Axtarış Nəticələri
Ana Səhifə
Surələr
Məallər
Blog
Ali-İmran Suresi, 53. Ayet:
"Ey Rabb'imiz! İndirdiğine iman ettik, resulüne tabi olduk. Öyleyse bizi tanıklarla birlikte yaz."...
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz, hiçbir resulü Allah'ın izni ile yalnızca kendisine itaat edilmesinden başka bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, kendi kendilerine haksızlık yaptıklarında, sana gelip, Allah'tan bağışlanmalarını dileselerdi ve sen de Resul olarak onların bağışlanmasını dileseydin; Allah'ın tevbeleri kabul edici ve çok merhamet edici olduğunu göreceklerdi....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve yine Allah'ın Resulü Meryem oğlu İsa Mesih'i, "Kesinlikle biz öldürdük." demeleri nedeniyle. Aslında onu öldürmediler ve onu asmadılar da. Fakat kendilerine öyle göründü. Onlar, herhangi bir bilgi sahibi olmadıklarından, ayrılığa düştükleri bu konuda kesin olarak şüphe içindedirler. Onlar, sadece zanna uyuyorlar. Kesin olan şu ki, onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Dininiz hakkında haddi aşmayın. Allah hakkında, gerçek olandan başka bir şey söylemeyin. Allah'ın Resulü İsa Mesih, Meryem'in oğludur. Ve o, Allah'ın Meryem'e attığı Kelime ve Kendisinden bir ruhtur. O halde Allah'a ve resullerine iman edin. Ve "Üçtür." demeyin. Buna son verin. Bu, sizin için hayırlı olandır. Kuşkusuz Allah, tek bir ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey kitap Ehli! Doğrusu, Kitap'tan gizlediğiniz birçok şeyi size açıklayan ve bir kısmından da söz etmeyen resulümüz geldi. Doğrusu size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey Kitap Ehli! Resullerin arasının kesildiği bir dönemde size gerçekleri açıklayan resulümüz geldi. "Bize herhangi bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi." demeyesiniz diye, müjdeleyici ve uyarıcı olarak. Allah, Her Şeye Gücü Yeten'dir....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin veliniz; ancak Allah, O'nun Resulü ve "salatı ikame edip ruku halinde zekat yapan" mü'minlerdir....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Ve Allah'a itaat edin ve Resul'e itaat edin. Sakının. Eğer bu buyrukları dinlemezseniz, bilin ki resulümüze düşen açıkça duyurmaktır....
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Havarilere, Bana ve Ben'im resulüme iman etmelerini vahyettim. "İman ettik." dediler. Ve tanık ol ki kuşkusuz, biz muslimleriz....
Ənam Suresi, 124. Ayet:
Onlara bir ayet geldiği zaman, "Allah'ın resulüne verilenin benzeri bize de verilmedikçe asla iman etmeyiz." derler. Allah, resullük görevini kime vereceğini en iyi bilendir. Suç işleyenlere, yaptıkları aldatmalar yüzünden, Allah katında bir aşağılanma ve şiddetli bir azap vardır....
Əraf Suresi, 104. Ayet:
Musa dedi ki: "Ey Firavun! Ben gerçekten alemlerin Rabb'i tarafından gönderilmiş bir resulüm."...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: "Ey insanlar! Ben, göklerin ve yerin sahibi olan, kendisinden başka ilah olmayan, yaşatan ve öldüren Allah'ın, size, hepinize gönderdiği bir resulüm. Gelin, Allah'a ve O'nun sözlerine iman eden ümmi nebi resulüne iman edin ve ona uyun ki böylece doğru yolu bulasınız."...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana enfalı soruyorlar. De ki: "Enfal, Allah ve Resulü içindir. Eğer mü'min iseniz Allah'a karşı takva sahibi olun, birbirinizin arasını düzeltin, Allah'a ve Resul'üne itaat edin....
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne ihanet etmeyin. Yoksa bile bile emanetlerinize ihanet etmiş olursunuz....
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Eğer Allah'a, Hakk ile Batıl'ın birbirinden ayrıldığı gün; iki ordunun karşı karşıya geldiği günde, kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki: Ganimet olarak ele geçirdiklerinizin beşte biri Allah'ın ve Resulü'nün, yakınların, yetimlerin, düşkünlerin, yol oğlunundur. Allah, Her Şeye Güç Yetirendir....
Ənfal Suresi, 46. Ayet:
Allah'a ve Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra zaafa düşüp zayıflarsınız. Sabredin. Kuşkusuz Allah, sabredenlerle beraberdir....
Tövbə Suresi, 1. Ayet:
Antlaşma yapılan müşrik kimselere Allah ve Resulünden bir beraettir:...
Tövbə Suresi, 24. Ayet:
De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, sülaleniz; kazandığınız mallarınız, kötüye gitmesinden korktuğunuz ticaretiniz, hoşunuza giden evleriniz, size; Allah'tan, O'nun Resulü'nden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli geliyorsa, o halde Allah'ın hükmünün gerçekleşmesini bekleyin." Allah, fasık olan halkı hidayete iletmez....
Tövbə Suresi, 29. Ayet:
Kendilerine Kitap verilenlerden, Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmayan; Allah'ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve Hak Din'i, din edinmeyen kimselerle, üstünlüğünüzü kabul ettirinceye, kendi elleriyle size belli bir cizye verinceye kadar savaşın....
Tövbə Suresi, 33. Ayet:
Müşrikler hoşlanmasalar da dinini her dinin üstünde açık olarak ortaya koymak üzere Resulünü doğru yol ve gerçek din ile gönderdi....
Tövbə Suresi, 59. Ayet:
Ne olurdu! Onlar, Allah'ın ve Resulünün verdiklerine razı olsalar ve: "Allah'ın lütfu bize yeter, Allah bize lütfundan yine verir, Resulü de. Bizim isteğimiz yalnızca Allah'ın rızasıdır." deselerdi....
Tövbə Suresi, 61. Ayet:
Onlardan bir kısmı, "O, bir kulaktır." diyerek, nebiyi incitiyorlar. De ki: "O, sizin için hayır kulağıdır." O, Allah'a inanır ve mü'minlere inanır. İman edenler için bir rahmettir. Allah'ın Resulünü incitenler için can yakıcı bir azap vardır....
Tövbə Suresi, 62. Ayet:
Sizi hoşnut etmek için, Allah'a yemin ediyorlar. Oysaki gerçekten inanıyorlarsa, Allah ve Resulü hoşnut edilmeye daha layıktır....
Tövbə Suresi, 63. Ayet:
Bilmediler mi ki: Kim Allah'a ve Resulüne karşı haddi aşarsa, onun için, içinde sürekli kalacağı Cehennem ateşi vardır. İşte bu, büyük rezilliktir....
Tövbə Suresi, 65. Ayet:
Eğer onlara soracak olsan, "Biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk." derler. De ki: "Allah ile mi, O'nun ayetleri ve Resulü ile mi alay ediyordunuz?"...
Tövbə Suresi, 71. Ayet:
Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. Ma'ruf olanı yaparlar, munkerden sakındırırlar. Salatı ikame ederler, zekatı yaparlar. Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara, Allah rahmet edecektir. Allah, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 74. Ayet:
Münafıklar söylemediklerine dair Allah'a yemin ediyorlar. Ant olsun küfür sözünü söylediler. İslam olduktan sonra Kafir oldular. Elde edemeyecekleri bir şeye yöneldiler. Öç almaya kalkışmaları da ancak Allah ve Resulünün kendi fazlından onları zengin etmiş olmasındandır. Eğer tevbe ederlerse, haklarında hayırlı olur. Şayet yüz çevirirlerse, Allah onları dünyada ve ahirette can yakıcı azaba uğratır. Ve onlar için yeryüzünde ne bir veli ne bir yardımcı vardır....
Tövbə Suresi, 80. Ayet:
Onlar için ister bağışlanma dile, ister dileme. Onlar için yetmiş defa bağışlanma dilesen de yine Allah onları bağışlamayacaktır. Bu, onların Allah'ı ve Resulü'nü inkar etmelerindendir. Allah, fasık olan halkı doğru yola iletmez....
Tövbə Suresi, 81. Ayet:
Allah'ın Resulüne muhalefet ederek geride kalanlar, oturup kalmalarına sevindiler. Mallarıyla, canlarıyla cihad etmekten hoşlanmadılar. Bir de, "Bu sıcakta savaşa çıkmayın." dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke anlasalardı!...
Tövbə Suresi, 86. Ayet:
"Allah'a iman edin, Resulü ile birlikte cihad edin." diye bir sure indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler: "Bırak bizi oturanlarla beraber oturalım." dediler....
Tövbə Suresi, 94. Ayet:
Onlara döndüğünüz zaman size mazeret ileri sürerler. De ki: "Mazeret ileri sürmeyin, size asla inanmayacağız. Allah, durumunuzdan bizi haberdar etti. Allah ve Resulü yapacaklarınızı görecektir. Sonra, görüneni ve görünmeyeni bilene döndürüleceksiniz. O, bütün yaptıklarınızı size bildirecektir."...
Tövbə Suresi, 97. Ayet:
Bedevi Araplar, küfür ve nifakta daha katıdırlar. Allah'ın Resulüne indirdiği sınırları tanımamaya daha yatkındırlar. Allah, Her Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir....
Tövbə Suresi, 105. Ayet:
De ki: "Ne yaparsanız yapın. Yaptıklarınızı Allah, O'nun Resulü ve Mü'minler görecekler. Sonra, görüneni de görünmeyeni de Bilen'e döndürüleceksiniz. O, size yaptıklarınızı haber verecektir."...
Yunus Suresi, 47. Ayet:
Her ümmetin bir resulü vardır. Resulleri geldiği zaman aralarında hakkaniyetle hükmedilir. Asla haksızlığa uğratılmazlar....
İbrahim Suresi, 4. Ayet:
Biz, mesajımızı anlaşılır olarak iletebilmesi için hiçbir Resulü kendi halkının dilinden başka bir dille göndermedik. Allah, artık hak eden kimseyi saptırır, hak eden kimseyi de doğru yola iletir. O, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir....
Taha Suresi, 47. Ayet:
"Hemen ona gidin: "Kuşkusuz ki biz Rabb'inin iki resulüyüz. Artık İsrailoğulları'nı bizimle gönder ve onlara azap etme. Doğrusu biz sana bir ayet ile geldik. Selam doğru yola uyanlaradır."...
Taha Suresi, 96. Ayet:
Samiri: "Ben, onların anlamadıkları şeyi anladım. Resulün öğretisinden az bir şey almıştım işte onu bıraktım. Bunu, bana nefsim hoş gösterdi." dedi....
Nur Suresi, 48. Ayet:
Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resulüne çağrıldıkları zaman, onların bir kısmı bundan kaçınır....
Nur Suresi, 50. Ayet:
Onların kalplerinde bir hastalık mı var? Yoksa kuşku mu duyuyorlar? Yoksa Allah ve Resulünün kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır! Onlar, zalimlerin ta kendileridir!...
Nur Suresi, 62. Ayet:
Ancak Allah'a ve Resul'üne içtenlikle iman etmiş mü'minler, toplumu ilgilendiren bir iş için onunla bir araya geldikleri zaman, ondan izin almadıkça gitmezler. Senden izin isteyen kimseler, işte onlar Allah'a ve O'nun Resulüne iman edenlerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istedikleri zaman onlardan dilediğin kimseye izin ver; onlar için Allah'tan bağışlanma dile. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Şüəra Suresi, 27. Ayet:
Firavun: "Size gönderilmiş olan resulünüz, gerçekten mecnundur." dedi....
Şüəra Suresi, 107. Ayet:
"Sizin için güvenilir bir Resulüm."...
Şüəra Suresi, 125. Ayet:
"Sizin için güvenilir bir resulüm."...
Şüəra Suresi, 143. Ayet:
"Sizin için güvenilir bir Resulüm."...
Şüəra Suresi, 162. Ayet:
"Sizin için güvenilir bir resulüm."...
Şüəra Suresi, 178. Ayet:
"Sizin için güvenilir bir resulüm."...
Qəsəs Suresi, 59. Ayet:
Rabb'in, ülkelerin ana merkezlerine kendilerine ayetlerimizi okuyan bir resulü göndermedikçe, yıkıma uğratıcı olmadı. Biz, halkı zulmetmedikçe, kentleri yıkıma uğratıcı değiliz....
Rum Suresi, 47. Ayet:
Ant olsun ki, senden önce, birçok resulü halklarına gönderdik. Onlara beyyineler getirdiler. Ardından suçlulardan intikam aldık. Mü'min kimselere yardım etmek Bize hak oldu....
Əhzab Suresi, 12. Ayet:
O zaman münafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, "Allah ve Resulü bize boş vaatte bulunmuş." diyorlardı....
Əhzab Suresi, 53. Ayet:
Ey iman edenler! Nebi'nin evlerine, yemeğe izin verilmiş olmasının dışında vakitli vakitsiz izinsiz girmeyin. Ama çağrılmışsanız o başka. Yemeği yiyince de hadise dalıp oyalanmayın, hemen dağılın. Doğrusu bu haliniz Nebi'yi rahatsız ediyor, o sizi kırmamak için bir şey demiyor. Allah ise gerçeği açıklamaktan çekinmez. Onlardan bir şey isteyeceğiniz zaman da hicap arkasından isteyin. Bu sizin kalpleriniz için de onların kalpleri için de daha uygundur. Allah'ın Resulüne rahatsızlık vermeniz doğ...
Zuxruf Suresi, 46. Ayet:
Ant olsun ki Biz Musa'yı ayetlerimizle Firavun'a ve onun melelerine gönderdik: "Ben alemlerin Rabb'inin Resulüyüm." dedi....
Duxan Suresi, 18. Ayet:
"Allah'ın kullarını bana verin. Ben sizin için güvenilir bir resulüm."...
Fəth Suresi, 26. Ayet:
Kafirler, küçük görme taassubunu, cahiliye taassubunu kalplerinde taşıyorlardı. Allah da Resulünün ve Mü'minlerin üzerine dinginlik indirdi. Onları takva sözüne bağlı kıldı. Zaten onlar buna layık ve ehildiler. Allah, Her Şeyi En İyi Bilen'dir....
Fəth Suresi, 27. Ayet:
Ant olsun ki Allah, Resulünün rüyasını hakk ile doğruladı. Allah dilerse, Mescid-i Haram'a başlarınız tıraş edilmiş ve saçlarınız kısaltılmış olarak korkmadan güven içinde gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyordu. Bundan başka size yakın bir fetih takdir etti....
Fəth Suresi, 29. Ayet:
Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar, Kafirlere karşı sert, birbirlerine çok merhametlidirler. Onları; rüku ederken, secde ederken ve Allah'tan bağışlanma ve hoşnutluk isterlerken görürsün. Onların belirtileri, yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat'taki örnekleridir. İncil'deki örnekleri de filizini yarıp çıkaran, sonra onu güçlendirerek kalınlaşıp, gövdesi üzerinde yükselen ekin gibidir. Bu, ekincilerin hoşuna gider. Allah, Kafirlere onlarla üzüntü ...
