Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Əraf Suresi, 122. Ayet:
"Musa ve Harun'un
Rabbin
e."...
Yusif Suresi, 41. Ayet:
"Ey zindan arkadaşlarım! Biriniz
rabbin
e yine içki sunacak, biriniz ise asılacak ve kuşlar onun başından yiyecek. Bana sorduğunuz rüyanın gerçekleşecek yorumu budur."...
Yusif Suresi, 42. Ayet:
O ikisinden, kurtulacağını umduğu kimseye dedi ki: "
Rabbin
in yanında beni an." Ne var ki şeytan, ona
rabbin
e Yusuf'tan söz etmeyi unutturdu. O da nice yıllar zindanda kaldı....
Yusif Suresi, 50. Ayet:
Hükümdar: "Onu bana getirin." dedi. Hükümdarın elçisi ona gelince,
rabbin
e dön ve ona, ellerini kesen kadınların durumunu sor. Kuşkusuz Rabb'im onların hilesini bilendir....
Nəhl Suresi, 68. Ayet:
Rabbin
, bal arısına; dağlarda, ağaçlarda ve hazırladıkları şeylerde yuva edinmesini vahyetti....
Kəhf Suresi, 110. Ayet:
De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir beşerim. Sizden farkım; bana, ilahınızın ancak tek ilah olduğu vahyedilmiş olmasıdır. Onun için her kim
Rabbin
e kavuşmayı umuyorsa, salihatı yapsın ve Rabb'ine kullukta hiç kimseyi ortak koşmasın."...
Məryəm Suresi, 21. Ayet:
"İşte böyle." dedi.
Rabbin
: "O Bana kolaydır. Onu, insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılacağız." dedi." Bunun böyle olması karara bağlanmıştır."...
Taha Suresi, 127. Ayet:
Haddi aşanları ve
Rabbin
in ayetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Ve ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır....
Taha Suresi, 129. Ayet:
Ve eğer
Rabbin
den daha önce kararlaştırılmış bir hüküm ve adı konmuş bir süre olmasaydı elbette ceza kaçınılmaz olurdu....
Möminun Suresi, 72. Ayet:
Yoksa onlardan bir karşılık mı bekliyorsun?
Rabbin
in vereceği karşılık daha hayırlıdır. O rızıklandıranların en hayırlısıdır....
Furqan Suresi, 57. Ayet:
De ki: "Yaptığım çağrı için; sizden,
Rabbin
izin yolunu seçmenizi istemekten başka bir ücret istemiyorum."...
Şüəra Suresi, 9. Ayet:
Rabbin
, Mutlak Üstün Olan'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Şüəra Suresi, 26. Ayet:
Musa: "Sizin de
Rabbin
iz, sizden önceki atalarınızın da Rabbidir" dedi....
Şüəra Suresi, 48. Ayet:
"Musa ve Harun'un
Rabbin
e."...
Şüəra Suresi, 68. Ayet:
Kuşkusuz
Rabbin
, Mutlak Üstün Olan'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Şüəra Suresi, 104. Ayet:
Kuşkusuz senin
Rabbin
Mutlak Üstün Olan'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Şüəra Suresi, 122. Ayet:
Rabbin
, elbette Mutlak Üstün Olan'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Şüəra Suresi, 145. Ayet:
"Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnızca alemlerin
Rabbin
e aittir."...
Şüəra Suresi, 159. Ayet:
Rabbin
, Mutlak Üstün Olan'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Şüəra Suresi, 166. Ayet:
"
Rabbin
izin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır! Siz azgın bir halksınız."...
Şüəra Suresi, 175. Ayet:
Senin
Rabbin
, Mutlak Üstün Olan'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Şüəra Suresi, 191. Ayet:
Rabbin
, Mutlak Üstün Olan'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Səcdə Suresi, 25. Ayet:
Senin
Rabbin
; Kıyamet Günü, anlaşmazlığa düştükleri şeylerde onların arasını ayırır....
Əhzab Suresi, 2. Ayet:
Rabbin
den sana vahyedilen neyse yalnızca ona uy. Kuşkusuz Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır....
Sad Suresi, 24. Ayet:
"Gerçekten, senin koyununu kendi koyunlarına katmayı istemekle doğrusu sana haksızlık etmiştir. Ortakların çoğu, birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edenler ve salihatı yapanlar haksızlık etmezler. Ancak onlar da ne kadar azdır!" dedi. Davud, kendisini fitnelendirdiğimizi iyice anladı. Hemen
Rabbin
den bağışlanma diledi, ruku ederek, tam bir teslimiyetle Rabb'ine yöneldi....
Zümər Suresi, 8. Ayet:
İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman,
Rabbin
e yönelerek bütün benliğiyle O'na dua eder. Sonra kendisine bir nimet lütfettiği zaman, daha önce O'na yöneldiği halini unutur. O'nun yolundan saptırmak için Allah'a ortaklar koşar. De ki: "Nankörlüğünle biraz daha yararlan. Kuşkusuz ki sen ateşin halkındansın."...
Mömin Suresi, 62. Ayet:
İşte
Rabbin
iz olan Allah budur. O, her şeyin yaratıcısıdır. O'ndan başka ilah yoktur. O halde nasıl oluyor da başka şeylere yöneliyorsunuz?...
Mömin Suresi, 64. Ayet:
Sizin için yeryüzünü yerleşim alanı, gökyüzünü de üzerinize bir tavan gibi yapan Allah'tır. O, size en iyi şekille şekil veren ve sizi temiz şeylerden rızıklandırandır. İşte
Rabbin
iz olan Allah odur. Âlemlerin Rabb'i olan Allah, ne mübarektir....
Fussilət Suresi, 45. Ayet:
Ant olsun ki Biz, Musa'ya Kitap'ı vermiştik de onda görüş ayrılığına düştüler. Eğer
Rabbin
in önceden verilmiş bir kararı olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Onlar, Kur'an hakkında tam bir ikilem ve kaygı içindeler....
Casiyə Suresi, 17. Ayet:
Onlara, buyruklardan, apaçık, açıklayıcı bilgiler verdik. Sonra onlar, kendilerine ilim geldikten sonra hırslarına kapılarak ayrılığa düştüler.
Rabbin
, ayrılığa düştükleri konularda Kıyamet Günü hüküm verecektir....
Məhəmməd Suresi, 14. Ayet:
Rabbin
den gelen kanıt içeren apaçık bilgiyi izleyen kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilen ve hevalarına uyan kimse ile bir olur mu?...
Naziat Suresi, 24. Ayet:
"Ben sizin yüce
rabbin
izim." dedi....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nâsu
: insanlar
3.
u'budû
: kul olun
4.
rabbe-kum
: (sizin)
Rabbin
iz
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar!
Rabbin
ize kul olun ki O, sizi ve sizden öncekileri yarattı. Umulur ki böylece siz, takva sahibi olursunuz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi de, sizden öncekileri de yaratan
Rabbin
ize ibadet edin de takvâ sahiplerinden olun....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan
Rabbin
ize (hakikatinizi oluşturan Esmâ mertebesine) kulluğunuzun farkındalığına erin. Ki böylece korunanlardan olursunuz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden
Rabbin
izi ilâh tanıyın, candan müslümanlar olarak
Rabbin
ize bağlanın, saygıyla
Rabbin
ize kulluk ve ibadet edin. Umulur ki, günahlardan arınıp, azaptan korunur, emirlerine yapışır, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranır, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olur, himayesine mazhar olursunuz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize kulluk edin. Olur ki böylelikle fenalıklardan sakınırsınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize kulluk edin ki sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize ibadet ediniz ki, takvâ sahibi olasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden oncekileri yaratan
Rabbin
ize kulluk ediniz ki, O'na karsi gelmekten korunmus olabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi de, sizden öncekileri de yaratan
Rabbin
ize ibâdet ediniz ki korunup sakınanlar olabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize kulluk ediniz ki, O'na karşı gelmekten korunmuş olabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
İnsanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize kulluk edin ki korunasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! O sizi ve sizden evvelkileri yaratmış olan
rabbin
ize kulluk ve ibâdet ediniz ki korunup müttekilerden olasınız...
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan
Rabbin
ize kulluk ve ibadet ediniz ki, gerçek korunanlardan olasınız!...
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan (haleka)
rabbin
ize kulluk (ibadet) edin ki korunasınız / sakınasınız (tettekune)....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, siz de, sizden öncekileri de yaratan
Rabbin
ize ibâdet (kulluk) edin. Tâki takvaa saahibi olasınız. ...
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize ibâdet edin ki takvâ sâhibi olasınız!...
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar; sizi de, sizden öncekileri de yaratan Rabbınıza ibadet edin, ta ki, takva sahibi olasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden önce yaşamış olanları yaratan
Rabbin
ize kulluk edin ki, O'na karşı sorumluluğunuzun bilincine varasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey nâs! Sizi ve sizden evvelkileri yaratmış olan
Rabbin
ize ibadet ediniz, tâ ki ittikâ etmiş olasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize ibadet ediniz ki korunasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize kulluk ediniz ki, O’na karşı gelmekten korunmuş olabilesiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar! Hem sizi, hem de sizden önceki insanları yaratan
Rabbin
ize ibadet ediniz. Böyle yapmakla her türlü zarardan korunmayı ümid edebilirsiniz....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize kulluk edin ki, (azaptan) korunasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize kulluk ediniz ki sakınasınız....
Bəqərə Suresi, 21. Ayet:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan
Rabbin
ize kulluk edin ki takvâya erişesiniz....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
Rabbin
iz, sizin yaşamanız, yerleşmeniz, menfaatiniz için yeryüzünü tarıma elverişli ovalar, iskâna uygun araziler haline, işlevli hale getiren, göğü de yükseltip düzenleyerek tavan olarak inşa eden, gökten su indirerek depolayandır. O su ile, size rızık olarak topraktan çeşitli ürünler çıkardı. Artık, bundan sonra da, bile bile Allah’a eşler, ortaklar koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O
Rabbin
iz, yeryüzünü sizin için bir döşek göğü de bir bina kılmış ve gökten su indirip onunla size rızık olarak birtakım meyveler (ürünler) meydana getirmiştir. Artık bile bile Allah'a başka varlıkları ortak koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
Öyle
Rabbin
iz ki, sizlere yeryüzünü bir döşek, göğü de bir kubbe yapmış ve gökten su indirmiş ve o su ile sizin için rızk olmak üzere (bir nice şeyler meydana) çıkarmıştır. Artık Allah Teâlâ için eşler kılmayınız. Siz ise bilirsiniz....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
O
Rabbin
ize ki yeryüzünü size bir döşek, göğü de bir kubbe yaptı. Gökten yağmur indirip, onunla size rızık olarak çeşitli mahsuller çıkardı. Öyleyse siz gerçeği bilip dururken sakın
Rabbin
ize eş koşmayın....
Bəqərə Suresi, 22. Ayet:
Rabbin
iz ki, size yeri bir döşek, göğü bir tavan yaptı. Gökten bir su indirdi; o suyla size ürünlerden rızık çıkardı. Bütün bunları bile bile kimseyi Allah'a denk tutmayın....
Bəqərə Suresi, 27. Ayet:
0 fâsıklar ki, Allah'ın (Elestu bi-Rabbiküm = Ben sizin Rabbınız değil miyim ? hitabındaki veya semavî kitaplarda geleceği haber verilen son peygambere inanmaları hususundaki) ahdini tevsîk ettikten sonra bozarlar. Allah'ın (biraraya getirilip) bitiştirilmesini emrettiği (dinî, ahlâkî, içtimaî bağları) keserler ve yeryüzünde fesad çıkarırlar. İşte zararda kalanlar ancak onlardır....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
1.
ve iz kâle
: ve demişti
2.
rabbu-ke
: senin
Rabbin
3.
li el melâiketi
: meleklere
4.
innî
: muhakkak ki ben
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Ve
Rabbin
meleklere: “Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım.” demişti. (Melekler de): “Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni takdis ediyoruz.” dediler. (
Rabbin
de): “Muhakkak ki ben, sizin bilmediklerinizi bilirim.” buyurdu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani,
Rabbin
meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani
Rabbin
meleklere, ben yeryüzünde mutlaka bir halife yaratacağım demişti. Demişlerdi ki: Orada bozgunculuk edecek ve kan dökecek birini mi yaratacaksın? Biz, sana hamd ederek noksan sıfatlardan arılığını söylemede, seni kutlamadayız ya; ben, sizin bilmediğinizi bilirim demişti....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hatırla ki
Rabbin
meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin
meleklere: "Ben arzda (bedende) bir halife (Esmâ mertebesinin farkındalığıyla yaşayan şuur sahibi) meydana getireceğim" dedi. Onlar da: "Orada fesat çıkarıp kan döken birini mi meydana getireceksin; biz seni hamdinle (bizde açığa çıkardığın varlığını değerlendirme hâliyle) tespih (her an yeni hâle dönüşen isteğine kulluk ederek) ve kudsiyetini (her türlü eksiklikten berî oluşunu) dillendirmiyor muyuz?" dediler. (Buyurdu): "BEN sizin bilmediklerinizin Aliymiyim!. . "...
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani Rabb’in meleklere; 'Ben yeryüzünde dünya düzeni kurmaya, ilâhi hükümleri icraya, yeryüzünü imâra yetkili halifeler hazırlayıp yerleştireceğim' demişti. Melekler: 'Orada bozgunculuk yapacak, karışıklık çıkaracak, kan dökecek birilerini mi hazırlayıp yerleştireceksin? Oysa biz sana hamdederek zikrediyor, seni tesbih ediyoruz. Senin kutsallığını biliyor, kabul ediyor, Seni takdis ediyoruz' dediler.
