Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bədəvi ərəblərdən geridə qalanlar sənə: “Mallarımız və ailələrimiz bizi (döyüş üçün səfərə çıxmaqdan) yayındırdı. Ona görə də Allahdan bizim bağışlanmağımızı dilə!” - deyəcəklər. Onlar dilləri ilə qəlblərində
olmayanı
deyirlər. De: “Əgər Allah sizə bir zərər, yaxud xeyir vermək istəsə, kim Ona qarşı çıxa bilər?! Xeyr! Allah sizin etdiklərinizdən xəbərdardır....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Bu həm də münafiqləri müəyyən etmək idi. Onlara deyildi: “Gəlin, Allah yolunda bizimlə vuruşun və ya müdafiə olun”. deyildikdə; Onlar dedilər: “Əgər müharibədən xəbərimiz olsaydı, sənin ardınca gələrdik”. onlar dedilər. Məzuniyyət günü onlar imandan çox küfrə yaxın idilər. Ürəklərində
olmayanı
ağızları ilə deyirdilər. Halbuki Allah onların içlərində gizlətdiklərini çox yaxşı bilir....
Ənfal Suresi, 7. Ayet:
Allah söz vermişdi ki, iki ümmətdən biri sənin olacaq. Amma sən gücü
olmayanı
istəyirdin. Halbuki Allah Öz sözləri ilə Haqqı dərk etmək və kafirləri yox etmək istəyirdi....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Qalan bədəvi ərəblər sənə dedilər: "Bizim malımız və ailəmiz səninlə gəlməyimizə mane oldu. Gəl, Allahdan bağışlanma dilə". deyəcəklər. Ürəklərində
olmayanı
dilləri ilə deyirlər. De: “Əgər Allah sizə bir zərər və ya fayda istəsə, onun qarşısını kim ala bilər?” Əksinə, Allah etdiklərinizdən xəbərdardır....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
(Hüdeybiyyə səfərindən) geri qalan bədəvi ərəblər sənə deyəcəklər: “Mal-dövlətimiz və ailələrimiz başımızı qatdı (səninlə yola çıxa bilmədik). (Allahdan) bizim bağışlanmağımızı dilə!” Onlar ürəklərində
olmayanı
dilləri ilə deyirlər. (Onlara) de: “Əgər Allah sizə bir zərər, yaxud bir xeyir vermək istəsə, bu işdə Allaha bir şeylə kim mane ola bilər?!” Bəli, Allah sizin nə etdiyinizdən xəbərdardır!...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah'a karşı yalan uydurandan veya kendisine hiçbir şey vahyedilmemiş iken, "Bana da vahyolundu." diyenden ya da "Ben de Allah'ın indirdiği ayetlerin benzerini indireceğim." diyenden daha haksız kim olabilir? Melekler, canlarını almak için ellerini uzatıp, "Canlarınızı verin; Allah'a karşı gerçek
olmayanı
söylemenizden ve onun ayetlerine karşı büyüklük taslamanızdan dolayı bugün alçaltıcı azabı tadın." dediklerinde, can çekişirlerken bu zalimleri bir görsen!...
Ənam Suresi, 101. Ayet:
Bir örnek olmaksızın gökleri ve yeri yaratandır. Eşi benzeri
olmayanı
n nasıl olur da çocuğu olabilir? O, Her Şeyi Yaratan'dır. Ve Her Şeyi Hakkıyla Bilen'dir....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevi Araplardan geri kalanlar, sana: "Mallarımız ve ailemiz bizim seninle gelmemize engel oldu. Haydi, Allah'tan bağışlanmamızı dile." diyecekler. Onlar, kalplerinde
olmayanı
dilleri ile söylüyorlar. De ki: "Eğer Allah, size bir zarar veya yarar dilerse, buna kim engel olabilir?" Bilakis, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır....
Kövsər Suresi, 3. Ayet:
Kuşkusuz o sana buğzeden, sonu
olmayanı
n ta kendisidir....
Bəqərə Suresi, 286. Ayet:
Allah kimseye vüs'unden öte teklif yapmaz, herkesin kazandığı lehine yüklendiği aleyhinedir, ya rabbena! eğer unuttuk veya kasdımız bize bizden evvelkilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme, ya rabbena! hem de bize takatımız
olmayanı
yükletme, ve bizden günahlarımız afiv buyur ve bizlere mağfiretini reva, rahmetini atâ kıl, sensin mevlâmız, bizi mansur buyur artık seni tanımıyanlara karşı, kahrolsun kâfirler...
Ali-İmran Suresi, 78. Ayet:
Onların bazısı, kitapta
olmayanı
kitaptan sanasınız diye dillerini bükerek kitabı taklit eder ve ALLAH katından olmadığı halde, 'Bu ALLAH katındandır,' derler. Bile bile, ALLAH adına yalan söylerler....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman edenler! Kendinizden
olmayanı
sırdaş edinmeyin. Onlar aranızda fesat çıkarmaktan geri durmazlar. Size sıkıntı verecek şeylerden hoşlanırlar. Kinleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinin gizlediğiyse daha büyüktür. Eğer akıl ediyorsanız size ayetleri açıkladık....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey Inananlar! Sizden olmayani sirdas edinmeyin, onlar sizi sasirtmaktan geri durmazlar, sikintiya dusmenizi isterler. Onlarin ofkesi agizlarindan tasmaktadir, kablerinin gizledigi ise daha buyuktur. Eger aklediyorsaniz, suphesiz size ayetleri acikladik....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey İnananlar! Sizden
olmayanı
sırdaş edinmeyin, onlar sizi şaşırtmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların öfkesi ağızlarından taşmaktadır, kalblerinin gizlediği ise daha büyüktür. Eğer aklediyorsanız, şüphesiz size ayetleri açıkladık....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
- Ey iman edenler, sizden
olmayanı
sırdaş edinmeyin. Zira onlar size ellerinden gelen her türlü kötülüğü yaparlar, size sıkıntı verecek şeyleri arzu ederler. Kinleri / öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. İçlerinde gizledikleri (nefret) ise daha da büyüktür. Eğer aklınızı kullanıyorsanız işte size ayetleri açıkladık....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman edenler, kendinizden
olmayanı
sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışırlar, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz....