Hucurat Suresi, 3. Ayet:
Allah'ın Resulünün yanında kısık sesle konuşanlar; işte onlar, Allah'ın takva için kalplerini sınav ettiği kimselerdir. Onlar için bağışlanma ve büyük ödül vardır....
Hədid Suresi, 28. Ayet:
Ey inananlar! Allah için takvalı olun. O'nun Resulüne inanın ki, size rahmetinden iki pay versin. Ve size aydınlığında yürüyeceğiniz bir ışık yapsın. Sizi bağışlasın. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz'dir....
Səff Suresi, 6. Ayet:
Hani Meryem oğlu Îsa: "Ey İsrailoğulları! Ben, elinizdeki Tevrat'ı doğrulayan ve benden sonra gelecek olan, adı ahmed olan bir resulü müjdeleyen Allah'ın Resul'üyüm." demişti. Fakat onlara beyyineler getirince, onlar: "Bu, apaçık bir büyüdür." dediler....
Cin Suresi, 23. Ayet:
"Bana düşen sadece Allah'tan aldığım vahyi size duyurmak ve gönderileni iletmektir. Kim Allah'a ve O'nun Resulüne karşı gelirse, bilsin ki onun için kesintisiz olarak sürekli içinde kalacağı Cehennem ateşi vardır."...
Şəms Suresi, 13. Ayet:
Allah'ın resulü Salih onlara, "O, Allah'ın dişi devesidir, onun su içme hakkına dokunmayın." dedi....
Bəqərə Suresi, 25. Ayet:
Resulüm! İman edip sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlerle müjdele. Kendilerine ne zaman onlardan bir meyve rızık olarak yedirilirse, her defasında: “Bu bizim daha önce de dünyada iken yediğimiz şeydir. ” derler. Bunlar söylediklerinin benzerleri olarak sunulmuştur. Onlar için orada tertemiz eşler vardır. Orada ebedî olarak kalacaklardır....
Bəqərə Suresi, 76. Ayet:
(Yahudi münafıklar) îman edenlere kavuşdukları zaman «İnandık» derler. Birbirine (dönüb) halvet oldukları vakit ise (aralarındaki ileri gelenler, münafıklık eden arkadaşlarına) : «Allahın size açdığı şey'i (Resûlüllahın sıfatlarına ve sâireye dâir Tevratda öğretdiklerini) mü'minler onunla Rabbiniz katında (aleyhinizde) kuvvetli delîl getirsinler diye mi onlara söyleyib duruyorsunuz? Buna aklınız ermiyor mu?» derler. ...
Bəqərə Suresi, 80. Ayet:
Hem: 'Sayılı birkaç günden başka bize ateş aslâ dokunmayacaktır!' dediler. (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: '(Buna dâir) Allah katından bir söz mü aldınız, ki Allah sözünden aslâ dönmez, yoksa Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?'...
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum
resûlu
n bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne)....
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
1.
ve lekad
: ve andolsun
2.
âteynâ
: biz verdik
3.
mûsâ
: Musa
4.
el kitâbe
: kitap
Bəqərə Suresi, 87. Ayet:
Yemin olsun ki, Mûsa'ya Kitap'ı verdik. Ve arkasından da resuller gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık-seçik deliller verdik ve kendisini Ruhulkudüs'le güçlendirdik. Bir resulün size, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirdiği her seferinde büyüklük taslamadınız mı? Bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürüyorsunuz....
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Hem onlara: 'Allah’ın indirdiğine îmân edin!' denildiği zaman: '(Biz sâdece) bize indirilene (Tevrât’a) îmân ederiz!' deyip, onun arkasındakini (Kur’ân’ı) inkâr ederler; hâlbuki o, yanlarında olanı tasdîk edici hak (bir Kitab)dır. (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: 'Eğer mü’min kimseler idiyseniz, o hâlde daha önce Allah’ın peygamberlerini niçin öldürüyordunuz?'...
Bəqərə Suresi, 91. Ayet:
Bir de onlara: “Allah'ın indirdiğine iman edin!” denilince: “Biz sadece bize indirilene inanırız. ” derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki o Kur'an, kendi ellerinde bulunan Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gelen hak Kitap'tır. Resulüm! De ki: “Şayet siz gerçekten inanmış kimseler idiyseniz, daha önce Allah'ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?”...
Bəqərə Suresi, 93. Ayet:
Hani sizin sağlam sözünüzü almış, Tûr’u da üzerinize kaldırmıştık. (Şöyle demiştik:)'Size verdiğimizi (Tevrât’ı) kuvvetle tutun ve (emrettiklerimizi) dinleyin!' (Onlar ise:)'İşittik ve isyân ettik!' dediler de inkârları sebebiyle kalblerine buzağı (sevgisi) içirildi, (o muhabbet, âdetâ iliklerine işledi). (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: 'Eğer mü’min kimseler iseniz, inancınızın size kendisiyle emretmekte olduğu şey ne kötüdür!'...
Bəqərə Suresi, 97. Ayet:
(Ey Resûlüm!) De ki: 'Kim Cebrâîl’e düşman ise, artık şübhesiz (bilsin) ki onu (o Kur’ân’ı) senin kalbine, Allah’ın izniyle, kendinden önceki (kitab)ları tasdîk edici ve mü’minler için bir hidâyet ve müjde olmak üzere o (Cebrâîl) indirmiştir.'...
Bəqərə Suresi, 99. Ayet:
Resulüm! Andolsun ki biz sana apaçık âyetler indirdik. Onları fâsıklardan başkası inkâr etmez....
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
Ve lemmâ câehum
resûlu
n min indillâhi musaddikun limâ meahum nebeze ferîkun minellezîne ûtûl kitâb(kitâbe), kitâballâhi verâe zuhûrihim ke ennehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne)....
Bəqərə Suresi, 101. Ayet:
1.
ve lemmâ
: ve olduğu zaman
2.
câe-hum
: onlara geldi
3.
resûlu
n
: bir resûl
4.
min indillâhi (indi allahi)
: Al...
Bəqərə Suresi, 104. Ayet:
Ey iman edenler! (Allah Resulüne) 'Ra'ina: Bizi gözet' demeyin, 'Unzurna: Bize bak' deyin ve dinleyin. Kâfirler için acıklı bir azap vardır. [20]...
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
1.
em
: veya, yoksa
2.
turîdûne
: istiyorsunuz
3.
en tes'elû
: sorguya çekmek, sual etmek
4.
resûle-kum
: sizin re...
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz de, daha önceden Musa (a.s)'a sorulduğu gibi, resulunuzu (ondan şüpheye düşerek) sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Ve kim îmânı küfür ile değiştirirse, artık o doğru yoldan (Sıratı Mustakîm'den) (Allah'a ulaştıran yoldan) sapmıştır....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi, siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkâr ile değişirse, artık o, dümdüz yoldan sapmış olur....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi siz de resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim inancı küfür ile değişirse, artık o dümdüz yoldan sapmış olur....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz daha önce Mûsâ’dan istendiği gibi Resulünüzden de olur olmaz şeyler istemek, onu sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Kim imana bedel inkârı alırsa, artık doğru yoldan sapmış olur....
Bəqərə Suresi, 108. Ayet:
Yoksa siz de resulünüzden, daha önce Mûsa'dan istekte bulunulduğu gibi isteklerde bulunmak mı diliyorsunuz?! İmanı küfürle değiştirmeye kalkan,yolun dosdoğrusunu saptırmış olur....
Bəqərə Suresi, 135. Ayet:
(Onlar:) 'Yahudi veya hristiyan olun ki doğru yolu bulasınız!' dediler. (Ey Resûlüm!) De ki: 'Hayır! (Biz) Hanîf (hakka yönelmiş) olan İbrâhîm’in dînine (tâbi' oluruz). Çünki (o, sizin gibi) müşriklerden değildi.'...
Bəqərə Suresi, 139. Ayet:
(Ey Resûlüm!) De ki: «Allah hakkında bizimle mücadele mi ediyorsunuz? Halbuki O, bizim de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Ve bizim amellerimiz bize aittir, sizin amelleriniz de size aittir. Ve bizler ancak O'na muhlis kullarız.»...
Bəqərə Suresi, 142. Ayet:
İnsanlardan bir kısım sefihler: 'Onları (o Müslümanları) üzerinde bulundukları(yöneldikleri) kıblelerinden çeviren nedir?' diyecekler. (Ey Resûlüm! Onlara) de ki: 'Doğu da batı da (her yer) Allah’ındır.' (O,) dilediği kimseyi (hikmetine binâen, kendi lütfundan)dosdoğru bir yola hidâyet eder....
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner
resûlu
aleykum şehîdâ(şehîden), ve mâ cealnâl kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na’leme men yettebiur resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyh(akibeyhi), ve in kânet le kebîreten illâ alellezîne hedallâh(hedallâhu) ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bin nâsi le raûfun rahîm(rahîmun). ...
Bəqərə Suresi, 143. Ayet:
1.
ve kezâlike
: ve bunun gibi, böylece
2.
cealnâ-kum
: biz sizi kıldık, yaptık
3.
ummeten
: bir ümmet, bir topluluk
4.
vasatan...
Bəqərə Suresi, 144. Ayet:
Resulüm! Biz senin, yüzünü çok kere göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Artık seni hoşnud olacağın bir kıbleye elbette çevireceğiz. Bundan böyle yüzünü Mescid-i haram tarafına çevir. Siz de (ey müminler!) nerede olursanız olun (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Kendilerine kitap verilenler, bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
(Evet Resûlüm! ) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 150. Ayet:
(Evet Resûlüm!) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız....
Bəqərə Suresi, 155. Ayet:
Sizi mutlaka biraz korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsûllerden bir noksanlık ile imtihân edeceğiz. (Ey Resûlüm!) O hâlde sabredenleri (Cennetle) müjdele!...
Bəqərə Suresi, 186. Ayet:
Resulüm! Kullarım sana beni sorunca haber ver ki, ben onlara yakınım. Benden isteyenin, duâ ettiğinde duâsını kabul ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Sana hilâllerden de soruyorlar. De ki: 'Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.' İyilik, (bâtıl bir âdetinize binâen) evlere arkalarından girmeniz değildir; fakat iyilik, (günahlardan) sakınan kimse(nin iyiliği)dir. Artık evlere kapılarından girin ve Allah’dan sakının, tâ ki kurtuluşa eresiniz....
Bəqərə Suresi, 189. Ayet:
Resulüm! Sana hilâl halini alan ayları soruyorlar. De ki: “O, insanların faydasına ve bir de Hacc için birer vakit ölçüleridir. ” İyilik, evlere arka taraflarından girmek değildir. Fakat iyilik, Allah'tan korkan kimsenin yaptığıdır. Evlere kapılarından girin. Allah'tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
Em hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye’tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler
resûlu
vellezîne âmenû meahu metâ nasrullâh(nasrullâhi), e lâ inne nasrallâhi karîb(karîbun)....
Bəqərə Suresi, 214. Ayet:
1.
em hasibtum
: yoksa zan mı ettiniz
2.
en tedhulû
: girmeniz
3.
el cennete
: cennet
4.
ve lemmâ
: ve olmadıkça
Bəqərə Suresi, 215. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Sana (Allah yolunda) neyi (kime) sarf edeceklerini soruyorlar. De ki: 'Hayır (ve hasenât)dan ne sarf ederseniz, artık (onlar); ana baba, en yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmış(lar) için olmalıdır.' Hayır (ve hasenât)dan ne yaparsanız, artık muhakkak ki Allah, onu hakkıyla bilendir....
Bəqərə Suresi, 215. Ayet:
Resulüm! Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayırdan harcayacağınız şey, ana-baba, yakınlar, yetimler, düşkünler ve yolcular içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, şüphesiz ki Allah onu bilir. ”...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Sana, haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar. De ki: 'Onda savaşmak büyük (bir günah)tır. Fakat (insanları) Allah yolundan men' etmek ve O’nu inkâr etmek, hem (mü’minleri) Mescid-i Harâm’dan (men' etmek) ve ehlini oradan çıkarmak Allah katında (günah cihetiyle) daha büyüktür. Çünki fitne (çıkarmak ve mü’minleri inkâra zorlamak), öldürmekten daha büyük (bir günah)tır.' (Ey Habîbim!) Eğer güçleri yetse, sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savaşmayı bırakmazlar. İçinizden kim dîn...
Bəqərə Suresi, 217. Ayet:
Resulüm! Sana haram aydan ve onda savaşmanın doğru olup olmadığından soruyorlar. De ki: Haram ayda savaşmak büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah yolundan alıkoymak, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i haram'ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük, daha ağır günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Eğer onların güçleri yetse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden her kim dininden döner ve kâfir olar...
Bəqərə Suresi, 219. Ayet:
Resulüm! Sana şaraptan ve kumardan soruyorlar. De ki: “Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım (zahiri) faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. ” Sana (Allah yolunda) ne sarfedeceklerini soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı. ” Böylece Allah size âyetlerini açıklar, umulur ki düşünürsünüz....
Bəqərə Suresi, 220. Ayet:
Dünya ve ahiret hakkında (düşünesiniz diye). Resulüm! Sana yetimler hakkında da sorarlar. De ki: “Onları ıslah edip yetiştirmek daha hayırlıdır. ” Eğer onları aranıza alır, birlikte yaşarsanız, unutmayın ki onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu ve ıslah ediciyi bilir. Eğer Allah dileseydi sizi zahmete sokardı. Şüphe yok ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir....
Bəqərə Suresi, 222. Ayet:
Resulüm! Sana kadınların âdet hali hakkında soruyorlar. De ki: “O bir eziyettir. “Âdet halinde iken kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice temizlendikleri zaman, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever....
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Kadınlarınız sizin için bir tarladır; öyle ise tarlanıza dilediğiniz şekilde gelin ve kendiniz için (sâlih amellerle) hazırlık yapın! Hem Allah’dan sakının ve gerçekten siz O’na kavuşacak kimseler olduğunuzu bilin! (Ey Resûlüm!) O hâlde mü’minleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 223. Ayet:
Eşleriniz sizin nesil yetiştiren tarlanızdır. Tarlanıza dilediğiniz şekilde varın. Kendiniz için ilerisini düşünerek hazırlık yapın. Allah’ın haram kıldığı şeylerden korunun ve O’nun huzuruna varacağınızı iyi bilin. (Ey Resulüm)! müminleri müjdele!...
Bəqərə Suresi, 252. Ayet:
İşte bunlar Allah'ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Resulüm! Şüphesiz ki sen de gönderilmiş peygamberlerdensin....
Bəqərə Suresi, 272. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Onların hidâyete ermesi sana âid değildir (senin vazîfen ancak tebliğdir); fakat Allah, dilediğini (hikmetine binâen kendi lütfundan) hidâyete erdirir. Hem hayır (ve hasenât)dan ne sarf ederseniz, artık kendiniz içindir. Zâten (siz) yalnız Allah’ın rızâsını arzu ederek sarf edersiniz, bu yüzden hayır (ve hasenat)dan ne sarf ederseniz, (onun ecri) size tam olarak verilir ve (âhirette) size haksızlık edilmez....
