Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde yaşayan hiçbir canlı yoktur ki,
rızkı
Allah'a ait olmasın. O, onun karar kıldığı yeri ve geçici durduğu yeri bilir. Bunların tamamı apaçık bir Kitap'tadır....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah,
rızkı
dilediğine genişletir de ölçülendirir de. Dünya hayatı ile şımardılar. Oysa dünya, ahiret hayatı yanında bir metadan başka bir şey değildir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabb'in, dilediği kimsenin
rızkı
nı genişletir ve bir ölçüye göre verir. O, kullarından Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan bazı zümrelere, kendilerini sınamak için, dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere imrenme. Rabb'inin
rızkı
daha hayırlıdır ve kalıcıdır....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Gece ve gündüzün olması O'nun rahmetindendir; dinlenmeniz için ve lütfundan
rızkı
nızı temin etmeniz için geceyi ve gündüzü düzenledi. Umulur ki şükredersiniz....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün, onun yerinde olmayı isteyenler; bugün, "Demek ki, kullarından dilediğine
rızkı
genişleten ve ölçülendiren Allah'mış. Eğer Allah bize lutfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki Kafirler kurtuluşa eremezler." dediler....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
"Siz ise, Allah'tan başka, birtakım putlara kulluk ediyorsunuz ve tasarladığınız putlarla iftira ediyorsunuz. Şunu iyi bilin ki, Allah'tan başka kulluk ettikleriniz, size bir rızık vermeye güç yetiremezler. Öyleyse,
rızkı
Allah'tan isteyin. Ve yalnızca O'na kulluk edin. O'na şükredin. Eninde sonunda O'na döndürüleceksiniz."...
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğine
rızkı
genişletir ve onun için takdir eder. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir....
Rum Suresi, 37. Ayet:
Allah'ın dilediği kimse için
rızkı
genişlettiğini ve ölçülendirdiğini bilmediler mi? Bunda inanan bir halk için ayetler vardır....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Ant olsun ki, Sebelilerin yaşadıkları yerde bir ayet vardı: Sağda ve Solda iki cennet! Rabb'inizin
rızkı
ndan yiyin ve O'na şükredin. Temiz bir belde ve çok bağışlayıcı bir Rabb!...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Benim Rabb'im, dilediği kimseye
rızkı
genişletir ve takdir eder. Fakat insanların çoğu idrak etmezler."...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: "Benim Rabb'im, kullarından dilediği kimse için
rızkı
genişletir ve takdir eder. Bir şey infak ettiğiniz zaman; O, onun karşılığını verir. Ve O, rızık verenlerin en hayırlısıdır....
Sad Suresi, 54. Ayet:
Bu, bitmez tükenmez
rızkı
mızdır....
Zümər Suresi, 52. Ayet:
Allah'ın dilediğine
rızkı
genişlettiğini ve ölçülendirdiğini bilmediler mi? Bunda iman edecek bir toplum için ayetler vardır....
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
Orada; onun üzerinde ağır baskılar oluşturdu. Ve orayı bereketli kıldı. Orada
rızkı
nı temin etmek isteyenler için, rızıkları, fark gözetmeden dört gün içinde takdir etti....
Şura Suresi, 12. Ayet:
Göklerin ve yeryüzünün kilitleri yalnızca O'nundur. O, dilediği kimse için
rızkı
genişletir ve takdir eder. O, Her Şeyi En İyi Bilen'dir....
Şura Suresi, 27. Ayet:
Eğer Allah, kullarına
rızkı
genişletseydi, kesinlikle yeryüzünde azarlardı. Fakat O, dilediği kadarını indirir. Kuşkusuz O, kullarının Her Şeyinden Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte
rızkı
nız ve uyarıldığınız şeyler vardır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Artık onun üzerinde dilediğinizce dolaşın ve O'nun
rızkı
ndan yiyin. Sonunda dönüş O'nadır....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Veya O,
rızkı
nızı kesse, size kim rızık verebilir? Bilakis, onlar haddi aşmada ve nefrette ısrar ettiler....
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Rabb'in, senin bazen gecenin üçte ikisinden daha az, bazen yarısı, bazen üçte bir kadar vakit geçirdiğini elbette biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir grubun da. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah'tır. Onu asla hesaplayamayacağınızı bildi de tevbenizi kabul etti. O halde ilahi mesajı gücünüz yettiğince insanlara ulaştırmaya çalışın. Ayrıca Allah, içinizden kimin hasta olduğunu bilmektedir. Kiminizin Allah'ın lütfundan
rızkı
nı aramak için yeryüzünde çalışmaya, kiminizin de kendisini A...
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Fakat ne zaman ona sınamak için
rızkı
nı ölçülü verirse, "Rabb'im beni alçaltı." der....
Bəqərə Suresi, 57. Ayet:
Tîh sahrâsında (güneşin ateşinden korunmak için) üstünüze bulutla gölge yaptık ve size kudret helvası ile bıldırcın gönderdik ve bu helâl
rızkı
mızdan yeyin, dedik. Onlar itâat etmemekle bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmetmişlerdi....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve izisteskâ mûsâ li kavmihî fe kulnâdrib bi asâkel hacer(hacere) fenfeceret minhusnetâ aşrete aynâ(aynen), kad alime kullu unâsin meşrebehum kulû veşrebû min
rızkı
llâhi ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne)....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
isteskâ
: suya kavuşmayı istedi
3.
mûsâ
: Musa
4.
li kavmi-hî
: kendi kavmi...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve Musa (a.s), kavmi için su istemişti. Bunun üzerine: “Asânla taşa (kayaya) vur.” dedik. Böylece ondan (kayadan) on iki pınar fışkırdı. İnsanların hepsi kendi içeceği yeri (pınarını) bilmiğti. Allah'ın
rızkı
ndan yeyin, için ve sakın azıp yeryüzünde fesat çıkaranlar olmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın
rızkı
ndan yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın” demiştik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Gene bir zaman oldu ki Mûsâ, kavmi için su diledi de ona, sopanla vur taşa demiştik. Vurunca taştan on iki pınar fışkırmıştı. Halkın her bölüğü, su içeceği kaynağı bilmiş, anlamıştı. Allah'ın
rızkı
ndan yiyin, için de haddinizi aşıp yeryüzünü fesada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa (çölde) kavmi için su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik. Derhal (taştan) oniki kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara:) Allah'ın
rızkı
ndan yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani Musa kavmi için su istemişti de: "(Varlığındaki Esmâ kuvvesiyle) asanı taşa vur" demiştik. (Vurunca) taştan on iki gözeden su fışkırmıştı. Her grup insan kendi meşrebini (su içeceği yeri) bildi. "Allâh
rızkı
ndan yeyin için, arzda fesat çıkarıcılar olarak aşırı gitmeyin" dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakıt Mûsâ (susuz kalan) kavmi için su dilemişti, biz de: “- asân (değneğin) ile taşa vur.” demiştik. Onun üzerine, o taştan on iki göze kaynadı çıktı; her soy, su alacağı kaynağını bildi. Allah’ın size olan
rızkı
ndan yeyin, için! fakat kötülük ederek yeryüzünü fesada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, milleti icin su aramisti; «Asanla tasa vur» dedik; ondan oniki pinar fiskirdi herkes icecegi yeri bildi. Allah'in rizkindan yiyin, icin, yalniz yeryuzunde bozgunculuk yaparak karisiklik cikarmayin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Yine hatırlayın ki, Musa (çölde susuzluktan yok olmaya yüztutan) kavmi için su istemişti. «Asa'nı taşa vur!» demiştik. (O da vurunca) taştan oniki pınar kaynamıştı. (Böylece) her soy su alacağı pınarı bilmişti. (Onlara): «Allah'ın
rızkı
ndan yeyin, için (fakat) fesad çıkararak yeryüzünde haddi aşmayın (ilâhî sınırların dışına taşmayın) denilmişti....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, milleti için su aramıştı; 'Asanla taşa vur' dedik; ondan on iki pınar fışkırdı, herkes içeceği yeri bildi. Allah'ın
rızkı
ndan yiyin, için, yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa (çölde) kavmi için su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik. Derhal (taştan) oniki kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara:) Allah'ın
rızkı
ndan yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, bir zamanlar halkı için su aramıştı. 'Değneğinle taşa vur,' demiştik. Bunun üzerine taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kabile, içmesi için ayrılan pınarı bilmişti: 'ALLAH'ın
rızkı
ndan yiyin için, yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaşmayın.'...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakit Musa, kavmi için su dilemişti, biz de asan ile taşa vur demiştik, onun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı, her kısım insanlar kendi su alacağı menbaı bildi, Allahın
rızkı
ndan yeyin, için de müfsitlik ederek yer yüzünü fesada vermeyin...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakit Musa, kavmi için su dileğinde bulunmuştu, Biz de: «Asan ile taşa vur!» demiştik. Bunun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı. Her kısım insanlar kendi su alacağı kaynağı bildi. Allah'ın
rızkı
ndan yiyin, için de bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin!...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa, kavmi için su istemişti, biz de «asanla taşa vur!» demiştik, bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kısım insan kendi su alacağı yeri bildi. Allah'ın
rızkı
ndan yiyin ve için de bozgunculuk ve saldırganlık yaparak yeryüzünü fesada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, bir zamanlar kavmi için su aramıştı / istemişti. "Değneğinle taşa vur (daraba)" demiştik de bunun üzerine taştan (hüsneta) on iki pınar / göze (ayn) fışkırmıştı (feceret). Böylece herkes içeceği yeri bilmişti. "Tanrı'nın
rızkı
ndan yiyin için, yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak dolaşmayın."...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir de hani Musa, («Tîh» de susayan) kavmi için su arayınca: «Asaanı taşa vur demişdik de ondan (on iki sıbt adedince) on iki pınar kaynamış ve her sınıf, su alacağı yeri öğrenmişdi. (Demişdik ki) «Allanın
rızkı
ndan yeyin, için. (Fakat) yer yüzünde fesadcılar olarak taşkınlık yapmayın». ...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir zaman Mûsâ (Tih çölünde) kavmi için su istemişti de (ona): 'Asânla taşa vur!' dedik. Bunun üzerine (taşa vurunca) ondan on iki pınar fışkırdı. Doğrusu her kabîle (su)içeceği yeri bildi. (Onlara şöyle dedik:) 'Allah’ın (size lûtfettiği)
rızkı
ndan yiyin, için; fakat fesad çıkarıcılar olarak yeryüzünde bozgun culuk yapmayın!'...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani, bir vakit Musa, kavmi için su arayınca; asanla taşa vur, demiştik de, taştan oniki çeşme fışkırmış, her zümre su alacağı yeri öğrenmişti. Allah'ın
rızkı
nda yeyin, için, yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak, karışıklık çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve hani bir vakitte Mûsa, kavmi için istiskâda bulunmuştu. Biz de, «Asan ile taşa vur,» demiştik (O da vurunca) taştan oniki çeşme fışkırdı. Her zümre kendisinin su alacağı çeşmeyi bildi. (Biz de onlara dedik ki). «Allah Teâlâ'nın
rızkı
ndan yiyiniz ve içiniz ve yeryüzünde müfsitlerden olarak haddi tecavüz etmeyiniz.»...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, kavmi için su istemişti. “Âsanla taşa vur!” demiştik. Bunun üzerine taştan oniki pınar fışkırmıştı, her zümre su alacağı yeri bildi. Allah'ın
rızkı
ndan yiyin için, fakat yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa halkı için su aradığında : -Değneğinle taşa vur, dedik. Ondan on iki pınar fışkırdı ve her grup su içeceği pınarı öğrenmişti. Allah’ın
rızkı
ndan yiyin, için; fakat yeryüzünde bozguncular olarak, taşkınlık yapmayın!...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir zaman da Mûsa, kavmi için su arayıp Allah’a yalvarmıştı. Biz de: "Asanı taşa vur!" demiştik. Bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmış, her bölük kendine mahsus pınarı bilmişti. "Allah’ın
rızkı
ndan yiyin için, fakat sakın yeryüzünde fesat çıkararak taşkınlık yapmayın!" demiştik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir zaman da Mûsâ, kavmi için su istemişti; "Asanla taşa vur," demiştik. Bunun üzerine taştan on iki göze fışkırmıştı. Her bölük, kendi içecekleri pınarı bilmişti: "Allâh'ın
rızkı
ndan yeyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak (başkalarına) saldırmayın." (demiştik.)...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa'nın, kavmi için su aradığı zamanı da hatırlayın ki, Biz 'Asânı taşa vur' demiştik de taştan on iki pınar kaynamıştı. Böylece, her kabile kendi su içeceği yeri öğrendi. 'Allah'ın
rızkı
ndan yiyin, için; fakat fesatçılık edip de yeryüzünü bozguna vermeyin' dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir zamanlar Mûsa, toplumu için su istemişti de biz, "Değneğinle şu taşa vur!" demiştik. Taştan hemen oniki göze fışkırmıştı. Her bölük insan kendilerine özgü su kaynağını bilmişti. "Allah'ın
rızkı
ndan yiyin, için; yeryüzünde bozgunculuk yaparak şuna buna saldırmayın." demiştik....
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
Kim Allâh'a (Ulûhiyet hakikatine), Melekî boyuta (âlemlerde Allâh isimlerinin işaret ettiği anlamların açığa çıkmasına) ve Rasûllerine (hakikati dillendirmeleri için irsâl ettiklerine), Cibrîl'e (Allâh ilminin inzâli işlevine), Mikail'e (maddi - manevî
rızkı
na yönlendirip erdiren kuvve) düşman olursa, muhakkak ki Allâh (o) gerçeği örtenlerin düşmanıdır!...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Analar, emzirme zamanını tamamlamak isterlerse tam iki yıl, çocuklarına süt verirler. Evlât sahibi olana da evlâdını emzirenin
rızkı
nı, elbisesini, örfe göre, vermesi borçtur. Kimseye gücünden fazla bir şey teklif edilemez. Ne ana evlâdından zarar görmeli, ne baba. Mîrasçıya da hüküm aynıdır. Anayla baba, birbirleriyle danışırlar da, razı olurlar, çocuğu memeden kesmek isterlerse beis yok. Çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğiniz şeyi güzelce, yollu yordamlı verdikten sonra art...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
(Boşanmış annelerin) süt emzirmesini tamamlatmak isteyen (babalar) için, anneler iki tam yıl çocuklarını emzirebilirler. Bu süre zarfında onların
rızkı
ve giyim kuşamı örfte olduğu üzere babanın yükümlülüğündedir. Hiçbir nefse kapasitesini aşan teklif edilmez. Ne bir ana ne de bir baba çocuğu yüzünden zarara sokulmamalıdır. Vârise düşen de aynen böyledir. Eğer kendi rızaları ile anlaşarak çocuğu iki yıldan önce sütten kesmek isterlerse kendilerine bir suç yoktur. Eğer çocuklarınızı (sütanne tutu...
