Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabb'in, dilediği kimsenin
rızkın
ı genişletir ve bir ölçüye göre verir. O, kullarından Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Gören'dir....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Gece ve gündüzün olması O'nun rahmetindendir; dinlenmeniz için ve lütfundan
rızkın
ızı temin etmeniz için geceyi ve gündüzü düzenledi. Umulur ki şükredersiniz....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Ant olsun ki, Sebelilerin yaşadıkları yerde bir ayet vardı: Sağda ve Solda iki cennet! Rabb'inizin
rızkın
dan yiyin ve O'na şükredin. Temiz bir belde ve çok bağışlayıcı bir Rabb!...
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
Orada; onun üzerinde ağır baskılar oluşturdu. Ve orayı bereketli kıldı. Orada
rızkın
ı temin etmek isteyenler için, rızıkları, fark gözetmeden dört gün içinde takdir etti....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte
rızkın
ız ve uyarıldığınız şeyler vardır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Artık onun üzerinde dilediğinizce dolaşın ve O'nun
rızkın
dan yiyin. Sonunda dönüş O'nadır....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Veya O,
rızkın
ızı kesse, size kim rızık verebilir? Bilakis, onlar haddi aşmada ve nefrette ısrar ettiler....
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Rabb'in, senin bazen gecenin üçte ikisinden daha az, bazen yarısı, bazen üçte bir kadar vakit geçirdiğini elbette biliyor. Seninle beraber bulunanlardan bir grubun da. Geceyi ve gündüzü takdir eden Allah'tır. Onu asla hesaplayamayacağınızı bildi de tevbenizi kabul etti. O halde ilahi mesajı gücünüz yettiğince insanlara ulaştırmaya çalışın. Ayrıca Allah, içinizden kimin hasta olduğunu bilmektedir. Kiminizin Allah'ın lütfundan
rızkın
ı aramak için yeryüzünde çalışmaya, kiminizin de kendisini A...
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Fakat ne zaman ona sınamak için
rızkın
ı ölçülü verirse, "Rabb'im beni alçaltı." der....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
isteskâ
: suya kavuşmayı istedi
3.
mûsâ
: Musa
4.
li kavmi-hî
: kendi kavmi...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve Musa (a.s), kavmi için su istemişti. Bunun üzerine: “Asânla taşa (kayaya) vur.” dedik. Böylece ondan (kayadan) on iki pınar fışkırdı. İnsanların hepsi kendi içeceği yeri (pınarını) bilmiğti. Allah'ın
rızkın
dan yeyin, için ve sakın azıp yeryüzünde fesat çıkaranlar olmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın
rızkın
dan yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın” demiştik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Gene bir zaman oldu ki Mûsâ, kavmi için su diledi de ona, sopanla vur taşa demiştik. Vurunca taştan on iki pınar fışkırmıştı. Halkın her bölüğü, su içeceği kaynağı bilmiş, anlamıştı. Allah'ın
rızkın
dan yiyin, için de haddinizi aşıp yeryüzünü fesada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa (çölde) kavmi için su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik. Derhal (taştan) oniki kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara:) Allah'ın
rızkın
dan yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani Musa kavmi için su istemişti de: "(Varlığındaki Esmâ kuvvesiyle) asanı taşa vur" demiştik. (Vurunca) taştan on iki gözeden su fışkırmıştı. Her grup insan kendi meşrebini (su içeceği yeri) bildi. "Allâh
rızkın
dan yeyin için, arzda fesat çıkarıcılar olarak aşırı gitmeyin" dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakıt Mûsâ (susuz kalan) kavmi için su dilemişti, biz de: “- asân (değneğin) ile taşa vur.” demiştik. Onun üzerine, o taştan on iki göze kaynadı çıktı; her soy, su alacağı kaynağını bildi. Allah’ın size olan
rızkın
dan yeyin, için! fakat kötülük ederek yeryüzünü fesada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, milleti icin su aramisti; «Asanla tasa vur» dedik; ondan oniki pinar fiskirdi herkes icecegi yeri bildi. Allah'in rizkindan yiyin, icin, yalniz yeryuzunde bozgunculuk yaparak karisiklik cikarmayin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Yine hatırlayın ki, Musa (çölde susuzluktan yok olmaya yüztutan) kavmi için su istemişti. «Asa'nı taşa vur!» demiştik. (O da vurunca) taştan oniki pınar kaynamıştı. (Böylece) her soy su alacağı pınarı bilmişti. (Onlara): «Allah'ın
rızkın
dan yeyin, için (fakat) fesad çıkararak yeryüzünde haddi aşmayın (ilâhî sınırların dışına taşmayın) denilmişti....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, milleti için su aramıştı; 'Asanla taşa vur' dedik; ondan on iki pınar fışkırdı, herkes içeceği yeri bildi. Allah'ın
rızkın
dan yiyin, için, yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa (çölde) kavmi için su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik. Derhal (taştan) oniki kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara:) Allah'ın
rızkın
dan yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, bir zamanlar halkı için su aramıştı. 'Değneğinle taşa vur,' demiştik. Bunun üzerine taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kabile, içmesi için ayrılan pınarı bilmişti: 'ALLAH'ın
rızkın
dan yiyin için, yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaşmayın.'...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakit Musa, kavmi için su dilemişti, biz de asan ile taşa vur demiştik, onun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı, her kısım insanlar kendi su alacağı menbaı bildi, Allahın
rızkın
dan yeyin, için de müfsitlik ederek yer yüzünü fesada vermeyin...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir vakit Musa, kavmi için su dileğinde bulunmuştu, Biz de: «Asan ile taşa vur!» demiştik. Bunun üzerine ondan on iki pınar fışkırdı. Her kısım insanlar kendi su alacağı kaynağı bildi. Allah'ın
rızkın
dan yiyin, için de bozgunculuk yaparak yeryüzünü fesada vermeyin!...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa, kavmi için su istemişti, biz de «asanla taşa vur!» demiştik, bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmıştı. Her kısım insan kendi su alacağı yeri bildi. Allah'ın
rızkın
dan yiyin ve için de bozgunculuk ve saldırganlık yaparak yeryüzünü fesada vermeyin....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, bir zamanlar kavmi için su aramıştı / istemişti. "Değneğinle taşa vur (daraba)" demiştik de bunun üzerine taştan (hüsneta) on iki pınar / göze (ayn) fışkırmıştı (feceret). Böylece herkes içeceği yeri bilmişti. "Tanrı'nın
rızkın
dan yiyin için, yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak dolaşmayın."...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir de hani Musa, («Tîh» de susayan) kavmi için su arayınca: «Asaanı taşa vur demişdik de ondan (on iki sıbt adedince) on iki pınar kaynamış ve her sınıf, su alacağı yeri öğrenmişdi. (Demişdik ki) «Allanın
rızkın
dan yeyin, için. (Fakat) yer yüzünde fesadcılar olarak taşkınlık yapmayın». ...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve bir zaman Mûsâ (Tih çölünde) kavmi için su istemişti de (ona): 'Asânla taşa vur!' dedik. Bunun üzerine (taşa vurunca) ondan on iki pınar fışkırdı. Doğrusu her kabîle (su)içeceği yeri bildi. (Onlara şöyle dedik:) 'Allah’ın (size lûtfettiği)
rızkın
dan yiyin, için; fakat fesad çıkarıcılar olarak yeryüzünde bozgun culuk yapmayın!'...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Hani, bir vakit Musa, kavmi için su arayınca; asanla taşa vur, demiştik de, taştan oniki çeşme fışkırmış, her zümre su alacağı yeri öğrenmişti. Allah'ın
rızkın
da yeyin, için, yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak, karışıklık çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve hani bir vakitte Mûsa, kavmi için istiskâda bulunmuştu. Biz de, «Asan ile taşa vur,» demiştik (O da vurunca) taştan oniki çeşme fışkırdı. Her zümre kendisinin su alacağı çeşmeyi bildi. (Biz de onlara dedik ki). «Allah Teâlâ'nın
rızkın
dan yiyiniz ve içiniz ve yeryüzünde müfsitlerden olarak haddi tecavüz etmeyiniz.»...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa, kavmi için su istemişti. “Âsanla taşa vur!” demiştik. Bunun üzerine taştan oniki pınar fışkırmıştı, her zümre su alacağı yeri bildi. Allah'ın
rızkın
dan yiyin için, fakat yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa halkı için su aradığında : -Değneğinle taşa vur, dedik. Ondan on iki pınar fışkırdı ve her grup su içeceği pınarı öğrenmişti. Allah’ın
rızkın
dan yiyin, için; fakat yeryüzünde bozguncular olarak, taşkınlık yapmayın!...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir zaman da Mûsa, kavmi için su arayıp Allah’a yalvarmıştı. Biz de: "Asanı taşa vur!" demiştik. Bunun üzerine o taştan on iki pınar fışkırmış, her bölük kendine mahsus pınarı bilmişti. "Allah’ın
rızkın
dan yiyin için, fakat sakın yeryüzünde fesat çıkararak taşkınlık yapmayın!" demiştik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir zaman da Mûsâ, kavmi için su istemişti; "Asanla taşa vur," demiştik. Bunun üzerine taştan on iki göze fışkırmıştı. Her bölük, kendi içecekleri pınarı bilmişti: "Allâh'ın
rızkın
dan yeyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak (başkalarına) saldırmayın." (demiştik.)...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Musa'nın, kavmi için su aradığı zamanı da hatırlayın ki, Biz 'Asânı taşa vur' demiştik de taştan on iki pınar kaynamıştı. Böylece, her kabile kendi su içeceği yeri öğrendi. 'Allah'ın
rızkın
dan yiyin, için; fakat fesatçılık edip de yeryüzünü bozguna vermeyin' dedik....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Bir zamanlar Mûsa, toplumu için su istemişti de biz, "Değneğinle şu taşa vur!" demiştik. Taştan hemen oniki göze fışkırmıştı. Her bölük insan kendilerine özgü su kaynağını bilmişti. "Allah'ın
rızkın
dan yiyin, için; yeryüzünde bozgunculuk yaparak şuna buna saldırmayın." demiştik....
Bəqərə Suresi, 98. Ayet:
Kim Allâh'a (Ulûhiyet hakikatine), Melekî boyuta (âlemlerde Allâh isimlerinin işaret ettiği anlamların açığa çıkmasına) ve Rasûllerine (hakikati dillendirmeleri için irsâl ettiklerine), Cibrîl'e (Allâh ilminin inzâli işlevine), Mikail'e (maddi - manevî
rızkın
a yönlendirip erdiren kuvve) düşman olursa, muhakkak ki Allâh (o) gerçeği örtenlerin düşmanıdır!...
Bəqərə Suresi, 233. Ayet:
Analar, emzirme zamanını tamamlamak isterlerse tam iki yıl, çocuklarına süt verirler. Evlât sahibi olana da evlâdını emzirenin
rızkın
ı, elbisesini, örfe göre, vermesi borçtur. Kimseye gücünden fazla bir şey teklif edilemez. Ne ana evlâdından zarar görmeli, ne baba. Mîrasçıya da hüküm aynıdır. Anayla baba, birbirleriyle danışırlar da, razı olurlar, çocuğu memeden kesmek isterlerse beis yok. Çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz vereceğiniz şeyi güzelce, yollu yordamlı verdikten sonra art...