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
(166-167) İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi de onlar, “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir....
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
(166-167)İki birliğin karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, ancak Allah'ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da, müminleri ayırdetmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi. Bunlara: "Gelin, Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın" denildiği zaman, "Harbetmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan çok, kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Halbuki Allah, onların içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
(166-16) 7 Iki toplulugun karsilastigi gunde basiniza gelen, Allah'in izniyledir. Bu, inananlari da, munafiklik edenleri de belirtmesi icindir. Munafiklik edenlere: «gelin, Allah yolunda savasin, veya hic olmazsa savunmada bulunun» dendigi zaman: «Eger savasmayi bilseydik, ardinizdan gelirdik» dediler. O gun, onlar imandan cok inkara yakindilar. Kalblerinde olmayani agizlariyla soyluyorlar. Allah gizlediklerini onlardan iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
(166-167) İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musîbet de Allah'ın izniyledir. Bu da mü'minleri belirlemesi, münafıklık yapanları da ayırd etmesi içindir ki onlara : «Geliniz Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz» denilmişti ; onlar ise «Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik» diye cevap vermişlerdi. Onlar o gün imândan çok küfre yakındılar. Kalblerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir...
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
(166-167) İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen, Allah'ın izniyledir. Bu, inananları da, münafıklık edenleri de belirtmesi içindir. Münafıklık edenlere: 'gelin, Allah yolunda savaşın, veya hiç olmazsa savunmada bulunun' dendiği zaman: 'Eğer savaşmayı bilseydik, ardınızdan gelirdik' dediler. O gün, onlar imandan çok inkara yakındılar. Kalblerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlar. Allah gizlediklerini onlardan iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
(166-167) İki birliğin karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, ancak Allah'ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da, müminleri ayırdetmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi. Bunlara: «Gelin, Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın» denildiği zaman, «Harbetmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik» dediler. Onlar o gün, imandan çok, kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Halbuki Allah, onların içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
(166-167) İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: «Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz.» denilmişti. Onlar ise: «Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik.» demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar, kalblerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir....
Ali-İmran Suresi, 166. Ayet:
(166-167) İki ordunun çarpıştığı gün başınıza gelen ancak Allah’ın izni ile olmuştu. Müminleri belirlemek ve münafıklık edenleri de ortaya çıkarmak için. O münafıklara: -Gelin, Allah yolunda savaşın veya müdafaada bulunun! denilmiş, onlar da: -Savaşmayı bilseydik, ardınızdan gelirdik elbette, demişlerdi. Onlar o gün, imandan çok küfre yakındılar. Ağızlarıyla kalplerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Allah onların gizlediğini çok iyi biliyor....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
(166-167) İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi de onlar, “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Münafıklık edenleri de açığa vurmayı murad etmişti. Onlara, gelin, Allah yolunda savaşın, yahut da onları defedin deyince, savaşmayı bilseydik elbette size uyardık dediler. Halbuki onlar, o gün imandan ziyade küfre yakındılar. Özlerinde
olmayanı
söze getiriyorlardı. Onların bütün gizlediklerini Allah bilir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
(166-167)İki birliğin karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, ancak Allah'ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da, müminleri ayırdetmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi. Bunlara: "Gelin, Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın" denildiği zaman, "Harbetmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan çok, kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Halbuki Allah, onların içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Ayrıca müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münafıkları ortaya çıkarması içindi. Onlara: 'Gelin, Allah yolunda, İslâm uğrunda savaşın, ya da savunma yapın' denildi de, onlar: 'Biz savaş olacağını bilsek, elbette sizin peşinizden gelir, sizi yardımsız bırakmayız' dediler. O gün onlar imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla, akıllarında, kalplerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Allah onların gizlediklerini iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Ve yine münafıkları ortaya çıkarmak içindi. Onlara: 'Gelin Allah yolunda savaşın veya savunmada bulunun' denildiğinde: 'Çarpışmayı bilseydik muhakkak size uyardık' cevabını verdiler. O gün onlar imandan çok küfre yakındılar. Kalplerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlar. Allah onların gizlediklerini daha iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
(166-16) 7 Iki toplulugun karsilastigi gunde basiniza gelen, Allah'in izniyledir. Bu, inananlari da, munafiklik edenleri de belirtmesi icindir. Munafiklik edenlere: «gelin, Allah yolunda savasin, veya hic olmazsa savunmada bulunun» dendigi zaman: «Eger savasmayi bilseydik, ardinizdan gelirdik» dediler. O gun, onlar imandan cok inkara yakindilar. Kalblerinde olmayani agizlariyla soyluyorlar. Allah gizlediklerini onlardan iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
(166-167) İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musîbet de Allah'ın izniyledir. Bu da mü'minleri belirlemesi, münafıklık yapanları da ayırd etmesi içindir ki onlara : «Geliniz Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz» denilmişti ; onlar ise «Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik» diye cevap vermişlerdi. Onlar o gün imândan çok küfre yakındılar. Kalblerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
(166-167) İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen, Allah'ın izniyledir. Bu, inananları da, münafıklık edenleri de belirtmesi içindir. Münafıklık edenlere: 'gelin, Allah yolunda savaşın, veya hiç olmazsa savunmada bulunun' dendiği zaman: 'Eğer savaşmayı bilseydik, ardınızdan gelirdik' dediler. O gün, onlar imandan çok inkara yakındılar. Kalblerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlar. Allah gizlediklerini onlardan iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
(166-167) İki birliğin karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, ancak Allah'ın dilemesiyle olmuştur ki, bu da, müminleri ayırdetmesi ve münafıkları ortaya çıkarması için idi. Bunlara: «Gelin, Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın» denildiği zaman, «Harbetmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden gelirdik» dediler. Onlar o gün, imandan çok, kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Halbuki Allah, onların içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
