi
4.
ve lâkinne
: ve lâkin, fakat
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onların hidayete ermesi senin üzerine (vazife) değildir. Fakat Allah, dilediği kimseyi hidayete erdirir. Ve hayır olarak ne infâk ederseniz, işte o sizin kendi
nefsin
iz içindir. Siz (ey mü'minler), sadece Allah'ın vechini (Zat'ını, Allah'ın Zat'ına ulaşmayı) dileyerek infâk edersiniz (verirsiniz). Ve hayır olarak ne infâk ederseniz, (o) size tamamen ödenir ve siz zulmedilmezsiniz (size haksızlık yapılmaz)....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
Onları hidâyete erdirmek senin üzerine (bir vecibe) değildir. Velâkin Allah Teâlâ dilediğine hidâyet nâsip buyurur. Ve hayırdan her neyi infak ederseniz kendi
nefsin
iz için etmiş olursunuz. Ve siz ancak Allah Teâlâ'nın rızası için infakta bulunursunuz. Ve hayırdan her ne infak ederseniz size karşılığı ödenir ve siz zulme uğratılmayacaksınız....
Bəqərə Suresi, 281. Ayet:
Vettekû yevmen turceûne fîhî ilâllâhi summe tuveffâ kullu
nefsin
mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne)....
Bəqərə Suresi, 281. Ayet:
1.
ve ittekû
: ve sakının
2.
yevmen
: bir gün
3.
turceûne
: döndürüleceksiniz
4.
fî-hi
: onun içinde, onda
Bəqərə Suresi, 284. Ayet:
Göklerde olanlar da, yerde bulunanlar da bütün Allah'ındır. Ve siz
nefsin
izde olanları açıklasanız da veya gizleseniz de Allah Teâlâ sizi onunla muhâsebe edecektir. Artık dilediği için mağfiret eder dilediğini de muazzeb kılar ve Allah Teâlâ her şeye pek ziyâde kâdirdir....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin
nefsin
in) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."...
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Tanrı hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin
nefsin
in) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge. Sen bizim mevlamızsın. Kafirler kavmine karşı bize yardım et."...
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
1.
zuyyine
: süslü gösterildi
2.
li en nâsi
: insanlara
3.
hubbu
: sevgi, muhabbet
4.
eş şehevâti
: şehvetler, nef...
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi
nefsin
şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
İnsanlara, kadınlar, oğullar, altın ve gümüşten istiflenmiş yığınlar, yaylıma salınmış (güzel) atlar, davarlar ve ekinlerden yana
nefsin
isteklerine muhabbet, süslenip bezendi. Fakat bunlar, dünya hayatının geçici menfaatıdır. Halbuki sonuç güzelliği Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlar, oğullar, yığılmış yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, sağmal hayvanlar ve ekinler (kabîlin)den
nefsin
arzu duyduğu şeylerin sevgisi insanlara süslendi(güzel gösterildi). Bunlar dünya hayâtının (geçici) menfaatidir. Hâlbuki varılacak yerin güzeli ancak Allah katındadır....
Ali-İmran Suresi, 14. Ayet:
Kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, güzel cins atlar, davarlar ve ekinler gibi
nefsin
hoşuna giden şeyler insanlara cazip gelmektedir. Bunlar dünya hayatının geçici bir metaından ibarettir. Asıl varılacak güzel yer ise, Allah’ın katındadır....
Ali-İmran Suresi, 25. Ayet:
Fe keyfe izâ cema’nâhum li yevmin lâ raybe fîhi ve vuffiyet kullu
nefsin
mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne). ...
Ali-İmran Suresi, 25. Ayet:
1.
fe
: o zaman, artık, o halde
2.
keyfe
: nasıl, halleri nasıl olacak
3.
izâ cema'nâ-hum
: onları topladığımız zaman
4.
li yev...
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Yevme tecidu kullu
nefsin
mâ amilet min hayrin muhdâran, ve mâ amilet min sû’(sûin), teveddu lev enne beynehâ ve beynehû emeden baîdâ(baîden), ve yuhazzirukumullâhu nefseh(nefsehu), vallâhu raûfun bil ıbâd(ıbâdi). ...
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
1.
yevme tecidu
: o gün, bulur
2.
kullu
nefsin
: her nefs, herkes
3.
mâ amilet
: ne yaptı ise, yaptığı şeyler,
4.
min hayrin
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Her bir
nefsin
hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün). Allah, sizi kendisinden sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Her bir
nefsin
hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir müddet olmasını istediği o günü (düşünün). Tanrı, sizi kendisinden sakındırır. Tanrı, kullarına karşı şefkatli olandır....
Ali-İmran Suresi, 30. Ayet:
Her bir
nefsin
hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kötülük işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o günü (düşünün) . Allah, sizi kendisiyle sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
1.
fe nâdet-hu el melâiketu
: bunun üzerine, melekler ona nida etti
2.
ve huve
: ve o
3.
kâimun yusallî
: ayakta namaz kılıyor
4.
...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Bunun üzerine, o (Zekeriyya A.S) mihrabda kaim olarak namaz kılarken, melekler, "Allah'ın, onu, "Allah'tan bir kelimeyi (Hazreti İsa'yı) tasdik edici olarak, seyyid,
nefsin
e hakim, ve Nebî olan, salihlerden "Yahya" ile müjdelediğini" nidâ ettiler (bildirdiler)....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi,
nefsin
e hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriyya mabette, kıyamda, namaz kılarken melekler ona: 'Allah sana, kendisinden gelen 'ol’ emri mûcizesini, Îsâ’nın doğum mûcizesini tasdik eden, görüşüne başvurulan lider,
nefsin
e hâkim, kudretli, dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi müslümanlardan, salihlerden bir peygamber olarak Yahyâ’yı müjdeliyor' diye seslendiler....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Bunun üzerine, Zekeriyya (Aleyhisselâm) mihrab’da namaz kılmağa durduğu sırada, hemen melekler ona şöyle seslendi; “- Haberin olsun, Allah sana Yahya adlı çocuğu müjdeliyor. O, Allah’dan gelen bir kelimeyi (Hz. Îsa’yı) tasdik edecek, kavminin efendisi olacak,
nefsin
e hâkim bulunacak ve sâlihlerden bir peygamber olacaktır.”...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Bunun üzerine Zekeriyya mihrabda namaz kılarken melekler ona seslendi: Allah'tan bir kelime (olan İsâ)yı tasdîk edici, baş olmaya lâyık, son derece
nefsin
e hâkim, iffetli ve iyilerden bir peygamber olmak üzere Allah Yahya'yı sana müjdeliyor....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
O kalkmış mihrabda namaz kılarken melekler kendisine şöyle seslendiler: «Haberin olsun, Allah sana, Allah'tan gelen bir kelimeyi doğrulayacak, efendi, son derece
nefsin
e hakim ve salihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya'yı müjdeliyor....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriyya mabedde namaz kılarken melekler ona: «Allah sana, Allah'dan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi,
nefsin
e hakim ve iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler.» diye ünlediler....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
O, mihrabda durub namaz kılarken melekler ona (şöyle) nida ettir «Gerçek, Allah sana kendisinden bir kelimeyi tasdıyk edici, bir efendi,
nefsin
e haakim ve saalihlerden bir peygamber olmak üzere Yahyâyi müjdeler». ...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
O, mihrabda namaz kılarken melekler ona seslendiler: Allah sana, kendisinden bir kelimeyi tasdik edici bir efendi,
nefsin
e hakim ve salihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya'yı müjdeler....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriya mihrapta kâim olarak namaz kılmakta iken ona melekler nidâ etti: «Muhakkak Allah Teâlâ sana Allah tarafından olan bir kelimeyi musaddık ve seyyid ve
nefsin
e hakim ve sâlihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya'yı müjde eder.»...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriyâ mâbedde durmuş namaz kılarken melekler ona seslendiler: “Haberin olsun, Allah sana Yahya adlı bir çocuk müjdeliyor. O, Allah'tan gelen bir Kelime'yi (İsâ'yı) tasdik edici, efendi,
nefsin
e hâkim ve sâlihlerden bir peygamber olacak. ”...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Mihrapta namaz kılmakta iken, melekler O’na, Allah’ın kendisine Yahya’yı, Allah’tan gelen bir kelimeyi tasdik eden, efendi,
nefsin
e hakim ve iyilerden bir peygamber olarak müjdelediğini söylediler....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriyyâ, mabedde durmuş namaz kılarken, melekler ona: "Allâh sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi,
nefsin
e hakim ve iyilerden bir peygamber olacak Yahya'yı müjdeler," diye ünlediler....
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriya mihrapta namaz kılmaktayken melekler ona 'Allah seni Yahya ile müjdeliyor,' diye seslendiler. 'O Allah'tan bir kelimeyi tasdik edici, kavminin efendisi,
nefsin
e hâkim, salihler zümresinden bir peygamber olacak.'...
Ali-İmran Suresi, 39. Ayet:
Zekeriyya mihrapta durmuş namaz kılarken, melekler ona şöyle çağırmıştı: "Allah sana, Allah'tan bir kelimeyi doğrulayıcı bir efendi;
nefsin
e egemen bir benlik, hayır ve barışı sevenlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeliyor."...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat inzâl edilmemişken, İsrail'in kendi
nefsin
e haram kıldıkları (yasakladığı) istisna, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helal idi. De ki: "Eğer sözünüzde sadıksanız getirin vahiy olanı (Tevrat'ı), okuyun!"...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce (Yakub’un
nefsin
e haram kıldığından başka) yiyeceğin hepsi İsrailoğullarına halâl idi. Sen onlara! “-Eğer sadıklarsanız sahih Tevrat’ı getirin de onu güzelce okuyun” diye söyle....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden evvel İsrailin
nefsin
e haram kıldığından başka yiyeceğin hepsi Beni İsraile halâl idi, de ki: haydi Tevratı getirin de onu güzelce okuyun eğer sadıksanız...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat inmeden evvel İsrail'in, kendi
nefsin
e haram kıldığından başka bütün yiyecekler İsrailoğullarına helal idi. Eğer sadıklardan iseniz; haydi Tevrat'ı getirip okuyun, de....
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Bütün taamlar, Tevrat'ın nüzûlünden evvel İsrailoğullarına helâl idi. İsrailin kendi
nefsin
e haram kıldığı şeyler müstesna. De ki: «Eğer sâdık kimseler iseniz Tevrat'ı getiriniz de onu okuyuveriniz.»...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (yani Yâkub’un) kendi
nefsin
e haram kıldığı hariç, diğer bütün yiyecekler İsrailoğullarına helâl idi. De ki: İşte meydan! İddianızda tutarlı iseniz Tevrat’ı getirip okuyun!...
Ali-İmran Suresi, 93. Ayet:
Tevrat indirilmeden önce İsrail'in kendi
nefsin
e haram kıldığı şeyler dışında tüm yiyecekler İsrailoğullarına helaldi. Onlara de ki: "Tevrat'ı ortaya getirin; doğru sözlü iseniz onu okuyun."...
Ali-İmran Suresi, 145. Ayet:
Ve mâ kâne li
nefsin
en temûte illâ bi iznillâhi kitâben mueccelâ(mueccelen), ve men yurid sevâbed dunyâ nu’tihî minhâ, ve men yurid sevâbel âhirati nu’tihî minhâ, ve se neczîş şâkirîn(şâkirîne). ...
Ali-İmran Suresi, 145. Ayet:
1.
ve mâ kâne
: ve olmadı
2.
li
nefsin
: bir nefs, bir kimse için
3.
en temûte
: ölmek, ölmesi
4.
illâ bi izni allâhi
...
Ali-İmran Suresi, 161. Ayet:
Ve mâ kâne li nebiyyin en yagull(yagulle), ve men yaglul ye’ti bimâ galle yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), summe tuveffâ kullu
nefsin
mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne). ...
Ali-İmran Suresi, 161. Ayet:
1.
ve mâ kâne
: ve olmadı, olamaz
2.
li nebiyyin
: bir peygamber için
3.
en yagulle
: ganimete hıyanet etmek, gizlice almak
4.
...