Bəqərə Suresi, 273. Ayet:
Bu yardımlar, kendilerini Allah yoluna vakfeden yoksullar içindir. Bunlar yeryüzünde dolaşıp geçimlerini sağlama imkânı bulamazlar. Halktan istemekten geri durmaları sebebiyle, onların gerçek hallerini bilmeyen kimse, onları zengin sanır. Ey Resulüm, sen onları simâlarından tanırsın! Onlar yüzsüzlük ederek halktan bir şey istemezler. Şunu bilin ki, hayır adına her ne verirseniz mutlaka Allah onu bilir....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
1.
fe
: o zaman, o taktirde, bundan sonra
2.
in lem tef'alû
: eğer yapmazsanız
3.
fe'zenû (fe izenû)
: o taktirde bilin
4.
bi h...
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resûlü tarafından (faizcilere karşı) açılan savaştan haberiniz olsun. Eğer tevbe edip vazgeçerseniz, sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Yok eğer yapmazsanız o halde Allah ve Resulünden mutlak bir harb olunacağını bilin ve eğer tevbe ederseniz re'sülmallarınız sizindir, ne zalim olursunuz ne mazlûm....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Resulü tarafından size savaş açılmış olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir. Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Eğer böyle yapmazsanız Allah ve Resulü tarafından açılmış bir savaşla karşı karşıya olduğunuzu bilin. Eğer faizciliğe tevbe ederseniz ana sermaye sizin olur. Böylece ne haksızlık etmiş ve ne de haksızlığa uğramış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Şayet böyle yapmazsanız, Allah'a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin. Eğer tevbe ederseniz, artık sermayeleriniz sizindir. (Böylece) Ne zulmetmiş olursunuz, ne zulme uğratılmış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Buna rağmen böyle yapmazsanız, o hâlde Allah ve Resûlünden (size karşı açılmış)bir savaş olduğunu bilin! Fakat tevbe ederseniz, artık sermâyeleriniz sizindir. Ne haksızlık etmiş, ne de haksızlığa uğratılmış olursunuz....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Eğer böyle yapmazsanız Allah Teâlâ ile Resûlü tarafından bir harb malûmunuz olsun ve eğer tövbe ederseniz sermayeniz sizindir. Ne zulüm edersiniz ne de zulme uğrarsınız....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Eğer böyle yapmazsanız Allah ve Resulü tarafından size savaş açıldığını biliniz! Eğer faizcilikten tövbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir. Böylece ne haksızlık eder, ne de haksızlığa uğrarsınız....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Bunu yapmazsanız, Allah ve Resulü ile savaş halinde olduğunuzu bilin. Ama tevbe edecek olursanız, ana malınız sizindir. Böylece ne haksızlık etmiş, ne de haksızlığa uğramış olmazsınız....
Bəqərə Suresi, 279. Ayet:
Eğer bunu yapmazsanız Allah ve resulünden bir harp ilanını duymuş olun. Tövbe ederseniz, mallarınızın esasları/ana paralarınız sizindir; ne zulmeden olursunuz ne de zulme uğratılan....
Bəqərə Suresi, 285. Ayet:
Âmener
resûlu
bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru)....
Bəqərə Suresi, 285. Ayet:
1.
âmene
: îmân etti, inandı
2.
er
resûlu
: resûl
3.
bi-mâ
: şeye
4.
unzile
: indirildi
...
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
(Resûlüm!) O, sana Kitab'ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirdi, Tevrat ile İncil'i ve Furkan'ı indirmişti....
Ali-İmran Suresi, 3. Ayet:
(3-4) (Resûlüm!) O, sana Kitab'ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncil'i indirmişti. Furkan'ı da indirdi. Bilinmeli ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 4. Ayet:
(3-4) (Resûlüm!) O, sana Kitab'ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ile İncil'i indirmişti. Furkan'ı da indirdi. Bilinmeli ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir....
Ali-İmran Suresi, 12. Ayet:
(Resûlüm!) İnkâr edenlere de ki: Yakında mağlup olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası kalınacak ne kötü bir yerdir!...
Ali-İmran Suresi, 12. Ayet:
(Resûlüm!) İnkâr edenlere de ki: Yakında mağlup olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası kalınacak ne kötü bir yerdir!...
Ali-İmran Suresi, 12. Ayet:
(Ey Resûlüm!) O inkâr edenlere de ki: 'Yakında mağlûb olacaksınız ve (toplanarak)Cehenneme sevk edileceksiniz! Ki (o,) ne kötü bir yataktır!'...
Ali-İmran Suresi, 12. Ayet:
Resulüm! Kâfirlere de ki: Yakında yenileceksiniz ve toplanıp cehenneme sürükleneceksiniz. Orası ne kötü bir kalma yeridir!...
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
(Resûlüm!) De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür....
Ali-İmran Suresi, 15. Ayet:
(Resûlüm!) De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını çok iyi görür....
Ali-İmran Suresi, 20. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Buna rağmen (onlar) seninle tartışırlarsa, artık de ki: '(Ben) kendimi Allah’a teslîm ettim, bana tâbi' olanlar da!' Hem kendilerine kitab verilenlere ve ümmîlere(diğer müşriklere) de ki: '(Siz de) teslîm oldunuz mu?' Bunun üzerine İslâm’a girerlerse, o hâlde muhakkak doğru yola ermiş olurlar. Artık yüz çevirirlerse, o takdirde sana düşen ancak tebliğdir. Allah ise, kulları(nı) hakkıyla görendir....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
(Resûlüm!) Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri (yahudileri) görmez misin ki, aralarında hükmetmesi için Allah'ın Kitab'ına çağırılıyorlar da, sonra içlerinden bir gurup cayarak geri dönüyor....
Ali-İmran Suresi, 23. Ayet:
(Resûlüm!) Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri (yahudileri) görmez misin ki, aralarında hükmetmesi için Allah'ın Kitab'ına çağırılıyorlar da, sonra içlerinden bir gurup cayarak geri dönüyor....
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
(Resûlüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin....
Ali-İmran Suresi, 26. Ayet:
(Resûlüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin....
Ali-İmran Suresi, 31. Ayet:
(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir....
Ali-İmran Suresi, 31. Ayet:
(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir....
Ali-İmran Suresi, 31. Ayet:
Resulüm! Onlara söyle: “Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve merhamet edicidir. ”...
Ali-İmran Suresi, 31. Ayet:
Ey Resulüm, de ki: "Ey insanlar, eğer Allah’ı seviyorsanız, gelin bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah gafurdur, rahimdir! (çok affedicidir, engin merhamet ve ihsan sahibidir)....
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
Resulüm! De ki: “Allah'a ve Peygamber'e itaat edin. ” Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
De ki: -Allah’a ve Resulüne itaat edin! Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, kafirleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
De ki: "Allah’a ve Resulullaha itaat ediniz. Şayet yüz çevirirlerse, bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez."...
Ali-İmran Suresi, 32. Ayet:
De ki: «Allah'a ve Resulüne itaat edin.» Eğer yüz çeviririlerse şüphesiz Allah, kâfirleri sevmez....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
(Resûlüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kur'a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar (bu yüzden) çekişirken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
(Resûlüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kur'a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar (bu yüzden) çekişirken de yanlarında değildin....
Ali-İmran Suresi, 44. Ayet:
Resulüm! Bunlar, bizim sana vahiy yolu ile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kalemleri ile kura atarlarken sen onların yanında değildin. Çekiştikleri zaman da orada bulunmadın....
Ali-İmran Suresi, 53. Ayet:
Ya rabbena! indirdiğine iman ettik ve Resulün ardınca gittik, imdi bizi o şahidlerle beraber yaz...
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
(Resûlüm!) Bu söylenenleri biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dan okuyoruz....
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
(Resûlüm!) Bu söylenenleri biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dan okuyoruz....
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Bu (anlatılanlar) ki, onu sana âyetlerden ve hikmetli olan zikirden(Kur’ândan) okuyoruz....
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
Resulüm! İşte bunları sana âyetlerden ve hikmet dolu Zikir'den okuyoruz....
Ali-İmran Suresi, 58. Ayet:
Ey Resulüm! İşte bunlar, bu vak’alar, sana bildirdiğimiz âyetlerden ve hikmet dolu Kur’ân’dandır....
Ali-İmran Suresi, 61. Ayet:
Resulüm! Sana ilim geldikten sonra seninle bu hususta tartışmaya kalkarlarsa de ki: “Geliniz! Sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi oğullarınızı biz de kendi oğullarımızı, siz kendi kadınlarınızı biz de kendi kadınlarımızı çağıralım. Sonra da duâ edelim ve Allah'ın lânetinin yalancıların üzerlerine olmasını dileyelim. ”...
Ali-İmran Suresi, 63. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Bundan sonra (yine) yüz çevirirlerse, artık şübhesiz ki Allah, fesad çıkaranları hakkıyla bilendir....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
(Resûlüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz....
Ali-İmran Suresi, 64. Ayet:
(Resûlüm!) de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah'tan başkasına tapmayalım; O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz....
Ali-İmran Suresi, 72. Ayet:
(72-73) Ehl-i kitaptan bir güruh birbirlerine, şöyle dediler: "Şu Müslümanlara indirilen kitaba günün başlangıcında (zahiren) iman edin, sonunda da inkâr edin, olur ki onlar da şüpheye düşüp dinlerinden dönerler. Ve bir de kendi dininize tâbi olandan başkasına sakın ha güvenmeyin!" Ey Resulüm, de ki: "Doğru yol, Allah’ın yoludur," Yine onlar kendi aralarında: "Size verilen vahyin, başkalarına da verildiğine veya Rabbinizin huzurunda Müslümanların karşı delil getirip sizi mağlup edeceklerine inan...
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum
resûlu
n musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunnehu, kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne)....
Ali-İmran Suresi, 81. Ayet:
1.
ve iz ehaze allâhu
: ve Allah aldığı zaman
2.
mîsâkan
: misak
3.
nebiyyîne
: peygamberler
4.
lemâ
: olduğu zama...
Ali-İmran Suresi, 84. Ayet:
(Ey Resûlüm!) De ki: '(Biz) Allah’a, bize indirilene ve İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya'kub’a ve (onun) torunlar(ın)a indirilenlere ve Mûsâ’ya, Îsâ’ya ve (bütün) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere îmân ettik. Onlardan hiçbirinin arasında (peygamberlik cihetiyle)fark gözetmeyiz. Ve biz, ancak O’na teslîm olan kimseleriz.'...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
1.
keyfe
: nasıl
2.
yehdi allâhu
: Allah hidayet eder
3.
kavmen
: kavim, topluluk
4.
keferû
: inkâr ettiler, kâfir...
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İmân ettiklerinden ve resûlün hak olduğuna şehâdette bulunduklarından sonra ve kendilerine açık deliller gelmiş olduğu halde kâfir olan bir kavmi Allah Teâlâ nasıl hidâyete erdirir? Halbuki, Allah Teâlâ zalimler gürûhunu hidâyete erdirmez....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
Kendilerine kesin ve açık deliller gelmiş ve Resulün hak peygamber olduğuna şehadet etmiş iken, imanlarından sonra küfre sapan bir topluluğu hiç Allah hidâyete erdirir mi? Yok, yok! Allah, zalimler güruhunu cennete giden yola koymaz, emellerine kavuşturmaz....
Ali-İmran Suresi, 86. Ayet:
İmanlarından, resulün hak olduğuna tanıklık ettikten ve kendilerine ayan-beyan deliller geldikten sonra küfre sapmış bir topluluğa Allah nasıl kılavuzluk eder? Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Ve keyfe tekfurûne ve entum tutlâ aleykum âyâtullâhi ve fîkum
resûlu
h(
resûlu
hu), ve men ya’tesim billâhi fe kad hudiye ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin). ...
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
1.
ve keyfe
: ve nasıl
2.
tekfurûne
: inkâr ediyorsunuz
3.
ve entum
: ve siz
4.
tutlâ aleykum
: size okunuyor
...
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Size Allah’ın âyetleri okunup dururken ve Allah’ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Fakat siz nasıl kâfir olabilirsiniz ki Allah'ın âyetleri size okunmada, Allah'ın Resûlü de içinizde. Kim Allah'a sımsıkı yapışırsa şüphe yok ki o, dosdoğru yola sevk edilmiştir....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Size Allah'ın âyetleri okunurken, üstelik Allah Resûlü de aranızda iken nasıl inkâra saparsınız? Her kim Allah'a bağlanırsa kesinlikle doğru yola iletilmiştir....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Üzerinize Allah'ın âyetleri okunurken ve aranızda da O'nun Resulü (Muhammed A.S.) bulunurken nasıl küfre dönersiniz ? Kim Allah'a (gönülden inanıp samimiyetle) sımsıkı bağlanırsa, gerçekten o doğru yola eriştirilmiştir....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Size Allah'ın âyetleri okunurken, üstelik Allah Resûlü de aranızda iken nasıl inkâra saparsınız? Her kim Allah'a bağlanırsa kesinlikle doğru yola iletilmiştir....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Sizler ise küfre nasıl dönersiniz ki önünüzde Allahın âyetleri okunuyor, içinizde Resulü bulunuyor? halbuki her kim Allaha sıkı tutunursa o, muhakkak bir doğru yola çıkarılmıştır...
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Allah’ın ayetleri size okunur, aranızda Resulü bulunurken nasıl inkar edersiniz?! Kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa o şüphesiz, dosdoğru yola yöneltir....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Sizler nasıl küfre dönebilirsiniz ki, önünüzde Allah’ın âyetleri okunuyor, aranızda Allah’ın Resulü bulunuyor? Kim Allah’a gönülden sımsıkı bağlanırsa muhakkak ki o doğru yola konulmuştur....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun Resulü içinizdeyken nasıl oluyor da inkâr ediyorsunuz? Kim Allah'a sımsıkı tutunursa, artık elbette o, dosdoğru olan bir yola iletilmiştir....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Size Allah'ın âyetleri okunurken, Allah'ın Resulü de aranızda iken siz nasıl inkâra dönersiniz? Kim Allah'a sığınır ve Ona bağlanırsa, işte o zaman dosdoğru bir yola iletilmiş demektir....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Allah'ın ayetleri size okunuyor, Resulü de aranızda; peki, nasıl küfre sapıyorsunuz? Kim Allah'a sarılırsa dosdoğru yola iletilmiştir o......
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Allah'ın ayetleri size okunduğu ve Allah'ın resulü aranızda bulunduğu halde nasıl inkar edersiniz? Kim ki Allah'a sımsıkı sarılmışsa, o, muhakkak ki doğru yola iletilmiştir....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Nasıl küfredebilirsiniz ki, size Allah'ın âyetleri okunmakta ve içinizde Resûlû bulunmaktadır! Kim Allah'ın dinine sımsıkı tutunursa, o, muhakkak doğru bir yola ulaştırılır....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Halbuki siz nasıl kafir olursunuz ki, size Allah Teala'nın ayetleri okunuyor ve Resûlüllah içinizdedir. Kim Allah'a sımsıkı sanlırsa, muhakkak doğru yola hidayet olunmuştur....
Ali-İmran Suresi, 101. Ayet:
Üzerinize Allah'ın ayetleri okunduğu ve aranızda O'nun Resulu bulunduğu halde, nasıl küfre dönersiniz? Her kim Allah'a sığınır ve O'nun dinine yapışırsa, işte o küfre düşmekten korunup doğru yola ulaştırılmıştır....