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Kim Allah'a güzel bir borç verirse, o taktirde, o (verdiği) kendisine kat kat çoğaltılarak ödenir. Ve Allah, (ilâhi kanun gereği kişinin
rızkın
ı) daraltır ve genişletir. Ve O'na döndürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 245. Ayet:
Allah'a güzel bir borç takdiminde bulunacak kim var? Ki, Allah ona kat kat fazlasını versin. Allah bazılarının
rızkın
ı daraltır, bazılarınınkini de genişletir. Siz O'na döndürüleceksiniz....
Bəqərə Suresi, 261. Ayet:
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde (başağında) yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak) veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun
rızkın
ı) kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi'dir, Alîm'dir....
Ali-İmran Suresi, 18. Ayet:
Allah, kâinattaki dengeyi, düzeni, mahlûkatın
rızkın
ı, hayatın devamını adaletle sağlayan, ebedî âlemde adâletle mükâfatlandırıp cezalandıran, hak ilâhın yalnızca kendisi olduğuna şehâdet etti. Melekler ve âdil, objektif düşünen ilim adamları, âlimler de şehâdet etti. Ondan başka ilâh yoktur. Kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır....
Ali-İmran Suresi, 156. Ayet:
Ey iman nimetine kavuşanlar, sizler, yeryüzünde ticaret ve
rızkın
ı kazanmak için sefere çıkan veya savaşan kardeşlerine: 'Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezlerdi, öldürülmezlerdi' diyenler, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirler gibi olmayın. Allah, bu düşünceyi, onların kalplerine dayanılmaz bir üzüntü ve pişmanlık olarak koydu. Hayat veren, yaşatan Allah’tır, eceller gelince ölümü ge...
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda hicret eden kimse, barınacak nice yerler ile
rızkın
da genişlik bulur. Kim Allah'a ve Resulüne hicret etmek üzere evinden çıkar da yolda eceli gelirse, onu ödüllendirmek Allah'a kalmıştır. Allah ise çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Nisa Suresi, 101. Ayet:
Yeryüzünde ticaret ve
rızkın
ızı kazanmak için sefere çıktığınız zaman, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin, size baskı, zulüm ve işkence etmesinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanınızdır....
Maidə Suresi, 106. Ayet:
Ey iman edenler, herhangi birinize ölüm göründüğü, yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında aranızda şâhitlik etmek de, emrolunduğunuz hükümler arasındadır. İçinizden iki âdil şâhit yeter. Ticaret ve
rızkın
ızı kazanmak için yeryüzünde yolculuğunuz sırasında başınıza ölüm felâketi gelirse, gayri müslim iki şâhit de olabilir. Bu iki şâhidi namazdan sonra alıkorsunuz, şüphelenmişseniz Allah’a yemin ederler. 'Bu şâhitlik karşılığında hiçbir bedel almıyoruz. Lehine şâhitlik edeceğimiz kimse akrabamız bile...
Ənam Suresi, 142. Ayet:
Davarlardan da çeşit çeşit yarattı: kimi yük taşır, kiminin yününden ve kılından sergi yapılır. Allah’ın size verdiği
rızkın
dan yiyin, fakat şeytanın adımlarını izlemeyin.Çünkü o sizin besbelli bir düşmanınızdır....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da
rızkın
ı biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
'Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını, nelere riayeti emrettiğini okuyayım: İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya devamlı iyilik edin, ihsanda bulunun, kesinlikle kötü davranmayın. Masrafların artacağı, yoksulluğa düşeceğiniz endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de onların da
rızkın
ı, ekmeğini, aşını biz veriyoruz. Büyük günah ve ayıpların, meşrû olmayan şehevî fiillerin, gayrimeşrû ilişkilerin, zinanın açığına da, giz...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: «Gelin size Rabbinizin haram kildigi seyleri soyleyeyim: O'na hicbir seyi ortak kosmayin, anaya babaya iyilik yapin, yoksulluk korkusuyla cocuklarinizi oldurmeyin sizin ve onlarin rizkini veren Biziz, «Gizli ve acik kotuluklere yaklasmayin, Allah'Ùn haram kÙldÙÙ cana haksÙz yere kÙymayÙn. Allah bunlarÙ size d_nesiniz diye buyurmaktadÙr.»...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: (Ey Allah'a karşı yayalan uyduranlar!) Gelin de Allah'ın size neleri haram kıldığını okuyup (haber vereyim); Hiç bir şeyi O'na ortak koşmayın ; ana babanıza iyilikte bulunun ; yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; —sizin de onların da
rızkın
ızı biz veririz—, hayâsızlığın açığına da, gizlisine de yaklaşmayın ; Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmeyin. İşte Allah bunları, aklınızı kullanırsınız diye size emreder....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: 'Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik yapın, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin ve onların
rızkın
ı veren Biziz, gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah bunları size düşünesiniz diye buyurmaktadır.'...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da
rızkın
ı biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: geliniz size rabbınız neleri haram kıldı okuyayım: ona hiç bir şey'i şerik koşmayın, babanıza ananıza iyilikten ayrılmayın, yoksulluk yüzünden evlâdınızı öldürmeyin, sizin de onların da
rızkın
ızı biz veririz, fevahışe: açığına da, gizlisine de yanaşmayın, Allahın muhterem kıldığı nefsi haksız öldürmeyin, işittiniz a, işte size o bunları ferman buyurdu, gerektir ki aklınız erer...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: «Gelin, size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım! O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, babanıza annenize iyilikten ayrılmayın, yoksulluk yüzünden çocuklarınızı öldürmeyin; zira sizin de onların da
rızkın
ı Biz veririz, kötülüklerin açığına da gizlisine de yanaşmayın, Allah'ın muhterem kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte duydunuz ya, O, size düşünesiniz diye bunları emretti!»...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da
rızkın
ı biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere Allah'ın haram kıldığı cana kıymayın. Düşünesiniz diye Allah size bunları emretti....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki; «Geliniz, Rabbinizin neleri yasakladığını size söyleyeyim: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana- babaya karşı iyi davranınız. Yoksulluk kaygısı ile evlâtlarınızı öldürmeyiniz. Sizin de onların da
rızkın
ı biz veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayınız. Haklı bir gerekçe yokken Allah'ın dokunulmaz saydığı cana kıymayınız. İşte Allah, ola ki düşünürsünüz diye size bu direktifleri veriyor....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: «Gelin, üzerinize Rabbinizin neleri haram etdiğini ben okuyayım: Ona hiç bir şey'i ortak yapmayın. Anaya babaya iyilik edin. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de, onların da
rızkın
ı biz vereceğiz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. (Kısas ve zina gibi şeylerden dolayı meşru) bir hak olmadıkça Allahın haram etdiği cana kıymayın. İşte (Allah) size, aklınızı başınıza alasınız diye, bunları emretdi». ...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: Gelin, Rabbınızın size neleri haram kıldığını ben söyleyeyim; O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anaya-babaya iyilik edin. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de onların da
rızkın
ı veren Biziz. Kötülüğün gizlisine de, açığına da yaklaşmayın. Hak ile olmadıkça, Allah'ın haram kıldığı bir cana kıymayın. İşte aklınızı başınıza alasınız diye size, bunları emretti....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
Resulüm! De ki: “Geliniz, size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da
rızkın
ı biz veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte bu anlatılanları düşünüp anlayasınız diye Allah size vasiyet etmiştir. ”...
Ənam Suresi, 151. Ayet:
De ki: "Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını ben okuyup açıklayayım:O’na hiçbir şeyi ortak yapmayın, anneye babaya iyi davranın, fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin, çünkü sizin de onların da
rızkın
ı veren Biz’iz. Kötülüklerin, fuhşiyatın açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Allah’ın muhterem kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte aklınızı kullanırsınız diye Allah size bunları emrediyor....
Əraf Suresi, 32. Ayet:
De ki: "Kim Allâh'ın, kulları için çıkarmış olduğu güzelliklerini ve
rızkın
temiz - pak olanını haram etti?". . . De ki: "Onlar, dünya hayatında iman edenlere helaldir; kıyamet gününde ise yalnızca onlara ait olacaktır. " Kavrayabilecekler için işaretlerimizi işte böyle tafsil ediyoruz....
Əraf Suresi, 32. Ayet:
De ki. "Allahın kulları için yarattığı güzelliği,
rızkın
iyisini, temizini yasaklayan kim?" De ki: "Bunlar dünya hayatında imana erenler için (meşru)durlar; Kıyamet Gününde ise yalnızca onlara özgü olacaklardır." Anlama-kavrama yeteneği olan insanlar için bu mesajları Biz işte böyle açık açık dile getiriyoruz!...
Yunus Suresi, 59. Ayet:
Kul e reeytum mâ enzelâllâhu lekum min
rızkın
fe cealtum minhu harâmen ve halâlâ(halâlen), kul allâhu ezine lekum em alallâhi tefterûn(tefterûne). ...
Yunus Suresi, 59. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e reeytum
: gördünüz mü, reyiniz görüşünüz nedir
3.
mâ enzele âllâhu
: Allah'ın indirdiği şey
4.
lekum
Yunus Suresi, 59. Ayet:
'Allah’ın size verdiği
rızkın
, mahsulün ve hayvanların bir kısmını haram, bir kısmını helâl saymanıza ne dersiniz?' de. 'Allah mı size izin verdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?' de....
Yunus Suresi, 59. Ayet:
De ki: «Allah'in size indirdigi rizkin bir kismini haram, bir kismini helal kildiginizi gormuyor musunuz? De ki: Size Allah mi izin verdi, yoksa Allah'a karsi yalan mi uyduruyorsunuz?»...
Yunus Suresi, 59. Ayet:
De ki: 'Allah'ın size indirdiği
rızkın
bir kısmını haram, bir kısmını helal kıldığınızı görmüyor musunuz?' De ki: 'Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah'a karşı yalan mı uyduruyorsunuz?'...
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde hiçbir mahlûk yoktur ki
rızkın
ı vermek, Allah'a âit olmasına ve karâr ettikleri ata bellerini de bilir, tevdî edildikleri ana rahîmlerini de. Ve her şey, apaçık kitapta tespît edilmiştir....
Hud Suresi, 6. Ayet:
Yeryüzünde yürüyen her türlü canlının
rızkın
ı vermek, yalnızca Allah’ın üzerine düşen bir sorumluluktur. Onların devamlı yaşadıkları yerleri de bilir, idareten, geçici olarak durdukları yerleri de bilir. Bunların hepsi doğruları, hakkı ortaya koyan, kâinatın kayıt sicilinde, kanunlar ve ilkeler kitabında, bilgi işlem merkezinde Levh-i Mahfuz’da yazılıdır....