Rabbin
: 'Ben, sizin bilmediklerinizi biliyorum' buyurdu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani
Rabbin
meleklere: 'Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim' demişti. [4] Melekler de: 'Sen orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin! Oysa biz senin yüceliğinden övgü ile söz etmekte (seni hamd ile tesbih etmekte) ve senin bütün eksikliklerden uzak, ulu sıfatların sahibi olduğunu dile getirmekteyiz' demişlerdi. Allah da, 'ben sizin bilmediklerinizi bilirim' demişti....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani
Rabbin
, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
(Ey Habîbim), o vaktı hatırla ki,
Rabbin
Meleklere: “-Ben yer yüzünde (hükümlerimi yerine getirecek) bir halife (bir insan) yaratacağım.” demişti. Melekler de: “- Biz seni hamdinle tesbih ve noksanlıklardan tenzih etmekte olduğumuz halde, orada fesad çıkaracak ve kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?” demişlerdi. Allah: “-Ben, sizin bilemiyeceğiniz şeyleri bilirim.” buyurdu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin
meleklere «Ben yeryuzunde bir halife var edecegim» demisti; melekler, «Orada bozgunculuk yapacak, kanlar akitacak birini mi var edeceksin? Oysa biz Seni overek yuceltiyor ve Seni devamli takdis ediyoruz» dediler; Allah «Ben suphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim» dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin
(ezelî irâdesi Âdem'i var kılmayı murad ettiğinde) meleklere : «Ben yeryüzünde herhalde (emirlerimi yerine getirecek, Benim adıma konuşacak) bir halîfe var kılacağım» demişti. (Melekler de) «Orada fesad çıkaracak, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın ?! Oysa biz Seni hamdinle tesbîh ve Seni takdîs ediyoruz» demişlerdi. (Allah), «Şüphesiz ki Benim bildiğimi siz bilmezsiniz» demişti....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin
meleklere 'Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim' demişti; melekler, 'Orada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz Seni överek yüceltiyor ve Seni devamlı takdis ediyoruz' dediler; Allah 'Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim' dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hatırla ki
Rabbin
meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin
, meleklere şöyle demişti: 'Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim.' Melekler de: 'Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birisini mi yerleştireceksin? Halbuki biz seni överek yüceltiyor ve mutlak otoriteni onaylıyoruz,' dediler. 'Bilmediğinizi Ben bilirim,' dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Ve düşün ki
rabbin
melâikeye «Ben Yerde muhakkak bir halife yapacağım» dediği vakıt «Â!.. Orada fesat edecek ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın?. biz hamdinle tesbih ve seni takdis edip dururken» dediler. «Her halde ben sizin bilemiyeceğiniz şeyler bilirim» buyurdu...
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Düşün ki,
Rabbin
meleklere: «Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin edeceğim.» dediği vakit, «Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın?» dediler. «Her halde Ben sizin bilmeyeceğiniz şeyleri bilirim!» buyurdu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin
, meleklere şöyle demişti: "Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim / Yeryüzünde bir halife varedeceğim / Yeryüzünde (birisini) halife yapacağım (caılün)". Melekler de: "Orada bozgunculuk yapacak (yüfsidü), kan akıtacak (yesfiküddima) birisini mi yerleştireceksin / var edeceksin / (halife) yapacaksın? Halbuki biz seni hamdinle yüceltiyor (nüsebbihu) ve kutsuyoruz (nükaddisu)" dediler. "Sizin bilmediğinizi / bilmediklerinizi / bilemeyeceklerinizi ben bilirim" dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani
Rabbin
meleklere: «Muhakkak ben yer yüzünde (benim emirlerimi tebliğ ve infaza me'mur) bir halîfe (bir insan, âdem) yaratacağım» demişdi. (Melekler) de: «Biz seni hamdinle tesbîh ve seni takdis (ayıblardan, eş koşmakdan, eksikliklerden tenzîh) edib dururken (yerde) orada bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?» demişlerdi. Allah (da) : «Sizin bilemeyeceğinizi her halde ben bilirim» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
(Ey Habîbim!) Bir zaman
Rabbin
, meleklere: 'Şübhesiz ki ben, yeryüzünde (insanı)bir halîfe kılacak olanım' buyurmuştu; (melekler:) 'Orada fesad çıkaracak ve orada kanlar dökecek bir kimse mi kılacaksın? Hâlbuki biz, hamdin ile (seni) tesbîh ediyoruz ve seni takdîs ediyoruz' dediler. (
Rabbin
de onlara:) 'Sizin bilemeyeceğiniz şeyleri, şübhesiz ki ben bilirim!' buyurdu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani Rabbın meleklere: Ben, yeryüznde bir halife yaratacağım, demişti de melekler: Biz seni hamd ile tesbih, takdis eder dururken yeryüzünde fesad çıkarıp, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın? demişlerdi. Allah da: Sizin bilmediklerinizi ben bilirim, buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
İşte o zaman
Rabbin
meleklere: "Bakın, Ben yeryüzünde ona sahip çıkacak birini yaratacağım!" demişti. Onlar: "Seni övgüyle yüceltip takdis eden bizler dururken, orada bozgunculuğa ve yozlaşmaya yol açacak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. (Allah) "Sizin bilmediğiniz (çok şey var, onları) Ben bilirim!" diye cevapladı....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Yâd et o zamanı ki,
Rabbin
meleklere «Ben yeryüzünde muhakkak bir halife kılacağım» diye buyurmuştu. Melekler de, «Yeryüzünde fesad çıkaracak, kanlar dökecek kimseyi mi yaratacaksın? Bizler ise Sana hamd ile tesbih eder, Seni takdîs eyleriz» demişlerdi. «Şüphe yok ki sizin bilmeyeceğiniz şeyleri Ben bilirim,» diye buyurmuştur....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Bir zamanlar
Rabbin
meleklere: “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım. ” demişti. Onlar: “Yeryüzünde bozgunculuk yapacak, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor, devamlı takdis ediyoruz. ” dediler. Allah da onlara: “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim. ” buyurdu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin
meleklere: -Ben yeryüzünde bir yönetici yaratacağım, demişti. Melekler de: -Yeryüzünde bozgunculuk edecek, kan dökecek birilerini mi yaratacaksın? Oysa biz seni durmadan hamd ile tesbih ve takdis ediyoruz, dediler. -Sizin bilmediğiniz şeyleri ben bilirim, dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Rabbin
meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" dediği vakit onlar: "Â! Oradaki nizamı bozacak ve yeryüzünü kana bulayacak bir mahlûk mu yaratacaksın? Oysa biz sana devamlı hamd, ibadet yapıp, Sen’i tenzih etmekteyiz!" dediler. Allah: "Ben, sizin bilmediğiniz pek çok şey bilirim" buyurdu....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Bir zamanlar
Rabbin
meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yapacağım," demişti. (Melekler): "Orada bozgunculuk yapan, kan döken birisini mi halife yapacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz?" dediler. (
Rabbin
): Ben sizin bilmediklerinizi bilirim," dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani
Rabbin
, Meleklere: «Muhakkak ben, yer yüzünde bir halife var edeceğim» demişti. Onlar da: «Biz seni övüp yüceltir ve (sürekli) takdis edip dururken, orada fesat çıkaracak ve orada kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?» dediler. (Allah:) «Şüphesiz, sizin bilmediğinizi ben bilirim.» dedi....
Bəqərə Suresi, 30. Ayet:
Hani
Rabbin
meleklere 'Yeryüzünde bir halife yapacağım' buyurmuş, onlar da şöyle demişlerdi: 'Biz Seni hamdinle tesbih ve takdis edip dururken, orada bozgunculuk edip kan dökecek birisini mi yaratacaksın?'
Rabbin
ise, 'Ben sizin bilmediğinizi bilirim' buyurmuştu....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
1.
fe
: o zaman, sonra
2.
telekkâ
: telâkki etti, aldı, öğrendi
3.
âdemu
: Âdem
4.
min rabbi-hi
:
Rabbin
den
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Sonra Âdem,
Rabbin
den kelimeleri telakki etti (öğrendi) (ve
Rabbin
e tövbe etti.). Bunun üzerine (Allah), onun tövbesini kabul buyurdu. Muhakkak ki O, Tevvab'tır (tövbeleri kabul edendir), rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir)....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Derken, Âdem (vahy yoluyla)
Rabbin
den birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Âdem,
Rabbin
den bâzı sözler belledi de Allah tövbesini kabul etti. Şüphe yok ki o, bütün tövbeleri kabul eder, rahîmdir....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Bu durum devam ederken Âdem,
Rabbin
den bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Adem,
Rabbin
den (beynindeki Esmâ mertebesi boyutundan) gelen ilim ile -kelimeler- (yapmaması gerekeni fark edip, kendisinden açığa çıkan vehmine tâbi olma hatasını itiraf edip) tövbe etti. Tövbesi kabul edildi. Şüphesiz ki HÛ; O, tövbeyi kabul edip Rahıymiyeti ile bunun güzel sonuçlarını yaşatandır....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Âdem,
Rabbin
den ikaz, uyarı ifade eden vahiyler aldı, günah işlemekten vazgeçip
Rabbin
e itaate yöneldi, tevbe etti. Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenini veren, koruyan, kontrol eden Rabbi, Âdem’in tevbesini kabul etti. O insanları tevbeye, itaate sevkeden ve tevbeleri kabul edendir, engin merhamet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Adem daha sonra
Rabbin
den bazı sözler öğrendi (ve onlarla
Rabbin
e tevbe etti), Rabbi de onun tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri daima kabul edendir ve çok rahmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Derken Adem,
Rabbin
den (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Derken Âdem,
Rabbin
den bir takım kelimeler aldı. O’na yalvarıp tevbe etti. O da tevbesini kabul buyurdu. Çünkü tevbeyi çok çok kabul eden asıl esirgeyici O’dur....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
(Bu kayma ve kendine zulmetme üzerine büyük bir pişmanlık duyup tevbe eden) Âdem,
Rabbin
den (gelen ve onun kalbine ilka olunan) kelimeleri karşılayıp aldı. Allah da onun tevbesini kabul etti. Çünkü tevbeyi çokça kabul eden ve çokça merhamette bulunan ancak O'dur....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Bu durum devam ederken Âdem,
Rabbin
den bir takım ilhamlar aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
derken Adem rabbından bir takım kelimeler telâkkı etti yalvardı, o da tevbesini kabul buyurup ona yine baktı, Filhakika odur ancak öyle tevvab öyle rahîm...
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Bu ara Adem
Rabbin
den bir takım kelimeler belleyip O'na yalvardı. O da tevbesini kabul buyurup ona yine baktı. Gerçekten tevbeyi çok kabul eden ve çok merhamet eden ancak O'dur!...
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Derken Adem,
Rabbin
den bir takım kelimeler belleyerek aldı da Rabbi onu affetti. Hiç şüphesiz O, tevbelerin kabul edicisidir ve merhametlidir....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Adem,
rabbin
den kelimeler aldı. Bunun üzerine onun tevbesini kabul etti. O, yönelişlere karşılık verendir, rahimdir....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Derken Âdem
Rabbin
den kelimeler belleyip aldı (Ona yalvardı). O da Tevbesini kabul etdi. Çünkü tevbeyi en çok kabul eden, asıl esirgeyen odur. ...
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Nihâyet Âdem,
Rabbin
den birtakım kelimeler aldı (ve onlarla yalvardı, tevbe etti), bunun üzerine (Rabbi) tevbesini kabûl etti. Çünki Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden), Rahîm (merhameti bol olan) ancak O’dur....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Adem, Rabbından kelimeler belleyip aldı. Bunun üzerine onun tevbesini kabul etti. Şüphesiz ki Tevvab, Rahim O'dur, O....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Derken Adem
Rabbin
den (yol gösterici) sözler aldı. Ve (Allah) O'nun tevbesini kabul etti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Âdem
Rabbin
den bir takım kelimeler (ilhamlar) aldı ve derhal tevbe etti. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve merhametli olandır....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Adem,
Rabbin
den emirler aldı, onları yerine getirdi. Bunun üzerine, Rabbi de tevbesini kabul etti. Nitekim O, tevbeleri daima kabul eden ve merhametli olandır....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Büyük pişmanlık duyan Âdem,
Rabbin
den birtakım kelimeler öğrenip onlara göre hareket etti.
Rabbin
e yalvardı. Allah da tövbesini kabul etti. Zaten O tövbeyi kabul eder, merhameti boldur....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Âdem,
Rabbin
den birtakım kelimeler aldı (onlarla amel edip
Rabbin
e yalvardı, O da) bunun üzerine onun tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeyi çok kabul eden (kulunun günâhından geçen) dir, çok esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Derken Adem,
Rabbin
den (birtakım) kelimeler aldı. (Allah da) Bunun üzerine tevbesini kabul etti. Şüphesiz O, tevbeleri kabul edendir, esirgeyendir....
Bəqərə Suresi, 37. Ayet:
Sonra Âdem,
Rabbin
den öğrendiği sözlerle tevbe etti; Rabbi de onun tevbesini kabul etti. Gerçekten de O tevbeleri kabul eden ve merhameti pek geniş olandır....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
1.
ve iz
: ve olduğu zaman, olmuştu
2.
necceynâ-kum
: sizi biz kurtardık
3.
min âli fir'avne
: firavun ailesinden
4.
yesûmûne-k...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Ve sizi firavun ailesinden kurtarmıştık ki (onlar), size kötü azap ediyorlar, oğullarınızı kesip kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda sizin için
Rabbin
izden büyük bir imtihan vardır....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size
Rabbin
izden (gelen) büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hatırlayın o zamanı ki sizi Firavun'un soyundan kurtardık. Onlar, size kötü bir sûrette azâp ediyorlar, oğullarınızı kesiyorlar, kızlarınızı diri bırakmak istiyorlardı. Bu işte
Rabbin
izin bir sınaması vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hatırlayın ki, sizi, Firavun taraftarlarından kurtardık. Çünkü onlar size azabın en kötüsünü reva görüyorlar, yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlar, (fenalık için) kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı. Aslında o size reva görülenlerde
Rabbin
izden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi Firavun ailesinden de kurtarmıştık, ki size en kötü azabı yaşattırıyorlardı. Erkek çocuklarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı hayatta bırakıyorlardı.
Rabbin
izin azametli bir belâsı içindeydiniz....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani biz sizi Firavun hanedanının, devlet görevlilerinin, yandaşlarının elinden kurtarmıştık. Size dayanılmaz acılar çektiriyorlardı. Oğullarınızı boğazlıyor, kızlarınızı öldürmeyip sağ bırakıyorlardı. Bununla
Rabbin
iz tarafından büyük bir imtihana tabi tutuldunuz....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani sizi, size en kötü işkenceleri uygulayan, erkek çocuklarınızı öldürüp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Başınıza gelen bu durumda sizin için
Rabbin
izin büyük bir imtihanı vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için
Rabbin
izden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
(Ey İsrâil oğulları, hem hatırlayın ki), bir vakıt sizi ve atalarınızı Fir’avun avânesinden kurtarmıştık, sizi azâbın kötüsüne sürüp oğullarınızı boğazlıyorlar, kızlarınızı hayatta (diri) tutmak istiyorlardı ve bunda, sizin için, rabbınız tarafından büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Size iskence eden, kadinlarinizi sag birakip ogullarinizi bogazlayan Firavun ailesinden sizi kurtarmistik; bu
Rabbin
izin buyuk bir imtihani idi. *...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani size işkencenin en kötüsünü tattırıp yüklemekte devam eden, oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı (kızlarınızı) diri bırakmak isteyen Fir'avn'ın yoldaşlarından sizi (atalarınızı) kurtardığımız zamanı bir hatırlayın! Bunda da size
Rabbin
izden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Size işkence eden, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden sizi kurtarmıştık; bu
Rabbin
izin büyük bir imtihanı idi....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hatırlayın ki, sizi, Firavun taraftarlarından kurtardık. Çünkü onlar size azabın en kötüsünü reva görüyorlar, yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlar, (fenalık için) kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı. Aslında o size reva görülenlerde
Rabbin
izden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
İşkencenin en kötüsünü size uygulayan, kadınlarınızı bırakıp oğullarınızı öldüren Firavun'un adamlarından sizi kurtarmıştık. Bu,
Rabbin
izden büyük bir sınav idi....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hem hatırlayın ki bir vakit sizi Ali Firavnden kurtardık, sizi azabın kötüsüne peyleyorlardı; oğullarınızı boğazlıyorlar ve kızlarınızı diri tutmak istiyorlardı ve bunda size rabbınız tarafından büyük bir imtihan vardı...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hem hatırlayın ki, bir zaman sizi Firavun'un ailesinden kurtardık. Size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor ve kızlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda size
Rabbin
iz tarafından büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
(Hem hatırlayın ki bir zaman) sizi Firavun ailesinden de kurtardık, (onlar) size azabın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda size
Rabbin
iz tarafından büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı (dul) bırakmak suretiyle size çok ağır bir işkence çektiren Firavun hanedanından sizleri kurtarmıştık. Bu, sizin için
Rabbin
izden gelen çok büyük bir imtihandı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Size işkencenin en kötüsünü yapan, kadınlarınızı bırakıp oğullarınızı öldüren Firavun'un adamlarından sizi kurtarmıştık. Bu,
rabbin
izden büyük bir sınav idi....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Yine hatırlayın o zamanı ki (yeni doğan) oğullarınızı boğazlayıp kızlarınızı sağ bırakmak (yâhud kadınlarınıza utanılacak dürlü fenalıklar yapmak) suretiyle size (atalarınıza) işkencenin en kötüsünü yüklemekde devameden Fir'avun haanedânından sizi kurtarmışdık. Bunda (bu azâbda ve kurtarmada)
Rabbin
izden (gelen) büyük bir imtihan vardı sizin için. ...