Ali-İmran Suresi, 108. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Bunlar Allah’ın âyetleridir ki, onları sana hakkıyla okuyoruz. Ve Allah, âlemlere zulmetmek istemez....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Resulüm! Hani sen müminleri savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere erkenden evinden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir....
Ali-İmran Suresi, 121. Ayet:
Hani bir vakit, ey Resulüm, sen ailenden sabah erken ayrılmış, müminlere savaş mevzileri hazırlamak için yola çıkmıştın. Allah, semî ve alîmdir (hakkıyla işitir ve bilir)....
Ali-İmran Suresi, 128. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Bu işte (îman veya inkârlarında) sana düşen bir şey yoktur; ya(îmâna gelirler de Allah) onların tevbelerini kabûl eder veya (küfürde ısrarlarından dolayı)onlara azâb eder; çünki doğrusu onlar zâlimlerdir....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah’a ve Resulüne itaat edin ki merhamete nail olasınız!...
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah'a ve Resulüne itaat edin, ki merhamet olunasınız....
Ali-İmran Suresi, 132. Ayet:
Allah'a ve Resulüne itaat edin ki size merhamet edilsin....
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
Ve mâ muhammedun illâ resûl(
resûlu
n), kad halet min kablihir rusûl(rusûlu), e fein mâte ev kutilenkalebtum alâ a’kâbikum, ve men yenkalib alâ akıbeyhi fe len yadurrallâhe şey’â(şey’en), ve se yeczîllâhuş şâkirîn(şâkirîne).” ...
Ali-İmran Suresi, 144. Ayet:
1.
ve mâ muhammedun
: ve Muhammed ... olmadı, değildir
2.
illâ
resûlu
n
: resûl'den başka, sadece resûl
3.
kad halet
: gelip geçmiştir
4.
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
İz tus’idûne ve lâ telvûne alâ ehadin ver
resûlu
yed’ûkum fî uhrâkum fe esâbekum gammen bi gammin li keylâ tahzenû alâ mâ fâtekum ve lâ mâ asâbekum, vallâhu habîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne). ...
Ali-İmran Suresi, 153. Ayet:
1.
iz tus'idûne
: uzaklaşıyordunuz
2.
ve lâ telvûne
: ve dönüp bakmıyordunuz
3.
alâ ehadin
: hiç kimseye
4.
ve er
resûlu
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize bir emniyet, bir uyku indirdi ki, (o hâl)içinizden bir tâifeyi (samîmî mü’minleri) bürüyordu; (münâfıklardan) bir tâife de vardı ki, doğrusu nefisleri, kendilerini derde düşürmüş, Allah hakkında haksız yere, câhiliye zannıyla zanda bulunuyorlardı. 'Bu işten (zafer ve galibiyet va'dinden) bize bir şey var mı?' diyorlardı.(Ey Resûlüm!) De ki: 'Şübhesiz iş tamâmıyla Allah’a âiddir!' Sana açıklayamayacaklarını içlerinde gizliyorlar. (Birbirlerine:) 'Eğer (M...
Ali-İmran Suresi, 154. Ayet:
Sonra o üzüntünün ardından Allah size öyle bir güven, öyle bir uyku indirdi ki, içinizden bir kısmını bürüyordu. Bir kısmı da canlarının derdine düşmüştü. Allah'a karşı câhiliyet zannı gibi hak olmayan bir zanda bulunuyorlar ve: “Bu işten bize bir şey var mı?” diyorlardı. Resulüm! De ki: “Bütün emir Allah'ındır. ” Onlar kalplerinde gizlediklerini sana açıklamıyorlar. “Bu, bize âit bir şey olsaydı, hiçbirimiz burada öldürülmezdi. ” diyorlar. Resulüm! De ki: “Eğer sizler evlerinizde dahi kalmış ol...
Ali-İmran Suresi, 155. Ayet:
Muhakkak ki, iki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden bir kısmı yüz çevirdi, oysa şeytan, kazandıkları bazı şeylerden dolayı (Resûlün emrine itaat etmemek, ganimete koşmak gibi), onları zillete düşürmek istedi. Ve and olsun ki, Allah onları affetti. Muhakkak ki Allah Gafûr'dur, Halîm'dir....
Ali-İmran Suresi, 165. Ayet:
(Bedir'de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğimiz bir musibet, (Uhud'da) kendi başınıza gelince; “Bu nasıl oluyor?” dersiniz. Resulüm! De ki: “O musibet kendi tarafınızdandır. ” Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir....
Ali-İmran Suresi, 168. Ayet:
Onlar (evlerinde) oturup da kardeşleri için: “Bize itaat etselerdi öldürülmezlerdi. ” dediler. Resulüm! De ki: “Eğer doğru sözlü iseniz ölümü kendinizden savın. ”...
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
(Uhud’da) kendilerine yara isâbet ettikten sonra Allah ve Resûlünün (cihad)da'vetine icâbet edenler var ya, işte onlardan iyilik eden ve (günahlardan) sakınanlar için pek büyük bir mükâfât vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Onlar kendilerine isabet eden yaradan sonra da Allah’a ve Resulüne icabet edenlerdir. Onlardan iyilik eden ve takva sahibi olanlar için büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Hele o yara aldıktan sonra Allah’ın ve Resulünün çağrısına uyup gönül verenlere, hele onlar gibi ihsan ve takvâ sahiplerine pek büyük mükâfatlar vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Allah ve Resulünün çağrısına icabet edenler, içlerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar için büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
Onlar, yaralandıktan sonra da yine Allah'ın ve Resulünün çağrısına uyanlardır. Onlardan iyilik yapan ve sakınanlar için pek büyük bir ödül vardır....
Ali-İmran Suresi, 172. Ayet:
O müminler ki, kendilerine yara isabet ettikten sonra bile Allah'ın ve resulün çağrısına cevap verdiler. Onlar içinden, güzel işler yapıp takvaya sarılanlara büyük bir ödül vardır....
Ali-İmran Suresi, 176. Ayet:
(Resûlüm) İnkârda yarışanlar sana kaygı vermesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara, ahiretten yana bir nasip vermemek istiyor. Onlar için çok büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 176. Ayet:
(Resûlüm) İnkârda yarışanlar sana kaygı vermesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler. Allah onlara, ahiretten yana bir nasip vermemek istiyor. Onlar için çok büyük bir azap vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, habis olanı (kötüyü), temiz olandan (mü'min olanı, mü'min gözükenden) ayırıncaya kadar mü'minleri, sizin bulunduğunuz hâl üzere (mü'min olanla mü'min gözükenin bir arada olduğu bir durumda) terk edecek değildir. Ve Allah sizi gayba muttali edecek (gaybı bildirecek) değildir. Ve lâkin Allah, resûllerinden dilediği kimseyi seçer (gaybı o resûlüne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun resûllerine îmân edin. Ve eğer âmenû olur ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için "Büyük Ecir" vardır....
Ali-İmran Suresi, 179. Ayet:
Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırd edinceye kadar mü'minleri, sizin kendisi üzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak da değildir. Ama Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah'a ve Resulüne iman edin. Eğer iman eder ve korkup sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır....
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
(Resûlüm!) Eğer seni yalancılıkla itham ettilerse (yadırgama); gerçekten, senden önce apaçık mucizeler, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getiren nice peygamberler de yalancılıkla itham edildi....
Ali-İmran Suresi, 184. Ayet:
(Resûlüm!) Eğer seni yalancılıkla itham ettilerse (yadırgama); gerçekten, senden önce apaçık mucizeler, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getiren nice peygamberler de yalancılıkla itham edildi....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
1.
tilke
: bu, işte bunlar
2.
hudûdu
: hudutlar
3.
allâhi
: Allah
4.
ve men
: ve kim
Nisa Suresi, 13. Ayet:
İşte bunlardır Allah sınırları ve kim Allah'a ve Resûlüne itaat ederse Allah onu, kıyılarından ırmaklar akan cennetlere sokar ve onlar, ebedî kalırlar orada ve budur pek büyük bir kurtuluş ve kutluluk....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
İşte bütün bu ahkâm Allahın kesdiği hududdur, ve her kim Allah ve Resulüne itaat ederse Allah onu altından ırmaklar akar cennetlere koyar, içlerinde ebedî kalmak üzre onları, bu ise o fevzi azîmdir...
Nisa Suresi, 13. Ayet:
Bunlar Allah’ın hudûdudur. Artık kim Allah’a ve Resûlüne itâat ederse, (Allah) onu altlarından nehirler akan Cennetlere koyar; orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Ve işte büyük kurtuluş budur!...
Nisa Suresi, 13. Ayet:
Bunlar Allah’ın kanunlarıdır. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse, (Allah, o kimseyi) içinde ebedi kalacağı alt kısmından ırmakların aktığı cennetlere girdirir. Bu da en büyük kurtuluştur....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse Allah onu, içinden ırmaklar akan cennetlere ebedî kalmak üzere yerleştirir. İşte en büyük başarı da budur....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
İşte bunlar Allah'ın çizdiği sınırlardır. Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse, Allah da onu, ebediyen kalmak üzere, altlarından ırmaklar akan Cennetlere yerleştirir. Asıl büyük bahtiyarlık işte budur....
Nisa Suresi, 13. Ayet:
İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve onun resulüne itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar. İşte bu, en büyük başarıdır....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
1.
ve men
: ve kim
2.
ya'sı
: isyan eder, karşı gelir
3.
allâhe
: Allah
4.
ve resûle-hu
: ve O'nun Resûlü, elçisi<...
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Ve kim Allah'a ve O'nun Resulune isyan eder ve O'nun sınırlarını aşarsa, onu, içinde ebedî kalacakları ateşe koyar. Ve onun için “alçaltıcı azap “ vardır....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Ve kim Allah'a ve Resûlüne isyan eder ve sınırlarını aşarsa onu, daimî kalmak üzere, ateşe atar ve onadır horlayıcı, aşağılık bir hale getirici azap....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Her kim de Allaha ve Resulüne âsî olub hududunu aşarsa onu da bir ateşe sokar içinde ebedî kalmak üzere o, Hem ona tezlil edici bir azab var...
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Kim de Allah’a ve Resûlüne isyân eder ve O’nun hudûdunu aşarsa, (Allah) onu içinde ebedî olarak kalıcı olduğu bir ateşe koyar ve onun için aşağılayıcı bir azab vardır!...
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Kim de Allah’a ve resulüne isyan eder ve Allah’ın sınırlarını aşarsa,Allah onu da ebedî kalmak üzere ateşe koyar. Hem onu zelil ve perişan eden bir azab vardır....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Kim Allah'a ve Resulüne isyan eder ve onun sınırlarını aşarsa, onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Her kim de Allah'a ve Resulüne isyan eder ve Onun çizdiği sınırları aşarsa, Allah da onu ebediyen kalmak üzere ateşe sokar. Onun için aşağılayıcı bir azap vardır....
Nisa Suresi, 14. Ayet:
Kim de Allah'a ve onun resulüne isyan eder, Allah'ın sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalıcı olarak ateşe sokar. Artık onun için yere batırıcı bir azap vardır....
Nisa Suresi, 41. Ayet:
Ey Resulüm! Her ümmetten haklarında tanıklık edecek bir şahit (peygamber) celbettiğimizde ve seni de bütün onlara (ümmetine) şahit olarak getirdiğimizde, bakalım onların hali nice olacak?...
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir....
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Allaha itaat edin, Peygambere de itaat edin sizden olan ülülemre de, sonra bir şeyde nizaa düştünüz mü hemen onu Allaha ve Resulüne arz ediniz: Allaha ve Âhıret gününe gerçekten inanır mü'minlerseniz.. O hem hayırlı hem de netice i'tibarile daha güzeldir...
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir....
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Resulüne ve sizden olan ülülemre de itaat edin. Eğer Allah’a ve âhirete iman ediyorsanız, hakkında ihtilâfa düştüğünüz meseleyi Allah’a ve Resulüne arzediniz. Böyle yapmanız hem daha hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir....
Nisa Suresi, 59. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve Resulüne döndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir....
Nisa Suresi, 60. Ayet:
Resulüm! Sana indirilen Kur'an'a ve senden önce indirilen kitaplara inandıklarını ileri sürerek boş iddiâlarda bulunanları görmüyor musun? Oysa onlar Tağut'un önünde muhakeme edilmelerini isterler. Oysa onu tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan da onları büsbütün saptırmak istiyor....
Nisa Suresi, 61. Ayet:
Kendilerine "Haydi Allah’ın indirdiği Kur’ân’ın ve Resulün hükmüne gelin!" denildiğinde münafıkların senden iyice geri durduklarını görürsün....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi). Ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfera lehumur
resûlu
le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen)....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
1.
ve
: ve
2.
mâ erselnâ
: göndermedik
3.
min resûlin
: bir resûl, bir elçi
4.
illâ
: ....'den başka
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl'ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı....
Nisa Suresi, 64. Ayet:
Biz hiçbir resulü, Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi dışında bir amaçla göndermedik. Eğer onlar, öz benliklerine zulmettiklerinde sana gelip Allah'tan af dileseler, resul de kendileri için af dileseydi, elbette ki Allah'ı tövbeleri cömertçe kabul eden bir Rahîm olarak bulacaklardı....
Nisa Suresi, 69. Ayet:
Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse işte onlar, Allah’ın nimetlerine mazhar ettiği nebîler, sıddîkler, şehidler, salih kişilerle beraber olacaklardır. Bunlar ne güzel arkadaşlar!...
Nisa Suresi, 77. Ayet:
(Mekke’de iken savaşmayı isteyip de) kendilerine: 'Ellerinizi (şimdilik sa vaştan) çekin, namazı hak kıyla edâ edin ve zekâtı verin!' denilen kimse leri görmedin mi? Şimdi (Me dîne’de)onlara savaş (farz olarak) yazılınca içlerinden bir fırka, Allah’dan korkarcasına, hattâ daha şiddetli bir korkuyla in san lardan korkmaya başladılar. Ve şöyle dediler: 'Rabbimiz! Bize savaşı niçin (farz olarak) yazdın? Ne olurdu, bizi yakın bir vakte (yatağımızda öleceğimiz vakte)kadar te’hîr etseydin!'(Ey Resûlüm...
Nisa Suresi, 79. Ayet:
Ey insan! Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Başına gelen her fenalık ise nefsindendir. Ey Resulüm! Seni bütün insanlara elçi gönderdik. Allah’ın buna şahit olması yeter de artar!...
Nisa Suresi, 80. Ayet:
Kim
resûlu
llaha itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kim itaatten yüz çevirirse aldırma, zaten seni üzerlerine bekçi göndermedik ki!...