Yusif Suresi, 37. Ayet:
(Yusuf) dedi ki: "Yemek vakti gelip
rızkın
ız olan size verildiğinde onu yemeden evvel rüyalarınızın tevilini haber veririm. . . Bu Rabbimin bana bildirdiklerindendir. . . Ben o yüzden bir halkın din anlayışını terk ettim ki, onlar, (Esmâ'sıyla) âlemlerin hakikati olan Allâh'a iman etmiyor ve kendilerinin sonsuza dek yaşayacakları gerçeğini inkâr ediyorlardı. "...
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah, dilediğinin
rızkın
ı genişletir ve daraltır ve onlar, dünyâ yaşayışıyla sevinip övünürler, halbuki dünyâ yaşayışı, âhirete nispetle değersiz, müddeti az ve geçici bir şeyden ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediğine
rızkın
ı bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah diledigi kimsenin rizkini genisletir ve bir olcuye gore verir. Dunya hayatiyla ovunenler bilsinler ki dunyadaki hayat ahiret yaninda sadece bir gecimlikten ibarettir. *...
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediği kimsenin
rızkın
ı genişletir ve bir ölçüye göre verir. Dünya hayatıyla övünenler bilsinler ki dünyadaki hayat ahiret yanında sadece bir geçimlikten ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediğine
rızkın
ı bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediğine bol rızık verir ve dilediğinin
rızkın
ı kısıtlar. Onlar dünya hayatı ile böbürlendiler. Oysa dünya hayatı, ahiretin yanında basit bir metadan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah kimi dilerse onun
rızkın
ı genişletir, daraltır. Onlar (ehl-i Mekke) dünyâ hayatiyle böbürlendiler. Halbuki dünyâ hayaatı âhiret yanında (geçici ve değersiz) bir metâ'dan başka (bir şey) değildir. ...
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah Teâlâ dilediğine
rızkın
ı genişletir ve darlatır. Ve onlar dünya hayatı ile sevindiler. Halbuki, dünya hayatı ahiret yanında bir metadan başka değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediğine
rızkın
ı kolaylaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatı ile şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı sadece bir geçimlikten ibarettir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediği kimseye
rızkın
ı genişletir ve güçlendirir. O da dünya hayatıyla kendinden geçer. Oysa, dünya hayatı, ahiret için bir araçtan başka bir şey değildir....
Rəd Suresi, 26. Ayet:
Allah dilediği kimsenin
rızkın
ı bollaştırır, dilediği kimsenin
rızkın
ı ise daraltır. O inkârcılar, sadece dünya hayatıyla sevinirler. Halbuki dünya hayatı, âhiretin yanında geçici, değersiz bir metadan başka bir şey değildir....
Hicr Suresi, 20. Ayet:
Orada hem siz insanlar için, hem
rızkın
ı sizin vermediğiniz daha nice yaratıklar için geçimlikler meydana getirdik....
Hicr Suresi, 20. Ayet:
Ve hem sizin için, hem de
rızkın
ı sizin vermediğiniz canlılar için geçim vasıtaları yarattık....
Nəhl Suresi, 14. Ayet:
İçinden tâze bir et (balık) yiyesiniz ve kendisinden onu takınacağınız bir ziynet(inci ve mercan) çıkarasınız diye, denizi hizmetinize veren de O’dur. Ayrıca gemileri onda(suları) yara yara giden (vâsıta)lar olarak görürsün. (Bütün bunlar, ibret almanız) ve O’nun fazlından (
rızkın
ızı) aramanız içindir; tâ ki şükredesiniz....
Nəhl Suresi, 71. Ayet:
Allah lütufta bulunarak, servette, bir kısmınızı diğerlerine üstün kıldı. Lütfa lâyık görülerek üstün kılınanlar, sahip oldukları rızık ve servetten meşrû şekilde sahip oldukları, üzerlerinde meşrû hakları ve otoriteleri, kendileriyle düzgün insanî münasebetleri olan köle, cariye ve hizmetkârlara ve işyerlerinde çalışan sözleşmeli işçilerine kâfi miktarda vermiyorlar. Verseler, o
rızkın
kullanımında eşit hâle gelecekler. Eşit şekilde kullanmaları söz konusu iken, bile bile Allah’ın ihsan ettiği ...
İsra Suresi, 12. Ayet:
Gece ile gündüzü de (kudretimize) iki delil yaptık; sonra gece delîlini silip (yerine)gündüz delîlini (etrâfınızı) gösterici (bir aydınlık) yaptık ki, Rabbinizin fazlından (
rızkın
ızı)arayasınız, hem yılların sayısını ve (vakitlerin) hesâbı(nı) bilesiniz! Ve (biz) herşeyi açık açık beyân ettik....
İsra Suresi, 12. Ayet:
Biz geceyi ve gündüzü de iki âyet yaptık; Rabbinizin lütfundan
rızkın
ızı aramanız ve yılların sayısı ile hesabınızı bilmeniz için gecenin âyetini giderip gündüz âyetini aydınlattık. Biz herşeyi böyle inceden inceye ayrıntılandırmış bulunuyoruz....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şüphe yok Rabbin, dilediğinin
rızkın
ı genişletir, daraltır, şüphe yok ki o, kullarından haberdardır, onları görür....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kullarından bazılarının
rızkın
ı bollaştırır, bazılarına da ölçüyle, kısarak verir. Allah kullarının gizli-açık durumlarından haberdardır. Her şeyi bilir, görür....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Dogrusu senin Rabbin diledigi kimsenin rizkini genisletir ve bir olcuye gore verir. O kullarini goren ve haberdar olandir. *...
İsra Suresi, 30. Ayet:
Doğrusu senin Rabbin dilediği kimsenin
rızkın
ı genişletir ve bir ölçüye göre verir. O kullarını gören ve haberdar olandır....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin, dilediğine
rızkın
ı bol verir, veya kısar. Kuşkusuz O, kullarından haberdardır, onları görendir...
İsra Suresi, 30. Ayet:
Gerçekten senin Rabbin, kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletir ve dilediğini kısar. Şüphesiz ki Allah, kullarının durumlarından haberdardır, her şeyi görendir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin dilediğine geniş rızık verir ve dilediğinin
rızkın
ı kısıtlar. Hiç şüphesiz O, kullarını iyi görür, onların durumundan yakından haberdardır....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Şübhesiz ki Rabbin kimi dilerse
rızkın
ı genişletir, daraltır. Çünkü O, kulları (nın her haali) nden gerçekden haberdârdır, (her şey'i) hakkıyle görendir. ...
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin dilediği kimsenin
rızkın
ı genişletir ve bunu bir ölçüye göre verir. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları görmektedir....
İsra Suresi, 30. Ayet:
Rabbin dilediği kimsenin
rızkın
ı genişletir ve bir ölçüye göre verir. Şüphesiz o, kullarından haberdardır, onları görmektedir....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de
rızkın
ızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Masrafların artacağı, yoksulluğa düşeceğiniz endişesiyle, yokluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onların da, sizin de
rızkın
ızı, ekmeğinizi, aşınızı biz veriyoruz. Onları öldürmek büyük bir suç, büyük bir cinayettir....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de
rızkın
ızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Yoksulluk kaygısıyla evlâtlarınızı öldürmeyiniz. Onların da sizin de
rızkın
ızı veren biziz. Onları öldürmek ağır bir suçtur....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Geçim endişesi ile (fakirlik korkusuyla) çocuklarınızı öldürüp canına kıymayın. Biz onların da sizin de
rızkın
ızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır....
İsra Suresi, 31. Ayet:
Fakirliğe düşme endişesi ile evlatlarınızı öldürmeyiniz! Onların da sizin de
rızkın
ızı veren Biz’iz. Şüphesiz ki onları öldürmek büyük bir suçtur....
İsra Suresi, 66. Ayet:
(Ey insanlar!) Rabbiniz, fazlından (
rızkın
ızı) arayasınız diye denizde gemileri sizin için yüzdürendir. Muhakkak ki O, size karşı çok merhametlidir....
İsra Suresi, 66. Ayet:
Sizin Rabbiniz, Onun lütfundan
rızkın
ızı arayasınız diye, denizde sizin için gemiler yürütür. Gerçekten O size karşı pek merhametlidir....
Kəhf Suresi, 16. Ayet:
(İçlerinden biri şöyle dedi): "Mâdem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden ayrıldınız, o halde mağaraya sığının ki, Rabbiniz size rahmetinden bir parça yaysın (
rızkın
ızı açıp bollaştırsın) ve (şu) işinizden size yararlı bir şey hazırlasın."...
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
Ve kezâlike beasnâhum li yetesâelû beynehum, kâle kâilun minhum kem lebistum, kâlû lebisnâ yevmen ev ba'da yevm(yevmin), kâlû rabbukum a'lemu bi mâ lebistum feb'asû ehadekum bi verıkıkum hâzihî ilel medîneti fel yanzur eyyuhâ ezkâ taâmen fel ye'tikum bi
rızkın
minhu vel yetelattaf ve lâ yuş'ırenne bikum ehadâ(ehaden)....
Kəhf Suresi, 19. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve böylece
2.
beasnâ-hum
: onları dirilttik, uyandırdık
3.
li yetesâelû
: karşılıklı birbirlerine sorsunlar diye
4.
Taha Suresi, 81. Ayet:
"Size verdiğimiz
rızkın
temizlerinden yeyin, ama bu hususta taşkınlık etmeyin; sonra gazabım üzerinize iner, kimin üstüne gazabım inerse o, düşmüş(mahvolmuş)tur....
Taha Suresi, 81. Ayet:
Size verdiğimiz
rızkın
temizlerinden yiyin! Bu konuda azgınlık etmeyin! Yoksa öfkem üzerinize çöker. Ve kimin üstüne öfkem inerse o uçuruma gider....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Yakınlarına da salatı emret ve sen de bunda devamlı, sebatlı ol. (Fakat unutma ki) Biz senden (Bizim için) rızık sağlamanı istemiyoruz; (tersine,) senin
rızkın
ı veren Biziz. Ve gelecek, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimselerin olacaktır....
Taha Suresi, 132. Ayet:
Ailene ve ümmetine namaz kılmalarını emret, kendin de namaza devam et! Biz senden rızık istemiyoruz, bilakis senin
rızkın
Bize aittir. Güzel âkıbet, takvâdadır, yani Allah’ı sayıp haramlardan korunmaktadır....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Ve rahmetindendir ki sükûn ve huzûra ermeniz ve lûtfundan
rızkın
ızı arayıp bulmanız ve şükretmeniz için geceyle gündüzü halketti size....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) O'nun fazlu kereminden (
rızkın
ızı) arayasınız ve şükredesiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Rahmetinden dolayı, Allah geceyi ve gündüzü planlayıp hazırladı. Geceleyin dinlenesiniz, gündüzün ise, onun lütuf ve kereminden
rızkın
ızı arayasınız, çalışasınız, ticaret yapasınız, diye hazırladı. Umulur ki, şükredersiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
O’nun rahmetindendir ki, sizin için geceyi ve gündüzü yaratmış, içinde istirahat edesiniz ve fazlından (
rızkın
ı) arayasınız diye... Olur ki (gece ile gündüzde bulunan Allah’ın nimetlerine) şükredersiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) O'nun fazlu kereminden (
rızkın
ızı) arayasınız ve şükredesiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Rahmetinden dolayı, Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz (gündüzün) ise O'nun lütuf ve kereminden (
rızkın
ızı) arayasınız. Umulur ki şükredersiniz....