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hem bir zaman sizi Fir'avun ehlinden kurtarmıştık; (onlar) sizi azâbın en kötüsüne(evlâd acısına) ma'ruz bırakıyorlar, (yeni doğan) oğullarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı (kız çocuklarınızı) ise hayatta bırakıyorlardı. İşte bunda (size revâ görülen bu zulümlerde),
Rabbin
izden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani, sizi oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakarak en kötü işkenceye tabi tutan Firavun hanedanından kurtarmıştık. Bu da sizin için Rabbınız tarafından büyük bir imtihandı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Ve (hatırlayın) azapların en korkuncu olarak -ki sizin için
Rabbin
izden büyük bir imtihandı- oğullarınızı boğazlayıp kadınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanının elinden sizi kurtardığımız (günleri)....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Ve o zamanı yâd ediniz ki, sizi âl-i Fir'avun'dan kurtardık. Sizi en kötü azap ile cezalandırıyorlardı. Oğullarınızı boğazlıyorlardı, kadınlarınızı da diri bırakıyorlardı. Bunda sizin için
Rabbin
iz tarafından pek büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hani sizi, işkencelerin en kötüsünü tattıran, oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakan Firavun hanedanından kurtarmıştık. Bu
Rabbin
izin büyük bir imtihanı idi....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Size işkence eden, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı öldüren Firavun Hanedanından sizi kurtarmıştık. Bunda
Rabbin
iz'den büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Hem sizi en feci işkencelere uğrattıkları zaman Firavun’un adamlarından kurtardığımızı da hatırlayın! Onlar sizin dünyaya gelen erkek çocuklarınızı kesiyor, kız çocuklarınızı ise kötülük için hayatta bırakıyorlardı. İşte bunda size
Rabbin
iz tarafından çetin bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi Fir'avn âilesinden de kurtarmıştık. Hani (onlar), size azâbın en kötüsünü reva görüyor, oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı ve bunda sizin için
Rabbin
izden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi, en dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı anın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlarken, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için
Rabbin
izden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 49. Ayet:
Sizi Firavun Hanedanından kurtardığımız zamanı da hatırlayın ki, size azabın en kötüsünü revâ görüyorlar, kız çocuklarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda da size
Rabbin
izden büyük bir imtihan vardı....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin
Rabbin
ize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 54. Ayet:
Ve o zaman ki Mûsa kavmine, «Ey kavmim! Buzağıya tutunmakla nefsinize zulmetmiş oldunuz. Hemen Hâlikınıza tevbe edin, nefislerinizi öldürün. Bu sizin için
Rabbin
iz indinde hayırlıdır» demişti. (O Hâlik-i Kerîm de) Bunun üzerine tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O Tevvab ve Rahîm'dir....
Bəqərə Suresi, 60. Ayet:
Mûsâ’nın, çölde susuz kalan kavmi için
Rabbin
den su istediği zaman, hemen: 'Asanla taşa vur' dedik. Vurunca, o taştan on iki pınar kaynamıştı. Her grup kendi su içeceği, alacağı yeri biliyordu. 'Allah’ın verdiği rızıktan yeyin, için, yeryüzünde bozgunculuk ve saldırganlık yaparak karışıklık çıkarmakta ileri gitmeyin' dedik....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
1.
ve iz
: ve olmuştu, olduğu zaman
2.
kultum (iz kultum)
: siz dediniz (siz demiştiniz)
3.
yâ mûsâ
: ey Musa
4.
len nasbirâ
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve siz: “Ey Musa! Biz bir (çeşit) yemek (yemeye) asla sabredemeyiz. Artık bizim için
Rabbin
e dua et. Bize yeryüzünün yetiştirdiği şeylerden, sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.” demiştiniz. (Musa a.s): “Hayırlı olanı, daha değersiz olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? (Öyle ise) Mısır'a inin, sizin istediğiniz şeyler muhakkak ki orada var.” demişti. (Sonra da) onların üzerlerine zillet (sefalet) ve fakirlik (damgası) vuruldu. Ve onlar, Allah'tan bir gazab...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için
Rabbin
e yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var” demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Bir zaman demiştiniz ki: Yâ Mûsâ, biz bir türlü yemeğe dayanamayız.
Rabbin
den bizim için iste de bize yerin yetiştirdiği şeylerden versin. Yerden yeşillik, kabak, sarımsak, mercimek, soğan bitirsin. Mûsâ demişti ki: Daha hayırlı olanı, ondan daha aşağılık bir şeyle değiştirmek mi istiyorsunuz? Mısır'a inin, orada dilediğiniz şey var. Üzerlerine aşağılık ve yoksulluk çullanmıştı, Allah'ın da gazabına uğradılar. Evet, öyle de oldu; çünkü Allah'ın delillerine inanmamışlardı, haksız yere peygamberle...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz (verilen nimetlere karşılık): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için
Rabbin
e dua et de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın, dediniz. Musa ise: Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin. Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi. İşte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah'ın gazabına uğradılar. Bu musibetler (onların başına), Allah'ın...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ne demiştiniz Musa'ya. . . "Biz tek gıda ile yetinmeyiz; bizim için
Rabbin
e dua et de bize arzda yetişenlerden; baklasından, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından versin!" Musa sordu: "Size verilmiş hayırlı ve üstün olanı, âdi değersiz şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz? Şehre inin o zaman, istediğinize kavuşursunuz. " Bundan sonra üzerlerine zillet ve meskenet vuruldu. Allâh'tan (hakikatlerindekini yaşamaktan) gadaba uğradılar (dışa dönük bir yaşama geçtiler). Çünkü Allâh'ın ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz: 'Ya Mûsâ, tek çeşit yemeğe asla katlanmayacağız. Bizim için, yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzeni veren, koruyan, kontrol eden
Rabbin
e dua ederek iste. Yerin bitirdiği yenilebilecek bitkilerden, sebzesinden, hıyarından acurundan, kabağından, tahılından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.' demiştiniz de Mûsâ: 'Daha hayırlı ve onurlu olan bu yaşadığımız hayatı bırakarak, aşağılandığınız bir hayata mı dönmek istiyorsunuz? Mısır’a inin, orada sizin ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani: 'Ey Musa! Böyle bir tür yiyeceğe daha fazla dayanamayacağız.
Rabbin
e dua et de, bize bakliyat, salatalık, sarmısak, mercimek, soğan gibi yerin bitirdiği bitkilerden çıkarsın' demiştiniz. Musa da: 'Değersiz bir şeyi hayırlı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Öyleyse bir şehre inin orada istedikleriniz vardır' demişti. Onlar aşağılık ve yoksulluk belasına çarptırıldılar ve Allah'ın gadabını hak ettiler. Böyle olması onların Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere öld...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Siz (ise şöyle) demiştiniz: «Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız,
Rabbin
e yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.» (O zaman Musa da) «Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.» demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hatırlayın ki, bir vakit; “- Ey Mûsâ, biz, bir türlü yemeğe (Kudret helvası ile bıldırcın etinden ibaret olan yemeğe) mümkün değil katlanamayacağız; artık sen, bizim için
Rabbin
e duâ et de, arzın yetiştirdiği şeylerden: sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarıversin” dediniz. Musâ’da: “- O hayırlı olanı, şu daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir şehire inin, orada size istediğiniz (sebzeler) var.” dedi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk yüklendi ve Alla...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
«Ey Musa! Bir cesit yemege dayanamiyacagiz, bizim icin
Rabbin
e yalvar, bize, yerin bitirdigi sebze, hiyar, sarmisak, mercimek ve sogan yetistirsin» demistiniz de, «Hayirli olani daha dusuk seyle mi degistirmek isitiyorsunuz? Bir sehre inin, suphesiz orada istediginiz vardir» demisti. Onlara yoksulluk ve duskunluk damgasi vuruldu, Allah'in gazabina ugradilar. Bu, Allah'in ayetlerini inkar etmeleri ve haksiz yere peygamberleri oldurmelerindendi; bu, karsi gelmeleri ve taskinlik yapmalarindandi. *...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve hani: «Ey Musa! Biz bir çeşit yemek üzerine mümkün değil sabredemeyiz. Artık
Rabbin
e bizim için duâ et de yeryüzünün bitirdiği sebze, hıyar, sarmısak, mercimek ve soğan (gibi) şeylerden bize çıkarsın» demiştiniz. Musa da «O hayırlı olanı daha âdi şeylere mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin de sizin istediğiniz şeyler orada vardır» demişti. (Sonra) onların üzerine zillet ve meskenet vuruldu; Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu da Allah'ın âyet (mu'cize ve açık belge)lerini inkâr etmeler...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
'Ey Musa! Bir çeşit yemeğe dayanamayacağız, bizim için
Rabbin
e yalvar, bize, yerin bitirdiği sebze, hıyar, sarımsak, mercimek ve soğan yetiştirsin' demiştiniz de, 'Hayırlı olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin, şüphesiz orada istediğiniz vardır' demişti. Onlara yoksulluk ve düşkünlük damgası vuruldu, Allah'ın gazabına uğradılar. Bu, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendi; bu, karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandı....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz (verilen nimetlere karşılık): Ey Musa! Bir tek yemekle yetinemeyiz; bizim için
Rabbin
e dua et de yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize çıkarsın, dediniz. Musa ise: Daha iyiyi daha kötü ile değiştirmek mi istiyorsunuz? O halde şehre inin. Zira istedikleriniz sizin için orada var, dedi. İşte (bu hadiseden sonra) üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah'ın gazabına uğradılar. Bu musibetler (onların başına), Allah'ın...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Fakat siz, 'Musa! Artık tek bir çeşit yiyeceğe dayanamıyacağız.
Rabbin
i bizim için çağır da bize fasulye, kabak, sarımsak, mercimek, soğan gibi toprağın bitirdiğinden yetiştirsin,' demiştiniz de, 'İyi olanı daha düşük olanla mı (özgürlüğü kölelikle mi) değiştirmek istiyorsunuz? İsterseniz Mısır'a geri dönün, orada aradığınızı bulabilirsiniz!,' demişti. Böylece alçaklık ve yoksulluğa mahkum edildiler ve ALLAH'ın gazabına uğradılar. Çünkü onlar ALLAH'ın ayetlerine karşı sürekli nankörce davranıyor...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit «ya Musa biz bir türlü yemeğe kabil değil katlanamıyacağız, artık bizim için
rabbin
e dua et, bize Arzın yetiştirdiği şeylerden: Sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın» dediniz, ya: O hayırlı olanı o daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin o vakit size istediğiniz var» dedi, üzerlerine de zillet ve meskenet binası kuruldu ve nihayet Allahdan bir gadaba değdiler, evet öyle: Çünkü Allahın ayetlerine küfrediyorlar ve haksızlıkla ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir vakit: «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, artık bizim için
rabbin
e dua et, bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın.» dediniz. (O da): «O üstün olanı daha aşağı olanla değişmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya inin, o vakit size istediğiniz olacaktır.» dedi. Üzerlerine de zillet ve meskenet damgası basıldı ve sonunda Allah'tan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani bir zamanlar, «Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için
Rabbin
e dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarmısağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın.» dediniz. O da size «O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır.» dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah'ın â...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Demiştiniz ki: "Ey Musa! Artık tek bir çeşit yiyeceğe dayanamayacağız.
Rabbin
e bizim için dua et de bize yerin bitirdiklerinden kabak, sarımsak, mercimek ve soğan yetiştirsin / çıkartsın." (Musa:) "Hayırlı olanı daha değersiz olanla mı değiştirmek (bedele) istiyorsunuz? İsterseniz Mısır'a geri dönün / inin, orada aradığınızı bulabilirsiniz / istediğiniz var!" demişti. Böylece alçaklık ve yoksulluğa mahkum edildiler / üzerlerine alçaklık ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Tanrı'nın gazabına uğradı...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz : «Ey Musa, bir çeşid yemeğe (kudret helvasiyle bıldırcın etine), mümkin değil, dayanamayız. O halde bizim için
Rabbin
e duâ et de yerin bitirdiği şeylerden, sebze, acur, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın» demişdiniz. (Musa da): «O hayırlı olanı şu daha aşağı olanla değişdirmek mi istiyorsunuz? (öyle ise) bir şehre inin, çünkü (orada) size istediğiniz (sebzeler) var» demişdi. Onların üzerine horluk ve yoksulluk vuruldu. Allahdan bir gazaba da uğradılar. Bu, onların Allahın âyetlerini ...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani; siz, Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe elbette dayanamayız. Rabbına dua et de bizim için yerde yetişen samısak, sebze, acur, mercimek ve soğan bitirsin, demiştiniz, Musa da; siz bayağı olan şeyle hayırlı olanı değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyleyse bir şehre inin, istediğiniz şeyler vardır, demişti....