İkiyüzlüler de böylece açığa çıkarılır. Kendilerine, 'Gelin, ALLAH yolunda savaşın ya da katkıda bulunun,' denildiğinde, onlar, 'Savaştan anlasaydık size katılırdık,' dediler. O an onlar imandan daha çok inkara yakın idiler. Kalplerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlar. Halbuki ALLAH onların gizlediğini çok iyi biliyor....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
hem de münafıkları belli edeceği için ki, bunlara «Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunma yapın!» denilmişti. Onlar: «Savaşmayı bilsek arkanızdan gelirdik» dediler. Onlar, o gün imandan çok küfre yakındılar, ağızlarıyla kalplerinde
olmayanı
söylüyorlardı, Allah onların kalplerinde ne sakladıklarını en iyi bilendir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
(166-167) İki topluluğun karşılaştığı günde başınıza gelen musibet de Allah'ın izniyledir. Bu da müminleri belirlemesi ve hem de münafıklık yapanları ayırt etmesi içindir. Ve onlara: «Geliniz, Allah yolunda savaşınız veya (hiç olmazsa) savunmaya geçiniz.» denilmişti. Onlar ise: «Biz savaşmasını (veya savaş olacağını) bilseydik arkanızdan gelirdik.» demişlerdi. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakındılar, kalblerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah neyi gizlediklerini daha iyi bilendir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Tanrı'nın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde: "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, inançtan / inanmaktan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlardı. Tanrı onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Münafık olanları da açığa vurması içindi, Berikilere: «Gelin. Allah yolunda muhaarebe edin, yahud (hiç olmazsa düşmanın kendinize ve ailelerinize saldırmasını) önleyin» denildi, de: «Biz muharebe etmeyi bilseydik elbette arkanızdan gelirdik» dediler. Onlar o gün îmandan ziyâde küfre yakındılar. Ağızlarıyle kalblerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Onlar ne gizlerlerse Allah çok iyi bilicidir. ...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Bir de münâfıklık edenleri ortaya çıkarması içindi. Bunlara: 'Gelin, Allah yolunda savaşın veya müdâfaada bulunun!' denilmişti. (Onlar ise:) 'Eğer harb etmeyi bilseydik, elbette size tâbi' olurduk' dediler. Onlar o gün îmandan daha çok küfre yakın idiler! Ağızlarıyla, kalblerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Hâlbuki Allah, (onların) gizlemekte olduklarını en iyi bilendir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
(ve yine,) ikiyüzlülük yapmış olanları ve kendilerine: "Gelin, Allah yolunda savaşın" yahut, "kendinizi savunun!" denildiğinde, "Eğer savaş(la sonuçlanacağın)ı bilseydik elbette arkanızdan gelirdik" diye cevap verenleri ortaya çıkarması içindi. Onlar, o gün, kalplerinde
olmayanı
ağızlarıyla söyleyerek imandan çok irtidada yaklaştılar. Halbuki Allah, gizlemeye çalıştıklarını çok iyi bilmektedir:...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Bir de münafık olanları ortaya çıkarması içindi. Onlara: “Gelin! Allah yolunda çarpışın veya savunun!” denildiği zaman: “Eğer savaş olacağını bilseydik, elbette arkanızdan gelirdik. ” dediler. Onlar o gün imandan daha çok kâfirliğe yakın idiler. Ağızlarıyla, kalplerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Onların gizlediği şeyi Allah en iyi bilendir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
(166-167) İki ordunun çarpıştığı gün başınıza gelen ancak Allah’ın izni ile olmuştu. Müminleri belirlemek ve münafıklık edenleri de ortaya çıkarmak için. O münafıklara: -Gelin, Allah yolunda savaşın veya müdafaada bulunun! denilmiş, onlar da: -Savaşmayı bilseydik, ardınızdan gelirdik elbette, demişlerdi. Onlar o gün, imandan çok küfre yakındılar. Ağızlarıyla kalplerinde
olmayanı
söylüyorlardı. Allah onların gizlediğini çok iyi biliyor....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Ve iki yüzlülük edenleri bilsin (ortaya çıkarsın). Onlara: "Gelin, Allâh yolunda savaşın, ya da savunun." dendiği halde: "Eğer savaş (olacağını) bilseydik, sizinle gelirdik." dediler. Onlar, o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla, kalblerinde
olmayanı
söylüyorlar. Halbuki Allâh, içlerinde sakladıkları şeyi çok iyi bilmektedir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: «Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın» denildiğinde, «Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik» dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
Ve ikiyüzlülük yapan münafıkları bilsin diye. Onlara, "Hadi gelin, Allah yolunda çarpışın yahut savunma yapın!" dendiğinde: "Savaştan haberimiz olsaydı sizi elbette izlerdik." dediler. O gün onlar, imandan çok küfre yakın idiler. Kalplerinde
olmayanı
ağızlarıyla söylüyorlar. Allah, onların gizlemekte oldukları şeyi çok iyi bilmektedir....
Nisa Suresi, 32. Ayet:
Allah'ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde
olmayanı
) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir....
Nisa Suresi, 32. Ayet:
Allah'ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde
olmayanı
) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlar. . . Dininizde ölçüyü kaçırıp haddi aşmayın. . . Allâh üzerine Hak
olmayanı
söylemeyin. . . Meryemoğlu İsa Mesih, yalnızca Allâh Rasûlü ve O'nun Kelimesi'dir. . . Onu Meryem'e ilka etmiştir ve kendinden (El Esmâ ül Hüsnâ'sından) bir mânâdır (ruhtur). . . O hâlde Esmâ'sıyla her şeyin hakikati olan Allâh'a ve Rasûllerine iman edin. . . "Üçtür" (baba - oğul - kutsal ruh) demeyin! Sizin hayrınıza olarak (buna) son verin. . . Allâh ancak İlâh'un Vahid'dir...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Fetva isterler senden, de ki; Allah size fetva vermede babası ve çocuğu
olmayanı
n mîrasına ait: Evlâdı olmayan bir erkek ölür de onun bir tek kız kardeşi kalırsa bıraktığı malın yarısı onundur. Mîrasçı erkek kardeşse çocuğu ve babası olmayan kız kardeşinin bıraktığı bütün mal, onundur; kız kardeş ikiyse, yahut daha fazlaysa erkek kardeşin bıraktığı malın üçte ikisini alırlar. Mîrasçılar, aynı şartlar dahilinde erkek ve kız kardeşlerse erkeğe, kadına nispetle iki pay verilir. Allah, size doğru yo...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
(Habîbim) senden fetva isterler. De ki: «Allah, babası ve çocuğu
olmayanı
n mirası hakkındaki hükmü (şöylece) açıklar: Eğer (erkek veya kız) evlâdı (ve babası) olmayan bir erkek ölür, onun (ana baba bir veya sâdece baba bir) bir tek kız kardeşi kalırsa terikesinin yarısı onundur. Eğer (mîrascı) erkek kardeş ise çocuksuz (ve babasız) ölen kız kardeşinin (vefatıyle) bırakdığı (nın tamamını alır). Eğer (aynı şartlarla kalan) kız kardeş iki (veya daha ziyâde) ise oğlan kardeşinin bırakdığının üçde ik...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Senden fetva isterler. De ki: Size babası ve çocuğu
olmayanı
n mirası hakkında fetvayı Allah veriyor. Çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan erkek ölürse; bıraktığının yarısı kız kardeşine kalır. Fakat kız kardeşinin çocuğu yoksa; kendisi ona tamamen varis olur. Eğer iki kız kardeş kalmışsa; bıraktığının üçte ikisi onlaradır. Eğer erkekli kadınlı bir çok kardeşi varsa; erkeğe iki kadının hissesi kadar pay vardır. Şaşırasınız diye Allah, size açıklıyor. Allah; her şeyi hakkıyla bilendir....