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Onun rahmeti (cümlesinde) ndir ki O, sizin fâideniz için, içinde sükûn ve istiraahat etmeniz için geceyi ve fazlu kereminden (
rızkın
ızı) aramanız için gündüzü yaratmışdır. Tâki şükr edesiniz. ...
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
'Hâlbuki (Allah) rahmetinden sizin için geceyi ve gündüzü (bir ni'met) kıldı ki,(geceleyin) onda istirâhat edesiniz ve (gündüzün) O’nun fazlından (
rızkın
ızı) arayasınız ve tâ ki şükredesiniz.'...
Qəsəs Suresi, 73. Ayet:
Rahmetinin bir eseridir ki, hem dinlenirsiniz, hem Onun lütfundan
rızkın
ızı ararsınız ve hem de Ona şükredersiniz diye, sizin için geceyi ve gündüzü yarattı....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Ve dün onun yerinde olmayı temenni edenler, sabahlayınca "Vay! Öyleyse Allah, kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletir ve daraltır (takdir eder). Eğer Allah bizi ni'metlendirmiş olmasaydı, mutlaka bizi de yere geçirirdi. Vay! Demek ki kâfirler, felâha ermez." dediler....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, öylesine sabahladılar ki hey gidi hey diyorlardı, şüphe yok ki Allah, kullarından dilediğinin
rızkın
ı bollaştırmada, dilediğini daraltmada, Allah lûtfetmeseydi bize, bizi de yere geçirirdi ve hey gidi hey, şüphe yok ki kâfirler kurtulmazlar, muratlarına ermezler....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: "Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletip yaymakta ve kısıp daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkâr edenler felah bulamaz" demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün onun mal ve saltanatını temenni edenler, şöyle demeğe başladılar: “- Vay, demek ki, Allah dilediği kimsenin
rızkın
ı genişletiyor ve daraltıyor. Eğer Allah bize lütuf etmeseydi, bizi de batırmıştı! Vay, demek ki hakikat şu: Kâfirler asla kurtulmıyacak!...”...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dun onun yerinde olmayi dileyenler: «Demek Allah kullarindan dilediginin rizkini genisletip bir olcuye gore veriyor. Eger Allah bize lutfetmis olmasaydi, bizi de yerin dibine gecirirdi. Demek ki inkarcilar basariya eremezler» demeye basladilar. *...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı dileyenler: 'Demek Allah kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkarcılar başarıya eremezler' demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün onun yerinde olmayı isteyenler; «Demek Allah, kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletip bir ölçüye göre veriyor. Allah bize lutfetmemiş olsaydı, bizi de yerin dibine batırırdı. Demek ki, kâfirler kurtulmazlar» demeye başladı....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: "Vay, demek ki Tanrı kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletip / yaymakta veya kısıp / daraltmaktadır. Eğer Tanrı bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten kafirler kurtuluşa eremezler" demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün onun mevkiini temennî edenler sabahleyin (şöyle) diyorlardı: «Vay, demek ki Allah, kullarından kimi dilerse onun
rızkın
ı yayıyor (genişletiyor, yahud) daraltıyor. Allah bize lûtfetmeseydi bizi de muhakkak batırırdı. Vay, demek ki hakıykat şudur: Kâfirler felâh bulmaz»! ...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: Vay demek ki Allah; kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletip daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lutfetmemiş olsaydı; bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay, demek ki kafirler, asla felah bulmazlar, demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: “Vay! Demek ki Allah kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletip bir ölçüye göre veriyor. Eğer Allah bize lütfetmemiş olsaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki kâfirler aslâ felâh bulmazlar. ” demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün, onun yerinde olmayı arzu edenler: -Vay, demek ki, Allah, kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletiyor ve dilediğininkini daraltıyormuş. Allah’ın bize nimetleri olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay, demek ki inkarcılar kurtuluşa eremezlermiş, demeye başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Daha dün onun yerinde olmaya can atanlar bu sabah şöyle dediler: "Vah bize! Meğer Allah dilediği kimsenin
rızkın
ı bol bol verir, dilediğinin
rızkın
ı kısarmış! Şayet Allah bize lütfedip korumasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vah vah! Demek ki gerçekten kâfirler iflah olmazmış!"...
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: «Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletip yaymakta ve kısıp daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten küfre sapanlar felah bulamaz» demeğe başladılar....
Qəsəs Suresi, 82. Ayet:
Akşam vakti onun yerinde olmak isteyenler ise, sabahladıklarında, 'Demek ki,' diyorlardı, 'Allah kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletir, dilediğininkini de daraltırmış. Allah bize lütfetmeseydi biz de yerin dibine geçecektik. Demek nankörler iflâh olmuyormuş!'...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
'Yalan uydurup ALLAH'tan başka putlara tapıyorsunuz. ALLAH'ın dışında taptıklarınız size hiç bir rızık veremez. Öyleyse
rızkın
ızı sadece ALLAH'ın yanında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin; dönüşünüz O'nadır.'...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Sizler Allah'ı bir yana bırakarak birtakım putlara tapıyor, düzmece iddialar ortaya atıyorsunuz. Allah'ı bir yana bırakarak taptığınız putlar size rızık veremezler.
Rızkın
ızı Allah katında arayınız, O'na kulluk ediniz, O'na şükrediniz, O'nun huzuruna döndürüleceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
(Ve devamla) "Siz Allah'ı bırakıp (cansız) putlara tapıyorsunuz ve böylece bir yalandan örnekler veriyorsunuz! Kuşkusuz, Allah'ı bırakıp taptığınız (o şeyler ve varlıklar) size
rızkın
ızı verebilme gücüne sahip değildirler: O halde bütün
rızkın
ızı Allah katında arayın, (yalnız) O'na kulluk edin ve O'na hamd edin: çünkü sonunda yine O'na döndürüleceksiniz!"...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
Siz Allah’tan başka bir takım putlara tapıyorsunuz. Bunları Allah’a şerik yapmakla, açıkça yalan uyduruyorsunuz. Oysa Allah’tan başka ibadet ettiğiniz putlar, sizin rızıklarınızı yaratıp sizi rızıklandırmaya güç yetiremezler. O halde
rızkın
ızı Allah nezdinde arayın, yalnız O’na ibadet edin ve O’na şükredin, sonunda yine O’nun huzuruna götürüleceksiniz."...
Ənkəbut Suresi, 17. Ayet:
'Siz ise Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve yalan uydurup duruyorsunuz. Oysa Allah'tan başka taptıklarınızın size bir rızık verecek halleri yoktur. Siz
rızkın
ızı Allah'ın katında arayın; Ona kulluk edin ve Ona şükredin. Sonunda Onun huzuruna döneceksiniz....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Ve hayvanlardan niceleri vardır ki kendi
rızkın
ı taşımaz. Allah, onları rızıklandırır ve sizi de. Ve O; en iyi işitendir, en iyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı var ki,
rızkın
ı (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Rızkın
ı, yiyeceğini depolamayan, yanında taşımayan nice canlı var. Onların da, sizin de
rızkın
ızı Allah veriyor. Hakkıyla işiten, hakkıyla bilen O’dur....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı vardır ki
rızkın
ı taşımaz. Onu da sizi de Allah rızıklandırmaktadır. O duyandır, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Kendi
rızkın
ı taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Ne kadar canlı hayvanlar vardır ki, (za’fiyetlerinden dolayı)
rızkın
ı taşıyamıyor, toplayamıyor; Allah onlara da rızık veriyor, (hicret ettiğiniz takdirde rızık darlığı çekmekten korkan) size de... O, Semî’dir= (bize kim rızık verecek, sözünüzü) kemaliyle işiticidir, Alîm’dir= (rızıklarınızın nereden olacağını) tamamiyle bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlilar vardir ki, riziklarini kendileri elde edemezler. Sizin de onlarin da rizkini Allah verir. O, isitir ve bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlılar vardır ki, rızıklarını kendileri elde edemezler. Sizin de onların da
rızkın
ı Allah verir. O, işitir ve bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı var ki,
rızkın
ı (yanında) taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Öyleya nice hayvanlar var
rızkın
ı taşıyamaz, Allah onlara da rızk veriyor size de, o öyle semi' öyle alîm...
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice hayvanlar var ki,
rızkın
ı (yanında) taşıyamaz; Allah onlara da rızık veriyor, size de! O herşeyi işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice hayvanlar var ki,
rızkın
ı (biriktirip yanında) taşımıyor. Çünkü onların da, sizin de
rızkın
ızı Allah veriyor. O, her şeyi işitir ve bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice hayvanlar var ki, rızıklarını sağlamaya güçleri yetmez. Onların ve sizin
rızkın
ızı Allah sağlar. O her şeyi işitir, her şeyi bilir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Kendi
rızkın
ı taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Tanrı rızıklandırır. O, işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı mahluk vardır ki
rızkın
ı kendisi taşımıyor. Onu da, sizi de Allah rızıklandırıyor. O, hakkıyle işiden, kemâliyle bilendir. ...
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
(Yeryüzünde) hareketli olan nice canlı da vardır ki
rızkın
ı taşıyamaz (kendi te’mîn edemez). Onlara da size de Allah rızık verir. Çünki O, Semî' (rızık isteyen her canlıyı işiten)dir, Alîm (herbirinin ihtiyâcını bilen)dir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı vardır ki;
rızkın
ı kendi taşımaz. Sizin de, onların da
rızkın
ı Allah verir. Ve O; Semi'dir, Alim'dir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı var ki hiçbir geçim endişesi taşımaz, (ama) sizinki(ni sağladığı) gibi onların
rızkın
ı da Allah sağlar; çünkü yalnız O'dur her şeyi bilen, her şeyi duyan....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Ve (yeryüzünde) yürüyen nice hayvanlar vardır ki,
rızkın
ı yüklenmiş olmaz. Onları da sizleri de Allah Teâlâ merzûk eder. Ve o, bihakkın işiticidir, bilicidir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlılar vardır ki, rızıklarını elde edemezler. Sizin de onların da
rızkın
ızı Allah veriyor. O işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice canlı var ki
rızkın
ı taşıyamaz, onları da sizi de Allâh besler. O, işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Kendi
rızkın
ı taşıyamayan nice canlı vardır ki, onu da, sizi de Allah rızıklandırmaktadır. O, işitendir, bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Rızkın
ı üstlenemeyen nice canlılar vardır ki, onları da, sizi de Allah rızıklandırır. O herşeyi işiten, herşeyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Nice hayvanlar var, kendi
rızkın
ı taşıyamaz. Allah onları da rızıklandırıyor, sizi de. Semî'dir O, Alîm'dir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletir. Ve onun için taktir eder (daraltır). Muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi bilendir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından dilediğinin
rızkın
ı bollaştırır, dilediğinin daraltır; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, dilediği kulunun
rızkın
ı bol verir, dilediği kulunun
rızkın
ı da kısar. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bilir....