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Kim Allah'a güzel bir borç verirse, o taktirde, o (verdiği) kendisine kat kat çoğaltılarak ödenir. Ve Allah, (ilâhi kanun gereği kişinin
rızkı
nı) daraltır ve genişletir. Ve O'na döndürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Kimdir Allah’a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. (
Rızkı
) Allah daraltır ve genişletir. Ancak O’na döndürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Kimdir şu kimse ki, Allah’a güzel bir borç versin de (Allah) onu kendisine kat kat fazlasıyla artırsın! Çünki Allah, (
rızkı
dilediğine) daraltır ve (dilediğine) genişletir. Hem(sonunda) O’na döndürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Allah'a güzel bir borç takdiminde bulunacak kim var? Ki, Allah ona kat kat fazlasını versin. Allah bazılarının
rızkı
nı daraltır, bazılarınınkini de genişletir. Siz O'na döndürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Kimdir o yiğit ki Allah’a güzelce ödünç verir, Allah da onun verdiğinin mükâfatını kat kat artırır. Allah
rızkı
kısar da, bollaştırır da. Zaten hepiniz döndürülüp O’na götürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Kimdir o adam ki, Allah'a güzel bir borç versin de, Allâh da ona kat kat fazlasıyla (verdiğini) ödesin! Allâh (
rızkı
) kısar da, açar da. Hep O'na döndürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 261. Ayet:
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde (başağında) yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak) veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun
rızkı
nı) kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi'dir, Alîm'dir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, kâinattaki dengeyi, düzeni, mahlûkatın
rızkı
nı, hayatın devamını adaletle sağlayan, ebedî âlemde adâletle mükâfatlandırıp cezalandıran, hak ilâhın yalnızca kendisi olduğuna şehâdet etti. Melekler ve âdil, objektif düşünen ilim adamları, âlimler de şehâdet etti. Ondan başka ilâh yoktur. Kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, sizler, yeryüzünde ticaret ve
rızkı
nı kazanmak için sefere çıkan veya savaşan kardeşlerine: 'Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezlerdi, öldürülmezlerdi' diyenler, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler gibi olmayın. Allah, bu düşünceyi, onların kalplerine dayanılmaz bir üzüntü ve pişmanlık olarak koydu. Hayat veren, yaşatan Allah’tır, eceller gelince ölümü ge...
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda hicret eden kimse, barınacak nice yerler ile
rızkı
nda genişlik bulur. Kim Allah'a ve Resulüne hicret etmek üzere evinden çıkar da yolda eceli gelirse, onu ödüllendirmek Allah'a kalmıştır. Allah ise çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Nisa Suresi, 101. Ayet:
Yeryüzünde ticaret ve
rızkı
nızı kazanmak için sefere çıktığınız zaman, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin, size baskı, zulüm ve işkence etmesinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanınızdır....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler, herhangi birinize ölüm göründüğü, yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında aranızda şâhitlik etmek de, emrolunduğunuz hükümler arasındadır. İçinizden iki âdil şâhit yeter. Ticaret ve
rızkı
nızı kazanmak için yeryüzünde yolculuğunuz sırasında başınıza ölüm felâketi gelirse, gayri müslim iki şâhit de olabilir. Bu iki şâhidi namazdan sonra alıkorsunuz, şüphelenmişseniz Allah’a yemin ederler. 'Bu şâhitlik karşılığında hiçbir bedel almıyoruz. Lehine şâhitlik edeceğimiz kimse akrabamız bile...
Maidə Suresi, 114. Ayet:
İsa, Meryemin oğlu, "Ey Allahım, ey Rabbimiz!" dedi, "Gökten bize bir sofra gönder: o, bizim için ilkimizden sonuncumuza kadar sürekli tekrarlanan bir ziyafet ve senden bir işaret olacaktır. Ve bize
rızkı
mızı ver, zira Sen rızık verenlerin en iyisisin!"...
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Allah’ın kendilerine verdiği
rızkı
-Allah’a iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği
rızkı
, Allah'a iftira ederek (kadınlara) haram kılanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Onlar gerçekten sapmışlardır ve doğru yolu bulacak da değillerdir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Cehaletten evlatlarını ahmakça öldürenler ve Allâh'ın kendilerine ihsan ettiği
rızkı
, Allâh üzerine iftira ederek haram yapanlar, gerçekten hüsrana uğramıştır. . . Gerçekten bunlar sapmışlardır ve hidâyetten mahrumdurlar....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizlikleri yüzünden akılsızca, ahmakça, dar kafalı düşünerek çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği
rızkı
, Allah adına uydurma hükümlerle haram kılanlar kesinlikle ziyana uğradılar. Başlarına buyruk hale gelerek hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih ettiler. Doğru, hak yolu bulmaya istekli de değiller....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizlik yüzünden budalaca çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği halâl
rızkı
, Allah’a iftira ederek yasaklayanlar muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Gerçekten sapmışlar ve doğru yolu da bulamamışlardır....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği
rızkı
, Allah'a iftira ederek (kadınlara) haram kılanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Onlar gerçekten sapmışlardır ve doğru yolu bulacak da değillerdir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizlik yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği
rızkı
, Allah'a iftira ederek haram kılanlar muhakkak ki, ziyana uğradılar. Bunlar, doğru yoldan sapmışlardır; hidayete erecek de değillerdir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
llimsizlik yüzünden çocuklarını beyinsizce öldürenlerle Allahın kendilerine ihsan etdiği (halâl)
rızkı
, Allaha iftira ederek, haram sayanlar muhakkak ki maddî ve ma'nevî en büyük zarara uğramışdır. Onlar şübhesiz ki sapmışlardır ve (ondan sonra) doğru yolu da bulamamışlardır. ...
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizlikleri yüzünden; çocuklarını beyinsizce öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği
rızkı
Allah'a iftira ederek haram sayanlar; gerçekten hüsrana uğramuşlardır. Onlar; şüphesiz sapıtmışlardır. Zaten hidayete erenlerden olmamışlardı....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Cehaletleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah'a iftira ederek, O'nun kendilerine verdiği
rızkı
haram kılanlar, muhakkak ki hüsrana uğramışlardır. Onlar doğru yoldan sapmışlardır. Hidayete erecek de değillerdir....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Beyinsizlikleri yüzünden, cahilce çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği
rızkı
, Allah’a iftira ederek haram sayanlar, mutlaka hüsrana uğramışlardır. Onlar sapmışlardır, zaten doğru yolda değillerdi....
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizlik ve düşüncesizlik yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine ihsan ettiği
rızkı
Allah’a iftira ederek haram sayanlar, elbette tam hüsrana uğradılar. Saptılar bunlar, doğru yolu da bulamadılar!...
Ənam Suresi, 140. Ayet:
Bilgisizlik yüzünden beyinsizce, çocuklarını öldürenler ve Allâh'ın kendilerine verdiği
rızkı
, Allah'a iftirâ ederek harâm kılanlar muhakkak ki ziyana uğradılar, saptılar, yola gelici de değiller!...
Ənam Suresi, 142. Ayet:
Davarlardan da çeşit çeşit yarattı: kimi yük taşır, kiminin yününden ve kılından sergi yapılır. Allah’ın size verdiği
rızkı
ndan yiyin, fakat şeytanın adımlarını izlemeyin.Çünkü o sizin besbelli bir düşmanınızdır....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da
rızkı
nı biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
'Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını, nelere riayeti emrettiğini okuyayım: İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya devamlı iyilik edin, ihsanda bulunun, kesinlikle kötü davranmayın. Masrafların artacağı, yoksulluğa düşeceğiniz endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de onların da
rızkı
nı, ekmeğini, aşını biz veriyoruz. Büyük günah ve ayıpların, meşrû olmayan şehevî fiillerin, gayrimeşrû ilişkilerin, zinanın açığına da, giz...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: «Gelin size Rabbinizin haram kildigi seyleri soyleyeyim: O'na hicbir seyi ortak kosmayin, anaya babaya iyilik yapin, yoksulluk korkusuyla cocuklarinizi oldurmeyin sizin ve onlarin rizkini veren Biziz, «Gizli ve acik kotuluklere yaklasmayin, Allah'Ùn haram kÙldÙÙ cana haksÙz yere kÙymayÙn. Allah bunlarÙ size d_nesiniz diye buyurmaktadÙr.»...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: (Ey Allah'a karşı yayalan uyduranlar!) Gelin de Allah'ın size neleri haram kıldığını okuyup (haber vereyim); Hiç bir şeyi O'na ortak koşmayın ; ana babanıza iyilikte bulunun ; yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; —sizin de onların da
rızkı
nızı biz veririz—, hayâsızlığın açığına da, gizlisine de yaklaşmayın ; Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmeyin. İşte Allah bunları, aklınızı kullanırsınız diye size emreder....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: 'Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik yapın, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin ve onların
rızkı
nı veren Biziz, gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır.'...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da
rızkı
nı biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: geliniz size rabbınız neleri haram kıldı okuyayım: ona hiç bir şey'i şerik koşmayın, babanıza ananıza iyilikten ayrılmayın, yoksulluk yüzünden evlâdınızı öldürmeyin, sizin de onların da
rızkı
nızı biz veririz, fevahışe: açığına da, gizlisine de yanaşmayın, Allahın muhterem kıldığı nefsi haksız öldürmeyin, işittiniz a, işte size o bunları ferman buyurdu, gerektir ki aklınız erer...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: «Gelin, size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım! O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, babanıza annenize iyilikten ayrılmayın, yoksulluk yüzünden çocuklarınızı öldürmeyin; zira sizin de onların da
rızkı
nı Biz veririz, kötülüklerin açığına da gizlisine de yanaşmayın, Allah'ın muhterem kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte duydunuz ya, O, size düşünesiniz diye bunları emretti!»...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da
rızkı
nı biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki; «Geliniz, Rabbinizin neleri yasakladığını size söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana- babaya karşı iyi davranınız. Yoksulluk kaygısı ile evlâtlarınızı öldürmeyiniz. Sizin de onların da
rızkı
nı biz veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayınız. Haklı bir gerekçe yokken Allah'ın dokunulmaz saydığı cana kıymayınız. İşte Allah, ola ki düşünürsünüz diye size bu direktifleri veriyor....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: «Gelin, üzerinize Rabbinizin neleri haram etdiğini ben okuyayım: Ona hiç bir şey'i ortak yapmayın. Anaya babaya iyilik edin. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de, onların da
rızkı
nı biz vereceğiz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. (Kısas ve zina gibi şeylerden dolayı meşru) bir hak olmadıkça Allahın haram etdiği cana kıymayın. İşte (Allah) size, aklınızı başınıza alasınız diye, bunları emretdi». ...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: Gelin, Rabbınızın size neleri haram kıldığını ben söyleyeyim; O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya-babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de onların da
rızkı
nı veren Biziz. Kötülüğün gizlisine de, açığına da yaklaşmayın. Hak ile olmadıkça, Allah'ın haram kıldığı bir cana kıymayın. İşte aklınızı başınıza alasınız diye size, bunları emretti....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
Resulüm! De ki: “Geliniz, size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da
rızkı
nı biz veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte bu anlatılanları düşünüp anlayasınız diye Allah size vasiyet etmiştir. ”...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: "Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını ben okuyup açıklayayım:O’na hiçbir şeyi ortak yapmayın, anneye babaya iyi davranın, fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin, çünkü sizin de onların da
rızkı
nı veren Biz’iz. Kötülüklerin, fuhşiyatın açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Allah’ın muhterem kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte aklınızı kullanırsınız diye Allah size bunları emrediyor....
Əraf Suresi, 32. Ayet:
Kul men harreme zînetallâhilletî ahrece li ibâdihî vet tayyibâti miner rızk(
rızkı
), kul hiye lillezîne âmenû fîl hayâtid dunyâ hâlisaten yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), kezâlike nufassılul âyâti li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne)....
Əraf Suresi, 32. Ayet:
1.
kul
: de (ki)
2.
men
: kim
3.
harrame
: haram kıldı
4.
zînete allâhi elletî
: Allah'ın ziyneti ki o
<...
Əraf Suresi, 32. Ayet:
De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz
rızkı
kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür. İşte bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.”...
Əraf Suresi, 32. Ayet:
De ki: "Kim Allâh'ın, kulları için çıkarmış olduğu güzelliklerini ve
rızkı
n temiz - pak olanını haram etti?". . . De ki: "Onlar, dünya hayatında iman edenlere helaldir; kıyamet gününde ise yalnızca onlara ait olacaktır. " Kavrayabilecekler için işaretlerimizi işte böyle tafsil ediyoruz....
Əraf Suresi, 32. Ayet:
De ki. "Allahın kulları için yarattığı güzelliği,
rızkı
n iyisini, temizini yasaklayan kim?" De ki: "Bunlar dünya hayatında imana erenler için (meşru)durlar; Kıyamet Gününde ise yalnızca onlara özgü olacaklardır." Anlama-kavrama yeteneği olan insanlar için bu mesajları Biz işte böyle açık açık dile getiriyoruz!...