Maidə Suresi, 116. Ayet:
1.
ve iz kâle allâhu
: ve Allâh (cc.) dediği (buyurduğu) zaman
2.
yâ îsâ ibne meryeme
: ey Meryem oğlu Îsâ
3.
e ente kulte
: sen mi dedin
4.
Maidə Suresi, 116. Ayet:
Ve hani Allâh şöyle dedi: "Ey Meryemoğlu İsa!. . İnsanlara, 'Allâh dûnunda beni ve annemi iki ilâh edinin' diye sen mi söyledin?". . . (İsa) dedi ki: "Subhaneke (tenzih ederim seni)! Benim, Hak
olmayanı
söylemem nasıl mümkün olur? Eğer onu söylemişsem, (zaten) kesin sen onu bilmişsindir! Sen nefsimde olanı bilirsin, fakat ben senin nefsinde olanı bilmem! Kesin ki gaybların tamamını bilen sensin, sen!"...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah’a karşı yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmemişken, “Bana vahyolundu” diyen, ya da “Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim” diye laf eden kimseden daha zalim kimdir? Zalimlerin şiddetli ölüm sancıları içinde çırpındığı; meleklerin, ellerini uzatmış, “Haydi canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı doğru
olmayanı
söylediğiniz, ve O’nun âyetlerinden kibirlenerek yüz çevirdiğiniz için bugün aşağılayıcı azap ile cezalandırılacaksınız” diyecekleri zaman hâllerini bir görsen!...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken "Bana da vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allah'ın indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim" diyenden daha zalim kim vardır? O zalimler, ölümün (boğucu) dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara: "Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek
olmayanı
söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamış olmanızdan ötürü, bugün alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız!" derken onların halini bir g...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allâh üzerine yalan uyduran yahut kendisine bir şey vahyolunmamışken "Bana da vahyolundu" diyen ve bir de "Allâh'ın inzâl ettiğinin misli ben de inzâl edeceğim" diyenden daha zâlim kimdir? Zâlimleri, ölümün şiddetini yaşarken bir görsen! Melekler (kuvveler) de ellerini bast etmiş (yaymış) "Bilinç olarak (dünyanızla) ayrılın bedenden şimdi (ölümü, bedensiz kalmayı tattınız, yaşam devam ediyor)! Allâh üzerine Hak
olmayanı
söylemeniz ve O'nun delillerine karşı benlik taslıyor olmanızdan dolayı, bug...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah hakkında yalan uyduran veya kendine bir şey vahyedilmediği halde 'bana vahiy geldi' diyenden ve 'Allah'ın indirdiği gibisini ben de indireceğim' diyenden daha zalim kim olabilir? Zalimlerin, can çekişmekte oldukları ve meleklerin de karşılarında ellerini açıp: 'Canlarınızı çıkarın. Bugün, Allah hakkında doğru
olmayanı
konuşmanızdan ve ayetlerine karşı büyüklük taslamanızdan dolayı aşağılayıcı bir azapla cezalandırılacaksınız' dedikleri anda hallerini bir görsen!...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken «Bana da vahyolundu» diyenden ve «Ben de Allah'ın indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim» diyenden daha zalim kim vardır! O zalimler, ölümün (boğucu) dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara: «Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek
olmayanı
söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamış olmanızdan ötürü, bugün alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız!» derken onların halini bir g...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
ALLAH adına yalan uydurandan ve kendisine hiç bir şey vahyedilmediği halde, 'Bana vahyediliyor,' diyenden ve ' ALLAH'ın indirdiği gibi ben de indireceğim,' diyenden daha zalim kim olabilir! Can çekişmesi anında zalimleri bir görsen! Melekler, ellerini uzatmıştır: 'Canınızı verin! ALLAH hakkında gerçek
olmayanı
söylemenizden ve onun ayetlerini (vahyini ve mucizelerini) kibir ve gururla karşılamanızdan dolayı bugün utanç verici azapla cezalandırılacaksınız. '...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah'a karşı yalan uyduran veya kendisine birşey vahyedilmişken: «Bana vahiy geliyor!» diyen kimseden, bir de: «Allah'ın indirdiği ayetler gibi ben de indireceğim!» diyenden daha zalim kim olabilir? O zalimlerin halini ölümün şiddetli dalgaları içinde boğulurken bir görsen! Melekler, ellerini kendilerine uzatıp: «Haydi bakalım çıkarın canınızı! Bugün zillet azabı ile cezalandırılacaksınız; Allah'a karşı doğru
olmayanı
söylediğinizden ve Allah'ın ayetlerine karşı kibirli davranmanızdan dolayı!» ...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Buna rağmen Allah’a karşı yalan uydurandan veya ken disine birşey vahyolunmadığı hâlde: 'Bana vah yo lundu' diyenden ve: 'Allah’ın indirdiği (âyetler) gibi ben de indireceğim' diyenden daha zâlim kim olabilir?Bu yüzden o zâlimleri, ölümün şid det leri içinde (can çekişirler) iken bir görsen ki melekler(can alıcılar olarak) elleri ni uzatmışlar (onlara): 'Çıkarın canlarınızı! Allah’a karşı hak
olmayanı
söylüyor olduğunuz dan ve âyetlerine karşı büyüklük taslamakta bulunduğunuzdan dolayı, bugün aş...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Ve daha zalim kim vardır o kimseden ki, yalan yere Allah Teâlâ'ya iftirada bulunmuş, veya kendisine bir şey vahyedilmediği halde, «Bana vahyolundu,» demiş ve «Ben de Allah'ın indirdiğinin mislini indireceğim,» diye iddiada bulunmuş olur. Görecek olsan o zaman ki, zalimler ölüm gamerâtı içinde kalacak, onlara melekler de ellerini uzatarak: «Çıkarınız canlarınızı! Bugün zillet azabıyla cezalanacaksınız, Allah Teâlâ'ya karşı hak
olmayanı
söyler olduğunuzdan ve onun âyetlerinden böbürlenerek kaçtığı...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah'a karşı yalan uydurandan ve kendisine hiçbir şey vahyedilmediği halde: “Bana da vahyolundu. ” diyenden ve: “Allah'ın indirdiği (âyetler) gibi ben de indireceğim. ” diyenden daha zâlim kim olabilir? Bu zâlimler ölüm dalgaları içinde can çekişirken, melekler de ellerini uzatmış: “Haydi canlarınızı teslim edin, Allah'a karşı gerçek
olmayanı
söylemenizden ve Allah'ın âyetlerine karşı kibirlilik taslamanızdan ötürü, bugün siz horlayıcı alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız!” derken bir gör...