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah, kullarından kimi dilerse onun
rızkın
ı yayar (genişletir). Onu kısar da. Şübhesiz ki Allaha her şey'i hakkıyle bilendir. ...
Ənkəbut Suresi, 62. Ayet:
Allah kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletir, dilediğininkini belli bir ölçüyle verir. Allah’ın her şeye gücü yeter....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Ve delillerindendir uykunuz geceleyin ve gündüzün ve lûtfundan
rızkın
ızı arayıp buluşunuz. Şüphe yok ki bunda duyan topluluğa deliller var....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O'nun fazlından (geçiminizi temin için
rızkın
ızı) aramanız, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O'nun fazlından (geçiminizi temin için
rızkın
ızı) aramanız, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır....
Rum Suresi, 23. Ayet:
O’nun delillerinden biri de, gece ve gündüzde, uyumanız ve O’nun fazlından(
rızkın
ızı) aramanızdır. Şübhesiz ki bunda, işitecek olan bir kavim için elbette deliller vardır....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Geceleyin ve gündüzün uyumanız ile O'nun lütfundan (geçiminizi temin için
rızkın
ızı) aramanız, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz işitebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır....
Rum Suresi, 23. Ayet:
Gece uyumanız, gündüz Onun lütfundan
rızkın
ızı aramanız da Onun âyetlerindendir. Kulak veren bir topluluk için bunda ibretler vardır....
Səba Suresi, 15. Ayet:
1.
lekad
: olduğu zaman
2.
kâne
: onu telâkki ediyorsunuz, öğreniyorsunuz, soruyorsunuz
3.
li sebein
: Sebe (halkı) için
4.
fî<...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki Sebe (halkı) için meskûn oldukları yerlerde, sağda ve soldaki iki bahçe âyettir (ibrettir). Rabbinizin
rızkın
dan yeyin ve O'na şükredin! (O), güzel bir belde. Ve (Allah), mağfiret eden bir Rab....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe’ halkı için kendi yurtlarında bir ibret vardı: Biri sağda biri solda iki bahçe bulunuyordu. Onlara şöyle denilmişti: “Rabbinizin
rızkın
dan yiyin ve O’na şükredin. Beldeniz güzel bir belde, Rabbiniz de çok bağışlayıcı bir Rabdir.”...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsunki Sebe kavmine, oturdukları yerde bile bir delil vardı, sağda, solda iki bahçe bulunmadaydı; yiyin Rabbinizin
rızkın
dan ve şükredin ona; tertemiz bir şehir ve suçları örten bir Rab....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe' kavmi için oturduğu yerlerde büyük bir ibret vardır. Biri sağda, diğeri solda iki bahçeleri vardı. (Onlara:) Rabbinizin
rızkın
dan yeyin ve O'na şükredin. İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab!...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki Sebe (halkı)nın kaldığı yerde de bir ibret vardır. Sağdan ve soldan iki bahçe. [1] 'Rabbinizin
rızkın
dan yiyin ve O'na şükredin. (Beldeniz) hoş bir belde ve (Rabbiniz) çok bağışlayıcı Rab!' [2]...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe' (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) "Rabbinizin
rızkın
dan yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabb(iniz var)."...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Gerçekten (Yemen’de yaşamış olan) Sebe’ kavmi için, oturdukları yerlerde (kudret ve vahdaniyyetimize delâlet eden) bir alâmet vardı: Sağ ve soldan iki taraflı bahçeler... (peygamberleri onlara şöyle demişti): “- Rabbinizin
rızkın
dan yeyin de, O’na şükredin. (Çünkü beldeniz) hoş bir belde; Rabbiniz de, mağfireti çok bir Rab’dır.”...
Səba Suresi, 15. Ayet:
And olsun ki, Sebe'li'lere kendi yurtlarında (ilâhî nimeti güzelliğiyle yansıtan) bir belge ve belirti vardı: Sağlı sollu (Cennet misali) iki bahçe bulunuyordu. «Rabbınızın
rızkın
dan yeyin, O'na şükredin. Güzel hoş bir şehir ve çokça bağışlayan bir Rabb» (denilmişti)....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe' kavmi için oturduğu yerlerde büyük bir ibret vardır. Biri sağda, diğeri solda iki bahçeleri vardı. (Onlara:) Rabbinizin
rızkın
dan yeyin ve O'na şükredin. İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab!...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Sebe'lilerin evleri, sağlı sollu iki bahçeyle birlikte bir harikaydı. Rabbinizin
rızkın
dan yeyin ve O'na şükredin. Güzel bir ülke ve Bağışlayan bir Rab......
Səba Suresi, 15. Ayet:
Celâlime kasem ederim ki Sebe' için meskenlerinde hakıkaten bir âyet vardı: Sağ ve soldan iki Cennet, yeyin diye rabbınızın
rızkın
dan da ona şükredin, ne güzel! Hoş bir belde, gafur bir rab....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki, Sebe topluluğu için yurtlarında gerçekten bir ibret vardı; sağlı sollu iki bahçe! Onlara hal diliyle: «yiyin Rabbinizin
rızkın
dan da O'na şükredin, ne güzel, hoş bir şehir ve bağışlayan bir Rabb!» derlerdi....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki Sebe' kavmi için oturdukları yerde bir ibret vardı: Sağ ve soldan iki bahçe! (onlara): «Rabbinizin
rızkın
dan yiyin de O'na şükredin, ne güzel bir belde ve çok bağışlayıcı bir Rab!» (denildi)....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) "Rabbinizin
rızkın
dan yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir rabb(iniz var)."...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki «Sebe'» (kavmini) n sakin olduğu yerde (de) bir ibret vardı. (Her ev) sağdan, soldan iki (şer) cennet (bağçe ile muhacir idi). (Onlara:) «Rabbinizin
rızkın
dan yeyin, Ona şükredin. Çok güzel (temiz) bir belde. Rab (şükredenleri) cidden yarlığayıcıdır» (denilmişdi). ...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Celâlim hakkı için, Sebe’ (kavmi) için oturdukları yerde bir ibret vardı. (Oturdukları yeri) sağdan ve soldan (çevreleyen) iki bahçe (vardı). (Onlara:) 'Rabbinizin
rızkın
dan yiyin de O’na şükredin! (İşte) hoş bir memleket ve çok bağışlayıcı bir Rab!' (denilmişti.)...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Sebe'liler için yurdlarında bir ayet vardı: Sağlı sollu iki bahçe. Rabbınızın
rızkın
dan yeyin ve O'na şükredin. Güzel bir belde ve bağışlayan bir Rabb....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Celâlim hakkı için Sebe' (kavmi) için ikametgâhlarında bir alâmet var idi. Sağdan ve soldan iki cennet ile çevrilmişti. (Kendilerine denilmişti ki:) «Rabbinizin
rızkın
dan yeyin ve O'na şükredin. Tertemiz bir belde ve yarlığayan bir Rab.»...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Sebe halkı için, ülkelerinde bir ibret vardı: Sağlı sollu bir bahçe! -Rabbiniz’in
rızkın
dan yiyin ve O’na şükredin. Güzel bir belde ve bağışlayıcı bir Rab!...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun (Kahtan oğlu, Ya'rub oğlu...) Sebe (oğulların)ın oturdukları yerlerde de bir ibret vardır: (O meskenler) Sağdan, soldan iki bahçe (ile çevrili idi. Onlara): "Rabbinizin
rızkın
dan yeyin de O'na şükredin! Hoş (bir) ülke, çok bağışlayan Rab!" (denilmişti)....
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun, Sebe (halkı)nın oturduğu yerlerde de bir ayet vardır. (Evleri) Sağdan ve soldan iki bahçeliydi. (Onlara demiştik ki:) «Rabbinizin
rızkın
dan yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlamakta olan bir Rabb(iniz var).»...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Doğrusu, Sebe' kavminin yurdunda da onlar için bir âyet vardı. Onlar sağ ve sollarından, iki taraflı bağlarla çevrilmişlerdi-Rabbinizin
rızkın
dan yiyin de Ona şükredin diye. İşte size tertemiz bir belde ve ziyadesiyle bağışlayıcı bir Rab!...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Yemin olsun, Sebe' için kendi meskenlerinde bir ibret vardı. Sağ ve soldan iki bahçe. Rabbinizin
rızkın
dan yiyin de O'na şükredin. Tertemiz bir belde ve affeden bir Rab......
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: Şüphe yok ki Rabbim, dilediğinin
rızkın
ı bollaştırır, dilediğinin daraltır ve fakat insanların çoğu bilmez....
Səba Suresi, 36. Ayet:
Sen de ki: Rabbim dilediğinin
rızkın
ı genişletir, dilediğininkini daraltır. Lâkin insanların çoğu bunu bilmez....
Səba Suresi, 36. Ayet:
Onlara de ki; «Hiç kuşkusuz, Rabb'im dilediğine bol servet verir ve dilediğinin
rızkın
ı kısar. Fakat insanların çoğu bu gerçeği bilmezler.»...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: «Şübhesiz Rabbim kimi dilerse onun
rızkın
ı genişletir, (kimi de dilerse onunkini) daraltır. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler». ...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: "Rabbim dilediği kimsenin
rızkın
ı, nasibini bollaştırır, dilediğinin nasibini kısar. Ama insanların ekserisi bu gerçeği bilmezler."...
Səba Suresi, 36. Ayet:
Sen de ki: Rabbim dilediğinin
rızkın
ı genişletir, dilediğininkini daraltır. Lâkin insanların çoğu bunu bilmez....
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: Şüphe yok ki Rabbim, kullarından dilediğinin
rızkın
ı bollaştırır, dilediğininse daraltır ve hayır için herhangi bir şey harcarsanız derhal onun karşılığını verir ve odur rızık verenlerin en hayırlısı....
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: 'Doğrusu Rabbim, kullarından dilediğinin
rızkın
ı hem genişletir ve hem de ona daraltıp bir ölçüye göre verir; sarfettiğiniz herhangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar, çünkü O rızık verenlerin en hayırlısıdır.'...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki; «Hiç kuşkusuz Rabb'im dilediği kuluna bol servet verir ve dilediği kulun
rızkın
ı kısar. Siz Allah için bir şey verirseniz, O verdiğinizin boşluğunu doldurur. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.»...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: «Hakıykaten Rabbim, kullarından kimi dilerse onun
rızkın
ı genişletir, (kimi de dilerse) onunkini kısar. (Hayır için) ne harcarsanız O, bunun ardından (daha iyisini) lütfeder. O, rızıklandıranların hayırlısıdır. ...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: "Rabbim kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletir, dilediğine darlaştırır. İnfak ettiğiniz herhangi bir şeyin yerine daha iyisini verir. Çünkü O, rızık verenlerin en hayırlısıdır. "...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: -Şüphesiz Rabb’im, kullarından dilediğinin
rızkın
ı genişletir dilediğinin de daraltır. Harcadığınız şeyin yerine yenisini koyar. Rızık verenlerin en hayırlısı O’ dur....