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek bir çok güzel yer ve bolluk (imkân) bulur. Kim Allah ve Resûlü uğrunda hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse artık onun mükâfatı Allah'a düşer. Allah da çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da. Allah'a ve Resûlü'ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek bir çok güzel yer ve bolluk (imkân) bulur. Kim Allah ve Resûlü uğrunda hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse artık onun mükâfatı Allah'a düşer. Allah da çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Tanrı yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da. Tanrı'ya ve Resulu'ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Tanrı'ya düşmüştür. Tanrı, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Artık kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek birçok yer ve (maddî ma'nevî) bir genişlik bulur. Kim de Allah’a ve Resûlüne hicret edici olarak evinden çıkar, sonra da kendisine ölüm yetişirse, artık onun mükâfâtı şübhesiz Allah’a âid olur. Çünki Allah, Gafûr (çok mağfiret edici)dir, Rahîm (çok merhamet edici)dir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Ve her kim Allah Teâlâ yolunda muhâcerette bulunursa yeryüzünde birçok hayırlı barınacak yer ve genişlik bulur. Ve her kim hanesinden Allah Teâlâ'ya ve resûlüne muhacir olarak çıkarsa, sonra da kendisine ölüm yetişirse muhakkak onun mükâfaatını vermek Cenâb-ı Hakk'a aitir. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Kim, Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde bir çok geniş yer bulur. Kim, evinden Allah’a ve Resulüne hicret için ayrılır sonra da kendisine ölüm yetişirse, onun mükafatı Allah’a aittir, Allah, çok bağışlayıcı ve merhametlidir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Kim Allah yolunda hicret ederse dünyada gidecek çok yer, genişlik ve bolluk bulur. Kim evinden Allah’a ve Resulüne hicret niyetiyle çıkar da yolda ecel gelip kendini yakalarsa o da mükâfatı haketmiştir ve onu ödüllendirme Allah’a aittir. Allah gafurdur, rahimdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur)....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda hicret eden, yer yüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da. Allah'a ve Resulüne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Allah yolunda hicret eden kimse, barınacak nice yerler ile rızkında genişlik bulur. Kim Allah'a ve Resulüne hicret etmek üzere evinden çıkar da yolda eceli gelirse, onu ödüllendirmek Allah'a kalmıştır. Allah ise çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir....
Nisa Suresi, 100. Ayet:
Kim Allah yolunda hicret ederse yeryüzünde, varıp sığınarak karşı harekete girişecek çok yer bulur; geniş bir imkân da bulur. Ve her kim, evinden Allah'a ve resulüne hicret niyetiyle çıkar da kendisine ölüm yetişirse onun ödülünü vermek Allah'a düşer. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir....
Nisa Suresi, 102. Ayet:
Ey Resulüm! Sen müminlerin içinde olup da onlara namaz kıldıracak olursan, onlardan bir kısmı sana tâbi olarak namaza dursun ve silâhlarını yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında, diğer kısım arkanızda beklesinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, sana tâbi olarak namaz kılsınlar, hem ihtiyatlı bulunsun ve silâhlarını da yanlarına alsınlar. Kâfirler sizi silâhsız ve teçhizatsız vaziyette iken kıstırıp, birden baskın yaparak işinizi bitirmek isterler. Eğer yağmur sebebiyl...
Nisa Suresi, 115. Ayet:
Her kim de, hidâyet yolu kendisine iyice belli olduktan sonra, Resulullaha muhalefet eder ve müminlerin yolundan başka bir yola tâbi olursa, Biz onu döndüğü yolda bırakırız. Fakat âhirette kendisini cehenneme koyarız. Orası ne fena bir varış yeridir!...
Nisa Suresi, 127. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Kadınlar (ve onların mîrasları) hakkında da senden fetvâ istiyorlar. De ki: 'Onlar hakkında size Allah fetvâ veriyor: Kendilerine yazılmış olan (hak ettikleri mîrâs)ı onlara vermeyip kendilerini nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar ile çâresiz bırakılmış çocuklar hakkında ve yetimlere karşı adâleti yerine getirmeniz husûsunda Kitab’da (Kur’ân’da) size okunan (âyet)ler var.' Böylece hayır olarak her ne yaparsanız, artık şübhesiz Allah, onu hakkıyla bilendir....
Nisa Suresi, 127. Ayet:
Resulüm! Senden kadınlar hakkında fetvâ istiyorlar. De ki: “Onlar hakkındaki fetvâyı size Allah veriyor: Kendilerine yazılmış olanı (mirası) vermediğiniz ve nikâhlamak istediğiniz yetim kızlar, mağdur çocuklar ve yetimlere karşı âdil davranmanız hakkında Kitap'ta size okunan âyetler var. ” Ne hayır yaparsanız, şüphesiz ki Allah onu bilir....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne
: onlar, ...olanlar
3.
âmenû
: âmenû oldular, îmân ettiler
4.
âminû
: amenu olun, îm...
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Allaha ve Resulüne de, Resulüne tenzil buyurduğu kitâba da, daha evvel inzâl buyurduğu kitâba da iyman getirin, her kim Allaha ve meleklerine ve kitablarına ve resullerine ve ahiret gününe kâfirlik ederse uzak pek uzak bir dalâl ile sapmış, sapmış gitmiştir....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey îmân edenler! Allah’a, Resûlüne ve peygamberine indirdiği Kitâb’a(Kur’ân’a) ve daha önce indirdiği kitab(lar)a îman(da sebât) edin! Kim de Allah’ı, meleklerini, kitablarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, o takdirde doğrusu(haktan) uzak bir dalâlet ile sapmış olur....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a, Resulüne, gerek Resulüne indirdiği, gerek daha önce indirdiği kitaplara imanınızda sebat edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse hakikatten iyice uzaklaşmış, sapıklığın en koyusuna dalmış olur....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a, Resulüne, Resulüne indirdiği Kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, kuşkusuz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır....
Nisa Suresi, 136. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a, onun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a, daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın. Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse geri dönüşü olmayan bir sapıklığa gömülmüş olur....
Nisa Suresi, 152. Ayet:
Allah'a ve Resûlü'ne inananlar ve onlardan hiç biri arasında ayrım yapmayanlar, işte onlara ecirleri verilecektir. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 152. Ayet:
Tanrı'ya ve Resulü'ne inananlar ve onlardan hiç biri arasında ayrım yapmayanlar, işte onlara ecirleri verilecektir. Tanrı bağışlayandır, esirgeyendir....
Nisa Suresi, 153. Ayet:
Resulüm! Ehl-i kitap, senin kendilerine gökten bir kitap indirmeni isterler. Onlar Musa'dan bunun daha büyüğünü istemişler ve: “Bize Allah'ı apaçık göster!” demişlerdi. Bu zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarpmıştı. Kendilerine bunca açık deliller geldikten sonra da buzağıya taptılar. Biz bunu da bağışlamıştık ve Musa'ya apaçık bir delil (hâkimiyet) vermiştik....
Nisa Suresi, 155. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem aleyhinde müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 156. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem aleyhinde müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve onların, “Muhakkak ki, Allah'ın resûlü Meryem'in oğlu İsa Mesih'i biz öldürdük.” sözleri (çok büyük iftiradır). Ve onu öldürmediler ve onu asmadılar. Fakat (öldürülen adam) onlara, (Meryem'in oğlu İsa Mesih'e) benzer olarak gösterildi. Ve muhakkak ki onun hakkında ihtilafa (anlaşmazlığa) düşenler, ondan (bu hususda) mutlaka şüphe içindeler. Onların, onunla ilgili olarak, zanna tâbî olmaktan başka bir ilimleri (bilgileri) yoktur. Ve onu kesinlikle öldürmediler (öldüremediler)....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve «biz Allahın Resulü Mesih Isâ ibni Meryemi katlettik» demeleri sebebiyle, halbuki onu ne katlettiler ne salbettiler ve lâkin kendilerine bir benzetme yapıldı, ve filhakıka onda ıhtilâf edenler bundan dolayı şekk içindedirler, ona dair bir ilimleri yoktur ancak zann ardında giderler, halbuki onu yakînen katletmediler...
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve 'Biz Allah'ın resulü Meryemoğlu İsa- Mesihi öldürdük' demelerinden ötürü. Oysa O'nu ne öldürdüler ne de çarmıha gerdiler. Fakat kendilerine öyle göründü. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler bu konuda tam bir kuşku içindedirler, bu konudaki bilgileri sadece sanıya uymaktan ibarettir. Yoksa onu kesinlikle öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve: "Biz, Tanrı'nın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik). Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
-Allah’ın Resulü Meryem oğlu İsa Mesih’i biz öldürdük, demeleri sebebiyledir. Oysa Onu öldürmediler, asmadılar da. fakat onlara öyle gösterildi. ihtilaf ettikleri konuda şüphe içindedirler. Onların zanna uymaktan başka bir bilgileri de yoktur. Kesinlikle Onu öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem aleyhinde müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Ve: «Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük» demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
Bir de 'Allah'ın Resulü Meryem oğlu İsa'yı öldürdük' demeleri yüzündendir. Onu ne öldürdüler, ne de astılar; ancak şüpheye düşürüldüler. İsa hakkında anlaşmazlığa düşenler de bu konuda şüphe içindedirler. Onların bildiği birşey yoktur; sadece tahminlerinin peşine takılıyorlar. Onu kesin olarak öldüremediler....
Nisa Suresi, 157. Ayet:
"Biz, Allah'ın resulü Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" demeleri yüzünden. Oysaki onu öldürmediler, onu asmadılar da; sadece o onlara benzer gösterildi. Onun hakkında tartışmaya girenler, onunla ilgili olarak tam bir kuşku içindedirler. Onların, ona ilişkin bir bilgileri yoktur; sadece sanıya uymaktalar. Onu kesinlikle öldürmediler....
Nisa Suresi, 158. Ayet:
(155-158) İşte sözleşmelerini bozmaları, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve "kalplerimiz perdelidir" demeleri -ki kalpleri perdeli yaratılmış olmayıp, Allah inkârcılıkları sebebiyle kalplerini mühürledi de artık onlar pek az inanırlar- yine inkârları ve Meryem aleyhinde müthiş bir iftira atmaları ve "Biz Allah’ın resulü(!) Meryem oğlu Mesih Îsâ’yı katlettik!" demeleri yüzünden, onların başlarına belalar vererek cezalandırdık, kalplerini mühürledik. Oysa ...
Nisa Suresi, 163. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Şübhe yok ki biz, Nûh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya'kub’a, (ve onun)torunlar(ın)a, Îsâ’ya, Eyyûb’e, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleymân’a da vahyettik. Dâvûd’a ise Zebûr’u verdik....
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Yâ eyyuhân nâsu kad câekumur
resûlu
bil hakkı min rabbikum fe âminû hayran lekum. Ve in tekfurû fe inne lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard(ardı). Ve kânallâhu alîmen hakîmâ(hakîmen)....
Nisa Suresi, 170. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
en nâsu
: insanlar
3.
kad
: olmuştur
4.
câe-kum
: size geldi
Nisa Suresi, 170. Ayet:
Ey insanlar!
Resûlu
llah Rabbinizden size hakkı getirdi, kendi iyiliğiniz için ona iman edin. Eğer inkâr ederseniz bilin ki göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Allah alîmdir, hakîmdir (her şeyi bilir, tam hüküm ve hikmet sahibidir)....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi lâ taglû fî dînikum ve lâ tekûlû alâllâhi illâl hakk(hakka). İnnemâl mesîhu îsâbnu meryeme
resûlu
llâhi ve kelimetuhu. Elkâhâ ilâ meryeme ve rûhun minhu, fe âminû billâhi ve rusulihî, ve lâ tekûlû selâseh(selâsetun). İntehû hayran lekum. İnnemâllâhu ilâhun vâhid(vâhidun). Subhânehû en yekûne lehu veled(veledun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı). Ve kefâ billâhi vekîlâ(vekîlen)....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
1.
yâ
: ey
2.
ehle
: ehil, sahip
3.
el kitâbi
: Kitap
4.
lâ taglû
: haddi aşmayın
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey kitab ehli! Dîniniz hakkında haddi aşmayın! Allah'a karşı haktan (doğrudan, gerçekten) başka bir şey söylemeyin. Mesih İsa, Meryem'in oğludur ve sadece Allah'ın resûlü ve O'nun kelimesidir. (Ruh'ûl Kudüs) Onu Meryem'e ilka etti ve o, kendisinden (Ruh'ûl Kudüs'den) bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve O'nun resûllerine îmân edin! Ve "Üçtür." demeyin (baba Allah, oğul Allah ve Ruh'ûl Kudüs diye üç Allah vardır demeyin), vazgeçin, sizin için hayırlıdır. Allah sadece tek ilâhtır. O'nu, “çocuk sahibi ol...
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesîh, ancak Allah'ın resûlüdür, (o) Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı "kün: Ol" kelimesi(nin eseri)dir, O'ndan bir ruhtur. (O'nun tarafından gönderilmiş, yahut teyit edilmiş, yahut da Cebrail tarafından üfürülmüş bir ruhtur). Şu halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. "(Tanrı) üçtür" demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah'tır. O, çocuğu olmakta...
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesîh, ancak Allah'ın resûlüdür, (o) Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı «kün: Ol» kelimesi(nin eseri)dir, O'ndan bir ruhtur. (O'nun tarafından gönderilmiş, yahut teyit edilmiş, yahut da Cebrail tarafından üfürülmüş bir ruhtur). Şu halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. «(Tanrı) üçtür» demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah'tır. O, çocuğu olmakta...
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Ehli kitab! dininizde gulüvvetmeyin, Allaha karşı hakk olmıyanı söylemeyin, Mesih Isâ ibni Meryem sade Allahın Resulü ve Meryeme ilka eylediği kelimesi ve ondan bir ruhtur, başka bir şey değil, gelin Allaha ve Resullerine iyman getirin «üç» demeyin, vaz geçin hakkınızda hayırlı olur, Allah ancak bir tek ilâhtır, o sübhan bir veledi olmaktan münezzehtir, göklerde ve yerde ne varsa onun vekil de Allah yeter....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Ehl-i kitap! Dininizde haddi aşmayın, taşkınlık yapmayın ve Allah hakkında gerçek olmayan şeyleri iddia etmeyin. Meryem’in oğlu Mesih Îsâ sadece Allah’ın resulü, Meryeme ulaştırdığı kelimesidir. Allah tarafından gelen bir ruhtur. Gelin Allah’a ve elçilerine iman getirin, "Tanrı üçtür!" demeyin. Kendi iyiliğiniz için bundan vazgeçin. Allah ancak tek bir İlahtır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ne var, yerde ne varsa O’nundur. Koruyan ve yöneten olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 171. Ayet:
Ey Ehlikitap! Dininizde aşırılığa gidip doymazlık etmeyin! Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin! Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu, kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. "Üçtür!" demeyin. Son verin, sizin için daha iyi olur. Allah Vâhid'dir, tek ve biricik ilahtır. Kendisi için bir çocuk olmasından arınmıştır O. Yalnız O'nundur göklerdekiler ve yerdekiler. Vekil olarak Allah yeter....
Nisa Suresi, 176. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Senden fetvâ istiyorlar. De ki: 'Çocuğu ve babası olmayan kimse hakkında, Allah size şöyle fetvâ veriyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de (aynı babadan)bir kız kardeşi bulunursa, o takdirde bıraktığının yarısı onundur.Eğer (kız kardeş ölür de) onun (o ölen kız kardeşin) çocuğu yoksa, o (geride kalan erkek kardeş) de ona (tamâmen) vâris olur. Fakat (o adamın vârisleri) iki kız (kardeş) iseler, bu durumda bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Ve (geride kalanlar) kadın ve erkek olarak ...