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah’a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiç bir şey vahyolunmadığı halde bana da vahyolundu diyenden ve Allah’ın indirdiği gibi ben de indireceğim diyenden daha zalim kim olabilir? O zalimler, ölüm sıkıntısı içinde iken, melekler ellerini uzatmış: -Canınızı verin. Bugün, Allah’a karşı doğru
olmayanı
söylemiş ve O’nun ayetlerinden büyüklük taslayarak uzaklaşmış olmanız dolayısıyla, zillet azabıyla cezalandırılacaksınız, derken onların halini bir görsen....
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allah'a karşı yalan uydurandan, ya da kendisine bir şey vahyedilmemiş iken "Bana vahyolundu" diyenden ve "Ben de Allâh'ın indirdiği gibi indireceğim!" diyenden daha zâlim kim olabilir? O zâlimler ölüm dalgaları içinde, melekler ellerini uzatmış: "Haydi canlarınızı çıkarın, Allah'a gerçek
olmayanı
söylemenizden ve O'nun âyetlerine karşı büyüklük taslamanızdan ötürü, bugün alçaklık azâbıyla cezâlandırılacaksınız!" (derken) onların halini bir görsen!...
Ənam Suresi, 99. Ayet:
"HÛ" ki semâdan suyu inzâl eden!. . Onunla (semâdan inen su ile) HER ŞEYİN nebatını çıkardık! Ondan da bir yeşillik çıkardık. . . Ondan da birbiri üzerine gelişmiş habbeler (taneler); hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar çıkarıyoruz. . . (Bunların) müteşabihi (birbirine benzeyenleri) ve müteşabih
olmayanı
da! Onun ürünlerine, bir ilk meyve verdiğinde ve bir de olgunlaştığında bakın. . . Muhakkak ki bunlarda iman eden halk için elbette işaretler vardır....
Əraf Suresi, 105. Ayet:
"Allâh üzerine Hak
olmayanı
söylememek, benim üzerime hakiki bir borçtur. . . Gerçekten ben size Rabbinizden apaçık bir delil ile geldim. . . (O hâlde) İsrailoğullarını benimle beraber gönder!"...
Əraf Suresi, 169. Ayet:
Onlardan sonra, yerlerine hakikat bilgisine vâris olan, yeni nesiller geldi. . . Şu en sefil dünyanın zenginliğini elde etmek için yaşıyorlar, sonra da "Mağfiret olacağız nasıl olsa" diyorlardı. Şayet onlara onun misli bir dünyalık gelse, onu da alırlardı. . . Kendilerinden, Allâh üzerine Hak
olmayanı
söylemeyecekler diye hakikat bilgisi adına söz alınmamış mıydı? Onda olanı ders edinip incelemediler mi? Korunanlar için sonsuz olan gelecek yaşam ortamı daha hayırlıdır. . . Aklınızı kullanmayacak...
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Ve sabah ve akşam vakitlerinde Rabbini kendi kendine, korkarak ve yalvararak, sözün sesli
olmayanı
ile zikret. Ve gâfillerden olma....
Ənfal Suresi, 7. Ayet:
Ve Allah, iki taifeden birinin sizin olmasını, size vaadediyordu. Ve siz, silâhsız olanın (silâh sahibi
olmayanı
n) sizin olmasını temenni ediyorsunuz. Ve Allah (da) O'nun (Kendi) sözleri ile hakkın gerçekleşmesini ve kâfirlerin arkasının (neslin devamının) kesilmesini istiyor....
Ənfal Suresi, 7. Ayet:
Hani Allâh size iki gruptan (Kureyş ordusu veya kervandan) birinin sizin olacağını vadediyordu. . . Silah sahibi
olmayanı
n (kervanın) sizin olmasını arzu ediyordunuz (kısa vâdeli kazanca, getirisi kolay olana bakıyordunuz, hâlbuki uzun vâdede size zarar verecekti bu isteğiniz). . . Allâh da uyarılarıyla Hakk'ı gerçekleştirmek ve hakikat bilgisini inkâr edenlerin ardını kesmeyi diliyordu....
Hud Suresi, 7. Ayet:
"HÛ" ki semâlar ve arzı altı aşama sürecinde yaratmıştır (enfüsî mânâda altı bilinç kademesindeki şuuru {semâ} ve bedeni {arzı}); O'nun Arşı (hükümranlığının açığa çıktığı Esmâ mertebesi) Su (evrenin hakikati olan dalga {wave} okyanusundaki İLİM - DATA olarak); (insan için değerlendirirsek: Esmâ'nın işaret ettiği özellikler kişinin şuuru ve bedeni {yüzde 80 SU yapısı - sudaki hafızanın çeşitli dalgalarla programlanması sonucu} üzerinde hükümrandır, anlamı düşünülebilir. A. H. ) fevkindedir! Sizi...