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: Rabbim, kullarından dilediği kimsenin
rızkın
ı genişletir de, daraltır da. Siz hayır için birşey harcadığınız zaman da onun yerine başkasını verir. Çünkü O en hayırlı rızık vericidir....
Fatir Suresi, 12. Ayet:
Hem iki deniz (suyu acı ve tatlılıkta) müsavi olmuyor: Bu gayet tatlı; içimi âfiyetlidir, kandırır. Bu (beriki) de gayet tuzlu; acıdır, içilemez. (Böyle olmakla beraber acı ve tatlı) her iki denizden de taptaze et (balık) yersiniz. (Suyu acı denizden inci gibi mücevherat) süs eşyası çıkarıp giyinirsiniz. Gemileri de görürsün ki, denizde suyu yara yara giderler; Allah’ın
rızkın
dan arayasınız diye... Olur ki şükredersiniz....
Fatir Suresi, 12. Ayet:
Ve iki deniz bir olmaz. Bu tatlıdır, susuzluğu gidericidir, içmesi kolaydır; şu da tuzludur, acıdır (içilmez)! Bununla berâber her birinden tâze bir et (balık) yersiniz ve (inci, mercan gibi) kendisini takınacağınız bir ziynet (eşyâsı) çıkarırsınız. Ayrıca gemileri onda suyu yara yara giden (vâsıta)lar olarak görürsün ki O’nun lütfundan (
rızkın
ızı) arayasınız. Ve tâ ki şükredesiniz....
Zümər Suresi, 52. Ayet:
Ve onlar, Allah'ın dilediğinin
rızkın
ı genişlettiğini ve dilediğinin de
rızkın
ı taktir ettiğini (kıstığını) bilmiyorlar mı? Muhakkak ki bunda, mü'min olan kavim için elbette âyetler (ibretler, deliller) vardır....
Zümər Suresi, 52. Ayet:
Bilmezler mi ki Allah, şüphe yok ki dilediğinin
rızkın
ı bollaştırır ve dilediğinin daraltır. Şüphe yok ki bunda, inananlara deliller var elbet....
Zümər Suresi, 52. Ayet:
Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah dilediği kimsenin
rızkın
ı bol bol verir; dilediğini de kısar. Doğrusu bunda, inanan bir toplum için ibretler vardır....
Zümər Suresi, 52. Ayet:
Allahın, kimi dilerse onun
rızkın
ı yaymakda, (kimi de dilerse onunkini) kısmakda olduğunu haalâ bilmediler mi? Şübhesiz bunda îman edecek bir kavm için kat'î ibretler vardır. ...
Zümər Suresi, 52. Ayet:
Onlar bilmiyor mu ki, Allah dilediği kimsenin
rızkın
ı genişletir, dilediğininkini de daraltır? İnanan bir topluluk için elbette bunda âyetler vardır....
Mömin Suresi, 13. Ayet:
O'dur ki, size âyetlerini gösteriyor ve sizin için gökten rızık indiriyor, (
rızkın
sebebi olan yağmur, güneş ve hava veriyor). Ancak (O'na) yönelen öğüt alır....
Fussilət Suresi, 10. Ayet:
Allah, o arz üzerinde sabit dağlar ve bereketler yarattı. Arzda bulunanların
rızkın
ı da takdir etti; (arzın, içindekilerle beraber kaç günde yaratıldığını) soranlar için tam dört günde......
Şura Suresi, 12. Ayet:
Göklerin ve yerin anahtarları, O'nundur. Dilediğinin
rızkın
ı genişletir ve daraltır. Muhakkak ki O, herşeyi en iyi bilendir....
Şura Suresi, 12. Ayet:
Onundur göklerin ve yeryüzünün kilitleri, dilediğine bol bol rızık verir, dilediğinin
rızkın
ı daraltır; şüphe yok ki o, her şeyi bilir....
Şura Suresi, 12. Ayet:
Göklerin ve yerin anahtarları Onundur. Kimi dilerse onun
rızkın
ı yayar, (dilediğininkini de) kısar. Çünkü O, her şey'i çok iyi bilendir. ...
Şura Suresi, 12. Ayet:
Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğinin
rızkın
ı genişletir, ve kısar. Muhakkak ki O; her şeyi bilendir....
Şura Suresi, 12. Ayet:
Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. O, dilediğine
rızkın
ı bol bol verir ve dilediğine de bir ölçüyle. Çünkü O, her şeyi bilendir....
Şura Suresi, 12. Ayet:
Göklerin ve yerin anahtarları Ona aittir. O dilediği kimsenin
rızkın
ı genişletir, dilediğininkini daraltır. O herşeyi hakkıyla bilir....
Şura Suresi, 27. Ayet:
Ve Allah, kullarının
rızkın
ı yaysaydı, bollaştırsaydı yeryüzünde azgınlıkta bulunurlardı ve fakat o, ne kadar dilerse o kadar indirir; şüphe yok ki o, kullarından haberdardır, onları görür....
Casiyə Suresi, 5. Ayet:
Vahtilâfil leyli ven nehâri ve mâ enzelallâhu mines semâi min
rızkın
fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve tasrîfir rîyâhı âyâtun li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne)....
Casiyə Suresi, 5. Ayet:
1.
vahtilâfi (ve ihtilâfı)
: ve ihtilâflı, karşılıklı olması, birbirini takip etmesi
2.
el leyli
: gece
3.
ve en nehâri
: ve gündüz
4.
Zariyat Suresi, 20. Ayet:
(20-22) Kesin inanmak isteyenler için yeryüzünde birçok deliller vardır. Bizzat kendi varlıklarınızda da böyle deliller vardır. Hâlâ görmeyecek misiniz? Gökte de hem
rızkın
ız (
rızkın
ızın vesileleri), hem de size vâd olunan cennet vardır....
Zariyat Suresi, 21. Ayet:
(20-22) Kesin inanmak isteyenler için yeryüzünde birçok deliller vardır. Bizzat kendi varlıklarınızda da böyle deliller vardır. Hâlâ görmeyecek misiniz? Gökte de hem
rızkın
ız (
rızkın
ızın vesileleri), hem de size vâd olunan cennet vardır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
fî es semâi
: semada, gökyüzünde vardır
3.
rızku-kum
: sizin
rızkın
ız
4.
ve mâ tûadûne
: ve sizin va...
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Ve semada sizin
rızkın
ız ve vaadolunduğunuz şeyler vardır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte
rızkın
ız ve size vaad olunan şeyler vardır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Ve gökte de
rızkın
ız ve size vaadedilen var....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Semada da
rızkın
ız ve size vâdedilen başka şeyler vardır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Rızkın
ız, servetiniz, size va’dolunan ve tehdit edildiğiniz şeyler göklerdedir....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte sizin
rızkın
ız ve size vaadedilenler var....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte
rızkın
ız vardır ve size va'dolunmakta olan da....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Semada ise, (yağmur)
rızkın
ız ve va’d olunduğunuz cennet vardır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Rizkiniz da, size soz verilen azap da yukaridan gelir....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte hem
rızkın
ız, hem size va'dedilen şey vardır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Rızkın
ız da, size söz verilen azap da yukarıdan gelir....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Semada da
rızkın
ız ve size vâdedilen başka şeyler vardır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte
rızkın
ız ve size söz verilenler vardır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Semada da
rızkın
ız ve o va'dolunduğunuz...
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte de
rızkın
ız ve o va'dolunduğunuz (var)....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Sizin
rızkın
ız da size vaad edilen sevap ve ceza da göktedir....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Rızkın
ız da, size va'dedilen azab da göktedir....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte
rızkın
ız vardır ve size vaadolunmakta olan da....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Rızkın
ız ve size va'd olunagelen şeyleri gök (ler) dedir. ...
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Semada da
rızkın
ız ve size vâdedilen başka şeyler vardır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Rızkın
ız da, size vaadolunan şeyler de semadadır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Semada da
rızkın
ız ve o va'dolunduğunuz...
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
(22-23) Ve gökte de
rızkın
ız ve vaadolunur olduğunuz şey (vardır). İşte o göğün ve yerin Rabbine kasem olsun ki o (size vaadedilen) herhalde sabittir, sizin söz söyler olmanız gibi (bir hakikattır)....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Sizin
rızkın
ız da size vaad edilen sevap ve ceza da göktedir....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Rızkın
ız da, size va'dedilen azab da göktedir....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
(20-22) Kesin inanmak isteyenler için yeryüzünde birçok deliller vardır. Bizzat kendi varlıklarınızda da böyle deliller vardır. Hâlâ görmeyecek misiniz? Gökte de hem
rızkın
ız (
rızkın
ızın vesileleri), hem de size vâd olunan cennet vardır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte
rızkın
ız da var, uyarıldığınız (azâb)da var!...
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte
rızkın
ız vardır ve size va'dolunmakta olan da....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Gökte ise hem sizin
rızkın
ız, hem de size vaad olunan şey vardır....
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
Sizin,
rızkın
ız da göktedir, tehdit edildiğiniz şey de....
Zariyat Suresi, 23. Ayet:
(22-23) Ve gökte de
rızkın
ız ve vaadolunur olduğunuz şey (vardır). İşte o göğün ve yerin Rabbine kasem olsun ki o (size vaadedilen) herhalde sabittir, sizin söz söyler olmanız gibi (bir hakikattır)....
Mücadilə Suresi, 11. Ayet:
Ey inananlar! Size: «Meclislerde yer açın» denildiği zaman yer açın ki Allah ta size yeriniz ve
rızkın
ızda genişlik versin. Size «Kalkın» denildiği zaman, kalkın ki Allah sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızı haber almaktadır....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Nihâyet namaz bitince, artık yeryüzünde dağılın ve Allah’ın lütfundan (
rızkın
ızı)arayın ve Allah’ı çok zikredin; tâ ki kurtuluşa eresiniz!...
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Ve namaz bittiğinde yeryüzüne serbestçe dağılın ve Allah'ın lütfundan (
rızkın
ızı) aramaya devam edin; mutluluğa ulaşabilmek için de Allah'ı sıkça anın!...
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılındığı zaman da yeryüzüne dağılın ve Allah’ın
rızkın
ı arayın, Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa erebilesiniz....
Cümə Suresi, 10. Ayet:
Namaz kılındığında ise yeryüzüne yayılıp Allah'ın lütfundan
rızkın
ızı arayın. Allah'ı da çok anın ki kurtuluşa eresiniz....
Müzzəmmil Suresi, 20. Ayet:
Şüphesiz Rabbin, seni ve seninle birlikte olanlardan bir topluluğun gecenin üçte ikisinde, yarısında ve üçte birinde kalktığını biliyor. Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Sizin onu iyi hesaplayamayacağınızı bildiği için sizi bağışlamıştır. Öyleyse Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. İçinizden hasta olacakları, bir kısmınızın yeryüzünde dolaşıp, Allah’ın
rızkın
ı arayacağını, diğerlerinin Allah yolunda savaşacağını da bilmektedir. Öyleyse ondan kolayınıza geleni okuyun, namazı kılın ve zekatı ...