Ənfal Suresi, 3. Ayet:
Onlar ki, salâtı ikame ederler (Allâh'a yönelişleri sonucu, tüm varlığın O'nun hükmüne uyduğu; âlemlerde Allâh Esmâ'sından başka {dûnunda} hiçbir şey olmadığı yaşanarak, "Bakıy Allâh'tır" hakikati açığa çıkar) ve onları rızıklandırdıklarımızdan (maddi veya salâtı yaşamanın sonucu oluşan manevî
rızkı
) infak ederler....
Ənfal Suresi, 4. Ayet:
işte hakka mü'minler onlar, onlara rablarının yanında dereceler var, bir mağfiret ve bir rizkı kerîm var...
Yunus Suresi, 59. Ayet:
Kul e reeytum mâ enzelâllâhu lekum min
rızkı
n fe cealtum minhu harâmen ve halâlâ(halâlen), kul allâhu ezine lekum em alallâhi tefterûn(tefterûne). ...
Yunus Suresi, 59. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e reeytum
: gördünüz mü, reyiniz görüşünüz nedir
3.
mâ enzele âllâhu
: Allah'ın indirdiği şey
4.
lekum
Yunus Suresi, 59. Ayet:
'Allah’ın size verdiği
rızkı
n, mahsulün ve hayvanların bir kısmını haram, bir kısmını helâl saymanıza ne dersiniz?' de. 'Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?' de....
Yunus Suresi, 59. Ayet:
De ki: «Allah'in size indirdigi rizkin bir kismini haram, bir kismini helal kildiginizi gormuyor musunuz? De ki: Size Allah mi izin verdi, yoksa Allah'a karsi yalan mi uyduruyorsunuz?»...
Yunus Suresi, 59. Ayet:
De ki: 'Allah'ın size indirdiği
rızkı
n bir kısmını haram, bir kısmını helal kıldığınızı görmüyor musunuz?' De ki: 'Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah'a karşı yalan mı uyduruyorsunuz?'...
Hud Suresi, 6. Ayet:
1.
ve mâ
: ve yoktur
2.
min dâbbetin
: yürüyen bir canlıdan, bir hayvan dan
3.
fi el ardı
: yeryüzünde
4.
illâ
: a...
Hud Suresi, 6. Ayet:
Ve yeryüzünde yürüyen bir canlı yoktur ki; onun
rızkı
, Allah'ın üzerine (Allah'a ait) olmasın. Ve onun karar kıldığı (kaldığı) yeri ve onun emanet (geçici) durduğu yeri bilir. Hepsi Kitab-ı Mübîn'dedir....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki,
rızkı
Allah’a ait olmasın. Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde hiçbir mahlûk yoktur ki
rızkı
nı vermek, Allah'a âit olmasına ve karâr ettikleri ata bellerini de bilir, tevdî edildikleri ana rahîmlerini de. Ve her şey, apaçık kitapta tespît edilmiştir....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen her canlının
rızkı
, yalnızca Allah'ın üzerinedir. Allah o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekanı bilir. (Bunların) hepsi açık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) dır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun yaşam gıdası (
rızkı
) Allâh'a ait olmasın! Bilir onun karar kılacağı hâli de (sonunu) ve geçici olarak yaşamakta olduğunu da. . . Hepsi apaçık bir BİLGİdir!...
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen her türlü canlının
rızkı
nı vermek, yalnızca Allah’ın üzerine düşen bir sorumluluktur. Onların devamlı yaşadıkları yerleri de bilir, idareten, geçici olarak durdukları yerleri de bilir. Bunların hepsi doğruları, hakkı ortaya koyan, kâinatın kayıt sicilinde, kanunlar ve ilkeler kitabında, bilgi işlem merkezinde Levh-i Mahfuz’da yazılıdır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde
rızkı
Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onun karar kıldığı ve emanet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir Kitap'tadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde hiç bir canlı yoktur ki,
rızkı
Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yerde yürüyen ne kadar canlı varsa, hepsinin
rızkı
ancak Allah’a aittir. Onların dünyadaki meskenlerini de bilir, yumurtalıklardaki yerlerini de... Bunların hepsi Levh-i Mahfuz’da yazılıdır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryuzunde yasayan butun canlilarin rizki ancak Allah'a aittir. O, canlilari babalarin sulbunde kararlasmis ve analarin rahminde kararlasmakta iken de bilir. Her sey apacik bir Kitaptadir....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki,
rızkı
Allah'a ait olmasın. Onların yerleştikleri yeri de, tevdi' edildikleri yeri de bilir. Bunların hepsi açık kitâbdadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların
rızkı
ancak Allah'a aittir. O, canlıları babaların sulbünde kararlaşmış ve anaların rahminde kararlaşmakta iken de bilir. Her şey apaçık bir Kitaptadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen her canlının
rızkı
, yalnızca Allah'ın üzerinedir. Allah o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı mekanı bilir. (Bunların) hepsi açık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) dır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzündeki hiç bir yaratık yoktur ki
rızkı
ALLAH tarafından garanti edilmesin. Onların konaklarını ve uğrak yerlerini bilir. Tüm bunlar apaçık bir kitaptadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yerde hiç bir debelenen de yoktur ki
rızkı
Allaha âid olmasın, o onun karar ettiği yeri de bilir, emanet bulunduğu yeri de, hepsi açık bir kitabdadır...
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yerde
rızkı
Allah'a ait olmayan hiçbir debelenen yoktur; O, onların duracakları yeri de, emanet edildikleri yeri de bilir. Onların hepsi açık bir kitaptadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde
rızkı
Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir. Onların hepsi apaçık bir kitaptadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde hiç bir canlı yoktur ki
rızkı
Tanrı'ya ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de, geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde kımıldanan hiçbir canlı yoktur ki
rızkı
Allah’a âid olmasın! (Allah)onun kaldığı yeri ve emânet bırakıldığı yeri bilir. Hepsi, apaçık bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da yazılı)dır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen hiç bir canlı yoktur ki,
rızkı
Allah'a ait olmasın. Onların durup dinlenecek ve saklanacak yerlerini de O bilir. Hepsi apaçık kitabdadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Ve yeryüzünde yaşayan hiçbir canlı yoktur ki
rızkı
Allaha bağlı olmasın; ayrıca O, her canlının (yeryüzünde) yaşama süresini de, (ölümden sonra) yerleşip kalacağı yeri de bilmektedir: Bütün bunlar apaçık bir kitapta yer almış bulunmaktadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Ve yeryüzünde hiçbir yürüyen hayat sahibi yoktur ki, illâ onun
rızkı
Allah Teâlâ'ya aittir. Ve onun duracağı yeri de, emanet bırakılacak yeri de bilir. Hepsi de apaçık bir kitaptadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların
rızkı
Allah'a âittir. Allah o canlının durduğu yeri ve sonunda bırakılacağı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir Kitap'ta (Levh-i mahfuz'da)dır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde hareket eden her canlının
rızkı
Allah’a aittir. Onun yerleştiği yeri de ayrıldığı yeri de bilir. Hepsi açıklanmış bir kitaptadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki onun
rızkı
Allah’a ait olmasın. Allah her canlının hayatını geçirdiği yeri de, öleceği yeri de bilir. Bütün bunlar apaçık bir kitaptadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki,
rızkı
Allah'a âit olmasın. (Allâh) onun durduğu ve emânet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir kitaptadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde hiç bir canlı yoktur ki,
rızkı
Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitaptadır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki, onun
rızkı
Allah'a ait olmasın. Allah onların karar yerini de bilir, emanet yerini de. Bunların hepsi apaçık bir kitapta yazılmıştır....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yerde hiçbir debelenen yoktur ki,
rızkı
Allah'ın üzerinde olmasın. O, onun karar kıldığı noktayı da bilir, emanet edildiği yeri de. Herşey, apaçık bir Kitap'tadır....
Yusif Suresi, 37. Ayet:
(Yusuf) dedi ki: "Yemek vakti gelip
rızkı
nız olan size verildiğinde onu yemeden evvel rüyalarınızın tevilini haber veririm. . . Bu Rabbimin bana bildirdiklerindendir. . . Ben o yüzden bir halkın din anlayışını terk ettim ki, onlar, (Esmâ'sıyla) âlemlerin hakikati olan Allâh'a iman etmiyor ve kendilerinin sonsuza dek yaşayacakları gerçeğini inkâr ediyorlardı. "...
Rəd Suresi, 26. Ayet:
1.
allâhu
: Allah
2.
yebsutu er rızka
:
rızkı
genişletir
3.
li men yeşâu
: dilediği kimseye
4.
ve yakdiru
: ve dar...
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah, dilediği kimseye
rızkı
genişletir ve daraltır. Onlar, dünya hayatı ile sevinirler (ferahlanırlar). Dünya hayatı, ahiret hayatı yanında (geçici) bir metadan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah,
rızkı
dilediğine bol verir, (dilediğine de) kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah, dilediğinin
rızkı
nı genişletir ve daraltır ve onlar, dünyâ yaşayışıyla sevinip övünürler, halbuki dünyâ yaşayışı, âhirete nispetle değersiz, müddeti az ve geçici bir şeyden ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediğine
rızkı
nı bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere
rızkı
genişletir, bollaştırır; ölçüyle, kısarak da verir. Onlar dünya hayatıyla sevinirler, şımarırlar. Âhiret hayatına, ebedî yurda göre dünya hayatı geçici bir zevktir, bir yol azığı gibidir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediği için
rızkı
genişletir ve daraltır. Onlar dünya hayatına sevindiler. Oysa dünya hayatı ahiretin yanında bir geçimlikten (metadan) başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediğine
rızkı
genişletir, yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta'dan başkası değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah, dilediği kimseye
rızkı
genişletir ve daraltır. Mekke’liler dünya hayatı ile (geniş rızıkla) ferahlandılar. Halbuki ahiret yanında dünya hayatı, ancak bir yol azığıdır....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah diledigi kimsenin rizkini genisletir ve bir olcuye gore verir. Dunya hayatiyla ovunenler bilsinler ki dunyadaki hayat ahiret yaninda sadece bir gecimlikten ibarettir. *...
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediğine
rızkı
genişletir ve bir ölçüye göre de daraltır. (İnkarcı maddeciler) ise Dünya hayatiyle sevinirler. Oysa Dünya hayatı Âhiret'e göre ancak az bir geçimlik ve çok az bir yararlanmadan ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediği kimsenin
rızkı
nı genişletir ve bir ölçüye göre verir. Dünya hayatıyla övünenler bilsinler ki dünyadaki hayat ahiret yanında sadece bir geçimlikten ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediğine
rızkı
nı bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
ALLAH dilediğine
rızkı
açar veya kısar. Onlar dünya hayatı ile sevindiler, halbuki bu dünya hayatı ahiret ile karşılaştırıldığında bir geçimlikten ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediği kimseye
rızkı
genişletir, daraltır da, onlar ise Dünya hayat ile ferahlamaktalar, halbuki Dünya hayat Âhıretin yanında bir yol azığından ibarettir...
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah, dilediği kimseye
rızkı
genişletir, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktadırlar. Oysa dünya hayatı, ahiret hayatının yanında bir yol azığından ibarettir!...
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah, dilediği kimseye
rızkı
genişletir de, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Oysa dünya hayatı ahiret hayatının yanında bir yol azığından ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediğine bol rızık verir ve dilediğinin
rızkı
nı kısıtlar. Onlar dünya hayatı ile böbürlendiler. Oysa dünya hayatı, ahiretin yanında basit bir metadan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Tanrı dilediğine
rızkı
genişletir / yayar veya daraltır / kısar. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı ahirette(ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir metadan başkası değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah kimi dilerse onun
rızkı
nı genişletir, daraltır. Onlar (ehl-i Mekke) dünyâ hayatiyle böbürlendiler. Halbuki dünyâ hayaatı âhiret yanında (geçici ve değersiz) bir metâ'dan başka (bir şey) değildir. ...
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah, dilediğine
rızkı
genişletir ve (dilediğine de) daraltır. Fakat (onlar) dünya hayâtıyla şımardılar. Hâlbuki dünya hayâtı, âhiretin yanında (değersiz) bir menfaatten başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Alah; dilediği kimseye
rızkı
genişletir, daraltır. Onlar ise dünya hayatı ile sevindiler. Halbuki dünya hayatı ahiretin yanında sadece bir geçimlikten ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Rızkı
dilediğine bolca, dilediğine sınırlı ölçüde veren Allah'tır. Hal böyleyken, (bol rızık verilenler) dünya hayatıyla sevinirler; oysa, ahiret hayatı yanında dünya hayatı yalnızca geçici bir doyumdan, bir avuntudan ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah Teâlâ dilediğine
rızkı
nı genişletir ve darlatır. Ve onlar dünya hayatı ile sevindiler. Halbuki, dünya hayatı ahiret yanında bir metadan başka değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediğine
rızkı
nı kolaylaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatı ile şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı sadece bir geçimlikten ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediği kimseye
rızkı
nı genişletir ve güçlendirir. O da dünya hayatıyla kendinden geçer. Oysa, dünya hayatı, ahiret için bir araçtan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediği kimsenin
rızkı
nı bollaştırır, dilediği kimsenin
rızkı
nı ise daraltır. O inkârcılar, sadece dünya hayatıyla sevinirler. Halbuki dünya hayatı, âhiretin yanında geçici, değersiz bir metadan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allâh, dilediğine
rızkı
açar da, kısar da. Dünyâ hayâtıyle sevindiler. Oysa âhiretin yanında dünyâ hayâtı, bir geçimden ibârettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediğine
rızkı
genişletir, yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir metâ'dan başkası değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediği kimse için
rızkı
bollaştırır da, daraltır da. Onlar ise dünya hayatıyla şımardılar. Lâkin âhiretin yanında dünya hayatı az bir nasiplenmeden ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah, dilediği kimse için
rızkı
alabildiğine açar da sınırlayıp kısar da. İğreti dünya hayatıyla sevinip şımardılar. Oysaki dünya hayatı, âhirete oranla sadece küçük bir nimetlenme....
Hicr Suresi, 20. Ayet:
Ve yine orada hem sizin için, hem de
rızkı
size bağlı olmayan öteki bütün canlılar için geçim vasıtaları sağladık....