Nisa Suresi, 176. Ayet:
Resulüm! Senden fetvâ isterler. De ki: “Allah, size babası ve çocuğu olmayan kişinin mirâsı hakkındaki hükmünü şöyle açıklar: Şayet çocuğu olmayıp bir kız kardeşi bulunan kimse ölürse, bıraktığının yarısı kız kardeşine kalır. Eğer ölen bir kadının geride çocuğu kalmaz da erkek kardeşi bulunursa, erkek kardeş mirasının tamamını alır. Eğer ölenin iki ve daha çok kız kardeşi varsa, o zaman mirasın üçte ikisi bunlarındır. Şayet ölenin kardeşleri erkek ve kadın iseler, erkeğe iki kadının hissesi kada...
Maidə Suresi, 4. Ayet:
Resulüm! Onlar sana kendileri için nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: Temiz olan şeyler size helâl kılındı. Allah'ın size öğrettiği üzere alıştırıp yetiştirerek öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve (ava salarken) üzerine Allah'ın adını anın. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi kad câekum
resûlu
nâ yubeyyinu lekum kesîran mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi ve ya’fû an kesîr(kesîrin) kad câekum minallâhi nûrun ve kitâbun mubîn(mubînun)....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
1.
yâ ehle el kitâbi
: ey Kitap ehli (sahipleri)!
2.
kad câe-kum
: size gelmişti
3.
resûlu
-nâ
: Resûlümüz
4.
yubeyyinu lekum
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey ehl-i kitap! Resûlümüz size Kitap'tan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey ehl-i kitap! Resûlümüz size Kitap'tan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey Ehli kitab, şimdi size Resulümüz geldi, kitabınızın gizlemekte olduğunuz bir çok yerlerini sizlere beyan ediyor, bir çoğundan da geçiyor, işte size Allahdan bir nur, bir parlak kitab geldi...
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey ehl-i kitab! Muhakkak Resûlümüz (Muhammed) size geldi; Kitab’dan(Tevrât’tan, âhir zaman peygamberinin sıfatları ve recim âyeti gibi) gizlemekte olduğunuz şeylerin birçoğunu size açıklıyor, birçoğunu da (açıklamıyor) affediyor. Doğrusu size Allah’dan bir nûr ve apaçık bir Kitab (Kur’ân) gelmiştir....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey ehl-i kitâb! Muhakkak size resûlümüz geldi. Kitaptan gizlemekte olduğunuz birçok şeyleri size açıklıyor, bir çoğundan da geçiveriyor. Şüphe yok ki, size Allah Teâlâ tarafından bir nûr ve bir apaçık kitap gelmiştir....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey kitap ehli, Resûlümüz size geldi, kitaptan gizlediğiniz şeylerin bir çoğunu size açıkça anlatıyor ve bir çoğunu da geçiyor. Doğrusu size Allah’tan bir aydınlatıcı ve apaçık bir kitap gelmiştir....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey Ehl-i kitap! Kitaptan (Tevrat’tan) gizlediklerinizin çoğunu size beyan eden,bir çoğunu da yüzünüze vurmayarak affeden Resulümüz size gelmiş bulunuyor. İşte size Allah tarafından bir nûr ve hakikatleri açıklayan bir kitap geldi....
Maidə Suresi, 15. Ayet:
Ey Ehlikitap! Resulümüz size geldi. Kitap'tan saklamış olduklarınızın çoğunu size ayan-beyan açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir....
Maidə Suresi, 16. Ayet:
1.
yehdî bihi Allâhu
: Allâh onunla (Resûlü ile) hidayet eder (ulaştırır)
2.
men(i) ittebea
: tâbî olan kişi, kim tâbî olursa
3.
rıdvâne-hu
: onun rızasına
Maidə Suresi, 16. Ayet:
Allah (c.c.), rızasına tâbî olan kişiyi onunla (Resûlü ile) teslim yollarına hidayet eder. Kendi izniyle onları karanlıktan aydınlığa (zulmetten nura) çıkarıp Sırât-ı Mustakîm'e hidayet eder (ulaştırır)....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Yâ ehlel kitâbi kad câekum
resûlu
nâ yubeyyinu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ min beşîrin ve lâ nezîrin fe kad câekum beşîrun ve nezîr(nezîru) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun)....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
1.
yâ ehle el kitâbi
: ey Kitab ehli
2.
kad câe-kum
: size gelmişti
3.
resûlu
-nâ
: Resul'ümüz
4.
yubeyyinu lekum
:...
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey Ehli kitab! Peygamberlerin arası kesildiği, bilinemez hale geldiği bir fetret zamanında bakınız size Resulümüz geldi, tatlı ve acı hakıkatleri size beyan ediyor, bize ne beşaretle sevindirecek bir müjdeci, ne ıhtar ile kocunduracak bir inzarcı gelmedi demeyesiniz, işte size hem beşîr, hem nezîr bir Peygamber geldi, ve Allah her şey'e kadîrdir...
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada size Resulümüz geldi, gerçekleri açıklıyor ki, (yarın kıyamet gününde): «Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi» demeyiniz. İşte müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah, her şeye kadirdir....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey ehl-i kitab! Peygamberlerin arası kesilmiş olduğu bir zamanda size apaçık beyanda bulunur olarak resûlümüz geldi. Tâ ki, «Bize ne müjdeleyici ve ne de azab ile korkutucu gelmedi,» demeyesiniz. İşte size müjdeleyici ve korkutucu geldi. Ve Allah Teâlâ her şeye tamamıyla kâdirdir....
Maidə Suresi, 19. Ayet:
Ey Ehlikitap! Resullerin arası kesildiği bir sırada resulümüz size geldi; ayan-beyan açıklamalarda bulunuyor. "Bize ne müjdeci geldi ne uyarıcı" demeyesiniz. İşte müjdeci de geldi size, uyarıcı da. Allah her şeye kadirdir....
Maidə Suresi, 27. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Onlara, Âdem’in iki oğlunun (Hâbil ile Kabil’in) haberini de hakkıyla oku! Hani birer kurban takdîm etmişlerdi de birisinden (Hâbil’den) kabûl edilmiş, diğerinden (Kabil’den) ise kabûl edilmemişti. (Kabil, Hâbil’e:) 'Seni mutlaka öldüreceğim!' dedi. (Hâbil ise:) 'Allah, ancak takvâ sâhiblerinden (amellerini) kabûl buyurur' dedi....
Maidə Suresi, 27. Ayet:
Resulüm! Onlara Âdem-'in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat. Hani ikisi birer kurban takdim etmişlerdi de, birisininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kabul edilmeyen: “Andolsun ki seni öldüreceğim!” deyince kardeşi şöyle demişti: “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder. ”...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
1.
innemâ
: ancak
2.
cezâû
: ceza
3.
ellezîne yuhâribûne
: o harp edenler, savaşanlar
4.
allâhe ve resûle-hu
: All...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah'a ve Resûlüne savaş açanlarla yeryüzünde bozgunculuk etmeye koşanların cezaları, ancak öldürülmektir, yahut asılmaktır, çapraz olarak elleriyle ayaklarının kesilmesidir, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyada uğradıkları horluktur, âhiretteyse pek büyük bir azap vardır onlara....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah'a ve Resûlü'ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır, ahirette onlar için büyük bir azab vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde (hak) düzeni bozmaya çalışanların cezası ancak ya (acımadan) öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Onlar için ahirette de büyük azap vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Fakat Allaha ve Resulüne harbetmeğe kalkışan ve Yer yüzünde fesada çalışanların cezası, taktil olunmalarından veya asılmalarından veya ellerinin ayaklarının çapraz kesilmesinden veya bulundukları yerden nefyedilmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onlara Dünyada çekecekleri bir zillettir, Âhırette ise kendilerine azîm bir azâb vardır...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Tanrı'ya ve resulune karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, dünyadaki aşağılanmalarıdır; ahirette onlar için büyük bir azab vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allaha ve Resulüne (müminlere) harb açanların, yer yüzünde (yol kesmek suretiyle) fesâdcılığa koşanların cezası, ancak öldürülmeleri, ya asılmaları, yahud (sağ) elleriyle (sol) ayaklarının çaprazvâri kesilmesi, yahud da (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyâdaki rüsvaylığıdır. Âhıretde ise onlara (başkaca) pek büyük bir azâb da vardır. ...
Maidə Suresi, 33. Ayet:
(33-34) Allah ve Resulüne savaş açanların, (yol keserek terör eylemi yaparak) yeryüzünü ifsad etmek için koşuşanların cezası; öldürülmeleri veya asılmaları yahut sağ elleri ile sol ayaklarının kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Âhirette ise onlara başkaca müthiş bir ceza vardır. Ancak kendilerini ele geçirmenizden önce tövbe edenler, bu hükmün dışındadır. Biliniz ki Allah gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah'a ve Resulüne karşı savaş açanların ve yer yüzünde bozgunculuğa çaba harcayanların cezası, ancak öldürülmeleri, asılmaları ya da elleriyle ayaklarının çaprazca kesilmesi veya (o) yerden sürülmeleridir. Bu, onlar için dünyadaki aşağılanmadır, ahirette de onlar için büyük bir azab vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve Resulüne savaş açan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya uğraşanların cezası, öldürülmek veya asılmak, yahut el ve ayaklarının çaprazlamasına kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmektir. Dünyada onların cezası böyle bir rezilliktir; âhirette ise onlar için büyük bir azap vardır....
Maidə Suresi, 33. Ayet:
Allah ve resulüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası şudur: Öldürülürler yahut asılırlar yahut elleriyle ayakları çaprazlamasına kesilir yahut bulundukları yerden sürülürler. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir. Âhirette de onlara büyük bir azap vardır....
Maidə Suresi, 34. Ayet:
(33-34) Allah ve Resulüne savaş açanların, (yol keserek terör eylemi yaparak) yeryüzünü ifsad etmek için koşuşanların cezası; öldürülmeleri veya asılmaları yahut sağ elleri ile sol ayaklarının kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır. Âhirette ise onlara başkaca müthiş bir ceza vardır. Ancak kendilerini ele geçirmenizden önce tövbe edenler, bu hükmün dışındadır. Biliniz ki Allah gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)....
Maidə Suresi, 41. Ayet:
Yâ eyyuher
resûlu
lâ yahzunkellezîne yusâriûne fîl kufri minellezîne kâlû âmennâ bi efvâhihim ve lem tu’min kulûbuhum, ve minellezîne hâdû semmâûne lil kezibi semmâûne li kavmin âharîne lem ye’tuk(ye’tuke) yuharrifûnel kelime min ba’di mevâdııh(mevâdııhî), yekûlûne in utîtum hâzâ fe huzûhu ve in lem tu’tevhu fahzerû ve men yuridillâhu fitnetehu fe len temlike lehu minallâhi şey’â(şey’en) ulâikellezîne lem yuridillâhu en yutahhire kulûbehum lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhıreti azâbun azîm(...
Maidə Suresi, 41. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ er
resûlu
: ey Resul
2.
lâ yahzun-ke
: seni üzmesin (mahzun etmesin)
3.
ellezîne yusâriûne
: yarışan kimseler, yarışanlar
4.
Maidə Suresi, 48. Ayet:
Resulüm! Sana da, kendinden önceki kitapları tasdik edip doğrulayıcı ve üzerlerine şâhit olarak bu Kitab'ı hak ile indirdik. Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen hakkı bırakıp da onların hevâ ve heveslerine uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet yapardı. Fakat Allah size verdiği şeyde sizi denemek istedi. Öyleyse hayır işlerine koşun! Hepinizin dönüşü Allah'adır. Üzerinde ayrılığa düştüğünüz şeyleri O size haber ...
Maidə Suresi, 49. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Hem (o kitâbı,) onların arasında Allah’ın indirdiğiyle hükmet ve onların arzularına uyma ve Allah’ın sana indirdiği şeylerin (hükümlerin) bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın diye (indirdik). Buna rağmen (sana indirilen hükümden) yüz çevirirlerse, artık bil ki Allah ancak, onlara bazı günahları yüzünden bir musîbet vermek istiyor. Ve şübhesiz ki insanların birçoğu, gerçekten fâsıktırlar....
Maidə Suresi, 49. Ayet:
Resulüm! Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların keyiflerine uyma. Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın! Eğer yüz çevirirlerse, bil ki Allah onları bazı günahlarından dolayı musibete uğratmak istiyor. İnsanların çoğu gerçekten fâsıktırlar....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
İnnemâ veliyyukumullâhu ve
resûlu
hu vellezîne âmenullezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum râkıûn(râkıûne)....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
1.
innemâ
: sadece, ancak
2.
veliyyu-kum(u)
: sizin veliniz, dostunuz
3.
allâhu ve
resûlu
-hu
: Allâh (cc.) ve O'nun Resulü
4.
v...
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resulüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin veliniz evvel Allah, sonra Resulü, sonra o iyman etmiş olanlardır ki namaza devam ederler ve rükû' halinde zekât verirler...
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin dostunuz ancak Allah’dır, O’nun Resûlüdür ve (Allah’ın emrine) boyun eğen kimseler olarak namazı hakkıyla edâ eden ve zekâtı veren mü’minlerdir....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin dostunuz ancak Allah’tır, O’nun Resulüdür ve Allah’a tam boyun eğerek namazlarını hakkıyla ifa eden, zekâtlarını veren müminlerdir....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun Resulü, rükû' ediciler olarak namaz kılan ve zekâtı veren mü'minlerdir....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin veliniz ancak Allah'tır, Resulüdür, bir de namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, Allah huzurunda eğilen mü'minlerdir....
Maidə Suresi, 55. Ayet:
Sizin gönül dostunuz Allah'tır, O'nun resulüdür, bir de rükû eder bir halde namazı kılıp zekâtı vererek iman edenlerdir....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
1.
ve men yetevelle
: ve kim dönerse, ve dönen kimseler
2.
allâhe ve resûle-hu
: Allâh (cc.) ve O'nun Resulü
3.
ve ellezîne âmenû
: ve âmenû olan kimseler, Allâh'a ulaşmayı ve teslim olmayı dileyenler
...
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Ve, Allah'a ve O'nun Resûlü'ne ve âmenû olanlara dönen kimseler, artık muhakkak ki Allah'ın taraftarlarıdır, onlar gâlip olanlardır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Ve her kim Allah ve Resulüne iyman edenlere yar olursa şübhe yok ki Allah hizbidir ancak galib olacaklar...
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları galip geleceklerdir....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Ve her kim Allah Teâlâyı ve O'nun Resûlünü ve imân edenleri velî ittihaz ederse şüphe yok ki galip olanlar Allah Teâlâ'nın o fırkasıdır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah’ı, Resulünü ve iman edenleri dost edinirse bilsin ki, bunların teşkil ettiği Allah tarafı, mutlaka galip gelecektir....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galib gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Kim Allah'ı, Resulünü ve iman edenleri veli edinirse, hiç kuşkusuz üstün gelecek olan, Allah'ın taraftarlarıdır....