Fəcr Suresi, 15. Ayet:
(15-16) insanoğluna gelince, Rabbi onu denediğinde: İkramda bulunup nimetlere garkettiğinde, o, «Rabbim bana ikramda bulundu» der. Ama onu yine denemek için
rızkın
ı daralttığı zaman, «Rabbim bana haksızlık etti» der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
1.
ve emmâ
: ve fakat
2.
izâ mâ
: ne zaman
3.
ibtelâ-hu
: onu imtihan etti
4.
fe
: böylece
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ve fakat, ne zaman onu imtihan edip, böylece onun
rızkın
ı ölçülü verirse (daraltırsa), o zaman: “Rabbim bana ihanet etti.” der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ama onu deneyip
rızkın
ı daraltınca da, “Rabbim beni aşağıladı” der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ve fakat sınadı da
rızkın
ı daralttı mı, Rabbim der, alçalttı beni....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Onu imtihan edip
rızkın
ı daralttığında ise "Rabbim beni önemsemedi" der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Onu imtihana tabi tutup
rızkın
ı kısarak ölçü ile verdiğinde: 'Rabbim beni önemsemedi, bana hor baktı.' der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ama ne zaman onu imtihan ederek
rızkın
ı daraltsa: 'Rabbim beni hor kıldı' der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ama ne zaman onu deneyerek,
rızkın
ı kıssa, hemen: "Rabbim bana ihanet etti" der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Amma her ne zaman, onu imtihan edib de
rızkın
ı kendisine daraltırsa; o vakit de: “- Rabbim bana ihanet etti.” der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
(15-16) insanoğluna gelince, Rabbi onu denediğinde: İkramda bulunup nimetlere garkettiğinde, o, «Rabbim bana ikramda bulundu» der. Ama onu yine denemek için
rızkın
ı daralttığı zaman, «Rabbim bana haksızlık etti» der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ama onu sınamak için
rızkın
ı daraltıp bir ölçüye göre verdiği zaman: 'Rabbim bana hor baktı' der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Onu imtihan edip
rızkın
ı daralttığında ise «Rabbim beni önemsemedi» der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ancak ne zaman ki
rızkın
ı kısarak onu sınarsa, 'Rabbim beni küçük düşürdü,' der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Amma her ne zaman da imtihan edip
rızkın
ı daraltırsa o vakıt da rabbım bana ihanet etti der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Fakat her ne zaman da sınayıp
rızkın
ı daraltırsa: «Rabbim bana ihanet etti.» der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ama her ne zaman da sınayıp
rızkın
ı daraltırsa, o vakit de, «Rabbim beni zillete düşürdü.» der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Fakat onu sınamak için
rızkın
ı daraltıp bir ölçüye göre verdiği zaman: «Rabbim bana hor baktı» der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ama ne zaman onu deneyerek üzerindeki
rızkın
ı kıssa / kısıtlasa / daraltsa , hemen: "Rabbim bana ihanet etti" der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Fakat ne vakit da onu deneyerek üzerine
rızkın
ı daraltırsa şimdi de« Rabbim bana ihanet etdi» der! ...
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Hâlbuki onu (bu sefer yoklukla) imtihân edip de
rızkın
ı kendisine daralttığı zaman: 'Rabbim bana ihânet etti!' der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ama onu denemek üzere
rızkın
ı daraltırsa: Rabbım beni fakir düşürdü, der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Amma onu imtihan edip de
rızkın
ı darlaştırdığı vakit de der ki: «Rabbim bana ihanet etti.»...
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Amma onu imtihan etmek için
rızkın
ı daraltıp bir ölçüye göre verdiği zaman: "Rabbim bana ihanet etti. " der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ama onu, imtihan edip,
rızkın
ı daralttığında: -Rabbim bana ihanet etti, der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ama Rabbi onu sınayıp
rızkın
ı daraltırsa: "Rabbim beni alçalttı (perişan etti)" der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ama ne zaman onu deneyerek,
rızkın
ı kıssa, hemen: «Rabbim bana ihanette bulundu.» der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Fakat ne zaman
rızkın
ı kısarak onu sınayacak olsa, bu defa da 'Rabbim beni ihmal etti' der....
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
Ama Rabbi onu sıkıntıya uğratıp
rızkın
ı ölçüye bağlarsa: "Rabbim bana ihanet etti!" der....
Zariyat Suresi, 57. Ayet:
Mâ urîdu minhum min
rızkın
ve mâ urîdu en yut’imûni....
Zariyat Suresi, 57. Ayet:
1.
mâ urîdu
: ben istemiyorum
2.
min-hum
: onlardan
3.
min
rızkın
: bir rızık
4.
ve mâ urîdu
: ve ben istemiyorum<...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
tec'alûne
: siz kılıyorsunuz, yapıyorsunuz, ediniyorsunuz
3.
rizka-kum
: sizin
rızkın
ız
4.
enne-kum
...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Ve siz, yalanlamış olmanızı kendinize rızık ediniyorsunuz. (Kur'ân'daki sözlerin âlemlerin Rabbi tarafından indirildiğinden şüphe ettiğiniz için
rızkın
ız, nasibiniz sadece yalanlamak oluyor.)...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Rızkın
ızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz? [4]...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Ve
rızkın
ızı (Kur'an'dan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Ve (Kur’an’dan nasibinizi),
rızkın
ıza şükretmeyi inkâra mı kalkışacaksınız?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Rizkiniza sukredeceginiz yere onu vereni mi yalanliyorsunuz?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Siz,
rızkın
ızı (şükürle karşılıyacağınız yerde) yalan saymanıza çeviriyor (onunla nankörlük yapıyorsunuz....
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Rızkın
ıza şükredeceğiniz yere onu vereni mi yalanlıyorsunuz?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Ve
rızkın
ızı tekzibiniz mi kılacaksınız?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Ve
rızkın
ızı tekzibiniz (nasibinizi yalanlamanızdan ibaret) mi kılacaksınız?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Rızkın
ızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Ve
rızkın
ız (Kuran'dan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Rızkın
ıza (şükür edeceğinize) siz behemehal tekzibe mi kalkışırsınız? ...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Ve gerçekten siz,
rızkın
ızı (Kur’ân ni'metine karşı şükrünüzü, onu) yalanlıyorken mi yapıyorsunuz?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Rızkın
ızı yalanlamakla mı çıkarıyorsunuz?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Ve
rızkın
ızı siz muhakkak kendinizin yalanlamanızdan ibaret mi kılacaksınız?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Rızkın
ıza karşılık şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
(Kur'ân'dan istifade edeceğiniz yerde)
Rızkın
ızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz (sizin ondan elde ettiğiniz nasib, sadece onu yalanlamanız mıdır)?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Ve
rızkın
ızı (Kur'an'dan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?...
Vaqiə Suresi, 82. Ayet:
Rızkın
ızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?...
Mülk Suresi, 15. Ayet:
1.
huve ellezî
: ki o ...dır
2.
ceale
: kıldı
3.
lekum
: sizin için
4.
el arda
: arz, yeryüzü
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Arzı size zelil kılan (boyun eğdiren) O'dur. Artık onun omuzlarında (üzerinde, dağlarda, ovalarda) dönüp dolaşın ve O'nun
rızkın
dan yeyin. Ve neşir (yeniden var olup huzurunda toplanma) O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah’ın
rızkın
dan yiyin. Dönüş ancak O’nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
O, öyle bir mâbuttur ki yeryüzünü, size karşı aşağı gönüllü, münkat ve sâkin bir halde yaratmıştır, köşesinde, bucağında dolaşın artık ve yiyin mâbûdunuzun
rızkın
dan ve dönüp gideceğiniz yer, gene onun tapısıdır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah'ın
rızkın
dan yeyin. Dönüş ancak O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Sizin için yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. O halde onun üzerinde yürüyün ve O'nun
rızkın
dan yeyin. Son gidiş O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Şu halde onun omuzlarında yürüyün ve O'nun
rızkın
dan yiyin. Sonunda gidiş O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
O Allah’dır ki, sizin (istifadeniz) için arzı uysal kıldı. O halde, O arzın sırtlarında (dağlarında, tepelerinde, ovalarında) yürüyün de Allah’ın
rızkın
dan yeyin. Fakat sonunda dönüş O’nadır. (İhsan ettiği nimetlerin şükründen size sorar)....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
O yeryüzünü sizin yararınıza başeğdirdi (üzerini yaşanacak duruma getirdi). Bunun için yerin engebelerinde gezip dolaşın da, Allah'ın
rızkın
dan yeyin. (Yeniden dirilip kalkınca) dönüşünüz ancak O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allah'ın
rızkın
dan yeyin. Dönüş ancak O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
O Hâlıktır ki o, size Arzı zelûl (munkad) kıldı, haydin, o Arzın omuzlarında yürüyün de o yaradan lâtîfi habîrin
rızkın
dan yeyin, onadır fakat nihayet nüşûr...
Mülk Suresi, 15. Ayet:
O, yeryüzünü size boyun eğdiren yaratıcıdır. Haydi, o arzın omuzlarında yürüyün de O'nun
rızkın
dan yiyin. Dönüş yalnızca O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
O size yeri boyun eğer kıldı. Haydi onun omuzlarında (dağlarında, tepelerinde) yürüyün ve Allah'ın
rızkın
dan yeyin. Dönüş ancak O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Yeryüzünü size boyun eğdiren O'dur. Şu halde yerin sırtlarında dolaşın ve Allah'ın
rızkın
dan yiyin. Dönüş ancak O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Şu halde onun omuzlarında yürüyün ve O'nun
rızkın
dan yiyin. Sonunda gidiş O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
O, yeri, sizin fâidenize, hor (ve müsahhar) kılandır. O halde onun omuzlarında yürüyün. (Allahın)
rızkın
dan yeyin. (Fakat şunu dâima hatırlayın ki) son gidiş ancak Onadır (Allâhadır). ...
Mülk Suresi, 15. Ayet:
O, yeri sizin için itâatkâr kılandır; artık onun omuzlarında (yeryüzünde) yürüyün ve(Allah’ın)
rızkın
dan yiyin! Dönüş ise, ancak O’nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Size yeryüzünü boyun eğdiren O'dur. O halde onun sırtlarında yürüyün. O' nun
rızkın
dan yiyin, nihayet dönüş O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
O, O'dur ki, sizin için yeri münkat kıldı, artık onun (yeryüzünün) omuzlarında yürüyün ve
rızkın
dan yeyin ve dönüş de O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Yeri sizin için, üzerinde yürüyün ve
rızkın
dan yiyin diye alçak kılan O’dur. Dönüş de O’nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
O size yeri boyun eğer yaptı. Haydi onun omuzlarında yürüyün ve Allâh'ın
rızkın
dan yeyin. (Sonunda) Dönüş O'nadır (size verdiği ni'metlere karşı şükredip etmediğinizi sizden soracak, sizi hesaba çekecektir)....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Şu halde onun omuzlarında yürüyün ve O'nun
rızkın
dan yiyin. Sonunda gidiş O'nadır....