Hicr Suresi, 20. Ayet:
Orada hem siz insanlar için, hem
rızkı
nı sizin vermediğiniz daha nice yaratıklar için geçimlikler meydana getirdik....
Hicr Suresi, 20. Ayet:
Ve hem sizin için, hem de
rızkı
nı sizin vermediğiniz canlılar için geçim vasıtaları yarattık....
Nəhl Suresi, 14. Ayet:
İçinden tâze bir et (balık) yiyesiniz ve kendisinden onu takınacağınız bir ziynet(inci ve mercan) çıkarasınız diye, denizi hizmetinize veren de O’dur. Ayrıca gemileri onda(suları) yara yara giden (vâsıta)lar olarak görürsün. (Bütün bunlar, ibret almanız) ve O’nun fazlından (
rızkı
nızı) aramanız içindir; tâ ki şükredesiniz....
Nəhl Suresi, 71. Ayet:
Vallâhu faddale ba’dakum alâ ba’dın fîr rızk(
rızkı
), femellezîne fuddılû bi râddî
rızkı
him alâ mâ meleket eymânehum fe hum fîhi sevâ’(sevâun), e fe bi ni’metillâhi yechadûn(yechadûne)....
Nəhl Suresi, 71. Ayet:
1.
vallâhu (ve allâhu)
: ve Allah
2.
faddale
: üstün kıldı
3.
ba'da-kum
: sizin bir kısmınız
4.
alâ ba'dın
: bir k...
Nəhl Suresi, 71. Ayet:
Üstün kılınan kimseler, ellerinin altında bulunanlara rızıklarını veren (verici) değiller (çünkü
rızkı
veren sadece Allah'tır). Oysa onlar, rızıkları konusunda eşittirler. Onlar, Allah'ın ni'metini bilerek mi inkâr ediyorlar?...
Nəhl Suresi, 71. Ayet:
Allah lütufta bulunarak, servette, bir kısmınızı diğerlerine üstün kıldı. Lütfa lâyık görülerek üstün kılınanlar, sahip oldukları rızık ve servetten meşrû şekilde sahip oldukları, üzerlerinde meşrû hakları ve otoriteleri, kendileriyle düzgün insanî münasebetleri olan köle, cariye ve hizmetkârlara ve işyerlerinde çalışan sözleşmeli işçilerine kâfi miktarda vermiyorlar. Verseler, o
rızkı
n kullanımında eşit hâle gelecekler. Eşit şekilde kullanmaları söz konusu iken, bile bile Allah’ın ihsan ettiği ...
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
1.
ve darabe allâhu
: ve Allah misal verdi
2.
meselen
: bir misal, örnek
3.
karyeten
: bir şehir (halkı)
4.
kânet
...
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Ve Allah, (korkudan) emin ve mutmain (huzurlu, tatmin olmuş) olan bir şehri (halkını) misal verdi. Onun
rızkı
, heryerden bol bol geliyordu. Fakat o (şehir halkı), Allah'ın ni'metlendirmesine nankörlük etti. Bundan sonra Allah, onlara yapmış olduklarından dolayı açlık ve korku libasını tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona
rızkı
her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah şöyle bir kenti örnek verir: Güven ve huzur içindeydi.
Rızkı
her yerden bolca geliyordu. Ancak Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük etti. Allah da ona yaptıklarına karşılık açlık ve korku elbisesini tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi,
rızkı
da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah bir şehri misal (ibret örneği) yapıyor ki, o şehir emniyet ve huzur içinde bulunuyordu; oraya her yerden bol bol
rızkı
geliyordu. Nihayet o şehir (halkı) Allah’ın nimetlerine nankörlük etti. Allah da o şehir halkına, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini taddırdı (açlık ve korkuyu hissettiler)....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah, (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona
rızkı
her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
ALLAH güven içinde başarılı bir topluluğu örnek olarak verir: O topluluğun
rızkı
kendilerine her taraftan bol miktarda ulaşırdı. Ancak daha sonra, ALLAH'ın nimetlerine karşı nankör davranınca ALLAH onlara açlık ve korku belasını tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Bir de Allah bir şehri mesel yaptı ki emniyyet ve asayiş içinde idi, ona her yerden
rızkı
bol bol geliyordu, derken Allahın nı'metlerine nankörlük etti, Allah da ona o yaptıkları san'atla açlık ve korku libâsını tattırıverdi...
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah bir şehri misal olarak verdi: Bu şehir güvenli, huzurlu idi, Oraya her yerden
rızkı
bol bol geliyordu. Ne var ki onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini (felâketini) tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Tanrı bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik (amineten) ve huzur içindeydi,
rızkı
da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Tanrı'nın nimetlerine küfretti, böylece Tanrı yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah o memleketi (size) bir (ibret) örneği olarak îrâd etdi ki o, korkudan emîn ve sakindi.
Rızkı
da kendisine her bir yandan bol bol geliyordu. Fakat o, Allahın ni'metlerine nankörlük etdi de Allah da ona (halkının) işlemekde ısrar etdikleri (kötülükler) yüzünden açlık ve korku libâsını (giydirib olanca acıları) tatdırdı. ...
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah, bir şehri (Mekke’yi size) misâl getirdi. (Bu şehir) emniyet ve huzûr içinde idi, ona
rızkı
her taraftan bol bol geliyordu. Fakat (halkı) Allah’ın ni'metlerine nankörlük etti; Allah da onlara, (özene bezene) yapmakta oldukları şeyler sebebiyle açlık ve korku elbisesini tattırdı!...
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
İşte, Allah (size) bir örnek veriyor: güvenlik ve refah içinde bir şehir (düşünün ki) oraya (ahalisinin)
rızkı
her yandan bolca akıp duruyordu; ama ahalisi tutup Allah'ın nimetine karşı yakışmaz bir biçimde nankörlük etti ve bunun üzerine Allah da onlara, inatla yapageldikleri (kötülüklerden) ötürü kuşatıcı bir açlık ve korku felaketi tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Ve Allah bir beldeyi bir örnek irâd eder ki, emin ve sükunet içinde idi, ona
rızkı
da her yerden bol bol gelirdi. Sonra Allah'ın nîmetlerine nankörlükte bulundular. Artık Allah da onlara işledikleri şeylerden dolayı açlık ve korku libasını tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah bir şehri örnek veriyor. Güven ve huzur içindeydi.
Rızkı
her yerden kendilerine bol bol geliyordu. Sonra Allah’ın nimetlerine nankörlük ettiler. Allah da onlara yaptıklarının bedeli olarak açlık ve korku giysisi giydirdi....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allâh şöyle bir kenti misal olarak anlattı: Güven, huzûr içinde idi; her yerden
rızkı
bol bol kendisine geliyordu. Fakat Allâh'ın ni'metlerine nankörlük etti, bunun üzerine (halkının) yaptıklarından ötürü Allâh ona açlık ve korku elbisesi taddırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi,
rızkı
da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah huzur ve güven içinde olan ve
rızkı
her taraftan gelen bir beldeyi de misal olarak verdi. O belde halkı Allah'ın nimetlerine nankörlük edince, Allah da onlara, işleyip durdukları şeyler yüzünden, bütün benliklerini kaplayan bir açlık ve korkuyu tattırdı....
Nəhl Suresi, 112. Ayet:
Allah, şu ülkeyi / medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu, huzurlu idi;
rızkı
her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı....
İsra Suresi, 12. Ayet:
Gece ile gündüzü de (kudretimize) iki delil yaptık; sonra gece delîlini silip (yerine)gündüz delîlini (etrâfınızı) gösterici (bir aydınlık) yaptık ki, Rabbinizin fazlından (
rızkı
nızı)arayasınız, hem yılların sayısını ve (vakitlerin) hesâbı(nı) bilesiniz! Ve (biz) herşeyi açık açık beyân ettik....
İsra Suresi, 12. Ayet:
Biz geceyi ve gündüzü de iki âyet yaptık; Rabbinizin lütfundan
rızkı
nızı aramanız ve yılların sayısı ile hesabınızı bilmeniz için gecenin âyetini giderip gündüz âyetini aydınlattık. Biz herşeyi böyle inceden inceye ayrıntılandırmış bulunuyoruz....
İsra Suresi, 28. Ayet:
Eğer Rabbinden istediğin bir
rızkı
(kendi ihtiyacından dolayı) aramak için, o akraba, yoksul ve yolda kalmışlardan yüz çevirmek mecburiyetinde kalırsan (verecek durumun olmazsa), o zaman da kendilerine yumuşak bir söz söyle....
İsra Suresi, 28. Ayet:
Eğer (bir şey verecek durumda olmayıp) Rabbinden ümîd ettiğin bir rahmeti(
rızkı
) aramak için onlardan (o hak sâhiblerinden) yüz çevir(mek mecbûriyetinde kal)ırsan, artık (elime geçerse veririm, ma'nâsında) onlara yumuşak bir söz söyle!...
İsra Suresi, 28. Ayet:
Onlara bakacak durumun olmadığı için Rabbinden umduğun bir
rızkı
aramak üzere onlardan yüz çevirmek zorunda kalırsan, hiç olmazsa onlara gönül alıcı bir söz söyle....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Muhakkak ki Rabbin, dilediğine
rızkı
genişletir ve (ölçüsünü) taktir eder (daraltır). O, mutlaka kullarını gören ve (onlardan) haberdar olandır....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şüphesiz Rabbin, dilediğine
rızkı
bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şüphe yok Rabbin, dilediğinin
rızkı
nı genişletir, daraltır, şüphe yok ki o, kullarından haberdardır, onları görür....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin
rızkı
dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Muhakkak ki Rabbin dilediğine, yaşam gıdasını (
rızkı
) genişletir veya daraltır! Muhakkak ki O kullarını Habiyr'dir, Basıyr'dir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarının
rızkı
nı bollaştırır, bazılarına da ölçüyle, kısarak verir. Allah kullarının gizli-açık durumlarından haberdardır. Her şeyi bilir, görür....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şüphesiz Rabbin dilediğine
rızkı
yayar ve (dilediğine) daraltır. Gerçekten O kullarından haberdar olan, onları görendir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şüphesiz senin Rabbin,
rızkı
dilediğine (genişletir) yayar ve daraltır. Gerçekten O, kullarından haberi olandır, görendir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Gerçekten senin Rabbin, dilediği kimse için,
rızkı
genişletir ve daraltır. Şüphe yok ki Allah, kullarının hallerinden haberdardır, her şeyi görendir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Dogrusu senin Rabbin diledigi kimsenin rizkini genisletir ve bir olcuye gore verir. O kullarini goren ve haberdar olandir. *...
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şüphesiz ki Rabbin
rızkı
dilediğine genişletir, dilediğine de bir ölçüye göre daraltır. Çünkü O, kullarından elbette haberlidir ve onları mutlaka görür....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Doğrusu senin Rabbin dilediği kimsenin
rızkı
nı genişletir ve bir ölçüye göre verir. O kullarını gören ve haberdar olandır....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin
rızkı
dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin, dilediğine
rızkı
nı bol verir, veya kısar. Kuşkusuz O, kullarından haberdardır, onları görendir...
İsra Suresi, 30. Ayet:
Çünkü rabbın hem dilediğine
rızkı
basteder, hem de sıkar, çünkü o kullarına habîr, basîr bulunuyor...
İsra Suresi, 30. Ayet:
Çünkü Rabbin dilediğine
rızkı
bol verir, dilediğine kısar; zira O, kullarından haberdardır, herşeyi görendir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Gerçekten senin Rabbin, kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletir ve dilediğini kısar. Şüphesiz ki Allah, kullarının durumlarından haberdardır, her şeyi görendir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin dilediğine geniş rızık verir ve dilediğinin
rızkı
nı kısıtlar. Hiç şüphesiz O, kullarını iyi görür, onların durumundan yakından haberdardır....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Kuşkusuz senin rabbin,
rızkı
dilediğine genişletir / yayar veya daraltır / kısar / kısıtlar. Gerçekten O, kullarından haberi olandır, görendir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şübhesiz ki Rabbin kimi dilerse
rızkı
nı genişletir, daraltır. Çünkü O, kulları (nın her haali) nden gerçekden haberdârdır, (her şey'i) hakkıyle görendir. ...
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şübhesiz ki Rabbin, dilediğine
rızkı
genişletir ve (dilediğine de) daraltır. Muhakkak ki O, Habîr (kullarından hakkıyla haberdâr olan)dır, Basîr (onları hakkıyla gören)dir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Muhakkak ki Rabbın; dilediğine
rızkı
genişletir ve daraltır. Muhakkak ki O; kulları için Habir'dir, Basir'dir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şüphesiz dilediğine
rızkı
bolca, dilediğine de ölçülü, idareli veren senin Rabbin'dir. Ve kullarının durumunu bütün açıklığıyla görerek haberdar olan da O'dur....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şüphe yok ki, Rabbin dilediğine
rızkı
genişletir ve darlaştırır. Muhakkak ki o, kulları için ziyâdesiyle haberdar ve görücü bulunmaktadır....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin dilediği kimsenin
rızkı
nı genişletir ve bunu bir ölçüye göre verir. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları görmektedir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin dilediği kimsenin
rızkı
nı genişletir ve bir ölçüye göre verir. Şüphesiz o, kullarından haberdardır, onları görmektedir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin dilediğine
rızkı
açar (bol bol verir, dilediğine) kısar. Çünkü O, kulları(nın hâli)ni bilir, görür....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şüphesiz senin Rabbin,
rızkı
dilediğine (genişletir) yayar ve daraltır. Gerçekten O, kullarından haberi olandır, görendir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin dilediğine
rızkı
bol verir, dilediğinden de kısar. Hiç şüphe yok ki O kullarından haberdardır ve onları görmektedir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Hiç kuşkusuz Rabbin, dilediğine
rızkı
açar da kısar da. O, kullarını görüyor, onlardan haber alıyor....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de
rızkı
nızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Masrafların artacağı, yoksulluğa düşeceğiniz endişesiyle, yokluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onların da, sizin de
rızkı
nızı, ekmeğinizi, aşınızı biz veriyoruz. Onları öldürmek büyük bir suç, büyük bir cinayettir....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Bir de fakirlik korkusu ile (Cahiliyyet devrinde olduğu gibi) çocuklarınızı öldürmeyin. Onlara da, size de
rızkı
biz veririz. Muhakkak ki onları öldürmek, çok büyük bir günah bulunuyor....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de
rızkı
nızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur....