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Ve bir zamanlar yine size: "Ey Musa, doğrusu biz bir çeşit yiyecekle yetinemeyiz, öyleyse
Rabbin
e dua et de bize topraktan yetişen ürünler, sebze, salatalık, sarımsak, mercimek, soğan (gibi ürünler) çıkarsın" demiştiniz. (Musa): "Daha hayırlı (ve onurlu) olan durumu daha aşağılık olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? O halde, utanç içinde Mısır'a dönün; orada istediğiniz şeylere kavuşabilirsiniz!" demişti. Böylece, onlara yoksulluk, düşkünlük damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bütün b...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz bir vakitte demiştiniz ki: «Ya Mûsa! Biz bir türlü taama elbette sabredemeyiz. Bizim için
Rabbin
e dua et de yerin bitirdiği tere, hıyar, buğday, mercimek, soğandan Bizim için de çıkarsın.» (Mûsa da) Demişti ki: «Siz bayağı olan şey ile hayırlı olan şeyi tebdîl eder misiniz? Öyle ise bir kasabaya ininiz, sizin için istediğiniz şeyler (orada) vardır.» Onların üzerlerine alçaklık, yoksulluk vuruldu ve Allah'ın gazâbına uğradılar. Bu da şüphe yok ki Allah'ın âyetlerini inkâr, peygamberlerin...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz: “Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe mümkün değil katlanamayacağız. Bizim için
Rabbin
e duâ et de; yerin bitirdiği sebze, acur, sarmısak, mercimek ve soğandan çıkarsın. ” demiştiniz. Musa da onlara: “Siz hayırlı olanı, daha aşağı olan şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Öyle ise bir şehre inin, orada istediğiniz şeyler var. ” demişti. Üzerlerine zillet ve meskenet, horluk ve yoksulluk damgası vuruldu, Allah'ın gazabına uğradılar. Öyle oldu; çünkü onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar, haks...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Sizin de: -Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe dayanamayız bizim için
Rabbin
e dua et de, bize yerde biten sebze, salatalık, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın, dediğiniz zaman, Musa: -Hayırlı olanı, daha aşağı olanlarla değiştirmek mi istiyorsunuz? Şehre inin, orada istediğiniz var, demişti. ve onlara alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah’ın gazabına uğradılar. Bu, onların Allah’ın ayetlerini tanımamalarından, Peygamberlerini haksız yere öldürmelerinden dolayı idi. Bu, isyan etmelerinden ve s...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Bir vakit şöyle dediniz: "Mûsa! Biz bir çeşit yemeğe imkânı yok katlanamayız. O halde bizim için
Rabbin
e yalvar da yerin bitirdiği sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın." Mûsa da: "Ne o! dedi. Siz, daha üstün olanı vererek daha düşük olanı mı almak istiyorsunuz? Pekâla, şehre inin, işte istediklerinizi orada bulursunuz." Üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası basıldı ve neticede Allah’tan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu! Çünkü onlar Allah’ın âyetlerini...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Hani siz demiştiniz ki: "Ey Mûsâ, biz bir yemeğe dayanamayız, bizim için
Rabbin
e du'â et de bize yerin bitirdiği sebzesinden, acurundan, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın." (Mûsâ): "İyi olanı, daha aşağı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin, orada size istediğiniz var," demişti. Üzerlerine alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu; Allâh'ın gazabına uğradılar. Öyle oldu, çünkü onlar, Allâh'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İsyana...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Siz (ise şöyle) demiştiniz: «Ey Musa, biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız,
Rabbin
e yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.» (O zaman Musa da) «Hayırlı olanı, şu değersiz, şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır.» demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu, kuşkusuz, Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız...
Bəqərə Suresi, 61. Ayet:
Bir de, 'Ey Musa,' demiştiniz. 'Tek çeşit yemeğe katlanamıyoruz.
Rabbin
e bizim için dua et de, yerin bitirdiklerinden bize sebze, hıyar, sarımsak, mercimek, soğan türü şeyler çıkarsın.' Musa ise 'Değerli olan şeyi, âdi şeylerle mi değiştirmek istiyorsunuz?' dedi. 'Öyleyse şehre inin; orada istedikleriniz olur.' Böylece onların üzerine bir alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu ve Allah'ın gazabına uğradılar. Bunun nedeni de, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmel...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ûd'u
: dua et
3.
lenâ
: bize, bizim için
4.
rabbe-ke
: senin
Rabbin
...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
(Onlar) dediler ki: “Bizim için
Rabbin
e dua et, onun ne (vasıfta) olduğunu bize açıklasın.” (Musa a.s) dedi ki: “Muhakkak ki O (Allah) buyuruyor ki, o mutlaka ne genç, ne de yaşlı, ikisinin ortası yaşta bir inektir. Artık emrolunduğunuz şeyi yapın.”...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
“Bizim için
Rabbin
e dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın.” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın.”...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Peki demişlerdi,
Rabbin
e dua et de ne biçim inek keselim, açıklasın bize. Mûsâ, Allah diyor ki demişti, ne işten kalmış kart olacak, ne genç. İkisi arası dinç bir inek olmalı. Hadi, size emredilen şeyi yapın....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Bizim adımıza
Rabbin
e dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın dediler. Musa: Allah diyor ki: "O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek." Size emredileni hemen yapın, dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Dediler: "Bizim için
Rabbin
e yönel de bildirsin nasıl bir şey (kesmemizi) istiyor?" "Kesinlikle O diyor ki, o ne yaşlı ne de çok genç, ikisi arası bir inektir. . . " Hadi emredileni uygulayın....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
'Öyleyse bizim adımıza
Rabbin
e dua ederek sor. Bize onun ne olduğunu açıklasın.' dediler. Mûsâ: 'Allah, o, ne geçkin, ne körpe, ikisi arası orta karar, dinç bir sığır, buyuruyor. Size emredileni hemen yapın.' dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Onlar: '
Rabbin
e dua et de (ineğin) nasıl bir şey olacağını bize iyice açıklasın' dediler. Musa: '(Rabbim), onun ne çok yaşlı ne de çok genç olan ikisi arası bir inek olduğunu söylüyor. Artık size emrolunanı yapın' dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
"
Rabbin
e adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın" dediler. (Musa,
Rabbin
e yalvardıktan sonra) "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Bizim için Rabbına duâ et de o sığırın durumunu açıkça bize bildirsin, demişlerdi. Mûsâ: “- Allah buyuruyor ki, o ne çok yaşlı, ne de pek genç, ikisi ortası bir dinç sığırdır. Artık emrolunduğunuz şeyi yapın.” demişti....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
«O
Rabbin
e bizim adimiza yalvar da onun mahiyetini bize bildirsin» dediler, «O, onun ne pek kart, ne pek korpe, ikisi ortasi bir sigir oldugunu soyluyor, size emrolunani yapin» dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
(Öyle ise) bizim için
Rabbin
e duâ et de onun ne olduğunu bize açıklasın, demişlerdi. Musa da (aldığı emri beyânla): «Allah diyor ki: O ne pek kart, ne de pek genç, ikisi ortası bir dinç sığırdır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin» demişti....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
'
Rabbin
e bizim adımıza yalvar da onun mahiyetini bize bildirsin' dediler, 'O, onun ne pek kart, ne pek körpe, ikisi ortası bir sığır olduğunu söylüyor, size emrolunanı yapın' dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
«Bizim adımıza
Rabbin
e dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın» dediler. Musa: Allah diyor ki: «O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek.» Size emredileni hemen yapın, dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
'Bizim için
Rabbin
i çağır da onun niteliğini bize açıklasın,' dediler. 'O diyor ki, o ne yaşlı ne genç, ikisinin ortasında bir düvedir. Size emredileni yapın,' dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
dediler; bizim için
rabbin
e dua et nedir o? Bize beyan etsin, dedi: Rabbim şöyle buyuruyor: Bir bakare ki ne farımış ne bakir, ikisi ortası bir dinç, haydi emrolunduğunuz işi yapın...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Onlar: «Bizim için
Rabbin
e dua et onun ne olduğunu bize açıklasın.» dediler. O da: «Rabbim şöyle buyuruyor: «Bir sığır ki ne yaşlı, ne de genç, ikisi ortası bir dinç. Haydi emrolunduğunuz işi yapın!» dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Onlar, «Bizim için
Rabbin
e dua et, her ne ise onu bize açıklasın.» dediler. Musa, «Rabbim buyuruyor ki, o ne pek yaşlı, ne de pek taze, ikisi arası dinç bir sığırdır, haydi emrolunduğunuz işi yapınız.» dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Onlar: «
Rabbin
e dua et de bize o sığırın nasıl olduğunu açıklasın» dediler. Musa da: «Rabbim 'o sığır ne yaşlı ve ne de körpe olup bu ikisi arasında orta yaşlıdır' diyor, haydi size emredileni yapın» dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Dediler ki: "Bizim için
rabbin
e dua et de onun niteliğini / durumunu (hiy) bize açıklasın / bildirsin (yübeyyin)". (Musa) Dedi ki: "O diyor ki, o ne yaşlı, ne de genç, ikisinin ortasında / arasında (avanün) bir sığırdır. Artık buyrulduğunuzu yapın / yerine getirin."...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
(Yine) demişlerdi ki: «Bizim için
Rabbin
e duâ et de onun (o ineğin) ne olduğunu (kaç yaşında olacağını) bize iyice açıklasın». (Musâ da): «Allah diyor ki o, ne çok yaşlı, ne de pek gene değil, ikisi ortası bir dine (inek) dir. Artık emrolunduğunuz şey'i yapın» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
(Onlar:) 'Bizim için
Rabbin
e duâ et, onun ne olduğunu bize iyice açıklasın!' dediler.(Mûsâ) şöyle dedi: 'Muhakkak ki O (Rabbim) buyuruyor ki: 'Doğrusu o, ne yaşlı ne de genç, bu (ikisi)nin arası (orta yaşta) bir sığırdır.’ Artık ne emrolunuyorsanız, yapın!'...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Onlar, Bizim için Rabbına dua et de onu bize iyice bildirsin, demişlerdi. Musa da: Allah, o, ne çok kart, ne de çok körpedir. İkisi ortası dinç bir sığırdır, buyuruyor. Artık emrolunduğunuz şeyi yapın, demişti....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Onlar: "(Madem öyle),
Rabbin
e bizim için dua et de bunun nasıl bir kurban olacağını bize açıklasın" dediler. (Musa) "Bakın!" dedi, "O, ne yaşlı ne körpe, ama ikisi arasında orta yaşta bir sığır olmasını istiyor. O halde size verilen emri yerine getirin!"...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Dediler ki: «Bizim için
Rabbin
e dua et, o sığırın ne olduğunu bize bildirsin.» Dedi ki: «Cenâb-ı Hak buyuruyor: O bir sığırdır ki, ne pek yaşlıdır ne de pek gençtir, ikisi ortası bir dinç sığırdır. Artık emrolunduğunuz işi yapınız»...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
“Bizim için
Rabbin
e duâ et de, onun mahiyetini bize açıkça bildirsin. ” dediler. “Onun ne pek kart ne de pek körpe, ikisinin ortası dinç bir sığır olduğunu söylüyor. Artık size emrolunanı yapın. ” demişti....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
-
Rabbin
e bizim için dua et de bize onun nasıl bir şey olduğunu açıklasın, dediler. O: -Allah, onun ne pek yaşlı ne de pek körpe, ikisi ortası bir inek olduğunu söylüyor. Artık size emredilen şeyi yapın, dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
Bunun üzerine Mûsâ’ya: «Peki öyleyse
Rabbin
e yalvar da onun ne olduğunu bize açıklasın» dediler. Mûsâ: «Rabbim şöyle buyuruyor: O sığır ne pek geçkin, ne de körpe olmayıp orta yaşta dinç bir inek olacaktır» Haydi size emredilen işi yapın bakalım» dedi....
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
"Bizim için
Rabbin
e du'â et, onun ne olduğunu bize açıklasın." dediler. Dedi ki: "O diyor ki: O (inek) ne yaşlı, ne körpe, ikisinin ortasında (bir inek)tir! Haydi, size emredileni yapın."...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
«
Rabbin
e adımıza yalvar da, bize niteliklerini açıklasın» demişlerdi. (O da
Rabbin
e yalvardıktan sonra onlara) Demişti ki: «Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin, ne de pek genç, ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı) dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin.»...
Bəqərə Suresi, 68. Ayet:
'
Rabbin
e bizim için dua et de bize onun nasıl birşey olduğunu açıklasın' dediler. Musa 'Allah buyuruyor ki,' dedi, 'o ne çok yaşlı, ne de çok genç, orta yaşlı bir inektir. Haydi, artık size emredileni yapın.'...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
1.
kâlû ûd'u
: dua et dediler
2.
lenâ rabbe-ke
: bizim için
Rabbin
e
3.
yubeyyin
: açıklasın
4.
lenâ
: bize
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
(Onlar) dediler ki: “Bizim için
Rabbin
e dua et , onun rengi nedir, bize açıklasın.” (Musa a.s) dedi ki: “Muhakkak ki O (Allah) buyuruyor ki, o mutlaka görenlerin hoşuna gidecek parlak sarı renkte bir inektir.”...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Onlar, “Bizim için
Rabbin
e dua et de, rengi neymiş? açıklasın” dediler. Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır” dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Demişlerdi ki: Rengi nasıl olsun?