Mülk Suresi, 15. Ayet:
Sırtında dolaşın ve
rızkın
dan yiyin diye yeryüzünü sizin için O uysallaştırdı. Dönüş de yine Onadır....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
1.
em
: yoksa, veya, ya da
2.
men
: kişi, kimse, kim(ler)
3.
hâzâ ellezî
: o
4.
yerzuku-kum
:
rızkın
ızı
...
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Ya da eğer (Allah), onun
rızkın
ı tutarsa (keserse), sizi rızıklandıracak olan bu kişiler kimlerdir? Hayır, onlar haddi aşmada ve (haktan) uzak olmakta ısrarla devam ettiler....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Peki, Allah
rızkın
ı keserse, kimdir size rızık verecek olan? Hayır, onlar azgınlık ve nefretle direnip durdular....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Yoksa kimdir o ki mâbûdunuz,
rızkın
ızı kısarsa sizi rızıklandıracak? Hayır, onları, azgınlık içinde, gerçekten tamâmıyla uzak bir halde inat edip durmadalar....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Yoksa O
rızkın
ı tutacak olursa size rızık verecek kimdir? Hayır, onlar bir azgınlık ve nefret içinde direnmektedirler....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Eğer O,
rızkın
ı tutsa (vermese),
rızkın
ızı verecek olan kimmiş? Hayır; onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Allah
rızkın
ı keserse, kimdir sizlere rızık verecek? Hayır, onlar bir ürküntü ve azgınlık içinde, inada devam ediyorlar, (artık imana gelmezler)....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Yoksa (Allah)
rızkın
ı tutup kesecek olursa, kim sizi rızıklandırır? Hayır, onlar bir azgınlık ve nefret içinde inâdla ısrar etmekteler....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Yoksa kimdir şu sizlere rızık verecek? O
rızkın
ı keserse? Hayır bir ürküntü ve azgınlık içinde inada dalmışlar...
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Ya da o
rızkın
ızı keserse, kimdir şu sizlere rızık verecek olan? Hayır bir ürküntü ve azgınlık içinde inada dalmışlar!...
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Allah,
rızkın
ı tutacak olursa size rızk verecek kimdir? Doğrusu onlar azgınlık ve nefret içinde direnmektedirler....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Eğer O
rızkın
ı tutsa (vermese),
rızkın
ızı verecek olan kimmiş? Hayır; onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
O, eğer
rızkın
ı tutub kesiverirse şu size rızık verebilecek kim? Hayır, onlar bir azgınlık, (Hakdan) bir nefret içinde mütemadiyen inâd etmişlerdir. ...
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Yâhut (Allah, size verdiği)
rızkın
ı tutsa (kesiverse), şu size rızık verecek olan kimdir? Hayır! (Onlar) isyan ve nefrette ısrâr etmişlerdir....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Eğer O;
rızkın
ızı tutup kesiverecek olursa, size rızık verecek kimdir? Hayır, onlar; azgınlık ve nefret içinde direnip durmaktadırlar....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Eğer sizin
rızkın
ızı kesmiş olursa, sizi merzûk edecek olan kimse kimdir? Hayır. Onlar bir böbürlenme ve bir kaçınma içinde devam eder dururlar....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Eğer O,
rızkın
ızı (sizden) kesiverecek olsa, size rızık verecek kimdir? Hayır! Onlar azgınlık ve nefret içinde direnip durmaktadırlar....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Eğer
rızkın
ızı kesse, size rızık verecek olan kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefret içinde inatla direnmektedirler....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Yahut Allâh,
rızkın
ı tutacak olursa size rızık verecek kimdir? Doğrusu onlar, azgınlık ve nefret içinde direnmektedirler....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Eğer O,
rızkın
ı tutup kesecek olsa, sizin
rızkın
ızı verecek olan kimmiş? Hayır; onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direnmektedirler....
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Peki, O,
rızkın
ı tutarsa kim var sizi rızıklandıracak? Hayır, bir azgınlık ve nefret içinde inat etmekteler....
Fəcr Suresi, 15. Ayet:
(15-16) İnsana gelince, Rabbi onu her ne zaman sınayıp da kendisini üstün kılar ve nimetler verirse: “Rabbim beni üstün kıldı” der. Ama her ne zaman da sınayıp
rızkın
ı daraltırsa: “Rabbim beni aşağıladı” der. ...
Fəcr Suresi, 16. Ayet:
(15-16) İnsana gelince, Rabbi onu her ne zaman sınayıp da kendisini üstün kılar ve nimetler verirse: “Rabbim beni üstün kıldı” der. Ama her ne zaman da sınayıp
rızkın
ı daraltırsa: “Rabbim beni aşağıladı” der. ...
Səba Suresi, 15. Ayet:
Andolsun ki Sebe toplumu için yurt tuttukları yerde bir alâmet/gösterge vardı: Sağdan ve soldan iki bahçe! –“Rabbinizin
rızkın
dan yiyin ve O'nun için nimetlerin karşılığını ödeyin! Ne güzel bir belde ve çok bağışlayıcı bir Rabb!”– ...
Səba Suresi, 36. Ayet:
De ki: “Şüphesiz benim Rabbim dilediği kimseye
rızkın
ı genişletir ve ölçülendirir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” ...
Səba Suresi, 39. Ayet:
De ki: “Şüphesiz benim Rabbim kullarından dilediği kimse için
rızkın
ı genişletir ve onun için ölçülendirir. Ve siz her ne şeyden Allah yolunda harcasanız/ nafaka sağlarsanız hemen O, arkasını getirir. Ve O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” ...
Zariyat Suresi, 20. Ayet:
(20-22) Ve hiç tereddütsüz, kesin inanacaklar için, yeryüzünde ve kendi içinizde nice alâmetler/göstergeler. Ve sizin
rızkın
ız/ sizin rızık vereniniz, sizin vaat olunduğunuz şeyler göktedir. Hâlâ görmüyor musunuz? ...
Zariyat Suresi, 21. Ayet:
(20-22) Ve hiç tereddütsüz, kesin inanacaklar için, yeryüzünde ve kendi içinizde nice alâmetler/göstergeler. Ve sizin
rızkın
ız/ sizin rızık vereniniz, sizin vaat olunduğunuz şeyler göktedir. Hâlâ görmüyor musunuz? ...
Zariyat Suresi, 22. Ayet:
(20-22) Ve hiç tereddütsüz, kesin inanacaklar için, yeryüzünde ve kendi içinizde nice alâmetler/göstergeler. Ve sizin
rızkın
ız/ sizin rızık vereniniz, sizin vaat olunduğunuz şeyler göktedir. Hâlâ görmüyor musunuz? ...
Mülk Suresi, 15. Ayet:
"Allah, size yeryüzünü boyun eğer yapandır. Haydi onun omuzlarında; tepelerinde/işinize yarar yerlerinde yürüyün ve Allah'ın
rızkın
dan yiyin. Ve diriliş, ancak O'nadır. "...
Mülk Suresi, 21. Ayet:
Veya Allah,
rızkın
ı kesiverse, size rızık verecek o kimse kimdir? Aslında onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar. ...
Ənkəbut Suresi, 60. Ayet:
Kendi
rızkın
ı taşıyamayan nice küçük-büyük canlı da vardır ki onları da, sizi de Allah rızıklandırır. Ve O, en iyi işitendir, en iyi bilendir. ...
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Ve hani bir zamanlar Mûsâ, toplumu için su istemişti de, Biz, “Birikimini taş kalpli toplumuna uygula!” demiştik. Bunun üzerine o taş kalpli toplumdan on iki toplum-belde halkı ayrışmıştı. Oluşan her beldenin halkı, kendi su alacağı yeri kesinlikle öğrendi/işaretledi. –Allah'ın
rızkın
dan yiyin, için ve bozgunculuk yaparak yeryüzünde taşkınlık yapmayın.– *** ...
Rum Suresi, 37. Ayet:
Görmezler mi ki şüphe yok Allah, dilediğinin
rızkın
ı bollaştırır, dilediğinin de daraltır. Şüphe yok ki bunda, inanan topluluğa deliller var elbet....
Rum Suresi, 37. Ayet:
Allahın kimi dilerse onun
rızkın
ı yayıb genişletmekde, (kimi de dilerse onunkini) daraltmakda olduğunu onlar görmediler mi? Şübhe yok ki bunda îman edecek bir kavm için elbette ibretler vardır. ...
Rum Suresi, 37. Ayet:
Görmediler mi ki Allah, rızkı dilediğine geniş geniş vermekte, dilediğinin
rızkın
ı da daraltmaktadır. Şüphesiz ki bunda inanan bir kavim için âyetler (ibretler) vardır....
Rum Suresi, 37. Ayet:
Görmüyorlar mı ki, Allah dilediğinin
rızkın
ı genişletiyor, dilediğininkini daraltıyor. İnanan bir toplum için bunda deliller vardır....
Rum Suresi, 46. Ayet:
Rüzgârları, yağmurun müjdecileri olarak göndermesi, Allah’ın (varlık ve kudretinin) delillerindendir. O, bunu, size rahmetinden tattırmak, emriyle gemilerin yol alması, O’nun lütfundan
rızkın
ızı aramanız ve şükretmeniz için yapar....
Rum Suresi, 46. Ayet:
Ve delillerindendir şükretmeniz için müjdeci rüzgârları göndermesi ve rahmetini size tattırması ve emriyle gemileri yürütmesi ve lûtfundan
rızkın
ızı aratıp buldurması....
Rum Suresi, 46. Ayet:
Size kendi rahmetinden taddırması, emriyle gemileri yürütmesi ve O'nun fazlından (
rızkın
ızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için, rüzgarları müjde vericiler olarak göndermesi, O'nun ayetlerindendir....
Rum Suresi, 46. Ayet:
Size kendi rahmetinden tattırması, buyruğuyla gemileri yürütmesi ve O'nun fazlından (
rızkın
ızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için, rüzgarları müjde vericiler olarak göndermesi O'nun ayetlerindendir....
Rum Suresi, 46. Ayet:
O’nun delillerinden biri de, (yağmurun önünde) rüzgârları müjdeciler olarak göndermesidir. Bu sâyede size rahmetinden tattırsın, emriyle gemiler akıp gitsin ve fazlından (
rızkın
ızı) arayasınız; tâ ki şükredesiniz....
Rum Suresi, 46. Ayet:
Size kendi rahmetinden taddırması, emriyle gemileri yürütmesi ve O'nun fazlından (
rızkın
ızı) aramanız ile umulur ki şükretmeniz için, rüzgârları müjde vericiler olarak göndermesi, O'nun ayetlerindendir....
Rum Suresi, 46. Ayet:
Rüzgârları müjdeci olarak göndermesi de Onun âyetlerindendir. Böylece Allah size rahmetinden tattırır; gemiler Onun koyduğu yasalara uygun şekilde akıp gider ve siz de Onun lütfundan
rızkın
ızı ararsınız. Ve umulur ki, bütün bunlara şükredersiniz....
Rum Suresi, 40. Ayet:
Allah, sizi yaratan, sonra
rızkın
ızı veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da sizi diriltecek olandır. Sizin ortaklarınız içinde bunlardan herhangi bir şey'i yapacak kim? O, çok münezzehdir, eş katmakda olduklarından (müberrâ ve) yücedir. ...