İsra Suresi, 31. Ayet:
bir de züğürtlük korkusiyle evlâdlarınızı öldürmeyin, onlara da
rızkı
biz veririz size de, elbette onları öldürmek büyük cinayet bulunuyor...
İsra Suresi, 31. Ayet:
Bir de züğürtlük korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! Onlara da
rızkı
Biz veririz, size de... Onları öldürmek elbette büyük bir cinayettir....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de
rızkı
biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir suçtur....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Yoksulluk kaygısıyla evlâtlarınızı öldürmeyiniz. Onların da sizin de
rızkı
nızı veren biziz. Onları öldürmek ağır bir suçtur....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Geçim endişesi ile (fakirlik korkusuyla) çocuklarınızı öldürüp canına kıymayın. Biz onların da sizin de
rızkı
nızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Fakirliğe düşme endişesi ile evlatlarınızı öldürmeyiniz! Onların da sizin de
rızkı
nızı veren Biz’iz. Şüphesiz ki onları öldürmek büyük bir suçtur....
İsra Suresi, 66. Ayet:
(Ey insanlar!) Rabbiniz, fazlından (
rızkı
nızı) arayasınız diye denizde gemileri sizin için yüzdürendir. Muhakkak ki O, size karşı çok merhametlidir....
İsra Suresi, 66. Ayet:
Sizin Rabbiniz, Onun lütfundan
rızkı
nızı arayasınız diye, denizde sizin için gemiler yürütür. Gerçekten O size karşı pek merhametlidir....
Kəhf Suresi, 16. Ayet:
(İçlerinden biri şöyle dedi): "Mâdem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden ayrıldınız, o halde mağaraya sığının ki, Rabbiniz size rahmetinden bir parça yaysın (
rızkı
nızı açıp bollaştırsın) ve (şu) işinizden size yararlı bir şey hazırlasın."...
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
Ve kezâlike beasnâhum li yetesâelû beynehum, kâle kâilun minhum kem lebistum, kâlû lebisnâ yevmen ev ba'da yevm(yevmin), kâlû rabbukum a'lemu bi mâ lebistum feb'asû ehadekum bi verıkıkum hâzihî ilel medîneti fel yanzur eyyuhâ ezkâ taâmen fel ye'tikum bi
rızkı
n minhu vel yetelattaf ve lâ yuş'ırenne bikum ehadâ(ehaden)....
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve böylece
2.
beasnâ-hum
: onları dirilttik, uyandırdık
3.
li yetesâelû
: karşılıklı birbirlerine sorsunlar diye
4.
Taha Suresi, 81. Ayet:
"Size verdiğimiz
rızkı
n temizlerinden yeyin, ama bu hususta taşkınlık etmeyin; sonra gazabım üzerinize iner, kimin üstüne gazabım inerse o, düşmüş(mahvolmuş)tur....
Taha Suresi, 81. Ayet:
Size verdiğimiz
rızkı
n temizlerinden yiyin! Bu konuda azgınlık etmeyin! Yoksa öfkem üzerinize çöker. Ve kimin üstüne öfkem inerse o uçuruma gider....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Ve onlardan bazılarına, onları imtihan etmemiz için, (onlarla) metalandırdığımız (faydalandırdığımız) dünya hayatının ziynetlerine gözlerini dikme (imrenme). Ve Rabbinin
rızkı
daha hayırlıdır ve bâkidir (devamlıdır)....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere gözünü dikme. Rabbinin
rızkı
daha hayırlı ve daha kalıcıdır....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Ve onları, bunlara sınamak için dünya yaşayışının ziyneti olarak faydalandırdığımız mala menâle gözünü dikme ve Rabbinin
rızkı
, hem daha hayırlıdır, hem daha sürekli....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Sakın gözlerini kaydırma, onlardan bir kısmına, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak (verilmiş) geçici fâni zenginliğe! Rabbinin
rızkı
daha hayırlı ve daha bâkîdir....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Kendilerini imtihan etmek için onlardan bazılarını yararlandırdığımız dünya hayatının süslerine gözlerini dikme. Rabbinin
rızkı
daha hayırlı ve daha süreklidir....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan bazı gruplara, kendilerini denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme. Senin Rabbinin
rızkı
daha hayırlı ve daha süreklidir....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Kâfirlerden bir kısmına, dünya hayatının zîneti olarak verdiğimiz ve onları bundan fitneye düşürmek için, kendilerine fayda temin ettiğimiz şeye (mal ve saltanata) sakın rağbetle bakma. Rabbinin (ahiretteki)
rızkı
daha hayırlı ve daha devamlıdır....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Kendilerini sinamak icin, dunya hayatinin susu olarak bol bol gecimlik verdigimiz kimselere sakin goz dikme, Rabbinin rizki daha iyi ve daha devamlidir....
Taha Suresi, 131. Ayet:
O inkarcılardan kendilerini denemek için Dünya hayatının süsleriyle yararlandırdığımız kimselere (içinde bulundukları geçici şatafata) gözlerini dikme. Rabbın
rızkı
daha hayırlı ve daha süreklidir....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Kendilerini sınamak için, dünya hayatının süsü olarak bol bol geçimlik verdiğimiz kimselere sakın göz dikme, Rabbinin
rızkı
daha iyi ve daha devamlıdır....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Ve sakın öyle şey'e gözlerini uzatma ki biz onun hakkında kâfirleri fitneye düşürmek için onunla bir kaç çiftini Dünya hayatın cici bicisinden zevkıyab etmişizdir, halbuki rabbının
rızkı
hem daha hayırlı, hem daha bakalıdır...
Taha Suresi, 131. Ayet:
Kafirlerden birkaç çiftini, kendilerini fitneye düşürmek için, dünya hayatının cicibicisi olarak yararlandırdığımız şeylere gözlerini dikme sakın! Oysa Rabbinin
rızkı
(nimeti) hem daha hayırlı, hem daha kalıcıdır....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Kâfirlerden bir kısmına, onları sınamak için dünya hayatının zineti olarak verdiğimiz ve onunla kendilerini geçindirdiğimiz şeye (mal ve saltanata) sakın rağbetle bakma. Rabbinin (ahiretteki)
rızkı
daha hayırlı ve daha devamlıdır....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan bazı gruplara, kendilerini denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme. Senin rabbinin
rızkı
daha hayırlı ve daha süreklidir,...
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan (kâfirlerden) bir sınıfa, kendilerini fitneye düşürmemiz için, (verdiğimiz ve) fâidelendirdiğimiz (bu) dünyâ hayaatına âid zînetlere ve debdebelere sakın iki gözünü dikme. Rabbinin
rızkı
hem daha hayırlı, hem daha süreklidir. ...
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan (o kâfirlerden) bazı sınıfları imtihân etmek için kendilerini onunla faydalandırdığımız dünya hayâtının süsüne de, sakın gözlerini dikme; Rabbinin
rızkı
hayırlıdır ve daha devamlıdır....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan bazılarına; denemek için verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme. Rabbının
rızkı
daha hayırlı ve daha devamlıdır....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Sakın kendilerini denemek için, onlardan bazılarına bol bol verdiğimiz dünya hayatının süsüne gözlerini dikme! Rabbinin
rızkı
hem daha hayırlı hem de daha süreklidir....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan bazılarına, denemek için verdiğimiz dünya hayatının çiçeklerine gözlerini dikme. Rabbinin
rızkı
daha güzel ve daha kalıcıdır....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan bazı zümrelere kendilerini denemek için verdiğimiz dünyâ hayâtının süsüne gözlerini dikme. Rabbinin
rızkı
daha hayırlı ve daha süreklidir....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan bazı gruplara, kendilerini onunla denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme. Senin Rabbinin
rızkı
daha hayırlı ve daha süreklidir....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan bir kısmına, kendilerini sınamak için nasip ettiğimiz dünya hayatının gösterişine gözünü dikme. Rabbinin
rızkı
daha hayırlı ve daha süreklidir....
Taha Suresi, 131. Ayet:
Onlardan bazı çiftlere, kendilerini imtihan etmek için iğreti hayatın süsü olarak verdiğimiz nimetlere gözlerini dikme! Rabbinin
rızkı
hem daha hayırlı hem daha süreklidir....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Yakınlarına da salatı emret ve sen de bunda devamlı, sebatlı ol. (Fakat unutma ki) Biz senden (Bizim için) rızık sağlamanı istemiyoruz; (tersine,) senin
rızkı
nı veren Biziz. Ve gelecek, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimselerin olacaktır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene ve ümmetine namaz kılmalarını emret, kendin de namaza devam et! Biz senden rızık istemiyoruz, bilakis senin
rızkı
n Bize aittir. Güzel âkıbet, takvâdadır, yani Allah’ı sayıp haramlardan korunmaktadır....
Nur Suresi, 26. Ayet:
Habîsât habîsler için, habîsler habîsât için ve tayyibât tayyibler için, tayyibler tayyibât içindir, bunlar, onların dediklerinden müberrâdırlar, kendilerine bir mağrifet ve bir
rızkı
kerîm vardır...
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Ve rahmetindendir ki sükûn ve huzûra ermeniz ve lûtfundan
rızkı
nızı arayıp bulmanız ve şükretmeniz için geceyle gündüzü halketti size....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) O'nun fazlu kereminden (
rızkı
nızı) arayasınız ve şükredesiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Rahmetinden dolayı, Allah geceyi ve gündüzü planlayıp hazırladı. Geceleyin dinlenesiniz, gündüzün ise, onun lütuf ve kereminden
rızkı
nızı arayasınız, çalışasınız, ticaret yapasınız, diye hazırladı. Umulur ki, şükredersiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
O’nun rahmetindendir ki, sizin için geceyi ve gündüzü yaratmış, içinde istirahat edesiniz ve fazlından (
rızkı
nı) arayasınız diye... Olur ki (gece ile gündüzde bulunan Allah’ın nimetlerine) şükredersiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Allah dinlenmeniz icin geceyi ve lutfedip verdigi rizki aramaniz icin gunduzu meydana getirmistir. Bunlar, O'nun rahmetinden oturudur. Belki artik sukredersiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Allah dinlenmeniz için geceyi ve lütfedip verdiği
rızkı
aramanız için gündüzü meydana getirmiştir. Bunlar, O'nun rahmetinden ötürüdür. Belki artık şükredersiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) O'nun fazlu kereminden (
rızkı
nızı) arayasınız ve şükredesiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Rahmetinden dolayı, Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz (gündüzün) ise O'nun lütuf ve kereminden (
rızkı
nızı) arayasınız. Umulur ki şükredersiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Allah dinlenmeniz için geceyi ve lütfedip verdiği
rızkı
aramanız için gündüzü yaratmıştır. Bunlar O'nun rahmetidir. Belki artık şükredersiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Onun rahmeti (cümlesinde) ndir ki O, sizin fâideniz için, içinde sükûn ve istiraahat etmeniz için geceyi ve fazlu kereminden (
rızkı
nızı) aramanız için gündüzü yaratmışdır. Tâki şükr edesiniz. ...
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
'Hâlbuki (Allah) rahmetinden sizin için geceyi ve gündüzü (bir ni'met) kıldı ki,(geceleyin) onda istirâhat edesiniz ve (gündüzün) O’nun fazlından (
rızkı
nızı) arayasınız ve tâ ki şükredesiniz.'...