Maidə Suresi, 56. Ayet:
Allah'ı, O'nun resulünü ve iman edenleri dost edinen/Allah'tan, O'nun resulünden ve iman edenlerden yüz çeviren bilsin ki, galip gelecek olanlar Allah'ın taraftarlarıdır....
Maidə Suresi, 67. Ayet:
Yâ eyyuher
resûlu
bellıg mâ unzile ileyke min rabbik(rabbike) ve in lem tef’al femâ bellagte risâleteh(risâletehu) vallâhu ya’sımuke minen nâs(nâsi) innallâhe lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne). ...
Maidə Suresi, 67. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ er
resûlu
: ey Resul
2.
bellig
: tebliğ et!
3.
mâ unzile ileyke
: sana indirileni
4.
min rabbi-ke
: R...
Maidə Suresi, 70. Ayet:
Lekad ehaznâ mîsâka benî isrâîle ve erselnâ ileyhim rusulâ(rusulen) kullemâ câehum
resûlu
n bimâ lâ tehvâ enfusuhum ferîkan kezzebû ve ferîkan yaktulûn(yaktulûne)....
Maidə Suresi, 70. Ayet:
1.
lekad ehaznâ
: andolsun ki biz aldık
2.
mîsâka benî isrâîle
: İsrailoğulları'ndan mîsâk
3.
ve erselnâ ileyhim
: ve onlara gönderdik
4.
Maidə Suresi, 75. Ayet:
Melmesîhubnu meryeme illâ resûl(
resûlu
n), kad halet min kablihir rusul(rusulun) ve ummuhu sıddîkah(sıddîkatun) kânâ ye’kulânit taâm(taâmi) unzur keyfe nubeyyinu lehumul âyâti summenzur ennâ yu’fekûn(yu’fekûne)....
Maidə Suresi, 75. Ayet:
1.
mâ
: değil, (başka) değil
2.
el mesîhu
: Mesih
3.
ibnu meryeme
: Hz. Meryem'in oğlu
4.
illâ
resûlu
n
: ancak sad...
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allah'a itaat edin, Resûle de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki Resûlümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allah'a itaat edin, Resûle de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki Resûlümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allahı dinleyin, Peygamberi dinleyin de sakının, eğer kulak asmazsanız biliniz ki Resulümüze düşen sade açık bir tebliğten ibarettir...
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allaha ve Resulüne itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki peygamberimizin üstüne düşen, yalnız apaçık tebliğden ibâretdir. ...
Maidə Suresi, 92. Ayet:
O hâlde Allah’a itâat edin, peygambere de itâat edin ve (ona muhâlefetten)sakının! Buna rağmen (itâatten) yüz çevirirseniz, artık bilin ki, Resûlümüze düşen ancak apaçık tebliğdir....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allah’a itaat edin, Resulullaha itaat edin ve onlara karşı gelmekten sakının. Eğer ona sırtınızı dönerseniz bilin ki peygamberimizin görevi sadece tebliğden ibarettir....
Maidə Suresi, 92. Ayet:
Allah'a itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir....
Maidə Suresi, 99. Ayet:
1.
mâ alâ er resûli
:
Resûlu
n üzerinde(sorumluluk) yoktur
2.
illâ el belâgu
: tebliğden başka
3.
ve allâhu ya'lemu
: ve Allâh (cc.) bilir
4.
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Ve hani bana ve Resulüme iyman edin diye Havariyyûne ilham etmiştim «iyman ettik, bizim şübhesiz müslimler olduğumuza şahid ol» demişlerdi...
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Ve hani Havarilere: «Bana ve Resulüme iman edin!» diye emretmiştim, onlar da: «İman ettik, bizim şüphesiz müslüman olduğumuza şahit ol!» demişlerdi....
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Hani Havarilere: « Bana ve Resulüme iman edin» diye ilham etmiştim. Onlar da: «İman ettik, bizim şüphesiz müslümanlar olduğumuza şahit ol» demişlerdi....
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Hani havarilere : «Bana ve resulüme îman edin» diye ilham etmişdim. «Îman etdik. Hakıykî müslümanlar olduğumuza Sen de şâhid ol» demişlerdi. ...
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Havarilerine de: -Bana ve Resûlüme iman edin, diye vahyetmiştim. Onlar da: - İman ettik, bizim müslüman olduğumuza şahit ol! demişlerdi....
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Ve hani havarilere: "Bana ve Resulüme iman edin" diye ilham etmiştim. Onlar da: "İman ettik. Hakka teslim olduğumuza şahid ol!" demişlerdi....
Maidə Suresi, 111. Ayet:
Havarilere şunu vahyetmiştim: "Bana ve resulüme iman edin." Şöyle demişlerdi: "İman ettik, sen de tanık ol ki biz, müslümanlarız/Allah'a teslim olanlarız!"...
Ənam Suresi, 9. Ayet:
Eğer (Resûlü) melek de yapsaydık, yine onu bir adam şeklinde yapardık ve onları düşürdüğümüz şüpheye düşürürdük....
Ənam Suresi, 20. Ayet:
Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (
Resûlu
llah'ı) kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar....
Ənam Suresi, 20. Ayet:
Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (
Resûlu
llah'ı) kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar....
Ənam Suresi, 20. Ayet:
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler Resûlü, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana atanlar, işte onlar iman etmezler....
Ənam Suresi, 33. Ayet:
Ey Resulüm! Onların söylediklerinin seni üzeceğini elbette pek iyi biliyoruz. Doğrusu onlar seni yalancı saymıyorlar; fakat o zalimler, bile bile Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar....
Ənam Suresi, 34. Ayet:
Resulüm! Senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler. Nihayet yardımımız onlara yetişti. Allah'ın kelimelerini (sözlerini) değiştirebilecek hiç kimse yoktur. Nitekim peygamberlerin haberi sana da geldi....
Ənam Suresi, 42. Ayet:
Resulüm! Senden önceki ümmetlere de peygamberler göndermiştik. (İnkârlarından dönüp boyun eğsinler), yalvarsınlar diye, onları yakalayıp darlık ve sıkıntılarla (çeşitli hastalıklarla) cezalandırmıştık....
Ənam Suresi, 91. Ayet:
(Yahudiler) Allah'ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü "Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi" dediler. De ki: Öyle ise Musa'nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği Kitab'ı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur'an'da) size öğretilmiştir. (Resûlüm) sen "Allah" de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar!...
Ənam Suresi, 91. Ayet:
(Yahudiler) Allah'ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü «Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi» dediler. De ki: Öyle ise Musa'nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği Kitab'ı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur'an'da) size öğretilmiştir. (Resûlüm) sen «Allah» de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar!...
Ənam Suresi, 91. Ayet:
Hâlbuki (yahudiler:) 'Allah hiçbir insana birşey indirmedi' dediklerinde, Allah’ı O’nun şânına lâyık bir sûrette (hakkıyla) takdîr edemediler.De ki: 'Mûsâ’nın insanlara bir nûr ve bir hidâyet olarak getirdiği Kitâb’ı kim indirdi? (Siz)onu (Tevrât’ı) parça parça kâğıtlar yapıp, onları(n bir kısmını) açıklıyorsunuz;(Muhammed’in sıfatları gibi) birçoğunu da gizliyorsunuz!' Bununla berâber ne sizin, ne de atalarınızın bilmediğiniz şeyler size (Kur’ân’da) öğretilmiştir. (Ey Resûlüm! Sen Tevrât’ı da, ...
Ənam Suresi, 91. Ayet:
Bazı Yahudiler de Allah’ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü "Allah hiçbir insana hiçbir şey indirmemiştir." dediler. Sen onlara de ki: "Peki, Mûsâ’nın insanlara bir nûr ve rehber olmak üzere getirdiği ve sizin de parça parça kâğıtlar haline koyup işinize geleni gösterdiğiniz, fakat çoğunu gizlediğiniz ve sizin de babalarınızın da bilmediğiniz birçok şeyleri sayesinde öğrendiğiniz o kitabı kim indirdi?"Ey Resulüm sen: "Allah indirdi." de! sonra bırak daldıkları batıllarında oynaya dursunlar....
Ənam Suresi, 105. Ayet:
İşte (ey Resûlüm!) Âyetleri böyle açıklıyoruz ki (ibret alsınlar), hem (o kâfirler): 'Sen ders almışsın!' desinler, hem de (hikmetlerini) bilecek bir kavim için onu (o Kur’ân’ı)açıklayalım....
Ənam Suresi, 151. Ayet:
Resulüm! De ki: “Geliniz, size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veririz. Kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte bu anlatılanları düşünüp anlayasınız diye Allah size vasiyet etmiştir. ”...
Ənam Suresi, 158. Ayet:
(Mekke’liler), Kur’an Peygamberi tekzip ettikten sonra ancak şunu gözetliyorlar: Kendilerine azab edecek melekler gelsin, yahut Rabbinin azabı gelsin, yahut Rabbinin bazı (kıyamet) alâmetleri gelsin. Rabbinin (kıyamet) alâmetlerinden biri geldiği gün, evvelce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye, o gün imana gelmek hiç bir fayda vermez. Ey Resûlüm, de ki: (Siz o alâmetlerin gelmesini) gözetleyip bekleyin, biz de gözetleyip bekliyoruz....
Əraf Suresi, 2. Ayet:
Resulüm! Bu, sana indirilen bir Kitap'tır. Bu hususta göğsünde bir sıkıntı olmasın. Onunla (insanları) uyarman ve inananlara öğüt vermen için (indirildi)....
Əraf Suresi, 32. Ayet:
Resulüm! De ki: “Allah'ın, kulları için yarattığı süsü ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmış?” De ki: “Bunlar dünya hayatında inananlarındır, kıyamet gününde ise yalnız inananlara tahsis edilmiştir. ” İşte biz bilen bir topluluk için âyetleri böyle açıklıyoruz....
Əraf Suresi, 61. Ayet:
Kâle yâ kavmi leyse bî dalâletun ve lâkinnî
resûlu
n min rabbil âlemîn(âlemîne)....
Əraf Suresi, 61. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ kavmi
: ey kavmim
3.
leyse bî
: ben değilim
4.
dalâletun
: dalâlette
Əraf Suresi, 61. Ayet:
Ey kavmim, ben dalâlette değilim! Ve fakat ben, âlemlerin Rabbinden bir resûlüm....
Əraf Suresi, 61. Ayet:
Ey kavmim, dedi: bende hiç bir dalâlet yok ve lâkin ben rabbül'âlemîn tarafından bir Resulüm...
Əraf Suresi, 61. Ayet:
Nuh dedi: "Ey toplumum! Sapıklık falan yok bende. Tam aksine ben, alemlerin Rabbi'nden bir resulüm."...
Əraf Suresi, 67. Ayet:
Kâle yâ kavmi leyse bî sefâhetun ve lâkinnî
resûlu
n min rabbil âlemîn(âlemîne)....
Əraf Suresi, 67. Ayet:
1.
kâle
: dedi
2.
yâ kavmi
: ey kavmim
3.
leyse bi
: ben değilim
4.
sefâhetun
: sefih, akılsız
Əraf Suresi, 67. Ayet:
(Hz. Hud) şöyle dedi: “Ey kavmim, ben sefih (akılsız) değilim! Ve fakat ben âlemlerin Rabbinden bir resûlüm.”...
Əraf Suresi, 67. Ayet:
Ey kavmim, dedi: Bende hiç bir çılgınlık yok lâkin ben rabbül'âlemîn tarafından bir Resûlüm...
Əraf Suresi, 67. Ayet:
Hud dedi: "Ey toplumum! Bende beyinsizlik yok, ben alemlerin Rabbi'nden bir resulüm."...
Əraf Suresi, 104. Ayet:
Ve kâle mûsâ yâ fir’avnu innî
resûlu
n min rabbil âlemîn(âlemîne)....
Əraf Suresi, 104. Ayet:
1.
ve kâle
: ve dedi
2.
mûsâ
: Musa (as)
3.
yâ fir'avnu
: ey firavun
4.
innî
: muhakkak ki ben
Əraf Suresi, 104. Ayet:
Ve Musa (A.S): “Ey firavun! Muhakkak ki; ben bir resûlüm, âlemlerin Rabbinden (O'nun tarafından görevlendirilmiş).” dedi....
Əraf Suresi, 104. Ayet:
Musâ, ey Fir'avn! dedi: Bil ki ben rabbül'âlemîn tarafından bir Resulüm...
Əraf Suresi, 104. Ayet:
Mûsâ: "Ey Firavun, dedi, ben âlemlerin Rabbi tarafından gönderilen bir resulüm."...
Əraf Suresi, 104. Ayet:
Musa dedi ki: "Ey Firavun! Kuşkun olmasın ki ben, alemlerin Rabbi'nin bir resulüyüm."...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
Kul yâ eyyuhen nâsu innî
resûlu
llâhi ileykum cemîanillezî lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı), lâ ilâhe illâ huve yuhyî ve yumît(yumîtu), fe âminû billâhi ve resûlihin nebiyyil ummiyyillezî yu’minu billâhi ve kelimâtihî vettebiûhu leallekum tehtedûn(tehtedûne)....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
1.
kul
:
2.
yâ eyyuhâ en nâsu
: ey insanlar
3.
innî
: muhakkak ki ben
4.
resûlu
allâhi
: Allah'ın resûlü
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: “Ey insanlar! Muhakkak ki; ben, sizin hepinize (gönderilen) Allah'ın resûlüyüm. O ki; semaların ve arzın mülkü, O'nundur. O'ndan başka ilâh yoktur. O, hayat verir (yaşatır) ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve O'nun ümmî, nebî, resûlüne îmân edin ki; O, Allah'a ve O'nun kelimelerine (sözlerine) inanır (îmân eder). Ve O'na tâbî olun ki; böylece siz, hidayete eresiniz.”...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
(Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.”...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah'a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır- iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
(Ey Peygamber!) De ki: Ey insanlar! Şüphesiz ki ben hepinize gönderilen Allah'ın peygamberiyim; o Allah ki, göklerin ve yerin mülkü O'nundur; O'ndan başka ilâh yoktur; diriltir ve öldürür. Artık Allah'a imân edin ; Allah'a ve O'nun sözlerine imân eden Ümmî Peygamberine Resulüne inanın; O'na uyun ki doğru yolu bulaşınız....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah'a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır- iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: ey insanlar! Haberiniz olsun ben size, sizin hepinize Allahın Resulüyüm, o Allah ki bütün Semavat-ü Arzın mülkü onun, ondan başka ilâh yok, hem diriltir hem öldürür, onun için gelin iyman edin Allaha ve Resulüne, Allaha ve Allahın bütün kelimatına iyman getiren o ümmî Peygambere, ve ittiba' edin ona ki bu hidâyete irebilesiniz...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki; ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah'ın resulüyüm. O Allah ki, göklerin ve yerin bütün mülkü O'nundur. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öldüren de, dirilten de O'dur. Bundan dolayı gelin, Allah'a ve resulüne iman edin. Allah'a ve Allah'ın bütün kelâmlarına iman etmiş bulunan o ümmî peygambere, evet ona uyun ki, hidayete erebilesiniz....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
(Habîbim) de ki: «Ey insanlar, şübhesiz ben göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) una mâlik olan, kendisinden başka hiç bir Tanrı bulunmayan, hem dirilten, hem öldüren Allahın size, hepinize gönderdiği peygamberim. O halde Allaha ve Onun ümmî nebiy olan resulüne — ki kendisi de o Allaha ve Onun sözlerine îman etmekde olandır — îman edin, ona tâbi' olun. Tâki doğru yolu bulmuş olasınız». ...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: 'Ey insanlar! Muhakkak ki ben, sizin hepinize, göklerin ve yerin mülkü kendisinin olan Allah’ın (gönderdiği) peygamberiyim. O’ndan başka ilâh yoktur; (O) hayat verir ve (O) öldürür. Öyleyse Allah’a ve O’nun ümmî peygamber olan Resûlüne îmân edin; o (peygamber) ki, Allah’a ve O’nun kelimelerine(kitablarına) îmân eder; ona tâbi' olun ki hidâyete eresiniz.'...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: «Ey nâs! Şüphe yok ki ben hepinize Allah Teâlâ'nın bir resûlüyüm. Öyle Allah ki, göklerin ve yerin mülkü O'na mahsustur. O'ndan başka ilâh yoktur. Hem diriltir ve hem öldürür. Artık Allah Teâlâ'ya ve bir Nebiyy-i Ümmî olup Allah'a ve O'nun kelimelerine inanan Resûlüne imân ediniz, ve O'na tâbi olunuz ki, hidâyete erişebilesiniz.»...