Hud Suresi, 46. Ayet:
Allah: -Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildi, çünkü doğru
olmayanı
yaptı. Öyleyse, bilmediğin şeyi benden isteme. Cahillerden olma diye sana öğüt veriyorum, dedi...
İsra Suresi, 53. Ayet:
Kullarıma söyle: 'Sözün en güzelini, yoruma müsait
olmayanı
nı söylesinler. Sonra şeytan, şeytan tıynetli ahlâksız azgınlar, şeytanî güçler aralarını bozar. Şeytan, insanın apaçık bir düşmanıdır.'...
Furqan Suresi, 1. Ayet:
Ne yücedir ki, âlemlere (tüm insanlar) bir uyarıcı olarak, kuluna Furkan'ı (Hakikat ile aslı
olmayanı
ayırt edici) inzâl etti....
Ənkəbut Suresi, 29. Ayet:
«Siz her halde erkeklere gidecek, yol kesecek, toplantı yerinizde meşru
olmayanı
yapacak mısınız»? Kavminin cevâbı: «Eğer doğru söyleyenlerdensen Allahın azabını getir bize» demelerinden başkası olmadı. ...
Zümər Suresi, 46. Ayet:
De ki: Ey gökleri ve yeri örneksiz, misalsiz yaratan, ortada olanı ve
olmayanı
, görüneni, görünmeyeni bilen Allahım ! Farklı görüş ve iddialarda bulundukları hususlar hakkında kulların arasında sen hüküm vereceksin....
Zuxruf Suresi, 18. Ayet:
Süs içinde yetiştirilip mücadelede açık
olmayanı
mı (Allah'a yakıştırıyorlar)?...
Zuxruf Suresi, 18. Ayet:
Demek süs içinde yetiştirilerek mücadele gücü
olmayanı
mı Allah'a isnad ediyorsunuz?...
Zuxruf Suresi, 18. Ayet:
Yoksa süs içinde yetiştirilip de mücadelede açık
olmayanı
mı?...
Zuxruf Suresi, 18. Ayet:
Yoksa onlar, süs içinde yetiştirilip de mücadelede açık
olmayanı
mı? (Meramını tam olarak anlatamayan kızları mı O'na yakıştırıyorlar?)...
Zuxruf Suresi, 18. Ayet:
Süs içinde yetiştirilip, mücâdelede açık
olmayanı
(tartışmayı ve kavgayı beceremeyeni) mi (Allâh'ın çocuğu yaptılar)?...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Araplardan muhallefunlar (geride kalanlar), sana: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti. Artık bizim için mağfiret dile.” diyecekler. Onlar, kalplerinde
olmayanı
dilleri ile söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah, size bir zarar veya fayda dilerse, bu taktirde sizin için Allah'tan (gelen) bir şeye kim mani olabilir (fayda veya zararı önleyebilir)? Hayır (öyle değil), Allah yaptığınız şeylerden haberdardır.”...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, “Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu; Allah’tan bizim için af dile” diyecekler. Onlar kalplerinde
olmayanı
dilleriyle söylerler. De ki: “Allah, sizin bir zarara uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, O’na karşı kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden geri kalanlar, diyecekler ki sana: Bizi mallarımız ve çoluğumuz çocuğumuz oyaladı, artık sen, yarlıganma dile bize; gönüllerinde
olmayanı
dilleriyle söylerler; de ki: Gerçekten de size bir zarar eriştirmek isterse, yahut bir fayda vermek dilerse Allah'tan, herhangi bir sûretle ona âit birşeyi kim giderebilir? Hayır; Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevîlerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki: "Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile." Onlar kalplerinde
olmayanı
dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Yakında, savaşa giden orduya katılmayıp cephe gerisinde kalan Bedevî Araplardan bazıları, sana: 'Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu, bizi meşgul etti. Allah’tan bizim bağışlanmamızı, koruma kalkanına alınmanızı dile.' diyecekler. Onlar kalplerinde, akıllarında
olmayanı
, dilleriyle söylüyorlar. 'Allah, size bir zarar gelmesini dilerse, veya bir fayda elde etmenizi isterse, O’na karşı kimin birşey yapmaya gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır.' de...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden geride bırakılanlar sana diyecekler ki: 'Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu. Bundan dolayı bizim için bağışlanma dile!' Onlar kalplerinde
olmayanı
dilleriyle söylüyorlar. De ki: 'Allah eğer size bir zarar dilerse veya bir yarar dilerse O'na karşı sizin için kim ne yapabilir? Hayır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.'...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden (savaşa katılmayıp) geri kalanlar ise, «bizi mallarımız ve ailemiz oyaladı. Bizim için bağışlanma dile..» diyecekler. Onlar kalblerinde
olmayanı
dilleriyle söylerler. De ki: Eğer Allah sizi bir zarara uğratmayı dilerse veya size bir yarar sağlamak isterse, O'na karşı kim bir şey yapmaya güç bulabilir ? Elbette Allah yaptıklarınızdan haberlidir....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevîlerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki: «Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile.» Onlar kalplerinde
olmayanı
dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
yakında a'râbilerden geri kalmış olanlar sana diyecekler ki, «Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile.» Onlar kalplerinde
olmayanı
dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Hayır! Allah yaptıklarınızdan haberdardır....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki «Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile». Onlar kalblerinde
olmayanı
dilleriyle söylerler. De ki: «Allah size bir zarar vermek dilemiş, yahut size bir fayda vermek istemiş olsa Allah'ın, sizin için dilediğine kim engel olabilir? Hayır hiç kimse engel olamaz, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.»...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevîlerden geri bırakılanlar, sana: 'Bizi (bu sefere iştirâk etmekten) mallarımız ve âilelerimiz alıkoydu; bu yüzden bizim için (Allah’dan) mağfiret dile!' diyecektir. (Onlar)dilleriyle, kalblerinde
olmayanı
söylüyorlar. De ki: 'Eğer (Allah) size bir zarar (dokundurmak)ister veya size bir fayda (vermek) dilerse, sizin için Allah’dan (gelecek) bir şeye (karşı, onu def' edecek bir güce) kim mâlik olabilir? Hayır! Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdardır.'...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden geri bırakılanlar sana diyeceklerdir ki: Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile. Kalblerinde
olmayanı
dilleriyle söylüyorlar. De ki: Allah, size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse; O'na karşı kim engel olabilir? Hayır, Allah yaptıklarınızdan haberdar olandır....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevilerden geri kalmış olanlar yakında sana gelip: "Mallarımız ve âilelerimiz bizi alıkoydu (da gelemedik). Allah'tan bizim için bağışlanmamızı dile!" diyecekler. Onlar kalplerinde
olmayanı
dilleri ile söylerler. Resulüm! De ki: "Allah size bir zarar gelmesini isterse veya bir fayda elde etmenizi isterse, O'na karşı sizin için kim ne yapabilir? Hayır! Allah yaptıklarınızdan haberdardır. "...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Geride kalan bedeviler, sana: -Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bizim için bağışlanma dile diyeceklerdir. Kalblerinde
olmayanı
dilleri ile söylüyorlar. De ki: Eğer Allah, size bir zarar veya fayda vermek isterse kim sizin için bir şeye sahip olabilir? Oysa hayır, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bedevîlerden geri kalmış olanlar sana gelip 'Mallarımız ve ailelerimiz bizi oyaladı; bizim için Allah'tan af dile' diyecekler. Onlar kalplerinde
olmayanı
dilleriyle söylüyorlar. De ki: Allah sizin için bir zarar veya bir yarar murad etse, Ondan size gelecek olan şeyi kim engelleyebilir? Doğrusu, Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır....