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
O'nun rahmetindendir ki; dinlenmeniz için geceyi, lutfedip verdiği
rızkı
aramanız için gündüzü yaratmıştır. Ta ki şükredesiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Rahmetinin bir eseridir ki, hem dinlenirsiniz, hem Onun lütfundan
rızkı
nızı ararsınız ve hem de Ona şükredersiniz diye, sizin için geceyi ve gündüzü yarattı....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Ve dün onun yerinde olmayı temenni edenler, sabahlayınca "Vay! Öyleyse Allah, kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletir ve daraltır (takdir eder). Eğer Allah bizi ni'metlendirmiş olmasaydı, mutlaka bizi de yere geçirirdi. Vay! Demek ki kâfirler, felâha ermez." dediler....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler, “Vay! Demek ki Allah, kullarından dilediği kimselere
rızkı
bol verir ve (dilediğine) kısarmış. Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki kâfirler iflah olmayacak” demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, öylesine sabahladılar ki hey gidi hey diyorlardı, şüphe yok ki Allah, kullarından dilediğinin
rızkı
nı bollaştırmada, dilediğini daraltmada, Allah lûtfetmeseydi bize, bizi de yere geçirirdi ve hey gidi hey, şüphe yok ki kâfirler kurtulmazlar, muratlarına ermezler....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah
rızkı
, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış! demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı arzulayanlar: 'Demek ki, Allah
rızkı
, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarına bollaştırıyor, bazılarına da ölçüyle kısarak veriyor. Şayet Allah bize lütufda bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay, demek ki, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler, nankörler iflâh olmazm...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün onun yerinde olmayı arzulayanlar da: 'Vay! Demek ki Allah kullarından dilediğine
rızkı
genişletiyor ve daraltıyor! Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı muhakkak bizi de batırırdı. Vay! Demek ki inkarcılar gerçekten kurtuluşa eremezler!' demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: "Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletip yaymakta ve kısıp daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkâr edenler felah bulamaz" demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün onun mal ve saltanatını temenni edenler, şöyle demeğe başladılar: “- Vay, demek ki, Allah dilediği kimsenin
rızkı
nı genişletiyor ve daraltıyor. Eğer Allah bize lütuf etmeseydi, bizi de batırmıştı! Vay, demek ki hakikat şu: Kâfirler asla kurtulmıyacak!...”...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dun onun yerinde olmayi dileyenler: «Demek Allah kullarindan dilediginin rizkini genisletip bir olcuye gore veriyor. Eger Allah bize lutfetmis olmasaydi, bizi de yerin dibine gecirirdi. Demek ki inkarcilar basariya eremezler» demeye basladilar. *...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı temenni edenler sabahlayınca, «vay!» dediler, «demek Allah
rızkı
kullarından dilediği kimselere genişletiyor, dilediğine daraltıyor. Eğer Allah bize lûtfetmeseydi, elbette bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkâra saplananlar (küfrü seçip azgınlık göstererek böbürlenenler) umduklarına kavuşamazlar.»...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı dileyenler: 'Demek Allah kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkarcılar başarıya eremezler' demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Demek ki, Allah
rızkı
, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış! demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Bir önceki gün onun durumuna imrenenler, 'Demek ki ALLAH kullarından dilediğine
rızkı
bol verir, dilediğine de kısar. ALLAH bize lütfetmeseydi bizi de batırırdı. Demek kafirler başarıya ulaşamazlar,' demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün onun mevkıini temenni edenler de bu sabah şöyle diyorlardı: vayy be, demek ki Allah
rızkı
kullarından dilediğine seriyor ve kısıyor, eğer Allah bize lûtf etmese idi bizi de batırmıştı, âyy demek ki hakıkat bu: kâfirler felâh bulmıyacak...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler de: «Demek ki Allah kullarından dilediğine
rızkı
çok da, az da verir. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkârcılar iflah olmazmış» demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün onun yerinde olmayı isteyenler; «Demek Allah, kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletip bir ölçüye göre veriyor. Allah bize lutfetmemiş olsaydı, bizi de yerin dibine batırırdı. Demek ki, kâfirler kurtulmazlar» demeye başladı....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: "Vay, demek ki Tanrı kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletip / yaymakta veya kısıp / daraltmaktadır. Eğer Tanrı bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten kafirler kurtuluşa eremezler" demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün onun mevkiini temennî edenler sabahleyin (şöyle) diyorlardı: «Vay, demek ki Allah, kullarından kimi dilerse onun
rızkı
nı yayıyor (genişletiyor, yahud) daraltıyor. Allah bize lûtfetmeseydi bizi de muhakkak batırırdı. Vay, demek ki hakıykat şudur: Kâfirler felâh bulmaz»! ...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün onun yerinde olmayı temennî edenler, (ertesi sabah): 'Vay! Demek şu gerçek ki Allah, kullarından dilediğine
rızkı
genişletiyor ve (dilediğine de) daraltıyor. Eğer Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, elbette bizi de yere batırırdı. Vay! Demek şu gerçek ki, kâfirler kurtuluşa ermeyecek!' demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Vay demek ki Allah; kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletip daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lutfetmemiş olsaydı; bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay, demek ki kafirler, asla felah bulmazlar, demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Ve daha dün onun yerinde olmak isteyenler: "Vah bize!" dediler, "Demek ki, kullarından dilediğine
rızkı
geniş tutan, dilediğine de ölçülü, idareli veren Allah'mış! Ya Allah bize lütfetmemiş olsaydı, hiç şüphe yok, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vah vah, demek, hakkı inkar edenler iflah olmazmış!"...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Ve dünkü gün onun mekanını temenni edenler, ertesi sabah diyorlardı ki: «Vay sana! Şüphe yok ki, Allah kullarından dilediğine
rızkı
yayıyor ve daraltıyor. Eğer Allah bize lûtfetmese idi elbette bizi de batırmıştı. Ay! Muhakkak ki, kâfir olanlar felâha eremezler.»...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: “Vay! Demek ki Allah kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmemiş olsaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki kâfirler aslâ felâh bulmazlar. ” demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün, onun yerinde olmayı arzu edenler: -Vay, demek ki, Allah, kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletiyor ve dilediğininkini daraltıyormuş. Allah’ın bize nimetleri olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay, demek ki inkarcılar kurtuluşa eremezlermiş, demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmaya can atanlar bu sabah şöyle dediler: "Vah bize! Meğer Allah dilediği kimsenin
rızkı
nı bol bol verir, dilediğinin
rızkı
nı kısarmış! Şayet Allah bize lütfedip korumasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vah vah! Demek ki gerçekten kâfirler iflah olmazmış!"...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün onun yerinde olmayı isteyenler: "Vay, demek Allâh kullarından dilediğine
rızkı
açar ve kısar. Allâh bize lutfetmiş olmasaydı, bizi de yere batırırdı. Demek gerçekten kâfirler iflâh olmaz!" demeğe başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: «Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletip yaymakta ve kısıp daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten küfre sapanlar felah bulamaz» demeğe başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Akşam vakti onun yerinde olmak isteyenler ise, sabahladıklarında, 'Demek ki,' diyorlardı, 'Allah kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletir, dilediğininkini de daraltırmış. Allah bize lütfetmeseydi biz de yerin dibine geçecektik. Demek nankörler iflâh olmuyormuş!'...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından dilediğine
rızkı
açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar."...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Fakat siz, Allah'tan başka putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Muhakkak ki sizin, Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye malik değillerdir. Öyleyse
rızkı
, Allah'ın katından isteyin ve O'na kul olun ve O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
“Siz, Allah’ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise
rızkı
Allah’ın katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.”...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Gerçekten de Allah'ı bırakıp da putlara tapıyor, yalanlar uyduruyorsunuz; Allah'ı bırakıp taptığınız şeylerin, size bir rızık vermeye güçleri yetmez;
rızkı
, Allah katında arayın ve kulluk edin ona ve şükredin ona; dönüp onun tapısına varacaksınız....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde
rızkı
Allah katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
'Siz Allah’ı bırakıp, yarattıkları içinden taştan yontularak yapılan heykellere, putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Allah’ı bırakıp yarattıkları içinden taptıklarınızın size rızık vermeye güçleri yetmez. O halde, Allah’a kulluk ederek
rızkı
Allah’tan isteyin. O’nu ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak O’na teslim olun, saygıyla O’na kulluk ve ibadet edin, O’nun şeriatına bağlanın, O’na boyun eğin, O’na şükredin. O’nun huzuruna götürülerek hesaba çekileceksiniz.'...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz Allah'ı bırakıp yalnızca birtakım putlara tapıyor ve yalan uyduruyorsunuz. Doğrusu sizin Allah'tan başka taptıklarınız size rızık verme gücüne sahip değildirler. O halde
rızkı
Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz.'...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
"Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve bir takım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse
rızkı
Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz."...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Ey putperestler! Siz Allah'i birakip sadece bir takim putlara tapiyor, asli olmayan sozler uyduruyorsunuz. Dogrusu, Allah'tan baska taptiklarinizin size rizik vermeye gucleri yetmez. Artik rizki Allah katinda arayin. O'na kulluk edin. O'na sukredin. Siz O'na dneceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Sizler Allah'ı bırakıp da birtakım putlara tapıyorsunuz ve durmadan yalan uydurup söylüyorsunuz. Şüphesiz ki Allah'tan başka taptığınız şeylerin size rızık vermeye güçleri yetmez. O halde
rızkı
Allah yanında arayın. O'na ibâdet edin, O'na şükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz.»...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz Allah'ı bırakıp sadece bir takım putlara tapıyor, aslı olmayan sözler uyduruyorsunuz. Doğrusu, Allah'tan başka taptıklarınızın size rızık vermeye güçleri yetmez. Artık
rızkı
Allah katında arayın. O'na kulluk edin. O'na şükredin. Siz O'na döneceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz Allah'ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde
rızkı
Allah katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
'Yalan uydurup ALLAH'tan başka putlara tapıyorsunuz. ALLAH'ın dışında taptıklarınız size hiç bir rızık veremez. Öyleyse
rızkı
nızı sadece ALLAH'ın yanında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin; dönüşünüz O'nadır.'...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz, Allahı bırakıp da sâde bir takım evsâna tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz haberiniz olsun ki o sizin Allahdan beride ma'bud diye taptıklarınız sizin için bir rızka malik olamazlar, onun için
rızkı
Allah yanında arayın ve ona kulluk edip ona şükreyleyin, hep döndürülüb ona götürüleceksiniz...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz Allah'ı bırakıp da sadece bir takım putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Haberiniz olsun ki, o sizin Allah'tan başka taptıklarınız size bir rızık verme gücüne sahip olamazlar; onun için
rızkı
Allah katında arayın ve O'na kulluk edip O'na şükredin! Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz!»...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
«Siz Allah'ı bırakıp sadece birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde
rızkı
Allah katında arayın. O'na kulluk edin. Ancak O'na döndürüleceksiniz.»...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Sizler Allah'ı bir yana bırakarak birtakım putlara tapıyor, düzmece iddialar ortaya atıyorsunuz. Allah'ı bir yana bırakarak taptığınız putlar size rızık veremezler.
Rızkı
nızı Allah katında arayınız, O'na kulluk ediniz, O'na şükrediniz, O'nun huzuruna döndürüleceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
"Siz yalnızca Tanrı'dan başka birtakım putlara tapıyor ve bir takım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Tanrı'dan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse
rızkı
Tanrı'nın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz."...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
«Siz ancak Allâhı bırakıb putlara tapıyor, yalan uydurub düzüyorsunuz. Hakıykat, sizin Allâhı bırakıb tapdıklarınız size bir rızık vermiye muktedir olamazlar. O halde
rızkı
Allah katında arayın. Ona ibâdet edin. Ona şükredin. Siz ancak Ona döndürü (lüb götürü) leceksiniz». ...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
'(Siz) ancak Allah’dan başka birtakım putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Şübhesiz ki, Allah’dan başka tapmakta olduklarınız, size bir rızık vermeye mâlik olamazlar; öyle ise
rızkı
Allah’ın katında arayın ve O’na kulluk edin, hem O’na şükredin! (Çünki sonunda) ancak O’na döndürüleceksiniz.'...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz; sadece Allah'ı bırakıp putlara tapıyor, aslı astarı olmayan sözler uyduruyorsunuz. Doğrusu Allah'tan başka taptıklarınızın size rızık vermeye güçleri yetmez. Öyleyse,
rızkı
Allah katında arayın, sadece O'na kulluk edin, O'na şükredin. Siz; ancak O'na döndürüleceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
(Ve devamla) "Siz Allah'ı bırakıp (cansız) putlara tapıyorsunuz ve böylece bir yalandan örnekler veriyorsunuz! Kuşkusuz, Allah'ı bırakıp taptığınız (o şeyler ve varlıklar) size
rızkı
nızı verebilme gücüne sahip değildirler: O halde bütün
rızkı
nızı Allah katında arayın, (yalnız) O'na kulluk edin ve O'na hamd edin: çünkü sonunda yine O'na döndürüleceksiniz!"...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
«Siz ancak Allah'ın gayrı olan putlara ibadet ediyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz, Allah'tan başka kendilerine tapındığınız şeyler, şüphe yok ki, sizin için bir rızka malik olamazlar. Artık
rızkı
Allah'ın indinde arayınız ve ona ibadet ediniz ve ona şükreyleyiniz, siz (ancak) O'na döndürüleceksiniz.»...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz Allah'ı bırakıp bir takım putlara tapıyorsunuz, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki Allah'ı bırakıp da taptıklarınız şeyler size rızık veremezler. O halde
rızkı
Allah katında arayın, O'na kulluk edin, O'na şükredin. Hepiniz O'na döndürüleceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz, Allah’ı bırakıp, ancak uydurarak yarattığınız putlara kulluk ediyorsunuz. Allah’tan başka kulluk ettikleriniz size bir rızık sağlayamazlar,
rızkı
Allah katında arayın. O’na kulluk edin, O’na şükredin. O’na döndürüleceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz Allah’tan başka bir takım putlara tapıyorsunuz. Bunları Allah’a şerik yapmakla, açıkça yalan uyduruyorsunuz. Oysa Allah’tan başka ibadet ettiğiniz putlar, sizin rızıklarınızı yaratıp sizi rızıklandırmaya güç yetiremezler. O halde
rızkı
nızı Allah nezdinde arayın, yalnız O’na ibadet edin ve O’na şükredin, sonunda yine O’nun huzuruna götürüleceksiniz."...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
"Siz Allah'tan başka bir takım putlara tapıyorsunuz, yalan şeyler uyduruyorsunuz. Sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermezler. Siz
rızkı
Allâh'ın yanında arayın, O'na tapın ve O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz."...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
«Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapmakta ve birtakım yalanlar uydurmaktasınız. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka tapmakta olduklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse
rızkı
Allah'ın katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz.»...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
'Siz ise Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve yalan uydurup duruyorsunuz. Oysa Allah'tan başka taptıklarınızın size bir rızık verecek halleri yoktur. Siz
rızkı
nızı Allah'ın katında arayın; Ona kulluk edin ve Ona şükredin. Sonunda Onun huzuruna döneceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
"Allah'ın berisinden; bir takım putlara tapıyorsunuz, yalan/iftira üretiyorsunuz. Sizin Allah dışında kulluk/kölelik ettikleriniz size hiçbir rızık veremezler.
Rızkı
Allah katında arayın; O'na kulluk edin, O'na şükredin. O'na döndürüleceksiniz."...
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
1.
ve keeyyin
: ve nice
2.
min
: dan
3.
dâbbetin
: hayvan
4.
lâ tahmilu
: taşımaz
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Ve hayvanlardan niceleri vardır ki kendi
rızkı
nı taşımaz. Allah, onları rızıklandırır ve sizi de. Ve O; en iyi işitendir, en iyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı var ki,
rızkı
nı (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Rızkı
nı, yiyeceğini depolamayan, yanında taşımayan nice canlı var. Onların da, sizin de
rızkı
nızı Allah veriyor. Hakkıyla işiten, hakkıyla bilen O’dur....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı vardır ki
rızkı
nı taşımaz. Onu da sizi de Allah rızıklandırmaktadır. O duyandır, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Kendi
rızkı
nı taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Ne kadar canlı hayvanlar vardır ki, (za’fiyetlerinden dolayı)
rızkı
nı taşıyamıyor, toplayamıyor; Allah onlara da rızık veriyor, (hicret ettiğiniz takdirde rızık darlığı çekmekten korkan) size de... O, Semî’dir= (bize kim rızık verecek, sözünüzü) kemaliyle işiticidir, Alîm’dir= (rızıklarınızın nereden olacağını) tamamiyle bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlilar vardir ki, riziklarini kendileri elde edemezler. Sizin de onlarin da rizkini Allah verir. O, isitir ve bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlılar vardır ki, rızıklarını kendileri elde edemezler. Sizin de onların da
rızkı
nı Allah verir. O, işitir ve bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı var ki,
rızkı
nı (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Öyleya nice hayvanlar var
rızkı
nı taşıyamaz, Allah onlara da rızk veriyor size de, o öyle semi' öyle alîm...