Rabbin
e dua et de açıklasın bize. Mûsâ, Allah diyor ki demişti, sapsarı, lekesiz olacak, bakanlara sevinç, neşe verir bir renk....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Bu defa: Bizim için
Rabbin
e dua et, bize onun rengini açıklasın, dediler. "O diyor ki: Sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir" dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
(Aldıkları cevapla tatmin olmayıp daha gereksiz detaya indiler) dediler: "
Rabbin
e yönel de bize ne renk olduğunu bildirsin!" "Kesinlikle O diyor ki, o (kesecekleri) sapsarı parlak renkli bir inektir ki, bakanlara zevk verir. "...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
'Bizim adımıza
Rabbin
e dua ederek sor. Bize onun rengini açıklasın.' dediler. Mûsâ: 'Allah, sapsarı renkli, parlak tüylü, görenlerin içini açan, sevimli bir sığır, buyuruyor' dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Bu kez: '
Rabbin
e dua et de, bize onun renginin nasıl olduğunu açıklasın' dediler. Musa da: '(Rabbim) onun sarı ve bakanlara neşe veren parlak renkli bir inek olduğunu söylüyor' dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
(Bu sefer) dediler ki: "
Rabbin
e adımıza yalvar da, bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
(Yine) şöyle demişlerdi: “- Bizim için
Rabbin
e duâ et de, onun rengi nedir? bize açıklasın. “Mûsâ da: “-Rabbim buyuruyor ki, o , bakanlara ferahlık verecek altın sarısı gibi bir sığırdır.” demişti....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
«O
Rabbin
e bizim adimiza yalvar da ne renk oldugunu bize bildirsin» dediler. «O, onun, bakanlarin icini acan parlak sari renkli bir sigir oldugunu soyluyor» dedi.»...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Onlar tekrar: «Bizim için
Rabbin
e duâ et de o sığırın rengi nedir, bize açıklasın» demişlerdi. Musa da : «Rabbim buyuruyor ki, hiç şüphesiz o, bakanların içini açacak şekilde parlak sarı bir sığırdır» demişti.....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
'
Rabbin
e bizim adımıza yalvar da ne renk olduğunu bize bildirsin' dediler. 'O, onun, bakanların içini açan parlak sarı renkli bir sığır olduğunu söylüyor' dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Bu defa: Bizim için
Rabbin
e dua et, bize onun rengini açıklasın, dediler. «O diyor ki: Sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir» dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
'Bizim için
Rabbin
i çağır da onun rengini de açıklasın,' dedi ki: 'O diyor ki, o rengi parlak sarı bir düvedir, bakanların içini açar,' dediler....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
bizim için dediler:
Rabbin
e dua et, rengi ne imiş bize beyan etsin, Rabbim, dedi, Şöyle buyuruyor: Bir bakare ki sapsarı, rengi bakanlara sürur verir...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Onlar: «Bizim için
Rabbin
e dua et rengini bize açıklasın» dediler. O da: «Rabbim şöyle buyuruyor: Rengi bakanlara sürur veren sapsarı bir sığır.» dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Onlar, «Bizim için
Rabbin
e dua et, rengi ne ise onu bize açıklasın.» dediler. Musa, «Rabbim buyuruyor ki, o, bakanlara sürur veren, sapsarı bir sığırdır.» dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Onlar: «
Rabbin
e dua et de bize o sığırın rengini bildirsin» dediler. Musa da: «Rabbim, 'o sığır görenlerin gözüne hoş gelecek parlak sarı renktedir' diyor.» dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Dediler ki: "Bizim için
rabbin
e dua et de onun rengini açıklasın / bildirsin". (Musa) Dedi ki: "O diyor ki, rengi parlak sarı bir sığırdır, bakanların içini açar"....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
(Tekrar) şöyle söyledilerdi: «Bizim için
Rabbin
e duâ et de onun donu (rengi) nedir, bize tam açıklasın». O da : («Rabbim) diyor ki: o, bakanlara ferahlık verecek sapsarı bir inekdir» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
(Onlar bu def'a:) 'Bizim için
Rabbin
e duâ et, onun renginin ne olduğunu (da) bize açıklasın!' dediler. (Mûsâ) şöyle dedi: 'Şübhesiz O (Rabbim) buyuruyor ki: 'Doğrusu o, rengi sapsarı, bakanların hoşuna giden bir sığırdır.’ '...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Dediler ki: Bizim için Rabbına dua et de onun ne renk olduğunu bize iyice açıklasın. O da: Rabbım diyor ki: O bakanları rahatlatacak sapsarı renkli bir inektir, demişti....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Onlar: "
Rabbin
e bizim için dua et de onun renginin nasıl olacağını bize açıklasın" dediler. (Musa'nın) cevabı şu oldu: "O, kurbanın sarı renkte, parlak tonda, görenlere zevk veren bir sığır olmasını istiyor."...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Dediler ki: «Bizim için
Rabbin
e dua et, onun rengi nedir, bize beyan etsin.» Dedi ki: «Muhakkak O buyuruyor ki, o sarı renkte bir sığırdır. Onun rengi halis sarıdır. Kendisine bakanları mesrûr kılar.»...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
“
Rabbin
e bizim için duâ et, renginin nasıl olduğunu açıklasın. ” dediler. “Allah onun, bakanların içini açan, altın sarısı gibi bir sığır olduğunu söylüyor. ” demişti....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
-Bizim için
Rabbin
e dua et de, onun ne renk olduğunu bize iyice açıklasın, dediler. Musa: -Allah, onun, bakanların içini açan, parlak sarı bir inek olduğunu söylüyor, dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Bu sefer dediler ki: «
Rabbin
e yalvar da onun rengini bize bildirsin» O da: Allah diyor ki: «O, bakanların içini açan parlak sarı bir inek olacaktır» dedi....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Dediler ki: "Bizim için
Rabbin
e du'â et, renginin nasıl olduğunu açıklasın." Dedi: "O diyor ki: "Rengi parlak, sarı bir inektir, bakanlara sevinç verir."...
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Demişlerdi ki: «
Rabbin
e adımıza (bir daha) yalvar da, bize rengini bildirsin.» O da: «(Rabbim) diyor ki: O, bakanların içini ferahlatacak sarı bir inektir» demişti....
Bəqərə Suresi, 69. Ayet:
Onlar, '
Rabbin
e bizim için dua et de onun rengini bize açıklasın' dediler. Musa, 'Allah buyuruyor ki,' dedi, 'o sapsarı, bakanlara sürur veren bir inektir.'...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
1.
kâlû
: dediler
2.
ûd'u
: dua et
3.
lenâ rabbe-ke
: bizim için
Rabbin
e
4.
yubeyyin
: açıklasın
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Onlar) dediler ki: “Bizim için
Rabbin
e dua et, onun nasıl olduğunu bize açıklasın. Gerçekten o inek, bize göre, diğerlerine benziyor. Ve eğer Allah dilerse, muhakkak ki biz (kesilmesi emrolunan ineğe) mutlaka ulaşırız.”...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
“Bizim için
Rabbin
e dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz” dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Demişlerdi ki: Bu nasıl inek? Bizce inek ineğe benzer.
Rabbin
e dua et de bize bildirsin. Allah dilerse buluruz elbet....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Ey Musa!) Bizim için,
Rabbin
e dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık. Biz, inşaallah emredileni yapma yolunu buluruz dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Üstelediler) dediler: "
Rabbin
e yönel de açıklasın bize nasıl bir inek kesmemizi istiyor; zira bu tarife benzer çok inek var? İnşâAllâh biz tam istenilen ineği buluruz". . ....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
'Bizim adımıza
Rabbin
e dua ederek sor. Onun ne olduğunu bize iyice açıklasın. Bu sığır bize biraz karışık geldi, anlaşılamadı. Bununla beraber, Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde iradesi tecelli ederse, istenileni elbette buluruz' dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Bunun üzerine: '
Rabbin
e dua et de, onun nasıl bir şey olduğunu iyice açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar hep birbirlerine benziyorlar. Allah dilerse biz doğru olanı buluruz' dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Onlar yine:) "
Rabbin
e adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaallah (Allah dilerse) biz doğruyu buluruz" dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar (tekrar) şöyle dediler: “ - Bizim için
Rabbin
e dua et de bize açıklasın, nedir o? Çünkü bizce sığırlar birbirine benziyor. Allah dilerse, biz (kesilmesi istenen o sığırı) elbette buluruz ve hidayete ereriz.”...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
«O
Rabbin
e bizim adimiza yalvar da, mahiyetini bize bildirsin, cunku sigirlar, bizce, birbirine benzemektedir. Allah dilerse biz suphesiz dogruyu bulmus oluruz» dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar yine : «Bizim için
Rabbin
e duâ et de o sığırın mâhiyetini (iyice) bize açıklasın. Çünkü tarif edilen sığır bize (diğerlerine) benzer gibi geliyor. Allah dilerse, elbette (boğazlanması emrolunan sığırı) bulabiliriz» demişlerdi....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
'
Rabbin
e bizim adımıza yalvar da, mahiyetini bize bildirsin, çünkü sığırlar, bizce, birbirine benzemektedir. Allah dilerse biz şüphesiz doğruyu bulmuş oluruz' dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
«(Ey Musa!) Bizim için,
Rabbin
e dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık. Biz, inşaallah emredileni yapma yolunu buluruz» dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
'Bizim için
Rabbin
i çağır da, onun niteliğini bize daha da açıklasın. Çünkü düveler bizce birbirine benziyor. ALLAH dilerse yolu buluruz,' dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
dediler: Bizim için
rabbin
e dua et nedir o bize beyan etsin, çünkü o bakare bize müteşabih geldi, Maamafih Allah dilerse elbette buluruz...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar: «Bizim için
Rabbin
e dua et, onu bize iyice açıklasın; çünkü o sığır bize karışık geldi. Bununla beraber Allah dilerse elbette onu buluruz.» dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar, «Bizim için
Rabbin
e dua et, o nedir bize iyice açıklasın, çünkü o bize biraz karışık geldi, bununla beraber Allah dilerse onu elbette buluruz.» dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar: «
Rabbin
e dua et de bu sığırı bize iyice tanımlasın. Biz sığırları birbirinden ayırdedemez olduk. Allah dilerse bu karışıklığın içinden çıkarız» dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: "Bizim için
rabbin
e dua et de onun niteliğini / durumunu (hiye) bize (biraz daha) açıklasın / bildirsin (yübeyyin)". Çünkü bize göre sığırlar birbirine benziyor. Tanrı dilerse doğru yolu / doğruyu (muhtedun) buluruz"....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Yine) demişlerdi: «Bizim için
Rabbin
e duâ et de o nedir? Apaçık anlatsın bize. Çünkü bizce bir çok inekler birbirine benziyor. Allah dilerse (istenen ineği bulmıya) muvaffak oluruz (yahud hidâyete erdirilmiş bulunuruz). ...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Onlar tekrar şöyle) dediler: 'Bizim için
Rabbin
e duâ et, onun ne olduğunu bize iyice açıklasın! Çünki bize göre sığırlar birbirine benzer geldi. Bununla berâber eğer Allah dilerse, şübhesiz biz elbette doğruyu bulan kimseler (olur)uz.'...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: Rabbına dua et, bize açıkça niteliğnin ne olduğunu bildirsin. Çünkü bizce sığırlar birbirine benziyor. Allah dilerse biz elbette hidayete erenlerden oluruz....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar: "
Rabbin
e bizim için dua et de onun nasıl olacağını bize (daha açık) bildirsin, (çünkü) bize göre tüm sığırlar birbirine benzer; ve sonra, Allah arzu ederse biz elbette doğru yola yöneliriz!" dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Dediler ki: «
Rabbin
e dua et, bize açıkça bildirsin. Şüphe yok ki o sığır bize iştibahlı oldu. Ve şüphesiz ki Allah Teâlâ dilerse biz elbette hidâyete ermişler oluruz.»...
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
“
Rabbin
e bizim için duâ et, onun mahiyetini bize açıkça bildirsin. Çünkü bizce birçok sığırlar birbirine benziyor. Allah dilerse elbette buluruz ve hidayete ereriz. ” dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar: -
Rabbin
e dua et, bize açıkça bildirsin. Çünkü bizce inekler birbirine benzer. Allah dilerse elbette biz hidayete erenlerden oluruz, dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
Onlar yine dediler ki: Bizim adımıza
Rabbin
e yalvar da onun nasıl olacağını bize iyice bildirsin. Zira istenen sığır, bize diğerlerine benzer geldiğinden tereddütte kaldık. Ama inşaallah asıl istenen sığırı buluruz....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
"Bizim için
Rabbin
e du'â et, onun nasıl bir şey olduğunu bize açıklasın. Zira o inek bize (başka ineklere) benzer geldi. Ama Allâh dilerse mutlaka (emredileni yapmağa) yol buluruz." dediler....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
(Onlar yine:) «
Rabbin
e (bir kere daha) adımıza yalvar da, bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre (birçok) sığır birbirinin benzeridir. İnşaallah (Allah dilerse,) biz doğruya varırız» demişlerdi....
Bəqərə Suresi, 70. Ayet:
'
Rabbin
e bizim için dua et de onun nasıl birşey olduğunu bize iyice açıklasın,' dediler. 'Çünkü inekler birbirine benziyor. Böylelikle inşaallah onu buluruz.'...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
1.
ve izâ
: ve olduğu zaman
2.
lekû
: mülâki oldular, karşılaştılar
3.
ellezîne
: o kimseler, onlar
4.