Ali-İmran Suresi, 165. Ayet:
1.
e ve lemmâ
: ve ... olduğu zaman
2.
asâbet-kum
: size isabet etti
3.
musîbetun
: bir musibet, bela
4.
kad asabtum
<...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
Kullu
nefsin
zâikatul mevt(mevti), ve innemâ tuveffevne ucûrekum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), fe men zuhziha anin nâri ve udhılel cennete fe kad fâz(fâze), ve mâl hâyâtud dunyâ illâ metâul gurûr(gurûri). ...
Ali-İmran Suresi, 185. Ayet:
1.
kullu
nefsin
: herkes, her nefs
2.
zâikatu el mevti
: ölümü tadıcıdır
3.
ve innemâ
: ve lakin, fakat, amma
4.
tuveffevne
...
Ali-İmran Suresi, 192. Ayet:
"Rabbimiz, sen kimi ateşe atarsan onu muhakkak aşağılamış olursun.
Nefsin
e zulmedenlere hiçbir yardımcı (kurtarıcı) olmaz!"...
Nisa Suresi, 1. Ayet:
Yâ eyyuhân nâsuttekû rabbekumullezî halakakum min
nefsin
vâhidetin ve halaka minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen kesîran ve nisââ(nisâen), vettekûllâhellezî tesâelûne bihî vel erhâm(erhâme). İnnallâhe kâne aleykum rakîbâ(rakîben)....
Nisa Suresi, 1. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nâsu
: insanlar
3.
ittekû
: takva sahibi olun
4.
rabbe-kum(u)
: Rabbinize karşı
...
Nisa Suresi, 27. Ayet:
1.
ve allâhu
: ve Allah
2.
yurîdu
: diler, ister
3.
en yetûbe aleykum
: sizin tövbenizi kabul etmek
4.
ve yurîdu
:...
Nisa Suresi, 29. Ayet:
Ey Inananlar! Mallarinizi aranizda haksizlikla degil, karsilikli riza ile yapilan ticaretle yeyin, haram ile
nefsin
izi mahvetmeyin. Allah suphesiz ki size merhamet eder....
Nisa Suresi, 29. Ayet:
Ey İnananlar! Mallarınızı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yeyin, haram ile
nefsin
izi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder....
Nisa Suresi, 34. Ayet:
1.
er ricâlu
: erkekler
2.
kavvâmûne
: kâim olanlar, idareciler, koruyup gözetenler
3.
alâ en nisâi
: kadınlar üzerinde
4.
bi m...
Nisa Suresi, 49. Ayet:
Kendi nefslerini temize çıkaranları (tezkiye ettiklerini söyleyenleri) görmedin mi? Hayır (öyle değil). Ancak Allah, dilediği kişinin
nefsin
i tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar (bile) zulüm olunmazlar....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
1.
mâ
: şey (ne ise)
2.
esâbe-ke
: sana isabet etti
3.
min hasenetin
: bir güzellik, bir iyilik
4.
fe
: işte o
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana iyilikten (hasenatdan) ne isabet ederse, işte o Allah'tandır. Ve sana kötülükten (seyyiattan) ne isabet ederse, o taktirde o, kendi
nefsin
dendir (derecat kaybedecek bir şey yapmandan dolayıdır). Ve seni, insanlara Resûl olarak gönderdik ve şahit olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana gelen iyiliğe ait şey Allah'tandır, kötülüğe ait olansa
nefsin
den ve biz seni insanlara peygamber olarak gönderdik, buna tanık olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise
nefsin
dendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana iyilikten ne isâbet ederse, Allâh'tandır. Başına gelen kötülük ise
nefsin
dendir (
nefsin
in arzusuna uymandan). Biz seni insanlara Rasûl olarak irsâl ettik. Şahit olarak Esmâ'sıyla hakikatin olan Allâh yeter....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana iyilik olarak ne erişirse, Allah'tandır. Sana kötülük olarak ne dokunursa, o da kendi
nefsin
dendir. Biz seni insanlara peygamber olarak gönderdik. Şahit olarak da Allah yeter....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana dokunan herhangi bir iyilik Allah'tandır. Sana isabet eden herhangi bir kötülük de senin
nefsin
dendir. Biz seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik ; şahit olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük ise
nefsin
dendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana isâbet eden her iyilik Allah’dandır; sana isâbet eden her kötülük ise
nefsin
dendir. (Habîbim, yâ Muhammed!) İşte seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. (Buna) hakkıyla şâhid olarak ise, Allah yeter!...
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana güzellikten her ne şey nâsib olursa şüphesiz Allah Teâlâ'dandır. Ve sana kötülükten her ne şey isabet ederse kendi
nefsin
dendir. Ve seni nâsa peygamber olarak gönderdik, Allah Teâlâ bihakkın şahit olmaya kâfidir....
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Sana gelen her iyilik Allah'tandır, bütün kötülükler de kendi
nefsin
dendir. Seni insanlara peygamber olarak gönderdik. Şâhit olarak Allah yeter!...
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Ey insan! Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Başına gelen her fenalık ise
nefsin
dendir. Ey Resulüm! Seni bütün insanlara elçi gönderdik. Allah’ın buna şahit olması yeter de artar!...
Nisa Suresi, 79. Ayet:
İyilik ve güzellikten sana her ne ererse Allah'tandır. Kötülük ve çirkinlikten sana ulaşan şeyse kendi
nefsin
dendir. Biz seni insanlara bir resul olarak gönderdik. Tanık olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 84. Ayet:
1.
fe
: artık, öyleyse
2.
kâtil
: savaş, cihad et
3.
fî
: ...'da
4.
sebîli allâhi
: Allah'ın yolu
Nisa Suresi, 84. Ayet:
Öyleyse Allah'ın yolunda cihad et.Sen kendi
nefsin
den başkası ile sorumlu tutulmazsın. Ve mü'minleri teşvik et. Umulur ki Allah, o kâfirlerin kuvvet ve saldırısını (üzerinizden) çeker . Ve Allah, güç olarak daha güçlü ve cezası daha şiddetlidir....
Nisa Suresi, 84. Ayet:
Allâh uğruna savaş!
Nefsin
den başkasına sorumlu değilsin! İman edenleri de teşvik et. Umulur ki Allâh, hakikati inkâr edenlerin gücünü kırar. Allâh'ın gücü de daha şiddetlidir, yaptıklarının sonucunu yaşatması da daha şiddetlidir....
Nisa Suresi, 84. Ayet:
(başkaları cihaddan dönerse de) sen, Allah yolunda çarpış. Sen ancak
nefsin
den sorumlusun. İman edenleri de savaşa teşvik et. Olur ki Allah, o kâfirlerin şiddet ve tazyîkını def eder. Allah, tazyîk ve azab bakımından kâfirlerden daha şiddetlidir....
Nisa Suresi, 84. Ayet:
Onun için Allah yolunda çarpış, ancak
nefsin
den başkasiyle mükellef değilsin, mü'mileri de çarpışmağa teşvik et, me'muldur ki Allaha küfretmekte bulunanların tazyikını defetsin, Allah tazyikce de daha şiddetli tenkilce de daha şiddetlidir....
Nisa Suresi, 84. Ayet:
Onun için Allah yolunda çarpış. Ancak
nefsin
den başkasıyla yükümlü değilsin! Mü'minleri de çarpışmaya teşvik et; umulur ki Allah o küfretmekte bulunanların baskılarını defeder. Allah baskıca daha zorlu, azap vermek bakımından da daha şiddetlidir....
Nisa Suresi, 84. Ayet:
O halde sen Allah yolunda savaş çünkü sen, yalnızca kendi
nefsin
den sorumlusun ve müminleri ölüm korkusunu yenmeleri için teşvik et! Allah, hakikati inkara kalkışanların gücünü kırmaya muktedirdir; çünkü Allah iradesinde güçlü ve cezalandırmasında şiddetlidir....
Nisa Suresi, 84. Ayet:
Artık Allah yolunda savaşta bulun. Sen
nefsin
den başkası ile mükellef olmazsın. Mü'minleri de teşvik et. Umulur ki, Allah Teâlâ o kâfir olanların savletini defeder ve Allah Teâlâ savletce daha şiddetlidir ve tenkilce de daha şedîddir....
Nisa Suresi, 84. Ayet:
Artık Allah yolunda savaş. Sen kendi
nefsin
den sorumlusun; ancak mü'minleri de cihada teşvik et. Bakarsın, böylece Allah kâfirlerin gücünü kırar. Allah'ın gücü ve cezası ise çok daha şiddetlidir....
Nisa Suresi, 97. Ayet:
Muhakkak ki melekler, nefslerine zulmeder hâlde vefat ettirilen kimselere, "Ne işte idiniz (niye
nefsin
ize zulüm olan şu şartlar içindesiniz)?" dediler. . . (Onlar da) dediler ki: "Biz Arz'da zayıf, çaresizdik". . . (Melâike de) dedi ki: "Allâh Arz'ı geniş olmadı mı, orada hicret etseydiniz?". . . İşte bunların ulaşacağı yer cehennemdir. . . O ne kötü sondur!...
Nisa Suresi, 107. Ayet:
Nefslerine ihanet edenleri savunma! Muhakkak ki Allâh
nefsin
e ihanet suçuna ısrarla devam edeni sevmez....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
ya'mel
: yapar
3.
sûen
: kötülük
4.
ev
: veya
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Ve kim kötülük yapar veya
nefsin
e zulmeder, sonra da Allah'tan mağfiret dilerse, Allah'ı mağfiret edici ve rahmet edici olarak bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir kötülük eder, yahut
nefsin
e karşı zulümde bulunur da sonra Allah'tan yarlıganmak dilerse Allah'ı, suçları örtücü ve rahîm olarak bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir kötülük yapar yahut
nefsin
e zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse, Allah'ı çok yarlığayıcı ve esirgeyici bulacaktır....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir suç işler ya da
nefsin
e zulmederse (benliği yüzünden - benliğini Allâh'a şirk koşarsa); sonra (suçunu idrak edip) Allâh'a istiğfar ederse, Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir (bağışlayıcıdır ve rahmetinden kaynaklanan güzellikleri yaşatandır). . ....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim kötülük işler veya
nefsin
e zulmedip sonra Allah'tan bağışlanma dilerse Allah'ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir fenâlık yapar yahut
nefsin
e zulmeder de Allah’dan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı, çok merhametli bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir kötülük yapar yahut
nefsin
e zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse, Allah'ı çok yarlığayıcı ve esirgeyici bulacaktır....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Halbuki kim bir kötülük yapar veya
nefsin
e zulm eder de sonra Allahın mağfiretine sığınırsa Allahı bir gafur, rahîm bulur...
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir kötülük işler, yahut
nefsin
e zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlanmasını dilerse, Allah'ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim kötülük işler veya
nefsin
e zulmedip sonra Tanrı'dan bağışlanma dilerse Tanrı'yı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir kötülük yapar, yahud
nefsin
e zulmeder de sonra Allahdan mağfiret isterse o, Allahı çok yarlığayıcı, çok esirgeyici bulur. ...
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Hem kim bir kötülük yapar veya
nefsin
e zulmeder de sonra Allah’dan mağfiret dilerse, Allah’ı Gafûr (çok bağışlayıcı), Rahîm (çok merhamet edici) olarak bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim, bir kötülük yapar veya
nefsin
e zulmeder de sonra Allah'dan mağfiret dilerse; Allah'ın Gafur ve Rahim olduğunu görür....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Ve her kim bir kötülük yapar veya
nefsin
e zulmeder de sonra Allah Teâlâ'dan mağfiret dilerse Allah Teâlâ'yı gafûr, rahîm bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir kötülük yapar veya
nefsin
e zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve merhamet sahibi olarak bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir kötülük işler veya
nefsin
e zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah’ı bağışlayıcı ve merhametli olarak bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim kötülük eder veya günah işleyerek
nefsin
e zulmeder de sonra Allah’tan af dilerse, Allah’ı gafur ve rahim (affı ve merhameti bol) bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim bir kötülük yapar, yahut
nefsin
e zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse, Allâh'ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Kim kötülük işler veya
nefsin
e zulmedip sonra Allah'tan bağışlanma dilerse Allah'ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur....