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice hayvanlar var ki,
rızkı
nı (yanında) taşıyamaz; Allah onlara da rızık veriyor, size de! O herşeyi işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice hayvanlar var ki,
rızkı
nı (biriktirip yanında) taşımıyor. Çünkü onların da, sizin de
rızkı
nızı Allah veriyor. O, her şeyi işitir ve bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice hayvanlar var ki, rızıklarını sağlamaya güçleri yetmez. Onların ve sizin
rızkı
nızı Allah sağlar. O her şeyi işitir, her şeyi bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Kendi
rızkı
nı taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Tanrı rızıklandırır. O, işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı mahluk vardır ki
rızkı
nı kendisi taşımıyor. Onu da, sizi de Allah rızıklandırıyor. O, hakkıyle işiden, kemâliyle bilendir. ...
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
(Yeryüzünde) hareketli olan nice canlı da vardır ki
rızkı
nı taşıyamaz (kendi te’mîn edemez). Onlara da size de Allah rızık verir. Çünki O, Semî' (rızık isteyen her canlıyı işiten)dir, Alîm (herbirinin ihtiyâcını bilen)dir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı vardır ki;
rızkı
nı kendi taşımaz. Sizin de, onların da
rızkı
nı Allah verir. Ve O; Semi'dir, Alim'dir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı var ki hiçbir geçim endişesi taşımaz, (ama) sizinki(ni sağladığı) gibi onların
rızkı
nı da Allah sağlar; çünkü yalnız O'dur her şeyi bilen, her şeyi duyan....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Ve (yeryüzünde) yürüyen nice hayvanlar vardır ki,
rızkı
nı yüklenmiş olmaz. Onları da sizleri de Allah Teâlâ merzûk eder. Ve o, bihakkın işiticidir, bilicidir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlılar vardır ki, rızıklarını elde edemezler. Sizin de onların da
rızkı
nızı Allah veriyor. O işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı var ki
rızkı
nı taşıyamaz, onları da sizi de Allâh besler. O, işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Kendi
rızkı
nı taşıyamayan nice canlı vardır ki, onu da, sizi de Allah rızıklandırmaktadır. O, işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Rızkı
nı üstlenemeyen nice canlılar vardır ki, onları da, sizi de Allah rızıklandırır. O herşeyi işiten, herşeyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice hayvanlar var, kendi
rızkı
nı taşıyamaz. Allah onları da rızıklandırıyor, sizi de. Semî'dir O, Alîm'dir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletir. Ve onun için taktir eder (daraltır). Muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğinin
rızkı
nı bollaştırır, dilediğinin daraltır; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah
rızkı
kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarına
rızkı
bol bol verir, bazılarına da ölçüyle, kısarak verir. Kesinlekle her şey Allah’ın ilmi, planı, iradesi dâhilindedir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah kullarından dilediğine
rızkı
genişletir ve onu (dilediğinde) kısar. Allah her şeyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğine
rızkı
yayıp genişletir (ve) kısar da. Şüphesiz Allah, her şeyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğine
rızkı
genişletir ve dilediğine kısar. Şübhesiz ki Allah, her şeyi bilendir= Alîm’dir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarindan diledigine rizki bol ve olcuye gore verir. Dogrusu Allah her seyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah,
rızkı
kullarından dilediğine genişletir, hem de kısıp daraltır. Şüphesiz ki Allah herşeyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğine
rızkı
bol ve ölçüye göre verir. Doğrusu Allah her şeyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah
rızkı
kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
ALLAH kullarından dilediğine
rızkı
arttırır ve kısar. ALLAH her şeyi Bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğine
rızkı
serer de kısar da ona şübhesiz Allah her şey'e alîm...
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah kullarından dilediğine
rızkı
serer de ona kısar da. Şüphesiz Allah herşeyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğine
rızkı
bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, dilediği kulunun
rızkı
nı bol verir, dilediği kulunun
rızkı
nı da kısar. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bilir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Tanrı kullarından dilediğine
rızkı
yayıp genişletir veya kısar / daraltır / kısıtlar. Şüphesiz Tanrı, her şeyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından kimi dilerse onun
rızkı
nı yayar (genişletir). Onu kısar da. Şübhesiz ki Allaha her şey'i hakkıyle bilendir. ...
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğine
rızkı
genişletir ve (kimi dilerse de) ona daraltır. Şübhe yok ki Allah, herşeyi hakkıyla bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah,
rızkı
kullarından dilediğine yayar da ve onun için darlaştırır da. Şüphe yok ki, Allah her şeyi bihakkın bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğine
rızkı
bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletir, dilediğininkini belli bir ölçüyle verir. Allah’ın her şeye gücü yeter....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allâh kullarından dilediğine
rızkı
açar da, kısar da. Şüphesiz Allâh, her şeyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğine
rızkı
yayıp genişletir, onu kısar da. Hiç şüphe yok Allah, her şeyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Dilediği kulu için
rızkı
bollaştıran da, daraltan da Allah'tır. Hiç şüphe yok ki Allah herşeyi hakkıyla bilir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğine
rızkı
açıp yayar da ölçülü verip kısar da. Allah herşeyi çok iyi bilir....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Ve delillerindendir uykunuz geceleyin ve gündüzün ve lûtfundan
rızkı
nızı arayıp buluşunuz. Şüphe yok ki bunda duyan topluluğa deliller var....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O'nun fazlından (geçiminizi temin için
rızkı
nızı) aramanız, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O'nun fazlından (geçiminizi temin için
rızkı
nızı) aramanız, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır....
Rum Suresi, 23. Ayet:
O’nun delillerinden biri de, gece ve gündüzde, uyumanız ve O’nun fazlından(
rızkı
nızı) aramanızdır. Şübhesiz ki bunda, işitecek olan bir kavim için elbette deliller vardır....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O'nun lütfundan (geçiminizi temin için
rızkı
nızı) aramanız, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Gece uyumanız, gündüz Onun lütfundan
rızkı
nızı aramanız da Onun âyetlerindendir. Kulak veren bir topluluk için bunda ibretler vardır....
Səba Suresi, 4. Ayet:
çünkü iyman edip iyi ameller işliyenlere mükâfat verecek, işte onlar için bir mağrifet ve bir «
rızkı
kerîm» var...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Lekad kâne li sebein fî meskenihim âyeh(âyetun), cennetâni an yemînin ve şimâl(şimâlin), kulû min
rızkı
rabbikum veşkurû leh(lehu), beldetun tayyibetun ve rabbun gafûr(gafûrun)....
Səba Suresi, 15. Ayet:
1.
lekad
: olduğu zaman
2.
kâne
: onu telâkki ediyorsunuz, öğreniyorsunuz, soruyorsunuz
3.
li sebein
: Sebe (halkı) için
4.
fî<...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki Sebe (halkı) için meskûn oldukları yerlerde, sağda ve soldaki iki bahçe âyettir (ibrettir). Rabbinizin
rızkı
ndan yeyin ve O'na şükredin! (O), güzel bir belde. Ve (Allah), mağfiret eden bir Rab....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe’ halkı için kendi yurtlarında bir ibret vardı: Biri sağda biri solda iki bahçe bulunuyordu. Onlara şöyle denilmişti: “Rabbinizin
rızkı
ndan yiyin ve O’na şükredin. Beldeniz güzel bir belde, Rabbiniz de çok bağışlayıcı bir Rabdir.”...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsunki Sebe kavmine, oturdukları yerde bile bir delil vardı, sağda, solda iki bahçe bulunmadaydı; yiyin Rabbinizin
rızkı
ndan ve şükredin ona; tertemiz bir şehir ve suçları örten bir Rab....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe' kavmi için oturduğu yerlerde büyük bir ibret vardır. Biri sağda, diğeri solda iki bahçeleri vardı. (Onlara:) Rabbinizin
rızkı
ndan yeyin ve O'na şükredin. İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab!...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki Sebe (halkı)nın kaldığı yerde de bir ibret vardır. Sağdan ve soldan iki bahçe. [1] 'Rabbinizin
rızkı
ndan yiyin ve O'na şükredin. (Beldeniz) hoş bir belde ve (Rabbiniz) çok bağışlayıcı Rab!' [2]...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe' (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) "Rabbinizin
rızkı
ndan yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabb(iniz var)."...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Gerçekten (Yemen’de yaşamış olan) Sebe’ kavmi için, oturdukları yerlerde (kudret ve vahdaniyyetimize delâlet eden) bir alâmet vardı: Sağ ve soldan iki taraflı bahçeler... (peygamberleri onlara şöyle demişti): “- Rabbinizin
rızkı
ndan yeyin de, O’na şükredin. (Çünkü beldeniz) hoş bir belde; Rabbiniz de, mağfireti çok bir Rab’dır.”...
Səba Suresi, 15. Ayet:
And olsun ki, Sebe'li'lere kendi yurtlarında (ilâhî nimeti güzelliğiyle yansıtan) bir belge ve belirti vardı: Sağlı sollu (Cennet misali) iki bahçe bulunuyordu. «Rabbınızın
rızkı
ndan yeyin, O'na şükredin. Güzel hoş bir şehir ve çokça bağışlayan bir Rabb» (denilmişti)....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe' kavmi için oturduğu yerlerde büyük bir ibret vardır. Biri sağda, diğeri solda iki bahçeleri vardı. (Onlara:) Rabbinizin
rızkı
ndan yeyin ve O'na şükredin. İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab!...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Sebe'lilerin evleri, sağlı sollu iki bahçeyle birlikte bir harikaydı. Rabbinizin
rızkı
ndan yeyin ve O'na şükredin. Güzel bir ülke ve Bağışlayan bir Rab......
Səba Suresi, 15. Ayet:
Celâlime kasem ederim ki Sebe' için meskenlerinde hakıkaten bir âyet vardı: Sağ ve soldan iki Cennet, yeyin diye rabbınızın
rızkı
ndan da ona şükredin, ne güzel! Hoş bir belde, gafur bir rab....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki, Sebe topluluğu için yurtlarında gerçekten bir ibret vardı; sağlı sollu iki bahçe! Onlara hal diliyle: «yiyin Rabbinizin
rızkı
ndan da O'na şükredin, ne güzel, hoş bir şehir ve bağışlayan bir Rabb!» derlerdi....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki Sebe' kavmi için oturdukları yerde bir ibret vardı: Sağ ve soldan iki bahçe! (onlara): «Rabbinizin
rızkı
ndan yiyin de O'na şükredin, ne güzel bir belde ve çok bağışlayıcı bir Rab!» (denildi)....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) "Rabbinizin
rızkı
ndan yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir rabb(iniz var)."...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki «Sebe'» (kavmini) n sakin olduğu yerde (de) bir ibret vardı. (Her ev) sağdan, soldan iki (şer) cennet (bağçe ile muhacir idi). (Onlara:) «Rabbinizin
rızkı
ndan yeyin, Ona şükredin. Çok güzel (temiz) bir belde. Rab (şükredenleri) cidden yarlığayıcıdır» (denilmişdi). ...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Celâlim hakkı için, Sebe’ (kavmi) için oturdukları yerde bir ibret vardı. (Oturdukları yeri) sağdan ve soldan (çevreleyen) iki bahçe (vardı). (Onlara:) 'Rabbinizin
rızkı
ndan yiyin de O’na şükredin! (İşte) hoş bir memleket ve çok bağışlayıcı bir Rab!' (denilmişti.)...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Sebe'liler için yurdlarında bir ayet vardı: Sağlı sollu iki bahçe. Rabbınızın
rızkı
ndan yeyin ve O'na şükredin. Güzel bir belde ve bağışlayan bir Rabb....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Celâlim hakkı için Sebe' (kavmi) için ikametgâhlarında bir alâmet var idi. Sağdan ve soldan iki cennet ile çevrilmişti. (Kendilerine denilmişti ki:) «Rabbinizin
rızkı
ndan yeyin ve O'na şükredin. Tertemiz bir belde ve yarlığayan bir Rab.»...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Sebe halkı için, ülkelerinde bir ibret vardı: Sağlı sollu bir bahçe! -Rabbiniz’in
rızkı
ndan yiyin ve O’na şükredin. Güzel bir belde ve bağışlayıcı bir Rab!...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun (Kahtan oğlu, Ya'rub oğlu...) Sebe (oğulların)ın oturdukları yerlerde de bir ibret vardır: (O meskenler) Sağdan, soldan iki bahçe (ile çevrili idi. Onlara): "Rabbinizin
rızkı
ndan yeyin de O'na şükredin! Hoş (bir) ülke, çok bağışlayan Rab!" (denilmişti)....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) «Rabbinizin
rızkı
ndan yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlamakta olan bir Rabb(iniz var).»...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Doğrusu, Sebe' kavminin yurdunda da onlar için bir âyet vardı. Onlar sağ ve sollarından, iki taraflı bağlarla çevrilmişlerdi-Rabbinizin
rızkı
ndan yiyin de Ona şükredin diye. İşte size tertemiz bir belde ve ziyadesiyle bağışlayıcı bir Rab!...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Yemin olsun, Sebe' için kendi meskenlerinde bir ibret vardı. Sağ ve soldan iki bahçe. Rabbinizin
rızkı
ndan yiyin de O'na şükredin. Tertemiz bir belde ve affeden bir Rab......
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Muhakkak ki benim Rabbim, dilediği kimseye
rızkı
genişletir ve taktir eder (daraltır). Ve lâkin insanların çoğu bilmezler."...