âmenû
: âme...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Ve onlar, âmenû olanlarla (Allah'a ulaşmayı dileyenlerle) mülâki oldukları (karşılaştıkları) zaman: “Âmenû olduk.” dediler. Yalnız kaldıkları zaman birbirlerine: “Allah'ın size açtığı şeyleri (Resûlallah hakkında bildirdiklerini),
Rabbin
izin katında size karşı onu “hüccet (delil) göstersinler” diye mi onlara (mü'minlere) anlatıyorsunuz? Hâlâ akıl etmiyor musunuz?” dediler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler: “
Rabbin
izin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? (Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor musunuz?”...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar, inananlarla buluştular mı inandık derler de sonra birbirleriyle yalnız kaldılar mı aklınız mı yok derler,
Rabbin
iz indinde sizinle çekişsinler, aleyhinize delil göstersinler diye mi Allah'ın size açıkladığı şeyi tutup onlara söylüyorsunuz?...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Münafıklar) inananlarla karşılaştıklarında "İman ettik" derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıkları vakit ise: Allah'ın size açtıklarını (Tevrat'taki bilgileri),
Rabbin
iz katında sizin aleyhinize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz; bunları düşünemiyor musunuz? derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İmân edenlerle karşılaştıkları zaman, sözde: 'Biz de imân ettik' diyorlar. Birbirleri ile tenhada bir araya geldikleri zaman: '
Rabbin
izin huzurunda, aleyhinize delil olarak kullansınlar diye Allah’ın size açıkladığı hakikatleri onlara da mı söylüyorsunuz? Hiç akıllıca davranmayacak mısınız?' diyorlar....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar iman edenlerle karşılaştıklarında 'biz de iman ettik' derler. Ama birbirleriyle başbaşa kaldıklarında, 'Allah'ın size açmış olduğu şeylerden, bunları
Rabbin
izin katında size karşı bir belge olarak göstersinler diye mi söz ediyorsunuz! Aklınızı kullanmıyor musunuz!' diye konuşurlar.[13]...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İman edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise, derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını,
Rabbin
iz katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla konuşuyorsunuz? Hâlâ akıllanmayacak mısınız?"...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Yahûdilerin münafıkları; müminlerle karşılaştıkları zaman; “- Biz de sizin gibi müminleriz” derlerdi. Birbirleriyle tenhada başbaşa kaldıkları vakit, ileri gelen Yahûdiler, münafıklara:”- Allah’ın size beyan buyurduğu (Rasûlüllah’a ait Tevrat’daki vasıfları), müminler,
Rabbin
iz katında aleyhinize delil getirsinler diye mi onlara söyleyip duruyorsunuz? buna aklınız ermiyor mu” derlerdi....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Inananlarla karsilastiklari zaman, «Inandik» derlerdi; birbirleriyle yalniz kaldiklarinda, «
Rabbin
izin katinda size karsi huccet gostersinler diye mi Allah'in size acikladigini onlara anlatiyorsunuz? Bunu akletmiyor musunuz?» derlerdi....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İnananlarla karşılaştıkları zaman, 'İnandık' derlerdi; birbirleriyle yalnız kaldıklarında, '
Rabbin
izin katında size karşı hüccet göstersinler diye mi Allah'ın size açıkladığını onlara anlatıyorsunuz? Bunu akletmiyor musunuz?' derlerdi....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Münafıklar) inananlarla karşılaştıklarında «İman ettik» derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıkları vakit ise: Allah'ın size açtıklarını (Tevrat'taki bilgileri),
Rabbin
iz katında sizin aleyhinize hüccet getirmeleri için mi onlara anlatıyorsunuz; bunları düşünemiyor musunuz? derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İnananlarla karşılaşınca, 'İnandık,' derler; başbaşa kaldıklarında ise '
Rabbin
iz katında size karşı delil olarak kullanmaları için, ALLAH'ın size açıkladığını mı onlara anlatıyorsunuz, akletmez misiniz,' derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Hem iman edenlere rast geldiklerinde «amenna» derler. Birbirleriyle halvet yaptıklarında da «
rabbin
izin huzurunda aleyhinize huccet edinsinler diye mi tutup Allahın size açtığı hakikati onlara söylüyorsunuz? aklınız yok mu be?» dediler...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İman edenlere rasladıklarında: «İnandık» derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıklarında da: «
Rabbin
izin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi tutup Allah'ın size açıkladığı hakikatı onlara söylüyorsunuz? Aklınız yok mu be!» derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Üstelik iman edenlere rastladıklarında inandık derler, birbirleriyle başbaşa kaldıkları zaman, «
Rabbin
izin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi tutup Allah'ın size açıkladığı gerçekleri onlara da söylüyorsunuz? Hiç aklınız yok mu be?» derlerdi....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar müminler ile karşılaştıklarında «inandık» derler. Fakat birbirleri ile başbaşa kaldıkları zaman «
Rabbin
iz katında aleyhinize delil olarak kullansınlar diye mi Allah'ın size açıkladıklarını onlara anlatıyorsunuz? Bunun yanlış olduğuna aklınız ermiyor mu?» derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İnananlarla karşılaştıklarında "inandık" derler; başbaşa kaldıklarında ise "Tanrı'nın size açıkladığını / açtığını (fetehallahu)
rabbin
iz katında size (karşı) delil olarak kullanmaları / delil getirmeleri (liyuhacciküm) için mi onlara anlatıyorsunuz / söylüyorsunuz (etuhaddisunehüm)? Akletmez misiniz?" derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Yahudi münafıklar) îman edenlere kavuşdukları zaman «İnandık» derler. Birbirine (dönüb) halvet oldukları vakit ise (aralarındaki ileri gelenler, münafıklık eden arkadaşlarına) : «Allahın size açdığı şey'i (Resûlüllahın sıfatlarına ve sâireye dâir Tevratda öğretdiklerini) mü'minler onunla
Rabbin
iz katında (aleyhinizde) kuvvetli delîl getirsinler diye mi onlara söyleyib duruyorsunuz? Buna aklınız ermiyor mu?» derler. ...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Îmân edenlerle karşılaştıkları zaman: '(Biz de) îmân ettik!' derler. Birbirleriyle baş başa kalınca da (reisleri onlara): 'Allah’ın size (Tevrât’ta) açıkladığı (Muhammed’in sıfatları)nı,
Rabbin
izin huzûrunda size karşı onunla delil getirsinler diye mi onlara (o mü’minlere) anlatıyorsunuz? Hiç akıl erdirmez misiniz?' dediler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Mü'minlerle karşılaştıkları zaman, inandık derlerdi, birbirleriyle baş başa kaldıklarında, Rabbınızın katında, aleyhinde delil göstersinler diye mi Allah'ın size açıkladığını onlara anlatıyorsunuz, buna aklınız ermiyormu? diye birbirlerini uyarırlardı....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Nitekim, imana ermiş olanlarla buluştuklarında, "(Sizin inandığınız gibi) inanıyoruz!" derler; ama birbirleriyle baş başa kaldıklarında, "
Rabbin
izin kelamını size karşı koz olarak kullansınlar diye mi Allah'ın size açıkladığı şeyleri onlara haber veriyorsunuz? Aklınızı başınıza toplamayacak mısınız? derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar, mü'minlere mülâki oldukları zaman, «Biz de imân ettik,» derler. Ve bunların bazıları diğer bazıları ile tenha kalınca da derler ki: «Allah'ın size açtığını o müslümanlara haber verir misiniz, ki onunla
Rabbin
iz nezdinde size karşı hüccet ikame etsinler. Sizin buna aklınız ermiyor mu?»...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Yahudi münafıklar) müminlerle karşılaştıkları zaman: “Biz de iman ettik. ” derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıklarında ise: “Allah'ın size açtıklarını,
Rabbin
iz katında sizin aleyhinizde kullansınlar diye mi onlara söylüyorsunuz? Bunları hiç düşünemiyor musunuz?” derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İnananlarla karşılaştıkları zaman “inandık” derler, birbirleriyle yalnız kaldıklarında: -
Rabbin
iz'in yanında size karşı delil getirsinler diye mi, Allah’ın size açıkladığını onlara anlatıp duruyorsunuz? Bunu akıl etmiyor musunuz? derlerdi....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
Onlar iman edenlerle karşılaştıklarında «Biz de iman ettik» derler. Kendi aralarında kaldıklarında ise: «Ne yapıyorsunuz? derler,
Rabbin
izin huzurunda aleyhinize hüccet edinsinler diye mi tutup Allah’ın size açtığı gerçeği onlara söylüyorsunuz? Hiç aklınızı kullanmıyor musunuz?»...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İnananlara rastladıkları zaman: "İnandık" derler; birbirleriyle yalnız kaldıkları zaman: "Allâh'ın size açtığını onlara söylüyorsunuz ki, onu
Rabbin
iz katında sizin aleyhinizde delil olarak mı kullansınlar? Aklınızı kullanmıyor musunuz?" derler....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İman edenlerle karşılaştıklarında «iman ettik» derler; birbiriyle kendi başlarına kaldıkları zaman ise, derler ki: «Allah'ın size açtık (açıkladık) larını,
Rabbin
iz katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla söyleşiyorsunuz? Hâlâ akıllanmayacak mısınız?»...
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
İman edenlerle karşılaştıkları zaman, 'Biz de inandık' derler. Baş başa kaldıklarında ise, birbirlerine, 'Yoksa,' derler, '
Rabbin
iz katında size karşı delil olarak kullansınlar diye mi Allah'ın size açtıklarını onlara anlatıyorsunuz: Hiç akıl etmiyor musunuz?'...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
1.
mâ yeveddu
: sevmezler, istemezler
2.
ellezîne keferû
: inkâr edenler
3.
min ehli el kitâbi
: kitap ehlinden, kitap sahiplerinden
4.
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehli kitaptan kâfir olanlar ve müşrikler,
Rabbin
izden sizin üzerinize hayırdan (rahmet ve fazl) indirilmesini istemezler. Ve Allah, rahmetini dilediği kimseye tahsis eder. Ve Allah, “büyük fazıl” sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah’a ortak koşanlar,
Rabbin
izden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne kitap ehlinden kâfir olanlar, ne de müşrikler, size
Rabbin
izden bir hayır indirilmesini istemezler. Allah'sa dilediğini rahmetiyle seçer de ona bir hususiyet verir. Allah büyük bir ihsân sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
(Ey müminler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de
Rabbin
izden size bir hayır indirilmesini istemezler. Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehli Kitaptan olan kâfirler de (hakikati inkâr edenler), müşrikler de (benliklerini ya da dışsal objeleri şirk koşanlar) size
Rabbin
izden bir hayır inzâl olmasını istemezler. Allâh dilediğine has kılar rahmetini, onun hakikatinden! Allâh, Zül Fazlıl Aziym'dir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehl-i kitaptan ve ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan müşriklerden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler,
Rabbin
izden size bir hayır, Kur’ân’dan bir sûre, bir âyet indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, rahmetini, peygamberliği ve hidayeti, sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere lütfeder. Alla...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehlinden kâfir olanlar da, müşrikler de size
Rabbin
izin katından bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise kendi rahmetini dilediğine özel kılar. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler,
Rabbin
izden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne ehli kitaptan olan kâfirler, ne de müşrikler, size Rabbınızdan hiç bir hayır indirilmesini sevmez ve istemezler. Allah nübüvvet ve vahyi, rahmetiyle dilediği kimseye tahsis eder. Allah büyük ihsan sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitab ehlinden ve Allah'a es kosanlardan inkar edenler,
Rabbin
izden size bir iyilik gelmesini istemezler. Allah, rahmetini diledigine tahsis eder. Allah buyuk nimet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehlinden inkâra sapanlar da, Allah'a ortak koşanlar da
Rabbin
izden size bir iyilik indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine tahsîs eder. Allah çok büyük lütuf ve iyilik sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehlinden ve Allah'a eş koşanlardan inkar edenler,
Rabbin
izden size bir iyilik gelmesini istemezler. Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah büyük nimet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
(Ey müminler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de
Rabbin
izden size bir hayır indirilmesini istemezler. Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitaplıların inkarcıları da, putperestler de
Rabbin
izden size bir iyilik indirilmesini istemez. ALLAH rahmetini dilediğine verir. ALLAH büyük lütuf sahibi....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Arzu etmez o küfredenler: Ne ehli kitabdan ve ne müşriklerden ki size
rabbin
izden bir hayır indirilsin, Allah ise rahmetiyle imtiyazı dilediğine bahşeder ve Allah çok büyük fazıl sahibidir...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne kitap ehlinden, ne de müşriklerden olan kafirler size
Rabbin
izden bir hayır indirilmesini ister. Allah ise rahmetini dilediğine bahşeder ve Allah çok büyük lütuf sahibidir...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne Kitap ehlinden, ne de müşriklerden hiçbiri, size
Rabbin
izden bir hayır indirilsin istemez. Allah ise, üstünlüğü, rahmetiyle dilediğine mahsus kılar ve Allah çok büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne Kitap Ehlinin kâfirleri ve ne de puta tapanlar
Rabbin
izden size herhangi bir iyilik inmesini istemezler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehlinden olan küfredenler ve müşrikler
rabbin
izden üzerinize bir hayrın indirilmesini istemezler / arzu etmezler. (Oysa) Tanrı (ise) rahmetini dilediğine verir. Tanrı büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehl-i Kitabdan olan kâfirler de, (Allaha eş koşan) müşriklerde size
Rabbin
izden hiç bir hayır indirilmesini istemez (ler) Allah ise rahmetiyle kimi dilerse onu mümtaz kılar. Allah en büyük lûtf-ü inayet saahibidir. ...
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne ehl-i kitabdan inkâr edenler, ne de müşrikler,
Rabbin
izden size bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine tahsîs eder. Ve Allah, pek büyük ihsan sâhibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehl-i Kitab'dan kafir olanlar da, müşrikler de Rabbınızdan size hiç bir hayır indirilmesini istemezler. Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ne önceki vahyin takipçilerinden hakikati inkara yeltenenler, ne de Allah'tan başka şeylere ilahlık yakıştıranlar,
Rabbin
tarafından sana indirilen bir hayrı görmekten hoşlanırlar; ancak Allah dilediğini rahmete ulaştırır; zira Allah, sınırsız lütuf Sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Ehl-i kitaptan kâfir olanlar da ve müşrikler de sizin üzerinize
Rabbin
iz tarafından bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah Teâlâ ise rahmetini dilediğine tahsis buyurur. Ve Allah Teâlâ pek büyük ihsan sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehlinden olan kâfirler de müşrikler de size
Rabbin
izden bir hayır inmesini istemezler. Oysa Allah kimi dilerse onu rahmetiyle mümtaz kılar. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap ehli olan kafirler de, müşrikler de size
Rabbin
izden hiçbir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetiyle dilediği kimseyi seçerek ihsanda bulunur. Şüphesiz Allah en büyük lütuf ve ihsan sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Gerek Ehl-i kitaptan gerek müşriklerden olsun, kâfirler,
Rabbin
izden size herhangi bir hayır indirilmesini arzu etmezler. Fakat Allah rahmetini dilediğine seçip ihsan eder. Allah büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Nankör olan bazı Kitap ehli kimseler de, müşrikler de size
Rabbin
izden bir hayır indirilmesini istemezler. Oysa Allâh, rahmetini dilediğine tahsis eder, Allâh, büyük lutuf sâhibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler,
Rabbin
izden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir....
Bəqərə Suresi, 105. Ayet:
Kitap Ehlinden kâfir olanlar ile müşrikler,
Rabbin
izden size bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise dilediği kulunu rahmetiyle seçkin kılar. Gerçekten Allah pek büyük lütuf sahibidir....
Bəqərə Suresi, 112. Ayet:
Hayır, (öyle değil), kim vechini (fizik vücudunu) Allah'a teslim ederse, o muhsin olur. Artık
Rabbin
in katında onun ecri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
1.
iz kâle
: dediği zaman, demişti
2.
lehu
: ona
3.
rabbu-hu
: onun Rabbi
4.
eslim
: teslim ol
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: “Teslim ol!” dediği zaman “Ben, âlemlerin
Rabbin
e teslim oldum.” dedi...
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona “Teslim ol” dediğinde, “Âlemlerin
Rabbin
e teslim oldum” demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
O zaman Rabbi, İbrahîm'e, râm ol, teslîm ol dedi. İbrahîm dedi ki: Âlemlerin
Rabbin
e teslîm oldum....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Alemlerin
Rabbin
e boyun eğdim, demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Yaratan, yaşama kabiliyeti, gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden Rabbi ona: 'İslâm’ı yaşayan müslüman ol, bana teslim olarak hükmüme razı ol' buyurunca, 'Ben yaratan, yaşama kabiliyeti gücü ve varlıklara işleyiş düzenlerini veren, koruyan, kontrol eden, âlemlerin, bütün varlıkların
Rabbin
e teslim olarak hükmüne razı oldum, İslâm’ı yaşayan müslüman oldum.' dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: 'Teslim ol!' dediğinde 'Alemlerin
Rabbin
e teslim oldum' demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin
Rabbin
e teslim oldum" demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
İbrahim (Aleyhisselâma) Rabbi: “- Benim emrime teslim ol.” buyurduğu zaman o şöyle demişti: “- Kendimi âlemlerin
Rabbin
e teslim ettim.”...
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: «Teslim ol» buyurdugunda, «Alemlerin
Rabbin
e teslim oldum» demisti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Ve hani
Rabbin
ona: «Teslimiyette devam et!» deyince, o da, «âlemlerin
Rabbin
e teslim olup (boyun eğdim)» demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: 'Teslim ol' buyurduğunda, 'Alemlerin
Rabbin
e teslim oldum' demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Âlemlerin
Rabbin
e boyun eğdim, demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabb'i, kendisine 'Teslim ol,' dediğinde; 'Evrenlerin
Rabbin
e teslim oldum,' diye karşılık vermişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: «Bana teslim ol!» emrini verince, o da: «Alemlerin
Rabbin
e teslim oldum.» dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona, «İslâm ol!» emrini verince, o «Ben âlemlerin
Rabbin
e teslim oldum.» dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Hani Rabbi ona; «Teslim ol» buyurunca o da; «Ben alemlerin
Rabbin
e teslim oldum» dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: "Teslim ol" dediğinde (O:) "Alemlerin
rabbin
e teslim oldum" demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: «(Kendini Hakka) teslim et» dediği zaman o, «Âlemlerin
Rabbin
e teslim oldum» demişdi. ...