Nisa Suresi, 110. Ayet:
Bununla beraber, kim bir kötülük işler yahut
nefsin
e zulmeder de sonra Allah'tan bağışlanma dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı, çok merhamet edici bulur....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
yeksib
: kazanır
3.
ismen
: günah
4.
fe innemâ
: o taktirde sadece
...
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Ve kim bir günah kazanırsa o taktirde onu, sadece kendi
nefsin
e (negatif derece olarak) kazanır. Ve Allah Alîm'dir (en iyi bilendir), Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir)....
Nisa Suresi, 111. Ayet:
Kim bir kötülük işlerse, kendi
nefsin
e kötülük etmiş olur. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, hikmet sahibidir....
Nisa Suresi, 125. Ayet:
Ve kendisi iyilik eden bir kimse olarak,
nefsin
i Allah’a teslîm eden ve Hanîf(hakka yönelmiş) olarak İbrâhîm’in dînine tâbi' olan kimseden, din bakımından daha güzel kim olabilir? Zîrâ Allah, İbrâhîm’i dost edinmiştir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlar (ınız) arasında sevgide eşitlik yapmağa hırs gösterseniz bile, asla buna gücünüz yetmez. O halde büsbütün birine meyledip diğerlerini (ne kocalı, ne de kocasız) askıda kalmış gibi bırakmayın. Eğer
nefsin
izi düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız gerçekten Allah günahlarınızı çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir....
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlar arasında adalet (ve müsavatı tatbik) etmenize ne kadar hırs gösterseniz, asla güc yetiremezsiniz. Bari (birine) büsbütün meyledib de ötekini (ne dul, ne kocalı bir durumda) askılı gibi bırakmayın. Eğer (
nefsin
izi) İslah eder, (haksızlıkdan) sakınırsanız şübhe yok ki Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. ...
Nisa Suresi, 129. Ayet:
Kadınlarınız arasında sevgide eşitlik yapmaya hırs gösterseniz bile, asla buna gücünüz yetmez. O halde büsbütün birine meyledip diğerlerini askıda kalmış gibi bırakmayın eğer
nefsin
izi düzeltip ve haksızlıktan sakınırsanız gerçekten Allah, affedici ve merhametlidir....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, ... olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler, yaşarken Allah’a ulaşmayı dilediler
4.
...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Kendinize, anne ve babanıza ve yakınlarınıza bile olsa, zengin veya fakir de olsalar, Allah için adaleti yerine getiren şahitler olun. Çünkü Allah, ikisine de daha yakındır. Adaletli davranmak için, artık hevânıza (
nefsin
ize) uymayın. Ve eğer dilinizi eğip bükerseniz (sözü değiştirirseniz) veya (haktan, adaletten) yüz çevirirseniz o taktirde muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede
nefsin
ize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey inananlar, Allah için daima adâleti tam yerine getirin ve tanıklığı o yolda yapın, hattâ kendi aleyhinize, yahut anayla babanın ve yakınların aleyhine bile olsa. Hattâ zengin, yahut yoksul bile olsa, çünkü Allah ikisine de sizden daha ziyade sahiptir, sizden daha fazla korur onları ve siz, adâleti icra ederken
nefsin
izin dileğine uymayın. Bir tarafı gözeterek hüküm verir, yahut birinden yüz çevirirseniz bilin ki Allah, şüphe yok, yaptıklarınızın hepsinden haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey mü’minler! Hak üzere durup adâleti yerine getirmeğe çalışan hâkimler ve Allah için doğru söyliyen şahidler olun. Velev ki şahidliğiniz,
nefsin
izin yahut ana ve babanızla yakın akrabanızın aleyhinde olsun, ister üzerine şahidlik yapılan kimseler zengin veya fakir bulunsun... Çünkü Allah, ikisine de (zengin ile fakire) sizden daha yakındır. Onun için siz, hakdan yüz çevirip
nefsin
arzusuna uymayın. Eğer adâlet üzere hüküm vermekten, şahitliğinizde doğru söylemekten dilinizi bükerseniz veya (büs...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Hakkaniyyetle durub adaleti yerine getirmeğe uğraşır hâkimler, Allah için şahidler olunuz, gerekse nefislerinizin, veya ebeveyninizin veya en yakınlarınızın aleyhine olsun, gerek zengin ve gerek fakır bulunsun, çünkü Allah ikisinden de akdemdir, onun için haktan udul edib de
nefsin
arzusuna tabi' olmayın ve eğer dilinizi eğer veya çekinirseniz şüphe yok ki Allah her ne yaparsanız habîr bulunur...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler, hak ölçülerle hareket edip adaleti yerine getirmeye uğraşan hakimler, Allah için şahitlik yapan kişiler olunuz. Gerek kendileriniz veya ana-babanız yahut en yakınlarınız aleyhine olsun; gerek zengin, gerek fakir olsun. Çünkü Allah, ikisinden de önceliklidir. Bundan dolayı adaletten uzaklaşıp da
nefsin
ize uymayın. Şahitlik yaparken dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana - babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de (sizden) daha yakındır.
Nefsin
izin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey müminler, kendinizin, ana-babanızın ve akrabalarınızın aleyhinde bile olsa, adalete sıkı sıkıya bağlı kalınız ve Allah için şahitlik ediniz. Haklarında şahitlik ettiğiniz kimseler ister zengin, ister fakir olsunlar, Allah kendilerine herkesten daha yakındır. O halde
nefsin
izin arzusuna uyarak doğruluktan sapmayınız. Eğer kaypaklık eder, ya da şahitlik yapmaktan kaçınırsanız, kuşku yok ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey îmân edenler! Adâleti titizlikle ayakta tutan (hâkim)ler, Allah için şâhidlik eden kimseler olun! (Bu tavrınız) velev kendiniz veya ana-baba ve akrabâlar(ınız)aleyhine olsun! (Hem aleyhlerine karar verilen veya şâhidlik edilen) ister zengin, ister fakir olsun; Allah, ikisine de (sizden) daha yakındır (onların maslahatını daha iyi bilir); öyleyse(haktan) saparak
nefsin
arzûsuna uymayın! Buna rağmen (dilinizi) eğip büker veya (îcâb eden hüküm ya da şâhidlikten) yüz çevirirseniz, artık muhakkak ...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin. Allah için şahitlik eden insanlar olun. Bu hükmünüz ve şahitliğiniz isterse bizzat kendiniz, anneniz, babanız ve yakın akrabalarınız aleyhinde olsun. İsterse onlar zengin veya fakir bulunsun; çünkü Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Onun için, sakın
nefsin
izin arzusuna uyarak adaletten ayrılmayın. Eğer dilinizi eğip bükerek gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün şahitlikten kaçarsa...
Nisa Suresi, 135. Ayet:
Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde
nefsin
izin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır....
Nisa Suresi, 146. Ayet:
1.
illâ
: ...’den başka, hariç
2.
ellezîne
: onlar, ... olanlar
3.
tâbû
: tövbe ettiler
4.
ve aslehû
: ve
nefsin
i ...
Nisa Suresi, 146. Ayet:
Tövbe edenler ve
nefsin
i ıslâh edenler (nefs tezkiyesi yapanlar), Allah'a sarılanlar ve dînlerini Allah için halis kılanlar hariç. İşte onlar, mü'minlerle beraberdirler. Ve Allah, yakında mü'minlere “büyük ecir (mükâfat)” verecektir....
Maidə Suresi, 11. Ayet:
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah'ın sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; bir kavim size ellerini uzatmaya kalktığı zaman (Allah) onların ellerini sizden çekmişti. Ve Allah'a karşı takva sahibi olun (ruhunuzu, vechinizi (fizik vücudunuzu),
nefsin
izi ve iradenizi Allah'a teslim edin)! Mü'minler artık Allah'a tevekkül etsinler (güvensinler)....
Maidə Suresi, 30. Ayet:
Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (
nefsin
e uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu....
Maidə Suresi, 30. Ayet:
Nihâyet kardeşini öldürme hususunda
nefsin
e uydu da öldürdü onu ve ziyankârlardan oluverdi....
Maidə Suresi, 30. Ayet:
Nihayet Kâbil
nefsin
e uyarak kardeşini (Hâbil’i) öldürmeğe kalkışmış ve sonra onu öldürmüştü. Böylece ziyana uğrayanlardan olmuştu....
Maidə Suresi, 30. Ayet:
Bunun uzerine, kardesini oldurmekte
nefsin
e uydu ve onu oldurerek, zarara ugrayanlardan oldu....
Maidə Suresi, 30. Ayet:
Bunun üzerine, kardeşini öldürmekte
nefsin
e uydu ve onu öldürerek, zarara uğrayanlardan oldu....
Maidə Suresi, 30. Ayet:
Bunun üzerine kardeşini öldürmekte
nefsin
e uydu ve onu öldürdü de hüsrana uğrayanlardan oldu....
Maidə Suresi, 30. Ayet:
Nefsi, onu kardeşini öldürmeye çağırdı, (o da
nefsin
e uyarak) onu öldürdü, ziyana uğrayanlardan oldu....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Min ecli zâlik(zâlike), ketebnâ alâ benî isrâîle ennehu men katele nefsen bi gayri
nefsin
ev fesâdin fîl ardı fe ke ennemâ katelen nâse cemîa(cemîan) ve men ahyâhâ fe ke ennemâ ahyen nâse cemîa(cemîan) ve lekad câethum rusulunâ bil beyyinâti summe inne kesîran minhum ba’de zâlike fîl ardı le musrifûn(musrifûne)....
Maidə Suresi, 32. Ayet:
1.
min ecli zâlike
: bundan dolayı
2.
ketebnâ
: yazdık
3.
alâ benî isrâîle
: İsrailoğulları'na
4.
ennehu men
: kim...
Maidə Suresi, 32. Ayet:
Bunun içindir ki, İsrâiloğulları'na: «Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir
nefsin
yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur» hükmünü yazdık (farz kıldık). Şüphesiz ki onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de bundan sonra onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler....
Maidə Suresi, 51. Ayet:
Ey iman edenler. . . Yahudileri ve Hristiyanları hâmi - dostlar edinmeyin. . . Onlar birbirlerinin dostu - hâmisidirler. . . Sizden kim onları hâmi - dost edinirse, muhakkak ki o da, onlardandır. . . Muhakkak ki Allâh zâlimler topluluğuna hidâyet etmez (
nefsin
e zulmedenlere hakikati yaşatmaz)!...
Maidə Suresi, 69. Ayet:
Muhakkak ki, âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), ve Yahudiler, Sâbiiler ve Nasrânilerden (Hristiyanlardan) kim Allah'a ve âhir güne îmân eder ve
nefsin
i ıslâh edici ameller (nefs tezkiyesi ) yaparsa onlara artık korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar....
Maidə Suresi, 77. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
yâ ehle el kitâbi
: ey kitab ehli, kitap sahipleri!
3.
lâ taglû
: haddi aşmayın!
4.
fî dîni-kum
...
Maidə Suresi, 87. Ayet:
Ey îman edenler, Allahın size helâl etdiği o en temiz ve güzel şeyleri (
nefsin
ize) haram kılmayın. Haddi aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez. ...
Maidə Suresi, 88. Ayet:
Allâh'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden helal ve tayyib olanı yeyin. . . Korunun Allâh'tan ki siz O'na, Esmâ'sıyla
nefsin
izin hakikati olduğu inancıyla, iman edenlersiniz!...
Maidə Suresi, 93. Ayet:
1.
leyse
: yoktur, değil
2.
alâ ellezîne âmenû
: Allâh'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenlerin üzerine
3.
ve amilû es sâlihâti
: ve sâlih amel (nefsi ıslâh edici amel) yaptılar
Maidə Suresi, 105. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (
nefsin
izin sorumluluğu üzerinize borçtur). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek....
Maidə Suresi, 105. Ayet:
Ey iman edenler. . . Siz
nefsin
izden sorumlusunuz! Siz hidâyet üzere oldukça, sapmış olan size zarar veremez! Sizin hep birlikte dönüşünüz Allâh'adır. . . Yapmış olduklarınızın size neler getirdiğini gösterecektir!...