Əraf Suresi, 158. Ayet:
Resulüm! De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ki ben, Allah'ın hepiniz için gönderdiği peygamberiyim. O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü O'nundur. O'ndan başka ilâh yoktur. Diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah'a ve O'nun ümmî Peygamber'ine, Allah'a ve O'nun kelimelerine inanan Peygamber'ine iman edin. Ona uyun ki, doğru yolu bulasınız....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: Ey insanlar! Ben sizin hepinize birden gönderilmiş Allah elçisiyim. O Allah ki, göklerin ve yerin egemenliği Onundur. Ondan başka tanrı yoktur. O diriltir, O öldürür. Siz de Allah'a ve Resulüne iman edin-ki, zaten o ümmî peygamber de Allah'a ve sözlerine iman etmiştir. Ve o peygambere uyun ki doğru yolu bulasınız....
Əraf Suresi, 158. Ayet:
De ki: "Ey insanlar! Ben sizin üstünüze Allah'ın resulüyüm. Göklerin ve yerin mülkü o Allah'ındır. İlah yoktur O'ndan başka. O diriltir, O ölüdürür. O halde Allah'a ve resulüne iman edin; Allah'a ve onun sözlerine inanan o ümmi peygambere iman edip uyun ki, doğruya ve güzele ulaşabilesiniz."...
Əraf Suresi, 163. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Onlara (o yahudilere), deniz kenarındaki o şehir (halkının hâlin)den sor! Bir zaman (onlar) Cumartesi gününde (o günün hürmetini ihlâl ederek)haddi aşıyorlardı; onlara balıkları Cumartesi günlerinde, suyun yüzüne çıkarak geliyordu; Cumartesi ta'tîli yapmıyor oldukları gün ise, onlara gelmiyordu. İsyân etmekte olduklarından dolayı onları böyle imtihân ediyorduk....
Əraf Suresi, 175. Ayet:
(Ey Resûlüm!) Onlara (o yahudilere) şu kimsenin haberini de oku ki, kendisine âyetlerimizi verdik de (o inkâr ederek) onlardan sıyrılıp çıktı; bunun üzerine şeytan onu peşine taktı; böylece azgınlardan oldu....
Əraf Suresi, 187. Ayet:
Sana kıyamet saatinin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Resulüm! De ki: “Onu ancak Rabbim bilir. Onun vaktini O'ndan başka bilecek yoktur. Ağırlığını göklerin ve yerin kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir. ” Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. Resulüm! De ki: “Onun bilgisi ancak Allah'ın katındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler. ”...
Əraf Suresi, 195. Ayet:
Onların yürüyecekleri ayakları mı var; yoksa tutacakları elleri mi var; yoksa görecekleri gözleri mi var; yoksa işitecekleri kulakları mı var? (Ey Resûlüm!) De ki: '(Allah’a şirk koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın; sonra bana (hep berâber) tuzak kurun da bana bir an bile mühlet vermeyin!'...
Əraf Suresi, 199. Ayet:
(Resûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir....
Əraf Suresi, 199. Ayet:
(Resûlüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
1.
yes'elûne-ke
: sana sorarlar
2.
an el enfâli
: ganimetlerden
3.
kul el enfâlu
: de ki, ganimetler
4.
li allâhi
...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
(Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne aittir. O hâlde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.”...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana savaş ganimetlerini sorarlar. De ki: "Ganimetler Allah'ın ve Resûlündür. Buna göre, eğer mü'min iseniz Allah'tan korkup sakının, aranızı düzeltin ve Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin."...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganimetlerin taksiminden soruyorlar, de ki ganimetlerin taksimi Allaha ve Resulüne aid, onun için siz gerçekten mü'minlerseniz Allahdan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin, Allaha ve Resulüne ıtaat edin...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganimetlerin taksiminden soruyorlar. De ki: «Ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten iman etmişseniz, Allah'tan korkun, birbirinizle aranızı düzeltin, Allah ve Resulüne itaat edin!...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
(Habîbim) sana harb ganimetleri (nin hükmünü) sorarlar. De ki: «(Bu) ganimetler Allahın ve Resûlünündür. O halele (tam) mü'minlerseniz Allahdan korkun, (ihtilâfa düşmeyib) aranızı düzeltin, Allaha ve peygamberine İtaat edin. ...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
(Habîbim, yâ Muhammed!) Sana ganîmetlerden soruyorlar. De ki: 'Enfâl(ganîmetler hakkında hüküm) Allah’a ve peygambere âiddir.' Artık Allah’dan korkun ve aranızdaki hâli (ihtilâfı) düzeltin! Eğer (gerçek) mü’minler iseniz, Allah’a ve Resûlüne itâat edin!...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganîmetlerden soruyorlar. De ki: «Ganîmetler Allah Teâlâ'ya ve Peygamber'e aittir. Artık Allah Teâlâ'dan korkunuz. Aranızdaki hâli düzeltiniz ve Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne itaat ediniz, eğer mü'min kimseler iseniz.»...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Resulüm! Sana savaş ganimetlerine dair soru soruyorlar. De ki: “Ganimetler Allah'ın ve Resul'ünündür. ” O halde siz gerçekten müminler iseniz Allah'tan korkun. Aranızı düzeltin. Allah'a ve Resul'üne itaat edin....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganimetlerin taksimini soruyorlar. De ki: "Onun taksimi Allah’a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçek mümin iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, birbirinizle aranızı düzeltin, Allah’a ve Resulüne itaat edin....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana savaş ganimetlerini sorarlar. De ki: «Ganimetler Allah'ın ve Resulündür. Buna göre, eğer mü'minlerseniz Allah'tan korkup sakının, aranızı düzeltin ve Allah'a ve Resulü'ne itaat ediniz.»...
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana ganimetlerden soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah'a ve Resulüne aittir. Allah'tan sakının ve aranızı düzeltin. Eğer mü'min iseniz, Allah'a ve Resulüne itaat edin....
Ənfal Suresi, 1. Ayet:
Sana harp ganimetlerini sorarlar. De ki: "Onlar Allah ve Resul içindir. O halde Allah'tan korkun ve aranızda barış ve esenliği kurun. Ve eğer müminler iseniz Allah'a ve O'nun Resulü'ne itaat edin!"...
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
1.
zâlike
: işte bu
2.
bi enne-hum
: onların olmaları sebebiyle
3.
şâkku allâhe
: Allah'a karşı geldiler (şâkî oldular)
4.
ve r...
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu, onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmelerindendir. Her kim de Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse bilsin ki Allah’ın cezası şiddetlidir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu söylenenler, onların Allah'a ve Resûlüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu söylenenler, onların Allah'a ve Resûlüne karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, bilsin ki Allah, azabı şiddetli olandır....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Böyle, çünkü onlar Allaha ve Resulüne karşı geldiler ve kim Allaha ve Resulüne karşı gelirse bilsin ki Allahın ıkabı şiddetlidir...
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Çünkü onlar Allah'a ve Resulüne karşı geldiler. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, bilsin ki Allah'ın azabı çok çetindir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bunun sebebi şudur: Çünkü onlar Allaha ve Resulüne karşı geldiler. Kim Allaha ve Resulüne karşı gelirse Allahın cezası cidden çetindir. ...
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu (azab), gerçekten onların Allah’a ve Resûlüne karşı gelmeleri yüzündendir. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, artık şübhesiz (bilsin) ki Allah, azâbı pek şiddetli olandır....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu da onların Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne muhalefet ettiklerinden dolayıdır. Ve her kim Allah Teâlâ'ya ve Resûlüne muhalefet ederse şüphe yok ki, Allah Teâlâ'nın ikabı pek şiddetlidir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Evet böyle! Çünkü onlar Allah’a ve Resulüne karşı çıktılar. Kim Allah’ın ve Resulünün karşısına çıkarsa bilmeli ki Allah’ın cezası çetindir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu, tartışmasız, onların Allah'a ve Resulüne karşı baş kaldırmaları dolayısıyladır. Kim Allah'a ve Resulüne karşı baş kaldırırsa, hiç şüphesiz Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Çünkü onlar Allah'a ve Resulüne karşı çıktılar. Allah'a ve Resulüne karşı çıkanlara ise Allah'ın cezası pek şiddetlidir....
Ənfal Suresi, 13. Ayet:
Bu böyledir. Çünkü onlar Allah'a ve resulüne kafa tuttular. Kim Allah'a ve resulüne kafa tutarsa kuşkusuz ki, Allah'ın azabı şiddetli olur....
Ənfal Suresi, 17. Ayet:
Onları siz öldürmediniz, Allah öldürdü. Resulüm! Attığın zaman sen atmadın, Allah attı. Allah bunu, müminleri güzel bir imtihana tâbi tutmak için yapmıştı. Şüphesiz ki Allah işitendir, bilendir....
Ənfal Suresi, 17. Ayet:
Siz savaşta onları kendi kuvvetinizle öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü.(Ey Resulüm) Attığın vakit sen atmadın, lâkin Allah attı. Ve bunu, Allah müminleri güzel bir imtihana tâbi tutmak için yaptı. Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitir ve bilir....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
1.
yâ eyyuhâ
: ey
2.
ellezîne âmenû
: âmenû olan kimseler
3.
etîu allâhe
: Allah'a itaat edin
4.
ve resûle-hu
: ve...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve (Kur’an’ı) dinlediğiniz hâlde ondan yüz çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Siz de işitiyorken, ondan yüz çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlüne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüz çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Allaha ve Resulüne itaat edin ve işidib durduğunuz halde ondan yan bükmeyin...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a ve Resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yan bükmeyin!...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. İşitip durduğunuz halde onun emirlerinden yüz çevirmeyin!...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey îman edenler, Allaha ve Resulüne itaat edin. Kendiniz (Kur'ânı) dinleyib dururken ondan yüz çevirmeyin. ...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey îmân edenler! Allah’a ve Resûlüne itâat edin; ve siz (Kur’ân’ı) işitip durduğunuz hâlde ondan yüz çevirmeyin!...
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne itaat edin,Kur’ân’ı ve Resulullah’ın öğütlerini işitip dururken ondan yüzçevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Siz de işitiyorken, ondan yüz çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne itaat edin; işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 20. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüzünüzü çevirmeyin....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü'ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey inananlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resûlüne uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Allah ve Resulü size hayat verecek hakikatlere sizi dâvet ettiğinde ona icabet edin. Bilin ki Allah insan ile kalbi arasına girer (dilediği takdirde arzusunu gerçekleştirmesini önler) ve siz dönüp O’nun huzurunda toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resulüne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız....
Ənfal Suresi, 24. Ayet:
Ey iman edenler! Size hayat verecek şeye çağırdığı zaman, Allah'a da, Resulüne de cevap verin. Bilin ki Allah kişiyle kalbinin arasına girer ve siz Onun huzurunda toplanırsınız....
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a ve Resûlü'ne ihanet etmeyin, bile bile emanetlerinize de ihanet etmeyin....
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey o bütün iyman edenler! Allaha ve Resulüne hıyanet etmeyin ki bile bile emanetlerinize hıyanet etmiyesiniz...
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler, Allah ve Resulüne hiyanet etmeyin ki, bile bile kendi emanetlerinize hiyanet etmiş olmayasınız....
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler! Allah’a ve Resulüne hıyanet etmeyin, bile bile aranızdaki emanetlerinize de hıyanet etmeyin!...
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler, Allah'a ve Resulüne ihanet etmeyin, bile bile emanetlerinize de ihanet etmeyin....
Ənfal Suresi, 27. Ayet:
Ey iman edenler! Allah'a ve Resulüne hıyanet etmeyin; yoksa bile bile kendi emanetlerinize hıyanet etmiş olursunuz....
Ənfal Suresi, 38. Ayet:
(Ey Resûlüm!) İnkâr edenlere de ki: 'Eğer (şirk ve düşmanlıktan) vazgeçerlerse, geçmiş günahları bağışlanır. Eğer (savaşa) dönerlerse, o takdirde öncekilere tatbîk edilen(İlâhî) kanun geçmiştir! (Onlar gibi helâk olmalarını beklesinler!)'...
Ənfal Suresi, 38. Ayet:
Ey Resulüm! O kâfirlere de ki: "Eğer Peygambere düşmanlıktan vazgeçip İslâm’a girerlerse daha önceki suçları bağışlanacak. Yok eğer dönüp tekrar düşmanlığa başlayacak olurlarsa, zaten emsallerinin başlarına gelen haller gözlerinin önünde!"...
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
1.
va'lemû (ve ı'lemû)
: ve biliniz
2.
ennemâ
: ... olduğunu
3.
ganimtum
: ganimet aldınız
4.
min şey'in
: bir şey...
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Eğer Allah'a ve hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün (Bedir savaşında) kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Resulüne, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir....
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Allah'a ve (hakla batılın) ayrıldığı günde, iki topluluğun karşı karşıya geldiği o günde, kulumuza indirilmiş olana iman ediyorsanız bilin ki, ganimet olarak ele geçirdiklerinizin beşte biri Allah, Resulu, yakınlar,[7] yetimler, düşkünler ve yolda kalmış kişi içindir. Allah her şeye güç yetirendir....
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Bilin ki, 'ganimet olarak ele geçirdiğiniz' şeylerin beşte biri, muhakkak Allah'ın, Resûlün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur. Eğer Allah'a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği günde (Bedir'de) kulumuza indirdiğimize iman ediyorsanız (ganimeti böyle bölüşün). Allah, her şeye güç yetirendir....
Ənfal Suresi, 41. Ayet:
Eğer Allah'a ve hak ile bâtılın ayrıldığı gün, iki ordunun birbiri ile karşılaştığı gün (Bedir savaşında) kulumuza indirdiğimize inanmışsanız, bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'a, Resûlüne, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir. Allah her şeye hakkıyla kadirdir....