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Bir zaman Rabbi ona: '(İhlâs ve îmân ile emirlerime) teslîm ol!' buyurduğunda, (o da:) 'Âlemlerin
Rabbin
e teslîm oldum' demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Hani, Rabbı ona; teslim ol buyurduğu zaman, o da, alemlerin Rabbına teslim oldum, demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi, O'na: "Bana teslim ol!" dediğinde; "(Sana), bütün alemlerin
Rabbin
e teslim oldum!" diye cevap verdi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Hani o vakit ki İbrahim'e Rabb-i Kerîm'i «İslâm ol!» dedi. O da, «Alemlerin
Rabbin
e teslim oldum (ümurumu O'na tefviz ettim)», dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: “Teslim ol!” dediği zaman o, “Ben âlemlerin
Rabbin
e teslim oldum. ” demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi, O’na “teslim ol” dediği zaman: -Alemlerin
Rabbin
e teslim oldum, demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: "Kendini canı gönülden Hakka teslim et!" deyince o derhal: "Âlemlerin
Rabbin
e teslim oldum" demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: "İslâm ol!" demişti, "Âlemlerin
Rabbin
e teslim oldum." dedi....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona: «Teslim ol» deyince (o:) «Alemlerin
Rabbin
e teslim oldum» demişti....
Bəqərə Suresi, 131. Ayet:
Rabbi ona 'Teslim ol' dediğinde, o da 'Âlemlerin
Rabbin
e teslim oldum' cevabını vermişti....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere
Rabbin
den verilene iman ettik. Onlardan hiç birini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."...
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: "Biz Tanrı'ya, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa'ya ve İsa'ya verilen ile peygamberlere
rabbin
den verilene inandık. Onların hiçbiri arasında ayırım yapmayız / Onlardan hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz. Biz sadece O'na teslim olanlarız"....
Bəqərə Suresi, 136. Ayet:
Deyin ki: «Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere
Rabbin
den verilene iman ettik. Onlardan hiç birini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız.»...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
1.
kul
: de, söyle
2.
e
: mı
3.
tuhâccûne-nâ
: bizimle mücâdele ediyorsunuz
4.
fî
: hakkında
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: “Allah hakkında bizimle mücâdele mi ediyorsunuz? Ve O, bizim de Rabbimizdir, sizin de
Rabbin
izdir. Ve, bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size aittir. Ve biz, ona muhlis olanlarız (dîni O'na hâlis kılanlarız).”...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Onlara de ki: “Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
izdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz O’na gönülden bağlanmış kimseleriz.”...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah hakkında bizimle mücadeleye mi girişiyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir, sizin de
Rabbin
iz. Bizim yaptıklarımız bize ait, sizin yaptıklarınız size. ve biz, bütün kalbimizle Allah'a bağlıyız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
iz olduğu halde, O'nun hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "Allâh hakkında bizle mi tartışıyorsunuz? O, Rabbimiz ve
Rabbin
izdir! Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız (-ın sonuçları da) sizedir. Biz O'na ihlâsla yönelenleriz. "...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
'Allah bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
iz olduğu halde, Allah hakkında deliller getirerek bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz? Bizim amellerimizin karşılığı, mükâfatı bize âit, sizin amellerinizin sorumluluğu ve cezası da size aittir. Biz O’na, ihlâs ile, samimiyetle bağlanan, ibadet eden kullarız.' de....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: 'Siz Allah hakkında bizimle tartışmaya mı giriyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
izdir. Bizim yaptığımız işler bize, sizin yaptığınız işler sizedir. Biz O'na gönülden bağlıyız.'...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "O bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
iz iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Ey Habibim, onlara söyle: “-Allah’ın dininde ve O’na bağlanmakla üstün olmada bizimle çekişip mücadele mi ediyorsunuz? Halbuki O, bizim de Rabbimizdir, sizin de
Rabbin
iz. (Ona kulluk yapmak herkese vâcibdir). Yaptıklarımızın mükâfatı bize, sizin yaptıklarınızın cezası da size aittir. Biz ona özümüzle bağlanmışız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «Bizim ve sizin
Rabbin
iz olan Allah hakkinda bize karsi huccet mi gosteriyorsunuz? Bizim yaptiklarimiz kendimize, sizin yaptiklariniz de kendinize aittir. Biz O'na karsi samimiyiz"....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah hakkında bizimle tartışıp çekişiyor musunuz? Halbuki O bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
izdir. Bizim işlediklerimizin (karşılığı) bize aittir, sizin işlediklerinizin (karşılığı) size aittir. Biz ancak O'na içten gelen katıksız bir ciddiyet ve samimiyetle bağlanmışızdır....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: 'Bizim ve sizin
Rabbin
iz olan Allah hakkında bize karşı hüccet mi gösteriyorsunuz? Bizim yaptıklarımız kendimize, sizin yaptıklarınız de kendinize aittir. Biz O'na karşı samimiyiz'....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
iz olduğu halde, O'nun hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
'Bizimle ALLAH hakkında mı tartışıyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
izdir. Biz işlediğimizden, siz de işlediğinizden sorumlusunuz. Biz kendimizi sadece O'na adadık,' de....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «Allah hakkında bizimle didişmeye mi gireceksiniz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
izdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size. Şu kadar var ki, biz O'na ihlas ile sarılıyoruz....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki; «Bizim de sizin de
Rabbin
iz olan Allah hakkında bizimle çekişiyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na samimi olarak bağlıyız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: "Bizimle Tanrı hakkında mı tartışıyorsunuz? Oysa O bizim de rabbimiz, sizin de
rabbin
izdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. Biz O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız"....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki (Habîbim) : «Siz (Arabdan bir peygamber geldi diye) bizimle Allah hakkında çekişiyor musunuz? Halbuki o bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
izdir. (Dilediğini O seçer) Bizim yapdıklarımız (ın mükâfatı) bize, sizin yapdıklarınız (ın mücâzâtı) size âid. Biz ona bütün samîmiyyetimizle bağlanmışızdır». ...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: 'O, bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
iz olduğu hâlde, Allah(’ın bizden bir peygamber göndermesi) hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Hâlbuki bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de sizedir. Çünki biz, O’na karşı samîmî olan kimseleriz.'...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Halbuki O, bizimde Rabbımız, sizim de Rabbınızdır. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size aittir. Biz O'na muhlis kullarız, de....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
(Yahudi ve Hıristiyanlara) de ki: "Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Nasıl olur? O, bizim gibi sizin de
Rabbin
izdir; bizim işimiz bize, sizin işiniz de size aittir; ve biz kendimizi yalnızca O'na adamışızdır."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
(Ey Resûlüm!) De ki: «Allah hakkında bizimle mücadele mi ediyorsunuz? Halbuki O, bizim de Rabbimizdir, sizin de
Rabbin
izdir. Ve bizim amellerimiz bize aittir, sizin amelleriniz de size aittir. Ve bizler ancak O'na muhlis kullarız.»...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: “Allah bizim de Rabbimiz sizin de
Rabbin
iz iken, O'nun hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size âittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız. ”...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
(O kitap ehline) De ki: -Siz, bizimle Allah hakkında mı tartışıyorsunuz? Halbuki, O, bizim de Rabbimiz sizin de
Rabbin
izdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz Allah’a içten /katıksız olarak bağlananlarız....
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Ve de ki: "Allah hem bizim Rabbimiz, hem de sizin
Rabbin
iz olduğu halde, Siz bizimle Allah hakkında mı münakaşa ediyorsunuz? Bizim yaptıklarımızın karşılığı bize, sizin yaptıklarınızınki ise size ait. Biz tam bir samimiyetle yalnız O’na bağlıyız."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
Söyle (onlara): "Allâh, bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
iz iken, O'nun hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size âittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız."...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: «O bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
iz iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir. Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız.»...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
De ki: Bizimle Allah hakkında mı tartışıyorsunuz? Halbuki O bizim de Rabbimiz, sizin de
Rabbin
izdir. Öyleyse bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size. Biz Ona tam bir içtenlikle yönelmiş bulunuyoruz....
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
1.
kad
: muhakkak, olmuştu
2.
nerâ
: görüyoruz
3.
tekallube
: çeviriyorsun
4.
vechi-ke
: yüzünü
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
1.
el hakku
: hak, gerçek
2.
min rabbi-ke
: senin
Rabbin
den
3.
fe
: artık, bundan sonra
4.
lâ tekûnenne
: sakın ol...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak,
Rabbin
den'dir. Bundan sonra sakın şüpheye düşenlerden olma!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak (ancak)
Rabbin
dendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek,
Rabbin
dendir. Artık sakın şüpheye düşenlerden olma....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek olan,
Rabbin
den gelendir. O halde kuşkulananlardan olma!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
HAK,
Rabbin
dendir (beynini oluşturan Esmâ bileşiminin sonucudur). O hâlde sakın (bu gerçekten) şüpheye düşenlerden olma!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Kesin doğrular,
Rabbin
den gelen Kur’ân âyetleriyle bildirilen doğrulardır. Ehl-i kitabın kutsal kitaplardaki tahrifatına aldanarak sakın şüpheye düşenlerden olma....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek
Rabbin
tarafından bildirilmektedir. Sakın şüpheye düşenlerden olma....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek (hak)
Rabbin
den (gelen)dir. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Rabbin
den olan her şey hak ve gerçektir. O halde sakın şüphe edenlerden olma. (Bu hitap yine ümmete aittir.)...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak dâima
Rabbin
katındandır. Artık şüpheye düşenlerden olma sakın!....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek olan,
Rabbin
den gelendir. O halde kuşkulananlardan olma!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Bu,
Rabbin
den gelen gerçektir; artık kuşkulanma...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
O hak rabbından, artık şüpheye düşenlerden olma sakın...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
O gerçek
Rabbin
dendir. Artık sakın şüpheye düşenlerden olma!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
O hak,
Rabbin
dendir. Artık şüpheye düşenlerden olma sakın!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Bu,
Rabbin
den gelen bir gerçektir. Bu konuda sakın kuşkuya kapılanlardan olma....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek (hak)
rabbin
den (gelen)dir. O halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak,
Rabbin
dendir. O halde sakın şüphecilerden olma. ...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak,
Rabbin
den (gelen)dir; öyle ise sakın şübhe edenlerden olma!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak, Rabbındandır. Öyleyse asla şüphecilerden olma!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
O hak,
Rabbin
dendir. Artık şüphe edenlerden sakın olma....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek olan
Rabbin
den gelendir. O halde sakın şüphe edenlerden olma!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak,
Rabbin
dendir. Öyleyse şüpheye düşenlerden olma!...
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak ve gerçek olan,
Rabbin
den gelendir, bunda hiç tereddüdün olmasın....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek,
Rabbin
den gelendir, artık kuşkulananlardan olma....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Gerçek (hak)
Rabbin
dendir. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma....
Bəqərə Suresi, 147. Ayet:
Hak,
Rabbin
in katındandır; sakın şüpheye düşenlerden olma....
Bəqərə Suresi, 148. Ayet:
HERKESİN O'NA DÖNEN BİR VECHİ VARDIR. . . O hâlde hayırlı çalışmalarda (
Rabbin
i tanımada) yarışın! Nerede olursanız olun hepinizi, hakikatiniz olan Allâh cem eder. Kesinlikle Allâh her şeye Kaadir'dir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
1.
ve min
: ve den
2.
haysu
: neresi
3.
harec-te
: sen çıktın
4.
fe
: o zaman
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Ve nereden çıkarsan çık, bundan sonra (namazda) vechini (yüzünü) Mescid-i Haram yönüne çevir. Ve muhakkak ki o
Rabbin
den mutlaka bir hakdır. Ve Allah, yaptıklarınızdan gâfil (habersiz) değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
(Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön. Bu, elbette
Rabbin
den gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nerede bulunursan bulun, hemen yüzünü Mescid-i Harâm'a doğru çevir. Bu emir şüphesiz gerçektir,
Rabbin
dendir ve Allah yaptığınız şeylerden gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu emir
Rabbin
den sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden (hangi düşünceden) çıkarsan çık, vechini (yüzünü - müşahedeni) Mescid-i Haram'a (çokluğun gerçekte yokluğunun yaşandığı secde edilen mahale) döndür! Bu elbette
Rabbin
den (kaynaklanan) bir Hak'tır. Allâh varlığınızın hakikati olarak, ortaya koyduklarınızdan gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık, namazda yüzünü Mescid-i Haram tarafına, Kâbe’ye çevir. Bu
Rabbin
den gelen gerekçeli, hikmete dayalı, Kur’ân âyetiyle bildirilen doğrudur. Allah işlediğiniz amellerden gâfil, habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden (yola) çıkarsan çık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Şüphesiz bu,
Rabbin
tarafından bildirilen bir gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu,
Rabbin
den olan bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden sefere çıkarsan, namazda yüzünü Mescid-i Harâm’a doğru çevir. Bu yöneliş emri
Rabbin
den gelen gerçek bir haktır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden yola cikarsan, yuzunu Mescid-i Haram semtine cevir, suphesiz bu
Rabbin
den bir haktir. Allah, yaptiklarinizdan gafil degildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nerede (yola) çıkarsan çık, (namazda) yüzünü Mescid-i Harâm'a çevir. Şüphesiz ki bu,
Rabbin
tarafından (verilen) hak (bir emir)dir. Allah yapacaklarınızdan habersiz değildir.....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram semtine çevir, şüphesiz bu
Rabbin
den bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu emir
Rabbin
den sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan çık, (namaz için) yüzünü Kutsal Mescide doğru çevirmelisin. Bu, elbette
Rabbin
den gelen bir gerçektir. ALLAH yaptığınız hiç bir şeyden habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Hem her nereden sefere çıkarsan hemen Mescidi harama doğru yüzünü çevir, bu emir şüphesiz hak, rabbından olduğu muhakkakdır, Allah amellerinizden gafil de değildir...
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan hemen yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Şüphesiz bu
Rabbin
den gelen bir gerçektir. Allah, yaptıklarınızdan habersiz de değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Hem her nereden yola çıkarsan (namazda) hemen Mescid- i Haram'a doğru yüzünü çevir. Bu emir şüphesiz hak,
Rabbin
den olduğu gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz de değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkmış olursan ol, yüzünü Mescid- i Haram'a doğru çevir. Bu kesinlikle
Rabbin
den gelen bir gerçektir. Hiç şüphesiz, Allah neler yaptığınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden (yola) çıkarsan çık, (namaz için) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Kuşkusuz bu
rabbin
den gelen bir gerçektir. Tanrı, yaptıklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Hangi yerden (sefere) çıkarsan (namazda) yüzünü Mescid-i haram tarafına döndür. Bu (emir de)
Rabbin
den (gelen) mutlak bir Hak dır. Allah, yapacaklarınızdan gaafil değildir. ...