Maidə Suresi, 105. Ayet:
Ey imân edenler! Siz kendi
nefsin
ize bakınız. Siz hidâyette bulunduktan sonra dalâlete düşmüş olanlar size bir zarar veremez. Hepinizin nihâyet varacağı Allah Teâlâ' dır, O da size ne yaptığınızı haber verecektir....
Maidə Suresi, 116. Ayet:
1.
ve iz kâle allâhu
: ve Allâh (cc.) dediği (buyurduğu) zaman
2.
yâ îsâ ibne meryeme
: ey Meryem oğlu Îsâ
3.
e ente kulte
: sen mi dedin
4.
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Ve hani Allâh şöyle dedi: "Ey Meryemoğlu İsa!. . İnsanlara, 'Allâh dûnunda beni ve annemi iki ilâh edinin' diye sen mi söyledin?". . . (İsa) dedi ki: "Subhaneke (tenzih ederim seni)! Benim, Hak olmayanı söylemem nasıl mümkün olur? Eğer onu söylemişsem, (zaten) kesin sen onu bilmişsindir! Sen nefsimde olanı bilirsin, fakat ben senin
nefsin
de olanı bilmem! Kesin ki gaybların tamamını bilen sensin, sen!"...
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Hem Allah, «Ey Meryem oğlu İsâ! Sen mi insanlara Allah'tan başka benimle annemi iki ilâh edinin, dedin ?!» demişti (diyecek) de İsâ, «Seni (ortaklardan, noksanlıklardan) tenzîh ederim ; bana, hak olmayan bir sözü söylemek yaraşmaz. Eğer söylemişsem elbette sen onu bilirsin. Nefsimde olup biten şeyi bilirsin, ben ise senin
nefsin
de (ilminde sübut bulan) şeyleri bilmem. Şüphesiz ki sen, sensin gaybleri çok iyi bilen,» diye cevap vermişti (cevap verecek)....
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Ve Allah demişti ki: «Ey Meryemoğlu İsa, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan başka iki tanrı edinin' dedin?». «Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan birşeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin
nefsin
de olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız sensin, sen!»....
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Ve yine Allâh demişti ki: "Ey Meryem oğlu Îsâ sen mi insanlara 'Beni ve annemi, Allah'tan başka iki tanrı edinin' dedin?". Hâşâ, dedi, Sen yücesin, benim için gerçek olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir! Eğer demiş olsaydım, sen bunu bilirdin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben senin
nefsin
de olanı bilmem, çünkü gizlileri bilen yalnız sensin, sen!"...
Ənam Suresi, 12. Ayet:
De ki: «Göklerde ve yerde olanlar kimindir?» «Allah'ındır» de. O, rahmet etmeyi kendi
nefsin
e yazmıştır. Sizi, varlığında asla şüphe olmayan kıyamet gününde toplayacaktır. Ama kendilerini zarara sokanlar inanmazlar....
Ənam Suresi, 48. Ayet:
Peygamberleri ancak mujdeci ve uyarici olarak gonderiyoruz. Kim inanir ve
nefsin
i islah ederse onlara korku yoktur, onlar uzulmeyeceklerdir....
Ənam Suresi, 48. Ayet:
Peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve
nefsin
i ıslah ederse onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir....
Ənam Suresi, 48. Ayet:
Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve korkutucular olarak göndeririz. Kim inanır
nefsin
i ıslah ederse, onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
(Esmâ'nın açığa çıkışı olan) işaretlerimize iman edenler sana geldiklerinde de ki: "Selâmun aleyküm. . . Rabbiniz rahmeti
nefsin
e yazmıştır! Sizden her kim bilgisizlikten bir kötülük yapar da, arkasından tövbe eder ve (hâlini) düzeltirse, muhakkak ki O, Ğafûr'dur, Rahıym'dir. "...
Ənam Suresi, 54. Ayet:
Ayetlerimize inananlar sana gelince: «Size selam olsun» de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek fenalik isler de arkasindan tovbe eder ve
nefsin
i duzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi uzerine almistir. O, bagislar ve merhamet eder....
Ənam Suresi, 54. Ayet:
Ayetlerimize inananlar sana gelince: 'Size selam olsun' de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek fenalık işler de arkasından tövbe eder ve
nefsin
i düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O, bağışlar ve merhamet eder....
Ənam Suresi, 56. Ayet:
De ki: “Muhakkak ki ben, dua ettiğiniz Allah'tan başka şeylere kul olmaktan men edildim.” De ki: “Sizin heveslerinize (
nefsin
izin afetlerinin dileklerine) uymam, eğer uyarsam (öyle olursa), dalâlette olmuş olurum ve hidayete erenlerden olmam.”...
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Kendilerinin dînini bir oyun ve bir eğlence edinenleri bırak. Ve onları dünya hayatı aldattı. Ve de kazandıklarından (kazandıkları nâkıs derecelerden) dolayı
nefsin
helâk olacağını, onunla hatırlat. Onun için Allah'tan başka bir dost ve bir şefaatçi yoktur. O, bütün fidyeleri verse de ondan alınmaz (kabul edilmez). İşte onlar kazandıklarından dolayı helâk olmuş kimselerdir. İnkâr etmiş oldukları şeylerden dolayı, onlar için kaynar sudan bir içecek ve elîm bir azap vardır....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir
nefsin
felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır....
Ənam Suresi, 70. Ayet:
Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir
nefsin
felâkete dûçar olmaması için Kur'an ile nasihat et. O nefis için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır....
Ənam Suresi, 97. Ayet:
Ve kara ve denizin karanlıklarında (
nefsin
afetlerinin karanlığında) onunla yolunuzu bulmanız (hidayete ermeniz) için yıldızları (nebîler, resûller, mürşidler) kılan O'dur. Bilen bir kavim için, âyetleri detayları ile açıkladık....
Ənam Suresi, 98. Ayet:
Ve huvellezî enşeekum min
nefsin
vâhıdetin fe mustekarrun ve mustevda’(mustevdaun), kad fassalnal âyâti li kavmin yefkahûn(yefkahûne). ...
Ənam Suresi, 98. Ayet:
1.
ve huve ellezî
: ve o ki
2.
enşee-kum
: sizi yarattı
3.
min
nefsin
: bir nefsten
4.
vâhıdetin
: bir tek
Ənam Suresi, 110. Ayet:
Ve onların fuad hassalarını (
nefsin
kalbinin idrak hassalarını) ve basiretlerini (
nefsin
kalp gözünün görme hassalarını) evvelce O'na inanmadıkları (mü'min olmadıkları) ilk zamanki hallerine çeviririz. Onları, azgınlıkları içinde şaşkın bırakırız....
Ənam Suresi, 164. Ayet:
Kul e gayrallâhi ebgî rabben ve huve rabbu kulli şey’(şey’in), ve lâ teksibu kullu
nefsin
illâ aleyh(aleyhâ), ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, summe ilâ rabbikum merciukum fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne)....
Ənam Suresi, 164. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e gayrallâhi (e gayre allâhi )
: Allah'tan başka mı
3.
ebgî
: arayayım, isteyeyim
4.
rabben
...
Ənam Suresi, 164. Ayet:
De ki: "O her şeyin Rabbi iken, Allâh'ın gayrı Rab mi düşünürüm! Her
nefsin
kazandığı sadece kendinedir. . . Bir suçlu, başka birinin suçunun vebalini yüklenmez! Sonra dönüşünüz Rabbinizedir! Hakkında ayrılığa düştüğünüz hususları size bildirecektir. "...
Əraf Suresi, 8. Ayet:
O süreçte vezn (her şeyin Allâh hükümlerine göre artısıyla eksisiyle değerlendirilmesi) Hak'tır. . . Artık kimin mizanları (değerlendirilmeleri) ağır basarsa (
nefsin
de), işte onlar, engelleri yarıp kurtuluşa erenlerin ta kendileridir....
Əraf Suresi, 19. Ayet:
"Ey Adem! Sen ve eşin cenneti yaşam ortamı edinin. . . İkiniz de istediğiniz yerden yeyin. . . (Ancak) şu ağaca (bedene - kendini beden kabullenmenin getirisine) yaklaşmayın. . .
Nefsin
e zulmedenlerden olursunuz. "...
Əraf Suresi, 35. Ayet:
1.
yâ benî âdeme
: ey Âdemoğulları
2.
immâ
: ama, ... olduğu zaman
3.
ye'tiyenne-kum
: size gelir
4.
rusulun
: res...
Əraf Suresi, 35. Ayet:
Ey Âdemoğulları! Sizin içinizden, size âyetlerimi anlatan (kıssa eden) resûller geldiği zaman, bundan sonra kim takva sahibi olur ve
nefsin
i ıslâh ederse (nefs tasfiyesi yaparsa), artık onlara korku yoktur. Ve onlar mahzun olmazlar....
Əraf Suresi, 35. Ayet:
Ey Âdem oğulları, eğer size içinizden âyetlerimi kendinize anlatacak peygamberler gelir ve artık kim (onlara muhaalefetden) sakınır ve (
nefsin
i) ıslah ederse onlar için bir korku yokdur, onlar mahzun da olacak değillerdir. ...
Əraf Suresi, 35. Ayet:
Ey Âdem’in evlatları! Size her ne zaman içinizden Benim âyetlerimi beyan edip açıklayan resuller gelir de, kim onlara karşı çıkmaktan sakınır,
nefsin
i ıslah ederse artık onlara hiç bir korku yoktur, onlar asla üzülmezler de....
Əraf Suresi, 43. Ayet:
1.
ve neza'nâ
: ve çekip aldık
2.
mâ
: şey
3.
fî sudûri-him
: onların göğüslerinde
4.
min
: ...den
Əraf Suresi, 43. Ayet:
Onların göğüslerinde, (
nefsin
kalbindeki) afetlerinden ne varsa çekip aldık. Onların altlarından nehirler akar. “Bizi buna hidayet eden Allah'a hamdolsun. Allah'ın, bizi hidayete erdirmesi olmasaydı, biz hidayete ermezdik. Andolsun ki Rabbimizin resûlleri hak ile gelmiştir.” dediler. “Yapmış olduklarınızdan dolayı varis kılındığınız cennet işte budur.” diye nida olunurlar....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: "Ey insanlar. . . Kesinlikle ben hepinize gelmiş Allâh Rasûlü'yüm. . . Semâların ve arzın mülkü "HÛ"nundur! İlâh yoktur sadece "HÛ"! Diriltir, öldürür! Bu yüzden iman edin, Esmâ'sıyla
nefsin
izin dahi hakikati olan Allâh'a ve Ümmî Nebi olan O Rasûl'e ki O, Esmâ'sıyla
nefsin
in dahi hakikati olan Allâh'a ve O'nun bildirdiklerine iman eder. O'na tâbi olun ki hakikate erdirilesiniz. "...
Əraf Suresi, 176. Ayet:
1.
ve lev
: ve eğer, şayet
2.
şi'nâ
: biz diledik
3.
le rafa'nâ-hu
: mutlaka, elbette onu yükselttik (yükseltirdik)
4.
bi-hâ
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Ve şâyet dileseydik onu, onunla (âyetlerimizle) elbette yükseltirdik. Ve fakat o dünyaya meyletti ve hevasına (
nefsin
in afetlerine) tâbî oldu. Artık onun hali, köpeğin hali gibidir ki; onunla ilgilensen de solur, onu terketsen de (kendi haline bıraksan da) solur. Âyetlerimizi yalanlayan kavmin hali işte böyledir. Artık bu kısası anlat, böylece onlar tefekkür ederler....
Əraf Suresi, 176. Ayet:
Hâlbuki dileseydik onu onlarla (verdiğimiz âyetlerle) elbette yükseltirdik; fakat o, dünyaya meyletti ve
nefsin
in arzusuna uydu. İşte onun misâli, köpeğin misâli gibidir! Üzerine varsan da dilini çıkarıp solur, onu bıraksan da dilini çıkarıp solur! İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin misâli budur! Artık bu kıssayı (onlara) anlat; tâ ki düşünsünler....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
Huvellezî halakakum min
nefsin
vâhıdetin ve ceale minhâ zevcehâ li yeskune ileyhâ, fe lemmâ tegaşşâhâ hamelet hamlen hafîfen fe merret bihî, fe lemmâ eskalet deavâllâhe rabbehumâ lein âteytenâ sâlihan le nekûnenne mineş şâkirîn(şâkirîne)....