Cümə Suresi, 8. Ayet:
De ki: (Şu korkup) kaçtığınız ölüm, mutlaka sizinle buluşacaktır. Sonra da ortada olanı da
olmayanı
da bilen (O Yüce Kudret)e döndürüleceksiniz ; O da yapageldikleriniz! size bir bir haber verecektir....
Cin Suresi, 4. Ayet:
Ve şüphe yok ki aklı
olmayanı
mız, Allah hakkında saçma ve boş lâflar ediyormuş....
Mürsəlat Suresi, 4. Ayet:
Gerçekle aslı
olmayanı
ayırt edenlere....
Maun Suresi, 3. Ayet:
Ve miskini (yoksulu, çalışmaya gücü
olmayanı
) doyurmaya teşvik etmez....
Kövsər Suresi, 3. Ayet:
"Şüphesiz seni horlayan, sonu
olmayanı
n; yaptıkları, işe yaramayanın ta kendisidir! "...
Zuxruf Suresi, 18. Ayet:
Ve yoksa onlar, mücevherler içerisinde yetiştirilip de mücâdelede apaçık
olmayanı
mı tercih ediyorlar? ...
Hədid Suresi, 22. Ayet:
(22-24) Yeryüzünde ve kendilerinin içinde musibetten isabet eden şeyler, –elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği şeylerle şımarmayasınız diye– Bizim onu yaratmamızdan önce, kesinlikle bir kitaptadır. Şüphesiz bu, Allah'a göre çok kolaydır. Ve Allah, cimrilik eden ve insanlara da cimriliği emreden kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez. Kim yüz çevirirse de, biliniz ki şüphesiz Allah, çok zengin, hiçbir şeye muhtaç
olmayanı
n, övülen, övgüye lâyık bulunanın ta kendisidir. ...
Hədid Suresi, 23. Ayet:
(22-24) Yeryüzünde ve kendilerinin içinde musibetten isabet eden şeyler, –elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği şeylerle şımarmayasınız diye– Bizim onu yaratmamızdan önce, kesinlikle bir kitaptadır. Şüphesiz bu, Allah'a göre çok kolaydır. Ve Allah, cimrilik eden ve insanlara da cimriliği emreden kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez. Kim yüz çevirirse de, biliniz ki şüphesiz Allah, çok zengin, hiçbir şeye muhtaç
olmayanı
n, övülen, övgüye lâyık bulunanın ta kendisidir. ...
Hədid Suresi, 24. Ayet:
(22-24) Yeryüzünde ve kendilerinin içinde musibetten isabet eden şeyler, –elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği şeylerle şımarmayasınız diye– Bizim onu yaratmamızdan önce, kesinlikle bir kitaptadır. Şüphesiz bu, Allah'a göre çok kolaydır. Ve Allah, cimrilik eden ve insanlara da cimriliği emreden kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez. Kim yüz çevirirse de, biliniz ki şüphesiz Allah, çok zengin, hiçbir şeye muhtaç
olmayanı
n, övülen, övgüye lâyık bulunanın ta kendisidir. ...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
"Bedevi Araplardan geri bırakılmış; sizinle gelmemiş olanlar, sana yakında, “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti/alıkoydu. Hadi Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile” diyeceklerdir. Onlar, kalplerinde
olmayanı
dilleriyle söylerler. De ki: “Allah, size bir zarar dilediyse veya bir yarar dilediyse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Tam tersi Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” "...
Rum Suresi, 58. Ayet:
Andolsun ki bu Kur'an'da her çeşit misaller getirdik. Yemin ederim ki, sen onlara başka bir ayet de getirsen o küfredenler yine diyecekler ki: «Siz muptilsiniz (
olmayanı
gerçek gibi gösteren kimselersiniz)!»...
Əraf Suresi, 205. Ayet:
Səhər və axşam vaxtlarında Rəbbini öz-özünə, qorxaraq və yalvararaq, sözün səsli
olmayanı
ilə zikr et. Və qafillərdən olma....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Ərəblərdən geridə qalan bədəvilər sənə: ‘Mallarımız və ailələrimiz bizi məşğul etdi. Artıq bizim üçün məğfirət dilə.’ deyəcəklər. Onlar qəlblərində
olmayanı
dilləri ilə söyləyirlər. De ki: ‘Əgər Allah sizə bir zərər və ya fayda dilərsə, bu təqdirdə sizin üçün Allahdan gələn bir şeyə kim mane ola bilər? Xeyr (elə deyil), Allah etdiyiniz əməllərinizdən xəbərdardır.’...