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Ve nereden (yolculuğa) çıksan, artık (namazda) yüzünü Mescid-i Harâm tarafına (Kâ'beye) çevir! Hiç şübhesiz ki bu,
Rabbin
den (gelen) haktır. Hâlbuki Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden (yola) çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Şüphesiz bu, Rabbından bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Böylece, nereden gelirseniz gelin, (namazda) yüzünüzü Mescid-i Haram'a doğru çevirin. Bilin ki bu (emir)
Rabbin
izden gelen bir hakikattir; ve Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Ve her nereden sefere çıkarsan hemen yüzünü Mescid-i Haram tarafına döndür. Şüphe yok ki bu
Rabbin
cânibinden bir haktır. Ve Allah Teâlâ sizin amellerinizden gâfil değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) yüzünü Mescid-i haram'a doğru çevir. Şüphesiz ki bu,
Rabbin
izden gelen bir gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu, elbette
Rabbin
den gelen hak bir emirdir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden yola çıkarsan çık, (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına döndür! Şüphesiz ki böyle yapmak,
Rabbin
tarafından gelen gerçektir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Nereden (yola) çıkarsan, yüzünü Mescid-i Harâm'a doğru çevir. Bu elbette
Rabbin
den gelen gerçektir. Allâh, yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Her nereden çıkarsan, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Şüphesiz bu,
Rabbin
den olan bir haktır. Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil değildir....
Bəqərə Suresi, 149. Ayet:
Onun için, nereden yola çıkarsan çık; yönünü Mescid-i Harama çevir. Çünkü o
Rabbin
den gelen hakkın tâ kendisidir. Allah ise yaptıklarınızdan habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular
4.
kutibe
: yazıldı, farz kılındı
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey âmenû olanlar! Katl (öldürülme) konusunda kısas üzerinize yazıldı (size farz kılındı). Hüre hür, köleye köle, dişiye dişi (kısas olunur), fakat kim, onun (öldürülenin) kardeşi tarafından bir şey ile (bir diyet karşılığı) affolunursa (bağışlanırsa), o taktirde gereken, örfe tâbî olunması ve ona (affedene), (diyetin) ihsanla ödenmesidir. İşte bu,
Rabbin
izden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra haddi aşarsa (saldırıya kalkarsa) o zaman onun için elîm bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu,
Rabbin
izden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas farz edilmiştir: Hüre karşılık hür, kula karşılık kul, kadına karşılık kadın. Fakat öldüren, kardeşinden azıcık bir affa nail olursa o zaman kısas kalkar; öldürülenin velîsinin, akla ve örfe uygun olarak iyiliğe uyması, öldürenin de, öldürdüğü kişinin velîsine güzellikle bir şey vermesi kalır. Bu,
Rabbin
izden hükmü hafifletmedir, rahmettir. Bundan sonra da gene zulme kalkan ve aşırı giden olursa artık ona elemli bir azap var....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler,
Rabbin
izden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürme olaylarında kısas (eşitlik esasına dayalı uygulama) yazıldı üzerinize! Hürriyeti olana hür olan, köleliği yaşayana köle olan, dişiliği yaşayana da dişi kısas olur. Katil eğer öldürdüğünün kardeşi (veya vârisi) tarafından (kısmen) affa uğrarsa, o takdirde örfe uyulmalı, (diyeti) ödenmelidir. Bu da
Rabbin
izden bir hafifletme ve rahmettir. Kim bundan sonra haddi aşarsa ona feci bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler, cinayetlerde, öldürülenlere karşılık katillere kısas uygulanması, size yazılı bir kanun haline getirildi, farz kılındı. Hür bir maktûle karşı, hür bir kimseye, maktul bir köleye karşı bir köleye, maktul bir kadına karşı bir kadına kısas uygulanır, ölüm cezası verilir. Ancak, maktûlün velisi, kardeşi tarafından kısas cezasından, vazgeçilen; ödeyeceği diyetin de bir kısmı bağışlanan kimseye, Kur’ân’ın ve sünnetin hükümlerine İslâmî kurallarla örtüşen örfe, hakkaniyete uyularak, di...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın. Her kime kardeşi tarafından bir bağışlamada bulunulursa bu zaman iyiliğe uyulmalı ve gerekli olan şey ona güzellikle verilmelidir. Bu,
Rabbin
iz tarafından size bir hafifletme ve rahmettir. Artık bundan sonra kim taşkınlık ederse ona acıklı bir azap vardır. [35]...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu,
Rabbin
izden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! (kasden) öldürülmüşler için size kısas (misilleme yapmak) farz kılındı: Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. (ölen müslüman olduğu halde, öldüren hür, köle ve kadın, her kimse kısas olunur, yani öldürdüğüne karşılık öldürülür.) Öldürülmüş olanın kardeşinden (verese ve velisinden) katilin lehine olarak bir şey bağışlansa da kısas düşürülse, ölünün velisi, hakkından ziyade olmıyarak, örfe göre diyet almalıdır; katil de maktulün velisine, icap eden diyeti güzel...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey Inananlar! Oldurulenler hakkinda size kisas farz kilindi: Hur ile hur insan, kole ile kole ve kadin ile kadin. Olduren, olenin kardesi tarafindan bagislanmissa, kendisine orfe uymak ve bagislayana guzellikle diyet odemek gerekir. Bu,
Rabbin
iz'den bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavuzde bulunana elem verici azab vardir....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey imân edenler! Öldürülenler hakkında size kısas (eşit şekilde karşılık = misilleme) farz kılındı : Hürre hür, köleye köle, dişiye dişi... Bununla beraber kim (öldürülenin) kardeşinden az da olsa bağışlanırsa (kısas düşer); kendisine örfe uymak ve bağışlayana diyeti güzellikle ödemek gerekir. Bu,
Rabbin
izden bir hafifletme ve rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azâb vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey İnananlar! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı: Hür ile hür insan, köle ile köle ve kadın ile kadın. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından bağışlanmışsa, kendisine örfe uymak ve bağışlayana güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu,
Rabbin
iz'den bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem verici azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler,
Rabbin
izden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
İnananlar! Öldürmede size eşitlik farz kılındı. Hürre karşı hür, köleye köle, kadına kadın... Ama kim maktulun hısımları tarafından bağışlanırsa, o zaman uygun olanı yapması ve diyeti güzelce ödemesi gerekir. Bu,
Rabbin
izden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra kim sınırı aşarsa onun için acı bir azap var....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey o bütün iman edenler! Maktuller hakkında üzerinize kısas yazıldı: hürre hür, köleye köle, dişiye dişi, bunun üzerine her kim kardeşinden cüz'î bir afve mazhar olursa o vakit vazife birinin o marufu takib etmesi birinin de ona borcunu güzellikle ödemesidir bu, rabbınızdan bir tahfif ve bir rahmettir, her kim bunun arkasından yine tecavüz ederse artık ona elîm bir azab vardır...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazıldı. Hüre hür, köleye köle, dişiye dişi. Bununla birlikte her kim kardeşi tarafından kısmen bağışlanırsa, o vakit görev, birinin geleneğe uyması birinin de ona borcunu güzellikle ödemesidir. Bu,
Rabbin
izden bir hafifletme ve bir rahmetttir. Her kim, bunun ardından yine tecavüz ederse, artık ona pek elem veren bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu,
Rabbin
iz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kim (hangi katilin) lehine, onun (maktülün) kardeşi (varisi veya velisi) tararfından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktülün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu
rabbin
izden bir hafifletme ve bir rahmettir. Ancak kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey îman edenler, maktuller hakkında size kısas (misilleme) yazıldı (farzedildi). Hür, hür ile, köle, köle ile, dişi, dişi ile (kısas olunur). Fakat kimin (hangi kaatilin) lehinde maktulün kardeşi (velîsi) tarafından cüz'î birşey afvolunursa (hemen kısas düşer). Artık örfe uymak (şer'in ve aklın iyi gördüğünü yapmak, borcu) ona (maktulün velîsine) güzellikle ödemek (lâzımdır). Bu,
Rabbin
izden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu (afivden ve edadan) sonra (kaatile veya taraflarına muhaasa...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey îmân edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas farz kılındı! Hür olana hür, köleye köle, kadına kadın (kısâs edilir, öldürülür)! Fakat (öldüren) o kimse lehinde, kardeşi tarafından (cüz’î) bir şey affedilirse, o takdirde (affedene düşen,) örfe tâbi' olmak(diyetini aşırıya kaçmadan almak)tır ve (öldürene düşen de, diyeti) ona güzellikle ödemektir. Bu,
Rabbin
iz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Buna rağmen kim bundan sonra haddi aşarsa, artık ona (pek) acıklı bir azab vardır!...
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler; öldürmede size kısas farz kılındı. Hür; hür ile, köle; köle ile, dişi; dişi ile. Ama kim de kardeşi tarafından affedilirse, ma'ruf olan emre ittiba etmeli ve ona güzellikle ödemelidir. Bu, Rabbınız tarafından bir hafifletme ve rahmettir. Kim, bundan sonra da tecavüzde bulunursa; onun için pek acıklı bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Siz, ey imana ermiş olanlar! Öldürme (olayların)da adil karşılık (kısas) size farz kılındı: Hür için hür, köle için köle ve kadın için kadın. Ve eğer kardeşi tarafından suçlu kimse (nin suçunun bir bölümünü) bağışlanmışsa, bu (bağış) uygun şekilde tatbik edilmeli ve kardeşine tazminatı güzellikle ödenmelidir. Bu,
Rabbin
izden bir hafifletme ve bir rahmettir. Buna rağmen hak ve adalet sınırlarını bilerek ve isteyerek ihlal eden için şiddetli azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey mü'minler! Maktuller hakkında sizin üzerinize kısas farz olmuştur. Hür ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas edilir. Fakat hangi bir katil için kardeşi tarafından bir şey affedilirse ma'ruf olan emre ittiba etmeli ve ona da (diyeti) güzellikle edada bulunmalıdır. Bu
Rabbin
iz tarafından bir hafifletme ve bir rahmetir. Artık bundan sonra tecavüzde bulunursa onun için elîm bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın (öldürülür). Bununla beraber (katil) bir kimse kendi lehine kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından affedilirse, bundan sonra iyiye uymak ve (öldürülenin velisine) güzelce diyet ödemek gerekir. Bu (uygulama)
Rabbin
izden size bir kolaylık ve rahmettir. Buna rağmen her kim ki bundan sonra haddi aşarsa, onun için elem verici bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
-Ey İman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hür olan ile hür, köle ile köle, kadın ile kadın kısas olunur. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından bağışlanmışsa, artık örfe uymak ve bağışlayana güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu,
Rabbin
izden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra da tecavüzde bulunana elem verici azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Öldürülen kimselerin hakkını almak için size kısas farz kılındı. Hür hür ile, köle köle ile, dişi dişi ile kısas olunur. Ama kim, maktûlün velisi tarafından affedilirse kısas düşer. Bundan sonra, diyeti ona güzel bir şekilde ve tam olarak ödemek gerekir. Bu esneklik
Rabbin
iz tarafından bir kolaylık ve lütuftur. Artık kim bundan sonra karşıdakinin hakkına tecavüz ederse, Ona son derece acı bir azap vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey inananlar, öldürmelerde kısâs size farz kılındı. (Kâtilin de öldürülmesi gerekir). Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Kardeşi tarafından kısmen affedilen kimse, örfe uyup o(affeden kardeşi)ne güzelce (diyeti) ödemelidir! Bu,
Rabbin
iz tarafından bir hafifletme ve acımadır. Kim bundan sonra da saldırıya kalkarsa artık onun için acı bir azâb vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı) . Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehinde, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu,
Rabbin
izden (size) bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim de bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azab vardır....
Bəqərə Suresi, 178. Ayet:
Ey iman edenler! Cinayetlerde size kısas farz kılındı. Hür olan, öldürdüğü hür kimse yerine; köle, öldürdüğü köle yerine; kadın, öldürdüğü kadın yerine kısas olunur. Kim kardeşi tarafından bir affa uğrarsa, akla ve örfe uygun bir şekilde, diyetini güzellikle ödesin. Bu,
Rabbin
izden size bir indirim ve bir rahmettir. Bundan sonra kim haddi aşarsa, pek acı bir azabı hak etmiş olur....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
1.
leyse
: değil
2.
aleykum
: sizin üzerinize, size
3.
cunâhun
: günah
4.
en tebtegû
: aramanız, talep etmeniz, is...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbin
izden fazl istemeniz size günah değildir. Artık Arafat'tan akın akın geldiğiniz zaman Meş'aril Haram'ın yanında Allah'ı zikredin. Ve sizi hidayete erdirdiği şekilde siz de O'nu zikredin. Ve siz ondan (hidayetten) önce ise, elbette dalâlette kalanlardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac mevsiminde ticaret yaparak)
Rabbin
izin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin. Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbin
izden rızık fazlalığı isteyerek ticarette bulunmanızda bir beis yok. Arafat'tan seller gibi boşanıp hep berâber inince de Meş'ar-ül-Harâm'da Allah'ı anın. Hem de o, size doğru yolu nasıl gösterdi, onu anmanızı nasıl bellettiyse öyle anın. Bundan önce gerçekten de sapıklardandınız ya....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac mevsiminde ticaret yaparak)
Rabbin
izden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin ve O'nu size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
(Hac süresi içinde)
Rabbin
izin fazlından istemenizde bir suç yoktur. Arafat'tan hep birlikte akıp dönerken, Meşari Haram'da (Müzdelife) Allâh'ı zikredin. O'nu, hidâyetinin sizde açığa çıktığı kadarıyla zikredin. Muhakkak ki bundan önce siz (hakikatten) sapmışlardandınız....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Hac mevsiminde ticaret yaparak,
Rabbin
izden gelecek bir lütfu, kazancı aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafattan akın akın indiğinizde, Meş’ar-i Haram yanında, Müzdelife’de Allah’ı zikredin. Allah’a ibadet edin, Allah’ın dinini, şeriatını anlatın. Allah’ın, Kur’ân’da ve Rasûlünün sünnetinde size öğrettiği şekilde şer’î mükellefiyetleri yerine getirerek, dinini, kitabını ve sünneti anlatarak onu zikredin. Doğrusu siz, bundan önce, başlarına buyruk hareket ederek dalâleti, bozuk düzeni,...
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbin
izden bir lütuf istemenizde sizin için herhangi bir sakınca yoktur. [41] Arafat'tan topluca indiğinizde Meş'ar-ı Haram'da Allah'ı anın. O size doğru olanı gösterdiği gibi siz de O'nu anın. Gerçekte siz bundan önce sapıklardan idiniz....
Bəqərə Suresi, 198. Ayet:
Rabbin
izden bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur. Arafat'tan hep birlikte indiğinizde Allah'ı Meş'ar-ı Haram'da anın. O, sizi nasıl doğru yola yöneltip ilettiyse, siz de O'nu anın. Gerçek şu ki, siz bundan evvel sapmışlardandınız....