Əraf Suresi, 189. Ayet:
1.
huve ellezî
: o ki, ... yapan odur
2.
halaka-kum
: sizi yarattı
3.
min
nefsin
: bir nefsten
4.
vâhıdetin
: bir ...
Əraf Suresi, 200. Ayet:
Eğer şeytandan (bedenselliğin) bir dürtme seni dürterse (bedensel arzulara iteklerse hakikatini perdeleyecek şekilde), hemen Allâh'a (
nefsin
in hakikati olan Esmâ'sının kuvvesine) sığın. . . Çünkü O, Semi'dir, Aliym'dir....
Əraf Suresi, 205. Ayet:
1.
vezkur (ve uzkur)
: ve zikret
2.
rabbe-ke
: Rabbini
3.
fî nefsi-ke
:
nefsin
de, kendi kendine
4.
tedarruan
: yal...
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Rabbini
nefsin
de, haddini bilerek, hissederek ve gizlice, gösterişsiz, sesini yükseltmeden, sabah - akşam zikret, hatırla ve derinliğine düşün! Gâfillerden olma!...
Ənfal Suresi, 53. Ayet:
Bu, bir toplum kendi
nefsin
de olanı değiştirmedikçe, Allah’ın o topluma bahşettiği nimeti değiştirici olmadığı içindir. Allah, işitendir, bilendir.....
Tövbə Suresi, 16. Ayet:
Yoksa siz, Allâh sizden mücahede edenleri, Allâh'tan ve Rasûlünden ve iman edenlerden başkasını velî (sırdaş, dost) edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allâh yapmakta olduğunuz şeylere Habiyr'dir (
nefsin
izdeki Habiyr ismi mânâsı ile)....
Tövbə Suresi, 35. Ayet:
Cehennem ateşinde üzerlerinde (demir) kızdırıldığı gün, böylece onunla, onların alınları, yanları, sırtları dağlanır. Bu, kendiniz (
nefsin
iz) için biriktirdiğiniz şeylerdir. Böylece biriktirmiş olduğunuz şeyleri tadın!...
Tövbə Suresi, 38. Ayet:
Ey âmenû olanlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmaya inananlar)! Size ne oldu? Size, “Allah'ın yolunda cihada çıkın (
nefsin
izle cihad ederek, ruhunuzu Allah'a ulaştırın) (düşmanlarınızla, kâfirlerle cihad edin).” denildiği zaman, siz (bulunduğunuz) yere meyledip kaldınız (ruhunuz Allah'a doğru yola çıkmadı) (İslâm ordusu içinde savaşa katılmadınız). Ahiretten (ruhunuzu Allah'a ulaştırmaktan) (vazgeçip) dünya hayatına mı razı oldunuz? Dünya hayatının metaı (malı, faydası), ahiretten (ruhu Allah'a ula...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
1.
mâ kâne
: olmaz, olmadı
2.
li ehli el medîneti
: Medine halkı için, şehir halkı için
3.
ve men
: ve kimse (ler)
4.
havle-hum...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine (şehir) halkı ve bedevî Araplar'dan onun çevresinde olanlar için Allah'ın Resûl'ünden geri kalmaları ve kendi nefslerini, onun
nefsin
den üstün tutmaları (rağbet etmeleri) olmaz. Çünkü böylece onlara, Allah yolunda (aşırı) bir susuzluk, bir yorgunluk (bitkinlik) ve şiddetli açlık isabet etmesi, küffarı (kâfirleri) öfkelendirecek bir yere ayak basarak (işgal ederek), düşmana karşı bir zafere nail olmaları yoktur ki; onunla, onlara salih amel yazılmış olmasın. Muhakkak ki Allah, muhsinlerin ...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Gerek Medine halkına gerekse çevresindeki Bedevîlere, Allâh Rasûlünden geri kalmaları ve kendi nefslerini O'nun
nefsin
e tercih etmeleri yakışmaz! Onların Allâh yolunda susuzluğa, yorgunluğa, açlığa maruz kalmaları, hakikat bilgisini inkâr edenleri öfkelendirecek yerlere yerleşmeleri, düşmana karşı bir zafer kazanmaları; kendilerine imanın gereği fiiller olarak yazılmıştır! Muhakkak ki Allâh muhsinleri mükâfatsız bırakmaz....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, Allah'ın elçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun
nefsin
e tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kâfirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne medenîlerin ne de etraflarındaki bedevîlerin Resulullahtan tahallüf etmeleri, ve onun
nefsin
de ne yaptığına bakmayıb da kendi nefisleriyle mukayyed olmaları yaraşmaz, çünkü onların Allah yolunda ne bir susuzluk, ne bir yorgunluk, ne bir açlık çekmeleri ve ne küffarı gayza getirecek bir mevkii çiğnemeleri ne de düşmandan bir muvaffakıyyete nâil olmaları olmaz ki mukabilinde kendileri için mutlak bir ameli salih yazılmış bulunmasın, çünkü Allah muhsinlerin ecrini zayi' etmez...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine ehline ve çevresindeki bedevilere, Tanrı'nın elçisinden geri kalmaları, kendi nefslerini onun
nefsin
e tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Tanrı yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Tanrı, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Ne Medîne ahalisi için ve ne de onların civarında bulunan bedeviler için sahih olmaz ki, Allah Teâlâ'nın Resûlünden geri kalsınlar ve onun kendi
nefsin
de ne yaptığına bakmayıp da kendi nefislerine rağbet göstersinler. Çünkü onlara Allah yolunda ne bir susuzluk ve ne bir yorgunluk ve ne de bir açlık isabet etmez ki ve ne de kâfirleri kızdıracak bir mevkie ayak basmazlar ki ve ne de bir düşmana karşı bir muvaffakiyete nâil olmuş olmazlar ki, illâ onun mukabilinde kendileri için bir sâlih amel yazı...
Tövbə Suresi, 120. Ayet:
Medine halkına ve çevresindeki bedevilere, peygamberden geri kalmaları, kendi nefislerini onun
nefsin
e tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onların Allah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanılmaz bir açlık' (çekmeleri), kâfirleri 'kin ve öfkeyle ayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmana karşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlaka onlara bununla salih bir amel yazılmış olması nedeniyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez....
Yunus Suresi, 28. Ayet:
Ve o (mahşer) günü onları hep birlikte toplayacağız, sonra şirk koşanlara: '(Haydi) yerinize! Siz ve (Allah’a şirk koştuğunuz) ortaklarınız!' diyeceğiz. Artık onların aralarını ayırmışızdır ve ortakları (olan putlar, onlara) şöyle der: '(Siz hakikatte) bize tapmıyordunuz (kendi
nefsin
ize ve şeytanlarınıza tapıyordunuz)!'...
Yunus Suresi, 30. Ayet:
Hunâlike teblû kullu
nefsin
mâ eslefet ve ruddû ilallâhi mevlâhumul hakkı ve dalle anhum mâ kânû yefterûn(yefterûne)....
Yunus Suresi, 30. Ayet:
1.
teblû
: imtihan
2.
kullu
nefsin
: her nefs, bütün nefsler
3.
mâ eslefet
: geçmişte yaptıklarıyla (selef olan şeyler)
4.
ve r...
Yunus Suresi, 54. Ayet:
Ve lev enne li kulli
nefsin
zalemet mâ fîl ardı leftedet bih(bihi), ve eserrun nedâmete lemmâ reevul azâb(azâbe), ve kudıye beynehum bil kıstı ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne). ...
Yunus Suresi, 54. Ayet:
1.
ve lev
: ve olsa
2.
enne
: gerçekten
3.
li kulli
nefsin
: her nefs için, her
nefsin
, ona ait, onun
4.
zalemet
:...
Yunus Suresi, 54. Ayet:
Yeryüzünde bulunan her şey,
nefsin
e zulmeden kimsenin olsaydı, onu fidye verirdi. Azabı gördükleri zaman içlerinde pişmanlık duyarlar. Halbuki onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmolunmuştur....
Yunus Suresi, 54. Ayet:
Nefsin
e zulmeden herkes, yeryüzünde ne varsa kendisinin olsaydı, onu fedâ etmek isterdi. Azabı gördükleri zaman da pişmanlıklarını gizlemeye çalışırlar. Aralarında adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez....
Yunus Suresi, 54. Ayet:
Kendi
nefsin
e zulmeden her kişi, dünyadaki bütün şeylere malik olsaydı bile, cezadan kurtulmak için hepsini fidye olarak verirdi. Onlar cezaları olan azabı görünce içten içe duydukları pişmanlığı açığa vururlar. Ne çare ki, kendilerine asla haksızlık edilmeksizin, aralarında adaletle hüküm verilmiştir....
Yunus Suresi, 57. Ayet:
Ey insanlar! Size, Rabbinizden öğüt (vaaz) ve göğsünüzde olana (
nefsin
izin kalbindeki hastalıklara) şifa ve mü'minlere hidayet ve rahmet gelmiştir....
Yunus Suresi, 100. Ayet:
Ve mâ kâne li
nefsin
en tu’mine illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yec’alur ricse alellezîne lâ ya’kılûn(ya’kılûne)....
Yunus Suresi, 100. Ayet:
1.
ve mâ kâne
: ve olmadı, olmaz, olamaz
2.
li
nefsin
: bir nefs için, bir
nefsin
3.
en tu'mine
: mü'min olması
4.
illâ
Yunus Suresi, 100. Ayet:
Ve Allah'ın izni olmaksızın, bir kimsenin (bir
nefsin
) mü'min olması (mümkün) olamaz. Ve (Allah), akıl etmeyen kimselerin üzerine ceza (azap) verir....
Yunus Suresi, 106. Ayet:
"Allâh dûnundaki sana fayda ve zarar vermeyecek şeylere yönelme! Eğer böyle yaparsan, o zaman muhakkak ki sen
nefsin
e zulmedenlerden olursun!"...
Yunus Suresi, 106. Ayet:
Ayrıca, Allah’ı bırakıp da sana ne fayda ne de zarar veremiyecek şeylere tapma. Böyle yaptığın takdirde, şüphesiz ki
nefsin
e zulmedenlerden olursun”, diye (bana) emredilmiştir....
Yunus Suresi, 106. Ayet:
Ve Allahın mâsivasından sana kendi kendine ne menfaat ve ne mazarrat yapamıyacak şeylere perestiş etme, eğer edersen o halde sen şüphesiz
nefsin
e zulmedenlerden olursun...
Hud Suresi, 18. Ayet:
Allâh hakkında yalan konuşarak iftira atandan daha zâlim kimdir? Onlar Rablerine arzolunurlar! Şahitler de: "İşte bunlar Rableri üzerine yalan söyleyenlerdir" der. . . Dikkat edin, Allâh lâneti zâlimler üzerinedir (
nefsin
e zulmederek hakikatindeki kuvvelerden uzak düşmüşlük)....
Yusif Suresi, 18. Ayet:
1.
ve câû
(câû bi)
: ve geldiler
: (getirdiler)
2.
alâ kamîsı-hi
: onun gömleğinin üzerinde
3.
bi demin kezibin
: yalancı kan ile
4.
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Ve üzerinde yalancı kan bulunan gömleğini getirdiler. (Babası şöyle) dedi: “Hayır. Sizi,
nefsin
iz bir işe sevketti. Artık bundan sonrası (benim yapmam gereken şey) güzel (bir) sabırdır. Sizin anlattığınız şeye karşı istiane (yardım) istenecek olan (sadece) Allah'tır.”...
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler. "Hayır" dedi.
Nefsin
iz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp uydurduklarınıza karşı (kendisinden) yardım istenecek olan Allah'tır."...
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Uzerine baska bir kan bulasmis olarak Yusuf'un gomlegini de getirmislerdi. Babalari: «Sizi
nefsin
iz bir is yapmaya surukledi; artik bana guzelce sabir gerekir. Anlattiklariniza ancak Allah'tan yardim istenir» dedi....