Ali-İmran Suresi, 7. Ayet:
Kitabı sənə nazil edən Odur. O Kitabın bir qismi mənası aydın ayələrdir ki, bunlar da Kitabın anasıdır. Digərləri isə mənası aydın olmayan ayələrdir. Qəlblərində əyrilik olanlar fitnə-fəsad törətmək və istədikləri kimi yozmaq məqsədilə mənası aydın
olmayanı
n ardınca düşərlər. Onun yozumunu isə Allahdan başqa heç kəs bilməz. Elmdə qüvvətli olanlar isə deyərlər: “Biz onlara iman gətirdik, hamısı bizim Rəbbimizdəndir”. Bunu isə ancaq ağıl sahibləri dərk edərlər....
Ali-İmran Suresi, 118. Ayet:
Ey iman gətirənlər! Siz-lərdən
olmayanı
özünüzə sirdaş tutmayın. Onlar sizə qarşı fəsad törətməkdən əl çəkməzlər, sizin sıxıntıya düşməyinizi istəyərlər. Düşmənçilikləri onların ağızlarından (çıxan sözlərdən) bəllidir. Kökslərində gizlətdikləri (düşmənçilik) isə daha böyükdür. Əgər anlayırsınızsa, Biz ayələri artıq sizə bəyan etdik....
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
və münafiqləri bəlli etsin. Onlara: “Gəlin, Allah yolunda döyüşün, yaxud (heç olmasa) müdafiədə durun!”– deyildi. Onlar: “Döyüş olacağını bilsəydik sizin ardınızca gedərdik”– dedilər. Onlar o gün imandan çox küfrə yaxın idilər. Onlar qəlblərində
olmayanı
ağızları ilə deyirlər. Halbuki Allah onların nəyi gizlətdiklərini çox yaxşı bilir....
Nisa Suresi, 112. Ayet:
Kim xəta edər və ya günah qazanarsa, sonra da onu təqsiri
olmayanı
n boynuna atarsa, özü üzünə böhtan atmış və açıq aydın günaha batmış olar....
Loğman Suresi, 13. Ayet:
Və (yadına sal,) o zamanı ki, Loğman oğluna nəsihət edərkən ona dedi: «Ey mənim əziz oğlum, Allaha şərik qoşma, çünki şirk olduqca böyük bir zülmdür». (Zülmün böyüklüyü məzlumun böyüklüyü ilə ölçülər və bütün nemətlərin əsl sahibi ilə heç bir nemətə malik
olmayanı
eyni hesab etmək son dərəcə pisdir.)...
Ali-İmran Suresi, 167. Ayet:
və münafiqlik edənləri müəyyən etməsi üçün idi. Onlara (münafiqlərə): “Gəlin Allah yolunda savaşın və ya müdafiəyə keçin”, – deyildi, onlar: “Əgər savaşa bilsəydik, arxanızca gələrdik”, – dedilər. Onlar o gün imandan çox küfrə daha yaxın idilər. Ağızları ilə qəlblərində
olmayanı
söyləyirdilər. Halbuki Allah içlərində gizlədikləri şeyi çox yaxşı bilir....
Ənam Suresi, 93. Ayet:
Allaha qarşı yalan uyduran və ya özünə bir şey vəhy edilmədiyi halda: “Mənə vəhy olundu” deyən, ya da: “Allahın endirdiyinin bənzərini mən də endirəcəyəm”5 deyən kimsədən daha zalım kim ola bilər? Zalımların şiddətli ölüm sancıları içində çırpındığı, mələklərin əllərini uzadaraq: “İndi canlarınızı qurtarın! Allaha qarşı doğru
olmayanı
söylədiyiniz və Onun ayələrindən kibrlənərək üz döndərdiyiniz üçün bu gün alçaldıcı bir əzab ilə cəzalandırılacaqsınız”, – deyəcəkləri zaman onların hallarını bir ...
Fəth Suresi, 11. Ayet:
(Savaşdan) geri qalan bədəvilər sənə: “Bizə mallarımız və ailələrimiz mane oldu, Allahdan bizim üçün əfv dilə”, – deyəcəklər. Onlar qəlblərində
olmayanı
dilləri ilə deyirlər. De ki: “Allah sizə bir zərər vermək istəsə, yaxud bir fayda əldə etmənizi istəsə, Ona qarşı kimin bir şeyə gücü çatar? Xeyr, Allah etdiklərinizdən xəbərdardır”....
Nisa Suresi, 46. Ayet:
Yəhudilərdən bəziləri kəlmələrin yerlərini dəyişib, dillərini əyərək və dinə tənə vuraraq: "Eşitdik və qəbul etmədik, eşidiləsi
olmayanı
eşit və ra'ina" (ərəbcə "gözün üstümüzdə olsun!", yəhudilərdə isə nalayiq ifadə mənasındadır)" -deyirlər. Əgər onlar: "Eşitdik və itaət etdik! Eşit və bizə nəzər sal!" - desəydilər, onda bu, onlar üçün daha xeyirli və doğru olardı. Lakin kafirlikləri üzündən Allah onları lənətlədi. Onların ancaq az bir hissəsi iman gətirər....
Əraf Suresi, 191. Ayet:
Məgər onlar özləri xəlq olunduqları halda, heç bir şeyi xəlq etməyə qadir
olmayanı
Allaha şərik qoşarlar?...
Nisa Suresi, 112. Ayet:
Kim də bir səhv və ya bir günah qazanarsa, sonra da onu təqsiri
olmayanı
n boynuna atarsa, o zaman həqiqətən bir böhtanı və açıq-aşkar günahı öz üzərinə götürmüş olar....
Fəth Suresi, 11. Ayet:
Bədəvi ərəblərdən geridə qalanları; sizinlə gəlməyənləri tezliklə sənə deyəcəklər: "Mal-dövlətimiz və ailələrimiz bizim başımızı qatdı/[bizi bu səfərdən] saxladı. Haydı, Allahdan bizim bağışlanmağımızı dilə." Onlar, qəlblərində
olmayanı
dilləri ilə deyirlər. De ki: "Allah, sizə bir zərər diləsə və ya bir xeyir diləsə, Allahın qarşısında kimin bir şeyə gücü çata bilər? Əksinə, Allah əməllərinizdən xəbərdardır."...