Səba Suresi, 36. Ayet:
Ey Muhammed, de ki: “Şüphesiz, Rabbim
rızkı
dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler.”...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: Şüphe yok ki Rabbim, dilediğinin
rızkı
nı bollaştırır, dilediğinin daraltır ve fakat insanların çoğu bilmez....
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Muhakkak ki Rabbim yaşam gıdasını (
rızkı
), dilediğine genişletir veya daraltır (zenginlik kazanılmaz Allâh vergisidir). . . Ne var ki insanların çoğunluğu (bu gerçeği) bilmezler. "...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: 'Şüphesiz Rabbim dilediğine
rızkı
genişletir ve daraltır. Ancak insanların çoğu bilmezler.'...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Şüphesiz benim Rabbim
rızkı
dilediğine genişletir, yayar ve kısar da. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar."...
Səba Suresi, 36. Ayet:
(Ey Rasûlüm, onlara) de ki: “- Rabbim dilediğine
rızkı
genişletir, dilediğine kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler (bu gerçeği tasdik etmezler)....
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: «suphesiz Rabbim rizki diledigine genisletir ve bir olcuye gore verir, fakat insanlarin cogu bilmezler."*...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: Şüphesiz Rabbın,
rızkı
dilediğine genişletir ve daraltır. Ama insanların çoğu (bu hikmeti) bilmezler....
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: 'Şüphesiz Rabbim
rızkı
dilediğine genişletir ve bir ölçüye göre verir, fakat insanların çoğu bilmezler.'...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Rabbim dilediğine
rızkı
yayar ve (dilediğine) kısar; fakat insanların çoğu bilmezler, (sanırlar ki mal ve evlâd çokluğu şeref ve büyüklük sebebidir.)"...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: «Şüphesiz benim Rabbim,
rızkı
dilediğine genişletir, yayar ve kısar da. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.»...
Səba Suresi, 36. Ayet:
Sen de ki: Rabbim dilediğinin
rızkı
nı genişletir, dilediğininkini daraltır. Lâkin insanların çoğu bunu bilmez....
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Rabbim, dilediğine
rızkı
genişletip açar, dilediğine ölçülü verir/kısar. Fakat insanların çokları bilmiyorlar."...
Səba Suresi, 36. Ayet:
Onlara de ki; «Hiç kuşkusuz, Rabb'im dilediğine bol servet verir ve dilediğinin
rızkı
nı kısar. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmezler.»...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Şüphesiz benim rabbim
rızkı
dilediğine genişletir / yayar veya kısar / daraltır / kısıtlar. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar."...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: «Şübhesiz Rabbim kimi dilerse onun
rızkı
nı genişletir, (kimi de dilerse onunkini) daraltır. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler». ...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: 'Şübhesiz ki Rabbim, (imtihân için) dilediğine
rızkı
genişletir ve (dilediğine)daraltır. Fakat insanların çoğu bilmezler.'...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: «Şüphe yok Rabbim
rızkı
dilediği kimseye genişletir ve darlaştırır. Fakat insanların çoğu bilmezler.»...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Şüphesiz ki Rabbim
rızkı
dilediğine genişletir, dilediğine kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler. "...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: -Rabbim, dilediğine
rızkı
yayar, dilediğine de daraltır. Fakat, insanların çoğu bilmez....
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Rabbim dilediği kimsenin
rızkı
nı, nasibini bollaştırır, dilediğinin nasibini kısar. Ama insanların ekserisi bu gerçeği bilmezler."...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Rabbim dilediğine
rızkı
yayar ve (dilediğine) kısar; fakat insanların çoğu bilmezler, (sanırlar ki mal ve evlâd çokluğu şeref ve büyüklük sebebidir.)"...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: «Şüphesiz benim Rabbim,
rızkı
dilediğine genişletir, yayar ve kısar da. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.»...
Səba Suresi, 36. Ayet:
Sen de ki: Rabbim dilediğinin
rızkı
nı genişletir, dilediğininkini daraltır. Lâkin insanların çoğu bunu bilmez....
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Rabbim, dilediğine
rızkı
genişletip açar, dilediğine ölçülü verir/kısar. Fakat insanların çokları bilmiyorlar."...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: "Muhakkak ki benim Rabbim, kullarından dilediği kimseye
rızkı
genişletir ve taktir eder (daraltır). Ve bir şey infâk ettiğiniz (verdiğiniz) zaman (o taktirde) O, onun karşılığını verir. Ve O, rızık verenlerin en hayırlısıdır....
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: “Şüphesiz, Rabbim
rızkı
kullarından dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Allah yolunda her ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: Şüphe yok ki Rabbim, kullarından dilediğinin
rızkı
nı bollaştırır, dilediğininse daraltır ve hayır için herhangi bir şey harcarsanız derhal onun karşılığını verir ve odur rızık verenlerin en hayırlısı....
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: "Muhakkak ki Rabbim yaşam gıdasını (maddi - manevî
rızkı
), kullarından dilediğine genişletir ve (dilediğine de) daraltır! Bir şey infak ederseniz (Allâh için karşılıksız bağışlarsanız), O, onun yerine başkasını verir. . . "HÛ", yaşam gıdasıyla besleyen mükemmel Rezzak'tır. "...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: 'Rabbim kullarından dilediğine
rızkı
genişletir ve onu (dilediğinde) kısar. Hayır yolunda her ne harcarsanız O (Allah) onun yerine başkasını verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır....
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: "Şüphesiz benim Rabbim, kullarından
rızkı
dilediğine genişletip yayar ve ona kısar da. Her neyi infak ederseniz, O (Allah), yerine bir başkasını verir; O, rızık verenlerin en hayırlısıdır."...
Səba Suresi, 39. Ayet:
(Ey Rasûlüm) de ki: “-Gerçekten Rabbim kullarından dilediği kimseye
rızkı
genişletir ve ona daraltır. Her neyi hayra harcarsanız, Allah, onun arkasından (dünya ve âhirette) karşılığını verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.”...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: Şüphesiz Rabbim,
rızkı
kullarından dilediğine, genişletir ve daraltır. (Allah için) neyi harcarsanız Allah onun yerine bir diğerini verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır....
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: 'Doğrusu Rabbim, kullarından dilediğinin
rızkı
nı hem genişletir ve hem de ona daraltıp bir ölçüye göre verir; sarfettiğiniz herhangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar, çünkü O rızık verenlerin en hayırlısıdır.'...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki hakıkaten rabbım kullarından dilediği kimseye
rızkı
hem döşer hem sıkar ve her neyi hayra sarfederseniz o ona halef de verir, hem o, rızık verenlerin en hayırlısıdır...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: «Gerçekten Rabbim,
rızkı
kullarından dilediği kimseye hem bol verir, hem kısar. Hayır için her neyi harcarsanız, O, onun yerini doldurur. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.»...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: «Gerçekten Rabbim kullarından dilediği kimseye
rızkı
hem genişletir, hem daraltır. Her neyi hayra harcarsanız O, onun yerine başkasını verir. Hem O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.»...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki; «Hiç kuşkusuz Rabb'im dilediği kuluna bol servet verir ve dilediği kulun
rızkı
nı kısar. Siz Allah için bir şey verirseniz, O verdiğinizin boşluğunu doldurur. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.»...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: "Şüphesiz benim rabbim,
rızkı
kullarından dilediğine genişletip / yayar veya kısar / daraltır / kısıtlar. Her neyi infak ederseniz, O (Tanrı), yerine bir başkasını verir O, rızık verenlerin en hayırlısıdır."...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: «Hakıykaten Rabbim, kullarından kimi dilerse onun
rızkı
nı genişletir, (kimi de dilerse) onunkini kısar. (Hayır için) ne harcarsanız O, bunun ardından (daha iyisini) lütfeder. O, rızıklandıranların hayırlısıdır. ...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: 'Şübhe yok ki Rabbim, kullarından dilediğine
rızkı
genişletir ve (kimi dilerse de) ona daraltır. Ve (Allah yolunda) her ne şey sarf ettiyseniz, artık O, bunun yerine(başkasını) verir. Çünki O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.'...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: Rabbım,
rızkı
kullarından dilediğine genişletir ve kısar. Hangi şeyden de infak ederseniz; O, yerine koyar. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır....
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: «Şüphe yok Rabbim,
rızkı
kullarından dilediğine genişletir ve onun için darlaştırır ve bir şeyden ne infak eder iseniz O, onun mukabilini verir ve O, rızk verenlerin hayırlısıdır.»...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: "Rabbim kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletir, dilediğine darlaştırır. İnfak ettiğiniz herhangi bir şeyin yerine daha iyisini verir. Çünkü O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. "...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: -Şüphesiz Rabb’im, kullarından dilediğinin
rızkı
nı genişletir dilediğinin de daraltır. Harcadığınız şeyin yerine yenisini koyar. Rızık verenlerin en hayırlısı O’ dur....
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: "Rabbim kullarından dilediğine
rızkı
yayar ve ona (tekrar
rızkı
) kısar. Siz Allâh için ne verseniz, Allâh onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır."...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: «Şüphesiz benim Rabbim, kullarından
rızkı
dilediğine genişletir, yayar ve ona kısar da. Her neyi infak ederseniz, O (Allah), onun yerine bir başkasını verir; O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.»...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: Rabbim, kullarından dilediği kimsenin
rızkı
nı genişletir de, daraltır da. Siz hayır için birşey harcadığınız zaman da onun yerine başkasını verir. Çünkü O en hayırlı rızık vericidir....
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: "Rabbim, kullarından dilediğine
rızkı
bolca, genişçe verir, dilediğine de kısarak verir. Bir şey infak ederseniz O, onun yerine başka bir şey lutfeder. Rızık verenlerin en hayırlısıdır O."...
Fatir Suresi, 12. Ayet:
Hem iki deniz (suyu acı ve tatlılıkta) müsavi olmuyor: Bu gayet tatlı; içimi âfiyetlidir, kandırır. Bu (beriki) de gayet tuzlu; acıdır, içilemez. (Böyle olmakla beraber acı ve tatlı) her iki denizden de taptaze et (balık) yersiniz. (Suyu acı denizden inci gibi mücevherat) süs eşyası çıkarıp giyinirsiniz. Gemileri de görürsün ki, denizde suyu yara yara giderler; Allah’ın
rızkı
ndan arayasınız diye... Olur ki şükredersiniz....
Fatir Suresi, 12. Ayet:
Ve iki deniz bir olmaz. Bu tatlıdır, susuzluğu gidericidir, içmesi kolaydır; şu da tuzludur, acıdır (içilmez)! Bununla berâber her birinden tâze bir et (balık) yersiniz ve (inci, mercan gibi) kendisini takınacağınız bir ziynet (eşyâsı) çıkarırsınız. Ayrıca gemileri onda suyu yara yara giden (vâsıta)lar olarak görürsün ki O’nun lütfundan (
rızkı
nızı) arayasınız. Ve tâ ki şükredesiniz....
Saffat Suresi, 41. Ayet:
Onlar bilinen bir
rızkı
haketmişlerdir....
Sad Suresi, 53. Ayet:
(53-55) İşte hesap günü için vaad olunmuş olduğunuz şeyler bunlardır (denilecektir). Şüphe yok ki bu, elbette Bizim
rızkı
mızdır. Bunun için bir tükenmek yoktur. Bu, böyle ve şüphe yok ki, azgınlar için de elbette dönüp gidilecek bir yaramaz yer vardır....
Sad Suresi, 54. Ayet:
1.
inne
: şüphesiz, muhakkak
2.
hâzâ
: bu
3.
le
: gerçekten
4.
rızku-nâ
: bizim
rızkı
mız
...
Sad Suresi, 54. Ayet:
Muhakkak ki bu, gerçekten bizim tükenmez
rızkı
mızdır....
Sad Suresi, 54. Ayet:
Şüphe yok ki bu, elbette bizim
rızkı
mız, hem de öylesine ki bitip tükenmesi yok....
Sad Suresi, 54. Ayet:
Doğrusu bu bizim tükenmesi olmayan
rızkı
mızdır....
Sad Suresi, 54. Ayet:
Şüphesiz bu, Bizim
rızkı
mızdır, bitip tükenmesi de yok....
Sad Suresi, 54. Ayet:
Bu, (cennette müminlere verdiğimiz nimet) bitmez tükenmez
rızkı
mızdır....
Sad Suresi, 54. Ayet:
Bizim bu
rızkı
mız tükenmez....
Sad Suresi, 54. Ayet:
İşte ki bu bizim
rızkı
mız, muhakkak ki ona hiç tükenmek yok...
Sad Suresi, 54. Ayet:
İşte bu bizim hiç tükenmeyecek
rızkı
mızdır....
Sad Suresi, 54. Ayet:
İşte bu, bizim
rızkı
mız; muhakkak ki ona hiç tükenmek yoktur....
Sad Suresi, 54. Ayet:
Şüphesiz bu, bizim
rızkı
mızdır, bitip tükenmesi de yok....
Sad Suresi, 54. Ayet:
Şübhe yok ki bü, bizim bitib tükenmeyecek
rızkı
mızdır. ...
Sad Suresi, 54. Ayet:
Şübhesiz ki bu, gerçekten bizim (verdiğimiz)
rızkı
mızdır; onun tükenmesi yoktur....
Sad Suresi, 54. Ayet:
Doğrusu bu, Bizim
rızkı
mızdır, onun için bitip tükenme yoktur....
Sad Suresi, 54. Ayet:
(53-55) İşte hesap günü için vaad olunmuş olduğunuz şeyler bunlardır (denilecektir). Şüphe yok ki bu, elbette Bizim
rızkı
mızdır. Bunun için bir tükenmek yoktur. Bu, böyle ve şüphe yok ki, azgınlar için de elbette dönüp gidilecek bir yaramaz yer vardır....
Sad Suresi, 54. Ayet:
Şüphesiz ki bu bizim tükenmek bilmeyen
rızkı
mızdır....
Sad Suresi, 54. Ayet:
Doğrusu bizim bu
rızkı
mızın bitip tükenmesi yoktur!...
Sad Suresi, 54. Ayet:
Hiç şüphesiz bu, bizim
rızkı
mızdır, bitip tükenmesi de yok....