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Üzerine uydurma bir kan bulaştırıp gömleğini de getirmişlerdi. O da, «
nefsin
iz sizi aldatıp böylesine (çirkin bir işe) itmiştir. Artık (bana gereken) güzel bir sabır.. Anlattıklarınıza karşılık ancak, Allah'ın yardımı beklenir» dedi....
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Üzerine başka bir kan bulaşmış olarak Yusuf'un gömleğini de getirmişlerdi. Babaları: 'Sizi
nefsin
iz bir iş yapmaya sürükledi; artık bana güzelce sabır gerekir. Anlattıklarınıza ancak Allah'tan yardım istenir' dedi....
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Yusuf'un yalandan kana bulanmış gömleğini getirdiler. Babaları Yakub dedi ki; «Anlaşılan
nefsin
iz sizi kötü bir işe sürükledi, bana düşen yaman bir sabırdır, anlattıklarınız karşısında Allah'ın yardımına sığınıyorum.»...
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler. "Hayır" dedi. "
Nefsin
iz, sizi yanıltıp (böyle) bir buyruğa / buyrultuya sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp uydurduklarınıza karşı (kendisinden) yardım istenecek olan Tanrı'dır."...
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Ve gömleği üzerinde yalancı bir kan olduğu halde gelmişlerdi. Dedi ki: «Size
nefsin
iz belki bir işi süslemiş oldu. Artık güzel bir sabır! Ve ancak Allah Teâlâ'dır sizin şu söylediklerinize karşı kendisinden yardım istenilecek zât.»...
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Ve ona üzerine sahte bir kan ile Yusuf’un gömleğini getirdiler. Babaları: -Hayır, sizi
nefsin
iz bu işi yapmaya sürükledi. Bana da sabretmek kaldı. Anlattıklarınıza ancak Allah’tan yardım istenir, dedi....
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler. «Hayır» dedi.
Nefsin
iz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş, bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp uydurduklarınıza karşı (kendisinden) yardım istenecek olan Allah'tır.»...
Yusif Suresi, 18. Ayet:
Yusuf'un gömleğini de üzerine yalandan bir kan sürüp getirmişlerdi. Babaları 'Belli ki
nefsin
iz sizi bir işe sürüklemiş,' dedi. 'Artık güzel bir sabır gerek. Anlattıklarınıza karşı ancak Allah'tan yardım istenir.'...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
1.
ve râvedet-hu
(râvede)
: ve ondan murat almak istedi, onunla olmak istedi
: (beraber olmak istedi)
2.
elletî
: ki o (bayan için)
3.
huve
: o
4.<...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Evinde bulunduğu kadın, onun
nefsin
den murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve "Haydi gel!" dedi. O da" (Hâşâ), Allah'a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!" dedi....
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Evinde bulunduğu kadın, onun
nefsin
den murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve «Haydi gel!» dedi. O da «(Hâşâ), Allah'a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!» dedi....
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Derken hânesinde bulunduğu hanım bunun
nefsin
den kam almak istedi ve kapıları kilidledi, haydi seninim dedi, o, Allaha sığınırım, dedi: doğrusu o benim Efendim, bana güzel baktı, hakıkat bu ki, zalimler felâh bulmaz...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Derken evinde bulunduğu hanım, bunun
nefsin
den kam almak istedi (onu birlikte olmaya çağırdı) ve kapıları kilitledi; «Haydi gel, seninim!» dedi. O: «Allah'a sığınırım, doğrusu O, benim efendim, bana iyi baktı ve gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz.» dedi....
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Derken, evinde bulunduğu hanım, onun
nefsin
den murad alıp yararlanmak istedi. Kapıları kilitledi ve «Haydi beri gel!» dedi. Yusuf: «Allah'a sığınırım! Muhakkak ki, o (kocan), benim efendim, bana çok güzel baktı. Doğrusu zalimler hiç iflah olmazlar» dedi....
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Onun bulunduğu evdeki (kadın) onun
nefsin
den murad almak istedi, kapıları sımsıkı kapadı ve: «Sana söylüyorum, beri gel» dedi. O ise: «Allaha sığınırım, doğrusu o benim efendimdir. O, bana güzel bir mevki vermişdir. Hakıykat şudur ki zaalimler asla felah bulmaz» dedi. ...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Ve o evinde kaldığı (hanım), onun
nefsin
den murâd almak istedi de kapıları iyice kilitledi ve: 'Haydi gel!' dedi. (Yûsuf) dedi ki: 'Allah’a sığınırım! Şübhesiz ki o (kocan), benim efendimdir; benim mevkiimi (hep) güzel tuttu. Şu muhakkak ki, zâlimler kurtuluşa ermezler.'...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Ve O'nu hanesinde bulunduğu kadın,
nefsin
den muradını almak için hileye düşürmek istedi ve kapıları kilitledi ve «haydi gelsene» dedi. (Yusuf da) Dedi ki: «Allah Teâlâ'ya sığınırım. Şüphe yok ki, o benim efendimdir. Benim ikametgâhımı güzelce kılmıştır. Muhakkaktır ki, zalimler felâha ermezler.»...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Evinde bulunduğu kadın, onun
nefsin
den murad almak istedi. Kapıları sıkı sıkı kapadı ve: “Gelsene!” dedi. O da: “Allah'a sığınırım! Zira (kocanız) benim efendimdir, bana iyi baktı. Zâlimler şüphesiz ki iflâh olmazlar. ” dedi....
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Yûsuf'un, evinde kaldığı kadın, onun
nefsin
den murâd almak istedi ve kapıları kilitleyip: "Haydi gelsene!" dedi (Yûsuf): "Allah'a sığınırım dedi, efendim bana güzel baktı. zâlimler iflâh olmazlar!"...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Derken, evinde bulunduğu kadın onun
nefsin
den muradını almak istedi, kapıları kapatıp 'Haydi gelsene' dedi. Yusuf 'Allah korusun,' dedi. 'Kocan benim efendimdir; o bana çok iyi bakıyor. Zalimler ise iflâh olmazlar.'...
Yusif Suresi, 23. Ayet:
Yûsuf'un, evinde kaldığı kadın, onun
nefsin
den gönlünü tatmin etmek istedi. Kapıları kilitledi, "Hadi gel!" dedi. Yûsuf: "Allah'a sığınırım, Rabbim beni güzel bir barınağa kavuşturmuştur. Zalimler iflah etmez." dedi....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
nisvetun
: kadınlar
3.
fî el medîneti
: şehirde
4.
emre'etu el azîzi
: azîzin (vezirin) ha...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının
nefsin
den murat almak istiyormuş; Yusufun sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirde birtakım kadınlar: 'Azizin hanımı kendi uşağının
nefsin
e yaklaşmak istiyormuş. Sevgi onun bağrını yakmış. Doğrusu biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz' dediler....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirde (birtakım) kadınlar: "Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının
nefsin
den murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz." dedi....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki bir takım kadınlar da dediler ki: “- Vezir’in karısı, delikanlısının
nefsin
e yaklaşmak istiyormuş. Ona olan aşkı, kalbinin içine nüfuz etmiş. O hanımı görüyoruz ki, çıldırmış besbelli......
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: Azizin karısı, delikanlısının
nefsin
den murat almak istiyormuş; Yusuf'un sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirde bir takım kadınlar da Azîzin karısı, dediler: delikanlısının
nefsin
den murad isteyormuş ona aşkından yüreğinin zarı çatlamış, karı bes belli çıldırmış...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki bir takım kadınlar da: «Azizin karısı delikanlısının
nefsin
den murat istiyormuş (onunla birlikte olmak istiyormuş), onun aşkından yüreğinin zarı çatlamış; karı besbelli çıldırmış!» dediler....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirde (birtakım) kadınlar: "Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının
nefsin
den murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz" dedi....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki bir kısım kadınlar: «Azîzin karısı, delikanlısının
nefsin
den murad almak istiyormuş. Sevgi, yüreğinin zarına işlemiş! Görüyoruz ki o, muhakkak apaçık bir sapıklıkdadır» dedi (ler). ...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirdeki birtakım kadınlar ise dedi ki: 'Vezîrin karısı, delikanlısının
nefsin
den murâd almak istiyormuş. Doğrusu (ona duyduğu) aşk, kalbine işlemiş. Muhakkak ki biz, onu apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.'...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Ve şehirdeki birtakım kadınlar dedi ki: «Azîz'in refikası, genç kölesinin
nefsin
den muradını almak istiyormuş. Muhakkak ki, onun yüreğini kaplayan ince deriyi bir sevgi parçalamış. Şüphe yok ki, biz onu elbette bir apaçık sapıklık içinde görüyoruz.»...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirde bazı kadınlar dediler ki: “Vezirin karısı, delikanlının
nefsin
den murad almak, onu kendisine râm etmek istiyormuş. Yusuf'un sevgisi Züleyha'nın kalbini zar gibi kaplamış. Biz onu gerçekten apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz. ”...
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirde birtakım kadınlar: Vezir'in karısı, uşağının
nefsin
den murâd almak istemiş! Sevda, onun bağrını yakmış! Biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz!" dediler....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirde (birtakım) kadınlar: «Aziz (Vezir') in karısı kendi uşağının
nefsin
den murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görmekteyiz.» dedi....
Yusif Suresi, 30. Ayet:
Şehirde bazı kadınlar şöyle konuştular: "Azîz'in karısı genç uşağının
nefsin
den gönlünü eğlendirmek istemiş. Aşktan yüreğinin zarı delinmiş. Öyle anlıyoruz ki, kadın tam bir çılgınlığa düşmüş."...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
1.
kâlet
: dedi (kadın)
2.
fe zâlikunne
: işte bu
3.
ellezî lumtunne-nî
: beni kınadığınız kimse
4.
fîhi
: onunla,...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Şöyle dedi: “Hakkında beni kınadığınız kişi; işte bu!” Yemin ederim ki; onun
nefsin
i elde etmek istedim (onun
nefsin
den murat almak istedim). Fakat o, şiddetle sakındı. Ve eğer ona emrettiğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve mutlaka küçük düşenlerden olacak....
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun
nefsin
den murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kadın dedi ki: 'İşte hakkında beni kınadığınız kişi budur. Andolsun ben onun
nefsin
e yaklaşmak istedim ancak o iffetlilik gösterip sakındı. Ama eğer kendisine emrettiğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve mutlaka küçük düşürülenlerden olacak.'...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kadın dedi ki: "Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun
nefsin
den ben murad istedim, o ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak."...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Hanım, onlara şöyle dedi: “- İşte, kendisi hakkında beni ayıplamış olduğunuz adam budur. Yemin ederim ki, ben onun
nefsin
e yaklaşmak istedim de, o iffet göstererek sakındı. Yine yemin ederim ki, eğer emrimi yerine getirmezse, muhakkak zindana atılacak ve elbette zelillerden olacaktır.”...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun
nefsin
den murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
İşte dedi, bu gördüğünüz, hakkında beni levm ettiğiniz, yemin ederim ki ben bunun
nefsin
den murad istedim de o fikri ısmetle imtina' etti, yine yemin ederim eğer emrimi yapmazsa mutlak, muhakkak zindana atılacak ve mutlak, muhakkak zelillerden olacak....
Yusif Suresi, 32. Ayet:
«İşte» dedi, «bu gördüğünüz, beni hakkında kınadığınız (gençtir). Yemin ederim ki, ben bunun
nefsin
den yararlanmak istedim de o, namuslu davrandı. Yine yemin ederim ki, emrimi yerine getirmezse, muhakkak zindana atılacak ve kesinlikle zelillerden olacaktır»....
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kadın dedi ki: "Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun
nefsin
den ben murad istedim, o ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine buyurduğumu yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak."...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
(Kadın) dedi: «İşte beni kendisi hakkında ayıbladığınız şu gördüğünüz (zât) dir. Andederim, onun
nefsin
den ben murad istedim de o, namuskârlık göster (ib reddet) di. Yemîn ederim, eğer o, kendisine emredeceğimi yapmazsa her halde zindana atılacak ve her halde zillete uğrayanlardan olacakdır»! ...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
(O kadın) dedi ki: 'İşte, hakkında beni kınadığınız kimse budur! Yemîn olsun ki(ben) onun
nefsin
den murâd almak istedim de o, iffetini muhâfaza etti (ve beni reddetti). Yine yemîn olsun ki, eğer ona emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve mutlaka küçük düşenlerden olacaktır.'...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Dedi ki: «İşte bu o kimsedir ki, bundan dolayı beni kınadınız. Yemin ederim ki, ben onun
nefsin
den muradımı istedim de o kaçındı (günaha girmek istemedi). Ve eğer benim O'na emrettiğimi yapmaz ise elbette zindana atılacaktır. Ve elbette zillete düşmüş olanlardan olacaktır.»...
Yusif Suresi, 32. Ayet:
Kadın dedi ki: «Beni hakkında kınadığınız işte budur. Andolsun onun
nefsin
den ben murad istedim, o ise, (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve mutlaka küçük düşürülenlerden olacak.»...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
mâ
: nedir
3.
hatbukunne
: üzerinde konuşma yaptığınız konu, mesele
4.
iz râvedtunne yûsufe
: Yu...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Melik): "Yusuf'u elde etmek istediğiniz zaman konuştuğunuz konu neydi?" dedi. Onlar (kadınlar) şöyle dediler: “Hâşâ, Allah için ondan bir kötülük görmedik." Azîzin karısı da: “Şimdi hak (gizli iken) ortaya çıktı. Ben, onun
nefsin
den murat almak istedim. Muhakkak ki; o sadıklardandır.” dedi....
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Kral kadınlara) dedi ki: Yusufun
nefsin
den murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi? Kadınlar, Hâşâ! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik, dediler. Azizin karısı da dedi ki: "Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun
nefsin
den murat almak istemiştim. Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir."...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Hükümdar kadınlara): 'Yusuf'un
nefsin
e yaklaşmak istediğinizde sizin durumunuz neydi?' dedi. Onlar: 'Hâşâ! Allah için biz ondan hiç bir kötülük görmedik' dediler. Azizin hanımı da dedi ki: 'İşte şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun
nefsin
e yaklaşmak istedim. O ise gerçekten doğru söyleyenlerdendir.'...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Hükümdar topladığı o kadınlara:) "Yusuf'un
nefsin
den murad almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar: "Allah için, haşa" dediler. "Biz ondan hiç bir kötülük görmedik." Aziz (Vezir)in de karısı dedi ki: "İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun
nefsin
den ben murad almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söylenlerdendir."...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Hükümdar o kadınları toplayıp kendilerine) sordu: “Yûsuf’un
nefsin
e yaklaşmak istediğiniz zaman ne halde idiniz?” Kadınlar: “-Hâşâ, Allah için, biz onun aleyhinde bir fenalık bilmiyoruz.” dediler. Vezirin karısı da şöyle dedi: “- Şimdi hak meydana çıktı. Onun
nefsin
e yaklaşmak isteyen ben idim. O ise, hakîkaten sadıklardandır.”...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Kral kadınlara) dedi ki: Yusuf'un
nefsin
den murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi? Kadınlar, Hâşâ! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik, dediler. Azizin karısı da dedi ki: «Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun
nefsin
den murat almak istemiştim. Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir.»...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Melik, o kadınlara, derdiniz ne idi ki o vakıt Yusüfün
nefsin
den murad almağa kalktınız? Dedi, hâşâ dediler Allah için biz onun aleyhinde bir fenalık bilmiyoruz. Azîzin karısı şimdi, dedi, hak tezahür etti, onun
nefsin
den ben kâm almak istedim, o ise şeksiz şüphesiz sadıklardandır...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Hükümdar o kadınlara: «Derdiniz neydi ki, o zaman Yusuf'un
nefsin
den murad almağa, onunla birlikte olmaya kalkıştınız?» dedi. Onlar: «Haşa, Allah için biz onun aleyhine bir kötülük bilmiyoruz!» dediler. Azizin karısı: «Şimdi gerçek ortaya çıktı; onun
nefsin
den ben kam almak istedim. O ise kesinlikle doğru söyleyenlerdendir.» dedi....
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Hükümdar, o kadınlara «Derdiniz neydi ki, o vakit Yusuf'un
nefsin
den murad almaya kalktınız?» dedi. Onlar «Hâşâ, Allah için, biz onun aleyhinde hiçbir fenalık bilmiyoruz» dediler. Aziz'in, karısı da: «Şimdi hak ve hakikat olduğu gibi ortaya çıktı. Aslında onun
nefsin
den ben murad almak istedim. O ise şeksiz şüphesiz doğrulardandır» dedi....
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Hükümdar topladığı o kadınlara:) "Yusuf'un
nefsin
den murad almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?" dedi. Onlar: "Tanrı için, haşa" dediler. "Biz ondan hiç bir kötülük görmedik." Aziz (Vezir)in de karısı dedi ki: "İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun
nefsin
den ben murad almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söylenlerdendir."...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Padişah o kadınları toplayıb) dedi: «Yuusufun
nefsin
den kâm almak istediğiniz zaman ne halde idiniz»?. (Kadınlar): «Haaşâ, dediler, Allah için biz onun üstünde bir fenalık bilmedik». Azizin karısı da şöyle dedi: «Şimdi hak meydana çıkdı. Ben onun
nefsin
den murad almak istedim. O ise seksiz şübhesiz doğru söyleyenlerdendir». ...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Mısır hükümdârı, o kadınlara:) 'Yûsuf’un
nefsin
den murâd almak istediğiniz zaman zorunuz neydi?' dedi. (Onlar:) 'Hâşâ! Allah için, biz onun hakkında hiçbir kötülük bilmiş değiliz!' dediler. Vezîrin karısı da dedi ki: 'Şimdi hak ortaya çıktı! Onun
nefsin
den(asıl) ben murâd almak istemiştim. Ve şübhesiz o, gerçekten doğru söyleyenlerdendir!'...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Hükümdar kadınlara dedi ki: «Mühim haliniz ne idi. O vakit ki, Yusuf'un
nefsin
den muradını almak istemiş idiniz?» Dediler ki: «Hâşâlillâh! Biz O'nun aleyhinde bir fenalık bilmiş değiliz.» Azîz'in karısı da dedi ki: «Şimdi hak tebeyyün etti. O'nun
nefsin
den ben murad almak istemiştim ve şüphe yok ki, o elbette sâdıklardandır.»...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Kral kadınlara) dedi ki: “Yusuf'un
nefsin
den murad almak istediğiniz zaman durumunuz neydi?” Onlar da: “Hâşâ! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik. ” dediler. Aziz'in karısı da dedi ki: “İşte şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun
nefsin
den murad almak istemiştim. Doğrusu o sâdıklardandır. ”...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Hükümdar kadınlara): -İsteklerinizle Yusuf’a ısrar ettiğiniz zaman durumunuz neydi? dedi. Kadınlar: -Haşa, Onun bir kötülüğünü görmedik, dediler. Vezirin karısı: -Şimdi gerçek anlaşıldı.
Nefsin
e uyan bendim. O, tamamen doğrulardandır....
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Kral, kadınlara): "Yûsuf'un
nefsin
den murad almak istediğiniz zaman durumunuz neydi?" dedi. Dediler ki: "Hâşâ, Allâh için (doğru söylemek lâzım), biz onda hiçbir kötülük görmedik!" Aziz'in karısı da: "İşte şimdi hak yerini buldu, ben onun
nefsin
den murâd almak istemiştim. O tamamen doğrulardandır!" dedi....
Yusif Suresi, 51. Ayet:
(Hükümdar topladığı o kadınlara:) «Yusuf'un
nefsin
den murad almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?» dedi. Onlar: «Allah için, haşa» dediler. «Biz ondan hiç bir kötülük görmedik.» Aziz (Vezir) in de karısı dedi ki: «İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun
nefsin
den ben murad almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir.»...
Yusif Suresi, 51. Ayet:
Kral dedi: "Yûsuf'un
nefsin
den murat almak istediğinizde, derdiniz ne idi?" Dediler ki: "Allah şahit, biz onun hiçbir kötülüğünü bilmiyoruz." Aziz'in karısı dedi ki: "İşte şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onunla gönül eğlendirmek istemiştim. O, özü sözü doğru insanlardandı."...
Yusif Suresi, 53. Ayet:
'Bununla beraber ben nefsimi, kendimi temize çıkaramam. Çünkü nefis ısrarla kötülüğü emreder, kötülükte rehberlik eder. Ancak Rabbimin rahmetiyle muamele ettiği, koruduğu durumlarda, insan
nefsin
elinden kurtulabilir. Rabbim kullarını koruma kalkanına alır, çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.'...
Yusif Suresi, 68. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman, böylece
2.
dehalû
: girdiler
3.
min haysu
: yerde, yerden
4.
emere-hum
: onlara emr...
Yusif Suresi, 68. Ayet:
Ve babalarının onlara emrettiği yerden girdiler. Fakat bu, Allah'tan olan bir şeyi onlardan gidermedi (onlara bir fayda vermedi). Ancak (bu), Yâkub (A.S)
nefsin
deki bir dileği yerine getirmiş oldu. Muhakkak ki; o, Biz ona öğrettiğimiz için bir ilmin sahibi idi. Fakat insanların çoğu bilmez....
Yusif Suresi, 68. Ayet:
Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır'a) girdiklerinde, (bu,) -Yakub'un
nefsin
deki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiç bir şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler....
Yusif Suresi, 68. Ayet:
Vaktâ ki babalarının emrettiği yerden girdiler, o, onlardan Allahın takdirinden hiç bir şey'i def'etmiyordu ancak Yakubun
nefsin
deki bir haceti kaza etmişti, şüphe yok ki o muhakkak bir ilim sahibi idi, çünkü biz kendisine ta'lim etmiştik ve lâkin nâsın ekserisi bilmezler...
Yusif Suresi, 68. Ayet:
Babalarının kendilerine buyurduğu yerden (Mısır'a) girdiklerinde, (bu,) -Yakub'un
nefsin
deki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Tanrı'dan gelecek olan hiç bir şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler....
Yusif Suresi, 68. Ayet:
Vaktaki onlar (Mısıra), babalarının kendilerine emretdiği vech ile, girdiler. Bu, Allahın (kazaasından) hiç bir şey'i onlardan gidermedi. Sâdece Ya'kubun
nefsin
deki dileği meydana çıkarmış oldu. Şübhe yok ki (Ya'kub), kendisini (vahy ile) öğretdiğimiz için, bir ılîm saahibi idi. Ancak insanların çoğu (sırrı kaderi) bilmezler. ...
Yusif Suresi, 68. Ayet:
Vaktâ ki, babalarının kendilerine emrettiği veçh ile (şehre) girdiler, böyle bir giriş, onlardan hiçbir takdir-i ilâhiyi def'eder olmadı. Ancak Yâkub'un
nefsin
deki bir haceti yerine getirmiş oldu. Ve şüphe yok o, kendisine talim etmiş olduğumuzdan dolayı bir ilim sahibi idi. Velâkin insanların ekserisi bilmezler....
Yusif Suresi, 68. Ayet:
Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır'a) girdiklerinde, (bu,) -Yakub'un
nefsin
deki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah'tan gelecek olan hiç bir şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler....
Yusif Suresi, 77. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
in yesrık
: eğer çalmışsa
3.
fe kad
: olmuştu
4.
sereka
: çaldı
Yusif Suresi, 77. Ayet:
Dediler ki: «Eğer çaldı ise onun bir kardeşi de daha evvel çalmış idi.» Yusuf da bunu
nefsin
de gizledi ve bunu onlara açıklamadı. Dedi ki: «Siz kötü bir durumdasınız ve Allah Teâlâ sizin vasfettiğinize pek ziyâde alîmdir.»...
Yusif Suresi, 81. Ayet:
Yakup: 'Sizi
nefsin
iz bir iş yapmaya sürükledi, artık bana güzelce sabır gerekir; belki Allah hepsini birden bana getirecektir, çünkü O bilendir, hakimdir' dedi....
Yusif Suresi, 83. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
bel
: hayır
3.
sevvelet
: teşvik etti, güzel gösterdi
4.
lekum
: size
...
Yusif Suresi, 83. Ayet:
Yâkub (A.S) şöyle dedi: "Hayır, sizin
nefsin
iz sizi bu işe teşvik etti.” Artık bundan sonrası güzel (bir) sabırdır. Umulur ki; Allah, onların hepsini bana getirir. Muhakkak ki; O Alîm (en iyi bilen) ve Hakîm (hikmet ve hüküm sahibi) olandır....
Yusif Suresi, 83. Ayet:
(Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) "Hayır" dedi. "
Nefsin
iz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın kendisidir."...
Yusif Suresi, 83. Ayet:
Yakup: «Sizi
nefsin
iz bir is yapmaga surukledi, artik bana guzelce sabir gerekir; belki Allah hepsini birden bana getirecektir, cunku O bilendir, hakimdir» dedi....
Yusif Suresi, 83. Ayet:
Yâkub onlara : «Hayır,
nefsin
iz size bir işi süsleyip hayal gücünüzü artırmıştır. Artık güzel bir sabır gerekir. Allah'ın, her ikisini de birden bana getireceğini ümit ederim. Şüphesiz ki O, (her şeyi hakkıyle) bilendir, yegâne hikmet sahibidir.»...
Yusif Suresi, 83. Ayet:
Yok, dedi: size
nefsin
iz bir emir tesvil etmiş, artık bir sabrı cemîl, yakındır ki Allah bana hepsini bir getire, hakikat bu: alîm o, hakîm o...
Yusif Suresi, 83. Ayet:
Babaları dedi ki: «Yok sizi
nefsin
iz aldatmış; artık (bana düşen) güzel bir sabır! Umulur ki Allah bana hepsini birden getirir. Gerçek şu ki, herşeyi bilen O'dur, her yaptığını bir hikmete göre yapan O'dur.»...
Yusif Suresi, 83. Ayet:
Hz. Yakub dedi ki; 'Herhalde
nefsin
izin kışkırtması ile bir komplo düzenlediniz. Bana yaman bir sabır düşüyor. Belki de Allah bana tüm oğullarımı birlikte kavuşturacaktır. Hiç şüphesiz O, her şeyi bilir ve her yaptığı yerindedir.»...
Yusif Suresi, 83. Ayet:
(Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) "Hayır" dedi. "
Nefsin
iz sizi yanıltıp (böyle) bir buyrultuya sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Tanrı [pek yakın bir gelecekte] onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın kendisidir."...
Yusif Suresi, 83. Ayet:
Yakup: -Sizi
nefsin
iz bir iş yapmağa sürükledi, artık bana güzelce sabır gerekir; belki Allah hepsini birden bana getirecektir, çünkü O bilendir, hakimdir, dedi....
Yusif Suresi, 83. Ayet:
(Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) «Hayır» dedi. «
Nefsin
iz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın kendisidir.»...
Yusif Suresi, 83. Ayet:
Babaları 'Belli ki
nefsin
iz sizi bir işe sürüklemiş,' dedi. 'Artık güzel bir sabır gerek. Bakarsınız, Allah hepsini bana geri getirir. O herşeyi bilen, her işi hikmetle yapandır.'...
Yusif Suresi, 111. Ayet:
Andolsun ki, onların yaşam hikâyelerinde derinliğine düşünen akıl sahipleri için bir ibret vardır! O (Kur'ân) (beşer tarafından) uydurulan bir söz değildir. . . Fakat öncekilerden önüne gelen orijin bilgiyi tasdik eden; her şeyi tafsilâtlı anlatan ve iman eden bir topluluk için de hüda (hakikat bilgisi) ve rahmet (
nefsin
in hakikatini bilip gereğince yaşamak) olandır....
Rəd Suresi, 10. Ayet:
İçinizden sözü
nefsin
de gizleyen ve onu açığa vuran, geceleyin saklanan ve gündüzün meydanda gezen (her şey Allah’ın ilminde farketmez) müsavidir....
Rəd Suresi, 22. Ayet:
Ve onlar Rablerinin yüzünü (rızâsını) arzu ederek (
nefsin
gücüne giden şeylere) sabrederler; namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak (hayır yoluna) harcarlar ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte şu yurdun sonucu onlarındır:...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
E fe men huve kâimun alâ kulli
nefsin
bi mâ kesebet, ve cealû lillâhi şurekâ’(şurekâe), kul semmûhum, em tunebbiûnehu bi mâ lâ ya’lemu fîl ardı em bi zâhirin minel kavl(kavli), bel zuyyine lillezîne keferû mekruhum ve suddû anis sebîl(sebîli), ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin)....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
1.
e fe men
: artık kim, ...mi
2.
huve
: o
3.
kâimun
: kaim olan, her yapılan işin başında bulunan, daima haberdar olan, herşeyi derecelendiren
4.
...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
O, her
nefsin
açığa çıkardığının getirisini oluşturan(ken), (tutup) Allâh'a ortaklar koştular. . . De ki: "Onları isimlendirin! Yoksa siz O'na arzda bilmediği şeyi mi haber veriyorsunuz? Yoksa boş laf mı ediyorsunuz?". . . Hayır, hakikat bilgisini inkâr edenlere mekrleri süslendi ve Es Sebiyl'den (Allâh yolundan) alıkondular. . . Allâh kimi saptırırsa, artık onun için hakikate erdirici yoktur!...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her
nefsin
bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına)mi (kanıyorsunuz)? Hayır, inkâr edenlere kendi hileli düzenleri, süslü çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir yol gösterici yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Böyle her
nefsin
bütün kazanciyle üzerinde kaim olan zata küfredilirmi? tuttular Allaha şerikler koştular, de ki: Söyleyin bakalım onların isimlerini, ya ona bu Arzda bilmediği bir şeymi haber vereceksiniz? Yoksa ma'nâsı yok sırf zahirî bir lâf mı? Doğrusu küfre saplananlara mekirleri hoş gösterildi ve hak yolundan saptırıldılar, her kimi de Allah saptırırsa artık onu yola getirecek yoktur...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Bütün kazandıklarıyla her bir
nefsin
üzerinde böylesine hükümran olan başka kim vardır? Böyle iken tuttular da Allah'a ortaklar uydurdular. De ki: «Onlara isimler verip durun bakalım. Siz O'na yeryüzünde bilmediği bir şey mi haber vereceksiniz? Yoksa anlamı olmayan kuru bir laf mı? Doğrusu küfre sapanlara kendi oyunları güzel gösterildi de yoldan saptırıldılar. Allah her kimi saptırırsa, artık onu yola getirecek kimse yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her
nefsin
bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır). Onlar Tanrı'ya ortaklar koştular. De ki: "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına) mı (kanıyorsunuz)?" Hayır, küfredenlere kendi hileli düzenleri, süslü çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Tanrı, kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir yol gösterici yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her
nefsin
(hayır ve şer) bütün kazandığına naazır olan (zât-i ecell-ü a'lâ böyle olmayan gibi midir?) Onlar Allaha ortaklar tanıdılar. De ki: «Bunlara ad takın (necidir, ne iş yaparlar bunlar?). Yoksa siz yer yüzünde ona (Allaha) bilmeyeceği bir şey'i mi haber veriyorsunuz? Yahud (gelişi güzel) sözün dış yüzü ile mi (kendinizi aldatıyorsunuz?) Hayır, o kâfirlere (mü'minlerin aleyhindeki) tuzakları süslü (ve hoş) göründü ve onlar doğru yoldan alıkonuldular. Allah kimi şaşırırsa artık onun için h...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Herbir
nefsin
kazanmış olduğu ile üzerine nazır olanı mı? (Öyle bir Hâlık-i Alîm'i mi inkâr ediyorlar?) Ve Allah için ortaklar edindiler. De ki: «Adlarını söyleyiniz! Yoksa O'na, o Hâlık-ı Kainat'a yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vereceksiniz. Yoksa sözün zahiri ile mi kendinizi aldatıyorsunuz?» Belki kâfir olanlara kendi desiseleri süslenilmiş oldu ve doğru yoldan alıkonuldular ve her kimi ki, Allah Teâlâ sapıttırırsa artık onun için bir rehber-i hidâyet yoktur....
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her
nefsin
yaptığı işin başında duran, (hiçbir şeyden haberi olmayanla bir olur) mu? Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Onları isimlendirin (nitelendirin bakalım tapılmağa değer bir yanları var mı?) Yoksa siz Allâh'ın, yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi Kendisine haber veriyorsunuz? Yoksa boş söz mü söylüyorsunuz? Hayır, inkâr edenlere tuzakları süslü gösterildi. (Hak) yoldan çıkarıldılar. Allâh kimi şaşırtırsa artık ona yol gösteren olmaz!...
Rəd Suresi, 33. Ayet:
Her
nefsin
bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (başkaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: «Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına) mı (kanıyorsunuz) ? Hayır, küfre sapanlara kendi hileli düzenleri, süslü çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiç bir yol gösterici yoktur....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Ve kad mekerellezîne min kablihim fe lillâhil mekru cemîâ(cemîan),ya’lemu mâ teksibu kullu nefs(
nefsin
), ve se ya’lemul kuffâru li men ukbed dâr(dâri)....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
1.
ve kad
: ve olmuştur
2.
mekere
: hile, tuzak kurdu
3.
ellezîne min kabli-him
: onlardan önceki kimseler
4.
fe lillâhi (li al...
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Bütün tuzaklar Allah’a aittir. O, her
nefsin
kazandığını bilir. İnkâr edenler de dünya yurdunun sonunun kime ait olduğunu bileceklerdir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de mekr (hile - tuzak) yapmıştı. . . Mekrin tümü Allâh'a aittir (mekrleri ile Sünnetullah'ta mekre uğradılar). . . Her
nefsin
getirisinin ne olduğunu Bilir! Hakikati inkâr edenler de görecek bakalım, yurdun geleceği kimindir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de hileli düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir. Her bir
nefsin
ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, inkâr edenler pek yakında bileceklerdir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlaradan önceki kâfirler de Peygamberlerine karşı hile ve tuzaklar kurdular; fakat bütün hilelerin cezası ancak Allah’a mahsustur. Her
nefsin
ne yapacağını O bilir. Kâfirler de, yakında bu dünyanın sonu kimindir, bilecektir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de hileler yapmışlardı. Fakat sonuçta bütün hileler(in cezası) Allah'a aittir. Her
nefsin
ne kazandığını O bilir. Bu dünyanın akıbetinin kime ait olduğunu kâfirler de yakında bilecekler....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de hileli düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Tanrı'ya aittir. Her bir
nefsin
ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, kafirler pek yakında bileceklerdir....
Rəd Suresi, 42. Ayet:
Onlardan öncekiler de hileli düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir. Her bir
nefsin
ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, küfre sapanlar pek yakında bileceklerdir....
İbrahim Suresi, 22. Ayet:
İş bitirildiğinde (hakikat ortaya çıktığında), şeytan der ki: "Muhakkak ki Allâh size Hak vaadi bildirdi. . . Ben de size vaatte bulundum, fakat hemen sonra vaadimden döndüm. . . Ben (zaten) sizin üzerinizde bir sultaya (zorlayıcı güce) sahip olmadım. . . Sadece size fikir ilham ettim, siz de benim verdiğim fikre (
nefsin
ize hoş geldiği için) uydunuz! O hâlde beni suçlamayın, nefslerinizi suçlayın! Ne ben sizin imdadınıza koşarım, ne de siz benim imdadıma koşup kurtarabilirsiniz. Daha önce beni o...
İbrahim Suresi, 43. Ayet:
1.
muhtiîne
: hızla gidenler, koşanlar
2.
mukniî
: kaldıranlar, dik tutanlar (gözleri bir şeye doğru devamlı bakar şekilde)
3.
ruûsi-him
: onların başları, başlarını
İbrahim Suresi, 43. Ayet:
Başlarını dik tutarak (gökyüzüne doğru devamlı bakarak) koşanlar! Onların bakışları, kendilerine dönemez. Ve onların kalpleri heva ile (
nefsin
afetleriyle) doludur (
nefsin
afetlerinden ibarettir)....
İbrahim Suresi, 51. Ayet:
Li yecziyallâhu kulle
nefsin
mâ kesebet, innallâhe serîul hısâb(hısâbi)....
İbrahim Suresi, 51. Ayet: